S A Y I — 3 / 2 0 0 5 " Tamamlanmış eğitim durumuna göre özürlü nüfus oranı verileri de genel nüfusa göre oldukça düşüktür. Özürlülerin yaklaşık % 41’i, süreğen hastalığı olanların yaklaşık % 47.10’u ilkokul mezunudur. İlkokul sonrası eğitim düzeyi ise oldukça düşüktür. Yüksek okula devam eden özürlü oranı % 2.24, süreğen hastalığa sahip olanlarda ise % 4.23’dür." BU SAYIDA NS Yargıla- 2 ması ve düșündürdükleri Avrupa İnsan hak- 3 ları Sözleșmesi 12 Nolu Protokolü İstatistiklerde Kadın Engelliler 4 ENGELLİ KADINA YÖNELİK AYRIMCILIK İNSAN HAKLARI İHLALİDİR Başbakanlık Özürlüler İdaresi tarafından 2002 Aralık ayında gerçekleştirilen "Türkiye Özürlüler Araştırması Temel Göstergeleri" isimli çalışma, Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak %12,29'unun (8.431.937 kişi) ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma, zihinsel yeti kaybı ve süregen hastalıklara sahip olarak yaşamaya çalıştığını ortaya koymaktadır. Bu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar açısından bakıldığında, bu nüfus grubunun insani gelişme açısından durumunun çok da iç açıcı olmadığını söylemek abartı olmayacaktır. engelli olmaktan hem de kadın olmaktan ötürü çifte ayrımcılığa maruz kalan engelli kadınların genellikle gözardı edildiğini ortaya koymaktadır. Özürlüler Araştırmasında yer alan istatistiki bilgiler, genel olarak Türkiye'de söz konusu nüfus grubunun özellikle ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını ve yanısıra kişisel ve siyasal haklarını kullanamadıklarını ortaya koymaktadır. Engelli bir kadın engelsiz bir kadından daha çok ayrımcılığa uğrama riskine sahiptir. Engelli kadın bağımsız ve kendi kararlarını kendisinin verebildiği bir yaşamı kurmada çifte ayrımcılıkla karşılaşabilir. Cinsiyet ve engelliliğin etkileşimine dayalı davranışların toptan etkisi, engelli erkek ve engelsiz kadına oranla engelli kadını daha az bağımsız, eğitime ve istihdama da az erişebilen bir duruma getirmektedir. Yine aynı araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçlar açısından vurgu yapılması gereken önemli bir nokta ise, bu vahim tablo içinde engelli kadınların konumudur. Türkiye'nin 2003 yılında onaylayarak Türkiye'nin iç hukukunun bir parçası haline gelen Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin uygulanmasına ilişkin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesinin hazırladığı 5 Nolu Genel Yorum, kadın engellilerin çoğu toplumda genellikle cinsiyetsiz kişiler olarak muamele gördüğünü ve hem Engelli kadına karşı ayrımcılık çeşitli biçimlerde meydana gelir ve kıyaslama standartları ilişkili olarak farklılaşır. Engelli kadın, engelsiz kadın karşısında ayrımcılık yaşayabilir. Diğer kadınlarla birlikte engelli kadınlar erkekler tarafından ayrımcılıkla karşı karşıya kalabilirler. Engelli kadınlar engelli erkekler tarafından ayrımcılığa maruz bırakılabilirler. Bu saptamadan hareketle Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, sözleşmeye taraf olan Devletleri cinsiyet ve engellilik temelinde çoklu ayrımcılığın sonuçlarını tanımaya ve karşı mücadelede bulunmaya davet eder. Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'nin hazırladığı 18 sayılı genel tavsiye, özel tedbirleri de içerecek biçimde istihdam (Madde 11), eğitim (Madde 10), sağlık hizmetleri (Madde 12) ve sosyal güvenlik (Madde 13) açısından tedbirlerin alınması ihtiyacını belirtir. Bu çerçevede Türkiye, A) Yasal ve diğer önlemleri ve yaptırımları da alarak engelli kadınlar dahil olmak üzere kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklamalıdırlar. B) Engelli kadınlar da dahil olmak üzere kadınların; erkeklerin sahip olduğu haklara eşit haklarının yasa korunmasına sahip olmasını ve yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kuruluşları aracılığıyla ayrımcılığa karşı korunmasını güvence altına almalıdır. C) Engelli kadınlar da dahil olmak üzere kadına karşı her türlü ayrımcı fiili engellemeli ve diğer bütün kamu kuruluşlarının da böyle yapmasını sağlamalıdır. D) Mevzuat da dahil olmak üzere tüm uygun tedbirleri alarak, engelli kadına karşı ayrımcılığa yol veren mevcut kanunları, düzenleme, gelenek ve uygulamaları ortan kaldırılmalı ya da değiştirmelidir. Engellilik bağlamında fırsat ve muamele eşitliğinin olmayışı, toplumsal önyargıya dayalıdır ve geçici özel tedbirlerin kullanılması yoluyla mücadele edilebilir ve değiştirilebilir. Engelli kadınların gelecek kuşaklarını artık aynı engellerle karşılaşmayacak bir Türkiye’de karşılamak hepimizin elindedir. SAYFA 2 N.S. YARGILAMASI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Bingöl’ün Genç İlçesi’ne bağlı Ardıçdibi (Arkel) Köyü’nde Haziran/2004’te meydana gelen bir tecavüz olayı, 2005 yılının ilk günlerinde basının ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının gündeminin ilk sıralarındaydı. Bölgedeki çeşitli Barolar, İnsan Hakları Derneği, Diyarbakır Kadın Merkezi, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği, SELİZ Kadın Danışma Merkezi ve Eğitim-Sen, Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamayı izleme ve mağdure N.S.’nin yanında olma kararı aldılar. Çünkü kadına yönelik şiddetin ve suçun son derece yoğun yaşandığı Türkiye’de bu tecavüz olayını diğerlerinden farklı kılan bir şeyler daha vardı... N.S. : HEM KADIN - HEM ENGELLİ Aslen Bingöl İli, Genç İlçesi nüfusuna kayıtlı olan N.S., 1983 yılında İzmir-Karşıyaka’da dünyaya geldi. Doğuştan duyma ve işitme özürlüydü. Anne ve babasının boşanması üzerine Karşıyaka Çocuk Yuvası’na, daha sonra da Buca Yetiştirme Yurdu’na yerleştirildi. Bornova Sağır ve Dilsizler Okulu’nda ortaokul ikinci sınıfa dek okudu ve 18 yaşına geldiğinde Buca Yetiştirme Yurdu’ndan ayrılarak, hasta olan dedesine bakmak üzere babası tarafından Bingöl’deki köyüne gönderildi. Dedesinin ölümünden sonra, hem gidecek bir yeri olmadığı hem de bu defa babaannesinin bakıma muhtaç olmasından dolayı yaşamına köyünde devam etti. "Gerek sağlık sistemimizdeki aksaklıklar, gerek ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyi vatandaşların sağlık hizmetlerinden eşit düzeyde yararlanmasına engel olmaktadır.Bilgi eksikliği, sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliği, ekonomik yükü, tıbbi yetersizlikler vb nedenler özürlünün yeterli, zamanında ve sürekli sağlık hizmeti almasını engellemektedir. Özürlüler araştırmasına göre özürlülerin yaklaşık % 47’si özründen dolayı herhangi bir şekilde tedavi edilmediğini bildirmiştir." N.S. bugün 23 yaşında.Yaşadığı çevrenin geleneklerine göre çoktan evlenmiş, hatta birkaç çocuk annesi olması beklenirken, engelli bir kadın olmasından ötürü, horlanan, kişisel gelişme ve mutlu olma olanakları elinden alınan, görmezden gelinen, daha doğrusu O’nun farkına varmamızın nedenindeki gibi tecavüz edilen bir hayata sahip. MAHKEMEDE DE ENGELLİ 14.07.2004 tarihinde başlayan yargılamanın dokuzuncu duruşmasına dek N.S. herhangi bir hukuki destek alamamış, yargılamanın tarafı sayılması için gereken usuli işlemleri yerine getirememiştir. Diğer tarafta ise, Genç İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polislerin aralarında topladıkları para ile sanığa avukat tutulmuş, sanık 23.11.2004 tarihli oturumda tahliye edilmiştir. Bu arada N.S.’siz görülen sekiz oturum boyunca tanıklar ve bilirkişiler dinlenmiş, diğer kanıtlar toplanmıştır. Fakat mağdurenin ifadesi, kendisi hazır bulunmasına rağmen üçüncü oturuma dek alınmamıştır. Üçüncü oturumda mahalli bir “tercüman” vasıtasıyla N.S.’nin ifadesine başvurulmuşsa da tercümanın ehil olmadığı anlaşıldığından bundan vazgeçilmiştir. Sonraki oturumdaysa N.S.’nin anlatımlarını asıl işi ayakkabı tamirciliği olan bir kişi çevirmiştir. Mahkeme N.S.’nin ifadesi olarak halen bu çeviriyi esas almaktadır. Yoksul bir aileden gelen N.S.’nin ücretli avukat tutması mümkün olamamıştır. Yargılamanın başlarında yürürlükte olan 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 138.maddesi uyarınca zanlı ya da sanığın sağır/dilsiz olması halinde kendisine talebi aranmaksızın avukat tayin edilmesine ve vekaletname aranmamasına karşın, aynı sağır/dilsiz kişinin suçun mağduru olması halinde bu müessese işletilememektedir. Bu nedenle N.S., hukuki yardım alabilmek için Bingöl Barosu Adli Yardım Bürosu’na başvurmuş, kendisine Baro tarafından bir avukat tayin edilmiştir. Fakat N.S. ve amcası Mehmet Rıza S.’nin anlatımlarına göre, görevlendirilen avukat dosyayla yeterince ilgilenmemiş, kendilerini yönlendirmemiş ve güvenlerini kaybetmiştir. (Görevlendirilen avukat bu konuda, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 179. maddesi uyarınca kendisine vekaletname verilmediği için görevini yerine getiremediğini belirtmektedir.)Bunun üzerine İnsan Hakları Derneği Bingöl Şubesi’ne başvuran N.S. ve ailesi, hukuki yardım talebinde bulunmuştur. İnsan Hakları Derneği Bingöl Şubesi’nin kamuoyuna yaptığı çağrı sonucunda, 18.02.2005 tarihli dokuzuncu oturuma katılan 10 avukat N.S.’nin vekilliğini üstlenmişlerdir. Bu oturumda, N.S.’nin davaya müdahil olarak katılımı başta olmak üzere, sağlık durumunun yeniden incelenmesi, ifadesinin uzman bir tercüman vasıtasıyla alınması ve tanıkların dinlenmesi konularındaki talepler mahkemece kabul edilmiş, böylece önemli bir ilerleme sağlanmıştır. Ancak yargılamanın en önemli eksiklerinden biri olan çeviri sorunu giderilememiştir. N.S., katıldığı duruşmalar sırasında hiçbir konuşmayı anlayamamaktadır. Kendisini doğrudan ilgilendiren yargılama O’nun bilgisi dışında yapılmakta, duruşmalarda etrafını izleyerek bir anlam çıkarmaya çalışmaktadır. Bu durum, sanığın işitme ve konuşma engeli bulunmadığı, bu sayede gelişmelere anında müdahale edebildiği dikkate alınacak olursa N.S. için çok önemli bir dezavantajdır. İster sanık ister mağdur olsun, kişinin taraf olduğu yargılamayı anlaması ve takip edebilmesi, adaletin sağlıklı gerçekleşebilmesinin bir zorunluluğudur. Fakat 1 Nisan 2005’te yürürlüğe giren 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu engelli kişilerin bu ihtiyacını tamamen görmezden gelmiştir. N.S. yargılamasında somutlaşan bu ayrımcılık, yasa koyucuların engellilerin diğer yaşam alanlarına ek olarak hak arama-kendini savunma sürecinde de diğer kişilerle fırsat eşitliğine sahip olmasına ne düzeyde önem verdiklerini göstermektedir. İNSAN HAKL ARI BÜLTENİ SAYI 2/2005 SAYFA 3 Uluslararası Belgelerde Ayrımcılık AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ—12 NOLU PROTOKOL: AYRIMCILIĞIN YASAKLANMASI, Roma 4.11.2000 Aşağıda imzası bulunan Avrupa Konseyi üyesi Devletler, Herkesin kanun önünde eşit olduğu ve eşit hukuki koruma hakkına sahip olduğu temel ilkesini gözönünde bulundurarak; 4 Kasım 1950 tarihinde Roma’da imzalanan İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözleşme (bundan sonra “Sözleşme” olarak anılacaktır) aracılığıyla ayrımcılığın genel olarak yasaklanmasını birlikte yerine getirerek, herkesin eşit olmasını sağlamak için yeni tedbirler alma kararlılığında olarak; Ayrım gözetmeme ilkesinin, makul ve haklı gerçekler söz konusuysa, tam ve etkili eşitliği sağlamak için Taraf Devletlerin önlemler almasını engellemediğini teyid ederek, Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır: Madde 1-Genel olarak ayrıncılığın yasaklanması 1. Hukuken sağlanmış tüm haklardan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka görüşler, ulusal ya da sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensubiyet, servet, doğum veya başka bir statüden kaynaklanan herhangi bir nedenle ayrım yapılmaksızın sağlanır. 2. Hiç kimse, 1. paragrafta belirtildiği şekilde hiçbir gerekçeyle, hiç bir kamu makamı tarafından ayrımcılığa maruz bırakılamaz. Madde 2-Yer bakımından uygulama 1. Her devlet, imza sırasında veya onaylama, kabul ya da katılma belgesinin verilmesi sırasında, bu Protokol’ün uygulanacağı ülkeyi veya ülkeleri belirleyebilir. 2. Her devlet, daha sonra herhangi bir zamanda, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bildirimle belirteceği başka herhangi bir ülkenin bu Protokol’ün uygulanma kapsamına alınmış olduğunu beyan edebilir. Bu ülke bakımından Protokol, bildirimin Genel Sekreter tarafından alınışından itibaren üç aylık sürenin bitmesini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girer. 3. Yukarıdaki iki fıkra uyarınca yapılan her bildirim, Genel Sekrater’e gönderilecek bir bildirim ile geri alınabilir veya değiştirilebilir. Geri alma veya değişiklik, bu bildirimin Genel Sekreter tarafından teslim alınış tarihinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girer. 4. Bu madde uyarınca yapılmış bir bildirim, Sözleşme’nin 56. TÜRKİYE 12. NOLU PROTOKOLÜ BİR AN ÖNCE ONAYLAMALIDIR! AYRIMCILIĞI ORTADAN KALDIRMANIN EN ÖNEMLİ ARAÇLARINDAN BİRİSİ, AYRIMCILIĞI YASAKLAYAN BİR MEVZUATIN VARLIĞIDIR. TÜRKİYE’DE HENÜZ AYRIMCILIK KARŞITI BİR MEVZUAT BULUNMAMAKTADIR. 12 NO.LU PROTOKOL’ÜN ONAYLANMASI, BU KONUDAKİ EKSİKLİĞİN GİDERİLMESİ İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM OLACAKTIR. maddesinin 1. fıkrasına uygun olarak yapılmış sayılır. 5. Bu maddenin 1. ve 2. fıkraları uyarınca beyanda bulunan her devlet, bu beyanda belirtilen ülke ve ülkelerle ilgili olarak, işbu Protokol’ün 1. maddesi uyarınca Sözleşme’nin 34. maddesince öngörüldüğü şekilde, gerçek kişiler, hükümet dışı kuruluşlar veya kişi gruplarınca yapılacak başvurularda Mahkeme’nin yargı yetkisini kabul ettiğini her zaman beyan edebilir. Madde 3-Sözleşmeyle Bağlantı Sözleşmeci Taraflar, bu Protokol’ün 1. ve 2. maddelerini Sözleşme’ye ek maddeler olarak kabul ederler ve Sözleşme’nin bütün hükümleri buna göre uygulanır. Madde 4-İmza ve Onay Bu Protokol, Sözleşme’yi imzalamış olan Avrupa Konseyi üyesi devletlerin imzalarına açıktır. Protokol, onaylama, kabul veya uygun bulmaya sunulacaktır. Avrupa Konseyi üyesi bir devlet, aynı zamanda veya daha önceden Sözleşme’yi onaylamadıkça, bu Protokol’ü onaylayamaz, kabul edemez veya uygun bulamaz. Onaylama, kabul veya uygun bulma belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne verilir. " Özürlülerin işgücüne katılmaları ile ilgili verilere bakıldığında yaklaşık %78’nin işgücüne dahil olmadığı görülmektedir. İşgücüne dahil olan yaklaşık % 22’lik oranın ise yalnız yaklaşık % 20’si istihdam edilmektedir. Süreğen hastalığı olanların % 23’ü işgücüne katılmakta yaklaşık % 20’si istihdam edilmektedir. Bu grupta işgücüne dahil olmayanların oranı ise yaklaşık % 77’dir. Bu durum özürlünün üretim dışı ve tamamen başkalarına bağımlı olduğunun bir göstergesidir." İSTATİSTİKLERLE ENGELLİ KADINLARA KARŞI AYRIMCILIK YORUMSUZ! Eğitim durumu açısından Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ve zihinsel özürlü nüfus % Okumayazma bilmeyen Okuma Okuma İlkokul yazma bilen yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen Ortaokul veya dengi meslek okulları Lise veya dengi meslek okulları Yüksek öğretim Türkiye 36.37 63.62 7.69 40.97 5.64 6.90 2.42 Erkek 25.75 74.22 7.95 47.21 6.98 8.98 3.10 Kadın 51.26 48.74 7.32 32.22 3.78 3.97 1.45 Süreğen hastalıklara sahip olan nüfus % Okumayazma bilmeyen Okuma Okuma yazma İlkokul yazma bilen bilen fakat bir okul bitirmeyen Ortaokul veya dengi meslek okulları Lise veya dengi meslek okulları Yüksek öğretim Türkiye 26.64 73.36 8.10 47.10 6.31 7.61 4.23 Erkek 10.16 89.84 7.42 54.41 9.50 11.43 7.07 Kadın 37.33 62.67 8.54 42.35 4.25 5.14 2.39 İşgücüne Katılım oranı açısından Ortopedik, görme,işitme, dil ve konuşma ve zihinsel özürlü nüfus % İşgücüne katılma oranı Türkiye Erkek Kadın 21.71 32.22 6.71 İşsizlik oranı 15.46 14.57 21.54 İşgücüne dahil olmayan nüfus oranı 78.29 67.78 93.29 Süreğen hastalığa sahip olan nüfus % İşgücüne katılma oranı Türkiye Erkek Kadın 22.87 46.58 7.21 İşsizlik oranı 10.77 10.28 12.84 İşgücüne dahil olmayan nüfus oranı 77.13 53.42 92.79 Sağlık hizmetlerine erişim açısından Tedavi görmeyenlerin oranı (%): Ortopedik Engelli Görme Engelli İşitme Engelli Dil ve konuşma Engelli Zihinsel Engelli Türkiye 38,84 38.60 43.61 63.02 54.08 Erkek 36.17 37.07 42.78 61.40 53.16 Kadın 42.64 40.70 44.61 65.74 55.48 İNSAN HAKLARI BÜLTENİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ TUNALI HİLMİ CADDESİ, 104/4 KAVAKLIDERE/ANKARA TEL: 0-312-466 49 13 AYRIMCILIK ÖZEL SAYISI 3/2005 Bülten Sahibi: Yusuf Alataş, Genel Başkan; Yazıişleri Müdürü: Nejat Taştan, Genel Sekreter 5000 ADET BASILMIŞTIR. ÜCRETSİZDİR FAKS: 0-312– 466 49 14 BM ENGELLİLERİN FIRSAT EȘİTLİĞİNE İLİȘKİN STANDART KURALLARIN YAȘAMA GEÇİRİLMESİ KAMPANYA PROGRAMI AVRUPA KOMİSYONU’NUN DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI AVRUPA PROGRAMI ÇERÇEVESİNDE DESTEKLENMEKTEDİR.