Abiyogenez, Canlılığın Ortaya Çıkışı ve Oluşum Süreçleri

advertisement
Abiyogenez, Canlılığın Ortaya
Çıkışı ve Oluşum Süreçleri
Canlılığın meydana gelişi her zaman insanlığın kafasını
karıştıran başlıca fenomenlerden biri olmuştur. Bu konu
hakkında farklı devirlerde birbirinden farklı kuramlar ortaya
atılmıştır. Cansız maddelerden ilk canlının oluşumu şu an dahi
gizemini koruyan ve bilimsel açıdan henüz net bir kurama
oturtulamamış bir durumdur. Bu konu hakkında bir noktaya
kadarını açıklayabilmiş çeşitli deneyler ve kuramlar mevcut.
Fakat farklı parçalardan ziyade tam olarak açıklayabilmek için
bilimin biraz daha ilerlemesi gerekecek.
Abiyogenez (İngilizcesi abiogenesis) cansızdan canlı oluşumu
anlamına gelir ve bu konuyu inceleyen bilim dalıdır. Canlılık
bilimsel açıdan varılan ortak noktaya göre yaklaşık 4 milyar
yıl öncesinde oluşmuştur. Bu süre su buharının sıvılaşmaya
başladığı zamana denk gelir ve ilk canlı su içerisinde
oluşmuştur.
Abiyogenez ile ilgili en tutulan deneylerin başında Miller –
Urey deneyi geliyor. Bu deney dahilinde cam fanuslar
içerisinde dünyanın erken atmosferi ve yüzeyinin kimyasal
yapısına benzer bir ortam simule ediliyor. O süreç içerisinde
sürekli görülen yıldırımlar ilgili moleküllerin oluşması için
önemli bir etmen, bu yüzden düzenekte ark sağlayacak
elektrotlar da bulunuyor. Deney sonucunda canlılık için
gerekli kimi aminoasitlerin oluştuğu görülüyor.
Bunların dışında abiyogenez birçok kuramı da beraberinde
getirir. Bunlardan biri canlılığın tohumlarının dünya dışında
meydana geldiği ve dünyaya asteroidlerle taşınarak canlılığın
temelini burada oluşturduğu yönündeki Panspermia hipotezi.
Panspermia’dan yalnızca canlılığın oluşumunu açıklamadığı
yönünde birkaç kelimeyle bahsedilir ve geçilir. Oysa farklı
galaksilerde çeşitli organik moleküllerin varlığı göz önüne
alındığında mantıklı yönleri olan bir hipotezdir. Bunun
dışında önce genlerin oluştuğunu söyleyen RNA Dünyası hipotezi
ve önce metabolizmanın oluştuğunu söyleyen Demir – Kükürt
kuramı gibi bilimsel görüşler mevcuttur.
19. yüzyıla kadar insanlık her canlının direkt olarak cansız
maddelerden oluştuğuna inanıyordu. Burada sözü edilen mevzu
ilk canlı değil, var olan canlıların yeni bireyleri. Örneğin
nehirlerdeki kütüklerden timsahların oluştuğu, açıkta
bırakılan etten kurtçukların oluştuğu veya farelerin temiz
bırakılmayan tahıldan oluştuğu fikri hakimdi. Bu tür canlı
organizmaların organik maddelerin çürümesiyle meydana geldiği
görüşüne kendiliğinden oluş ismi veriliyor. Bu görüşün bu
kadar yaygın olmasında yer alan önemli aktörlerden biri
elbette bizim Aristo dallaması. Tüm bu görüşlerin yıkılması ve
bugünkü biyolojinin önemli ölçüde oluşması 1600’lü yıllarda
gerçekleşiyor. Hücre ve hastalıkların mikroorganizmalardan
kaynaklandığı keşfediliyor.
Kendiliğinden oluş fikrinin yıkılması adına ilk kanıt 1688
yılında İtalyan fizikçi Francesco Redi tarafından
gerçekleştiriliyor. Bu eleman ağzı kapalı bırakılan bir
kavanozdaki etin kurtlanmayacağını bir deneyle kanıtlıyor.
Daha sonra larvaların havasızlıktan oluşamadığını söyleyenler
çıktığında kavanozları bu defa üzerinde yalnızca havanın
geçebileceğinden emin olduğu bezlerle kapatarak
yineliyor. Bu şekilde biyogenez, yani canlının
oluştuğu fikri önem kazanıyor. Elbette buradaki
fikri de aynı şekilde ilk canlıyı değil, var olan
kapsayan bir kuram.
deneyini
canlıdan
biyogenez
canlıları
Şunu söylemekte yarar var: Evrim ilk canlının oluşumunu değil,
ilk canlıdan bu yana süregelen ve halen meydana gelmekte olan
nesilden nesle farklılıkları inceler. Dinler genel olarak ilk
canlının oluşumuna çok basit bir pencereden bakar. Popüler
dinlere göre bütün canlılar aynı anda bir yaratıcı tarafından
oluşturulmuştur. Buna göre en primitif canlıdan en komplike
canlıya kadar bütün canlılar aynı anda ortaya çıkmıştır ve
canlıların birbiriyle ortak birer bağı, geçmişi yoktur. Mevcut
kabul gören Darwin’in Evrim Teorisi’ne göre tüm canlılar başta
oluşan ortak bir canlı atadan gelmektedir. Popüler dinler bu
ortak ata fikrini ve evrim teorisi kapsamında sandıkları ilk
canlının oluşumu ile ilgili bilimsel kuramları bu yüzden kabul
etmek istemez. Bu yüzden sağda solda “İki molekül bir araya
gelmiş de canlıyı oluşturmuş” şeklinde enteresan söylemler
duyarsınız.
Cansız maddeden canlı bir organizmanın oluşumunun enteresan
gelmesi bu iki olguyu ayrı kutuplarda incelemekte yatıyor.
Oysa canlı denen kimyasal çorbanın bilim için cansız diğer
maddelerden bir farkı yoktur. Tek fark komplike bir şekilde
bir araya gelerek bir sistem oluşturması. Organizmalar ilk
canlıdan bu yana doğal faktörlerin etkisiyle uç uca eklenerek
ilerlemiş ve gittikçe daha da karmaşık bir hal almıştır.
Canlıların vücudundaki her zerreyi oluşturan temel atom ve
moleküller aktif olmayan bir şekilde tek başına dünyada ve
evrenin kimi bölgelerinde bolca bulunur. Diğer açıdan
bakıldığında elektronik devrelerden oluşan herhangi bir akıllı
makine de bir zamanlar farklı yerlerde bulunan
silisyum, asit ve baz materyallerden ibaretti.
metal,
Download