Danışma Meclisi B : 124 intibak, bilahara da bunu takip

advertisement
Danışma Meclisi
B : 124
intibak, bilahara da bunu takip eden süreler için dü­
zenlenmeliydi. İlk dönemden sonra gelecek dönem­
ler için, hele meclis dışından seçilecek bir Devlet
Başkanının vermiş olduğumuz yetkileri kullanabilece­
ğini zannetmiyorum.
Devlet Başkanının, halkoyuyla gelmemiş, yani
meclis dışından bir başbakan tayin edebilmesi de
«Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir» ifa­
desine taban tabana zıt düşer.
Cumhurbaşkanı seçiminin dört turda bitirilmesini
anlamak mümkün değildir. Bu konuya maddesi gel­
diğinde ayrıca temas edeceğim.
Tasarıda Millet Meclisi üyelerine tanınan hakları
kullanacak, büyük kısmı tayinle gelen ve tabiî üye­
leri olan dokunulmazlığa havi bir Devlet Danışma
Konseyi kurulması öngörülmüştür. Böyle bir konse­
ye ihtiyaç var ise bu, her ilden halkoyuyla seçilecek
bir üye ve Cumhurbaşkanınca seçilecek bir kısım üye­
ler ve ilave edilecek tabiî üyelerle birlikte 80 - 90
kişilik bir senato olabilir ve adı da Cumhuriyet Se­
natosu olabilirdi veya mevcut olan organ feshedilme
cihetine gidilmezdi.
Sayın Komisyon gerek Cumhurbaşkanının yetki
ve seçim şekli ve gerekse ikinci meclis hakkında bi­
dayette Danışma Meclisinin bir küçük anket veya
toplantı neticesi genel kanaatini öğrenmiş olsa idi;
bugün üzerinde en çok durulan bu konular çoktan
halledilmiş olurdu.
Halkoyuyla gelmiş bir başbakanın kurmuş olduğu
hükümete, bir taraftan Millî Güvenlik Kurulunun
uyulması gereken tavsiye niteliğindeki kararlarıyla di­
ğer yandan, ancak dört üyesi hükümetten gelen veya
planlama müsteşarıyla beş üye olabilen onbeş üyeli
bir ekonomik ve sosyal konseyin önerileri gelecek ve
ayrıca bu hükümet en sıkışık anlarda dahi Merkez
Bankasından carî yıl bütçe ödenekleri toplamının bel­
ki en fazla % 15'ini alabilecek; alınıp alınmaması
da Merkez Bankası yetkililerinin kararına bırakılmış­
tır ve bu başbakan veya hükümet halka vaat ettiği
hizmeti verebilecek... Bu hal büyük oranda hem müm­
kün olmayacak, hem de türlü sakıncaları yaratabile­
cek bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Bir de tasarıda yer alan Türk Dil Akademisi var­
dır. Şahısların hatalarının müesseselere yüklenmesi
neticesi Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumuna
karşılık, tasarıda bu kuruluşa yer verildiği kanaatin­
deyim. Ancak, bu bir Anayasa maddesiyle değil bir
yasayla da kurulabilirdi. Tasarının ilgili maddesinde
— 315
10 . 8 . 1982
O :2
40 üyeden oluşacak akademinin ilk önce bu 40 üye­
sinin Cumhurbaşkanınca seçilmesi bilahara boşalma
halinde kendi aralarında yapacakları seçimle doldu­
rulması öngörülmüştür. Tasarıda en mühim anayasal
kuruluşların üye seçimlerine el atılırken, ileride ken­
di başına buyruk böyle bir kuruluşa nasıl yer veril­
diğini anlamam mümkün değildir arkadaşlar.
Ayrıca, siyasetten tamamen arındırılmış, yalnız
bilim ve teknolojik gelişmelere yönelik meslekî çalış­
malar yapacak olan, geleceğin kamu kurumu niteli­
ğindeki meslek kuruluşlarına, kamu veya KİT'lerde
çalışanların da üye olabilmesinin sakıncalı olmaya­
cağı kanaatindeyim.
Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım;
Kamu İktisadî Teşebbüslerinin denetimlerinin Sayıştaya verilmesi ve bunların bütçelerinin senede bir
Aralık ayında konsolide bütçe olarak görüşülüp ka­
rara bağlanılması hakkındaki görüşlerimi arz etmek
istiyorum.
1930 yılları başlarında Atatürk tarafından kurul­
maya başlanılan Kamu İktisadî Kuruluşlarının dene­
timi için Ulu Önder Atatürk, 1937 yılında Meclisi
açış konuşmasında aynen şöyle demiştir : «Sermaye­
sinin tamamı veya büyük bir kısmı Devlete ait tica­
rî, sınaîî kurumların malî kontrol şeklini bu kurum­
ların bünyelerine ve kendilerinden istediğimiz ve is­
teyeceğimiz ticarî usul ve zihniyetle çalışma icapla­
rına süratle intibak ettirmek gerekir. Bu gibi kurum­
ların bugünkü usullerle çalışabilmelerine ve inkişaf
etmelerine imkân yoktur.»
İşte muhterem arkadaşlarım, Atatürk'ün emriyle
1938'de kurulan Yüksek Denetleme Kurulu ekono­
mik, Sayıştay ise, klasik denetim yapar.
Klasik denetim, harcamaların ödeneğe ve mevzua­
ta uygun olup olmadığını, ihalelerin en ucuzuna ya­
pılıp yapılmadığını; ekonomik denetim ise, kârlı ve
verimli bir çalışma yapılıp yapılmadığını; prodüktivi­
te, rantabilitenin yeterli olup olmadığını ve buna yö­
re önerilerini de birlikte kuruluşa yöneltir. Bu dene­
tim; malî, idarî ve teknik yönden bizatihi işletmeler­
de yapılır ve KİT'leri bu nedenle 2490 sayılı Yasa
kapsamına sokmaz ve en ucuz teklifi değil, en uy­
gun teklifin seçilmesi öngörülür.
KİT'ler Sayıştay denetimine verildiği takdirde,
müdebbir bir tüccar gibi 440 sayılı Yasada öngörü­
len duruma göre gerekli tedbirleri darhal alabilmek,
hızlılık ve aktivitesini yitirecek bütün teşekküller ata-
Download