52 Diyanet işleri Sayın Başkanının resmî libas ile oturacağı

advertisement
M. Meclisi
B : 52
Diyanet işleri Sayın Başkanının resmî libas
ile oturacağı mahalli kendisi şahsan takdir eder.
Nerede resmî libas ile oturacaktır, nerede oturmıyacaktır, bunu kendisi şahsan takdir eder ve
bu Yüce Mecliste münakaşa edilecek bir konu
da değildir.
BAŞKAN — Tamamdır Sayın Bakan. (Alkış­
lar.)
Sayın Enver Kaplan, Adalet Partisi Grupu
adma buyurunuz efendim.
A. P. GRUPU ADINA ENVER KAPLAN
(Maraş) — Muhterem Başkan, sayın milletvekil­
leri ; Diyanet İşleri Başkanlığı 1969 malî yılı büt­
çesi üzerinde Millet Meclisi Adalet Partisi Gru­
pu adına görüş, mütalâa ve temennilerimizi arz
etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Sözlerime başlarken tarih boyunca beşerî te­
kâmülde dinlerin mânevi değerini, cemiyetlerin
inkişafındaki rollerini kısa da olsa belirtmek is­
terim.
Din duygusu bir inanç halinde beşer ile bir­
likte insanoğlunun kalbinde, vicdanında ve dü­
şüncesinde doğmuş, onun tarih boyunca cemiyet
halinde tekâmülün mânevi muharrik kudreti ol­
makta devam etmiştir. Her dinde bir yaratıcı
olduğu kabul edilmekte, iyilik ve kötülüğün
ondan geldiği inancı o dine mensubolanlarda bir
iman halinde yaşamaktadır.
Din insanın maddi varlığı kadar önem taşı­
yan mânevi bir değer olarak tarih boyunca ce­
miyette mevkiini muhafaza etmiş ve edecektir
de. Din, Yaratan ile yaratılanın, beşer ile kâi­
natın münasebetlerini ortaya koyduğu gibi, in­
sanların yaşayışını iman ve iyi ahlâk düze­
ni içine alan bir ilâhi kanundur. Cemiyet ve mil­
letler hayat tekâmüllerini temin etmek için ria­
yet etmek üzere ortaya koydukları örf, âdet, te­
amül, muamelât, ahlâk, hukuk ve ceza gibi ni­
zam kaidelerinin tesisinde mensuboldukları di­
nin tesirinden uzak kalamamışlardır. Tarihte,
Allah'ı ve onun dinini ret ve inkâr ederek din
tesiri dışında cemiyet düzenini devam ettirmeye
çalışan insan topluluklarına ve milletlere rast­
lanmıştır; fakat bu düzenin dine ve dindara lâ­
yık olduğu değeri vermeden uzun müddet payi­
dar olduğu hiçbir zaman tesbit edilememiştir.
Dünyada çeşitli dinlere mensup din adamla­
rının din ve dünya hakkındaki düşünüş ve gö­
rüşleri de çok farklıdır. Bu farklı görüşlerin
— 248
15 . 2 . 1969
O : 4
karşılaşması ve çatışması neticesinde dünya ve
bilhassa Avrupa Kıtası asırlarca din ve mezhep
mücadelelerine sahne olmuş ve bu arada Haçlı
Seferleri yapılmıştır. Bu çok hareketli devrede
Batı ilim adamları en mütekâmil ve gerçekçi
olan ve Allah tarafından beşeriyete en son nazil
plan hak İslâm Dinini ve onun tatbikatını göre­
rek tenevvür etmişlerdir. Bu aydınlanma ile
kendi dinlerini hurafelerden kurtararak aslım
bulma çalışmalarına başlamışlardır. Bu çalışma­
lar neticesinde Avrupa'da dinî reformlar yapıl­
mış, müspet ve mânevi iliınlerin durumları tesbit
edilmiştir.
Bir taraftan müspet ilmin ışığı altında Dev­
let idaresinin istiklâle kavuşturulması, Devletin
din ve din müesseselerine hürmetkar olması ve
maddi müzaherette bulunması; diğer taraftan
dinin de ibadet, ahlâk, din eğitimi ve tatbikatı
ile meşgul olması prensipleri tesbit edilmiştir.
Yapılan bu çalışmalar neticesinde, lâiklik düşün­
cesi ve tatbikatı vücut bulmuştur. Medeni ve
demokratik Batı memleketlerinin Anayasa ve
kanunlarında bu prensipler yer almıştır. Her
şeyden evvel lâikliği din düşmanlığı ve dine
saygısızlık olmadığı konusunda ittifaka varılma­
lıdır.
Demokratik Batı âleminde lâiklik, dünya ve
âhiret işlerinin birbirinden ayrılması veya Dev­
letin dünya işleri ile, dinin de vicdan, ahlâk ve
ruh âlemi ile meşgul olmasıdır. Devlet dinin di­
line, usûl ve adabına, eğitim ve tatbikatına ka­
rışmaz. Lâikliği demokratik Batı âlemi bu yolda
anlar, tarif ve tatbik eder.
Lâik demokratik devletlerde diyanet teşkilâ­
tı dinî telkin, eğitim ve tatbikatında hür ve serbestir. Halktan, Devletten âzami saygı, tolerans,
temini ile her türlü mânevi müzaheret görür.
Tabiî ve içtimai büyük hâdiselerin zuhurunda
ve faaliyetlere başlanırken bu hâdise ve faali­
yetin millet lehine neticelendirilmesi için, kili­
selerde ruhani âyin ve dua yapılır. Amerika'da
seçimi kazanan Cumhurbaşkanının, Fransa, Bel­
çika ve İngiltere'de bir Devlet adamının işine
başlamadan evvel kiliseye giderek duasını yap­
ması ve kitabı mukaddes üzerine yemin etmesi
lâikliğe aykırı görünmemektedir. Bu görüş ile
memleketimizde bir Devlet adamının işine baş­
larken veya millet hayrına büyük teşebbüslere
girerken veya bir politikacının millete yapmayı
Download