VII. KUR'AN SEMPOZYUMU Kur'an ve Müslümanlar 15-16 Mayıs 2004 1 Kayseri Ankara 2005 Fecr Yayınları: 86. Dizgi- Mizanpaj: CiNAS Baskı, Kapak: CINAS Kapak Baskı: KALKAN MATBAASI 1. Baskı: Nisan'05 ISBN: 975-7138-94-0 FCR YAYlN REKLAM BiLGiSAYAR SAN. VE TiC. LTD. ŞTi. Rüzgarlı Cad. Rüzgarlı işhanı No: 2 Kat: 5 Ulus/ANKARA Tel: (O 312) 310 08 60- Fax: (O 312) 311 47 89 Web: www.fcr.com.tr- e-mail: [email protected] ÇAGDAŞ iLETiŞiM TEKNiKLERi IŞIGINDA KUR' AN TEBLiGi Doç. Dr. Mustafa KÖYLÜ Iletişim üzerine çalışmalar yaparken şununla karşılaştım: iletişim uzmanları diyorlar ki: Yemekten sonra konuşmayın. Çünkü en dezavantajlı koyemekten sonra yapılan konuşmadır. Zira yemekten sonra herkes uyur diyorlardı. Bir de en dezavantajlı konuşma, son konuşmaymış. Çünkü artık bu da sabrın iyice tükendiği bir nokta. Bu açıdan bakılırsa iki açıdan da iki dezavantajlı durumla karşı karşıyayım. Fakat beni avantajlı duruma getiren -birçok sempozyuma katıldım- şu olumsuz hava koşullarına rağmen buraya akın eden bu Kayseri'li dinleyici grubunun burada bizleri dinliyor olması. Hakikaten çok samimi olarak söylüyorum beni son derece memnun etti, mutlu etti. Dolayısıyla hem Fecr Yayınevi'ne hem de buradaki bu güzel dinleyicilere sevgi, saygı ve hürmetlerimi arz ediyorum. Bir ilahiyatçı olarak, bir Türk vatandaşı olarak Türkiye'de ben iki şeyi gururuma yediremiyorum. Bunlardan birincisi, bu kadar yer altı ve yer üstü zenginlikleri olmasına rağmen, bu kadar insan gücü olmasına rağmen, bu kadar geniş nüfusa sahip olmasına rağmen hala geri kalmış bir ülke olmak. Ben bunu gerçekten gururuma yediremiyorum. Bizim yerimizin bugün dünyada ekonomik, siyasi ve kültürel alanda en ileride olması gerektiğini düşünüyorum. Acaba biz neden geri kaldık? Tabi buna ekonomistlerin veya siyasilerin vereceği cevap benim ilgi alanımın dışında. ikinci gururuma yediramediğim ve çok üzüldüğüm bir husus da şudur: elimizde Kur'an gibi Allah'ın bir kitabı var. Her şeyi içeren, hiçbir insan sözü karışmamış doğru bir rehber olan Kur'an var elimizde. Her açıdan değerlendirdiğimizde diğer dünya devletlerine fark atacak Islam dinini neden biz hem kendi ülkemizdeki insanlara hem islam alemindeki Müslümanlara ve bundan da önemlisi Batı alemine tanıtamıyoruz? Hakikaten ben bu açıdan da kendimi çok rahatsız hissediyorum. Dolayısıyla o yüzden ben bugün size çağdaş iletişim teknikleri ışığında Kur'an tebliği diye bir konuyu sunmak istiyorum. Buradaki amacım şu: Ben doğrusu bugün geldim. Üzüldüm niye dün gelmedim diye. Cuma günü derslerim çok olduğu için gelemedim. Ama bugün izlediğim kadarıyla tebliğeilerimiz hakikaten çok güzel, birbirinden harika tebliğler sundular. Şimdi ben de sizlere hazırladığım tebliğimi takdim enuşma deceğim. Giriş Kuşkusuz çağımızın en önemli özelliklerinden biri, onun iletişim çağı Gerek bilgi ve kültür alanındaki gelişmeler, gerekse iletişım araçgeçmişle kıyaslanamayacak derecede gelişmesi, çağımııı tam anla- olmasıdır. larının 197 mıyla bir iletişim çağı yapmıştır. Bu durum siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda olduğu kadar dini alanda da kendisini göstermektedir. Zira çok çeşitli dini ve ideolojik akımların yaşandığı dünyamızda, diğer din ve inanç mensuplarına sahip insanları bir dine çevirmek bir yana, kendi inanç sistemleri içerisinde bile tutabiirnek oldukça güç bir hal almıştır. işin daha da ilginç yanı, diğer iletişim şekillerinde (askeri, siyasi, ekonomik) çağın gelişimine paralel olarak önemli gelişmeler yaşanırken, dini iletişim alanında pek fazla değişikliğin olmadığı, yeni gelişmelere pek ayak uydurulamadığıdır. Oysa en eski iletişim şekillerinden biri de hiç şüphesiz dini iletişimdir. Hatta Allah ile insan arasındaki iletişimin daha insanın yaratılma­ dan önce başladığı söylenebilir. 1 Diğer taraftan ilk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz. Muhammed'e kadar, pek çok resO! ve nebinin, Allah ile gönderildikleri toplumlar arasında bir çeşit iletişim aracı oldukları tarihi ve dini bir gerçektir. 2 Meseleye islamı açıdan bakarsak, Kur'an'da gerek tebliğ, gerekse da'vet ile ilgili pek çok ayetin olduğunu görmekteyiz. Bilindiği gibi tebliğ, ilahi mesajları sadece açık ve net bir şekilde insanların idrakine sunmak iken; davet, ilahi mesajları daha özel metot ve yöntemlerle bilgilendirerek, iyi, güzel ve etkileyici örnek davranışlar sergileyerek insanlara sunmaktır. 4 Bizi burada ilgilendiren bu kelimelerin etimaJojik anlamlarından ziyade, bu görevin sadece peygamberlerle sınırlı olmayıp, aynı şekilde Müslümanlardan belli bir grubun da sorumlu olmasıdır. Şu ayetler bunu açıkça ortaya koymaktadır. "içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk olsun; işte onlar başanya erenlerdir." 5 Yine Kur'an, mümin erkeklerle mümine kadınların özelliklerini belirtirken şöyle buyurmaktadır: "inanan erkekler ve inanan kadınlar, birbirlerinin velisidirler. iyiliği emrederler, kötülükten men ederler, namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah ve Elçisine itaat ederler ... "6 3 Aslında Kur'an'a göre iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, isteğe bağlı bir iş olmayıp, hem bu dünyada hem de ahirette sorumluluğu olan bir görevdir. Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Ne zaman ki onlar, kendileKuran'daki şu ayet bu gerçeği ortaya koymaktadır: "Rabb'in Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' diye onları kendilerine şahit tutmuştu. 'Evet (buna) şahidiz!'dediler... " Kur'an, A'raf (7): 172. Ayet mealieri Süleyman Ateş'in ~ur'an-t Kerim ve Yüce Meali'nden verilmiştir. Örnek olarak bkz. "(Nuh, kavmine şöyle demişti): Size Rabb'imin gönderdiği gerçekleri duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum." A'raf (7): 62; (HOd kavmine şöyle demişti): "Size Rabb'imin gönderdiği gerçekleri duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." A'raf (7): 68; "Benim yapabileceğim sadece Allah'tan (bana vahyedilenleri) size duyurmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah'a ve Elçisine baş kaldırırsa, ona, içinde sürekli kalacakları cehennem ateşi vardır." Cin (72): 24. Di~e_rleri için bkz. Maide (5): 67; Maide (5): 92, 99; NOr (24): 54; Al-i imran (3): 20. Örnek olarak bkz. "Hikrnetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır ve onlarla en güzel biçimde ~ü~ad~le et..." Kur'an .. Nahl (16): 125. Diğerleri için bkz. YOsuf (12): 1qa. Ahzap (33): 45-46. Alı Turkmen, Islam Iletişim Hukuku, Samsun, 1996, ss. 246..248. Örnek olarak bkz. Kur'an, ~ahi (16)~ 125. Yusuf (12): 108. Ahzap (33}: 45-46 . Kur'an, Al-i lmran (3}: 104. 6 Kur'an, Tevbe (9): 71; diğer ayet için bkz. Al-i imran (3}: 110. 1 198 rine hatıriatıianı unuttular, biz de kötülükten men edenleri kurtardık; zulmedenleri de, yoldan çıkmaları yüzünden çetin bir azap ile yakaladık." 7 Hz. Peygamber de, "AIIah'a yemin ederim ki ya iyiliği emreder, kötülüğe karşı çı­ karsınız; zalimin iki elini tutar, onu doğruluğa çevirir, hakka zorlarsınız; ya da Allah, sizin de iyilerinizin kalplerini kötülerinkine benzetirve -israiloğullarında 8 olduğu gibi-size lanet eder." Kısaca yukarıda değindiğimiz ayet ve hadislerden anlaşılıyor ki insanlara aktarmak, ferdi olarak her Müslüman üzerine bir sorumluluk olmasa bile, en azından bazıları için bir zorunluluktur. Ancak bu önemli vazife, sıradan bir iş olmayıp, belli bir misyona, belli bir altyapıya ve bu alana has bazı teknik bilgilere sahip olmayı gerektirmektedir. O halde çağdaş günümüz dünyasında, Kur'an'ın mesajını insanlara nasıl sunalım ki başarı elde ede.lim? Ya da diğer bir ifadeyle, Kur'an tebliğinin üslubunda dikkat etmemiz gereken temel hususlar neler olmalıdır? işte bu soruların cevabını çağdaş iletişim teknikleri ve Kur'an ayetleri ışığında incelemeye çalışacağız. Bunu yaparken de, iletişim tekniklerinin verilerinden yararlanmaya Kur'an'ın mesajını diğer çalışacağız. 9 Sosyal psikologlara göre iletişimin pek çok unsuru vardır. Ancak bu unsurları dini iletişim bağlamında üç temel başlık altında inceleyebiliriz. 1) Dini iletişimci, 2) dinleyici kitlesi, 3) mesaj ve mesajın nakli yani metot. Diğer bir ifadeyle "kim, kime, neyi, nasıl aktarmalıdır?" 10 Meseleye çağdaş iletişim bilimi açısından baktığımızda, "kim" sorusu, "kaynak" kişiyi, "kime" sorusu, "hedef kitle"yi, "ne" sorusu "Kur'an'ı" içerirken, "nasıl" sorusu da "metot"ları içermektedir. Şimdi bu temel unsurları biraz daha detaylı olarak incelemeye çalışalım. A. Kaynak (Dini iletişimci, tebliğci): Bilindiği gibi Kur'an tebliğinin sadece karşı taraftaki hedef kitleyi bilgilendirmek değil, aynı zamanda onları her hangi bir şeye inandırmak ya da bir eyleme yönlendirmek yani ikna etmeye çalışmaktır. Bu durum da kaynak durumunda olan tebliğeinin bir takım niteliklere sahip olmasını gerektirmektedir. Buna göre, çağdaş iletişim teknikleri ve Kur'an'da kaynak kişide bulunması gereken temel unsurları şu amacı, şekilde sıralayabiliriz. Güvenilirlik: Her ne kadar konuşmacının etkinliğini göstermek için, karizma, imaj, kişilik, cazibe vs. gibi farklı terimler kullanılsa bile, örneğin 7 Kur'an, A'raf (7): 165. Ebu isa Muhammed b. isa et-Tirmizi, Sünetü't-Tirmizi, Mısır 1975, Tefsiru Maide 48/6, c.5, s. 252 . Ayrıca Peygamberimizi şu sözü de çok manidardır. "Sizden bir kimse münker (=çirkin) bir davranış görürse onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmezse diliyle önlemeye çalışsın; buna da güç yetiremezse, kalben nefret etsin. Ne var ki nefret etmekle yetinmek, imanın en zayıf derecesidir.". Ebu'I-Huseyn Müslim b. Haccac ei-Kuşeyri, Sahihu Müslim. Beyrut 1976, iman 1/20, c. 1, s. 69; Tirmizi, Fiten 34/11, c. 4, s. 469. 9 Bkz. Wayne Weiten, Psychology: Themes and Variations, second ed., Brooks/Cole Pub., Pacifıc Grove, California 1992, s. 594-600; Cari 1. Hovland ve Diğerleri, "Communication and Persuation," Attitude Change, ed. Michael A. Malec, Markham Pub., Chicago 1971, s. 66. 10 David G. Myers, Social Psychology, fourth ed., McGraw-Hill, New York 1993, s. 265. 8 199 etkili iletişimdeki en temel unsur kaynak kişinin güvenilirliğidir. Yaklaşık 2.500 sene önce Aristo'nun ethos olarak adlandırdığı, çağdaş araştırma- · cıların da aynı şekilde "hakim faktör'' olarak ileri sürdükleri inandırıcılık ve güvenilirlik (believable) iletişimeide bulunması gereken en temel özelliktir. 12 Güvenilirlik hedef kitlenin konuşmacıya karşı duyduğu saygı ve güvendir. Eğer alıcı konumundaki hedef kitle, kaynak konumundaki kişinin güvenilir bir kişi olduğuna inanmazsa, kaynak kişinin sunacağı bilgilerin ya çok az ya da hiç bir değeri yoktur. Bunun aksine, eğer hedef kitle, kaynak durumundaki kişiye güvenip saygı duyarsa, diğerlerine anlamsız gelen şeylere bile inanabii ir. 11 O halde inandırıcılığın ve güvenilirliğin ölçüsü nedir? Baştan şunu kabul etmek gerekir ki güvenilirlik bireyin doğuştan getirdiği bir özellik olmayıp, kişiye başkaları tarafından verilen bir özelliktir .Tutum ve motivasyon gibi, inandırıcılık da sadece alıcının zihninde mevcuttur. O görülemez ve onu ölçmek de zordur. O bir algılama konusudur. Eğer alıcı durumunda olan bir kişi, karşısındaki kişiyi güvenilir olarak algılamazsa, o kişinin dürüstlüğü ya da yeterliliğinin bir anlamı yoktur. Güvenilirlik ikna edici bir kişinin sıfatı olmayıp, o ikna edici kişiyi güvenilir yapabilecek olan alıcının algılamasıdır. 13 Dolayısıyla o, kaynağa, alıcıya, mesaja ve ortama bağlıdır. Bir kişinin güvenilirliğini etkileyen ya da oluşturan bazı önemli faktörler Ancak bunlar arasında en önemlileri, niyet, uzman/tk, doğruluk ve 14 dinamizmdir. insanların niyetleri, özellikle diğer kişilerin kendini sevmesi, güvenmesi, saygı duyması, yada inanması konusunda son derece önemlidir. Eğer kişi, karşısındaki kişinin kendisine her hangi bir şeyi önerirken, başka bir amacı ve niyetinin olduğunu fark ederse, elbette o kişiye karşı olan güveni sarsılır. Yok eğer böyle bir amacı ve çıkarının olmadığına kani olursa, o kişinin sözlerine daha çok güvenir. 15 Bu bakımdan konuşmacı, niyeti itibariyle de güvenilir olmalıdır. vardır. ·r-. Güvenilirliğin bir başka boyutu da dinamizm'dir. Dinamizm dilde, seste ve fiziki aktivitelerdeki yoğunluktur. Ancak bu durum daha önceki şartlar kadar kesin değildir. Nedeni de bazı dinleyicilere dil, ses ve hareketlerdeki yoğunluk ve canlılık iyi gelirken, diğer bazılarına göre de itici ve gürültülü 16 gelebilir. Ancak bununla beraber, insanlar genel olarak inançlı ve coşkulu bir şekilde ifade edilen iddialara daha fazla inanma eğilimi gösterirler. Diğer taraftan cansız, neşesiz, sıkıcı konuşmalar ise pek inandırıcı gelmez. 11 Charles Mudd S. Ve Malcolm O. Sillars. Speech: Content and Communication, fıfth ed. Harper and Row, Cambridge 1986, s. 136. 12 Çiğdem Kağıtçıbaşı, Insan ve insanlar, Evrim Yayınları, istanbui 1988, s. 168. 13 Anita Taylor ve Diğerleri, Communicating, fıfth ed., Prentice Hall, New Jersey 1989, s. 366. 14 Donald Yoder ve Diğerleri, Creating Competent Communication, Brown and Benchmark, Madison, Wisconsin 1993, s. 436; Ayrıca bkz. Roy M. Berko ve Diğerleri, Communicating: A Social and Career Focus, second ed., Houghton Mifflin Company, Dalfas 1981, ss. 356-362. 15 Rudolp Verderber ve Kathleen S. Verdener, lnter-Act: Using lnterpersonal Communication Ski/ls, fifth ed., Wadsworth Pub.,Belmont, Californla 1989, ss. 249-250; Aristo. "Rhetorica," trs., bl W. Rhys Robert, The Basic Works of Aristotle, Randam House, New York 1941, s. 1380. 1 Mudd ve Sillars, a.g.e., s. 138. 200 ses tonuna, yüz ifadelerine, göz kontağına, jest, bakarak karar verirler. Insanlar dinamik konuşmacılan daha güvenilir olarak algılarlar. Bunun da nedeni, kısmen coşkulu ve güçlü bir konuşma sunmalarıdır. 17 · Dinleyiciler mimik ve konuşmacının davranışiarına Kur'an-ı Kerim doğruluk ve niyet kavramlarını da içine alan güvenilirlik konusuna büyük önem vermektedir. Her şeyden önce peygamberlerin en belirgin vasıflarından bir tanesi güvenli olmaktır. Bu konuda Nuh (AS) 18 kavmine şöyle demiştir: "Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." Aynı bağlamda Salih peygamber de "Size Rabbimin mesajlarını duyuruyorum ve 19 ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." Yine Kur'an Hz. Musa'nın kıssasıyla ilgili olarak Medyen'de geçen hadisade şöyle buyurmaktadır: "O (kız)lardan biri: 'Babacığım dedi; bunu (çoban) tut işte, çünkü ücretle tuttuklarının en 20 hayırlısı, güçlü ve güveniliridir." Kur'an'ın doğruluk ve niyet konusundaki tavrı da kesindir. Kur'an Hz. Peygambere, "Bundan dolayı sen (Hakka) çağır ve emrolunduğun gibi doğru 21 ol; onların keyfine uyma ... " derken, daha kapsamlı olarak "Ey inanlar, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin," 22 buyurmaktadır. Dini iletişimcilerin kesinlikle dikkat etmeleri gereken bir hususu da Kur'an şöyle dile 23 getirmektedir: "Ey inananlar niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz? ... " Kur'an'ın önemle üzerinde durduğu bir diğer husus da dini iletişimde niyet meselesidir. Aşağı yukarı tüm peygamberlerin kavimlerine ilişkin olarak verdikleri mesaj şu olmuştur: "Ey kavmim, ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratana aittir. .. "24 Tüm bu örnekler de göstermektedir ki dini tebliğideki en önemli husus, dini iletişimeinin doğruluğu, samimiyeti ve güvenidir. Yeterlilik ve Uzmanl1k: Yeterlilik demek, konuşmacının alanıyla ilgili yeterli ve geçerli bilgiye sahip olması demektir. 25 Bir kişinin her hangi bir alanda yeterli olması için, ille de o alanda uzman olması gerekmez. Ancak konuşmacının konuştuğu alanda yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Aynı zamanda yeterlilik, yaş, tecrübe ve gerekli olan eğitimsel arkaplan ve diğer önemli faktörleri de içerir. Iletişim uzmanları konuşmacının kendi alanında yeterli olmasının dinleyicilerine de bir şekilde bildirmesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. Ikna konusunda yapılan araştırmalar, alanlarında uzman olan kişilerin uzman olmayan kişilere oranla daha fazla ikna edici olduklarını yanında, bu yeterliliğinin Yoder ve Diğerleri, a.g.e., s. 436-38. Kur'an, Şuara (26): 107; 19 Kur'an, A'raf (7): 68. Diğer ayetler için bkz. Kur'an, Şuara (26): 143, 162, 178; Nemi (27): 39; 2 Kur'an, Kasas (28): 26. 21 Kur'an, ŞOra (42): 15. 22 Kur'an, Ahzab (33): 70. 23 Kur' an, Saf (61 ): 2-3. Yine aynı tarzdaki ayet için bkz. Kur' an, Bakara (2): 44; HOd (11 ): 112. 24 Kur' an, HOd (11 ): 51. Diğerleri için bkz. Kur' an, En' am (6): 90; Furkan (25): 57; 25 Beri E. Bradley, Fundamentals of Speech Communication, WGB Publishers, Dubuque, lowa 1988, s. 75. 17 18 ° 201 26 ortaya koymuştur. Bunun anlamı şudur: Eğer kişi konuştuğu alanda gerçekten uzman birisiyse ve bu durum da dinleyiciler tarafından kabul ediliyorsa, bu gibi kişiler uzman olmayan kişilere oranla daha fazla ikna edici güce sahiptirler. Kur'an-ı Kerim de mesleki yeterliliğe büyük önem vermektedir. Örneğin, Kur'an Talut'dan bahsederken, kavmi onun hükümdarlığını yeterli olarak görmediğinde, Allah şu şekilde cevap vermiştir: "Allah onu sizin 27 Yine üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı." Yahudilerin Hz. ibrahim'i Yahudi; Hıristiyanların da onu Hıristiyan olarak kabul edip tartışmaları üzerine, Kur'an: "Haydi siz, biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız; ama hiç bilginiz olmayan şey hakkında neden tartışıyorsunuz? ... " diye onları ikaz ederken, yine "Bilmediğin bir şeyin ardına 29 düşme, ... "28 ve "... Eğer bilmiyorsanız Zikir ehline (Kitap sahiplerine) sorun" diyerek, tartışılan ya da konuşulan her hangi bir konu hakkında yeterli bilgiye sahip olunması gerektiğini açıkça belirtmektedir. Uzmanlıkla ilgili diğer bir örnek te Yusuf (AS)'ın kıssasında geçmektedir. Mısır kralı onu çağırıp Mısır'ın yönetimini ona vermeyi söylediğinde, Yusuf krala, "Behi ülkelerin hazinelerine üstün bakan yap. Çünkü ben (onları) iyi korur, 30 (yönetmesini) iyi bilirim." Demiştir. Tüm bu örneklerden de anlaşılıyor ki dini iletişimci her şeyden önce kendi alanında yeterli bilgiye sahip olmalı ve bu yeterliliğini de hedef kitleye uygun bir tarzda bildirmelidir. Bu özellikle karşı taraftaki kişileri iknada oldukça önemli, hatta zorunlu bir durumdur. Ancak burada günümüz dini iletişimcilerine şunu hatırlatmak gerekir ki Kur'an'ı tebliğde sadece Arapça bilip, onun anlamını ve manasını karşı tarafa aktarmak yeterli değildir. Zira Kur'an sadece dini konulardan değil, aynı şekilde çeşitli bilim dallarından da bahsetmektedir. Bunlar arasında arkeoloji, tarih, coğrafya, sanat, fizik, astronomi, biyoloji, kimya, hukuk, ekonomi gibi bilim dalları başta gelmektedir. Elbette bir dini iletişimci, tüm bunları detaylı bir şekilde bilemeyebilir. Ancak en azından bu bilim dalları konusunda temel bilgilerinin de olması gerekir. Aksi takdirde pekçok ayeti açıklamak ve bu alanda bilgi sahibi olan kimseleri ikna etmek mümkün olamayacaktır. Hedef kitlenin hislerine hitap etmek: Dinleyicilerde iyi hislerin kabulünde ve hedef kitleyi iknada önemli bir husustur. Bu durum, konuşma esnasında yiyecek ve içeceklerle sağlanacağı gibi, iyi ve hoş bir ortamla da sağlanabilir. Bunun nedeni de iyi hislerin, kişilerde olumlu düşünceler geliştirerek onların daha kolay ikna olmalarına sebep oluşturulması, mesajın 26 Robert A. Baran ve Donn Byrne, Social Psychology: Understanding Human lnteraction, sixth ed. Ally and Bacon, Bostan 1991, s. 151; Robert B. Ciaıdini, lnfluence: Science and Practice, second edition, Harper Collins Publishers, 1988, s. 122-123. 27 Kur'an, Bakara (2): 247. 28 Kur'an, lsra (17): 36. Diğer ayet için bkz.AI-i imran (3), 66. 29 Kur'an, Enbiya (21) 7. 3 Kur'an, Yüsuf (12): 55. ° 202 olmasıdır. Bu bakımdan iletişim uzmanları, her hangi bir mesajı kabul ettirmede dinleyicileri önce iyi bir duruma koymaları gerektiğini ve daha olumlu his ve düşüncelere sahip kıldıktan sonra mesajı sunmaları gerektiğini ileri sürmektedirler. 32 Bilindiği gibi Hz. Peygamber de islami tebliğin ilk yıllarında, yakınlarını toplayarak onlara bir şeyler ikram etmişti. Kur'an da bu konuyla ilgili olarak "Eğer (elin dar olduğu için) Rabb'inden umduğun bir rahmeti bekleyerek onlardan yüz çevirecek (onlara bir şey veremeyecek) 33 olursan, bari onlara yumuşak söz söyle" diyerek, muhatapta daima iyi hisler oluşturmayı önermektedir. 31 Hislere hitap etmek derken, daha çok hedef kitleyle ortak ve benzer 34 yönlerin ortaya konması kastedilmektedir. Bir konuşmacı olarak konuşmanın etkinliğini artırmanın yollarından bir tanesi de, konuşmacı ile dinleyiciler arasında ortak bir zemin oluşturmaya çalışmaktır. Bu retorik teknik, yüzyıllardan beri kullanılmaktadır. iletişimde buna denge teorisi 35 (balance theory) denmektedir. Bu teoriyi formüle eden Fritz Heider'e göre, insanoğlu denge için güçlü bir psikolojik ihtiyaca sahiptir. insanlar kendi inanç, tutum, değer ve hislerinin diğerleriyle uygunluk arzetmesini ister ve böyle bir dengenin olmadığı zamanda o dengeyi yaratmaya çalışırlar. insanlardaki bu denge arzusu, kendilerinin sahip olduğu özelliklere sahip insanların sevilmesine neden olur. Ya da insanlar kendi değerlerine sahip 36 olan insanlara kendilerini daha yakın hissederler. Bunun için mümkün olduğu kadar dini iletişimci, kendisi ile hedef kitle arasında birtakım ortak noktalar bulmaya ve bu ortak noktalara vurgu yapmaya çalışmalıdır. Bu teknik onları anlamaya yardım eder. Eğer böyle olmazsa dinleyiciler konuşmacıyı niçin dinlesinler ki? Yine eğer konuşmacı ile dinleyici bir çok ortak noktayı paylaşıyorsa, aynı zamanda bu durum onların bir çok konu 37 üzerinde hem fikir olduğunu da göstermiş olur. Dinleyicilerin değerlerine saldırmak ve düşüncelerini reddetmek suretiyle onları etkilerneye çalışmak mümkün değildir. Böyle bir durum onları savunmacı bir pozisyona ve konuşmacının fikirlerine karşı gelmeye iter. Bu 38 konuda hikmetli bir söz vardır: "Sinek, sirkeden daha çok balla yakalanır." Aynı şey Kur'an'ı tebliğde de geçerlidir. Dinleyicilere saygı göstermek gerekir. Konuşmacı kendi fikirleriyle dinleyicilerinin fikirlerinin nasıl uyuştuğunu göstermek suretiyle konuşmasını daha etkili bir hale getirebilir. 31 Myers, a.g.e., s. 271. Myers, a.g.e., s. 272. 33 Kur'an, isra (17): 28. 34 Aristo, a.g.e., s. 1444. 35 0nun bu konudaki çalışması şudur: The Psychology of lnterpersenol Relations, Lawrence Erlbaum Assoc., Hillsdale, NJ. 1983, aktaran Stewart L. Tubbs, ve Sylvia Moss, Human Communication, sixth ed., McGraw-Hill, New York 1991, s. 66. 36 Tubbs ve Mass, a.g.e., s. 66. 37 George Rodman, Public Speaking, third ed. Holt, New York 1986, s. 251. 38 Stephen E. Lucas, The Art of Public Speaking, second ed., Randam House, New York 1986, s. 313. 32 203 Hatta Kur'an, müşriklerin taptıkları sahte putlara bile söylememeleri gerektiğini vurgular. 39 doğrudan kötü söz Kur'an da karşıdaki muhatabın hislerine başvurarak, daima onun hatta tanrılık kalbinin kazanılmasını hedeflemiştir. Allah, şirk koşan, iddiasında bulunan Firavun'a bile, elçisini gönderirken şu talimatı vermiştir: "Fir'avna gidin; çünkü o azdı. Ona yumuşak söz söyleyin; belki öğüt alır veya 40 korkar.'' Yine genel bir ifade ile "Kullanma söyle: En güzel sözü söylesinler (puta tapanlara sert davranmasınlar). Çünkü şeytan aralarına girer, onları 41 tartışmaya ve kavgaya dürtükler. .. " Ayrıca Kur'an'ı Kerim'de "yumuşak huylu, içli ve kendisini Allah'a 42 vermiş" bir insan olarak tanıtılan Hz. ibrahim'in, oğluna "yavrucuğum" diye; babası Azer'e de, şirkin yanlışlığını ve tevhide yönelmesinin gerekliliğini 43 anlatırken, hep "babacığım" diye söze başlaması, Hz. Yusuf'un, babası 44 Yakub'a, "babacığım" şeklinde hitap etmesi, Hz. Lokman'ın oğluna nasihat ederken, "yavrucuğum" ifadesini kullanması, 45 bütün bunlar dihl iletişimde hislere hitap etmenin ve karşı tarafı etkilemenin bazı örneklerini göstermektedir. 46 Kur'an-ı Kerim bu yumuşak söz ve hoşgörüyü tavsiye ederken, itharn ve ilzam etmeyi de reddetmektedir. Bunun sonucu olarak dini iletişimciler insanların hatalarını isim ve şahıs belirimeden ve onları doğrudan hedef almadan zikretmelidirler. Allah, peygamberine ve diğer Müslümanlara eziyet ve zulmeden insanları-Ebu Leheb hariç-isim vererek 47 kınamamış, sadece onların hata ve zulümlerini dile getirmekle yetinmiştir. Dolayısıyla dini iletişici de daima hedef kitlenin sahip olduğu hisleri dikkate alıp, onları iyi yönde ikna etmeye çalışmalıdır. muhatabı " Eşitlik: Eşitlik bir kişiyi kabul etme ve onu onaylama anlamına gelir. Her durumda muhtemel bir eşitsizlik olabilir. Zira bir kişi diğerinden daha zeki, daha yakışıklı, daha zengin ve daha atietik olabilir. iki kişi hiç bir şekilde tüm açılardan eşit olamaz. Buna rağmen eşitliğin mümkün mertebe 48 sağlandığı bir atmosferde, kişiler arası iletişim genellikle daha etkilidir. 39 4 Kur'an, En'am (6), 108. °Kur'an, TaM (20): 43-44. 41 lsra (17): 53. Kur' an, Hud (11 ): 75. 43 Kur'an, Meryem (19): 42-45. 44 Kuran, Yusuf (12): 14, 100. 45 Kur'an, Lokman (31): 13, 16, 17. 46 Daha geniş bilgi için bkz. Abdurrahman Çetin, Hitabet ve irşad: Güzel Konuşma ve Insanlan Etkileme Yol/an, Aksa Yayınları, Bursa 1998, ss. 106-107. Diğer örnekler için bkz. Kur'an, Bakara (2): 263; Al-i lmran (3): 159; Nisa (4): 63, 96, 175; Maide (5): 83; Tevbe (9): 128; Hud (11): 29-30; Yusuf (12): 69, 78, 88; Nahl (16): 125; isra (17): 23-24, 53, 82; Taha (20): 86; Enbiya (21): 107; Şuara (26): 215; Ahzab (33): 21; Fussilet (41): 34. 47 Hayati Aydın, Kur'an'da Psikolojik ikna, Tirnaş Yayınları, Istanbul 2001, s. 37. Ayetler için bkz. Kur'an, Bakara (2): 204-205; Hümeze (104): 1-4; Kevser (108): 3; Felak (113): 4-5. Yine bu konuda çeşitli örnekler için bkz. Aydın, a.g.e., s. 37-44. 48 Cialdini, a.g.e., s. 164. 42 ilkesi, karşıdaki insanın tüm sözel ya da sözel olmayan kabul edilmesi ve onayianmasını gerektirmez. Ancak amaç, hep kazanmak ve kendini haklı ve üstün görmek düşüncesine sahip olmak Tabi ki eşitlik davranışlarının olmamalıdır. Eşitlik ilkesiyle ilgili olarak, kaynak durumundaki kişinin, hedef kitleye ya da "yapsanız iyi olur," gibi ifadeler kullanmaktan kaçınması gerekir. Zira bu tür ifadeler eşitsizliğin bir işaretidir. Yine bu tür ifadeler, karşıdaki insanları küçük görmek ve onları aşağılamak demektir. Diğer taraftan başkalarının sözlerini kesrnekten de kaçınmak gerekir. Zira söz kesme bir bakıma, sizin söylediğiniz şeyin karşınızdaki kişinin söylediği şeyden daha önemli olduğu anlamına gelir. Kişi kendi katkılarını ifade etmeden önce karşısındaki kişilerin katkılarını belirtmelidir. Son olarak da, diğer kişilerin söz ve mesajlarını doğrulamaktan ve değiştirmekten kaçınmak gerekir. Bu tür tutum ve davranışlar eşit olmayan ilişkilerin bir işareti olup, 49 genellikle karşı taraftaki kişileri düşük göstermeye hizmet eder. örneğin, "yapmalısınız" Kur'an-ı Kerimi incelediğimizde, onda eşitlik ilkesiyle ilgili olarak önemli uyarı ve örneklerin bulunduğunu görmekteyiz. Örneğin peygamberler gönderildikleri toplurnlara hep şu gerçeği vurgulamışlardır: "De ki: 'Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size 'Ben 50 meleğim' de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum ... " Yine aynı konuyla ilgili olarak, çeşitli kavimlere gönderilen elçiler, gönderildikleri toplurnlara şöyle demişlerdir: "Evet biz de sizin gibi insandan başka bir şey 51 değiliz ... " Kur'an daha genel bir ifade ile elçilerin normal diğer insanlar gibi olduğunu, onların kendilerine verilen vahyin dışında her hangi bir üstünlüklerinin olmadığını belirterek şöyle buyurmuştur: "Senden önce gönderdiğimiz bütün elçiler çte yemek yerler, çarşılarda gezerlerdi. Biz sizi 52 birbiriniz için sınav yaptık ... " Kur'an-ı Kerim dini iletişimci ile hedef kitle arasındaki bu eşitlik ilkesini dile getirirken, bu ilkeye uymayanı da şiddetli bir şekilde ikaz etmektedir. Hz. Peygamerle ilgili olan, Abese Suresinde bu durum şu şekilde tasvir edilmektedir: "Surat astı ve döndü; kör geldi diye. Ne bilirsin belki o arınacak? Yahut öğüt dinieyecek de öğüt, kendisine yarayacak. Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsuri. Onun arınmamasından sana ne? Fakat koşarak sana gelen, saygılı olarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. Hayır (olmaz böyle şey); o (ayetler), 53 bir hatırlatmadır." Tüm bu ayetlerden de anlaşılıyor ki dini iletişimci, karşısındaki kişiyi etkileyebilmek için, kendi konumu (bilgi, sosyo-ekonomik seviye itibariyle) 49 Joseph A. DeVito, The lnterpersona/ Communication Book, fifth ed.,Harper and Row, New York 1989, ss. 103-104. 5 Kur' an, En'am (6): 50; HOd (11 ): 31. 51 Kur'an, ibrahim (14): 11. Diğerleri için bkz. Kur'an, lsra (17): 94-95; Kehf (18); 110; Fussilet ° ~41): 2 53 6. Kur'an, Furkan (25): 20. Kur'an, Abese (80): 1-11. 205 ne olursa olsun, karşısındaki muhataba eşitlik ilkesi ·çerçevesinde davranmalı dır. Empatik olmak: Tüm iletişim nitelikleri içersinde belki başarılması en zor olan, ancak en etkileyici bir tutum olan da empatik olma kabiliyetidir. Bilindiği gibi birine karşı empati duymak, karşıdaki kişinin hissettiği gibi hissetmek, onun dünyasına onun bakış açısıyla bakmak ve ona dünyasını 54 tanıtmak için doğru geri bildirimde bulunmak demektir. Dolayısıyla empati, diğer bir kişinin tecrübe ettiği şeyi, zihinsel ve duygusal olarak anlama kabiliyetidir. Iletişim açısından önemli olan sadece karşıdaki insanların ne hissetiğini anlamak, ya da aynı hisleri paylaşmak değil, bunu iletişim ortamında da göstermektir. O halde dinf iletişimeinin görevlerinden birincisi, daha fazla anlayışı başarmak için empatiyi tecrübe etmek, ikincisi de iletişim 55 faaliyetlerini artırmak için bu empatik anlayışı iletmektir. Ancak buradaki sorun empatinin sanıl başarılacağıdır. Empatiyi başarmanın yolu da, diğer insanların davranışlarını yargılamaktan kaçınmaktır. Zira bir kere karşı muhatabın davranışı doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü olarak değerlendirmeye kalkışılırsa, artık onun güzel davranışları bu etiketler aracılığıyla görülmeye başlanır ki sonuçta bu etiketle hiç de uyuşmayan davranışlar göz önüne gelebilir. Bu yüzden insanları yargılamaktan, yorumlamaktan ya da eleştirmekten olabildiğince kaçınmak gerekir. Işte Kur'an'ın tebliğinde, hedef kitleyi yargılamaktan ziyade destekleyiciliğe yer vermek gerekir. Zira etkili bir iletişim ancak destekleyiciliğin yer bir ortamda gerçekleşir. Böyle bir ortam yaratılamazsa, dinleyici savunucu bir iletişime girer ki bu da değişmeye karşı direnç oluşmasına neden olur. Direncin oluşması ise, iletişimi amaç dışına iter. Destekleyicilik iki açıdan geliştirilir: 1) Değerlendirme yapmaktan ziyade tasvir edici olmak, 56 2) kesin konuşmaktan ziyade ihtimalli olarak konuşmak. aldığı , Yargılayıcı ya da değerlendirmeden ziyade tasvir edici bir atmosfer sevk eder. Eğer bir iletişimin bilgi ya da her hangi bir olayı tasvir edici mahiyette olduğu kabul edilirse, genellikle o tehdit edici olarak algılanmaz, kişi de kendisini savunma ihtiyacı hissetmez. Diğer taraftan eğer iletişim yargılayıcı ya da değerlendirmeye yönelik ise, o takdirde bu durum kişileri savunmacı bir pozisyona, karşı koymaya ya da kaynak ile dinleyici arasında bir engel oluşturmaya iter. Elbette değerlendirici mahiyetteki konuşmaların hepsinin kişileri savunmaya iteceği anlamına gelmez. Ancak ister olumlu, isterse olumsuz değerlendirme ve yargılamaya ilişkin konuşmalar olsun, betimleme türünden olan konuşmalardan daha fazla 57 insanları savunmacı bir pozisyona iter. destekleyiciliğe O halde dinf iletişimci mümkün olduğu kadar karşıdaki insanların arzu, istek, tecrübe, yetenek ve korkularını anlamaya çalışmalıdır. Dinf iletişimci, 54 55 56 57 DeVito, DeVito, DeVito, DeVito, 206 a.g.e., a.g.e., a.g.e., a.g.e., s. s. s. s. 97. 97. 99. 100. karşısındaki gördüğü ve birey hakkında hissettiği şeyi ne kadar bilgi sahibi olursa, o kadar çok o anlamaya muktedir olabilir. kişinin Yakmflk: Yakınlık, konuşmacı ile dinleyicinin birlikteliğine isnat eden bir kavramdır. iletişimeinin yakınlığı, ilgi ve alaka hissi ile diğer kişiyi sevme anlamına gelmektedir. Bu ilke konuşan ile dinleyeni birleştirir. Konuşan ile dinleyen arasındaki yakınlık sadece sözel olarak değil, sözel olmayan şekille de olabilir. Bu da kurulacak olan göz kontağı, psikolojik yakınlığı çağrıştıracak olan fiziki yakınlık, doğrudan ve açık vücut duruşuyla sağlanabilir. Bunun da anlamı konuşan kişinin muhatabına "Ben sizinle 58 ilgileniyorum" mesajını vermesidir. Kişiler arası iletişimde yakınlık ilkesiyle ilgili olarak kullanılan zamirierde hem konuşmacının kendisini hem de dinleyiciyi kapsayacak şekilde zamirler kullanması önerilmektedir. örneğin, "seni ve sen, siz ya da sizi" yerine, "bizi ve biz" kelimelerini kullanmak, yakınlık ilkesine daha uygundur. Örneğin niçin bir kere olsun "Kur'an meali okumuyorsunuz? Yerine "Niçin bir kere Kur'an meali okumuyoruz? ifadesi daha etkilidir. Yine "Allah gelmiş ve geçmiş günahlarınızı affetsin," yerine, "Allah hepimizin gelmiş ve geçmiş günahlarını affetsin," demek yakınlık ilkesine daha uygundur. Yakınlık ilkesiyle ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'den şu örnekler verilebilir: "O'dur ki ümmller içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın ayetlerini okuyan, onları yücelten, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi ... "59 Yine Kur'an Hz. Muhammed'in özelliğinden bahsederken onu "Andolsun, içinizden size öyle bir Elçi geldi ki stkmttrc_a uğramamz ona ağtr 0 gelir; size düşkün, mürnin/ere şefkatli, merhametlidir." Yine başka bir ayette "Peygamber, mürnilere canlarından ileridir. Onun eşleri de onların 61 anneleridir." buyrulmaktadır. Tüm bu ayetler dinT iletişimcilerin yaşadıkları toplumdaki fertlerle iyi içinde bulunmalarını, onlara karşı hem fiziki hem de psikolojik açıdan yakınlık hissetmeleri gerektiğini göstermektedir. ilişkiler 0/umlu/uk: Kişiler arası iletişimdeki en önemli hususlardan bir tanesi de iletişimeinin olumlu bir kişilik özelliğine sahip olmasıdır. Eğer kişinin kendine karşı olumlu bir saygısı varsa, bu tür kişiler bu hisleri diğerlerine de taşır ve muhtemelen karşıdaki kişiler de kendilerine karşı olumlu tutum ve his geliştirebilirler. Böyle bir durumda kişiler arası iletişimi geliştirmek daha kolay olur. Diğer taraftan kendileri hakkında olumsuz tutuma sahip olan kişiler, genellikle bu hislerini diğerlerine de iletirler. Bu kişiler de muhtemelen benzer olumsuz hisler geliştirirler. 58 Suzan Anderson ve Burt Proyer, Speech Fundamentals: A Contemporary Approach, Ginn Pres, Needham Heights, MA 1992, s. 95-96; DeVito, a.g.e., s. 106. 59 Kur'an, Cum'a {62): 2-3. 6 Kur'an, Tevbe {9): 128. Diğer örnekler için bkz. Kur'an, Tevbe {9): 114, 117. 61 Kur'an, Ahzab {33): 6. ° 207 O halde dini iletişim sürecinde olumlu bir ortam yaratmak gerekir.. Bunun yolu da karşıdaki muhatabın onore edilmesidir. Karşıdaki kişiler onore edilmek suretiyle olumluluk tutumu daha da geliştirilebilir. Onore etme davranışı ilgisizliğin bir antitezi olup bir varlığı bildirir ve diğer kişinin önemini 62 ortaya koyar. Kur'an-ı Kerim de açık bir şekilde dini iletişimeinin muhatabına karşı emretmektedir. Şu ayet bu durumu çok açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır: "Allahın rahmeti sebebiyledir ki sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılıp 63 giderlerdi. Öyleyse onlar (ın kusurların)dan geç, onlar için mağfiret dile ... " Hatta Kur'an bu konuda bir adım daha ileri giderek, kötülüğe karşı bile iyilik yapılmasını emretmektedir: "iyilikle kötülük bir olmaz. (Sen kötülüğü) En güzel olan şeyle sav. O zaman bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık 64 bulunan kimse, sanki sıcak bir dosttur." olumlu yaklaşmasını Değişime aç1k olmak: Hedef kitleyi etkimedeki en önemli faktörlerden birisi de, kaynak durumunda olan kişinin, açık bir düşüneeye sahip olarak,· zıt fikirleri işitmeye tahammül gösterip, gerektiğinde de kendi fikrini değiştirebilmesidir. Zira insanlar "her şeyi bilen" ya da "her soruya mutlak bir cevap veren" kişileri pek sevmezler. Bu tür insanlar sadece kendi fikirlerinin doğru olduğunu savunup, ayrılılıklara ve farklılıklara tolerans göstermezler. Onların her türlü alternatife ve inanca karşı hazır tartışmaları vardır. insanlar bu tip kişilere karşı çok kısa sürede savunmacı bir tutum geliştirirler ve değişim yerine, kendi görüşlerine daha sıkı ve daha katı bir şekilde sarılırlar. Ancak insanlar, makul bir tartışma sunulduğu takdirde, fikirlerini değiştiren insanlara karşı daha açık bir tavır takınırlar. Zira bu tür insanlarla kişiler 65 " kendilerini eşit hissederler. Kur'an'ı Kerim pek çok ayetinde katı ve sabit fikirliliği reddetmekte, bunun yerine akıl ve mantık çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlamda Kur'an, putperestleri, atalarının dinine körü körüne bağlanmaların ı eleştirerek şöyle buyurmaktadır: "Onlara: 'AIIah'ın indirdiğine ve Elçi'ye gelin!' dense, 'Babalarımızı üzerinde bulunduğumuz şey bize yeter!' derler. Babaları hiçbir şey bilmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler 66 olsa da mı?" Yine benzer olarak, "Dediler ki': 'Sen bizi, babalarımızı üzerinde bulunduğumuz şeyden çevirasin de yeryüzünde büyüklük yalnız 67 ikinize kalsın diye mi geldin? Biz size inanacak değiliz.!" 62 DeVito, a.g.e., s. 102. Kur'an, Al-i imran (3): 159. Kur'an, Fussilet (41): 34. Diğer ayetler için bkz. Kur'an, Al-i imran (3): 159; Nisa (4): 94; Ra'd i13): 22; Mü'minun (23): 96; Mümtehine (60): 8-9. 5 DeVito, a.g.e., s. 100. 66 Kur'an, Maide (5): 104. 67 Kur'an, YOnus (10): 78. 63 64 208 68 Bu konuyla ilgili olarak Kur'an'da daha pek çok ayet vardır. Bu ayetlerden çıkarılacak sonuç şudur ki ister dini iletişimci olsun, ister hedef kitle olsun, körü körüne bir şeye inanmak, katı ve sabit fikirlere sahip olup onları savunmaktan ziyade, makul alternatifiere karşı açık olmalıdırlar. Şimdiye kadar Kur'anı tebliğde daha çok dini iletişimcilerde bulunması niteliklere değinmeye çalıştık. Ancak istenilen amaca ulaşabilmek için, bu niteliklere sahip olmak kadar, dinleyici analizi de önemli bir yer tutmaktadır. Bundan sonraki kısımda da bu konular üzerinde gereken bazı duracağız. B. Hedef Kitle Kaynak durumunda olan kişiden sonra, dini tebliğdeki en temel unsurbir tanesi de hedef kitledir. Dolayısıyla başarılı bir Kur'an tebliği için, kişinin kendisini, üstün ve zayıf yönlerini tanıması kadar, hitap edeceği hedef kitleyi de tanıması önemli ve gereklidir. Eğer amaç, karşıdakilere bilgi vermek ya da onları bir şekilde etkilemekse, o zaman onları analiz etmek iletişimin en temel prensiplerinden bir tanesi olacaktır. Zira her çeşit insanı içerecek evrensel bir dinleyici kitlesine hitap etmek çok nadir, ya da imkansız 69 olacağından, dinleyici analizinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. larından Dinleyici analizi, "sunulacak mesajın hitap edilecek kişilerin özel ilgi, ihtiyaç, tutum, inanç, değer ve arka planiarına adapte edebilmek için onlar 70 hakkında bilgi sahibi olmaktır." Eğer dinleyiciyi hesaba katmaksızın konuşma yapılırsa, konuşmacının aniaşılma ya da desteklenme şansı oldukça düşüktür. Oysa bunun yerine, "dinleyiciler kimlerdir, özellikleri nelerdir, ben ve mesajım hakkında ne düşünüyorlar," sorularına cevap bulmaya çalışılırsa, dilde, tartışmada, hissi durumlarda, kanıt ve izahlarda daha başarılı uyum sağlamış olur. Dinleyici analizi aynı zamanda dinleyicilerle dostluk kurma imkanı da sağlamış olur. Bu durum birey ya da grup arasındaki farklılıklara 71 rağmen, ortak noktaların bulunmasına da katkı sağlar. Dinleyici analizinde esas olan, dinleyicilerin teker teker özellikleriyle beraber tanınmasıdır. Ancak bu durum çoğu zaman mümkün olamayacağı ndan, en azından dinleyicilerin özelliklerini ana hatlarıyla bilmek gerekir. Konuşmacı dinleyicilerin bu özelliklerini dikkate alarak, konu seçimini, toplayacağı materyali ve uygulayacağı konuşma metodunu belirleyebilir. Şimdi hedef kitlede göze çarpan en belirgin değişkenleri ve konuşmaya olan etkilerini şu şekilde özetleyebiliriz. Yaş: Dinleyici analizinde göz önünde bulundurulması gereken ilk husus, hitap edilecek kişilerin yaş durumudur. Zira yaş, çoğu zaman kişilerin il68 örnek olarak bkz. Kur' an, A'raf (7): 70-71, 173; HOd (11 ): 62, 87; Enbiya (21 ): 52-56; Mü'minun (23): 24, 82-85; Şuara (26): 69-76, 137; Nemi (27): 67-68; Kasas (28): 36; Lokman ~1 ): 21; Ahzab (33): 67; Saffat (37): 69-70; Sad (38): 7; Zuhruf (43): 22-23. Stafford H. Thomas, Personal Skills in Public Speech, Prentice-Hall, New Jersey 1985, s. 60. 70 Larry A. Samovar, ve Jack Mills, Oral Communication: Message and Response, sixth ed., WCB, Dubuque, lowa 1986, s. 44. 71 Samovar ve Mills, a.g.e., s. 44. 209 gi, bilgi, motivasyon, değer, tutum ve diğer faktörleri etkiler. Bu alanda yapı­ lan sayısız araştırmalar, yaşın sadece ilgi, öğrenme, tutum, davranış ve dü72 şünce değişimi üzerine değil, iletişim üzerine de etki ettiğini göstermiştir. Örneğin gençleri ikna etmek daha kolay iken, yaşlı insanları ikna etmek veya bir şeye inandırmak o kadar kolay değildir. Dil konusunda da gençlerle yaşlı­ lar arasında farklılık vardır. Yaşlılar daha fazla tutucu ve gelenekçi iken, gençler daha fazla yeniliklere ve uydurukça kelimeler kullanmaya açıktırlar. Yine yaş, yeni ve farklı fikirlere gösterilecek tepkide de belirleyici bir rol oynamaktadır. Çağdaş psikologlar, genç kişilerin genellikle daha liberal, daha açık görüşlü, yeni deneyim ve yaşantılara daha açık, daha iyimser, atılgan, fevrT, radikal olmaya ve düşüncelerini hızlı bir şekilde değiştirmeye meyilli ve maceraperest olduklarını kabul etmektedirler. Oysa yaşlılar, değişime karşı yavaş ve genellikle çok tutucudurlar. Orta yaşlllara gelince bunlar her iki aşırı 73 ucun ortasında yer alırlar. Ayrıca genç kişilerin siyasi ve dini bağımlılıkla­ rında daha esnek oldukları ve muhtemelen daha idealist oldukları söylenmektedir. insanlar yaşlandıkça fikirlerinin pratiği konusunda daha fazla ilgilenir ve siyasi ve dini tutumianna ilişkin olarak daha kararlı tutumlar geliştirme­ ye başlarlar. Elbette bu durum herkese uygulanmayabilir, ancak daha özel 74 analizler için bir başlangıç noktası teşkil edebilir. Işte Kur'an tebliğinde dinleyici analizi olarak göz önünde bulundurulgereken en temel özelliklerden birisi, dinleyicilerin yaş durumudur. Bu bağlamda konuşmacı takınacağı tavra, kullanacağı dile ve konu içeriğine dikkat etmelidir. ması Cinsiyet: Kur'an tebliğinde hedef kitle konusunda dikkat edeceğimiz ikinci bir husus da karşımızdaki insanların cinsiyetidir. Ta çocukluk yıllarından itibaren cinsler arasında farklı bir inanç tasavvuru vardır. Araştırmalara göre, 75 , oğlan çocuklarının Allah anlayışları daha rasyonel bir özellik gösterip, mesafe olarak da daha uzak bir Allah tasavvuruna sahipken, kız çocukları Allah'ı daha estetik ve daha artistik bir dünyaya müdahil olan bir varlık olarak görmektedirler. Genel olarak kızların dünyasında Allah, oğlanların dünyasın­ da olduğu gibi, çok fazla somut gerçeklerle ve olaylarla ele alınmamaktadır. Onların tasavvurlarında Allah, sese ve renge, tabiat ve tabiat fenomenlerine daha yakınken, teknik ve bilimsel yapılardan daha uzaktır. 76 Kızların Allah anlayışlarının bir diğer özelliği de, erkeklerle kıyasladığımızda, mesafe olarak daha yakın bir Allah anlayışına sahip olmalarıdır. Allah'a en azından 72 Samovar ve Mills, a.g.e., s. 47-48. Elizabeth G. Andersch ve Lorin C. Staats, Speech for Everyday Use, revised ed., Holt, New York 1966, s. 185; Thomas, a.g.e., s. 62. 74 Charles S. Mudd and Malcolm O. Sillars, Speech: Content and Communication, fifth ed. Harper and Row, Cambridge 1986, s. 77. 75 David Heller, The Children's Gad, Chicago and London: University of Chicago Press, 1988, s. 58. 76 Yavuz, Çocukta Dinf Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, s. 97; Bu konuda bay ve bayanlar arasındaki farklılıklar için bkz. Mustafa Köylü, Psiko-Sosyal Aç1dan Din/ iletişim, Ankara, Ankara Okulu Yay., 2003, ss. 70-75. 73 210 duygusal bir yakınlık duymaktadırlar. Tabi ki bu farklılıklar bireylerin ileriki dönemlerinde de kendisini hissettirecektir. 77 Meseleye Kur'an tebliği açısından baktığımızda, yapılan araştırmalar, baylara oranla daha çabuk ve daha kolay ikna olduklarını göstermektedir. Bununla beraber bu alanda yapılan araştırma ve tecrübeler kadınların, kendi cinslerinden daha çok, erkekler tarafından ikna edildiklerini ortaya koymaktadır. Hem erkek hem de kadınlar kendilerinden üstün olan kişiler tarafından ikna olma temayülü gösterirken, erkeklerin kendi akranları ya da kendilerinden alt seviyede olan kişiler tarafından kolay kolay ikna olma78 d ı kları bil in mekted ir. bayanların Dinleme konusunda da cinsler arasında bazı farklılıkların olduğu ileri sürülmektedir. Erkeklerin olayları daha iyi yorumlayıp, daha seçici ve dikkatli dinlerken, kadınların olaylara biraz daha duygusal, sezgisel ve parçacı yak79 laştıkları görülmüştür. Aslında dinleme olayı da beyin gelişimiyle ilgili bir durumdur. Kadınlar dinledikleri mesajın çok azını ret ettiklerinden, onun çoğunu dinlerler; erkekler mesajı dinlerken tüm mesajın genel bir d'apısını oluş­ turduğundan dolayı, mesajdan daha tutarlı bir anlam çıkarırlar. 8 işte dini iletişimci bay ve bayanlar arasındaki tüm bu farklılıkları müm- kün olduğu kadar dikkate alarak Kur'an'ın mesajını sunmaya çalışmalıdır. Eğitim Durumu: Kişiler arası iletişimde dinleyici grubunun eğitim sevi81 yesi de oldukça önemli bir husustur. Eğitim derken burada, sadece okullarda alınan resmi eğitimin değil, hayat tecrübesi denilen gayri resmi eğitimin de dikkate alınması kastedilmektedir. Eğitim düzeyi insanların mevcut olaylara, dünya işlerine, geleceğe ilişkin beklentilerine ve olayları kontrol etmedeki yeterlik düzeylerine etki eder. Ayrıca insanların sahip olduğu eğitim seviyesi, onların diğer insanlara karşı olan tolerans seviyesine, tutumların durağanlı­ ğına, yoğunluğuna ve tutarlılığına da etki eder. Eleştirel düşünce ve kelime 82 hazinesi de yine büyük ölçüde eğitim seviyesiyle şekillenmektedir. Dinleyicilerin sahip oldukları hem formal eğitim, hem de işleri icabı sahip oldukları tecrübesel eğitim, onların ne düşündüğüne ve nasıl tepki göstereceklerine 83 yardımcı olur. işte konuşmacı, dinleyici hedef kitlenin eğitim seviyesini göz önünde bulundurarak, onların konuşulacak konu hakkındaki bilgi seviyesini dikkate almalıdır. Hem genel, hem de konuşulacak konu hakkında dinleyicilerin sahip olduğu bilgi miktarı, konuşmacının etkili bir şekilde fonksiyonunu yerine getirebileceği enielektüel seviyeyi belirleyecektir. Örneğin belli ölçüde din e77 Bkz. Heller, The Children's Gad, s. 70. Thomas, a.g.e., s. 62; Pearson, a.g.e., s. 58; Kağıtçıbaşı, a.g.e., s. 189-190. Robert E. Franken, Human Motivation, second edition, Brooks/Cole Publishing Company, Pacific Greve, California, 1988, s. 50. 80 Judy Cornelia Pearson, Gender and Communication, WCB Pub., Dubuque, Jowa 1985, ss. 160-163. 81 Yücel Ertekin, Halkla ilişkiler, 4. baskı, Yargı Yayınevi, Ankara 2000, s. 42. 82 Bradley, a.g.e., s. 98; Bryant, a.g.e., s. 313. 83 Samevar ve Mills, a.g.e., s. 49-50. 78 79 211 ğitimi almış kişilere verilecek dini bir konuşmayla, dini konulard.a hiçbir bilgisi olmayan bireylere sunulacak dini bilgi elbette farklı olacaktır · Dinleyici saytst: Üslup sorununu etkileyen en temel hususlardan bir tanesi de hedef kitlenin sayısıdır. Zira hedef kitlenin sayısı arttıkça, bireyler daha fazla görüş ayrılığı göstermekte ve diğerlerine karşı daha büyük olumsuzluk sergileyebilmektedirler. Ayıca dinleyici kitlesi arttıkça, daha fazla alt gruplar ortaya çıkmakta bu da dinleyiciler arasındaki uyumu zorlaştırmakta­ dır. Küçük gruplar arasında sevgi bağı ve yakınlık oluşturmak daha kolay iken, bunu büyük grup üyeleri arasında oluşturmak daha güçtür. Tüm bunların sonucu olarak, küçük grupları ikna etmek daha kolay iken, büyük grupları ikna ve memnun etmek, o kadar kolay olmayacaktır. iletişim ortamındaki kişi sayısı iletişimde takip edilecek iletişim yöntemlerini de etkiler. Örneğin tek kişiyle olan iletişimde mümkün olduğu kadar göz kontağı kurmak, dokunmak, karşılıklı konuşmak temel özelliklerken, sayı arttıkça bu özellikleri göstermek mümkün olmayabilir. Diğer taraftan dinleyici sayısı konuşmada kullanılacak dil şeklini de etkiler. Zira dinleyici grubu ne kadar büyük olursa, kullanılacak dilin de o kadar resmi bir şekil alması gere'kir. Diğer bir ifadeyle, kelime seçimine ve ses dOzenine daha çok dikkat edilmesi gerekir. 84 ·' Ayrıca özel konuşmalarda daha çok gayri resmiliğe ve doğallığa önem verilirken, kalabalık gruplara yönelik konuşmalarda daha çok amaçlı ve dÜ85 zenli bir konuşma yapılması tavsiye edilmektedir. Dolayısıyla kamuya yönelik konuşmalarda öyle amaçsız ve düzensiz konuşmalar uygun değildir. Bunlara ilave olarak dinleyici sayısı arttıkça, geri bildirimleri yorumlamadaki yanlışlık hatası da artmaktadır. Zira herkesi aynı anda kontrol etme imkanı yoktur. işte tüm bunlar dikkate alınarak, konuşmanın şekli; içeriği, teknik ve metotları düzenlenmelidir. Sosyal arka plan: insanların yaşadıkları geçmiş şartlar, büyüme şekil­ leri, ebeveynlerinin sahip oldukları inanç ve değerleri, toplumdaki mevcut konumları, ikamet yerleri, mesleki durumları ve sahip oldukları siyasi düşOnee­ ler vs. dinleyicilerin sosyal arka planlarını oluşturur ve konuşmacının fikirle86 rine ne şekilde tepki göstereceği konusunda önemli etkilere sahiptir. Şimdi bu temel özellikleri kısaca açıklamaya çalışalım. Sosyal arka plan ile ilgili en önemli hususlardan bir tanesi grup üyeliHer ne kadar ülkemizde çok yaygın olmasa da, yine de eğitim ve kOltür seviyesine bağlı olarak hitap edilen insanlar belli gruplara üye olabilirler. Bu grup üyeliği, her hangi siyasi bir grup olabileceği gibi, bir dinf cemaat da olabilir. Dolayısıyla dini iletişimde daima bu durumun göz önünde bulundurulması gerekir. Bu bağlamda konuşmacı, dinleyicilerin ortak bir grup ilişkileri­ nin olup olmadığını araştırması gerekir. Zira bazı gruplar pek çok farklı özelğidir. 84 85 86 Andersch ve Staats, a.g.e., s. 186. Tubbs ve Moss, a.g.e., s. 293. Mudd ve Sillars, a.g.e., s. 79. 212 liklere sahip olsalar bile, ortak bir bağla birbirlerine bağlanabilirler. Bunları diinsanlardan ya da gruplardan ayıran temel bazı özellikler vardır. Dolayı­ sıyla onların konulara yaklaşımları da farklı olacaktır. Işte bu yüzden konuş­ macı onların inanç ve değerlerini bilerek, seçilen konunun içeriğini ve meto87 dunu ona göre ayarlamaya çalışmalıdır. ğer Kişilerin mesleki durumları da onların ne çeşit bilgilere sahip oldukları­ nı ve ne tür konulara ilgi duyacaklarını az çok belirleyebilir. Örneğin bir üni- versite öğrencisi ile maden işçisinin ilgisi, ziraatçılarla, serbest meslek sahibi bir doktor ve avukatın ilgi ve bilgi durumları farklıdır. işte dini iletişimci bu durumla ilgili olarak şu soruları sormalıdır: Dinleyicilerin meslekleri nedir? Onlar sadece belirli meslekten mi, yoksa farklı mesleklerden gelen kişiler midir? Kırsal kesimde çalışan köylü aileler mi, yoksa devlet memuru kişiler midir? Dinleyici meslekleri de yapılan konuşmanın etkili olup olmamasında önemli bir faktördür. Eğer konuşmada ele alınan konu meslek sahibi kişilerin meslekleriyle ilişkilendirilirse, konunun daha iyi aniaşılmasına yardımcı olabilir. ' Şimdiye kadar hedef kitleye ilişkin bazı değişkenlere ait bilgiler vermeye çalıştık. Burada şu hususa dikkat etmek gerekir ki bu özelliklerin pek çoğu birbirleriyle ilişkilidir. Bazen bir demografik özellik, diğerini gereksiz kılabilir. Ancak küçük bir ayrıntının gözden kaçması, yapılan konuşmanın başarısına önemli bir gölge düşürebilir. Dolayısıyla dinleyicilerle ilgili ne kadar fazla bilgiye sahip olunursa, başarı oranı da o derece artacak demektir. Diğer önemli bir husus da, sadece dinleyicileri yukarıda sıralanan demografik değişkenler açısından sınıflandırmak ya da analiz etmek değil, yapılan konuşmayı onların bu özelliklerine göre düzenlemek ve onların konuşmaya nasıl bir tepki göstereceklerini kestirebilmek de önemli bir husustur. Böylece anlatılacak konu, dinleyicilerin ilgi, ihtiyaç, tutum ve değerleriyle ilişkilendirilip, kırıcı ve gereksiz düşmanlık yaratacak söz ve ifadelerden kaçınmak gerekir. C. Metotlar Yukarıdaki bölümlerde daha çok kaynak kişi ile hedef kitlenin özeliklerinden bahsetmeye çalıştık. Şimdi ise Kur'an mesajının sunuluş aşamasında, göz önünde bulundurulması gereken hususlara değineceğiz. Bu temel hususları şu şekilde özetleyebiliriz. Uygun bir konu seçmek: Her şeyden önce hedef kitlenin özelliklerine göre uygun bir konu seçmek gerekir. Zira her konu ya da her mesele aynı şekilde herkesi ilgilendirmeyebilir. Bazıları için çok önemli ve gerekli olan bilgiler, diğer bazıları için önemsiz, hatta gereksiz bile olabilir. Bununla beraber, dinleyiciler nazarında seçilecek konunun her şeyden önce yeni bir konu olması gerekir. Genellikle insanlar halihazırda bildikleri ya da bildiğini zannettikleri konuları dinlemekten ziyade, yeni konuları dinlemeyi tercih ederler. Elbette her konuşmada yeni bir konu ortaya koymak mümkün olmayabilir. Ancak bu gibi durumlarda da konuya yeni açılardan bakarak yeni bir boyut 87 Mudd ve Sillars, a.g.e., s. 79. 213 kazandırmak mümkündür. Her ne kadar konunun kendisi değiştirilmasa bile, konunun ana amacı konusundaki vurgu ya da bakış açısı dinleyicinin dikkatini toplayabilir. 88 Seçilen konu dinleyicilerin bilgi ve eğitim seviyesine uygun olmalıdır .. seviyesi yüksek olan kişiler genellikle bilimsel tamele dayanan konulardan hoşlanırken, eğitim seviyesi düşük olan insanlar da daha çok hikayemsi ve öğüt tarzındaki konuşmalara ilgi duyarlar. Dolayısıyla dini iletirnci seçtiği konuya kendi bakış açısından değil, dinleyiciler açısından bakması gerekir. Yani bu konudaki tutumu dinleyici-merkezli yaklaşim olmalıdır. Bu yaklaşım, konuyu ilgisiz ya da basmakalıp olmaktan kurtarır. Eğitim Seçilen konu, doğrudan dinleyicileri ilgilendirmelidir. Bilindiği gibi yaen önemli özelliklerinden birisi, bu çağın bilgi çağı olması­ dır. Ancak şu da bir gerçektir ki bir kişi bilgiyi diğerlerine açıklamadığı ve diğerlerinin yaşamiarına uygun hale getirmediği sürece salt bilgi faydasızdır. Pek çok konuşmacı zanneder ki konuşan kişinin her söylediğini dinleyiciler dikkatle dinliyorlar. Oysa durum hiç de sanıldığı gibi değildir. Bu yüzden de konuşmacı sunacağı konuların dinleyiciler açısından ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalışmalıdır. Dinleyicilere gerçekten anlatılan konuların kendileri açısından son derece önemli olduğu hissi verilmelidir. Onun için önce dinleyicilerin, konunun kendileri açısından ne kadar önemli olduğunu anlamaları gerekir. Yapılan konuşmalar herkesi ilgilendirmeyebilir, ya da günlük işleriyle veya yaşamlarıyla ilgili olmayabilir. O takdirde en azından herkesin olağan dışı ya da gizemli şeylere karşı bir ilgisi vardır, o zaman en azından dinleyicilerde bu hislerin uyandırılması gerekir. şadığımız çağın ." Dini iletişimcilerin şunu unutmaması gerekir ki kendilerini büyüleyen her hangi bir şey, herkesi aynı şekilde ilgilendirmeyebilir. Örneğin bir tefsirci her hangi bir ayet! e ilgili çok önemli bir yorum yapabilir, ya da bir islam hukukçusu çok önemli bir konuda önemli bir açılım sunabilir. Ancak aynı ilgiyi dinleyicilerden beklememek gerekir. insanlar kendilerine sunulan bilgileri bir sünger gibi değil, filtre gibi alırlar. 89 insanlar sadece kendilerini ilgilendiren ve kendi işlerine yarayan bilgileri almaya eğilimlidirler. ilgi ve alaka insanların bilgide gördükleri kişisel bir değerdir. O dinleyicilerin ilgi ve ihtiyaçlarına ne kadar uyduğuna işaret eder. Uygunluk, ilgi ve alaka "bilme ihtiyacı" olarak da adlandırılabilir. Diğer bir prensip de dinleyiciler, yaratıcı bir şekilde sunulan bilgilere daha fazla ilgi du~aarlar. Yaratıcılık "yeni birleşimler yapma kabiliyeti" olarak 0 tarif edilmektedir. Yaratıcı bir konuşma yenidir; o kopya edilmemiştir, taklit edilmemiştir ve yeniden üretilmemiştir. O tamamen farklı olmasa da kullanı­ lan kaynaklardan oluşturulmuş bir konuşmadır. Bu tUr konuşmada da yine belli kaynaklar kullanılacak, ancak kişi kendi görüş ve kişiliğini o konuşmanın 88 Rudolph F. Verderber, The Challenge of Effective Speaking, seventh ed., Wadsworth Pub. Belmont, California 1988, ss. 154-158. 89 Verderber, a.g.e., s. 160. 90 Verderber, a.g.e., s. 162. 214 iÇine koyacaktır. dur.91 Kişinin kendi görüş ve kişiliği, yaratıcılığın temel unsuru- Aç1k ve sade bir dil kullanmak: Her ne kadar bazı kişiler, eğitimli ve kültürlü bir kişi olduğunu göstermenin bir kanıtı olarak, bazı yabancı ve teknik kelimeleri kullanmaktan hoşlansalar da, çoğu insanlar böyle bir uygulamadan hoşlanmaz ve rahatsız olurlar. Geniş bir kelime hazinesine sahip olmak, ancak iletişimin fonksiyonel sürecine zarar vermediği takdirde faydalı­ dır.92 Oysa Kur'an tebliğinin amacı dinleyicileri konuşmacının bildiği ve kullandığı kelimelerle etkilemek ve büyülamek değil, aksine dinleyicinin sunulan konu hakkındaki bilgisini artırmaktır. Bu tür konuşmalarda takınılacak tutum, tamamen konuşulacak konuya ve hitap edilecek hedef kitleye bağlıdır. Ancak temel bir prensip olarak konuşma, "anlaşılacak derecede yavaş, ilgi çekecek kadar hızlı olmalıdır." 93 Çok hızlı bir şekilde konuşmak dinleyenlerin kafasını karıştıracağı gibi, çok yavaş konuşmak da, dikkatin dağılmasına neden olabilir. Konunun anlaşılması ve kavranılması ne kadar zor olursa, o kadar yavaş olmalıdır. Kur'an'ın, üslüp üzerinde ısrarla durduğu konulardan bir tanesi de, dil ve kullanılan dilin anlaşılırlığı ve açıklığı meselesidir. Her şeyden önce Kur'an kendisinin aniaşılmasını sağlamak için "Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki anlayasınız." 94 "Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık"95 "Biz o (Kur'an)ı senin diline kolaylaştırdık ki düşünüp öğüt 9 alsınlar." ayetleriyle düşünme ve öğüt almayla dil arasında bir ilişki kurmaktadır. Diğer taraftan "Eğer biz onu, yabancı (dilde} yapsaydık derlerdi ki: 'Ayetleri (anlayacağımız) bir dille açıklanmalı değil miydi? Acaba yabancı söz mü (geliyor)"97 a~etiyle de Kur'an'ın Arapça olarak indirilmesinin hikmetini dile getirmektedir. 8 Kur'an bu keyfiyeti, sadece indirildiği toplumla sınırlandır­ mayıp onu evrenselleştirmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Biz, her elçiyi kendi 99 kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın ... " Bunun ötesinde Kur'an, iletişimde açık, anlaşılır ve güzel bir dil emretmektedir: "Ve işte Biz Kur'an'ı böyle aç1k aç1k ayetler 100 olarak indirdik ... " Bir başka ayette de "işte böylece ayetleri döne döne açikliyoruz ki (onlar sana): 'Sen ders almışsın (bunları bir yerden okumu~, 1 1 öğrenmişsin) desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice açıklayalım." Yine Kıır'an Hz Mıısa'nın Firavun ile olan diyalogunu anlatırken, Hz. kullanılmasını 91 Verderber, a.g.e., s. 162. James E. Sayer, ve Villiam E. Rickert, Functiona/ Speech Communication: Theory and Practice in Oral Communication, second ed., Kendaii/Hunt, 1985, s. 89. 93 Alan H. Monroe, Principles and Types of Speech, fourth ed., Faresman and Company, Scott 1955, s. 389. 94 Kur'an, YOsuf (12): 2. 95 Kur'an, Zuhruf (43): 3. 96 Kur'an, Duhan (44): 58. 97 Kur'an, Fussilet (41 ): 44. 98 Diğer ayetler için bkz. Kur'an, Şuara (26): 195; Nahl (16): 103; Meryem (19): 97. 99 Kur'an, ibrahim (14): 4. 10 Kur' an, Hac (22): 16. 101 Kur'an, En'am (6): 105. Aynı bağlamdaki diğer ayetler için bkz. Kur'an, A'raf (7): 58; Furkan (25): 50. 92 ° 215 Musa'nın Firavun ile olan diyalogunu anlatırken, Hz. Musa'dan nakilleşöyle 102 buyurmaktadır: "Dilimin düğümünü çöz ki sözümü anlasınlar." Yine aynı konuyla ilgili olarak bir başka ayette de, "Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor 103 (tutukluk yapıyor), onun için Harun'a da elçilik ver." buyrulmaktadır. Kendisinden daha iyi konuşma yeteneğine sahip olan Harun ile ilgili olarak da şöy­ le demektedir: "Kardeşim Harun, o, dil bakımından benden daha güzel konuşur. Onu da benimle beraber, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. 104 Zira ben, beni yalanlayacaklarından korkuyorum." Kur'an'ı Kerim açık, güzel ve anlaşılır konuşmaya bu kadar önem verirken, muğlak konuşanları, dilini eğip bükenieri ve özellikle de kasıtlı olarak anlam ve manayı bozan kişileri şiddetle kınamaktadır. Örneğin bir ayette şöyle buyrulmaktadır: "Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaldırıyorlar ... " 105 Yine benzer şekilde Kur'an, Yahudilerin, kelimelerin yerlerini değiştirerek farklı anlam vermelerini 106 muhtelif yerlerde dile getirerek onları kınamaktadır. Tüm bu ayetler dini iletişimcilerin güzel bir dil ve konuşma yeteneğine sahip olmaları gerektiğini göstermektedir. Hatta Kur'an genel anlamda güzel konuşmanın bir peygamberlik vasfı olduğunu belirtmektedir. Zira Kur'an Hz. Davut (AS)'a verilen nimetlerden bahsederken şöyle buyurmaktadır: "Onun mülkünü güçlendirmiştik, kendisine hikmet (peygamberlik, yüksek bilgi, hakkı batıldan ayırma, davaları çözme) ve açtk, güzel konuşma (yeteneği) vermiş­ tik."1o? Hedef kitlede bir motivasyon oluşturmak: Çoğu konuşmacılar, bir konuyla kendileri nasıl ilgileniyorlarsa, dinleyicilerinin de aynı şekilde onunla ilgilendiklerini ve aynı coşkuyla dinlemek istediklerini farz ederler. Oysa gerçek böyle değildir. Örneğin pul koleksiyonculuğu bazı insanlar için önemli bir ·" uğraş olabilir, ancak çoğu insanlar için boş, hatta gereksiz bir uğraş olarak görülebilir. O halde hedef kitleyi Kur'an öğretilerine çekmek için neler yapmak gerekir? Sosyal psikoloji uzmanları bu konuda kaynak durumundaki kişinin, diğer insanları etkilemek için bir takım saikler ve teşvik edici unsurlar kullanmaları gerektiğini belirtirler. Temel teşvik edici unsurlar olarak da ya ödüle ilişkin "olumlu pekiştireçler'' ya da korku uyandırıcı nitelikteki "olumsuz pekiştireçler'' kullanılabilir. 108 Olumlu pekiştireçler, dinleyicilere aldıkları bilgi sayesinde elde edecekleri fayda ve menfaat sunan pekiştireçleri oluştururken; olumsuz pekiştireçler de sunulacak bilgiyi öğrenmedikleri takdirde maruz kalacakları ceza ya da olumsuzlukları ihtiva eder. 109 102 Kur'an, Taha (20): 27-28. Kur'an, Şuara (26): 13. 104 Kur'an, Kasas (28): 34. 105 Kur'an, Maide (5): 13. 106 örnek olarak bkz. Kur'an, Bakara (2): 58-59, 104; Nisa {4): 46, 135. 107 Kur'an, Sad (38): 20. 108 Robert E. Franken, Human Motivation second edition, Brooks/Cole Publishing Company, Pacific Greve, California 1988, s. 463. 109 Thomas L. Tedford, Public Speaking ina Free Society, McGraw-Hill, New York 1991, s. 264. 103 216 Aslında insan davranışlarını motive etme konusu yeni bir konu olmatarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Kur'an'ı Kerimdeki pek çok ayet çeşitli kavimlere gönderilmiş peygamberlerden ve onların halklarından 110 bahsetmektedir. Söz konusu peygamberler gönderildikleri topluma sürekli olarak iyi işlerin güzelliğinden bahsederek, onları iyi işler yapmaya ve kötü iş­ lerin de çirkinliğinden bahsederek onlardan uzaklaştırmaya çalışmışlarc;Jır. yıp, insanlık O halde bu motivasyon nasıl sağlanacaktır? Kur'an'ın ortaya koyduğu motivasyon, "ummak ve korkmak"ın karşılığı olarak tasvir edilen "mükafat ve 111 cezadır." Aslında inanan bir kişinin sonuçta en büyük arzusu bu büyük mükafata ulaşmak ve cezadan kurtulmaktır. Dini tebliğci de konuşmalarında çağdaş psikologların geliştirdiği motivasyonel teorilerden ilham alarak, Kur'an ve hadisteki olumlu ve olumsuz pekiştireçleri kullanabilir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki insanları motive etmede olumsuz pekiştireçlerden ziyade, olumlu pekiştireçlerin daha etkili olduğu psikolojik verilerin ortaya koyduğu bir gerçektir. Geri bildirime dikkat etmek: Son olarak, konuşmacının konusunu sunanda. dikkatli olması ve dinleyicilerden gelen geri bildirimiere tepki verebilmesi gerekir. Sözel olmayan geri bildirimler, dinleyicilerin reaksiyonunu, kabul ya da reddetmesini, anlamasını ya da eksik anlamasını, karıştırmasını 112 vs. ölçmede faydalı bir gösterge olabilir. Dolayısıyla konuşmacı dinleyicilerinden gelen her türlü sözel ya da sözel olmayan geri bildirimleri dikkate alıp, konuşmasını ona göre devam ettirmelidir. Sonuç olarak konuşmacı, sadece kendi küçük dünyasına dalıp kalmamalı, dinleyicilerden gelen geri bildirimleri de hesaba katmalıdır. duğu Sonuç Şimdiye kadar değindiğimiz bu kısa inceleme ve araştırmadan şu sonuç ortaya çıkmaktadır: özelde Kur'an'ın, genelde ise dinin tebliği sıradan bir iş olmayıp birtakım bilgi, beceri ve donanımları gerektiren bir husustur. Bundan dolayı da Allah, dinin tebliğini herkese değil, sadece bu konuda ihtisas sahibi muayyen bir gruba tahsis etmiştir. Dolayısıyla başta tebliğci konumunda olan kişinin belli bazı özelliklere sahip olması gerekir. Bu pedagojik ve psikolojik özellikler açık bir şekilde Kur'an'da ortaya konmuş ve günümüz sosyal psikolojik araştırmalar tarafından da desteklenmektedir. Diğer taraftan sadece kaynak durumunda olan kişinin birtakım özelliklere sahip olması yetmez, iyi bir hedef kitle tahlilinin yapılması da gerekir. Zira tıpa tıp aynı özelliklere sahip evrensel bir dinleyici kitlesi bulmak neredeyse imkansızdır. Bunun için de en belirgin olarak göze çarpan; yaş, cinsiyet, eğitim durumu, dinleyici sayısı ve sosyal arkaplan gibi en azından daha kolay incelenebilecek olan bu özellikler göz önüne alınmalıdır. Ancak dini iletişimin bu iki ana örnek olarak bkz. Kur'an, Fecr (89): 6-13; Naziat (79): 15-25; Hakka (69): 4~6; Nuh (71): 1-4, 10-12; HOd (11): 58, 66, 94 ve A'raf (7): 72, 76-78. Shafiq Falah Alawneh, "Human Motivation: An lslamic Perspective," The American Journal of lslamic Social Sciences, vol. 15, number 4. s. 20. 111 Alawneh, a.g.m., s. 33; 21: 90. 112 Sayer ve Rickert, a.g.e., s. 90. 110 217 unsuru belirlendikten sonra, Kur'an tebliği hedef kitlenin ilgi ve rultusunda uygun bir dil ve motive edici tarzda sunulabilir. alakası doğ­ Doç. Dr. Abdulaziz BEKi Mustafa Köylü hocamıza çok muhtevalı ve etkili tebliğinden dolayı teederiz. Allah razı olsun. Gerçekten Kur'an-ı Kerim'in temel görevi tebliğ ve davettir. Verimli bir neticenin elde edilebilmesi için tebliğ ve davetinin gereği gibi yapılması gerekiyor ki bunların başında mürşidin ehliyeti geliyor. Bilgisiyle, birikimiyle ve islamiyeti temsil ederek irşad etmek. Amelsiz bir irşadın faydası olamaz. ikincisi husus ise muhatabın da hazır olması gerekir. Onu hazırlayan da şüphesiz biziz. Ancak şu bir vakıadır ki islam'ın uygulanması, yani emir ve nehiylerine itaat edilebilmesi için mutlaka alt yapısı olan bilimsel, tahkiki bir imanın olması gerekir. Bu olmayınca emirleri kabul etme imkanı yoktur, çok zor olur. Üçüncüsü husus ise elbette metoddur, üsluptur, anlatım biçimidir. ikna, hikmetle -ayet-i kerimede buyurulduğu gibi- güzel anlatım şekilleriyle iletişim kurmaya çalışmaktır. Böyle olduğu taktirde ki böyle davranmak zorundayız, inşallah islam'ın ikna edemediği hiçbir kimse olamaz, mağlup edemediği hiçbir düşünce ve inanç da yoktur kanaatindeyim. Tekrar teşekkür ediyoruz. Şimdi de söz, tebliği müzakere edecek olan Doç. Dr. Burhanettin Tatar beyde. Buyurun efendim. şekkür 218