azerbaycan ve birleş - Ankara Üniversitesi Açık Erişim Sistemi

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
“AZERBAYCAN VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER”
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Nurlan CAVADOV
04912424
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Funda KESKIN
Ankara–2008
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
“AZERBAYCAN VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER”
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Nurlan CAVADOV
04912424
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Funda KESKIN
Ankara–2008
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
“AZERBAYCAN VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER”
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Funda Keskin
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı İmzası
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
Tez Sınavı Tarihi ..................................
İÇİNDEKİLER............................................................................................................i
KISALTMALAR........................................................................................................v
GİRİŞ...........................................................................................................................1
I.
BÖLÜM
AZERBAYCAN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİNDE.........................7
1. Uluslararası Hukukun Süjesi Olarak Azerbaycan…………..7
2. Azerbaycan’ın BM Üyeliği Süreci …………………………9
A. SSCB’nin Çöküşü ve Bağımsızlığa Giden Yol………9
B. Azerbaycan’ın Bağımsızlığı………………………....13
C. Azerbaycan’ın
Bağımsızlık
Sonrası
Uluslararası
Sistemle Bütünleşme Çabaları………………………15
3. Uluslararası Hukukta Tanıma ve Azerbaycan…………….17
A. Tanıma ve Tanımanın Devlet Açısından Sonuçları…17
B. Azerbaycan’ın Tanınması…………………………...21
4. Ardıllık (Halefiyet) ve Azerbaycan……………………….26
A. SSCB’nin Dağılması Sürecinde Ardıllık Sorunu……26
a. Ardıllık İle İlgili Uluslararası Düzenlemeler..26
b. SSCB’nin Dağılması ve Alma Ata Bildirisi...31
B. Azerbaycan’ın Durumu……………………………...38
i
I.
BÖLÜM:
BM ÇERÇEVESİNDE DAĞLIK KARABAĞSORUNU........................41
i. Dağlık Karabağ’ın Kısa Tarihçesi Ve Sorunun Kökleri…….41
A. SSCB Öncesi ve Sonrası Döneme Kısa Bakış………41
B. Dağlık Karabağ’da Gerilimin Çatışmaya Dönüşmesi.44
ii. BM’nin Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Toprakları Konusunda
Aldığı Kararlar………………………………………………46
A. İşgal edilmiş Azerbaycan Toprakları İle İlgili Alınan
Kararların Değerlendirilmesi………………………..46
B. Genel Kurul Kararları……………………………….51
1. BM Genel Kurulunun 62. Toplantısı………..51
2. Alınan Kararların Sonuçları Açısından
Değerlendirilmesi……………………………54
iii. Sorunu Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi…………………..56
A. Self Determinasyon ve Devletin Ülkesel Bütünlük
İlkesi…………………………………………………56
B. Meşru Müdafaa Hakkı ve Karabağ Sorunu…………60
iv. Dağlık Karabağ Sorunun Çözümünde BM’nin Önemi……...73
,
ii
II.
BÖLÜM
DEMOKRASI VE İNSAN HAKLARI ALANLARDA BM İLE
İŞBIRLIĞI……………......................................................................................77
i. BM’nin İnsan Hakları Alanındaki Düzenlemeleri…………..77
ii. BM Düzenlemelerinin Azerbaycan’a Etkileri ve
Azerbaycan’da İnsan Hakları………………………………..80
iii. Azerbaycan Cumhuriyeti Sınırlarında İnsan Hakları
İhlalleri...................................................................................84
iv. Zorla Göç Ettirilmiş Kişilerin Yaşadıkları Sorunlar ve Yapılan
Çalışmalar…………………………………………………...86
A. Savaş Sırasında İşgal Edilmiş Bölgelerden ve
Ermenistan’dan Zorla Göç Ettirilmiş Azerilerin
Durumu; Savaşın Azerbaycan’a Maliyeti…………...86
B. UNHCR’ın Çalışmaları……………………………...89
C. Mültecilere Gıda Yardımı…………………………...93
D. Eğitim Alanında Azerbaycan Devletinin Çalışmaları.94
v. UNICEF - Azerbaycan İlişkileri…………………………….95
A. Azerbaycan’daki
Çocuk
Hakları
İle
İlgili
Düzenlemeler ………………………………………..95
B. UNICEF’in
Azerbaycan’daki
Çocuk
Haklarına
Katkıları ................................……………………...102
C. Savaş Sırasında ve Sonrasındaki Çocuk Hakları
İhlalleri…………………………………………….104
iii
SONUÇ....................................................................................................................109
KAYNAKÇA...........................................................................................................114
ÖZET.......................................................................................................................129
ABSTRACT.............................................................................................................130
iv
KISALTMALAR
AB
: Avrupa Birliği
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
AGİK
: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı
AGİT
: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
AHC
: Azerbaycan Halk Cephesi
AK
: Avrupa Konseyi
AKPM
: Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
BDT
: Bağımsız Devletler Topluluğu
BİO
: Barış İçin Ortaklık
BM
: Birleşmiş Milletler
İKB
: İslam Kalkınma Bankası
İKÖ
: İslam Konferansı Örgütü
İMF
: İnternational Moneytary Fund
NATO
: North Atlantic Treaty Organization
SSCB
: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
TİKA
: Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı
UNDP
: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
UNESCO
: Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü
UNICEF
: Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu
v
GİRİŞ
Tezin Konusu: Azerbaycan ile Birleşmiş Milletlerin ilişkileri incelenmiştir.
Bu çerçevede, Azerbaycan’ın Birleşmiş Milletler ile ilişkileri, Dağlık Karabağ
sorununun hukuki açıdan konumu, BM’in sosyoekonomik ve siyasi alanda
Azerbaycan’la ilişkilerinin çerçevesi, BM’in Dağlık Karabağ sorununun çözümüne
ilişkin faaliyetleri incelenecektir.
Tezin Amacı: Bu tez çalışmasında Azerbaycan’ın BM ile ilişkileri işbirliği
çerçevesinde incelenecektir. Özellikle, Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik
BM’nin diplomatik faaliyetleri ve soruna ilişkin kabul ettiği yasa tasarıları ele
alınarak işbirliğinde gelinen noktanın analizi yapılacaktır. Bunun dışında BM’nin
Azerbaycan’a yönelik ekonomik ve siyasi alandaki işbirliğinin önemi göz önünde
bulundurarak incelecektir.
Tezin Önemi: Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte bağımsızlığını kazanan
Azerbaycan etnik temelli Dağlık Karabağ sorununun uluslar arası hukuk
çerçevesinde çözümü için çaba harcamıştır. Güney Kafkasya bölgenin istikrara
kavuşmamasının en önemli sebebi Dağlık Karabağ çatışması olmuştur. Hazar
havzasının enerji kaynakları bölgeye olan ilgiyi artırmıştır ve ABD, Rusya’nın yanı
sıra uluslararası örgütler bölgeye ilgisi duymuşlardır. Birleşmiş Milletler’e üyelik
Azerbaycan’ın sorunlarının uluslararası gündeme taşımasına olanak tanımıştır.
Dağlık Karabağ’da süren çatışmalar sürecinde BM, Azerbaycan’ın toprak
bütünlüğünü destekleyen politik tavır benimsemiş ve bunu sorunun çözümüne ilişik
kabul ettiği yasa tasarılarıyla göstermiştir. Birleşmiş Milletlerin Dağlık Karabağ
sorununa ilişkin kabul ettiği ve Ermeni silahlı birliklerinin işgal ettikleri bölgelerden
1
geri çekilmelerini içeren yasa tasarıları hukuki sonuç doğurmamıştır. Birleşmiş
Milletler dünyadaki bir çok sorunun çözümünde önemli sonuçlar doğuran girişimleri
Dağlık Karabağ sorununda yalın kalmıştır.Buna rağmen, BM Azerbaycan ile
ilişkilerini geliştirerek, ilişkilerin çerçevesini daha geniş bir platforma taşımışlardır.
BM’nin reform süreci yaşaması, ileriye dönük düşünülecek olursa Azerbaycan’ın
sorunlarının daha yapıcı bir anlayışla çözümüne ktkı sağlayacak bir niteliktedir.
Bu tez çalışması ile BM’nin Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ sorununa bakışı,
gelişen ilişkilerin kurumsal yapısı kapsamında değerlendirilecektir. Çalışmanın
Türkiye dışındaki kaynaklara, özellikle Azeri, Rus, Ermeni ve İngiliz kaynaklarına
öncelik verilerek yapılacak olması, ortaya çıkacak eserin Türk bilimsel edebiyatına
katkı yapma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Kuramsal Çerçeve:
A) Kavramlar: Birleşmiş Milletlerin Azerbaycan’la ilişkilerine Dağlık
Karabağ konusu öncelikli mesele olmuştur. Bu bağlamda bu tez çalışmasında
üzerinde durulacak kavramlardan birisi “Dağlık Karabağ Sorunu “ kavramıdır.
Bununla beraber “Siyasi ve Ekonomik İlişkiler”, “politik öncelikler” ve diğer
kavramlar da çerçevelendirilerek sıkça kullanılacaktır.
B) Kuramsal Tartışma: Bu tez çalışmasında tümevarım yönteminden
yararlanılacaktır.
Birleşmiş
Milletlerin
Dağlık
Karabağ
sorununa
bakışı,
Azerbaycan’ın politik istekleri, dış politika öncelikleri ortaya konacak; bu çerçevede
yürüttüğü genel dış politikası bağlamında ikili ilişkiler incelenecek, böylece BM’nin
Azerbaycan ile ilişkilerinin genel çerçevesi ortaya konmağa çalışılacaktır.
Varsayımlar: Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra dış politik
çizgisini oluşturmağa çalışmışlardır. Güney Kafkasya bölgesindeki etnik temele
2
dayanan politik altyapılı sorunlar savaşa neden olmuş, bu gelişmeler sonrasında
Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan işbirliği olanaklarını bir kenara iterek
sorunlarla uğraşmışlardır. Bu dönemde Azerbaycan Batı eğilimli politika
yürütmüştür. AGİT, Birleşmiş Milletler bölgesel çatışmalara müdahil olarak yapıcı
çözümü desteklemiştir. Birleşmiş Milletlerin Dağlık Karabağ sorununun çözümü
yönündeki çabaları somut sonuçlar doğurmamıştır. Ancak Azerbaycan’ın iç politik
ve ekonomik sorunlarının çözünıüne BM önemli görevler üstlenmiştir. Bu ise BM
Azerbaycan ilişkilerinin geniş yelpazede gelişmesine olanak tanımıştır. . Bu tez
çalışmasıyla Azerbaycan BM ilişkilerinde gelinen nokta ele alınacak ve ilişkilerin
ileriye dönük varsayımlarda bulunmaya imkan verecek düzeyde bir çerçeve
oluşturulmaya çalışılacaktır.
Yöntem: Öncelikle tez ile ilgili genel veri toplanması gerçekleştirilecek ve bu
veriler tasnif edilecektir. Bununla beraber veri toplama süreci tez çalışması boyunca,
okumalar yapılırken de devam edecektir. Bölümlerin yazılması esnasında da gerekli
görüldükçe kaynaklara ulaşma arayışları sürecektir.
SSCB’nin dağılması sonrasında uluslararası sistemin yapısında ciddi
değişimler yaşanırken, eski Sovyet coğrafyası ciddi sorunların kaynağı olarak ortaya
çıkmıştır. Kuzey Kafkasya bölgesi eski Sovyet coğrafyasında en önemli sorunların
yaşandığı bölge olmuştur. 1991 yılı sonu itibariyle Azerbaycan, Gürcistan ve
Ermenistan’ın bağımsızlıklarını elde etmelerinin ardından bölge ciddi bir
istikrarsızlık ve çatışma alanına dönüşmüştür. Bölgenin en önemli sorunlarından biri
de SSCB politikalarının mirası olarak ortada duran, Ermenistan - Azerbaycan
arasında uzun süren çatışmalara neden olan ve bugüne kadar geçerli bir çözüme
kavuşturulamayan Dağlık Karabağ problemidir. Bölgede 1988 yılının sonlarından
3
itibaren yaşanan çatışmalar Azerbaycan topraklarının %20’nin Ermenistan tarafından
işgal edilmesine, yüzlerce sivil halkın ölmesine, binlerce Azeri nüfusun işgal
nedeniyle tarihin eski dönemlerinden beri yaşadıkları topraklarından sürülmesine
neden olmuştur.
Bu aşamadan itibaren Azerbaycan’ın uluslararası örgütlerle ilişkileri büyük
önem kazanmıştır. Sorunun barışçıl yollarla ve adil olarak çözüle bilmesi için
Azerbaycan BM ile ilişkilerine büyük önem vermiştir. BM Azerbaycan ilişkileri
Azerbaycan tarafından sadece Dağlık Karabağ sorununun çözümü için önemli
olmamıştır. Dünya sistemine entegre olabilmek için BM’nin büyük önemi vardır.
Uluslar arası barış ve güvenliğin korunmasındaki BM’nin öneminin bilinmesinin
yanı sıra bir devlet olarak yeni kurulan Azerbaycan kendini daha güvende hissetmek
ve bağımsızlığını ve devlet bütünlüğünü koruya bilmek için de BM ile ilişkilerine
büyük önem vermiştir.
Tezin ilk bölümünde Azerbaycan’ın bağımsızlık süreci anlatılmaktadır. 1991
yılındaki bağımsızlıktan itibaren Azerbaycan BM’ye üyelik için başvurmuş ve
üyeliye kabul edilmiştir. İlk bölümde üyelik sürecinin yanı sıra Azerbaycan’ın
bağımsızlığı ve SSCB’nin çöküşü süreci de anlatılmaktadır. SSCB’nin dağılması ile
tartışılmaya başlayan ardıllık, devletin tanınma süreci, bağımsızlığını kazanması, self
determinasyon gibi hukuki terimler birinci bölümde anlatılmaktadır. En önemli
sorunlardan biri olan SSCB’nin dağılma sürecinde ortaya çıkan ardıllık sorunu ilk
bölümde anlatılmış ve bunun Azerbaycan’a etkilerinin ne olduğu belirlenmiştir.
Azerbaycan’ın tanınma süreci ve kurduğu diplomatik ilişkiler ve uluslar arası
andlaşmalara taraf olması da bu bölümde anlatılmaktadır
4
İkinci bölümde ise Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili genel bilgiler
verilmektedir. Bu kapsamda sorunun tarihi kökleri, çatışma süreci de kısaca
anlatılmaktadır. Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan BM ilişkilerinde en önemli yere
sahiptir. BM’nin sorunun çözümü için attığı adımların değerlendirildiği bu bölümde
Güvenlik Konseyinin aldığı kararların yanı sıra genel Kurul kararları da
incelenmektedir. Self determinasyon ve devletin ülkesinin bütünlük ilkesinden yola
çıkılarak Karabağ sorunu değerlendirilmektedir. BM’nin uluslar arası barış ve
güvenliği korumak için görevleri ve Karabağ sorununun çözümündeki önemi de bu
bölümde vurgulanmaktadır.
Üçüncü bölümden itibaren ise Azerbaycan’da demokrasi ve insan hakları ile
ilgili düzenlemeler ve BM ile işbirliği anlatılmaktadır. BM’nin insan hakları ile ilgili
düzenlemeleri özellikle de 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin incelendiği bu
bölümde ayrıca Azerbaycan’daki insan hakları ile ilgili düzenlemelere de yer
verilmiştir. Azerbaycan Anayasasındaki konu ile ilgili düzenlemeler ve taraf olunan
uluslar arası sözleşmelerden bahsedilmektedir.
Bu bölümde ayrıca Azerbaycan sınırları içinde yaşanan insan hakları ihlalleri
ile ilgili de bilgi verilmektedir. Özellikle de işgal altındaki bölgelerden göç eden
insanların temek hak ve özgürlükleri ile ilgili durum değerlendirilmektedir. BM ve
Azerbaycan
devletinin
konu
ile
ilgili
çalışmaları
da
bu
bölümde
değerlendirilmektedir.
Azerbaycan BM ilişkilerinin tezin içinde somut olarak ayrılmasa da Haydar
Aliyev dönemi ve öncesi ile farkları da belirtilmektedir. Haydar Aliyev’in iktidara
gelmesi ile birlikte Azerbaycan’ın uluslar arası alandaki etkinliğinin artması daha
belirgin biçimde gözlemlenmektedir. 1994 yılından itibaren Azerbaycan her keçen
5
sene daha önekine oranda çok daha iyi bir duruma gelmiş ve bunda da Haydar
Aliyev’in uyguladığı iç ve dış politikanın büyük önemi olmuştur.
6
II.
BÖLÜM
AZERBAYCAN BIRLEŞMIŞ MİLLETLER SİSTEMİNDE
A.
Uluslararası Hukukun Süjesi Olarak Azerbaycan
1648 Westphalia anlaşmasından itibaren egemen ve bağımsız devlet
uluslararası hukukun en önemli süjesi olmuştur. Bu tarihten itibaren günümüze kadar
devlet sayıları her geçen dönem daha da artmıştır. Günümüzde sayıları 200’den fazla
olan devletler İkinci Dünya Savaşı’ndan önce sadece 75, ondan önceki tarihlerde ise
daha az sayıda görülmektedir. Tarihin çeşitli evrelerinde yeni devletlerin ortaya çıkışı
uluslararası hukukta da önemli gelişmeleri beraberinde getirmiştir.
20. yüzyıl sürecinde yeni devletlerin ortaya çıktığı çeşitli dönemler
yaşanmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından imparatorlukların
birçoğu parçalanarak yerine ulus devletler kuruldu. Bunu takip eden süreçte ise ikinci
dünya savaşı yaşandı ve yeni devletlerin ortaya çıkması süreci daha da hızlandı.
Kolonilere bağımsızlık hakkının tanınmasının ardından yeni devletlerin ortaya çıma
süreci daha da hızlanmıştır. Bu sürecin son büyük halkası ise Doğu Bloğunun
yıkılması ile yaşandı. Hem SSCB coğrafyasında hem de Doğu Avrupa’da çeşitli yeni
devletler ortaya çıkmağa başlamıştır.
Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi de bu döneme denk gelmektedir. 18
Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan Parlamentosu Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan
etmiştir.1 Bağımsızlığın ilan edildiği tarih Ermenistan’ın Azerbaycan toprağı olan
Dağlık Karabağ ile ilgili toprak iddiasında bulunduğu bir ortamda gerçekleştirilmiş,
bu nedenle de bağımsızlığın ilk dönemleri siyasi ve askeri karışıklıkları tetiklemiştir.
1 Eldar İsmayılov, “Azerbaycan Tarihi, Bakü, Öğretmen Yayınevi, 1995, s. 341.
7
Azerbaycan bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren Batılı örgütler ve
demokratik devletlerle ilişkilerinin geliştirilmesine, en az diğer bağımsızlığına yeni
kavuşmuş ülkeler kadar önem vermiş, bazı benzer şartlarda olan ülkelerden çok daha
istekli davranarak uluslararası sistemle bütünleşmeye can atmıştır. Bunların arasında
Birleşmiş Milletler en başta gelmekte idi. Azerbaycan bağımsızlığını uluslararası
hukukun ve sistemin güvencesine almak için diğer devletlerin kendisini tanımasına
önem vermekte idi. Bu nedenle bölgesel ve uluslararası örgütlere üyelik başvurular
yapılmasına büyük önem verilmiştir.
Azerbaycan ilk kurulduğu dönemde bir süje olarak ortaya çıkabilmek için
gereksinim duyduğu asgari şartlara haizdi. Zira uluslararası hukukta bir siyasi
birimin devlet olduğunu iddia edebilmesi veya devlet olarak ortaya çıkabilmesinin
birtakım şartları vardır. 1933 tarihli Amerikan Devletlerarası Montevideo
Sözleşmesi’nin 1. maddesi devlet olmanın asgari şartlarını belirlemektedir.2 Buna
göre, uluslararası sınırları belli bir toprak parçasına sahip olmak ve bu toprak
parçasının süreklilik arz etmesi gerekir. Ayrıca halk veya ülke nüfusunun olması
gerekmektedir. Bu iki asgari özelliğin yanında bir de egemen bir otorite
gerekmektedir.
Azerbaycan, bağımsızlığını ilan ettiği tarihte gereksinim duyulan her üç şarta
da sahip durumda idi. 86.6 bin km2 yüz ölçümü ve 7 milyondan fazla nüfusa sahipti.
Ülke üzerinde egemenliğe sahip yasama ve yürütme mevcuttu. Ülkenin o dönemde
bağımsızlığını ilan eden parlamento halkı temsil etmekte idi.
2 “Article 1 of Montevideo Convention “(1933), http://www.sam.sdu.dk/ 15/03/2008 .
8
Ancak bu asgari şartlar bir birimi devlete niteliğini sağlamakla birlikte
uluslararası ilişkilerin ve uluslararası hukukun bağımsız ve egemen bir süjesi haline
getirmemektedir. Buna ilaveten kurulduğu anda uluslararası hukukun bir kuralı ile
çatışmıyor olması, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğine sahip
olması ve uluslararası meşruiyet (uluslararası toplumun rızasını kazanma) gibi
unsurların varlığı söz konusudur.
Azerbaycan’ın Amerikan Devletlerarası Montevideo Sözleşmesi’nin 1.
maddesinin asgari şartları yerine getirdiğinde şüphe yoktur. Bunun yanı sıra
Azerbaycan yönetimi bağımsızlığını ilan ettiği ilk dönemden itibaren uluslararası
meşrutiyet kazanmak için mücadele etmiştir.
Araştırmamızın devam eden bölümlerinde özellikle Birleşmiş Milletler ile
ilişkiler incelenecek ve uluslararası toplumun rızasının neden önemli olduğu
incelenecektir.
B. Azerbaycan’ın BM Üyeliği Süreci
1. SSCB’nin Çöküşü ve Bağımsızlığa Giden Yol
1980’lerin son yılları Azerbaycan tarihine yeni bağımsızlık mücadelesinin
başladığı dönem olarak geçmiştir.3 Bu ulusal bağımsızlık mücadelesini etkileyen
faktörlerin başında muhakkak ki Sovyetler Birliği’nde yaşanan ekonomik siyasi ve
sosyal sorunlar ve bunların Azerbaycan’a yansıması, Dağlık Karabağ ve
Ermenistan’da yaşanan gelişmelerdir. Bu bağımsızlık mücadelesine önderlik eden
3 Oktay Sultanov, “80’Ii Yıllann Sonu, 90’lı Yıllanh Başlannda Azerbaycan’da Politik Mücadele”, Bakü, Maarif, 1995, s. 26.
9
kişilerin asıl ilham kaynağı ise SSCB döneminde asla dile getirilmeyen 1918 -1920
yılları arasındaki bağımsız Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti olmuştur.
1980’li yılların ikinci yarısından itibaren SSCB’de ekonomik sorunlar ciddi
boyutlara ulaşmağa başladı. Ekonomik sorunların artması, beraberinde sosyo-kültürel
ve siyasal gelişmeleri de tetiklemiştir. Bunda Gorbaçov yönetiminin Perestroyka ve
Glasnost politikası da tetikleyici unsur olmuştur. Enflasyonun daha önce sadece
savaş döneminde yaşanan bir boyuta ulaşması, halkın sosyalist rejime ve üretim
tarzına olan güvenini sarsmıştır. Önlenemez ekonomik sorunların sonucunda üretim
giderek azalmış ve en temel gıda maddelerinin bulunması zorlaşmıştır.
Vatandaşlar ellerinde bulunan milyarlarca rublenin karşılığında hiçbir şey
alamamaktaydılar. Paraların elde kalması ve değerden düşmesi ise sosyal rahatsızlığı
artırmıştır. Doğal olarak bu durum Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan
Azerbaycan’ı da etkilemekte, sosyo-ekonomik sorunları beraberinde getirmekteydi.
Azerbaycan’da mal kıtlığının getirdiği fiyat artışları ve ürünlerin karaborsaya
düşmesi bu sektörle uğraşan kesimi zenginleştirirken, sıradan vatandaşların ise
fakirleşmesine neden olmuştur. Bir gazeteye göre, 1980’lerin sonunda karaborsayla
uğraşan kesimin elinde on milyar Ruble para toplanmıştı4. Eskimiş ve verimsizliği
tescil edilmiş sosyalist ekonomik model ise bu sorunları çözmekte yetersiz kalmıştır.
Bu bağlamda, sosyalist ekonominin çok masraflı özelliği, bilimsel teknik gelişmenin
yavaşlaması, onun sonuçlarının ekonomi ve ziraata uygulanması konusundaki
pasiflik, Sovyetler Birliği’nin ulusal gelirinde hızlı bir düşüşe neden olmuştur.
Gelirlerdeki azalma merkezden yapılan planların gerçekleştirilememesi; bu da
ekonomik sorunların daha da derinleşmesine neden olmuş, sonuçta Birliğin
4 Aynı yer, s.26.
10
ekonomik sisteminden kaynaklanan baskılara maruz kalan Sovyet cumhuriyetlerinde
ulusal mücadele için uygun ekonomik ortam oluşmuştur.5
Bu dönemde ekonomik krizden kurtulmak için SSCB yönetiminin seçtiği
yöntem piyasa ekonomisine geçiştir. Bu amaçla sosyalist ekonominin piyasa
ekonomisine geçişini öngören çeşitli kararnameler çıkartılmış, fakat bunlar derin
sosyo-ekonomik krizden kurtulmanın çözümü olamamıştır.
Temelde askeri sanayi esasına dayanan Sovyet ekonomisinin krizden
çıkamaması ve piyasa ekonomisine geçişte zorlanması, siyasal sistemde de
yenilenme gereksinimi ortaya çıkarmış, durumu fark eden Sovyet yöneticileri
1987’den itibaren bir takım reformlar başlatmışlardır. Bu reformların öncülüğünü
yapan dönemin SSCB Komünist Parti Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov, siyasal
sistemin ıslahatının ön sıraya alınmasının hem sosyalizmi güçlendireceğini, hem de
piyasa ekonomisine geçerek sosyo-ekonomik alanda başarılar kazanmayı mümkün
kılacağını savunmuştur. Glastnost ve Perestroyka kavramları ilk olarak o dönemlerde
ortaya atılmıştır.6
Ülkede siyasal sistemin demokratikleşmesini öngören, sivil kurumların ve
siyasal partilerin faaliyetine izin veren karar kabul edilmiştir.7 Üstten başlanan bu
demokratikleşme süreci, ülkenin her yerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da siyasal
mücadeleyi etkileyen ve kolaylaştıran faktörlerden biri oldu. Özet olarak ifade etmek
gerekirse, SSCB’nin karşılaştığı ekonomik kriz piyasa ekonomisine geçişi teşvik
etmiş, temeli özel mülkiyetin reddine dayanan sosyalist sistemde özel mülkiyeti esas
alan piyasa ekonomisinin kurtuluş yolu olarak gerçekleştirilmeye çalışılması ise, bir
5 Aynı yer, s. 37.
6 Paul R. Gregory, Robert C. Stuart: “Russian and Soviet Economic Performance and Structure”, 1998, Addison-Wesley
Educational Publishers, Inc., 112; Mikhael Sergeevich Gorbachev, http://www.cnn.com/ , 15.05.2008.
7 Ziya Recebov "Karabağ Sorunu" Azerbavcan TKD, Ocak-Şubat 2001. s. 42.
11
taraftan sosyalist sistemin dayandığı temelleri yıkarken, diğer taraftan siyasal
‘sistemde demokratikleşme gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Siyasal sistemdeki
demokratikleşme girişimleri ise tek parti tekelini sona erdirerek çok partililiğe fırsat
tanımış, bu da bağlı cumhuriyetlerde siyasi mücadele için uygun bir ortam
yaratmıştır.
Azerbaycan’daki ulusal bağımsızlık mücadelenin başlangıcında kolaylaştırıcı
faktör rolünü oynayan ülkedeki sosyo-ekonomik durum ve bunun zorlamasıyla
merkezi yönetimin uyguladığı Perestroyka (Yeniden yapılanma) ve Glasnost
(Açıklık) politikaları dışında, bir diğer önemli etken Karabağ bölgesinin
Ermenistan’la birleştirilmesi yönündeki Ermeni talepleri olmuştur.
1918 – 1920 yılları arasında kurulmuş olan Azerbaycan Demokratik
Cumhuriyetinden8 esinlenerek bağımsızlık mücadelesi önderleri bu gelişmeleri yeni
bağımsızlık mücadelesi olarak adlandırmaktaydılar. Yeni kurulacak olan devleti ise
ADR’nin devamı olarak tanımlamaktaydılar.
Azerbaycan’da siyasi tansiyonun arttığı, ekonomik durumun her geçen gün
daha da ağırlaştığı bir dönemde SSCB Başkanlık Divanı Azerbaycan’daki bazı
bölgelerde olağanüstü hal ilan etme kararı aldı.9 15 Ocak 1990 tarihli kararın
ardından 20 Ocak tarihinde Rus ordusunun tankları Bakü şehrinde gösterileri kanlı
bir biçimde bastırdı. Olaylarda onlarca ölü ve yüzlerce yaralı kayda alınmıştır.10 Bu
olay Azerbaycan’ın gösterilere ara verilmesine neden olsa da bağımsızlık sürecine
giden yolu daha da hızlandırmıştır. Yaşanan bu katliamın ardından hem Komünist
Partisine hem de SSCB’ye karşı tepki gelişmiştir.
8 Musa Gasımov, Uluslararası İlişkiler Sisteminde Azerbaycan (1991 - 1995), Gençlik, Bakü, 1996, s 4.
9 Nazim Cafersoy, “Azebaycan’da 20 Ocak 1990 Bakü Katliamı”, 18 Ocak 2007, http://www.turksam.org/tr/a1157.html,
01.05.2008.
10 “The order of the commandant of the special district of Baku city”, www.january20.net/doc1.htm, 20 Mart 2008.
12
Azerbaycan’ın ikinci kez uluslararası arenaya bağımsız devlet olarak girmesi
18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan etmesi ile yaşanmıştır.11 20. yüzyılın ilk
çeyreğinde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ismi ile 28 Mayıs 1918 tarihinde
bağımsızlığını ilan eden bu devlet, ancak iki yıl (1918-1920) yaşamış ve 28 Nisan
1920 yılında Sovyet Rusya’nın Azerbaycan’ı işgali ile ortadan kalkmıştır.12
2. Azerbaycan’ın Bağımsızlığı
Ülkenin uluslararası arenaya bağımsız devlet olarak yeniden dönüşünü 18
Ekim 1991 tarihli Bağımsızlık Beyannamesi ile olmuştur13. Azerbaycan’ın diğer
devletlerle ilişkilerini uluslararası hukuk çerçevesinde devletlerin eşitliği, güç
kullanmama
ve
güç
kullanma
tehdidinde
bulunmama,
devlet
sınırlarının
değişmezliği, çatışmaların barışçıl araçlarla çözümü, diğer devletlerin içişlerine
müdahale etmeme, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklere saygı gösterme,
halkların eşitliği ve onların kendi kaderini belirleme hakkı, devletlerin işbirliği,
uluslararası hukuktan doğan sorumlulukları yerine getirme ve benzeri ilkelere
dayandıracağını belirtiyordu14.
Bağımsızlık Beyannamesi’nde belirtilen noktaların ardından Azerbaycan’ın
uluslararası arenada takip edeceği ilkeler Azerbaycan Parlamentosunun 29 Ekim
1991 tarihinde BM’ye yaptığı çağrıda açıkça belirtildi. Söz konusu ilkeler
11 Edalet Tahirzade, Elçibey, Bakü, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, 1999, s. 70; Eldar İsmayılov, “Azerbaycan Tarihi”, Bakü,
Öğretmen Yayınevi, 1995, s. 125.
12 İsmayılov M. E.,” Azerbaycan XIX-XX yüzyılın evvellerinde”, İçinde: Azerbaycan tarihi (en gedim dövrlerden XX esrin
evvellerine geder), Elm, Bakı 1993, s. 203.
13 Alesker Aleskerov, “ Azerbaycan Anayasasındaki Devlet Sistemi ve Temel Öğeleri”, M. Ü., SBE., Yayınlanmamış Y.L.,
Tezi, İstanbul, 2000; Levent Gönenç, “Azerbaycan Anayasası Üzerine Notlar”, AÜHFD, Cilt:47, Sayı: 14, Ankara, 1998, s.
207-208.
14 Gasımov, a.g.e., s. 25.
13
Parlamentonun çağrısında, “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 1920 Nisan’ında Rusya
devletinin askeri müdahale ile lağvettiği bağımsızlığını halkın iradesine dayanarak
yeniden ilan etmiştir. Demokrasi, özgürlük ve eşitlik ilkeleri esasında uluslararası
arenada kendine yakışır bir yer edinmeyi, kendi olanakları ölçüsünde uluslararası
güvenliğin ve işbirliğinin güçlendirilmesine katkıda bulunmayı istediği, BM
Nizamnamesini kabul ettiği ve ondan doğan sorumluluklarını yerine getirmeye hazır
olduğunu” beyan etmiştir. Nizamnamenin 4. Maddesi uyarınca BM üyelerinden
Azerbaycan’ı bu örgüte üye olarak kabul etmelerini istiyordu. Azerbaycan’ın BM’ye
başvurusunun 2 Mart 1992 tarihinde sonuçlanmış ve Azerbaycan’ın BM’ye üyeliği
kabul edilmiştir.15
2 Mart tarihindeki üyelikten sonra Azerbaycan ile BM arasında 1 Ekim 1992
tarihinde ilişkileri düzenleyen anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre BM ve
Azerbaycan karşılıklı çıkarlarının gözetilmesi için ve Azerbaycan’ın karşı karşıya
olduğu problemleri çözmek için BM tarafından daha iyi desteklenmesi için geçici bir
ofis kurulmasına karar verilmiştir. Azerbaycan devleti ise kurulan geçici ofisin daha
iyi ve verimli çalışabilmesi için gerekli olan tüm olanakların sağlanacağını taahhüt
etmiştir. Yaşanmakta olan sorunların çözümü için Azerbaycan devleti kurulacak olan
geçici ofis aracılığı ile BM’ye başvurmayı kabul etmiş ve bu ofis çalışanlarının
ABD’de yerleşmekte olan BM çalışanları ile aynı haklara sahip olmasını sağlamayı
kabul etmiştir. BM çalışanlarına sağlanmakta olan dokunulmazlığın aynen
Azerbaycan’da da sağlanması bu anlaşmadan sonra kararlaştırılmıştır.16
15 “List of Member States”, http://www.un.org/members/list.shtml, 22.03.2008
16 “United Nations”, Treaty Series, vol. 1, p. 15, and vol. 90, p. 327 (corrigendum to vol. 1, p. 18).Vol. 1691, 1-29152.
14
3. Azerbaycan’ın Bağımsızlık Sonrası Uluslararası Sistemle Bütünleşme
Çabaları
Bu
ilkeler
çerçevesinde
uluslararası
sisteme
giren
Azerbaycan’ın
bağımsızlığının ilk altı aylık dönemdeki dış politikasının Ayaz Mütellibov iktidarı
yürütmüştür. Bundan sonraki iki aylık dönemi ise Yakup Memmedov yönetimince
yürütülmüştür.
Azerbaycan devletinin bağımsızlığının ilk altı ayındaki Mütellibov iktidarı
döneminde, hem diğer ülkeler tarafından Azerbaycan’ı resmen tanıma süreci ve
uluslararası örgütlere üye olma çabası sürerken, diğer yanda dış politikada da temel
ağırlık noktasının Rusya’ya verildiği ve diğer bölge ülkeleri ile de genel olarak
dostça ilişkiler kurma politikası yürütüldüğünü görüyoruz. Bu dış politika anlayışı
bağlamında, Mütellibov iktidarının Rusya ile ilişkilerde öncelik tanıdığı konuların
başında BDT üyeliği geliyordu. Bu çerçevede Azerbaycan 21 Aralık 1991 tarihinde
BDT üyeliğine katılmıştır17.
Mütellibov ilk dış ziyaretini 1991 sonlarında İran’a yapmış, bu ziyaret
sırasında iki ülke arasında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve Nahçivan’a geçiş
için Iran toprağını kullanma ve bu bölgenin serbest ekonomik bölge ilan edilmesi
karara bağlanmıştır18. 12 Şubat 1992’de Iran Devrimi yıldönümü kutlamaları
sırasında büyük bir heyetle tekrar İran’a giden Mütellibov yönetiminin Medya ve
Enformasyon Bakan Sabir Rüstemhanlı, “İran’ın içişlerine karışma düşüncesinde
olmadıklarını ve Birleşik Azerbaycan’ın imkânsız olduğunu” ifade ederek İran’ın bu
17 Nazim Cafersoy, “Bağımsızlığın 10. Yılında Azerbaycan-Rusya İlişkileri”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, Cilt 7,
Sayı 1, İlkbahar 2001, s. 290.
18 Aynı yer, s. 291.
15
konudaki endişelerini gidermeye çalışmıştır.19 Öte yandan Mütellibov 24-25 Ocak
1992’de Türkiye’yi de ziyaret ederek Dostluk, İşbirliği ve İyi Komşuluk anlaşması
imzalamıştır.20
Azerbaycan yönetiminin komşu ülkelerle ilişkilerini iyileştirme ve kendisini
tanıtma çabaları devam ederken diğer taraftan da BM ve diğer örgütlere üyelik için
çabaları devam etmekte idi. Bağımsızlığını ilan etmesinin hemen akabinde BM’ye
üyelik için başvuran Azerbaycan yönetimi 2 Mart 1992 tarihinde BM’ye üye olarak
kabul edilmiştir.
İç siyasi gelişmelerden dolayı görevini terk etmek zorunda kalan Ayaz
Mütellibov’un devlet başkanlığı görevine Meclis Başkanı olan Yakub Memmedov
vekalet etmiştir. Yakup Memmedov döneminde ise BDT’ye daha mesafeli
yaklaşıldığını görüyoruz. Memmedov ilk önce bölge ülkeleri Rusya, Türkiye ve
İran’la ikili iyi ilişkiler geliştirmekten yana olduğunu, dış politikada izlenilmesi
gereken ilkelerin tarafsızlık, bloklara girmeme, hiçbir devlete karşı saldırgan politika
yürütmeme olduğunu ifade etmiştir.21 Bu dönemde Azerbaycan uluslararası
kurumlara üye olma çabası çerçevesinde 8 Aralık 1991’de İslam Konferansı’na22, 20
Ocak 1992’de AGİK’e ve 2 Mart 1992’de BM üye kabul edilmiştir.
19 Aynı yer, s. 291.
20 Aynı yer, s 291- 292.
21 Mahmud İsmayıl,”Azerbaycan Tarihi”,Azenerşr,Bakü 1993,s.31.
22 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in İslam Konferansı Örgütü üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının
Casablanca Zirvesi’nde konuşması”, 13 Aralık 1994, http://aliyevheritage.org/cgi-bin/, 25.03.2008.
16
C. Uluslararası Hukukta Tanıma ve Azerbaycan
1. Tanıma ve Tanımanın Devlet Açısından Sonuçları
Tanıma, bir uluslararası hukuk kişisinin kendi dışında oluşan belli bir olayı,
bir durumu, bir belgeyi ya da bir iddiayı kendisi bakımından yasal kabul ettiği ve
hukuksal ilişkilerini bu yolla kabul eden veriler üzerine kuracağını bildiren hukuksal
işlemdir. Tanıma bir andlaşma ile yapılabileceği gibi tek taraflı bir işlemle de yapıla
bilmektedir.23
Uluslararası hukukta tanıma, bir devletin kimi olayların ya da kimi hukuki
işlemlerin varlığını ve bunların kendisine karşı ileri sürülebilirliğini kabul etmesi
sonucunu doğuran tek taraflı bir işlemdir. Tek taraflı bir işlem olması sebebiyle,
devletin münhasıran yapacağı bir işlemdir, başka bir deyişle uluslararası hukukta bir
tanıma yükümlülüğü yoktur. Diğer bir ifade ile tanıma hiçbir şekilde bir devlete
hukuki yükümlülük olarak sunulamaz.24
Tanıma işleminin en çok sorun çıkardığı alan "devlet" ya da "hükümet"in
tanınmasıdır. Nüfus, toprak ve etkin bir hükümete sahip her siyasi birimin egemenlik
iddiasında bulunabilir ve devlet olduğunu ileri sürebilir. Tanımanın beyan edici bir
özelliği haiz olduğu doktrinde genel olarak kabul görmüştür. Dolayısıyla ne bir siyasi
birimin devlet olması için tanınmaya ihtiyacı vardır ne de bir devletin diğer bir
devleti tanıma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ne tanıma bir devleti var etmeye yeter,
ne de tanımanın yokluğu devleti ortadan kaldırır.
23 Hüseyin Pazarcı, “Uluslararası Hukuk”, gözden geçirilmiş 5. baskı, Turhan Kitapevi, Ankara, 2007, s 125 .
24 Aynı yer, s 125.
17
Ancak, tanımanın hiçbir önemi olmadığından bahsetmek mümkün değildir.
Tanıyan devlet, bir siyasi birimi devlet olarak tanıması durumunda, artık onunla
ilişkilerini devletlerin egemen eşitliği ilkesi çerçevesinde yürütmek durumunda
kalacaktır. Tanımanın geriye alınamaması ve hatta geriye dönük etkiye sahip olması
da, bu hukuki kurumun önemine işaret eder.
Tanıma bir diğer açıdan da önem taşımaktadır. Eğer yeni ortaya çıkan devlet
bir diğer devletten ayrılarak bağımsızlığını ilan etmişse bu tanıma işlemi diğer
devletlerin bu devletin içişlerine karışma gibi bir durumu doğurur.
Uluslararası hukukta tanıma, yalnızca uluslararası birimlerin uluslararası
hukuk düzeni içinde yer almaları konusuyla sınırlı değildir. Bununla birlikte,
uluslararası hukukta tanımanın en yaşamsal etkileri yeni oluşan birimlerin var olan
uluslararası hukuk kişilerince tanınması konusunda ortaya çıkmaktadır. Burada, ne
kadar önemli olursa olsun tek bir konuyla sınırlı bir karar değil, bir devletin, bir
hükümetin ya da mücadele veren bir topluluğun hukuksal olarak varlığı ya da
birtakım
yetkilerinin
var
olup
olmaması
söz
konusu
olmaktadır.25
Uygulanan uluslararası hukukta devletlerin tanınmasının değerlendirilmesi halen
tanınmış bulunan bir devletin hükümetinin tanınması işleminden farklı bir
değerlendirmeyi gerektirmektedir. Çünkü her ikisinde koşullar ve sorunlar değişiktir.
Ancak, uluslararası toplumun yaşamında karşılaşılan birtakım başka olgular ve
iddialar, tanıma kurumunu, konumuz açısından da, yalnızca devletlerin ve
hükümetlerin tanınması ile sınırlı bir kurum olmaktan çıkarmıştır. Bütün bu göreceli
olarak yeni olguların ve iddiaların uygulanan uluslararası hukukta değerlendirilmesi
25 Aynı yer, s 126.
18
sorunu da uluslararası örgütlerin tanınması ve öteki tanıma yolları çerçevesinde ayrıayrı ele alınacaktır.26
Bugün yazarların çoğunluğu ve uluslararası içtihat bir devletin tanmması
işlemini kurucu (constitutive, konstitutiv) değil, açıklayıcı (deciaratory, dclarative,
deklaratorisch) işlem olarak değerlendirmektedir. Nitekim, Polonya devletinin 1919’
da tanınması işlemini değerlendiren Karma Hakemlik Mahkemesi Deutsche
Kontinental Gas Ortaklığı Davası’na ilişkin 1.8.1929 tarihli kararında aynen şu
görüşü açıklamaktadır:
“Uluslararası hukuk yazarlarının büyük çoğunluğunca yerinde olarak kabul
edilen görüşe göre, bir devletin tanınması kurucu (cotıstitutive) değil, yalnızca
açıklayıcıdır (declarative). Devlet kendiliğinden vardır ve tanıma bu işlemde bulunan
devletlerce onun varlığının duyurulmasından başka bir şey değildir”.27
Ancak, tanımanın bir devletin varlığının koşulunu oluşturmaması ve bu
anlamda açıklayıcı bir işlemi oluşturması onun hiçbir kurucu işlem niteliği
taşımadığı anlamına da gelmemektedir. Zira, tanıma işlemi ile tanıyan devlet ile
tanınan devlet arasında birtakım kurucu etkiler de doğmaktadır. Ch. de Visscher’in
belirttiği gibi, tanıma işlemi ile bu devlet başka bir devletin siyasal olarak belirsiz
durumuna
kendisi
açısından
son
vermekte
ve
hukuksal
bir
belirginlik
getirmektedir’.28 Tanıma işlemi ile tanıyan devlet tanınan devletin sınırlı bir biçimde
— yalnızca kendisi için- uluslararası hukuk kişiliğini kabul etmiş olmaktadır. Fakat
26 Aynı yer, s 336.
27 Aynı yer, s 337.
28 Aynı yer, s 337.
19
bu tanıma işlemi tanınan devletin tüm uluslararası toplumun üyesi olduğu anlamına
da gelmemektedir.
Devletlerin tanınması konusunda ortaya çıkan ikinci soru belirli koşulları
yerine getirmiş bulunan toplulukların öteki devletlerce devlet olarak tanınması
zorunluluğu bulunup bulunmadığı konusundadır. Devletler maddi bütün koşullara
sahip yeni doğan bir devleti uluslararası hukuk kurallarına göre tanımak yükümü
altında mıdır?
Genel çoğunluk devletlerin yeni doğan devletleri tanıma yükümü altında
bulunmadığını kabul etmektedir. Bu görüşü benimseyen yazarlar, düşünsel düzeyde
gerekçe olarak uygulanan uluslararası hukukun tanıma konusunda istikrarlı ölçütler
benimseyememesini gösterirken, ayrıca uluslararası uygulamanın da kendi
görüşlerini doğrular nitelikte olduğunu bildirmektedir. Nitekim devlet olmanın bütün
maddi koşullarını yerine getirmekle birlikte kimi çok büyük devletlerin bile başka
devletlerce uzun süre tanınmamış olması uluslararası uygulamada tanıma
yükümünün benimsenmediğini göstermektedir.
Devletleri tanımanın bir üçüncü
özelliği, bu işlemin bir tek-taraflı hukuksal işlem olmasıdır. Başka bir deyişle, bir
devletin başka bir devleti tanıyıp tanımayacağı ve bunun zamanı tümüyle onun
takdirine (discretion) bağlı bulunmaktadır. Yine, bu niteliğe bağlı olarak, tanıma
işlemi göreceli etkili bir hukuksal işlemdir. Şöyle ki, tanıma işlemi ile yalnızca
tanıyan devlet bir hukuksal yükümlülük altına girmekte olup, öteki devletler bu işlem
ile bağlanmamaktadır.29
29 Aynı yer, s 337.
20
Yine, uygulanan uluslararası hukukun kimi kuralları birtakım durumlarda
tanımayı belirli koşullara bağlamaktadır. Böylece, aşağıdaki ilkelere aykırı tanımada
bulunulmaması gerekmektedir: i) Öteki devletlerin içişlerine karışmama ilkesi; ii)
Kuvvete başvurmanın yasaklanması ilkesi; iii) Halkların kendi kaderlerini belirleme
ilkesi.
2. Azerbaycan’ın Tanınması
Azerbaycan bağımsızlığını kazandığı tarihten itibaren diğer ülkeler tarafından
tanınmaya büyük önem vermiştir. Dağlık Karabağ’da yaşanan sorunların
Azerbaycan’ın devlet bütünlüğünü tehdit etmekteydi. Azerbaycan o dönemde sadece
Ermenistan’dan değil Rusya ve İran’dan da tehdit algılamaktaydı.
İran’da sayısı 25 milyon civarında olan bir Azeri/Türk nüfusu yaşamaktadır.
Bu nüfus İran devletinin kuzey batısında Türkiye ve Azerbaycan arasındaki
coğrafyada yaşamaktadırlar. Azerbaycan’ın bağımsızlığı sürecinde meydanlardaki
mitinglere liderlik eden kişilerin söylemlerinde “Güney Azerbaycan” ağırlıktaydı.
Güney Azerbaycan söyleminin anlamı bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetinin
güneyinde İran sınırlarında içinde yaşayan Azerilere yönelik bir söylemdi. Özellikle
Ebülfez Elçibey’in Tebriz ve Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığı ile ilgili demeçleri
olmuştur.30
Bu noktada Azerbaycan için tanımanın neden ve ne kadar önemli olduğu
uluslararası hukuk açısından tartışılabilir. Diğer ülkelerin Azerbaycan’ı tanıması
Azerbaycan’ın bağımsızlığının bir koşulu mudur? Ya da varlığını onaylayan bir
30 Nazim Cafersoy,” Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası,(haziran 1992 – haziran 1993)”, Bir Bağımsızlık
Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, ASAM yayınları 1991, Ankara, s 35 - 39 .
21
önkoşul mudur? Ülkelerin tanıması Azerbaycan için açıklayıcı bir işlem mi yoksa
bağımsızlığına ve ülke bütünlüğüne saygı duyulacağının beyanı mıdır?
Tanıma olmadan da Azerbaycan devleti bir devlet olarak bağımsızlığını ilan
edebilirdi. Var olan uluslararası hukuk kurallarına göre Azerbaycan’ın diğer devletler
tarafından bağımsızlığının tanınması sadece bir açıklayıcı işlemdir. Peki, bu
aşamadan sonra tanıma kavramının Azerbaycan için ne gibi etkileri olmaktadır?
Öncelikle tanıyan ve tanınan devlet arasında bir takım kurucu etkisi etkileri
doğurmasıdır. Örneğin tanıyan devlet Azerbaycan’ın kamu işlemlerine ve kamu
belgelerine bağlı olmak zorunda iken tanımayan bir devlet bunu yapmak zorunda
değildir. Tanımanın bunun dışında da birçok hukuksal etkileri bulunmaktadır.
Öncelikle andlaşmalar yapılması ve diplomatik ilişkiler kurulması, devletin iç hukuk
işlemlerine saygı gösterilmesi, devletin tanıyan devlet nezdinde dokunulmazlık
kazanması, yargı bağışıklığı, kamu işlemlerine ve belgelerine saygı gösterilmesi,
tanıyan ve tanınan devlet arasında uluslararası sorumlulukların ileri sürüle bilmesi
tanımanın hukuksal etkileridir.31
Bunun en yaygın olan bir diğer uygulaması ise diplomatik ilişkilerdir.
Azerbaycan’ı ilk tanıyan devlet Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmış ve ilk
diplomatik ilişkiler de Türkiye ile kurulmuştur.32 Bu etkileri göz önüne aldığımız
zaman tanımanın açıklayıcı nitelikli olmasına rağmen hukuksal etkilerinin de
olduğunu görmekteyiz. Bu nedenlerle de Azerbaycan Cumhuriyeti diğer ülkelerin
tanımasına büyük önem vermiştir.
31 Aynı yer, s. 341.
32 “Azerbaycan-Türkiye münasibetleri”, İkiterefli münasibetlere dair arayış, http://mfa.gov.az Azerbaycan-Turkiye/01.shtml,
30.03.2007.
22
Yeni kurulan devleti genelde diğer ülkelerin tanıması bazen uzun bir süre
almaktadır. Azerbaycan’ın bağımsızlığının ardından iki önemli komşu ülke olan
Rusya ve İran uzun bir süre bu bağımsızlığı tanıdığını açıklamamıştır. Bu iki ülke
tarafından Azerbaycan’ın bağımsızlığının tanınması büyük önem arz ediyordu.
Azerbaycan eski SSCB’den ayrılarak bağımsız olmuş ve SSCB’nin “devamı”
konumunda olan Rusya Federasyonundan endişe ediyordu.
Ekonomik ve siyasi bir yıkım yaşayan Rusya zayıf durumuna rağmen eski
toprakları olan diğer 14 cumhuriyetin kendi kontrolünden kopmasını kabullenmiyor,
özellikle enerji zengini Orta Asya ve güney Kafkasya’ya batılı devletlerin girmesini
kabullenmek istemiyordu. Azerbaycan’ın Rusya’dan tehdit algılamasının somut
örnekleri Karabağ savaşı sırasında görülmüştür. Savaş sırasında açıkça Ermenistan’a
destek veren Rusya Federasyonu bu desteği ile savağın Azerbaycan aleyhine
gelişmesinde en büyük etken olmuştur.
Azerbaycan Mutellibov yönetimi döneminde Rusya Federasyonu tarafından
tanınmıştır. İlk diplomatik temsilcilikler de 4 Nisan 1992 tarihinde karşılıklı olarak
sağlanmıştır. Tanımanın erken bir dönemde açıklanmasına rağmen ilk resmi
sözleşme ancak 1997 döneminde yapılmıştır. Bu tarihte (3 Temmuz 1997) Dostluk,
İşbirliği ve Ulusal Güvenlik ile ilgili iki taraflı sözleşme imzalanmıştır.33
Elçibey yönetiminin iktidara gelmesi ile Rusya Azerbaycan ilişkilerinde
yaşanan gerginlik ancak Haydar Aliyev’in iktidara gelmesi ile kademeli olarak
33 “Azerbaijan – Russia Relations”, http://www.mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Rusiya/01.shtml.
23
iyileşme göstermiştir ve sadece 8 Ekim 1993 yılında H. Aliyev Rusya’ya resmi
ziyarette bulunmuş ve savaş sonrasında ilk ziyaretlerden birini gerçekleştirmiştir.34
İran’ın Azerbaycan’ı tanıması Rusya Federasyonu’na göre çok daha geç
olmuştur. Mütellibov yönetiminin İran’ı “Güney Azerbaycan” konusunda “ikna
etmesine”35
rağmen
Elçibey
yönetiminde
ilişkiler
kötüleşmiştir.
“Birleşik
Azerbaycan” ve “başkent Tebriz” söylemleri İran yönetimini korkutmakta idi.
Nüfusunun yarıya yakını36 Azeri nüfustan oluşmaktadır. Kuzeyde bağımsız olan bir
Azerbaycan devleti Aras nehrinin güneyindeki milyonlarca kişinin İran rejimine ve
devletine bağlılığını etkileniştir. Güçlü bağımsız bir Azerbaycan bu nedenle de
İran’ın hiç istemeyeceği bir gelişmedir. Savaş yıllarında da bu nedenle de İran devleti
Ermenistan’ı destekleme konusunda Rusya ile aynı politikayı izlemiştir.37
Genel olarak bakıldığında ülkelerin tanınmasında bazı sınırlamalar da
getirilmiştir. Bu sınırlamaların ne olduğu ve Azerbaycan’ı ne kadar etkilediğini
incelemek gerekiyor. Öncelikle tanıma, halen var olan bir devletin içişlerine karışma
düzeyinde bir müdahaleyi oluşturmaması gerekir. Ayrıca yeni kurulan devletin hangi
yolla kurulduğu da önemlidir. Uluslararası hukuka aykırı bir yolla yapılmışsa,
kuvvete başvurarak kurulan bir devletin tanınması Uluslararası hukuka aykırı olan
bir yola destek verilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca bağımsızlığını ilan eden
devletin self-determinasyon hakkına sahip olup olmadığı da önemlidir.
34 http://mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Rusiya/01.shtml.
35 Cafersoy, a.g.e., s. 27.
36 Aynı yer, s. 27 – 28.
37 Nesib Nesibli, “Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan”, Bakü, Ay-Yıldız Yayınevi, 1997, s. 97-99.
24
Azerbaycan SSCB’den ayrılmış ve bağımsız olmuştur. Ağustos 1991
tarihinde SSCB’nin dağılması ile Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiştir. SSCB’den
ayrılırken bir bağımsızlık mücadelesi vermiştir ama bağımsızlığın kazanılmasında
SSCB’nin dağılmasının rolü daha büyük olmuştur. Bağımsızlığını kazanması
sırasında uluslararası hukuka aykırı bir fiili durum da söz konusu olmamıştır. Diğer
14 cumhuriyetin yaptığı gibi self determinasyon hakkını kullanarak bağımsızlığını
ilan eden Azerbaycan’ının tanınmasının uluslararası hukukta uygulanan bu
sınırlamalarla ilgisi bulunmamaktadır.
Tanıma iradesinin açıklanması da önemlidir. Azerbaycan’ın tanınmasında
ülkeler iki yolu seçmiştir. Açıkça tanıma yapan ülkeler bağımsızlığın ilk günlerinde
ağırlıklı olmuştur. Türkiye, Pakistan, Romanya gibi ülkeler sırası ile Azerbaycan’ın
bağımsızlığını tanımış ve bunu diğer bazı ülkeler takip etmiştir. Bundan başka bazı
ülkeler üstü kapalı tanıma iradesini beyan etmişlerdir. Bu tür tanıyan ülkeler tanıma
konusundaki iradesini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde işlem içine girmiştir. Bazı
ülkeler açıkça tanıma beyan etmemesine rağmen resmi temsilciler göndermiş ve
diplomatik ilişkiler kurmuştur. Bunun yanı sıra ortak üye olduğu bazı ülkeler
Azerbaycan’ı ilgilendiren oylamalarda Azerbaycan lehine oy vererek zımni olarak
Azerbaycan’ı tanımıştır. Örneğin, 2008 14 Mart tarihinde BM’nin 62. genel
kurulunda “Azerbaycan devlet bütünlüğü” ile ilgili yapılan oylamada birçok ülke
Azerbaycan’ı resmi olarak tanımamıştır.38
Ülkelerin Azerbaycan’ı tanımasının ne gibi hukuksal etkilerinin olduğuna
bakarsak; Azerbaycan’ı tanıyan devletler Azerbaycan ile ikili sözleşmeler yapmış ve
38 “BMT-De Azerbaycan’ın Lehine, Aleyhine Ses Veren, Biteref Kalan Ve Sesvermeye Katılmayan Bütün Ülkelerin Listesi”,
2008-03-17, http://mediaforum.az/ 20.03.2008.
25
diplomatik ilişkiler kurmuştur. Azerbaycan’ın kamu işlemleri ve belgeleri tanıyan
devletler tarafından geçerli kabul edilmeye başlamıştır. Azerbaycan’ın yargı
organlarının
kararları
kimi
koşullara
bağlı
olarak
öbür
ülkelerde
de
uygulanabilmektedir. Azerbaycan’ı tanıyan devletler nezdinde dokunulmazlık ve
yargı bağımsızlığından da yararlanmaktadır.
D. Ardıllık (Halefiyet) ve Azerbaycan
1. SSCB’nin Dağılması Sürecinde Ardıllık Sorunu
a. Ardıllık İle İlgili Uluslararası Düzenlemeler
1978 Viyana Devletlerin Antlaşmalara Ardıl Olma ve 1983 Viyana
Devletlerin Devlet Borçlarına, Arşivlerine ve Mallarına Ardıl Olma Sözleşmeleri
ardıllık (halefiyet) ile ilgili yapılan en önemli uluslararası düzenlemelerdir. Birleşmiş
Milletler, uluslararası hukukun bu alandaki yetersizliğinden dolayı Uluslararası
Hukuk Komisyonu’ndan bu alanda düzenleme yapmasını istemiştir. Devlet
halefiyetini inceleyen iki sözleşme, mevcut uluslararası hukuk kurallarından daha
çok teamül hukukundan yararlanmıştır. Yapılan iki sözleşmeyi oluşturan maddeler
de buna göre hazırlanmıştır.39
Taslakların yapıldığı zamanların şartları dikkate alınarak her iki sözleşmede
de özellikle ve daha yoğun bir biçimde sömürgelerin tasfiyesi sonucu ortaya çıkan
devlet halefiyeti üzerine yoğunlaşılmıştır.
SSCB’nin dağıldığı dönemde, halefiyet sorunlarına ortak bir yaklaşım
getirmek amacıyla yazılmış olan 1978 Viyana Devletlerin Antlaşmalara Ardıl Olma
Sözleşmesi ve 1983 Viyana Devletlerin Devlet Borçları, Arşivleri ve Mallarına Ardıl
39 Hüseynov, F. “SSCB Dağıldıktan sonra Halefiyet Sorunları”, Avrasya Etüdler Dergisi, Sonbahar- Kış 2003, s. 126- 140.
26
Olma Sözleşmesi henüz yürürlüğe girmemişti. Bu noktada, ilk bakışta, SSCB’nin
ardıllarını büyük sorunlar bekliyor gibi görünmekteydi. Yerleşmiş bir yapılagelişin
bulunmadığı ve yazılı kuralların da henüz yürürlüğe girmediği böyle bir ortamda
SSCB’nin ardılları için sorunlar ancak uzlaşma ile çözülebilir görünmekteydi. Ancak
müzakere ve uzlaşma ile malların akıbetini çözseler dahi, yeni bağımsız
cumhuriyetlerin herhangi bir borç ödeyecek hali yoktu. Dahası Baltık cumhuriyetleri
kendilerini hemen, halef olma çemberinin dışına atmıştı. Baltık Cumhuriyetleri’nin
bu tutumu, üçüncü devletler bakımından da tehdit oluşturuyordu. Yaranacak olan
karmaşa ortamı özellikle SSCB’nin borçları açısından ve daha önce yapılan
andlaşmalar açısından bu endişeyi yaratmakta idi. Diğer yandan Rusya
Federasyonu’nun Sovyet mirasının tamamına sahip çıkmak için ilan ettiği “devam
eden devlet” statüsü dünya kamuoyunda hemen kabul görmüşse de Ukrayna,
Gürcistan ve Özbekistan tarafından pek çok haklı nedenle tepkiyle karşılanmıştır.
Dünyanın bu jeopolitik açıdan her zaman önemli ve devletlerarası politikaları yüksek
oranda etkileyen coğrafyası 1991 yılını pek çok soru işareti ile kapatmış ve 1992’yi
de sorunlarla boğuşarak açmıştır.
Devlet malları açısından değerlendirildiğinde Sosyalist bir ekonomiye sahip
olan SSCB’de istisnalar hariç ekonomi tamamen devlet kontrolünde idi. Dolayısı ile
bütün mallar da devletin mal varlığında idi. Küçük istisnalar da Yabancı devletlere
ait olan gayrimenkuller ve diğer küçük istisnalardı. 1983 düzenlemesine göre halef
devletin mal varlığı sonraki devlete hiçbir bedel ödemeksizin geçmektedir.40 Burada
yabancıların mal varlığı da ardıllık göstermektedir. Kazanılmış haklar ve
40 Dawisha, K and Parrott, B., “Russia and the New states of Eurasia: The Politics Upheaval”, Cambridge: Cambridge
University Pres, 1994, s. 35 – 40.
27
yabancıların mülkiyet hakları bakımından ardıllık ayrıca incelenmesi gereken bir
hukuk öğesidir.
Uluslararası hukukta ardıl olma konusunda kazanılmış haklar ilkesi önceki
devletin yasalarına uygun olarak özel hukuk kişilerince kazanılmış olan hakların
sonraki devlette aynen süregelmesini belirtmektedir. SSCB’nin ortaya çıkışına
kadarki olan süreçte bu işlem tartışmasız olarak kabul edilmiş ve çeşitli mahkeme
kararları ile geçerli kabul edilmiştir.41
Yabancıların mal varlıklarının ardıl olması ise genelde yabancı kişinin
vatandaşı olduğu devletin onu diplomatik korumasına alarak haklarını araması
biçiminde olmaktadır.42
SSCB’nin malvarlığının paylaşılmasında yaşanan en büyük sorunlar askeri
malvarlığının paylaşılması oldu. Ekonomik olarak malvarlığının paylaşılması
konusunda Rusya ile diğer devletler sözleşmelerle düzenlemeler yaparken askeri
malvarlığı konusunda sorunlar çıkmıştır.
1983 Sözleşmesi genelde sonraki devlete daha fazla üstünlük sağlayan bir
düzenleme olmuştur. Düzenlemeye göre varlığını devam ettiren devlet daha önceki
devletin üçüncü ülkedeki malvarlığına da sahip olmaktadır. Ama parçalanmış diğer
ülkeler söz konusu olduğu zaman bu malların diğer ülkeler ile sözleşmeler ile
paylaşılması öngörülmektedir.43
Devletlerin ardıllığı konusunda devlet borçlarının ardıllığı konusunda da
önemli düzenlemeler yapılmıştır. Borçların ardıl olma konusunda olağan olarak
41 Pazarcı, a.g.e., s. 363 –364.
42 Aynı yer, s. 365.
43 Dawisha, K and Parrott, a.g.e., s. 38 – 39.
28
sonraki devletin önceki devletin borçlarından sorumlu tutulması öngörülmektedir.
1983 Düzenlemesine göre devletlerin borçlar konusunda ardıl olması sözleşmelerle
düzenlenmesi öngörülmektedir.
Tanım olarak “Bir ülke toprağı üzerinde egemenliğin bir güçten diğerine
geçmesi” olan halefiyetin kavram olarak devletler hukuku literatürüne girişi biraz
gecikmeli olsa da aslında insanların devlet niteliği taşıyan siyasal topluluklar
kurmaya başladıkları zamanlar kadar eskidir.
1900’lü yılların hemen başında sömürge imparatorluklarının çözülmeye
başlaması, büyük ve o zaman içinden çıkılmaz gibi görünen birtakım sorunları da
beraberinde getirmiştir. Yeni ortaya çıkan bu devletlerin sorumlulukları ne olacaktır?
Bunlara hangi haklar ne derecede tanınacaktır? O güne kadar cevapları hiç
düşünülmemiş bu sorular II. Dünya Savaşı ile daha da artmıştır. Söz konusu olan
sadece sömürgelikten yeni kurulan bağımsız devletler değildi. Batılı devletlerin
kendi içinde de parçalanmalar veya birleşmeler olmaktaydı. Avrupa’nın yanı sıra
diğer bölgelerde de sıklıkla da bir ülke toprağının iki ülke arasında el değiştirmesi
görülmekteydi.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Dünya, Soğuk Savaş döneminde girmiştir.
NATO ve Varşova Paktı olarak ayrıldığında da, bu kez de devletler ittifaklar çatısı
altında bir araya gelmişlerdir. SSCB dağılması ile birlikte ayrılmalar dünya
gündemine oturmuştur.
Devletler hukukunda halefiyet neden önemlidir? Halef - selef durumu, belki
de bu ikisi için olduğundan daha çok, üçüncü devletler için önemlidir. Selefin
antlaşmalarının akıbeti ne olacaktır? Seleften alacaklı bir devlet, eğer selef tamamen
ortadan kalkmışsa, bu alacağını alabilecek midir? Halefiyet konusunun inceleme
29
alanına giren antlaşmalar, borçlar, mallar, arşivler, iç örgütlenme ve gerçek kişilerin
hakları gibi başlıklardan özellikle ilk ikisi, üçüncü devletleri birebir ilgilendirdiği için
daha da önem arz etmektedir. Bu ve benzeri sorulara cevap aramak için Halefiyet
rejimini düzenleyen kurallar bütününe olan ihtiyaç kaçınılmazdır.44
Devletlerin ardıl olması bir ülke üzerinde sonraki devletin önceki devletin
yerini almasıdır. Ardıllığın söz konusu olduğu üç durum vardır:
-
İki farklı devletten biri bir toprak parçasını diğer devlete
devretmektedir.
-
Bir devlet parçalanmakta ve bunun yerini birçok devlet yer
almaktadır.
-
Daha önce ayrı olan iki devletin daha sonra bir araya gelerek bir
devlet oluşturmasıdır.45
Bu üç durumdan ikincisi SSCB ve Azerbaycan’ı ilgilendirmektedir. SSCB
parçalanmış ve bunun yerinde çeşitli devletler yaranmıştır. Bu devletlerin SSCB’nin
ne oranda halefi olduğu ile ilgili farklı uygulamalar vardır. Ardıllık olayında çeşitli
dönemlerde farklı uygulamalar olmuştur. Örneğin sömürgeler döneminde yeni
kurulan devletlerin sömürge döneminde yapılan herhangi bir sözleşme ve
yükümlülüğü kabul etmemeyi benimsemişlerdir. Sömürgeden kurtulan devletlerin
baskısı ile 1978 tarihinde Antlaşmalara Halefiyet konusunda bir andlaşma
imzalanmıştır. Bu andlaşma ile “Bağımsızlığı Yeni Kazanan Devlet” tanımı ortaya
konmuştur. Bu düzenleme ile “Yeni kurulan bir devlet önceki devletin
44 Pazarcı, a.g.e., s.362.
45 Aynı yer, s. 363.
30
andlaşmalarının istediği ile bağlanır, istediği ile bağlanmaz”. Bu devletler genelde
her şeyi yeniden oluşturmayı tercih etmişlerdir. Devletlerin lehine olabilecek ve
onlara daha önce tanınmış olan haklardan da vazgeçilmemiştir.46 Sözleşmenin 16.
maddesindeki bu düzenleme sömürge ülkelerinin lehine yapılan bir düznlemedir.47
Sömürgelerden kurtulma sonucu değil de bir devletin parçalanması sonucu
durumunda uygulanan klasik yönteme göre önceki “devletin andlaşmaları sonraki
devleti bağlar” ilkesidir.
b. SSCB’nin Dağılması ve Alma Ata Bildirisi
1991 yılı dünya tarihi açısından önemli bir dönüm noktalarından biri
sayılmaktadır. İki kutuplu dünyanın yıkılması, soğuk savaşın sona ermesi, SSCB’nin
dağılması gibi olaylar bu tarihin neden önemli olduğunu açıklamaktadır. SSCB’nin
çöküşü, Avrasya'nın merkezinde jeopolitik bir boşluk yarattı. Yakın çağın bu güçlü
devletinin içine düştüğü durum Batı Avrupa ve Uzak Asya uçları arasında kalan
bölgede yeni sıkıntıları ve belirsizlikleri de beraberinde getirdi. Bu çöküşü yeni
kurulan devletler izledi. SSCB’yi oluşturan 15 cumhuriyetin bağımsızlığının yanı
sıra bazı özerk cumhuriyetler ve bölgeler de bağımsızlık talep etmeye başladılar.
Sovyetler Birliği’nin çöküşünün sonrasında önemli olaylardan biri de ardıllık
(halefiyet) olayı olmuştur. SSCB’nin yaptığı sözleşmeler ve borçlanmalardan
devletin malvarlığının paylaşılmasına kadar geniş bir alanda ardıllık olayı büyük
önem arz etmekte idi.
46 “Vienna Convention on Succession of States in Respect of Treaties- 1978”, http://untreaty.un.org. 08.09.2007.
47 Pazarcı, a.g.e., s. 354.
31
SSCB’nin dağılması ile Rusya Federasyonu’nun “devam eden devlet” olduğu
ve Sovyetlerin yaptığı bütün andlaşmalara bağlı olduğu, yeni kurulan diğer
devletlerin SSCB’nin ardılı olduğu ileri sürülmüştür. Azerbaycan ve diğer yeni
bağımsızlığını alan cumhuriyetler SSCB’nin borçlarına karışmamakta, sadece kendi
ülke sınırları içinde yerleşen devlet mallarını devralmaktadır.
Bu düzenleme esasında Rusya Federasyonu BM Güvenlik Konseyindeki
sürekli
üye
statüsünü
devam
ettirmektedir.48
Parçalanma
sonrasında
da
bağımsızlığını en son ilan eden devlet olmuştur.49 Devam eden devlet olma iddiasını
da buna dayandırmaktadır. Diğer kurulan ülkeler gibi Azerbaycan da kendi
anayasasına aykırı olmadığı sürece daha önce yapılan andlaşmalara bağlı
kalacaklarını kabul etmişlerdir.50
SSCB’yi oluşturan sosyalist cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilan etmesinin
ardından, 8 Aralık 1991’de Minsk’te toplanan Rusya Federasyonu, Ukrayna ve
Belarus devlet başkanları Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurdular. Daha sonra 2122 Aralık 1991’de Alma - Ata toplantısında bu topluluğa diğer cumhuriyetler de
dâhil oldular.51
Rusya Federasyonunu kendisini SSCB’nin devam eden devleti olarak ilan
etmesi ile çok önemli üstünlükler edinmiştir. SSCB’nin malvarlığının, özellikle
askeri varlığının önemli bir bölümünü Rusya Federasyonu almıştır.
48 Osman Metin Öztürk,” Rusya Federasyonu Askeri Doktrini”, Asam Yayınları, 2001, s. 16.
49 Ronald Grigor Suny, “The Revenge of the Past: Nationalism, Revolution, and the Collapse of the Soviet Union”, Stanford
University Press, 1993, s.134 –138.
50 Huseynov.F, a.g.e.,a.126-140..
51 Heenan, P and Lamontagne, M., “The Russia&Commonwealth of Independent States”, New York, 2001, s.15.
32
Genel olarak sıralarsak; BM Güvenlik Konseyi’ne sürekli üyelik ve buna
bağlı olarak veto hakkı52; nükleer silahlar ve bilimsel- teknolojik devrimin ürünü
olan bu teknolojiyi kitlesel üretime dönüştüremese de uzay teknolojisi; güçlü bir
devlet yapısı- geleneği; kalifiye insan kaynağı… Rusya Federasyonu’nun edindiği
miras sadece bununla da sınırlı değildir. Daha da genişletirsek üçüncü ülkelerdeki
SSCB’ye ait malvarlığının yanı sıra savunma sanayisinin, donanmanın, ordunun
önemli bölümü Rusya’ya miras olarak kalmıştır.53
SSCB’nin dağılmasının ardından kısa bir süre içinde önemli yaşanan en
önemli gelişme Bağımsız Devletler Topluluğunun kurulması oldu. Rusya, Belarus ve
Ukrayna’nın girişimi ile Minsk’te toplanan liderler SSCB’yi 1922 anlaşmasına
dayanarak feshettiğini ve BDT’yi kurduğunu açıklamıştır.54
Bu oluşum ardıllık konusunu yakından ilgilendirmektedir. BDT’nin kuruluş
belgelerinde şöyle bir hüküm yer almaktadır; “Topluluğa katılan devletler, eski
SSCB’nin taraf olduğu antlaşmalardan doğan devletlerarası yükümlülüklerin yerine
getirilmesini garanti etmektedir.”55
Tabii ki sadece bu hükme dayanarak SSCB'nin devletlerarası hak ve
yükümlülükleri ile ilgili tüm konuların çözüme kavuştuğunu düşünmek yanlış
olurdu. Fakat bir başlangıç olarak çok önemli bir adım olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir. Viyana sözleşmesinin o dönem itibaren yürürlüğe girmemiş olması
nedeniyle düzenlemelerin devletlerarasındaki sözleşmelerle yapıldığı görülmüştür.
52 Aynı yer, s. 20.
53 Kemal Başlar, “The Commonwealth Of Independent States: Deca Yed Wıthın A Decade”, http://acikarsiv.ankara.edu.tr.
27.05.2007.
54 Heenan, P and Lamontagne, a.g.e., s.15.
55 Aynı yer, s.16–17.
33
Azerbaycan, Ermenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Moldova,
Tacikistan, Türkmenistan devletler hukuku sahnesine yeni katılmıştır. 1991 yılı
sonunda
Baltık
Cumhuriyetleri
ve
Gürcistan
hariç,
Sovyetler
Birliği’nin
dağılmasından sonra ortaya çıkan bu Cumhuriyetler, Alma-Ata Bildirisi’yle BDT’nin
üyesi olmuşlardı. Yeni ortaya çıkan bu Cumhuriyetlerin tümünün, halefiyetle ilgili
sorunları Alma-Ata Bildirisi ile kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu bünyesinde
değerlendirilmiş ve söz konusu sorunlar burada topyekûn çözümlenmeye
çalışılmıştır.
Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya Federasyonu Minsk’te toplanarak, Bağımsız
Devletler
Topluluğu’nun
yaratılmasına
destek
kararı
vermişler,
sonra
da
bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu devletlerin dışında kalan Ermenistan,
Kırgızistan,
Özbekistan,
Azerbaycan,
Moldova,
Kazakistan,
Tacikistan
ve
Türkmenistan da Alma-Ata'da aldıkları kararla BDT’ye katılmışlardır.56
Bu yeni topluluk, ne bir devlet ne de bir süper devlet niteliği taşıyacaktı.
Sadece bağımsız devletlerden oluşmuş devletlerarası bir örgüt olup hükümetler arası
koordinasyon ve ortak çalışma alanı niteliğindeydi. “Devlet Başkanları Konseyi” ve
“Hükümet Başkanları Konseyi” adlı iki organı bulunmaktadır. Konsey tarafından
bağlayıcı kararlar alındığı ölçüde, Topluluğun devletlerarası süje olup olmadığı
saptanabilecektir. BDT, devletlerarası güvenin ve barışın korunması için eşgüdüm
halinde hareket etmeye ve bir gümrük birliği oluşturmaya karar vermiştir.57
SSCB’nin dağılması ile İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetlerin işgali ve ilhakı
sonucu SSCB’ye katılan Letonya, Litvanya ve Estonya’dan oluşan Baltık
Cumhuriyetleri SSCB’nin yaptığı antlaşmalarla bağlı olmadıklarını bildirmiştir.
56 “Alma – Ata Zirvesi”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Alma_Ata_Zirvesi, 20.08. 2007.
57 Heenan, P and Lamontagne, a.g.e., s. 15.
34
Buna karşılık, diğer devletler çeşitli bildirimlerle SSCB’nin yaptığı antlaşmalarla,
ilke olarak, bağlı olduklarını kabul etmiştir.
Rusya Federasyonu, Aralık 1991’de Belarus ve Ukrayna ile Minsk’te
oluşturduğu Bağımsız Devletler Topluluğu Antlaşması ve 1992’nin başında AlmaAta Antlaşması’na dayanarak Rusya Federasyonu’nun SSCB’nin “devam eden
devleti” olduğunu ve öteki yeni devletlerin ise SSCB’nin ardılı olduğunu ileri
sürmüştür.58 Rusya Federasyonu bu iddiasını anılan antlaşmaların özellikle Rusya
Federasyonu’nun BM Güvenlik Konseyi’nde SSCB’nin sürekli üyelik statüsünün
sürdürmesini kabul etmelerine ve bunun üçüncü devletlerce de kabulüne
dayandırmaktadır. Rusya bu savını, ayrıca, SSCB’nin devletler hukukunda ilk ortaya
çıkışında Rusya’nın bu devletin çekirdeğini oluşturması ve SSCB’nin parçalanması
sırasında da bağımsızlığını en son kazanan devlet olmasına dayandırmaktadır. Rusya,
söz konusu “devam eden devlet” ve “halef devlet” ayrımı sonucu, SSCB’nin bütün
antlaşmalarının özel bir işleme gerek kalmadan Rusya Federasyonu’na bağlandığını,
buna karşılık, öteki devletlerin kendi anayasalarına uygun olarak SSCB’ce yapılan
antlaşmalarla bağlanacağını belirtmiştir.
Üçüncü devletler, genel olarak, SSCB’den ayrılan sonraki devletlerin önceki
devletlerin antlaşmalarına ilke olarak halef olmasını kabul etmekle birlikte, her bir
sonraki devletin kendi anayasası ile önceki anlaşmaların çelişki göstermemesi
konusunda taktir hakkını kullanabileceği görüşünü benimsemiştir. Özellikle Batılı
devletler sonraki devletler ile ikili antlaşmaları tarayarak bunlardan sürdürülmesi iki
tarafça da uygun görülenlerin teyit edilmesini kabul etmektedir. Uygulamada anılan
bu devletler bakımından tek bir halefiyet rejiminin kabul edilmediği, devletine ve
58 Hüseynov, F. a.g.e., s. 126- 140.
35
antlaşmasına bağlı olarak bir çözüm arandığı gözlenmektedir. Bunun belki de tek
kural dışılığı, sınır antlaşmaları ve ülkesel statüye ilişkin antlaşmaların sonraki
devletleri bağladığı yapılageliş ilkesine dayanarak, bu nitelikteki antlaşmaların her
haliyle yürürlükte kaldığı görüşünün özellikle eski SSCB’ye komşu devletlerce ileri
sürülmesidir.
SSCB sonrasındaki andlaşmalarda ardıllık sorunu Türkiye’yi de yakından
ilgilendirmektedir. Hem doğu sınırları hem de Karadeniz’de edinmiş olduğu hakların
devamı açısından yakından ilgilendiren bir durum söz konusu olmuştur.
Andlaşmaların üçüncü ülkeler açısından ardıllığı sorununun çözümü ile 1921
Moskova ve 1921 Kars Antlaşmaları ile saptanan Gürcistan, Ermenistan ve
Azerbaycan ile doğudaki sınırlarının bu olaylardan hiçbir şekilde etkilenmeyeceğini
her vesileyle bildirmektedir.59 Yine, Türkiye Cumhuriyeti için SSCB ile yapılmış
bulunan Karadeniz’deki karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge
sınırlandırmalarını düzenleyen antlaşmalar yürürlükte bulunmakta ve sonraki
devletleri bağlamaktadır. Karadeniz’e komşu olan Rusya, Ukrayna ve Gürcistan’la
Türkiye yeniden bir andlaşma yaparak edinilmiş hakların yeniden tespitinin
yapılması için uğraşmak zorunda kalmamıştır.
SSCB'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan halefiyet konularının bazı temel
özellikler arz ettiğini söyleyebiliriz. Nükleer silahlar gibi çok önemli mallara
halefiyet konularının uygulanan devletler hukukunda düzenlenmemiş olması, eski
SSCB Cumhuriyetleri için bazı sorunlar doğurmuş ve çok zor yürütülen görüşmeler
sürecinin uygulanmasını gerektirmiştir. Nükleer silaha sahip olan Kazakistan,
Ukrayna ve Beyaz Rusya sahip oldukları bu olanaktan vazgeçmeleri mukabilinde
59 İsmayıl MUSA, “Azerbaycan ve Rus Kaynaklarına göre 1921 Moskova - Kars Antlaşmaları ve Kuzey Azerbaycan'ın
Toprak Bütünlüğü Meseleleri”, Türk Tarih Kurumu Belleteni, Belleten Cilt: LXVI, Sayı: 246, Ağustos 2002, s. 77 – 90.
36
Rusya Federasyonu’nun yanı sıra Batılılarla, özellikle ABD ile pazarlıklar
yapmıştır.60 ABD’nin ve diğer Batı devletlerinin bu konudaki hassasiyetinin en
önemli nedenlerinden biri nükleer silahların bu ülkelerde yeterince korunamaması
korkusu olmuştur. Artmakta olan terörizm tehdidine kitle imha silahları da
eklendiğinde batılıların ne kadar haklı olduğu görülmektedir.
Diğer önemli husus ise devlet malları, borçları ve arşivleri konusunda mevcut
olan bilgilerin Sovyetler Birliği içinde çeşitli ideolojik gerekçelerle gizli tutulması
yeni bağımsız devletler bakımından önemli bilgi eksikliğine neden olmuştur. SSCB
döneminde devletin sahip olduğu tüm bilgiler daha sonra tümüyle Rusya’ya
geçmiştir.
Bir diğer önemli nokta Rusya’ya tanınan “devam eden devlet” statüsü
olmuştur ki, bu sayede Rusya’nın daha önce de belirttiğimiz bir çok üstünlük elde
ettiği görülmüştür.
SSCB dağıldıktan sonra tüm halefiyet konulan BDT çerçevesinde
düzenlenmiş, dolayısıyla BDT Sovyetler Birliği'nin dağılması ile ilgili ortaya çıkan
sorunların görüşüldüğü temel forum işlevini de yerine getirmiştir. SSCB’nin
dağılmasından sonra ardından oldukça yüklü bir borç da bırakmıştı. Ortaya çıkan
borç miktarının oldukça büyük olması ve yeni kurulan cumhuriyetlerin hiç birinin bu
borçtan bir hissesini bile ödeyecek gücünün olmaması görülmekte idi. Bu nedenle de
ilk olarak Baltik Cumhuriyetleri kendilerinin SSCB’nin halefi olmadığını açıklamış
60 Osman Metin Öztürk, a.g.e., s.12.
37
bu durum da üçüncü ülkeler tarafından genel kabul görmüştür. Bu genel kabulün en
önemli nedeni de bu cumhuriyetlerin SSCB’ye katılış biçimidir.61
2. Azerbaycan’ın Durumu
Azerbaycan, Alma-Ata Bildirisi ile Sovyetler Birliği’nin akdetmiş olduğu
antlaşmalara taraf olmayı kabul etmiştir. Bu bakımdan, Alma - Ata Bildirisi’nde,
1978 Viyana Devletlerin Antlaşmalara Ardıl Olma Sözleşmesi ile bu tip halefiyet
olaylarında dikkate alan düzenlemeler bakımından paralellikler görülmektedir.
Azerbaycan selef devletin yapmış olduğu antlaşmalarla bağlı olacak, devlet borçları
hakkındaki sorunlarını ise Rusya Federasyonu Merkez Bankası aracılığıyla
yürüteceklerdir. Azerbaycan devlet başkanı Ayaz Mütellibov, devletlerarasında
güvenlik, barış, çevre gibi konularda eşgüdüm sağlanması ve geliştirilmesi amacıyla
oluşturulmuş topluluğa üyelik için imza atmıştır.62 Fakat imzalanan bu anlaşma
Azerbaycan Parlamentosu tarafından reddedilmiştir
BDT’nin kurulmasının yeni kurulan cumhuriyetler açısından en büyük önemi
ardıllık sorununun çözümü için bir tartışma ve çözüm bulma ortamı olması olmuştur.
Bir platform görevi yapan BDT ilk kurulduğu dönemlerde diğer bağımsız devletlerin
toplumlarında kuşku ile karşılanmıştır. BDT’nin kurulması ile, adeta SSCB yeniden
geri gelmektedir havas yaratılmıştı. Azerbaycan toplumunda da BDT’ye üye olan
cumhuriyetlerin uzun vadede yeniden bağımsızlığını kaybedeceği korkusu hakim idi.
Dış politikasını tamamen batı ve Türkiye ile ilişkiler üzerine kuran Elçibey yönetimi
61 Aynı yer, s.13.
62 “Rusya, Ermenistan Aracılığı ile Azerbaycan’a Baskı Yapma Çabasında”, Yakup Memmedov’la Mülakat, Halk Gezeti, 27
Mart 1992.
38
için tekrar Rusya yanlısı veya onun kontrolünde bir dış politika düşünülmemekte idi.
Bu nedenle de Azerbaycan Elçibey iktidarı döneminde BDT ile ilişkilerini
kötüleşmiştir.63
Elçibey iktidarında BDT’ye üyelikle ilgili olarak 7 Ekim 1992’de Azerbaycan
Parlamentosu’ndan ret kararı çıkmış, Rus ordusunun Azerbaycan’dan çıkarılması
istenmiştir. Elçibey döneminin en önemli hedefi, Rusya ile iki eşit ülke olarak ilişki
kurmaktı ve Rusya’ya verilecek hiçbir tavize yanaşılmıyordu. Gerginleşen ilişkiler
dolaylı olarak savaş içinde olunan Ermenistan lehine sonuçlar doğurmakta idi.
Rusya’dan askeri anlamda destek alan Ermenistan Karabağ’da üstünlüğü eline
almağa başlamıştı. Bu gibi olumsuz gelişmelere rağmen Rusya Azerbaycan ile
diplomatik ilişkileri dengede tutmağa çalışmakta idi. 1992 yılında ilk kez Rusya
Dışişleri Bakanı Kozirev Azerbaycan’ı ziyaret etmiş ve Rusya, Azerbaycan’ı resmen
tanıyan 108. ülke olmuştur.64
Ardıllık sorunu ve devletin malları ve borçlarının paylaşılması sorununun
çözümü ile birlikte Azerbaycan kendi sınırları içinde bulunan halefi olduğu devlete
ait bütün malları selef olarak benimsemiştir. Askeri anlamda Azerbaycan diğer güney
Kafkasya cumhuriyetleri ile aynı miktarda silah sahibi olmuştur. İlk bakışta
görüldüğü zaman adil olan bu bölüşüm Azerbaycan’ın nüfusu ve arazisi göz önüne
alındığı zaman bu ülkenin aleyhine bir düzenleme olmuştur.65 Hazar Denizindeki
donanmanın paylaşılmasında Rusya’dan sonra ikinci en büyük filo Azerbaycan’a
verilmiştir. Kazakistan ve Türkmenistan Hazar filosundan kendilerine düşen %25'lik
payı istemeyerek, Rusya lehine feragat etti ve filo Azerbaycan ile Rusya arasında
63 Cafersoy, a.g.e., s. 47 – 51.
64 “Azerbaycan-Rusya İlişkileri”, http://azerbaycan.ihh.org.tr/uluslararasi/azerbaycan.
65 Cafersoy, a.g.e., s. 49.
39
paylaşıldı. 1992'de Rusya ve Azerbaycan arasında imzalanan protokole göre Hazar
filosunun %30'una Azerbaycan, %70'lik kısmı ise Rusya sahip oldu.66
66 “Hazar Bölgesi'nde Rekabetin Yeni Boyutu”: Silahlanma Yarışı, http://www.turksam.org/tr/yazdir21.html, 02.04.2008.
40
III.
BÖLÜM:
BM ÇERÇEVESİNDE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU
A. Dağlık Karabağ’ın Kısa Tarihçesi Ve Sorunun Kökleri
1. SSCB Öncesi ve Sonrası Döneme Kısa Bakış
Azerbaycan bağımsızlığını kazanmadığı dönemlerde yaşadığı en önemli
dorun olan ve etkileri günümüze kadar devam etmekte olan Dağlık Karabağ sorunun
ortaya çıkışı, uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi ve Birleşmiş Milletlerin
bu konudaki etkisinin incelendiği bu bölümde öncelikle Dağlık Karabağ Sorununa
değinilmesi gerekmektedir.
SSCB’nin kurulmasından önce 1905, 1918 – 20 tarihleri arasında bölgede iki
halk arasında kanlı savaşlar yaşanmış ve bu büyük göçlere ve demografik değişime
neden olmuştur.67
Dağlık Karabağ sorunu SSCB döneminde bölgeye özerklik verilerek adeta
“rafa kaldırılmıştır”. 1923 tarihinde bölgeye özerk bölge statüsü verilmesi ile sorun
çözümlenmiş gibi gözükmekte olsa da SSCB döneminde dahi bölgeye yönelik
Ermenistan’ın toprak talepleri olmuştur.68 Fakat SSCB yönetimi tarafından talepler
birliğin içinde bütünlüğü ve milli dengeleri bozabileceği düşüncesiyle geri
çevrilmiştir. Sovyetler Birliği’nin bölge üzerindeki etkilerinin azalması ve devletin
kudretinin azalması ile 80’lerin sonundan itibaren Ermeniler tarafından bölgeye
yönelik talepler de yeniden gündeme gelmiştir. 1991 yılında bölgede Azerbaycan ve
67 “Conflict between Armenia and Azerbaijan, Facts and developments”, Armenian aggression against Azerbaijan,
http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/history.shtml, 21. 10.2007.
68 Aynı yer.
41
Ermenistan’ın bağımsız olması ile taraflar arasındaki uyuşmazlık silahlı çatışmaya
dönüşmüştür.69
Bağımsızlığın kazanıldığı 1991 tarihinden itibaren de Ermenistan’ın giriştiği
silahlı eylemler nedeniyle herhangi bir tepki gösterilmemiştir. Barışı ve insan
haklarını koruma görevini üslenmiş uluslararası kuruluşlarının Ermenistan’a yaptırım
uygulama ve müdahale etme konusunda isteksiz davranması bölgede uzun süren
çatışmaları ve istikrarsızlığı doğurmuştur.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Ermenistan’a karşı aldığı kararlara
rağmen Ermenistan’ın Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 ilçeni işgal altında tutmakta
ısrar etmesi70 ise sorunun barışçıl yollardan çözümünü zorlaştırmakla birlikte bölgeyi
terk etmek zorunda kalan yüz binlerce Azeri’nin insani açıdan durumunu daha da
zorlaştırmaktadır.
24 Ekim 1813 yılında Gülistan’da, Şubat 1828’de Türkmençay’da İran’la
Rusya arasında imzalanan barış anlaşmaları ile Güney Kafkasya bölgesi tamamen
Rusya kontrolüne geçmiştir.71 İran’ın Rusya karşısında savaşlardan yenik ayılması
ile Rusya bölgede Hıristiyan nüfusun artırılması politikasına hız vermiştir. bu
politika
kapsamında
Ermenilerin
bu
arazilere
göç
ettirilmesi
sonucunda
Azerbaycan’ın özellikle de Karabağ nüfusunun etnik yapısı önemli ölçüde
değişikliklere uğramıştır. Zira 1832- 1833 yılları verilerine göre Karabağ nüfusunun
% 65’ni Azeri Türkleri, % 35’ni ise Ermeniler oluşturmasına karşın daha sonra bu
oranlar 1886 yıllında % 42 ve % 58, 1897 yılında ise % 46 ve % 53 arasında
değişmiştir181. Daha sonra 1822 yılında Rusya tarafından Karabağ Hanlığı iptal
69 Carol Migdalovitz, “Armenia-Azerbaijan Conflict”, http://www.fas.org/man/crs/92-109.htm, 06.12.2007 .
70 Azerbaijan, “Azerbaijan Human Rights Practices, 1993 January 31, U.S. Department Of State, http://dosfan.lib.uic.edu/
ERC/democracy/1993, 20.03.2007.
71 Ziya Bünyadov, “Azerbaycan Tarihi”, Azerneşr, Bakü 1994 s. 531.
42
edilmiş ve 1840 yılına kadar resmen Karabağ Eyaleti olarak kalmıştır. 1840 yılında
Karabağ toprakları Rusya tarafından kazalara bölünmüş ve Kaspi Vilayetine
bağlanmıştır.72
Nüfusunun çoğunluğu Ermenilerden oluşan Karabağ Yaylası 7 Temmuz 1923
yılında özerklik almış ve Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti veya Azerbaycan’ın
sınırları içerisinde Dağlık Karabağ olarak bilinmiştir.73 Azerbaycan Merkezi
Komitesi Dağlık Karabağ’ın Özerk Vilayet olmasını karara bağlamıştır. Nüfusunun
tamamı Azeri olan Şuşa şehri merkez olmakla 1923 yılında Dağlık Karabağ Özerk
Vilayetinin kurulduğu resmen ilan edilmiştir. Sonraları vilayetin başkenti Şuşa’dan
Hankenti’ne alınmıştır. Bundan sonra ise Hankenti’nin ismi Stepanakert olarak
değiştirilmiştir. 5 Temmuz 1921’de Komünist Partisi Kafkasya Bürosunun genel
kurul toplantısında Azerbaycan’ın egemenliğindeki Dağlık Karabağ’a özerk bölge
statüsü verilmiştir. Bu karar gereğince Dağlık Karabağ yine Azerbaycan’ın toprağı
içerisinde Azerbaycan’a bağlı özerk bölge olarak kalacaktı.74
1987 Ağustos ayında Ermeniler daha da ileri giderek Karabağ’da nüfus
çoğunluğunun
Ermenilerden
oluştuğunu
söyleyerek
bu
bölgenin
Sovyet
Ermenistan’ına bağlanması için Moskova’ya başvuruda bulunmuşturlar. 1988 Şubat
ayında Karabağ Ermenileri Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması kararını aldılar.75
20 Şubat Dağlık Karabağ Özerk Vilayetinin Ermeni milletvekilleri olağanüstü
toplantı
yaparak
Dağlık
Karabağ’ı
Azerbaycan
topraklarından
kopararak
Ermenistan’a bağlanması yönünde karar almıştı. Toplantıda Ermenilerin böyle bir
72 Nazim Axundov, “Karabağ Salnamesi”, Yazıçı Neşriyatı, Bakü 1989 s.7.
73 Mahmud İsmayıl,” Azerbaycan Tarihi”, Azerneşr, Bakü 1993 s.86.
74 Aynı yer, s 90.
75 Hikmet Tanyu, “Nuh’un Gemisi”, Burak Yay. İstanbul 1989 s.54.
43
karar alma isteği ortaya çıkınca özerk vilayetin Azeri milletvekilleri toplantıya
katılmamışlardı.76
2. Dağlık Karabağ’da Gerilimin Çatışmaya Dönüşmesi
Sovyetler
Birliği
Komünist
Partisi
Merkezi
Komitesi’nin
Karabağ
Ermenilerinin bu kararını geri çevirmesiyle Ermenilerle Azeriler arasında çatışma da
başlamıştı.
Stepanakert’te
11
Şubat
günü
Ermenilerin
Karabağ’in
kendi
Cumhuriyetlerine bağlanmasını hedef alan gösterilerine karşı güvenlik kuvvetleri
önlem almakta yetersiz kalmış ve gerilim daha da artmıştır. 1988 Haziran ayının
13’de Dağlık Karabağ Vilayet Parti Komitesi Azerbaycan Komünist Partisinden
ayrılma ile ilgili karar kabul etmişti.
Sovyetler Birliğince yıllardır kapitalist toplumun getirdiği hastalık olarak
görülen “milliyetçilik” bir anda SSCB içinde ortaya çıkmıştı. İki halk arasında
yaranan gerilimin artması bir birine paralel olarak milliyetçiliği de artırmıştır. Tepki
milliyetçiği de adlandıra bileceğimiz bu gelişmeler Azerbaycan’da da sonuçlarını
vermeye başlamıştı. 1989 yılının 16 Temmuz’unda Bakü’de Azerbaycan Halk
Cephesi kurulmuştu. Halk Cephesi’ne Bakü Devlet Üniversitesi’nden tarihçi Ebülfez
Elçibey (Aliyev) başkanlık etmişti. Aynı yılın Eylül ayının 5’de Azerbaycan Halk
Cephesi’nin adli makamlarca kaydı yapıldı ve resmileşti. Karabağ’da Azerileri
savunmak için Milli Müdafaa Komitesi kurulmuştu.77
1989 Eylül ayında Azerbaycan Yüksek Sovyet’inin almış olduğu kararla
(DKÖV) Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti Özel Yönetim Komitesi kanunla iptal
76 İsmayıl Veliyev, “Dünya Susur, Tarih Susmur”, Gençlik Neşriyatı, Bakü 1994 s. 228 .
77 Bahtiyar Vahapzade, “Şenbe Gecesine Giden Yol”, Azerneşr, Bakü 1991 s.173.
44
edilmişti. Tüm bunlara rağmen Sovyet üst düzey yöneticileri Karabağ’ı Ermenilere
vermek için çaba gösteriyordular. Bu durumdan cesaretlenen Ermenistan Yüksek
Sovyeti 1989 yılı Aralık ayının 1’de Dağlık Karabağ Ermeniler’inin yasadışı Milli
Şurası ile beraber “Ermenistan SSC ve Dağlık Karabağ’ın birleşmesi konusunda
“Sovyetler Birliği Anayasasına aykırı karar kabul etmişlerdi. Yüksek Sovyet
Prezidyumu ise program dışı toplantısında Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması
isteğini reddetmişti. Toplantıdan sonra yayınlanan sert bildiride, “Bazı grupların iki
cumhuriyet arasındaki sınırların yeniden çizilmesini savunmasını kabul edilemez
olduğu” vurgulanmıştı.78
Y.Memmedev Bakü’ye döndüğünde ise ülkede darbe girişimiyle karşılaştı.
Yani Azerbaycan’ın eski cumhurbaşkanı A.Mütallibov Parlamento yoluyla tekrar
iktidara getirtilmeğe çalışmış, fakat bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Y.Memmedov olaylar karşısında istifa etmişti. İsa Kamber ise Azerbaycan Halk
Cephesi adayı olarak Parlamento başkanı seçilmişti. Yeni seçilen İsa Kamber hem
parlamento hem de cumhurbaşkanının görevlerini yürütmeğe başlamıştı. Ülkede
süren istikrarsızlık ve kargaşanın devam ettiği ortamda Karabağ ile Ermenistan
arasında koridor özelliğindeki Laçin ilini işgal etmiştir.79
Karabağ’daki başarısızlık Azerbaycan iktidarındaki siyasi istikrarsızlığı da
beraberinde getirmiştir. Azerbaycan’da iktidar mücadelesi devam ettiği süreçte sırası
ile Kelbecer, Ağdam, Füzuli, Cebrayıl, Zengilan, Kubatlı illeri Ermeniler tarafından
işgal edilmiştir.
78 Aynı yer, s 180 – 83.
79 Tayyar Arı, “Sovyetler Birliği Sonrasında Avrasya: Din, Etnik Yapı, Ekonomi ve Dış Politika” Avrasya Dosyası Dergisi,
Cilt II, Sayı 4 Sonbahar 1995-1996, s.31.
45
Yaşanan siyasi istikrarsızlık sonrasında Haydar Aliyev’in iktidar dönemi
başlamıştır. 1994 yılının Mayıs ayında Kırgızistan’ın başkentinde Bişkek protokolü
imzalanmıştı. Bundan sonra Karabağ’daki savaş bölgesinde ateşkes ilan edilmiş ve
sorunun görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulması yönünde tarafların mutabakatı
sağlanmıştır.80
B. BM’nin Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Toprakları Konusunda Aldığı
Kararlar
1. İşgal edilmiş Azerbaycan Toprakları İle İlgili Alınan Kararların
Değerlendirilmesi
BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararların özellikle bağlayıcılık açısından
özelliklerini anladıktan sonra bu bölümde işgal edilmiş Azerbaycan toprakları ile
ilgili alınan kararları incelemek gerekmektedir. BM Güvenlik Konseyi’nin sorun ile
ilgili aldığı 4 önemli karar bulunmaktadır. 822 (30 Nisan 1993), 853 (29 Temmuz
1993), 874(14 Ekim 1993) ve 884 (12 Kasım) sayılı kararlarını almıştır. Alınan
kararların detaylarını incelersek bu kararların Azerbaycan’ı uluslararası hukuk
açısından haklı konumunu belgelemektedir.
20 Nisan 1993 tarihinde Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği 822 sayılı kararda
kalıcı bir ateşkes sağlanabilmesi için tüm çatışmaların ve düşmanca hareketlerin
derhal durdurulması açıklanmıştır. Kısa bir süre önce Ermenistan silahlı güçleri
tarafından işgal edilmiş Kelbecer bölgesinden ve Azerbaycan’ın yakın zamanda işgal
edilmiş diğer bölgelerinden tüm işgalci güçlerin çekilmesini istedi.81 Konseyin aldığı
80 “Dağlıq Qarabağ münaqişesinin hüquqi aspektleri”, http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/legal/index 17.10.2007.
81 “United Nations Security Council Resolution 822”, Adopted by the Security Council at its 3205th meeting, on 30 April
1993.
46
kararda anlaşmazlığın çözümlenmesi için, AGİT’in Minsk Grubu barış süreci
çerçevesinde ilgili tüm tarafların derhal görüşmelere başlamalarını talep etti. Kararın
giriş bölümünde bölgedeki tüm devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne
saygı
gösterilmesi
talep
edilmekteydi.82
Ayrıca
uluslararası
sınırların
dokunulmazlığından ve toprak kazanmak için kuvvete başvurulmasının kabul
edilemeyeceğinden alınan kararda belirtilmiştir.83
İşgal edilmiş Kelbecer ili ve son dönemde işgal edilmiş tüm güçlerin
Azerbaycan toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi talep edilmekte ve bu durum
uluslararası hukuk açısından Azerbaycan’ın lehine büyük üstünlük sağlamaktadır.
Fakat alınan bu karar bazı belirsizlikleri de içermektedir. Öncelikle işgalci güçlerin
tanı konusunda belirsizlik var.
İşgalcilerin yöresel Ermeni güçleri olarak
tanımlanması Ermenistan’ın bu olaylardan sorumlu olmadığı izlenimi yaratmıştır.
İşgalci güçlerin kınanmaması ile birlikte, işgalci güçlerin alınan karara uymaması
durumunda bu güçlere hangi yaptırım ve zorlayıcı önlemler tatbik edileceği
belirtilmemiştir. Türkiye, ABD ve Rusya Federasyonu’nun barış çabaları Ermenistan
ve sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti arasındaki oyalama çabaları ile sonuçsuz
kalmış ve ne Kelbecer ne de diğer bölgelerin işgaline son verilmemiştir.
Ermenistan ile yaşanan savaşta toprak kayıpları Azerbaycan’daki siyasi
istikrarsızlığı artırmıştır. 1993 Yılında Elçibey yönetimin devrilmesi ile sonuçlanan
askeri darbe gerçekleşmiştir.84 27 Haziran 1993 tarihinde gerçekleşen ateşkesten kısa
bir süre sonra Ermeniler Dağlık Karabağ’ın doğusunda yerleşen ve tamamı Azeri
nüfustan oluşan Ağdam ilini işgale başladı.
82 “United Nations Security Council Resolution 822”, Adopted by the Security Council at its 3205th meeting, on 30 April
1993.
83 Aynı yer.
84 Taşkıran, Cemalettin, “Karabağ Meselesi”, 2023 İkibinyirmiüç Dergisi, Sayı 12, 15 Nisan 2002, s 23.
47
BM Güvenlik Konseyi Türkiye ve Azerbaycan’ın çabaları ile ivedi olarak
toplantıya çağrılmıştır. 29 Temmuz 1993 tarihinde toplanan Güvenlik Konseyi 853
sayılı kararı kabul etti. Bu karar daha önce kabul edilen 822 sayılı kararla aynı
öğeleri içermekle birlikte Ağdam ilinin derhal işgalci güçler tarafından boşaltılması,
sivil halka ve sivil yerleşim yerlerine karşı silahlı saldırılar ve düşmanca hareketler
kınanmıştır.85
Saldırganın kınanması bu kararda olumlu olarak değerlendirilmekle birlikte
Ermenistan ve Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde yaşayan Ermeniler tamamen ayrı
tutularak Ermenistan tamamen olayın sorumluluğunun dışında tutulmuştur. Karar bir
öncekine göre olumlu ve olumsuz yenilikler içermektedir. Kararın en olumlu yanı
Karabağ bölgesinin tamamen Azerbaycan egemenliğinde olduğu vurgulanmıştır.86
Alınan bu kararlara rağmen Ermeni işgali durmamış ve Azerbaycan’ın
tamamen Azeri nüfustan oluşan birçok ili işgal edilmiştir. 18 Ağustos 1993 tarihi ile
3 eylül arasında Cebrail’i (18 Ağustos’ta), Fuzuli’yi (23 Ağustos’ta), Kubatlı’yı (31
Ağustos’ta) ve de Horadiz’i (3 Eylül’de) işgal etmişlerdir.87 Son işgal edilen
bölgelerden göç etmek zorunda kalan yüz binlerce göçmen İran sınırındaki Aras
nehrinin güney tarafında geçmek zorunda kalmışlardır. Büyük insani kayıp ve trajedi
dünya kamuoyun ve uluslararası örgütlerin gözü önünde gerçekleşmiştir. İran ulusal
güvenliğini gerekçe göstererek mülteci akımının önünü almağa çalışmış fakat
tepkilerin artması ile bu kişilere Azerbaycan’a geçmesi için koordinasyon
sağlamıştır.
85 “Secuirty Council, Resolution 853” (1993), Adopted by the Security Council at its 3259th meeting on 29 July 1993,
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenElement, 22.05.2007.
86 Aynı yer.
87 Cemaleddin Taşkıran, “Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi”, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1995, s. 166.
48
Bu tarihte Azerbaycan siyasetinde köklü değişiklikler yaşanmış ve Elçibey
iktidarı sona ermiş ve 10 yıl sürecek Haydar Aliyev iktidarı başlamıştır. Haydar
Aliyev’in iktidara gelmesi ile Azerbaycan dış politikasında köklü değişiklikler
yaşanmıştır. Öncelikle Elçibey yönetimi zamanı ısrarla uzak durulan BDT’ye üye
olunmuştur. Ayrıca batı ile ilişkilerde de önemli gelişmeler yaşanmış ve sadece
Türkiye ile değil tüm batı devletleri ile dengeli ekonomik ve siyasi ilişkilerin
sağlanması amaçlanmıştır.
Haydar Aliyev iktidarının başlaması ile BM ile ilişkilere daha önceki
dönemden çok daha fazla önem verilmiştir. Bu dönemde Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi de Karabağ Sorunu ile ilgili iki önemli karar kabul etmiştir.
14 Ekim 1993 tarihinde Karabağ anlaşmazlığı konusunda 874 sayılı karar
kabul edilmiştir. Bu karar daha önceki kararlarla aynı özellikler taşımakla birlikte
ateşkesin kalıcı olmasını önemle vurgulamıştır.88 Kararda ayrıca MİNSK grubunun
çalışmalarının daha etkin hale getirilmesi, işgalin sonlandırılması vurgulanmıştır.89
Fakat alınan kararlara rağmen BM’nin hiçbir yaptırım öngörmemesi Ermeni
işgalcileri daha da cesaretlendirmiş ve Ermeni işgali Azerbaycan’ın diğer bölgelerine
doğru ilerlemiştir. Ekim 1993 tarihinde Ermeniler Azerilerin yaşadığı Zengilen ilini
işgal etmiş ve 50 000 Azeri daha Aras nehrinin güneyine geçmiş ve oradan da
Azerbaycan’a geçmişlerdir.90
Her işgal dalgasından sonra ivedi olarak toplanan BM Güvenlik Konseyi 12
Kasım 1993 tarihinde yeniden toplanarak 884 sayılı karar kabul etmiştir. Bu karar da
diğer kararlarla aynı özellikleri içermekte ve Karabağ anlaşmazlığının ve Ermenistan
88 “UN Security Council Resolution 874”, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/557/41/PDF/N9355741,
23.04.2007.
89 Aynı yer.
90 Elçin Ahmedov, “Ermenistan’ın Azerbaycan’a Saldırısı ve Uluslararası Örgütler”, Bakü, Tuna 1998, s. 64-65.
49
ile Azerbaycan arasındaki gerilimin bölgedeki barış ve güvenliği tehlikeye atacağı
belirtildi.91 Ateşkes ihlâlleri ile Zengilân bölgesi ile Horadiz şehirlerinin işgal
edilmesi, sivillere saldırılması ve Azerbaycan topraklarının bombalanması kınandı.
Silahlı çatışmaların derhal durdurulması, işgal güçlerinin Zengilân bölgesinden,
Horadiz şehrinden ve Azerbaycan’ın son zamanlarda işgal edilmiş diğer
bölgelerinden derhal çekilmesi, ilgili tüm tarafların ateşkesi etkin ve devamlı hale
getirmeleri ve Minsk süreci çerçevesinde anlaşmazlığın müzakereler yoluyla
çözümlenmesini araştırmaya devam etmeleri istendi.92
21 Aralık 1993 tarihinde Azerbaycan güçleri karşı taarruza geçtiler. Ocak
ayının başlarında Horadiz ve Ağdam ilinin bir kısmı geri alındı. Kelbecer bölgesinde
de bazı ilerlemeler kaydettiler. Rusya’nın girişimleriyle 1 Mart 1994 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere bir ateşkes imzalandıysa da çarpışmalar düşük düzeyde
devam etti. Ermeni kuvvetleri ise 22 Martta saldırıya geçtiler ve Nisan ayı içinde söz
konusu yerlerin tamamına yakınını geri aldılar. Bu son çatışmalar Azeri güçlerinin
işgal altındaki toprakları kurtaramadığını buna karşın Ermeni güçlerinin de daha
fazla ilerleyemediklerini gösterdi. İki taraf da olanaklarının sonuna gelmişti. Bu olgu
devamlı bir ateşkesi mümkün kıldı ve Kırgızistan başkenti Bişkek’te 9 Mayıs 1994
tarihinde, daha önce Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamenter Asamblesi Başkanı
ile Ermenistan, Karabağ ve Kırgızistan Meclis Başkanları’nın imzalamış olduğu bir
ateşkes protokolünü imzaladı.93
Güvenlik Konseyi kararlarını inceledikten sonra bu kararların içeriğinin bazı
küçük ayrıntılar hariç ortak özellikler taşıdığı görülmektedir. Azerbaycan açısından
91 “UN Security Council Resolution 884”, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/, 23.04.2007.
92 Aynı yer.
93 Halk Gezeti, 6 Mayıs 1994.
50
bazı olumlu kararlar kabul edilmesi ile birlikte ve bazı olumsuz noktaların da olduğu
görülmektedir. Özellikle de Ermenistan’ın işgalci gibi kabul edilmemesi bu
kararların en olumsuz noktalarıdır.
1. Genel Kurul Kararları
a. BM Genel Kurulunun 62. Toplantısı
BM Genel Kurulunun 14 Mart 2008 tarihinde kabul ettiği karar bazı açılardan
Azerbaycan için büyük önem taşımaktadır. Özellikle de Kosova’nın bağımsızlığının
ardından Azerbaycan’ın devlet bütünlüğünün tanınması büyük önem taşımaktadır. 20
seneye yakın bir zamandır devam etmekte olan Karabağ sorunu ile alınan bu karar
muhakkak ki sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır. Kararın Genel Kurulda
alınması dolayısı ile sadece tavsiye niteliğindedir ve bağlayıcı karar değildir.
“Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Bölgelerindeki Durum” kararı ile ilgili BM
bünyesindeki çalışmalar 2004 yılında yapılan BM Genel Kurulunun 59. oturumunda
gündeme gelmiştir.
İlk gündeme geldiği dönemde dikkat çeken en önemli husus MİNSK grubu
bu girişime karşı çıkması olmuştur. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki soruna
arabuluculuk etmekle görevli olan Minsk Grubu eş başkanlarının Azerbaycan toprak
bütünlüğü ile ilgili girişime karşı çıkması ise ayrıca değerlendirilmesi gereken bir
konudur. Minsk Grubunun bu yaklaşımının gerekçesi ise “Azerbaycan’ın bu sorunu
BM’de tartışmaya açması barış sürecine zarar verir” olmuştur.94
94 “General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All
Armenıan Forces”, Sixty-second General Assembly, Plenary 86th Meeting (AM), New York, GA/10693, 14 March 2008,
http://www.un.org/News/Press/docs//2008/ga10693.doc.htm, 07.09.2007.
51
Kararın kabul süreci ve içeriğini incelersek; konu ile ilgili ilk oylama 2004
yılında yapılmıştır. Oylamaya 143 üye katılmıştır. Oylamada Azerbaycan lehine 43
aleyhine ise 1 (Ermenistan) devlet oy kullanmıştır. 99 devlet ise tarafsız oy
kullanmıştır.
Son kabul edilen karar da eskisi ile benzer içerik ve özellikleri taşımaktadır.
Son toplantıda ise en dikkat çeken husus MİNSK Grubu eşbaşkanları olan ülkelerin
ve diğer bazı ülkelerin Azerbaycan aleyhine oy kullanmış olmasıdır. 2004 Yılındaki
genel kurulda sadece işgalci konumunda olan Ermenistan aleyhte oy kullanırken bu
defa daha 6 ülke Ermenistan’a katılmıştır. Ayrıca lehte oy veren ülkeler de
azalmıştır. 2008 Yılında sadece 39 ülke lehte oy kullanmış ve karar kabul
edilmiştir.95
Alınan
bu
karar
Azerbaycan’ın
uluslararası
hukuktaki
konumunu
güçlendirmiş ve haklılığını bir kez daha kanıtlamıştır. Azerbaycan’ın lehine oy veren
ülkelerin birçoğunun eski SSCB coğrafyasından olan ülkeler ve İslam Konferansı
Üyesi ülkeler olduğu görülmektedir. Türkiye’nin kararın kabulünde aktif çabası
olmuş ve bu sonucun alınmasında rolü olmuştur.
Kararın içeriğinin Azerbaycan açısından en önemli yanı, Azerbaycan'ın işgal
edilmiş topraklardaki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanıması, Ermenistan
silahlı birliklerinin hiçbir ön şart koşmadan ve derhal Azerbaycan topraklarından
çekilmesini ve göçmenlerin geri dönmesini talep ediyor olmasıdır.
Ermenistan, Minsk Grubu eşbaşkanı olan ülkelerin BM kararının aleyhinde
oy kullanması ise kararın en şaşırtıcı yanıdır. 15 senedir ki Azerbaycan ve
Ermenistan arasındaki sorunun çözümü içi çalışmakta olan MİNSK Grubu
95 Aynı yer.
52
eşbaşkanları Azerbaycan aleyhinde oy kullanmıştır. Daha önceki oylamalarda sürekli
tarafsız kalan bu ülkelerin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün aleyhinde oy
kullanması sorunun çözümünde bundan sonraki aşamada ne kadar başarılı
olunacağını tartışmaya açmaktadır. Ayrıca arabulucun adil olması da sorunun adil
çözümünü kolaylaştırır.
Azerbaycan'da Minsk Grubu'na olan güvene darbe vuruldu ve bu güven
görüşmelerde grubun tutumuna paralel olarak değişecektir. Azerbaycan'daki bu
güvensizlik diplomatik görüşmelere Minsk Grubu'yla devam edilmemesi yönünde
seslerin çoğalmasına neden oldu. Minsk Grubu ülkelerinin daha sonra bir bildiri
yayınlayarak, BM'deki taslak, sadece Azerbaycan tarafının görüşlerine yer verdiği
için aleyhte oy kullandıklarını fakat Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanıdıklarını
ve Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığını tanımadıklarını ifade etmeleri bile tepkileri
dindirmeye yetmedi.
Azerbaycan tarafı BM'de Minsk Grubu eleştirilmiş olsa da kararda
görüşmelere Minsk Grubu'yla devam edileceğine yer verilmektedir. AGİT Minsk
Grubunun eşbaşkanı ülkelerin BM’de Azerbaycan aleyhine oy kullanmasını AGİT
BM çatışması olarak yorumlayanlar da oldu ve AGİT bu meseledeki kendi
faaliyetlerine BM gölgesi düşürmek istemiyor.
Alınan karar her şeyden önce Azerbaycan diplomasisinin bir başarısı olarak
değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Ayrıca
BM
Azerbaycan
ilişkilerinin
ve
Azerbaycan’ın BM’ye olan güveninin arttığı görülmektedir.
53
b. Alınan Kararların Sonuçları Açısından Değerlendirilmesi
BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararların yanı sıra Genel Kurul da sorunun
çözümü adına çeşitli kararlar almıştır. BM Genel Kurulu Azerbaycan – Ermenistan
savaşına yönelik 20 Aralık 1993 tarihinde “Azerbaycan’daki Mülteci ve Zorla Göç
Ettirilmiş Kişilere Olağanüstü Uluslararası Yardım” adı altında karar kabul etmiştir.
Bu karar tüm BM üyelerine tavsiye niteliğinde olmuştur.96 Ayrıca 7 Eylül 2006
yılında “Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Bölgelerindeki Durum” isimli bir karar daha
kabul etmiştir.97 Kabul edilen en son karar ise 14 Mart 2008 tarihinde olmuştur.
Kabul edilen karar “Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Bölgelerindeki Durum” adında
olmuş ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü yinelenmiştir.
Daha önceki bölümlerde incelediğimiz hem Güvenlik Konseyi Kararları hem
de Genel Kurul kararlarında bazı önemli ortak özellikler bulunmaktadır. İşgal edilmiş
topraklardan işgalcilerin çekilmesi ve bu topraklarda Azerbaycan egemenliğinin
mutlaklığı kabul edilmektedir. Ayrıca göçmenlerin geri dönmesi için gerekli
çalışmaların bir an önce başlaması gerektiği vurgulanmıştır. Bütün bu kararlar
tamamen ve baştan sona Azerbaycan lehine kabul edilmiş kararlardır. Dünya barışını
korumakla yükümlü olan dünyanın en üst düzey örgütünde alınan kararların
Azerbaycan açısından sonuçlarının ne olduğu ise en az alınan kararlar kadar
önemlidir.
Bu gün halen daha yüz binlerce göçmen evlerine geri dönememiş ve işgal
edilmiş hiçbir Azerbaycan toprağı boşaltılmamıştır. BM tarafından sorunun çözümü
96 “UN General Assembly Resolution “A/RES/48/114 on Emergency international assistance to refugees and displaced
persons in Azerbaijan (20 December 1993), 85th plenary meeting 20 December 1993.
97 The UN General Assembly adopted resolution on "The situation in the occupied territories of Azerbaijan",
http://www.mfa.gov.az/eng/news/mfa_press_releases/2006/010.shtml, 12.09.2007.
54
için görevlendirilen 15 senedir aktif olarak çalışan AGİT Minsk Grubu da hiçbir
somut gelişme kat edememiştir. Son oylamada Minsk Grubunun tutumunun göz
önüne alınmasının ardından sorunun Azerbaycan için adil sonuçlanacağına olan
güven azalmaktadır. Minsk Grubunun arabulucu mu yoksa bir taraf mı olduğu
tartışılmağa başladı. Minsk Grubu üyelerinin sadece oylamada aleyhte oy
kullanmakla kalmayarak kararın kabul edilmemesi için aktif olarak çalıştığı da
gözlemlenmiştir. Bu nedenle de Minsk grubuna olan güven Azerbaycan’da bir hayli
azalmıştır. Azerbaycan toprak bütünlüğünün aleyhine oy vermekle birlikte Dağlık
Karabağ’daki Ermenilerine self determinasyon hakkı tanınması gerektiğini söylemesi
ilişkileri ve güveni sarsmıştır. Uzun yıllardır çalışmasına rağmen hiçbir somut sonuç
elde edemeyen Minsk Grubu zaten Azerbaycan tarafında ciddi güvensizlik söz
konusu idi. BM’nin aldığı kararın alsında Azerbaycan lehine bir durum olmasının
diğer bir yanı da alınan bu kararın Minsk Grubunun Ermenistan lehine yaklaşımlarını
engellemiş olmasıdır.
Genel olarak değerlendirdiğimiz zaman da görüyoruz ki BM’nin Dağlık
Karabağ sorununun çözümü için attığı adımların tamamı Azerbaycan’ın lehinedir.
Her ne kadar somut sonuçlar doğurmasa da uluslararası hukuk açısından ve
Azerbaycan’ın uluslararası toplum önünde haklılığının kanıtlanası açısından alınan
kararların büyük önemi vardır.
55
C. Sorunun Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi
1. Self Determinasyon ve Devletin Ülkesel Bütünlüğü İlkesi
Dağlık Karabağ sorununu yakından ilgilendiren bu iki ilkenin incelenmesi
oldukça önemlidir. Öncelikle Self-Determinasyon ilkesinin ortaya çıkışı ve soruna
etkileri ve BM’nin düzenlemesinin incelenmesi gerekmektedir. Anlam olarak “kendi
kaderini tayin etme” anlamına gelen bu ilke ortaya çıktığı dönemden itibaren sürekli
tartışma konusu olmuş ve çeşitli şekillerde yorumlanmıştır.
Ortaya çıktığı 20. yüzyılda uluslararası hukukta oldukça büyük değişiklikleri
beraberinde getiren bu ilke doğru yorumlanmadı takdirde devletin ülkesel bütünlüğü
ile çatışmaktadır. Bu nedenle bu ilkenin siyasi olarak değil de uluslararası hukuka
uygun olarak yorumlanması gerekmektedir.
Basit anlamı ile Self-determinasyon hakkını, bir egemen devlet içerisinde
yaşayan etnik, dilsel veya dini grubun, kendi kendilerine egemen bir devlet
oluşturmaksızın daha geniş bir otonomi, dil ya da dini hakları elde etmesidir.98
Self Determinasyon ilkesi uluslararası hukuka BM Antlaşması ile girmiştir.
İkinci dünya savaşından itibaren uluslararası alanda yaygın bir biçimde yer almıştır.
BM andlaşmasından önce de çeşitli uluslararası düzenlemelerde yer almıştır. Atlantik
Beyannamesi 2 ve 3. maddelerinde yer alarak bu ilkeden bahsedilmeye başlamıştır.99
Siyasal bir ilke ya da bir bölgeye münhasır, kısmi bir düzenleme olarak değil
de, tüm halklar için öngörülen bir uluslararası hukuk ilkesi olarak “Selfdeterminasyon”dan ilk kez 1945 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler
98 Heater A. Wilson, “International Law and the Use of Force by National Libaration Movements”, Clarendon Press,
Oxford-1988, s. 79-88.
99 Aynı yer, s 58.
56
Andlaşması’nda söz edilmiştir. Andlaşmada, self-determinasyondan BM’nin
amaçları ve ilkelerini düzenleyen ilk bölümde 1. maddenin 2. fıkrası ile IX. Bölümün
55. maddesi başta olmak üzere birçok maddede bahsedilmiştir. Madde1(2) BM’nin
ikinci amacını şöyle belirtmektedir:
“Uluslararasında eşit haklara ve halkların self-determinasyonu ilkelerine
saygıya dayanan dostane ilişkileri geliştirmek ve evrensel barışı güçlendirmek için
gerekli tedbirleri almak.”
55. madde ise: “...hayat standartlarını yükseltmeyi, tam istihdamı, kültürel
işbirliğini ve istikrar ve mutluluk şartlarını oluşturmak amacıyla uluslararasında
dostane ve barışa dayanan ilişkilerin gelişebilmesi için eşit haklar prensibine ve
halkların self-determinasyon’una dayanarak gerçekleşebilecek insan haklarına riayet
edilmesi...”100 olarak düzenlenmiştir.
Ayrıca self-determinasyonun ne anlama geldiği, kimlerin bu madde içerisinde
sayılacağı ve kapsadığı alan bildirilmediği gibi, bu maddelerde self-determinasyonun
isnat ettirileceği ve böylelikle diğer devletler tarafından saygı ile karşılanacak açık
bir “halk” tanımlamasının da bulunabilmesi imkânsızdır. Self determinasyona
başvurma halinde bunun yasal sonuçlarının ne olacağı da açıkça belli değildi.
Andlaşmanın egemen olmayan ülkelerle ilgili XI. Bölümünde ve vesayet
altındaki ülkelerle ilgili XII. Bölümünde, bu ülkeler halklarının kendilerini idare
etme yeteneğini kazanmaları, bir amaç olarak kabul edilmiştir. BM Andlaşması’nın
“Muhtar Olmayan Ülkeler”e ilişkin XI. Bölümü, sömürgelerin sorunlarını sınırlı bir
ölçüde de olsa, BM’nin yetki alanı içine sokmaktadır. BM Andlaşmasının SelfDeterminasyon ile ilgili sınırlı bir yaklaşımı söz konusudur. Bu yaklaşımla özellikle
100 Aynı yer, s. 82.
57
koloniler hedef alınmıştır. BM, hem Andlaşma hükümlerini yorumlayan genel
nitelikte kararlar almış, hem de bireysel olaylar karşısında sömürgeciliğin sona
erdirilmesini açıkça amaçlayan bir tutum ve davranış benimsemiştir. BM self
determinasyon ile ilgili düzenlemesinde ihtiyatlı davranmasındaki en temel amacı
ülkenin bütünlüğü, içişlerine karışmama gibi ilkeler göz önüne alınmıştır. Sadece
kolonilerin bu haktan yararlanmasının uygun olduğuna karar verilmiştir. Kendi
kaderini tayin etme ve bağımsız olma hakkının “sömürge halkları”na tanınması 14
Aralık 1960 tarihli BM Genel Kurulu 1514(XV) sayılı kararı ile gerçekleşmiştir.101
Self Determinasyon ilkesi koloniler döneminin sona ermesi ile kısa bir
süreliğine de olsa dünya kamuoyunun gündemindeki ön sıralardaki yerini
kaybetmişti. Fakat SSCB’nin dağılması ve eski Yugoslavya bölgesinde yaşanan
trajik olaylar bu konuyu yeniden önemli hale getirdi. Soğuk savaşın sona ermesi ile
daha fazla tartışılmağa başlayan bu ilke son dönemlerde Abhazya, Osetya, Kuzey
Irak, Dağlık Karabağ ve benzer diğer bölgelerin de self determinasyon hakkı istemesi
ile bu ilke ile ilgili tartışmalar yeniden gündeme oturmuştur. Önemli olan self
determinasyon hakkının hangi halklara tanındığının doğru tespit edilmesidir.
Dekolonizasyon döneminden sonra self determinasyonun en yaygın bir
biçimde kullanıldığı dönem SSCB’nin dağılması dönemi idi. Bu dönemde 14
Cumhuriyet SSCB’den ayrılarak bağımsız devlet kurma hakkını elde etmiştir. Bu
aşamada bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerin hangi haktan yararlanarak bağımsız
olduğuna bakmak gerekmektedir. Aslında bu SSCB’nin 1976 anayasasının 72.
maddesinde bulunmaktadır. Bu maddeye göre birliğe üye olan her bir cumhuriyet
101 Michla Pomerance, “Self-Determination in Law and Practice”, The New Doctrine in the United Nations, The Hague1982, s.14-23.
58
istediği zaman birlikten ayrılma hakkına sahiptir.102 Tabii ki bu SSCB’nin güçlü
olduğu dönemde sembolik bir maddeydi ve hiçbir anlam ifade etmemekte idi. Ama
SSCB’nin zayıflaması ve dağılması döneminde bu madde bağımsızlığını kazanan
cumhuriyetler için önemli bir yasal dayanak olarak gösterilebilir.
Düzenlemeye göre SSCB’den ayrılmak isteyen bir cumhuriyet referandum
yapabilir ve seçim sonuçlarında 2/3 oy aldığı taktirde bağımsız olabilirdi. Eğer bu oy
oranını alamazsa 10 sene süreyle referandum yapamayacak diye de bir sınırlama
getirilmiştir. Fakat dağılma sürecinde bu düzenleme uygulanmadı.
Azerbaycan ve Dağlık Karabağ sorununu yakından ilgilendiren bir diğer
önemli ilke de devlet ülkesinin bütünlüğü ilkesidir.
Birleşmiş Milletler Şart'na Uygun olarak, 2625 (XXV) sayı 24 Ekim 1970
tarihli Genel Kurul kararıyla kabul edilmiş, Dostane Münasebetler Kurma ve İşbirliği
Yapmaya Dair Milletlerarası Hukuk İlkeleri Hakkında Bildiriye esasen;
Devletlerin milletlerarası münasebetlerinde herhangi bir Devletin ülke
bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına kaşı veya Birleşmiş Milletlerin amaçlarıyla
diğer herhangi bir tarzda bağdaşmayacak şekilde kuvvet kullanma tehdidinden veya
kuvvet kullanmaktan sakınacakları ilkesini kabul etmişlerdir.
Bu ilkede asıl önemli olan diğer ülkelerin devletin bütünlüğüne saygı
göstermesi
ve
bunun
için
herhangi
bir
şekilde
kuvvet
kullanmaya
başvuramayacakları kabul edilmiştir.
Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsız olmasının ardından topraklarının
%20’lik bir bölümü Ermenistan tarafından işgal edildi. Ermenistan’ın bu eylemi
102 Mustafa Şahin,” Avrupa Birliğinin Self-Determinasyon Politikası”, Ankara, 2000, s 118.
59
açıkça BM’nin 51. maddesine aykırı olmakla birlikte ülke bütünlüğüne saygı ilkesini
de ihlal etmektedir.
2. Meşru Müdafaa Hakkı ve Karabağ Sorunu
Bu kapsamda öncelikle kuvvet kullanma yasağı ile ilgili uluslararası
hukuktaki düzenlemeleri, özellikle de BM’nin kuvvet kullanma ile ilgili yasaklarını
incelemek gerekmektedir.
20. yüzyıl.’da yaşanan kanlı savaşların ardından Birleşmiş Milletlerin
kurulması aşamasında en fazla üzerinde durulan ve uygulanmasının faydalı olacağına
inanılan düzenlemelerden biri de kuvvet kullanılmasının yasaklanmasıdır. 1945’te
kabul edilen BM Antlaşması, devletlerin ve milletlerin barış ve güvenlik içerisinde
bir arada yaşamasını sağlamayı hedeflemekteydi. Geride kalan yarım yüzyıl
içerisinde dünya, iki büyük savaşa sahne olmuştur. Yaşanan bu savaşların yıkıcı
etkisi dünyadaki devletlerin önemli kısmını uzun süre etkisi altında bırakmıştır. Daha
önceki uluslararası düzenlemelerin yetersiz olduğu da böylece görülmüştür. Bu
yetersizliğin fark edilmesi ile yeni düzenlemelerin yapılmasının elzem olduğu
düşüncesi BM’nin Antlaşmasının 2. maddesinde kendine yer bulmuştur. Sadece 2.
madde değil giriş ve 1. maddede de konuyla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.103
Kuvvet kullanma açısından çok önemli olan 2. maddenin 4. fıkrası, tüm
üyelerin, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak
bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek BM'nin amaçları ile
103 Anıl Çeçen,” İnsan Hakları Rehberi”, Ankara, Bilim, 1999, s. 36-37.
60
bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet
kullanılmasına başvurmaktan kaçınacağını belirtmektedir.
Birleşmiş Milletler Antlaşmasındaki bu düzenlemeler, özellikle de 2/4 madde,
devletlerin uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanma yöntemine başvurmasını açık
şekilde yasaklamaktadır. Bu yasaklamanın sınırları ve kapsamı ile ilgili çeşitli
tartışmalar olsa da 51. maddedeki istisnalar dar yorumlanmıştır.104 BM
antlaşmasındaki düzenlemelere da bakıldığı zaman görülmektedir ki kuvvet
kullanma yasağı mutlak bir yasaktır.
BM Antlaşması’nda kuvvet kullanma ve meşru müdafaa konusunu yakından
ilgilendiren en önemli maddelerden biri de 51. maddedir. Bu maddede kuvvet
kullanmanın istisnaları düzenlenmiştir:
“Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı
bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin
korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da
ortak meşru müdafaa hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru müdafaa hakkını
kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi'ne bildirilir ve Konsey'in
işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden
kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir
biçimde etkilemez”.105
Antlaşmada açıkça görüldüğü gibi, BM düzenlemeleri ile kuvvet kullanmaya
genel ve mutlak bir yasak getirilmiştir. Ancak bu mutlak yasakla birlikte, buna
istisna teşkil eden durumlar da antlaşmada yer almıştır. 51. maddeye göre kuvvet
104 Sertaç H. Başeren,”Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet Kullanmalarının Sınırları”, Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2003, s. 59-61.
105 Funda Keskin, “Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler”, Ankara, Mülkiye,
1998, s.41 – 42.
61
kullanımının istisnası 4 kategoride belirlenmiştir. Bunlardan iki tanesi kuruluş
yıllarını ilgilendiren düzenlemelerdir. Bu nedenle günümüzde sadece iki tane
istisnası vardır.
•
Meşru müdafaa halinde kuvvet kullanımı (Madde 51)
•
Güvenlik Konseyi kararıyla kuvvet kullanımı (VII. Bölüm)
•
Güvenlik Konseyi faaliyete geçmeden önce beş sürekli üyenin kuvvet
kullanımları. (Madde 106).
•
II Dünya Savaşı boyunca ‘düşman’ güçlere karşı kuvvet kullanımı.
(Madde 107)
106
ve
107.
maddelerdeki
istisnalar
kuruluş
yıllarını
ilgilendiren
düzenlemelerdir ve günümüzde uygulanmamaktadır. Diğer iki istisna ise kuvvet
kullanma ile ilgili en fazla tartışılan ve yorumlanan maddelerdir.
Meşru Müdafaa Hakkı kuvvet kullanımının en önemli iki istisnasından birini
oluşturmaktadır. BM Şartı’nın 51. Maddesi bu hakkı şu şekilde düzenlemektedir:
Meşru Müdafaa Hakkı kuvvet kullanımının en önemli istisnalarından birini
oluşturmaktadır. BM Şartı’nın 51. Maddesi bu hakkı şu şekilde muhafaza etmektedir:
“Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir
saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin
korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin do al olan bireysel ya da
ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını
kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi'ne bildirilir ve Konsey'in
işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden
62
kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir
biçimde etkilemez”.106
Böylece tek-tek üyelerin veya hep birlikte meşru müdafaa hakkı düzenlenmiş
olmaktadır. Bu yaklaşıma göre BM üyelerinden herhangi birine veya bir kaçına karşı
silahlı bir saldırıda bulunulduğunda Güvenlik Konseyi toplanıp gerekli kararları
alıncaya kadar BM üyeleri barışı ve güvenliği koruyabilmek amacıyla tek başına ya
da topluca meşru müdafaa hakkını kullanabilirler.
Meşru müdafaa hakkının kullanıldığı hallerde en kısa zamanda üyeler
tarafından alınan tedbirler Güvenlik Konseyi’ne rapor edilecektir. Yine BM Şartı’na
göre bu hakkın kullanılması ile Güvenlik Konseyi’nin uluslararası barışı ve güvenliği
tesisteki görev ve yetkilerinde herhangi bir azalma meydana gelmeyecektir.107
Bu maddedeki düzenlemeden de görüldüğü gibi meşru müdafaa hakkı tarih
boyunca hiçbir zaman yasaklanmamış bir hak olup, en son BM Antlaşması’nda da bu
durum değişmeden kalmıştır. BM antlaşmasındaki düzenlemelerle bu hakkın hukuki
çerçevesi ve şartları belirlenmiştir. Meşru müdafaa hakkının koşullarının ne
olduğuna bakarsak;
Bunlardan birincisi meşru müdafaanın “Gerekli” (Necessary) olması, ikincisi
ise “Orantılı” (Proportional) biçimde yapılmasıdır. “Gereklilik” ile saldırının veya
saldırıların durdurulması için karşılık vermenin elzem olması, “Orantılılık” ile ise
saldırıyı ya da saldırıları durduracak ve etkilerini ortadan kaldıracak ölçülerde kuvvet
kullanılması gerekmektedir.108
106 Başeren , a.g.e.,s.57.
107 Aynı yer.
108 İbrahim Kaya, “11 Eylül Saldırıları ve Sonrası : Uluslararası Hukukta Askeri Müdahale”, Çukurova Üniversitesi
Stratejik Araştırmalar Merkezi, http://strateji.cukurova.edu.tr/ULUSLARARASI/02.php, 16.05.2008 .
63
Bir devletin meşru müdafaa hakkından yararlanması için silahlı saldırıya
maruz kalması gerekmektedir. Silahlı saldırının devam ediyor olması ve Güvenlik
Konseyi’nin duruma el koymasına kadar münferiden veya müştereken kuvvet
kullanmaya başvura bilir. Yani, BM üyesi ülkelerden herhangi biri saldırıya uğradığı
takdirde Güvenlik Konseyi bir tedbir kararı alana değin saldırıya uğrayan ülke
münferit ya da müşterek meşru müdafaa hakkına sahiptir.109
Saldırıya maruz kalma kavramının önemi, meşru müdafaanın daha önceki bir
BM antlaşmasına aykırı olarak kuvvete başvurulmasına karşı kullanılması
gerekmektedir. BM Antlaşması 51. maddesinde de belirtildiği üzere, bu hakkın
doğması için söz konusu devletin silahlı saldırıya uğranılmış olması şarttır. Gerçi,
silahlı saldırının ne olduğu konusunda, BM Antlaşması’nın hiçbir yerinde net bir
açıklama yapılmadığı gibi, bu konudaki sorunları ortadan kaldırmak amacıyla alınan
3314 sayılı, 14 Aralık 1974 tarihli Saldırının Tanımına İlişkin Genel Kurul
Kararı’nda da, bu konuyu tam anlamıyla açıklığa kavuşturmamıştır. Çünkü bu
kararda, direk olarak silahlı saldırı değil, genel olarak saldırı tanımlanmıştır.110
Silahlı saldırının gerçekleşmiş olması, devlete ya da devletlere meşru
müdafaa hakkı vermektedir. Burada ilk kuvvete başvuran saldırgan olmakta ve bu
durum ikinci tarafa meşru müdafaa hakkı vermektedir. Bu konuda da sorunlar
yaşanabilmektedir.
Kimin
ilk
önce
kuvvet
kullandığı
konusu
kolayca
belirlenemeyebilir. Fakat bu konu tartışmalı olursa, ilgili uluslararası kuruluşların
araştırmaları sonucunda gerekli kararlar alınabilir. Yani eyer silahlı saldırı varsa ve
saldırganın kim olduğu belliyse burada meşru müdafaa mutlak bir hak olarak
saldırıya uğrayan devlete verilmiştir.
109 Aynı yer, 16.05.2008.
110 Keskin, a.g.e., s.46.
64
Güvenlik Konseyine bilgi verilmesi ve Güvenlik Konseyi’nin duruma el
koyması ile devletin meşru müdafaa hakkı sona ermektedir. BM Antlaşması 51.
maddesinde de belirtildiği üzere, meşru savunmaya başvuran devlet, aldığı önlemler
konusunda BM Güvenlik Konseyi’ni hemen bilgilendirmek zorundadır. Ayrıca, BM
Güvenlik Konseyi, barış ve güvenliğin sağlanması için gerekli önlemleri aldığı andan
itibaren, meşru müdafaa hakkı çerçevesinde kuvvet kullanma hakkının sona
erdirilmesi gerekmektedir. Burada kastedilen, BM Güvenlik Konseyi’nin konuya
ilişkin görüşme yapması ve benzeri durumlar değildir. Güvenlik Konseyi tarafından
Meşru müdafaa hakkına son verecek önlemlerin kapasitesi ve boyutu önemlidir.
Alınacak önlemlerin saldırıyı sonlandıracak kadar etkili olması.111
Meşru müdafaa hakkının, silahlı saldırıyı ortadan kaldırmak, saldırganı
mağdur devletin sınırları dışına çıkarmak, tekrar saldırıya uğramasını önlemek gibi
amaçları bulunduğuna göre, BM Güvenlik Konseyi’nin bu doğrultuda neler yaptığına
bakılması gerekmektedir.
Güvenlik Konseyi ilk olarak kuvvet kullanımı gerektirmeyen önlemleri
denemektedir. Bunların işe yaramayacağı durumlarda veya yaramadığı durumlarda
kuvvet kullanımına geçecektir. Zorlayıcı önlemler diyebileceğimiz önlemler 41. ve
42. maddelerde düzenlenmiştir. 41. Madde de “Güvenlik Konseyi, kararlarını
yürütmek için silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması
gerektiğini kararlaştırabilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu önlemleri uygulamaya
çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta,
111 Başeren, a.g.e., s. 48-49.
65
telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle
kesintiye uğratılmasını, diplomatik ili kilerin kesilmesini içerebilir” demektedir.112
Daha sonraki bölümde BM Güvenlik Konseyi’nin Ermenistan’ın Dağlık
Karabağ ile ilgili almış olduğu detaylı olarak inceleyeceğimiz zaman Güvenlik
Konseyi’nin aldığı kararları uygulamak için hangi önlemleri aldığı önemlidir. Göz
önüne almamız gereken ilk hususun Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararların bağlayıcı
olduğudur. 1992 – 93 yıllarında Ermenistan’ın işgalci politikası Dağlık Karabağ’ın
da dışına taşması ile BM Güvenlik Konseyi işgal edilmiş toprakların boşaltılması ile
ilgili 4 tane karar almıştır.
Meşru müdafaa hakkının, silahlı saldırıyı ortadan kaldırmak, Ermenistan’ın
Azerbaycan sınırları dışına çıkarmak, tekrar saldırıya uğramasını önlemek gibi
amaçları bulunduğuna göre, BM Güvenlik Konseyi’nin bu doğrultuda neler yaptığına
bakılması gerekmektedir. Alınan kararlara rağmen henüz Azerbaycan toprakları işgal
altındadır. Ermenilerin hak iddia ettiği Dağlık Karabağ bölgesinin dışında kalan
Kelbecer, Laçın, Fizuli, Zengilan, Gubadlı, Cebrayıl ve Ağdam illeri halan daha işgal
altındadır. Bu topraklarda ne SSCB döneminde ne de öncesinde Ermeniler
çoğunlukta olmamıştır.
Yurt dışındaki Ermeni lobisinin çalışmalarından da güç alan Ermenistan
uygulamakta olduğu yayılmacılık politikası ile komşuları için tehdit oluşturmaktadır.
Sadece Azerbaycan’a yönelik değil aynı zamanda Gürcistan’a ve Türkiye’ye yönelik
toprak talepleri içerisindedir.113
112 “BM Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Antlaşması (BM Şartı), VII. BÖLÜM: Barışın Tehdidi",
http://www.belgenet.com/15.03.2008.
113 Gücristan’ın Cavakhetiya bölgesinde yaşayan ve sayıları 500 bin civarında olduğu iddi edilen Ermeniler dönem – dönem
Ermenistan’a birleşmeyi savunmaktadır. Ermenistan devletinin de bu yönde iddiaları bulunmaktadır. Ayrıca Ermenistan
anayasasında da Türkiye’ye yönelik toprak iddiaları bulunmaktadır…
66
Azerbaycan’a yönelik ise tehdidin ötesinde bir işgal söz konusudur.
Ermenistan yetkilileri bu durumu reddetmekte ve bir işgalin söz konusu olmadığı,
‘eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Ermenilerinin bağımsızlık girişimlerinin
bulunduğu’ savunmaktadır. Uluslararası örgütlerin önünde özellik de AGİT Minsk
Grubu ve BM önünde bu durumu savunan yetkililer bazen de toprakların Ermenistan
tarafından işgal edildiğini kabul etmektedirler. 17 Mayıs 2001 tarihinde Ermenistan
Parlamentosunda yapılan görüşmelerde önce dönemin Ermenistan Savunma Bakanı
Serj Sarkisyan114, yaptığı konuşmada şu ifadelere yer vermiştir: ‘İşgal ettiğimiz
topraklar var. Bunda utanılacak bir şey yok. Güvenliğimiz gereği bu toprakları işgal
ettik. Biz bunu 1992 yılı ve öncesinde de söylüyorduk, şimdi de söylüyoruz. Belki
üslubum diplomatik değil, ancak gerçek bu’. Ardından, bu konuşmaya gelen ilk
tepkiler üzerine açıklama yapan Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan da
konuşmasında işgalden söz etmiş, ancak Taşnak Partisi'nin kendisinden bu sözlerle
ilgili bir izah istemesi üzerine daha sonra geri adım atmıştır.115
Ağustos 2002’de Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev ile Ermenistan
Devlet Başkanı Robert Koçaryan arasında iki ülke sınırındaki Sederek’te görüşme
gerçekleştirildiği sırada açıklama yapan, Ermenistan Savunma Bakanı Serj
Sarkisyan, işgal bölgesinde Ermenistan askerlerinin bulunduğunu resmen ifade etmiş
ve bunun normal olduğunu eklemiştir.116 Aynı açıklamasında bu gün Ermenistan
cumhurbaşkanı olan Sarkisyan, eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi topraklarını
hiçbir zaman Azerbaycan toprağı olarak görmediklerini de vurgulamıştır.
114 Daha sonra başbakan, son seçimlerde ise cumhurbaşkanı olmuştur.
115 “Kafkasya”, http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/kafkasya, 03. 02. 2006.
116 “Aliyev ile Kocaryan görüştü”, Hürriyet, 14 Ağustos 2002.
67
Günümüzde Azerbaycan topraklarının işgal edilmiş olması, kimse tarafından
reddedilmeyen bir husustur. BM Genel Kurulunun 62. oturumunda alınan kararla da
kabul edilmiştir ki işgal edilmiş topraklar Azerbaycan’ın bir parçasıdır.117 Ayrıca BM
Güvenlik Konseyi kararlarında, diğer birçok uluslararası örgütlerde ve uluslararası
hukuk metinlerde bu husus mutlak olarak kabul edilmektedir. Tartışılmalı olduğu
iddia edildiği Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmiş olup
olmadığı hususudur. Bu hususun önemli olmasının nedeni BM Güvenlik Konseyi
kararlarında, saldırgan tarafın Ermenistan olması açıkça gösterilmemektedir. Tabii ki
bunda politik nedenler büyük etkisi vardır. Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan
Rusya, Fransa ve Amerika (bu ülkeler aynı zamanda Minsk Grubu’nun eş başkanı
ülkelerdir) BM Genel Kurulunun aldığı son kararda da Azerbaycan’ın devlet
bütünlüğünün tanınması ile ilgili alınan kararda Ermenistan ile birlikte Azerbaycan
aleyhinde oy kullanmışlardır.118
Fiiliyatta ise bu durum tam tersidir ve Karabağ ve diğer işgal adlındaki
topraklarda bulunan silahlı güçler Ermenistan savunma Bakanlığına bağlı güçlerdir.
BM Güvenlik Konseyi belgelerinde, Ermenistan’ın isminin açıkça saldırgan ülke
olarak gösterilmemesi, daha önce de ifade ettiğimiz üzere, Konsey üyelerinin politik
yaklaşımlarından kaynaklanan somut bir durumdur. Ermenistan Parlamentosu’nun 1
Aralık 1989 tarihli, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini kendisine birleştirmek
doğrultusunda aldığı kararı halen yürürlüktedir.
Bunun yanında, Ermenistan, BM Genel Kurulu 2625 sayılı kararını da açıkça
ihlal etmiştir. Ermenistan, bir dönem, politika değişikliğine giderek, Azerbaycan’ın
117 “Sixty-second General Assembly Plenary 86th Meeting” (AM),
“General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All
Armenıan Forces”, http://www.un.org/news/press/docs/2008/, 16.03.2008.
118 Aynı yer.
68
Karabağ bölgesini kendisine birleştirmek istemediğini, sadece bölgenin “sözde
bağımsızlık mücadelesini” desteklediğini ifade etmiştir. Örneğin, dönemin
Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan, 11 Ekim 2001’de işgal altında tuttukları
Azerbaycan toprakları ve Erivan’da temaslarda bulunan Azerbaycanlı gazetecilerle
yaptığı görüşmede eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni savunmak amacıyla sözde
cumhuriyetin
ordusunda
görev
almak
isteyen
Ermenistan
vatandaşlarını
destekleyeceklerini söylemiştir. Sarkisyan, işgal edilmiş bölgedeki Ermenistan
vatandaşlarının sayısını bilemediğini belirterek, “Ancak oradaki Ermenistan
vatandaşlarının sayısı, Dağlık Karabağ’ın güvenliğini sağlayacak düzeydedir.
Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın güvenliğinin garantörüdür” demiştir.119
Bu ve Ermenistan yetkililerinin, Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkını
kullanmaya kalkması halinde, savaşın Bakü’de biteceği şeklindeki açıklamaları,
diğer birçok uluslararası hukuk metni ile beraber BM’nin 2625 sayılı karara da
açıkça aykırılık teşkil etmektedir.120
Günümüzdeki Ermenistan iktidarındaki kişilere baktığımız zaman bir
çoğunun Dağlık Karabağ doğumlu olduğu son birkaç seneye kadar da Ermenistan
vatandaşı olmadığı görülmüştür. Buna eski Ermenistan cumhurbaşkanı Koçaryan ve
bu günkü cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan da dahildir. Ermenistan anayasasına
göre Ermenistan’da başkanlık seçimlerinde aday olabilmek için en az 10 sene
önceden Ermenistan vatandaşı olmak gerekmektedir. Bu konu ilk olarak Levon TerPetrosyan’ın darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasının ardından Robert Koçaryan’ın
adaylığı döneminde tartışılmıştır. Koşaryan o dönemde henüz Ermenistan vatandaşı
119 “Ermenistan, Yukarı Karabağ'ı savunmak isteyen Ermenileri destekleyeceğini açıkladı”, Zaman, 12 Ekim 2001.
120 “Declaration On Prıncıples Of Internatıonal Law Concernıng Frıendly Relatıons And Cooperatıon Among States In
Accordance Wıth The Charter Of The Unıted Natıons”, http://daccessdds.un.org/doc 15, 04, 2007.
69
bile olmamıştır. Koçaryan’ın muhalifleri, onun adaylık için gerekli olan, “en az 10
yıl önceden itibaren Ermenistan vatandaşı olma” şartını yerine getirmediği
gerekçesiyle aday olamayacağını ileri sürmüşlerdi. Bu engeli ortadan kaldırmak için
adaylığın geçerli olması için Ermenistan Parlamentosu’nun 1 Aralık 1989 tarihli
kararına dayanarak, Koçaryan’a vatandaşlık şartına ilişkin gerekli belgeyi vermiş ve
böylece sorun ortadan kalkmıştır. Sadece bu bile aslında ortada bir Ermenistan
işgalinin olduğunu göstermektedir. Ermenistan ise fiiliyattaki işgalci durumunu
sözde “bağımsızlık mücadelesini destekleme” olarak göstermeye çalışmaktadır.
Dağlık
Karabağ
ile
ilgili
Ermeni
argümanları
ise
Azerbaycan’ın
argümanlarından doğal olarak çok farklıdır.
Bunlardan birincisi Azerbaycan SSCB’ye katıldığı zaman Dağlık Karabağ
Azerbaycan egemenliğinde bulunmamakta idi. 1918 Yılında bağımsızlığını ilan eden
Azerbaycan coğrafi sınırları içinde Dağlık Karabağ’ı da ülke sınırları içinde
göstermiştir. Ancak fiiliyatta burada bir egemenlik bulunmamakta idi. Bu nedenle de
Milletler Cemiyeti Azerbaycan’ın bu bağımsızlığını kabul etmemiştir.
Diğer argüman ise 1991 yılında SSCB’nin dağılması sürecinde Dağlık
Karabağ’ın Azerbaycan’dan hukuki olarak ayrılarak bağımsız “Dağlık Karabağ
Cumhuriyeti” kurmuştur. Bu süreçte SSCB’ye üye olan diğer cumhuriyetler de
bağımsız olmuştur.121
Ermeni tarafının Dağlık Karabağ ile ilgili son hukuki argümanları ise
“Azerbaycan tarafı SSCB’nin dağılması sürecinde bu ülkenin hukuki varisliğinden
121 Ermenistan’ın ekenomik, sosyal ve medeni hukuklar hakkında uluslararası düzenleme ve Vatandaşlık ve siyasi haklar ile
ilgili uluslararası düzenlemelerdeki söylemleri, BM-nin E/1990/5/Add.36 ve CCPR/C/92/Add.2 sayılı senetleri; "Legal aspects
for the right to self-determination in the case of Nagorny Karabakh" No E/CN.4/2005/G/23 BM senedi .
70
imtina etmiştir ve bu nedenden dolayı da SSCB dönemindeki sınırları üzerinde hak
iddia edemez.122
BM Antlaşması’nın 51. maddesine göre, Azerbaycan’ın meşru müdafaa
hakkı, ‘Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli
önlemleri alıncaya dek’ geçerli olmaktadır. Önemli olan meşru müdafaa hakkına son
verecek önlemlerin, bu hakkın amaçlarını etkili olarak gerçekleştirecek kapasitede
olması gerekmektedir. Alınan önlemlerin Azerbaycan topraklarından saldırgan
ülkenin silahlı güçlerinin tamamen çıkarılmasını sağlaması gerekmektedir.
Sorununun günümüzdeki durumunsa bakarsak, böyle bir şeyin söz konusu
olmadığını görmekteyiz. Azerbaycan toprakları halen Ermenistan işgali altındadır.
İşgalin sona erdirilmesi için belirli bir plan söz konusu değildir ve zaman
Azerbaycan’ın aleyhine işlemektedir.
Bölgedeki politik dengeleri göz önüne aldığımız zaman özellikle Rusya ve
İran devletlerinin Ermenistan lehine, Azerbaycan aleyhine olarak askeri faaliyetlerini
sürdürmektedirler. Bu bile zamanın Azerbaycan aleyhine işlemesi anlamına
gelmektedir. Ayrıca son dönemde Kosova’nın bağımsız olmasının Dağlık Karabağ
sorununun uzaması durumunda Azerbaycan aleyhine bir fiili durum oluşturacağı da
bir başka gerçektir. Her ne kadar Kosova’nın durumunun Abhazya, Osetya, Dnestr
Bölgesi ve Karabağ için bir emsal oluşturmayacağı batılı devletler tarafından
açıklansa da bunun sözlü açıklamalardan başka bir anlam ifade etmediğini ve zaman
içinde politik etkilerle bu durumun tersine dönebileceği ihtimali mümkündür.
Azerbaycan’ın 1991 – 1993 yılları arasında meşru müdafaa hakkının mutlak
olduğu tartışılmaz bir durumdu. Devam eden silahlı saldırılar sonucunda Azerbaycan
122 “Dağlık Karabağ problemi ile ilgili parlamento konuşmalarında dönemin Ermenistan savunma bakanı S.Sarkisyan’ın
konuşması”, 29-30 mart 2005, www.regnum.ru/.
71
toprakları işgal edilmiştir. O dönem itibari ile karşı koyacak gücü olmayan
Azerbaycan’ın bu gün meşru müdafaa hakkını kullanıp kullanamayacağı tartışılması
gereken bir konudur. 51. Maddede belirtilen saldırı fiili ile meşru müdafaanın
arasındaki zaman bağlantısının olmasıdır. Aradan geçen 15 seneye rağmen halan
daha meşru müdafaa hakkı var mıdır? Zaman bağlantısı Azerbaycan aleyhinde olan
bir durumdur. Fakat saldırıların ilk dönemlerine bakarsak ilk baştan meşru müdafaa
hakkını kullanan Azerbaycan bunda başarılı da olmuş ve Ermenistan tarafından işgal
edilmiş olan toprakların önemli bir bölümünü işgal altından kurtarmıştır.
Fakat dış güçlerin de desteğini alan Ermenistan’ın saldırılarının artması
toprakların işgalini kaçınılmaz kılmıştır. İşgalin yoğunlaşması ve tek başına bunu
önleyememesi üzerine, Azerbaycan’ın ateşkes anlaşması (barış anlaması değil)
yapmaktan başka yolu kalmamıştır. Fakat, geçen süre içerisinde, Azerbaycan,
topraklarının işgal altında kalmasını kabul etmeyeceğini, kuvvet kullanma yoluna
başvurma dahil, topraklarını işgalden kurtarmak için tüm haklarını saklı tuttuğunu bir
çok kere ifade etmiştir.
Azerbaycan’ın ilk saldırı sırasında kendisi savunmak için yeterli güce sahip
olamaması ve ateşkese yanaşmak zorunda kalması, işgali kabul etmemesi ve
topraklarını işgalden kurtarmak için kuvvet kullanma yoluna başvurma dahil olmakla
tüm haklarını saklı tuttuğunu birçok kere ifade etmiştir.123
Bölgedeki askeri ve politik dengeleri göz önüne aldığımız zaman ise sorunun
BM Güvenlik Konseyi’nin önlemleri ile çözülmesi en akılcı yol olarak
gözükmektedir. Bir tarafta ekonomisi gelişmekte olan ve sürekli askeri yatırımlarını
artırmakta olan bir Azerbaycan var. Azerbaycan bir milyon civarında olduğu
123 Safar Abiyev, "Armenia's aggression against Azerbaijan causes military and political tenseness in the region", 21
February 2008 , http://www.today.az/news/politics/23.03. 2008.
72
söylenen göçmen sorununu çözmüş ve ekonomik olarak Ermenistan’dan çok daha iyi
durumdadır. Diğer taraftan da ekonomik olarak sürekli Rusya’nın egemenliğine
girmekte olan, aynı oranda da Rusya federasyonundan askeri ve mali yardım alarak
devam eden bir Ermenistan vardır. Bu iki ülkenin Dağlık Karabağ sorununun
çözümü için silahlı yola başvurması özellikle insani boyutu ile uluslararası
kamuoyunun hiç de istemediği bir durumdur. Çatışmanın insani kaybının her iki
tarafta ne kadar olacağını hesaplamak ise mümkün olmayacaktır. 1989 – 1994 Yılları
arasında sadece Azerbaycan’da on binlerle sivil ve asker kaybı yaşanmıştır. Çok
daha fazla kişi ise yaralanmıştır. Tüm bu savaş müddetinde sayısı bir milyona yakın
Azerbaycan vatandaşı da yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalmıştır. Bir
diğer taraftan da çevrenin ve doğal yaşamın gördüğü ağır zarar söz konusudur.
Aynı kayıpların Ermenistan için de geçerli olduğunu görüyoruz. 10 Binlerle
ölü ve yaralı Ermeni savaş sonrasında kayıtlara alınmıştır. Ayrıca savaşın yıkıcı
etkisini üzerinden atamayan Ermenistan nüfusunun büyük bir bölümü ülkeyi terk
etmiştir.
D. Dağlık Karabağ Sorunun Çözümünde BM’nin Önemi
Savaşın yıkıcı etkileri tüm katılan devletler için tartışılmayacak kadar
yıkıcıdır. Sadece savaşı kaybedenler değil aynı zamanda kazananlar da büyük
yıkımlar yaşamaktadır. Azerbaycan devlet yetkilileri savaşın yıkıcı etkilerinin her iki
taraf için de büyük olacağını defaten dile getirmekte ve barışçıl yollarla çözüm
arayışlarını sonuna kadar denemektedir.
73
Azerbaycan 2 Mart 1992 yılının tarihinde BM’ye üye kabul edilmiş ve 6
Mayıs tarihinde de BM temsilcisini atamıştır.124 BM’ye üyeliğin ilk günlerinden bile
uluslararası kamuoyunun dikkatini Azerbaycan – Ermenistan savaşına çekmeye
çalışmıştır. Ayrıca bu sorunun çözümü için BM potansiyelinden yararlanmak
Azerbaycan’ın öncelikli politikalarından biri olmuştur.
BM örgütü de sorunun çözümü için sürekli girişimlerde bulunmuştur. BM
Güvenlik Konseyi sorunla ilgili 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları kabul etmiş ve
henüz yaptırım yapılmasa da Azerbaycan’ın haklılığını göstermiştir.
Alınan her karar Azerbaycan’a yönelik işgal dalgasının bir aşamasında
yaşanmıştır. Alınan bu kararlar Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunmasını
savunarak, silahlı saldırının durdurulması, derhal ateşkesi ilan edilmesi, askeri
operasyonların durdurulması ve işgalcilerin Azerbaycan topraklarından çıkarılması
taleplerini yinelemiştir. BM tarafından alınan bu kararlar henüz uygulanmamıştır.
Azerbaycan’da insani durumun kötüleşmesi ve göçmen/IDP sayısının 1
milyondan fazla olması BM’nin duruma müdahale etmesini kaçınılmaz kılmaktaydı.
BM genel Kurulunun 1993 yılında yaptığı 85. toplantısında Azerbaycan’da olan
mülteci ve IDP’lere uluslararası yardım karar’ı alınmıştır.125
1992 – 96 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi Başkanı ve BM Genel
Sekreteri Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ülke bütünlüğünü, bağımsızlığını ve sorunun
barışçıl yolla çözülmesi için AGİT Minsk Grubu’nun çalışmalarını destekleyen
beyanatlar vermişlerdir.126
124 “Azerbaijan and UN”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un, 27. 05.2007.
125 “Emergency international assistance to refugees and displaced persons in Azerbaijan”, http://www.un.org/documents/
22.01.2007.
126 “UN And Azerbaijan”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un. , 24.05.2007.
74
1996 yılından itibaren ise BM Genel Kurulu “BM ve AGİT arasındaki
işbirliği hakkında” anlaşmada Azerbaycan Ülke Bütünlüğünü (Azerbaycan
Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ ve çevre illerinde olan sorunlar) yeniden
onaylamıştır.127
Azerbaycan ilk bağımsızlığını kazandığı günden itibaren Batılı uluslararası ve
gölgesel örgütlerle ilişkilere, özellikle de BM ile ilişkilere büyük önem vermektedir.
Azerbaycan ilk kurulduğu zamanlarda hem ekonomik hem de askeri açıdan oldukça
zayıf olan ve savaştan dolayı bir yıkım yaşamıştır. Bağımsızlığını korumak ile ilgili
kuşku ve endişeleri bulunan Azerbaycan Cumhuriyeti aynı zamanda Dağlık Karabağ
sorununun çözümünde de adil olmayan bir çözümün kendisine dayatılacağından
endişe etmekteydi.
Azerbaycan açısından BM’nin bir diğer önemi de “Egemenlik” ilkesidir. BM
Kurucu Andlaşması’nda da ifade edildiği gibi, BM “bütün üyelerinin eşit egemenliği
ilkesi” üzerine kurulmuştur128. BM, egemenliklerinin zedelenmesini istemeyen ve
örgütü kendi çıkarları çerçevesinde kullanmak isteyen devletlerden oluşur. Bu
egemenlik anlayışı BM Kurucu Andlaşması’nın 2/1 maddesinde “Örgüt, tüm üye
devletlerin egemen eşitliği ilkesine dayanır” ifadesiyle devam ettirilmiştir.
“Egemenlik”; uluslararası örgütlerin, dolayısıyla BM Örgütünün uluslararası
uyuşmazlıklarda yapacağı kanıt araştırmalarında, insani yardımlarda ve barış koruma
operasyonlarında hala başat bir kavramdır. Bu gibi eylemlerin yapılabilmesi ilgili
devletlerin rızasına bağlıdır.129
127 Aynı yer.
128 M. Emin Zararsız, “Devletin Egemenligi Kavramı ve _nsan Haklarının Korunması”, http://www.liberaldt.org.tr/
17.02.2006.
129 Hilaire McCoubrey and Nigel D. White, “International Organizations and Civil Wars”, Aldershot:
Dartmouth, 1995, s. 31.
75
Komşusu olan ülkelerden özellikle de Rusya ve İran’dan dolaylı tehdit
algılayan Azerbaycan kendini savunmak için BM’ye her zaman ihtiyaç duymuştur.
Daha önceki bölümlerde Rusya ve İran’ın Azerbaycan-Ermenistan sorunu ile ilgili
politikalarını ve gerekçelerini anlatmıştık. İzledikleri politika tabii ki Karabağ
sorununun Azerbaycan’ın istediği gibi bir çözüme kavuşmasını sağlamayacaktı. Bu
ülkelere karşı Azerbaycan ancak BM platformunda “eşit” olarak mücadele edebilir.
Nitekim BM Kurucu Andlaşması’nın giriş bölümünde “küçük ve büyük bütün
devletlerin eşit haklarına olan inanç” belirtilmiştir. Ayrıca 2/1 maddesinde, BM’nin
“bütün devletlerin egemen eşitlikleri ilkesi” üzerine kurulduğu ifade edilmiştir.
Böylece, özü itibarıyla herhangi bir devletin ulusal yetkisi içine giren konulara,
Andlaşmanın
VII.
Bölümündeki
zorlama
tedbirleri
dışında
bir
müdahale
olmayacaktır.130 Bu güvenceye Azerbaycan en fazla Dağlık Karabağ sorununun
çözümünde ihtiyaç duymaktadır.
130 Hans J. Morgenthau, “Uluslararası Politika”, 2. cilt, çev: Baskın Oran ve Ünsal Oskay, Ankara: Sevinç
Matbaası, 1970, s. 608.
76
III. BÖLÜM
DEMOKRASI VE İNSAN HAKLARI ALANLARDA BM İLE İŞBIRLIĞI
A. BM’nin İnsan Hakları Alanındaki Düzenlemeleri
1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi; Günümüzde insan haklarının
tanınması, korunması ve geliştirilmesi devletlerin kendi iç hukuklarını aşarak
uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı başta olmak üzere
evrensel ve bölgesel düzeyde uluslararası örgütler insan haklarını uluslararası
düzeyde korumaya yönelik faaliyetlerde bulunmaktadır.
BM Andlaşmasının ilk maddesinde örgütün ilan edilen dört amacı arasında,
ayrım yapılmaksızın herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı
gösterilmesinin geliştirilip desteklenmesinde uluslararası işbirliğini sağlamak önemli
bir yer tutmaktadır.131
İnsan hakları insanların insan olmalarından dolayı sahip oldukları kabul
edilen bir takım dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez haklarıdır. İnsan hakları
ile ilgili düzenlemeler son üç yüzyıldır ortaya çıkmış, fakat 20. yüzyılın ortalarına
kadar konu ile ilgili somut bir uluslararası düzenleme yapılmamıştır. Bunun nedeni 2.
dünya savaşına kadar olan dönemdeki devletlerin ve rejimlerin yapısı ile yakından
ilgilidir. Ayrıca BM’nin kurulması da bu alanda çalışmaların hızlandırılmasını
beraberinde getirmiştir. Daha fazla liberal devlet rejimlerinin ortaya çıkması da bunu
tetikleyen diğer önemli unsurdur. Yıkılan totaliter rejimlerin yerine kurulan liberal ve
demokrasiyi benimsemiş ülkeler özellikle Avrupa’da ve uzak doğuda çoğalmaya
başladı. Bir dönemler insan hakları ihlallerinin en fazla yaşandığı faşist Almanya ve
131 “Birleşmiş Milletler Antlaşması”, http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/ 22.03.2007 .
77
İtalya gibi ülkeler bu dönemden itibaren insan haklarının en koyu savunucularından
birisi olmağa başladı.
I ve II dünya savaşları arasındaki yaşanan acı olaylardan dolayı BM
kuruluşunda sadece barışı korumayı değil bunun yanı sıra insan hakları ihlallerini de
ortadan kaldırmayı amaç edinmiştir. Bu amaçla çeşitli uluslararası düzenlemeler
yapılmıştır.
Bunlardan en önemlisi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesidir. Bu düzenleme
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948 günü kabul edilmiştir.132
Genel Kurul tüm üye ülkeleri Bildirge metnini en geniş biçimde tanıtmaya ve
duyurmaya çağırmıştır. II dünya savaşı öncesinde ve savaş sırasında yaşanan insan
hakları ihlalleri dolayısı ile BM bu konuya ayrı önem göstermek zorunda kalmıştır.
BM’nin antlaşmasında çeşitli maddelerinde insan haklarının ne olduğu belirtilmiştir.
Evrensel bildirge 30 maddeden oluşmakta ve dört kategori olarak insan
haklarını ayırmaktadır. Bunlar doğrudan insan kişiliğini ilgilendiren haklar, yurttaşlık
hakları, siyasal haklar, sosyo – ekonomik haklardır. Genel kurulda kabul edilen bu
bildirge sadece tavsiye niteliği taşımakla birlikte moral değerler ve siyasal normlar
açısından önemli etkileri olmuştur.
BM kapsamında diğer düzenlemeler de yapılmıştır. Bu düzenlemeleri de
incelersek; BM çatısı altında insan haklarının korunmasının önemli yöntemlerinden
biri de “sözleşme mekanizmaları” ile insan haklarının korunmasıdır. Uluslararası
sözleşme niteliğinde düzenlemeler kabul edilmekte ve bu sözleşmelerde ayrı-ayrı
mekanizmalar öngörülerek, insan haklarının korunmasına yönelik faaliyette
132 Semih Gemalmaz, “Ulusal Üstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş”, Beta Yayınları, İstanbul, 1997, s 25.
78
bulunulmaktadır. Bu çerçevede kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiş 9 adet önemli
uluslararası sözleşme mevcuttur. Bu sözleşmeler
•
Her Çeşit Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası
Sözleşme (21 Aralık 1965)
•
Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (23 Mart 1976)
•
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, (3 Ocak 1976)
•
Kadınlara Karşı Her Çeşit Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası
Sözleşmesi (18 Aralık 1979)
•
İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Davranış
veya Cezalandırmalara Karşı Sözleşme (10 Aralık 1984)
•
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (20 Kasım 1989)
•
Tüm Göçmen İşçiler ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair
Sözleşme (1 Temmuz 2003)
•
Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmalarına Dair Uluslararası
Sözleşme (18 Aralık 1992)133
BM’nin kuruluş amaçlarından birinin insan haklarını korumak olduğunu göz
önüne aldığımız zaman BM organ ve uzmanlık kuruluşlarının belirli bir dereceye
kadar insan haklarını korunmakla görevli olduğunu kabul etmek gerekmektedir. BM,
hem geniş içerikli ve evrensel olarak kabul edilen hak kategorileri oluşturmuş ve
bunları yazılı hale getirmiş hem bu hakların korunması ve geliştirilmesi ve
hükümetlerin
yükümlülüklerini
yerine
getirmesine
yardımcı
olmak
için
mekanizmalar kurmuştur.
133 Ahmet Hamdi Topal, “Birleşmiş Milletler Sisteminde İnsan Haklarının Korunması”, Mevzuat Dergisi, sayı 83, Kasım
2004
79
1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile başlayan BM’nin insan
haklarının korunması konusunda şu andaki durumu yansıtmaktadır.
B. BM Düzenlemelerinin Azerbaycan’a Etkileri ve Azerbaycan’da İnsan
Hakları
İnsan ve vatandaş hukuklarının ve özgürlüklerinin temin edilmesi ile ilgili
Azerbaycan Cumhuriyetinin BM ile ilişkilerinden doğan düzenlemeleri Azerbaycan
Cumhuriyeti bağımsızlık kazandıktan sonra uluslararası sistemin bir parçası ve
BM’nin tam hukuklu bir üyesi gibi uluslararası sistemin insan hakları ile ilgili
düzenlemelerini kabul ettiğini çeşitli düzenlemelerle beyan etmiştir. Demokrasi ve
insan haklarından yoksun olarak toplumların ve devletlerin kalkınması söz konusu
olmamaktadır. Demokrasi, kalkınma insan hak ve özgürlüklerine saygı bir biri ile
ilişki içinde olan öğelerdir. İnsan hakları çeşitli ekonomik ve siyasi sistemlerin,
ideolojilerin ve medeniyetlerin var olduğu uluslararası toplumda insanları ve
toplumları birleştiren en önemli unsurlardan birisidir.
İnsan haklarının öneminin en fazla farkına varması gereken ülkelerin ilk
sıralarında Azerbaycan’ın gelmesi gerekmektedir. Ermenistan ile yaşanan savaştan
sonra yüz binlerle insan en temel insan haklarından mahrum kalmış, yaşadıkları
yerlerinden zorla göç ettirilerek zor şartlarda yaşamağa mahkûm edilmişlerdir.
Azerbaycan’da halkı oylaması ile kabul edilmiş anayasada insan ve vatandaş
hak ve özgürlüklerinin korunması devletin en önemli görevi olarak kabul edilmiştir.
Anayasada ırkından, milliyetinden, dininden, dilinden, cinsiyetinden, inancından,
siyasi ve sosyal tercihine bakmaksızın her bir birey insan hak ve özgürlüğünü
80
devletin birimleri karşısında talep edebilmekte ve devletin yargı organları da bunu
sağlamak zorundadır.134
İnsan hakları ile ilgili Azerbaycan’ın uluslararası düzenlemelerin onaylanması
ile ilgili en önemli tarihlerden biri de 1998 yılı olmuştur. İnsan hakları evrensel
bildirgesinin kabulünün 50. yılında dönemin Azerbaycan cumhurbaşkanı Haydar
Aliyev’in onayı ile BM’nin insan hakları ile ilgili çeşitli düzenlemeleri
onaylanmıştır.135 Bu sözleşmeler
-
1990, 18 Aralık tarihli "Bütün göçmen işçilerin ve onların aile
bireylerinin
hukuklarının
korunması
hakkında"
Uluslararası
sözleşme
-
1976, 23 Mart tarihli "Sosyal ve siyasal haklar ile ilgili Uluslararası
düzenleme"
-
1989, Aralık tarihli " Sosyal ve siyasal haklar ile ilgili Uluslararası
düzenleme"nin ikinci protokolü
Bu düzenlemelerden sonra yasama, yargı ve güvenlik güçlerinin tüzük ve
yönetmeliklerini bu standartlara uygunlaştırılması gerektiği karara bağlanmıştır.
Ayrıca milli eğitim müfrezesinde insan hakları ile ilgili eğitim verilmesi kararı
verilmiştir.136
12 Kasım 1995’te kabul edilmiş Anayasa, Azerbaycan’daki insan hak ve
özgürlükleri ile ilgili düzenlemelerin temellerini koymuştur. Yapılan bu anayasa ile
BM düzenlemeleri ve diğer uluslararası düzenlemeler göz önüme alınarak “temel
insan hak ve özgürlükler” Batı normlarına uygun olarak düzenlenmiştir.
134 “Constitution of the Azerbaijan Republic”, http://www.un-az.org/doc/constitution.doc, 02.07.2007.
135 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Kararı”, http://humanrights.az/ganun/ganun1.htm, 23. 09. 2007.
136 Aynı yer.
81
Ülkede demokrasinin geliştirilmesi alanında yürütülen çalışmalarda da diğer
önemli uluslararası normlar gözetilmekle birlikte BM düzenlemeleri de göz önüne
alınmıştır. Dönemin Azerbaycan cumhurbaşkanı Haydar Aliyev tarafından 22 Şubat
1998 tarihinde onaylanmış olan “insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve
sağlanması” ile ilgili karar onaylanmıştır. Ayrıca 2002 yılında Azerbaycan İnsan
Hakları ile ilgili Ombudsman Kurumu oluşturulmuştur. Kurumun oluşturulması için
Azerbaycan anayasasında yapılan değişiklik hem BM’de hem de diğer uluslararası
ve bölgesel düzeydeki insan hakları savunucu örgüt ve STK’lar tarafından olumlu
karşılanmıştır.
Ombudsman kurumunun ve onun işlevi Azerbaycan için yeni unsur oldu ve
bu kurumun çalışmalarının oluşması için özellikle UNDP’den büyük destek
alınmıştır.137
BM ve diğer örgütler Azerbaycan’da işkencenin önlenmesi için baskı ve
tavsiyelerde bulunmuş ve bunun denetlenmesi için Ombudsman Kurumunun
oluşturulmasının büyük önemi olduğu vurgulanmıştır. Ceza hukukunda yapılan
düzenleme ile bazı insan hakları ile ilgili ile cezalar ağırlaştırılmıştır. Bu
düzenlemelere göre gözaltındaki kişilere sorgu sırasında işkence uygulamak, askerlik
görevi sırasında üst rütbeli görevliler tarafından askerlik hizmeti için çağırılmış
erlere baskı ve şiddet uygulamanın cezalandırılması düzenlenmiştir.138 Ayrıca
Azerbaycan’da ölüm cezasının uygulanması 1993 yılında durdurulmuş, 10 Şubat
1998 yılındaki düzenleme ile de tamamen iptal edilmiştir.139
137 “Establishment of the Office”, http://www.ombudsman.gov.az/en/insitution/establishment/, 22.07.2007.
138 Bkz dipnot 134.
139 Alesker Aleskerli, “Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası”, http://www.anayasa.gen.tr/azerbaycan-aleskerli.htm,
22.07.2007.
82
Azerbaycan insan hakları ile ilgili önemli olan uluslararası düzenlemelere
taraf olmakla birlikte, bu sözleşmelerdeki maddelerin uygulanması için BM ve diğer
örgütlerle işbirliği yapmağı taahhüt etmektedir. İnsan haklarının sağlanması ve
korunması alanında Azerbaycan devleti ile BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ile
ilişkiler önemli bir yer tutmaktadır. Komiserlik ile Azerbaycan devleti arasındaki
işbirliği 1998 yılında imzalanmıştır. İmzalanmanın ardından gelen iki sene zarfında
“Strengthening Capacities and Infrastructure for the Protection and Promotion of
Human Rights in Azerbaijan” isimli işbirliği sözleşmesi yapılmış ve yürürlüğe
girmiştir.140 Konunun güncelliği dolayısı ile 2001 yılının Aralık ayında BM İnsan
hakları Komiserliği ile Azerbaycan arasında yol haritası belirlenmiştir. Bu plan
kapsamında insan hakları ile ilgili çeşitli seminer, eğitim gibi çeşitli etkinlikler
düzenlenmiştir. Yol haritasının gerçekleştirilmesinde Azerbaycan tarafını Adalet
Bakanlığı temsil etmiştir. Bu projenin bir diğer aşaması 2005 yılında imzalanmış ve
yürütülmektedir.141
2006 yılında Azerbaycan BM İnsan Hakları komitesine üye seçilmiştir. 2006
Yılının 15 Mart tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş kararla
(A/60/L.48)
Genel
Kurula
yardımcı
konumunda
İnsan
Hakları
Konseyi
oluşturulmuştur.142 İnsan Hakları Konseyi’nin yapısı ve ülkelerin seçilme süreci göz
önüne alındığı zaman Azerbaycan’ın seçilmesi Azerbaycan için başarı sayılabilecek
bir gelişmedir. Ayrıca BM ile insan haklarının korunması ve sağlanması alanında
işbirliğine çok istekli bir ülke görüntüsünün de yarandığını söyleye biliriz. 2006, 9
140 “Note verbale dated 8 April 2006 from the Permanent Mission of Azerbaijan to the United Nations addressed to the
President of the General Assembly”, http://www.un.int/azerbaijan/ 22.11.2007.
141 http://www.justice.gov.az/ 22.11.2007.
142 A/60/L.48, “United Nations General Assembly Resolution 251, Session 60”, 15 March 2006.
83
Mayıs tarihinde BM Genel Kurulunda yapılan seçimler sonucunda Azerbaycan
kuruma üye olarak seçilen 47 ülkeden biri olmuştur.143
C. Azerbaycan Cumhuriyeti Sınırlarında İnsan Hakları İhlalleri
Etnik temizlik terimi, bir etnik gruba mensup insanların zorla yerinden
edilmesini amaçlayan değişik siyasal politikaları ifade eder. Genellikle, zorla göç
ettirme, belirli bir nüfusun yerini değiştirme gibi uygulamaların sonucunda ortaya
çıkar.144
Etnik temizlik terimi insan hakları ihlalleri ve diğer faktörler eşliğinde,
kitleleri zorla yerlerinden göç ettirilmesi olarak tanımlanmakla birlikte diğer anlamı
ile nüfus transferi terimi ile aynı anlamda da tanımlanmaktadır.
Bu savaş sırasında Azerbaycan tarafının kayıplarını hesaplayan Devlet
Komisyonu’nun verdiği bilgilere göre, savaş sırasında Ermenistan tarafından 4.674
Azerbaycan vatandaşı esir alınmış veya kaçırılmıştır. Bu kişilerden 314'ü kadın, 61'i
çocuk, 253'ü ihtiyardır. Günümüzde bu esirlerden bazılarının tutulduğu yerlerin bir
kısmı Azerbaycan devleti ve uluslararası örgütler tarafından bilinmektedir. Fakat esir
ve tutukluların büyük bir bölümü ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Bugüne kadar Azerbaycan devletinin açıklamalarına göre 145 Azeri esir
kamplarında öldürülmüştür. 4 kişi esir kamplarında yapılan işkencelerden dolayı,
serbest bırakıldıktan hemen sonra ölmüştür. Azerilerin esir kamplarında insanlığa
aykırı şekilde tutulması ve uluslararası sözleşmelerle tanınan haklardan mahrum
143 “Membership of the Human Rights Council, New elected Officers of the Human Rights Council”, http://www2.ohchr.org/
15.09.2007.
144 “Etnik Temizlik”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Etnik_temizlik, 20.10.2007.
84
bırakılmaları savaş sonrası dönemde ciddi bir problem olarak devam etmektedir.
Halan daha esir olarak tutulan sayısı tam olarak bilinmeyen sivil rehineler 21.
yüzyıl’daki “kölelerdir”. Oysa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 4. maddesinde
“Hiç kimse köle olarak tutulamaz”.145 Ayrıca Bildirge’nin 5. maddesinde: “Kişilerin
işkencelere, insanlık dışı ve onur kırıcı cezalara maruz bırakılmasının kabul
edilemez” olduğu kabul edilmiştir. Yine Bildirge’nin 13. maddesinde, “Herkese
yaşayacağı yeri serbest belirleme hakkı”na sahiptir.146
Ermenistan’ın Karabağ ve çevresini işgal etmesi sonrasında yerlerini terk
etmek ve göç etmek zorunda kalmış Azeri vatandaşlarının yaşadıkları kamplarda her
sene yüzlerce yaşlı, kadın ve çocuk salgın hastalıklar ve kötü yaşam koşulları
nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Dağlık Karabağ Savaşı’nda Ermenistan ait silahlı güçler tarafından 20 binden
fazla Azeri öldürülmüş, 50 binden fazla insan sakat bırakılmıştır. Ayrıca binlerce
insan esir yada kaçırılmış ve akıbeti ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.
Savaş sırasında Ermenistan tarafından uygulanan en yaygın savaş suçları
Muhakeme edilmeden insanların idam edilmesi, sivil halkın toplu şekilde kurşuna
dizilmesi, esir alınan kişiler çok zor şartlarda çalıştırılması, işkenceye maruz
bırakılmaları ve insanlık dışı muameleler gösterilmesi olmuştur.147 Ermenistan
tarafından gerçekleştirilen “etnik temizleme” sonucunda Azerbaycan'da büyük
sorunları beraberinde getirmiştir. İşgal edilmiş bölgelerde yaşayan Azerilerin tamamı
Azerbaycan’ın diğer bölgelerine göç ettirilmiştir. Göç etmek zorunda kalan halka
devleti sınırlı da olsa bazı olanaklar sağlamıştır fakat bu olanaklar bu insanların
145 “Universal Declaration of Human Rights”, http://www.unhchr.ch/ 13.07.2007.
146 Aynı yer.
147 “Azerbaijan Human Rights Practices – 1993”, January 31, 1994, U.S. Department of State, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/
democracy/1993 21.03. 2008.
85
durumunun normale dönmesi için yeterli olmamakla birlikte Azerbaycan devletini de
zor durumda bırakmış hem de bu yapılan
D. Zorla Göç Ettirilmiş Kişilerin Yaşadıkları Sorunlar ve Yapılan
Çalışmalar
1. Savaş Sırasında İşgal Edilmiş Bölgelerden ve Ermenistan’dan Zorla
Göç Ettirilmiş Azerilerin Durumu
1994 Yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki silahlı çatışma ateşkes ile
sonuçlandı. Savaşın sonuçlanması ile dikkatler insani boyuta yoğunlaştı. Yaşadıkları
yerleri terk etmek zorunda kalan yüz binlerce Azeri’nin durumu en az savaşın
sonuçlanması kadar önemli idi.
Savaşın sonuçlanmasından 14 sene geçmesine rağmen halan daha 50 bin
civarında IDP çadır kamplarda, 33 bin kişi mağaralarda, 10 bin kişi tren
vagonlarında, on binlerce kişi yaşam koşullarının müsait olmadığı yurt ve diğer
kamu binalarında yaşamaktadırlar. Hem Azerbaycan devletinin hem de başta BM
olmak üzere bir çok uluslararası örgüt ve NGO’nun çalışmalarına rağmen IDP ve
mültecilerin sayısının çok olması bu sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır.148
Mülteci ve zorla göç etmiş kişiler arasında 8 bin aile savaş sırasında aile
bireylerini kaybetmiş, 5 bin kişi savaşta sakat kalmış, 5400çocuk hem anne hem de
babasını kaybetmiştir.
148 “Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm,
21.09.2007.
86
Savaşın bitmesinin ardından geçen 14 sene zarfında bu kişilerin arasında yeni
evlilikler kurulmuş ve bu da bu kurulan yeni ailelerin konut sıkıntısını da beraberinde
getirmiştir. Zorla göç ettirilmiş kişilerin yoğun olarak yaşadığı çadır kentlerde, ahşap
evlerden yapılan kasabalarda, misafirhaneler ve diğer devlet konuk evlerinde su,
elektrik, doğal gaz, yol gibi zorunlu ihtiyaçların eksikliği halan daha devam
etmektedir. Ayrıca bu kişilerin istihdamı da sorun olarak devam etmektedir. Köylere
sığınmış 20 bin civarındaki göçmen de büyük sıkıntılar içinde ve diğerlerine göre
devlet ve uluslararası yardımlardan daha az yararlanmaktadır. Azerbaycan devleti bu
kişilere 600 bin dönüm arazi ve 250 bin dolarlık bir istihdam amaçlı para yardımı
yapmıştır. Sağlanan bu desteklerin bu 20 bin kişinin istihdamı için yeterli olmadığı
görülmüştür.149
Bu gün halen çalışabilecek durumda olan 300 bin göçmenden 200 bini işsiz
durumdadır. Mali yardım sınırlı olduğundan dolayı ayrılmış toprak alanından faydalı
olarak yararlanılamamaktadır. Ayrıca mülteci ve göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı
çadır kent, kasaba, misafirhane gibi yerlerde sağlık ve eğitim hizmetlerindeki
aksaklık ve eksikler tam olarak giderilememiştir. Özellikle toplumda yardıma ihtiyaç
duyan sınıflar olarak çocuk ve yaşlılar bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca
kadın hakları ve kadınların eğitim, istihdam, sağlık gibi sorunlarının da artması da
hem devleti hem de uluslararası örgütlerin dikkatini çekmiştir. BM ve Dünya Sağlık
Örgütü konunun öneminden dolayı “Aile planlaması ile ilgili Milli Strateji” adı
altında proje başlatmış ve uygulanmağa devam etmektedir.150 Kötü yaşam koşulları
nedeni ile göçmen ve mülteci kadın ağır hastalığa yakalanmıştır. Yaşadıkları sağlık
149 Aynı yer.
150 “Her yıl anne ve çocuk ölümlerindeki sayı artmaktadır”, http://www.kaspi.az/ 08. 12.2007.
87
sorunları nedeni ile bu kadınlardan 6000 bini kısırlık ve kadın hastalıklarına
yakalanmış, 4000 kadın kan azlığına, 7000’i ise iç hastalıklara yakalanmıştır. Bunun
dışında 3500 kadın da kanser, verem gibi tedavisi olmayan hastalıklara
yakalanmıştır.151 Gelir düzeyi daha aşağı olan, yaşam koşulları çok daha kötü olan bu
yerleşim birimlerindeki göçmen ve mültecilerin arasında sağlık sorunları diğer
bölgelere göre çok daha fazladır. Sağlık hizmetleri veren kurumların yetersiz olması
nedeniyle de bu kişilerin tedavisi zorlaşmaktadır. Ayrıca bazı hastalıkların özellikle
kalp, böbrek, kanser ve bazı iç hastalıkların tedavisi Azerbaycan’da mümkün değildir
ve yabancı uzmanlara veya yurtdışında tedavi edilmesi gerekmektedir.
Kadınların istihdamı bu kadınların eğitim durumlarının üst düzeyde olmasına
rağmen devam etmektedir. Göçmen kadınların eğitim durumuna bakarsak; 16 bini
lisansüstü eğitim, 20 bini üniversite, 85 bini ise lise eğitimi almıştır. Meslek itibari
ile 14 bin öğretmen, 11 bin doktor, 7 bini güzel sanatlar eğitim almış veya sanatçı, 36
bini tarım alanında uzman, 6 bini ise mühendistir.152 Eğitim durumları Azerbaycan’ın
diğer bölgelerinden farklı olmayan göçmen kadınların işsizlik sorunu ise daha da
artmaktadır. 302.201 göçmen kadından 155 bini çalışa bilir durumdadır, fakat bu
kişilerden sadece 38 bini çalışmaktadır. Geri kalan kısmı ise işsizdir. Çalışma fırsatı
olan kadınların genel sayı içindeki yeri ise sadece %12,7’dir.153 Kadınlardan 30
bininin birden fazla çocuğu bulunmakta, 17 bini kocasını kaybettiği için ailede
151 Aynı yer.
152 Bkz.dipnot 148..
153 “Social Problems”, “Refugee and IDP committee of Azerbaijan Republic”, http://www.refugees-idpscommittee.gov.az/chapter_03
88
çalışan bulunmamaktadır. 4260 Kadın ise bir veya birden fazla çocuğunu savaşta
kaybetmiştir.154
Göçmenlerden 200 bini yani genel toplamın %34’6’sı çocuklardan
oluşmaktadır. Bu çocuklardan 76 bini eğitim yaşındadır. Zorunlu eğitim ve toplum
yapısından dolayı zor koşullarda da olsa çocuklar eğitime devam etmektedirler. Bu
çocuklardan 5400’ü hem anne hem de babadan yoksun olduğu için sadece devlet ve
yabancı yardımlar sayesinde eğitimine devam etmektedir.155 Çocuk ölümlerindeki
orana göre de göçmen ailelerinde doğan çocukların ölüm oranı Azerbaycan
ortalamasına göre iki kat daha fazladır.156
Göçmen ve mültecilerin durumu ile ilgili kısaca bunları aktardıktan sonra
diye biliriz ki Dağlık Karabağ sorunun çözümünün gecikmesi her gün onlarla kadın,
çocuk ve başka göçmen ve mültecinin hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanmaktadır.
2. UNHCR’ın Çalışmaları
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği başta olmak üzere bir çok
uluslararası örgüt ve yardım kuruluşu savaşın başladığı yıllardan itibaren bu kişilere
yardım etmektedir.
UNHCR Azerbaycan’da 1992 yılında ofisini açmış ve acil olarak
çalışmalarına başlamıştır. Devam eden savaş nedeniyle on binlerle kişi hayatlarını
Ermeni işgalcilerden kurtarmak için Dağlık Karabağ bölgesinden komşu illere göç
154 Aynı yer.
155 Aynı yer.
156 Aynı yer.
89
etmek zorunda kalmıştır. Bu durumda çalışmaları önemli olan UNHCR birçok
devletin de desteğini alarak zor durumdaki göçmenlere yardım etmiştir.157
Azerbaycan’da Dağlık Karabağ’dan göç etmiş kişilerin yanı sıra sayıları 250
bin olan Ermenistan’dan Azerbaycan’a göç etmiş Azeri kökenli kişi bulunmaktadır.
Fakat mülteci konumundaki bu kişilere hiçbir zaman UNHCR yardımı olmamıştır.
UNHCR’ın konuya yaklaşımı aşağıdaki gibidir. Sayıları 250 bin olan bu kişiler artık
Azerbaycan toplumu ile bütünleşmiş ve hepsi Azerbaycan vatandaşlığı almıştır.
Diğer tüm Azerbaycan vatandaşları ile aynı hakları olmakla birlikte kendilerine
yönelik pozitif ayrımcılık yapılmaktadır. Bazı alanlarda vergi bağışıklığı, harç
paraları ödememek gibi ayrıcalıklara sahiptirler. Bu nedenle de kendilerine özellikle
de son yıllarda yardım yapılmamaktadır.158
6 Aralık 1999 tarihinde, yerlerinden zorla göç ettirilmiş kişilerin Sosyal
Kalkınma Fonu kurulmuştur. Göçmenlerin sosyal sorunlarının çözümü, yeni iş
yerlerinin kurulması ve istihdamın artırılması için Dünya Bankası tarafından ayrılmış
olan 10 milyon ABD dolarından 150 binden fazla göçmen yararlandığı 153 farklı
mikro projeler gerçekleştirilmiş ve 6 binden fazla kişiye de mikro kredi verilmiştir.159
Günümüzde projelerin devam ettirilmesi için sadece BM ve Dünya Bankası
ile değil Asya kalkınma Bankası ve İslam Kalkınma Bankası tarafından sağlanan
çeşitli krediler temin edilmektedir. Günümüzde Azerbaycan’da göçmenlerin
sorunlarının çözümü için çalışmakta olan 60 yabancı örgüt ve hayır kurumunun
157 “De-mining must begin before returnees can be safe”, A million refugees stretch UNHCR resources while donor funding
declines”, http://www.internationalspecialreports.com/, 06.04.2007.
158 Vilyam Toll,” UNHCR’ın Azerbaycan’dakı başkanı göçmen ve mülteciler ile ilgili yasal düzenlemelerde değişiklik
beklemektedir”, 13.07.07, http://news.trendaz.com.
159 “Komitenin Uluslararası İlişkileri” www.azerbaijan.az/_StatePower/_CommitteeConcern/ 08.03.2007.
90
çalışmaları devam etmektedir. Bu kurum ve örgütler ile Azerbaycan devletinin resmi
makamları her türlü koordinasyon ve işbirliği sağlanmıştır. Devlet bu yardımların
denetimi ve kötü amaçlarla kullanılmaması için 1995 yılında kurulmuş olan
Uluslararası İnsani Yardımlarla İlgili Devlet Komisyonunu görevlendirmiştir.
Yürütülen çalışmaların sonucunda başta BM olmak üzere uluslararası
örgütlerin Azerbaycan’daki çalışmalarının göçmenlere olan katkısı 1993 – 2004
yılları arasında 640 milyon ABD olmuştur.
BM, göçmenlerin barınma sorunlarına çözüm bulmak amacı ile de önemli
çalışmalar yaparak 4 bin konut inşaatını gerçekleştirmiş, ayrıca 20 bin kişinin geçici
olarak barınmak için meskûnlaştığı kamu binalarında tamir işlerinin maddi kaynağını
sağlamıştır.160
Birleşmiş
Milletler
Dünya
Gıda
Projesi
1994
yılından
itibaren
Azerbaycan’daki çalışmalarını sürdürmektedir. Bugüne kadar Azerbaycan’da 102
milyon dolarlık gıda yardımı yapılmıştır.161 İlk olarak 1999 yılında Azerbaycan
devleti yardımın devamı için BM’ye başvuruda bulunmuş ve yardım daha 5 sene
uzatılmıştır. En son 2006 yılında 2 sene daha uzatılan çalışma 2009 yılına kadar
devam edecektir.162
Özellikle de son yıllarda mülteci ve zorla göç ettirilmiş kişilerin korunması ile
ilgili Azerbaycan devletinin faaliyetleri artmaktadır. Uluslararası örgütlerle olan
işbirliğinin getirdiği deneyimle birlikte ekonominin büyümesi ile artan maddi gelirin
160 Aynı yer.
161 “BM Dünya Gıda Programı İki Sene Daha Azerbaycan’a Yardım Edecek”, 28.07.06.
162 Aynı yer.
91
birleşmesi ile yardıma ihtiyaç duyan bu kesime destek de artmıştır. “Mülteci ve Zorla
göç Ettirilmiş Kişilere Yardım Komitesi”163 daha kurumsallaştırılmış ve bütçesi
artırılmıştır. Mülteci ve göçmenlerle ilgili yapılan bir çok uluslararası projede
işbirliği yapılmıştır.
Haydar Aliyev başkanlığı döneminde mülteci ve göçmenlerin durumunun
iyileştirilmesi ve yardımların artırılması adına 20’den fazla cumhurbaşkanı
kararnamesi hazırlanmıştır. Ayrıca parlamento tarafından 12 yasa, bakanlar kurulu
tarafından 140 tüzük ve yönetmelik yapılmıştır.164 Dönemin Cumhurbaşkanı Haydar
Aliyev tarafından “Mültecilerin ve zorla göç etmiş kişilerin sorunlarının çözümü
içim Devlet Programı” fermanı imzalanmıştır. 1999 Aralık Ayında “Zorla göç etmiş
kişilerin Sosyal Kalkınma Fonu” kurulmuş165 ve “Mültecilerin ve zorla göç etmiş
kişilerin (IDP) statüsü ile ilgili” ve “Zorla göç etmiş kişilerin ve onlarla aynı statüde
olan kişilerin statüleri ile ilgili” kararname imzalanmıştır.166
Göçmen ve mültecilerin karşı karşıya oldukları en önemli problemler daha
önce de söylediğim gibi sağlık, eğitim, barınma ve istihdam gibi alanlarındadır.
Ayrıca gıda yetersizliği mülteci ve göçmenlerin en önemli eksiklerindendir.
163 “State Commıttee Of The Republıc Of Azerbaıjan On Deals Of Refugees And Internally Dısplaced Persons” ismi ile
kurulan komite Azerbaycan’da göçmen ve mültecilere yapılan tüm devlet yardımlarını koordine etmektedir. Uluslararası
örgütlerle işbirliği ve onların yarımları ve projelerinin koordinasyonu ve işbirliği de bu komite aracılığı ile yapılmaktadır.
Bknz… http://www.refugees-idps-committee.gov.az/en/index.html, 23.04.2007.
164 “Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan İnsan Hakları Komitesi,
http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 23.04.2007.
165 “The order of the President of Azerbaijan Republic On the approving of The State program for the solution of the problems
of refugees and IDP’s”, http://www.refugees-idps-committee.gov.az/15.08.2007.
166 “The Decrees and Orders of President of the Republic of Azerbaijan”, State Commıttee Of The Republıc Of Azerbaıjan
On Deals Of Refugees And Internally Dısplaced Persons, http://www.refugees-idps-committee.gov.az/ 15.08.2007.
92
3. Mültecilere Gıda Yardımı
Dönemin cumhurbaşkanı Haydar Aliyev tarafından 2001 15 Ağustos
tarihinde imzalanmış olan “Zorla Göç Ettirilmiş Kişilere Gıda Yardımı” halan daha
yürürlüktedir. Bu karara esasen her ay Zorla Göç Ettirilmiş kişiler içinden
durumunun zorluğuna göre seçilmiş olan 57 bin kişiye gıda yardımı yapılmıştır. Bu
yardımlara ilk yıllarda yabancı kuruluşlar da katkıda bulunsa da son yıllarda sadece
Azerbaycan
devleti
tarafından
karşılanmaktadır.
Savaşın
ilk
yıllarında
Azerbaycan’da mülteci ve göçmenlere yardım eden 70 uluslararası örgüt ve yardım
kuruluşu bulunmakta idi. Sadece 1994 yılında bu kuruluşların Azerbaycan’da
dağıttıkları yardım miktarı 160 milyon ABD doları değerinde olmuştur.167 Fakat
ilerleyen yıllarda yarım miktarlarında çok ciddi azalma olmuş 2000 yılında yapılan
yardım miktarı 40 milyon dolara kadar gerilemiştir.168
Bu tarihten itibaren tamamen azalan yardımlar son yılarda yok denecek kadar
azalmıştır. Halan daha ciddi istihdam sorunu yaşamakta olan mülteci ve göçmenlere
olan uluslararası yardımın kesilmesi ile bu kişiler ciddi gıda sıkıntısı yaşamağa
devam etmektedirler. Sayıları bir milyona yaklaşmış bu kişilerin sadece 200 bini
Azerbaycan devletinden gıda yardımı almaktadır. Bu da toplamın sadece %30’una
denk gelmektedir. Uluslararası örgütlerin ise ayda sadece 3-4 kg’lık gıda
167 Bkz.dipnot 157.
168 Bknz…“Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in Uluslararası Yardım Kuruluşlarının başkanları ile görüşü”,
http://aliyevheritage.org/ 01.05.2007.
93
yardımlarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu yardım da sadece
birkaç bin kişiye verilmektedir.169
4. Eğitim Alanında Azerbaycan Devletinin Çalışmaları
SSCB döneminden öncesinden dahi kalan bir alışkanlık olarak Azerbaycan
toplumunda kız erkek ayrımı yapılmaksızın eğitime her zaman büyük önem
verilmiştir. En zor zamanlar olarak bilinen savaş dönemlerinde bile çocukların
eğitimi aileler için her şeyden önemli olmuştur. %100’e varan yazar okur oranının
nedeni de bundan kaynaklanmaktadır. bu sosyolojik gerçeği göz önüne aldığımız
zaman eğitimin göçmen ve mülteciler için ne kadar önemli olduğun daha iyi anlaya
biliriz. Azerbaycan devleti de bu sorunun çözümüne özel önem vermiştir. Haydar
Aliyev vakfı, Azerbaycan Petrol şirketi SOCAR ve Azerbaycan Petrol fonu
tarafından göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde yeni okullar inşa edilmiştir. 2003
yılında büyük bir bölümü Ermenistan işgalinde olan Ağdam, Fizuli illerinde yapılan
göçmen kasabalarında 6 yeni okul inşa edilmiştir.170 Zaten eğiti oranı yüksek olan
göçmenler arasından seçilen öğretmenlerden dolayı okullarda personel sıkıntısı
yaşanmamakta tam tersi bu insanlar için yeni istihdam olanağı yaranmaktadır. Ayrıca
Ağdam ilinde 2000 öğrencilik 14 yeni okul inşası da 2005 – 2006 yılları arasında
tamamlanmıştır. Yapılan okullar göçmenler için yapılan yeni kasabalarda inşa
edilmiştir.171 Ayrıca il merkezi Ermenistan işgalinde olan Fizuli ilinin sınırları içinde
olan göçmen kampında yeni okul inşaatı da devam etmektedir.
169 “Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan İnsan Hakları Komitesi,
http://humanrights.az/garabakh/ 23.04.2007.
170 “Göçmenlerin Eğitim probleminin çözümü için ciddi çalışmalar yapılmaktadır”, http://www.xalqqazeti.com/ 21.08.2007.
171 Aynı yer.
94
Mülteci ve göçmen çocuklarının bazı istisnalar dışında tamamı zor koşullarda
olsa da eğitimine devam etmektedirler. Bunda devletin bu konuya gösterdiği özel
önemi ile birlikte toplumun konu ile ilgili hassasiyeti de etkili olmaktadır.
Bunun dışında çeşitli alanlarda özelikle barınma konusunda devletin ciddi
çalışmaları söz konusudur. Göçmenlerin barınma sorunlarının giderilmesi için 2001
– 2007 yılları arasında 16 bin evden oluşan 49 yeni kasaba inşa edilerek bu kişilerin
kullanıma verilmiştir.172
Ayrıca bu kişilerin istihdamı için başta tarım sektörü olmak üzere bir çok
alanda istihdam olanağı yaratılmıştır. Mikro-kredi sistemi olarak adlandırılan bir
proje kapsamında on binlerle aileye dünya bankası desteği ile kredi sağlanmıştır.173
E. UNICEF - Azerbaycan İlişkileri
1. Azerbaycan’daki Çocuk Hakları İle İlgili Düzenlemeler
Bu gün Azerbaycan cumhuriyetinde kişi özgürlüğü ve insan haklarının
korunmasına yönelik işbirliği içinde bulunmakta ve uluslararası hukukun
gelişmelerini takip etmekte ve içinde yer alma çabası içinde olmaktadır. Aynı
zamanda toplumun gelişmesi için büyük öneme sahip olan çocukların korunması için
büyük özen göstermektedir.
Bu kapsamda Azerbaycan Cumhuriyeti 21 Haziran 1992 tarihli BM “Çocuk
Hakları Sözleşmesi’ne” taraf olmuştur. Ayrıca 6–8 Eylül 2000 yılında New York’ta
gerçekleştirilen Binyıl zirvesinde Azerbaycan konu ile ilgili bazı önemli antlaşmalara
172 http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03. 17..12.2007.
173 Aynı yer.
95
ve protokollere taraf olmuştur. Bu antlaşmalar “Çocukların Silahlı Çatışmalara
müdahil olmasının Engellenmesi”, “çocuk ticaretinin yasaklanması”, “çocukların
cinsel istismarı” “çocuk pornografisi” gibi protokollere taraf olmuştur.
1993 yılında Azerbaycan “Çocukların yaşaması, savunulması ve gelişmesinin
sağlanması” ile ilgili 1990 30 Eylül tarihli sözleşmeye taraf olmuştur. 2002 Mayıs
ayında BM Genel Kurulunda çocuklarla ilgili oturumdaki alınan kararların
uygulanmasını kabul etmiştir.
ILO
(Uluslararası
Çalışma
Örgütü)
“Çocukların
Kötü
Şartlarda
Çalıştırılmasının Sonlandırılması” ile ilgili 182ci Konvansiyonu çalışan çocuklar ile
ilgili en önemli düzenlemelerden birisidir. Bu düzenlemeye Azerbaycan devleti 2004
yılında taraf olmuş ve bütün şartlarını kabul ettiğini açıklamıştır.174 Ayrıca
uluslararası evlat edinme ile ilgili 190 sayılı Konvansiyon da aynı sene içerisine taraf
olunmuştur.175
Çocukların sosyal ve hukuksal olarak korunması ile ilgili Azerbaycan
Anayasasında önemli düzenlemeler yapılmıştır. Anayasadaki düzenlemelerin yanı
sıra en önemli norm olarak 19 Mayıs 1998 tarihinde onaylanmış olan “Çocuk Hakları
Hakkında” Azerbaycan Cumhuriyeti kanunudur.176 Bu kanun bazı uluslararası
düzenlemeleri, özellikle de 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ve 1959 BM
Çocuk Hakları Sözleşmesi temel almıştır. Ayrıca 1989 BM Çocuk Hakları
Konvansiyonu, “çocukların yaşama özgürlüğü, savunulması ve gelişmesinin
174 Azerbaijan, “Country Reports on Human Rights Practices - 2003”, Released by the Bureau of Democracy, Human
Rights, and Labor, USA, February 25, 2004, s 12 – 13.
175 Aynı yer, s, 14
176 “Çocuk hakları ile İlgili Azerbaycan Cumhuriyeti Düzenlemeleri”,
www.crlc.az/senedler/milli/Ushaq_Huquqlari_Haqqinda _Qanun. , 22.11.2007.
96
sağlanması ile ilgili uluslararası düzenlemelerden de yararlanılmıştır.177 Bu
düzenleme ile Azerbaycan devletinin çocukların korunması için görevlerinin ne
olduğu belirlenmiştir.
Çocuk haklarının korunması ile ilgili devlet komitesinin kurulmasına kadar
Azerbaycan’da bu alanda çalışan çeşitli devlet ve sivil toplum örgütleri zaten
bulunmakta idi. Bu konuya olan hassasiyeti daha iyi anlamak için Azerbaycan’ın
toplumsal yapısını daha iyi incelemek gerekmektedir. Ayrıca daha sonra detaylı
olarak değineceğimiz işgal altındaki topraklardan göç etmeğe zorlanan çocukların
içler acısı durumu toplumu daha da hassaslaştırmıştır.
1998 yılında konu ile ilgili Azerbaycan devleti kapsamlı bir çalışma başlatmış
ve Çocuk haklarının Gençlik ve Spor Bakanlığı altında Çocuk Hakları ile ilgili
Koordinasyon şurası kurulmuştur. Kurulan bu şura çocuk haklarının korunması için
sistematik çalışmalar yapmakta ve bu konuda başta UNICEF olmak üzere
uluslararası örgütlerle işbirliği yapmaktadır. Koordinasyon Şurasının başlıca çalışma
alanları sokak çocuklarının durumu, çocuk esirgeme kurumlarının yeniden
yapılandırılması, çocukların dinlenmesi ve tatil yapa bilmesi için okullarda ve yaz
kamplarında uygun ortam yaratmak gibi konularda çalışmaktadır.
Azerbaycan devleti çocuk haklarının korunması için sadece yasal
düzenlemeleri değil aynı zamanda çocukların sosyal sorunlarının çözümü için önemli
adımlar atılmıştır. Eğitim, sağlık gibi alanlarda çocuklara önemli imtiyazlar
sağlanmıştır. Önceleri sadece ilkokulda daha sonra ise lise eğitimini de kapsayacak
şekilde dersliklerin ücretsiz temin edilmesi yasallaştırılmış ve uygulamaya
başlamıştır. “Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Kalkınma için devlet politikası
177 “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genel Kurul Tutanağı”, 21. Dönem 2. Yasama Yılı, 14. Birleşim 03/Kasım /1999
Çarşamba, http://www.tbmm.gov.tr/ 15.2.2008.
97
(2003–2005 yılları arasında) sonuçlarını vermeye başlamıştır. 2003 – 2005 tarihleri
arasında uygulanan ve başarılı olan bu programın daha sonraki senelerde (2006 –
2015) de devam ettirilmesi kararlaştırılmış ve uygulamaya konulmuştur.
Son yıllarda çocuk haklarının uygulamasında çok önemli işler yapılmıştır.
90’lı yılların başlarında Azerbaycan toplumunun çocuk hakları ile ilgili uluslararası
düzenlemeleri benimsemesi için önemli çalışmalar yapılmıştır. Reşit olmayan
çocuklara yönelik yasal uygulamalar ile ilgili “Pekin Kuralları” benimsenmiş ve
adalet sisteminde yürürlüğe girmiştir.178 “Pekin Kuralları”nın tamamı Azeri diline
tercüme edilerek bütün il ve ilçelerdeki yasama ve güvenlik güçlerine uygulamaları
için gönderilmiştir. Bunun dışında BM Genel Kurulunun “Çocuklar İçin Yararlı
Dünya” kararı ile düzenlenen 10 ilkede düzenlenen kuralların yaygınlaştırılması için
geniş çalışmalar yapılmıştır.179 Bu kuralların Azerbaycan’da yaygın uygulanması için
BM’nin de Azerbaycan üzerinde etkisi olmuştur.
Azerbaycan devlet birimlerinin yanı sıra çeşitli STK’ların da çocuk haklarının
geliştirilmesi için çalışmaları vardır. Özellikle eğitimde çocuklara yönelik şiddetin
önlenmesi için Sivil Toplum Örgütlerinin eğitim çalışmaları üst düzeydedir.
UNICEF’in ile STK’lar arasında çocuk haklarının geliştirilmesi için bir çok ortak
projelerin sonuçlandırıldığı, bunlardan biri de “Şiddetten Yoksun Hayat” projesidir.
Toplumun en fazla yardıma ihtiyaç duyan sınıflarından biri olan çocukların
korunması için Azerbaycan’da çalışmalar yürütmekte olan UNICEF eğitim, sağlık
gibi alanlarda yaşanan sorunların çözümü için Azerbaycan devleti ile en üst düzeyde
işbirliği içindedirler. Özellikle velilerinin desteğinden yoksun olan çocukların
üniversite eğitimine kadar olan aşamaya kadar bu çocukların desteklenmesi için
178 “Rights of children”, http://www.mfa.gov.az/eng/foreign_policy/inter_affairs 03/02/2008
179 Aynı yer.
98
Azerbaycan devletine çeşitli önerilerde bulunulmuştur. Bunun sonucunda 22 Haziran
1999 tarihli “Yetim ve Veli Desteğinden Yoksun Olan Çocuklara Sosyal Yardımların
Yapılması” ile ilgili karar kabul edilmiştir.180 Yetim ve veli desteğinden yoksun
çocukların korunması için atılan en önemli adımlardan birisi de “Deinstitusionalizasiya” veya alternatif şefkat ile ilgili devlet programının uygulanması
kararlaştırılmıştır. 2006–2015 Yılları arasında uygulanacak olan bu program
Azerbaycan cumhurbaşkanı tarafından 29 Mart 2006 tarihli 1386 sayılı
cumhurbaşkanı kararnamesi ile181 yürürlüğe girmiştir. Bu program kapsamında
birçok yardıma muhtaç ve velileri ile birlikte yaşamayan çocuk yeni ailelerine
kavuşmuştur. Programın başarılı bir biçimde uygulanması için 20 Eylül tarihinde
Bakü’de
“çocukların
devlet
himayesinde
aile
ortamında
büyümesi
(de-
institusionalizaya)” başlığı altında seminer ve toplantılar düzenlenmiştir. Bu
etkinliklere UNICEF’in yetkilileri de katılmış, çocuk haklarının korunması, diğer
ülkelerin bu alandaki deneyimlerinden yararlanılması, çocukların aile ortamında
büyümesinin önemi gibi konularda bilgi verilmiştir.182
Özel ilgiliye muhtaç olan sokak çocuklarının rehabilitasyonu ve asgari
ihtiyaçlarının karşılanması için de bazı önemli adımlar atılmıştır. UNICEF ile
işbirliği sonucunda 16 uzman Azerbaycan’da görevlendirilmiş ve bu uzmanlar sokak
çocuklarının sorunlarının çözümü için Azerbaycan yetkililerini bilinçlendirilmesi için
çalışmalar yapmıştır. Bu uzmanlar 2003 yılından itibaren Azerbaycan’da etkin olarak
çalışmaktadır.
Bu
gün
bu
çocukların
birçoğu
sporun
çeşitli
branşlarına
kazandırılmağa çalışılmaktadır.
180 Aynı yer.
181 Aynı yer.
182 “Azerbaycan İtalya’nın 30 Yılda Kazandığı Başarıyı 10 Yılda Kazanmak İstiyor”, Ayna Gazetesi, 24, Şubat, 2007.
99
Son yıllarda fiziksel engelli çocukların problemlerinin çözümüne yönelik
Azerbaycan devletinin uluslararası örgütlerle işbirlikleri söz konusudur. Giderek
artan ve toplumda büyük hassasiyet gösterilen bu çocukların başta sağlık olmak
üzere, eğitim ve diğer sorunlarının arttığı gözlemlenmektedir. Bir diğer açıdan
bakarsak bu çocukların sorunları son yıllarda devletin dikkatini çekmeğe başlamıştır.
UNICEF ve diğer uluslararası örgütler Azerbaycan devleti ile ortak olarak 10
rehabilitasyon merkezinde sağlık ve fizik tedavi hizmeti vermektedir.183
Çocukların yargılanması konusu her zaman uluslararası örgütlerin dikkatini
çekmiştir. Bu alanda UNICEF ve Azerbaycan devleti arasında üst düzey işbirliği söz
konusudur. Son yıllarda suça karışmış, yargılanmakta olan, cezası kesinleşmiş ve
diğer yasal sorunları olan çocukların yaşam koşullarında ciddi iyileşme
gözlemlenmektedir. Bu durum gelişmiş ülkelerle, Avrupa ülkeleri ile kıyaslanamasa
da eski döneme oranda koşullar çok daha iyileştirilmiştir. Tutuklu bulunan
çocukların özgür olan çocuklarla aynı eğitim ve sağlık hakkına sahip olması için
düzenlemeler yapılmıştır. Bu çocukların kültürel faaliyetleri için müzik, tiyatro gibi
eğitimler verilmektedir. Tutuklu bulunan çocuklar meslek edinmeleri için zorunlu
eğitime tabii tutulmaktadırlar. Meslek ve sanat eğitiminin amacının bu çocukların
rehabilitasyonunda ve hayata hazırlanmasında önemli bir yeri olduğu gözlemlenmiş,
bunu uygulayan diğer ülkelerde de olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür.184
Hapisteki çocukların büyük çoğunluğu cumhurbaşkanının genel ve özel afları
ile serbest kalmaktadır. Ayrıca iyi hal durumlarında da erken terhis edilmektedirler.
183 Bkz.dipnot 178.
184 Cristina Roccella, “Child Protection System in Azerbaijan”, UNICEF Child Protection Consultant Mission, March-April
2005, http://www.unicef.org/azerbaijan/AZ_ChildProtection_map_report.doc, 03.02.2008.
100
13-14 Nisan 2006 Yılında Bakü’de Azerbaycan devleti yetkilileri, UNICEF
yetkilileri ve ilgili STK’ların katılımı ile “Azerbaycan’da çocuklarla ilgili yasal
düzenlemeler ve ilkeleri” konferans düzenlenmiştir. Konferansa katılmış suça
karışmış çocuklar alanında çalışan STK’lar ve UNICEF ile Azerbaycan devlet
yetkilileri arasında bu alandaki uluslararası düzenlemeler konusunda bilgi paylaşımı
yapılmıştır. Bu konferans çocuk suçlular ile ilgili yapılan ilk olması açısından önem
taşımaktadır. Azerbaycan yargı sisteminde çocuk suçluların yargılanması ile ilgili
hukuki düzenlemelerin dünya standartları ile aynı düzeye ulaştırılmasında bu
konferansın büyük etkisi olmuştur.185 2006 Yılının 9–16 Eylül tarihleri arasında
UNICEF’in Esseks Üniversitesi Çocuk Hakları Merkezi yetkilileri Azerbaycan
yetkilileri ile birlikte İngiltere adalet bakanlığına resmi ziyaret gerçekleştirmiştir.186
UNICEF yetkililerinin bu ziyaretteki amacı Azerbaycan’ın bir model olarak İngiltere
sistemini almasını sağlamak olmuştur.
Azerbaycan devleti üstün zekalı olarak kabul edilen çocukların korunması
amacı ile bazı yasal düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Azerbaycan bakanlar
Kurulunun 4 ağustos 2000 tarihi itibari ile yürürlüğe koyduğu “üstün zekâlı ve
yetenekli çocukların ve gençlerin sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü ve bu
çocukların yeteneklerinin geliştirilmesi ile ilgili devlet programı” çocuk ve gençlerin
yeteneklerinin geliştirilmesine etki edeceğine inanılmıştır.
Bu alanda atılan bir diğer önemli adım 17 Nisan 2006 tarihindeki “üstün
yetenekli çocukların desteklenmesi ile ilgili devlet programı” olmuştur. Bu program
2006 – 2010 yılları arasında yürürlükte olacaktır. Bu programın asıl amacı genel
185 Aynı yer.
186 Bkz.dipnot 178.
101
eğitim kurumlarındaki sınırlı olanakların dışında üstün yetenekli çocuklara özel
eğitim koşullarının oluşturulmasıdır.187
2. UNICEF’in Azerbaycan’daki Çocuk Haklarına Katkıları
Azerbaycan devleti çocuk haklarının geliştirilmesi ve korunması için işbirliği
içinde olduğu en önemli uluslararası örgüt UNICEF’tir. UNICEF Azerbaycan’daki
çalışmalarına Ekim 1993 yılında başlamıştır.188 UNICEF 1994 – 1996 yılları arasında
9.5 milyon dolarlık proje yürütmüştür. 1997 yılında yürüttüğü projelerin toplam
değeri 2,2 milyon dolara ulaşmış, bu işbirliği günümüze kadar devam etmektedir.
Azerbaycan ve UNICEF arasında imzalanan 29 Aralık 2005 tarihli
“Azerbaycan – UNICEF 5 yıllık ülke programı” yürürlüktedir. 2005 – 2009 yılları
arasında yürütülecek olan bu program önceki dönemlerde olduğu gibi çocukların
korunması,
sağlık
sorunlarının
çözümü,
eğitim
durumları
gibi
alanlarda
yürütülmektedir.189 Bununla birlikte UNICEF 2006 yılından itibaren çocuk suçluların
durumlarının iyileştirilmesi için çaba harcamaktadır. HIV/AIDS hastalığının
çocuklar arasında yaygınlaşması nedeniyle bu alanda uygulanan çeşitli programlar
desteklenmektedir.
Çocuklar ile ilgili düzenlenen uluslararası normlarda bu haklar BM garantisi
altına alınmıştır. Çocuk hakları ile ilgili en temel düzenleme 1948 Evrensel
Bildirgesi ile olmuştur. Daha sonra birçok uluslararası sözleşme ile pekiştirilmiş ve
BM’ye üye olan devletler tarafından uygulanmaktadır. Devletler çocukların
187 Bkz.dipnot 178.
188 “UN-Azerbaijan relations”, http://www.un.int/azerbaijan/un.php, 15.03.2008.
189 Bkz.dipnot 178.
102
ekonomik, sosyal ve kültürel hakları yanında medeni ve siyasi haklarını da
korumakla yükümlüdür. Devletler yalnız kendi görevlilerinin gerçekleştirdiği
ihlâllerden değil, ayrıca ailede veya toplumdaki diğer bireylerin çocuklara uyguladığı
suiistimalleri önlemekten de sorumludur. Çocuk Hakları Sözleşmesi BM’ye üye olan
birkaç devlet istisna olmakla tüm BM üye ülkeleri tarafından onaylanmıştır. Bu
sözleşme siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tüm hakları kapsamaktadır. Bu
hakların birbirinden ayrıştırılamaz ve birbirine bağımlı olduğunu özellikle
vurgulanmaktadır.190
Haklar dört alt kategoride toplanır:
-
Yaşam hakları; beslenme, barınma ve sağlık gibi temel haklar
-
Gelişim hakları, en üst potansiyellerine ulaşmalarını sağlar
-
Korunma hakları, yaşama hakkı, suiistimal, ilgisizlik ve istismardan
korunma hakkı
-
Katılım hakları, toplumda ve politik yaşamda çocukların aktif rol almasını
sağlar.
Anlaşmanın çocuklara tanıdığı haklar “ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik ve
diğer görüş, ulusal, etnik veya sosyal köken, mülkiyet, özür, doğuştan veya diğer
statü” farkı gözetmeksizin herkesi kapsamaktadır. Buradaki temel amaç çocuklara da
toplumun diğer kişileri gibi eşit hakların tanınmasıdır. Ayrıca çocuklar arasında da
ayrımcılık yapılmaması önemle vurgulanmıştır.
Kızlara erkeklerle aynı fırsatlar tanınmalıdır. Fakir, özürlü, mülteci, azınlık
gruplara mensup çocuklar dahil tüm çocuklar aynı haklara, öğrenim görme ve yeterli
bir hayat standardında yaşama fırsatına sahip olmalıdır. Çocukların korunması
190 “Çocuk Hakları Sözleşmesi”, http://www.finfo.dk, 21.04.2007.
103
uluslararası sözleşmelerle askeri operasyonlara katılmayan sivil ahali için öngörülen
koruma sistemi kapsamındadır.
3. Savaş Sırasında ve Sonrasındaki Çocuk Hakları İhlalleri
Azerbaycan’da en fazla yardıma muhtaç olan çocuklar işgal sırasında
topraklarından göç etmek zorunda kalan çocuklardır. Bu gün Azerbaycan
topraklarının %20si Ermeni işgali altında ve 1 milyona yakın mülteci ve zorunlu
olarak
yerlerini
terk
etmiş
göçmenler
Azerbaycan’ın
diğer
bölgelerinde
yaşamaktadırlar. Bu kişilerin içinde çocuklar muhakkak ki en fazla yardıma muhtaç
duyan sınıf olarak devlet desteğini alması gereken sınıftır. Çadır kentlerde ve
göçmenlere özel geçici yerleşim birimlerinde yaşayan çocukların hangi haklardan
yararlandığı önemlidir. Bu çocuklar muhakkak ki gelişmiş ülkelerde yaşayan tüm
çocukların
sahip
oldukları
haklardan
mahrum
olarak
büyümektedirler.
Azerbaycan’daki çocuk hakları ile ilgili yasal düzenlemelerin bu gibi yerleşim
yerlerinde uygulaması da diğer bölgelere orada çok daha az olmuştur. Özellikle 90’lı
yıllarda bu çocukların büyük çoğunluğu eğitim ve sağlık haklarından tam olarak
yararlanamamakta idi.
İşgal olunmuş topraklarda yüz binden fazla çocuğun eğitim gördüğü 616 okul
dağıtılmıştır. Genelde 12 binden fazla çocuğun eğitim gördüğü 242 anaokulu, 15
meslek lisesi işgal edilmiş topraklarda tahrif edilmiş191 ve bu çocukların ölen ve esir
düşenler dışında okullarını bırakarak diğer yerlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Birçoğu gittikleri yerlerde en az bir sene eğitimden mahrum kalmıştır.
191 Nigar Sultanlı. "Azerbaycan Medeniyyeti Ermeni Esaretinde", Virtual Azerbaijan, Baku, 15 Aralık 2007, s. 28 – 29.
104
Çatışma döneminde 53’ü çocuk olmak üzere 4566 kişinin akıbeti henüz belli
değil. Ayrıca Ermenistan tarafından rehin alınmış 1389 kişi uluslararası örgütlerin
yardımı ile esirlikten kurtarılmıştır. Kurtarılan bu kişilerden 169’u çocuktur. Bu gün
hala bilinen 18’i çocuk olmak üzere 783 kişi Ermenistan tarafından rehine
tutulmaktadır.192
Cenevre Sözleşmesi’nin I. Protokol'ün 77. maddesi de çocukların özel
muhafazasına ilişkindir. Bu maddede çocukların özel saygı görmeleri ve her türlü
kötü hareketlere karşı korunmaları gerektiği belirtilmiştir. Savaşan taraflar çocukların
korunmasını ve onlara her türlü yardımın yapılmasını sağlamalıdır.
Uluslararası İnsani Hukuk gereği 15 yaşını doldurmamış çocukların
çatışmalara katılımı yasaklanmıştır. I. Protokol'ün 77. maddesinin 2. fıkrasına aykırı
şekilde münakaşalara katılırsa gerilla statüsünden yararlanmaktadırlar. Bu tür
çocuklar tutuldukları zaman onlar askeri esir statüsüne sahip olurlar. Buna rağmen
onlar yine yaşlarına uygun bir şekilde özel korunmadan yararlanmalıdırlar. Çünkü
Protokol'ün hükümleri münakaşa taraflarına yöneltilmiştir ve çocukların askeri
operasyonlara katılması kanunların ihlali olarak değerlendirilemez. Günümüzde
savaşın milyonlarca çocuk için gündelik yaşamın parçası olduğu görülmektedir.
Dünyanın her tarafında savaşlarda en fazla mağdur olan grubun çocuklar olduğu
görülüyor. Birçok bölgede yaşamakta olan çocuklar başka bir yaşam tarzı
tanımamaktadırlar. Bu gün Irak, Filistin, bazı Afrika ülkelerindeki çocuklar için
savaş gündelik yaşamın bir parçasıdır.
1989 – 1994 yılları arasında Azerbaycan’ın işgal altında olan bölgelerinde
yaşayan çocuklar için de savaş aynı anlam ifade etmekte idi. Bu çocukların dünyası
192 Aynı yer, s.30.
105
da savaşın ortaya çıkışıyla alt üst olmuş, yüzlerle çocuk ölmüş, birçoğu da sakat veya
öksüz kalmıştır. En temel ihtiyaçlarını karşılayamamış, aç kalmış veya yeterli
beslenemediği için açlıktan ölmüştür. On binlerle çocuk doğup büyüdüğü
topraklardan ayrılarak mülteci ya da yerinden edilmiş olarak çadır kamplarda, tren
vagonlarında ve benzer durumdaki zor koşullarda yaşamağa zorlanmıştır.
Bu çocuklardan birçoğu halan daha şiddet, korku ve zorluk dolu savaş
ortamının travmasından kurtulamamaktadır. Dağlık Karabağ çatışması sırasında
çocukların çeşitli işkencelere maruz kalması, onların BMT Genel Kurulu'nun 20
Kasım 1959'da 1386 (XIV) sayılı “Çocuk Hakları Bildirisi”193, BMT Genel Kurulu
tarafından 1989'da kabul edilmiş “Çocuk Haklarıyla ilgili” Sözleşme'de belirlenmiş
haklarının ihlalidir.
Bu çocukların en asgari haklarının yeniden onarılması ve sağlanması için
Azerbaycan devleti ve UNICEF büyük çaba harcamışlardır. Azerbaycan devleti bu
sınıfa mensup çocukların durumunun iyileştirilmesi için birçok yasal düzenleme
gerçekleştirmiştir. 45 Cumhurbaşkanı kararnamesi, 23 kanun ve 200 bakanlar kurulu
kararı alınmıştır. Ayrıca 1998 yılında cumhurbaşkanı kararı ile Azerbaycan’da
göçmen ve mültecilerin yaşam koşullarını yükseltmek için “Göçmen ve Mültecilerin
Sorunlarının Çözümü” adı altında devlet programı başlamıştır. Ayrıca Azerbaycan
Bakanlar Kurulu tarafından savaş sırasında yerlerini terk etmiş çocukların
sorunlarının çözümü için birçok önemli projeler gerçekleştirilmiştir.194 Bu projelerin
amacı çocukların geçici okullara yerleştirilmesi, eğitim masraflarının karşılanması
için maddi yarımda bulunmak ve aileleri çocukları okullara göndermek için teşvik
193 “Declaration of the Rights of the Child”, Proclaimed by General Assembly resolution 1386(XIV) of 20 November 1959.
194 01.01.93 tarihli 128 saylı, 25.06.93 tarihli 328 saylı, 21.07.93 tarihli 403 saylı bakanlar Kurulu Kararı.
106
etmek olmuştur. Aksaklıklara rağmen genelde projelerin toplumun bu konuyu
desteklemesi nedeniyle de projeler amacına ulaşmıştır.
Ermenistan'a ait silahlı birlikler tarafından, hiç bir suçu olmadığı halde
çocukların öldürülmesi, onların esir alınması ve velilerinden ayrılması olayları
çoktur. 18 Kasım 1994'de Azeri çocuklarından oluşan 71 kişinin Ermeniler
tarafından esir alınması gerçeği uluslararası gözlemciler tarafından resmen kayıt
altına alınmıştır.
Savaş sırasında çocuklara karşı acımasız hak ihlalleri bir çok örgüt tarafından
kayda geçirilmiştir. Kızıl Haç örgütünün çalışmaları sonucunda 3 yaşında bulunan
Şevki Hakani oğlu Aliyev'in Ermenistan Cumhuriyeti'ne ait silahlı güçlerin elinden
kurtarılmıştır. Kurtarılan çocuk işgal edilmiş Ağdam ilinde yaşayan bir çocuktur.
İşgal sırasında şehirden çıkmağa çalışırken ailenin arabası ateşe maruz kalmıştır. Aile
üyelerinin bir kısmı hayatını kaybetmiş 3 yaşındaki çocuk ise rehin alınmıştır.
Omzundan yaralanan çocuk daha sonra Ermeni askeri doktorlar tarafından sözde
tedaviye alınmış ve çocuğun omuz kemiğinin 1/3'ünü sağ dirsekten yukarı kaslarıyla
birlikte çıkarmıştır. Kızıl Haç’ın yardımıyla Şevki Aliyev esirlikten kurtarılmıştır.
Bakü'de doktor muayenesinden sonra, çocuğun omuz kemiğinin gereksiz şekilde
çıkarılmış olduğu belirlenmiştir.195 Bu tür bir operasyonun doku nakli nedeniyle
yapılmış olabileceği de belirtilmiştir.
1951 Cenevre Sözleşmelerinde koruma altına alınan bireylerin sağlığı
açısından gerekli olmayan her hangi bir tıbbi sürece tabii tutulması yasaklanmıştır.
195 Reha Yılmaz,”Karabağ Savaşı Ve İnsan Hakları”, www.rehayilmaz.com, 03.04.2008.
107
Ayrıca esirlerin bilimsel deneylerde kullanılması, her hangi bir organın nakli
amacıyla alınması da mutlak olarak yasaklanmıştır.196
Nürnberg Mahkemesi'nin hükümlerinde de esirlere yönelik tıbbi deneylerin
yapılması savaş suçu olarak değerlendirilmiştir. Uluslararası İnsani Hukuk silahlı
çatışmalarda çocuklar için özel muhafaza sistemi belirlemiş ve bu prensipleri
geliştirmektedir.
Bu
muhafaza
başka
uluslararası
örgütler
tarafından
da
gerçekleştirilmektedir. Mesela, 1992'de UNİCEF insani yardım yapılmasıyla ilgili
çok önemli 50 operasyona katılmış, kendi kaynaklarının % 22'ni ihtiyacı olan
çocuklara sarf etmiştir. Bu tür yardımlar Azeri çocuklara da yapılmıştır. UNİCEF
aracılığıyla esir alınmış çocukların serbest bırakılması açısından da önemli önlemler
alınmıştır.197
196 I “Cenevre Sözleşmesi m. 3, 12; II Cenevre Sözleşmesi m. 3, 12; III Cenevre Sözleşmesi m. 3, 13; IV Cenevre Sözleşmesi
m. 3, 13; IV Cenevre Sözleşmesi m. 3, 32”; I Protokol m. 11.
197. Yılmaz, a.g.e.
108
SONUÇ
SSCB’nin dağılması üye ülkeler için bağımsızlık fırsatı yaratmıştır.
Bağısızlık için bir süredir mücdele eden Azerbaycan da bu fırsatı değerlendirdi ve
1991 yılında bağımsızlığını ilan etti. Bu süreçten itibaren Azerbaycan uluslar arası
sisteme entegre olmağa çalışmış ve bağımsızlığını korumak ve devletin yapısını
güçlendirmek için çalışmalar yapmıştır. Sadece Azerbaycan değil aynı zamanda
diğer cumhuriyetler de bağımsızlığını ilan etmiş ve aynı süreci takip etmiştir. Fakat
bu süreçte bir çok sorun da beraberinde yaşanmıştır. Özellikle de azınlıklar arasında
ve etnik çatışmalar sonucunda büyük insan kayıpları yaşanmış ve barış ve güvenlik
zarar görmüştür. Ermeniler’in Azerbaycan’a ve Gürcistan’a karşı öne sürdükleri
toprak talepleri bölgede ciddi çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur. Çatışmalar
ve iddialar Dağlık Karabağ üzerine yoğunlaşmıştı. Ermeniler Nahçivan, Dağlık
Karabağ, Laçın ve Zengezur bölgelerinin Ermenistan sınırları içerisinde olduğunu
iddia etmiştir.
SSCB’nin dağılmasının ardından Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan –
Ermenistan arasındaki sorun halini almıştır. Dağlık Karabağ’da 1990’dan itibaren
yaşanan silahlı çatışmalar giderek şiddetlenmiş, Ermenilerin bölgedeki Rus
askerlerinin de desteğini alarak Ermenistan sınırı boyunca Azerbaycan’a yönelik
geniş çaplı askeri operasyonlara girişmesi iki devlet arasında ilan edilmemiş bir
savaşı başlatmıştır. Savaş her iki taraftan binlerce insanın ölümüne neden olmuştur.
Dağlık Karabağ’da yaşayan Azerbaycanlı nüfus ve Ermenilerin işgal ettiği
Azerbaycan topraklarında yaşayan sivil halk ülkenin iç kesimlerine göç etmek
durumunda kalmıştır. Bu savaş nedeniyle Azerbaycan’da 1 milyondan fazla insan
109
yaşadıkları yerlerden göç etmiş ve ülkenin farklı bölgelerinde zor koşullarda, çadır
kentlerde yaşamlarını sürdürmektedirler.
SSCB’nin dağılmasından sonra bölgede çatışmaların şiddetlenmesi, sorunun
daha da büyüyerek bölgesel barışı tehdit eder duruma gelmesi Dağlık Karabağ
sorununu BM, AGİT gibi uluslararası kuruluşların gündemine taşımıştır. BM gerek
Genel Kurulda, gerekse de Güvenlik Konseyinde defalarca Dağlık Karabağ konusu
görüşülmüş, çatışmaların durdurulması ve silahlı birliklerin işgal edilmiş bölgelerden
çıkarılması konusunda kararlar alınmıştır. Özellikle BM Güvenlik Konseyi 822, 853,
874 ve 884 sayılı kararları çatışmaların durdurulması ve Azerbaycan’ın işgale
uğramış bölgelerinden Ermeni silahlı güçlerinin çıkarılması gerektiği konusunda
kesin hükümler içermektedir. Fakat bu kararların hiçbiri Ermeniler tarafından dikkate
alınmamıştır. Bunda, alınan kararlarda doğrudan veya dolaylı hiçbir şekilde
Ermenistan’ın saldırgan devlet olarak belirtilmemesi ve herhangi bir yaptırımın
öngörülmemiş olmasının etkili olduğu söylenebilir. BMGK’nın kararlarının bağlayıcı
olmasına rağmen henüz hiçbir ülke veya u.a. örgüt Ermenistan’a her hangi bir
yaptırım uygulamamıştır. Bu da barışa ulaşılmasını engellemektedir.
Bugün gelinen noktada ne BM Güvenlik Konseyi kararları bir sonuç
vermemiştir. Bunun dışında yapılan Cumhurbaşkanlarının ve Dışişleri Bakanlarının
yüz yüze ve heyetler halindeki görüşmelerinden de bir uzlaşma elde edilememiştir.
Yapılan tüm çabalarından bir sonuç elde edilememesi bazı çevrelerce sorunun siyasal
yollardan çözümünün mümkün olmadığı ve Azerbaycan açısından kaybedilen
toprakların geri alınması için bir savaşın kaçınılmaz olduğu görüşü dile getirilmeye
başlanmıştır. Azerbaycan yönetimi de zaman -zaman toprakları siyasal yollarla geri
110
almak mümkün olmazsa, askeri yolları da deneyebileceğini dile getirmekle birlikte
bunu başvurulacak en son yol olarak görmektedir. Buna benzer açıklamalar daha çok
ülke içinde kamuoyuna verilen mesaj niteliği taşımakta olsa da iki ülke toplumu
arasındaki gerilimi artırmaktadır. Bu gerilimin artması ilerleyen yıllarda bu tür
demeçlerin daha tehlikeli hale geleceğini göstermektedir. Bu demeçlerin bir süre
sonra geri dönüşü olmayan süreçleri tetikleyeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle de
topraklarının önemli bir bölümü işgal altında olmasına rağmen Azerbaycan sorunun
siyasal yollarla çözümü için mevcut olan tüm alternatif yolları denemektedir.
Son olarak BM Genel Kurulu 62. oturumunda Azerbaycan’ın İşgal Altındaki
topraklarındaki durum ile ilgili alınan karar tavsiye niteliğinde olsa da büyük önem
verilmiştir. Bunun için gereken tüm görüşmeler ve diplomatik temaslar Azerbaycan
devleti tarafondan gerçekleştirilmiştir. Bunda Türkiye cumhuriyetinin de katkıları
oldukça önemli düzeydedir.
Azerbaycan ekonomisi oldukça önemli gelişmeler sağlamıştır. Son 14 yılda
elde edilen siyasi istikrar sonucunda ülkedeki ekonomik gelişme ve yabancı yatırım
önemli boyutlara ulaşmıştır. Dağlık Karabağ sorununun çözümü için girişilecek bir
silahlı çatışma ekonomiye oldukça büyük darbe vuracaktır. Azerbaycan Cumhuriyeti
dünyadaki iktisadi, askeri ve siyasi yapılarıyla entegrasyonu konusunda, geçen yıllar
içinde önemli işler gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeler, hiç kuşkusuz, Azerbaycan’ın
siyasi ve iktisadi bağımsızlığı için olumlu katkılar sağlamıştır. Fakat, aşaması
Azerbaycan’ın bağımsızlığının garanti altına alması, onun toprak bütünlüğünün
sağlanması için yeterli olmamış, Azerbaycan’ın bu yaşamsal problemlerinin
çözümüne hızlandırıcı etki yapmamıştır.
111
Tüm bunlara rağmen sorunun çözümü için barışçıl yolların tümünün tükenmiş
olduğu söylenemez. Uzun süren çatışma ortamı ve istikrarsızlık sonrasında son
dönemlerde sağlanan istikrarın bozulması ekonomik bakımdan önemli kazanımlar
elde etmeye başlayan Azerbaycan için ciddi kayıplara neden olabilir. Azerbaycan’ın
sorunun barışçıl yollardan çözümü konusundaki bugüne kadarki kararlı tutumunu
sürdürmesi gerekmektedir. Mayıs 1994’ten beri zaman zaman yaşanan ihlallerle
beraber sürdürülen ateşkesi bozan taraf olmamak için Azerbaycan’ın çatışma
kaçınması gerekmektedir. Azerbaycan öncelikle Dağlık Karabağ dışındaki
Ermenistan tarafından işgal edilmiş topraklardan Ermeni silahlı birliklerinin
çıkarılması ve bu bölgelerin Azerbaycan’a iade edilmesine çalışmalıdır. BM
Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararlar uluslararası alanda Azerbaycan’ın
konumunu güçlendirmektedir. Dünyanın en hassas bölgelerinden biri olan güney
Kafkasya’daki bu sorunun başta BM olmak üzere uluslar arası örgütlerin çabaları ile
barışçıl olarak çözülmesi bu bölgedeki diğer sorunların da barışçıl yollarla çözümünü
tetikleyecektir.
Azerbaycan ile BM ilişkilerinin boyutunun sadece Dağlık Karabağ sorunu
kapsamında olmadığı çalışmamız sonucunda görülmüştür. Azerbaycan’da demokrasi
ve insan haklarının gelişiminde BM’nin büyük rolü olmuştur. Yol gösterici ve
tavsiye edici nitelikteki işbirliği sayesinde Azerbaycan bu alanda önemli mesafeler
kat etmiştir. Bağımsızlığını kazandığı süreçte yaşanan büyük sorunlara rağmen
90’ların ikinci yarısından itibaren Azerbaycan bu sorunların bir çoğunun üstesinden
gelmiş ve süreci kendi lehine çevirmeyi başarmıştır.
Azerbaycan’ın BM’nin alt organları ile olan ekonomik ve finansal anlamdaki
ilişkileri yapılmış en olumlu ve katma değeri yüksek ilişkilerdendir. Azerbaycan’ın
112
kat ettiği ekonomik gelişmede başta dünya bankası ve UNDP olmak üzere uluslar
arası örgütlerin büyük önemi vardır. Özellikle yapısal reformların doğru ve
zamanında gerçekleştirilmesi bu gün %10’dan daha büyük ekonomik büyüme
gerçekleştiren Azerbaycan ekonomisinde büyük etkendir.
113
KAYNAKÇA
KİTAP VE MAKALELER
Ahmet Hamdi Topal, “Birleşmiş Milletler Sisteminde İnsan Haklarının
Korunması”, Mevzuat Dergisi, sayı 83, Kasım 2004
ALESKEROV, Alesker, Azerbaycan Anayasasındaki Devlet Sistemi ve Temel
Öğeleri, M. Ü., SBE., Yayınlanmamış Y.L., Tezi, İstanbul, 2000; GÖNENÇ, Levent,
Azerbaycan Anayasası Üzerine Notlar, AÜHFD, Cilt:47, Sayı: 14, Ankara, 1998.
Anıl Çeçen, İnsan Hakları Rehberi, Ankara, Bilim, 1999.
Antero Leitzinger, Caucasus and an Unholy Alliance, Tummavuoren Kirijapaino,
Vantaa, Finland, 1997.
Azerbaijan, Country Reports on Human Rights Practices - 2003, Released by the
Bureau of Democracy, Human Rights, and Labor, USA, February 25, 2004.
Bahtiyar Vahapzade, Şenbe Gecesine Giden Yol, Azerneşr, Bakü 1991.
Cemaleddin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi, Ankara,
Genelkurmay Basımevi, 1995.
Dawisha, K and Parrott, B., Russia and the New states of Eurasia: The Politics
Dünya Bankası yayınları, Dünya Bankası'nın Orta Asya ve Azerbaycan'daki
faaliyyetleri, Azerbaycan, 1995, Ekim.
Elçin Ahmedov, Ermenistan’ın Azerbaycan’a Saldırısı ve Uluslar arası Örgütler,
Bakü, Tuna 1998.
Eldar İsmayılov v.d., Azerbaycan Tarihi, Bakü, Öğretmen Yayınevi, 1995.
114
Funda Keskin, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve
Birleşmiş Milletler, Ankara, Mülkiye, 1998.
Heater A. Wilson, International Law and the Use of Force by National Libaration
Movements, Clarendon Press, Oxford-1988.
Heenan, P and Lamontagne, M. The Russia&Commonwealth of Independent States
Handbook: Prospects Into the 21st Century, New York: Amacom Press, 2001.
Hikmet Tanyu, Nuh’un Gemisi, Burak Yay. İstanbul 1989.
Hüseyin Pazarcı, Uluslar arası Hukuk, gözden geçirilmiş 5. baskı, Turhan Kitapevi,
Ankara, 2007
Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, IV. Kitap, Turhan Yayınevi, Ankara,
2000
Hüseynov, F. “SSCB Dağıldıktan sonra Halefiyet Sorunları”, Avrasya Etüdleri
Dergisi, Sonbahar- Kış, Ankara, 2003.
İsmayıl MUSA, “Azerbaycan ve Rus Kaynaklarına göre 1921 Moskova - Kars
Antlaşmaları ve Kuzey Azerbaycan'ın Toprak Bütünlüğü Meseleleri”, Türk Tarih
Kurumu Belleteni, Belleten Cilt: LXVI, Sayı: 246, Ağustos 2002.
İsmayıl Veliyev, Dünya Susur, Tarih Susmur, Gençlik Neşriyatı, Bakü 1994
İsmayılov M. E., Azerbaycan XIX-XX yüzyılın evvellerinde, İçinde: Azerbaycan
tarihi (en gedim dövrlerden XX esrin evvellerine geder), Elm, Bakı 1993
Mahmud İsmayıl, Azerbaycan Tarihi, Azerneşr, Bakü 1993
Memmedov’la Mülakat, Halk Gezeti, 27 Mart 1992.
Michla Pomerance, “Self-Determination in Law and Practice”, The New Doctrine
in the United Nations, The Hague-1982
115
Musa Gasımov, Uluslararası Ilişkiler Sisteminde Azerbaycan (1991-1995), Bakı,
Genclik,
Musa Gasımov, Uluslararası İlişkiler Sisteminde Azerbaycan (1991 - 1995),
Gençlik, Bakü, 1996
Mustafa Şahin, Avrupa Birliğinin Self-Determinasyon Politikası, Ankara, 2000, s
118
Nazim Axundov, Karabağ Salnamesi, Yazıçı Neşriyatı, Bakü 1989
Nazim Cefersoy, Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası,(haziran 1992 – haziran
1993), Bir Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, ASAM yayınları 1991,
Ankara, s 35 - 39
Nesib Nesibli, Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan, Bakü, Ay-Yıldız
Yayınevi, 1997, Nigar Sultanlı. "Azerbaycan Medeniyyeti Ermeni Esaretinde",
Virtual Azerbaijan, 15 Aralık 2007, Baku
Oktay Sultanov, 80’Ii Yıllann Sonu, 90’lı Yıllanh Başlannda Azerbaycan’da
Politik Mücadele, Bakü, Maarif, 1995
Osman Metin Öztürk, Rusya Federasyonu Askeri Doktrini, Asam Yayınları, 2001,
s. 16
Ronald Grigor Suny, The Revenge of the Past: Nationalism, Revolution, and the
Collapse of the Soviet Union, Stanford University Press, 1993.
Semih Gemalmaz, Ulusal Üstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş,
Beta Yayınları, İstanbul, 1997.
Sertaç Başeren, Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet
Kullanmalarının Sınırlar, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, Ankara, 1997.
116
Sertaç H. Başeren,Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet
Kullanmalarının Sınırları, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2003.
Taşkıran, Cemalettin, “Karabağ Meselesi”, 2023 İkibinyirmiüç Dergisi, Sayı 12, 15
Nisan 2002
Ziya Bünyadov, Azerbaycan Tarihi, Azerneşr, Bakü 1994.
DİĞER KAYNAKLAR
“BM Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Antlaşması (BM Şartı), VII. BÖLÜM:
Barışın Tehdidi",
“General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of
Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All Armenıan Forces”, Sixty-second General
Assembly, Plenary 86th Meeting (AM), New York, GA/10693, 14 March 2008,
“General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of
Azerbaıjan, Demandıng Withdrawal Of All Armenian Forces”, Sixty-second General
Assembly, Plenary 86th Meeting (AM), New York, GA/10693, 14 March 2008,
14.05.1954 tarihli silahlı çatışmalar zamanı kültürel değerlerin korunması
konvansiyonu
A/60/L.48, United Nations General Assembly Resolution 251, Session 60, 15
March 2006
Declaration of the Rights of the Child, Proclaimed by General Assembly resolution
1386(XIV) of 20 November 1959
117
The World Bank Organization,News Release,"World Bank Activities in
Azerbaijan",Washington,1998.
The World Bank Organisation, "The Azerbaijan Republik offers major investment
opportunities", News Release, 66, 1845 ,ECA, Washington, 1998, s 3
The World Bank Organisation, News Release, 66, 1845 ,ECA, "The Azerbaijan
Republik offers major investment opportunities", Washington, 1998, s.1-2.
The World Bank Organization, News Release No.96/004, "World Bank Group
Supports Reforms in Azerbaijan", Washington, 1998, s.1
The World Bank Organization, News Release, "İnstitution Building in Azerbaijan",
Washington, 1998, No.96/002., s.1
The World Bank Organization, News Release, "İnstitution Building in Azerbaijan",
Washington, 1998, No.96/002., s 2
Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı, Azerbaycan Ülke Raporu,no.2,Ankara,1995,s.19
UN General Assembly Resolution A/RES/48/114 on Emergency international
assistance to refugees and displaced persons in Azerbaijan (20 December 1993), 85th
plenary meeting 20 December 1993
United Nations, Treaty Series, vol. 1, p. 15, and vol. 90, p. 327 (corrigendum to vol.
1, p. 18).Vol. 1691, 1-29152
Vsemirnıy Bank, İnformasionnıy Vıpusk Vsemirnogo Banka, "SSSR i Vsemirnıy
Bank", Washington, 1998, ss.2-3.
World Bank Organisation, World Bank Activities in Azerbaycan, Washington, 1998,
s.1.
118
GAZETELER
“Azerbaycan İtalya’nın 30 Yılda Kazandığı Başarıyı 10 Yılda Kazanmak İstiyor”,
Ayna Gazetesi, 24, Şubat, 2007
“Ermenistan, Yukarı Karabağ'ı savunmak isteyen Ermenileri destekleyeceğini
açıkladı”, Zaman, 12 Ekim 2001.
Azerbaycan-Rusya İlişkileri,
http://azerbaycan.ihh.org.tr/uluslararasi/azerbaycan.html
Background Note: Azerbaijan, http://www.state.gov/r/pa/ei/bgn/2909.htm,
25/11/2007
Halk Gezeti, 6 Mayıs 1994.
İNTERNET KAYNAKLAR
“Aliyev ile Kocaryan görüştü”, Hürriyet, 14 Ağustos 2002
“Alma – Ata Zirvesi”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Alma_Ata_Zirvesi, 20 – 08 - 2007
“Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in İslam Konferansı Örgütü üyesi
ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının Casablanca Zirvesi’nde konuşması”, 13
Aralık 1994 yılı, http://aliyevheritage.org/cgi-bin/ecms/vis/vis.pl?s=001&p=0876&n=000009&g=, 25,03,2008
119
“Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in Uluslar arası Yardım Kuruluşlarının
başkanları ile görüşü”, http://aliyevheritage.org/cgi-bin/ecms/vis/vis.pl?s=001&p=1119&n=000011&g=, 01,05,2007
“Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan
İnsan Hakları Komitesi, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 23,04,2007
“Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan
İnsan Hakları Komitesi, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 23,04,2007
“Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”,
http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 21,09,2007
“Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”,
http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 21,09,2007
“Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”,
http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 21,09,2007
“Azerbaycan-Türkiye münasibetleri”, İkiterefli münasibetlere dair arayış,
http://mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Turkiye/01.shtml, 30,03,2007
“Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler”
http://www.belgenet.com/arsiv/sozlesme/bmsarti-07.html, 30,03,2007
“Birleşmiş Milletler Antlaşması”,
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/pdf01/3-30.pdf, 22,03,2007
“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”,
http://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_G%C3%BCvenlik
_Konseyi, 07,09,2007
120
“BM Dünya Gıda Programı İki Sene Daha Azerbaycan’a Yardım Edecek”, 28,07,06,
http://www.voanews.com/azerbaijani/archive/2006-07/Aze-bmterzaqcor.cfm, 22, 05,
2007
“BMT-De Azerbaycan’ın Lehine, Aleyhine Ses Veren, Biteref Kalan Ve Sesvermeye
Katılmayan Bütün Ülkelerin Listesi”, 2008-03-17,
http://mediaforum.az/articles.php?article_id=20080317125514221&lang=az&page=
02, 20,03,2008
“Conflict between Armenia and Azerbaijan, Facts and developments”, Armenian
aggression against Azerbaijan,
http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/history.shtml, 21, 10, 2007
“Dağlıq Qarabağ münaqişesinin hüquqi aspektleri”,
http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/legal/index.shtml#60, 17,10,2007
“Declaration On Prıncıples Of Internatıonal Law Concernıng Frıendly Relatıons And
Cooperatıon Among States In Accordance Wıth The Charter Of The Unıted
Natıons”,
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/348/90/IMG/NR034890.pdf
?OpenElement, 15, 04, 2007
“De-mining must begin before returnees can be safe”, A million refugees stretch
UNHCR resources while donor funding declines”,
http://www.internationalspecialreports.com/ciscentralasia/01/azerbaijan/deminingmu
stbegin.html, 06,04,2007
“De-mining must begin before returnees can be safe”, A million refugees stretch
UNHCR resources while donor funding declines”,
121
http://www.internationalspecialreports.com/ciscentralasia/01/azerbaijan/deminingmu
stbegin.html, 06,04,2007
“Emergency international assistance to refugees and displaced persons in
Azerbaijan”, http://www.un.org/documents/ga/res/48/a48r114.htm, 22,01,2007
“Establishment of the Office”,
http://www.ombudsman.gov.az/en/insitution/establishment/, 22.07.2007
“Etnik Temizlik”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Etnik_temizlik, 20,10,2007
“General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of
Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All Armenıan Forces”,
http://www.un.org/news/press/docs/2008/ga10693.doc.htm, 16,03,2008
“Göçmenlerin Eğitim probleminin çözümü için ciddi çalışmalar yapılmaktadır”,
http://www.xalqqazeti.com/public/print.php?lngs=aze&ids=13450, 21,08,2007
“Her yıl anne ve çocuk ölümlerindeki sayı artmaktadır”,
http://www.kaspi.az/sentyabr/26/gundem.htm, 08, 12,2007
“Kafkasya”, http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/kafkasya/20020927_01.html,
03, 02, 2006
“Komitenin Uluslar arası İlişkileri”
www.azerbaijan.az/_StatePower/_CommitteeConcern/committeeConcern_08_a.html
, 08,03,2007
“List of Member States”, http://www.un.org/members/list.shtml, 22,03,2008
“Mehriban Aliyeva designated UNESCO Goodwill Ambassador for Oral and
Musical Traditions” http://portal.unesco.org/en/ev.phpURL_ID=25540&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html, 22/09/2007
122
“Mehriban Aliyeva designated UNESCO Goodwill Ambassador for Oral and
Musical Traditions”, http://portal.unesco.org/en/ev.phpURL_ID=25540&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html,
“Rusya, Ermenistan Aracılığı ile Azerbaycan’a Baskı Yapma Çabasında”, Yakup
“Social Problems”, Refugee and IDP committee of Azerbaijan Republic,
http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03.html,
“The order of the commandant of the special district of Baku city”,
www.january20.net/doc1.htm, 20 Mart 2008
“The order of the President of Azerbaijan Republic On the approving of The State
program for the solution of the problems of refugees and IDP’s”,
http://www.refugees-idps-committee.gov.az/en/material_02_003e.html, 15,08,2007
“UN And Azerbaijan”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un.shtml,
24,05,2007
“UN And Azerbaijan”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un.shtml,
24,05,2007
“Universal Declaration of Human Rights”, http://www.unhchr.ch/udhr/lang/trk.htm,
13,07,2007
“Vienna Convention on Succession of States in Respect of Treaties- 1978”,
http://untreaty.un.org/ilc/texts/instruments/english/conventions/3_2_1978.pdf,
08,09,2007
Alesker Aleskerli, Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası,
http://www.anayasa.gen.tr/azerbaycan-aleskerli.htm, 22.07.2007
Article 1 of Montevideo Convention (1933),
http://www.sam.sdu.dk/undervis/90124.F04/lektion3.pdf, 15/03/2008
123
Avrasya Dosyası Dergisi, Cilt II, Sayı 4 Sonbahar 1995-1996 s.31
Azerbaijan – Russia Relations,
http://www.mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Rusiya/01.shtml
Azerbaijan and UN, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un.shtml, 27,
05, 2007
Azerbaijan Human Rights Practices - 1993, January 31, 1994, U.S. Department of
State,
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/democracy/1993_hrp_report/93hrp_report_eur/Azerbai
jan.html, 21,03, 2008
Azerbaijan, “Azerbaijan Human Rights Practices, 1993 January 31, U.S. Department
Of State,
http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/democracy/1993_hrp_report/93hrp_report_eur/Azerbai
jan.html, 20,03,2007
Carol Migdalovitz, “Armenia-Azerbaijan Conflict”, http://www.fas.org/man/crs/92109.htm, 06,12,2007
Constitution of the Azerbaijan Republic, http://www.un-az.org/doc/constitution.doc,
02.07.2007
Cristina Roccella, “Child Protection System in Azerbaijan”, UNICEF Child
Protection Consultant Mission, March-April 2005,
http://www.unicef.org/azerbaijan/AZ_ChildProtection_map_report.doc, 03/02/2008
Cristina Roccella, “Child Protection System in Azerbaijan”, UNICEF Child
Protection Consultant Mission, March-April 2005,
http://www.unicef.org/azerbaijan/AZ_ChildProtection_map_report.doc, 03/02/2008
124
Çocuk Hakları Sözleşmesi,
http://www.finfo.dk/wwwfinfo/forum/dokumenter/boernekonvention_tyrkisk.htm,
21/04/2007
Çocuk Hakları Sözleşmesi,
http://www.finfo.dk/wwwfinfo/forum/dokumenter/boernekonvention_tyrkisk.htm,
21/04/2007
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, http://www.unicef.org/turkey/crc/_cr23b.html,
03/06/2007
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, http://www.unicef.org/turkey/crc/_cr23b.html,
03/06/2007
Çucuk hakları ile İlgili Azerbaycan Cumhuriyeti Düzenlemeleri,
www.crlc.az/senedler/milli/Ushaq_Huquqlari_Haqqinda_Qanun.pdf, 22,11,2007
Dağlık Karabağ problemi ile ilgili parlamento konuşmalarında dönemin Ermenistan
savunma bakanı S.Sarkisyan’ın konuşması, 29-30 mart 2005,
www.regnum.ru/news/437271.html
Hazar Bölgesi'nde Rekabetin Yeni Boyutu: Silahlanma Yarışı,
http://www.turksam.org/tr/yazdir21.html,
http://news.trendaz.com/index.shtml?show=news&newsid=1048255&lang=AZ
http://www.belgenet.com/arsiv/sozlesme/bmsarti-07.html, 15,03,2008
http://www.justice.gov.az/eng_cat1.html, 22,11,2007
http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03.html
http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03.html, 17,12,2007
http://www.un.org/News/Press/docs//2008/ga10693.doc.htm, 07,09,2007
125
http://www.un.org/News/Press/docs//2008/ga10693.doc.htm, 07,09,2007
List of the 191 Member States (and the 6 Associate Members) of UNESCO and the
date on which they became Members (or Associate Members) of the Organization, as
of July 2006, http://erc.unesco.org/cp/MSList_alpha.asp?lg=E, 12/04/2007
M. Emin Zararsız, “Devletin Egemenligi Kavramı ve _nsan Haklarının Korunması”,
http://www.liberaldt.org.tr/ldd/m12/DDem-za.htm 17,02,2006
Note verbale dated 8 April 2006 from the Permanent Mission of Azerbaijan to the
United Nations addressed to the President of the General Assembly,
http://www.un.int/azerbaijan/info/info/letters/2006/N0631694.pdf; 22,11,2007
Reha Yılmaz,Karabağ Savaşı Ve İnsan Hakları, www.rehayilmaz.com, 03/04/2008
Rights of children,
http://www.mfa.gov.az/eng/foreign_policy/inter_affairs/human/child.shtml,
03/02/2008
Safar Abiyev, "Armenia's aggression against Azerbaijan causes military and
political tenseness in the region", 21 February 2008 ,
http://www.today.az/news/politics/43266.html, 23,03, 2008
The UN General Assembly adopted resolution on "The situation in the occupied
territories of Azerbaijan",
http://www.mfa.gov.az/eng/news/mfa_press_releases/2006/010.shtml, 12,09,2007
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genel Kurul Tutanağı, 21. Dönem 2. Yasama Yılı,
14. Birleşim 03/Kasım /1999 Çarşamba,
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g.birlesim_baslangic?P4=1963&P5=
B&page1=23&page2=23, 15/2/2008
126
UN Security Council Resolution 874,
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/557/41/PDF/N9355741.pdf?OpenE
lement, 23,04,2007
UN Security Council Resolution 884,
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/631/20/PDF/N9363120.pdf?OpenE
lement, 23,04,2007
UN Security Council Resolution 884,
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/631/20/PDF/N9363120.pdf?OpenE
lement,
UN-Azerbaijan relations, http://www.un.int/azerbaijan/un.php, 15/03/2008
UNESCO Azerbaycan İlişkileri,
http://mfa.gov.az/az/international/organizations/unesco.shtml, 12/04/2007
Vilyam Toll, UNHCR’ın Azerbaycan’dakı başkanı göçmen ve mülteciler ile ilgili
yasal düzenlemelerde değişiklik beklemektedir”, 13.07.07,
http://news.trendaz.com/print.shtml?newsid=956658&lang=AZ,
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Kararı, http://humanrights.az/ganun/ganun1.htm, 23, 09,
2007
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Kararı, http://humanrights.az/ganun/ganun1.htm, 23, 09,
2007
Membership of the Human Rights Council, New elected Officers of the Human
Rights Council, http://www2.ohchr.org/english/bodies/hrcouncil/membership.htm,
15,09,2007
127
Paul R. Gregory, Robert C. Stuart: Russian and Soviet Economic Performance and
Structure, 1998, Addison-Wesley Educational Publishers, Inc., 112; Mikhael
Sergeevich Gorbachev,
http://www.cnn.com/SPECIALS/cold.war/kbank/profiles/gorbachev, 15,05,2008
Secuirty Council, Resolution 853 (1993), Adopted by the Security Council at its
3259th meeting on 29 July 1993,
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenE
lement,
Secuirty Council, Resolution 853 (1993), Adopted by the Security Council at its
3259th meeting on 29 July 1993,
http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenE
lement,
128
ÖZET
Bağımsızlığını 1991 yılında kazanması ile birlikte azerbaycan Birleşmiş
Milletlere üyelik başvurunda bulunmuştur. Bu üyelik Azerbaycan için büyük olanak
ve fırsatları da beraberinde getirmiştir. Azerbaycan bir BM üyesi gibi insan hakları,
barışın korunması ve diğer şartları uygulayacağını kabul etmiştir. Bu normları
benimsemek ve uygulamak için Azerbaycan büyük çaba harcamış ve bu aşamada
BM tavsiye ve önerilerinden de yararlanmıştır. Ayrıca BM Güvenlik Konseyinin
Karabağ ile ilgili almış olduğu kararlar da Azerbaycan’ın uluslararası sistemdeki
haklılığını vurgulamıştır. İnsan hakları ve demokrasi ile ilgili sözleşme ve
düzenlemelere taraf olmakla Azerbaycan demokrasi ve insan haklarının gelişmesi
için büyük fırsatlar yakalamıştır. Aynı zamanda Azerbaycan diğer uluslararası ve
bölgesel örgütlerle insan hakları ve demokrasi alanında işbirliği yapacağını taahhüt
etmektedir.
Azerbaycan BM ilişkilerinin Azerbaycan ekonomisinin kalkınmasında da
büyük etkisi olmuştur.
129
ABSTRACT
After independency of the Azerbaijan in 1991 year, Azerbaijan applied to
United Nation for the membership. The membership of the UN was very important
opportunity for the Azerbaijan. Azerbaijan accepted every condition about protection
of peace, human right and etc. as a member of UN. For procure of UN norms and
conditions Azerbaijan expend very important effort and used UN’s recommendations
and guides. At the same time UN Security council resolutions about Nagorno
Karabakh conflict vindicated Azerbaijan in the international system.
Being part of international agreements about human rights and democracy
had been effected increase of the Azerbaijan democracy and human rights. At the
same time Azerbaijan was commitment for the partnership in human rights and
democracy with other international and local organizations.
Azerbaijan UN relations by economical and social area effected for increase
Azerbaijan economy. Especially structural reforms were very effectively and
profusely for the Azerbaijan.
130
Download