Türkiye ve Almanya’da Antisemitizm ve Yabanc› Düflmanl›¤› Utku Pazarkaya Almanya’da yabancı düşmanlığı Şimdilerde Almanya’da her beş vatandaştan biri bir şekilde göçmen kökenlidir. Yani kendisi veya ebeveynlerinden biri yabancı ülkeden gelmektedir. Bu arada beş yaşın altındaki çocuklarda ise her üç çocuk- tan biri; hatta Stuttgart, Nürnberg ve Frankfurt gibi kentlerde her üç çocuktan ikisi yabancı kökenlidir. İsveç’te yapılan ve Almanya açısından çok başarılı geçen 21 yaş altı futbol şampiyonasında ise Alman Futbol Federasyonu seçmelerinde daha ilk maçta yabancı kökenli dokuz oyuncu görev aldı. Almanya, kuruluşunun 60. yılların231 Türkiye ve Almanya’da Antisemitizm ve Yabanc› Düflmanl›¤› da köklü bir değişim yaşadı. Başbakan Angela Merkel’in başkanlığında yapılan uyum zirvesi ve ilk Ulusal Uyum Planı ile geç de olsa şimdi siyasiler de bunu dikkate almaya başladılar. Almanya’nın bir göçmen ülkesi olduğu gerçeği son yıllarda gittikçe daha fazla kamuoyunun bilincinde yer almaktadır. Artık okuldaki sıra arkadaşının annesinin bir Türk, babasının bir İtalyan veya büyükbabasının bir İspanyol olması gayet normal bir durumdur. Bu durum ne kadar fazla günlük yaşama girerse, insanlar kökenleri yüzünden ayrımcılığa o denli az maruz kalacaklardır. Kültürel bakımdan çeşitlilik arz eden Avrupa’da yabancı düşmanlığı kenara atılacak bir sorun değildir. Avrupa Birliği bu sorunu ciddiye almakta ve yabancı düşmanlığını on yıldan beri merkezi olarak araştırmaktadır. Bugün bu işi Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA) yapmaktadır. Bundan başka birçok enstitü, üniversite ve vakfın da yabancı düşmanlığı olgusunu araştırması sevindiricidir. Burada özellikle 2001 yılında Federal Almanya Parlamentosu’nun tavsiyesiyle kurulan “Alman İnsan Hakları Enstitüsünü” de zikretmek gerekir. Gerek Almanya gerekse Avrupa’da bu yönde faaliyet gösteren birçok kuruluş dikkate alındığında, araştırmacıların, yabancı düşmanlığı konusunda yeni veriler ve çalışmalar sunmadıkları hemen hiçbir hafta yoktur. Bir örnek verecek olursak: Mart 2009’da Aşağı Saksonya Kriminolojik Araştırma Enstitüsü’nün öğrenciler hakkında yaptığı büyük araştırma yayınlandı. “Şiddet faili ve şiddet kurbanı olarak Almanya’daki gençler” adlı bu araştırmaya göre, ankete katılanların %14’ü “aşırı yabancı düşmanı”, dörtte biri “daha ziyade yabancı düşmanı” ve geri kalan %60 ise “yabancı düşmanı değil” şeklinde sınıflandırılabilir. Bunun ötesinde, gençlerin önemli bir kısmının 232 Utku Pazarkaya yabancı düşmanlığından yana tutumları tasvip ettikleri belirtilmektedir. “Almanya’da çok fazla yabancı var” ifadesine ise %35’i “katılıyorum”, %30’u “tamamen katılıyorum” şeklinde cevap vermiştir. Bu araştırmaya göre gençlerin %40’ı yabancıların çoğunluğunu suça yatkın olarak görmektedir. Ankete katılan her beş kişiden biri, yabancıların kendi aralarında evlenmeleri gerektiği ifadesine katılmıştır. Yabancı düşmanlığının en az düzeyde olduğu yerlerin ise göçmenlerin çoğunluğunun yaşadığı büyük kentler olduğu belirtilmiştir. EUROPEAN UNION MINORITIES AND DISCRIMINATION SURVEY Burada bundan başka iki araştırmadan daha kısaca bahsetmek istiyorum. Mart 2009’da Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (European Union Agency for Fundamental Rights, FRA) Müslümanların durumu hakkında bir rapor yayınladı. Bu rapor “Avrupa Birliği Azınlıklar ve Ayrımcılık Araştırması” (European Union Minorities and Discrimination Survey) kapsamında yayınlandı. Bu araştırmanın Almanya’yı ilgilendiren birkaç sonucu, yabancıların fırsat eşitliği için siyasiler ile toplumun aktif olarak çalışmaya devam etmek zorunda olduğunu göstermektedir. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı FRA’nın “Data in Focus Report/Muslims” adlı raporuna göre Türk kökenli göç- menler özellikle iş ararken ve işyerinde farklı muameleye maruz kalıyorlar. Araştırmanın yapıldığı 14 AB ülkesi arasında Almanya bu alanda ancak sondan üçüncü sırada yer alıyor. FRA’nın anketine göre en yüksek seviyede ayrımcılığa sadece İtalya’daki Kuzey Afrikalılar ve Malta’daki Afrikalılar maruz kalmaktadır. Almanya’da Türk kökenlilerin beşte biri, geçen oniki ay süresince iş arama esnasında farklı muameleye maruz kaldıklarını belirtmiştir. 233 Türkiye ve Almanya’da Antisemitizm ve Yabanc› Düflmanl›¤› İş piyasasındaki ayrımcılık özellikle önemli sonuçlar doğurmaktadır. Çünkü istihdam, Avrupa Birliği için göçmenlerin uyum sürecinde önemli bir konuma sahiptir. Bunu biraz mübalağalı söyleyecek olursak: İş ve istihdam olmadan göçmenlerin uyumu da olmaz. Polis kontrolleri FRA araştırmasının toplam dokuz alanından da polis kontrolleri konusunu ele almak istiyorum. Almanya’da Türk göçmenlerin dörtte biri, bir yıl içerisinde polis tarafından kontrol edildiklerini belirtmiştir. Bunların neredeyse %40’ı etnik kökenleri yüzünden kontrol edildiği görüşündedir. Bu değerlerle Almanya araştırmanın yapıldığı 14 AB ülkesi arasında orta sıralarda yer alıyor. Özellikle Avusturya’da bu değerler oldukça düşük çıkmıştır. Orada Tük kökenlilerin sadece %6’sı son 12 ay içinde polis tarafından kontrol edildiğini belirtmiştir. Yine bunların beşte biri, bu durumun etnik kökenle ilgili olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Bu bağlamda Açık Toplum Enstitüsü’nün (Open Society Institute) yaptığı ve yine aynı şekilde 2009 baharında yayınlanmış olan bir araştırma sonucunu da zikretmek istiyorum. (Bu enstitü, Amerikalı milyarder George Soros tarafından finanse edilmektedir.) Bu araştırmaya göre, Avrupa’da 11 Eylül 2001’den sonra Avrupa’daki şahıs kontrolleri birden bire ve hızla artmış, Alman makamlarının sekiz milyondan fazla insanı kontrolden geçirmiş ve bu kontrollerde özellikle Müslümanlar hedef alınmış ve bir tek terörist bile tespit edile- memiştir. Araştırmanın yazarları buna ilave olarak, bu tür tahkikatların bir ayrımcılık ve böylece “temel insan hakları normlarının ihlali” olduklarını vurgulamaktadırlar. Araştırmanın yöneticisi James A. Goldston birçok AB ülkesinden elde edilen verilerle ilgili şunları söyle234 Utku Pazarkaya mektedir: “Devlet otoritesinin başında olanların birçoğu, iç güvenliği, azınlıklara karşı daha sert bir tutum ile eşdeğer görmektedir.” Son olarak da FRA’nın araştırmasından küçük bir karşılaştırma yap- mak istiyorum. Buna göre Avusturya’daki Türk kökenli göçmenlerin üçte biri ayrımcılığın oldukça yaygın olduğu görüşündedir. Almanya’daki Türklerin ise yarısı bu görüştedir. Danimarka ve Hollanda’da Türk göçmenlerin %60’ı, Belçika’da ise %70’ı bu görüştedir. AVRUPA BİRLİĞİ IRKÇILIK MÜCADELE KOMİSYONU (ECRI) VE HOŞGÖRÜSÜZLÜKLE Burada değinmek istediğim ikinci büyük araştırma, Avrupa Birliği Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu’nun (ECRI) araştırmasıdır ve bu da yine Mayıs 2009’da yayınlandı. ECRI, Avrupa Konseyi tarafından yaşama geçirilmiştir ve ırkçılık ve hoşgörüsüzlük sorunları söz konusu olduğunda insan haklarına riayet edilip edilmediğini denetleyen bağımsız bir kuruldur. ERCI, Almanya hakkındaki dördüncü raporunda, Almanya’da ırkçılıkla mücadelede ilerlemeler olduğunu belgelemektedir. Sağlanan bu gelişmelere rağmen, yine de bazı sorunlar ERCI için endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Örneğin azınlıklar düşmanlığından ırkçılık, kaynaklanan yabancı düşmanlığı saldırıların hedefi ve Yahudi olmaktadır. Müslümanlar, Türkler, siyahîler ve Alman vatandaşı çingeneler günlük yaşamda haksızlığa uğradıklarından şikâyet etmektedir. Rapor bunun- la ilgili olarak özellikle Müslümanların ve siyahîlerin, işyerinde ve ev arama esnasında ayrımcılığa uğradıklarından bahseder, ayrıca siyahî- lerin ırkçı saldırıların hedefi olduklarını söyler. Komisyon, Almanya’nın bazı eyaletlerinde kendilerinin yalnız başına gitmekten 235 Türkiye ve Almanya’da Antisemitizm ve Yabanc› Düflmanl›¤› çekindikleri veya girmeye hiç cesaret edemedikleri “No-go-bölgeleri” denilen girilmez bölgelerin olduğundan bahsetmektedirler. Eğitim sistemi Avrupa Birliği Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu ECRI, Alman eğitim sisteminde göçmen kökenli çocukların oldukça açık şekilde daha düşük başarı şansına sahip oldukları gerekçesiyle Alman eğitim sistemine de ağır eleştiriler yöneltmektedir. Sivil toplum kuruluşları, bazı öğretmenlerin sınıfta özellikle Türk ve Müslüman çocuklara karşı açıkça ayrımcı bir davranış sergilediklerini ve bazı öğretmenlerin ise (örneğin çok fazla kapasite gerektirmeyen okullarda daha rahat olacakları yönünde yanlış bir kanaat sahibi oldukları için) bu çocukları, bazen lise öğrenimi için uygun olmalarına rağmen düşük kapasiteli çocuklara eğitim veren okullara gönderme eğiliminde olduklarını bildiriyorlar. Baden-Württemberg eyaletinde yapılan bir araştırmada, öğrenme güçlüğü yüzünden bu tür çocuklara eğitim veren okullara (Sonderschule) giden göçmen çocuklarının sayısının aynı okullara giden Alman çocuklarının sayısından üç buçuk kat daha fazla olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Belli kısımlara ayrılmış Alman ortaöğretim sisteminde, düşük nitelikteki ortaokullara (Hauptschule) Alman çocuklarından iki kat fazla göçmen kökenli çocuklar gitmekte- dir ve bu okulları bitirmeden ayrılanların oranının, Alman çocuklarındakine oranla iki kat daha fazladır. Aynı zamanda yükseköğrenim kapısını açan liselere giden göçmen çocuklarının sayısı, bu liselerdeki Alman çocuklarının sayısının yarısı kadar bile değil. ECRI, bir taraftan yabancı çocukları, göçmen kökenli çocuklar, diğer taraftan da Alman çocuklarının okul başarısı arasındaki bu tezat oldukça endişe vericidir. 236 Utku Pazarkaya İş piyasası ECRI’nin tahminlerine göre göçmen kökenli kişiler Almanya’da iş piyasasına erişmede her zamanki gibi yine ciddi haksızlıklara maruz kalmaktadır, özellikle de kalifiye elemanlar söz konusu olduğunda. Alman meslektaşlarıyla aynı niteliklere sahip olsalar bile göçmenler ve onların çocuklarının iş bulmada toplumun geri kalan kısmına oranla zorlandıkları söylenmektedir. Sivil toplum kuruluşları, gözle görülür farklılıkların – örn. bir kişinin ismi bile – iş piyasasında haksızlıklara yol açabileceğini bildirmektedir, özellikle de bu tür farklılıklar, Müslümanlar veya Türkler söz konusu olduğu izlenimi uyandırmaktadır. İş arayan siyahiler, işverenin yüzlerine bakar bakmaz reddedildiklerini belirtmektedirler. Konut piyasası ECRI’ye göre geçmişte yapılmış değişik araştırmalar, Almanya’da yaşayan göçmenlerin ortalamada Almanlardan daha yüksek kira ödediklerini, ama buna karşın daha küçük evlerde veya dairelerde oturduklarını ortaya çıkarmıştır. Bazı kentlerde göçmenler ekseriyetle belirli mahallelerde oturmaktadırlar. Sivil toplum kuruluşları, ev sahiplerinin ayrımcı davranışlarının burada önemli bir rol oynadığını belirtmektedir. Örn. ismi bir yabancı ismi çağrışımı yapan veya iyi Almanca konuşamayan bir kimseye neredeyse hiçbir ev kiraya verilmediği söyleniyor. Medya ECRI, medyadaki gazetecilerin karışık bir toplumdaki habercilik konusunda özel olarak eğitilmelerini önemli buluyor. ECRI, Alman 237 Türkiye ve Almanya’da Antisemitizm ve Yabanc› Düflmanl›¤› makamlarını medyanın haber yapma özgürlüğüne müdahale etmek- sizin onun bu konudaki bilincini artırmaya ve haberciliğin hiçbir ırkçı önyargı ve klişeye yaşam hakkı vermemesine dikkat etmeye ve ayrıca bu tür önyargı ve klişeleşmiş düşüncelerle mücadelede daha aktif bir rol oynamaya çağırıyor. Yahudi düşmanlığı Resmi makamların kayıtlarında 2008 yılında arka planında Yahudi düşmanlığı bulunan 1500 dolayında siyasi amaçlı aşırı sağcı olay yer aldı ki bu da ortalama olarak bir haftada işlenen bu türden 30 suç demektir. 2008’de Yahudi mezarlıklarına Yahudi düşmanlığından kaynaklanan 53 (bir önceki yıl 30) saldırı olayı oldu. Bazı olaylarda mezar taşları söküldü, bazen de mezar taşlarına çoğu kez gamalı haç resimleri yapıldı. 2008’de sağcıların Yahudi düşmanlığından kaynaklanan 44 şiddet olayı meydana geldi. (Resmi makamlar toplam olarak 2007 yılına oranla bu olaylarda %4’lük bir azalma kaydettiler.) Avrupa Konseyi komisyonu, Alman makamlarının Yahudi düşmanlığının her çeşidini yargılama, bununla mücadele etme ve Almanya’daki Yahudi kültürünü destekleme kararlılığını memnuniyetle karşıladı. Komisyon, Almanya’nın Neo Nazilere karşı aktif şekilde tedbirler aldığını belgelemektedir. Alman makamları, sürekli olarak antisemitist suçları yargıladılar, failler hakkında tahkikat yaptılar ve gerektiğinde mahkeme önüne çıkardılar. Ama Avrupa Konseyi komisyon bu alanda da daha fazla çaba gösterilmesini talep etti. 238 Utku Pazarkaya Yabancı düşmanlığına karşı önlemler Almanya’da meydana gelen tüm siyasi suçların üçte ikisini sağcı eylemciler işlemektedir. Siyasi bakımdan sağ eğilimlilerin işledikleri ve temelinde yabancı düşmanlığı yatan suçların sayısı %7 dolayında gerileyerek 409’a düştü. ECRI, ırkçılığa karşı yapılan çeşitli inisiyatif- leri memnuniyetle karşılamakta ve çeşitli yollarla ırkçılık ve yabancı düşmanlığının en kötü şekillerinin üstesinden gelmek için dikkate değer araçların kullanıldığını tespit etmektedir. Münferit suçların tahkikatı dışında resmi makamlar, aşırı sağcı, yabancı düşmanı ve antisemitist suçlarla mücadele etmek için bir dizi önlem aldılar. Bunlar arasında olayların mağdurlarına yapılan yardımlar, faillerin bu aşırı sağcı çevreden uzaklaşmalarına yardım ve destek ve de genç insanları aşırı sağcı faaliyetlerden uzak tutma sayılabilir. Bazıları sadece kısa süreli olsalar bile, yerel inisiyatiflere de maddi destek sağlanmaya devam edileceği söylenmektedir. Entegrasyonda sağlanan gelişmeler Avrupa Konseyi komisyonu, özellikle geçen yıllarda yürürlüğe konu- lan okulöncesi çocuklar için dil desteği, ırkçılıkla mücadele yasası ve Alman İslam Konseyi’nin kurulması gibi adımları önemli bir gelişme olarak değerlendirdi. Komisyon yetişkinler için düzenlenen uyum kurslarını da memnuniyetle karşılamaktadır. Göçmen çocuklarının eğitim şanslarını artırmak amacıyla uzmanlar bu çocukların en azından bir yıl anasınıfı aidatlarından muaf olmalarını önerdiler. Alman İnsan Hakları Enstitüsü, ECRI raporunda yer alan, ırkçılık kavramını daha geniş ele alma ve toplumun içinde mevcut olan ayrımcılıkla da ilgilenme yönündeki tavsiyelere destek veriyor. 239 Türkiye ve Almanya’da Antisemitizm ve Yabanc› Düflmanl›¤› Enstitü, göçmen çocuklarının eğitim sisteminde mağduriyetin giderilmesini de öncelikli görüyor. uğradıkları GÖÇMEN ÜLKESİ ALMANYA Son olarak bir kez daha bakış açısını genişletmek ve sözlerimi giriş kısmında Almanya’da göç hakkında söylediğim cümlelere bağlamak istiyorum. Bertelsmann Vakfı, 2009 yazında bu konuda yapılmış bir araştırma yayınladı ve bu araştırma Almanya’daki göçmenlerin çoğunun Almanya’da kendilerini vatanlarında hissettiklerini, Alman devletine ve devletin kurumlarına büyük bir güven beslediklerini gösteriyor. Fakat göçmenlerin yarısına yakın bir kısmının kendilerinin yerli halktan daha az kabul gördüklerini hissediyorlarmış. Almanya’da kabul görmeme hissi Türk kökenlilerde %61 ve Rusya’dan gelen göçmenlerde %55 oranındadır ve daha yaygındır. Bertelsmann Vakfı yönetim kurulu üyesi Dr. Jörg Dräger anketin sonu- cuna göre “göçmenlerin çoğunun yaşamlarından memnun olmaları, göçmen ülkesi Almanya için olumlu bir sinyaldir” diyor ve “ama entegrasyon tek taraflı bir süreç değildir. Eğer daha fazla Türk kökenli vatandaşın ve Rus kökenli göçmenin kendisini Almanya’da memleketinde hissetmesi gerekiyorsa, bunların daha fazla kabul görmesi ve ülkemizin geleceğini birlikte belirleyebilme konusunda kendilerine daha fazla imkan verilmesi gerekir” diye devam ediyor. “Eşit eğitim fırsatı olmadan ne uyum başarıya ulaşır ne de katılım.” 240