1 1 1.GİRİŞ VE AMAÇ İntihar önemli bir halk sağlığı sorunudur ve

advertisement
1
1.GİRİŞ VE AMAÇ
İntihar önemli bir halk sağlõğõ sorunudur ve tüm dünyada ölümlerin önemli bir
sebebidir. WHO dünyada ölümlerin yaklaşõk %2’sinin intihar sonucu olduğunu tahmin
etmektedir (1). Dünyadaki en yüksek intihar oranõ yüz binde 95.3 ile Litvanya'dadõr. Bu
oranõ yüz binde 87.4 ile Rusya izlemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yõl
30 000 kişi intihar sonucu hayatõnõ kaybetmektedir ve bu neredeyse her zaman bir
psikiyatrik hastalõğõn komplikasyonudur. İntihar oranlarõ, 2001 yõlõ verilerine göre,
Amerika Birleşik Devletleri’nde 100 000'de 10.7 olarak bulunmuş ve onbirinci ölüm
nedeni olarak bildirilmiştir (2). Ülkemizde 15 yaş üzerinde intihar girişimi oranlarõ,
erkeklerde yüz binde 31.9, kadõnlarda yüz binde 85.6, tamamlanmõş intihar oranlarõ ise
erkeklerde yüz binde 9.9, kadõnlarda yüz binde 5.6 olarak bildirilmiştir (3). Türkiye'de
kaba intihar hõzlarõ 10 yõl içerisinde erkeklerde % 60, kadõnlarda % 41 artmõştõr. Diğer
Avrupa ülkeleri ile karşõlaştõrõldõğõnda, Türkiye'de intihar girişimi oranlarõ kõsmen daha
düşük bulunmuştur. Psikiyatrik hastalõklarõn tedavisinde dramatik iyileşmelere rağmen,
yüzyõlõn son çeyreğinde intihar oralarõnda relatif olarak çok az bir değişim olmuştur (4).
Yaşam boyu yaklaşõk %3.5 prevalansla intihar girişimleri tamamlanmõş
intiharlardan çok daha sõktõr ve genellikle intihar girişiminde bulunanlarõn %10’dan
fazlasõnõn 10 yõl içinde tekrar intihar girişiminde bulunacaklarõ tahmin edilmektedir (5).
Çin hariç kadõnlara oranla erkeklerde tamamlanmõş intihar oranlarõnda tutarlõ bir
üstünlük vardõr (6,7). Bununla birlikte kadõnlar erkeklere göre 4 kat daha fazla oranda
intihar girişiminde bulunmaktadõr (8). Yaşla birlikte intihar oranlarõnda açõk bir artõş
eğilimi olmasõna rağmen (hem kadõn ve hem de erkeklerde), sayõsal olarak daha çok
intihar daha genç insanlar tarafõndan gerçekleştirilir ve son kanõtlar pek çok coğrafik
alanda genç insanlarõn intihar oranlarõnõn artmakta olduğunu ileri sürmektedir (5). Son
yõllarda özellikle gençler arasõnda intihar hõzlarõndaki artõş ülkemizde de dikkat
çekmektedir (9).
Tamamlanmõş intiharlar en çok 65 yaş üzerinde gerçekleşmektedir. Avrupa'da
erkeklerde 15-44 yaşlar, kadõnlarda ise 25-44 ve 65-74 yaşlar intihar girişimlerinin en
sõk gözlendiği yaş gruplarõdõr. Türkiye'de intihar girişimlerinin en sõk görüldüğü yaş
1
2
grubu 15-24 ve 25-34 yaşlarõdõr ve bu yaşlar tamamlanmõş intiharlardaki yaş gruplarõ
ile aynõdõr (10).
Verilen bir topluluktan rastgele seçilen iki birey arasõnda suisidal davranõşta
farklõlõklar büyük olabilir. Çeşitli biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik faktörler
ilk olarak bunda düşünülür. Geleneksel olarak intiharla ilişkili risk faktörleri, tõbbi (ör.
psikiyatrik problemler), psikososyal (ör. boşanma), kültürel (ör. bir dine mensup olma
durumunun bulunmamasõ), ve sosyoekonomik (ör. işsizlik) şeklinde ayrõlabilir. Bu
ayõrmanõn bir takõm eksikleri vardõr. En önemli birisi kategorilerin üst üste binmesidir;
örneğin, belirli bir ruhsal problem (psikolojik-biyolojik faktör) işsizliğe (sosyoekonomik faktör), aile içinde zorluklara ve sosyal izolasyona (psikolojik-sosyolojik
faktörler) sebep olabilir ki, bunlarõn tümü bireye etkilerinin şeffaflõğõnõ engeller. Son
zamanlarda, faktörlerin sadece üç kategoriye ayrõlmasõ daha umut verici ve daha şeffaf
olarak görülmektedir: genetik faktörler, çevresel faktörler ve bu ikisinin karşõlõklõ
etkileşimi (11). En büyük ikiz çalõşmalarõnda bir tanesinin tekrarlayan analizleri intihar
davranõşõnõn variabilitesinin %43 oranõnda genetik tarafõndan ve geri kalan %57
oranõnda çevresel faktörler tarafõndan açõklanabileceğini göstermiştir (12). Yaşam
olaylarõ ve sosyal destek gibi çevresel faktörler ile genlerin muhtemel karşõlõklõ
etkileşimine oldukça az dikkat harcanmõştõr. Aslõnda, simultane olarak aday genlerin
analizi ve psikolojik otopsi çalõşmalarõ gen ve çevre etkileşimini araştõrmada ilerlemek
için bir yol olabilir.
Bu çalõşmada, serotonerjik sistemin önemli basamaklarõnda yer alan sõrasõyla
serotonini sentezleyen, serotoninin sinaptik araklõkta nöral transmisyonunda rol alan ve
serotonini yõkõma uğratan 3 gendeki toplam 4 adet polimorfizmi inceleyerek intihar
girişiminde bulunan hastalarda serotonerjik sistem disfonksiyonu ve çevresel faktörler
arasõndaki karşõlõklõ etkileşimi yani bir gen-çevre etkileşimini irdelemeye çalõştõk.
2
3
2.GENEL BİLGİLER
2.1. FENOTİPLERİN TANIMLANMASI
‘İntihar’ terimi intihar düşüncelerine veya intihar davranõşõnõn varlõğõna
gönderme yapar. İntihar davranõşõ fatal (tamamlanmõş intihar) veya non-fatal (intihar
girişimi) bir sonucu olan kendine (self-harm) zarar verme eylemlerini içine alabilir.
‘İntihar girişimi’ terimi kendi vücudunu kesme, sigara içme, haz arama (sensation
seeking) veya alkol kötüye kullanõmõ gibi kendine-zarar verici alõşkanlõk formundaki
davranõşlarõ içermez. Bununla beraber, intihar girişiminin tanõmõ komplekstir, çünkü bu
davranõş çeşitli boyutlarla karakterizedir. Bu boyutlara tõbbi hasarõn derecesi, kullanõlan
metodun lethalitesi ve intihar niyeti düzeyi dahildir. İntihar davranõşõ geniş bir
spektrumu içine alõr ve fatal girişimlerden (tamamlanmõş intihar) oldukça lethal fakat
başarõsõz intihar girişimlerine (yüksek istek ve açõk planlamanõn bulunduğu ve sürvinin
rastlantõsal olduğu), lethalitanin az olduğu genellikle impulsif, bir sosyal kriz tarafõndan
tetiklenen güçlü bir element olarak yardõm çağrõsõnõ içeren girişimlere kadar kapsar
(13).
İntihar düşüncesi ki, intihar fikirlerini veya eylemden yoksun tehditleri içine alõr,
intihar girişimlerinden ve tamamlanmõş intiharlardan çok daha sõktõr ve prevalansõ
oldukça değişkendir. Erkeklerle karşõlaştõrõldõğõnda kadõnlarda neredeyse iki kat
fazladõr. İlaveten intihar düşüncelerinin neredeyse her zaman bir psikiyatrik bozuklukla
ilişkili olduğu bulunmuştur (14,15). İntihar davranõşõnõn tam klinik tanõmõ tatmin edici
olmamasõna ve karõşõklõk kaynağõ olmasõna rağmen, intihar fenomeni sõklõkla
düşünceden girişime ve tamamlanmõş intihara doğru ciddiyeti artarak devam eden bir
şekilde görülür ve ölüm amacõna göre, metod ve letaliteye (şiddet içeren veya şiddet
içermeyen (violent or non-violent), kognitif bozukluklara (impulsivite, agresyon) veya
durum yatõştõrmaya (mitigating circumstances) göre sõnõflandõrõlabilir (16,17). İntihar
girişimleri, çok ciddi bir intihar girişiminden iyi talih sayesinde yaşamõnõ kurtaran
bireylerden, çok az veya hiç yaralanma olmadan yaşamõnõ sürdüren bireylere kadar
geniş bir aralõkta bir medikal hasar boyutunu içine aldõğõ ve özellikle ilkine dikey
olabilen bir ikinci eksen ve intihar niyetini kapsadõğõ için tamamlanmõş intiharlardan
3
4
daha komplekstir. İntihar davranõşõnõn bu yönleri hesaba katõldõğõnda, yine de örtüşen
geniş kategoriler yapmak mümkündür. İlk kategori, planlama ve dikkatli bir hazõrlõğõn
eşlik ettiği, önemli ölçüde tõbbi hasar geliştirmiş olan oldukça lethal bir metodun
kullanõldõğõ başarõsõz intiharlardõr. İntihar girişimi spektrumunun diğer ucunda objektif
niyet düzeyinin ve planlamanõn relatif olarak düşük olduğu ve çok az tõbbi hasar
oluşturan düşük lethaliteli metodlarõ kapsayan bir intihar girişimi yer alõr. Bu son
kategori psödointihar (pseudocide) veya intihar jesti olarak isimlendirilmiştir.
Genellikle yakõn bir ilişkide akut bir çatõşmanõn geliştiği bir durumda spontan olarak
ortaya çõkar (61).
İntihar metodlarõ genellikle şiddet içeren/violent ve şiddet içermeyen/non-violent
olarak sõnõflandõrõlõr. Şiddet içeren metolara; asõ, yüksekten atlama, ateşli silah, derin
kesiler, gaz inhalasyonu dahildir. Şiddet içermeyen metodlara ise aşõrõ doz ilaç ve
zehirli madde alõmõ, yüzeyel bilek kesisi dahildir (18). İntiharda kullanõlan metod
rastgele dağõlmaz. Örneğin şiddet içeren metodlar yaşam boyu daha yüksek bir
agresyon ve daha yüksek bir impulsivite düzeyiyle değerlendirilir ve kadõnlardan daha
sõk erkekler tarafõndan uygulanõr. Ek olarak şiddet içeren metodlar sõklõkla yaşam boyu
madde suistimali veya bağõmlõlõğõ ve psikotik bozukluklarla ilişkilidir (19).
2.2. İNTİHAR DAVRANIŞININ MODELLERİ
Bu gözlemlerin temelinde itihar davranõşõnõn görünümünü açõklamak için çeşitli
modeller geliştirilmiştir. En sõk uygulanan modellere stres-diyatez modeli ve proses
modeli dahildir (şekil1) (62,63). Stres-diyatez modeli bir bireyin bir depresiv epizod
sõrasõnda
intihar
gerçekleştirirken
diğerinin
gerçekleştirmemesini
açõklamada
kullanõşlõdõr. İntihar riski psikiyatrik bozukluğun objektif ciddiyeti ile korele değildir
fakat diatez veya predispozisyonlardaki değişimlere bağlõ görünmektedir. İntihar
davranõşõyla ilgili tipik stresörler, interpersonel veya sosyal problemler gibi olumsuz
yaşam olaylarõ ve akut intrensik psikiyatrik hastalõklar, disinhibe hastalarda görülen
alkol veya sedatiflerin akut kullanõmõ; özellikle eğer beyni etkiliyorsa, akut bir tõbbi
hastalõk varlõğõdõr (şekil1a).
İntihar davranõşõndaki risk faktörlerini anlamamõzdaki son ilerlemelerin çoğu,
intihar davranõşõna diatez veya predispozisyonda anahtar bir element olan psikiyatrik
4
5
hastalarõ düşük riskli olanlara karşõ yüksek riskli olanlar olarak ayrõmlaştõran bir
tanõmlamadan gelmektedir. Psikiyatrik hastalõğõn objektif ciddiyeti, hastalarõ intihar
girişimleri veya intihar için risk taşõyanlara karşõ taşõmayanlarõ ayõrmada büyük oranda
yardõmcõ olmaz. Diatezdeki varyasyonlar, bir bireyin depresif bir epizotta niçin
intiharda bulunduğunu ve diğerinin bulunmadõğõnõ açõklayabilir. Böylece intihar
girişimcilerinin, depresyonun objektif olarak belirlenen aynõ ciddiyetine farklõ reaksiyon
verdikleri görülür. Hastalarõn intihara diatez veya hassasiyetlerinin farklõlõklarõnõn neler
olduğunun anlaşõlmasõ, hastalarõn yüksek risklerinin taranmasõ ve tedavisinin
iyileştirilmesine yardõmcõ olabilir. Son zamanlarda diatezin tanõmlanan sebeplerine
genetik etkiler, yetişme ve erken travmatik yaşam deneyimleri, özellikle beyni etkileyen
epilepsi, migren, Hantington hastalõğõ gibi kronik hastalõklar, kronik madde veya alkol
kötüye kullanõmõ, düşük kolesterol seviyelerine neden olan diyet faktörleri dahil
edilmiştir. (şekil1b)
a.
Stres
Akut
intrensik
psikiyatrik
hastalõk
Akut
ilaçlar/alkol
Akut tbbi
hastalõk
Akut
ailesel/sosyal
stres
b.
Diyatez
(yatkõnlõk)
Genetik
Erken yaşam
deneyimleri
Kronik
hastalõk
Kronik
madde/ alkol
kötüye
kullanõmõ
Diyet, ör;
kollesterol
Şekil1:İntihar davranõşõnõn bir stres-diatez modeli; stres ve diyatezin
komponentleri.
5
6
Çoğu araştõrmacõ, major depresyonlu hastalarda delüzyonlarõn varlõğõ, komorbid
panik atak veya anksiyete semptomlarõnõn varlõğõ, bipolar hastalarda mikst duygudurum,
şizofrenide paranoid delüzyonlarõn varlõğõyla beraber apati, kognitif defisitler ve
hareketsizlik gibi defisit semptomlarõnõn daha az belirgin olmasõ gibi akut psikiyatrik
hastalõğõn spesfik semptom komponentleri üzerine odaklanmõştõr. Bu çalõşmalar teorik
olarak ilginç olmalarõna rağmen, yüksek riskli hastalarõn klinik olarak saptanmasõnõ
kolaylaştõrmaya çok az yardõmcõ olur çünkü bu klinik karakteristlikler bir vakanõn klinik
tedavisinde çok az kullanõşlõdõrlar.
İntihar davranõşõnõn proses modeli durumsal ve kalõcõ (state-trait) özelliklerin
karşõlõklõ etkileşimi yaklaşõmõnõ da temel alõr fakat zaman içinde intiharõn kademeli
gelişiminde bu karşõlõklõ etkileşimlerin etkilerinin yanõ sõra bunlarõ dahil de eder. İntihar
prosesi konsepti, intiharõn gelişimini ve progresyonunu bireylerde ve onlarõn
çevreleriyle etkileşimlerinde görülen bir proses olarak tanõmlar. Proses, bir kişinin
yaşamõna son verme konusundaki düşüncelerden yavaş yavaş gelişebilir ki sõklõkla artan
lethalite ve intihar niyetiyle birlikte olan rekürren intihar girişimleriyle büyüyebilir ve
tamamlanmõş intiharla sonlanõr (63). Şekil 2’de gösterildiği gibi durumsal ve kalõcõ
özelliklerin (state-trait) etkileşimi yaklaşõmõ risk faktörlerini 3 düzeyde tanõmlar: Kalõcõ
(trait-dependent) faktörler, durumsal (state-dependent) faktörler ve eşik faktörleri. Son
araştõrma bulgularõ kalõcõ (state-dependent) ve durumsal (trait-dependent) faktörlerin
psikolojik ve biyolojik terimlerle tanõmlanabileceğini göstermiştir. İntihar davranõşõnõn
biyolojik çalõşmalarõnõn bulgularõ aşağõda özetlenmiştir. Kognitiv psikolojik alandaki
çalõşmalar intihar davranõşõna kalõcõ faktörkere (trait-dependent) predispozisyonu
oluşturan 3 karakteristlik göstermiştir. Bunlardan ilki ‘yenilgi/defeat’ algõsõ ( psikolojik
bir stresörle yüz yüze geldiği zaman kendini bir kaybeden olarak algõlamaya bir eğilim);
ikincisi, ‘kaçõş yok/ no escape’ algõsõ (otobiyografik hafõza bozukluğuyla ve tuzağa
düşme algõsõna yol açan proplem çözme defisitleriyle ilişkilidir); üçüncü ‘kurtuluş
yok/no rescue’ algõsõdõr ( umutsuzluk hislerinin gelişmesine eğilim) (65).
6
7
2.3.İNTİHAR DAVRANIŞININ KLİNİK KORELASYONLARI
İntihar girişiminde bulunanlarõn yaklaşõk %90’õnda Ruhsal Bozukluklarõn Tanõsal
ve İstatistiksel Elkitabõna göre psikiyatrik bir bozukluğu olmasõna ve psikiyatrik
rahatsõzlõğõn major yardõmcõ faktör olmasõna rağmen, çeşitli tartõşmalar intihar
davranõşõnõn kendi başõna bir bozukluk olduğunu düşündürmektedir (4).
Tüm
intiharlarõn çoğunluğu duygudurum bozukluklarõyla ilişkili olarak görülür fakat
şizofreni, alkolizm ve madde kötüye kullanõmõ gibi diğer psikiyatrik bozukluklar,
Huntington hastalõğõ ve epilepsi gibi nörolojik hastalõklar da benzer şekilde intihar ile
ilişkilidir.
Hastanede yatarak tedavi gören bireylerin yaşam boyu
intihar
mortalitelerinin, bipolar bozukluk için %20, unipolar depresyon için %15, şizofreni
için %10, alkol kullanõm bozukluklarõ için %18, borderline ve antisosyal kişilik
bozukluklarõ içinse %5-10 arasõnda olduğu saptanmõştõr (49, 50). Ruhsal bir
hastalõğõ bulunan intihar olgularõnõn yaklaşõk %60'õnda depresyon belirlenmiştir (7).
7
8
Depresyonu olan olgularda ise intihar riski yaklaşõk olarak %15 olarak saptanmõştõr.
Depresyon, dünya çapõnda hastalõk yükü ve yeti yitimine en fazla sebep olan 5 neden
arasõndadõr (51). Hayat boyunca tehdit, kayõp, küçük düşürülme veya yenilgiyi
kapsayan stresli yaşam olaylarõ depresyonun başlamasõnõ veya gidişini etkilemişlerdir
(52-55). Bununla beraber, stresli bir yaşam olayõyla karşõ karşõya gelmenin depresif
etkilerine karşõ koyamayan tüm insanlar değildir. Depresyonun diyatez-stres teorisi
bireylerin genetik yapõlarõna bağlõ olarak stresli olaylara sensitivitesini öngörür (56, 57).
Yüksek genetik riski olan bireylerde stresli olaylardan sonra depresyon riskinin arttõğõnõ
ve düşük genetik riski olanlar arasõnda azaldõğõnõ gösteren davranõşsal genetik
araştõrmalar bu öngörüyü destekler (58). İntihar davranõşõ için riski artõran diğer klinik
özelliklere, personalite özellikleri (trait), umutsuzluk, çocukluk çağõnda fiziksel veya
cinsel kötüye kullanõm öyküsü, kafa yaralanmasõ veya nörolojik bozukluk öyküsü ve
sigara içme dahildir (50, 59). Bununla birlikte bir psikopatolojinin varlõğõ intihar için
güçlü bir prediktör olmasõna rağmen, bu tanõlarõ alan insanlarõn yalnõzca küçük bir
bölümü intihar eder. Örneğin unipolar ve bipolar duygudurum bozukluğu bulunan
bireylerde bile yaşam boyu intihar girişimi oranõ %50'nin altõndadõr. Böylece psikiyatrik
bir tanõ gerekli olabilir fakat yetersizdir ve intihar için risk faktörü ana psikiyatrik
bozukluklardan bağõmsõz bir predispozisyonu gösterir (50,60). Herhangi bir psikiyatrik
bozukluğu olan hastalarõn bir kõsmõnda intihar davranõşõ gözlenirken, aynõ tanõyõ alan
diğer hastalarda bu davranõşõn ortaya çõkmamasõ, araştõrmacõlarõn intihar davranõşõnõ
tanõmlama veya yordama ile ilişkili olarak birçok model one sürmesinde rol oynamõştõr
(61).
Özellikle öfke-ilişkili özellikler (traits) yanõ sõra impulsif-aggresif özellikler
(traits), neurotisizm ve anksiyeteyle ilişkili özellikler (traits) ara fenotipler olarak ve
intihar davranõşõ için risk faktörleri olarak önerilmiştir (59). Bu özellikler ilişkili axis I
bozukluklarõnõn özellikle major depesyonun rolünden bağõmsõz gibi görünmektedir ve
hastalarõn bir alt grubu arasõnda intihar riskini artõran gelişimsel bir kaskadõn parçasõ
olabilirler (60). Bundan başka, personalite özelliklerinin (traits) kendi başlarõna kõsmen
genetik kontrol altõnda olmalarõ gibi, intihar girişimleri ve tamamlanmõş intiharlarõn
ailesel yüklülüğüne katkõda bulunabileceklerini akla getirmiştir (59,60). Diğer taraftan,
major depresyonda impulsiv-agresiv personalite bozukluklarõ ve alkol kötüye
kullanõmõ/bağõmlõlõğõnõn intiharõn iki bağõmsõz prediktörü olduğu ve impulsiv ve
8
9
depresiv davranõşlarõn bu risk faktörlerinin altõnda yatõyor göründüğü ileri sürülmüştür.
19
Bu nedenle, intihar yalnõzca psikososyal bir aksamanõn veya kişisel bir krizin bir
komplikasyonu değildir, fakat psikiyatrik bir hastalõğõn bağlamõnda görülür. Major
depresyonu olan hastalar bazen, deneyimledikleri herhangi bir fiziksel ağrõdan daha
kötü hissettikleri duygusal bir acõ tanõmlarlar. Çoğu depresif hasta iyileşme konusunda
umutsuzluk hisseder, intihar bu duygusal acõdan kurtuluş aramak için bir çaba olarak
anlaşõlabilir. Bununla beraber, psikiyatrik hastalõğõ olan hastalarõn çoğu intihar etmez.
Relatif olarak hastalõklarõnõn erken döneminde rekürren depresif bir hastalõğõn
bağlamõnda tõbbi olarak ciddi intihar girişimi yapõlmasõ sõk görülür. Bundan başka,
intihar girişimcileri, major depresyonun aynõ ciddiyet düzeyiyle birlikte, daha önce asla
intihar girişiminde bulunmayan bireylerden farklõ olarak, aynõ risk periyodu boyunca,
artan lethaliteli tekrarlayan girişimler yapma eğilimindedirler. Bu bazõ hastalarõn intihar
davranõşõna bir hassasiyetleri veya predispozisyonlarõ olduğunu akla getirir. İntihar, aşõrõ
derecede strese mantõksal bir cevap değildir.
2.4.İNTİHAR DAVRANIŞINDA ETKİLİ PSİKOSOSYAL VE ÇEVRESEL
FAKTÖRLER
Verilen bir topluluktan rastgele seçilen iki birey arasõnda intihar davranõşõnda
farklõlõklar büyük olabilir. Çeşitli biyolojik, psikolojik, sosyolojik, ve ekonomik
faktörler ilk olarak bunda düşünülür. İntihar riskiyle anlamlõ olarak ilişkisi olduğu
düşünülen birçok psikososyal risk etmeni sayõlmõştõr. Heikkinen (1994) intiharlar
nedenlerinin %80'inin aile içi anlaşmazlõk, işsizlik, ekonomik sorunlar, ayrõlõk, ölüm, iş
sorunlarõ, hastalõk gibi yaşamsal olaylar olduğunu belirtmiştir (20).
Evlilikle ilgili
sorunlar, işsizlik, düşük sosyoekonomik düzey, yalnõz yaşama, göç öyküsü, stresli
yaşam olaylarõ örneğin, bir yakõnõn ölümü veya iş kaybõ, gözaltõnda bulunma ve tutuklu
olma gibi durumlarda da intihar riski artar (21, 22, 23). İntiharõn sosyodemografik risk
etmenleri arasõnda erkek cinsiyeti, yoksulluk, kõrsal bölgeler, ateşli silah sahibi olma,
bekar, boşanmõş, dul ya da ayrõ yaşõyor olma, sosyal yalõttm ergenlik gibi durumlar da
sayõlabilir. 24, 25 İntihar girişimleri şehirlerin kalabalõk, sosyal koşullarõ iyi olamayan
bölgelerinde daha çok olmaktadõr. Eğitim düzeyinin intihar girişimi gösteren gruplarda
9
10
düşük olduğuna dair yayõnlar vardõr. 26, 27 Bununla birlikte bu faktörlerin tek başõna
etkinlikleri bilinmemektedir. Çünkü psikiyatrik bozukluklar, sosyoekonomik statüde
düşüşe, evlilik ve diğer ilişkilerde bozulmaya neden olabilmektedir.
Türkiye'de intihar girişiminin ekonomik olarak aktif olmayan ev hanõmõ,
öğrenci gibi kişilerde daha sõk görüldüğü bildirilmektedir (10). Genel nüfusa göre
intihar girişiminde bulunan kişiler arasõnda işsizlik oranõ belirgin şekilde yüksektir ve
işsiz kalma süresi uzadõkça intihar riski artmaktadõr (8). Özellikle erkeklerde bu daha da
belirgin olmaktadõr (28, 29). İskoçya’da yapõlan bir araştõrmada yalnõz yaşayan ve
düşük sosyo ekonomik düzeyli insanlara daha az depresyon tanõsõ konulduğu, bunun
başvuru eksikliğinden kaynaklandõğõ, bunun sonucunda da bu iki gruptaki depresyonlu
hastalarõn daha az antidepresan tedavi aldõklarõ saptanmõştõr (30). Bu sonuç, bu iki
gruptaki hastalarõn yeterince tedavi edilmemiş depresyon nedeniyle daha fazla intihar
riski taşõdõklarõ şeklinde yorumlanabilir. Ülkemizde Babaoğlu’nun yaptõğõ çalõşmada
diğer ülkelerdeki araştõrma sonuçlarõna uygunluk gösteren, düşük sosyoekonomik
düzeyli kesimlerde intiharlarõn daha sõk görüldüğünü destekleyen bulgular elde
edilmiştir (31). Tüm bu bulgulara rağmen unutulmamalõdõr ki, işsizliğin tek başõna bir
intihar risk etmeni olup olmadõğõ, bu beraberliğin, işsizliğin veya yetersiz
sosyoekonomik düzeyin mental sağlõk üzerine olan olumsuz etkisine mi bağlõ olduğu,
yoksa mental problemli insanlarõn işsiz olma riskinin daha yüksek olmasõndan mõ
kaynaklandõğõ
henüz
belirsizliğini
koruyan
ve
tartõşõlan
bir
konudur
(32).
Sosyoekonomik yetersizliğin bir göstergesi olarak sosyal güvencenin yokluğu ile intihar
arasõndaki olasõ ilişki araştõrõlmaya değer bir konudur.
Ölümcül intihar yöntemlerine ulaşõlabilirlik intihar oranlarõ ile ilişkili
bulunmuştur. Özellikle ergenlerde bu durumun intihar riskini belirgin olarak artõrdõğõna
dair yayõnlar mevcuttur (33). Tehlikeli, ölümcül, şiddet içeren yöntemlerle yapõlan ve
dürtüsel olmayan intihar girişimlerinin intihar riskini artõrdõğõ, bununla birlikte
erkeklerin kadõnlara göre daha sõk şiddet içeren yöntemler kullandõklarõ bildirilmiştir
(34). Kõrkbeş yaşõndan genç erkeklerde intihar oranlarõndaki artõşla, ateşli silah kullanõmõ
ile yapõlan intihar oranlarõ artõşõnõn paralel olduğu bulunmuştur. Evde ateşli silah
bulundurulmasõnõn hem gençlerde, hem de yetişkinlerde intihar riskini anlamlõ olarak
artõrdõğõ birçok çalõşmada bildirilmiştir. Bununla birlikte ateşli silahlara ulaşõlabilirliğin
kõsõtlanmasõ, intihar girişimi oranlarõnõ etkilemeyebileceği, ancak intihar sonrasõ
kurtulma oranlarõnõ artõrabileceği de diğer çalõşmalarda vurgulanmõştõr (35). Örneğin
10
11
SSRI kullanõmõ ile trisiklikler karşõlaştõrõldõğõnda intihar girişimi oranlarõ değişmemekle
birlikte, yüksek doz alõmlarõ ile yapõlan intihar sonrasõ kurtulma oranlarõnõn SSRI'lar
lehine fazla olduğu belirlenmiştir (36).
Yalnõz yaşõyor olmak da hem intihar girişimi hem de ölüm düşünceleri açõsõndan
bir risk faktörü olarak bildirilmiştir. Stravynski ve ark.'nõn toplum çalõşmasõnda da hem
kendisini duygusal olarak yalnõz olarak tanõmlayanlarda, hem de gerçekte yalnõz
yaşayanlarda, intihar düşünceleri ve intihar girişimi oranlarõ yüksek bulunmuştur (37).
Umutsuzluk ve yalnõzlõk duygularõnõ yoğun bir biçimde yaşamak ve yaşamõ
sürdürmek için az sayõda nedene sahip olmak ise önemli risk etkenleri olarak
görülmektedir. Ülkemizde de konu ile ilgili yapõlan bir çalõşmada, yaş sõnõrõ 17-34 ve
60-95 olan iki grup karşõlaştõrõldõğõnda, yaşõ yüksek olan bireylerin ahlaki değerler,
çocuk ile ilişkili kaygõlar ve aileye karşõ sorumluluk gibi faktörlerle, gençlere göre intihar
etmemek için daha fazla neden öne sürdükleri belirlenmiştir (38).
Stresli yaşam olaylarõnõn üstesinden gelme bireyin baş etme gücü ve sosyal destek
kaynaklarõ ile yakõndan ilgilidir. Sosyal destek, stres altõndaki ya da güç durumdaki
bireylere çevresindeki insanlar tarafõndan sağlanan yardõm olup bireyin sorunun
üstesinden gelmesinde etkin bir başa çõkma mekanizmasõ olarak çalõşmakta, stresli
yaşam olaylarõnõ önleyerek hastalõk riski azaltõlabilmekte veya stresörün etkisini
hafifleterek bireyi hastalõklara karşõ koruyabilmektedir. Ancak sosyal desteklerin
olmasõnõn bireyi belli düzeydeki stresörlere karşõ koruyabildiği belirtilmektedir.
Karşõlaşõlan stresörlerin şiddeti veya sõklõğõ arttõğõnda sosyal destek tek başõna stresörler
üzerinde etkili olamamakta, bireyin duruma uyum yapmasõ güçleşmekte bunun sonunda
bireyin ruh sağlõğõ bozulabilmektedir (39-41)
İntihar stresli yaşam olaylarõna tepki veren "normal" bireylerden ağõr ruhsal sorunlu
hastalara kadar uzanan geniş bir kitlede görülmekte olup sosyal destek intiharõ önleyici
bir rol oynamaktadõr. İntihar girişiminde yaşamsal olaylar ve travmalarõn tetikleyici rol
oynadõğõ, intiharõn stresli yaşam olaylarõna karşõ verilen tepki olarak ortaya çõktõğõ, bu
nedenle bireyin yardõm çağrõsõ yanõnda çaresizlik ve umutsuzluğunun da bir göstergesi
olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir (42). Bununla beraber, insanlar
zorluklara cevapta büyük varyasyonlar gösterirler. Bazõ bireyler stres-sensitiftirler ve
stres-resistan olan diğerleri ciddi zorluklardan sonra semptomsuz kalabilirken, orta
derecede stresörlere cevapta depresyona eğilimlidirler (43). Stresli yaşam olaylarõ,
11
12
major depresyon epizodunun başlamasõnõ şansla beklenenden daha sõklõkla öncülük eder
ve bu ilişki muhtemelen nedenseldir (44).
Erken çocuklukta fiziksel ve cinsel istismara uğrama, anne-baba ihmali gibi
travmatik yaşantõlarõn erişkinlikte intihara eğilime neden olduğu bildirilmektedir. Bu
faktörlerin depresyon, anksiyete bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu, somatoform
bozukluklar, cinsel disfonksiyon gibi birçok hastalõğõn riskini artõrdõğõ bilinmektedir.
Ancak erken çocukluk travmalarõnõn bu hastalõklara eğilim oluşturmalarõndan bağõmsõz
olarak da intihar riskini artõrdõklarõ ileri sürülmektedir (45)
İntihar davranõşõnda kültürel etkenlerin ve dini inançlarõn rolü ile ilgili
araştõrmalarda, dini inançlarõ güçlü olan toplumlarõn daha mutlu olduğu, hayattan daha
fazla zevk alabildiği ve travmalarla başa çõkabilme yetilerinin daha güçlü olduğu
bildirilmekte, dolayõsõyla intihar davranõşõnda dinin koruyucu bir faktör olabileceği
öngörülmektedir. 46 Bununla birlikte dinin baskõn kültürel değerler ile birlikte belirgin
bir stres kaynağõ oluşturabileceğini öne sürmüşlerdir (47)
Geleneksel olarak intiharla ilişkili risk faktörleri, tõbbi (ör. psikiyatrik
problemler), psikososyal (ör. boşanma), kültürel (ör. bir dine mensup olma durumunun
bulunmamasõ), ve sosyoekonomik (ör. işsizlik) şeklinde ayrõlabilir. Bu ayõrmanõn bir
takõm eksikleri vardõr. En önemli birisi kategorilerin üst üste binmesidir; örneğin, belirli
bir ruhsal problem (psikolojik-biyolojik faktör) işsizliğe (sosyo-ekonomik faktör), aile
içinde zorluklara ve sosyal izolasyona (psikolojik-sosyolojik faktörler) sebep olabilir ki
bunlarõn tümü bireye etkilerinin şeffaflõğõnõ engeller. Son zamanlarda, faktörlerin sadece
üç kategoriye ayrõlmasõ daha umut verici ve daha şeffaf olarak görülmektedir: genetik
faktörler, çevresel faktörler ve bu ikisinin karşõlõklõ etkileşimi (48). Bu klasifikasyon
aileler, ikizler adopte çocuklarla yapõlan çalõşmalar temel alõnarak hazõrlanmõştõr.
2.5.İNTİHAR VE İNTİHAR DAVRANIŞININ NÖROBİYOLOJİSİ
BOS’ta
5-HT
metaboliti
5-HIAA’in
çalõşmalarõ,
intihar
davranõşõnõn
patogenezinde 5-HT nörotransmisyon sisteminin bir rolü olduğunun ilk kanõtlarõnõ
sağlamõştõr. Gerçekten de, Marie Asberg ve ark.’larõ ciddi intihar girişimleri ve 5-HIAA
düzeyleri arasõnda bir ilişki olduğunu göstermiştir. 66 İntihar girişiminde bulunan major
depresiv hastalarõn üçte ikisi, aynõ psikiyatrik tanõlõ intihar girişiminde bulunmayanlarla
12
13
karşõlaştõrõldõğõnda, BOS 5-HIAA düzeyleri daha düşük bulundu. Daha sonraki
çalõşmalar major depresyon, şizofreni ve kişilik bozukluğu olan hastalarda intihar
girişiminin lethalitesi ve BOS 5-HIAA arasõnda negatif bir korelasyon olduğunu
göstererek bu bulguyu doğrulamõştõr. Bundan başka, düşük 5-HIAA’in gelecekteki
intihar girişimleri ve tamamlanmõş intihar için bir öngörücü olduğu gösterilmiştir, ve bu
biyokimyasal markerõn, psikiyatrik hastalõklardan bağõmsõz olarak, intihar kurbanlarõnda
düşük beyin-sapõ 5-HT veya 5-HIAA düzeyleriyle arasõnda analog bir ilişkinin stabil bir
özelliğini (trait) yansõttõğõnõ gösterir (67, 68).
Major depresyonu veya kişilik bozukluğu bulunan ve intihar girişimi öyküsü
olan hastalarda, 5-HT salgõlatan ilaç fenfluramin ile meydan okumaya körleşmiş bir
prolaktin cevabõ gösterilmiştir. BOS 5-HIAA düzeyleriyle olduğu gibi, fenfluramine
prolaktin cevabõ ve intihar girişiminin lethalitesi arasõnda negatif bir korelasyon
gözükmektedir (69).
Serotonin, bunlardan bazõlarõnõn intihar girişimcilerinde değiştiği bir takõm
trombosit
fonksiyonuna aracõlõk eder.
Depresyonu
olan
intihar
deneklerinin
trombositlerinde azalmõş 5-HT geri alõmõ (uptake), daha az serotonin transporter (5HTT) bölgesi ve 5-HT2A artmõş dansitesi gösterilmiştir. Ek olarak, trombosit 5-HT2A
reseptörlerinin upregülasyonu ve en son intihar girişiminin ciddiyeti arasõnda pozitif bir
korelasyon (muhtemelen kompansatuar) bulunmuştur (70,71). Bununla beraber,
serotonerjik (5-HTerjik) trombosit fonksiyonlarõndaki değişimin beyin 5-HTerjik
aktivite değişimini yansõtmasõnõn boyutlarõ son zamanlarda açõk değildir. Örneğin,
fenfluramine
prolaktin
bulunmuştur,
fakat
cevabõnõn
trombosit
BOS
5-HT2
5-HIAA
düzeyleriyle
indekslerinin
değil:
korele
olduğu
trombosit
5-HT2
reseptörlerinin sayõsõ ve fenfluramine prolaktin cevabõ sadece 30 yaş ve üzerindeki
hastalarda koreledir (72).
Böylece, serotonerjik fonksiyonun üç farklõ göstergesi, yani BOS 5-HIAA,
fenfluramine prolaktin cevabõ, ve trombosit 5-HT2A reseptör bağlanmasõ, tanõdan
bağõmsõz olarak hastadaki intihar davranõşõyla korele gözükmektedir.
Post-mortem serotonerjik sistem çalõşmalarõ, serotonin transporteri olmayan sinir
terminali bağlanma bölgesiyle ve serotonin transporter bölgesi gibi presinaptik
serotonin sinir terminali bağlanma bölgelerinde genellikle azalma bulmuştur. Postmortem beyin dokularõnõn daha yeni otoradyoğrafik çalõşmalarõ, bu anormalitelerin
ventral prefrontal kortekste, dorsolateral prefrontal korteksten daha belirgin olduğunu
13
14
düşündürmektedir. Pandey ve ark. Son zamanlarda 13-19 yaş arasõ genç intihar
kurbanlarõnõn beyinlerinde post-mortem çalõşmalar yapmõştõr ve prefrontal korteks ve
hipokampusta 5-HT2A reseptörleri ve aynõ kökten gelen proteinin daha yüksek bir gen
ekspresyonunun olduğunu göstererek daha büyük sayõda aktif 5-HT2A reseptör
bağlanma bölgelerinin tek başõna daha fazla bağlanma bölgelerinin sonucu olmadõğõnõ
bulmuştur. Reseptörlerdeki kantitatif değişikliklerin intiharõn psikiyatrik tanõdan
bağõmsõz olmasõyla ilişkili olabileceği düşüncesini desteklediği şeklinde yorumlanmõştõr
(4).
Single foton emisyon komputerize tomografinin (SPECT) ve oldukça selektif
radyoligandlarõn kullanõmõyla van Heeringen ve ark. intihar girişiminde bulunan
hastalarõn prefrontal kortekslerinde (özellikle dorsolateral) şiddet içeren metodlerõ
kullananlarda daha belirgin olmak üzere 5-HT2A reseptör bağlanma potansiyellerinin
azaldõğõnõ göstermiştir (73). Ventral prefrontal korteks, inhibisyonun executive
fonksiyonlarõnda işe karõşõr ve beynin bu alanõnda olan yaralanmalar disinhibisyonla
sonuçlanabilir. Beynin bu parçasõnda azalmõş serotonerjik input, inhibisyonun
azalmasõyla sonuçlanabilir ve intihara ve agresiv duygular gibi güçlü duygularla hareket
etmeye daha büyük bir eğilimi oluşturabilir. Hayat boyu eksternal olarak yönelmiş
agresyon intihar girişimcilerinde daha sõktõr ve bunun tersi de doğrudur. Her iki
davranõş azalmõş serotonerjik aktiviteyle ilişkilidir.
Bu gözlemler, impulsivite ve dõşa yönelmiş agresyonun düşük BOS 5-HIAA ile
ilişkili olduğunun yeni bildirimleriyle yeni bir önem kazanmõştõr. Kontrol deneklerinin
yanõ sõra, non-impulsiv katiller ve diğer suçlularla karşõlaştõrõldõğõnda, impulsiv katiller
ve yangõn çõkarõcõlarda düşük BOS 5-HIAA bulunduğu gösterilmiştir. Düşük beyin
serotonin (5-HT) tornover oranõ impulsiv şiddet suçlularõnda özellikle entoksike
olduklarõnda tekrarlayan bir şekilde bulunmuştur (74). Körleşmiş bir prolaktin cevabõ,
kişilik bozukluğu, major depresyonu olan ve tõbbi olarak sağlõklõ bireylerde agresiv
davranõş ve impulsivite ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Azalmõş serotonerjik fonksiyon,
impulsiv agresyonla ilişkili gözükmektedir ve katillerde yeniden suç işlemeye eğilimi
öngördüğü bildirilmiştir. Bu ilişki, serotonerjik fonksiyon ve intihar davranõşõ
arasõndakiyle benzerdir ve daha genel bir hipotez olan, serotonerjik fonksiyonun bir
sõnõrlandõrma mekanizmasõnõ desteklemekte olduğuna yol açar ve serotonerjik
fonksiyondaki bir defisit, kendine yönelmiş agresyon formu olan intihar davranõşõ da
dahil olarak daha büyük impulsivite ve agresyon ile sonuçlanõr.
14
15
İntihar davranõşõ öyküsü olan, major depresyon ve personalite bozukluğu
bulunan bireylerin daha büyük bir yaşam boyu agresyon ve impulsivite öyküleri de
vardõr. İntihar davranõşõ öyküsü bulunan suçlularõn da, intihar davranõşõ öyküsü
bulunmayan suçlulardan daha ciddi agresyon öyküleri mevcuttur. Bu nedenle, intihat
davranõşõ formunda ister kendine yönelimli olsun (self-directed), veya ister eşyaya veya
diğer insanlara karşõ agresyon formunda dõşarõ yönelmiş (externally-directed) olsun
daha impulsiv davranõşlara temel bir predispozisyon bulunabilir.
Maymunlardan elde edilen çalõşmalar, agresyon, risk alma davranõşõ ve düşük
BOS 5-HIAA düzeyleriyle arasõnda bir ilişki olduğunu doğrular. Bu davranõşlardan her
ikisi de, serotonerjik fonksiyonun yanõ sõra genetik kontrol altõnda görünmektedirler.
Sonuçlar serotonerjik sistemle olandan daha az uyumlu olmasõna rağmen,
nöradrenerjik
göstergelerde
gösterilmiştir.
Yeni
intihar
bir
takõm
girişiminde
değişiklikler
bulunan
de
intihar
hastalarda,
kurbanlarõnda
bulunmayanlarla
karşõlaştõrõldõğõnda artmõş 24 saat idrar kortizol miktarõ olduğu bulunmuştur. 75 İntihar
kurbanlarõnda lokus seruleusta noradrenerjik nöronlarõn sayõsõnda azalma kanõtlarõ
mevcuttur. Noradrenerjik sistemin post-mortem çalõşmalarõ, intihar kurbanlarõnõn locus
seruleuslarõnda daha az noradrenerjik nöron, artmõş beyin sapõ tirozin hidroksilaz
düzeyleri ve kortekste daha az postsinaptik adrenerjik reseptör düzeylerini ortaya
çõkarmõştõr. Bu bulgular için muhtemel bir açõklama, intihardan önce artmõş bir stres
cevabõyla ilişkili olarak, noradrenalinin aşõrõ salõnõmõnõn sonucu olarak, tirozin
hidroksilaz biyosentetik aktivitesinde sekonder bir upregülasyon ve beyinde
postsinaptik adrenerjik reseptörlerin bir downregülasyonu şeklinde olabilir. 4 Daha az
nöradrenerjik nöron, gelişimsel sebepler yüzünden ve daha az ihtimalle nonspesfik
hastalõklar veya stres etkileri yüzünden olabilir. Ek olarak, intihar kurbanlarõnõn beyin
saplarõnda norepinefrin düzeylerinin daha düşük olduğu ve adrenerjik otoreseptör
sayõsõnõn artmõş olduğu görülmektedir. Tirozin hidroksilaz aktivitesi, artmõş norepnefrin
salõnõmõ koşullarõ altõnda artar ve deplesyona bir kompansatuar mekanizma gibidir.
Adrenerjiik otoreseptör upregülasyonu da norepinefrin deplesyonu olduğu zaman
görülebilir. Bu sonuçlar noradrenerjik deplesyonu akla getirir. Gözlemlerin bu
kombinasyonu noradrenerjik aşõrõ aktiviteyi düşündürür. Böyle aşõrõ aktivite, intihar
kurbanlarõnda bulunan nöradrenerjik nöronlarõn daha küçük populasyonlarõndan
nöradrenalin
deplesyonuyla
sonuçlanõr.
Rodentlerde
kronik
stres
çalõşmalarõ
norepinefrin
deplesyonunu
bildirmiştir.
Depresyonda
stres
cevap
sisteminde
15
16
hiperaktivite olduğunun kanõtlarõ bildirilmektedir. Böylece, bu biyokimyasal bulgular
ciddi bir psikiyatrik hastalõkta intiharla ilişkili bir hastalõktan önce gelen stresin
potansiyel bir sonucu olabilir.
Dopaminerjik sistemde az miktarda çalõşma yapõlmõştõr. İntihar girişimi veya
tekrarlayan intihar girişimi olan depresyon hastalarõnda, intihar girişimi olmayan
depresyon hastalarõndan anlamlõ olarak daha düşük 24 saat idrar dopamin metaboliti
homovalinik asit (HVA) atõlõmõ mevcuttur (76). Major depresyonu olan intihar
girişimcilerinde BOS HVA azalmasõnõ bildiren raporlar ve major depresyonun azalmõş
dopaminerjik fonksiyonla ilişkili olduğunun raporlarõ,
intihar girişimcilerinde
dopaminerjik sistemin daha fazla incelenmesine büyük ilgi uyandõrmaktadõr (77, 78).
Diğer nörotransmitter sistemlerinin çalõşmalarõ tartõşmak için hala daha çok
başlangõçtadõr.
İntiharla
serotonerjik
korelasyonlar,
psikiyatrik
bozuklukla
ilişkisine
bakõlmaksõzõn eşit olarak güçlü görünmektedir. Bu nedenle, intihar kurbanlarõnõn
beyinlerinde
serotonerjik
abnormaliteler,
psikiyatrik
hastalõk
tarafõndan
tetiklenmesinden çok, intihar davranõşõna predispozisyonla ilişkili olabilir. Serotonerjik
sistem aktivite düzeyinin zamanla önemli ölçüde stabilite göstermesi ve önemli
miktarda genetik kontrol altõnda olmasõ gözlemlerine dayanarak, intiharla ilişkili
serotonerjik korelasyonlarõn intihar davranõşõna diatez veya hassasiyetle ilişkili olduğu
gözükmektedir. Zõt olarak, noradrenerjik sistem daha state-dependent, daha az genetik
kontrol altõndadõr ve belki de psikiyatrik hastalõklar veya intihar eylemleriyle ilişkide
akut stres yüzünden cevaplarõ yansõtõr (şekil3). Stres duygusu umutsuzdur ve strescevap veren nörotransmitter sisteminde deplesyonla sonuçlanan aşõrõ noradrenerjik
aktiviteyle
intiharla
sonuçlanabilir.
Major
depresyon
sõklõkla
HPA
aksisin
hiperaktivitesiyle ilişkilidir ve intihar hastalarõ bilhassa daha büyük hiperaktivite
gösterirler. İntihar girişiminde bulunan ve bulunmayan bireylere 1 mg deksametazon
(deksametazon süpresyon test [DST]) verilmesini takiben plazma kortizol düzeylerini
karşõlaştõran çalõşmalarõn sonuçlarõnda çelişkiler mevcuttur. Bununla beraber, son
zamanlarda, Coryell ve Schlesser 15 yõllõk takip suresince intihar ihtimalinde 14 kat
artõş ile baseline deksametazon nonsüpresyonu arasõnda ilişki bulunduğunu göstermiştir
(79). İntihar kurbanlarõnõn BOS’larõnda artmõş kortikotropin realising hormon (CRH)
düzeyleri de hipotalamik-pituiter-adrenal (HPA) aksisin artmõş aktivitesiyle intihar
davranõşõnõn ilişkili olduğunu gösterir (80). Böylece, intihar riskine yardõm edebilen
16
17
kronik stres cevaplarõnõn varlõğõ ile hem HPA aksis ve hem de beyin noradrenerjik
göstergelerin çalõşmalarõnõn kanõtlarõ uyumludur. İntihar girişiminde bulunan hastalarda
artmõş 24-saat idrar kortizol üretiminin özellikle ilişkili (trait-related) korelasyonlarõnõ
araştõran iki çalõşma mevcuttur ve artmõş kortizol üretiminin diğer kişilerden armõş
emosyonel uzaklõkla korele olduğu bulunmuştur (81).
Genetik olmayan faktörlerin de hem intihar fonksiyonuna ve hem de davranõşõna
etki ettiği gösterilmiştir. Örneğin, düşük kolesterol düzeyleri veya kolesterol düşüren
tedaviler intihar davranõşõ ihtimalini arttõrõr ve en azõndan maymunlarda selektif olarak
serotonerjik fonksiyonu düşürür. Artõş, kolesterol ilaç tedavisine kõyasla diyetle
düşürüldüğünde risk daha büyük olabilir (82). Düşük kolesterollü bir diyet,
maymunlarda sadece daha düşük serotonerjik fonksiyonla değil, fakat agresiv
davranõşlarda bir artõş ve sosyal kontakta bir azalma ile ilişkilidir. Böylece, intihar ve
agresyonu kapsayan davranõşlar üzerine, kolesterol düzeylerinin küçük olmasõna
rağmen ölçülebilir etkileri vardõr. Serotonerjik sistem ve kolesterol düzeyleri arasõndaki
bağlantõ insan denekleri üzerinde gösterilmeyi beklemektedir.
Çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ, yetişkinde daha büyük bir intihar davranõşõ
oranõyla ilişkilidir. Ayrõ yetiştirilen maymunlar, anneleri tarafõndan yetiştirilenlerden
daha düşük serotonerjik aktiviteye sahiptiler. Aktif bir kötüye kullanõm modeli
olmadõğõnda, maymunlardaki bu yoksun bõrakma modeli, fakirleşen bir yetişme ile,
devamlõ
bir
şekilde,
serotonerjik
sistemin
daha
düşük
düzeye
sõfõrlanabildiğini/ayarlanabildiğini (reset) düşündürür. Tahmini olarak bir hipotez, aktif
17
18
kötüye kullanõm da serotonerjik aktiviteyi devamlõ bir şekilde azaltabilir ve onu daha
düşük bir düzeye resetleyebilir şeklinde olabilir. Böyle bir değişiklik intihar davranõşõ
riskini uzun süreli arttõrõr. Bu hipotezin insan deneklerdeki direkt çalõşmalarõ
beklenmektedir.
Eğer daha düşük serotonerjik aktivite intihar riskine yardõm ediyorsa, o zaman
hangi faktörlerin bu ikisine etki ettiğini ve belki de serotonerjik sistem aracõlõğõyla
intiharõ etkilediğini bilmek ilginçtir. Şekil 4’te böyle çeşitli faktörler resmedilmiştir.
Genetik faktörler, mahrum bir yetiştirme, düşük kolesterol, ve madde kötüye
kullanõmõnõn tümü daha düşük serotonerjik aktiviteyle ilişkili veya sebep olabilir.
Faktörler, muhtemelen daha düşük serotonerjik aktiviteyle ilişkili olduğu için daha
büyük intihar riskiyle ilişkilidir. İntihar eden erkekler, kadõnlardan 2-3 kat daha sõktõr ve
kadõnlardan daha düşük serotonerjik aktiviteye sahiptirler.
Özetle, intihar davranõşõnõn patogenezinde en az 3 nörobiyolojik sistemin işe
karõşmõş olduğu görünmektedir. İlki, üriner kortizol üretimi, BOS çalõşmalarõ, DST
nonsüpresyonu, ve post-mortem beyin çalõşmalarõ, intihar davranõşõyla ilişkili olarak
18
19
HPA aksis hiperaktivasyonunu akla getirir. İkinci olarak, norepinefrinin aşõrõ
salõnõmõnõn
göstergeleri
ve
noradrenerjik
nörotransmisyon
sisteminde
ilişkili
değişiklikler bulunmuştur. Üçüncü olarak, kan trombositleri, BOS, post-mortem
beyinleri, fonksiyonel beyin görüntüleme kullanan çok büyük bir miktarda çalõşma
intihar davranõşõyla ilişkili olarak bir 5-HTerjik sistem defisitini inandõrõcõ bir şekilde
göstermiştir. Ek olarak, dopaminerjik sistemin işe karõştõğõnõ gösteren post-mortem
çalõşmalar vardõr fakat bunlarõ doğrulamak için daha fazla çalõşmaya ihtiyaç
duyulmaktadõr.
İntihar ve intihar davranõşõnõn kalõtõmõ en az iki komponent tarafõndan
belirleniyor görünmektedir: psikiyatrik bozukluklara kalõtõmsal yüklülük ve impulsiv
agresyon veya diğer personalite özelliklerine (trait) kalõtõmsal yüklülük. Ve böylece her
iki yüklülük faktörünün eş zamanlõ bulunmasõ intihar davranõşõ için en yüksek riskle
sonuçlanõr (83).
2.6.İNTİHAR DAVRANIŞINDA AİLE ÇALIŞMALARI
Uzun zamandõr intihar davranõşõnõn aileler içinde ilerlediği bilinmektedir ve bu
ailesel transmisyon yalnõzca psikiyatrik hastalõklarõn tek başlarõna transmisyonlarõyla
açõklanamaz. En yüksek intihar oranlarõ affektif bozukluğu olan hastalarõn biyolojik
akrabalarõnda görülmediği gibi, bunlarda kendi başõna genetik olarak ilerleyen güçlü bir
hassasiyet mevcuttur (83). Çeşitli biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik
faktörler intihar davranõşõnõn kompleks etyolojisine katkõda bulunuyor olmasõna
rağmen, genetik bir yatkõnlõkla ilgili kanõtlar uzun yõllardan beri ikna edici durumdadõr.
Aile çalõşmalarõ, intihar riskinin ailesinde özellikle agresiv metodlar kullanõldõğõnda
arttõğõnõ göstermektedir (84). Sloven ailelerdeki intiharõ araştõran bir çalõşmada genç
erkeklerde intihar oranõnõn akrabalarõndaki intihar oranõyla yakõndan ilişkili olduğunu
bulundu. Bu ilişki daha güçlü olduğunda intihar davranõşõnõn açõklõğõ da daha güçlüdür
(85). İkiz çalõşmalarõ monozigot ikizlerin intihar girişimi ve tamamlanmõş intihar için
dizigotik ikizlerden anlamlõ olarak daha yüksek konkordans oranõna sahip olduklarõnõ
göstermiştir (86). Bu bulgu, eğer eş-ikiz ciddi bir intihar girişiminde bulunursa
monozigot ikiz tarafõndan ciddi bir intihar girişimi riskinin17-kat attõğõnõn bulunduğu
büyük bir Avustralya ikiz çalõşmasõnda tekrarlanmõştõr (87).
19
20
Aile çalõşmalarõnõn sõnõrlõlõklarõndan bir tanesi, aile üyeleri çevresel faktörlerin
yanõ sõra genetik faktörleri de paylaştõklarõndan dolayõ, diğer faktörler ve genetik
arasõnda ayrõm yapamamaktadõrlar. Çocukluk döneminde aile üyelerinin intihar
davranõşõnõ model alma etkili olabilmektedir (88). Genetik komponenti, intihar
gerçekleştiren bir adoptun biyolojik akrabalarõ arasõnda intihar oranõnõn, intiharla ilişkili
olmayan adopt bireylerin biyolojik akrabalarõyla karşõlaştõrõldõğõ zaman altõ kat daha
yüksek olduğu adaptasyon çalõşmalarõyla da desteklenmiştir (83). Bu bilgilerden yola
çõkarak intihar davranõşõnda genetik tarafõndan açõklanabilen variabilitenin %43 olduğu,
kalan %57’nin çevresel faktörler tarafõndan açõklanabildiği tahmin edilmektedir (86, 89,
90)
2.7. İNTİHAR DAVRANIŞI İÇİN ADAY GENLER OLARAK SEROTONERJİK
GENETİK FAKTÖRLER
Hangi genetik faktörler bir bireyde intihar davranõşõ ihtimalini arttõrabilir sorusu
ortada mevcuttur. intihar basit bir kişisel özellik değildir ve bu nedenle bir intihar
geninin bazõ türleri olduğunu iddia etmek neredeyse imkansõzdõr. Diğer davranõş
patternlerinde olduğu gibi, sadece predispozisyonun belirli bir eşiği geçildiği zaman
açõğa çõkan, çeşitli genetik faktörlerin oluşturduğu intihara bir predispozisyon olduğunu
söylemek makuldür. İntihar davranõşõnda işe karõşan genleri nasõl lokalize ve identifiye
edebiliriz? Böylece en pratik yaklaşõm, intihar davranõşõyla ilişkili beyindeki metabolik
yollarda işe karõşan sözde aday genler üzerine odaklanmaktõr. Duygudurum, agresyon
ve impulsivitede bireysel farklõlõklarda serotonerjik nörotransmitter değişikliklerinin
çok önemli bir rol oynadõğõ bilindiğinden dolayõ, intihar ve intihar davranõşõnõn
moleküler genetik çalõşmalarõnõn serotonerjik genler üzerine odaklanmasõ sürpriz
değildir. Depresyonun tedavisinde etkin olan selektif serotonin inhibitörü ilaçlarõn
hedefi bu sistem olduğu için, serotonin sistemi depresyonun aday genlerinin mantõksal
bir kaynağõnõ sağlar (91).
Böylece, serotonerjik sistemle ilişkili genler intihar davranõşõnõn için genetik
diatezin parçasõ olarak çalõşmalarõn değerli aday genleri olmuşlardõr. Buna göre, intihar
davranõşõnõn moleküler genetik çalõşmalarõnda 100’den fazla eş-gözden geçirilmiş yayõn
20
21
halen yayõnlanmõştõr ve neredeyse bunlarõn hepsi serotonerjik ağacõn çeşitli parçalarõnõ
araştõrmõştõr. Bu aday genler üç subgrupta sõnõflandõrõlabilir:
1. Serotonin sentezinde işe karõşan genler( triptofan hidroksilaz; serotonin
sentezinde hõz kõsõtlayan enzimdir.)
2. Serotonerjik transmisyonda işe karõşan genler (serotonin transporter; 5-HTT;
presinaptik nöronda serotonin re-uptakini regüle eder)
3. Serotonin katabolizmasõnda işe karõşan genler (monoaminoksidaz; MAO)
2.7.1.Triptofan hidroksilaz
Triptofan hidroksilaz serotonin biyosentezinde hõz kõsõtlayan enzimdir.
Aminoasit triptofanõ 5-hidroksitriptofana (5-http) dönüştürür ki bu da 5-HT’ye
dekarboksile olur. Bu nedenle TPH sinaptik yarõkta kullanõlabilir 5-HT miktarõ için
kritik bir komponenttir ve TPH geni intihar çalõşmalarõyla ilişkili olarak ilk hedef genler
arasõnda bulunmuştur. Bu arada TPH’nõn TPH1 ve TPH2 olarak isimlendirilen iki farklõ
izoformu izole edildi. Bu genlerin her ikisi de farklõ kromozomlarda lokalizedir;
sõrasõyla kromozom 11 ve 12 (92). TPH1’in periferal dokular için serotonin üretiminden
sorumlu olmasõnõn yanõ sõra, TPH2’nin insan ve farede periferal dokularda değil,
beyinde exprese edildiği daha sonra öğrenildi ve bu nedenle TPH2 beyin spesifik enzim
olarak addedildi (92, 93, 94). Şu an ise rafe nükleusunda TPH2 mRNA düzeylerinin
TPH1’den yaklaşõk dört kat daha fazla bulunmasõna rağmen, hem TPH1 ve hem de
TPH2 mRNA’larõnõn insan çeşitli beyin bölgelerinde saptanabilmiş olmasõ nedeniyle
TPH1’in insanda sadece periferal olarak izole edilip edilmediği tamamen açõklõğa
kavuşmamõştõr (95).
2.7.1.A.TPH-1 Geni
TPH1 geni kromozom 11p15.3-p14 de lokalizedir ve intron 7’de 779’uncu ve
218’inci nükleotidde A’nõn C’ye yer değiştirmesi (A779C) ve (A218C) ile iki tane sõk
rastlanan polimorfizme sahiptir. Bundan başka, promotor bölgede 4 tane sõk varyasyon
identifiye edilmiştir, T-7180G, C705T, A-6526G, ve G-5806T polimorfizmleri gibi ve
167 Finlandiyalõ suçluda A-6526G varyantõ ve intihar arasõnda anlamlõ bir ilişki
gözlenmiştir (96).
21
22
İntron
7’deki
A218C
polimorfizminin
serotonerjik
nöronlardaki
TPH
imminosensitivitesini etkilediği gösterilmiştir. A aileli daha yüksek TPH protein
miktarõndan sorumlu bulunmuştur ve CC aleli ise daha düşük aktiviteyle
ilişkilendirilmiştir (97). Mann ve arkadaşlarõ Amerikan beyaz õrkta depresif bozukluklu
intihar girişimcileri arasõnda A218 alelinde bir fazlalõk buldu (98). Benzer şekilde
Çeşitli Avrupa ülkelerinden hastalarõn büyük bir cohort araştõrmasõnõn yapõldõğõ
multisentrik bir çalõşmada Souery ve arkadaşlarõ, intihar girişimi öyküsü olan unipolar
hastalarda A218C polimorfizminin CC genotipini daha az sõklõkla gözledi fakat bipolar
hastalarda budurum gözlenmedi (99). intihar girişimi yapan 231 bireyde tüm gene
yayõlan yedi polimorfizm araştõrõldõ, şiddet içeren intihar girişimi ile intron 7, 8 ve
9’daki varyasyonlar ve enzimin katalitik parçasõ için olan kodlanmayan 3 bölge arasõnda
anlamlõ bir ilişki bulundu. 100 Fransõz-Kanadalõ populasyonundan tamamlanmõş intihar
gerçekleştiren 101 kişide intron 7 A218C varyantõ ile beraber promotor bölgedeki
polimorfizmlere
(A-6526G ve G-5806T)
odaklanarak Turecki ve arkadaşlarõ
tarafõndan araştõrõldõ. 101 İntihar ile tek lokusun ilişkili olmadõğõ gerçeğine zõt olarak
şiddet içeren intihar kurbanlarõ arasõnda bir haplotipin (-6526G,-59061T,218C) normal
kontrollerden anlamlõ olarak daha sõk olduğunu bulmuştur (χ2=11.3, df=2, p=0.0008;
OR=2, Cl:1.3-3.6) (101).
2.7.1.B.TPH2 Geni
Kromozom12q15’te lokalize beyin spesifik ikinci izoform TPH2 genin
identifikasyonu, ki bu izoform beyin serotonin sentezinde daha önemli bir rol oynuyor
gibi görünmektedir ve bu nedenle daha iyi bir aday gen olabilir, intihara katkõda
bulunan genetik araştõrmalarõn bir basamak ileri gitmesi için umut vermiştir. Bununla
beraber şimdiye kadar bir aday gen olarak TPH2’yi kullanan çalõşmalarõn sayõsõ azdõr.
Zill ve arkadaşlar, 263 Alman intihar kurbanõyla haplotip ve bağlantõ çalõşmasõnda
TPH2
geninde
10
tek
nükleotid
polimorfizmi
bulunan
28-kbp
bir
bölge
tanõmlamõşlardõr. Bir tek nükleotid polimorfizmi ve intihar arasõnda anlamlõ ilişki
mevcuttur (102). Ek haplotip analizleri de bu ilişkiyi desteklemiştir. Daha sonraki bir
araştõrma şizofrenik hastalarda intihar davranõşõnda promotor bölge (T-473A) ve intron
1’deki
bir
markerõn
(hCV245410)
etkisini
gösterememiş
olmasõna
rağmen,
anksiyete/depresyon fenotiplerine ve bu iki populasyonda intihar girişimlerine TPH2
haplotip bağlanma için destekleyici kanõtlar yeni bir çalõşmada mevcuttur (103, 104).
22
23
Finlandiyalõ beyazlar ve Afrika kökenli Amerikalõlarda intihar girişiminde sõklõğõ artan
52 kbp uzunluğunda bir haplotip bloğu saptadõlar ve BOS %-hidroksi indol asetik asit
(5-HIAA) konsantrasyonuyla daha fazla ilişkilendirdiler (102). Bu polimorfizmlerin
fonksiyonel sonucu bilinmiyor olmasõna rağmen ve TPH2 genine ait veri oldukça sõnõrlõ
olasõna rağmen, intihar davranõşõ için bir aday gen olarak TPH2 geni daha fazla
değerlendirme hak etmektedir.
2.7.2.Serotonin Transporter Geni
Serotonin transporter (5-HTT) sinaptik yarõktan 5-HT’yi uptake yoluyla
uzaklaştõrarak bu nörotransmitterin etkisini sonlandõrõr ve böylece 5-HTT dansitesi 5HTT fonksiyonunun önemli bir indeksi olarak kabul edilir. İnsan 5-HTT geni 17.
kromozomda lokalizedir, 44-bp’lik delesyon yüzünden S-(short/kõsa) veya L(long/uzun) alel ile sonuçlanan 5’-regülatör bölgede sõk bir polimorfizme (5HTTLPR)sahiptir (105,106). S-alelin varlõğõ, anksiyete-ilişkili özelliklerle (trait) ve
transforme olmuş lemfoblastoma hücre serilerinde, azalmõş transkripsiyon aktivitesi ve
daha az gen ekpresyon düzeyi, daha az düzeyde 5-HT uptaki ile ilişkilidir (106).
Serotonin transporteri beyin sinapslarõnda serotonin geri alõmõnda gerekli olduğu için
özel bir dikkat toplamõştõr (107).
Kapsamlõ bir çalõşmada Mann ve arkadaşlarõ 159 post-mortem beyin örneğinde
quantitative autoradiografi aracõlõğõyla 5-HTT bağlanmasõ ve 5-HTTLPR arasõndaki
muhtemel bir ilişkiyi araştõrdõ. Major depresyon ve intiharda prefrontal kortekste
azalmõş 5-HTT bağlanmasõ bulgusunu replike edebilmelerine rağmen, 5-HTTLPR
genotipi ve 5-HTT bağlanmasõ arasõnda ilişki gözlemlemediler (108).
5-HTT geninin kõsa formunun impulsiv agresyon ve intihar davranõşõ ile ilişkili
olabileceği hipotezi yapõlmõştõ. Boundy ve arkadaşlarõ 58 beyaz õrk intihar kurbanõnõn
genomik DNA’larõnõ kullanarak S-aleli ve tamamlanmõş ve özellikle de şiddet içeren
intihar arasõnda bir ilişki olduğunu buldu (109). Bu bulgu daha sonra 51 beyaz õrk
deprese şiddet içeren intihar girişimcileri ile yapõlan bir çalõşmada tekrarlanabildi fakat
Kanadalõ
veya
Amerikan
populasyonundan
belirlenen
intihar
kurbanlarõ
ile
tekrarlanamadõ (110,111).
Daha sonraki çalõşmalar BIS (Barratt’s İmpulsivite Skalasõ) ile değerlendirilen
impulsivite ve genotip arasõnda korelasyon bulmamõş olmalarõna rağmen, Preuss ve ark
ile Boundy ve ark. tarafõndan yapõlan çalõşmalarõn ortak değerlendirilmesi ile beyaz õrk
23
24
şizofrenik ve bipolar hastalarda şiddet içeren intihar girişimi ve S-aleli arasõnda bir ilişki
bulundu (109, 112, 113). Üstelik intihar davranõşõ ve S-alel arasõndaki ilişki klinik tanõ,
demografik veya sosyo-kültürel parametrelerden bağõmsõz görünmektedir. CampiAzevedo ve ark. oldukça heterojen olan Brezilya populasyonundan deprese ve
şizofrenik hastalarda intihar girişiminde bulunanlar arasõnda S-alel taşõyõcõlarõnõn daha
fazla görüldüğünü ve bundan başka bu hastalarda intihar girişiminin daha sõk ve
lethalite skorlarõnõn daha yüksek olduğunu buldu (113).
Courtet ve ark. Tarafõndan yapõlan bir çalõşmada SS ve SL genotiplerinin
sõklõğõnõn şiddet içermeyen intihar girişimi olan hastalarda artmadõğõnõn açõk bir şekilde
gösterilmesiyle S-aleli ve şiddet içeren intihar metodlarõ arasõndaki ilişki vurgulanmõştõr
(114). Aynõ yazar 103 hasta ile bir takip çalõşmasõ yayõnladõ ve 1-yõllõk bir takip
periyodu süresince tekrar intihar girişiminde bulunan hastalarda S-alel ve SS
genotipinin sõklõğõnõn anlamlõ olarak daha yüksek olduğunu buldu (115). Bir intihar
girişimini takiben tastalar için ilk yõl, tamamlanmõş intihar ve tekrar intihar girişimi için
taşõdõğõ yüksek risk bilindiği için, bu yazarlar en azõndan bir S-alelin varlõğõnõn daha
sonraki intihar girişimleri için önemli bir prediktör olabileceğini önermişlerdir.
5-HTT
genin
intron
2’deki
variable-number-tandem-repeat
(VNTR-2)
polimorfizminin 12 tekrar alelinin,10 tekrar alelinden transkripsiyon regülasyonunda
daha güçlü enhancer benzeri etkisinin olduğu düşünülmektedir (116,117). Kanadalõ
intihar girişimcilerinde ve Kanadalõ bir aile çalõşmasõnda bipolar bozukluk veya intihar
ile saptanan bir ilişki mevcut değildi (104,105). Benzer negatif bulgular Çinli intihar
davranõşõ olan psikotik hastalar veya intihar öykülü duygudurum bozukluğu hastalarõnda
da saptandõ (95,106). Hõrvat intihar kurbanlarõnõn DNA’larõnõ kullanarak VNTR-2
varyantõ ve intihar arasõnda ilişki olmadõğõnõ buldu. Bununla birlikte 5-HTTLPR ve
VNTR-2’nin kombine analizi intihar kurbanõ grubunda VNTR-2 alel 10 ve 5-HTTLPR
L-alelinde anlamlõlõğõ düşük olmakla beraber bir artõş yönünde kanõt sağladõ (118).
2.7.3.Monoamin oksidaz A Geni
Monoamin oksidaz A (MAOA) biyolojik aminlerin metabolizmasõnda anahtar
rol oynadõğõ için insan davranõşõnda işe karõşan mitokontrial bir enzimdir (148). Şiddet
davranõşõ ile ilişkide MAOA aktivitesinin araştõrõlmasõnõn altõnda yatan genel düşünce,
düşük MAOA aktivitesinin sonucu olarak duygudurum bozukluklarõ ve/veya agresiv
davranõşlar gibi manifestasyonlarõn beyinde serotonin, noradrenalin (NA) ve dopaminin
24
25
(DA) artmõş düzeylerinin olduğudur (50). Artmõş psikiyatrik morbidite ve şiddet içeren
davranõş ve antisosyal ve suçla ilişkili eylemlerde artmõş risk için hepsinin
predispozisyon oluşturduğu görülen impulsivite, sensation seeking, monotony
avoidance gibi kişilik özelliklerinin düşük trombosit MAO aktivitesiyle ilişkilendirilmiş
olmasõ, periferal dokularla ilgili birkaç bulgunun önemini vurgulamõştõr (119,120).
İntihar araştõrmalarõ için muhtemel bir aday olarak MAOA genine olan ilgi,
Brunner ve ark. tarafõndan yapõlan, şiddet içeren davranõş ve manik sendroma bazõ
benzerlikler taşõyan bir fenotiple ilişkili olarak Hollandalõ bir soyda MAOA geninde bir
nokta mutasyonun gözlendiği ilk heyecan verici çalõşmadan kaynaklanmõştõr (151). Bu
mutasyon nadir olmasõna rağmen bildiri, MAOA genindeki bir varyasyonun agresiv
davranõş ve sonuç olarak intihar için bir yüklülük faktörü olabileceğini vurgulamõştõr.
MAOA geninde bir takõm polimorfizmler tanõmlanmõştõr. MAO kodlama
sekansõna 1.2 kbp upstream lokalize bir 30-bp tekrar sekansõ olduğu ve 3, 3.5, 4, veya 5
tekrar olarak bulunan kopya sayõsõnõn genin transkripsiyon aktivitesini etkilediği
gösterilmiştir. 30-bp tandem repeat’in (uVNTR) 3.5 veya 4 kopyalõ aleller, kopya sayõsõ
3 veya 5 tekrarlõ olanlardan 2-10 kat daha fazla traskripsiyon oluşturmaktadõrlar (122).
Bundan başka, enzim aktivitesinde 30-kat fark oluşturan iki restriction fragment length
polymorphismi (EcoRVV ve Fnu4HI) identifiye edilmiştir (123).
Bu 30-bp VNTR psikiyatrik çalõşmalarda oldukça fazla ilgi toplamõştõr. Manuk
ve ark. Yüksek aktiviteli alelleri (3.5 v 4 kopya) ekprese eden sağlõklõ erkeklerin
fenfluramin meydan okuma testinde daha düşük bir merkezi sinirsistemi (MSS)
serotonerjik cevaplarõnõn olduğunu ve impulsiv agresyonlarõnõn daha fazla olduğunu
bildirmiştir (124). Daha sonraki bir çalõşma personalite özelliklerinin ekpresyonunda bu
fonksiyonel polimorfizmin etkisini replike edememiş olmasõna rağmen, kadõn ve erkek
gönüllülerde
değişmiş
BOS
5-HIAA
konsantrasyonlarõyla
birlikte
serotonin
metabolizmasõ üzerinde bu polimorfizmin etkisi gösterilebilmiştir (125,126,127).
Bundan başka, bazõ çalõşmalar major depresyon ve bipolar bozuklukla, antisosyal
alkolizmda agresyon ve impulsiviteyle de ilişki göstermiştir (128).
25
26
2.8.İNTİHAR DAVRANIŞININ POLİGENETİK MULTİFAKTÖRYEL
ETYOLOJİSİ
Genetik çalõşmalarõn çoğu genlerin hastalõklara sebep olduğu varsayõmõnõ klavuz
olarak almõşlardõr, fakat genlerden hastalõğa direk yollarõn bulunacağõ beklentisi
kompleks psikiyatrik hastalõklar için verimli olmamõştõr (129).
Deneysel araştõrmalarõn üç çizgisi, bir gen-çevre etkileşimi hipotezin akla getirir.
İlki, 5-HTT bozuluş farelerde, homozigot ve heterozigot türler (5-HTT -/- ve +/-),
homozigot (5-HTT +/+) kontrollerle karşõlaştõrõldõklarõnda strese cevapta daha korkulu
davranõş ve daha yüksek stres hormonu plasma adrenokortikotropin artõşõ göstermiştir,
fakat stres yokluğunda genotiplerle ilişkili fark gözlenmemiştir (130). İkinci olarak, 5HTTLPR varyasyonu insanlarla analog olan hind makaklarõnda (rhesus macaques), kõsa
alel stresli ortamlarda büyütülen maymunlar arasõnda azalmõş serotonerjik fonksiyonla
[daha düşük beyin omurilik sõvõsõ (BOS) 5-hidroksiindol asetik asit konsantrasyonlarõ]
ilişkilidir, fakat normal büyütülen maymunlar arasõnda bu görülmez (131). Üçüncü
olarak, insan sinir görüntüleme araştõrmalarõ, stres cevabõna 5-HTTLPR’deki
varyasyonlarõn aracõlõk ettiğini düşündürür. S alelin bir veya iki kopyasõna sahip
insanlar, l alel homozigot bireylerle karşõlaştõrõldõğõnda stresli stimuluslara daha büyük
amigdala nöronal aktivitesi gösterir (132).
5-HTT geni için gen-çevre etkileşiminin bulgularõ ve MAOA gibi diğer aday
genler, farklõ bir değerlendirme modelini gösterir (133). Bu model, populasyonda
yüksek prevalansta bulunan genetik varyasyonlarõn, muhtemelen çevresel patogenezlere
organizmanõn rezistanstansõnõ artõrmak için hareket etmesine aracõlõk ettiğini varsayar
(134). Caspi ve ark. çevresel patojenler kavramõna travmatik, stresli yaşam olaylarõnõ
dahil
ederek
genişletmiştir
ve
bu
tarz
patojenlerin
ölçüldükleri
(tabiata
uygun/naturalistic çalõşmalarda) veya manipüle edildikleri (deneysel çalõşmalarda)
zaman genlerin etkilerinin açõğa çõkabileceğini önermiştir. Yaşam olaylarõ ve sosyal
destek gibi çevresel faktörler ile genlerin muhtemel karşõlõklõ etkileşimine oldukça az
dikkat harcanmõştõr. Aslõnda, simultane olarak aday genlerin analizi ve psikolojik otopsi
çalõşmalarõ ilerlemek için bir yol olabilir. Böyle simultane uygulanan bir araştõrmanõn
güzel bir örneği Caspi ve ark. tarafõndan representativ birt cohort prospektivlongitudinal bir çalõşmayõ kullanarak, niçin stresli deneyimler bazõ insanlarda
depresyona neden olurkan bazõlarõnda olmadõğõnõ test etmişlerdir (135). Serotonin
26
27
transporter geninin (5-HTT) promotor bölgesindeki fonksiyonel polimorfizm,
depresyonda stresli yaşam olaylarõnõn etkisine aracõlõk ettiği bulunmuştur. 5-HTT
promotor polimorfizminin kõsa alelinin bir veya iki kopyasõna sahip bireyler, uzun alele
homozigot sahip olan bireylerden, stresli yaşam olaylarõyla karşõlaştõklarõnda daha fazla
depresif semptomlar, tanõ kanabilir depresyon ve intihar göstermişlerdir. Bu
epidemiyolojik çalõşma, bireyin genetik yapõsõ tarafõndan aracõlõk edilen çevresel
saldõrõlara bireysel bir cevapta gen-çevre karşõlõklõ etkileşiminin kanõtlarõnõ sağlamõştõr.
Nörotransmitter sisteminde genetik olarak belirlenen varyasyonlar, depresiv
durumlardan intihar düşünceleri ve planlarõna, gerçek girişimlere ve fatal intihar
eylemlerine kadar intihar davranõşõnõn farklõ gelişimsel evreleri sõrasõnda, en büyük
ihtimalle çevresel etkenlerle etkileşime girerler. 5-HT1A reseptöründeki varyasyonun
genel depresiv düşüncelerle ve 5-HT2’nin sõklõkla intihar düşüncesi tarafõndan takip
edilen umutsuzlukla ilişkili olduğu önerilmektedir (136). İntiharda bazõ genetik faktörler
etkileri bağõmsõz olan veya bir ruhsal bozukluğa ilave olan agresyon ve impulsivite ile
ilişkili olabilirler (137).
27
28
3.MATERYAL VE METOD
3.1.Denekler
Bu çalõşmaya üç grup alõnmõştõr. Birinci grubu intihar girişimi nedeniyle
Süleyman Demirel Üniversitesi Araştõrma ve Uygulama Hastanesi acil servislerine
başvuran 18 yaşõn üzerinde hastalar, intihar grubu hastalarõnõ oluşturmaktadõr. İkinci
grup, Süleyman Demirel Üniversitesi Araştõrma ve Uygulama Hastanesi psikiyatri
polikliniğine major depresif bozukluk şikayetleriyle başvuran, daha önce intihar
girişiminde bulunmamõş ve major depresif bozukluk dõşõnda herhangi bir psikiyatrik
tanõ almayan Major depresif bozukluk hastalarõ oluşturmaktadõr. Üçüncü grubu intihar
girişimi olmayan sağlõklõ kontrol grubu oluşturmaktadõr. Kontrol grubu intihar
girişiminde bulunan bireylerle yaş eğitim ve cinsiyet açõsõndan benzer, intihar girişimi,
psikiyatrik bozukluk öyküsü olmayan, yakõnlarõnda intihar girişimi ve intihar nedeniyle
ölüm olmayan sağlõklõ kontrollerden oluşturulmuştur. Çalõşmaya katõlmaya gönüllü olan
hastalar ve bireyler araştõrmaya alõnmõştõr. Çalõşmaya alõnmasõ düşünülen hastalarõn ve
sağlõklõ gönüllülerin sözlü ve yazõlõ izinleri alõnmõştõr.
Çalõşmaya bu dönem içinde psikiyatri polikliniğine ve acil servise başvuran 97
intihar girşiminde bullunan hastadan 94’ü alõnmõştõr. İki hasta kan vermeyi kabul
etmemiş, bir hasta da ölçekleri doldurmak istememiştir. Bu dönemde psikiyatri
polikliniğine başvuran major depresif bozukluk olan suisid girişimi ve başka psikiyatrik
eştanõsõ olmayan 93 MDB hastasõ alõnmõştõr. Hastalardan 4 kişi kan vermeyi kabul
etmedikleri ve 3 kişi de çalõşmaya katõlmak
istemedikleri için çalõşmaya
alõnmamõşlardõr. İntihar olgularõyla tõbbi müdahaleden ve genel durumlarõ stabilize
olduktan sonra 2-7 gün içinde görüşülmüştür. Hastalar çalõşma konusunda
bilgilendirildikten sonra çalõşmaya alõnmõşlardõr.
Hastalara ve sağlõklõ kontrollere, Sosyodemografik bilgi formu, DSM-IV eksen I
bozukluklarõ için yapõlandõrõlmõş klinik görüşmesi (SCID-I), Hamilton depresyon
derecelendirme ölçeği-21 (HDDÖ), Beck depresyon envanteri, Beck anksiyete ölçeği,
Beck umutsuzluk ölçeği, İmpulsivite ölçeği, Çok Boyutlu Algõlanan Sosyal Destek
(ÇBASDÖ), Çocukluk çağõ kötüye kullanõm envanteri, Yaşam olaylarõ ölçeği, Sosyal
problem anketi, Genel sağlõk anketi, intihar girişimiyle başvuran hastalara İntihar niyeti
ölçeği uygulanarak veriler toplanmõştõr.
28
29
3.2.Psikiyatrik Değerlendirme Araçlarõ
3.2.1.Sosyodemografik Bilgi Formu (SBF): Hastalarõn cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi,
medeni durum ve ekonomik durumlarõ, daha önce psikiyatrik tedavi görüp
görmedikleri, intihar girişiminde bulunup bulunmadõklarõ, her hasta için ayrõ bir form
düzenlenerek
kaydedilmiştir.
Sosyodemografik
bilgilerdeki
olasõ
eksiklikleri
tamamlayabilmek ve daha ayrõntõlõ bilgi almak için hastalarõn aileleriyle de
görüşülmüştür.
3.2.2.DSM-IV Eksen I Bozukluklarõ için Yapõlandõrõlmõş Klinik Görüşmesi (SCIDI): DSM-IV Eksen I Bozukluklarõ için Yapõlandõrõlmõş Klinik Görüşme (SCID-I) SCIDI değerlendirmede standardizasyonu sağlamanõn bir yolu olarak klinik değerlendirmede
kullanõlmak için geliştirilmiştir (138,139). SCID-I bir adet yeniden kullanõlabilir
Kullanõm Kõlavuzu ve bir adet bir kez kullanõlabilen puanlama cetvelinden
oluşmaktadõr. SCID-I hastalõklarõn çoğu için tam tanõ ölçütlerini içermektedir. Altõ
modülden oluşmaktadõr ve toplam 38 DSM-IV I. Eksen bozukluğunu tanõ ölçütleri ve
10 tane I. Eksen bozukluğunu tanõ ölçütleri olmadan araştõrmaktadõr. SCID-I aşağõda
verilen tanõ kategorilerinde depresyonu değerlendirmektedir: Major Depresif Bozukluk,
Distimik Bozukluk, Başka türlü adlandõrõlamayan depresif bozukluk. Türkçe formunun
güvenirlik çalõşmasõ Özkürkçügil ve arkadaşlarõ tarafõndan yapõlmõştõr (140).
3.2.3.Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ):Hamilton Depresyon
Derecelendirme Ölçe¤i (HDDÖ) (Hamilton Depression Rating Scale, HDRS)
depresyonun düzeyini ve şiddet değişimini ölçmede kullanõlmõştõr. Hamilton tarafõndan
1959 yõlõnda geliştirilmiş ve onun gözetiminde Williams tarafõndan 1978’de
yapõlandõrõlmõştõr. Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği Akdemir ve arkadaşlarõ tarafõndan
yapõlmõştõr (141).
3.2.4.Beck Depresyon Envanteri (BDE): BDE, toplum tabanlõ çalõşmalarda ve klinik
araştõrmalarda en çok kullanõlan araçlardan biridir (142). Depresyonda görülen
vegetatif, duygusal, bilişsel ve motivasyonel alanlarda ortaya çõkan belirtileri ölçmeye
yarayan 21 maddeden oluşan envanterin amacõ, depresyonun derecesini objektif olarak
sayõlara dökmektir. Depresyon tanõsõ koymak için kullanõlmaz. Nedeni, DSM-IV’e göre
29
30
depresyon tanõsõ koyabilmek için, depresyona özgü semptomlarõn iki haftadõr sürüyor
olmasõ gerekirken, BDE son bir haftalõk durumu ölçmektedir. BDE’de kilo alõmõ, aşõrõ
uyuma, psikomotor ajitasyon ya da gerileme gibi belirtiler sorulmamakta, DSM-IV için
önemli olan hastanõn hastalõk öncesi durumu, işlevi ile ilgili bilgiler alõnmamaktadõr.
Kişilerin depresif belirtilerinin yükselmesi, depresyon tanõsõ konmasõ için tek kriter
olmadõğõ gibi, söz konusu depresif belirtiler geçici olabilir, klinik depresyon yerine
genel psikolojik stresi yansõtõyor olabilir (143). Bu yüzden bu çalõşmada BDE’den 14 ve
üstünde puan alan kadõnlarla psikiyatrik görüşme yapõlmõş ve depresyon tanõsõ
psikiyatrik görüşme ile konmuştur.
3.2.5.Beck Anksiyet Ölçeği (BAÖ): Bireyin yaşadõğõ anksiyete belirtilerinin sõklõğõnõ
ölçmektedir. 21 maddeden oluşan, 0-3 arasõ puanlanan Likert tipi bir kendini
değerlendirme ölçeğidir. Toplam puanõn yüksekliği kişinin yaşadõğõ anksiyetenin
yüksekliğini gösterir. Beck ve arkadaşlarõ (1988) tarafõndan geliştirilmiş olup ülkemizde
geçerlilik ve güvenilirlik çalõşmasõ, Ulusoy ve arkadaşlarõ tarafõndan yapõlmõştõr (145).
3.2.6.Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ): Beck ve arkadaşlarõ (1974) tarafõndan
geliştirilen 20 maddelik kendini değerlendirme türü bir ölçektir. Bireyin geleceğe
yönelik karamsarlõk derecesini belirlemek amaçlanmaktadõr. Sorulara "doğru – yanlõş"
şeklinde cevap verilmekte ve negatif beklentileri yansõtmaktadõr. Ölçeğin puan aralõğõ 020’dir. Ölçek üç faktörü içermektedir: 1- Gelecek ile ilgili duygular, 2- motivasyon
kaybõ, 3- gelecek
ile
ilgili beklentiler. Hastada depresyonun seviyesindeki
değişikliklerin yanõ sõra umutsuzluk ve intihara ilişkin de bilgi vermektedir. Geçerlik
çalõşmasõ Durak
ve Palabõyõkoğlu
(1994)
tarafõndan
yapõlmõştõr.
Durak
ve
Palabõyõkoğlu'nun çalõşmasõnda tüm grup için (n:373) ortalama puan 6.35,
depresyondaki hastalar için (n:40) 11.03 olarak saptanmõştõr (146, 147).
3.2.7.Çok Boyutlu Algõlanan Sosyal Destek (ÇBASDÖ):Ölçek Zimet ve arkadaşlarõ
tarafõndan 1988 yõlõnda geliştirilmiştir. Ölçeğin ülkemizde geçerlilik ve güvenilirlik
çalõşmasõ 1995 yõlõnda Eker ve Arkar tarafõndan yapõlmõştõr. ÇBASDÖ 12 maddelik
yedili Likert tipi bir ölçektir. Ölçeğin destek kaynaklarõnõ yansõtan, aile arkadaş, özel
kişi desteği olmak üzere üç alt grubu bulunmakta ve her grup dört maddeden
oluşmaktadõr. Alt ölçeklerden alõnan puanlarõn toplanmasõ ile elde edilen, toplam ölçek
30
31
puanõndan alõnabilecek en düşük puan 12, en yüksek puan ise 84’tür. Ölçekten elde
edilen puanõn yüksek olmasõ, algõlanan sosyal desteğin yüksek olduğunu ifade
etmektedir (148).
3.2.8.İntihar Niyeti Ölçeği: 1973 yõlõnda Beck tarafõndan geliştirilen Türkiye’de
geçerliliği Dilbaz (tarafõndan sõnanan ölçek, girişim sõrasõndaki çevre şartlarõnõ, girişim
sonrasõ eğilimlerini ve girişim sõrasõndaki beklentilerini değerlendiren, puanlanan ilk 15
ve puanlanmayan son 5 olmak üzere toplam 20 maddeden oluşur (149).
3.2.9.Çocukluk Çağõ İhmal ve Kötüye Kullanõm Ölçeği (ÇÇKK): Çocukluk çağõ
ihmal ve kötüye kullanõm ölçeği (ÇÇKK) 11 tane soru içermektedir. Yargic ve ark.
Tarafõndan geliştirilmiştir ve pek çok çalõşmada kullanõlmõştr. Ölçek fiziksel, duygusal
ve seksüel kötüye kullanõm, ensest, ihmal, intihar girişimi öyküsü ve kendine zarar
verici davranõşlar konusunda sorular içerir. Fiziksel kötüye kullanõma çürükler,
kamçõlama izleri, yanõklar, sõyrõklar, yõrtõlma yaralarõ, yaralamalar, kesiler, kemik ve
kafatasõ kõrõklarõ ve diğer fiziksel zarar kanõtlarõ dahildir. Bu göstergeler kendine zarar
verici davranõşlardan dikkatlice ayõrt edilmelidir. Cinsel kötüye kullanõm vakalarõ,
cinsel istekleri tatmin etmek niyetiyle yapõlan reletif olarak non-spesfik müessir
fiillerden, ‘müstehcen bir şekilde okşama ve dokunma’, livata, ensest ve benzeri daha
spesifik durumlardan birine kadar değişen olaylarõ kapsar. İhmal vakalarõ, o zamanki
toplum ve mesleki standartlar tarafõndan kabul edilebilir bulunmanõn ötesinde olan
çocuk bakõmõndaki hastanõn eksikliklerinin bir yargõsõnõ yansõtõr. İhmal konusundaki
soru : ‘Çocukken fiziksel ve duygusal olarak ihal edildiğinizi düşünüyor
musunuz?’Soru bir parentezle açõklamada içerir: (Fiziksel ihmale beslenme, giyim,
güvenlik ve tõbbi bakõmõn sağlanmasõnda aşõrõ yetersizlikleri dahildir. Duygusal ihmale
çacuğa bakõm verenler tarafõndan sevgi ve yakõnlõğõn aşõrõ yetersizliği dahildir).
Görüşmeci bir açõklama soracak olsa bile bu sorunun cevabõ evet veya hayõr olabilir.
Karar subjektiftir ve denek tarafõndan verilir. Daha önceki bir çalõşmada çocukluk
çağõndaki ihmali bildiren bu soruyla yetişkinlerde dissosiyatif deneyimler skalasõ ile
ölçülen dissosiyatif semptomlarõn sõklõğõnõn korele olduğu bildirilmiştir (). Veri
yardõmcõ geçerliliklerle desteklenmektedir. Duygusal ihmal için somut limitler koymak
çok zordur.
31
32
3.2.10.Endişe Veren Yaşantõlar Listesi (EYO): Endişe veren yaşantõlar listesi, (List
of Threatening Experiences; LTE) 1985 yõlõnda Brugha ve ark tarafõndan geliştirilmiştir.
Bu ölçeğin kapsamlõ ölçeklerin gördüğü işlevleri gördüğünü öne sürmüşlerdir. Ölçek.12
yaşam olayõnõ sorgulamaktadõr. Bu ölçek etyolojik önemi olmayan yaygõn görülen
olaylarõ (örn. minör maddi sorunlar, işyerinde yükselme gibi) dõşarda bõrakmaktadõr.
LTE, İspanyolca, İtalyanca, Japonca gibi dillere çevrilip geçerlilik ve güvenilirlik
çalõşmasõ yapõlmõştõr. Hastalar sorulara evet veya hayõr olarak cevap vermektedirler ve
evetlerin toplamõ ölçeğin puanõnõ oluşturmaktadõr. Erişkin dönemde olumsuz olay
deneyimlenmesinin retrospektiv değerlendirilmesi 16 spesifik olay ve kişisel önemi olan
tanõmlanmamõş olay ile sõnõrlandõrõlmõştõr. Spesifik olaylar katõlõmcõ tarafõndan
deneyimlenen (veya birinci derece bir akrabasõ) cissi hastalõklarõ (yaralanmalar,
saldõrõlar), ilişkiyle ilgili olaylarõnõ (ayrõlma, boşanma, gebeliğin sonlanmasõ), işle ilgili
olaylarõ (emeklilik, işsizlik veya kovulma) ve kayõp yaşamayõ (birinci derece
akrabalarõndan birinin ölümü) içerir. Tanõmlanmamõş olayla, yaşam boyu deneyimlenen
diğer herhangi bir stresli deneyimin katõlõmcõ tarafõndan tanõmlanmasõna (ve
değerlendirilmesine) bir fõrsat sağlanõr. Katõlõmcõlara deneyimledikleri her olayla ilişkili
üzüntü derecelerine verdikleri bir değer (dört-basamaklõ bir skala üzerinde) ve
görüldükleri yõl içinde olayõn zamanlasõnõn detaylarõnõ sağlamak için sorular sorulur. Bu
olaylar tehdit edici deneyimler listesinin anket versiyonu temel alõnarak seçilmiştir
(LTE-Q, Brugha 1985). LTE-Q’nun eş zamanlõ geçerliliği, yaşam olaylarõ ve zorluklarõ
çizelgesi(Life Events and Difficulties Schedule; LEDS)’ne karşõ değerlendirilmiştir ve
her ikisinin de spesifite ve sensitivitesi yüksektir ( ).
3.2.11.Sosyal Problem Anketi (SPA): Sosyal problem anketi (Social Problems
Questionnaire (SPQ) 33 maddeli hastalarõn kendi kndilerine doldurduklarõ sosyal
problemleri saptayan bir skaladõr. 4 Sosyal problem: hastalar sõk rastlanan 10 sosyal
problem alanõnõn bir listesinde( Sosyal problem anketinden/ Social Problem
Questionnaire derlenmiştir, Corney ve Clare, 1985; Piccinelli, 1997), bu alanlara
(barõnma, iş, maddi konular, sosyal ve boş zaman aktiviteleri, aile, çocuk ± ebeveyn ve
evlilik ilişkileri, yasal problemler ve yalnõz yaşama) düşük, orta ve ciddi zorluklar
olarak gösterirler. Analiz için sosyal problem alanlarõ üç kategoride gruplanõr: finansal
ve barõnma problemleri; iş problemleri; ve sosyal/evlilik ilişkileri problemleri. Skor en
azõndan orta derece zorluklarõ olan (skoru 2 ve 3) sosyal problem alanlarõnõn sayõsõdõr.
32
33
Bir veya daha fazla sosyal problem alanlarõnda zorluklarõ olan hastalarõn bir psikososyal
problemleri olduğu şeklinde düşünülür. Daha yüksek skor daha fazla problemi gösterir.
Bileşen alt skalalar tarafõndan ölçülen fonksiyonelliğin total olarak farklõ boyutlarõyla
açõklanabilen alfa skoru total aygõtlar için 0.34 idi.
3.2.12.Sosyal İlişkiler sorularõ: Hasta ve kontrol gruplarõna sosyal ilişkileri
hakkõnda 4 adet soru sorduk ve yalnõzca evet ve hayõr olarak cevaplamalarõnõ istedik. İlk
soru olan ‘Endişeleriniz ya da özel duygularõnõz hakkõnda konuşabileceğiniz
güvendiğiniz birisi var mõ?’, ikinci soru olan ‘Bir sõkõntõ durumunda yardõmõnõ
hissedebileceğiniz birisi var mõ?’, üçüncü soru olan ‘Önemli bir kişisel karar verirken
size akõl vereceğini düşündüğünüz birisi var mõ?’ Son soru olan ‘Sizi seven ve sizin için
endişelenen birisi var mõ?’ şeklindeydi. Böylelikle yakõn sosyal çevreleriyle ilişkili
zorluklarõ saptamaya çalõştõk.
3.3.Genotiplendirme
Bu çalõşmada, intihar girişiminde bulunanlardan, major depresyon hastalarõndan
ve sağlõklõ gönüllülerden uygun bilgilendirme işleminden sonra 4 ml kan EDTA'lõ
tüplere alõnarak -20 C derecede DNA izolasyonu yapõlacağõ zamana kadar saklandõ.
DNA, İnvisorb spin blood mini kit (İnvitek) kullanõlarak elde edildi.
3.3.1.5HTTLPR Polimorfizmi: Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR, Polymerase
Chain Reaction) yöntemiyle daha önce belirtildiği gibi saptandõ (150, 151,152).
Serotonin transporter geninin promotor bölgesinin sekansõ şu şekildedir:
1
61
121
181
241
301
361
421
481
541
601
tctcccgcctggcgttgccgctctgaatgccagcacctaacccctaatgtccctactgca
gcctcccagcatcccccctgcaacctcccagcaactccctgtacccctcctaggatcgct
cctgcatcccccattatcccccccttcacccctcgcggcatcccccctgcacccccagca
tcccccctgcagcccccccagcatctcccctgcacccccagcatcccccctgcagccccc
ccagcatcccccctgcacctctcccagcatctcccctgcacccccagcatcccccctgca
gcccttccagcatccccctgcacctctcccaggatctcccctgcaacccccattatcccc
cctgcacccctcgcagtatcccccctgcaccccccagcatccccccatgcacccccggca
tcccccctgcacccctccagcattctccttgcaccctaccagtattcccccgcatcccgg
cctccaagcctcccgcccaccttgcggtccccgccctggcgtctaggtggcaccagaatc
ccgcgcggactccacccgctgggagctgccctcgcttgcccgtggttgtccagctcagtc
cctctagacgctcag
Kõrmõzõ ile gösterilen DNA parçalarõ primerlerin bağlandõğõ alanlardõr.
Kullanõlan primerler:
‘5-GGCGTTGCCGCTCTGAATGC-3’ ve
‘5-GAGGGACTGAGCTGGACAACCAC-3’ .
33
34
Primer çifti ile iki tip fragman amplifiye edilir: 484 bp kõsa veya 528 bp uzun
allel. PCR 25 µL reaksiyon volümü içerisinde; 20-50 ng genomik DNA, 25 pM/µL her
bir primerden, 200 µM her bir nükleotidden içeren dNTP mixt, 10X reaksiyon buffer,
1.5 mM MgCl2, 1U Taq DNA polimeraz kullanõlarak gerçekleştirildi. Döngü koşullarõ:
başlangõç denaturasyon 94 C 5 dakika, 35 siklus: denaturasyon 95 C 30 saniye, primer
bağlanmasõ (annealing) 65 C 30 saniye, sentez 72 C 60 saniye; final extension 72 C 10
dak. olarak uygulandõ (Xenia Gonda,Journal of Affective Disorders 87 (2005) 291–
297). PCR ürünleri; 0.5 µg/ml ethidium bromide içeren %2'lik agarose jelde 100 Voltta
elektroforez işleminden sonra bir jel görüntüleme sistemiyle değerlendirildi (Şekil 5).
Şekil 5: 1 ve 3 numara ile gösterilen örnekler 528 bp uzunluğundaki homozigot LL aleli
olarak; 2, 5, 6, 11 numara ile gösterilen örnekler 484 bp uzunluğundaki homoziot SS
aleli olarak; diğer 4, 7, 8, 9, 10, 12 numara ile gösterilen örnekler SL heterozigot olarak
değerlendirilmiştir. En solda ise 100 bp DNA ladder bulunmaktadõr.
3.3.2.5-HTT- intron 2 VNTR: 5-HTT geninin, intron 2'sindeki 16-17bp
uzunluğundaki bir segmentin çeşitli sayõlardaki tekrarlarõndan oluşan varable number
tandem (VNTR) polimorfizmi, PCR yöntemiyle daha önce belirtildiği gibi saptandõ
(153).
Kullanõlan Primerler:
5’-GTCAGTATCACAGGCTGCGAG-3’,
5’-TGTTCCTAGTCTTACGCCAGTG-3’.
PCR işlemi; 20-100 ng DNA, 100 µm dNTPs, 20 pmol primer (F ve R'nin
herbirinden), 1.0 mM MgCl2, 20 mM Tris-HCl PH 8.6, 50 mM KCl, 1 U Taq
polymerase (MBI Fermentas) içerecek şekilde 25 µl hacminde gerçekleştirildi. PCR
34
35
şartlarõ: 94°C'de 2 dk ilk denaturasyondan sonra, 35 siklus; 94°C'de 20 sn.
denaturasyon, 60°C'de 20 sn. primer bağlanma (annealing) ve 72°C'de 20 sn. sentez
(extension), en son 1 siklus 72°C'de 10 dk son sentez işlemleriyle gerçekleştirildi. PCR
ürünleri; 0.5 µg/ml ethidium bromide içeren %2'lik agarose jelde 100 Voltta
elektroforez işleminden sonra bir jel görüntüleme sistemiyle görüntülendi. 300 bp'lik
ürün 12 aleli ve 267 bp'lik ürün 10 aleli olarak değerlendirildi. Literarürde dokuz, on ve
oniki tekrar sayõlarõndan oluşan aleller bildirilmiştir. Biz hasta ve kontrol gruplarõmõzda
on ve oniki tekrarlõ alellere rastladõk. Bu bulgu Herkel tarafõndan bildirilenle
uyumludur. Buna göre genotipler, 12/12, 12/10, 10/10 olarak belirlendi (Şekil 6).
Şekil 6: 1, 5, 6, 9, 12 numaralõ örnekler 300 bp uzunluktaki homozigot 12/12 alelin, 3,
4, 7 numaralõ örnekler 267 bp uzunluğundaki homozigot 10/10 aleli, 8, 10,11 numaralõ
örnekler ise heterozigot 10/12 aleli olarak değerlendirildi. En solda ise 100 bp DNA
ladder görülmektedir.
3.3.3.MAOA VNTR Polimorfizmi: MAO-A geninin promotor bölgesinde
yüksek ve düşük aktiviteli varyantlara yol açan iyi karakterize edilmiş dört alelinin
bulunduğu (30-bp’in 3, 3.5, 4 ve 5 tekrarlarõnõn oluşturduğu) varable number tandem
repeat (VNTR) fonksiyonel bir polimorfizm mevcuttur. 3 tekrar sayõsõyla oluşan alelel
düşk MAO-A enzim aktivitesi göstermekteyken, 3.5, 4, ve 5 tekrar sayõlarõna sahip
aleller yüksek enzim aktivitesi gösterirler. Fig. 3’de genin promotor bölgesi ve 30
bp’den oluşan tekrar segmenti gösterilmektedir (Şekil 7) (154).
35
36
Şekil 7: MAO-A geninin promotor bölgesinde -1262 ile -1142 arasõnda yer alan iyi
tanõmlanmõş VNTR polimorfizmi gösterilmektedir. En altta ise 30 bp’lik tekrar
segmenti yer almaktadõr.154
Aşağõdaki gen dizisinde MAO-A geninin promotor bölgesi ve primerlerin
yapõşma yerleri kõrmõzõ ile gösterilmektedir.
………..gcccggggctggtctctaagagtgggtaccgaga
acagcctgaccgtggagaagggctgcgggaagcagaacaccgcccccagcgcccagcgt
gctccagaaacatgagcacaaacgcctcagcctccttccccggcggcaccggcaccggc
accagtacccgcaccagtaccggcaccggcaccagtacccgcaccagtaccggcaccgg
caccagtacccgcaccagtaccggcaccggcaccgagcgcaaggcggagggcccgcccg
aagccgggggcacaactgcccaggtcccgaacccggactccagcttggacgacacctcc
tacagcctgtccgaatggagcgtccgttctgagtggcggtccgtctcggatccgctagc
cagttcccagtggagcacgtcctcaactgccg....
Primerler u ekildedir:
MAO-A forward:’5-CCAGAAACATGAGCACAAACG-3’ ve
MAO-A reverse: ‘5-ATTCGGACAGGCTGTAGGAG-3’.
Polimorfizm PCR yöntemiyle daha önce belirtildiği gibi saptandõ (155).
Polimeraz zincir reaksiyonu 25 µL volümde, 200 ng of genomic DNA, 12 pmol
her bir primer, 200µmol/L dNTP miks, 1.5 mmol/L of MgCl2 ve 1U Taq DNA
polimeraz içermi tir. PCR şartlarõ: 94°C'de 3 dk ilk denaturasyondan sonra, 30 siklus;
94°C'de 30 sn. denaturasyon, 58°C'de 45 sn. primer bağlanma (annealing) ve 72°C'de
60 sn. sentez (extension), en son 1 siklus 72°C'de 4 dk son sentez işlemleriyle
gerçekleştirildi. PCR ürünleri; 0.5 µg/ml ethidium bromide içeren %3.5'lik agarose jelde
100 Voltta elektroforez işleminden sonra bir jel görüntüleme sistemiyle görüntülendi.
Agarda 3 tekrar….249 bp, 4 tekrar….279bp, 5 tekrar….309 bp olarak
36
37
de erlendirildi. Nadir görülen 2 tekrarlõ alele bir hastada homozigot olarak bir hastada
da heterozigot olarak rastlanmõştõr (Şekil 8).
Şekil 8: 2, 5, 6, 9, 11 ve 12 numaralõ örnekler homozigot 4/4 tekrar aleli, 1 ve 10
numaralõ örnekler homozigot 3/3 tekrar aleli, 3, 4, 7, 8 numaralõ örnekler heterozigot 3 /
4 aleli olarak değerlendirildi. En solda 100 bp DNA ladder yer almaktadõr.
3.3.4.TPH (218AC) Polimorfizmi: Triptofan hidroksilaz geninin intron 7’sinde
218’inci pozisyona adenin yerine sitozin geçmesiyle oluşan nokta mutasyondur. A218C
intronik polimorfizmi daha önce belirtildiği gibi PCR yöntemiyle saptandõ (156).
Reaksiyon hacmi toplam 25 µl, 20-100 ng genomik DNA, 200 mM dNTP (Promega),
2.0mM MgCl2, 0.5 U Taq DNA polymeraz ve 0.5 mM primerler içermektedir.
Kullanõlan primerlerin dizilimi:
5-TTCAGATCCCTTCTATACCCCAGA-3
5-GGACATGACCTAAGAGTT CAGGCA-3.
PCR şartlarõ: 94°C'de 2 dk ilk denaturasyondan sonra, 40 siklus; 94°C'de 30 sn.
denaturasyon, 58°C'de 30 sn. primer bağlanma (annealing) ve 72°C'de 50 sn. sentez
(extension), en son 1 siklus 72°C'de 7 dk son sentez işlemleriyle gerçekleştirildi. 10µl
PCR ürünleri 10U of BfaI ile bir gece boyunca 30 µl total volümde enzim kesimi
uygulandõ. Adenin yerine sitozinin geçtiği nokta mutasyon bulunmakta ise restriksiyon
enzimi tarafõndan DNA kesilmektedir ve 848 bp uzunluğundaki ana parca 597 ve 251
bp uzunluğunda iki fragmana ayrõlmaktadõr. Daha sonra enzim kesim ürünleri; 0.5
µg/ml ethidium bromide içeren %2'lik agarose jelde 100 Voltta elektroforez işleminden
sonra bir jel görüntüleme sistemiyle görüntülendi. Enzimle kesilmeyen pcr ürünleri
37
38
TPH1 geninin ‘A’ aleliyle uyumlu 848 bp, enzimle kesilen pcr ürünleri ‘C’ aleli ile
uyumlu olarak 597bp ve 251bp iki fragman verdi (Şekil 9).
Şekil 9: 1 numaralõ örnek 848 bp homozigot A/A aleli, 5, 6, 7, 11 numaralõ örnekler
restriksiyon enzimi tarafõndan 597bp ve 251 bp fragmanlara ayrõlan homozigot C/C
aleli, 2, 3, 4, 8, 9, 10, ve 12 numaralõ örnekler hem restriksiyon enzimi tarafõndan
parçalanan 597bp ve 251bp uzunluğunda fragmanlarõ ve hem de 848bp uzunluğunda
ama parçayõ içerdiği için heterozigot A/C aleli olarak değerlendirildi. En solda 100bp
DNA ladder yer almaktadõr.
3.4.İstatistik Değerlendirmeler: İstatistiksel değerlendirmeler için SPSS 13
versiyonu kullanõldõ. Gruplar arasõndaki sosyodemoğrafik, klinik, genetik verilerin
sayõsal olanlarõnda çok yönlü varyans analizi, sayõsal olmayan analizinde ki-kare testi
kullanõlmõştõr. İntihar girişimi ve yaşam olaylarõ, sosyal zorluklar ve çocukluk çağõ
kötüye kullanõm ölçeklerinin puanlarõ arasõnda spearman korelasyon analizi yapõldõ.
Genotipler ile yaşam olaylarõ, sosyal zorluklar ve çocukluk çağõ kötüye kullanõmõnõn
intihar girişimi etkileri lojistik regresyon analizi, intihar girişimi sayõsõna etkileri lineer
regresyon analizi ile değerlendirildi. İstatistiksel değerlendirmelerde anlamlõlõk için
p<0.05 alõndõ.
38
39
4.BULGULAR
4.1.GRUPLARIN SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ:
İntihar girişimi nedeniyle acil servisimize başvuran hastalarõn %70.2’si (N=66)
Isparta ve Buldur il merkezinden, %14’ü (N=14) çevre ilçelerden, %8.5’i (N=8)
köylerden ve %6.4’ü il dõşõndan gelen bireylerden oluşmuştu. Üniversitemiz psikiyatri
polikliniğine başvuran hastalardan major depresif bozukluğu olan (N=93) kişinin
%72’si (N=67) Isparta ve Buldur il merkezinden, %12.9’u (N=12) çevre ilçelerden,
%6.5’i (N=6) çevre köylerden ve %8.6’sõ (N=8) il dõşõndan gelmekteydi. Sağlõklõ
gönüllülerden oluşturulan kontrol grubunun %87.5’i (N=63) Isparta ve Buldur il
merkezinden, %5.6’sõ (N=4) çevre ilçelerden, %1’i (N=1.4) köylerden ve %5.6’sõ
(N=4) il dõşõndan gelmekteydi. Hasta ve kontrol gruplarõnõn yaşadõklarõ yerlere göre
dağõlõmlarõnda istatistiksel olarak anlamlõ fark mevcut değildi (x2=9.441, p=0.150).
İntihar grubunun yaş ortalamasõ 29.69±10.69, major depresyon grubunun yaş ortalamasõ
34.46±13.05, kontrol grubunun yaş ortalamasõ 28.64±9.52 idi. Yaş ortalamasõ
depresyon grubunda, intihar ve kontrol grubundan anlamlõ olarak yüksekti (f=6.548,
p=0.002), kontrol ve intihar grubu arasõnda istatistiksel olarak anlamlõ fark yoktu
(p=0.5). İntihar grubunun %67’si kadõn, major depresyon grubunun %63.4’ü kadõn,
kontrol grubunun %50’si kadõndõ (x2=5.328,
p=0.070). Medeni durum; intihar
grubunda %41.5’i bekar, %50’si evli, %2.1’i dul, %6.4’ü boşanmõştõ. Major depresyon
grubunun %38.7’si bekar, %49.5’i evli, %9.7’si dul, %2.2’si boşanmõştõ, kontrol
grubunda %51.4’ü bekar, %47.2’si evli, %1.4’ü boşanmõştõ (x2=15.851, p=0.015).
İntihar grubunun ortalama eğitim yõlõ 9.46±4.14, major depresyon grubunun
10.31±4.34, kontrol grubunun 12.68±3.90 olarak saptandõ (f=12.802, p=0.000). Eğitim
yõlõ ortalamalarõ, kontrol grubunda, intihar ve depresyon grubundan anlamlõ olarak daha
yüksekti, intihar ve depresyon grubu arasõnda anlamlõ fark yoktu. İntihar grubunda
işsizlerin oranõ %17, major depresyon grubunda %2.2, kontrol grubunda %1.4 idi. Ev
hanõmõ, emekli ve öğrencilerin oranõ; intihar grubunda %39.3, major depresyon
grubunda %50.5, kontrol grubunda %27.8 idi (x2=71.122, p=0.000). Son bir yõl
içerisinde işsiz kalma süresi intihar grubunda 2.24±4.13 ay, major depresyon grubunda
0.45±2.05 ay, kontrol grubunda 0.1±0.54 aydõ. Kontrol grubunun ortalama işsiz kalma
39
40
süresi depresyon grubundan daha az olmasõna rağmen aradaki fark istatistiksel olarak
anlamlõ değildi. İntihar grubunun son bir yõl içinde işsiz kalma süresi anlamlõ olarak
hem depresyon ve hem de kontrol grubundan anlamlõ olarak daha fazlaydõ (f=14.496,
0.000). Aylõk gelir intihar grubunda 374.85±357.24 YTL, major depresyon grubunda
601.59±557.24 YTL, kontrol grubunda 549.64±425.17 YTL idi. İntihar grubunun aylõk
gelir ortalamasõ hem depresyon ve hem de kontrol grubundan anlamlõ olarak daha
düşüktü, fakat kontol grubu ve depresyon grubu arasõnda anlamlõ fark mevcut değildi
(f=4.558, p=0.012). O güne kadar yaşadõklarõ evlilik sayõsõ ortalamasõ intihar grubunda
0.67±0.63, major depresyon grubunda 0.61±0.49, kontrol grubunda 0.47±0.5 olarak
saptandõ. Kontrol grubunun o güne kadar yaşadõğõ evlilik sayõsõ ortalamasõ intihar
grubundan anlamlõ olarak daha düşüktü fakat benzer fark depresyon grubu ile arasõnda
da olmasõna rağmen istatistiksel olarak anlamlõ değildi, depresyon ve intihar grubu
arasõnda anlamlõ fark yoktu (f=2.745, p=0.066). Sahip olunan toplam çocuk sayõsõ
ortalamasõ arasõnda intihar grubu (1.12±1.52 ve) ve depresyon grubu (1.2±1.32)
arasõnda anlamlõ fark yoktu, fakat kontrol grubunda (0.63±0.91) anlamlõ olarak her iki
gruptan daha düşüktü (F=4.524, 0.012). Sahip olunan 18 yaşõn altõnda çocuklarõn
sayõlarõnõn ortalamalarõ arasõnda her üç grup arasõnda anlamlõ fark mevcut değildi
(F=2.893,
0.057).
Kendini
dindar
hissetme
oranlarõ
arasõnda
depresyon
grubu(N=72,%77.4), hem intihar(N=69,%73.4) ve hem de kontrol grubundan(
N=52,%72.2) daha yüksek orana sahip olmasõna rağmen her üç grup arasõndaki anlamlõ
fark
mevcut
değildi
(x2=0.674,p=0.714).
Adli
olay
yaşama
oranõ
intihar
grubunda(n=24,%25.5) kontrol(n=3, %4.2) ve depresyon(n=6,%6.5 grubundan belirgin
olarak yüksekti (x2=21.903,p=0.000). Adli olay yaşama oranõ depresyon grubunda,
kontrol grubundan daha yüksek olmasõna rağmen fark istatistiksel olarak anlamlõ
değildir (x2=0.411,p=0.39). Hastalarõn ve kontrol gruplarõnõn sosyodemografik verileri
Tablo 1’de toplu olarak gösterilmektedir.
40
41
Tablo 1: Kontrol, MDB ve intihar gruplarõnõn sosyodemografik verileri.
Yaş Ort±SS
Cinsiyet
Kadõn(n,%)
Erkek
Medeni durum (n,%)
Bekar
Evli
Dul
Boşanmõş
Eğitim yõlõ Ort±SS
Meslek (n, %)
İşsiz
E.Hanõmõ
D.memur
İşçi
Çiftçi
Emekli
Serbest
Öğrenci
Son bir yõl içerisinde
işsiz kalma süresi
(ay) Ort±SS
Aylõk gelir (YTL)
Ort±SS
Evlilik sayõsõ
Ort±SS
Çocuk sayõsõ Ort±SS
18 yaşõn altõnda
çocuk sayõsõ Ort±SS
Kendini dindar
hissetme (n,%)
Adli olay (n,%)
Kontrol
(N=72)
28.64±9.52
MDB
(N=93)
34.46±13.05
İntihar
(N=94)
29.69±10.69
36 %50
36 %50
59 %63.4
34 %36.6
37 %51.4
34 %47.2
0
1 %1.4
12.68±3.90
F=6.548
P=0.002 (1)
63 %67
31 %33
x2=5.328
P=0.070
36 %38.7
46 %49.5
9 %9.7
2 %2.2
10.31±4.34
39 %41.5
47 %50
2 %2.1
6 %6.4
9.46±4.14
x2=15.851
P=0.015 (2)
F=12.802
x2=71.122
P=0.000 (3)
P=0.000 (4)
1 %1.4
1 %1.4
17 %23.6
21 %29.2
0 %0
2 %2.8
13 %18.1
17 %23.6
2 %2.2
32 %34.4
18 %19.4
14 %15.1
1 %1.1
4 %4.3
11 %11.8
11 %11.8
16 %17
24 %25.5
9 %9.6
10 %10.6
8 %8.5
2 %2.1
14 %14.9
11 %11.7
0.1±0.54
0.45±2.05
2.24±4.13
F=14.496
P=0.000 (5)
549.64±425.17
601.59±557.24
374.85±357.24
F=4.558
P=0.012 (6)
0.47±0.5
0.61±0.49
0.67±0.63
F=2.745
P=0.066
0.63±0.91
1.2±1.32
1.12±1.52
F=4.524
P=0.012 (7)
0.44±0.69
0.53±0.75
0.74±1.03
F=2.893
P=0.057
52 %72.2
3 %4.2
72 %77.4
6 %6.5
69 %73.4
24 %25.5
x2=0.674
x2=21.903
P=0.714
P=0.000 (8)
1. Depreyton grubunun yaş ortalamasõ kontrol ve intihar grubundan daha yüksektir,
kontrol ve intihar grubu arasõnda istatistiksel anlamlõ fark yoktur.
2. İntihar ve kontrol grubunun medeni durumlarõ arasõnda fark mevcut değildi,
depresyon ve kontrol ile depresyon ve intihar gruplarõ arasõ fark anlamlõydõ.
3. İntihar grubunun eğitim yõlõ hem depresyon ve hem de kontrol grubundan daha
düşüktü.
4. İntihar grubunda işsiz, evhanõmõ ve öğrencilerin toplam sayõsõ kontrol ve intihar
grubundan daha fazlaydõ.
5. Son bir yõl içerisinde işsiz kalma süresi intihar grubunda kotrol ve depresyon
grubundan daha fazlaydõ.
6. İntihar grubunun aylõk geliri kontrol ve depresyon grubundan daha düşüktü.
7. İntihar ve depresyon grubunun çocuk sayõsõ kontrol grubundan daha fazlaydõ.
8. İntihar grubunda adli olay kontrol ve depresyon grubundan daha fazlaydõ.
41
42
4.2.KLİNİK BULGULAR:
Fiziksel
tõbbi
bir
hastalõğa
sahip
olma
en
yüksek
depresyon
grubunda(n=49,%52.7) gözlenirken daha sonra intihar grubunda(n=36,%38.3) ve en
düşük olarak kontrol grubunda (n=15,%20.8) gözlenmiştir ve her üç grup arasõndaki
fark istatistiksel olarak anlamlõdõr (x2=17.379,p=0.000). Fiziksel hastalõk nedeniyle
halen
medikal
bir
tedavi
grubunda(n=30,%32.3)
alma
da
benzer
olarak
en
fazla
depresyon
gözlenirken, daha sonra intihar (n=23,%24.5) ve en az de
kontrol grubunda (n=10,%13.9) gözlenmiştir ve her üç grup arasõndaki fark istatistiksel
olarak anlamlõdõr (x2=7.441, p=0.024) . Sigara, alkol ve madde kullanõmõ incelendiğinde
gruplar
arasõnda
belirgin
farklõlõklar
gözlenmişti.
Sigara
kullanõmõ
intihar
grubunda(n=60,%63.8) hem depresyon(n=40,%43) ve hem de kontrol grubundan
(n=33,%45.8) anlamlõ olarak daha fazladõr (x2=9.326, p=0.009). Kontrol ve depresyon
gruplarõ arasõnda sigara kullanõmõnda anlamlõ fark mevcut değildir (x2=0.131,p=0.419).
Alkol
kullanõmõnda
benzer
şekilde
intihar
grubunda
(n=29,%30.9),
kontrol
(n=14,%19.4) ve depresyon(n=20,%21.5) grubuna göre artõş görülürken bu durum
istatistiksel olarak anlamlõ değildir (x2=3.508,p=0.173). Kontrol ve depresyon grubu
arasõnda
alkol
kullanõmõnda
istatistiksel
olarak
anlamlõ
fark
gözlenmedi
(x2=0.105,p=0.45). Madde kullanõmõna gelince, kontrol ve depresyon grubunda
kullanõm hiç gözlenmezken, sadece intihar grubunda (n=4, %4.3) mevcuttu ve fark
istatistiksel olarak anlamlõydõ (x2=7.131, p=0.028). Hastalarõn ve kontrol gruplarõnõn
sosyodemografik verileri Tablo 2’de toplu olarak gösterilmektedir.
Tablo 2: Kontrol, MDB ve intihar gruplarõnda fiziksel hastalõk, fiziksel tedavi, sigara,
alkol ve madde kullanõm oranlarõ.
Kontrol
(N=72)
MDB
(N=93)
İntihar
(N=94)
15 %20.8
49 %52.7
36 %38.3
x2=17.379
P=0.000
10 %13.9
30 %32.3
23 %24.5
x2=7.441
P=0.024
33 %45.8
40 %43
60 %63.8
x2=9.326
P=0.009
14 %19.4
20 %21.5
29 %30.9
x2=3.508
P=0.173
0 %0
0 %0
4 %4.3
x2=7.131
P=0.028
Fizksel hastalõk
Fiziksel tedavi
Sigara
Alkol
Madde
42
43
Hastalarõn aile öykülerinde psikiyatrik hastalõğa sahip olmaya gelindiğinde,
birinci ve ikinci derece akrabalarõnda en çok psikiyatrik hastalõğa sahip olan grup
depresyon grubuydu(sõrasõyla; n=34,%36.6 ve n=5,%5.4) ve bu oran intihar (sõrasõyla;
n=23, %24.5 ve n=4 %4.3) ve kontrol grubundan (sõrasõyla; n=6,%8.3 ve n=3, %4.1)
anlamlõ olarak daha yüksekti (x2=24.579, p=0.002). İntihar girişiminde bulunan birinci
derece akrabalara sahip olma konusunda depresyon (n=6, %6.5) ve intihar
grubunda(n=6, %6.5) oranlar birbirine çok yakõndõ ve kontrol grubu (n=0, %0) da dahil
edildiğinde istatistiksel anlamlõ fark yoktu (x2=10.385, p=0.109) fakat kontrol ve intihar
grubu karşõlaştõrõldõğõnda fark istatistiksel olarak anlamlõ bir şekilde intihar grubu daha
yüksek oranda intihar girişiminde bulunan birinci derece akrabalara sahipti (x2=4.768,
p=0.031). Kontrol ve depresyon grubu karşõlaştõrõldõğõnda da oran aynõydõ. İntihar
nedeniyle ölen birinci, ikinci derece ve uzak akrabalara sahip olma intihar
grubunda(n=10, %10.7) depresyon(n=8,%8.6) ve kontrol grubundan (n=0) daha fazla
olmasõna rağmen fark istatistiksel olarak anlamlõ değildi. Kontrol ve intihar grubu
karşõlaştõrõldõğõnda ise fark istatistiksel olarak anlamlõydõ (x2=8.151, p=043).
İntihar nedeniyle ölen akrabalarõn toplam sayõsõ anlamlõ olarak intihar grubunda değer
iki gruptan daha yüksekti (f=3.782, p=0.024) (Tablo3).
Tablo 3:Kontrol, MDB ve İntihar gruplarõnda ailede psikiyatrik hastalõk ve intihar
girişimi öyküsü.
Kontrol
(N=72)
Ailede psikiyatrik
hastalõk
Yok
1.akraba
2.akraba
1.+2.akraba
Uzak
Ailede intihar girişimi
Yok
1.akraba
2.akraba
Uzak
Ailede intihar
nedeniyle ölüm
Yok
1.akraba
2.akraba
Uzak
Ailede intihar
nedeniyle ölen sayõsõ
61 %84.7
6 %8.3
3 %4.1
1 %1.4
1 %1.4
72 %100
0
0 %0
0 %0
MDB
(N=93)
48 %51.6
34 %36.6
5 %5.4
6 %6.5
0 %0
84 %90.3
6 %6.5
2 %2.2
1 %1.1
İntihar
(N=94)
x2=24.579
P=0.002
x2=10.385
P=0.109
x2=9.023
P=0.172
F=3.782
P=0.024
61 %64.9
23 %24.5
4 %4.3
4 %4.3
2 %2.1
88 %93.6
6 %6.4
0 %0
0 %0
70 %97.2
0 %0
0 %0
0 %0
85 %91.4
0 %0
5 %5.4
3 %3.2
84 %89.4
1 %1.1
5 %5.3
4 %4.3
0.00±0.00
0.09±0.28
0.14±0.45
43
44
İntihar
grubundaki
hastalarla
SCID
aracõlõğõyla
yapõlan
psikiyatrik
değerlendirmelerin sonucunda hastalarõn %94’ en az bir tanõ alõrken, %36’sõ en az iki
tanõ, %16’sõen az üç tanõ almõştõr ve %2’si tanõ almamõştõr. Buna göre hastalarda en sõk
rastlanan tanõ %62 ile depresif bozukluklardõr. Bunu %9 ile panik bozukluğu
izlemektedir. Daha sonra %6 konversiyon bozukluğu, %5 alkol bağõmlõlõğõ mevcuttur.
Bipolar bozukluk, psikotik ozukluk ve obsesif kompulsif bozukluklarõn her birinin
oranlarõ %3’tür. Madde bağõmlõlõğõ, yaygõn anksiyete bozukluğu ve disosiyatif bozukluk
her birinin oranlarõ %2’dir. Posttravmatik stres bozukluğu %1 ve sosyal fobi %1 olarak
saptanmõştõr. %1 hasta herhangi bir tanõ almamõştõr (Tablo 4). DSM-IV’e göre
işlevselliğin genel değerlendirilmesinde intihar grubu (64.71±10.76) belirgin olarak
depresyon (71.67±7.27) ve kontrol grubundan (98.19±4.54) daha düşük işlevsellik
puanlarõna sahipti ve her üç grup arasõndaki fark istatistiksel olarak anlamlõydõ
(f=367.763, p=0.000)
Tablo 4: İntihar girişimi ile başvuran hastalarõn SCID aracõlõğõyla yapõlan psikiyatrik
değerlendirmelerinde aldõklarõ tanõlar.
SCID Tanõ
Depresif bozukluklar
PB
Konversiyon Boz.
Alkol bağ.
Bipolar bozukluk
Psikotik bozukluk
OKB
Madde bag.
YAB
Dissoisyatif boz.
PTSB
Sosyal fobi
Tanõ almayanlar
Hasta
sayõsõ
89
13
9
7
5
4
4
3
3
3
2
1
2
%
%62
%9
%6
%5
%3
%3
%3
%2
%2
%2
%1
%1
%1
Depresif bozukluklar
Bipolar bozukluk
Alkol bağ.
Madde bag.
Psikotik bozukluk
PTSB
Dissoisyatif boz.
OKB
PB
Konversiyon Boz.
YAB
Sosyal fobi
Tanõ almayanlar
44
45
İntihar girişiminde bulunan kişilerde kullanõlan yöntemlerde ilk sõra ilaç ve
zehirli madde almaktadõr (%79.7). Bu ilaçlarõn ise %30’unu psikotrop ilaçlar
oluşturmaktadõr. Bu gruptaki hastalarõn %8’i organofosfat, %3’ü ise çamaşõr suyu
içerek intihar girişiminde bulunmuştur. Daha sonra ikinci sõklõkta kullanõlan yöntem
%7.6 ile ciddi bilek kesisidir. Asõ %5.4, yüksekten atlama %4.3, tüp (gaz inhalasyonu)
%2.2, ateşli silah ise %1.1 sõklõkla kullanõlmõştõr. İntihar girişiminde kullanõlan
yöntemler Tablo5’te gösterilmektedir. Hastalardan sadece ateşli silahla intihar
girişiminde
bulunan
bir
hasta hayatõnõ kaybetmiştir.
Hastalarõn
%63.9’ünde
kullandõklarõ yöntem nedeniyle yaşamsal tehlike gelişmiştir ve yoğun bakõm veya
serviste yatarak tedavi almõşlardõr. İntihar girişiminde bulunan hastalarõn %35’i intihar
öncesi ciddi planlamada bulunmuşlardõr.
Tablo 5: İntihar grubunda kullanõlan girişimi yöntemleri
Yöntem
İlaç ve zehirli madde
almak
Tõbbi ilaç
Psikotrop ilaç
Organofosfat
Çamaşõr suyu
Bilek kesisi
Asõ
Yüksekten atlama
Tüp (gaz inhalasyonu)
Ateşli silah
Sayõ
(N=93)
74
44 59%
22 30%
6
8%
2
3%
7
5
4
2
1
Yüzde
%79.7
İlaç ve zehirli
madde almak
Bilek kesisi
Asõ
Yüksekten atlama
%7.6
%5.4
%4.3
%2.2
%1.1
Ateşli silah
Tüp
Hastalar ve kontrol grubuna uygulanan HDDÖ-21’nin sonuçlarõn ortalamasõ
intihar grubunda (30.09±8.85), depresyon grubu (26.86±7.57) ve kontrol grubundan
(4.24±3.27) anlamlõ olarak daha yüksek saptanmõştõr (f=298.465, p=0.000). BDE
puanlarõ da benzer şekilde intihar grubunda (31.69±9.77) depresyon (26.89±8.16) ve
kontrol grubundan (3.82±3.32) anlamlõ olarak daha yüksektir (f=281.807, p=0.000).
BAE verileri de benzer yöndedir. İntihar grubunda (26.8±16.29), depresyon
(23.5±11.68) ve kontrol grubundan (4.44±4.41) anlamlõ olarak daha yüksektir
(f=75.551,p=0.000). Beck umutsuzluk ölçeğinde intihar grubu (11.52±2.45) ile
depresyon grubu (11.11±2.68) arasõnda belirgin fark yoktur, fakat her ikisi de kontrol
grubundan (9.54±2.1) belirginolarak yüksektir ve fark istatistiksel olarak anlamlõdõr
45
46
(f=14.222,p=0.000). İmpulsivite değerlendirme ölçeğinde intihar grubu (39.72±43.87)
depresyon grubundan (32.6±6.57) daha yüksek değerlere sahip olmasõna rağmen fark
istatistiksel olarak anlamlõ bulunmamõştõr, kontrol grubundan (27.56±4.24) da daha
yüksektir ve fark istatistiksel olarak anlamlõdõr (f=4.253,p=0.015) (Tablo 6).
Tablo 6: HBBÖ-21, BDE, BAE, Beck umutsuzluk ve İmpulsivite ölçeklerinin
sonuçlarõnõn gruplara göre dağõlõmõ.
HAM-D21
Kontrol
(N=72)
Ort±SS
4.24±3.27
MDB
(N=93)
Ort±SS
26.86±7.57
İntihar
(N=94)
Ort±SS
30.09±8.85
F=298.465
P=0.000
Beck-D
3.82±3.32
26.89±8.16
31.69±9.77
F=281.807
P=0.000
Beck-A
4.44±4.41
23.5±11.68
26.8±16.29
F=75.551
P=0.000
Beck-Umutsuzluk
9.54±2.1
11.11±2.68
11.52±2.45
F=14.222
P=0.000
İmpulsivite
27.56±4.24
32.6±6.57
39.72±43.87
F=4.253
P=0.015
Kendine zarar verme
2 %2.8
19 %21.1
2
34 %37.8
X =28.761
P=0.000
4.3.PSİKOSOSYAL BULGULAR
Çalõşmaya
katõlanlarõn
son
bir
yõl
içindeki
stresli
yaşam
olaylarõnõ
değerlendirmek için kullanõlan sõkõntõ verici yaşam olaylarõ listesinin sonuçlarõna göre,
dört ve daha fazla yaşam olayõ yaşama intihar grubunda (n=39,%43.3), depresyon
(n=13,%14.3) ve kontrol grubundan (n=2,%2) anlamlõ olarak oldukça yüksektir
(x2=85.519, p=0.000). Son bir yõl içinde meydana gelen yaşam olaylarõnõn ortalama
sayõsõ da benzer şekilde intihar grubunda (3.5±2.26) depresyon (1.92±1.67) ve kontrol
(0.76±1.03) grubundan, depresyon grubunda da kontrol grubundan yüksektir
(x2=49.209, p=0.000) (Tablo7, Şekil10).
Tablo 7: Kontrol, depresyon ve intihar gruplarõnda yaşam olaylarõnõn karşõlaştõrlmasõ
İntihar
(N=71)
MDB
(N=116)
Kontrol
(N=72)
Yaşam olayõ sayõsõ
0
1
2
3
4 ve +
Ortalama yaşam olayõ
sayõsõ
6 %6.7
10 %11.1
19 %21.1
16 %17.8
39 %43.3
19
25
18
16
13
%20.9
%27.5
%19.8
%17.6
%14.3
39 %54.2
18 %25
10 %13.9
3 %4.2
2 %2.
3.5±2.26
1.92±1.67
0.76±1.03
x2=85.519
P=0.000
x2=49.209
P=0.000
46
47
hastagrup
kontrol
depresyon
60,0%
intihar
Percent
50,0%
40,0%
30,0%
20,0%
10,0%
0,0%
Y O yasamamis
1 tane Y O
2 tane Y O
3 tane Y O
4 ve fazla Y O
YO
E rror bars: 95,00% C I
Şekil 10: Yaşam olaylarõnõn gruplara göre dağõlõmõ.
Çalõşmanõn katõlõmcõlarõna uygulanan çocukluk çağõ kötüye kullanõm ölçeğine
gelince, alt başlõklarõn çoğunda (fiziksel, sözel, ihmal, duygusal, kendine zarar verme)
intihar grubu (sõrasõyla; n=35,%38.9; n=33, %36.7; n=26, %28.9;n=50, %55.6;
n=34,%37.8) belirgin olarak depresyon (sõrasõyla; n=17, %18.7; n=16, %17.6; n=22,
%24.2; n=31, %34.1; n=19, %21.1) ve kontrol grubundan (sõrasõyla; n=6, %8.3; n=3,
%4.2;n=7,%9.7; n=2, %2.8) ve depresyon grubu da kontrol grubundan istatistiksel
yönden anlamlõ olarak daha yüksek oranlara sahiptir (sõrasõyla; x2=22.584, p=0.000;
x2=26.624,p=0.000; x2=14.479, p=0.001; x2=37.074,p=0.000; x2=28.761,p=0.000).
İntihar alt başlõğõnõ sadece intihar grubu işaretlemiştir. Ensest alt başlõğõnda ise intihar
grubu (n=7,%7.8) depresyon (n=2, %2.2) ve kontrol grubundan (n=1,%1.4) belirgin
olarak daha yüksek, depresyon de kontrol grubundan daha yüksek orana sahiptir ve
değerlerin anlamlõlõk oranlarõ sõnõrdadõr (x2=5.404, p=0.067). Sadece cinsel kötüye
47
48
kullanõm başlõğõnda intihar grubu (n=7, %7.8) depresyon (n=4,%4.4) ve kontrol
grubundan (n=2, %2.8), depresyon grubu da kontrol grubundan belirgin olarak daha
yüksek oranlara sahip olmasõna rağmen fark istatistiksel olarak anlamlõ değildir
(x2=2.212, p=0.331). Çocukluk çağõ kötüye kullanõm ölçeğinde en az bir maddeyi evet
olarak yanõtlama oranõ intihar grubunda %100’dür, depresyon grubunda %57.1 ve
kontrol grubunda %19.4’tür. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlõdõr (x2=111.025,
p=0.000). Çocukluk çağõ kötüye kullanõm ölçeğinde ortalama pozitif olarak işaretlenen
madde sayõsõ intihar grubunda 3.06±1.67, depresyon grubunda 1.2±1.43 ve kontrol
grubunda 0.29±0.74 olarak saptanmõştõr (F=87.028, p=0.000) (Tablo 8)
Tablo 8: Kontrol, depresyon ve intihar gruplarõnda çocukluk kötüye kullanõm ölçeği
puanlarõnõn karşõlaştõrlmasõ
Kontrol
(N=72)
MDB
(N=93)
intihar
(N=94)
6 %8.3
17 %18.7
35 %38.9
X2=22.584
P=0.000
3 %4.2
16 %17.6
33 %36.7
X2=26.624
P=0.000
4 %5.6
22 %24.2
26 %28.9
X2=14.479
P=0.001
7 %9.7
31 %34.1
50 %55.6
X2=37.074
P=0.000
2 %2.8
4 %4.4
7 %7.8
X2=2.212
P=0.331
1 %1.4
2 %2.2
7 %7.8
X2=5.404
P=0.067
12 %16,7
47 %51.6
66 %73.3
X2=51.671
P=0.000
0.26±0.73
.99±1.26
1.98±1.69
F=34.632
P=0.000
Çocukluk çağõ kötüye
kullanõm
Fiziksel
Sözel
İhmal
Duygusal
Cinsel
Ensest
ÇÇKK en az bir pozitif
madde olmasõ
ÇÇKK yaşama ortalama
sayõlarõ
Çalõşmaya katõlan hastalarõn yaşadõklarõ sosyal ortamõ değerlendirmek için, çok
boyutlu algõlanan sosyal destek ölçeği, sosyal problem ölçeği ve sosyal ilişkileri
hakkõnda sorularõ yönelttik. Çok boyutlu algõlanan sosyal destek ölçeğinde özel ve aile
alt başlõklarõnda kontrol grubu (sõrasõyla; 19.24±8.46 ve 24.56±5.16) hem depresyon
(14.9±7.75 ve 20.01±7.12) hem de intihar grubundan (12.5±8.01 ve17.48±8.28),
depresyon grubu da intihar grubundan anlamlõ olarak daha yüksek puanlar almõştõ
(f=14.037, p=0.000 ve f=20.043, p=0.000). Arkadaş alt başlõğõnda intihar (16.16±±8.64)
ve depresyon gruplarõnõn (16.59±8.06) puanlarõ birbirine oldukça yakõnda, kontrol
grubu (22.36±5.69) ise her ikisinden anlamlõ olarak daha yüksekti (f=15.632, p=0.000).
48
49
Ölçeğin toplam puanlarõnda kontrol grubu(66±15.88) hem depresyon (50.62±17.88) ve
hem de intihar grubundan (45.69±18.29), depresyon grubu da intihar grubundan
yüksekti (f=28.412, p=0.000) (Tablo 9).
Hasta ve kontrol gruplarõna sosyal ilişkileri hakkõnda sorduğumuz sorulardan
ilkine olumlu yanõt kontrol grubunda (n=61, %84.7) her iki gruptan, depresyon
grubunda (n=54, %58.1) da intihar grubundan (n=41, %45.6) anlamlõ olarak daha
yüksekti (x2=26.432, p=0.000). İkinci soruya benzer şekilde kontrol grubu (n=68,
%94.4) her iki gruptan, depresyon (n=59, %63.4) da intihar (n=48, %53.3) grubundan
daha yüksek oranda olumlu yanõt vermişti (x2=33.229, p=0.000). Üçüncü soruya da
benzer şekilde cevaplanmõştõr, kontrol grubu (n=62, %86.1) her iki gruptan daha yüksek
oranda olumlu cevap vermiştir, daha sonra depresyon grubu (n=59, %63.4) ve intihar
grubu (n=46, %51.1) gelmektedir (x2=21.953, p=0.000). Son soruya en yüksek oranda
kontrol grubu (n=71, %98.6)olumlu cevaplamõştõr ve aynõ şekilde daha sonra depresyon
(n=85, %91.4) ve intihar grubu (n=71, %78.9) gelmekteydi, her üç gruptaki anlamlõlõk
oranõ da aynen korunmuştur (x2=16.764, p=0.000). Tüm veriler Tablo 9’da
gösterilmiştir.
Sosyal problem ölçeğinde barõnma, iş, maddi, sosyal ilişki ve diğer olmak üzere
beş
alt
başlõk
bulunmaktadõr.
Bu
alt
gruplarõn
tümünde
intihar
grubu
(sõrasõyla;1.22±1.37, 1.8±1.5, 2.39±2.09, 9.07±5.63, 0.66±1.0)depresyon ve kontrol
grubundan, depresyon grubu (0.86±1.1, 1.67±1.44, 1.63±1.5, 7.01±3.65, 0.55±0.83) da
kontrol grubundan(0.52±0.83, 0.62±0.92, 1.12±1.28, 2.81±2.09, 0.13±0.38) anlamlõ
olarak daha yüksek puanlar almõşlardõr(f=7.589, f=18.034, f=11.680, f=44.981,f=9.479,
ve p=0.001, p=0.000, p=0.000, p=0.000, p=0.000). (Tablo 9)
49
50
Tablo 9: Kontrol, depresyon ve intihar gruplarõnda sosyal zorluklarõ değerlendirmek için
kullanõlan ölçeklerin sonuçlarõ.
Çok boyutlu algõlanan
sosyal destek
Özel
Aile
Arkadaş
Toplam
Sosyal ilişki sorularõ
1.Soruya olumlu cevap
2.Soruya olumlu cevap
3.Soruya olumlu cevap
4.Soruya olumlu cevap
Sosyal problem ölçeği
Barõnma
İş
Maddi
Sosyal ilişki
Diğer
Kontrol
(N=72)
Ort±SS
MDB
(N=93)
Ort±SS
İntihar
(N=94)
Ort±SS
19.24±8.46
24.56±5.16
22.36±5.69
66±15.88
14.9±7.75
20.01±7.12
16.59±8.06
50.62±17.88
12.5±8.01
17.48±8.28
16.16±±8.64
45.69±18.29
x2=14.037
x2=20.043
x2=15.632
x2=28.412
P=0.000
P=0.000
P=0.000
P=0.000
61
68
62
71
54
59
59
85
41
48
46
71
%45.6
%53.3
%51.1
%78.9
x2=26.432
x2=33.229
x2=21.953
x2=16.764
P=0.000
P=0.000
P=0.000
P=0.000
1.22±1.37
1.8±1.5
2.39±2.09
9.07±5.63
0.66±1.0
x2=7.589
x2=18.034
x2=11.680
x2=44.981
x2=9.479
P=0.001
P=0.000
P=0.000
P=0.000
P=0.000
%84.7
%94.4
%86.1
%98.6
0.52±0.83
0.62±0.92
1.12±1.28
2.81±2.09
0.13±0.38
%58.1
%63.4
%63.4
%91.4
0.86±1.1
1.67±1.44
1.63±1.5
7.01±3.65
0.55±0.83
4.4.GENETİK BULGULAR:
Triptofan hidroksilaz 1 geninin 7. intronunda 218. pozisyonundaki adeninin
yerine sitozin geçmesi ile oluşan tek nükleotid mutasyonu incelendiğinde tüm
katõlõmcõlarda A/A homozigot oranõ %15.4 (n=41), A/C heterozigot oranõ %46.8
(n=125), C/C homozigot oranõ %34.1 (n=91) olarak saptanmõştõr. Gruplara göre
dağõlõmõ ise; A/A homozigot bireylere kontrol grubunda %18.1 (n=13), depresyon
%17.4 (n=16) ve intihar grubundan %12.9 (n=12) sõklõkta, A/C heterozigot
polimorfizmine kontrol grubunda %55.6 (n=40), depresyon %44.6 (n=41) ve intihar
grubundan %47.3 (n=44) sõklõkta, C/C homozigot polimorfizmi intihar grubunda %39.8
(n=37), depresyon grubunda %38 (n=35), kontrol grubun %26.4 (n=19) sõklõkta
saptanmõştõr. Genel olarak gruplar arasõnda istatistiksel olarak anlamlõ fark mevcut
değildi (x2=4.254, p=0.373). A/A polimorfizmine kontrol grubunda diğer gruplardan
daha sõk, C/C polimorfizmine intihar grubunda diğer gruplardan daha sõk rastlanmasõna
rağmen, kontrol-depresyon gruplarõ (x2=2.664, p=0.264) kontrol-intihar gruplarõ
(x2=3.399, p=0.183) depresyon-intihar gruplarõ (x2=0.727, p=0.695) şeklinde ikili
karşõlaştõrmalarda da istatistiksel anlamlõ fark saptanmamõştõ. Triptofan hidroksilaz 1
50
51
geninin A218C mutasyonunda, homozigot mutasyon olan CC’nin etkisini daha iyi
değerlendirebilmek için AA homozigot ve AC heterozigot hastalarõ beraber ele alarak
CC homozigotlarla karşõlaştõrdõk. CC homozigot polimorfizmi, intihar grubunda kontrol
grubundan istatistiksel olarak daha yüksek sõklõkta bulunmaktaydõ (x2=3.248, p=0.05).
Aynõ durum kontrol grubu ve depreson grubu karşõlaştõrõldõğõnda da mevcuttu fakat
istatistiksel anlamlõlõk mevcut değildi (x2=2.484, p=0.079). Depresyon ve intihar
gruplarõ arasõnda CC homozigot polimorfizmi sõklõğõ açõsõndan fark yoktu (x2=0.059,
p=0.463). TPH-1 A218C polimorfizminin tüm hasta populasyonunda, intihar depresyon
ve kontrol gruplarõndaki dağõlõmlarõ tablo 10 ve 11’de özetlenmiştir.
Serotonin transporter genine ait iki farklõ polimorfizm incelenmiştir. Bunlardan
ilki, promotor bölgesindeki 5-HTTLPR insertion/deletion polimorfizmidir. Çalõşmaya
alõnan tüm katõlõmcõlarda alellerin dağõlõmõ; SS homozigot
%28.1 (n=75), SL
heterozigotlar %46.1 (n=123), LL homozigotlar %22.8 (n=61) şeklinde olmuştu.
Gruplara göre alellerin dağõlõmõ ise; kontrol grubunda SS homozigot bireylere %34.7
(n=25) sõklõkta, SL heterozigot bireylere
%40.3 (n=29) sõklõkta, LL homozigot
bireylere ise %25 (n=18) sõklõkla rastlanmõştõ. Depresyon grubunda SS homozigot
sõklõğõ %31.1 (n=28), SL heterozigot sõklõğõ %45.2 (n=42), ve LL homozgot sõklõğõ
%24.7 (n=23) olarak saptanmõştõ. İntihar grubunda oranlar SS homozigot için %23.4
(n=22), SL heterozigot için %55.3 (n=52) ve LL homozigot %21.3 (n=20) olarak
saptanmõştõ. Kontrol, depresyon ve intihar gruplarõ karşõlaştõrõldõğõnda allellerin
dağõlõmõnda istatistiksel farklõlõk gözlenmemişti (x2=4.254, p=0.373). LL homozigot
kontrol grubunda diğer iki gruptan daha sõk rastlanmõş, SL heterozigot ise intihar
grubunda daha sõklõkla rastlanmasõna rağmen, kontrol grubunun depresyon (x2=0.495,
p=0.781) ve intihar grubu (x2=3.982, p=0.137) ile ikili karşõlaştõrõlmasõ ve depresyon ve
intihar grubunun (x2=1.988, p=0.370) ikili karşõlaştõrõlmasõ istatistiksel olarak anlamlõ
değildi. SS ve SL aleli beraber ele alõnarak her ikisinin beraber sõklõğõ LL
homozigotlarla
karşõlaştõrõldõğõnda
saptanmamõştõ
(x2=0.426,
da
p=0.808).
gruplar
arasõnda
5-HTTLPR
istatistiksel
polimorfizminin
anlamlõlõk
tüm
hasta
populasyonunda ve gruplarda dağõlõmõ tablo 10’da, gruplarõn ikili karşõlaştõrõlmasõ ise
tablo 11’de gösterilmektedir.
Serotonin transporter genindek ikinci baktõğõmõz polimorfzm intron ikideki 1617bp uzunluğundaki bir segmentin çeşitli sayõlardaki tekrarlarõndan oluşan variable
number tandem repeat (VNTR) polimorfizmidir. Literarürde dokuz, on ve oniki tekrar
51
52
sayõlarõndan oluşan aleller bildirilmiştir. Biz hasta ve kontrol gruplarõmõzda on ve oniki
tekrarlõ alellere rastladõk. Bu bulgu Herkel ve ark. tarafõndan bildirilenle uyumludur
(173). Tüm katõlõmcõlarda bu polimorfizmlerin dağõlõmõ; 10/10 homozigot aleller %7.1
(n= 19), 10/12 heterozigot aleller %39.3 (n= 105), 12/12 homozigot aleller %50.6
(n= 135) olarak saptanmõştõr (Tablo 10). Gruplara göre dağõlõm ise; homozigot 10/10
tekrar aleline kontrol grubunda %9.7 (n=7), depresyon grubunda %3.2 (n=3), intihar
grubunda %9.6 (n= 9) sõklõkta, heterozigot 10/12 tekrar aleline kontrol grubunda %34.7
(n=25), depresyon grubunda %43 (n=40), intihar grubunda %42.6 (n=40) sõklõkta, 12/12
tekrarlõ homozigot alelli bireyler kontrol grubunda %55.6 (n=40), depresyon grubunda
%53.8 (n=50), ve intihar grubunda %47.9 (n=45) sõklõkta rastlanmõştõ ve oranlar
arasõndaki fark tüm gruplar karşõlaştõrõldõğõnda istatistiksel olarak anlamlõ değildi
(x2=4.714, p=0.318). 12/12 homozigot aleline kontrol grubunda hem depresyon ve hem
de intihar grubundan daha sõk rastlanmõştõ fakat kontrol ve depresyon (x2=1.109,
p=0.574), kontrol ve intihar (x2=3.258, p=0.196), depresyon ve intihar (x2=3.258,
p=0.196) gruplarõnõn ikili karşõlaştõrõlmalarõ istatistiksel olarak anlamlõ sonuç
vermemişti. 10/10 ve 10/12 kõsa tekrarlõ alellerinin 12/12 aleli ile karşõlaştõrõlmasõnda
sonuçlar
istatistiksel olarak
anlamlõ değildi (kontrol-intihar;p=0.205,
kontrol-
depresyon;p=0.472,depresyon-intihar;p=0.255). 5-HTT-intron2 VNTR polimorfizminin
tüm hasta populasyonunda ve gruplarda dağõlõmõ tablo 10’da, gruplarõn ikili
karşõlaştõrõlmasõ ise tablo 11’de özetlemiştir.
Monoamin oksidaz-A genin promotor bölgesinde yüksek ve düşük aktiviteli
varyantlarõ bulunan iyi karakterize edilmiş dört alelinin bulunduğu (30-bp’in 3, 3.5, 4 ve
5 tekrarlarõnõn oluşturduğu)
variable number tandem repeat’den (VNTR) oluşan
fonksiyonel bir polimorfizm mevcuttur. Aleller yüksek (3.5, 4, 5 tekrarlõ) ve düşük
aktiviteli (2 ve 3 tekrarlõ) olarak sõnõflandõrõlõr (179). Kadõnlarda iki adet X kromozomu
bulunduğu için heterozigot bireylere rastlandõğõndan dolayõ bu bireyler intermediate
aktivite olarak sõnõflandõrõlmõşlardõr (158). Bizim örneklem grubumuzda kadõnlarda
düşük aktiviteli alellere
%17.8 (n=29), yüksek aktiviteli allellere %39.9 (n=65),
heterozigot allellere %39.9 (n= 65) sõklõkta rastlanmõştõ. Erkeklerde düşük aktiviteli
alellere %31.7 (n=33) ve yüksek aktiviteli alellere %64.4 (n=67) sõklõkta rastlanmõştõr.
Nadir görülen 2 tekrarlõ alele bir hastada homozigot olarak, bir hastada da heterozigot
olarak rastlanmõştõ. Gruplara göre dağõlõmlar ise; kadõnlarda düşük aktiviteli alellere
sahip olan bireyler kontrol grubunda %13.9 (n=5), depresyon grubunda %15.3 (n=9),
52
53
intihar grubunda %13.4 (n=15) sõklõkta, intermediate aktiviteye sahip bireyler kontrol
grubunda
%41.7 (n=15), depresyon grubunda %39 (n=23), intihar grubunda %42.2
(n=27) sõklõkta, yüksek aktiviteli alellere sahip bireyler kontrol grubunda %44.4 (n=16),
depresyon grubunda %45.8 (n=27), intihar grubunda %46.8 (n=34.4) sõklõkta
rastlanmõştõ. Genel olarak dağõlõmlar arasõnda istatistiksel fark yoktu (x2=2.813,
p=0.59). Erkeklerde düşük aktiviteli alellere sahip olan bireyler kontrol grubunda
%44.4 (n=16), depresyon grubunda %26.5 (n=9), intihar grubunda
%26.7 (n=8)
sõklõkta, yüksek aktiviteli alellere sahip bireyler kontrol grubunda %55.6 (n=20),
depresyon grubunda %73.5 (n=25), intihar grubunda %73.3 (n=22) sõklõkta rastlanmõştõ.
Genel olarak dağõlõmlar arasõnda erkeklerde de istatistiksel fark yoktu (x2=3.332,
p=0.189). Gruplar kendi aralarõnda ikili karşõlaştõrõldõklarõ zaman erkeklerde yüksek
aktiviteli aleller hem depresyon ve hem de intihar grubunda kontrol grubundan daha
yüksek bulunmaktaydõ ve istatistiksel anlamlõlõklarõ düşük düzeydeydi (kontroldepresyon;x2=2.235 p=0.107, kontrol-intihar; x2 =2.46 p=0.093). Kadõnlar arasõnda
gruplar arasõ istatistiksel fark saptanmadõ. MAO-A polimorfizminin tüm hasta
populasyonunda ve gruplarda dağõlõmõ tablo 10’da, gruplarõn ikili karşõlaştõrõlmasõ ise
tablo 11’de özetlemiştir.
53
54
Tablo 10: TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-intron2VNTR, MAO-A polimorfizmlerinin tüm
gruptaki ve gruplara göre dağõlõmõ.
Tüm
hastalar
Kontrol
(N=72)
MDB
(N=93)
İntihar
(N=94)
A/A
A/C
C/C
41 %16.4
125 %48.4
91 %35.2
13 %18.1
40 %55.6
19%26.4
16 %17.4
41 %44.6
35 %38
12 %12.9
44 %47.3
37 %39.8
A/A+A/C
C/C
166 %64.8
91 %35.2
53 %73.6
19%26.4
57 %62
35 %38
56 %60.2
37 %39.8
TPH1
5-HTTLPR
SS
SL
LL
SS+SL
LL
5-HT-VNTR
10/10
10/12
12/12
10/10+10/12
12/12
MAOA
Kadõnlarda
Düşük akt.
Intermediate akt.
Yüksek akt.
MAOA
Erkeklerde
Düşük akt.
Yüksek akt.
75
%29
123 %47.5
61 %23.5
25 %34.7
29 %40.3
18 %25
28 %31.1
42 %45.2
23 %24.7
22 %23.4
52 %55.3
20 %21.3
198 %76.5
61 %23.5
75 %75
18 %25
70 %75.3
23 %24.7
74 %78.7
20 %21.3
19 %7.3
105 %40.5
135 %52.2
7 %9.7
25 %34.7
40 %55.6
3% 3.2
40 %43
50 %53.8
9 %9.6
40 %42.6
45 %47.9
124 %4.8
135 %52.2
32 %44.4
40 %55.6
43 %46.2
50 %53.8
49 %52.1
45 %47.9
29 %17.8
65 %39.9
65 %39.9
33 %31.7
67 %64.4
5 %13.9
15 %41.7
16 %44.4
16 %44.4
20 %55.6
9 %15.3
23 %39
27 %45.8
9 %26.5
25 %73.5
X2
P
x2=4.254
P=0.373
x2=3.619
P=0.164
x2=4.303
P=0.366
x2=0.426
P=0.808
x2=4.714
P=0.318
x2=1.121
P=0.571
x2=2.813
P=0.59
x2=3.332
P=0.189
15 %13.4
27 %42.2
22 %34.4
8 %26.7
22 %73.3
Tablo 11: TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, MAO-A polimorfizmlerinin kontrolintihar grubu, kontrol-depresyon grubu ve intihar-depresyon ikili gruplarda
karşõlaştõrõlmasõ.
Kontrol-intihar
2
Kontrol-depresyon
2
Depresyon-intihar
TPH-1
(AA+AC - CC)
5-HTTLPR
(SS+SL – LL)
5-HTT-VNTR
(10/10+10/12 -12/12)
MAO-A akt Kadõnlar
x =3.248 p=0.05
x =2.484 p=0.079
x2=0.059 p=0.463
x2=0.32 p=0.351
x2= 0.002 p=0.555
x2=0.315 p=0.349
x2=0.963 p=0.205
x2=0.053 p=0.472
x2=0.649 p=0.255
x2=1.667 p=0.435
x2=0.077 p=0.962
x2=2.13 p=0.345
MAO-A akt Erkekler
x2=2.235 p=0.107
x2=2.46 p=0.093
x2=0.986 p=0.603
54
55
Beck depresyon envanteri puanlarõnõ serotonin sisteminde yer alan genlerin
etkileyip etkilemediği incelendi ve sonuçlar tablo 12’de özetlendi. Triptofan hidroksilaz
1 geni polimorfizmlerinin BDE üzerine anlamlõ istatistiksel etkisinin olmadõğõ
görülmekteydi. Serotonin transporter genin 5-HTTLPR polimorfizminin s aleli
taşõyõcõlarõnõn, ll homozigot hastalardan her üç grupta da daha yüksek BDE puanlarõna
sahip olduklarõ görülmüştü. İntihar grubu hastalarõndaki fark istatistiksel olarak
anlamlõydõ (f=6.425, p=0.013). Serotonin transporter geninin VNTR polimorfizmini
alelleri arasõnda, istatistiksel anlamlõ fark görülmedi. MAO-A geni X kromozomu
üzerinde taşõndõğõ için erkeklerde ve kadõnlarda ayrõ ayrõ değerlendirilmiştir. Kadõnlarda
ve erkeklerde MAO-A geni VNTR polimorfizmi alellerinin BDE puanlarõnõ
etkilemediği görüldü. Kontrol, depresyon ve intihar gruplarõnõn aldõklarõ BDE
puanlarõnõn TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, MAO-A geni polimorfizmlerine göre
dağõlõmlarõ tablo 12 ve şekil 11’de yer almaktadõr.
Tablo 12: Beck Depresyon envanteri puanlarõnõn kontrol, depresyon ve intihar
gruplarõnda genotiplere göre dağõlõmõ.
Marker
Genotip
Kontrol Grubu
Depresyon Grubu
İntihar Grubu
TPH-1
A/A
3.69±3.12
23.33±5.33
34.5±10.17
A/C
3.88±3.41
27.95±8.07
30.32±9.49
C/C
3.79±3.41
27.29±9.09
32.76±9.99
F=1.828
F=1.124
F=0.015
5-HTTLPR
MAO-A
Erkek hastalarda
P=0.330
4.24±3.32
27.56±8.54
32.96±9.55
LL
2.56±3.09
24.77±6.53
26.61±9.22
F=1.969
F=6.425
P=0.062
P=0.164
P=0.013
10/10
1.86±2.41
22.33±7.57
31±12.77
10/12
3.64±3.26
26.75±7.53
31.34±10.76
12/12
4.28±3.43
27.29±8.74
32.14±8.29
F=0.525
F=0.90 P=0.914
F=1.662
MAO-A
Kadõnlarda
P=0.167
SS+SL
F=3.596
5-HTT-VNTR
P=0.985
P=0.197
P=0.593
Düşük akt.
İntermediate
Yüksek akt.
2.2±3.89
3.93±3.99
4.69±3.61
F=0.820 P=0.449
25.11±6.83
25.96±7.34
28.11±8.98
F=0.672 P=0.515
32.29±11.61
30.96±9.63
32.27±9.47
F=0.130 P=0.879
Düşük akt.
Yüksek akt
4±3.01
3.3±2.7
25.56±6.73
27.58±9.08
27.29±7.76
33.05±9.95
F=0.369
F=1.936
F=0.540
P=0.467
P=0.548
P=0.176
55
56
htlpr
40,00
ss+sl
ll
Mean bec kdep
30,00
20,00
10,00
0,00
kontrol
depresyon
intihar
has tagrup
E rror bars: 95,00% C I
Şekil 11: Hasta gruplarõna göre 5-HTTLPR polimorfizmi bir ‘S’ aleli taşõyõcõsõ ve ‘LL’
homozigotlar arasõnda BDE puanlarõnõn dağõlõmõ. İntihar grubunda S aleli taşõyõcõlarõ
LL homozigotlardan istatistiksel anlamlõ olarak daha yüksek BDE puanlarõna sahiptir
(p=0.013).
Son 6 ay içerisinde hastalarõn yaşadõklarõ endişe verici yaşam olaylarõnõn
kontrol, depresyon ve intihar gruplarõnda
genotiplere göre dağõlõmõ tablo 13’te
görülmektedir. Tüm hastalarda S aleli taşõyõcõlarõ arasõnda son bir yõl içinde hiç endişe
veici yaşam olayõ yaşamayanlar %24.1, bir tane endişe veici yaşam olayõ yaşamayanlar
%22.1, 2 tane endişe veici yaşam olayõ yaşamayanlar %17.4, 3 tane endişe veici yaşam
olayõ yaşamayanlar %13.3, 4 ve daha fazla endişe veici yaşam olayõ yaşamayanlar
%23.1’dir. LL homozigotlar arasõnda hiç endişe veici yaşam olayõ yaşamayanlar %29.3,
bir tane endişe veici yaşam olayõ yaşamayanlar %17.1, 2 tane endişe veici yaşam olayõ
yaşamayanlar %22.4, 3 tane endişe veici yaşam olayõ yaşamayanlar %15.5, 4 ve daha
fazla
endişe
veici
yaşam
olayõ
yaşamayanlar
%15.5
olarak
bulunmuştu
(x2=2.92,p=0.571). Aleller arasõnda yaşam olaylarõnõn sõklõğõnda istatistiksel olarak
anlamlõ fark hem tüm hastalarda ve hem de gruplar içinde oluşmadõğõndan dolayõ 5HTTLPR polimorfizminin yaşam olaylarõna etki etmediği kanõsõna varõlmõştõ. Endişe
56
57
verici yaşam olaylarõnõn 5-HTTLPR polimorfizmine göre tüm hastalarda, kontrol,
depresyon ve intihar gruplarõnda dağõlõmõ tablo 13’de yer almaktadõr.
Tablo 13:Endişe verici yaşam olaylarõnõn 5-HTTLPR polimorfizmine göre tüm
hastalarda ve gruplarda dağõlõmõ.
EYO
SS+SL
LL
0
1
2
3
4+
47
43
34
26
45
17
10
13
9
9
0
1
2
3
4+
29 %53.7
14 %25.9
7
%13
2
%3.7
2
%3.7
10 %55.6
4 %22.2
3
%16.7
1
%5.6
0
0
1
2
3
4+
14
22
12
12
9
%20.3
%31.9
%17.4
%17.4
%13
5
3
6
4
4
%22.7
%13.6
%27.3
%18.2
%18.2
0
1
2
3
4+
4
7
15
12
34
%5.6
%9.7
%20.8
%16.7
%47.2
2
3
4
4
5
%11.1
%16.7
%22.2
%22.2
%27.8
Tüm hastalar
%24.1
%22.1
%17.4
%13.3
%23.1
%29.3
%17.2
%22.4
%15.5
%15.5
Kontrol
Depresyon
İntihar
x2=2.92
P=0.571
x2=0.994
P=0.911
x2=3.207
P=0.524
x2=2.811
P=0.59
Endişe verici yaşam olaylarõ ve 5-HTTLPR polimorfizminin etkileşimini test
etmek için regresyon analizi çatõsõ kullandõk. Bir covariate olarak cinsiyet ile birlikte,
intihar girişimi, (I) 5-HTTLPR genotipi, (II) endişe verici yaşam olaylarõ ve (III)
bunlarõn etkileşimlerini inceledik (157, 158). İntihar girişimi üzerine yaşam olaylarõnõn
etkisi, bir s aleli taşõyan bireyler arasõnda l/l homozigotlar arasõnda olandan daha
güçlüydü ve istatistiksel anlamlõlõğõ sõnõr düzeydeydi (p=0.057). Bu bulgular 5HTTLPR ve yaşam olaylarõ arasõndaki etkileşimin intihar davranõşõnõ etkileyebileceğini
düşündürdü. Ayrõca intihar girişimi üzerine yaşam olaylarõnõn etkisi 5-HTT genindeki
VNTR polimorfizminde 10/10 ve 10/12 alel taşõyõcõlarõ arasõnda 12/12 uzun alelini
taşõyanlardan daha güçlüydü, fakat bu istatistiksel olarak anlamlõ değildi (p=0.113).
TPH-1 geni, kadõn ve erkeklerde MAO-A geninin ve yaşam olaylarõnõn intihar girişimi
57
58
ile ilişkisine bakõldõğõnda anlamlõ etkileşimlerinin olmadõğõ düşünülmüştü (sõrasõyla
p=0.946, p=0.781,p=0.947). İntihar girişimi üzerine yaşam olaylarõ ve TPH-1, 5HTTLPR, 5-HTT-VNTR, MAO-A genlerinin ve bunlarõn etkileşimlerinin incelendiği
lojistik regresyon analizi verileri tablo 17’de özetlenmiştir.
Ayrõca intihar girişimi sayõsõ s alel taşõyanlar arasõnda ll uzun alelini
taşõyanlardan istatistiksel anlamlõ olarak daha fazlaydõ (p=0.017). İntihar girişimi sayõsõ
üzerine endişe verici yaşam olaylarõnõn etkisi, bir s aleli taşõyan bireyler arasõnda l/l
homozigotlar arasõnda olandan daha fazlaydõ fakat istatistiksel olarak anlamlõ değildi
(p=0.194). İntihar girişimi sayõsõ üzerine endişe verici yaşam olaylarõnõn etisine TPH-1
ve 5-HTT-VNTR, kadõn ve erkeklerde MAO-A genlerinin polimorfizmlerinin ve bu
polimorfizmlerle EYO ile etkileşimlerinin istatistiksel anlamlõ olarak etkilerinin
olmadõğõ görülmekteydi (sõrasõyla p=0.280,p=0.984, p=0.781,p=0.947). İntihar girişimi
sayõsõ üzerine EYO ve TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, MAO-A genlerinin
etkileşimleri tablo 17’de ve şekil 12’de özetlenmiştir.
İnihar girişimi ve intihar girişimi sayõsõ üzerine korelasyon değerinin oldukça
güçlü olduğunu gördüğümüz (p=0.000) sosyal zorluklar ölçeğini gen-çevre etkileşimi
modelime dahil ettik. Regresyon çatõsõnda cinsiyeti kovariate olarak aldõk, intihar
girişimi (I) 5-HTTLPR genotipi, (II) sosyal zorluklar ölçeğini ve (III) bunlarõn
etkileşimlerini inceledik (157,158). İntihar girişimi üzerinde sosyal zorluklarõn etkisinde
TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, kadõnlarda ve erkeklerde MAO-A genlerinin
etkileşiminin hiçbirinde istatistiksel olarak anlamlõ etki bulunmadõ (sõrasõyla p=0.650,
p=0.602, p=0.601, p=0.828, p=0.633). İntihar girişimi sayõsõ üzerine sosyal zorluklarõn
etkisi 5-HTT-VNTR polimorfizminde 10/10 ve 10/12 alellerine sahip olanlarda 12/12
uzun aleline sahip olanlara göre anlamlõ olarak daha fazlaydõ (p=0.009). Kadõnlarda
MAO-A polimorfizminde düşük ve intermediate aktiviteli alellere sahip olanlarda
yüksek aktiviteli alellere sahip olanlara göre intihar girişimi sayõsõnõ sosyal zorluklar
anlamlõ olarak artõrmaktaydõ (p=0.009). İntihar girişimi sayõsõ üzerine sosyal zorluklar
ile TPH-1, 5-HTTLPR polimorfizmlerinin etkileşimleri istatistiksel olarak anlamlõ
değildi (sõrasõyla p=0.661, p=0.513). Erkeklerde MAO-A polimorfizminin etkisinin
anlamlõlõk düzeyi oldukça sõnõrdaydõ (p=0.062). İntihar girişimi ve intihar grirşimi
sayõlarõ üzerine baktõğõmõz polimorfizmlerin sosyal zorluklarla etkileşiminin regresyon
analizi veriler tablo 15,18’de ve şekil 13 ve 14’te özetlenmiştir.
58
59
htlpr
7,00
ss+sl
ll
F it line for ss+sl
6,00
F it line for ll
intihargiris imisayis i
5,00
4,00
3,00
2,00
R S q L inear = 0,091
1,00
R S q L inear = 0,154
0,00
0,00
1,00
2,00
3,00
4,00
YO
Şekil 12: İntihar girişimi sayõsõna endişe verici yaşam olaylarõnõn etkisinin 5-HTTLPR
polimorfizminin bir fonksiyonu olarak gösterilmesi. S aleli haşõyan bireyler LL
homozigotlara göre yaşam olaylarõ karşõsõnda daha fazla intihar girişiminde
bulunmaktaydõ fakat farkõn istatistiksel anlamlõlõğõ mevcut değildi (p=0.194).
59
p
.057
.194
-1.91
-.06
-.40
-.01
.31
.11
Se
1.72
-.23
t/z
.189
.829
p
.11
-.01
b
.40
.13
se
.08
-.06
t/z
.781
.955
p
.13
.49
B
.04
.01
Se
p
11.93 .001
4.68 .000
t/z
-.02
-.09
b
.03
.01
se
.27
-.66
t/z
İntihar girişimi
İntihar girişimi sayõsõ
-1.43
.30
-.26
-.003
B
.3
.12
Se
.73
-.05
t/z
.394
.957
p
.08
-.02
b
.3
.12
se
.07
-.27
t/z
.792
.788
p
1.65
.26
B
.48
.19
Se
11.8
2.59
t/z
.001
.010
p
-.12
-.02
b
.4
.16
se
60
.07
-.15
t/z
Tablo 16: 5-HTTLPR polimorfizmi ve Çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ ölçeği etkileşiminin (Gen X Çevre etkileşimi) Beck depreyon, intihar
girişimi, major depresif bozukluk ve intihar sayõsõna etkisi.
İntercept
ÇÇKK
5-HTTLPR X ÇÇKK
Cinsiyet
5-HTTLPR
İntihar girişimi
İntihar girişimi sayõsõ
b
.790
.884
p
.602
.513
p
Tablo 15: 5-HTTLPR polimorfizmi ve sosyal zorluklarla etkileşiminin (Gen X Çevre etkileşimi) Beck depreyon, intihar girişimi, major depresif
bozukluk ve intihar sayõsõna etkisinin regresyon analiziyle gösterilmesi.
İntercept
Cinsiyet
5-HTTLPR
Sosyal zorluklar ölçeği (SZÖ)
5-HTTLPR X SZÖ
Tablo 14: 5-HTTLPR polimorfizmi ve yaşam olaylarõnõn etkileşiminin (Gen X Çevre etkileşimi) Beck depreyon, intihar girişimi, major depresif
bozukluk ve intihar sayõsõna etkisinin regresyon analiziyle gösterilmesi.
Cinsiyet
5-HTTLPR
Endişe VericiYaşam Olaylarõ 5-HTTLPR X YO
İntercept
b
se
t/z
P
b
se
t/z
p
B
Se
t/z
P
b
se
t/z
İntihar girişimi
-2.74
-0.62 0.33 3.56 0.059 0.69
0.41 2.86 .091 1.12 0.22 26.32 .000 -.32
0.17 3.61
İntihar girişimi sayõsõ .018
-.034 .113 -.575 .566
.063
.119 .675 .501 .484 .063 4.76 .000 -.16
.054 -1.3
60
61
ÇÇKK ölçeği ile intihar girişimi ve intihar girişim sayõlarõnõn korelasyonlarõ da
oldukça güçlüydü (p=0.000). Bu hipotezi temel alarak, çocukluk çağõ kötü muamelesi
ve serotonerjik sistem genlerindeki baktõğõmõz polimorfizmler arasõnda etkileşim
tarafõndan yetişkin intihar girişiminin öngörülüp görülmediğini test ettik. Gen-çevre
etkileşimi hipoteziyle uyumlu olarak, çocukluk çağõ kötü muamelesi ile TPH-1 geninin
etkileşimi intihar girişimi üzerinde istatistiksel olarak sõnõrda anlamlõydõ. TPH-1 A218C
polimorfizminde intihar girişimi C/C aleline sahip olanlar arasõnda A/A ve A/C
alellerine sahip olanlardan daha fazlaydõ (p=0.055). 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, ve
kadõnlarda MAO-A polimorfizmlerinin etkisini saptanmadõ (sõrasõyla p=0.790, p=0.704,
p=0.304).
Erkeklerde ÇÇKK ve MAO-A VNTR polimorfizminin etkileşimi düşük
aktiviteli alele sahip olanlarda daha fazla intihar girişiminde artõş ile ilişkili bulundu
ama istatistiksel olarak anlamlõlõğõ düşüktü (p=0.103). Çocukluk çağõ kötü
muamelesinin 5-HTT-VNTR polimorfizmiyle etkileşiminin erişkin intihar girişimi
sayõsõna etkisinin istatistiksel anlamlõlõğõ sõnõrdaydõ (p=0.079). Diğer polimorfizmlerin
çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ ile etkileşiminin intihar girişimi ve intihar girişimi
sayõsõna etkisini saptanmadõ (TPH-1 için p=0.365, 5-HTTLPR için p=0.884, kadõnlarda
ve erkeklerde MAO-A sõrasõyla p=0.969 ve p=0.565). İntihar girişimi ve intihar girişimi
sayõsõ üzerine ÇÇKK ile baktõğõmõz polimorfizmlerin etkileşimlerini gösteren regresyon
analizi verileri tablo 16 ve 19’da, şekil 15 ve 16’da özetlenmektedir.
61
.09
İntihar girişimi sayõsõ
.170
.301
P
.153
-.01
OR
.280
.946
P
Gen X EYO
-.16
-.38
OR
P
.017
.253
Gen
-.16
-.32
OR
.194
.057
P
Gen X EYO
-.15
-.32
OR
P
.445
.078
Gen
-.01
.277
OR
.984
.113
P
Gen X EYO
.01
-.06
OR
P
.937
.899
Gen
-.2
-.05
OR
.253
.781
P
Gen X EYO
-.04
-.07
OR
P
.782
.9
Gen
.02
.01
OR
.05
İntihar girişimi sayõsõ
.639
.402
P
.07
-.02
OR
.661
.650
P
Gen X SZÖ
-.01
.11
OR
P
.955
.781
Gen
-.09
-.02
OR
.513
.602
P
Gen X SZÖ
.13
-.36
OR
P
.178
.384
Gen
-.38
.02
OR
.009
.601
P
Gen X SZÖ
.18
-.37
OR
P
.191
.440
Gen
-.44
.01
OR
.009
.828
P
Gen X SZÖ
-.15
.49
OR
P
.3
.378
Gen
.37
-.02
OR
.73
.16
İntihar girişimi
İntihar girişimi sayõsõ
OR
P
.082
.055
Gen
-.13
-.79
OR
.365
.086
P
Gen X ÇÇKK
-.02
.08
OR
P
.788
.792
Gen
-.02
-.12
OR
.884
.790
P
Gen X ÇÇKK
.01
-.17
OR
P
.933
.632
Gen
-.29
-.17
OR
.079
.704
P
Gen X ÇÇKK
-.17
-.68
OR
P
.241
.127
Gen
-.01
.5
OR
.969
.341
P
Gen X ÇÇKK
.02
.65
OR
P
.387
.122
Gen
62
.12
-.91
OR
.565
.101
P
Gen X ÇÇKK
.062
.633
P
Gen X SZÖ
Tablo19: TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, MAO-A polimorfizmlerinin intihar girişimi ve intihar girişimi sayõlarõ üzerine etkisinin ve gençevre etkileşimlerinin ÇÇKK ölçeği kullanõlarak incelenmesi.
TPH-1
5-HTTLPR
5-HTT-VNTR
MAOA -Kadõnlar
MAOA-Erkekler
.38
İntihar girişimi
OR
Gen
.791
.947
P
Gen X EYO
Tablo18: TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, MAO-A polimorfizmlerinin intihar girişimi ve intihar girişimi sayõlarõ üzerine etkisinin ve gençevre etkileşimlerinin SZÖ ölçeği kullanõlarak incelenmesi.
TPH-1
5-HTTLPR
5-HTT-VNTR
MAOA -Kadõnlar
MAOA-Erkekler
.202
İntihar girişimi
OR
Gen
Tablo17: TPH-1, 5-HTTLPR, 5-HTT-VNTR, MAO-A polimorfizmlerinin intihar girişimi ve intihar girişimi sayõlarõ üzerine etkisinin ve gençevre etkileşimlerinin endişe verici yaşam olaylarõ kullanõlarak incelenmesi.
TPH-1
5-HTTLPR
5-HTT-VNTR
MAOA -Kadõnlar
MAOA-Erkekler
62
63
htlpr
7,00
ss+sl
ll
F it line for ss+sl
6,00
F it line for ll
intihargirisimisayisi
5,00
4,00
3,00
2,00
R S q L inear = 0,146
1,00
R S q L inear = 0,199
0,00
0,00
10,00
20,00
30,00
40,00
50,00
Toplamspq
Şekil 13: Sosyal zorluklar ölçeği ve intihar girişimi sayõsõnõn 5-HTTLPR
polimorfizminin bir fonksiyonu olarak gösterilmesi (p=0.513).
63
64
htV NT R
7,00
10/10
10/12
12/12
6,00
F it line for 10/10
F it line for 10/12
F it line for 12/12
intihargirisimisayisi
5,00
4,00
3,00
2,00
R S q L inear = 0,109
R S q L inear = 0,197
1,00
R S q L inear = 0,521
0,00
0,00
10,00
20,00
30,00
40,00
50,00
Toplamspq
Şekil 14: Sosyal zorluklar ölçeği ve intihar girişimi sayõsõnõn 5-HTT-VNTR
polimorfizminin bir fonksiyonu olarak gösterilmesi (p=0.009).
64
65
htlpr
7,00
ss+sl
ll
F it line for ss+sl
6,00
F it line for ll
intihargirisimisayisi
5,00
4,00
3,00
2,00
R S q L inear = 0,078
1,00
R S q L inear = 0,127
0,00
0,00
1,00
2,00
3,00
4,00
5,00
6,00
7,00
çç kktoplam
Şekil 15: 5-HTTLPR polimorfizminin bir fonksiyonu olarak intihar sayõsõnõn Çocukluk
çağõ kötüye kullanõm ölçeğine göre değerleri.
65
66
htV NT R
7,00
10/10
10/12
12/12
6,00
F it line for 10/10
F it line for 10/12
F it line for 12/12
intihargirisimisayisi
5,00
4,00
3,00
2,00
R S q L inear = 0,063
R S q L inear = 0,142
1,00
R S q L inear = 0,453
0,00
0,00
1,00
2,00
3,00
4,00
5,00
6,00
7,00
çç kktoplam
Şekil 16: ÇÇKK ve intihar girişimi sayõsõnõn 5-HTT-VNTR polimorfizminin bir
fonksiyonu olarak gösterilmesi.
66
67
5.TARTIŞMA
İntihar grubunda saptadõğõmõz sosyodemografik veriler intihar konusunda
yapõlan pek çok çalõşmanõn bulgularõyla benzerdir (22, 23, 27).
TPH-1 A218C polimorfizmi CC aleli, intihar grubunda, kontrol grubundan daha
yüksekti fakat bu fark istatistiksel olarak anlamlõ değildi (x2=4.25, p=0.374). A/A+A/C
allellerinin beraber ele alõnõp CC aleli ile karşõlaştõrõlmasõnda ise intihar ve kontrol
grubu arasõndaki fark istatistiksel olarak anlamlõydõ. Bulgularõmõz Jernej ve ark.’nõn
Hõrvat intihar kurbanlarõnda TPH-1 CC genotipinde hafif artõş (istatistiksel anlamlõ
değil) göstermiş olduklarõ bulgularla uyumluydu (118). Bizim bulgularõmõza zõt olarak
çeşitli Avrupa ülkelerinden hastalarõn büyük bir cohort araştõrmasõnõn yapõldõğõ
multisentrik bir çalõşmada Souery ve arkadaşlarõ, intihar girişimi öyküsü olan unipolar
hastalarda A218C polimorfizminin CC genotipini daha az sõklõkla gözlemişti (99). Fakat
Turecki ve arkadaşlarõ, Fransõz-Kanadalõ populasyonundan tamamlanmõş intihar
gerçekleştiren 101 kişide intron 7 A218C varyantõ C normal kontrollerden anlamlõ
olarak daha sõk olduğunu bulmuştur (101).
Bulgularõmõzda, 5-HTTLPR polimorfizminde kontrol grubunun depresyon
grubuyla (x2=0.495, p=0.781), kontrol grubunun intihar grubuyla (x2=3.982, p=0.137),
ve depresyon grubunun intihar grubuyla (x2=1.988, p=0.370) ikili karşõlaştõrmalarõ
istatistiksel olarak anlamlõ değildi. Bizim bulgularõmõzla benzer olarak, Çinlilerde,
Ashkeanzi Yahudilerinden post-mortem çalõşmalarda ve intihar girişimcilerinin
DNA’larõnda intihar ile 5-HTTLPR’nin bir ilişkisi gözlemlenmemişti (162,163,164).
Anguelova ve ark.’nõn tarafõndan yapõlan analizde 1599 denekli 12 çalõşma gözden
geçirildi ve S-aleli ile intihar davranõşõ arasõnda anlamlõ bir ilişkinin kanõtõnõ bulundu
(102). Lin ve Tsai tarafõndan yapõlan daha yeni bir meta-analiz intihar davranõşõ ve 5HTTLPR arasõnda ilişki bulmamõştõ. Bununla beraber bir tanõ kategorideki intihar
girişiminde bulunan ve bulunmayanlarõn karşõlaştõrmasõnda en azõndan bir S-alel intihar
girişimcileri arasõnda daha sõk (P=0.004), S-aleli şiddet içeren intihar girişiminde
bulunma ile ilişkili (P=0.001) fakat şiddet içermeyen intihar ile ilişkili bulunmuştu
(166).
5-HTT genin intron 2’deki (VNTR-2) polimorfizminde 12/12 homzigot aleline
kontrol grubunda hem depresyon ve hem de intihar grubundan daha sõk rastlanmõştõ
fakat kontrol ve depresyon (x2=1.109, p=0.574), kontrol ve intihar (x2=3.258, p=0.196),
67
68
depresyon ve intihar (x2=3.258, p=0.196) gruplarõnõn ikili karşõlaştõrõlmalarõ istatistiksel
olarak anlamlõ sonuç vermemişti. Bulgularõmõzla benzer olarak 5-HTT intron 2 VNTR
polimorfizmi Kanadalõ intihar girişimcilerinde ve Kanadalõ bir aile çalõşmasõnda bipolar
bozukluk veya intiharla bir ilişki saptanmadõ (104,105). Benzer negatif bulgular Çinli
intihar davranõşõ olan psikotik hastalar veya intihar girişimi öykülü duygudurum
bozukluğu hastalarõnda da saptanmõştõ (95,106). Jernej ve ark. Hõrvat intihar
kurbanlarõnõn DNA’larõnõ kullanarak VNTR-2 varyantõ ve intihar arasõnda ilişki
olmadõğõnõ bulunmuştu. Bununla birlikte 5-HTTLPR ve VNTR-2’nin kombine analizi
intihar kurbanõ grubunda VNTR-2 alel 10 ve 5-HTTLPR L-alelinde anlamlõlõğõ düşük
olmakla beraber bir artõş yönünde kanõt sağlamõştõ (118). Bizim çalõşmamõzda da intihar
girişimcilerinde 5-HTT intron 2 VNTR 10 alelinde artõş mevcuttu fakat istatstiksel
olarak anlamlõ değildi.
MAO-A VNTR polimorfizmi kadõnlarda gruplar arasõnda istatistiksel fark
oluşturmamõştõ (x2=2.813, p=0.59). Erkeklerde yüksek aktiviteli alellerin oranõ intihar
grubunda kontrol grubundan hafifçe daha yüksekti (x2=2.235, p=0.107). Bizim
bulgularõmõzla uyumlu olarak, Courtet ve ark. Tarafõndan yapõlan yeni bir çalõşmada,
738 Batõ Avrupalõ beyaz õrk tekrarlayan intihar girişiminde bulunanlar arasõnda uVNTR
(intron 2) incelemesinde MAOA varyantlarõ ve intihar arasõnda bir ilişki bulunmamõştõr.
Bununla beraber, yüksek aktiviteli alelin sõklõğõ şiddet içeren intihar girişiminde
bulunan erkeklerde, şiddet içermeyen metodlarõ kullananlardan daha yüksek buldular.
İntihara hassasiyet ve MAOA geni arasõnda ilişki yokmuş gibi görünmesine rağmen,
özellikle Courtet ve ark.’nõn bulgularõ yüksek aktiviteli MAOA gen promotor allerinin
fazlalõğõnõn intihar girişimlerinde kullanõlan metodlarõ etkileyebileceği hipotezi
kuvvetlenmiştir (164). Bizim çalõşmamõzda yüksek aktiviteli alellerin sõklõğõnõn erkek
intihar girişimcilerinde artmõş olmasõ, erkeklerin daha çok şiddet içeren intihar girişim
yöntemlerini seçmiş olmalarõyla ilişkili olabilir.
Çalõşmamõzõn sonucunda endişe verici yaşam olaylarõnõn görülme sõklõğõ intihar
grubunda diğer gruplardan istatistiksel anlamlõ olarak daha yüksekti (x2=85.52,
p=0.000). İntihar davranõşõ üzerine 5-HTTLPR polimorfizmi ve yaşam olaylarõnõn
etkileşimini incelemek için lojistik regresyon analizi kullandõk. İntihar girişimi üzerine
yaşam olaylarõnõn etkisi, bir s aleli taşõyan bireyler arasõnda l/l homozigotlar arasõnda
olandan istatistiksel anlamlõlõğõ sõnõr düzeyde olmakla birlikte daha güçlüydü. Bu
bulgular 5-HTTLPR ve yaşam olaylarõ arasõndaki etkileşimin intihar davranõşõnõ
68
69
etkileyebileceğini düşündürmaktedir. Ayrõca intihar girişimi sayõsõ üzerine endişe verici
yaşam olaylarõnõn etkisi S aleline sahip bireylerde LL aleline sahip olanlardan
istatistiksel anlamlõ olarak daha yüksekti. Bulgularõmõz Caspi ve ark.’nõn bir s aleli
taşõyõcõsõ bireyler arasõnda stresli yaşam olaylarõnõn suisidal düşünce veya girişimi ile
ilişkili olduğu, l/l homozigotlar arasõnda ilişkili olmadõğõnõ gösterildiği kohort
çalõşmasõyla uyumludur (118).
Kendler ve ark. daha önce stresli yaşam olaylarõnõn depresojenik etkilerine etki
eden genlerde kümelenme olduğunu bir yetişkin ikiz örneğinde göstermiştir (167).
Benzer sonuçlar adolesan ikizlerde bulunmuştur (168). Bununla beraber bu çalõşmalar
işe karõşan spesfik genleri araştõrmamõştõr. Kendler ve ark. 5-HTT lokusunda 2 S alele
sahip bireyler, 1 veya 2 L alele sahip olanlardan stresli yaşam olaylarõnõn depresojenik
etkilerine daha sensitif olduklarõnõ göstermiştir. Yaşam olaylarõyla ilgili tehdit düzeyi
araştõrõldõğõnda genotip ve stresli yaşam olaylarõ arasõndaki etkileşim, sõk rastlanan
düşük tehditli olaylarõn depresojenik etkisine SS bireylerin artmõş bir sensitivitelerinin
olduğu ile sonuçlanmõştõr. Bu olaylarõn SL ve LL genotipine sahip bireyler için çok az
etkisi vardõr (169).
Bireylerin stresli yaşam olaylarõyla karşõlaşmalarõna yol açan durumlara girmede
kalõtõmsal bir eğilime sahip olduklarõnõ gösteren çalõşmalar mevcuttur (177,178).
Beraber ele alõndõğõnda bu bulgular, 5-HTT genindeki varyasyonlarõn stresli yaşantõlara
psikopatolojik reaksiyonlara aracõlõk ettiği hipotezini düşündürür. Bununla uyumlu
olarak 5-HTT geni ile yaşam olaylarõnõn etkileşiminin depresyon semptomlarõnõ,
semptomlarda bir artõşõ, depresyon tanõlarõnõ, yeni-başlangõçlõ tanõlarõ, intiharõ ve
depresif davranõş bilgileri bildirimi ilişkili olduğu bildirilmiştir.118. Bizim bulgularõmõz
da bu doğrultuda, serotonin transporter geni 5-HTTLPR polimorfizminin s aleli
taşõyõcõlarõnõn, ll homozigot hastalardan, her üç grupta da, daha yüksek BDE puanlarõna
sahip olduklarõnõ göstermiştir. İntihar grubu hastalarõndaki fark istatistiksel olarak
anlamlõydõ.
Ayrõca intihar girişimi üzerine yaşam olaylarõnõn etkisini diğer polimorfizmlerde
de inceledik. İntihar girişimi üzerine yaşam olaylarõnõn etkisi 5-HTT genindeki VNTR
polimorfizminde 10/10 ve 10/12 alel taşõyõcõlarõ arasõnda 12/12 uzun alelini
taşõyanlardan daha güçlüydü, fakat bu istatistiksel anlamlõ değildi. Sonuçlarõnõz 5HTTLPR polimorfizminde LL alelinin ve 5-HTT-VNTR polimorfizmide 12/12 alelinin
intihar davranõşõ üzerinde koruyucu etkisi olabileceğini düşündürmektedir.
69
70
Çok boyutlu algõlanan sosyal destek intihar grubunda diğer gruplardan
istatistiksel anlamlõ olarak daha düşüktü. Bulgularõmõz Conrad’un ABD’de ölüm
oranõnõn sosyal desteği zayõf olan bireylerde sosyal desteği yeterli olanlara göre 2-4.5
kat fazla olduğunu, Varcarolis sosyal desteğin etkin kullanõlmasõnõn bireyi intihara
yönelten stresörlerin azaltõlmasõnda önemli bir rol oynadõğõ belirttiği bulgularõyla
uyumluydu (170, 171).
Bulgularõmõza göre, sosyal problem ölçeğinin barõnma, iş, maddi konular, sosyal
ilişki alt başlõklarõnõn tümünde intihar grubu istatistiksel anlamlõ olarak daha yüksek
puanlara sahipti (tümünde p<0.005). İntihar girişimi ve intihar girişimi sayõsõ üzerine
sosyal zorluklarõn serotonin sistemindeki incelediğimiz polimorfizmlerle ilişkisini
saptamak için regresyon çatõsõ kullandõk. İntihar girişimi üzerine sosyal zorluklar ve 5HTTLPR polimorfizminin etkileşimini istatistiksel anlamlõ değildi. İntihar girişimi
sayõsõnõ sosyal problemler ile 5-HTT-VNTR polimorfizminin etkileşiminin istatistiksel
anlamlõlõğõ güçlü bir şekilde etkilemekteydi (P=0.009). 10/10 ve 10/12 alellerine sahip
olanlarda 12/12 uzun aleline sahip olanlardan sosyal zorluklar karşõsõnda daha fazla
intihar davranõşõ görülmüştü. Sosyal zorluklarõn MAO-A VNTR polimorfizmi ile
etkileşimi kadõnlarda düşük ve intermediate aktiviteli alellerde intihar girişimi sayõsõnda
artõş ile ilişkili olduğu saptandõ (P=0.009). Erkeklerde MAO-A polimorfizmlerinin
etkisinin anlamlõlõk düzeyi oldukça sõnõrdaydõ.
Çalõşmamõzda çocukluk çağõ kötüye kullanõm oranõ istatistiksel anlamlõ olarak
en fazla (%73.3) intihar grubunda gözlenmişti. ÇÇKK ölçeği ile intihar girişimi ve
intihar girişim sayõlarõ arasõnda istatistiksel anlamõ korelasyon bulunmuştu. Erken
çocuklukta fiziksel ve cinsel istismara uğrama, anne-baba ihmali gibi travmatik
yaşantõlarõn erişkinlikte intihara eğilime neden olduğu bildirilmektedir. Bu faktörlerin
depresyon, anksiyete bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu, somatoform bozukluklar,
cinsel işev bozukluğu gibi birçok hastalõğõn riskini artõrdõğõ bilinmektedir. Ancak erken
çocukluk travmalarõnõn bu hastalõklara eğilim oluşturmalarõndan bağõmsõz olarak da
intihar riskini artõrdõklarõ ileri sürülmektedir (173). Ancak bu erken travmalarõn hangi
yollarõ kullanarak intihar riskini artõrdõğõ açõk değildir. Bu travmalarõn sadece intihar
davranõşõna değil, genel olarak saldõrganlõk ve impulsiviteye eğilim oluşturduğu, zaten
iki davranõş sitilinin de serotonerjik disfonksiyonla ilişkili olduğu düşünülürse, erken
çocukluk travmalarõnõn bir şekilde serotonerjik sistemi kalõcõ olarak etkileyerek buna
70
71
neden olduğu düşünülebilir (173,174). Serotonerjik sistemdeki yapõsal yatkõnlõklar
bozukluklarõn ortaya çõkmasõna neden oluyor olabilir.
Eğer 5-HTT genotipi stresli yaşam olaylarõnõn depresojenik etkisine aracõlõk
ediyorsa, sadece erişkin dönemde görülen yaşam olaylarõnõn etkisini değil, daha erken
gelişimsel dönemlerde görülen stresli deneyimlere de aracõlõk etmelidir. 172 Bu hipotezi
test etmek için regresyon analizi çatõsõ kullanarak çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ ve
serotonerjik genlerin etkileşiminin intihar davranõşõnõ üzerine etkisini araştõrdõk.
Çocukluk çağõ kötü muamelesi görenler arasõnda intihar girişiminde bulunanlar, TPH-1
A218C polimorfizminde C/C aleline sahip olanlar arasõnda A/A ve A/C alellerine sahip
olanlardan istatistiksel anlalõlõğõ sõnõrda olarak daha fazlaydõ. Erkeklerde ÇÇKK ve
MAO-A VNTR polimorfizminin etkileşimi düşük aktiviteli alele sahip olanlarda daha
intihar girişiminde artõş ile ilişkili bulundu ama istatistiksel olarak anlamlõlõğõ
sõnõrdaydõ.
Çocukluk çağõ kötü muamelesinin 5-HTT-VNTR polimorfizmiyle
etkileşiminin erişkin intihar girişimi sayõsõyla ilişkisi istatistiksel olarak sõnõrdaydõ. 5HTTLPR, 5-HTT-VNTR, ve kadõnlarda MAO-A polimorfizmlerinin istatistiksel olarak
anlamlõ etkisi saptanmadõ.
Caspi ve ark., yaşamõn ilk on yõlõ süresince görülen çocukluk çağõ kötü
muamelesi ve 5-HTTLPR arasõnda etkileşimi tarafõndan yetişkin depresyonunun
öngörülüp görülmediği test etmiştir (172). Gen-çevre etkileşimi hipoteziyle uyumlu
olarak, çocukluk çağõ kötü muamelesinin erişkin depresyonuyla ilişkisine 5-HTTLPR
tarafõndan anlamlõ olarak aracõlõk edildiğini göstermiştir. Etkileşim, çocukluk çağõ kötü
muamelesinin erişkin çağõ depresyonunu öngörüsünün sadece bir s aleli taşõyan bireyler
arasõnda olduğunu fakat l/l homozigotlar arasõnda olmadõğõnõ gösterdi. Ayrõca
nörotransmitter metabolize eden MAOA enzimini kodlayan gendeki varyasyonlarõn,
çocuklarda kötü muameleye hassasiyete aracõlõk ettiğini göstermiştir (172). Bu
düşünceye göre erken çocukluk travmalarõ hem intihar diyatezine katkõda bulunur
(intihara eğilimi artõrõr), hem de istismar hatõralarõnõ canlandõran olaylar vasõtasõyla
stresör olarak rol oynayabilir (173).
Bizim çalõşmamõzda literatürden farklõ olarak 5-HTTLPR ve ÇÇKK arasõnda
intihar girişimi üzerine etki saptamadõk, fakat bulgularõmõz MAO-A polimorfizminde
Caspi ile benzerdir (172). Bulgularõmõzõn istatistiksel anlamlõlõğõnõn düşük olmasõ
örneklem büyüklüğümüzün yetersiz olmasõndan kaynaklanabilir.
71
72
İntihar davranõşõ ile serotonerjik korelasyonlar, psikiyatrik bozuklukla ilişkisine
bakõlmaksõzõn eşit olarak güçlü görünmektedir. Bu nedenle, intihar kurbanlarõnõn
beyinlerinde
serotonerjik
tetiklenmesinden çok, intihar
abnormallikler,
psikiyatrik
hastalõk
tarafõndan
davranõşõna yatkõnlõkla ilişkili olabilir. Serotonerjik
sistem aktivite düzeyinin zamanla önemli ölçüde stabilite göstermesi ve önemli
miktarda genetik kontrol altõnda olmasõ gözlemlerine dayanarak, intihar ile ilişkili
serotonerjik korelasyonlarõn intihar davranõşõna diyatez veya hassasiyetle ilişkili olduğu
öne sürülmüştür. Ayrõ büyütülen maymunlarõn anneleri tarafõndan büyütülenlerle
karşõlaştõrõldõklarõ zaman, yetişkinlik boyunca sabit kalan daha düşük düzeyde bir
serotonerjik aktiviteye sahip olmalarõ genetik ve çevre etkileşimlerini gösterir. Ayrõ
yetiştirilen maymunlarõn arasõnda serotonerjik aktivite düzeyleri değişmemiştir; her bir
maymunun aktivitesi karşõlaştõrõlabilir bir oranda azalmõştõr (131). Bu nedenle,
yetiştirmenin etkileri genetik etkilerin üzerine superimpoze olmuştur. Çocukluk kötüye
kullanõmõ öyküsünün verilmesi erişkin yaşamda intihar davranõşõ için daha büyük bir
riskle ilişkilidir, maymun çalõşmasõndan yola çõkarak, çocuk kötüye kullanõmõ
serotonerjik fonksiyonu daha düşük bir düzeyde ayarlar ve erişkin yaşamõ boyunca
sabit kalan ve intihar davranõşõ riskinin artmasõna yardõm eden, bu biyokimyasal etkiye
sebep olmasõ muhtemeldir.
İntihar davranõşõna genetik yatkõnlõğõn olmasõ çevresel faktörlerin önemini hiçbir
şekilde dõşlamaz. Bazõ genetik faktörler sadece belirli çevrelerde kendi kendilerine
ekprese olurlar. Benzer şekilde, bazõ çevreler belirli genetik yapõlara aktif bir katkõ
yapar. Genom ve çevre böylece çeşitli yollarla karşõlõklõ ilişki içindedir ve birinin
diğerine etkisi konusunda tanõmlayõcõ konuşmak çok zordur. Özellikle bazõ genetik
özellikler ve davranõş patternlerinin birçok çevresel etki ile (multifaktöriyel) karşõlõklõ
etkileşim içinde olan pek çok genetik faktörle (poligenetik olarak) yakõn ilişkili
olduğunun doğru olmasõ gibi. Bu nedenle intihar davranõşõnõn poligenetik multifaktöryel
etyolojisi olduğunu düşünmek daha doğrudur (175).
Sonuç olarak, intiharla ilgili olarak toplam üç faktörün etkileşimi mevcuttur:
başlõca çevresel faktörler (ör. stres faktörleri), başlõca genetik faktörler ve verilen bir
kişide şimdiye kadar gelişimi boyunca çevresel ve genetik faktörlerin karşõlõklõ
etkileşiminden oluşur. Bir bireyin genelde sosyal desteği ve geri planõ ( background)
büyüme basamaklarõ süresince oluşacaktõr ve daha fazla gelişme sadece çevresel
faktörlere değil genetik faktörlere de bağlõdõr.
72
73
Bu çalõşmada, TPH-1 A218C, 5-HTTLPR, 5-HTT intron 2 VNTR, MAO-A
intron 7 VNTR polimorfizmleri ve intihar girişimi arasõnda direk ilişki olmadõğõ
gözlendi.Bunun yanõ sõra endişe verici yaşam olaylarõ, sosyal zorluklar ve çocukluk çağõ
kötüye kullanõmõ gibi çevresel etkenlerle bu polimorfizmlerin etkileşime girmesinin
intihar davranõşõ ve intihar girişimi sayõsõnõ etkileyebildiği görüldü. Çalõşma
bulgularõmõz bir gen-çevre etkileşimi hipotezini destekler niteliktedir.
73
74
6.SONUÇ
1. Süleyman Demirel Üniversitesi Tõp Fakültesi Araştõrma ve Uygulama Hastanesine
intihar girişimi nedeniyle başvuran 18 yaş üzeri hastalarõnõn sosyodemoğrafik özellikleri
diğer çalõşmalarla uyumluydu. En sõk rastlanan klinik tanõ depresif bozukluklardõ (%62)
ve hastalarõn %79.7’si ilaç ve zehirli maddeleri kullanarak intihar girişiminde
bulunmuştu.
2.TPH-1 C/C homozigot oranõ A aleli taşõyanlarla karşõlaştõrõldõğõnda intihar grubunda
kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlõ derecede daha yüksek bulundu.
3.İntihar grubunda erkeklerde MAO-A intron 7 VNTR polimorfizminde yüksek
aktiviteli alellerin oranõ kontrol grubundan daha yüksekti fakat istatistiksel olarak
anlamlõ değildi.
4.Serotonin transporter genin 5-HTTLPR polimorfizminin s aleli taşõyõcõlarõnõn, ll
homozigot hastalardan her üç grupta da daha yüksek Beck depresyon ölçeği puanlarõna
sahip olduklarõ görülmüştür. İntihar grubu hastalarõndaki fark istatistiksel olarak
anlamlõydõ.
5.Tüm gruplarõ içeren populasyonda yaptõğõmõz regresyon analizinde, endişe verici
yaşam olaylarõyla 5-HTTLPR polimorfizminin etkileşiminin S aleli taşõyan bireylerde
intihar davranõşõnõ arttõrdõğõ ancak sõnõrda bir istatistiksel anlamlõlõğa sahip olduğu
görüldü.
6.İntihar girişimi sayõsõ üzerine endişe verici yaşam olaylarõnõn etkisi S aleline sahip
bireylerde LL aleline sahip olanlardan istatistiksel anlamlõ olarak daha yüksekti.
7.Sosyal zorluklarla serotonerjik genlerin etkileşiminin intihar davranõşõ ile ilişkisi
istatistiksel olarak anlamlõ değildi.
8.İntihar girişimi sayõsõ üzerine sosyal zorluklar ve 5-HTT intron 2 VNTR
polimorfizminin etkileşiminde 10/10 ve 10/12 alelleri istatistiksel anlamlõ olarak intihar
girişimi sayõsõnõ arttõrmaktaydõ.
9.MAO-A intron 7 VNTR polimorfizminin sosyal zorluklarla etkileşiminin kadõnlarda
düşük ve intermediate aktiviteli alellerde intihar girişimi sayõsõnõ istatistiksel anlamlõ
olarak arttõrdõğõ, erkeklerde ise istatistiksel anlamlõlõğõ sõnõrda olduğu bulundu.
10.İntihar girişimi ile çocukluk çağõ kötüye kullanõmõnõn ilişkisinde, TPH-1 A218C
polimorfizmi CC aleli intihar davranõşõnda artõş ile ilişkiliydi fakat istatistiksel
anlamlõlõğõ sõnõrdaydõ.
74
75
11.İntihar girişimi sayõsõ üzerine çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ ile 5-HTT intron 2
VNTR polimorfizminin etkileşiminde 10/10 ve 10/12 alelleri intihar girişimi sayõsõnõ
arttõrmaktaydõ fakat bu artõşõn istatistiksel olarak anlamlõlõğõ sõnõrdaydõ.
12.Çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ ve erkeklerde MAO-A intron 7 polimorfizminin
etkileşiminde düşük aktiviteli alelin intihar davranõşõnõ istatistiksel olarak sõnõrda
arttõrdõğõ bulundu.
13.Bu çalõşmanõn sonucu, intiharla ilgili olarak toplam üç faktörün etkileşiminin
bulunduğu şeklindedir; başlõca çevresel faktörler (ör. stres faktörleri), başlõca genetik
faktörler ve bireyin gelişimi boyunca çevresel ve genetik faktörlerin karşõlõklõ
etkileşimi. Bulgularõmõz muhtemelen çok sayõda genin küçük etki miktarlarõyla çevresel
etkenlerle etkileşime girdiği ve intihar davranõşõnda etkili olduğu yönündedir.
75
76
7.ÖZET
İntihar ciddi bir toplum sağlõğõ sorunudur ancak etyolojisi henüz tam olarak
netleşmemiştir. Çalõşmalar intiharõn etyolojisinde çevresel ve genetik faktörlerin birlikte
rol aldõğõnõ göstermektedir. Yaşam olaylarõ ve sosyal zorluklar gibi çevresel faktörler ile
genlerin muhtemel karşõlõklõ etkileşimine oldukça az dikkat harcanmõştõr. Bu çalõşmada,
serotonerjik sistemin önemli basamaklarõnda yer alan sõrasõyla serotonini sentezleyen
(Triptofan hidrokslaz 1;TPH-1), serotoninin sinaptik araklõkta nöral transmisyonunda
rol alan (Serotonin transporter; 5-HTT) ve serotonini yõkõma uğratan (Monoamin
oksidaz A; MAO-A) 3 gendeki toplam 4 adet polimorfizmi inceleyerek intihar
girişiminde bulunan hastalarda serotonerjik sistem disfonksiyonu ve çevresel faktörler
arasõndaki karşõlõklõ etkileşimi araştõrmayõ amaçladõk.
Çalõşmaya intihar girişiminde bulunan bireyler, depresyon tanõsõ almõş ancak
intihar girişiminde bulunmamõş hastalar ve sağlõklõ kontrol grubu olmak üzere 3 grup
denek alõndõ. Bireylerin, polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemiyle TPH-1 A218C,
5-HTTLPR ve 5-HTT intron 2 VNTR ve MAO-A intron 7 VNTR polimorfizmlerine
bakõldõ. Psikiyatrik değerlendirmelerini ve psikososyal durumlarõnõ değerlendirmek
üzere SCID-I, Hamilton depresyon değerlendirme ölçeği, Beck depresyon ölçeği, Beck
anksiyete ölçeği, Beck umutsuzluk ölçeği, impulsivite ölçeği, çok boyutlu algõlanan
sosyal destek ölçeği, intihar niyeti ölçeği, çocukluk çağõ ihmal ve kötüye kullanõm
ölçeği, endişe verici yaşantõlar listesi, sosyal problem anketi uygulandõ. İntihar davranõşõ
üzerine çevresel etkenler ve serotonin sisteminde yer alan genlerin etkileşimi inceledi.
Çalõşmanõn sonucunda TPH-1 C/C homozigot oranõ A aleli taşõyanlarla
karşõlaştõrõldõğõnda intihar grubunda kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlõ
derecede daha yüksek bulundu. İntihar grubunda erkeklerde MAO-A intron 7 VNTR
polimorfizminde yüksek aktiviteli alellerin oranõ kontrol grubundan daha yüksekti fakat
istatistiksel olarak anlamlõ değildi. Serotonin transporter genin 5-HTTLPR
polimorfizminin S aleli taşõyõcõlarõnõn, LL homozigot hastalardan her üç grupta da daha
yüksek Beck depresyon ölçeği puanlarõna sahip olduklarõ görüdü. İntihar grubu
hastalarõndaki fark istatistiksel olarak anlamlõydõ. Tüm gruplarõ içeren populasyonda
yaptõğõmõz regresyon analizinde, endişe verici yaşam olaylarõyla 5-HTTLPR
polimorfizminin etkileşiminin S aleli taşõyan bireylerde intihar davranõşõnõ arttõrdõğõ
ancak sõnõrda bir istatistiksel anlamlõlõğa sahip olduğu görüldü. İntihar girişimi sayõsõ
76
77
üzerine endişe verici yaşam olaylarõnõn etkisi S aleline sahip bireylerde LL aleline sahip
olanlardan istatistiksel anlamlõ olarak daha yüksekti.
Sosyal zorluklarla serotonerjik genlerin etkileşiminin intihar davranõşõ ile ilişkisi
istatistiksel olarak anlamlõ değildi. İntihar girişimi sayõsõ üzerine sosyal zorluklar ve 5HTT intron 2 VNTR polimorfizminin etkileşiminde 10/10 ve 10/12 alelleri istatistiksel
anlamlõ olarak intihar girişimi sayõsõnõ arttõrmaktaydõ. MAO-A intron 7 VNTR
polimorfizminin sosyal zorluklarla etkileşiminin kadõnlarda düşük ve intermediate
aktiviteli alellerde intihar girişimi sayõsõnõ istatistiksel anlamlõ olarak arttõrdõğõ,
erkeklerde ise istatistiksel anlamlõlõğõn sõnõrda olduğu bulundu.
İntihar girişimi ile çocukluk çağõ kötüye kullanõmõnõn ilişkisinde, TPH-1 A218C
polimorfizmi CC aleli intihar davranõşõnda artõş ile ilişkiliydi fakat istatistiksel
anlamlõlõğõ sõnõrdaydõ. İntihar girişimi sayõsõ üzerine çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ ile
5-HTT intron 2 VNTR polimorfizminin etkileşiminde 10/10 ve 10/12 alelleri intihar
girişimi sayõsõnõ arttõrmaktaydõ fakat bu artõşõn istatistiksel olarak anlamlõlõğõ sõnõrdaydõ.
Çocukluk çağõ kötüye kullanõmõ ve erkeklerde MAO-A intron 7 polimorfizminin
etkileşiminde düşük aktiviteli alelin intihar davranõşõnõ istatistiksel olarak sõnõrda
arttõrdõğõ bulundu.
Bu çalõşmanõn sonucu, intiharla ilgili olarak toplam üç faktörün etkileşiminin
bulunduğu şeklindedir; başlõca çevresel faktörler (ör. stres faktörleri), başlõca genetik
faktörler ve bireyin gelişimi boyunca çevresel ve genetik faktörlerin karşõlõklõ
etkileşimi. Bulgularõmõz muhtemelen çok sayõda genin küçük etki miktarlarõyla çevresel
etkenlerle etkileşime girdiği ve intihar davranõşõnda etkili olduğu yönündedir.
77
78
8.SUMMARY
Suicide is an important public health problem, but etiyoloji of suicide not exactly
definited. Studies indicated that genetic and environmental factors interplay together in
the etiyoloji of suicide. So far little attention has been paid to the possible interplay of
genes with environmental factors such as life events and social adversity. The aim of
our study was to investigate interaction of serotonerjic system dysfunction and
environmental factors in suicide attempters by researching 4 polymorphisms in three
genes related to the serotonergic system that involved in synthesis of serotonin
(tryptophan hydroxylase; TPH ), involved in serotonergic neurotransmission (serotonin
transporter;5-HTT) and involved in serotonin catabolism (monoaminoxidase; MAO-A).
The sample consisted of individuals who had made suicide attemts, individuals
who had take diagnose of depression but had not made suicide, and healtly controls.
TPH-1 A218C, 5-HTTLPR, 5-HTT intron 2 VNTR and MAO-A intron 7 VNTR
polymorphisms were genotyped. SCID-I, Hamilton depression rating scale-21, Beck
depression inventory, Beck anxiety inventory, Beck hopelessness inventory, impulsivity
scale, social support questionnaire, suicide intent scale, childhood abuse and neglect
questionnaire, social problem questionnaire, list of threatening experiments applied to
participates. İnteraction of genes involved in serotonerjic system and environmental
factors was investigated in the suicidal behavior.
In the result of our study, TPH-1 A218C polymorphism C/C homozygotes
individuals higher than carriers of an A allele in the suicide group than controls. In the
suicide group, among men induviduals, MAO-A intron 7 VNTR polymorphism’s high
activity allels ratio higher than low activity allels but did not significant. In the 5HTTLPR polymorphism showed that S allel cariers have higher Beck depression
inventory scores than LL homozygotes, but only in the suicide group scores was
significant. The interaction showed that the effect of life events on the suicide attempt
was stronger induviduals carrying an S allele than among LL homozygotes but
interaction was marginally significant. The effect of life events on suicide attempt
number was significantly higher induviduals carrying an S allele than among LL
homozygotes.
The interaction of social adversity with serotonergic genes on the suicide attempt
was not significant. The interaction of social adversity with 5-HTT intron 2 VNTR
78
79
polymorphism on the suicide attempt numbers was significantly stronger 10/10 and
10/12 allels cariers than 12/12 homozygotes. The interaction of social adversity with
MAO-A intron 7 VNTR polymorphism on the suicide attempt numbers was sinificantly
stronger low and intermediate activity allels than high activity allels in women but in
men interaction was slightly significant.
The interaction showed that the effect of childhood abuse and neglect on the
suicide attempt was marginally significant induviduals carrying an TPH-1 CC allele.
The interaction of childhood abuse and neglect with 5-HTT intron 2 VNTR
polymorphism on the suicide attempt numbers was marginally sinificantly on 10/10 and
10/12 allels. The interaction of childhood abuse and neglect with MAO-A intron 7
VNTR polymorphism on the suicide attempt numbers was marginally sinificantly on
low activity allels in men.
The result of our study with respect to suicide, there is an interaction of all three
factors: mainly environmental factors, mainly genetic factors and the already formed
inter-relationship of genetic factors and the environment throughout the development of
a given person to date. Our resuls are towards, that many genetic factor, which interact
with numerous environmental effects contributes to suicide probably by small effect
size.
79
80
9.KAYNAKLAR
1 World Health Organization. World Health Report 2000. Health Systems: Improving Performance.
World Health Organization: Geneva, 2000.
2 Shields LB, Hunsaker DM, Hunsaker JC 3rd (2005) Suicide: A Ten Year Retrospective Review of
Kentucky Medical Examiner Cases. J Forensic Sci, 50(3): 613-617.
3 Sayõl I, Özgüven HD (2002) Suicide and Suicide Attempts in Ankara in 1998: Results of the WHO/
EURO Multicentre Study of Suicidal Behaviour. Crisis, 23(1): 11- 16.
4 Mann JJ (2002) A Current Perspective of Suicide and Attempted Suicide.Ann Intern Med,136:302-311.
5 Suominen K, Isometsa E, Suokas J, Haukka J, Achte K, Lonnqvist J. Completed suicide after a suicide
attempt: a 37-year follow-up study. Am J Psychiatry 2004; 161: 562–563.
6 Phillips MR, Li X, Zhang Y. Suicide rates in China, 1995–1999.Lancet 2002; 359: 835–840.
7 Bertolote JM, Fleischmann A. Suicidal behavior prevention: WHO perspectives on research. Am J Med
Genet C Semin MedGenet 2005; 133: 8–12.
8 Welch S (2001) A Review of the Literature on the Epidemiology of Parasuicide in the General
Population. Psychiatric Services, March Vol. 52, No. 3.
9 Özgüven HD, Sayil I (2003) Suicide Attempts in Turkey: Results of the WHO-EURO Mufticentre Study
on Suicidal Behaviour. Can J Psychiatry, 48: 324-329.
10 Coşar B, Koçal N, Arõkan Z, Işõk E (1997) Suicide Attempts Among Turkish Psychiatric Patients.
Can J Psychiatry, 42(10): 1072-1075.
11 A. Marusic, A. Farmer, Towards a new classification of risk factors for suicide behaviour: genetic,
environmental and their interactions, Crisis 22 (2001) 43–46.
12 P. McGuffin, A. Marusic, A. Farmer, What can psychiatric genetics offer suicidology? Crisis 22
(2001) 61–65.
13 Mann JJ. A current perspective of suicide and attempted suicide.Ann Intern Med 2002; 136: 302–311.
14 Mann JJ, Apter A, Bertolote J, Beautrais A, Currier D, Haas A et al. Suicide prevention strategies: a
systematic review. JAMA 2005;294: 2064–2074.
15 Zimmerman M, Lish JD, Lush DT, Farber NJ, Plescia G, Kuzma MA. Suicidal ideation among urban
medical outpatients. J Gen Intern Med 1995; 10: 573–576.
16 Courtet P, Jollant F, Castelnau D, Buresi C, Malafosse A. Suicidal behavior: relationship between
phenotype and serotonergic genotype. Am J Med Genet C Semin Med Genet 2005; 133: 25–33.
17 Leboyer M, Slama F, Siever L, Bellivier F. Suicidal disorders: a nosological entity per se? Am J Med
Genet C Semin Med Genet 2005; 133: 3–7.
18 Denning DG, Conwell Y, King D, Cox C (2000): Method choice, intent, and gender in completed
suicide. Suicide Life Threat Behav 30:282–288.
19 Dumais A, Lesage AD, Alda M, Rouleau G, Dumont M, Chawky N et al. Risk factors for suicide
completion in major depression: a case-control study of impulsive and aggressive behaviors in men. Am J
Psychiatry 2005; 162: 2116–2124.
20 Heikkinen M, Aro H, Lonnqvist J: Recent life events, social support and suicide. Acta Psychiatr Scand
(Suppl) 1994; 377:65-72.
21. Stack S: Suicide: a 15-year review of the sociological literature. Part II: modernization and social
integration perspectives. Suicide Life Threat Behav 2000; 30:163-176.
22. Heikkinen A, Aro H, Lonnqvist J: Recent life events, social support and suicide. Acta
Psychiatrica Scandinavica 1994; 377(Suppl.): 65-7.
23. Kposowa AJ: Unemployment and suicide: a cohort analysis of social factors predicting
suicide in the US National Longitudinal Mortality Study. Psychol Med 2001; 31:127-138.
24. Heikkinen ME, Isometsa ET, Marttunen MJ, Aro HM, Lonnqvist JK: Social factors in suicide. Br J
Psychiatry 1995; 167:747-753.
25. Gould MS, Fisher P, Parides M: Psychosocial risk factors of child and adolescent completed suicides.
Arch Gen Psychiatry 1996; 53:1155- 1162.
26. Crepet P, Caracciolo S, Fabbri D: Suicidal behavior and community mental health care in EmuliaRomegne. Omega 1996; 33:179-191
27. Dilsiz A, Dilsiz F, Ökten F: İntihar davranõşõ: Demografik özellikler ve risk faktörleri. İzmir
28 Wilson SH, Walker GM: Unemployment and health: a review. Public Health 1993; 107:153-162.
29 Hawton K,Catalan J: Attempted s uicide: a practical guide to its nature and management. B
30 Milne S, Matthews K, Ashcroft GW: Suicide in Scotland 1988-1989, psychiatric and physical
morbidity according to primary care case notes. Br J Psychiatry 1994; 165:541-544.
31 Babaoğlu G: Psikiyatride intihar, psikiyatrik hastalarda intihar davranõşõ, kronik intihar
80
81
davranõşõnõn değerlendirilmesi. Yayõmlanmamõş Uzmanlõk Tezi, Bakõrköy Ruh ve Sinir Hastalõklarõ
Hastanesi, 4. Psikiyatri Birimi, İstanbul, 1990.
32 Asberg M, Traskman L, Thoren P. 5-HIAA in the cerebrospinal fluid. A biochemical suicide
predictor? Arch Gen Psychiatry 1976; 33: 1193–1197.
33 Brent DA, Perper JA, Allman C (1987) Alcohol, Firearms, and Suicide Among Youth: Temporal
Trends in Allegheny County, PA. 1960- 1983. J Am Medical Association, 257: 3369-3372.
34 Katarina S, Margot A, Agneta O (2004) Sex Differences in Risk Factors for Suicide After
Attempted Suicide. Soc Psychiatry Epidemiol, 39: 113- 120.
35 Cantor CH, Baume PJ (1998) Access to Methods of Suicide: What Impacts, Aust NZJ
Psychiatry 31:8-14
36 Kapur S, Mieczkowski T, Mann JJ (1992) An-tidepressant Medications and the Relative Risk of
Suicide Attempt and Suicide. JAMA, 268: 3441-3445.
37 Stravynski A, Boyer R (2001) Loneliness in Relation to Suicide Ideation and Parasuicide: A
Population-Wide Study. Suicide Life Threat Behav Spring, 31(1):32-40.
38 Batõgün AD (2005) İntihar olasõlõğõ: Yaşamõ Sürdürme Nedenleri, Umutsuzluk ve Yalnõzlõk Açõsõndan
Bir İnceleme. Türk Psikiyatri Dergisi, 16(1): 29-39.
39 Sorias O: Sosyal destek kavramõ. Ege Üniversitesi Tõp Fakültesi Dergisi 1988a; 27:353-357.
40. Sorias O: Sosyal destek ve ruh sağlõğõ. Ege Üniversitesi Tõp Fakültesi Dergisi 1988b; 27:359-363,
41. Spitzer A, Bar T,Golander H:Social support: How does it realy work?JAdv Nursing 1995;22:850-854.
42 Sağõnç H, Kuğu N, Akyüz G, Doğan O: Yatarak tedavi gören hastalarda intihar öyküsünün
araştõrõlmasõ. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2000; 1:78-82.
43 Kendler KS, Kuhn J, Prescott CA. The interrelationship of neuroticism, sex, and stressful life events in
the prediction of episodes of major depression. Am J Psychiatry. 2004 Apr;161(4):631-6.
44 Tennant C. Life events, stress and depression: a review of recent findings.
Aust N Z J Psychiatry. 2002 Apr;36(2):173-82. Review.
45 Brodsky BS, Stanley B: Developmental effects on suicidal behavior: The role of abuse in childhood.
Clin Neurosci Res 2001; 1:331-336.
46 Ellison CG (1991) Religious Involvement and Subjective Well-being. Journal of Health and Social
Behaviour, 32(1): 80-99.
47 Levin JS, Vanderpool HY (1987) Is Frequent Religious Attendance Really Conducive to Better
Health? Toward an Epidemiology of Religion. Soc Sci Med, 24(7): 589 -600.
48 A. Marusic, A.Farmer, Towards a new classification of risk factors for suicide behaviour: genetic,
environmental and their interactions, Crisis 22 (2001) 43-46
49 Fleischmann A, Bertolote JM, Belfer M, Beautrais A. Completed suicide and psychiatric diagnoses in
young people: a critical examination of the evidence. Am J Orthopsychiatry 2005; 75: 676–683.
50 Mann JJ. Neurobiology of suicidal behaviour. Nat Rev Neurosci 2003; 4: 819–828.
51 C. J. Tang, A. D. Lopez, Lancet 349, 1498 (1997).
52. G. W. Brown, Soc. Psychiatry Psychiatr. Epidemiol. 33, 363 (1998).
53. K. S. Kendler, L M. Karkowski, C. A. Prescott, Am. J. Psychiatry 156, 837 (1999).
54. R. C. Kessler, Annu. Rev. Psychol. 48, 191 (1997).
55. D. S. Pine, P. Cohen, J. C. Johnson, J. S. Brook, J. Affect. Disorders 68, 49 (2002).
56. E. J. Costello et al., Biol. Psychiatry 52, 529 (2002).
57. S. M. Monroe, A. D. Simons, Psychol. Bull. 110, 406 (1991).
58 K. S. Kendler et al., Am. J. Psychiatry 152, 833 (1995).
59 Baud P. Personality traits as intermediary phenotypes in suicidal behavior: genetic issues. Am J Med
Genet C Semin Med Genet 2005; 133: 34–42.
60 Turecki G. Dissecting the suicide phenotype: the role of impulsive-aggressive behaviours. J Psychiatry
Neurosci 2005; 30: 398–408.
61 Van Heeringen K. (2003) The Neurobiology of Suicide and Suicidality. Can J Psychiatry, 48: 292-300.
62 Mann JJ, Waternaux C, Haas GL, Malone KM. Toward a clinical model of suicidal behavior in
psychiatric patients. Am J Psychiatry 1999;156:181–9.
63 Van Heeringen C. Understanding suicidal behaviour: the suicidal process approach to research,
treatment and prevention. Chichester (UK): Wiley; 2001.
65 Williams JMG, Pollock L. Psychological aspects of the suicidal process. In: Van Heeringen C, editor.
Understanding suicidal behaviour: the suicidal process approach to research, treatment and prevention.
Chichester (UK): Wiley; 2001.
66 Åsberg M, Träskman L, Thoren P. 5-HIAA in the cerebrospinal fluid. A biochemical suicide
predictor? Arch Gen Psychiatry 1976;33:1193–7.
81
82
67. Nordström P, Samuelsson M, Åsberg M, Träskman-Bendz L, Aberg-Wistedt A, Nordin C. CSF 5HIAA predicts suicide risk after attempted suicide. Suicide Life Threat Behav 1994;24:1–9.
68. Mann JJ. The neurobiology of suicide. Nat Med 1998;4:25–30.
69. Mann JJ, Malone KM. Cerebrospinal fluid amines and higher lethality suicide attempts in depressed
patients. Biol Psychiatry 1997;41:162–71.
70. Pandey GN, Pandey SC, Janicak PG, Marks RC, Davis JM. Platelet serotonin-2 receptor binding sites
in depression and suicide. Biol Psychiatry 1990;28:215–22.
71. Pandey GN, Pandey SC, Dwivedi Y, Sharma RP, Janicak PG, Davis JM. Platelet serotonin-2
receptors: a potential biological marker for suicidal behavior. Am J Psychiatry 1995;152:850–5.
72. Mann JJ, McBride PA, Brown P, Linnoila M, Leon AC, DeMeo M, and others. Relationship between
central and peripheral serotonin indexes in depressed and suicidal psychiatric inpatients. Arch Gen
Psychiatry 1992;49:442–6.
73. Audenaert K, Van Laere K, Dumont F, Slegers G, Mertens J, Van Heeringen C, and others.
Decreased frontal serotonin 5-HT2a receptor binding index in deliberate self-harm patients. Eur J Nucl
Med 2001;28:175–82.
74. Virkkunen M, Goldman D, Nielsen DA, Linnoila M. Low brain serotonin turnover rate (low CSF 5HIAA) and impulsive violence. J Psychiatry Neurosci 1995; 20: 271–275.
75. Van Heeringen C, Audenaert K, Van de Wiele L, Verstraeten A. Cortisol in violent suicide
attempters: association with monoamines and personality. J Affect Disord 2000;60:181–9.
76. Roy A, Karoum F, Pollack S. Marked reduction in indexes of dopamine metabolism among patients
with depression who attempt suicide. Arch Gen Psychiatry 1992;49:447–50.
77 Placidi GP, Oquendo MA, Malone KM, Huang YY, Ellis SP, Mann JJ. Aggessivity, suicide attempts
and depression: relationship to cerebrospinal fluid monoamine metabolite levels. Biol Psychiatry
2001;50:783–91.
78. Bergquist J, Träskman-Bendz L, Lindstrom M, Ekman R. Suicide attempters having
immunoglobuline G with affinity for dopamine in the cerebrospinal fluid. Eur Neuropsychopharmacol
2002;12:153–8.
79. Coryell W, Schlesser M. The dexamethasone suppression test and suicide prediction. Am J Psychiatry
2001;158:748–53.
80. Arato M, Banki CM, Bissette G, Nemeroff CB. Elevated CSF CRF in suicide victims. Biol Psychiatry
1989;25:355–9.
81. Van Heeringen C, Audenaert K, Van de Wiele L, Verstraeten A. Cortisol in violent suicide
attempters: association with monoamines and personality. J Affect Disord 2000;60:181–9.
82. Golomb BA. Cholesterol and violence: is there a connection? Ann Intern Med 1998;128:478–87.
83. Brent DA, Mann JJ. Family genetic studies, suicide, and suicidal behavior. Am J Med Genet C Semin
Med Genet 2005; 133C: 13–24.
84. P. Linkkowski, V. De Maertelaer, J. Mendlewicz, Suicidal behavior in major depressive illness. Acta
Psychiatr. Scand. 72 (1985) 233-238.
85. A. Marusic, S. Roskar, R.H.Hughes, Familial study of suicide behavior among adolescents in
Slovenia, Crisis 25 (2004) 74-77
86. Roy A. Genetic and biologic risk factors for suicide in depressive disorders. Psychiatr Q 1993; 64:
345–358.
87. Statham DJ, Heath AC, Madden PA, Bucholz KK, Bierut L, Dinwiddie SH et al. Suicidal behaviour:
an epidemiological and genetic study. Psychol Med 1998; 28: 839–855.
88. Brodsky BS, Malone KM, Ellis SP, Dulit RA, Mann JJ (1997) Characteristics of Borderline
Personality Disorder Associated With Suicidal Behavior. Am J Psychiatry, 154: 1715- 1719.
89. Roy A, Segal NL, Sarchiapone M. Attempted suicide among living co-twins of twin suicide victims.
Am J Psychiatry 1995;152: 1075–1076.
90McGuffinP,MarusicA,Farmer A.What can psychiatric genetics offer suicidology?Crisis2001;22:61–65.
91. C. A. Tamminga et al., Biol. Psychiatry 52, 589 (2002).
92. Walther DJ, Peter JU, Bashammakh S, Hortnagl H, Voits M, Fink H et al. Synthesis of serotonin by a
second tryptophan hydroxylase isoform. Science 2003; 299: 76.
93. Zill P, Buttner A, Eisenmenger W, Bondy B, Ackenheil M. Regional mRNA expression of a second
tryptophan hydroxylase isoform in postmortem tissue samples of two human brains. Eur
Neuropsychopharmacol 2004; 14: 282–284.
94. Walther DJ, Bader M. A unique central tryptophan hydroxylase isoform. Biochem Pharmacol 2003;
66: 1673–1680.
82
83
95. Zill P, Buttner A, Eisenmenger W, Moller HJ, Ackenheil M, Bondy B. Analysis of tryptophan
hydroxylase I and II mRNA expression in the human brain: A post-mortem study. J Psychiatr Res 2005;
July 13 [Epub ahead of print].
96. Rotondo A, Schuebel K, Bergen A, Aragon R, Virkkunen M, Linnoila M et al. Identification of four
variants in the tryptophan hydroxylase promoter and association to behavior. Mol Psychiatry 1999; 4:
360–368.
97. Ono H, Shirakawa O, Kitamura N, Hashimoto T, Nishiguchi N, Nishimura A, et al. (2002)
Tryptophan hydroxylase immunoreactivity is altered by the genetic variation in postmortem
brain samples of both suicide victims and controls. Mol Psychiatry 7: 1127–1132
98. Mann JJ, Malone KM, Nielsen DA, Goldman D, Erdos J, Gelernter J. Possible association of a
polymorphism of the tryptophan hydroxylase gene with suicidal behavior in depressed patients. Am J
Psychiatry 1997; 154: 1451–1453.
99. Souery D, Van GS, Massat I, Blairy S, Adolfsson R, Blackwood D et al. Tryptophan hydroxylase
polymorphism and suicidality in unipolar and bipolar affective disorders: a multicenter association study.
Biol Psychiatry 2001; 49: 405–409.
100. Abbar M, Courtet P, Bellivier F, Leboyer M, Boulenger JP, Castelhau D et al. Suicide attempts and
the tryptophan hydroxylase gene. Mol Psychiatry 2001; 6: 268–273.
101. Turecki G, Zhu D, Tzenova J, Lesage AD, Seguin M, Tousignant M et al. TPH and suicidal
behaviour: a study in suicide completers. Mol Psychiatry 2001; 6: 98–102.
102. Zill P, Buttner A, Eisenmenger W, Moller HJ, Bondy B, Ackenheil M. Single nucleotide
polymorphism and haplotype analysis of a novel tryptophan hydroxylase isoform (TPH2) gene in suicide
victims. Biol Psychiatry 2004; 56: 581–586.
103. De Luca V, Voineskos D, Wong GW, Shinkai T, Rothe C, Strauss J et al. Promoter polymorphism
of second tryptophan hydroxylase isoform (TPH2) in schizophrenia and suicidality. Psychiatry Res 2005;
134: 195–198.
104. Zhou Z, Roy A, Lipsky R, Kuchipudi K, Zhu G, Taubman J et al. Haplotype-based linkage of
tryptophan hydroxylase 2 to suicide attempt, major depression, and cerebrospinal fluid 5hydroxyindoleacetic acid in 4 populations. Arch Gen Psychiatry 2005; 62: 1109–1118.
105. Heils A, Teufel A, Petri S, Stober G, Riederer P, Bengel D et al. Allelic variation of human serotonin
transporter gene expression. J Neurochem 1996; 66: 2621–2624.
106. Lesch KP, Bengel D, Heils A, Sabol SZ, Greenberg BD, Petri S et al. Association of anxiety-related
traits with a polymorphism in the serotonin transporter gene regulatory region [see comments]. Science
1996; 274: 1527–1531.
107. K. P. Lesch, M. D. Creenberg, J. D. Higley, A. Bennett, D. L. Murphy, in Molecular Genetics and
the Human Personality, J. Benjamin, R. P. Ebstein, R. H. Belmaker, Eds. [American Psychiatric
Association (APA), Washington, DC, 2002], pp. 109-136.
108. Mann JJ, Huang YY, Underwood MD, Kassir SA, Oppenheim S, Kelly TM et al. A serotonin
transporter gene promoter polymorphism (5-HTTLPR) and prefrontal cortical binding in major
depression and suicide (see comments). Arch Gen Psychiatry
2000; 57: 729–738.
109. Bondy B, Erfurth A, de Jonge S, Kruger M, Meyer H. Possible association of the short allele of the
serotonin transporter promoter gene polymorphism (5-HTTLPR) with violent suicide. Mol Psychiatry
2000; 5: 193–195.
110. Courtet P, Baud P, Abbar M, Boulenger JP, Castelnau D, Mouthon D et al. Association between
violent suicidal behaviour and the low activity allele of the serotonin transporter gene. Mol Psychiatry
2001; 6: 338–341.
111. Fitch D, Lesage A, Seguin M, Trousignant M, Bankelfat C, Rouleau GA et al. Suicide and the
serotonin transporter gene. Mol Psychiatry 2001; 6: 127–128.
112. Bellivier F, Szoke A, Henry C, Lacoste J, Bottos C, Nosten-Bertrand M et al. Possible association
between serotonintransporter gene polymorphism and violent suicidal behavior in
mood disorders. Biol Psychiatry 2000; 48: 319–322.
113. Bayle FJ, Leroy S, Gourion D, Millet B, Olie JP, Poirier MF et al. 5HTTLPR polymorphism in
schizophrenic patients: further support for association with violent suicide attempts. Am J Med Genet B
Neuropsychiatr Genet 2003; 119: 13–17.
114. Courtet P, Buresi C, Abbar M, Baud P, Boulenger JP, Castelnau D et al. No association between
non-violent suicidal behavior and the serotonin transporter promoter polymorphism. Am J MedGenet
2003; 116B: 72–76.
115. Courtet P, Picot MC, Bellivier F, Torres S, Jollant F, Michelon C et al. Serotonin transporter gene
may be involved in short-termrisk of subsequent suicide attempts. Biol Psychiatry 2004; 55:46–51.
83
84
116. Fiskerstrand CE, Lovejoy EA, Quinn JP (1999) An intronic polymorphic domain often
associated with susceptibility to affective disorders has allele dependent differential enhancer
activity in embryonic stem cells. FEBS Lett 458: 171–174
117. MacKenzie A, Quinn J (1999) A serotonin transporter gene intron 2 polymorphic region
correlated with affective disorders, has allele-dependent differential enhancer-like properties
in the mouse embryo. Proc Natl Acad Sci USA 96: 15251–15255
118. Hranilovic D, Stefulj J, Furac I, Kubat M, Balija M, Jernej B. Serotonin transporter gene promoter
(5-HTTLPR) and intron 2 (VNTR) polymorphisms in Croatian suicide victims. Biol Psychiatry 2003; 54:
884–889.
119. Schalling D, Asberg M, Edman G, Oreland L. Markers for vulnerability to psychopathology:
temperament traits associated with platelet MAO activity. Acta Psychiatr Scand 1987;76: 172–182.
120 Skondras M, Markianos M, Botsis A, Bistolaki E, Christodoulou G. Platelet monoamine oxidase
activity and psychometric correlates in male violent offenders imprisoned for homicide or other violent
acts. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci 2004; 254:380–386.
121. Brunner HG, Nelen MR, van Zandvoort P, Abeling NG, van Gennip AH, Wolters EC et al. X-linked
borderline mental retardation with prominent behavioral disturbance: phenotype,
genetic localization, and evidence for disturbed monoamine metabolism [see comments]. Am J Hum
Genet 1993; 52:1032–1039.
122. Sabol SZ, Hu S, Hamer D. A functional polymorphism in the monoamine oxidase A gene promoter.
Hum Genet 1998; 103:273–279.
123 Hotamisligil GS, Breakefield XO. Human monoamine oxidase A gene determines levels of enzyme
activity. Am J Hum Genet 1991; 49: 383–392.
124 Manuck SB, Flory JD, Ferrell RE, Mann JJ, Muldoon MF. A regulatory polymorphism of the
monoamine oxidase-A gene may be associated with variability in aggression, impulsivity, and central
nervous system serotonergic responsivity. Psychiatry Res 2000; 95: 9–23.
125 Garpenstrand H, Norton N, Damberg M, Rylander G, Forslund K, Mattila-Evenden M et al. A
regulatory monoamine oxidase a promoter polymorphism and personality traits. Neuropsychobiology
2002; 46: 190–193.
126 Jonsson EG, Norton N, Gustavsson JP, Oreland L, Owen MJ, Sedvall GC. A promoter polymorphism
in the monoamine oxidase A gene and its relationships to monoamine metabolite concentrations in CSF
of healthy volunteers. J Psychiatr Res 2000; 34: 239–244.
127 Williams RB, Marchuk DA, Gadde KM, Barefoot JC, Grichnik K, Helms MJ et al. Serotonin-related
gene polymorphisms and central nervous system serotonin function. Neuropsychopharmacology 2003;
28: 533–541.
128. Hattori E, Liu C, Zhu H, Gershon ES. Genetic tests of biologic systems in affective disorders. Mol
Psychiatry 2005; 10: 719–740.
129. D. Hamer, Science 298, 71 (2002).
130. D. L. Murphy et al., Brain Res. Bull. 56, 487 (2001).
131. A. J. Bennett et al., Mol. Psychiatry 7, 188 (2002).
132. A. R. Hariri et al., Science 297, 400 (2002).
133. A. Caspi et al., Science 297, 851 (2002).
134. A. V. S. Hill, Br. Med. Bull. 55, 401 (1999).
135. A. Caspi, K. Sugden, T.E. Moffitt, A. Taylor, I.W. Craig, H. Harrington, J. McClay, J. Mill, J.
Martin, A. Braithwaite, R. Poulton, Influence of life stress on depression: moderation by a polymorphism
in the 5-HTT gene, Science 301 (2003) 386–389.
136. JF.W. Deakin, 5-HT, antidepressant drugs and the psychosocial origins of depression, J.
Psychopharmacol. 10 (1996) 31–38.
137. A.S. New, J. Gelernter, Y. Yovell, R.L. Trestman, D.A. Nielsen, J. Silverman, V. Mitropoulou, L.J.
Siever, Tryptophan hydroxylase genotype is associated with impulsive-aggression measures: a
preliminary study, Am. J. Med. Genet. 81 (1998) 13–17.
138. Çorapçõoğlu A (1999) SCID-I Klinik versiyon, Ankara, Hekimler Yayõn Birliği Matbaasõ.
139. First MB, Spitzer RL, Gibbon M ve ark. (1997) Structured Clinical Interview for DSM-IV Clinical
Version. Washington DC, American Psychiatric Press.
140. Özkürkçügil A, Aydemir Ö, Yõldõz M ve ark. (1999) DSM IV Eksen I Bozukluklarõ İçin
Yapõlandõrõlmõş Klinik Görüşmenin Türkçe'ye uyarlanmasõ ve güvenirlik çalõşmasõ. İlaç ve Tedavi
Dergisi, 12:233-236.
141. Akdemir A, Örsel SD, Dağ İ, Türkçapar MH, İşcan N, Özbay H. Hamilton depresyon
derecelendirme ölçeği (HDDÖ)’nin geçerliği, güvenirliği ve klinikte kullanõmõ. Psikiyatri, Psikoloji,
Psikofarmakoloji Dergisi 1996; 4: 251-259
84
85
142. Schotte CKW: Construct validity of the Beck Depression Inventory in a depressive population. J
Affect Disord 1997; 46:115-125.
143. Savaşõr I, Şahin NH: Bilişsel-Davranõşçõ Terapilerde Değerlendirme: Sõk Kullanõlan Ölçekler.
Ankara, Türk Psikologlar Derneği Yayõnlarõ, 1997, s.23-33.
144. Öner N (1996) Türkiyede kullanõlan psikolojik testler. Boğaziçi Üniversitesi Yayõnlarõ, 298-305.
145. Ulusoy M, Şahin NH, Erkmen H (1998) Turkish version of the Beck Anxiety Inventory: sychometric
properties. J Cogn Psychother, 12:163-172.
146. Durak A (1994) Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) geçerlik ve güvenirlik çalõşmasõ. Türk Psikoloji
Dergisi, 9: 1-11.
147. Durak ve Palabõyõkoğlu (1994). Beck Umutsuzluk Ölçeği geçerlik çalõşmasõ.Kriz Dergisi,2:311-319.
148. Eker D, Arkar H: Çok boyutlu algõlanan sosyal destek ölçeğinin faktör yapõsõ, geçerlik ve
güvenirliği. Türk Psikoloji Dergisi 1995; 10:45-55,
149. Dilbaz N, Bayam G, Bitlis V, ve arkadaşlarõ İntihar Niyeti Ölçeği: geçerlilik ve güvenirliği. 3P
Dergisi 1995; 3: 28-31.
150. Heils, A., Teufel, A., Petri, S., Stoeber, G., Riederer, P., Bengel, D., Lesch, K.P., 1996. Allelic
variation of human serotonin transporter gene expression. J. Neurochem. 66, 2621– 2624.
151. Juha´sz, G., Zsombok, T., La´szik, A., Jakus, R., Faludi, G., So´ tonyi, P., Bagdy, G., 2003a. Despite
the general correlation of the serotonin transporter gene regulatory polymorphism (5-HTTLPR) and
platelet serotonin concentration, lower platelet serotonin concentration in migraine patients is independent
of the 5HTTLPR variants. Neurosci. Lett. 350, 56– 60.
152. Juha´sz, G., Zsombok, T., La´szik, A., Gonda, X., So´ tonyi, P., Faludi, G., Bagdy, G., 2003b.
Association analysis of 5-HTTLPR variants, 5-HT2A receptor gene 102T/C polymorphism and migraine.
J. Neurogenet. 17, 213– 240.
153. j. EVANS Neuropharmacolojy, Vol.36, No. 4/5,pp. 439-443,1997
154. Sue Z. Sabol · Stella Hu · Dean Hamer, A functional polymorphism in the monoamine oxidase A
gene promoterHum Genet (1998) 103:273–279
155. Furlong RA, Ho L, Rubinsztein JS, Walsh C, Paykel E, Rubinsztein DC (1999): Analysis of the
monoamine oxidase A (MAOA) gene in bipolar affective disorder by association studies, meta-analyses,
and sequencing of the promoter. Am J Med Genet 88:398–406.
156. Hranilovic D, Schwab SG, Jernej B, Knapp M, Lerer B, Albus M, et al. (2000) Serotonin
transporter gene and schizophrenia: evidence for association=linkage disequilibrium in
families with affected siblings. Mol Psychiatry 5: 91–95
157. L S. Aiken, S. G. West, Multiple Regression: Testing and interpreting interactions (Sage, Thousand
Oaks, CA, 1991).
158. Caspi A, Sugden K, Moffitt TE, Taylor A, Craig IW, Harrington H et al. Influence of life stress on
depression: moderation by a polymorphism in the 5-HTT gene. Science 2003; 301: 386–389.
159Kendler KS, Karkowski LM, Prescott CA. Causal relationship between stressful life events and the
onset of major depression. Am J Psychiatry. 1999 Jun;156(6):837-41.
160 Kendler KS, Kuhn J, Prescott CA. The interrelationship of neuroticism, sex, and stressful life events
in the prediction of episodes of major depression. Am J Psychiatry. 2004 Apr;161(4):631-6.
161. Kendler KS, Kuhn JW, Vittum J, Prescott CA, Riley B.The interaction of stressful life events and a
serotonin transporter polymorphism in the prediction of episodes of major depression: a replication.Arch
Gen Psychiatry. 2005 May;62(5):529-35.
162 Rujescu D, Giegling I, Sato T, Moeller HJ. A polymorphism in the promoter of the serotonin
transporter gene is not associated with suicidal behavior. Psychiatr Genet 2001; 11: 169–172.
163. Geijer T, Frisch A, Persson ML, Wasserman D, Rockah R, Michaelovsky E et al. Search for
association between suicide attempt and serotonergic polymorphisms. Psychiatr Genet 2000;10: 19–26.
164. Shen Y, Li H, Gu N, Tan Z, Tang J, Fan J et al. Relationship between suicidal behavior of psychotic
inpatients and serotonin transporter gene in Han Chinese. Neurosci Lett 2004; 372:94–98.
165. Chong SA, Lee WL, Tan CH, Tay AH, Chan AO, Tan EC. Attempted suicide and polymorphism of
the serotonin transporter gene in Chinese patients with schizophrenia. Psychiatry Res 2000; 97: 101–106.
166. Lin PY, Tsai G. Association between serotonin transporter gene promoter polymorphism and
suicide: results of a meta-analysis. Biol Psychiatry 2004; 55: 1023–1030.
167. D. S. Pine, P. Cohen, J. C. Johnson, J. S. Brook, J. Affect. Disorders 68, 49 (2002).
168. Eaves L, Silberg J, Erkanli A. Resolving multiple epigenetic pathways to adolescent depression.J
Child Psychol Psychiatry. 2003 Oct;44(7):1006-14.
169. Kendler KS, Kuhn JW, Vittum J, Prescott CA, Riley B.The interaction of stressful life events and a
serotonin transporter polymorphism in the prediction of episodes of major depression: a replication.Arch
Gen Psychiatry. 2005 May;62(5):529-35.
85
86
170. Conrad N: Where do they turn? Social support systems of suicidal high school adolescents.
JPsychosoc Nursing 1991; 29:17-19,
171. Varcarolis EM: People who contemplate suicide. Foundations of Psychiatric Mental Health
Nursing'-de, WB Saunders Company, 1998, s.727-733.
172. A. Caspi et al., Science 297, 851 (2002).
173. Brodsky BS, Stanley B: Developmental effects on suicidal behavior: The role of abuse in childhood.
Clin Neurosci Res 2001; 1:331-336.
174. Oquendo MA, Mann JJ: The biology of impulsivity and suicidality. Psychiatr Clin North Am 2000;
23:11-25.
175. J. Balazÿic, A. Marusÿicÿ / Forensic Science International 147S (2005) S1–S3 S3
176. R. Plomin, C. S. Bergeman, Behav. Brain Sci. 14, 373 (1991).
177.A. Caspi et al., Science 297, 851 (2002).
178. M. Emin ERDAL, Hasan HERKEN , Ömer BARLAS, Nurten ERDAL, Serotonin Transporter Gen
Polimorfizmi. KLİNİK PSİKİYATRİ 2000;3:192-196
179. Richard M. Denney · Helga Koch · Ian W. Craig. Association between monoamine oxidase A
activity in human male skin fibroblasts and genotype of the MAOA promoter-associated variable number
tandem repeat. Hum Genet (1999) 105 : 542–551
86
87
10.1.EK-I
Sosyal Problem Anketi
Lütfen en uygun olan cevabõ işaretleyin.
A. Barõnma (herkes cevaplar)
1. Yaşadõğõnõz evden ne kadar memnunsunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
2. Komşularõnõzla herhangi bir probleminiz var mõ?
a) Problem yok
b) Biraz problemler var
c) Oldukça problemler var
d) Aşõrõ derecede problemler var
B. İş (evin dõşõnda çalõşan herkes için)
3. Şimdiki işinizden ne kadar memnunsunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
4. İş yerinizdeki insanlardan herhangi birisi ile ilişkinizde problemleriniz var mõ?
a) Problem yok
b) Biraz problemler var
c) Oldukça problemler var
d) Aşõrõ derecede problemler var
(Ev dõşõnda işi olan ev kadõnlarõ için)
5. Hem çalõşõp hem de ev işlerini yapmaktan ne kadar memnunsunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede değilim
c) Oldukça memnun değilim
(Ücretli işi olmayanlar için: ev hanõmlarõ, emekliler, işsizler veya hastalõk nedeniyle çalõşamayan)
6. Ücretli işinizin olmamasõndan ne kadar memnun sunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
C. Maddi konular (herkes cevaplar)
7. Faturalarõnõzõ ödemekte ve diğer maddi taahhütlerinizi yerine getirmekte herhangi bir zorluk çekiyor
musunuz?
a) Hiç zorluk çekmiyorum
b) Biraz zorluk çekiyorum
c) Oldukça zorluk çekiyorum
d) Aşõrõ derecede zorluk çekiyorum
8. Maddi durumunuzdan ne kadar memnunsunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
D.Sosyal ilişkiler
9. Sizin için önemli birisiyle anlaşmakta problemleriniz var mõ? (akrabalar, eşinizin akrabalarõ, arkadaşlar
ve okul çağõnõ geçen çocuklar dahil, fakat eş veya birlikte olduğunuz kişi dahil değil)
a) Problem yok
b) Biraz problemler var
c) Oldukça problemler var
d) Aşõrõ derecede problemler var
10. Sosyal yaşamõnõzdan ne kadar memnunsunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
87
88
11. Kendinizi yalnõz hissediyor musunuz?
a) Hiçbir zaman
b) Bazen
c) Sõk sõk
12. Medeni durumunuz nedir?
a) Bekar
b) Evli/biriyle yaşõyor
c) Dul
d) Her zaman
d) Ayrõlmõş/boşanmõş
(Evli veya devamlõ bir ilişkisi olanlar için)
13. Genelde ilişkinizden ne kadar memnunsunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
14. İlişkinizde herhangi bir cinsel problem var mõ?
a) Problem yok
b) Biraz problemler var
c) Oldukça problemler var
d) Aşõrõ derecede problemler var
15. Son 6 ayda, memnuniyetsizliğinizden dolayõ eşinizden/partnerinizden ayrõlmayõ düşündünüz mü?
a) Hayõr b)Bazen
c) Çoğu kez
d) Evet, planladõm veya yeni ayrõldõm
(Evli olmayanlar veya devamlõ ilişkisi olmayanlar için)
16. Eşinizin/partnerinizin olmamasõndan ne kadar memnun sunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
(18 yaşõndan küçük çocuğu olanlar için)
17.Evde veya okulda çocuklarõnõzla ilgili herhangi bir probleminiz var mõ?
a) Hiçbir zorluk yok
b) Biraz zorluklar var
c) Oldukça zorluklar var
c) Aşõrõ derecede zorluklar var
18.Çocuklarõnõzla ilişkilerinizden ne kadar memnun sunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
(Diğer yetişkinlerle birlikte yaşayanlar için; eş hariç, diğer akrabalar veya okul yaşõnõn üzerindeki
çocuklar dahil)
19. Birlikte yaşadõğõnõz diğer yetişkinlerle herhangi bir probleminiz var mõ? (ev işlerinin paylaşõmõndaki
zorluklar da dahil)
a) Hiçbir zorluk yok
b) Biraz zorluklar var
c) Oldukça zorluklar var
d) Aşõrõ derecede zorluklar var
20.Evinizdeki bu düzenlemeden ne kadar memnunsunuz?
a) Memnunum
b) Biraz memnun değilim
d) Aşõrõ derecede memnun değilim
c) Oldukça memnun değilim
E.Diğer (herkes cevaplar)
21.Başka herhangi bir probleminiz var mõ?
a) Problem yok
b) Biraz problemler var
c) Oldukça problemler var
d) Aşõrõ derecede problemler var
Eğer varsa, lütfen belirtin
………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………….
………………………………………………………………………………………………….
88
89
10.2.Ek-II
Endişe Verici Yaşam Olaylarõ Listesi
Size geçen yõl boyunca yaşamõş olabileceğiniz olaylarla ilgili sorular yönelteceğim. Her
maddeye basitçe evet veya hayõr cevabõ verebilirsiniz. Aşağõdaki durumlar ya da
problemlerle geçmiş 12 ay boyunca hiç karşõlaştõnõz mõ?
Hayõr
Evet
Ciddi fiziksel hastalõk, yaralanma veya saldõrõya maruz
kalmanõz
Bir yakõnõnõzõn ciddi hastalõk, yaralanma veya saldõrõya
maruz kalmasõ
Anne babanõz, çocuğunuz yada eşinizin ölümü
Çok yakõn arkadaşõnõz veya hala, dayõ, amca, kuzen
veya büyük anne baba gibi akrabanõzõn ölümü
Evlilik sorunlarõna bağlõ ayrõlõk yaşamanõz
Uzun süren ve istikrarlõ bir ilişkinizin bitmesi
Yakõn arkadaş, komşu veya akrabalarla önemli problem
yaşamanõz
İşsiz olanõz veya bir aydan daha uzun süre iş aramanõza
rağmen iş bulamamanõz
İşinizden atõlmanõz
Ciddi bir maddi sõkõntõ yaşamanõz
Polisle yada mahkeme ile ilgili problemler yaşamanõz
Sizin için değerli olan bir şeyinizin çalõnmasõ yada
kaybolmasõ
89
90
10.3.Ek-III
Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği-21
1. Depresif Duygudurum (Keder, umitsizlik,
çaresizlik, değersizlik)
0 ) Yok.
1 ) Bu duygular sadece sorulduğunda ifade
ediliyor.
2 ) Bu duygular kendiliğinden sözel olarak ifade
ediliyor.
3) Bu duygular sözellestirilmiyor; yüz ifadesi,
postür, ses tonu ve ağlamaya egilim ile
anlaşõlõyor
4) Hasta bu duygularõnõ kendiliğinden sözel
olarak ya da sözel olmayan ifadelerle anlatõyor.
2. Suçluluk Duygularõ
0 ) Yok.
1 ) Kendini suçlama, insanlarõ hayal kõrõklõğõna
uğrattõğõ duygusu.
2 ) Geçmişteki hatalar veya günahlar konusunda
suçluluk veya derin düşünceler.
3) Şu anki hastalõğõ ona verilen bir cezadõr.
Suçluluk hezeyanlarõ (sanrõlar).
4) Suçlayõcõ veya küçük düşürücü sesler
duymasõ ve/veya tehdit edici görsel
halusinasyonlarõn olmasõ.
3. Suisid
0 ) Yok.
1 ) Hayatõn yaşamaya değer olmadõğõnõ
hissetmesi,
2) Ölmüş olmayõ istemesi veya kendisi ile ilgili
olasõ ölüm konusunda düşünceler.
3) İntihar fikirleri veya bunu ifade eden
hareketler.
4) İntihar girişimleri (herhangi bir ciddi girişim 4
olarak değerlendirilir).
4. Uykuya Dalmada Güçlük
0 ) Yok.
1 ) Ara sõra uyumakta güçlük çektiğinden
yakõnõyor; yarõm saatten fazla süren.
2) Geceleri uyuyamadõğõndan yakõnõyor.
5. Gece Yarõsõ Uyanma
0 ) Yok.
1 ) Hasta gece boyunca huzursuz ve rahatsõz
olduğundan yakõnõyor.
2) Gece yarõsõ uyanõyor. Gece yataktan kalkma
(tuvalet amacõyla olanlarõn dõşõnda) 2 puan
olarak değerlendirilir.
6. Sabah Erken Uyanma
0 ) Yok,
1) Sabah erken saatlerde uyanõyor ama tekrar
uyuyabiliyor .
2) Yataktan kalkarsa tekrar
uyuyamõyor.
7. Çalõşma ve Aktiviteler
0 ) Güçlük olmamasõ.
1 ) Aktiviteler, iş veya hobilerle ilişkili
yetersizlik, yorgunluk veya zayõflõk duygularõ
ve düşünceleri.
2) Aktiviteler, iş veya hobileri konusunda ilgi
kaybõ. Bu hasta tarafõndan doğrudan olarak ifade
edilebilir veya dolaylõ olarak kayõtsõz, kararsõz
ve güvensiz olarak değerlendirilebilir (işinden
veya aktivitelerinden çekilmesi gerektiğini
düşünmektedir).
3) Aktiviteleri için harcadõğõ sürede veya
üretkenliğinde azalma. Hastanede günlük işleri
dõşõndaki aktiviteleri (hastane çalõşmalarõ veya
hobileri) için günde en az 3 saat süre
ayõrmayanlar 3 puan olarak değerlendirilirler.
4) Hastalõğõ nedeniyle çalõşmayõ bõrakmasõ.
Hastanedegünlük işler dõşõnda bir aktivitede yer
almõyorsa veya günlük işlerini de yardõm
almadan yapamõyorsa 4 olarak değerlendirin.
8. Retardasyon(Düşünce ve konuşmada
yavaşlama, konsantrasyon yeteneğinin
bozulmasõ, motor aktivitede azalma)
0 ) Normal konuşma ve düşünce.
1 ) Görüşmede hafif retardasyon.
2 ) Görüşmede belirgin retardasyon.
3 ) Görüşmenin çok zor yapõlmasõ.
4 ) Tarn stupor.
9. Ajitasyon
0 ) Yok.
1 ) Durmadan kõpõrdanma.
2 ) Ellerle, saçlarla vb. oynama .
3 ) Sürekli hareket etme, hareketsiz duramama.
4 ) Ellerini ovuşturma, tõrnaklarõnõ yeme,
saclarmi cekistirme, dudaklanni õsirma.
10. Psişik Anksiyete
0 ) Sorun olmamasõ.
1 ) Subjektif gerilim ve irritabilite.
2 ) Küçük şeyler konusunda endise duyma.
3 ) Yüzünden veya konusmalarõndan endişeli
halinin belli olmasõ.
4 ) Soru sorulmadan ifade edilen korkular.
90
91
11. Somatjk Anksiyete (Anksiyeteye eşlik
eden aşağõda belirtilenler gibi fizyolojik
sorunlar:Gastrointestinal: Ağõz kurumasõ, gaz,
sindirim bozukluğu, diyare, kramplar,
geğirme; Kardiyovasküler; Palpitasyon, baş
ağrõsõ,Respiratuar: Hiperventilasyon, iç
çekme; Sõk sõk idrara çõkma; Terleme)
17. İçgörü
0 ) Depresyonda ve hasta olduğunu bilmektedir.
1 ) Hasta olduğunu bilmektedir ama nedenini
kötü beslenmeye, havanõn kötülüğüne, çok
calõşmaya, virüslara, dinlenme gereksinimine vb.
bağlamaktadõr.
2) Hasta olduğunu tamamen reddediyor.
0 ) Yok
1 ) Hafif
2 ) Orta
Gün içi degişim
3) Şiddetli
4) Çok siddetli
12.Gastrointestinal Somatik
Semptomlar
0) Yok.
1) İştah kaybõ olmasõ fakat personel õsrarõ
olmadan yeme. Karnõnda ağõrlõk hissi.
2) Personel zorlamasõ olmadan zor yeme.
Gastrointestinal semptomlarõ için ilaçlar veya
barsaklarõ için laksatifler veya ilaçlar istemesi
veya ihtiyaç duymasõ.
13. Genel Somatik Semptomlar
0 ) Yok.
1 ) Ekstremitelerde, sõrtta veya başta ağõrlõk hissi.
Sõrt ağrõlarõ, baş ağrõsõ, kas ağrõlarõ. Enerji kaybõ,
kolay yorulma.
2 ) Herhangi kesin bir şikayet
2 puanla değerlendirilir.
14. Genital Semptomlar (Libido kaybõ,
menstrüel bozukluklar gibi semptomlar)
0 ) Yok.
1 ) Hafif
2) Şiddetli
18 A
A. Sempfomlarõn sabah veya akşam
saatlerinin hangisinde daha kötü
olduğunu belirtin. Güniçi değişim
yoksa "yok"u işaretley/n.
0 ) Değişim yok.
1 ) Sabahlan daha kötü.
2) Akşamlarõ daha kötü.
18 B B. Değişim varsa şiddetini belirtin.
Değişim yoksa uyok"u işaretleyin.
0) Yok.
1) Hafif
2) Şiddetli
19. Depersonalizasyon ve
Derealizasyon Gerçekdõşõlõk duygularõ,
nihilistik düşünceler gibi
0 ) Yok
1 ) Hafif
2 ) Orta
3) Şiddetli
4) Çok şjddetli
15. Hipokondriazis
20. Paranoid Semptomlar
0 ) Y ok
1 ) Şüpheli
2 ) Referans fikirler
3 ) Referans hezeyanlar ve perseküsyonlar
0 ) Yok.
1 ) Kendi üzerine yoğunlaşma (bedensel olarak)
2 ) Sürekli sağlõğõnõ düşünme
3 ) Sõk sõk şikayet etme, yardõm isteme vb.
4 ) Hipokondriyak hezeyanlar
21. Obsesif - Kompulsif Semptomlar
0 ) Yok
1 ) Hafif
2 ) Şiddetli
16 A. Kilo Kaybõ (A'yi veya B'yi
degerlendirin) A. Tedavi öncesinde
(anamnez bulgulan)
0 ) Kilo kaybõ yok.
1 ) Hastalõğõna bağlõ olasõ kilo kaybõ
2) Kesin (hastaya göre) kilo kaybõ
3) Belirlenemeyen.
16 B. Psikiyatrist tarafmdan haftalõk ölçümlerle.
Gerçek kilo değişiklikleri saptandõğõnda:
0) Haftada 0.5 kg'dan az kilo kaybõ.
1 ) Haftada 0.5 kg'dan fazla kilo kaybõ.
2 ) Haftada 1 kg'dan fazla kilo kaybõ.
3) Belirlenemeyen.
91
Download