1 marife bilimsel birikim ORYANTAL ZM Muhammed Hamidullah’ n Aziz Hat ras na y l : 2 say : 3 k 2002 marife, y l. 2, say . 3, k 2002, s. 299-302 KUR’ÂN’DAK TÜRKÇE KEL MELER Ahmet BED/R* GR K ur’an’da Türkçe kelimelerin mevcut olduIuna dair dü ünceler önceleri mevcuttu ve Tanzimat’tan sonra bu konuda daha aç k fikirler ortaya konmaya ba lad . Cumhuriyet’in ilan ndan sonra konu hakk nda birkaç makale yaz ld . Bunlar bir yadan a r -Türkçeciler taraf ndan ileri sürülürken, bunlara kar t olanlar taraf ndan da onlar n fikirlerine kar makaleler kaleme al n yordu.1 Antropolojide safl k kabul edilmediIi gibi dilbilimde de ar -dil kabul edilmez. Bütün rklar n kanlar az çok birbirine kar t I gibi, bütün dillerin kelimeleri de az çok birbirine geçmi tir. Türkçe’miz, oryantalistlerin taksimine göre, Dünya dilleri aras nda Ural-Altay dilleri grubuna baIl d r. Bu dillerin Altay kolundan doIup olu mu tur. Biz münaka alara girmeden konuya geçmek istiyoruz. KUR’ANDAK TÜRKÇE KEL MELER Yeryüzünde konu ulan iki bin küsur dil ve lehçe içinde ba ka bir dilden hiçbir kelime almam hiç bir dil ve yahut lehçe yoktur. Avrupa kültür dairesinde dilbiliminin te ekkülünden as rlarca önce /slam alimleri Kur’ân dili bak m ndan bu vaziyeti tetkik ve tespit etmi ler ve çok mühim neticelere varm lard r. Buna göre: 1. Bütün dillerde olduIu gibi Arap dilinde de bir tak m yabanc kelimeler vard r. Bunlar n kimisi Arap fonetiIinin tesiriyle Arapçala m , kimisi de men eindeki asliyetini olduIu gibi koruyarak hiç bozulmadan kalm t r. Bunlar n birinci k sm na muarreb, diIerine ise dahîl denir; 2. Arap diline ba ka dillerden geçip fonetik ve semantik bak m ndan Arapçalaan veyahut asliyetlerini olduIu gibi muhafaza eden bu muarreb ve dahîl kelimelerden Kur’ân’a girmi olanlar vard r; * 1 Doç. Dr., Harran Üniversitesi /lahiyat Fakültesi, [email protected] Bkz. /smail Hami Dan mend, “ slam MenbalarHna Göre Kur’an-H Kerim’deki Türkçe Kelimeler,” slam (1956), I/7, 5-7; /smail Hatip Ezen, “Kur’an-H Kerim’de Hiçbir Türkçe Kelime Yoktur,” slam (1957), I/10, 24-25; Hasan BAsri Çantay, “Kur’an-H Kerim’de Türkçe Kelimeler mi?,” SebilürreIad (1957) X/242, 261-263. 300 Ahmet Bedir 3. Kur’ân’daki muarreb ve dahîl kelimeler Cark ve Garp dillerine mensuptur. Takiyuddin Ali b. Abdilkâfi es-Subkî (765/1363) Kur’ân’daki muarreb kelimeleri 27 olarak tespit etmi , /bn Hacer ise 24 kelime daha ilave ederek yekûnu 51’e ç karm ve nihayet Suyûtî altm küsur kelime daha ilave edip 110 küsur kadar bir say ya ula t rm t r. Müste rik Arthur Jeffery ise bu say y , (kötü maksatla da olsa) daha da art rm ve söz konusu çal ma “The Foreign Vocabulary of The Quran [Kur’an’daki Yabanc Kelimeler]” ad yla büyük bir kitap haline gelmi tir. Bu arada Abdülmelik b. Mansur es-Seâlibî (430/1038), Fikhu’l-luNa adl eserinde2, Zemah erî (538/1143) Mukaddimetü’l-edeb’inde3, Ebu Hayyan (754/1345) Kitabü’lidrâk li lisani’l-etrâk’ nda4, As m Efendi (1755-1819) el-Okyânûsü’l-Basît fî Tercemeti’lKamûsi’l-Muhît, ismiyle Türkçe’ye tercüme ettiIi eserinde ve daha birçok lügat imamlar n n muhtelif çal malar nda Arap diline girmi yabanc kelimelerin “yabanc l I n ” tayin için kelime vezinleriyle fonetik kanunlar na müstenit bir tak m kaidelerden bahsedilir. Kur’ân’da “yabanc kelime” bulunduIu konusunda alimler ihtilaf etmi lerdir. /mam Cafiî (204/819), /bn Cerir et-Taberî (310/922), Fahruddin er-Razî (606/1209) ve sair alimler Kur’ân’ n Kur’ân’en ‘arabiyyen tabirine istinaden onda hiç bir ecnebi kelime bulunamayacaI n savunmu lard r. Taberî’ye göre, Kur’ân’da mevcut olduIu ileri sürülen yabanc kelimeler laf z ve mâna itibariyle, Arapça ile uyu mu , Kur’ân’ n nüzulünden önce Arapçala t r lm kelimeler olup say lar da çok azd r ve Kur’ân Arap diliyle nazil olduIu gerçeIini zay flatacak eyler deIildir. Seâlibî, /bn Hacer el-Askalanî (773/1371), Suyûtî (911/1506), Mevhûb b. Ebî Tahir Ahmed el-Cevâli0î (465/1072) ve Zemah erî gibi alimlerden mürekkep bir zümreye göre ise Kur’ân’da baz muarreb kelimelerin bulunmas onun tamam yla Arapça olmas na mani deIildir. Çünkü bu kelimeler Cahiliye dönenimde Arapla t ktan ve Arap diline mal olduktan sonra Kur’ân’a girmi tir. Kur’ân’da muarreb kelimelerin bulunduIunu gösteren en kuvvetli delil, Taberî’nin sahih bir senetle riavyet ettiIi5, Tabiin’in büyüklerinden Ebu Meysere’nin “Kur’ân’da her dilden kelimeler mevcuttur” rivayetidir.6 Kur’ân’ n diIer semavi kitaplara nazaran özelliklerinden biri de, bu kitaplarda, kendilerine nazil olduIu kavmin dili d nda yabanc kelimelerin bulunmamas , Kur’ân’da ise bütün Arap lehçelerine ait kelimeler bulunduIu gibi Arapça olmayan dillerden de pek çok kelime ihtiva etmesidir.7 Zemah erî’ye göre bu yabanc kelimeler Hind, Acem, Habe , Türk, Yunan, Latin, Süryanî, Nebatî, Berberî, K ptî ve /branî dillerindendir.8 Kur’ân’da Yunanca kelime 2 Bkz. Abdülmelik b. Mansur es-Seâlibî (430?429?/1038), FHkhu’l-luNa (Beyrut: Matbaatü'l-Abai'l-Yesuiyyin, 1885), s. 90 vd. 3 Bkz. Ebü'l-Kas m Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed Zemah eri (538/1144) Mukaddimetü'l-adab, yay. haz. Nuri Yüce (Ankara: Türk Dil Kurumu, 1988), s. 75 vd. 4 Bkz. Ebu Hayyan el-Endelüsi (745/1344), Kitabü’l-idrak li lisani’l-etrak, tashih eden: tsh. Ahmed CaferoIlu (/stanbul: Evkaf Matbaas , 1931). 5 Suyûtî, el- tkân fî ulûmi’l-Kur’an, I, 394. 6 Suyûtî, el- tkân fî ulûmi’l-Kur’an, Çev: Sâk p Y ld z, Hüseyin Avni Çelik (/stanbul: Hikmet Ne riyat, 1987), I, 366; Muhammed b. Cerîr b. Yezîd b. Halid et-Taberî Ebu Ca‘fer (h. 310), Camiü’l-beyân ‘an te’vîl-i âyi’l-Kur’an , Tahric: S dd kî el-Attar (Beyrut: Darü’l-fikr, h. 1405), I, 21. 7 Suyûtî, el- tkân fî ulûmi’l-Kur’an, Çev: Sâk p Y ld z, Hüseyin Avni Çelik (/stanbul: Hikmet Ne riyat, 1987), I, 366. 8 /smail Hami Dan mend, ‘Kur’an’daki Türkçe Kelimeler,’ Cumhuriyet (8 AIustos 1941), s. 2; Arthur Jeffery, The Foreign Vocabulary of The Qur’an [Kur’an’daki Muarreb Kelimeler], s. 12. 300 Kur’an’daki Türkçe Kelimeler 301 olduIunu da ileri sürmü lerdir. “Derahim” Yunancad r.9 B. Atalay’a (1882-1965) göre Kur’an’da en çok zikredilen ve lafza-i celale denilen, “Allah” kelimesi de, Arapça deIildir. Yahudilerden girmi tir. Yahudicede “eloh” olan bu kelime “ilah” eklinde Arapçaya girmi , ba taraf na “elif lam” getirilerek “elilah” olmu , kullan la kullan la “allah” eklini alm t r. “il, ilah, eloh” kelimeleri Sami dillerde ortakt r. “Allah” kelimesi /slaml ktan az evvel Arapça’ya girmi tir. Araplardan evvelce genel bir “Allah” anlam yoktu.10 Zemah erî’nin Mukaddimetü’l-edeb adl eserini, A05â’l-Xireb fî tercümeti Mu0addimeti’l-edeb ismiyle ve bir tak m ilavelerle Türkçe’ye tercüme eden Hoca /shak Efendi ismiyle me hur müderris Ahmed b. Hayreddin (1120/1708) unlar belirtir: “...Resul-i Ekrem ve Nebiy-yi muhterem âmme-i âlem ve kâffe-i beni âdeme meb‘bûsdur; pes münâsib olan budur ki ana inzal olunan Kitâberifte her kavmin lisan ndan lûgat mezkûr ola..”11 Ali Suavî, diIer dillerde olduIu gibi Arapça’n n içinde dahi yabanc kelimelerin (muxarreb) olabileceIinden bahseder. O, Ýbn Ya2yâ el-Jalebî’nin el=avlü’l-mühe88eb fî beyâni mâ fî’l-=urXânile es-Suyû*î’nin el-Kitâbü’l-mütevekkil ve el-Ýt0ân fî xulûmi’l-=urXân 12adl eserlerini kaynak göstererek, Kur’ân gibi ilahî bir kelam n içinde yabanc kelimelerin bulunduIunu hat rlat p, bu iddias n destekler: “Kur’ân- Azimü an xarabi mübin’dir. Böyle de vas f buyuruldu. Halbuki içinde Habe ve Hint ve K pt ve Rum’dan ve diIer lügatler vard r.”13 Dan mend, Kur’ân’daki Türkçe kelimeler meselesine Tanzimat’tan sonra ilk önce Suavî’nin temas etmi olduIunu belirtmektedir.14 Zemah erî,XA05â’l-Xireb fî tercümeti Mu0addimeti’ledeb’de biri muarreb, diIeri dahîl olmak üzere, say lar henüz belirlenmeyen Türkçe kelimelerden de iki misal vermi tir. Buna göre, Ga iye sûresi 14, /nsan sûresi 15, Vak a sûresi 18 ve Zuhruf sûresi 71 inci ayetlerinde geçen ekvâb (d I ) kelimesi, Türkçe’den Arapça’ya aynen intikal eden Kûb=küp kelimesinin Arap gramerine göre cem edilmi eklidir; yani ekvâb “küpler” manas na gelir. Kur’ân’da hep cemi eklinde geçen bu kelimenin müfredi muarreb deIil, dahîldir.15 Bu kelimenin Arapça ile Türkçe aras ndaki ayniyetini As m Efendi de tespit etmi tir.16 Kelimenin Türk diline ba ka dillerden geç9 Besim Atalay, Arapça ve Türkçe’nin KarIHlaItHrHlmasH (/stanbul: Marifet Matbaas , 1954), s. 19. Bk. Ayn ., s. 41. Allah kelimesinin etimolojisi üzerinde /slam bilginleri, Arap dili uzmanlar ve müste rikler taraf ndan farkl görü ler ileri sürülmü tür. Kelimenin herhangi bir kökten türemi olmay p sözlük manas ta mad I gerçek mabudun özel ad n te kil ettiIi, yahut sözlükte bir anlam olsa bile gerçek mâbuda ad olunca bu anlam kaybettiIi genellikle benimsenmi tir. Söz konusu ismin kökeni hakk nda, Arapça’da kesin bir ey söylemenin mümkün olamayacaI n belirten Elmal l u itirafta bulunmu tur: “/tiraf etmek gerekir ki bilgimiz, gerçekten ibadete lay k olan Allah’ n zat n ku atmad I gibi özel ismine kar da ayn ekilde eksiktir. Ve Arapça’da kullan lma aç s ndan “< ” yüce ismine benzeyen hiçbir kelime yoktur ve bunun asl n göstermek imkâns zd r.” Bkz. Muhammed Hamdi Yaz r, Hak Dini Kur’an Dili, Sadele tirenler: /smail Karaçam ve diIerleri (/stanbul: Feza Gazetecilik A. C.), I, 45. 11 Ebü'l-Kas m Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed Zemah eri (538/1144), Aksa'l-ireb fi tercemeti mukaddimeti'ledeb (/stanbul : Darü't-T baati'l-Amire, 1895), I, 200; /smail Hami Dan mend, “Kur’an’daki Türkçe Kelimeler,” Cumhuriyet (8 AIustos 1941), s. 2. 12 Bkz. Suyuti (911/1505) el-Mühezzeb fima vakaa fi'l-kur'an mine'l-muarreb, thk. Tehami Raci Ha imi. (Muhammediyye: /hyaü't-Türasi'l-/slami), s. 55. 13 Ayn ., s. 2. 14 Ayn ., s. 2 15 Ayn ., s. 2. 16 As m Efendi, Okyanus, I, 256. el-kûb maddesi. 10 301 302 Ahmet Bedir mi olmad I da muhtelif Türk lehçelerinde ve Türk dilinin eski vesikalar nda mevcuttur.17 Zemah erî’nin Türkçe’den geldiIini söylediIi kelimelerden biri de Sâd sûresi 57, Nebe sûresi 25 ayetlerinde geçen Iassâk („ H{) kelimesidir. Bu kelimeye XA05â’l-Xireb fî tercümeti Mu0addimeti’l-edeb’de ve tkan’da “soIuk ve kokmu su”, “kirli soIuk su” mânalar verilmi tir.18 As m Efendi bu kelimenin eddeli ve eddesiz Iassâk ve Iasâk ekillerinden bahsettikten sonra muhtelif manalar içinde “Ehl-i nar n cüludlar ndan seyelan eden ma-i esved”i diye zikreder.19 Ahterî Kebir’de ise, “kokar soIuk su” tarifi vard r.20 Zaten tefsirlerde de hep bu mana esas ittihaz edilir. Yaln z bu muarreb tabirin hangi Türk kelimesinden geldiIi tespit edilememi tir. Türkçe’de fonetik ve semantik bak m ndan bu tabirle kar la labilecek iki kelime gösterilebilir: Biri “kusulmu ey” manas na gelen “=usi9”21 biri de “Gangren” ve “Cerahat” manalarna “Kezek”, yahut “Kezik”.22 Bunlar n her ikisi de insan vücudu ve cildiyle alakadar olmak ve bilhassa ikinci ses “Cerahat” manas na gelmek itbar yla Arapça’ya “Iasak-Iassâk” eklinde intikal etmi olabilir. Kur’ân’a girmi olmak itibariyle bu muarreb ve dahîl kelimelerin her halde cahiliye devirlerinde Arapça’ya geçmi olabilirler. Kur’ân’daki Türkçe kelimeler meselesinde cahiliye Araplar n n Orta-Asya ile olan çok eski münasebetleriyle ihtilatlar da ihmal edilmemelidir. Türklerle Araplar n ilk temas ve münasebetleri, tarihi tayin edilemeyecek kadar eski zamanlarda ba lam olabilir.23 Ezcümle Arthur Jeffery, Tevrat’ta da geçen ve Kur’ân’da bulunan “Tennur” ( ? ) kelimesinin, kökenini ara t r r, bir kaç ihtimal içinde bu kelimenin Akatça yani Türkçe olduIunu ve “tinûru” eklinde geçtiIini ileri sürer.24 Elmal l hiç münaka a yapmadan, “tennur” kelimesinin Türkçe’deki “tand r” olduIunu söyler.25 SONUÇ Kur’an’da gerek “muarreb” olarak gerekse “dahil” olarak bir çok kelime mevcuttur. Fakat bu kelimeler, diIer dillerle ortak kullan lan kelimelerdir. Böylece Kur’an’da “muarreb” veya “dahil” kelime olup olmad I tart malar da sona ermi olur. Kur’an’da bunlardan üç adet mevcuttur. Biri Kur’an’da be yerde geçen “küp” kelimesinin çoIulu “ekvab”; diIeri, Kur’an’da iki yerde geçen “Iassak”; ve sonuncusu da “tennur”dur. 17 /smail Hami Dan mend, ‘Kur’an’daki Türkçe Kelimeler,’ Cumhuriyet (8 AIustos 1941), s. 2. Suyûtî, el- tkân fî ulûmi’l-Kur’an, Çev: Sâk p Y ld z, Hüseyin Avni Çelik (/stanbul: Hikmet Ne riyat, 1987), I, 373. 19 As m Efendi, Okyanus, III, 36 (el-Iassâk maddesi). 20 Mustafa b. Cemseddin Ahmed el-Karahisarî el-Ahterî (m. ö. 1578), Ahter-i Kebir (/stanbul: Matabaa-yi amire, h. 1310), II, 94 [„ H: maddesi]. 21 Besim Atalay, Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi (Ankara: Alâeddin Kral Bas mevi, 1940), II, 376. 22 /smail Hami Dan mend, ‘Kur’an’daki Türkçe Kelimeler,’ Cumhuriyet (8 AIustos 1941), s. 2. 23 Ayn ., s. 2. Cahiliye dönemine ait iirlerde s k s k Türklerin askeri yönlerini ve kahramanl klar i lenmi tir. Bu airlerden baz lar ; NabiIa ez Zübyani, Hassan b. Hanzala, Evs b. Hacer, Cemmah b. Zirar ve diIerleridir. Arabistan'da, kölelerden olu an deIi ik milletlere mensup oldukça kalabal k bir topluluk vard r. Bunlar aras nda özellikle /ran arac l I ile gelen kölelerin kökeni ara t r ld I nda Eshab n aras nda da Türklerin bulunduIu anla l r. Ancak isimler arapçala t I için bu tespiti zorla t rmaktad r. Buraya gelen köleler vas tas yla bu kelimeler geçmi olabilir. 24 Arthur Jeffery, The Foreign Vocabulary of The Qur’an [Kur’an’daki Muarreb Kelimeler] (gerisini tamamla). 25 Muhammed Hamdi Yaz r, Hak Dini Kur’an Dili, Sadele tirenler: /smail Karaçam ve diIerleri (/stanbul: Feza Gazetecilik A. C.), IV, 538. 18 302