Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası ÖZELLEŞTİRMELER DURDURULMALIDIR !٭ 24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları ile Türkiye'de bir iktisadi politika tercihi yapılmıştır. Toplumun sosyo-ekonomik yapısı da bu iktisadi yön doğrultusunda şekillendirilmiştir ve süreç devam etmektedir. Siyasal iktidarlara göre yoğunluğu bakımından farklılık gösteren bu politika uygulamalarının temelinde neo-liberalizm vardır. Yaşanan gelişmeler, Türkiye ile sınırlı değildir. Bu politika, kısa bir zaman sürecinde dünya çapında egemen olmaya başlamıştır. Neoliberal politikalar, IMF, Dünya Bankası, DTÖ ve çok taraflı antlaşma metinleri ile az gelişmiş ülkelerde uygulamaya konulmuştur. Türkiye'de de bu politika 1980 yılı itibari ile zihinlere yerleştirilmiş, son çeyrek asırda ise her alanda birebir uygulanma imkanına sahip olmuştur. Özelleştirmeler, neoliberal politikaların ve ülkeye yansıması olan 24 Ocak kararlarının ortaya çıkardığı bir politikadır. Neo-liberal politikalar doğrultusunda devletin görevlerinin, sorumluluklarının yeniden tanımlanması, ekonomide küresel sermayenin öncülüğünde serbest piyasa modelinin yerleştirilmesi benimsenmiş, özelleştirmeler, başat unsur haline gelmiştir. “Özel”leştirme, sözlük anlamı itibariyle bir malın ya da hizmetin özelin hüküm ve tasarrufu altına sokulmasıdır. 1980 sonrası liberal iktisat politikasının ayrılmaz bir parçası haline gelen kavram, “devlete ait taşınır, taşınmaz malların teklif alma ya da ihale yoluyla satışını yapma” anlamında kullanılmaktadır. En basit şekli ile özelleştirme, devlete yani kamuya ait taşınır ve taşınmaz malların özele devredilmesi/satılmasıdır. Özelleştirmelerin altında yatan temel felsefe de parçası olduğu iktisat politikasının dayandığı felsefeye dayandırılarak açıklanabilir. Ülkemizde özelleştirmeler işlemleri ile görevli kılınan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, özelleştirmenin ana felsefesini, “devletin, asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması yolundaki harcamalar ile özel sektör tarafından yüklenilemeyecek altyapı yatırımlarına yönelmesi, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesidir” şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımda dikkat çekilmesi gereken nokta, klasik liberalizmde bile devletin asli görevleri arasında sayılan eğitim, sağlık gibi görevlerin devletin görevleri arasında sayılmamasıdır. Bu nedenle, devlete sadece güvenlik ve adalet görevinin verildiği iktisadi politikanın, devletin halen yürüttüğü görevlerinin budanmasını ve devlete ait olan varlıkların tasfiyesini, özele devredilmesini öngörmesi kaçınılmazdır. Uygulamayı işaret eden özelleştirme tanımı değer yüklü bir kavramdır. Bu bağlamda, özelleştirmeler, kamu varlıklarının kaça satıldığı, kime gittiği gibi tartışmaların ötesinde yeni bir devlet yapısı, yeni bir toplum ve iktisadi yapının taşıyıcısıdır. Bu nedenle, özelleştirmeler, sonuçları ile incelendiğinde gerçek anlamını kazanmaktadır: “emekçi halkların ve yaşam kaynaklarının sömürülmesi ve sömürünün sürdürülebilir hale getirilmesi için kamu varlıklarının aşama aşama satılması.” Türkiye'de 1980 sonrasında uygulamaya konulan neo-liberal politikalar, sosyal devletin tasfiyesini hedef almış, emekçi halkların kazanılmış hakları ile birlikte, halka ait olan varlıkların da tasfiyesini hayata geçirmiştir. Devletin yeni bir düzlemde yeniden inşası, vatandaşlık, kamu hizmeti ve kamu yararı gibi kavramların da anlamlarında değişiklikler yaratmıştır. Gelinen noktada, devlet ticari şirkete dönüştürülmekte, kamu yararı prensibi ile değil, verimlilik esasına göre çalışması öngörülmekte; vatandaşlık bağı müşteri ilişkilerine indirgenmekte, kamu hizmetlerinin uygulama alanı ise daraltılmaktadır. Türkiye'de özelleştirme uygulamaları, yoğun olarak 1986 sonrasında başlamıştır. 1986'dan günümüze kadar hayata geçirilen özelleştirme işlemleri geliri toplamı 28,5 milyar dolardır. Bu toplamın 17 milyar doları 1986-2005 yılları arasında gerçekleştirilmiş, en önemli gelir sağlanan yıl yaklaşık 8 milyar 200 milyon dolar ile 2005 yılı olmuştur. Fakat, 2007 yılının hemen ilk çeyreğindeki özelleştirmelerin büyüklüğü 2007 yılını bir rekor yapabilecek düzeye çıkarmaktadır. Özelleştirme işlemlerinin yıl bazında gösterildiği tablo aşağıda verilmiştir. Daha çarpıcı bir nokta ise 1986-2004 döneminde özelleştirme kapsamında olan kuruluşlara ilişkin ödemeler, özelleştirmeye ilişkin uygulamalar için yapılan ödemeler toplamının 13,8 milyar dolar dolaylarında olmasıdır. Diğer ٭Basın açıklamasında yer alan rakamlar ve tablolar Özelleştirme Dairesi Başkanlığı ile Hazine Müsteşarlığı'nın resmi web sitelerinden alınmış, derlenmiştir: www.oib.gov.tr, www.treasury.gov.tr 1 Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası taraftan, 1986 yılından bu yana 193 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapılmış ve bu kuruluşlardan 183’ünde hiç kamu payı kalmamıştır. Özelleştirme kapsamına alınan varlıklar ise çok farklılaşmaktadır. Daha sonra eski statüsüne döndürülmüş olanlar da dahil olmak üzere 1986 yılından bu yana 244 kuruluştaki kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 393 taşınmaz, 6 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 103 Tesis, 6 Liman, şans oyunları lisans hakkı ile Araç Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alınmıştır. Özelleştirmelerden sağlanan gelirlerin dış borç ödemesine kaydırılması söz konusu edilirken, son dönemdeki dış borç stoklarına bakıldığında ise 2002 yılında 129,7 milyar dolar olan toplam dış borç stokunun 2006 yılı sonu itibari ile 206,4 milyar dolara yükseldiği görülmektedir. Tablo 1: Yıllara Göre Özelleştirme Gelirleri Enerjiden haberleşmeye, sağlık hizmetlerinden limanlara ve otoyollara, petrokimyadan madene kadar bütün sektörlerde özelleştirme uygulamaları devam etmekte iken gayrimenkul özelleştirmeleri son dönemde ön plana çıkmaktadır. Gayrimenkuller, yüksek faiz gelirlerinin alternatifi olarak yüksek getirisi nedeni ile rant aracı haline gelmiştir. İETT Garajı ve Karayolları'nın Zincirlikuyu arsasının satışı sonrasında büyüklük ve konum olarak dengi olan Anadolu yakasında olan Burhaniye arsası da TOKİ iştiraki olan Emlak GYO tarafından satışa çıkarılmıştır ve Haziran'da ihalesi yapılacaktır. Karayolları Genel Müdürlüğü'ne ait olan Üsküdar Burhaniye arsası 2004 yılında Karayollarından TOKİ'ye devredilmiştir. TOKİ'nin iştiraki olan Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı'na (Emlak GYO) ait olan Üsküdar Burhaniye Mahallesi'nde yer alan 95 bin 939 metrekarelik arsa açık artırma ile satışa çıkarılmıştır. Burhaniye arsası, Zincirlikuyu arsasının tıpatıp aynısı olmakla beraber Boğaziçi Öngörünüm alanında kaldığı için aynı büyüklükte olmasına karşın imar hakkı daha kısıtlıdır. Fakat, geçmiş deneyimlerden de görüldüğü gibi imar hakları ve emsaller sözleşme imzalandıktan sonra da değiştirilebilmektedir. Fransız tatil köyünün özelleştirilmesi aşamasında buna tanık olunmuştur. Özelleştirme uygulamalarında, mevzuatın geçit vermediği durumlarda yeni yasal düzenlemeler ile, bunların da olmadığı durumda dolaylı düzenlemeler, plan değişiklikleri, vs. ile süreç devam ettirilmektedir. 2006 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren 5018 sayılı Kanun ile konsolide bütçe kapsamında yer alan ve şimdi genel bütçe kapsamına alınan kurumların taşınmazlarının Hazineye devredilmesi ile özelleştirme uygulamalarının kurumların itirazlarına yer vermeden tek elden yapılması sağlanmıştır. Karayolları arazisi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün taşınmaz varlık satışlarının arkasında bu düzenleme bulunmaktadır. Bu durumda olan yüzlerce tesis ve taşınmaz halen satılık listelerinde bulunmaktadır. Zincirlikuyu arsası gibi Burhaniye arsası satışı da, yine tanıdık simaların ihale coşkusu ile anılacaktır. Fakat, sonrasında TOKİ'ye gelir kaydedilen arsa değerini veya halk kaybetmiş olacaktır. İstanbul'da yeni konut yapımı ve betonlaşma süreci başlayacak, alışveriş merkezleri ya da kamuya kapalı diğer hizmetlerin altyapısının kurulacağı devasa bir alan daha ortaya çıkacaktır. Diğer taraftan, İstanbul'daki çarpık kentleşme bir sonraki döneme bırakılacaktır. Yakın zamanda yapılacak diğer bir özelleştirme ise PETKİM'dir. Haziran ayında yapılacak olan ihale ile PETKİM'deki % 51'lik kamu payı blok satış yöntemi ile satışa çıkarılacaktır. PETKİM de 1960'lı yıllarda benimsenen planlı sanayileşme/kalkınma programının bir parçası olarak 1965 yılında TPAO öncülüğünde kurulmuştur. 3700 kişinin çalıştığı, pazar payı % 27 olan PETKİM, 2 Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Türkiye'nin hızla artan talebine karşılık, arzın aynı hızla artmadığı ve tesislerin ömrünü tamamladığı, rekabet gücünü yitirdiği gerekçesi ile satışa çıkarılmaktadır. PETKİM 1987 yılında özelleştirme kapsamına alınmıştır. Halbuki, PETKİM stratejik bir konumda olup, sanayinin vazgeçilmez hammadde üreticisi konumundadır. Çünkü, PETKİM tarafından üretilen hammaddelerden plastikler ve sentetik kauçuklar; inşaat, tarım, otomotiv, elektrik, elektronik, ambalaj sektörlerinin önemli girdileridir. Sentetik elyaflar ise tekstil sektöründe kullanılmaktadır. Ayrıca, ilaç, boya, deterjan, kozmetik gibi birçok sanayi için girdi üretilmektedir. Sanayiye dayalı kalkınma için üretim kapasitesi ile vazgeçilmezliği ve sosyo-ekonomik yapıya koyduğu katkılar dolayısıyla PETKİM'in özelleştirilmesi de TELEKOM gibi tartışmalı ve sorunlu bir dönemin başlangıcı olacaktır. Talebin hızla arttığı, üretimin önemli bir parçasını gerçekleştiren ve sanayi için temel hammadde üreticisi olan PETKİM'in özel tasarrufun konusu olması, tekelleşmenin bütün sorunlarını içerisinde barındırmaktadır. Özel sektörün her şartta karını fazlalaştırma amacına hizmet eden fiyatlarda yükselme, çalışma şartlarının sıkılaştırılması, personelin tasfiyesi ve benzeri uygulamalar halka ve hammaddeyi kullanan üreticilere kesinlikle sıkıntı olarak yansıyacaktır. Özelleştirmeler, salt iktisadi alanı ilgilendiren bir uygulama değildir çünkü “özelleştirmeler ile ekonomide sermaye yapısı yeniden şekillenmektedir.” Sermaye yapısının yeniden şekillendirilmesi ise başta kamu yararı, kamu hizmeti kavramları olmak üzere, toplumun sosyo-ekonomik yapısını yeniden yapılandırmaktadır. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, kamu kurumu niteliğinde bir mesleki kuruluş olarak, özelleştirmeleri ve neo-liberalizmin yapısal reformlarını ve programlarını, bir araya getirdiği bu ülkenin üretici güçleri olan mühendislerimizin meslek ve yaşam alanlarına yapılan bir müdahale olarak görmekteyiz. Özelleştirmeler sonrasında ortaya çıkacak, nitelikli çalışanların işten çıkarılması, işsiz bırakılması, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması, çalışma şartlarının rekabet üzerine kurulması ve sıkılaştırılması gibi uygulamalar, rant ekonomisinin hayat bulması, mesleğimizin genel çıkarlarını ve meslektaşlarımızın gelişimini önemli ölçüde olumsuz yönde etkilemektedir/etkileyecektir. Diğer taraftan, özelleştirme uygulamaları, ülkenin bağımsızlık ve özgürlük temelinde yükselmesinin temel unsurları olan sanayileşme, bilişim, teknoloji ve kültürel gelişim ve demokratikleşmesinin önünde çok büyük bir engel olarak görülmelidir. Seçim sürecine girildiği bu dönemde, halkın geleceğini zincire vuran özelleştirme uygulamaları artık son bulmalıdır. Hükümeti, halkın malı olan varlıkları ve kaynakları tahrip eden, yaşam ve mesleki alanımıza doğrudan müdahaleyi öngören özelleştirme uygulamalarını durdurması konusunda uyarıyoruz.! TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI 3