sü Almanya Çalışmalar

advertisement
“Seküler Toplumlarda ve Laik Devletlerde Din Eğitimi: Türkiye ve
Almanya Örnekleri” Sempozyumu Yapıldı
Goethe Enstitüsünün,
7-8 Kasım 2008 tarihleri
arasında İstanbul Bilgi
Üniversitesi AB Enstitüsü Almanya Çalışmaları
Bölümü ile işbirliği içinde
düzenlediği “Seküler
Toplumlarda ve Laik
Devletlerde Din Eğitimi:
Türkiye ve Almanya Örnekleri” başlıklı sempozyum yoğun ilgi gördü.
126
DEM DERGİ | YIL 2
S AY I 6
Türkiye’de din eğitimi meselesi, Türkiye dışındaki ülkelerden
belki en çok Almanya’nın ilgi
gösterdiği bir konu oldu bugüne
kadar. Bunda elbette Almanya’da
yaşayan yoğun Türk nüfusunun
eğitim ihtiyacı ve din ve kültürle
ilgili bu konuların Türkiye ile son
derece irtibatlı olmasının etkisi söz
konusudur. Gerek eğitmen temini,
gerek eğitim programının belirlenmesi, gerekse bu eğitimi talep
eden cemaat ve grupların Türkiye
ile devam eden irtibatları dolayısıyla Türkiye, Almanya’daki bu
eğitim faaliyetinde önemli bir faktör olduğu gibi Almanya’da, bünyesinde barındırdığı ve kendisi
için yeni bir tecrübe olan Müslüman azınlığın geldiği ülkenin eğitim sistemiyle ilgilenmiştir. Son
yıllarda özellikle Almanya’daki
Alevi grupları için –bazı eyaletlerde- ayrı din dersi uygulamasına geçilmesi, bu etkinin bu defa
Almanya’dan Türkiye’ye doğru
işlemesini gündeme getirmiştir.
Söz konusu ettiğimiz bu süreç,
bu zamana kadar Türkiye ve
Almanya’da din dersleri üzerine
onlarca toplantı düzenlenmesinin
de sebebidir. Her bir toplantı, yeni
gelişmelerin yaşandığı bu konunun hareket hâlindeki yapısını ve
neticelenmemiş olduğunun da bir
göstergesidir. Aynı zamanda bu
toplantılar, tarafların, kendi istikametleri doğrultusunda bir çözüme
hizmet etmesini amaçladıkları bir
tartışma ve değerlendirme ortamı
olarak işlev görmüştür.
Goethe Enstitüsünün, 7-8 Kasım 2008 tarihleri arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü Almanya Çalışmaları Bölümü
ile işbirliği içinde düzenlediği
“Seküler Toplumlarda ve Laik
Devletlerde Din Eğitimi: Türkiye
ve Almanya Örnekleri” başlıklı
sempozyum, bu alandaki en son
çalışma oldu.
Okullarında birleşmeden önce
din eğitimi verilmeyen yeni eyaletlerin Almanya’ya katılmasıyla,
ülkede mezhebe bağlı din dersleriyle ilgili yeni bir tartışmanın
başlaması, İslam’ın Almanya’ya
entegrasyonu, Alman makamlarınca “aşırı ve bağnaz” bununan
İslam öğretimiyle ilgili okullarda
sayısız pilot proje yapılması ve
farklı bir İslam anlayışı olan Aleviliğin din dersi olarak tartışılmaya başlanması konunun Almanya cephesindeki ana başlıklarını
oluşturuyor. Türkiye’de ise, yeni
bir anayasayla ilgili gelişen tartışmalar çerçevesinde zorunlu bir
ders olan Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi dersinin tekrar gündeme
alınması, dersinin seçmeli olması
veya din bilimi ağırlıklı bir dersin yanı sıra (seçmeli) İslam dinî
dersi gibi alternatif modeller tartışılmaya başlanması konuları öne
çıkıyor.
İki gün süren sempozyumun ilk
gününde, “Din eğitiminin kurumsal, hukuki ile siyasi çerçevesi”,
“Din eğitiminin tarihsel gelişimi
ve bugünkü toplumsal ortamı” ve
“Almanya’da din eğitimi ekseninde güncel tartışmalar” başlıkları
altında 3 oturum yapıldı. İlk günkü konuşmacılardan, Hamburg
Üniversitesi Din Eğitimi ve Uluslararası İlahiyat Bölümü’nden
Prof. Dr. Wolfram Weisse, dinler
arası diyaloğu sağlamak için en
uygun yerin okullar olduğunu,
bu tür bir din dersinin çocuklara
hem kendini tanıma fırsatı verdiğini hem de farklı olana saygı
duymayı aşıladığını Hamburg
şehrindeki uygulamayı örnek
göstererek anlattı. “Almanya’da
Alevi din dersinin hayata geçirilmesine yönelik hazırlıklar”ı konu
edinen Almanya Alevi Birlikleri
Federasyonu Proje Sorumlusu İsmail Kaplan da kendi mezheplerini anlatan ders isteyen Alevilerin,
asimilasyona karşı bu dersleri çok
önemsediklerini vurguladı ve bu
ders için oluşturdukları taslak ve
program hazırladıklarını tanıttı.
Sempozyumun 2. gününde de,
“Türkiye’de seküler ve çoğulcu bir
toplumun din eğitimi ekseninde
aktüel tartışmalar” ile “Din derslerinin pratiği” başlıklı oturumlar
gerçekleşti. Sakarya Üniversitesi,
İlâhiyat Fakültesi’nden Prof. Dr.
Recep Kaymakcan “AİHM’nin,
Türkiye’de zorunlu din dersleri
ile ilgili kararının din eğitimine
muhtemel etkileri” başlıklı konuşmasında, 2007 yılında Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Norveç
ve Türkiye’de okullarda okutulan din dersi konusunda verdiği
kararları muhtemel sonuçları itibariyle yorumladı. Okullarda din
öğretiminin nasıl olması gerektiği
konusunda yönlendirici niteliğe
sahip bu kararların dersi müfredatlarının çoğulcu bir anlayışla
değiştirilmesinde etkili olacağının
ve bu yöntemin sosyal barışı sağlama potansiyeli olduğunun altını
çizdi. Ayrıca katılımcı ve çoğulcu
din dersi anlayışının gelişime katkı sağlayacak bir “Din Kültürü
ve Ahlak Bilgisi Dersi Danışma
Kurulu” kurulabileceğini söyledi.
Sempozyumda “Türkiye’de isteğe bağlı din eğitimi tartışmaları”
başlıklı bir konuşma yapan İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel
Eğitim Fakültesi’den Yrd. Doç.
Dr. Şeyma Arslan ise geçtiğimiz
yıl anayasa değişiklikleri ile yeniden gündeme gelen din dersinin
zorunluluğu tartışmasını ele alarak, bu çerçevede üzerinde daha
ciddi olarak durulmaya başlayan
“zorunlu din kültürü dersi yanısıra isteğe bağlı din eğitimi dersi”
ile ilgili model önerilerini değerlendirdi.
Toplantıda, Din Eğitiminin
Dinsel Konularda Hoşgörüye
Katkısı (Prof. Dr. Niyazi Öktem),
Türk Gençliğinin Anlam Dünyasında Dinin Yeri (Doç. Dr. Asım
Yapıcı), Alman Gençliğinin Anlam Dünyasında Dinin Yeri (Prof.
Dr. H.G. Ziebertz), Din Eğitiminin
Cinsiyetler Arasındaki Eşitlik Anlayışının Yerleşmesine Etkisi (Prof.
Dr. Ulrich Riegel) vb. başlıklı bildirilere yer verilmesi, din dersinin
gelişim psikolojisi, pedagojik ve
sosyolojik açıdan vazgeçilmezliğinin tespiti olarak değerlendirilebilir.
YIL 2
S AY I 6 | D E M D E R G İ
127
Download