tc dokuz eylül üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü

advertisement
T.C.
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
FİNANSMAN PROGRAMI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
YATIRIMCILAR AÇISINDAN HİSSE SENEDİ DEĞERLEMESİ
Anıl GACAR
Danışman
Yrd. Doç. Dr. Ali KABAKÇI
2009
YEMİN METNİ
Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “ Yatırımcılar Açısından Hisse Senedi
Değerlemesi” adlı çalışmanın bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir
yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin kaynakçada
gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve
bunu onurumla doğrularım.
Tarih
.…../…../……
Anıl GACAR
İmza
II
YÜKSEK LİSANS TEZ SINAV TUTANAĞI
Öğrencinin
Adı ve Soyadı
Anabilim Dalı
Programı
Tez Konusu
Sınav Tarihi ve Saati
:
:
:
:
:
Anıl GACAR
İşletme Anabilim Dalı
Finansman
Yatırımcılar Açısından Hisse Senedi Değerlemesi
Yukarıda kimlik bilgileri belirtilen öğrenci Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün
…………………….. tarih ve ………. Sayılı toplantısında oluşturulan jürimiz
tarafından Lisansüstü Yönetmeliğinin 18.maddesi gereğince yüksek lisans proje
sınavına alınmıştır.
Adayın kişisel çalışmaya dayanan projesini ………. dakikalık süre içinde
savunmasından sonra jüri üyelerince gerek proje konusu gerekse projenin dayanağı
olan Anabilim dallarından sorulan sorulara verdiği cevaplar değerlendirilerek tezin,
BAŞARILI OLDUĞUNA
DÜZELTİLMESİNE
REDDİNE
ile karar verilmiştir.
Ο
Ο*
Ο**
OY BİRLİĞİ
OY ÇOKLUĞU
Jüri teşkil edilmediği için sınav yapılamamıştır.
Öğrenci sınava gelmemiştir.
Ο
Ο
Ο***
Ο**
* Bu halde adaya 3 ay süre verilir.
** Bu halde adayın kaydı silinir.
*** Bu halde sınav için yeni bir tarih belirlenir.
Proje, burs, ödül veya teşvik programlarına (Tüba, Fulbright vb.) aday olabilir.
Proje, mevcut hali ile basılabilir.
Proje, gözden geçirildikten sonra basılabilir.
Projenin, basımı gerekliliği yoktur.
JÜRİ ÜYELERİ
Evet
Ο
Ο
Ο
Ο
İMZA
□ Başarılı
□ Düzeltme
□Red
……………..
…………………………… □ Başarılı
□ Düzeltme
□Red
………..........
…………………………… □ Başarılı
□ Düzeltme
□Red
…. …………
………………………
III
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
Yatırımcılar Açısından Hisse Senedi Değerlemesi
Anıl GACAR
Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı
Finansman Programı
Finansal piyasalar aracılığı ile tasarruf sahibi olan kişi ya da kuruluşlar,
ellerinde bulunan fonlarını para ya da sermaye piyasaları aracılığı ile fon açığı
olan kişi ya da kuruluşlara aktarmaktadır. Para piyasalarında fon akışı kısa
vadeli iken; sermaye piyasalarında fon alış verişi uzun vadelidir. Bununla
beraber, sermaye piyasasında fon alış verişi menkul kıymet adı verilen değerli
kağıtlarla yapılmaktadır. Bu menkul kıymetler arasında tahvil, hisse senedi,
katılma intifa senedi, varlığa dayalı menkul kıymet, gelir ortaklığı senedi gibi
menkul kıymetler yer alır. Menkul kıymetlere yatırım yapmanın amacı,
yatırımcının
riski
enküçükleyerek
yatırımın
getirisini
enbüyüklemeyi
amaçlamasıdır. Yatırımcılar açısından riski değişkenlik gösteren menkul
kıymet ise hisse senetleridir.
Bu açıdan yatırımını hisse senetlerine yapmak isteyen yatırımcı, belli bir
riske katlanmak ve hisse senedinin alındığı fiyatının, gelecekte daha yüksek
olmasını istemektedir. Bu yüzden yatırımcı, hisse senedinin gelecekte olması
gereken
değerini
(gerçek
değer)
birtakım
yaklaşımlar
vasıtasıyla
incelemektedir. Bu yaklaşımlar, etkin piyasa hipotezi, teknik analiz ve temel
analiz yaklaşımlarıdır. Etkin piyasa hipotezine göre hisse senetlerinin olması
IV
gereken değeri tek tek hisse senetlerine yatırım yapılarak bulunmamakta; hisse
senetlerinden portföy oluşturularak riskin düşürülmesi ve portföyden yüksek
getiri elde edilmesi amaçlanmaktadır. Etkin piyasalar hipotezine göre hisse
senetlerinin geçmişteki fiyatlar, gelecekteki fiyatların tahmininde kullanılamaz.
Teknik analizde, hisse senetlerinin fiyatları piyasa tarafından belirlenmekte ve
fiyatlar belli bir trend haline devam etmekte; yatırımcılar da trendleri takip
ederek hisse senetlerine ne zaman yatırım yapıp ne zaman yapmayacaklarına
karar vermektedirler. Son olarak temel analizde ise ekonomik gelişmeler hisse
senetleri fiyatları üzerinde etkili olmakta, yatırımcılar genel ekonomi analizi,
sektörel analiz ve firma analizi yaparak hisse senetlerini alıp almama kararı
vermektedirler.
Bu çalışmada İMKB’den seçilen örnek bir işletmenin hisse senedine
yatırım yapmayı düşünen bir yatırımcının temel analiz yöntemini kullandığı
varsayılmış, finansal oranlar yardımıyla ilgili şirketin 2004-2007 yıllarındaki
finansal tabloları incelenmiş ve oran analizinde 2007 yılının diğer yıllara göre
daha olumsuz olduğu görülmüştür. Dolayısıyla bu çalışmada tek bir hisse
senedine yatırım yapmayı düşünen bir yatırımcı için finansal tablolar aracılığı
ile nasıl bir analiz yöntemi gerçekleştirildiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Finansal Piyasalar, Hisse Senedi, Hisse Senedi Değerlemesi,
Etkin Piyasalar Hipotezi, Teknik Analiz, Temel Analiz
V
ABSTRACT
Master Thesis
Stock Valuation For Investors
Anıl GACAR
University of Dokuz Eylül
The Enstitue of Social Sciences
Business and Adminstration
Finance Studies
Over the financial markets, savers who people or institutions transfer
their funds to the people or instutions who need funds over the money or capital
markets. In money markets, fund flow is in short term, but in capital markets
fund flow is in long term. At the same time, trading funds in capital markets
implements with the securities. This securities include bond, stock, participating
share, asset backed security, revenue partnership certificate and etc…
In this respect, investors who invest in stocks would like to endure a sum
of risk and would like to be the price of stock higher than when it bought.
Accordingly, investors analyse the standart value of stocks with some
approaches. These aproaches are efficient market hypostesis, technical analysis
and fundamental analysis. In efficient market hypostesis, the standart value of
stocks do not be analyised by the invest in stocks one by one, but aimed the
minimum of risk creating a portfolio from stocks and would like to be higher
return. Accoırding to the efficient market hypostesis, price of stocks in the past
do not be used for the predicting of the future prices of stocks. In technical
analysis, price of stocks are determined by the market and prices go by a trend
and investors decide when they invest and do not invest in stocks by following
trends. Finally, in fundamental analysis economic developments effect on stock
prices and and investors analysis the macro economi, sector and company and
decide buying or selling stocks.
In this study, an investor who thinks investing to the stock of an example
company in Istanbul Stock Exchange use the fundamental analysis and analysis
the financial statements of that company between 2004 and 2007 by the means
of financial ratios and in the analysis of financial ratio of 2007 is worse than the
VI
other years. Therefore, in this study shown that one by one stock investment for
an investor.
Key Words: Financial Markets, Stock, Stock Valuation, Efficient Market
Hypothesis, Technical Analysis, Fundamental Analysis
VII
İÇİNDEKİLER
YATIRIMCILAR AÇISINDAN HİSSE SENEDİ DEĞERLEMESİ
YEMİN METNİ
II
TUTANAK
III
ÖZET
IV
ABSTRACT
VI
İÇİNDEKİLER
IIX
KISALTMALAR
XII
ŞEKİL VE TABLO LİSTESİ
XIII
GİRİŞ
XIV
BİRİNCİ BÖLÜM
FİNANSAL (MALİ) PİYASALARIN NİTELİKLERİ
1.1
FİNANASAL PİYASALAR............................................................................ 1
1.1.1 Piyasa ve Finansal Piyasa Kavramı................................................................. 1
1.1.2 Finansal Piyasaların İşlevleri........................................................................... 6
1.1.3 Finansal Piyasaların Türleri............................................................................. 6
1.1.3.1 Para Piyasaları .......................................................................................... 8
1.1.3.2
Sermaye Piyasaları ............................................................................. 10
1.1.3.3 Para Piyasası ve Sermaye Piyasası Arasındaki İlişki ve Farklılıklar...... 12
1.2
SERMAYE PİYASASINA FON SUNANLAR (TASARRUF SAHİPLERİ)
14
1.2.1 Kişiler ............................................................................................................ 14
1.2.2 İşletmeler ....................................................................................................... 15
1.2.3 Bankalar......................................................................................................... 15
VIII
1.2.4 Sigorta Şirketleri............................................................................................ 16
1.3 SERMAYE PİYASASINDAN FON TALEP EDENLER .................................. 16
Sermaye piyasasından fon talep edenler, menkul değerler ihraç ederek en ucuz
maliyetli kaynak sağlama amacını taşımaktadırlar................................................. 16
1.3.1 İşletmeler ....................................................................................................... 17
1.3.2 Devlet (Kamu Kesimi) .................................................................................. 17
1.4
SERMAYE PİYASASINDA FON SUNUMUNA ve KULLANIMINA
ARACILIK EDEN KURUMLAR ............................................................................. 18
1.4.1 Aracı Kurumlar.............................................................................................. 18
1.4.2 Yatırım Ortaklıkları ....................................................................................... 18
1.4.3 Yatırım Fonları .............................................................................................. 19
1.4.4 Diğer Sermaye Piyasası Kurumları ............................................................... 19
1.5 SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI .................................................................. 20
1.5.1 Tahvil............................................................................................................. 21
1.5.2 Katılma İntifa Senetleri ................................................................................. 23
1.5.3 Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri.................................................................... 23
1.5.4 Finansman Bonoları....................................................................................... 24
1.5.5 Varlığa Dayalı Menkul Kıymet ..................................................................... 24
1.5.6 Gelir Ortaklığı Senetleri ................................................................................ 25
1.5.7 Hisse Senetleri ............................................................................................... 25
1.5.7.1 Hisse Senedi Çıkarabilecek Kuruluşlar .................................................. 27
1.5.7.2 Hisse Senetlerinin Türleri ....................................................................... 28
1.5.7.3 Hisse Senetlerinde Değer Tanımlamaları ............................................... 31
1.5.7.4 Hisse Senedine Değer Kazandıran Etmenler .......................................... 32
İKİNCİ BÖLÜM
MENKUL KIYMET YATIRIMLARI VE HİSSE SENEDİ DEĞERLEMESİ
2.1 MENKUL KIYMETLERE YATIRIM ................................................................ 34
IX
2.1.1 Yatırım Kavramı............................................................................................ 34
2.1 2 Yatırımcı ve Yatırımcı Davranışını Etkileyen Faktörler ............................... 35
2.1.3 Yatırımcıların Risk Karşısındaki Tutumları.................................................. 36
2.2 MENKUL KIYMET YATIRIMLARINDA RİSK VE TOPLAM RİSKİN
KAYNAKLARI ......................................................................................................... 37
2.2.1 Sistematik Risk ve Sistematik Riskin Kaynakları ......................................... 39
2.2.1.1 Enflasyon (Satın Alma Gücü) Riski ....................................................... 41
2.2.1.2 Faiz Oranı Riski ...................................................................................... 41
2.2.1.3 Piyasa Riski ............................................................................................ 42
2.2.1.4 Politik Risk ............................................................................................. 42
2.2.1.5 Kur Riski................................................................................................. 43
2.2.2 Sistematik Olmayan Risk ve Sistematik Olmayan Riskin Kaynakları.......... 43
2.2.2.1 Finansal Risk .......................................................................................... 43
2.2.2.2 Yönetim Riski ......................................................................................... 44
2.2.2.3 İş Riski .................................................................................................... 44
2.3 DEĞERLEME OLGUSU VE HİSSE SENEDİ DEĞERLEMESİ...................... 45
2.3.1 Değerleme Kavramı....................................................................................... 45
2.3.2 Değerlemenin Temelleri................................................................................ 46
2.3.2.1 Beklenen Nakit Akımları ........................................................................ 48
2.3.2.2 Risk ......................................................................................................... 48
2.3.2.3 İstenen Verim Oranı (Required Rate Of Return).................................... 48
2.3.3 Hisse Senedi Değerlemesi ............................................................................. 49
2.3.4 Hisse Senetlerinde Fiyat Belirleme Modelleri .............................................. 50
2.3.4.1 Muhasebe Değeri Ya da Tasfiye Değeri Yaklaşımı ............................... 50
2.3.4.2 Fiyat/Kazanç Yaklaşımı.......................................................................... 50
2.3.4.3 Piyasa Değeri/Defter Değeri Yaklaşımı ................................................. 51
2.3.4.4 Regresyon Modelleri .............................................................................. 52
2.3.4.5 Kar Payı Yöntemi ................................................................................... 52
X
2. 4 ETKİN PİYASALAR HİPOTEZİ VE RİSKİN ÖLÇÜMÜNDE PORTFÖY
YAKLAŞIMI ............................................................................................................. 54
2.4.1 Piyasaların Etkinliği ...................................................................................... 55
2.4.2 Etkin Piyasalar ve Rassal Yürüyüş (Random Walk) Teorisi......................... 56
2.4.3 Riskin Ölçülmesinde Portföy Yaklaşımı ....................................................... 58
2. 5 TEKNİK ANALİZ .............................................................................................. 60
2.5.1 Dow Teorisi ................................................................................................... 62
2.5.2 Çubuk Grafikleri (Bar Charts)....................................................................... 66
2.5.3 Çizgi Grafikleri (Line Charts) ....................................................................... 67
2.5.4 Nokta ve Şekil Grafikleri .............................................................................. 68
2. 6 TEMEL ANALİZ................................................................................................ 70
2.6.1 Ekonomi Analizi............................................................................................ 70
2.6.2 Endüstri Analizi............................................................................................. 72
2.6.3 Firma Analizi................................................................................................. 73
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HİSSE SENEDİNE YATIRIM KARARI VERİLMESİNDE ORAN ANALİZİ
YÖNTEMİNİN KULLANILMASINA YÖNELİK ÖRNEK BİR İŞLETME
ÜZERİNE BİR UYGULAMA
3.1 ARAŞTIRMANIN AMACI................................................................................. 81
3.2 ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI ............................................................... 81
3.3 ARAŞTIRMANIN KAPSAMI ............................................................................ 81
3. 4 ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI ...................................................................... 90
SONUÇ .................................................................................................................. 93
KAYNAKLAR...................................................................................................... 96
XI
KISALTMALAR
DD: Defter Değeri
F/K: Fiyat/Kazanç Oranı
GSMH: Gayri Safi Milli Hasıla
HBNK: Hisse Başına Net Kar
İMKB: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
KİS: Katılma İntifa Senetleri
PD: Piyasa Değeri
SPK: Sermaye Piyasası Kurumu
SSK: Sosyal Sigortalar Kurumu
OYAK: Ordu Yardımlaşma Kurumu
TCMB: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
TTK: Türk Ticaret Kanunu
VDMK: Vadeye Dayalı Menkul Kıymet
XII
ŞEKİL VE TABLOLAR LİSTESİ
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 1. 1 Finansal Piyasa Sistemi
5
Şekil 1. 2 Hisse Senetlerinin Türleri
29
Şekil 2. 1 Risk Karşısında Üç Yatırımcının Fayda Fonksiyonları
36
Şekil 2. 2 Çeşitlendirme ile Portföy Riski Arasındaki İlişki
40
Şekil 2. 3 Finansal Varlığın Değerini Tayin Eden Temel Faktörler
47
Şekil 2. 4 Dow Teorisi’ndeki Üç Temel Hareket
64
Şekil 2. 5 Yükselen Piyasanın Aşamaları
65
Şekil 2. 6 Çubuk Grafik
67
Şekil 2. 7 Çizgi Grafiği
68
Şekil 2. 8 Nokta ve Şekil Grafiği
69
TABLO LİSTESİ
Tablo 1. 1 Finansal Piyasa Türleri
7
Tablo 1. 2 Para ve Sermaye Piyasalarının Karşılaştırılması
13
Tablo 2. 1 Sistematik ve Sistematik Olmayan Riskin Kaynakları
38
Tablo 3. 1 Seçilen Örnek İşletmenin 2004 ve 2005 Yıllarındaki Karşılaştırmalı
Bilançosu
83
Tablo 3. 2 2004 ve 2005 Yıllarındaki Karşılaştırmalı Gelir Tablosu
85
Tablo 3. 3. 2006 ve 2007 Yıllarındaki Karşılaştırmalı Bilanço
86
Tablo 3. 4 2006-2007 Yıllarına Ait Karşılaştırmalı Gelir Tablosu
88
Tablo 3. 5 Seçilen İşletmeye Ait Oran Analizi Verileri
89
XIII
GİRİŞ
Yatırımcılar, finansal piyasalar aracılığı ile fon fazlası olan taraflardan fon
açığı olan taraflara kaynak aktarımı yaparlar. Sermaye piyasası aracılığı ile bu
işlemler, menkul kıymet adı verilen değerli kağıtlar ile yapılmaktadır. Sermaye
piyasası araçları arasında, tahvil, hisse senedi, kar ve zarar ortaklığı belgesi, katılma
intifa senedi, varlığa dayalı menkul kıymetlerdir. Bu menkul kıymetlerden hisse
senetleri, riskli bir varlık; diğer bir deyişle getirisi değişkenlik gösteren bir menkul
kıymettir. Bu açıdan hisse senetlerine yatırım yapmayı düşünen bir yatırımcı, belli
bir riske katlanarak o hisse senedinden beklediği getiriyi en yüksek seviyeye
çıkarmayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla hisse senetlerinin bugünkü fiyatının, ileri bir
tarihte daha yüksek bir fiyata ulaşacağı beklentisiyle hisse senetlerine yatırım
yapmaktadırlar.
Bu amaçla, hisse senedinin ileride fiyatının ne olacağının öngörülmesi
konusunda birtakım yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımlar, etkin piyasa
hipotezi (portföy yaklaşımı), teknik analiz ve temel analizdir. Etkin piyasalar
hipotezi, akademisyenler tarafından uygulama alanı bulmakla birlikte; temel ve
teknik analizler uygulayıcılar arasında kullanım alanı bulmaktadır. Bu üç yaklaşıma
göre teknik ve temel analiz tek bir hisse senedine yapılacak olan yatırımlarda geçerli
iken etkin piyasa hipotezinde portföy oluşturularak ve riskler hisse senetleri arasında
dağıtılarak yatırım yapılmaktadır.
Bu çalışmada öncelikle piyasa ve finansal piyasaların nitelikleri hakkında
bilgi verilmiş, daha sonra hisse senetleri değerleme yaklaşımları incelenmiştir.
Çalışmanın son bölümünde İMKB’den seçilen örnek bir işletmenin 2004-2007 yılları
arasındaki finansal tablolarından yararlanılarak finansal oranlar oluşturulmuş ve bu
oranlar yardımıyla seçilen işletmenin geçmiş yıllarının bir analizi yapılarak
yatırımcıların işletmenin hisse senedine yatırım yapıp yapmaması konusu üzerinde
durulmuştur.
XIV
BİRİNCİ BÖLÜM
FİNANSAL PİYASALARIN NİTELİKLERİ
1.1 FİNANASAL PİYASALAR
İnsanlar sürekli birbiriyle etkileşim halinde bulunurlar. İnsanlar, bu etkileşim
sonucunda birbirlerinden mal ve hizmet talep ederek refah düzeylerini arttırma
arayışı içindedirler. İnsanlar refah düzeyini arttırma amacıyla mal ve hizmet değiştokuşunu fiziksel (reel) bir ortamda yapabilecekleri gibi birtakım kuruluşlar
vasıtasıyla birbirlerinden kaynak (fon) sağlayarak da bu işlemi gerçekleştirebilirler.
İnsanların ya da çeşitli kuruluşların birbirlerinden fon sağlama amacıyla karşı karşıya
geldiği ortam finansal (mali) piyasa olarak değerlendirilmektedir. Finansal piyasanın
değerlendirilebilmesi, bu piyasanın taraflarını, kurumlarını ve araçlarını incelemekle
sağlanabilir. Bu bağlamda, piyasa ve bununla birlikte finansal piyasa kavramı
öncelikli olarak incelenmiştir.
1.1.1 Piyasa ve Finansal Piyasa Kavramı
İşletmeler, mal ve hizmet üretimini gerçekleştirmek için tedarikçilerden mal
ya da hizmet satın alır ve bunları müşterilere ulaştırma çabası içine girerler. Mal ve
hizmetlerin müşterilere ulaştırılmasından sonra müşterilerden işletmeye bir nakit
girişi olurken; aynı şekilde işletmeden de tedarikçilere doğru bir nakit çıkışı
gerçekleşir. Ancak bu nakit girişlerinin zamanlaması işletmeden işletmeye
değişmekle birlikte, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için nakit giriş ve
çıkışlarının zamanında olması gerekmektedir. Bu nakit giriş ve çıkışlarının
zamanında olmaması durumunda ise işletmeler, nakit açıklarını başka kurum ya da
kuruluşlardan karşılama yoluna gitmektedir.
1
Bir kısım kişi ya da kurumların paraya ihtiyaçları olurken, bir kısım kişi ya da
kurumların tüketimleri üzerindeki gelirlerini yatırıma dönüştürme ihtiyaçları vardır.
Dolayısıyla fona ihtiyacı olanlarla fonu talep edenlerin buluşmaları gerekmektedir.
İşte fon arz edenlerle fon talep edenlerin bir araya geldiği ve karşılıklı değişimin
meydana geldiği yerlere piyasa denir. (Aydın, 2004: 44)
Piyasa sistemi insanların karşılıklı etkileşim halinde bulunup faaliyetlerini
sürdürdükleri yerler olarak tanımlanabilir (Lindblom, 2001: 4). Örneğin, bir
işletmenin bir diğer işletmeden mal talep etmesi ve karşılığında belli bir ödeme
gerçekleştirmesi, bu iki işletmenin faaliyetlerini sürdürmek için birbiriyle etkileşim
halinde olduğunun bir göstergesidir. Yine aynı şekilde, tekstil ürünleri ve tarımsal
ürünler gibi ürünlerin alınıp satıldığı yerler de mal ve hizmet değiş tokuşunun
yaşandığı yerlerdir. Dolayısıyla piyasa kavramı, mal ve hizmet değişiminin
sağlandığı yerler olarak düşünülebilir.
İşletmelerin gereksinme duyduğu nakit girişlerinin zamanlaması işletmeler
için çok önemlidir. Bunun için işletmeler, zamanlamadan doğan nakit açıklarını
kapatabilmek için çeşitli kişi ya da kuruluşlardan fon (kaynak) temin etme yoluna
giderler. Fon arz ve talebinin yaşandığı yerler, finansal (mali) piyasalar olarak
değerlendirilir.
Finansal piyasalar tasarruf fazlası olan kişilerin, tasarruflarını, tasarruf açığı
olan kişilerin kullanımına sundukları piyasalardır. Bu piyasalarda fonların el
değiştirmesi, fon talep edenlerin fon arz edenlere bir belge vermesi ile olur. Bu
nedenle finansal piyasalar, finansal varlık olarak da ifade edilen kıymetli evrak
niteliğindeki belgelerin alınıp satıldığı piyasalardır (Ceylan Korkmaz: 2001: 1).
Finansal piyasalar, organize olsun ya da olmasın varlıkların değişimini
kolaylaştıran yerlerdir. (Bailey, 2005: 1) Hukuki ve yönetsel kuralları saptanmış,
fiziki ve resmi olarak belirli bir mekanı bulunan, ilgili kurum ve kuruluşların
denetimi ve gözetimi altında çalışan piyasalara “örgütlenmiş finansal piyasalar
(organize piyasalar)”; hukuki ve idari hiçbir kuralı bulunmayan, fiziki ve resmi bir
2
mekana sahip olmayan, işlemlerine örgütlenmiş piyasalar dışında devam eden, ilgili
kurum
ve
kuruluşların
denetimi
ve
gözetiminden
uzak
olan
piyasalara
“örgütlenmemiş (organize olmayan-tezgahüstü) finansal piyasalar” denir. (Kondak,
1999: 25)
Örgütlenmiş piyasalara, resmi ve belirli kurallara göre çalışan borsalar örnek
verilebilir. Borsalarda fon arz ve talebini gerçekleştiren yatırımcılar, belli bir
güvence altında işlemlerini yerine getirirken; organize olmayan piyasalarda
yatırımcılara herhangi bir güvence verilmez.
Finansal piyasalar bir sistem içerisinde işlerlik gösterir. Finansal piyasalarda
fon sunanlar ile fon kullananlar arasında fon akımını düzenleyen kurumlar, fon
akımını sağlayan finansal varlıklar ile bunları düzenleyen yasal ve yönetsel (idari)
kurallardan oluşan sisteme finansal sistem denir. (Erol ve Yıldırım, 2001: 31) Buna
göre finansal sistem beş başlık altında toplanabilir. Bunlar:
•
Fon arz edenler,
•
Fon talep edenler,
•
Yatırım ve finansman araçları,
•
Yardımcı kuruluşlar,
•
Hukuki ve idari düzen olarak sıralanabilir (İMKB Yayınları, 1998: 1).
Finansal piyasalara fon arz eden kişi ya da kuruluşlar finansal piyasalarda
yatırım amacıyla bulunurken, finansal piyasalardan fon talep edenler ise bu piyasaları
bir kaynak sağlama (finansman) yeri olarak görürler. Finansal piyasaların hukuki ve
idari düzeni ise finansal piyasalarda yer alan kişi ya da kuruluşların haklarının
korunmasını amaçlamaktadır.
Bireyler ya da işletmelere fon sunan kişi ya da kuruluşlar, nakit açıklarını
karşıladıkları şirketlere fon transferini gerçekleştirirler. Bu transferler kısa süreli
olacağı gibi uzun vadeli bir nitelik de gösterebilir.
3
Finansal piyasalarda işlemlerin gerçekleşmesi için öncelikle piyasaya fon
arzının gerçekleşmesi gerekmektedir. Fon arzı (sunumu), fon transferini sağlamak
için kurulmuş olan birtakım yardımcı kuruluşlar vasıtasıyla piyasada fona ihtiyacı
olan yatırımcılara ulaştırılacaktır. Yardımcı kuruluşlar, bankalar, yatırım fonları,
yatırım ortaklıkları, derecelendirme kuruluşları, portföy yönetim şirketleri vb… gibi
birçok kuruluşu içine almaktadır. Fon talep edenler ise bu yardımcı kuruluşlar
aracılığıyla fonlarını sağlayabileceklerdir. Tüm bu işlemler de belli bir hukuksal
düzen içerisinde gerçekleştiği için bütün bu ortam, finansal sitemi oluşturmaktadır.
şekil 1. 1’de finansal sistem şeması gösterilmiştir:
Finansal piyasaların olduğu yerlerde, kişi (birey) ya da kuruluşlar, öncelikle
piyasaya tasarruflarını sunarlar. Tasarrufların biriktiği yerlerde, nakit açığı içinde
olanlar bu tasarrufları ister doğrudan kişilerden, isterse de dolaylı olarak bu
tasarrufların
toplandığı
kuruluşlardan
bu
fonları
talep
ederler.
Örneğin,
gereksinmelerini karşılamak amacıyla bankalardan kredi talep eden bireysel
tüketiciler ya da yatırımlarını gerçekleştirmek için fon talep eden işletmeler, finansal
piyasaların tarafları konumundadır.
4
TASARRUF SAHİPLERİ YARDIMCI KURULUŞLAR
(Fon Akımına Aracılık Edenler)
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Bankalar
Aracı Kurumlar
Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıkları
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
Sigorta Şirketleri
Risk Sermaye Yatırım Ortaklıkları
Derecelendirme Şirketleri
Takas ve Saklama Şirketleri
Portföy Yönetimi Şirketleri
YATIRIMCILAR
(Fon Talep Edenler) Şekil 1. 1 Finansal Piyasa Sistemi
Kaynak: Taner ve Akkaya, 2004: 3
Şekilde görüldüğü gibi tasarruf sahibinin elinde bulunan kaynaklar birtakım
kurumlar vasıtasıyla fon talep eden tüketicilere transfer edilebilmektedir. Piyasaya
fon sunan yatırımcı için temel amaç kazanç elde etmektir. Fon talep eden tüketiciler
açısından ise tüketiciler bu durumda yararlanmak istedikleri kaynakları en ucuz bir
şekilde temin etme amacındadır. Finansal piyasalar, tasarruflarından kazanç elde
etmek isteyen yatırımcılar ile bu tasarrufları en ucuz maliyetle elde etmek isteyen
tüketicileri bir araya getiren bir sistem olarak düşünülebilir.
5
1.1.2 Finansal Piyasaların İşlevleri
Finansal piyasa içerisinde, piyasa sistemi içerisinde yer alan kişi ya da
kuruluşların bazı işlevleri vardır. Finansal (mali) sistemin işlevlerinin iki grupta
incelenmesi mümkündür: (Özerol, 2008: 96)
a) Fon Açığı / Fon Fazlası Olanlar Açısından
Bir mali sistemde fon fazlası veren birimler ile fon açığı olan birimler
sistemin kullanıcılarıdır. Buna göre ekonomideki yatırımların toplam değeri yapılan
tasarrufların altında ise bazı kaynaklar mali kaynak olarak stoklanırlar. Bunun tersi
durumda; yani tasarrufları aşan yatırım miktarında ise söz konusu yatırımların
borçlanarak yapılması gerekecektir; bu durum da beraberinde mali yükümlülükler
getirecektir.
b) Mali Aracılar Açısından
Mali aracılar tamamen bir komisyoncu (agency-broker) gibi borçlunun ihraç
ettiği menkul kıymetleri (tahvil, finansman bonosu, hisse senedi vb…) tasarruflarını
kullandırmak
isteyenlere
bir
komisyon
karşılığı
pazarlayarak
faaliyet
gösterebildikleri gibi; bu menkul kıymetleri portföyünde taşıyarak (broker-dealer) ya
da fon açığı olanlara kullandırmak üzere tasarruf sahiplerinden fon sağlamak üzere
onların ihtiyaçlarına uygun enstrümanlar üreterek (vadeli-vadesiz mevduat, mevduat
sertifikası, vb) de faaliyet gösterebilirler.
1.1.3 Finansal Piyasaların Türleri
Finansal piyasa ya da finansal sistem içerisinde yatırımcıların temel amacı,
belli bir risk karşılığında getiri düzeyini en yüksek düzeye çıkarmaktır. Her
yatırımcının getiri isteği ve risk algılaması da farklı olduğu için bir finansal sistemde
yatırıma konu olan araçlar çok çeşitlidir.
6
Bazı yatırımcılar, kısa süreli yatırım araçlarına gereksinim duyarken, bazı
yatırımcılar ise uzun vadeli yatırımlara yönelebilir. Kimi yatırımcılar değişim işlevini
yerli para üzerinden gerçekleştirirken, kimileri de yabancı para üzerinden
gerçekleştirir. Dolayısıyla finansal piyasaya konu olan ve finansal piyasa içerisinde
yer alan unsurlar birbirinden farklılık gösterir.
Finansal piyasaların fonların kuruluş sürelerine, kullanılan araçlara ve belli
bir pazar yerinin olup olmamasına göre sınıflandırılması mümkündür. Finansal
piyasa türleri Tablo 1. 1 ‘de görülmektedir (Taner ve Akkaya, 6).
Tablo 1. 1 Finansal Piyasa Türleri
Fonların
Kullanılış
Sürelerine Göre
Kullanılan
Araçlara Göre
• Para Piyasası
• Para Piyasası
• Organize Finansal • Birincil
Piyasalar
Piyasalar
• Sermaye
Piyasası
• Menkul
Değerler
Piyasası
• Serbest Finansal • İkincil Piyasalar
Piyasalar
Belirli Bir Pazar
Yerinin Olup
Olmamasına Göre
İşlemlerine Göre
• Gayrimenkul
Piyasası
• Kambiyo
Piyasası
• Kıymetli
Madenler
Piyasası
Kaynak: Taner ve Akkaya, 6
Tablodan da görüleceği üzere, bir finansal sistem içerisinde fonların kullanım
süresi, piyasada kullanılan araçlar, piyasa içerisinde belli bir yerin olup olmaması ve
işlemlerin türü önem arz etmektedir. Fonların kullanım süresine göre finansal
piyasalar, para ve sermaye piyasası; finansal piyasada kullanılan araçlar açısından
piyasalar, para piyasası, menkul değerler piyasası, gayrimenkul piyasası, kambiyo
7
piyasası ve kıymetli madenler piyasası; belli bir yerin olup olmamasına göre
piyasalar organize piyasalar ve serbest piyasalar ve son olarak işlemlerin türüne göre
ise birincil ve ikincil piyasa olarak ayrılmaktadır. Konunun bu bölümünde fonların
kullanım süreleri açısından farklılık gösteren para ve sermaye piyasası ayrıntılı
olarak incelenecektir.
1.1.3.1 Para Piyasaları
Ekonomide para piyasalarının likit değerler açısından büyük önemi vardır.
Likit değerlerin hareketliliği para piyasalarının hareketliliğini ifade etmektedir.
Para piyasaları, vadeleri bir yıl ya da daha kısa vadeli menkul kıymetler ve
kredilerin; yani kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasalardır. Para
piyasasında işlemlerin yapıldığı özel bir yer yoktur. (Büker ve Bayar, 2000: 340)
Para piyasaları, süresi bir yıldan daha kısa süreli olan kısa vadeli borçlanma
enstrümanlarının yer aldığı finansal piyasalardır. (Mishkin, 2004: 27) Para
piyasasında yatırımcılar, piyasaya sundukları fonlardan bir yıl içerisinde getiri elde
etmeyi beklerler. Dolayısıyla yatırdıkları paralardan aylık, üç aylık, altı aylık ya da
yıllık olarak faiz geliri elde etmeleri mümkündür.
Para piyasaları, süresi bir yıl veya daha kısa süreli oldukları için likidite
dereceleri oldukça yüksektir. Bundan dolayı kısa vadeli yatırım için kullanılırlar.
Başka bir anlatımla işletmede işletme finansmanını karşılamaya dönüktür.
Para piyasasının en belirgin kurumu, ticari bankalardır. Ticari bankalar,
özellikle senetleri iskontoya kabul ederek veya işletmeye kısa vadeli krediler açarak
bu piyasada çok önemli rol oynarlar. Her ne kadar bu piyasada leasing şirketleri,
factoring ve forfaiting şirketleri ve sigorta kurumları faaliyet gösterseler de para
piyasasının esas aracı kurumu ticari bankalardır. (Ceylan ve Korkmaz, 2000: 6)
8
Bankalar müşterilerine kısa vadeli kredi verirler. Kısa vadeli kredi verilirken
kullanılan araçlar genellikle ticari senetler, poliçeler ve çeklerdir. Bunlara ilave
olarak, hazine bonoları, mevduat sertifikaları, mevduat defterleri, finansman
bonoları, repo, varlığa dayalı menkul kıymetler, banka kabulleri ve kredi kartları,
para piyasası araçları olarak sayılabilir (Kotar, 1971: 5)
Para piyasasının en önemli fonksiyonlarından birisi, fon transferini yaparak
ekonomik gelişme ve büyümeye katkı sağlamaktır.(Horne ve Van, J. C., 1971: 293)
Para piyasası sayesinde kişi ya da kurumların tasarrufları (birikimleri), ticari bankalar
aracılığı ile piyasaya aktarılarak, bu fonlardan daha fazla kişinin yararlanması
sağlanmış olacaktır. Bu da fon arz eden, fon talep eden ve fon arz ve talebine aracılık
eden kurumların piyasada güven içerisinde işlemlerini yerine getirmesini olanaklı
kılmaktadır.
Bankaların topladıkları tasarruflara ödedikleri faiz ile kredi olarak verdikleri
paralardan elde edilen gelirler arasındaki farka marjin ya da spread adı verilir. Söz
konusu gelirin elde edilmesi sırasında bankalar kredi riski, yasal risk ve faiz riskiyle
karşı karşıya kalırlar. Kredi riski geri ödenmeme riski olarak da ifade edilir. Başka
bir ifadeyle kredi riski, kredi verilen tarafın yükümlülüğünü yerine getirememesidir.
Yasal riskten, yasa yapıcıların kuralları ile ve kanunları değiştirmeleri ile bankaların
gelirlerinde meydana gelecek düşmeler anlaşılmaktadır. Faiz oranı riski ise
bankaların tasarruflara ödediği faiz oranı ile uzun vadeli yaptığı yatırımlar veya
verdiği kredilerden elde edeceği faiz gelirleri arasındaki farkın değişmesinden
kaynaklanmaktadır (Ceylan ve Korkmaz, 6-7)
Daha önce de değinildiği gibi finansal piyasalar belli bir yerin olup olmaması
ayrımına göre de ayrıma tabi tutulmuştu. Aynı biçimde, para piyasaları da
örgütlenmiş para piyasaları ve örgütlenmemiş para piyasaları olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır.
Örgütlenmiş
piyasalar
kesimine
bankalar
örnek
verilebilir.
Örgütlenmemiş para piyasaları ise herhangi bir denetimin olmadığı ve alıcı ve
9
satıcıların birbirleriyle iletişim kurabildiği piyasalardır. Bunlara, döviz bürolarında
gerçekleştirilen işlemler örnek olarak gösterilebilir.
1.1.3.2 Sermaye Piyasaları
Sermaye piyasaları, uzun vadeli nitelik gösteren fonların, uzman kuruluşlar
yardımıyla arz ve talebinin transferlerinin yapıldığı piyasalardır.
Sermaye piyasası, yatırımcılar, tasarruf sahipleri ve bunlar arasında fon
akımını sağlayan, aracı kurumlar ve bankalar, yatırım ortaklıkları ve yatırım fonları
gibi aracı ve yardımcı kuruluşlardan oluşan modern finansman sistemidir. Uzun
vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı ve temel taşı olan menkulleştirme yoluyla,
fonlara, geleneksel sistemden daha kolay, daha yaygın ve daha ucuz el değiştirme
imkanı veren bu piyasa, para piyasası ile birlikte finansal piyasalar içerisinde önemli
konuma gelmiştir. (Tanör, 1999:3)
Bir başka tanıma göre sermaye piyasaları, hisse senedi, tahvil ve benzeri
pazarlanabilir menkul kıymetlerin alınıp satıldığı yerlerdir. (Sladen, 1967: 149)
Sermaye piyasalarında işlemler, tahvil, hisse senedi vb… gibi menkul kıymet adı
verilen değerli kağıtların değişimi ile gerçekleştirilmektedir.
Para piyasasında yatırımcılar tasarruflarını bir aracı kurum vasıtasıyla
gerçekleştirebilirken, sermaye piyasalarında alıcı ve satıcılar birbirleriyle ilişki
kurmadan da işlemlerini gerçekleştirebilmektedirler. Artan teknolojik olanaklar,
sermaye piyasasının gelişimine etki etmiştir. Yatırımcılar, menkul kıymet alım ya da
satım talimatlarını internet ortamında gerçekleştirerek işlemlerini daha hızlı bir
biçimde yerine getirebilmektedir. Bu sayede, çok uluslu hale gelen dünyada, sadece
tek ülkedeki bir piyasanın değil, diğer ülkelerdeki sermaye piyasalarının da izlenmesi
daha kolay hale gelmiştir.
10
Bir ülkede sermaye piyasalarının gelişmesi, ekonomik gelişmenin bir
sonucudur. Ekonomik gelişme kendiliğinden sermaye piyasalarının gelişmesini
sağlar. (Ceylan ve Korkmaz, 14) Bir ülkede sermaye piyasasının gelişebilmesi için
aşağıda belirtilen koşulların olması gerekir: (Aydın, Başar ve Coşkun, 2007: 38)
•
Ekonomide tasarruf düzeyinin yükselmesi,
•
Özel ya da kamu işletmelerinin uzun süreli fonlara ihtiyaçlarının olması ,
•
Menkul değerlere yatırım yapılmasına uygun ortamın olması,
•
Çok sayıda halka açık anonim ortaklıkların olması,
•
Sermaye piyasasına aracılık yapacak aracı kurumların gelişmiş olması,
•
Halka açıklanacak bilgileri izleyecek, onaylayacak, yatırım analizleri yapabilecek
kişi ya da kurumların olması,
•
Sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
yasal düzenlemelerin olması gibi sayılabilir.
Sermaye piyasasının fonksiyonu, tasarrufların endüstri ve işletmelere tahsisini
sağlamaktır. İşletmeler, mal ve hizmetlerine olan talep arttıkça kapasitelerini
arttırırlar ve yeni yatırımlara yönelirler. Bu nedenle işletmelerin sermaye
gereksinimleri de artar. Genellikle mal ve hizmetlerine talep artışı olmayan işletmeler
için ilave sermayeye gereksinim de olmayacaktır. (Branch, 1976: 346)
Sermaye piyasaları da tıpkı para piyasalarında olduğu gibi organize olmuş ve
organize olmamış sermaye piyasaları şeklinde ikiye ayrılır. Organize olmuş sermaye
piyasalarına borsalar örnek verilebilir. Organize olmamış sermaye piyasaları da
menkul kıymet alım satımlarının borsalar dışında ve komisyoncular vasıtasıyla
gerçekleştiği piyasalardır.
Sermaye piyasaları işlemlerine göre ise birincil ve ikincil piyasalar olmak
üzere işlem görmektedir: İlk defa çıkarılan hisse senedi ve tahvil gibi menkul
kıymetleri ihraç eden şirketler ile tasarruf sahiplerinin doğrudan doğruya banka veya
11
aracı kurumlar vasıtasıyla karşılaştıkları piyasalara birincil piyasalar denir. Bu
piyasaların temel amacı, orta ve uzun süreli fonların tasarruf sahiplerinden
işletmelere akışını sağlamak ve tahvil ve hisse senetleri satışı ile işletmelere yeni
sermaye yaratmaktır.
Birincil piyasada dolaşımda bulunan orta ve uzun süreli menkul kıymetlerin
işlem gördüğü hisse senetlerinde hiçbir zaman; tahvillerde vadesi geldiğinde menkul
kıymetleri ihraç eden şirketlere başvurulan piyasalara ikincil piyasalar denir. İkincil
piyasaların temel amacı, menkul kıymetlerin paraya dönüşüm hızını arttırarak
birincil piyasaya talep yaratmak ve gelişmesine yardımcı olmaktır. Bu piyasadaki
işlemlerin işletmeler ile ilgisi olmayıp sadece ticari bir mal alım satımını içeren bir
işlem niteliği taşımasıdır. (Kondak, 26) Diğer bir deyişle ikincil piyasaların özelliği,
birincil piyasada gerçekleşen işlemlerin sayısının artmasını sağlamaktır.
1.1.3.3 Para Piyasası ve Sermaye Piyasası Arasındaki İlişki ve Farklılıklar
Para ve sermaye piyasası, yatırımcıların ihtiyaçlarını karşılama yönünden
birbirinden farklılıklar göstermekte ve fonların transferi bir piyasadan diğer piyasaya
doğru geçebilmektedir. Bununla beraber, bu iki piyasa türü açısından birçok farklılık
vardır.
Finansal piyasa sistemi içerisinde yer alan sermaye piyasası ve para piyasası,
piyasa sistemi içerisinde farklı yatırım amaçlarına hizmet etmektedir. Ancak bu iki
piyasa arasında finansal sistem içerisinde bir etkileşim söz konusudur. Sermaye
piyasası ile para piyasası şu nedenlerden dolayı birbirleriyle sıkı ilişki içerisindedir:
(Canbaş ve Doğukanlı, 2001: 8)
•
Fon sunanlar yatırım politikalarına ve gelir oranlarına bağlı olarak birikimlerini
bir piyasadan ya da her iki piyasaya yöneltmeyi yeğleyebilirler.
12
•
Aynı şekilde fon kullananlar, fonlarını bir piyasadan ya da her iki piyasadan da
sağlayabilirler.
•
Piyasalar arasında birisinden ötekine, ileriye ve geriye doğru sürekli bir fon
akımı vardır.
•
Bazı kurumlar her iki pazara da hizmet ederler. Örneğin bankalar, yatırımcılara
kısa vadeli fon sağlayabileceği gibi uzun süreli fon da sağlayabilirler.
•
Para ve sermaye piyasalarındaki gelirler birbirleri ile yakından ilişkilidir. Faiz
oranlarının serbestçe oluştuğu ekonomilerde para piyasasındaki faiz oranlarının
değişmesi sermaye piyasasındaki uzun süreli faiz oranlarında da aynı yönde bir
değişiklik yaratır.
Para ve sermaye piyasası arasında yukarıda sayılan ilişkilere karşılık, bu iki
piyasa türü bazı yönlerden de farklılık göstermektedir. Tablo 1. 2’de para ve sermaye
piyasaları arasındaki farklılıklar gösterilmiştir:
Tablo 1. 2 Para ve Sermaye Piyasalarının Karşılaştırılması
FARKLAR
PARA PİYASASI
SERMAYE PİYASASI
SÜRE
Kısa süreli fon istem ve
sunumunun gerçekleştiği
pazardır.
Uzun süreli fon istem ve
sunumunun
karşılaştığı
pazardır.
İŞLEV
Geçici nitelikteki likit Sabit yatırım ve net işletme
sıkıntısının giderilmesi için sermayesi gereksinimi için
başvurulur.
başvurulur.
KAYNAK
Fon kaynakları devamlılık Fon kaynakları devamlılık
göstermeyen resmi, ticari gösteren
gerçek
ve vadesiz mevduattır.
tasarruflardır.
ARAÇ
Fon alışverişinde kullanılan Fon alışverişinde kullanılan
araçlar ticari senetlerdir.
araçlar pay senedi, tahvil
gibi menkul değerlerdir.
FAİZ
Kısa süreli fon alışverişi
vardır ve risk ve
dolayısıyla faiz oranı
düşüktür.
Uzun süreli fon alışverişi
söz konusu olduğundan risk
dolayısıyla
faiz
oranı
yüksektir.
Kaynak: Yüksel ve Rodoplu, 1980: 7
13
Tablo 1. 2’ye göre para ve sermaye piyasası arasında beş farklı unsur göze
çarpmaktadır. Bu unsurlar, süre, işlev, kaynak, kullanılan araç ve faizdir. Buna göre
bir yatırımcı, hangi sürede, hangi işlevde, hangi kaynakları kullanarak ve son olarak
hangi risk düzeyinde bir yatırımı tercih edeceğine karar vermelidir.
Finansal sistemi oluşturan unsurların fon arz edenler (tasarruf sahipleri) ile
fon talep edenler (yatırımcılar) ve fon arz ve talebine aracılık eden kuruluşlar
(yardımcı kuruluşlar) olduğu belirtilmişti. Buna göre sermaye piyasasını oluşturan bu
unsurlara aşağıda yer verilmiştir.
1.2 SERMAYE PİYASASINA FON SUNANLAR (TASARRUF SAHİPLERİ)
İşletmeler, kişiler, bankalar, sigorta şirketleri vb… kuruluşlar, piyasaya fon
sunarlarken en yüksek getiriyi elde etmek isterler.
Sermaye piyasasına fon arz eden tasarruf sahipleri, belirli bir risk karşılığında en
yüksek getiri elde etmeyi amaçlamaktadır. Piyasaya fon sunanlar bireysel düzeyde
olabileceği gibi kurumsal düzeyde de olabilir. Buna göre, sermaye piyasasına fon
sunanlar (tasarruf sahipleri), sekiz başlık altında incelenebilir: (Büker ve Bayar, 346)
•
Kişiler
•
İşletmeler
•
Bankalar
•
Sigorta Şirketleri
•
Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)
•
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
•
Bağ-Kur
•
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)
1.2.1 Kişiler
Sermaye piyasasının tarafları arasında en önemlisi bireysel yatırımcılardır.
İster uzun vadeli düşünen tasarrufçu olsun ister konuya kısa vadeli bakan yatırımcı
14
olsun bireysel yatırımcılar piyasanın temel direğidir. Aracılık faaliyetinde
bulunanlar, bu işlemlere ortam hazırlayanlar, denetimle yükümlü bulunanlar da
bireysel yatırımcıların yokluğu durumunda kendi varlık nedenlerinden yoksun
kalırlar. (Tanör, 136) Bireysel yatırımcılar, ister kendi kendilerine isterse de yardımcı
kuruluşlar aracılığı ile olsun sermaye piyasasına fon arz eden en etkili yatırımcıdır.
Çünkü, kurumsal yatırım anlamında da kurumsal yatırımı oluşturan yine bireysel
yatırımcılardır.
1.2.2 İşletmeler
İşletme, emek, sermaye, doğal çevre, enerji gibi üretim faktörlerini
birleştirerek kar elde etme amacıyla kurulan birimlerdir. İşletmelerin en önemli
işlevlerinden birisi finansman işlevidir. İşletmelerin belirli dönemlerinde ellerinde
bulundurdukları atıl fonları yatırıma dönüştürebilmeleri açısından sermaye
piyasasının varlığı önem taşımaktadır. İşletmelerin atıl fonları dağıtılmayan karlardan
ve amortismanlardan oluşmaktadır. İşletmeler bu atıl fonları genellikle kendi
yatırımlarında kullanmakta iseler de bazı durumlarda işletmeler bu fonların
değerlendirilmesi amacıyla diğer işletmelerin menkul kıymetlerine yatırarak fon
kaynağı yaratma açısından etkili olmaktadır. (Büker ve Bayar, 347). Diğer bir deyişle
işletmeler, ellerinde bulundurdukları fazla fonları, nakit açığı bulunan işletmelerin
kullanımına sunmaktadırlar.
1.2.3 Bankalar
Bankalar, mevduat toplayarak borç veren kurumlardır. Bireyler borç alıp
verme dışında birçok işlemini bankalar aracılığıyla gerçekleştirdikleri için bankalar,
piyasaya fon arz edenler arasında çok büyük bir öneme sahiptir (Mishkin, 8).
Bankalar, mevduat sahibi yatırımcılarının beklentilerini karşılayabilmek ve
varlıklarını devam etmek amacıyla ellerinde bulunan bu mevduatları, sermaye
piyasası aracılığıyla değerlendirirler. Bir bankanın mevduatlarının yüksek olması,
15
piyasada o kadar yüksek ölçüde fonun piyasada değerlendirildiği anlamına
gelmektedir.
1.2.4 Sigorta Şirketleri
Kişiler, gelecekte karşılaşabilecekleri birtakım riskler karşısında kendilerini
güvence altına alabilmek için sigorta şirketleri adı verilen şirketleri belli bir prim
karşılığında
kendilerini
sigorta
ettirirler.
Sigorta
işleminin
amacı,
ileride
karşılaşılabilecek olan yangın, kaza, doğal afet gibi durumlarda kişilerin zararlarını
karşılamaktır.
Kişilerden
toplanan
primler,
sermaye
piyasası
aracılığıyla
değerlendirilmektedir. Sigorta sisteminin gelişmiş olduğu ülkeler, aynı zamanda
sermaye piyasası gelişmiş ülkelerdir.
Bununla birlikte, sosyal güvenlik kurumları başlığı altında incelenen
kuruluşlar ( SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı, Ordu Yardımlaşma Kurumu gibi),
üyelerinden topladıkları paraları, sermaye piyasalarında değerlendirirler. Böylece,
sermaye piyasalarının gelişimine de katkıda bulunulmuş olur.
1.3 SERMAYE PİYASASINDAN FON TALEP EDENLER
Sermaye piyasasından fon talep edenler, menkul değerler ihraç ederek en
ucuz maliyetli kaynak sağlama amacını taşımaktadırlar.
Piyasaya fon arz eden tasarruf sahiplerinin yanında, sermaye piyasasından fon
(kaynak) temin etme amacıyla bu piyasada yer alan kişi ya da kuruluşlar da
mevcuttur. Sermaye piyasalarından fon talep edenler iki başlık alında incelenebilir:
Bunlar, işletmeler ve devlettir. (Büker ve Bayar, 351-352)
16
1.3.1 İşletmeler
İşletmeler, uzun vadeli fon sağlamak amacıyla menkul kıymet ihracında
bulunmaktadırlar. Bu da sermaye piyasasındaki fon talebinin önemli bir bölümünü
oluşturmaktadır. Türkiye’ de işletmeler, hisse senedi ve tahvil başta olmak üzere
değişik tür menkul kıymet ihraç ederek fon talebinde bulunabilmektedirler. Toplanan
bu fonlar işletmelerin daha önce saptanan amaçları doğrultusunda kullanılmaktadır.
İşletmelerin menkul kıymet ihracı gerçekleştirmesinin sebebi, nakit açıklarını ve
bununla birlikte yeni yatırımlara girme amacını sermaye piyasalarından karşılama
isteğidir.
1992 yılından itibaren sermaye piyasasına yapılan yeni düzenlemeler ile
işletmeler çok çeşitli türde menkul kıymet ihraç ederek fon talebinde bulunabilme
şansına sahip olmuşlardır. Ancak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar
nedeniyle faiz oranlarının artması, devletin fon ihtiyacının sermaye piyasalarından
sağlamak istemesi sermaye piyasasından fon bulmanın maliyetini arttırmıştır.
1.3.2 Devlet (Kamu Kesimi)
Kamu kesiminin fon talebini belirleyen kamu borçları, devletin birtakım
nedenler ile çeşitli kişi ve kurumlara borçlanmasını ifade etmektedir. Uzun vadeli
kamu borçları başlangıçta sadece savaş giderleri ve büyük yatırım harcamaları gibi
vergi gelirleri ile finansmanı olanaksız giderlerin karşılanması amacıyla bir
finansman yöntemi olarak kullanılmışsa bugün kamu gelirlerinin sürekli ve önemli
bir bölümünü oluşturmaktadır. Devletin ödeme güçlüğü içinde bulunduğu ve
giderlerini karşılayamadığı durumlarda devletler, tahvil ihracı gerçekleştirerek
piyasadan kaynak sağlama arayışı içine girerler.
Tasarruflarına yatırım alanı arayan kişi ve kurumların bir kısmı sermaye
piyasasına fon sunma arzusunda bulunmaktadır. Bu kişi ve kurumlar sermaye
piyasasına sürülen tahvilleri satın alarak devlete gerekli olan fonları sağlamaktadır.
17
1.4 SERMAYE PİYASASINDA FON SUNUMUNA ve KULLANIMINA
ARACILIK EDEN KURUMLAR
Sermaye piyasası ve bu piyasaya fon sunanların olduğu düşünülürse, bu
işlemleri sürdürebilecek birtakım kurumlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Sermaye piyasasında fon sunumu ve kullanımına aracılık eden kurumlar,
aracı kurumlar, yatırım ortaklıkları, yatırım fonları ve sermaye piyasasında faaliyet
göstermesine
izin
verilen
diğer
kurumlar
olmak
üzere
dört
grupta
incelenebilmektedir: (Sarıkamış, 1998: 135)
1.4.1 Aracı Kurumlar
Sermaye Piyasası Kurulu kaydına alınacak sermaye piyasası araçlarının
ihracına veya halka arz yolu ile satışına aracılık etmek ve/veya daha önce çıkarılmış
araçların aracılık amacı ile alım satımını yapmak üzere anonim ortaklık olarak
kurulmuş ekonomik birimlerdir.
Aracı kurumların ve onların faaliyet alanlarında çalışma yapmak isteyen
bankaların sermaye piyasasında aracılık faaliyetinde bulunabilmeleri, Sermaye
Piyasası Kurulu’ndan izin almaları ile mümkündür.
1.4.2 Yatırım Ortaklıkları
Yatırım ortaklıkları, sermaye piyasası araçlarıyla ulusal ve uluslar arası
borsalarda veya borsa dışı organize piyasalarda işlem gören altın ve diğer kıymetli
madenler portföyü işletmek üzere anonim ortaklık şeklinde ve kayıtlı sermaye
esasına göre kurulan sermaye piyasası kurumlarıdır. (Yatırım Ortaklıklarına Ait
Esaslar Tebliği, 122)
Yatırım ortaklıkları, hisse senetlerini satın aldıkları ortaklıkların herhangi bir
şekilde sermayesine ve yönetimlerine hakim olmak amacı güdemezler. (Coşkun,
2005: 175)
18
Yatırım ortaklıklarına ait olan temel ilkeler şunlardır: (SPK, 2009)
•
Riskin dağıtılması ilkesi,
•
Profesyonel yönetim
•
Menkul kıymet portföyü işletmek
•
Ortaklıktan doğan haklar
•
Mal varlığının korunması
1.4.3 Yatırım Fonları
Yatırım fonları, çok sayıda yatırımcı için yatırım ortamı oluşturur;
yatırımcıların tasarruflarını sermaye piyasası araçlarına, gayrimenkule ve diğer
kıymetli madenlere yönlendirir.
Kanun hükümleri uyarınca halktan katılma belgeleri karşılığında toplanan
paralarla belge sahibi hesabına, riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet
esaslarına göre kurulurlar.
Yatırım fonları daha çok küçük yatırımcılar için çekicidir. Çünkü yatırım
yapmak bilgi ve uzmanlık gerektirmektedir. Ayrıca bireysel portföyler küçük
portföyler olduklarından risklidir. Bu risk hem anaparanın korunması hem de portföy
verimi açısından söz konusudur. (Taner ve Akkaya, 69). Dolayısıyla bireysel
yatırımcılar, yatırımlarını menkul kıymetler konusunda uzmanlaşmış kurumsal
yatırımcılar olan yatırım fonları aracılığıyla yönetme arayışı içine girerler.
1.4.4 Diğer Sermaye Piyasası Kurumları
Sermaye piyasasında fon arz ve talebine aracılık eden yardımcı kuruluşlar
yanında kanuna göre birtakım yardımcı kuruluşlar da yer almaktadır. Sermaye
Piyasası Kanunun 39. Maddesine göre diğer sermaye piyasası kuruluşları şu şekilde
belirtilmiştir: (Sarıkamış, 141)
19
•
Sermaye piyasası araçlarının takas ve saklanması, derecelendirilmesi ve bu
araçları ihraç eden ortaklık ve kuruluşlar ile sermaye piyasası kurumlarının
denetlenmesi ile uğraşan kuruluşlar,
•
Yatırım danışmanlığı, portföy yönetimi gibi sermaye piyasası faaliyetlerinde
bulunan ortaklıklar,
•
Ortaklık ve kuruluşlara ait alacakları temellük ederek, özellikle varlığa dayalı
menkul kıymetleri ihraç etmek amacı ile kurulan genel finans ortaklıkları,
•
İpoteğe dayalı menkul kıymetler merkezi, diğer yardımcı kuruluşlar olarak
belirlenmiştir.
1.5 SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI
Sermaye piyasasında fon arz ve talep işlemi, menkul kıymet adı verilen
değerli kağıtların alış verişi ile sağlanmaktadır.
Sermaye piyasasında işlem gören değerli kağıtlara sermaye piyasası araçları
denir. Tahvil, hisse senedi vb… araçlar sermaye piyasası aracı olarak sayılabilir. Bu
araçlar sahiplerine belli bir getiri sağlarlar. Diğer bir tanıma göre sermaye piyasası
araçları, menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları olarak tanımlanmıştır.
(SPK, md.3)
Buna göre menkul kıymetler, ortaklık ve alacaklılık hakkı sağlayan, belli bir
meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli
nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Kurulca belirlenen
kıymetli evraktır. (SPK, md.3)
Kıymetli evrak ile menkul kıymetler arasında önemli bir farklılık vardır. Her
kıymetli evrak bir menkul kıymet değildir; ancak her menkul kıymet bir kıymetli
evraktır. Şöyle ki, kıymetli evraklar, senetten doğacak olan hakların senetten ayrı
olarak ileri sürülemeyeceği, senet ile hakkın birbirine bağlı olduğu menkul
kıymetlerdir. Kıymetli evraklar arasında hisse senedi, tahvil, katılma intifa senetleri,
kar ve zarar ortaklığı belgeleri sayılabilir. Kıymetli evrak sayılmayan menkul
20
kıymetler arasında ise bono, poliçe, çek, yatırım fonu katılma belgeleri, mevduat
sertifikaları örnek gösterilebilir.
Menkul kıymetler arasında ise şu araçlar sayılabilir:
•
Tahvil
•
Hisse Senedi
•
Katılma İntifa Senetleri
•
Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri
•
Finansman Bonoları
•
Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK)
•
Gelir Ortaklığı Senetleri
Diğer sermaye piyasası araçları ise çek, poliçe, nakit, mevduat sertifikası gibi
sahibine sadece alacaklılık hakkı sağlayan araçlardır.
Bu bölümde öncelikle tahvil ile birlikte, hisse senedi dışında kalan menkul
kıymetler tanıtılacak, araştırmanın konusunu oluşturan hisse senetlerine ise en son
yer verilecektir.
1.5.1 Tahvil
Tahvil, devletin ya da özel sektör şirketlerinin borçlanarak orta ve uzun vadeli
fon sağlamak üzere çıkarttıkları borç senetleridir. Tahviller halka arz edilerek ya da
halka arz edilmeksizin satılabilir. Kamu borçlanma aracı dışındaki tahvillerin ihraç
ve halka arzı için Sermaye Piyasası Kuruluna kaydettirilmesi gerekir.
Tahvillerin halka arz edilmesi durumunda tahvil ihraç koşulları ve ihraççı
şirket hakkındaki hukuki ve mali bilgiler izahname ve sirkülerde yer alır. Tahviller
sahiplerine herhangi bir ortaklık hakkı vermez; sadece ihraççıya karşı alacaklılık
hakkı sağlar. (SPK, 2007: 8)
21
Tahvil, belirli bir faiz oranı üzerinden belli bir tarihte anapara ve faizin
birlikte ödendiği bir menkul kıymettir. Tahviller, gelirin korunması ile birlikte aynı
zamanda sermayenin (anapara) korunmasını sağlar. (Brandes, 2003: 3)
Aşağıda tahvillere ilişkin bazı terim ve kavramlar verilmiştir: (Alpan, Tevfik
ve Tevfik, 2001: 250)
•
Tahvilin Faizi: Tahvilin faizi altı ayda bir ya da yılda bir kez ödenir. Kupon
(nominal) faiz oranı, ödenecek faizi belirler.
•
Getiri: Tahvilin, yatırımcı tarafından vadeye kadar tutulması halindeki getiri
oranıdır. Bu oran kupon faiz oranından farklıdır.
•
Geri Çekme Hükmü: Bu hüküm, şirketin belirli fiyattan belirli bir dönem
boyunca çıkardığı tahvilleri almasına olanak verir.
•
Ödenim (İtfa) Fonu: Belirli bir para, borcun ödenmesi için her yıl ayrılır.
•
Tahvil sözleşmesine itfa fonu oluşturulmasına ilişkin hükümler konabilir.
Böylece yatırımcılar belli ölçüde korunmuş olur. Kuşkusuz bu fonun işletmenin
olağan işlerinde kullanılması gerekir. Ayrıca bu fon tutarı kadar kardan pay
ayrılabilir.
Sermaye piyasası araçlarından biri olan tahvilin değerinin belirlenmesinde şu
hususlar dikkati çekmektedir. (Kabakçı, 2007:24)
•
Tahvillerin likiditesi arttıkça piyasa değeri de yükselir.
•
Tahvillerin vadesiyle ilgili süre kısaldıkça likiditenin artması nedeniyle
tahvilin değeri de artar.
•
Tahvillerin güvenilirliği tahvilin piyasa değerini olumlu etkiler.
•
Süresi uzun tahviller, risklilik derecesini arttıracağından piyasa değerini
düşürür.
•
Tahvilin değerini etkileyen bir özellik piyasanın ekonomik koşullarıdır.
•
Piyasada faiz oranlarının yükselmesi durumunda tahvilin değeri azalırken,
faiz oranlarının düşmesi tahvillere değer kazandırır.
22
1.5.2 Katılma İntifa Senetleri
Katılma intifa senetleri, özellikle halka hisse senedi satarak halka açılmak
istemeyen kapalı aile anonim ortaklıklarının özsermaye sağlamalarına olanak veren
bir araçtır. Katılma intifa senedinin çıkaran ortaklık açısından en büyük avantajı,
yönetimi paylaşmak gereği olmaksızın özsermaye sağlayabilmesidir. (Akgüç, 1998:
775)
Hamiline ya da nama yazılı çıkarılabilen bu senetler, ortaklık ana
sözleşmesinde hüküm bulunmak kaydıyla süresiz çıkarılabilirler. Üzerinde nominal
değeri ile çıkarılmakta olan KİS, yurt içinde veya Maliye Bakanlığı izniyle yurt
dışında nakit karşılığı olarak satılabilmektedir. (Zengin, 2006: 20)
1.5.3 Kar ve Zarar Ortaklığı Belgeleri
Kar ve zarar ortaklığı belgesi, “faiz” kavramı yerine “kar ve zarara ortak
olma” kavramını ikame etmek isteyen bir anlayışın ve anonim ortaklıklara belli
fonlar yatırılarak karşılığında “kar” elde etmek arzusunun yarattığı bir menkul
kıymettir.
Kar ve zarar ortaklığı belgesinin çıkarılmasındaki temel amaç, menkul
kıymetler piyasasında değişime konu olan araçları çoğaltmak ve çeşitlendirmektir.
Bunun yanı sıra kar ve zarar ortaklığı belgelerinin kendine özgü bir menkul kıymet
olarak faiz dışı kazanca uygun bir yönü vardır. (Günal, 1987: 107-109) Diğer bir
deyişle kar ve zarar ortaklığı belgeleri piyasada faiz kazancını uygun görmeyen
yatırımcılara yönelik bir yatırım aracı olarak dikkat çekmektedir. KOB’lar, hisse
senedine çok benzemektedir. Ancak, hisse senedi sahiplerinin haklarından bazılarına
sahip olmaları nedeniyle imtiyazlı hisse senetlerine daha fazla benzedikleri ileri
sürülmektedir. Öte yandan bu tür menkul kıymet sahiplerinin zarara da katlanmaları
bu belgeleri kara iştirakli tahvillerden ayırmaktadır. (Yılmaz ve Kabakçı, 1982,253268)
23
1.5.4 Finansman Bonoları
Finansman bonoları, banka kredilerine alternatif, kısa süreli borçlanma aracı
olarak kabul edilen bir araçtır. Bu tür senetler genellikle güvencesiz olarak
çıkartıldıkları için ancak sermaye yapısı, likiditesi ve karlılığı güçlü olan işletmeler
bu olanaktan yararlanabilmektedir. Dolayısıyla büyük şirketler için oluşturulan kısa
vadeli borçlanma araçlarıdır. Finansman bonolarının süreleri 60 günden az
olmamakla birlikte 720 günden de çok olamaz.
Finansman bonoları genellikle güvencesiz olarak çıkartılırlar. Ancak Tebliğ,
güvencelerine göre altı tür finansman bonosu çıkarılabileceğini hükme bağlamıştır.
Bunlar;
•
A Tipi: Güvencesiz finansman bonolarıdır.
•
B Tipi: Çıkaran ortaklık tarafından taahhüt edilmiş, banka kredisi ile
desteklenmiş finansman bonolarıdır.
•
C Tipi: Banka garantisi taşıyan finansman bonolarıdır.
•
D Tipi: Yeddiemin bir bankaya yatırılmış, Kurul’ca belirlenen güvencelerden
oluşan belirli bir güvence portföyüne dayalı olarak çıkarılan finansman bonolarıdır.
•
E Tipi: Hazine garantisi taşıyan finansman bonolarıdır.
•
F Tipi: Bir anonim ortaklığın ortak borçlusu olduğu ve zincirleme kefil olarak
ödeme garantisi taşıyan finansman bonolarıdır.
1.5.5 Varlığa Dayalı Menkul Kıymet
Varlığa dayalı menkul kıymet (VDMK)’nın finans teorisindeki karşılığı olan
menkul kıymetleştirme (securitization), geniş anlamıyla borçlanma aracı olarak
banka kredilerinin yerini alan ciro edilebilir (değiştirilebilir) enstrümanların gelişimi,
dar anlamıyla bankaların, tasarruf kurumlarının ve diğer aracıların likit olmayan
aktiflerinin
paketlenerek
menkul
kıymetlere
dönüştürülmesi
işlemini
ifade
etmektedir.
24
1980’lerde büyük bir ivme kazanan menkul kıymetleştirme işleminin doğuşu
ABD ipotek piyasasının gelişimine dayanmaktadır. İpotek finansmanındaki arz ve
talepteki bölgesel dengesizlikleri ortadan kaldırmak gereği ile bir devlet kurumu olan
GNMA (Government National Mortgage Association) menkul kıymet programını
başlatmıştır. GNMA, çeşitli devlet kurumlarının garanti verdiği ipotek kredilerine
dayalı olarak ihraç edilen menkul kıymetlerin faizine ve anaparasına garanti vermeye
yetkili kılınmıştı. Bir devlet kurumunun garanti vermesi ile bu menkul kıymetlerin
geniş yatırımcı tabanına ulaşması ve yatırımcılar açısından cazip olması sağlanmıştır.
Menkulleştirme yolu ile bankalar, halka kredi olarak verdikleri tutarları teminat
olarak göstererek bu tutarları menkulleştirme yolu ile satma yoluna gitmişlerdir.
1.5.6 Gelir Ortaklığı Senetleri
Gelir ortaklığı senetleri, köprü, baraj, elektrik santrali, karayolu, demiryolu,
telekomünikasyon sistemleri, sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları gibi
benzer kamu kurum ve kuruluşlarının gelirlerine, gerçek ve tüzel kişilerin ortak
olması için çıkarılan senetlerdir. (Dağlı, 2000: 31)
Bu anlamda gelir ortaklığı senetlerinin, devletin kendi bütçesi dışında
yatırımlarına kaynak sağlama noktasında önemli bir görev üstlendiği söylenebilir.
1.5.7 Hisse Senetleri
Hisse senetleri, anonim ortaklıklar tarafından çıkarılan, pay sahiplerinin
sermaye payları üzerinde tasarruf hakkını temsil eden kıymetli evrak niteliğindeki
belgelerdir. (Ataman, 1974: 22; Ataman ve Kibar 1999: 29)
Literatürde esham, aksiyon veya pay senedi olarak da adlandırılan hisse
senetleri, anonim ortaklıkların ihraç ettikleri, anonim ortaklık sermaye payını temsil
eden kıymetli evrak niteliğine sahip senettir. Sermayesi paylara bölünmüş komandit
şirketler de hisse senedi çıkarabilmekte ancak bunlar halka arz yoluyla
satılamamaktadır. (SPK, md. 4)
25
Hisse senetlerini anonim şirketler ihraç etmekte, bu senetleri alan yatırımcılar
da şirketin ortağı olmaktadır. Sermaye piyasasının, en önemli yatırım araçlarından
biri olan hisse senetleri sabit getirili menkul kıymetlere göre önemli farklılıklar
taşımaktadır. Hisse senetleri sahipleri, şirketin karından ve performansından önemli
ölçüde yararlanabilmesine karşılık, şirketin tasfiye olması durumunda ise tahvil ve
diğer borçlarının ödenmesinden sonra şirketin mal varlığı üzerinde hak iddia
edebilmektedir. Dolayısıyla hisse senedi sahiplerinin şirketin tasfiye olmasından
sonraki alacakları, ancak tahvil sahiplerinin alacaklarının ödenmesinden sonra
mümkün olmaktadır. Hisse senetlerinin değerlerinin belirlenmesi ve tahmin edilmesi
ise oldukça karmaşık bir süreçtir. Hisse senedi fiyatları makroekonomik faktörlerden
şirket ile ilgili çok özel bilgilere kadar binlerce faktörden etkilenmekte ve bu onu
pazarın en gözde yatırım aracı haline getirmektedir. (Karan, 2004: 307; Dramalija,
2006: 4)
Hisse senetleri piyasasından uluslararası piyasaların gidişatı hakkında bilgiler
alınabilir. Eğer yatırımcılar ekonomik gidişat hakkında olumlu görüşe sahipse, bu
durum yatırımcıların hisse senetleri piyasasına yönelmesini sağlayacaktır. Başka bir
deyişle, piyasaya güvenen bir yatırımcı, piyasadaki şirketlerin büyüyeceği inancını
taşımakta;
dolayısıyla
ortak
olacağı
şirketlerin
de
karlılığının
artacağını
beklemektedir. Tersi durumda; hisse senedi piyasasına güvenmeyen bir yatırımcı ise
faiz gelirini tercih ederek ve anaparasını korumak ve bununla birlikte faiz geliri elde
etmek isteyecek; bunun için de tahvil piyasasına yönelecektir.
Hisse senedi sahibinin taşıdığı bazı haklar vardır. Buna göre hisse senedi
sahibi, şirket karından pay alma hakkı, tasfiye bakiyesine katılma ve pay alma hakkı,
şirket yönetimine katılma ve oy kullanma hakkı, şirket faaliyetleri hakkında bilgi
edinme hakkı ve rüçhan hakkına sahiptir. Bununla birlikte hisse senedi sahibinin
taşıdığı bazı sorumluluklar vardır: Hisse senedi sahipleri, ortak olduğu şirketten
ayrılsalar bile şirketin sırlarını saklamak zorunda ve şirketin sermayeye katılma
çağrılarına uymak durumundadır.
26
1.5.7.1 Hisse Senedi Çıkarabilecek Kuruluşlar
Hisse senetleri, sadece sermaye şirketi niteliğinde olan anonim şirketler ve
anonim şirket statüsünde kurulan diğer şirketler tarafından çıkarılabilir. Ayrıca özel
kanunla kurulan bazı şirketler de hisse senedi çıkarabilir. (SPK, 184-185)
Hisse senedi ihraç edebilecek şirket ve kuruluşlar şunlardır:
•
Anonim şirketler,
•
Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler (SPK’ nın 4. maddesi uyarınca,
sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklıkların hisse senetleri halka arz
yoluyla satılamaz)
•
Özel kanunla kurulan kurumlar (TCMB, bankalar, anonim şirket şeklinde
kurulmuş iktisadi devlet teşekkülleri, bağlı ortaklıklar, sigorta şirketleri)
Anonim şirketler de kendi içerisinde yalnızca TTK’ya kapsamında; hem TTK
hem de SPK’ya tabi şirketler ve son olarak yalnızca SPK’ya tabi anonim ortaklıklar
olarak üçe ayrılabilir.
Yanlıca TTK kapsamında olan şirketler, aile şirketi görünümündedir. Bu
şirketler, halkın küçük tasarruflarını toplayıp bu yolla özermaye birikimini sağlama
yolunu benimsemiştir.
Hem TTK hem de Sermaye Piyasası Kurulu hükümlerine tabi kapalı ya da
aile anonim ortaklığı, SPK kapsamına girmeye karar verebilir ve böylece halka açık
anonim ortaklık karakteri kazanabilir. Öte yandan pay sahibi sayısının 250’den fazla
olduğu herhangi bir şekilde tespit olunan anonim ortaklıkların (hisse senetlerini halka
arz etmeseler bile) hisse senetleri halka arz olmuş sayılır ve bu ortaklıklar halka açık
anonim ortaklık hükümlerine tabi olurlar. (SPK, md. 11)
Sermaye artırımı yönünden yalnızca SPK hükümlerine tabi anonim
ortaklıklar ile kurulmuş olup da sermaye arttırmak suretiyle hisse senetlerini halka
27
arz edecek olan anonim ortaklıklar da hisse senedi çıkarabilecek anonim şirketler
arasındadır.
Sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklıklar da hisse senedi ihraç
edebilir. Ancak teorik olarak menkul kıymet kabul edilebilecek olan bu senetler,
kanunen menkul kıymet olarak kabul edilmemektedir.
Özel kanunlarla kurulmuş bulunan kuruluşlar ise T.C Merkez Bankası, sigorta
şirketleri, anonim ortaklık halinde kurulmuş bulunan iktisadi devlet teşekkülleri,
bağlı ortaklıklar, yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar ve özel finans kuruluşlarıdır. Bu
şekilde kurulmuş olan kuruluşlar da hisse senedi çıkarabilmektedir.
1.5.7.2 Hisse Senetlerinin Türleri
Hisse senetlerinin türleri, adi ve imtiyazlı; nama ve hamiline, primli ve
primsiz; bedelli ve bedelsiz ve son olarak kurucu ve intifa senetleri olmak üzere beş
grupta toplanmıştır. (SPK, 186) Ancak TTK’ya göre hisse senetlerinin türleri dört
ana başlık altında da gösterilebilmektedir. Bunlar tedavül bakımından hisse senetleri,
bedellerinin tamamen ödenmiş olup olmamasına göre hisse senetleri, sahiplerine
sağladığı çıkar açısından hisse senetleri ve sermaye artışlarına göre hisse senetleridir.
Şekil 1. 2 ‘de hisse senetlerinin türleri dört grup halinde gösterilmiştir:
28
Hisse Senetlerinin Türleri Tedavül Bakımından
• Nama Yazılı
• Hamiline Yazılı
Bedelinin Tamamen
Ödenmiş Olup
Olmamasına Göre
• Bedeli Tamamen
Ödenmiş
• Bedeli Tamamen
Ödenmemiş
Sahiplerine
Sağladıkları Çıkar
Açısından
• Adi
• İmtiyazlı Sermaye Artışlarına
Göre
• Bedelli
• Bedelsiz Şekil 1. 2 Hisse Senetlerinin Türleri
Kaynak: Kabakçı, 8
Adi ve İmtiyazlı Hisse Senedi: Hisse senetleri ana sözleşmede aksine hüküm
yoksa sahiplerine eşit haklar dağıtırlar. Sahibine eşit haklar dağıtan hisse senetlerine
adi hisse senetleri denir. Ancak bazı hisse senetleri sahiplerine ayrıcalıklar
tanıyabilir. Bunlar, kardan öncelikli pay alma, oy kullanmada öncelik ya da tasfiye
halinde öncelikli olarak pay alma gibi durumlar olabilir. Sahiplerine adi hisse
senetlerinden öncelikli olarak haklar tanıyan bu hisse senetlerine imtiyazlı hisse
senedi denir.
Nama ve Hamiline Yazılı Hisse Senetleri: Hisse senetleriyle ilgili tüm
hususlar T.T.K.’de gösterilmiştir. Şirketler nama yazılı veya hamiline olarak
çıkardıkları hisse senetlerinde de diğer hisse senedi türlerinde olduğu gibi T.T.K’
deki sekil ve şartlara uymak zorundadırlar. Nama yazılı hisse senetlerinde hisse
senedini alan kişilerin şirketin pay defterine kaydedilmesi zorunludur. Hamiline
yazılı hisse senetlerinde senet sahibi olanlar şirketin pay defterine kaydedilmez ve
hamiline yazılı hisse senedini elinde bulunduran kişiler senedin mülkiyetini de elinde
tutmuş olur. Diğer bir deyişle, nama yazılı hisse senetlerinde hisse senedinin
mülkiyeti, hisse senedi sahibinin isminin şirket pay defterinden çıkarılmasıyla
29
değişirken, hamiline hisse senedinde senedi elinde bulunduran kişi o hisse senedinin
sahibi olur.
Bedeli Tamamen Ödenmiş ve Bedeli Tamamen Ödenmemiş Hisse
Senetleri: Senet bedelinin tamamen ödenmiş olması durumunda bedeli ödenmiş
hisse senetlerinden söz edilebilir. TTK ve ana sözleşme hükümlerine göre hisse
senedi bedellerinin en az ¼ ‘ünün ödenmiş olması durumunda bedelleri tamamen
ödenmemiş hisse senetlerinden söz edilebilir. (Kabakçı, 8-9)
Bedelli ve Bedelsiz Hisse Senetleri: Şirketler özsermayelerine dışarıdan
kaynak sağlamak için kimi durumlarda sermaye artırımına giderler. Bu durumda
şirketler, sermayeye ortak olmak isteyen üçüncü kişilere hisse senetlerini belli
fiyattan satmak isterler. Hisse senetlerinin üçüncü kişilere satılması durumunda
bedelli hisse senetlerinden söz edilebilir. Bedelsiz hisse senetlerinde ise sadece hisse
senetleri sahiplerine; yani şirketin ortaklarına dağıtılmamış karlar üzerinden yeniden
hisse senedi dağıtılır. Bu durumda pay senetlerinin yeniden satın alınmasına gerek
yoktur.
Bununla birlikte hisse senetleri piyasasında primli-primsiz hisse senetleri ile
kurucu ve intifa senetlerinden de söz edilmesi mümkündür:
Primli ve Primsiz Hisse Senetleri: Hisse senetleri belli bir nominal (itibari)
değer üzerinden işlem görürüler. Hisse senetlerinin nominal değerin üzerinde işlem
gören hisse senetlerine primli hisse senetleri denirken; nominal değerin altında işlem
gören hisse senetlerine primsiz hisse senedi adı verilir.
Kurucu ve İntifa Senetleri: Kurucu hisse senetleri, belli bir sermaye payını
temsil etmediği gibi şirketin yönetimine katılma hakkı da vermez. Bu durumda
kuruluş hizmeti karşılığı olmak üzere ana sözleşme hükümleri gereğince şirket
karının bir kısmını iştirak hakkı temin etmek üzere ve daima kurucuların adlarına
yazılı olmak şartıyla ihraç edilir. İntifa hisse senetleri, şirket genel kurulunun alacağı
30
kararla, bazı kimselere çeşitli hizmetler ve alacak karşılığı olarak kuruluştan sonra
verilen ve sermaye payını temsil etmeyen hisse senetleridir.
1.5.7.3 Hisse Senetlerinde Değer Tanımlamaları
Hisse senedine ilişkin çok değişik değer kavramlarının varlığından söz
edilebilir. Bu kavramlar değişik yöntemlerle bulunmakta olup genel kabul görmüş
değer kavramları nominal değer, defter değeri, tasfiye değeri, piyasa değeri, işleyen
teşebbüs değeri ve gerçek değer olarak sıralanabilir. (İvgen, 2003: 25)
Nominal Değer: Nominal değer, hisse senedinin üzerinde yazılı olan değeri
ifade etmektedir. Genellikle sermaye miktarını belirlemek ve bununla ilgili
muhasebe kayıtlarını yapabilmek için hisse senedine verilen değerdir. (İvgen, 25)
Defter (Muhasebe) Değeri: Bir şirketin son bilançosundaki öz varlığı
hesaplanıp, hisse senedi sayısına bölünerek hisse senedinin muhasebe değeri (defter
değeri) bulunur. (Canbaş ve Doğukanlı, 32)
Tasfiye (Net Aktif) Değeri: Şirket varlığının belli bir süre içinde zorunlu
satışı ile sağlanabilecek değerden tüm borçlar ödendikten sonra kalan miktarın hisse
senedi sayısına bölünmesi sonucu bulunan değerdir. Tasfiye değeri piyasa değeri
araştırılmasında önemlidir. Çünkü şirketin hisse senetlerinin piyasa değeri için
tasfiye değeri alt sınırı oluşturacaktır. Bu durumda hisse senetlerinin piyasa değeri
tasfiye değerinin altına düştüğünde ise o işletmeyi likidite etmek en akıllı yol
olacaktır. (Ceylan, 2000: 419; Dramalija, 47)
Piyasa Değeri: Hisse senedinin sermaye piyasasında oluşmuş fiyatına piyasa
değeri denmektedir. Bu piyasalarda fiyatlar ilgili hisse senedine ilişkin arz ve talebe
göre oluşmaktadır. Hisse senedinin piyasa fiyatında gerek piyasa koşullarının
gerekse de makroekonomik dengelerde meydana gelen değişiklikler sonucunda
dalgalanmalar olabilmektedir.
31
İşleyen Teşebbüs Değeri: Burada, işletmenin bir bütün olarak çalışır
durumda devredilmesi halinde bulacağı değer söz konusudur. Bu değerin
belirlenmesinde işletmenin kazancı ile söz konusu kazanç için gerekli kazanç
oranının dikkate alınması gerekir. Tasfiye değeri piyasa değeri için alt sınırı
oluştururken işleyen teşebbüs değeri de üst sınırı oluşturacaktır. (Gönenli, 1985: 307;
Ataman ve Kibar, 71)
Gerçek Değer: Bir pay senedinin gerçek değeri, o pay senedinin ait olduğu
işletmelerin varlıkları, karlılık durumu, dağıtılan kar payları, sermaye yapısı gibi
değişkenlerin belirlediği değer olarak tanımlanır. (Ertuna, 1986: 187-188; Ataman ve
Kibar, 73)
Gerçek değer, bir hisse senedinin olması gereken değeri ifade etmektedir.
Buna göre piyasada arz ve talebe göre gerçekleşmiş olan piyasa değeri, gerçek
değerin altında veya üstünde olabilir. Eğer hisse senedi olması gereken (gerçek)
değerinin altında işlem görüyorsa, yatırımcı bu hisse senedinin ucuz olduğunu
düşünüp bu hisse senedini alacaktır. Tersi bir durumda ise elinde bu hisse senedinden
varsa, hisse senetlerini satma yoluna gidecektir.
1.5.7.4 Hisse Senedine Değer Kazandıran Etmenler
Ekonomi
alanındaki
tüm
gelişmeler,
örneğin
piyasadaki
veriler,
makroekonomik veya sektörel gelişmeler, faiz oranlarındaki değişme, döviz
kurlarındaki değişme gibi birçok faktör hisse senetlerinin fiyatları üzerinde etkili
olmaktadır.
Hisse senetlerini ihraç eden şirketlerin hisse senetlerinin değer kazanması
beklenir. Çünkü hisse senetlerinin değeri düşük bir şirket, piyasadan fon bulmada
zorlanacaktır. Dolayısıyla bir şirket için hisse senedinin değerinin yüksekliği çok
önemlidir. Buna göre hisse senetlerine değer kazandıran etmenler aşağıda
sıralanmıştır: (Kabakçı,14)
32
•
Şirketlerin ürettiği malların ve hizmetlerin tüketiciler tarafından çok aranan
mallar olması ve satış artışları
•
İşletmelerin sermaye yapılarının işletmenin özelliklerine uygun optimal ve
hedeflenen bir durum ve bileşimde olması; özkaynak ağırlıklı bir bileşimin
seçilmesi
•
İşletmelerin üretimde ileri bir teknoloji kullanması
•
İşletmelerin hammadde sorunun olmaması ve hammadde kaynaklarının
denetlenebilmesi
•
Firmanın hisse senetlerinin likiditesi, acil durumlarda hisselerin satılabilme ve
devredilebilme özelliğinin yüksek olması
•
Şirketle ilgili sermaye artırımı beklentilerinin olması
•
Şirketin güçlü ve başarılı bir şirket olması, her yıl ve sürekli artan bir biçimde kar
payı dağıtması şirketin hisse senetlerine değer kazandırır.
Yatırımcılar, hisse senetlerine yatırım yaparken gelecekte hisse senetlerinin
değer kazanmasını beklemektedir. Bununla birlikte bir hisse senedinin alınıp
satılmasına kadar geçen sürede; diğer bir deyişle hisse senedinin elde
bulundurulduğu süre içinde yatırımcılar hem sermaye kazancı hem de kar payı elde
etmek isterler. Bunun için hisse senedi alımı yapılmadan önce, yatırımcılar birtakım
analiz ve değerlendirmeler sonucunda gelecekte değerinde artış bekledikleri hisse
senetlerini satın alırlar. Ancak kesin olarak geleceği öngörmek mümkün olmadığı
için yapılan bu analizler sonucunda da kusursuz olarak doğru tahminlerin yapılması
mümkün değildir. Genellikle piyasa uzmanları tarafından sıklıkla başvurulan teknik
analiz ve temel analiz ile birlikte, akademik çevrede sıklıkla tartışılan etkin piyasa
hipotezi, hisse senetlerinin gelecekteki fiyatlarının öngörüsüne dayanmaktadır. Fakat
her bir yöntemin kesin olarak doğru sonuçlar verdiğini söylemek olası değildir.
İkinci bölümde hisse senetlerinin fiyatlarının öngörülmesinde kullanılan etkin
piyasalar hipotezi, teknik analiz ve temel analiz hakkında bilgiler verilecektir.
33
İKİNCİ BÖLÜM
MENKUL KIYMET YATIRIMLARI VE HİSSE SENEDİ DEĞERLEMESİ
2.1 MENKUL KIYMETLERE YATIRIM
Menkul kıymet yatırımlarında, ister tahviller yatırım ister de hisse senetlerine
yapılan yatırımlar olsun yatırımcı için bir sermaye kazancı ve bununla birlikte kar/
faiz geliri elde edilmesi söz konusudur. Sermaye kazancı, yatırımcının menkul
kıymete yatırdığı paradır. Bunun için yatırımın uygun zamanda, uygun miktarda ve
doğru finansal araçlarla yapılmasında fayda vardır. Bu noktada yatırım kavramının
belirtilmesi yararlı olacaktır.
2.1.1 Yatırım Kavramı
Yatırım maddi veya manevi çıkar, kar, kazanç sağlamak için önceden yapılan
harcama olarak tanımlanabilir. Yatırım bir kerede yapılabileceği gibi çeşitli
zamanlara da yayılabilir. (SPK, 499)
Genel bir tanımlamaya göre gelecekte değerin artması ya da pozitif bir getiri
getirmesi beklentisi ile atıl fonların ya da tasarrufların değerlendirildiği her türlü araç
tedariki yatırım olarak adlandırılmaktadır. ( Gitman ve Joehnk, 1988: 4; Kayalıdere,
2002: 61)
Finansal açıdan ise gelecekte bir gelir ya da verim elde edebilmek için
tasarrufların menkul kıymet tedarikinde kullanılmasıdır. Bireyler gelecekteki ve
bugünkü tüketimleri arasında denge kurabilmek amacıyla tasarruflarını verimli
alanlarda kullanmak ve aynı zamanda sağlanan getiri ile birlikte faydasını ve hangi
risk ölçüsünde gerçekleşeceğini bilmek isteyeceklerdir. Bu amaçla çeşitli finansal
varlıklar arasında seçim yapmaya çalışacaklardır. Bireysel tasarrufçuların fonlarını
değerlendirmek için çeşitli finansal varlıklar arasında seçim yapmaları da yatırım
olarak değerlendirilmektedir. (Aksoy, 1988: 4; Kayalıdere, 62)
34
Yatırım kavramını ilgilendiren önemli bir kavram spekülasyon kavramıdır.
Ancak yatırım ve spekülasyon arasında önemli bir farklılık vardır. Yatırım kavramı,
anlık olarak karar verilmeyen, gelecekteki nakit giriş ve çıkışlarının öngörüsü
yapılarak ve aynı şekilde belli bir oranda risk taşıyan bir kavramdır; bununla birlikte
yatırım kavramında planlı ve programlı bir yatırımcı tipi söz konusudur.
Spekülasyonda ise anlık olarak bir menkul kıymetin düşük fiyattan alınıp yüksek
fiyattan satılacağı beklentisiyle yatırımcıları risk almaya teşvik etme durumu söz
konusudur. Yani yatırımda planlı ve programlı bir seçim veya öngörü varken;
spekülasyonda piyasa oyuncularının yönlendirmeleriyle risk alma isteği uyandıran
getiri vaat edilen bir ortam vardır.
2.1 2 Yatırımcı ve Yatırımcı Davranışını Etkileyen Faktörler
Yatırımcı elinde bulunan varlığı, sermaye piyasasında değerlendirmek üzere
fayda, çıkar, kar ya da kazanç sağlamayı amaçlayan kişi veya kurumlardır.
Yatırımla ilgilenenler, sadece kendi veya diğer kişi/kuruluşların tasarruflarını
(diğer bir deyişle fonlarını) değerlendirenler veya değerlendirmeyi düşünenlerle
sınırlı değildir. Sermaye piyasasında danışmanlık, aracılık gibi çeşitli konularda
hizmet verenler, özel ve kamu sektöründeki çeşitli kuruluşlar, alternatif piyasalarla
ilgilenenler ve basın da yatırım konusuyla bir hayli ilgilidir. (SPK, 499)
Rasyonel bir yatımcının amacı, öncelikle değerlendirmeyi düşündüğü fonun
değerini yitirmemesini sağlamak, sonrasında ise yatırdığı fonun üstünde getiriyi
sağlayabilmektir. Ancak istenen (beklenen) getiri, içerisinde belli oranda risk de
barındırmaktadır. Bu nedenle yatırımcı tarafından maksimum getiri amaçlanırken,
söz konusu getiriyi elde edebilmek için de riskin en küçük olması arzulanmaktadır.
Yatırım kararının büyük önem arz ettiği bir dönemde yatırımcının da
davranışını etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar, (Kayalıdere, 64)
35
•
Yatırımcının şahsıyla ilgili faktörler,
•
Ekonominin genel durumuyla ilgili faktörler
•
Yatırım özelliği ile ilgili faktörlerdir ki bu son madde de yatırımın verimliliği ve
güvenliği, yatırımın likiditesi, yatırımın vergi durumu ve yatırım riski şeklinde
ayrılabilir.
Daha önce de değinildiği gibi menkul kıymet yatırımlarında bir risk
unsuru ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla yatırımcıların risk karşısındaki tutumları da
bu noktada önem kazanmaktadır.
2.1.3 Yatırımcıların Risk Karşısındaki Tutumları
Her menkul kıymet yatırımı beraberinde birtakım riskler de taşır. Yatırımcılar
da bu riskler karşısında farklı davranışta bulunabilirler. Bu davranışlar üç türlüdür:
(Kanalıcı, 1997: 13-14)
•
Riskten kaçınan yatırımcılar (risk averters)
•
Riske kayıtsız yatırımcılar (risk neutral)
•
Riski seven yatırımcılar
Şekil 2. 1’ de risk karşısında üç yatırımcı tipinin fayda eğrileri gösterilmiştir.
u
Riski seven
Riske kayıtsız
Riskten kaçınan
w
Şekil 2. 1 Risk Karşısında Üç Yatırımcının Fayda Fonksiyonları
Kaynak:Kanalıcı, 14
36
Riskten kaçınan yatırımcı, rasyonel davranan yatırımcı tipini gösterir. Şekilde
görüldüğü üzere riskten kaçınan yatırımcının fayda eğrisi azalan bir seyir gösterir.
Bu yatırımcılar riskten kaçarlar ve kazançları belli olan iki yatırımdan daha az riskli
olanı tercih ederler. Dolayısıyla yatırımcılar risk arttığında daha yüksek tahmini
kazanç talep ederler.
Riske kayıtsız kalan yatırımcı rasyonel davranmamaktadır. Fayda eğrisi
doğrusal bir fonksiyondur. Belirli bir servet seviyesinde bir servet artışı söz konusu
olduğunda bu durum aynı seviyede fayda artışına sebep olur.
Riski seven yatırımcılar için yatırım yapmanın tahmini faydası yatırım
yapmamanın tahmini faydasından daha büyüktür. Riski arzulayan bir yatırımcının
her ilave ünitede sağlayacağı fayda da giderek artmaktadır.
2.2 MENKUL KIYMET YATIRIMLARINDA RİSK VE TOPLAM RİSKİN
KAYNAKLARI
Geleceğin bugünden kesin olarak bilinememesi nedeni ile gelecekle ilgili tüm
kararlarda kararın istenilen sonucu vermemesi tehlikesi vardır. Bu tehlike bir finansal
varlık yatırımcısının yatırımla ilgili kararı için de söz konusudur. Yatırımcı, şu veya
bu şekilde kendisini bu tehlikeden kısmen veya tamamen korumaya çalışır. Bu
korunma, yatırım araçları arasında en az tehlike taşıyanı seçme şeklinde olabilir veya
yatırımcı bu tehlikenin büyüklüğüne göre yatırımın daha büyük verim sağlamasını
ister. Gerek daha az tehlike taşıyan yatırım araçlarını seçmek gerek yüksek tehlike
taşıyan yatırımdan daha yüksek verim talep edebilmek için tehlikenin büyüklüğünü
ölçmek gerekir. (Sarıkamış, 173)
Risk, bir menkul kıymet yatırımından beklenen getirinin, o menkul kıymetin
gerçekleşen getirisinden farklı olma olasılığıdır.
Belirsizlik kavramı, risk kavramı ile oldukça karıştırılan bir kavramdır. Buna
göre riskte, bir olayın gerçekleşme olasılığı bilinirken olayların gerçekleşme
37
olasılıkları hakkında objektif bir değerlendirme söz konusu iken; belirsizlikte bir
olayın gerçekleşmesi öznel değerlendirmelerle mümkün olmaktadır. Örneğin,
menkul kıymet yatırımlarında bir menkul kıymetin geçmiş getirilerine bakılması ve
bir gelecekle ilgili bir yatırım kararı verilmesi riske örnek olarak verilebilirken,
belirsizlikte doğal afet, hava olayları gibi önceden kestirilemeyen doğal olaylar söz
konusudur.
Risk, finansal davranışı etkileyen temel bir elementtir. Riskin eksikliğinde,
kaynakların etkin dağıtımı için gerekli olan finansal sistem oldukça basitleşecektir.
Riskin yaygın olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Hanehalkı, firmalar, devlet ve
özellikle finansal kurumlar risk yönetimine odaklanmıştır. (Crouhy, Galai ve Mark,
2001: 13)
Risk çeşitleri, nedenlere bağlı olarak oluşmaktadır. Bu çeşitli nedenler iki ana
başlık altında toplanabilir: Sistematik risk ve sistematik olmayan risk. (Akgüç, 845)
Tablo 2. 1 ‘de sistematik ve sistematik olmayan riskin kaynakları gösterilmiştir:
Tablo 2. 1 Sistematik ve Sistematik Olmayan Riskin Kaynakları
TOPLAM RİSK
Sistematik Risk
¾ Enflasyon
Riski
¾ Faiz
Oranı
Riski
¾ Piyasa Riski
¾ Politik Risk
¾ Kur Riski
Sistematik Olmayan Risk
¾ Finansal Risk
¾ Yönetim Riski
¾ İş Riski
Kaynak: Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 2008: 199
38
Tablodan da görüleceği üzere toplam riskin sistematik riske ait olan bölümü,
enflasyon riski, faiz oranı riski, piyasa riski, politik risk ve kur riski olmak üzere beş
başlık altında incelenirken; sistematik olmayan risk türleri de finansal risk, yönetim
riski ve iş riski olmak üzere üç başlıkta toplanmaktadır.
Buna göre sistematik riskin sistematik olmayan riske göre daha genel nitelikte
ve ekonomik olayların bütününü etkileyebilecek boyutta olduğu söylenebilir.
2.2.1 Sistematik Risk ve Sistematik Riskin Kaynakları
Ekonomik, politik ve sosyal yaşamın yapısı ve değişkenliğinden kaynaklanan
sistematik risk, tüm finansal (para ve sermaye piyasaları) ve bu piyasalarda işlem
gören menkul değerlerin (finansal varlıkların) tümünü etkiler. Sistematik riski, şirket
yöneticilerinin kontrol olanakları yoktur. Sistematik risk, yatırımın çeşitlendirilmesi
ile giderilemeyen risk olarak da tanımlanabilir. (Akgüç, 865)
Sistematik risk, yatırımcı açısından kontrol edilemeyen risk türüdür. Menkul
kıymetlere ya da onun ilgili olduğu işletmeye dışsal olan unsurlardan kaynaklanır.
Örneğin piyasanın yükseliş trendine girip bütün menkul kıymetlerin fiyatlarının
yükselmesi; aynı şekilde düşüşe geçip bütün menkul kıymetlerin fiyatlarının
düşmesi, sistematik risk kapsamına girer. Yani, menkul kıymetlerin fiyatları sistemli
bir şekilde aynı yönde hareket eder. (Kabakçı; 2009: 116)
Sistematik risk, piyasanın tümünü aynı anda etkiler. Sistematik risk için
aşağıdaki örnekler verilebilir: (Usta, 2005: 232)
•
Vergi oranlarının arttırılması,
•
Beklenen enflasyondaki değişim,
•
TCMB’ nin kısa vadeli faiz oranlarını değiştirmesi,
•
Sıkı para politikasına geçilmesi,
•
Uzun süreli faizlerde bir artış olması
•
Dış ticaret sınırlamaları
39
•
Petrol üreten ülkelerin boykot kararı almaları,
•
Komşu bir ülkenin savaşa girmesi,
Sistematik risk, portföy çeşitlendirilmesiyle yok edilemeyen risk olarak da
düşünülebilir. Dolayısıyla ne tür bir portföy oluşturulursa oluşturulsun, sistematik
risk her zaman var olacaktır. Portföy kuramında çeşitlendirme ile portföy riski
arasında bir ilişki olduğu varsayılır. Çeşitlendirmede amaç, riski azaltabilmektir.
Çeşitlendirme ile riskin azaltılıp azaltılmadığı Şekil 2. 2 ‘de gösterilmiştir:
Portföy Riski
Sistematik Olmayan Risk
Toplam Risk
Sistematik Risk
Menkul Kıymet Sayısı
Şekil 2. 2 Çeşitlendirme ile Portföy Riski Arasındaki İlişki
Kaynak: Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 199
Görüldüğü gibi sistematik risk, yatay eksene paralel bir doğru ile
gösterilmiştir. Bunun anlamı portföy ne kadar çeşitlendirilse çeşitlendirilsin, bu risk
aynı düzeyde kalacaktır. Ancak sistematik risk, her zaman sabit değildir. Oluşturulan
bazı portföyler için söz konusu risk düzeyi daha aşağı veya daha yüksek bir seviyede
oluşabilir. Her portföy için mutlaka bir sistematik risk söz konusudur. Çok iyi
çeşitlendirilmiş bir portföyde sistematik olmayan risk, sistematik risk seviyesine
kadar çekilebilir. (Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 199-200)
40
Sistematik riskin kaynaklarının enflasyon riski, faiz oranı riski, piyasa riski,
politik risk ve döviz kuru riskinden oluştuğu daha önce belirtilmişti. Aşağıda her bir
sistematik risk kaynağı ile ilgili bazı bilgilere yer verilmiştir:
2.2.1.1 Enflasyon (Satın Alma Gücü) Riski
Satın alma gücü riski menkul kıymet gelirleri ve değerlerinin enflasyon
karşısındaki kayıplarından kaynaklanan risktir. (Aşıkoğlu, 1983: 94; Kanalıcı, 18)
Bir görüşe göre pay senetleri, enflasyona karşı en dirençli finansal varlık
türüdür. Enflasyonla birlikte firmaların satış ve karlarının artması, dağıtılan kar
paylarında da yükselişe yol açar. Ayrıca pay senetleri ortaksal haklar da
sağladığından firmaların enflasyon nedeniyle değeri yükselen ekonomik varlıkları
(aktifleri) üzerinde de sahiplerinin haklarını korur. Enflasyon dönemlerinde bir
yandan dağıtılan kar payları artarken diğer yandan ortaklığın iktisadi varlıklarının en
azından reel değerlerini koruması, satın alma gücü riski nedeniyle pay senetlerine
yatırım yapanların zarar görmelerini önler ya da zararı azaltır. (Akgüç, 895-896)
Ancak enflasyonun (satın alma gücü) artması, yatırımcılar tarafından arzu
edilmeyen bir durum olacağından, bu noktada yatırımcıların finansal piyasalara fon
sunması ya da finansal piyasalardan fon talep etmesi güçleşecektir. Bu noktada
enflasyonun yüksek olması paranın değerini düşüreceğinden piyasalar bu durumdan
olumsuz etkilenecektir.
2.2.1.2 Faiz Oranı Riski
Faiz oranı riski iki yönlü ele alınabilir. Bir taraftan faiz oranlarındaki
değişmeler menkul kıymetlerin fiyatlarını etkilerken, öte yandan faiz oranlarındaki
yükselme yatırımcı için kaybedilmiş bir fırsat olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü, faiz
oranlarındaki yükselme menkul kıymetin fiyatının düşmesi demektir. Bu nedenle
yatırımcı için enflasyon riskinde olduğu gibi zarar söz konusu olmaktadır. Sabit
getirili menkul kıymetlerin vadesi, faiz oranları değiştiğinde fiyat üzerinde önemli bir
41
etkiye sahiptir. Çünkü menkul kıymetlerin fiyatı ile piyasadaki faiz oranları arasında
ters yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Buna göre faiz oranlarındaki yükselme fiyatların
düşüşünü; faiz oranlarındaki düşüş ise menkul kıymetlerin fiyatlarının yükselişini
ifade etmektedir. (Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 204)
Faiz oranlarında bir yükseliş meydana geldiğinde yatırımcılar, ellerinde
bulunan fonlarını faiz getirisi elde etmek suretiyle değerlendirebilecekken, faiz
oranlarının düştüğü durumlarda ise finansal piyasalara yönelecektir. Diğer bir deyişle
yatırımcılar faiz oranın yüksek olduğu durumda, yüksek faiz oranı getirisi kadar bir
getiri talep edecek; faiz oranının düşük olduğu durumda ise hisse senetlerine
yönelecektir.
2.2.1.3 Piyasa Riski
Piyasa riski, piyasada herhangi bir sebebe bağlı olmadan gerçekleşen
olayların, yatırımcılar üzerinde psikolojik etkiler yapmasını ifade etmektedir.
Piyasada beklentilerin önemi çok büyüktür. Açıklanması gereken makroekonomik
bir verinin kötü geleceği endişesi, savaşa girme tehlikesi, ekonomik krizin devam
ettiği düşüncesi gibi yatırımcılar üzerindeki düşünceler, piyasa üzerinde önemli bir
etkiye sahiptir. Piyasada kötümser bir beklenti söz konusuysa yatırımcılar ellerindeki
menkul kıymetleri satarken; iyimser bir beklenti varsa yatırımcılar bu kez alım yönlü
harekete geçerler.
2.2.1.4 Politik Risk
Bir ülkede meydana gelen gelişmeler ya da ülkelerin birbirleriyle olan
ilişkileri, menkul kıymet fiyatları üzerinde etkili olmaktadır. Politik belirsizliklerin
görüldüğü ülkelerde yatırımcılar menkul kıymet piyasalarına girmeyecek; dolayısıyla
piyasada güven ortamı oluşmayacaktır. Buna karşın politik durumda herhangi bir
sorunla karşılaşılmayan ülkelerde piyasada güven ortamı var olacak ve yatırımcılar
menkul kıymet piyasalarına yönelecektir.
42
2.2.1.5 Kur Riski
Döviz riski olarak da adlandırılabilen kur riski, yabancı paralarla yapılan
yatırımların değerinde meydana gelen riski ifade etmektedir. Buna göre ihracatçı bir
firma, döviz üzerinden satış yapıyorsa döviz kurlarının yükselmesini bekleyecek;
ithalatçı bir firma ise yaptığı alımlarda döviz kurlarının düşmesini bekleyecektir.
Ekonomik kriz ortamlarında döviz kurları yüksekken, ekonominin iyi durumda
olduğu piyasalarda döviz kuru düşüktür.
2.2.2 Sistematik Olmayan Risk ve Sistematik Olmayan Riskin Kaynakları
Sistematik olmayan risk, belli bir sektöre ya da şirkete ait olan risk olup
portföy çeşitlendirilmesiyle riski azaltılabilen risk türü olarak bilinir. Dolayısıyla
sistematik olmayan risk, sistematik olmayan riskte olduğu gibi her zaman var
olmayan, portföy çeşitlendirmesiyle elimine edilebilen bir risk türüdür. Sistematik
olmayan riskin kaynakları, finansal risk, yönetim riski ve iş riski olarak üç grupta
incelenmektedir.
2.2.2.1 Finansal Risk
İşletmelerin finansal yükümlülüklerini yerine getirememe veya iflas etme
olasılığıdır. İşletmelerin borçlarının artması, satışlarının düşmesi, hammadde
fiyatlarının sürekli artması, teknolojinin hızla gelişmesi, likit kaynaklarının azalması
işletmelerin finansal riskini arttırır.
Finansal risk, hisse senetlerini tahvillerden daha fazla etkilemektedir. Çünkü
tahvil nedeniyle katlanılan faiz yükü, işletme hangi durumda olursa olsun öncelikle
ödenecektir. Ancak faiz borcunun yüksek olması, hisse senetleri sahiplerine ayrılacak
kar payı tutarını olumsuz yönde etkileyecektir. Piyasada değişik endüstrilere ait
işletmelerin menkul kıymetlerinden oluşturulacak iyi bir portföyle finansal risk
azaltılabilmekte hatta ortadan kaldırılabilmektedir. (Civan, 2007: 346)
43
2.2.2.2 Yönetim Riski
Ortaklık yönetiminin yönetim kararları alır ve bu kararları uygularken
yapmaları olası hatalar, finansal varlıkların verimlerini olumsuz yönde etkileyebilir.
Bu etkileme yönetim riski olarak adlandırılır. Bir finansal varlığın taşıdığı yönetim
riskinin derecesini anlamak için ilgili firmanın yönetimsel davranışlarını incelemek
gerekir. (Sarıkamış, 190)
Firma yönetiminin geçmişte aldığı kararlar, geleceği öngörmedeki başarısı,
yönetimin işgörenler üzerindeki baskıcı ya da demokratik tavırları gibi durumlar,
firmanın başarısını olumlu ya da olumsuz boyutta etkileyebilecek nitelikteki
durumlardır.
2.2.2.3 İş Riski
Bir firmanın satışları ve faaliyet geliri üzerinde olumsuz etki doğurabilecek
tüm etmenler iş riski başlığı altında toplanabilir. İş riskini doğuran veya arttıran
etmenlere örnek olarak tüketici tercih ve beğenilerindeki değişmeler, şiddetlenen dış
rekabet,
iş koluna
yaygın
grevler,
hammadde
sağlanmasındaki
güçlükler
gösterilebilir. Bu alanlardaki olumsuz gelişmeler ilgili firmanın karını azaltarak pay
senedinin verimini düşürür. (Akgüç, 868)
Bununla birlikte sistematik olmayan risk kaynakları arasında faaliyet riski,
sektör riski ve operasyonel risk gibi risk türleri de gösterilebilir. Faaliyet riski, kısaca
işletmenin faaliyetlerinden kaynaklanan riski; sektör riski belli bir sektöre özgü riski;
operasyonel risk ise işletmenin faaliyetlerinde meydana gelen ani ve beklenmeyen
gelişmelerden kaynaklanan riski ifade etmektedir.
Tüm bu risk türleriyle birlikte özellikle hisse senedi yatırımlarında
yatırımcılar, sahip oldukları ya da sahip olacakları hisse senetlerinin piyasada
gerçekleşen değerlerinden farklı olup olmadıklarını bilmek istemektedirler. Hisse
senedinin gerçek fiyatı, diğer bir deyişle öngörülen fiyatı, borsadaki fiyatından
44
düşükse hisse senedi ucuz kabul edilir ve satın alınmasına karar verilir; tersi durumda
yani hisse senedinin gerçek fiyatının borsadaki fiyatından büyük olması durumunda
hisse senedinin borsa fiyatına yaklaşacağı kabul edilir ve hisse senedinin satılmasına
karar verilecektir. Bu noktada aşağıda değerleme olgusu ve hisse senetlerinin
değerlemesi ile ilgili bilgiler sunulmaktadır.
2.3 DEĞERLEME OLGUSU VE HİSSE SENEDİ DEĞERLEMESİ
Değerleme sözlük anlamı olarak, bir şeyin önemini belirtmeye yarayan soyut
ölçü, bir şeyin değdiği karşılık olarak ifade edilmektedir. Bir finansal varlığın değeri,
onun var olan şimdiki değerinden farklı olup olmamasıyla ilgilidir. Bu bölümde
öncelikle değerleme kavramıyla ilgili bilgiler verilecek daha sonra hisse senetlerinin
değerlemesiyle ilgili ayrıntılı bilgiler sunulacaktır.
2.3.1 Değerleme Kavramı
İnsan, iktisadi bir varlıktır. Bu nedenle ihtiyaçları sınırsız, buna karşılık
kaynakları kıttır. Bu durumda bir tercih yapılması gereği vardır. Bu tercihler de
kaynakların çeşitli şekillerde değerlemesi suretiyle yapılmaktadır. Bu şekilde ortaya
çıkan değerlemenin kökü “değer” kavramıdır. (Ataman, 16-17)
Finansal yöneticinin amacı, firma değerini; yani hisse senedi değerlerini
maksimum yapmak olduğuna göre değerin ne olduğunu ve hangi faktörlerin değeri
etkilediklerini bilmek, büyük önem taşır. Finansal varlık değerlemesini incelemenin
en önemli iki nedeni şunlardır: (Türko, 1999: 55)
•
Finansal varlıkların nasıl değerlendiklerini anlamak, firma hisse senetlerinin
değerini maksimize etmeyi amaçlamış bir finansal yönetici için en zaruri bir
bilgiyi oluşturur.
45
•
Sermaye bütçelemesinde, yatırım kararı alınmasında kullanılan sermaye maliyeti,
yatırımcının firma hisse senetlerini değerlendirmede kullandığı istenen verim
oranı olmaktadır.
Sermaye piyasası etkin bir biçimde çalışıyorsa, bir menkul varlığın gerçek
değeri ile piyasa değeri birbirine eşit olur. Başka bir anlatımla, bir menkul varlığın
gerçek değeri onun piyasa değerinden farklı olsa bile kar fırsatları peşinde koşan
yatırımcıların alış-satış işlemleri ile gerçek değer ve piyasa değeri arasındaki fark
çabucak ortadan kalkacaktır. (Türko, 1999: 55-56)
Değer kavramı bir varlığın ederi demektir. Dolayısıyla bir varlığı fiyatı ile
değerinin farklı olması normaldir. Çünkü, bir varlığın bir andaki fiyatı, o varlığın
gerçek değerini gösteremeyebilir. Diğer bir deyişle, bir varlığın hem piyasada var
olan değeri, hem de olması gereken gerçek değeri vardır.
Gerçek değer, finansal varlıkların olması gereken değeri, başka bir deyişle
ederidir. Finansal varlıkların fiyatları, piyasa koşulları içinde bir dalgalanma
içindedir. Piyasalarda finansal varlık alıcı ve satıcıları (yapmış oldukları
değerlendirmeler çerçevesinde) çeşitli fiyatlardan alım satım kotasyonları girerler ve
piyasa güçlerinin de etkisiyle varlık fiyatları oluşur. Finansal varlık alıcı ve
satıcılarının alım satıma istekli olduğu çeşitli fiyatlardan değişik güç ve dirençte yeni
dengelerin oluşması aslında gerçek değerin bulunduğuna değil, sürekli arandığına
işaret eder. Öyleyse finansal varlıkların gerçek değeri hesaplanan değil, piyasa
taraflarınca aranan değerdir. (Gürbüz ve Ergincan, 2004: 6)
2.3.2 Değerlemenin Temelleri
Değerleme işlemi yapılırken değerlemeyi oluşturan unsurların iyi bilinmesi
gerekmektedir. Buna göre, bir varlığın değerini tayin eden üç faktör vardır: (Türko,
56-60) Bunlar;
46
•
Varlıktan beklenen nakit akımlarının zamanları ve miktarları
•
Nakit akımlarının riskliliği
•
Yatırımcının bu yatırımı yapması için gerekli gördüğü veya istediği verim
oranıdır.
Şekil olarak ifade etmek gerekirse, bir varlığın değerini tayin eden faktörler
aşağıdaki biçimde gösterilebilir:
Varlığın Nitelikleri
Yatırımcının Tutumu
Beklenen Nakit
Akımlarının Tutarı
Beklenen Nakit
Akımlarının Zamanı
Yatırımcıların Nakit
Akımlarının
Riskliliği
Hakkındaki
Değerlendirmesi
Nakit Akımlarının
Riskliliği
Yatırımcının Riske
Karşı Tutumu
Tayin Eder
Yatırımcının İstenen
Verim Oranı
Varlığın Değeri= Varlığın Beklenen Nakit Akımlarının Yatırımcının İstenen
Verim Oranıyla İskontosu Sonucu Bulunan Bugünkü Değeri
Şekil 2. 3 Finansal Varlığın Değerini Tayin Eden Temel Faktörler
Kaynak:Türko 57
47
2.3.2.1 Beklenen Nakit Akımları
Beklenen nakit akımları, bir yatırımdan beklenen faydanın nakit akımı olarak
ifadesidir. Nakit akımları bir yatırımın verimini ölçmede kullanılan bir değişken
olmaktadır. Bu, prensip olarak hemen hemen her tür menkul varlığın değerlemesinde
de geçerlidir. İster tahvil, ister imtiyazlı ve adi hisse senedinin gerçek değerinin
hesaplanmasında olsun, en geçerli değişken söz konusu menkul varlığın gelecekte
sağlaması beklenen nakit akımlarıdır. Yapılacak bir yatırımın sağlayacağı fayda
kuşkusuz o zamanki ekonomik duruma bağlı olacaktır.
2.3.2.2 Risk
Bir menkul varlığın riskliliği onun betası ile ölçülmektedir. Bir menkul
varlığın ya da bir yatırımın betası bire eşitse o menkul varlık veya yatırımın verimi,
pazar verim oranlarındaki değişmeler ölçüsünde ve de direkt olarak değişme
gösterecektir. Şayet beta birden küçükse, menkul varlığın pazar verim değişmelerine
nazaran değişimi daha az oranda olacaktır. Menkul varlığın betası birden büyükse,
pazardaki verim değişmelerinin söz konusu menkul varlık veya yatırımın veriminde
büyük ölçülerde değişmeler sağlayacağı anlaşılmalıdır.
2.3.2.3 İstenen Verim Oranı (Required Rate Of Return)
İstenen verim oranı, bir menkul varlığı satın almak veya elinde bulundurmak
veya bir yatırım yapmak için yatırımcının gerekli gördüğü minimum verim oranı
olarak tanımlanabilir. Bu tanım yatırımcının fırsat maliyetini de kapsamaktadır.
Başka bir ifadeyle, yatırımcı yatırımı yapmakla sağlayacağı faydayı garanti eden bir
verim oranı görürse bu yatırıma girişecektir. Yatırımcının yatırdığı para gelecekte
beklenen nakit akımlarına nazaran daha az ise o zaman yatırımcı istenen verim
oranından daha yüksek oranda verim sağlayacak demektir ve bu yatırımı yapmaya
karar verecektir. Yatırım maliyeti yatırımdan beklenen nakit akımlarına eşit ise
bunun anlamı yatırımcının istenen verim oranına eşit verim sağlayacağıdır ve bu,
48
yatırım için beklenen en az verim oranı olacaktır. İstenen verim oranından daha
düşük verim elde edilmesi durumunda da yatırım yapılmayacaktır.
Buna göre, bir yatırımın istenen (beklenen) verim oranı (R), risksiz verim
oranı ile (Rf) ile risk priminin (Rp) toplamına eşittir ve şu şekilde gösterilir:
R= Rf + Rp
(2. 1)
Risksiz faiz oranı, yatırımcının hiçbir riske katlanmaksızın isteyeceği verim
varlık oranı olmaktadır. Risk primi ise söz konusu yatırımın getireceği riski
karşılamak üzere yatırımcının istediği ilave verim oranı olmaktadır.
Finansal
varlıkların
değerlemesinde,
özellikle
hisse
senedinin
değerlenmesinde, daha önce de değinildiği gibi hisse senedinin gerçek değerinin
piyasada var olan değerine yaklaşacağı kabul edilmektedir. Bu noktada çeşitli
yöntemler aracılığı ile hisse senedinin gerçek değerinin (fiyatının) belirlenmesine
çalışılmaktadır.
2.3.3 Hisse Senedi Değerlemesi
Hisse senedine yapılacak yatırımın çekiciliği, esas itibariyle yatırım yapılacak
ortaklığın gelecekteki başarı düzeyine bağlıdır. Hisse senedi çıkaran ortaklığın gelir
sağlama potansiyeli, hisse senedinin değerini belirleyen temel faktör olarak kabul
edilmekte ve değerleme sürecinde mutlaka hesaba katılması gerekmektedir. Diğer bir
deyişle hisse senedi değerlemesinde hisse senedinin getireceği kazanç ve taşıdığı risk
esas değişkenler olarak ele alınmakta ve bu değişkenlere göre hisse senetlerinin
değerlerinin belirlenmesine çalışılmaktadır. (Yükçü ve diğerleri, 1999: 1023)
Hisse senedinin piyasa değeri ile defter değeri arasında fark vardır. Piyasa
değeri, bir hisse senedinin arz ve talebe göre alınıp satıldığı fiyattır. Çünkü
yatırımcılar, muhasebecilerin piyasa fiyatlarını tahmin etmek için uğraşmadıklarını
bilirler. (Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 310)
49
2.3.4 Hisse Senetlerinde Fiyat Belirleme Modelleri
Hisse senedinin gerçek değerini belirlemeye yönelik çeşitli değerleme
yöntemleri vardır. Bunlar muhasebe değeri ya da tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı,
piyasa değeri/defter değeri, regresyon modelleri ve kar payı yöntemleridir. (Yükçü
ve diğerleri, 1033-1036)
2.3.4.1 Muhasebe Değeri Ya da Tasfiye Değeri Yaklaşımı
Hisse senedi değerleme yöntemlerinden ilki muhasebe değeri ya da tasfiye
değeridir. Bu değerleme yöntemi, beklenen nakit giriş ve çıkışlarını dikkate almadığı
için yalnızca iflas ya da tasfiye halindeki işletmelerde önem taşır.
2.3.4.2 Fiyat/Kazanç Yaklaşımı
Fiyat/kazanç oranı, hisse senedinin dönem başı ya da dönem sonunda sahip
olunan fiyatının, o döneme ait hisse başına kazancı kaç kez karşıladığını
göstermektedir. Formül yardımı ile bir hisse senedinin dönem başı ya da dönem sonu
piyasa fiyatına ulaşılabilmektedir. (Sarıkamış, 2003: 133; İçke, 2007: 77) Aşağıda
fiyat/kazanç oranı formülü verilmektedir. Buna göre;
F/K =
HisseSenedininPiyasaFiyatı
HisseBaşınaKazanç
(2.2)
Bir hisse senedinin gerçek değeri ise fiyat/kazanç oranı yardımıyla şu şekilde
bulunur:
GerçekDeğer = HBNK * F / K
(2.3)
50
Burada;
HBNK: Hisse Başına Net Kar (Net Kar/ Hisse Senedi Sayısı)
F/K
: Fiyat/Kazanç oranını ifade etmektedir.
Görüldüğü gibi fiyat/kazanç oranına göre hisse senedinin gerçek değeri
bulunurken hisse başına net kar oranı dikkate alınmaktadır. Buna göre yatırımcılar,
hisse başına net kar oranı yüksek; fakat aynı zamanda fiyat/kazanç oranı düşük hisse
senetlerine yatırım yapmalıdırlar.
Fiyat/kazanç oranını dikkate alarak yatırım yapacak olan yatırımcılar, F/K
oranı düşük hisse senetlerine yatırım yapmalıdırlar. F/K oranın büyük olması, hisse
senedi piyasa fiyatının yüksek olması; diğer bir deyişle hisse başına kazancın düşük
olması anlamına gelmektedir. Bunun için yatırımcıların F/K oranı düşük hisse
senetlerine yatırım yaparak, hisse senetlerine daha ucuza sahip olma yoluna gitmeleri
rasyonel bir davranış olacaktır.
2.3.4.3 Piyasa Değeri/Defter Değeri Yaklaşımı
İşletmelerin piyasa değeri (borsa değeri) ile defter değeri daima farklıdır.
Çünkü defter değeri, muhasebe dışı faktörleri dikkate almamaktadır. Piyasa değeri
hemen her dönemde defter değerinin belli bir miktar altında veya üstünde
seyrettiğinden belli bir trend veya birbirine yakın oranlar gösterilir. Bu trend veya
oranlara göre ya da sektör için oluşmuş bir ortalama piyasa değeri/defter değeri
oranından da yaralanılarak işletmenin hisselerinin gerçek değerine varılabilir:
(Yükçü ve diğerleri, 1035) Gerçek değer; aşağıdaki şekilde formüle edilebilir:
GerçekDeğer = ( PD / DD)*( DD)
(2. 4)
PD: Piyasa Değeri
DD: Defter Değeri ifade etmektedir.
51
Yatırımcılar piyasa değeri/defter değeri oranına göre yatırım kararı verirken,
bu oranın 1’in altında olmasına dikkat etmelidirler. Bu oranın 1’den büyük olduğu
durumlarda hisse senedinin satışı önerilir.
2.3.4.4 Regresyon Modelleri
İstatistiksel tahmin teknikleri ile, hisse senetlerinin değeri üzerinde etkili olan
faktörleri özellikle bağımlı bağımsız değişken ilişkiler içinde bağlantı kurarak veri
sağlamaya yönelik biçimde kullanılmaktadır. Bu yöntemde hisse senedi fiyatı ya da
fiyat/hisse başına net kar oranı bağımlı değişken; bu fiyatı etkileyen karlar, bir önceki
dönem fiyatları, cari faiz oranı para arzı gibi değişkenler bağımsız değişken olarak
ele alınıp bunların beklenen değerleri karşısında hisse senetlerinin gerçek değeri
hesaplanır. (Karaşin, 1987; Taner ve Akkaya, 209)
2.3.4.5 Kar Payı Yöntemi
Bu metotta hisse senedinin fiyatı, yatırımcının hisse senedini elinde tuttuğu
dönem içinde elde edeceği temettü (kar payı) ve hisse senedini satın aldığı zamanki
fiyata bağlı olarak elde edilecek nakit miktarları dikkate alınarak hesaplanmaktadır.
Yatırımcı, hisse senedini satın aldığı zaman hisse senedinin fiyatına göre kar ya da
zarar elde edebilir. Temettü değerleme metodu iki varsayımı dikkate almaktadır.
(Alpan, Arman ve Arman, 325-327)
•
Bu metotta kullanılan zaman aralığı dönem yıl olarak belirtilmiştir. Hisse
senedine bağlı olacak nakit değerlerinin (temettü, satış) yıl sonunda ödeneceği
varsayılmaktadır.
•
Firmanın hisse senedine bağlantılı olan riski, yatırımcının beklediği verim (getiri)
oranına bağlıdır.
Buna göre bir yıl için temettü değerleme metodunda hisse senedi getiri oranı
aşağıdaki şekilde hesaplanır:
52
r 0=
P 1−P 0 D 1
+
P0
P0
(2. 5)
r0: Dönem içinde hisse senedi getiri oranı
D: Dönemdeki temettü miktarı
P0:Hisse senedi satın alma fiyatı
P1:Hisse senedinin dönem sonundaki fiyatı
Hisse senedi getiri oranını hesaplayan formül, hisse senedinin satın alındığı
andaki fiyatını hesaplamak için yeniden düzenlenir:
P 0=
D1
P1
+
(1 + r 0 ) (1 + r 0 )
(2. 6)
Bu eşitliğe göre hisse senedinin gerçek değeri, bir yıllık dönemde hisse
senedinden elde edilecek temettü miktarlarının bugünkü değeri ile bir yıl sonunda
hisse senedinin satış fiyatının bugünkü değerine eşittir.
İki yıl için temettü değerleme metodunda, hisse senedi alındıktan sonra hisse
senedinin iki yıl elde tutulduğu varsayılmıştır. Hisse senedinin gerçek değeri, hisse
senedinin elde tutulduğu dönem içinde hisse senedinin elde tutulduğu dönem içinde
hisse senedinden elde edilecek nakit miktarlarının bugünkü değerine eşittir. Buna
göre,
P 0=
D1
D2
P2
+
+
(1 + r 0 ) (1 + r 0 ) 2 (1 + r 0 ) 2
(2. 7)
D2: İkinci yıl sonunda elde edilen temettü miktarı
P2: İkinci yıl sonunda hisse senedinin beklenen fiyatı
Hisse senetleri değerlemenin temelinde risk ölçüsünün yer aldığı daha önce
belirtilmişti. Hisse senetleri değerleme modelleri risk ölçüsünü dikkate alan ve
almayan yöntemler olmak üzere ikiye ayrılabilir. Buna göre etkin piyasalar teorisi
53
risk ölçüsünü dikkate alırken; temel ve teknik analiz yöntemleri hisse senetleri
değerlemesinde risk unsurunu; yani beta unsurunu dikkate almamaktadır. Bu noktada
öncelikle etkin piyasalar kuramı ve piyasanın etkinliğinden bahsedilecek; risk
unsurunu dikkate almayan teknik ve temel analiz yaklaşımlarına ise daha sonra
değinilecektir
2. 4 ETKİN PİYASALAR HİPOTEZİ VE RİSKİN ÖLÇÜMÜNDE PORTFÖY
YAKLAŞIMI
Etkin piyasalar hipotezi, menkul kıymet fiyatlarının tüm ulaşılabilen bilgileri
yansıttığını ifade etmektedir. Bireysel ve profesyonel yatırımcılar hisse senetlerinin
gerçek değeri (intrinsic value) ve piyasa değeri arasında fark olduğu varsayımı
altında alım ve satım yaparlar. Eğer menkul kıymet piyasası gerçekten etkin bir
biçimde çalışıyorsa, hem alıcı hem de satıcılar hiçbir bilgisel avantaja sahip
olamayacaklardır. Etkin bir piyasada, alıcı ve satıcılar bilgiye tam olarak sahip
olacaklardır. (Hirschey, M., 2003: 30)
Etkin bir piyasada, finansal piyasadaki tüm bilgiler, yatırımcılara aynı anda
ve eşit bir biçimde ulaşır. Dolayısıyla bir yatırımcının diğer bir yatırımcıdan daha
fazla bir bilgiye sahip olması söz konusu değildir ve hisse senedinin gerçek değerine
hesaplamaya yönelik yaklaşımlar geçersiz kabul edilmektedir.
Etkin piyasalar kuramı, belli varsayımlar üzerine kuruludur. Bu varsayımlar
şu şekilde sıralanabilir: (Altun, 1992: 8; Demireli,2008: 8)
•
Yatırımcı sayısı fazladır ve yatırımcıların bireysel olarak piyasayı etkileme
gücü yoktur.
•
Menkul kıymetle ilgili saklama, işlem ve toplama maliyetleri oldukça
düşüktür. Ekonomik, politik ve sosyal yapıdaki değişiklikler piyasaya anında
yayılmaktadır.
54
•
Piyasanın likidite derecesi oldukça yüksektir. Alım – satım giderleri de düşük
olduğundan menkul kıymet fiyatları genel değişikliklere kolaylıkla uyum
sağlamaktadır.
•
Piyasaların kurumsal yapısı çok gelişmiştir ve düzenleyici mevzuat
piyasaların istikrarlı çalışmasını sağlamaktadır.
2.4.1 Piyasaların Etkinliği
Piyasaların etkinlik kavramını, ilk olarak Eugene Fama 1970’te şu şekilde
dile getirmiştir: Sermaye piyasalarının birincil rolü, ekonomideki sermaye
birikiminin bireyler arasında dağılımını sağlamaktır. Genel bir ifadeyle ideal olan bir
piyasadaki fiyatların kaynak dağılımı için doğru veriler sağlamasıdır. Yani menkul
kıymet fiyatlarının herhangi bir zamanda mevcut tüm bilgiyi yansıttığı varsayımı
altında yatırımcılar firmaların faaliyetlerini temsil eden menkul kıymetler arasında
seçim yapabilir. Fiyatların daima mevcut bilgiler “tam olarak” yansıttığı bir piyasa
etkin olarak tanımlanır. (Fama, 1970: 283; Baştürk, 2004: 7)
Piyasalarda üç ayrı etkinlik (dağıtımsal, faaliyet, bilgisel) kavramından
bahsedilebilir. Rekabete dayalı ekonomilerde piyasanın rolü, kıt kaynakların en
verimli şekilde kullanılmasına önderlik etmek suretiyle kıt kaynakların rekabet
edenler arasında dağıtılmasını sağlamaktır. Bunun anlamı, kaynakların en çok istekli
olanların kullanımına sunulmasıdır. Bu olayın gerçekleştiği sermaye ve menkul
kıymet piyasalarının dağıtımsal etkinliğe (allocatively efficent) sahip oldukları
söylenebilir.
İkincil etkinlik kavramı ise faaliyet etkinliği (operationaly efficent) olup
piyasadaki
işlem
maliyetlerinin
(komisyon
gibi)
rekabete
dayalı
olarak
belirlenmesidir. Diğer bir deyişle rekabetçi ortamda piyasa yapıcılar (market makers)
ve brokerlar kendi faaliyetlerinden normal karlar (tekelci karlar) elde edebilir.
Faaliyet etkinliğinin belirlenmesindeki bir kısıtlama olarak piyasa yapıcılarının işlem
maliyetlerinin sıfır olacağı ifade edilir. Ancak gerçek dünyada işlem yapan kişilerin
bunun karşılığını vermemeleri piyasaların varlığını sıkıntıya sokabilir.
55
Üçüncü olarak piyasadaki cari fiyatlar “ anında” ve “tam olarak” ilgili mevcut
bilgileri yansıtıyorsa bu piyasa için bilgisel etkinlik (informationaly efficient) söz
konusudur. Bu piyasa aynı anda dağıtımsal etkinlik, faaliyet ve bilgisel etkinliği
birlikte sağlayabiliyorsa o piyasanın mükemmel etkinliğe (perfectly efficient) sahip
olduğu söylenebilir. (Baştürk, 7-8)
Herhangi bir piyasanın etkin olması o piyasanın mükemmel (perfect) bir
piyasa olduğu anlamına gelmez. (Rees, 1995: 256; Baştürk, 9) Mükemmel bir
sermaye piyasasına ait özellikler şunlardır:
•
Piyasada herhangi bir işlem maliyeti yoktur.
•
Piyasada vergiler yoktur.
•
Bütün varlıklar bölünebilir ve pazarlanabilir.
•
Piyasa işlemleri üzerinde hükümet kısıtlamaları yoktur.
•
Bilgi maliyetsizdir ve piyasanın bütün katılımcıları bilgiye aynı anda ulaşabilir.
•
Bütün katılımcılar rasyoneldir ve karlarını maksimize etmeyi amaçlar.
•
Piyasa çok sayıda satıcı ve alıcı vardır ve bunlardan hiçbirisi piyasayı etkileyecek
bir paya sahip değildir. (Puxty, 1991: 76; Baştürk, 9)
Etkin piyasalar hipotezine göre bir hisse senedine yatırım kararı verilirken,
hisse senetlerinin fiyatlarının ne yönde hareket ettiği önem kazanmaktadır. Yapılan
araştırmalar sonucu, hisse senedi fiyatlarının rassal olarak bir seyir izlediği ortaya
çıkmıştır. Buna göre hisse senedinin bir gün önceki fiyatı, bir sonraki günün
fiyatından bağımsızdır. Bu da hisse senetlerinin belli bir seyir izleyerek yatırım
kararı verilmesini savunan teknik analiz yaklaşımına ters düşmektedir.
2.4.2 Etkin Piyasalar ve Rassal Yürüyüş (Random Walk) Teorisi
Etkin piyasalar hipotezi, hisse senetleri fiyatlarının her zaman gerçek değerini
yansıttığını savunmaktadır. (Gray, Cusatis ve Woolridge, 2004: 87) Gerçek değerler
yeni bilgiler ışığında zaman içerisinde değişebilirler. Gerçek değerin değişmesinde,
56
yeni edinilen bilgiler, geliştirilen bir proje ve araştırmanın başarısı, yönetimdeki bir
değişiklik, yabancı bir ülke tarafından sanayi mallarına konmuş ithalat ve ihracat
vergisi, endüstriyel üretim alanındaki bir artış veya şirketin beklentilerini etkileyecek
fiili veya tahmin edilen herhangi bir değişim gibi örnekler sayılabilir. (Baştürk, 129)
Üç tür etkin piyasa vardır. Bu tür piyasalar, güçlü formda etkin, yarı güçlü
formda etkin ve zayıf formda etkin piyasalardır. Güçlü formda etkin bir piyasada
yatırımcıların piyasada hiçbir şekilde aşırı karlar elde edemediği bir piyasadır; bu
anlamda içeriden öğrenme (insider trading) gibi firmaların içsel bilgilerinden
yararlanılarak aşırı karlar elde edilmesi mümkün değildir. Yarı güçlü formda etkin
bir piyasada var olan fiyatların yalnızca kamuya açıklanmış bilgiler ışığında
gerçekleşmesi söz konusudur. Zayıf formda etkin piyasada ise geçmiş veriler ışığında
hiçbir şekilde aşırı karlar elde edememektedir. Buna göre bir gün önceki fiyat ile bir
gün sonra gerçekleşen fiyatlar tamamen tesadüfidir (rassaldır) (Gray, Cusatis ve
Woolridge, 34). Diğer bir deyişle, güçlü form ve yarı güçlü formdaki piyasalar temel
analizi eleştirmekte, zayıf formda etkin piyasalar ise teknik analizi eleştirmektedir.
Etkin piyasa hipotezine göre hisse senedinin gelecekteki fiyatı hiçbir zaman
öngörülemez.
Daha önce de değinildiği gibi, hisse senetleri fiyatlarının davranışı temelde
rassaldır. Bu durum bir bakıma sarhoşun yürüyüşüne benzemektedir. Burada hisse
senetlerine yatırım yapmanın bir kumar mı olduğu sorunu ortaya çıkmaktadır. Hisse
senetlerine yatırım yapmanın zahmete değmeyeceği yönündeki bir yaklaşım yanlıştır.
Şöyle ki;
•
İstatistiksel kanıtlara göre, uzun vadede hisse senetleri fiyatları yukarıya doğru
bir trend izlemektedir.
•
O halde bir kimse uzun bir süre beklerse hisse senetleri fiyatları muhtemelen
yükselecektir.
•
Bu olgu, belki de ekonomik büyümenin bir sonucudur.
57
•
Böylece rassal yürüyüş hipotezi herhangi bir yönde bir sonuç göstermemektedir.
Rassal yürüyüş temel hisse senedi fiyatları etrafında bir dizi kararsız hareket seti
gösterir.
•
Üstelik tüm hisse senetleri fiyatlarında belirgin bir rassal yürüyüş meydana
gelmez. Rassal yürüyüş bir şirketin hisse senedine göre bir diğer şirketin hisse
senedinin fiyatında meydana gelir.
•
Ancak, eğer rassal yürüyüş kanıtı geçerliyse profesyonellerin mevcut hisse
senetlerinden hangisinin fiyatının yükseleceğini söylemesi güçtür.
Bu durumda hangi hisse senedi portföyünün en iyi olduğunu söylemek güç
olacaktır. (Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 496). Etkin bir piyasalar hipotezi, risk
unsurunu dikkate aldığından bu noktadaki sorun hangi risk düzeyinde hangi hisse
senedinin portföye dahil edileceği sorundur.
2.4.3 Riskin Ölçülmesinde Portföy Yaklaşımı
Portföy yaklaşımı ya da portföy kuramı, Harry M. Markowitz, John Lintner
ve William Sharpe’ın çalışmaları ve katkıları ile geliştirilmiştir. Portföy yaklaşımına
göre bir yatırımcı genellikle tek bir menkul değere (finansal varlığa) yatırım yapmaz;
birikimlerini çeşitli menkul değerler arasında dağıtır. Amacı, birikimlerini çeşitli
menkul değerleri en uygun bir şekilde bölüştürmek; başka bir deyişle karlılık
düzeyinde riski minimum kılacak ya da belli bir risk derecesinde karlılığı en yüksek
düzeye
çıkaracak
şekilde
portföy
oluşturmaktır.
Bu
nedenle
yatırımcılar
portföylerinin beklenen getirisi ve riski ile ilgilidirler. Bir portföye salt o hisse
senedine özgü nitelikler dolayısıyla değil, tüm portföyün karlılık ve risk derecesine
yapacağı etkiyi dikkate alarak yatırım yaparlar. (Akgüç, 871-872)
Portföy yaklaşımında yatırımcı, bir finansal varlığın ya da bir portföyün
beklenen getirisine göre yatırım kararı almaktadır. Yatırımın beklenen getirisi ise şu
şekilde ifade edilir: (Civan, 316)
58
E ( R p ) = P 1.R 1 + (1 − P 1 ).R 2
(2. 8)
Burada;
E(Rp) : Yatırımın beklenen getirisini
P1
R1
: Birinci durumun ortaya çıkma olasılığı
:Birinci
durumda beklenen getiri
(1-P1) : İkinci durumun ortaya çıkma olasılığını
R2
: İkinci durumun beklenen getirisini göstermektedir.
Portföy yaklaşımındaki temel sorunun bir portföydeki hisse senetlerinin
riskinin ne olduğunun bilinmesidir. Portföy yaklaşımında bir menkul değerin riski,
onun portföyün değişkenliğini nasıl etkilediğine bağlıdır. Bu nedenle risk, bir menkul
değerin sağlayacağı karlılığın kovaryansı ile ölçülür. Kovaryans, portföye dahil
menkul değerlerin karlılıkları arasında pozitif veya negatif bir ilişki (korelasyon)
olup olmadığını ortaya koyar. Eğer kovaryans Cov (X,Y) 0’a eşitse bu durum X ve Y
ile gösterilen iki menkul değerin verimleri (karlılıkları) arasında bir ilişki olmadığını
gösterir. Kovaryansın sıfıra eşit olmaması menkul değerlerin karlılıkları arasında bir
ilişki olduğunu gösterir. Korelasyon katsayısı ise iki menkul değer arasındaki
ilişkinin ne yönde olduğunu ifade eder ve +1 ile -1 arasında bir değer alır.
Korealsyon pozitif ise herhangi bir menkul kıymetin karlılığındaki değişme diğer
menkul kıymetin karlılığını da aynı yönde etkiler. Negatif korelasyon (ilişki) varsa,
bir menkul kıymetin karlılığındaki değişme diğer menkul kıymetin karlılığını ters
yönde etkiler. Buna göre kovaryans şu şekilde ifade edilir: (Akgüç, 872)
−
−
Cov( X , Y ) = ∑ ( X − X )(Y − Y )
(2. 9)
Bir menkul değerin riski o menkul değerin betası ile ölçülür. Buna göre
piyasa portföyünün getiri oranlarındaki değişmelere bağlı olarak hisse senedi
getirilerindeki değişiklikler beta katsayısı ile gösterilir. Varyans ise bir menkul
kıymetin beklenen getirisinin o menkul kıymetin gerçekleşen getirisinden ne ölçüde
saptığını gösteren bir kavramdır. Beta katsayısı şu biçimde ifade edilmektedir:
59
β=
Cov(rj , r m )
Var (r m )
(2.10)
Burada rm piyasa portföyünün getirisini ifade etmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan bir menkul kıymete (hisse senedine) yatırım
yapmanın onun riski ve getirisiyle ilişkisi olduğu; etkin piyasalar teorisine göre bir
hisse senedinin gerçek değerinin (intrinsic value) onun piyasa değerine eşit olduğu
ifade edilmiş ve portföy yaklaşımı ile hisse senetlerinin riskinin ölçülebileceği ve
riskin azaltılabileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte finans literatüründe, profesyonel
piyasa yöneticileri tarafından tek bir hisse senedinin analiz edilmesi suretiyle hisse
senedinin alınıp alınmamasına karar verilen yaklaşımlar da bulunmaktadır. Bunlar
teknik analiz ve temel analiz yaklaşımlarıdır.
2. 5 TEKNİK ANALİZ
Pay senedi değerlemesinde kullanılan analiz yöntemleri, pay senedinin gerçek
değerlerinin belirlenmesine yöneliktir. Ancak piyasada bir bütün olarak ortaya çıkan
değişmelerin piyasayı bir bütün olarak etkilediği gözlenmektedir. Bu etkilenme, pay
senedi fiyatının gerçek değerinden uzaklaşması sonucunu verme yanında gerçek
değeri de değiştirmeye yönelik olabilmektedir. İşte bu nedenle, sermaye piyasası
içinde yer alan bazı uygulamacılar, teknik analiz yöntemi olarak bilinen yöntem
aracılığı ile kararlar almaktadır. Teknik analiz savunucularına göre sermaye
piyasasında pay senedi fiyatını belirleyen önde gelen etken, pay senedini çıkarmış
olan firmanın durumu değil, piyasanın genel davranışıdır. Piyasaya sunulan pay
senedi hacmi ile piyasadan istenilen pay senedi hacmi; diğer bir ifade ile istem ile
sunu, piyasada fiyatlarının en önemli etkenidir. Şu halde yakın gelecekteki fiyat
değişmelerini tahmin edebilmek için piyasadaki sunu ve istem hacimlerini incelemek
ve bu incelemeden yakın gelecek hakkında sonuçlar çıkarmaya çalışmak yeterlidir.
Bu nedenle piyasayı gözlem altında tutmak, piyasada fiyatların ne yönde
60
değişeceğini, bu değişme olmadan önce tahmin etmeye çalışmak rasyoneldir.
(Gitman ve Joehnk, 302; Sarıkamış, 303)
Teknik analiz yönteminde fiyatların ne yönde değişeceğini tahmin etmeye
yarayan çeşitli yöntemler vardır. Teknik analizde, piyasa fiyatları hisse senetlerinin
gelecekteki fiyat hareketlerini öngörmede tekrarlayıcı olmakla birlikte ve hisse
senetlerini değerlendirmede
piyasadaki
geçmiş
fiyat
hareketlerinin
ya
da
hacimlerinin grafikler ya da istatistiksel yöntemler ile kullanıldığını ortaya
koymaktadır. (Fontanills ve Gentile, 2001: 75)
Teknik analistler, hisse senetleri fiyatlarının yatırımcı psikolojisinden
etkilendiğini ve şirket ile ilgili temel verileri dikkate almadığını, piyasanın kötü
durumda olduğu zamanda yatırımcıların korku içinde olduklarını; piyasanın iyi
olduğu zamanda da güven içinde olduklarını savunmaktadırlar. Aynı zamanda teknik
analizde hisse senetlerinin piyasa fiyatları ile gerçek değerleri arasında bir ilişki
olmadığını ifade etmektedirler. (Gray, Cusatis ve Woolridge, 84-87) Dolayısıyla
teknik analize göre hisse senedine yatırım yapacak olan yatırımcı, o hisse senedinin
geçmiş fiyat hareketlerinin yansıtıldığı grafikler yardımıyla, hisse senedinin fiyatının
ne yönde değişeceğini tahmin etmeye çalışacaktır. Diğer bir deyişle teknik analiz,
zayıf tipte piyasa etkinliği görüşüne ters bir görüş sunmaktadır.
Teknik analiz yaklaşımının dayandığı bazı ilkeler vardır. Teknik analiz
yönteminin temel ilkeleri şunlardır: (Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 461)
•
Bir menkul kıymetin piyasa fiyatı piyasa güçlerinin (arz ve talebin) karşılıklı
etkileşimiyle belirlenir.
•
Arz ve talep, temel analizcinin incelediği ekonomi, endüstri ve firma ile ilgili
faktörlerin yanı sıra, rasyonel ve rasyonel olmayan birçok faktörün etkisi
altındadır.
•
Hisse senedi fiyatları, uzunca bir süre piyasadaki küçük dalgalanmalar istisna
edilirse belli trendler izler.
•
Arz ve talepte meydana gelen kaymalar, trend değişmelerine neden olur.
61
•
Piyasadaki fiyat hareketleri birbirini tekrarlayıcı niteliktedir. Geleceğe ilişkin
tahminlemede, geçmiş fiyat hareketleri önemli bir rehberdir. Geçmiş verilerin
kaydedildiği grafiklere bakarak gelecekteki fiyatlar hakkında tahmin yapılır.
Teknik analiz Dow Teorisi ile ortaya çıkmıştır. Bu nedenle öncelikle teknik
analiz yaklaşımını daha iyi anlamak için Dow Teorisi ile ilgili bilgiler verilecektir.
2.5.1 Dow Teorisi
Modern Teknik Analizin atası olarak nitelendirilen Charles Dow’un The Wall
Street Journal Gazetesi’nde 1900-1902 yılları arasında yayınlanmış makalelerin
derlenmesiyle ortaya çıkarılan Dow Teorisi, teknik analiz metotlarının en eskisi ve
hakkında en çok araştırılma yapılmış olanıdır.
Teorinin amacı, hisse senedi piyasasının yönü (trendi) ile genel iş dünyasının
gidişatını birbiri ile ilişkilendirmek, kısa vadeli fiyat hareketlerini göz ardı ederek
hisse senedi piyasasının genel gidişatını tahmin etmeye çalışmak ve böylelikle
belirlenen trendin doğru zamanda doğru tarafında yer alabilmektir.
Dow Teorisi şu şekilde açıklanabilir:
i. Ortalamalar (endeksler) her şeyi anlatır: Bu ifade, teknik kuramın temel
varsayımlarından bir tanesi olup burada, sadece tek bir piyasa yerine piyasaların
ortalaması referans alınmaktadır. Bu ilke, arz ve talebi etkileyen her türlü etkenin
piyasaların ortalamasına yansıyacağını ifade etmektedir. Deprem gibi doğal
afetler, bu tür etkenlere dahil olmayan istisnalardır. Piyasa, doğal afetler gibi
etkenleri önceden tahmin edemese de bu tür etkenler hızlı bir biçimde piyasa
tarafından değerlendirilmekte ve fiyat hareketine dahil olmaktadır.
Bir hisse senedinin fiyatı, o hisse ile ilgili anlık veya potansiyel tüm duygu, yargı ve
haberleri yansıtmaktadır. Yatırımcılar duydukları haberleri anında başkalarına
62
iletmektedir. Haberin olumlu ya da olumsuz oluşu arz ve talebi, dolayısıyla hisse
senedinin fiyatın etkilemekte, bu nedenle piyasa katılımcılarının bilgisi dahilinde
olan her şey fiyatı etkilemekte, fiyat verileri ile hesaplanan endeksler de her şeyi
anlatmaktadır.
ii. Piyasada üç temel hareket (trend) vardır: Dow Teorisi’ne göre hisse
senetlerinin üç önemli hareketi vardır. Bunlardan birincisi ana hareket, ikincisi
hisse senedinden elde edilecek gelirlerin piyasadaki alıcılar tarafından
indirgenmesi aşamasındaki yanılmalar neticesinde ortaya çıkan kısa süreli
hareketler, sonuncusu ise spekülatörlerin yol açtığı ve piyasanın genel gelişme
yönünü yansıtması açısından önemli olmayan seanslık ve günlük hareketlerdir.
iii.
Dow’un trend tanımı şu şekildedir: Her bir yüksek değer ve düşük değer,
bir önceki yüksek değer ve düşük değerden daha yukarıda oluşuyor ise bir yukarı
trend söz konusu demektir. Diğer bir deyişle bir yukarı trend yükselen tepeler ve
tabanlara sahip bir görünümde olmalıdır. Aşağı trendde ise bunun tersi olarak
düşen tepe ve tabanlar görülmektedir. Bu tanım, trendin temel tanımı olup bütün
trend analizlerinin başlangıç noktasıdır. Dow, trendi üç bölüme ayırır:
•
Birincil trend (primary trend)
•
İkincil trend (secondary trend)
•
Küçük trend (minör trend)
Birincil trend bir yıldan daha uzun süren trend, ikincil trend üç hafta ile üç ay
arasında sona eren ve son olarak küçük trendler ise üç haftadan daha kısa süren
trendleri ifade etmektedir.
Aşağıdaki grafikte, sırasıyla A, B ve C birincil, ikincil ve küçük trendi
göstermektedir. Buna göre A ile gösterilen bölgede fiyatların uzun bir süre
yükseldiği; B ve C ile gösterilen bölgede ise fiyat düşüşlerinin belli bir eğilimi
izlediği görülmektedir. B bölgesindeki fiyat hareketlerinin C bölgesindeki fiyat
63
hareketlerine göre daha uzun bir zaman diliminde gerçekleştiği ortadadır. C
bölgesindeki fiyat oynamaları daha düşük bir zaman aralığında gerçekleşmiştir.
Şekil 2. 4 Dow Teorisi’ndeki Üç Temel Hareket
Kaynak: http://analiz.ibsyazilim.com/egitim/dow.html
(Erişim Tarihi 31. 08. 2009)
iv.
Ana trendler üç aşamadan oluşmaktadır: Ana trend olarak
nitelendirilen hareket 3-4 yıl kadar sürmektedir. Fiyatların yükseldiği bir hareket
söz konusu ise bu dönem yükselen (boğa) piyasası, fiyatlar düşüyorsa bu dönem
alçalan (ayı) piyasası olarak adlandırılmaktadır.
Yükselen piyasa üç aşamadan oluşur. Birinci aşama, fiyatların çok düşük
düzeylerden yükselmeye başladıkları dönemdir. Fiyatların büyük ölçüde yükselmeyi
sürdürdüğü dönem ikinci aşamayı oluşturmaktadır ve bu aşama en uzun süren
aşamayı oluşturmaktadır. Üçüncü aşamada yükselen piyasa sona ermektedir.
Alçalan piyasa da üç aşamadan oluşur. Yükselen piyasanın üçüncü aşaması,
alçalan piyasanın birinci aşamasıdır. İkinci aşama panik satışlarının gerçekleştiği ve
64
fiyatların çok düştüğü aşamadır. Üçüncü aşama ise paniğe kapılmış ve cesaretleri
kırılmış yatırımcıların fiyatların iyice düşmesine sebep oldukları aşamadır. (Civan,
247-250)
Aşağıdaki
grafikte
boğa
piyasasında
gerçekleşmiş
olan
aşamalar
gösterilmiştir:
Şekil 2. 5 Yükselen Piyasanın Aşamaları
Kaynak: http://analiz.ibsyazilim.com/egitim/dow.html
(Erişim Tarihi 31.08.2009)
Birinci aşama bilinçli yatırımcıların ekonomik iyileşme ve uzun vadeli
büyüme beklentilerinden kaynaklanan yoğun alımları ile başlamaktadır. Genel piyasa
koşulları sıkıntılı ve karamsardır. Bilinçli yatırımcılar bu sıkıntıdan etkilenerek
satılan hisse senetlerini satın alırlar. İkinci aşamada genel ekonomik koşullarda
düzelme ve şirket karlarında artışlar görüldükçe piyasadaki diğer yatırımcılar da
alıma başlarlar. Üçüncü ve son aşamada ekonomik koşullar oldukça iyi görünmekte
ve şirket karlılıkları rekor düzeylerde gerçekleşmektedir. Bu olumlu piyasa
artlarında, karamsar yatırımcılar da dahil olmak üzere herkes fiyatların daha da
yükseleceği düşüncesi ile daha çok hisse senedi almaya başlar. Bu aşamada bilinçli
yatırımcılar devreye girerler ve düşüş beklentileri olduğu için ilk aşamada satın almış
65
oldukları hisse senetlerini satmaya başlarlar, yani karlarını realize eder, ve olası
düşüşlere karşılık önlem almaya başlarlar.
Teknik analiz yöntemi, grafikler yardımıyla yatırımcılara yol gösteren bir
analiz türüdür. Bunun için teknik analizde çubuk, çizgi, mum ve nokta ve şekil
grafikleri olmak üzere bazı grafik türlerinden yararlanılmaktadır.
2.5.2 Çubuk Grafikleri (Bar Charts)
Çubuk grafikleri, koordinatlar sisteminin dikey ekseninde fiyat ile zaman
ekseninde zaman olmak üzere iki boyutludurlar. Zaman istenildiği şekilde günlere,
haftalara ve aylara bölünebilir. Çubuk grafikte bir noktadan çok, o dönemde oluşan
fiyatları temsil eden bir dikey çizgiden yararlanılır. Günlük verilerle çalışılıyorsa
dikey çizginin en üst noktası o günkü en yüksek fiyatı, en alt noktası en düşük fiyatı
gösterir. Öte yandan dikey bir çizgi ile kesişen yatay bir çizgi ise o günün kapanış
fiyatını temsil eder. (Berk, 1995: 251)
Grafik 2. 3’te, fiyatların 2000 yılının Kasım ayında 1500 seviyelerindeyken
bir sonraki yıl Mayıs ayında 1300 seviyelerine kadar azalan bir eğilim sergilediği
görülmektedir. Yine aynı şekilde, Mart sonlarında 700’lerde olan endeks, Nisan
sonlarına doğru 1100’lere varan artan bir seyir izlemiştir.
66
Şekil 2. 6 Çubuk Grafik
Kaynak: http://analiz.ibsyazilim.com/egitim/ta_giris06.html
(Erişim Tarihi 31.08.2009)
2.5.3 Çizgi Grafikleri (Line Charts)
Çizgi grafik, sadece gün sonu kapanış fiyatlarından oluşan bir grafiktir.
Fiyatın en son halini yansıttığından trend çizgilerinin ve formasyonların kontrolünde
tercih edilen bir grafik cinsidir. Fakat, tek fiyatla çizim özellikle gün içindeki aşağı
ve yukarı doğru oynamaları yansıtmadığı için kısa vadeli analizlerde yetersiz
kalabilmektedir. Aşağıda bir çizgi grafiği örneği görülmektedir: (Civan, 244)
67
Şekil 2. 7 Çizgi Grafiği
Kaynak:
http://analiz.ibsyazilim.com/egitim/ta_giris05.html
(Erişim
Tarihi
31.08.2009)
Yukarıdaki grafikte, İMKB-100 Endeksi’ndeki fiyat hareketlerinin çizgiler
yardımıyla incelenmesi yer almaktadır. Fiyatların yükselişe geçtiği bölgeler yeşil ile
düşüşe geçtiği bölgeler ise kırmızı ile gösterilmiştir. Buna göre fiyatların en çok
düştüğü dönem Kasım 2000 olarak görülürken; fiyatların en çok yükseldiği dönem
ise 2001 Nisan ayı olarak göze çarpmaktadır.
2.5.4 Nokta ve Şekil Grafikleri
Piyasa uzmanlarınca en çok başvurulan grafik türü “nokta ve şekil
grafikleri”dir. Nokta ve şekil grafikleri hisse senedi analistine fiyat hareketlerinin
oluşumunu ve değişmeleri sağlamak önemli üstünlük sağlar. Söz konusu grafiklerin
üç temel özelliği zaman boyutu taşımamaları, pay senedi değişmelerindeki önemsiz
değişmeleri dikkate almamaları ve grafik bir yönde işaretlenmeden önce ilgili pay
68
senedinin değişen yönde önceden belirlenmiş sayıda fiyatının oluşmasıdır. (Berk,
251) Aşağıdaki grafikte nokta ve şekil grafiği örneklendirilmiştir:
Şekil 2. 8 Nokta ve Şekil Grafiği
Kaynak: http://analiz.ibsyazilim.com/egitim/ta_giris08.html
(Erişim tarihi 31.08.2009)
Yukarıdaki nokta ve şekil grafiğine göre ise de yeşil renkte ve çarp ile
gösterilen şekiller fiyat yükselişlerini ifade ederken, nokta işaretleri ise fiyatlardaki
düşüşü göstermektedir.
Teknik analizde hisse senedine yatırım kararlarında kullanılacak olan bilgiler
sadece grafiklerle sınırlı değildir. Bunun yanında fiyat formasyonları, aylık, haftalık
ve günlük zaman dilimleri, skala gibi analiz araçları kullanılmaktadır. Tüm bu analiz
araçlarının özelliği, yatırımcılara hisse senedine yatırım yapmada geçmiş fiyat
hareketlerini göstermesi açısından yol gösterici olmasıdır.
69
Ancak, teknik analizde kullanılan grafikler dışında, hisse senedine yatırım
yaparken hisse senedini çıkaran şirketin finansal tablolarından yararlanılarak hisse
senedi analizinin yapıldığı temel analiz yöntemine de aşağıda değinilmektedir.
2. 6 TEMEL ANALİZ
Temel analiz, hisse senedinin gerçek değerinin (intrinsic value) hesaplanması
işlemidir. Gerçek değer, firmanın varlıkları, gelir ve gider durumu, büyüme
potansiyeli, yönetim kadrosu gibi kantitatif (nicel) ve kalitatif (nitel) unsurlara bağlı
bir değerdir. (Kanalıcı, 23)
Gerçek değerin hesaplanmasında kullanılan analiz üç kademelidir. İlk önce
ülke ekonomisinin durumu ile ilgili bekleyişler ve bunların firma karlılığı üzerindeki
tesirleri incelenir. İkinci kademede firmanın dahil olduğu endüstrinin konumu ele
alınır. Üçüncü kademe ise firma ile ilgili nitel ve nicel faktörlerin incelenmesine
yöneliktir. Bu kademede yönetim kadrosunun yetenekleri, firmanın kullanım
potansiyeli, finansal durumundaki gelişmeler değerlendirilir. (Bozkurt, 1988: 100;
Kanalıcı, 23)
Temel analiz, kısaca menkul kıymeti ile doğrudan ya da dolaylı ilişkili genel
ve özel bilgilerin toplanarak sistematik bir biçimde değerlendirilerek tahminde
bulunulmasından ibarettir. Söz konusu bilgi derleme ve değerlendirme süreci,
ekonomi analizi, endüstri analizi ve firma analizi aşamalarından oluşmaktadır. (Berk,
243)
2.6.1 Ekonomi Analizi
Genel ekonomideki bir büyüme normal hızda devam ederken şirket karları ve
dağıtılabilir kar payları tutarları da artar. Ekonomide bir kötüleşme eğilimi varsa, bu
durum firmaların karlarına da yansıyacağından dağıtılacak kar paylarında azalma
görülür. Böylece ekonomik durum ile yatırımcılara dağıtılacak kar payları arasında
70
doğrusal bir ilişki olduğu belirtilebilir. Yatırım kararını etkileyen temel ekonomik
göstergelerden önemlileri aşağıdaki gibi özetlenebilir: (Berk, 243)
•
GSMH : GSMH, bir ülkede belirli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin
toplam değeridir. GSMH, ya ekonomideki üretilen tüm gelirler (ücret, kira,
faiz…) toplanarak ya da ekonomide yapılan tüm harcamalar (tüketiciler,
işletmeler, devlet…) toplanarak hesaplanır. GSMH’de bir artış bekleniyorsa hisse
senetleri fiyatlarının bu artıştan olumlu bir biçimde etkilenmesi beklenir.
Ekonomide bir daralma söz konusu ise hisse senetleri fiyatları bu gelişmeden
olumsuz etkilenecektir. (Tevfik, 2005: 123)
•
Yatırımlar:
Kamu,
özel
sektör
yatırımları
ekonomik
durumla
ilgili
göstergelerdir. Özellikle bu yatırımların ve teşvik belgelerinin sektörel dağılımı,
sektörlerin büyüme potansiyeline ilişkin bilgi verir. Böylece, büyüme ve gelişme
görülen sektörlerin menkul kıymetlerinin tercihi önem kazanır.
•
İstihdam: Genel ekonomik koşullar uygun olduğu sürece istihdam arttırıcı emek
ve yoğun yatırımlar işsizliği azaltır. Buna karşın ekonomik durgunluk
dönemlerinde ise işsizlik artma eğilimi gösterir.
•
Enflasyon: Yüksek enflasyon, ekonomik dengeleri olumsuz etkilemektedir.
Enflasyon oranındaki büyük artışlar, maliyetlerin artışı nedeniyle yatırım
eğiliminin azalmasına yol açar.
•
Bütçe Açığı, İthalat-İhracat: Bütçe açıkları ve bunun giderek artışı, ekonomik
durumda kötüye gidişin belirtisi sayılabilir. Ekonominin dar boğaza girmeden
ekonomik büyümenin sürdürülmesinde dış ticaret açığının eğilimi de oldukça
önemlidir. Ekonominin performansı açısından dış alım ve dış satımın da herhangi
bir darboğazla karşılaşmaması gerekir.
71
•
Parasal Göstergeler: Emisyon hacmindeki artış, şiddetli fiyat artışlarına yol
açması
nedeniyle
menkul
kıymet
yatırımları
açısından
olumlu
karşılanmamaktadır. Mevduatlardaki artış, kısa vadede tasarrufların bankacılık
sektörüne kayması ve dolayısıyla menkul kıymet fiyatlarının bu gelişmeden
olumsuz etkilenmesi şeklinde bir gelişmeye yol açabilir. Ancak mevduatın
krediye dönüşerek sanayiye akmasıyla hisse senedi fiyatları olumlu etkilenir.
(Berk, 244)
Ekonomi analizinde hisse senedine yatırım kararı verilip verilmemesi için
ulusal ve uluslararası anlamda bir piyasa analizi yapılır. Bu analiz sonucuna göre
göstergeler olumlu ise hisse senedi piyasasına giriş yapılır. Temel analizde bundan
sonraki adım ise hangi sektördeki hisse senetlerine yatırım yapılacağı sorunudur.
2.6.2 Endüstri Analizi
Temel analizde genel ekonomik faktörler kadar, işletmenin içinde bulunduğu
endüstrinin konjönktüre karşı duyarlılığı da önemlidir. Endüstri analizi, işletme için
bir çerçeve oluşturur; diğer bir deyişle bir endüstrinin performansı o endüstriye dahil
işletmelerin performanslarının bir göstergesidir.
Endüstriler, genel ekonomik durumdan değişik biçimlerde etkilenirler. Bazı
sektörler ekonomik büyüme oranı ile aynı hızda, bazıları ekonomik büyüme
oranından daha hızlı ya da daha yavaş büyüme gösterirler. Bir işletmenin büyümesi
de büyük ölçüde içinde bulunduğu endüstri kolunun büyümesine bağlı ve paraleldir.
Endüstriler ekonomik dalgalanmalardan etkilenme derecelerine göre üç grupta
incelenir: (Yükçü ve diğerleri, 1031)
•
Büyüyen Endüstriler: Bilgisayar, elektronik, telekomünikasyon gibi teknolojik
gelişme ve icatların yoğun olduğu endüstrilerdir. Bu tür endüstriler ekonomik
konjönktürden etkilenmeksizin sürekli büyüyen iş kollarıdır.
•
Dönemsellik Gösteren Sektörler: Ekonomik konjönktüre pararlel olarak
dalgalanma gösteren endüstrilerdir. Bu tip sektörlere yatırım yapmak ekonomik
72
gelişme dönemlerinde karlı; durgunluk dönemlerinde ise riskli olabilir turizm
sektörü gibi…
•
Savunmacı Sektörler: Ekonomik konjönktürden etkilenmeyen ya da çok az
etkilenen endüstrilerdir. Gıda, ilaç gibi sektörler bu gruba örnek olarak verilebilir.
Bu gruba ait hisse senetlerine yatırım yapmanın riskinin az olduğu söylenebilir.
Endüstri analizinde, yukarıdaki ölçütlerle ve genel ekonomi analiziyle de
ilgili olarak, hangi sektördeki hisse senetlerinin daha fazla getiri sağlayacağı
belirlenebilmektedir. Sektörlerin bugünkü ve gelecekteki durumları gözden
geçirilerek sektör analizi tamamlanmakta ve son olarak yatırım yapılacak sektördeki
hangi hisse senedinin tercih edileceği meselesi ortaya çıkmaktadır.
2.6.3 Firma Analizi
Temel analizin son aşaması firma analizdir. Hisse senetleri piyasasını analiz
etmek isteyen bir yatırımcı, ekonomi ve endüstri ile ilgili bilgileri elde ettikten sonra,
firma analizine geçecektir. Firma analizinde, yatırım yapacağı hisse senedine ait
şirketin bilanço, gelir tablosu gibi finansal tablolarından yararlanır.
Firma analizinin ilk kısmında işletmenin genel analizi yapılır. Bu kısımda ele
alınacak konular, şirketin ünvanı, geçmişi ve şöhreti, sermayesi, yedekleri,
yönetimdeki başlıca hissedarları, ortak ve personel sayısı, yöneticilerin kişilikleri ve
yetenekleri, üretim konusu ve kapasitesi, üretim maliyetleri, ihracat olanakları, kredi
olanakları, verimlilik ve karlılık durumu, kar dağıtım politikası, sermaye artırım
düşünceleri, genişleme ve yeni yatırım projeleri olarak sıralanabilir.
Temel veriler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda yapılacak yatırımın
risk ve verimliliği hakkında bir hükme varılabilir. Bundan sonra, işletmenin
geleceğine ilişkin nicel tahminler yapabilmek amacıyla işletmenin geçmişteki
performansı değerlendirmeye alınır. Bu tür nicel bir incelemenin başlıca kaynağı
finansal tablolar ve başlıca aracı rasyo (oran) analizleridir. (Yükçü ve diğerleri, 1033)
73
Daha önce de değinildiği gibi, firma analizinde kullanılacak olan faktörler,
nitel ve nicel olmak üzere ikiye ayrılır. İşletme analizinde kullanılacak nitel faktörler,
işletmenin üretimi ve yönetim kadroları ile ilgili özellikler olmak üzere ikiye ayrılır:
(Taner ve Akkaya, 202)
İşletmenin ürettiği ürünler ile ilgili olarak yapılacak değerlendirmede kalite,
pazar payı, ürünlerin hayat eğrileri, üretim teknolojisi analiz edilir. Bunun sonucunda
elde edilen bilgiler yatırımcılar açısından karar vermeyi kolaylaştırıcı bilgiler
olacaktır.
İşletmenin başarısını sağlayan önemli faktörlerden biri de yönetim
kadrolarıdır. Yöneticilerin kişilikleri, eğilimi, deneyimleri, geçmiş dönemlerdeki
başarıları, uzun vadeli plan ve hedefleri, yönetim ve işgücü ilişkileri, araştırma
geliştirme konusundaki tutumları gibi bilgiler işletme ile ilgili yatırımcıları yakından
ilgilendirmektedir.
Nicel yönden yapılacak firma analizine göre ise firmanın geçmişte göstermiş
olduğu performansın bilanço, gelir tablosu, fon kaynak kullanım tablosu gibi finansal
tablolar aracılığıyla incelenmesine yöneliktir. (Başoğlu, Ceylan ve Parasız, 459)
Temel analiz, uygulanması uzun süreç gerektiren bir analiz türüdür. Teknik
analizde uzun dönemde gerçekleşen fiyat hareketlerinin tek bir grafik etrafında
toplanması, yatırımcıların karar vermesini kolaylaştırırken temel analiz firmaların
sağlam temeller etrafında incelenmesini sağlayan bir analiz türüdür. Bu nedenle
teknik analize göre uygulaması daha fazla zaman alır.
Yatırımcı, temel analizdeki karar aşamasında çeşitli finansal analiz
tekniklerinden yararlanacaktır. Bu teknik, oran analizidir. Oran analizi ile işletmenin
yatırım politikası, finansal yapısı, finansal performansı ve kar dağıtım politikası
hakkında bilgi sağlanmaktadır. (Taner ve Akkaya, 203)
74
Oranlar, kullanım amacına göre aşağıda sıralanan beş ana grup altında
incelenir: (Lazol, 2005: 70-82)
•
Likidite Oranları
•
Mali Yapı Oranları
•
Varlık Kullanım (Faaliyet/Verimlilik) Oranları
•
Karlılık Oranları
•
Borsa Başarı Oranları
Likidite Oranları: Bu oran grubu, dönen varlıklarla kısa vadeli yabancı kaynaklar
arasındaki ilişkileri inceler. Likidite oranları, işletmenin kısa vadeli borç ödeme
gücünü ölçer. Likidite oranları grubu içerisinde şunlar yer alır:
¾ Cari Oran: İşletmenin kısa vadeli borç ölçümlenmesinde kullanılır ve aşağıdaki
gibi hesaplanır:
CariOran =
DönenVarlıklar
KısaVadeliBorçlar
(2. 11)
Bu oranın kabul edilebilir değeri 1 olmalıdır. Bu oranın 1’in altına düşmesi
risklidir ve net işletme (çalışma) sermayesinin negatif olması demektir.
¾ Likidite Oranı: Bu oran ödeme gücünün belirlenmesinde stokların paraya
çevrilememe riskini ortadan kaldırarak, satışlar dursa bile, elindeki fonlarla
işletmenin kısa vadeli yabancı kaynaklarını ne ölçüde karşılayabildiğini ölçer.
Oranın 1 olması yeterli kabul edilir ve oran şu şekilde hesaplanır:
LikiditeOranı =
DönenVarlıklar − Stoklar
KısaVadeliBorçlar
(2.12)
¾ Nakit Oranı: Bu oran işletmenin elindeki hazır değer ve menkul kıymet toplamı
ile kısa vadeli yabancı kaynaklarını ne ölçüde karşıladığını gösterir. Bu orana
“hazır değer oranı” da denir ve şu şekilde hesaplanır:
75
HazırDeğerler + MenkulKıymetler
NakitOranı =
KısaVadeliBorçlar
(2.13)
Varlık Kullanım Oranları: Bu grupta yer alan oranlar, işletme varlıklarının ne ölçüde
verimli kullanıldığını tespit etmede kullanılır. Faaliyet ya da verimlilik oranları
adıyla da anılan bu oranlar, satışlar ile çeşitli aktif kalemler arasındaki ilişkiyi
gösterir. Bu oranların bazıları aşağıda gösterilmiştir:
¾ Alacak Devir Hızı: Bu oran, alacakların ne derece etkin tahsil edildiğini ve
alacakların yılda kaç defa tahsil edildiğini gösterir. Alacak devir hızı arttıkça
alacakların likidite değeri artar ve alacak devir hızı şu şekilde hesaplanır:
AlacakDevirHızı =
NetSatışlar
OrtalamaTicariAlacaklar
(2.14)
Burada ortalama ticari alacaklar, dönem başı ticari alacaklar ile dönem sonu ticari
alacaklar toplamının ortalamasını ifade etmektedir.
¾ Stok Devir Hızı: İşletme stoklarının yılda kaç kez döndüğünü gösterir. İşletmenin
amacı, kar marjını koruyarak stok devir hızını yükseltmektir. Kar oranı sabit
olduğunda stokların hızlı dönmesi işletme karlılığını arttırır. Stok devir hızı şu
şekilde hesaplanır:
StokDevirHızı =
SatışlarınMaliyeti
OrtalamaStoklar
(2.15)
Ortalama Stoklar=(Dönem Başı Stoklar+Dönem Sonu Stoklar)/2
¾ Aktif Devir Hızı: Bu oran, varlıkların kaç katı satış yapıldığını gösterir. Aktif
devir hızının yüksek olması olumludur. Ancak tek başına işletme karlılığını
garanti etmez. Çünkü işletmenin karlılığı satışların büyüklüğü yanında kar
marjına da bağlıdır.
76
AktifkDevirHızı =
NetSatışlar
AktifToplamı
(2.16)
Mali Yapı Oranları: Bu grupta işletmenin mali yapısı ile ilgili oranlar yer alır.
Bilançonun pasif tarafı işletmenin mali yapısını; yani yabancı kaynak ve özkaynak
dağılımını gösterir. Özkaynak ve yabancı kaynak dengesini işletmenin özelliklerini
ve faaliyet alanını da dikkate almak suretiyle optimal düzeyde kurmak finans
yöneticisinin temel görevidir. Bu oranların bazıları aşağıda belirtilmiştir:
¾ Yabancı Kaynak Oranı: Kaldıraç oranı olarak da adlandırılan bu oran, işletme
varlıklarının finansman şeklini gösterir. Oranın %50 civarında olması normal
sayılır. Ancak enflasyonun pasif yapı üzerindeki bozucu etkisi sonucu ülkemizde
bu oranın %70’lere kadar çıktığı görülmektedir. Yabancı kaynak oranı şu şekilde
ifade edilir:
YabancıKaynakOranı =
ToplamYabancıKaynaklar
PasifToplamı
(2.17)
¾ Özkaynak Oranı: Bu oran, işletme varlıklarından yüzde kaçının ortaklarca
karşılandığını gösterir ve bu oranın %50 civarında olması beklenir. Oran,
aşağıdaki gibi gösterilir:
ÖzkaynakOranı =
Özkaynaklar
PasifToplamı
(2.18)
¾ Yabancı Kaynakların Özkaynaklara Oranı: Bu oran da üstte açıklanan yabancı
kaynak ve özkaynak oranlarının farklı ifadesidir. Oran için genel standart 1’dir.
Oran büyüdükçe finansal risk artar.
77
YK / Özkaynak =
ToplamYabancıKaynaklar
Özkaynaklar
(2.19)
Karlılık Oranı: Karlılık oranları, yönetimin başarı ölçüleridir. Bu oranlar satışlar,
özkaynaklar ve varlıklar üzerinden hesaplanır. Karlılık oranları içerisinde yer alan
bazı oranlar aşağıda belirtilmiştir:
¾ Brüt Satış Karı Oranı: Bu oran net satışların, satışların maliyetinden sonraki
yüzdesini gösterir ve bu oranın yüksek olması önemlidir. Aşağıdaki gibi
hesaplanır:
BrütSatışKarıOranı =
BrütSatışKarı
NetSatışlar
(2.20)
¾ Özkaynak Karlılık Oranı: Bu oran işletmeye tahsis edilmiş bulunan fonların ne
ölçüde etkin ve verimli kullanıldığını belirlemede kullanılır ve şu şekilde
gösterilir:,
ÖzkaynakKarlılıkOranı =
DönemNetKarı
Özkaynaklar
(2.21)
¾ Aktif Karlılık Oranı: Aktiflerin ne ölçüde karlı kullanıldığını gösterir. Bu oranın,
benzer işletme oranları ile karşılaştırılarak varlık kullanım etkinliği belirlenebilir
ve oran şu şekilde gösterilir:
AktifKarlılıkOranı =
DönemKarı
AktifToplamı
(2.22)
Borsa Başarı Oranları: Bu gruptaki oranlar içerisinde fiyat/kazanç oranı, piyasa
değeri/defter değeri ve hisse başına kar oranı incelenecektir.
¾ Fiyat/Kazanç Oranı: Orandaki bağıntı bir katsayı şeklinde ortaya çıkar. Katsayı
büyüdükçe hisse senedinin fazla değer kazandığı anlaşılır; yani katsayının
78
artması hisse senedinin satılması; küçülmesi ise satın alınmasını destekler. Fiyat/
kazanç oranı şu şekilde ifade edilir:
Fiyat / Kazanç =
İşletmeninToplamBorsaDeğeri
DönemNetKarı
(2.23)
İşletmenin Toplam Borsa Değeri= (Bir hissenin borsa fiyatı*Hisse senedi sayısı)
Hisse senedi sayısı= (Sermaye/1000)
¾ Piyasa
Değeri/Defter
Değeri:İşletmenin
borsa
değerinin
işletmenin
özkaynaklarının kaç katı olduğunu gösterir. Bu oran, hisse senedi yatırımcılarına
alma, satma ya da elde tutma kararlarında yardımcı olabilir. Katsayı büyüdükçe
hisse senedinin daha fazla değer kazandığı ortaya çıkar. Bu oran aşağıdaki
biçimde gösterilir:
(2.24)
İşletmeninToplamBorsaDeğeri
PD / DD =
ÖzkaynaklarToplamı
¾ Hisse Başına Kar Oranı: Bu oran, işletmenin her bir hisse başına ne miktarda kar
elde ettiğini gösterir ve şu biçimde gösterilir:
HisseBaşınaKar =
DönemNetKarı
HisseSenediSayısı
(2.25)
Firma analizinde, firmanın sistematik olmayan riski ortaya çıkar. Başka bir
deyişle, firmanın finansal, yönetsel ya da iş riski gibi riskleri dolayısıyla hisse
senedine yatırım yapılıp yapılmayacağı, bilanço ve gelir tablosu yardımıyla
oluşturulacak oranlar yardımıyla belirlenebilir. Dolayısıyla oran analizi, hisse
senedine yatırım kararı verilip verilmemesinde önemli bir araç olmaktadır.
Firmanın yıllar itibariyle oransal değişimi, firmanın karşılaştırmalı bilanço ve
gelir tablolarında incelenmektedir. Bilanço ve gelir tablolarındaki durum, hisse
79
senedinin finansal yapısının yatırımcılar tarafından incelenmesine ve dolayısıyla
firmanın hisse senetlerine yatırım yapılmasına imkan tanımaktadır.
80
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HİSSE SENEDİNE YATIRIM KARARI VERİLMESİNDE ORAN ANALİZİ
YÖNTEMİNİN KULLANILMASINA YÖNELİK ÖRNEK BİR İŞLETME
ÜZERİNE BİR UYGULAMA
3.1 ARAŞTIRMANIN AMACI
Hisse senedi değerlemesinin temel amacı, bir hisse senedinin alınıp
alınmaması kararının verilmesidir. Bunun için yatırımcı, temel analiz yöntemi
aracılığıyla hisse senedi piyasasında ekonomi analizi, endüstri analizi ve son olarak
firma analizi yaparak hisse senedine yatırım yapıp yapmama kararı vermektedir.
Bu çalışmanın amacı, hisse senedine yatırım yapmayı düşünen bir
yatırımcının, seçtiği firmanın geçmiş dönemlerdeki durumunu finansal oranlar
yardımıyla incelemektir. Böylece yatırımcı, finansal oranları inceleyerek bir firmanın
performansı hakkında bir öngörü yapma olanağına sahip olacaktır.
3.2 ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI
Analiz kapsamında kullanılacak olan işletme, hisse senetleri İMKB Ulusal
Pazarında işlem gören şirketlerden seçilmiş ve işletmenin bilanço ve gelir tabloları
incelenmiştir. Bu doğrultuda
yatırımcının temel analiz sürecindeki ekonomi ve
endüstri analizi sonrası, örnek olarak seçilen işletmeye yatırım yapıp yapmama
konusunda ilgili işletmeyi oran (rasyo) analizi yöntemiyle incelediği varsayılmıştır.
3.3 ARAŞTIRMANIN KAPSAMI
Araştırma için seçilen örnek işletmenin 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarındaki
bilanço ve gelir tablolarından yararlanılmıştır. Araştırma kapsamının dört yıl olarak
belirlenmesinin nedeni, yatırımcının çok fazla veri seti içerisinde kaybolmamasını
sağlamak ve karşılaştırma yapılabilecek en az iki dönemin olmasını sağlamaktır.
81
Bilanço ve gelir tabloları, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın internet
erişiminden sağlanmıştır.
Firmanın mali analizine geçmeden önce, firmanın piyasadaki konumu,
ortaklık yapısı, firmanın faaliyetleri vb… bilgilerin yatırımcılar tarafından dikkate
alınması gerekmektedir. Bunun için öncelikle seçilen işletmeyle ilgili bazı bilgiler
aşağıda sunulmuştur:
İşletme, Ulusal Pazar’da ve İmalat Sanayi Sektörü’nde işlem gören bir firma
olup 03.09.2009 tarihi itibariyle sermayesi 675.728.205 TL’dir. Yine aynı tarih
itibariyle piyasa saklama oranı %21 olup, piyasa değeri 2.973.204.102 olarak
gerçekleşmiştir.
Bununla birlikte işletme, 1955 yılında kurulmuş olup, ev yaşamına yönelik
dayanıklı tüketim malları, komponentleri, üretimi, pazarlama ve satış sonrası servis
hizmetini sağlayan bir firmadır. Dünya çapında çalışan sayısı 18.000’in üzerinde
olup, 2008 yılı konsolide net satışları 3,574 milyon € ve yine 2008 yılı konsolide net
satışları 1.770 milyon € olarak gerçekleşmiştir.
Bununla birlikte, işletmeye ait Eskişehir’de bir adet buzdolabı işletmesi,
İstanbul ve Çin’de olmak üzere iki adet çamaşır makinesi işletmesi, Ankara’da bir
adet bulaşık makinesi işletmesi, Bolu’da bir adet
pişirici cihazlar işletmesi,
Tekirdağ’da bir adet çamaşır kurutma makinesi işletmesi ve yine Tekirdağ’da bir
adet elektrik motorlar işletmesi, Eskişehir’de bir adet kompresör işletmesi,
Romanya’da bir adet soğutucu işletmesi ve son olarak da Rusya’da bir adet
buzdolabı ve çamaşır makinesi işletmesi yer almaktadır.
Aşağıda öncelikle 2004- 2005 ve 2006- 2007 yıllarına ait bilançolar sunulmuş
ve bunlar özet bir biçimde yorumlanmıştır. Daha sonra ayrıntılı olarak oran analizine
geçilecektir. Öncelikle Tablo 3. 1’de 2004 ve 2005 yıllarına ait bilanço gösterilmiştir.
82
Tablo 3. 1 Seçilen Örnek İşletmenin 2004 ve 2005 Yıllarındaki Karşılaştırmalı
Bilanço
BİLANÇO (BİN YTL)
VARLIKLAR
Cari / Dönen Varlıklar
Hazır Değerler
Menkul Kıymetler (net)
Ticari Alacaklar (net)
Finansal Kiralama Alacakları (net)
İlişkili Taraflardan Alacaklar (net)
Diğer Alacaklar (net)
Canlı Varlıklar (net)
Stoklar (net)
Devam Eden İnşaat Sözleşmelerinden Alacaklar (net)
Ertelenen Vergi Varlıkları
Diğer Cari/Dönen Varlıklar
Cari Olmayan / Duran Varlıklar
Ticari Alacaklar (net)
Finansal Kiralama Alacakları (net)
İlişkili Taraflardan Alacaklar (net)
Diğer Alacaklar (net)
Finansal Varlıklar (net)
Pozitif/Negatif Şerefiye (net)
Yatırım Amaçlı Gayrimenkuller (net)
Maddi Varlıklar (net)
Maddi Olmayan Varlıklar (net)
Ertelenen Vergi Varlıkları
Diğer Cari Olmayan/Duran Varlıklar
TOPLAM VARLIKLAR
Kısa Vadeli Yükümlülükler
Finansal Borçlar (net)
Uzun Vadeli Finansal Borçların Kısa Vadeli Kısımları
(net)
Finansal Kiralama İşlemlerinden Borçlar (net)
Diğer Finansal Yükümlülükler (net)
Ticari Borçlar (net)
İlişkili Taraflara Borçlar (net)
Alınan Avanslar
Devam Eden İnşaat Sözleşmeleri Hakediş Bedelleri
(net)
Borç Karşılıkları
Ertelenen Vergi Yükümlülüğü
Diğer Yükümlülükler (net)
Uzun Vadeli Yükümlülükler
Finansal Borçlar (net)
Finansal Kiralama İşlemlerinden Borçlar (net)
Diğer Finansal Yükümlülükler (net)
31.12.2005
31.12.2004
2.660.853
267.191
0
1.600.089
0
121.268
0
0
619.274
0
0
53.031
1.461.733
18.777
0
0
0
658.613
39.268
0
688.292
56.573
210
0
4.122.586
1.449.705
35.861
2.506.533
258.953
38.305
1.310.900
83
102.238
0
0
727.195
0
0
68.859
978.224
2.127
0
0
0
276.062
43.312
0
642.298
13.645
780
0
3.484.757
1.445.883
16.158
87.086
96.221
208
55.694
352.432
554.456
195.429
2.128
51.374
407.319
517.946
192.634
0
0
3.809
0
164.730
663.988
543.647
140
10.676
0
0
162.103
337.690
209.820
6.217
12.196
83
Ticari Borçlar (net)
İlişkili Taraflara Borçlar (net)
Alınan Avanslar
Borç Karşılıkları
Ertelenen Vergi Yükümlülüğü
Diğer Yükümlülükler (net)
ANA ORTAKLIK DIŞI PAYLAR
ÖZSERMAYE
Sermaye
Karşılıklı İştirak Sermaye Düzeltmesi
Sermaye Yedekleri
Hisse Senetleri İhraç Primleri
Hisse Senedi İptal Karları
Yeniden Değerleme Fonu
Finansal Varlıklar Değer Artış Fonu
Öz Sermaye Enflasyon Düzeltmesi Farkları
Kar Yedekleri
Yasal Yedekler
Statü Yedekleri
Olağanüstü Yedekler
Özel Yedekler
Sermayeye Eklenecek İştirak Hisseleri ve
Gayrimenkul Satış Kazançları
Yabancı Para Çevrim Farkları
Net Dönem Karı/Zararı
Geçmiş Yıllar Kar/Zararları
TOPLAM ÖZ SERMAYE VE
YÜKÜMLÜLÜKLER
0
0
0
43.849
12.033
53.643
21.837
1.987.056
399.960
0
1.251.364
256.707
0
0
245.673
748.984
4.478
31.359
0
0
0
0
0
0
39.502
33.622
36.333
22.019
1.679.165
399.960
0
1.018.241
256.707
0
0
12.550
748.984
(14.198)
0
0
0
0
0
0
(26.881)
312.153
19.101
(14.198)
290.207
(15.045)
4.122.586
3.484.757
Tabloya bakıldığında seçilen örnek işletmenin 2005 yılında 2004 yılına göre
aktif ve pasif kalemlerinde bir artış meydana gelmiştir. Özellikle uzun vadeli yabancı
kaynaklardaki yaklaşık iki katına varan artış önemlidir. Kaldı ki bu oran, firmanın
borçlanabilme yeteneğini; diğer bir deyişle piyasada güven unsuruna dayalı faaliyet
gösterdiğini ortaya koymaktadır. Firmanın ticari alacaklarının artması, firmanın
satışlarının bir önceki yıla göre arttığını ortaya koymuştur. 2004 yılındaki net dönem
karı 2005 yılında 312. 153.000 YTL’ye çıkmıştır. Bununla birlikte firma 2003
yılında 15.045.000 YTL’lik zarar elde etmesine karşılık; 2004 yılında 19.101.000
YTL’lik kar elde etmiştir.
Tablo 3. 2 ‘de işletmeye ait karşılaştırmalı gelir tablosu sunulmuştur:
84
Tablo 3. 2 2004 ve 2005 Yıllarındaki Karşılaştırmalı Gelir Tablosu
GELİR TABLOSU (BİN YTL)
ESAS FAALİYET GELİRLERİ
Satış Gelirleri (net)
Satışların Maliyeti (-)
Hizmet Gelirleri (net)
Esas Faaliyetlerden Diğer Gelirler / faiz+temettü+kira
(net)
BRÜT ESAS FAALİYET KARI/ZARARI
Faaliyet Giderleri (-)
NET ESAS FAALİYET KARI/ZARARI
Diğer Faaliyetlerden Gelir ve Karlar
Diğer Faaliyetlerden Gider ve Zararlar (-)
Finansman Gelirleri/(giderleri) net
İşkiraklerden (giderler)/gelirler net
FAALİYET KARI/ZARARI
Net Parasal Pozisyon Kar/Zararı
ANA ORTAKLIK DIŞI KAR/ZARAR
VERGİ ÖNCESİ KAR/ZARAR
Vergiler
NET DÖNEM KARI/ZARARI
HİSSE BAŞINA KAZANÇ
31.12.2005
0
5.102.907
(3.814.291)
0
31.12.2004
0
4.906.835
(3.679.973)
0
0
0
1.288.616
(880.483)
408.133
27.232
(17.389)
8.733
(13.066)
413.643
0
(6.541)
407.102
(94.949)
312.153
0,780
1.226.862
(836.647)
390.215
65.349
(45.664)
68.122
5.922
483.944
(68.223)
(5.601)
410.120
(119.913)
290.207
0,726
2004 ve 2005 yıllarındaki gelir tablosuna bakıldığında, firmanın satış
gelirlerinin artmasıyla birlikte satışların maliyetinin de arttığı ve bununla birlikte brüt
faaliyet karının da arttığı görülmektedir. Firmanın 2005 yılındaki faaliyet karı 2004
yılına göre azalmıştır. Bunun sebebi, 2005 yılında diğer faaliyetlerden elde edilen
gelir ve karların azalması ile iştiraklerden elde edilen giderlerin artmasıdır. Firmanın
net dönem karı ve hisse başına kar da bir önceki yıla göre artış göstermiştir.
85
Tablo 3. 3. 2006 ve 2007 Yıllarındaki Karşılaştırmalı Bilanço
BİLANÇO (Bin YTL)
VARLIKLAR
Cari / Dönen Varlıklar
Hazır Değerler
Menkul Kıymetler (net)
Ticari Alacaklar (net)
Finansal Kiralama Alacakları (net)
İlişkili Taraflardan Alacaklar (net)
Diğer Alacaklar (net)
Canlı Varlıklar (net)
Stoklar (net)
Devam Eden İnşaat Sözleşmelerinden Alacaklar (net)
Ertelenen Vergi Varlıkları
Diğer Cari/Dönen Varlıklar
Cari Olmayan / Duran Varlıklar
Ticari Alacaklar (net)
Finansal Kiralama Alacakları (net)
İlişkili Taraflardan Alacaklar (net)
Diğer Alacaklar (net)
Finansal Varlıklar (net)
Pozitif/Negatif Şerefiye (net)
Yatırım Amaçlı Gayrimenkuller (net)
Maddi Varlıklar (net)
Maddi Olmayan Varlıklar (net)
Ertelenen Vergi Varlıkları
Diğer Cari Olmayan/Duran Varlıklar
TOPLAM VARLIKLAR
Finansal Borçlar (net)
Uzun Vadeli Finansal Borçların Kısa Vadeli Kısımları
(net)
Finansal Kiralama İşlemlerinden Borçlar (net)
Diğer Finansal Yükümlülükler (net)
Ticari Borçlar (net)
İlişkili Taraflara Borçlar (net)
Alınan Avanslar
Devam Eden İnşaat Sözleşmeleri Hakediş Bedelleri (net)
Borç Karşılıkları
Ertelenen Vergi Yükümlülüğü
Diğer Yükümlülükler (net)
Uzun Vadeli Yükümlülükler
Finansal Borçlar (net)
Finansal Kiralama İşlemlerinden Borçlar (net)
Diğer Finansal Yükümlülükler (net)
Ticari Borçlar (net)
31.12.2007 31.12.2006
4.138.382
302.492
0
2.273.106
0
174.775
0
0
1.296.726
0
0
91.283
2.388.417
18.655
0
0
0
924.981
3.377
3.463
1.207.882
176.247
53.812
0
4.207.063
288.796
0
2.287.127
0
242.850
0
0
1.275.026
0
0
113.264
2.170.982
13.693
0
36.144
0
816.084
1.788
2.786
1.115.169
126.881
58.437
0
6.526.799
1.300.864
6.378.045
962.858
775.510
306.269
85
63.907
554.237
137.591
67.559
0
4.741
0
252.660
1.223.915
995.816
56
3.559
0
161
83.647
812.300
355.304
54.722
0
2.266
0
301.048
1.362.933
1.047.735
91
10.867
36.144
86
İlişkili Taraflara Borçlar (net)
Alınan Avanslar
Borç Karşılıkları
Ertelenen Vergi Yükümlülüğü
Diğer Yükümlülükler (net)
ANA ORTAKLIK DIŞI PAYLAR
ÖZSERMAYE
Sermaye
Karşılıklı İştirak Sermaye Düzeltmesi
Sermaye Yedekleri
Hisse Senetleri İhraç Primleri
Hisse Senedi İptal Karları
Yeniden Değerleme Fonu
Finansal Varlıklar Değer Artış Fonu
Öz Sermaye Enflasyon Düzeltmesi Farkları
Kar Yedekleri
Yasal Yedekler
Statü Yedekleri
Olağanüstü Yedekler
Özel Yedekler
Sermayeye Eklenecek İştirak Hisseleri ve Gayrimenkul
Satış Kazançları
Yabancı Para Çevrim Farkları
Net Dönem Karı/Zararı
Geçmiş Yıllar Kar/Zararları
TOPLAM ÖZ SERMAYE VE YÜKÜMLÜLÜKLER
60.038
0
56.155
54.494
53.797
28.277
2.117.453
399.960
0
1.189.733
0
0
0
440.749
748.984
194.848
97.240
0
114.192
0
76.848
0
52.852
34.666
103.730
32.890
2.103.647
399.960
0
1.079.829
0
0
0
330.845
748.984
77.180
61.759
0
0
0
0
0
(16.584)
157.765
175.147
6.526.799
15.421
324.147
222.531
6.378.045
İşletmenin 2007 yılındaki bilançosuna bakıldığında, 2006 yılına göre dönen
varlıklarda bir azalma; buna karşılık duran varlıklarında bir artış meydana gelmiştir.
Yine aynı şekilde kısa vadeli yabancı borçlarda bir miktar artış olmasına karşılık,
uzun vadeli yabancı kaynaklarda bir azalış görülmüştür. 2007 yılında, bir önceki yıla
göre net dönem karı 324.147.000 YTL’den 157.765.000 YTL’ye düşmüştür. Bu da
firmanın 2007 yılında mali durumunun bozulmakta olduğunun bir göstergesidir.
87
Tablo 3. 4 2006-2007 Yıllarına Ait Karşılaştırmalı Gelir Tablosu
GELİR TABLOSU (Bin YTL)
31.12.2007
31.12.2006
ESAS FAALİYET GELİRLERİ
Satış Gelirleri (net)
Satışların Maliyeti (-)
Hizmet Gelirleri (net)
Esas Faaliyetlerden Diğer Gelirler / faiz+temettü+kira
(net)
BRÜT ESAS FAALİYET KARI/ZARARI
Faaliyet Giderleri (-)
NET ESAS FAALİYET KARI/ZARARI
Diğer Faaliyetlerden Gelir ve Karlar
Diğer Faaliyetlerden Gider ve Zararlar (-)
Finansman Giderleri (-)
İştiraklerden gelirler (net)
FAALİYET KARI/ZARARI
Net Parasal Pozisyon Kar/Zararı
ANA ORTAKLIK DIŞI KAR/ZARAR
VERGİ ÖNCESİ KAR/ZARAR
Vergiler
NET DÖNEM KARI/ZARARI
HİSSE BAŞINA KAZANÇ
6.622.544
(4.851.025)
0
6.958.683
(5.115.635)
0
0
0
1.771.519
(1.254.278)
517.241
50.750
(48.648)
(335.053)
14.235
198.525
0
20.558
219.083
(61.318)
157.765
0,3945
1.843.048
(1.349.263)
493.785
48.689
(84.935)
(117.590)
22.492
362.441
0
33.491
395.932
(71.785)
324.147
0,8105
Karşılaştırmalı gelir tablosunda ise, satış gelirlerindeki azalmayla birlikte,
maliyetlerin de azalması, firmanın üretim kapasitesinin düştüğünün bir göstergesi
olarak düşünülebilir. Faaliyet karının da önemli ölçüde azaldığı ve hisse başına
kazancın da yarı yarıya azaldığı görülmektedir. Hisse başına kazancın düşmesinin
sebebi 2007 yılında firmanın dönem sonu piyasa değerinin düşmesi ve dönem net
karının azalmasıdır. Kısacası, 2007 yılında firmanın mali tablolarındaki durumu
2004, 2005 ve 2006 yıllarına göre oldukça kötüdür.
Bu aşamadan sonra, firmanın mali analizi oranlar yardımıyla incelenecektir.
Bu oran grupları sırasıyla, likidite oranları, varlık kullanım oranları, mali yapı
oranları, karlılık oranları ve borsa başarı oranları şeklinde sırlanacaktır. Öncelikle
incelenen dört yıla ait likidite oranları Tablo 3. 5 ‘te sunulmuştur.
88
Tablo 3. 5 Seçilen İşletmeye Ait Oran Analizi Verileri
Standart ORAN ADI
2004
2005
2006
2007
2
1
1.73
1,23
1,84
1,40
1,47
1,02
1,31
0,90
0,21
0,18
0,10
0,09
7,47
6,30
6,04
5,77
5,06
6,16
4,01
3,74
1,40
1,24
1,09
1,01
0,51
0,51
0,61
0,67
0,48
0,48
0,32
0,32
2,01
2,06
2,01
2,06
0,25
0,25
0,26
0,26
0,06
0,06
0,04
0,02
0,11
0,09
0,06
0,03
6,74
7,84
7,02
14,72
1,17
1,25
1,08
1,09
0,72
0,78
0,81
0,39
0,20
0,50
0,50
1
LİKİDİTE
ORANLARI
Cari Oran
DV/KVYK
Likidite Oranları
(DVStoklar)/KVYK
Nakit Oranı
(HD+MK)/KVYK
VARLIK
KULLANIM
ORANLARI
Alacak Devir Hızı Net
Satışlar/Ortalama
Ticari Alacaklar
Stok Devir Hızı
Satışların
Maliyeti/Ortalama
Stoklar
Aktif Devir Hızı
Net Satışlar/Aktif
Toplamı
Yabancı Kaynak Toplam YK/Pasif
Oranı
Toplamı
Özkaynak Oranı
Özkaynaklar/Pasif
Toplamı
Yabancı
Toplam
Kaynak/Özkaynak YK/Özkaynaklar
Oranı
KARLILIK
ORANLARI
Brüt Kar Oranı
Brüt Satış Karı/Net
Satışlar
Özkaynak Karlılık Dönem Net
Oranı
Karı/Net Satışlar
Aktif
Karlılık Dönem Karı/Aktif
Oranı
Toplamı
BORSA BAŞARI
ORANLARI
Fiyat/Kazanç
Toplam Borsa
Oranı
Değeri/Dönem Net
Karı
Piyasa
Toplam Borsa
Değeri/Defter
Değeri/Özkaynaklar
Değeri
Hisse Başına Kar Dönem Net
Karı/Hisse Senedi
Sayısı
89
3. 4 ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI
Likidite oranları, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünü ölçmektedir.
Bu grupta yer alan ilk oran cari orandır. Cari oran, her üç yılda da standart olarak
kabul edilen 2’nin altında seyretmiştir. Ancak yıllar itibariyle bakıldığında, cari
oranın 2005 yılında en yüksek seviyede olmasıyla birlikte; 2006 ve 2007 yıllarında
cari oranın giderek düştüğü görülmüştür. Bütün yıllar itibariyle cari oranın 0’ın
altında olmaması, firmanın kısa vadeli borçlarını ödeme noktasında önemli bir riski
olmamış
olmasıyla
birlikte,
oranın
1’ye
yaklaşması,
firma
için
olumlu
görülmemektedir.
Likidite oranı, cari oranın tamamlayıcısı niteliğindedir ve stoklardan gelecek
ödeme riskini ortadan kaldırır. Yıllar itibariyle bakıldığında, likidite oranının
2004’ten 2005 yılına doğru arttığı; 2006 yılında 1 ‘ye yaklaştığı ve son olarak 2007
yılında 1’in altına düşerek 0,90 olarak gerçekleştiği görülmüştür. Buna göre stoklar
ayrı tutulduğunda firmanın kısa vadeli borçlarını ödeme konusunda önemli bir risk
taşıdığı söylenemez.
Nakit oranı, firmanın elindeki hazır değerler ve menkul kıymetler ile kısa
vadeli yabancı kaynakların ne kadarlık kısmını karşılayabildiğini göstermektedir. Bu
orana hazır değerler oranı da denir. Hazır değerler oranının standardı 0,20’dir. 2004
ve 2005 yıllarında firmanın elindeki hazır değerler ile kısa vadeli yabancı
kaynaklarını ödeme konusunda bir sıkıntı yaşamadığı, buna karşılık 2006 ve 2007
yıllarında hazır değerler oranının gittikçe düşerek firmanın kısa vadeli borçlarını
ödeme konusunda risk altında kaldığı görülmüştür.
Alacak devir hızı, yıllar itibariyle azalan bir seyir izlemiştir. Alacak devir
hızı, 2004 yılından 2007 yılına kadar azalma göstermiştir. Alacak devir hızının
yüksek olması, alacakların tahsil edilmesinde firmanın başarılı olduğunu; tersine bir
durumda firmanın alacaklarını tahsil etmede başarısız olduğunu ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla firmanın 2004 ve 2007 yılları arasındaki alacak devir hızının azalmış
olması, firmanın alacaklarını tahsil etmede güçlüklerle karşılaştığını göstermektedir.
90
Stok devir hızının yüksek olması, stoklara daha az fon bağlandığını
göstermektedir. Yıllar itibariyle stok devir hızı, sadece 2005 yılında en fazladır.
Diğer bir deyişle 2005 yılında firma, stoklarına daha az fon bağlamıştır. En düşük
stok devir hızının görüldüğü 2007 yılında ise firmanın elinde daha fazla stok
bulunduğu, diğer bir deyişle elindeki ürünleri satamadığı ve stoklarının arttığı
düşünülebilir.
Aktif devir hızı, satışların ne kadarının aktifler üzerinden gerçekleştiğini
gösteren bir orandır. Aktif devir hızının yüksekliği firma için olumlu kabul
edilmektedir. Buna karşılık, yıllar itibariyle aktif devir hızının sürekli azaldığı
görülmüştür. Aktif devir hızının azalması, satışların azalması ile birlikte aktiflerin de
azaldığını ortaya koymaktadır.
Yabancı kaynak oranın 0,50 olması olumlu kabul edilmektedir. Diğer bir
deyişle finansman %50 oranında yabancı kaynaklarla, %50 oranla da özkaynaklarla
yapılmalıdır. 2004 ve 2005 yılında firma için yabancı kaynak oranı olumlu kabul
edilebilecek bir seviyedeyken, bu oran 2006 ve 2007 yıllarında artış göstermiştir.
Yabancı kaynak oranının artması, firmanın özkaynaklarla finanse edilmediğini ve
dışa bağımlılığının arttığını ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte firmanın özkaynak oranının da 0,50 olması istenen bir
durumdur. Halbuki bu oran yıllar itibariyle 0,50’nin altında seyretmiştir. Oranın
0,50’den az olması, firmanın daha çok dış kaynaklarla finanse edildiğini
göstermektedir. Yabancı kaynak/özkaynak oranı da 1 olması gerekirken, firmanın
daha çok dış kaynaklarla finanse edildiğini ortaya koymaktadır.
Brüt kar oranı, yıllar itibariyle önemli değişiklikler göstermemekle birlikte
son iki yılda brüt kar marjının çok az da atmış olması firma için olumludur. Firmanın
özkaynak ve aktifle üzerindeki karlılığının azalması, firma için olumsuz olarak
değerlendirilebilir.
91
Borsa başarı oranlarıyla ilgilenen yatırımcılar, o hisse senetlerine yatırım
yapmış olan yatırımcılardır. Fiyat/kazanç oranına bakıldığında, firmanın fiyat/kazanç
oranının büyümesi, firmanın aşırı değerlendiği ve o firmanın hisse senetlerine yatırım
yapılmaması anlamı çıkar. Fiyat/kazanç oranı, yatırımcının, bir birimlik kar için o
hisse senedine ne kadar ödeyeceğini gösterir. Buna göre seçilen işltmenin hisse
senetlerinin en fazla değerlendiği yıl 2007 olarak görülmektedir. Dolayısıyla
yatırımcının 2007 yılının fiyat/kazanç oranına bakarak ilgili hisse senedine yatırım
yapması, sakıncalı olabilecektir.
Yine aynı biçimde, piyasa değeri/defter değeri oranın da yükselmesi firmanın
hisse senetlerinin aşırı değerlendiğini gösterir. Yıllar itibariyle bakıldığında piyasa
değeri/defter değeri oranında önemli bir dalgalanma görülmemektedir.
Hisse başına kar oranı da en düşük olarak 2007 yılında gerçekleşmiştir. Bu da
firmanın dönem karının azaldığını göstermektedir.
Sonuç olarak, incelenen dört yıllık süre içerisinde işletmenin oranları
incelendiğinde, genel anlamda 2004’ten 2007’ye gidildiğinde oranlarda bir düşüş
görülmüştür. Bu durum işletmenin
kendi içerisinden ya da bağlı bulunduğu
sektörden kaynaklanabileceği gibi (sistematik olmayan risk) genel ekonomik
durumun etkisiyle de ortaya çıkmış olabilir (sistematik risk). Sistematik risk, her
zaman var olan bir risk unsuru olacağı için işletmenin sistematik olmayan risklerini
en aza indirmesi önemlidir. Dolayısıyla yatırımcının, incelenen bu dört yıllık süreye
bakıldığında, özellikle 2007 yılında, seçilen işletmenin oran analizi ve borsa başarı
oranlarına göre ilgili hisse senedine yatırım yapmaması yararlı olacaktır.
92
SONUÇ
Finansal piyasalar, tasarruf fazlası olan kişilerden tasarruf açığı olan kişilere
doğru fon transferinin gerçekleştiği piyasalardır. Finansal piyasalar, para ve sermaye
piyasaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Para piyasaları kısa süreli fon arz ve
talebinin; sermaye piyasaları ise uzun süreli fon arz ve talebinin karşılaştığı
piyasalardır. Para piyasasında kullanılan araçlar, çek, senet, mevduat sertifikası gibi
araçlar iken sermaye piyasasında kullanılan araçlar, hisse senedi, tahvil, kar ve zarar
ortaklığı belgesi gibi araçlardır.
Yatırımcılar sermaye piyasaları aracılığıyla tasarruflarını, fon talep edenlere
ulaştırma amacı taşırlar. Bu yatım araçlarından bir tanesi de hisse senetleridir.
Dışarıdan fon sağlamak isteyen firmalar, hisse senetleri çıkararak hisse senetlerini
halka arz etmiş olurlar. Böylece hisse senedini satın almış olan yatırımcı, yönetimde
söz hakkı, rüçhan hakkı, oy kullanma hakkı, firmanın faaliyetlerinden bilgi edinme
gibi haklara sahip olmaktadır. Hisse senedini çıkaran firma açısından hisse
senetleriyle sağlanan fon, özsermaye niteliğinde sağlanan bir fondur.
Hisse senetleri yatırımcısına sermaye kazancı ile birlikte kar payı getirisi de
sağlamaktadır. Dolayısıyla yatırımcılar, hisse senetlerine yatırım yaparken hisse
senedinin ileride sağlayacağı sermaye kazancı ve kar payı getirisine göre yatırım
kararı alacaktır. Hisse senetlerinin piyasadaki şimdiki değeri ile olması gereken
değerin
karşılaştırması
yapılarak
yaparak
hisse
senetlerinin
alma,
elde
bulundurmasına ya da elden çıkarılmasına karar verilecektir.
Bu anlamda çeşitli değerleme yaklaşımları geliştirilmiştir. Değerlemenin
temel dayanaklarından birisi risk unsuru olduğundan yatırımcılar tek bir hisse
senedine yatırım yapma yerine portföy oluşturarak hisse senetlerinin riskini ölçme
şansına sahiptir. En riskli portföy en yüksek getiriyi sağlayacağından, yatırımcıların
en yüksek getiriyi veren ve en düşük riski sağlayan portföyü tercih etmesi beklenir.
93
Hisse senetlerine portföy oluşturularak yatırım yapılması yerine, yatırımcılar
hisse senetlerini tek tek analiz ederek de yatırım kararı alabilir. Hisse senetlerinin tek
tek incelendiği yaklaşımlardan biri teknik analiz yöntemi olup bu analiz türü, hisse
senetlerinin fiyatlarının tamamıyla psikolojik etkilerden oluştuğunu ve fiyatların
piyasa tarafından belirlendiğini savunmaktadır. Yatırımcılar bu analizde, fiyatların
belirli dönemler itibariyle bir eğilim oluşturduğunu ve karar alırken bu eğilimlere
göre karar alınacağını savunmaktadır.
Değerleme yaklaşımlarının sonuncusu olan temel analiz yaklaşımına göre ise
de yatırımcılar, hisse senetlerine yatırım yaparlarken, önce piyasanın genel durumu,
daha sona yatırım yapılacak sektörün durumu ve son olarak da ilgili sektörden
seçilen bir firmanın analizini yapmak suretiyle yatırım kararı vermektedir. Firma
analizi ise oran analizi yöntemiyle yapılmakta olan ve firmanın cari, varlık kullanım,
mali yapı, karlılık ve borsa başarı oranları yardımıyla firmaların geçmiş yıllardaki
durumu incelenerek hisse senetlerinin alınıp alınmamasına karar verildiği aşamadır.
Bu bağlamda temel analiz yaklaşımının oldukça zaman gerektiren bir yaklaşım
olduğu ortadadır.
Tüm bu değerleme yöntemlerinin hiçbirisinin bir diğerine üstünlüğü söz
konusu değildir. Her bir yöntemin kendine göre yararları ve sakıncaları mevcuttur.
Örneğin, etkin piyasalar hipotezi, her yatırımcının mantıklı olduğu varsayımına
dayanarak geçmiş fiyat verileriyle ilgili değerlendirmelerin gelecekteki fiyatları
öngörmeye yetmeyeceğini savunmaktadır. Teknik analiz, piyasa oyuncuları
tarafından belirlenen kurallara göre alım satımın yapıldığı analizdir. Teknik analizde
hiçbir verinin önemi yoktur; sadece gerçekleşen fiyat grafiklerinin önemi vardır.
Temel analiz ise firmayla ilgili tüm verilerin değerlendirmeye alındığı ve
yatırımcılara sunulduğu bir analizdir. Firmayla ilgili geçmiş tüm bilgiler,
hisse
senetlerinin geleceğiyle ilgili bir öngörü sunması açısından önemlidir. Dolayısıyla
yatırımcıların değerleme yaklaşımlarından birini kullanması, onun bir diğer
yaklaşıma göre daha yüksek getiri elde edeceği anlamına gelmemektedir. Hiçbir
değerleme yaklaşımının bir diğerine üstünlüğü söz konusu değildir. Hisse senetleri
94
piyasası gibi gelecekteki belirsizliklerin önemli rol oynadığı bir piyasa, hiçbir zaman
hisse senetlerinin gelecekteki fiyatları hakkında doğru tahmin vermeyecektir.
95
KAYNAKLAR
Akgüç, Ö., (1998), Finansal Yönetim, İstanbul: Avcıol Basım Yayın
Altun Oğuz, (1992) Sermaye Piyasalarında Etkinlik: İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası Üzerine Fiyat Etkinliği Testi; Sermaye Piyasası Kurulu Araştırma Dairesi,
Ankara
Aşıkoğlu, R., (1983), Sermaye Piyasası Aracı Olarak Tahvilleri Değerleme:
Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Basımevi
Ataman, Ü., (1974), Hisse Senetlerinin Değerlemesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi:
İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Muhasebe Kürsüsü
Alpan, F., Tevfik, G., Tevfik, A., T., (2001), Excel ile Finans, İstanbul: Literatür
Yayıncılık
Ataman Ü., Kibar, H., (1999), Hisse Senetlerinin Gerçek Değerinin Belirlenmesi,
İstanbul: Türkmen Kitabevi’ deki alıntı
Aydın, N., (2004), Finansal Yönetim 1, Eskişehir
Baştürk, F., H., (2004), F/K Oranı ve Firma Büyüklüğü Anomalilerinin Bir Arada
Ele Alınarak Portföy Oluşturulması ve Bir Uygulama Örneği, Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Yayınları
Branch, B., (1976) Fundementals of Investing, John Wiley Son, Inc, Santa Barbara,
1976; Ceylan ve Korkmaz, (2000), 14’teki alıntı
Bailey, R., E., (2005), The Economics of Financial Markets, Cambridge University
Press, New York
96
Başoğlu, U., Ceylan A., Parasız İ., (2008), Finans, Teori, Kuram ve Uygulamalar,
Bursa: Ekin Basım Yayın Dağıtım
Berk, N. (1995), Finansal Yönetim, İstanbul: Türkmen Kitapevi
Bozkurt, Ü., (1988), Menkul Değer Yatırımlarının Yönetimi, İktisat Bankası Eğitim
Yayınları, No: 4
Büker, S., Bayar, D., Finansal Yönetim, T. C Anadolu Üniversitesi Yayınları
No:
875, Açıköğretim Fakültesi Yayınları No: 463, Eskişehir
Brandes, M., V., (2003), Naked Guide To Bonds, What You Need To Know,Stripped
Down To Bare Essentials, John Wiley & Sons Inc., Hoboken, New Jersey
Canbaş, S., Doğukanlı, H.,(2001), Finansal Pazarlar, Finansal Kurumlar ve
Sermaye Piyasası Analizleri,Adana: Beta Yayınları
Ceylan A., Korkmaz T., (2000). Sermaye Piyasası Analizi ve Menkul Kıymet Analizi.
Bursa: Ekin Kitabevi
Ceylan A., Korkmaz T., (2001). Sermaye Piyasası Analizi ve Menkul Kıymet Analizi.
Bursa: Ekin Kitabevi
Ceylan, A., (2000), İşletmelerde Finansal Yönetim: Bursa
Civan, M., (2007), Sermaye Piyasası Analizleri ve Portföy Yönetimi, Ankara: Gazi
Kitapevi
Coşkun, M. (2005), Sermaye Piyasaları: Eskişehir: Birlik Ofset
Crouchy, M., Galai, D., Mark, R., (2001), Risk Management, Mc-Graw Hill
Companies, USA
97
Dağlı, H., (2000), Sermaye Piyasası ve Portföy Analizi, Trabzon: Eser Ofset
Demireli, Erhan, (2008), Etkin Pazar Kuramından Sapmalar: Finansal Anomalileri
Etkileyen Makro Ekonomik Faktörler Üzerine Bir Araştırma, Ege Akademik Bakış
Dergisi, s. 215-241
Dramalija, N., (2006), Hisse Senedi Çeşitlendirilmesi ve Risk-Getiri İlişkisine
Uygulamalı Bir Yaklaşım, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi: İzmir, Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Fama, E., (1970), Efficient Capital Markets: A Review of Theory And Empirical
Work, Journal of Finance, Vol XXV, No: 2
Fontanills, G., A., Gentile, T. (2001), The Stock Market Course, John Wiley & Sons,
Inc
Gitman, L. J., Joehnk, M. D., (1988) Fundementals of Investing, Harper $ Row
Publishers, 3th Edition, New York
Gray, G., Cusatis, P., J., Woolridge J., R., (2004), Valuing A Stock, The Savy
Investor’s Key To Beating The Market, Second Edition, The Mc-Graw Hill
Companies
Gönenli, A., (1986), İşletmelerde Finansal Yönetim, 5. Baskı, İ. Ü. İşletme Fakültesi
Yayın No. 170: İstanbul, Venüs Ofset
Günal, V., (1987), Sermaye Piyasası Hukuku, SPK Yayın No: 5, İkinci Baskı,
Ankara
Gürbüz, A. Osman, Ergincan Y. (2004), Şirket Değerlemesi, Klasik ve Modern
Yaklaşımlar, Literatür Yayıncılık, İstanbul
98
Hirschey, M., (2003), Tech Stock Valuation, Investor Psychology and Economic
Analysis, USA
Horne, J., C. V. (1971), Fundementals of Financial Management, Prentice Hall Inc.,
Englewood Cliffs, New Jersey; Ceylan ve Korkmaz, 2000: 6’daki alıntı
İçke, B. T., (2007), Şirket Birleşmeleri, Hisse Senedi Değeri ve Finans Sektörü:
İstanbul, Derin Yayınları
İMKB (1998) Sermaye Piyasası ve Borsa Temel Bilgiler Kılavuzu, 13. Basım,
İstanbul
İvgen, H., (2003), Şirket Değerleme, Hisse Senedi Yatırımcıları, Analistler ve Şirket
Yöneticileri İçin: İstanbul, Scala Yayıncılık
Erol, A., Yıldırım, A., E., (2001), Menkul Kıymetlerin Vergilendirilmesi, Ankara:
Yaklaşım Yayıncılık
Kabakçı, A. (2009), Portföy Yönetimi, İzmir: 2009
Kabakçı, Y. (2007), Sermaye Yapısının Firmaların Finansal Performansı Üzerine
Etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü
Karaşin, G., (1987), Sermaye Piyasası Analizleri, 1987
Karan, M., B., (2004), Yatırım Analizi ve Portföy Yönetimi: Ankara
Kanalıcı, H., (1997), Hisse Senedi Fiyatlarının Tespiti ve Tesir Eden Faktörler, No:
77
Kondak, N., (1999), Menkul Kıymet Pazarlarına Giriş, İstanbul: Der Yayınları
99
Kotar, E., (1971), Menkul Kıymet Borsalarında Borsa Emirleri ve Muhasebesi,
Ankara; Ceylan ve Korkmaz, 2000: 6’daki alıntı
Kayalıdere, K., (2002), 1995-2000 Döneminde İMKB’de Faaliyet Gösteren Hisse
Senetlerinin Piyasa Değeri (Firma Büyüklüğü) ve Fiyat/Kazanç Oranlarına Göre
Oluşturulan Portföylerin Performanslarının İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Manisa: Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Lazol., İ, (2005), Mali Analiz Uygulamaları: Bursa, Ekin Kitapevi
Lindblom, C. E., (2001), The Market System, What It Is, How It Works, What to
Make of It, The Yale ISPS Series
Mishkin, F., S., (2004), The Economics of Money, Banking and Financial Markets,
Seventh Edition, Columbia University
Özerol, H.,(2008), Finansçı Olmayanlar İçin Finans, Ankara: Özlik Matbaacılık
Puxty, A., G., Dodds, J., C.( 1991), Financial Management Method and Meaning,
Second Edition, Prentice Hall,
Rees, B., (1995), Financila Analysis, Second Edition, Prentice Hall,
Sarıkamış, C., (1998), Sermaye Pazarı: Bursa, Aktüel Kitapevi
Sarıkamış, C. (2003), Satın Almalar ve Yeniden Yapılanma Şirket Birleşmeleri:
İstanbul, Avcıol Basım Yayın
Sermaye Piyasası ve Borsa Temel Bilgiler Kılavuzu, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası Yayınları, (2008), İstanbul: Yazın Basın Matbaa
Sladen, E., (1967) The Business World, Sir Isaac Pitman and Sons Ltd.: London;
Ceylan ve Korkmaz: 2000, 11’teki alıntı
100
Usta, Ö., (2005), İşletme Finansı ve Finansal Yönetim, 2. Baskı: Ankara
Taner A., Akkaya, G., C.,(2004), Sermaye Piyasası , Faaliyet Alanı ve Menkul
Kıymetler, İzmir: Birleşik Matbaacılık
Tanör, R.,(1999), Türk Sermaye Piyasası, 1. Cilt, Taraflar, İkinci Basım: İstanbul
Tevfik, A., (2005), Hisse Senedi Değerlemesi, İstanbul: Literatür Yayıncılık
Türko, R., M., (1999), Finansal Yönetim: Bursa, Alfa Yayınları
Yatırım Ortaklıklarına Ait Esaslar Tebliği, Seri VI, No: 4, 4. Bölüm
Yılmaz, C. ve Kabakçı A., (1982), Kar ve Zarar Ortaklığı Belgesi ve Diğer Menkul
Değerler, Finansal Yönetim ve Yatırım Planlaması, Yıl 4., Sayı 15-16, Eylül-Aralık
1982, s.253-268
Yükçü ve diğerleri,(1999), Muhasebe Uygulama Genel Tebliği’ne Göre Finansal
Yönetim: İzmir, Vizyon Yayınları
Yüksel, A., S., Rodoplu, G., (1980), Sermaye Piyasası, İstanbul; Canbaş ve
Doğıkanlı, 2001: 7’deki alıntı
Zengin, E., (2006), Hisse Senetleri Portföylerinin Yönetiminde Pratik Yaklaşımlar ve
İMKB Uygulaması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir: Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
101
İNTERNET KAYNAKLARI
http://eski.imkb.gov.tr/yayinlar/spkilavuzu.htm (Erişim Tarihi 26.08.2009)
SPK, http://www.spk.gov.tr/indexpage.aspx?pageid=377 (Erişim Tarihi 27.08.2009)
SPK
(2007),
Yatırımcı
Bilgilendirme
Kitapçıkları
2,
Ankara
http://www.spk.gov.tr/displayfile.aspx?action=displayfile&pageid=76&fn=76.pdf
(Erişim Tarihi 27.08.2009)
http://ansiklopedi.blogspot.com/2006/02/varla-dayal-menkul-kymet.html
(Erişim
Tarihi 27. 08. 2009)
http://analiz.ibsyazilim.com (Erişim Tarihi 31.08.2009)
http://www.arcelikas.com.tr/ (Erişim Tarihi 03.09.2009)
http://www.strateji.com.tr/ (Erişim Tarihi 04.09.2009)
102
Download