C. Senatosu B : 32 işyerinin mevcudoldruğu anlaşılmaktadır. Ve» yine rapora göre ancak 58 tane işgüvenliği müfettişi vardır. Demek ki, ortalama her bin ve küsur işyerine bir güvenlik müfettişi düşımektedir. Bu kadar az ikadro ile bu işyerleri­ nin lâyık olduğu şekilde denetlenemiyeceği açık bir hakikattir.' Yine bütçe raporunda işigüvenliği müfet­ tişlerinden ıbahsedilirken, «teftişler tefhdit vaisııtası olarak değil, işverenlerin gereken tedbir­ leri, inanarak almalarını sağlıyacalk ve ikna yolu ile şeklinde yürütülmektedir» denilmıekftedir. Hemen hepsi elektrik mühendisi, malkina mıühenıdisi, maden mühendisi, inşaat mühendi­ si, kimyager, kimya mühendisi ve hefeim gibi yüksek tecrübe ve ihtisas sahibi olan (bu münuüfetltiışlerin verdikleri raporlar, sadece işve­ reni ikna gayesine matuf imiş. İnsan hayatı bahis konusu olan bir yerde sadece iknam ge­ rekli faydayı sağlıyacağına kaani değiliz. Nasıl ki, bir yerden diğer ıfair mahalle hareket edecek olan motorlu bir nakil vasıtası trafiğin iz­ ni olmadan, hareket edemezse ve yollarda da devamlı kontrola tabi ise, kaza ihtimali olan her işyerinde de Devletin devamlı murakabesi olma­ lıdır. Emniyet tertibatı oimıyan ve işçiler için tehlike arz eden bir işyeri işletmeye açılmıyacağı gi'bi, güvenlik tedbirlerini kaybetmiş olan bir işyeri de içindekilerin güvenlikleri sağla­ nıncaya kadar faaliyetten alıkonmalıdır. Bu ise ikna ile değil, Devletin âmme kudretini kullanımasiyle mümkündür. Zamanımızın darlığı yüzünden bu kısmı da burada bırakarak (Sosyal Sigortalar Kurumuna geçiyorum. Sosyal Sigortalar Kurumu, ilk defa 1946 yı­ lında, İşçi Sigortaları Kurumu olarak kurulmuş­ tur. Sermayesi işçilerden ve işverenlerden kesilen primlerden terekkülbetmektedir. Kısa za­ manda kaydettiği ibüyük inkişaf ve ifa ettiği hizmetler takdire lâyıktır. Yeni Ana­ yasamızın sosyal adalet ve güvenlik ilkelerine ver­ diği geniş yer dolayısiyle, bu Kurumun faali­ yetleri genişlemiş ve adı da Anayasaya uyula­ rak Sosyal Sigortalar Kurumuna çevrilmiştir. Muhtelif tarihlerde çıkarılmış bulunan ve ayrı unvanlar taşıyan işçilere ait sigorta kanunları da birleştirilip günün şartlarına uydularak Sosyal 7 . 2 . 1967 O :2 Sigortalar Kanunu adı altında tek metin halinde toplanmıştır. Kurumun kayıtlı varlığı 1966 yılı sonunda 4;5 milyar liraya yaklaşmıştır. Hakiki varlığı :ise bunun iki, üç mislidir. Kurum, sabiboldnğu gayrimenkulleri maliyet fiyatından kaydetmekte, fiyat artışlarını gizli ihtiyat telâkki etmekte­ dir. Onun için hakiki varlığı kayıtlı varlığının çok üstünde bulunmaktadır. Kurumun, senelik tediyat ve tahsilat muvazenesi ise 1966 yılında 1 610 500 000 liraya ulaşmıştır. 20 sene gibi kısa bir zamanda bu kadar büyük bir gelişme göste­ ren Sosyal Sigortalar Kurumunun 1961 Anaya­ sasından sonra ehemmiyeti daha da çok artmıştır. Kurum, elindeki bu büyük imkânlara rağ­ men; 1 . 3 . 1965 tarihinde yürürlüğe girmiş bu­ lunan 506 sayılı Kanununu henüz bütün mem­ lekette tatbik edememektedir. Bıı kanun tam tat­ bik edildiği takdirde 4 milyon vatandaşımız bun­ dan istifade etmiş olacaktır. Kanun, şimdiye ka­ dar ancak Eskişehir, Ankara, Aydın, Samsun, Kayseri, Diyarbakır, Malatya ve Trabzon şubele­ rinde tam olarak uygulanmakta; Balıkesir, Bur­ sa, İzmir şubelerinde ise tek işçi çalıştıran iş­ yerlerine teşmil edilmiş bulunmaktadır. Diğer bir deyimle, Eskişehir, Ankara, Aydın, Samsun, Kayseri, Diyarbakır, Malatya ve Trab­ zon bölecelerindeki İş Kanununa tabi tüm işçi­ ler ile bunların aileleri bu kanundan halen fay­ dalan afoilm ektedir. Fakat bunun dışında bulunan bölgelerdeki işçilerin aileleri henüz kanundan is­ tifade etmemektedir. İçinde bulunduğumuz yıl­ da da Gaziantep, Konya, Mersin, Van, Kütahya ve Antalya bölgelerinde bu kanunun tatbik edile­ ceğini .memnunlukla öğrenmiş bulunuyoruz. Fa­ kat bunların dışında bulunan ve işçi kesafetinin toplandığı İstanbul, İzmir, Zonguldak, Adana, Si­ vas gibi yerlerdeki işçilerin aileleri yine kanun­ dan istifade edemiyeeeklerdir. Bu ayrı tatbikat hem memleket içinde huzursuzluk yaratmakta hem de memleket dışında çalışan işçilerimizin menfaatlerine uymamaktadır. Çünkü, bizden işçi alan memleketlerle yaptığımız anlaşmalar ge­ reğince yabancı memleketler işçilerimize ancak Türkiye'deki işçilerin haiz olduğu hakkı tanı­ makta, bunun üstünde bir hak vermemektedir. Bu bakımdan da kanunun biran önce bütün mem­ lekette tam olarak uygulanması gerekli bulun­ maktadır.