18 ŞUBAT 2013 İÇ GÜNDEM BAŞÖRTÜSÜ VE TESETTÜR MESELESİ Son üç yıldır başta TESSEP, TESÇAĞ platformları ve pek çok sivil toplum kuruluşunun başörtüsüne özgürlük için yaptığı girişimlere MEMUR-SEN’in “Başörtüsüne Özgürlük İçin On Milyon İmza” kampanyasıyla destek vermesi memnuniyet vericidir. İmza kampanyasında hedeflenen sayının aşılması, halkımızın başörtüsü özgürlüğüne verdiği büyük desteğin sonucudur. Hükümetin ve Meclisin halkımızın bu haklı talepleri doğrultusunda gerekli düzenlemeleri bir an önce yaparak her alanda başörtüsünün serbest olması için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaları gerekir. Memur Sen’in başörtüsü yasağının kaldırılması yönünde gerekli düzenlemelerin yapılmaması halinde 15 Marttan itibaren memurların başörtülü olarak işe gidecekleri yönündeki tavrını yerinde buluyor ve destekliyoruz. HUKUK DIŞILIĞA VERİLEN CEZA Ege Üniversitesinde başörtülü öğrenciyi derse almayan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan PEKÜNLÜ'nün İzmir Asliye Ceza Mahkemesi`nce, “Öğrencinin Eğitim Öğrenim Hakkını İhlal Ettiği” gerekçesiyle 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirmekteyiz. Hatırlanacağı üzere 2010 yılında Gaziantep’te kız çocuğunu başörtüsüyle okula gönderdiği gerekçesiyle bir anneye ve Bursa'da iki babaya mahkeme tarafından ceza verilmişti. Başörtüleri ile okumak isteyen kız öğrencilerini okula almayan ve eğitim haklarını engelleyen öğretmen ve idareciler hakkında yapılan suç duyurularına rağmen yetkililer tarafından hiçbir işlem yapılmamıştı. Rennan PEKÜNLÜ'ye verilen cezanın emsal teşkil ederek, başörtülü öğrencilerin eğitim haklarını hukuksuz bir şekilde engelleyen bütün idarecilere ve öğretmenlere de uygulanmalıdır. PEKÜNLÜ'ye verilen ceza başörtüsü zulmünün son bulması açısından önemlidir. Öteden beri İslam karşıtlığı ile bilinen Fransa'da da bir öğrencinin başörtüsünden dolayı kütüphaneye alınmamasını çok çirkin buluyoruz. Bu hadise "Batı"nın İslamofobia konusunda geldiği nokta bakımından düşündürücüdür. Fransa'da Müslümanların maruz kaldıkları bu zulme herkesi tepkilerini ortaya koymaya davet ediyoruz. POLİSİN YARGISIZ İNFAZI VE YAPTIĞI CİNAYETLERİ ÖRTBAS ETMESİ Geçen hafta Diyarbakır’da, yetkililerin elinde bomba patlayarak öldüğünü söyledikleri Şahin ÖNER'in patlama sonucu değil polis panzerinin çarpması sonucu darp ve vücutta meydana gelen kırıklar sonucu öldüğü Adli Tıp Raporuyla ortaya çıktı. Geçmişte güvenlik güçlerinin bölgede sivil halka karşı yargısız infaz yaptıkları ve birçok cinayetler işledikleri bilinen bir gerçektir. Cinayetleri örtbas için çatışma denilerek hukuki kılıf uyduruldu, adli makamlar da polisin işlediği suçu gizleme noktasında polise ve askere yardımcı oldu. Güvenlik güçlerince işlenen bu cinayetlerin cezasız kalması her seferinde yeni cinayetlerin işlenmesine zemin hazırlamaktadır. Aralık ayında da yine Diyarbakır'da çatışma diye iddia edilen şaibeli bir olayda bir genç daha polisin kurşunuyla öldürülmüştü. Hüda Par olarak kimden olursa ve kime karşı olursa olsun zulüm ve hukuksuzluğa karşıyız. Umuyoruz bu kez katiller gizlenmez ve failler cezalandırılır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma ŞAHİN, eşlerine şiddet uygulayan on beş bin polis ve askerin silahının alındığını belirtmektedir. Eşlerine şiddet uygulayan güvenlik güçlerine yönelik bu tavrın; vatandaşa şiddet uygulayan, işkence eden ve öldüren güvenlik güçlerine de uygulanmalıdır. ZİNANIN SERBEST BIRAKILMASI SONUCU KÜRTAJ ORANLARININ ARTMASI SGK verilerinde ve son dönemlerde yapılan araştırmalarda Türkiye’de kürtaj oranında çok büyük bir yükselmenin olduğunu üzüntüyle müşahede etmekteyiz. Toplumdaki evlilik dışı gayr-ı meşru ilişkilerin ve zinanın serbest olması kürtajdaki bu yükselmenin ana nedenidir. Gayr-ı meşru ilişkiler toplum için felakettir. Örfümüze, değerlerimize ve kültürümüze uymayan batı tipi yaşam tarzının ürünü olan evlilik dışı ilişkiler, nesil emniyetini, aile kurumunu tehdit etmektedir. Aile kurumunu koruyan tedbirlerin acilen alınması ve zina yasaklanması gerekir. İNSANİ YARDIMA DARBE YASASI Pek çok tepki almasına rağmen Terörizmin Finansmanının Önlenme siyasası olarak adlandırılan ama hakikatte “İnsani Yardıma Darbe Yasası” olan yasa, Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL tarafından onanarak yürürlüğe girdi. Emperyalistlerden başkasının faydasına olmayan bu yasanın bütün uyarılara rağmen kabul edilmesi düşündürücüdür. Türkiye'de bu yasanın kabul edilmesinden hemen sonra ABD'nin Lübnan Hüzbullahı’nı terör örgütü listesine almak üzere girişimde bulunması yasa hakkındaki eleştiri ve endişelerin yerinde olduğunu ortaya koymaktadır. Müslüman kamuoyunun, hükümet tarafından bu yasanın geri çekilmesi için tepkilerini ortaya koymaya devam etmeleri gerekir. CEZAEVLERİNDE İŞKENCE Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde Abdulsettar YILDIZBAKAN ve Yıldırım ATEŞ'e daha sonra da Bolu F Tipi Cezaevi'nde İslami davadan yatan Cihan YEŞİL adlı mahkûmlara, gardiyanlar tarafından vahşice işkence yapıldığı ortaya çıktı. Yapılan işkenceler sonucunda bilinç ve hafıza kaybına uğrayan ve sol kolu felç olan Cihan YEŞİL, avukatlarının talep etmesine rağmen hastaneye götürülmedi. İşkenceci gardiyanlar hakkında soruşturma başlatması gereken cezaevi müdürünün, "gardiyanların gerekeni yaptığını" söylemesi yapılan işkencenin sistematik olduğunu ortaya koymaktadır. Hükümetin işkenceye sıfır tolerans söylemine rağmen birçok cezaevinde buna benzer hadiselerin yaşanması işkencenin Türkiye’nin halen bir gerçeği olduğunu ortaya koymaktadır. Yakın dönem işkencecilerinin soruşturulmaması bunun yerine terfi ettirilmeleri, amir ve yönetici konumuna getirilmeleri yapılan işkencelerin teşvik edildiğini ortaya koymaktadır. Cezaevindeki insanlara düşman muamelesi yapılmaktadır. Eğer düşman muamelesi yapılacaksa Cenevre Sözleşmesi'nin esirlerle ilgili muamelesi uygulanmalıdır. Adalet Bakanlığı derhal Bolu F Tipi Cezaevi'nde ve diğer cezaevlerinde yaşanan bu işkence vahşetleri hakkında gerekli inceleme ve soruşturmayı başlatmalıdır. Sorumlular adalet önüne çıkarılmalıdır. HÜDA PAR olarak insanlık onuruna hakaret olan bu işkenceyi ve işkencecileri lanetliyoruz. DIŞ GÜNDEM SURİYE Yüz binlerce insanın ülkelerini terk ettiği ve kamplarda ağır şartlarda yaşam mücadelesi verdiği ve yanı başımızda her gün onlarca kişinin hayatını kaybettiği Suriye’de bir an önce ateşkesin olması ve çatışmaların durması noktasındaki talebimizi defalarca dile getirdik, bununla birlikte elimizden gelen tüm çabayı da sarf ettik. Bu anlamda Suriye’de her geçen gün artan insanlık dramının sona erdirilmesi noktasında Suriye muhalefeti lideri Muaz Hatib tarafından dile getirilen görüşme ve müzakere çağrılarının hükümet tarafından olumlu karşılanması gerekirdi. Türkiye'nin Suriye meselesinde diyalog girişimlerinde karşı duruş sergilememesini arabulucu olmasını beklerdik. Ancak Muaz Hatib'in girişimine Türkiye'nin karşı çıkması barışın sağlanması adına kaygı vericidir. Suriye’de çatışma ve ölümlerin devam etmesi bu sorunun Türkiye’yi de içine alacak bir savaşın bölgeye yayılmasını isteyen güçlerin işine gelmektedir. Bu anlamda Cilvegözü Sınır Kapısında meydana gelen patlamanın bu amaca matuf olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’nin çatışmaların durması ve soruna diyalogla çözüm bulunması çabalarını desteklemesi hem bölgenin hem de Türkiye’nin yararına olacaktır. İSRAİL CEZAEVLERİNDE AÇLIK GREVİNDE BULUNAN MÜSLÜMAN TUTSAKLAR israil hapishanelerinde açlık grevinde bulunan Filistinli tutuklu ve mahkûmlardan Samir İsavi 207, Eymen Şeravne 143, Cafer İzzeddin ve Tarık Kadan 81 gündür İsrail hapishanelerindeki kötü şartları protesto için açlık grevi yapmaktadır. Kamuoyuna yansıyan haberlere göre Filistinli mahkûmların sağlık durumlarının kötüleştiği belirtilmektedir. Yıllardır Filistinli Müslüman kardeşlerimize Filistin'i açık bir cezaevine çeviren terör devleti israilin çeşitli bahanelerle hapse attığı Müslümanlara dünya kamuoyunun gözleri önünde uyguladığı sistematik işkence kabul edilemez buluyoruz. Bu mazlumların şanlı direnişlerini tebrik ediyor ve Müslümanların destek sağlamalarını diliyoruz. İSLAM ÂLEMİNİN AYNI GÜNDE BAYRAM YAPMASI İslam ülkelerindeki ramazan ayı başlangıcı ve bayram tarihlerinde yaşanan farklılıklara son vermek amacıyla yapılacak olan 'Uluslararası Ruy'et-i Hilal Konferansı Hazırlık Toplantısı'nı güzel bir adım olarak değerlendiriyoruz. İslam âleminin birliğine vesile olacak her türlü girişimi takdirle karşılıyoruz.