1 letimizin temel unsurudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti

advertisement
T.B.M.M.
B : 38
6.1.1998
O:1
letimizin temel unsurudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurum ve kuruluşlarıyla ve teamülleriyle
bugüne kadar dünya devletleri arasında yer almış ve mensubu olmakla da gurur duyduğumuz bir
devlettir. İşte bu teamüller ve özellikle diğer devletlere örnek olmuş bir dışpolitika gütmesine rağ­
men, maalesef son zamanlarda, özellikle devletimizle ilgili birkısım değerlendirmeleri kabul etmek
mümkün değildir. Alman Başbakanının, özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle ilgili yapmış olduğu değerlendirmeleri, bir Türk olarak, bir Türk parlamenteri olarak kabul etmemiz de mümkün
değildir ve yine Lüksemburg'ta, Başbakanın, Türkiye Cumhuriyeti Devletini bir işkenceci devlet
olarak nitelendirmesini, zinhar ve kesinlikle reddediyor ve kabul etmiyoruz.
Türkiye cumhuriyeti tarihi incelenirse, bizim kültürümüzde ne bir ırkı ortadan kaldırmaya yö­
nelik bir soykırımı vardır ne dinî esaslara dayalı bir anlayış içerisinde bir soykırım veya asimilas­
yon hareketi vardır ne de skolastik dönemden ve Ortaçağdan kalma işkence kültürü vardır; çünkü,
bizim kültürümüzde, insanlara işkence yapmak, hem günahtır hem haramdır. Dolayısıyla, işkence,
bizim hiçbir surette kabul etmediğimiz ve üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konudur ve eğer devlet politikası olmamakla beraber- kamu görevlisi tarafından işlenmiş bir davranış varsa, ona, ge­
rekli cezayı vermeyi de kendisine hedef edinmiş olan bir siyasî, bir hukukî ve bir devlet anlaşıyına
sahibiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin Avrupa Birliği içerisinde yer alması, tarihi­
mizin önümüze koyduğu çok önemli bir hedeftir; yaşadığımız tarihin mantığı budur, yaşanmış olan
tarihihimizin sonucu da budur; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilelebet payidar kalması ve muasır
medeniyet seviyesine yükselebilmesinin şartı da budur, Avrupa Birliği, bir medeniyet projesidir ve
bu, bizim için, hükümetlerüstü bir millî hedef, bir millî politikadır; Türkiye'nin dış güvenliğinden
Türkiye'nin zenginleşmesine kadar bir dizi hedefin özetidir. Avrupa Birliği, özellikle Türkiye için,
çok önemli ve mutlaka ama mutlaka üzerinde durulması gereken bir hedeftir ve günlük politikalar­
la da değiştirilecek olan bir hedef değildir.
Türkiye'nin Avrupa devleti olmasından ibaret de değildir hedefimiz; hedefimiz, Avrupa'da
kültür farklılıklarının zenginliğe dönüştüğü bir büyük coğrafyadır. Biz, hem bu zenginliğin içeri­
sinde yer almak hem de bu zenginliğe kendi zenginliğimizi katmak istiyoruz. Türkiye, hem kendi
kimliğini, kültürünü ve inancını muhafaza edecek hem de Avrupalı olacaktır. Bu, tek taraflı bir di­
lek de değildir; Avrupa'nın da, bu medeniyet projesine ihtiyacı vardır.
Türkiye, bir İslam ülkesidir ve Türkiye, bir Avrupalı ülkedir. Türkiye, sadece coğrafyaları de­
ğil, medeniyetleri de, kültürleri de uzlaştıran, kaynaştıran bir ülke olmuştur. Tarih incelendiği tak­
dirde, bu ibret sayfalarıyla doludur.
Türkiye, 1856 yılından itibaren, Paris Konferansından beri, bir Avrupa ülkesidir ve kendisine,
Osmanlıdan itibaren, Avrupalılaşmayı bir hedef olarak almıştır; ama, bütün bunlara rağmen, o ta­
rihten bugüne kadar, istikametinde hiçbir değişiklik yapmamıştır. Bin yıllık tarihimizi hatırlayalım;
gözlerimiz hep Batı'ya çevrilidir. Atatürk, eşsiz dehasıyla Türkiye Cumhuriyetini kurarken, hedef
olarak muasır medeniyet seviyesini gösterirken aynı istikameti önümüze koymuştu: Batılılaşmak.
Avrupa yolunda hukukî ve siyasî engelleri kaldıran da odur, kültür dünyamızı bu istikamette değiş­
tiren de odur. Türkiye'yi bugün diğer İslam ülkelerinden farklı ve açık şekilde avantajlı kılan, yüz­
yıllardır bu projenin sahibi olmasıdır.
Türkiye bir İslam ülkesi olarak Avrupa Birliğinde yer alacak, hem kendisi hem de Avrupa ge­
lişmiş olacaktı. Ne oldu; Türkiye, eşzamanlı olarak, hem İslam dünyasından hem de Avrupa'dan
dışlandı; acıdır! Hem İslam Konferansının Tahran toplantısını terk etmek zorunda kalacaksınız
hem de Lüksemburg'ta, Avrupa Birliğinin genişleme sürecinde Türkiye'ye yer vermeyen bir kara­
ra muhatap olacaksınız. Gerekçe; gerekçe, asla kabul edilmeyecek ve tarihî perspektif içerisinde
- 767 -
Download