Question Acaba hali hazırda elimizdeki Kur`an Peygamber (s.a.a)`e

advertisement
Question
Acaba hali hazırda elimizdeki Kur’an Peygamber (s.a.a)’e nazil edildiği suretteki Kur’an mıdır?
Kur’an-ı Kerim'in tahrif edilmediğinin delilleri nedir?
Answer:
Kur’an-ı Kerim’in tahrif edildiğini daha ziyade Hıristiyan ve Yahudilerin dillerine dolamış
olduklarına dikkat edilmesi gerekmektedir; çünkü tarih, zamanla bu iki kavmin semavi
kitaplarının tahrif edildiğine ve asli değer ve itibarını kaybettiğine açık bir şekilde tanıklık
etmektedir. Onlar, Kur’an-ı Kerim'in de tahrif edildiği yaygarası ile onu kirletmeye
çalışmaktadırlar.
Tarih “Tevrat” nüshalarının tarihte yaşanan bir takım olaylarda defalarca - özellikle Bahtü’nNasr’ın Yahudilere saldırısında - ortadan kaybolduğunu ve Yahudi mezhebi büyüklerinin
yeniden kaleme aldığını apaçık kanıtlarla ispatlamaktadır.(1)
Tarihin tanıklığına göre, Dört İncil Hz. İsa (a.s)’dan yıllar sonra bir grup tarafından kaleme
alınmış ve böylelikle semavi kitap suretinde Hz. İsa (a.s)’ya gönderilen semavi kitabın
alametleri kaybedilmiştir.(2)
Kendi mezhebi ilkelerini böylesine değersiz ve itibarsız kitaplar üzerine bina eden kimseler,
Kur’an-ı Kerim'i de aynı yazgıya müptela etmeye meylederek, "Kur’an zaman içinde tahrife
uğramıştır" demektedirler.
Hâlbuki İslam tarihinin tüm devirlerinde Kur’an-ı Kerim'in toplanıp korunmasıyla, İncil ve
Tevrat’ın tarihi devirleri mukayese bile edilemez.
Tarihin tanıklığına göre İslam’ın hiçbir devrinde Kur’an müphem kalmamıştır ve bu konuda
birçokları için soru işareti olan iki meseleye dikkat edilmesi gerekmektedir:
1- Kur’an-ı Kerim, Müslümanların toplumsal yaşamlarının tüm hallerinde inkılâp icat eden bir
kitaptır. Kur’an Müslümanların önceki yaşamlarını tasfiye ederek iman ve insani temellere
dayanan kalıcı ve yepyeni bir hayat icat etmiştir. Buna göre, Kur’an Müslümanların tüm
yaşamlarıyla temas halindeydi ve onlar siyasetlerini, iktisatlarını, ahlaki kanunlarını ve hatta
ailesel ilişkilerini bu semavi kitaptan alıyorlardı. Günlük beş vakit namazlarında Kur’an ile
meşgul oluyorlar ve karşılaştıkları tüm işlerinde önce Kur’an-ı Kerim'e sonra da Peygamber
(s.a.a)’in sünnetine müracaat ediyorlardı.
Bu surette halkın yaşamıyla bu oranda iç içe olan ve Müslümanların bu oranda ondan istifade
ettikleri bir kitap, nasıl olur da tahrif edilir ve toplumun avam ve özgün tabakasının
dikkatinden kaçar!
Kur’an-ı Kerim'in tahrif olması ve kimsenin dikkatini çekmemesi ihtimali, dünyanın büyük bir
milletinin temel kanunlarının değiştirildiği ama kimsenin dikkatini çekmediği ihtimali
mesabesindedir. Büyük bir milletin temel kanunlarının tahrif edilmesi ama halkın dikkatini
çekmemesi ve onların seslerini yükseltmemesi nasıl mümkün olabilir? Kur’an-ı Kerim'in
Müslümanların toplumsal yaşamlarındaki rolü, günümüz milletlerinin yaşamlarındaki temel
kanunların rolünden çok daha etkindir ve bu sebeple en küçük tahrifle karşılaşılmış olunsaydı
şiddetli tepkileri doğurur ve itirazlar baş gösterirdi.
2- Hem Peygamber Ekrem (s.a.a)’in zamanı ve hem de ondan sonraki zamanda Kur’an-ı
Kerim'in bir araya getirilmesiyle alakalı tarihi kanıtlar ve bu meseleye Peygamber Ekrem
(s.a.a)’in ve Müslümanların haddinden fazla verdikleri önem hatta Kur’an-ı Kerim'in bir
harfinin bile eksilmesinin mümkün olmayacağını göstermektedir.
Aynı şekilde tarihin tanıklığına göre, Peygamber Ekrem (s.a.a)’in emriyle kırk üç kişiye kadar
zikredilen Müslüman âlimlerinden bir grup, inen her ayet veya sureyi yazıyor ve yazılanlar da
Müslümanlar arasında büyük bir ihtimamla korunuyordu. Vahiy Kâtipleri arasında Kur’an-ı
Kerim'in yazılmasına önem verenlerin en meşhuru Ali İbn-i Ebi Talip (a.s) ve Zeyd İbn-i
Sabit’tir. Bunlar tarafından yazılan Kur’an-ı Kerim'den çıkartılan çok sayıda Kur’an
nüshalarından, Müslümanların tamamı gece-gündüz müracaat edip yararlanmaktadırlar.
Bunlara ek olarak Müslümanların çoğunluğu Kur’an-ı Kerim'in ayet ve surelerini hıfzetmişlerdi.
Onlar Kur’an-ı Kerim'i titizlikle ezberliyor hatta bir kelimenin bile yanlış olmaması için azami
ölçüde gayret gösteriyorlardı. “Kari” denilen bu grup ise, halkın sürekli müracaat edip
yararlandıkları kimselerdi.
Müslümanlar arasında Kur’an-ı Kerim'in hıfzedilip korunma meselesi o kadar önemliydi ki,
Ebubekir’in halifelik zamanında gerçekleşen “Yemane” savaşında Kur’an karilerinin birçoğu
öldüğü zaman, Müslümanlar Kur'an-ı Kerim'in korunmasına çok daha önem verilmesi kararı
almış ve bu doğrultuda Kur’an-ı Kerim'in tüm nüshaların bir araya getirerek eksik ya da fazla
olmasının önünü almışlardır. Böylelikle bir kez daha nüshaların çok büyük ihtimamla
korunması sağlanmış olmuştu.
Osman İbn-i Affan’ın halifelik döneminde de Kur’an-ı Kerim'in ilk nüshasından dört nüsha
yazılarak, ellerindeki Kur’an ile, bu dört nüshayı karşılaştırmaları ve kıraat esnasında buna
uygun olarak okumaları için İslam eyaletlerinin tamamına gönderilmiştir.
Müslüman ve Kur’an karilerinin Kur’an üzerindeki dikkatleri öyle bir hadde ulaşmıştı ki, bir
defasında “Ubey İbn-i Ka’p” ile zamanın halifesi “Osman” arasında “vellezine
yeknizunezzehebe vel fizza …” ayetinin kıraati hakkında ihtilaf olur. Osman ayetin “ellezine”
olduğunu - vav olmaksızın okunması gerektiğini - ve “vav” harfinin Kur’an-ı Kerim'den
kaldırılması gerektiğini savunuyordu. Ancak “Ubey” biz bu ayeti Allah Resulü (s.a.a)’nden hali
hazırda Kur’an-ı Kerim'de olduğu şekliyle işittik diyordu. Bunun üzerine ister istemez bu ikisi
arasında tartışma başlar. Birden bire “Ubey” tüm hiddetiyle, “Bu harfi Kur’an-ı Kerim'den
kaldıracak kimseyi kılıcımla öldürürüm!” diye çıkışır. Sonuç itibariyle “Ubey”in bu sert çıkışı,
Osman’ın sözünü geri almasına sebep olur.
Kur’an-ı Kerim'in bir harfinin bile değiştirilmesi böyle bir macerayı doğururken nasıl olur da
Kur’an-ı Kerim'in tahrif edildiği ya da bir ayetinin eksiltildildiği söylenebilir?
Yukarıda zikrettiğimiz iki temel konuya ek olarak, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde açıkça
Kur’an-ı Kerim'in tahrif edilmediği ve değiştirilmekten korunacağı meselesi üzerinde durulmuş
ve şöyle buyrulmuştur: “O zikri (Kitap’ı) biz indirdik biz; ve O’nun koruyucusu da elbette
biziz!”(3)
İslam âlimleri de kendi tefsir ve kelam kitaplarında, tüm âlimlerin, Kur’an-ı Kerim'in tahrif
edilmediğinde ortak görüşe sahip olduklarını bildirmişlerdir.
Zaman zaman İslam âlimleri arasında tahrife inanan kimseler çıkmışsa da bunun sebebi,
muhaliflerin hadis kitaplarında getirdikleri uydurma rivayetlerdir ve bunun dışında Kur’an-ı
Kerim'in bizzat kendisi, onların bu iddialarının doğru olmadığına tanıklık eder. Açıktır ki bu tür
rivayetler itibar derecesinden düşmüş ya da gerçek anlamı henüz keşfedilmemiş rivayetlerdir.
Her halükarda bizim büyük araştırmacılarımızın çoğu bu konuda kitap yazmış ve Kur’an-ı
Kerim'in tahrifinin mümkün olmayacağını açıkça ispatlamışlardır. Bu konuda yazılan Arapça
kitaplardan istifade edemeyenler, merhum Hacı Mirza Mehdi’nin “Burhan-ı Ruşen” adlı
kitabının şerhine bakabilirler.
Emire'l Müminin Ali (a.s)’in Kur’an’ı ile diğer Kur’an’ların farklı olduğunu bildiren rivayetin
“Kur’an’ın tahrif edilmediği” meselesiyle hiçbir çelişik tarafı yoktur. Zira âlimlerin söylediğine
göre, Emire'l Müminin Ali (a.s)’in topladığı Kur’an, Peygamber Ekrem (s.a.a)'den işittiği
ayetlerin nüzulünün şerhi, tefsiri ve açıklamalarını da kapsamaktadır ve söz konusu Kur’an’ın,
diğer Kur’an’lardan farkı yalnızca bu kısımdadır ve kesinlikle Kur’an’ın asıl metninde ihtilaf söz
konusu değildir.
Tefsir, soru ve cevap, Ayetullah Mekarim Şirazi ve Ayetullah Cafer SubhaniRefrence:
1.Be kitabı “Kamusu’l Mukaddes” ve “El Huda ila Dini’l Mustafa” kitaplarına müracaat ediniz.
2.Be kitabı “Kamusu’l Mukaddes” ve “El Huda ila Dini’l Mustafa” kitaplarına müracaat ediniz.
3.Hicr Suresi, 9. ayet
-----------------------------Kaynak: www. Ahlulbaytportal.com
Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır
Download