Göğüs Cerrahisi literatüründen seçmeler

advertisement
Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi
Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery
Göğüs Cerrahisi literatüründen seçmeler
Akif Turna, Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul
Ann Thorac Surg 2009;87:379
Radyofrekans ablasyon (RFA), primer ve sekonder akciğer tümörlerinde kullanılabilen yeni bir metodolojidir.
Bu çalışmada, solid bir tümörden kaynaklanan multipl akciğer metastazları olan hastalarda radyofrekans
ablasyon metodunun uygulanabilirliği araştırılmış.
Torakotomi yapılan ve 2.5 cm 2’ye kadar metastazı olan
hastalarda, öncelikle metastazlara yönelik RFA yapılıp,
bu lezyonlar ardından wedge rezeksiyon ile çıkarılmış.
Toplam altı hastada teknik nedenlerle başarısız olunmuş.
Histopatolojik inceleme sonucu hastaların %39’unda
tam ablasyon saptanırken %11’inde %90’ın üzerinde,
%11’inde ise %90’ın altında ablasyon sağlandığı bulunmuş. Sonuç olarak, cerrahi olarak yapılan metastazektomi, radyofrekans ablasyona göre daha üstün bir yaklaşım
olarak bulunmuş.
Ann Thorac Surg 2009;87:1250
Iwazaki ve çalışma arkadaşları ‘mikrotorakoskopi’ olarak tanımladıkları metod ile 38 akciğer kanserli hastada
uyguladıkları lobektomiyi sunmuşlar. 3 mm çapındaki
kamerayı 4 ila 5. interkostal aralıktan yerleştirdikten
sonra, 5. interkostal aralık ile anterior aksiller alan arasından açtıkları 2 cm’lik ‘pencere’ yardımı ile rezeksiyon
ve lenf nodu diseksiyonu yapmışlar. İki hastada ek bir
2 cm’lik pencere gerekirken, ortalama 16.5 lenf nodunu
diseke etmişler. Ameliyat sonrası mortalitenin olmadığı
çalışmada, epidural anestezi dışında başka bir analjeziye
gerek duyulmamış. Ameliyat sonrası FEV1 değerlerinin
ortalama %4 düştüğünün saptandığı çalışmada, 38 hastada
da toraks tüpü ameliyat sonrası en geç ikinci günü alınmış.
Araştırmacılar, bu metodun şu ana kadar en az invaziv
metod olduğunu belirtmişler.
Cancer 2009;115:851
Varlotto ve çalışma arkadaşları, Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki SEER veritabanına kayıtlı ve rezeke edilmiş 24273 evre I hastayı rezeksiyon cerrahisi ile birlikte
yapılan lenfadenektominin sağkalıma etkisi açısından
irdelemişler. Hastaların, %17’sinde hiçbir lenf nodu rezeke
edilmemiş iken, %4’ünde 21’den fazla lenf nodu (parçaları
ile birlikte) rezeke edilmiş. Sonuç olarak lenfadenektominin, evre I hastaların rezeksiyonu ile birlikte gerekli
Türk Göğüs Kalp Damar Cer Derg 2009;17(3):229-230
olduğu sonucuna ulaşan araştırmacılar, lenf nodu rezeksiyonu yapılmayan hastalarda beş yıllık sağkalım %41 iken
yapılan hastalarda bu oranın %58.4’e çıktığını (hastalıksız
sağkalım ise %58.04’ten %73.1’e) ve en yüksek sağkalımın
ise 11-16 arasında lenf nodu çıkarılan hastalarda bulunduğunu belirtmişler. N1 lenf nodu disseksiyonunun da sağkalım artışında katkıda bulunduğunu belirten araştırmacılar,
N2 ve N1 lenf nodu disseksiyonunun en iyi sağkalımı elde
etmede gerekli olduğu sonucuna varmışlar.
J Trauma 2009;66:875
Amerika Birleşik Devletleri’nde 238 travma cerrahisi
yapan cerrahın yanıtladığı anketin sonucu olan çalışmada, çok ilginç sonuçlar elde edilmiş. Ankete katılan travma cerrahlarının %82’si, ortopedistlerin %66’sı ve göğüs
cerrahlarının %71’i travmatik kosta fraktürü saptandığında onarılması gerektiğini bildirdiği halde, toplam sadece
%22’si kosta fraktürünü onardığını ya da onarılmasına
asiste ettiğini belirtmiş. Tüm cerrahların %27’si ise,
onarım indikasyonu olarak, birden fazla kostada fraktür
olmasının yeterli olduğunu belirtmiş. Toplamın %33’ü
ise, herhangi bir sterneum farktürü onarımı yaptığını ya
da asiste ettiğini belirttikleri halde, travma cerrahlarının
%89’u, ortopedistlerin %85’i ve göğüs cerrahlarının
%95’i sternum fraktürlerinde sternum onarımı gerektiğini bildirmiş. Tüm cerrahların %90’ından fazlası, hem
travmatik kosta hem de sternum fraktürlerinin primer
onarımı konusunda, bilgilerin net olmadığını belirtip,
bu konuda randomize çalışmalarının gerekli olduğunu
belirtmiş.
Eur J Cardio-Thorac Surg 2009;35:718
Cerfolio ve çalışma arkadaşları, 10 yılda 60 Gy radyoterapi ve kemoterapi ardından ameliyat edilen 216
olgunun sonuçlarını bildirmişler. Olguların %70’inde
radyoterapi bittikten yedi hafta sonra lobektomi yapan
araştırmacılar, hastaların hemen hemen tamamında
bronş güdüğünü interkostal kas ile kuvvetlendirmişler.
Hastanede kalma süresi ortalama 4.5 gün, majör morbidite %17, mortalite ise %2.3 bulunmuş. FEV1’i %50’nin
altında olan ve 75 yaş üstü hastalarda morbiditeyi
daha yüksek bulan araştırmacılar, tüm hastalardaki
229
Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi
Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery
beş yıllık sağkalım oranını %34 olarak, tam rezeksiyon
yapılan hastalarda ise, bu oranı %42 olarak bulmuşlar.
Kemoradyoterapi ile tümörü tamamen kaybolan hastalarda ise, bu oran %45 olarak hesaplanmış. Sonuç olarak araştırmacılar, tam doz radyoterapi ve kemoterapi
sonrası rezeksiyonun uygulanabilir, güvenilir ve yüksek
sağkalım oranı sağlayıcı olduğunu belirtiyorlar. Tam
doz radyoterapi ve kemoterapi ile hastaların hiçbirinin
tam bir onkolojik tedavi şartını diğer neoadjuvan tedavilerde olduğu gibi kaçırmadığını, kemoradyoterapi sonrası pnömonektominin düşünüldüğü gibi kabul edilemez
bir risk taşımadığını, ancak sağ pnömonektomi yapılan
hastalarda, interkostal kas dışında serratus kası ya da
omentum gibi bir dokunun güdüğe sarılması gerektiğini
düşündüklerini belirtmişler.
230
Am J Res Crit Care Med 2009;179:791
Criner ve çalışma arkadaşları, 50 GOLD kriterlerine göre
evre III ve IV KOAH bulunduran ve klinik ve radyolojik
olarak amfizem saptanan hastada hidrojel kullanarak (trombin ve fibronejen karışımı) fiberoptik bronkoskopi yolu ile
‘biyolojik hacim azaltıcı işlem’ uygulamışlar. İşlemden altı ay
sonra ölçülen solunum fonksiyonlarına göre, 20 mL hidrojel
uygulanan hastaların FEV1 değerlerinde ortalama %15.6,
FVC’de %9.1’lik iyileşme saptanırken, bu değerler 10 mL
uygulanan grupta sırası ile %6.7 ve %5.1 olarak bulunmuş.
İşlem, yüksek dozda dahi güvenilir olarak bulunmuş. Bu
olumlu sonuçlanan faz II çalışması ile araştırmacılar, işlemin
uygulanabilir ve güvenli olduğunu ve doza bağlı etki görüldüğünü göstermiş oldular.
(Çalışmanın kaydı: www.clinicaltrials.gov adresinden NCT
00515164 no ile görülebilir).
Turkish J Thorac Cardiovasc Surg 2009;17(3):229-230
Download