Mimaride Sinan Ne İse, Musikide Itri O`dur

advertisement
On5yirmi5.com
Mimaride Sinan Ne İse, Musikide Itri O'dur
Türk musikisinin 17. yüzyılda yetişmiş dehası Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi'yi Yrd.
Doç. Dr. Yalçın Çetinkaya ile konuştuk.
Yayın Tarihi : 2 Mart 2012 Cuma (oluşturma : 10/20/2017)
Gizem Gül'ün haberi
201 2 yılı Türk musikisinin 1 7. yüzyılda yetişmiş dehalarından birisi Buhûrîzâde Mustafa Itrî
Efendi’nin 300. ölüm yıldönümü. Unesco da, Türk musikisindeki bu dehayı keşfetmiş olmalı ki 2012
yılı ‘Uluslararası Itrî Yılı’ olarak ilan edildi. Geçtiğimiz ay Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi
Medeniyetler İttifakı Enstitüsü tarafından Yenikapı Mevlevihanesi’nde gerçekleştirilen muhteşem
bir törenle açılışı yapılan ‘2012 Itrî Yılı’ süresince, Itrî’yi öncelikle Türkiye’de yaşayanlara, sonrasında
da tüm dünyaya tanıtacak konserler, sempozyumlar gibi pek çok proje gerçekleştirilecek.
Beethoven’ın “Ben hayatımda böylesine üstün bir bestekar görmedim” diye hakkını teslim ettiği Itrî,
günümüz hayatında aslında bize çok tanıdık bir şahsiyet. 1 00 TL’lik banknotların arkasında
fotoğrafının bulunduğu Mustafa Itrî Efendi, bayram namazlarında ya da Cuma namazlarında okunan
Segah Tekbir ve Salat-ı Ümmiye gibi bize duygu yoğunluğu yaşatan muhteşem bestelerin de
sahibi. Bestekarlığı yanında iyi bir yorumcu, neyzen, hattat ve şair olan Mustafa Itrî Efendi, aynı zamanda
çiçek ve meyve yetiştiricisidir. Kendisine verilen Itrî mahlası yetiştirdiği güzel kokulu çiçeklerden
dolayı verilmiştir. Ayrıca Buhûrîzâde lakabının ise, hoş kokan, yakılarak koku dağıtan madde
anlamına gelen “buhur” satıcısı olan babası ya da buhurcu dedelerinden kendisine kaldığı rivayet
edilir.
1640-1712 yılları arasında yaşayan Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi’nin müzik araştırmacılarına göre
binden fazla eseri var, ancak günümüze ulaşan eserlerinin sayısı yalnızca 20-30 civarında. Bu kadar
az sayıda eserinin günümüze ulaşmış olmasına rağmen onun dehası eserlerindeki melodik yapının
kalitesiyle ortaya çıkıyor.
“Mimar Sinan Osmanlı Mimarisi İçin Ne İse, Itrî de Osmanlı ve İslam Musikisi İçin O'dur”
“Mimar Sinan Osmanlı mimarisi nasıl önemli bir şahsiyetse Itrî de Osmanlı İslam musikisi için o kadar
önemli bir şahsiyettir” diyen İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Devlet Konservatuarı Öğretim Üyesi
ve Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Sanat Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Yalçın Çetinkaya, Itri’yi çok eski
dönemlerden beri gelmekte olan bir müzik birikiminin pekişme, yerine oturma ve dönüşüm noktası
olarak niteliyor. İslam müzik kültürünü adeta Osmanlı potası içerisinde eritmiş, yenileyip geliştirmiş
bir müzisyen olduğunu belirten Çetinkaya, Itrî ’nin müzikal değerini şu sözlerle özetliyor: “Batı
müziği için Bach, Mozart, Beethoven gibi müzisyenler önemliyse bizim musikimiz Osmanlı, İslam,
Türk ne dersek diyelim, bu musiki için de Itri’nin böyle bir önemi vardır."
Itrî’nin günümüze ulaşmış net eser sayısı tam olarak belli olmamakla beraber 20-30 civarındadır.
Ayrıca Itrî naat'tan türküye, tekbirden şarkıya, ayinden kantoya pek çok geniş bir yelpazede çeşitli
eserler vermiştir. Ancak Itri’nin müzikal başarısının ölçütü Yrd. Doç. Dr. Yalçın Çetinkaya’ya göre pek
çok türde eser vermesiyle ilişkili değil. Çetinkaya, her türden eser bestelemiş olması payesinin
eskiden beri bir besteciyi överken, yere göğe sığdırmak istemediğimiz zaman söylediğimiz en
kestirme yol olduğunu söyleyerek, önemli olanın o formun ya da makamın hakkını vermek olduğunu
vurguluyor. Niceliğin değil, niteliğin önemli olduğunu ifade eden Çetinkaya, günümüze ulaşan az
sayıda bestesi olmasına rağmen, bu eserlerin bize Itrî’nin ne kadar önemli bir bestekar olduğunu
gösterdiğini söylüyor. Çetinkaya, “Biz bu kadar az sayıdaki eserinden Itrî’nin nasıl bir müzisyen
olduğunu, o eserin melodik dokusuna bakarak anlayabiliyoruz. Melodik dokusunun gerçekten çok
eşsiz olduğunu, içinde muhteşem bir matematik barındırdığını görüyoruz ve ondan sonra Itrî
için evet bu medeniyeti temsil eden bir müzisyendir diyebiliyoruz” diyor.
Itrî’yi çağdaşlarından ayıran ve onu öne çıkaran özellikleri neler olmuştur?
Yrd. Doç. Dr. Yalçın Çetinkaya, Osmanlı ve İslam müzik birikiminin 17. - 18. yüzyıllarda yetiştirdiği ve
günümüze kadar taşıyıp getirdiği en önemli bestekarlardan biri olan Itrî’yi çağdaşlarından ayıran ve
onu öne çıkaran şu hususların altını çiziyor: “Çağdaşları olarak kabul edeceğimiz en önemli bestekar
Hafız Post’tur ve Hafız Post, Itrî’nin hocasıdır. Ama Itrî’yi genel olarak Osmanlı-Türk musikisi tarihi
içerisinde ele alacak olursak, onu farklı kılan bazı hususlar var. Bu hususlardan bir tanesi, notanın
kullanılmadığı dönemlerde eser bestelemiş olması. Itri, değişik formlarda eser bestelemiş ama
daha da önemlisi çok yüksek kalitede eserler bestelemiştir. Ben bunu bir besteci için çok ayırdedici
bir unsur olarak kabul ediyorum. Daha sonra Itrî sadece İstanbul’un değil ama bütün İslam
dünyasının ortak ses cevherinin ortaya çıkardığı bir sonuçtur, bir bestecidir. Bu bakımdan da
önemlidir. Sonra nispeten Mimar Sinan’a yakın dönemlerde yaşamıştır Dede Efendi’ye, III. Selim’e
göre. Dolayısıyla Osmanlı’nın yeni oluşmaya başlayan medeniyet özelliğinin en önemli yansımasıdır
Itrî. Bu bakımdan Itrî diğer bestecilerimize göre, biraz daha az sayıda eser günümüze gelmiş
olmasına rağmen öne çıkmaktadır diyebiliriz.”
Itrî birçok müzik bilimci açısından çok önemli vasıflara sahip bir müzisyen ancak Yalçın Çetinkaya,
bugün Topkapı Kütüphanesi’nde bulunan ve Itrî ile Hocası Hafız Post’un birlikte yazdıkları İlk Güfte
Mecmuası’nın Itrî döneminde yazılmış olmasının Osmanlı ve Türk musikisi açısından önemli bir
kazanım olduğunu ifade ediyor.
"Itrî, Osmanlı Döneminde sarayda yaşamış ve padişahla devlet meselelerini konuşan önemli ve
ayrıcalıklı bir bestecidir"
Itrî, Osmanlı döneminde sarayda yetişmiş ve 7 padişah görmüş bir bestekardır. En çok Avcı Mehmet
lakabıyla bilinen IV. Mehmet tarafından himaye edilmiş ve sultanlarla önemli devlet meselelerini
rahatlıkla konuşan bir önemli ve ayrıcalıklı bir müzisyendir. Hatta Çetinkaya, Itrî’nin Osmanlı
Dönemi’nde ne kadar önemli bir şahsiyet olduğunu bir örnekle açıklıyor: “Söylenir ki, o zamanlar
Viyana bozgunu yaşamışız, dönmüşüz, başarısızlıktan sorumlu tutulduğu için Merzifonlu’nun kellesi
gidecek, bu konuda sultana ricada bulunan en önemli şahsiyettir Itrî. Affedin padişahım
Merzifonlu’yu, çünkü elimizde bu kudrette, bu tecrübede bir vezir, bir paşa yok diye.”
Mustafa Itrî Efendi’nin müzik yaşamının Yenikapı Mevlevihanesi’nde başladığı rivayet edilir. Cami
Ahmet Dede’nin şeyh olduğu dönemde Itrî’nin buraya geldiği söylenir.
"Itrî’nin eserleri gibi Osmanlı döneminden birçok eserin günümüze ulaşamamasının en önemli
nedenlerinden biri Cumhuriyet döneminde yapılan musiki inkılabıdır"
Itrî kökü çok eskiye uzanan ve etkisi günümüze kadar ulaşan bir musiki kültürünü yeniden
şekillendirmiş ve ona Osmanlı kalıbını giydirmiş bir bestekardır. Ancak binin üzerinde eser vermiş bir
bestecinin eserlerinin yalnızca 20-30 tanesinin günümüze ulaşmış olmasının ve Itrî’nin günümüzde
yeterince tanınmamasının sebeplerinin neler olabileceğini sorduğumuz Yrd. Doç. Dr. Yalçın
Çetinkaya, bunun sebeplerini genel anlamda o dönemde yazılı bir nota sisteminin olmamasına
bağlıyor. Hafızaya kaydeden bir kültür içerisinde hoca repertuarındaki tüm eserleri, talebesinin
hafızasına meşk ederek aktarıyor. Tabi bu gelenek besteci ve eser sayısı arttıkça hafızanın tüm
bunları kaydedememesine neden oluyor. Ayrıca kaydetmeme geleneğini tasavvuf terbiyesi ile de
ilişkilendiren Çetinkaya, Tasavvuf terbiyesi gören bütün müzisyenlerde ‘Hiçbir şeyin sahibi sen
değilsin’ düşüncesi hakim olduğundan eserlerin altına imza atmaya gerek duymadıklarını söylüyor.
Çetinkaya, Itrî gibi birçok değerli bestecinin eserlerinin günümüze ulaşamamış olmasının bir başka
nedenini, Cumhuriyet döneminde yapılan musiki inkılabıyla birlikte Osmanlı’dan ve eskiden kalan ne
varsa bir yok etme hareketine bağlıyor. Ayrıca Çetinkaya, Yenikapı ve Galata Mevlevihanesi gibi
Itrî’nin yetiştiği ve Osmanlı Türk müziğinin geliştiği ve beslendiği mekanlar olan tekke ve
zaviyelerin kapatılmış olması dolayısıyla bu müzik kültürünün köreltildiğini vurguluyor.
Segâh Tekbir’i İslam fıtratının bir sesidir
Segâh Kurban Bayramı Tekbiri; Segâh Salât-ı Ümmiye, Mâye Cuma Salâtı gibi Itrî’nin İslam
dünyasına kazandırdığı eserlerde kısa melodilerin olmasına rağmen, bu eserler insan ruhunda çok
yoğun bir etki uyandırıyor. Yalçın Çetinkaya da Segah Tekbir’ini İslam fıtratının bir sesi olarak
nitelendirerek, Itri’nin bu kadar az melodik dokuyla çok büyük bir şey ifade edebilmiş olmasını
bestecinin dahi olmasına bağlıyor. Itri’nin eserlerinin İslam dünyasında adeta ortak bir marş
olduğunu söyleyen Çetinkaya, “O kadar güzel ilham etmiş ki Allah, demek ki bu besteci de bu
ilhamı alabilecek bir mertebede bulunuyordu. Neden sokakta geçen herkese bu ilham verilmemiştir
de Itrî’ye verilmiştir? Çünkü Itri besbelli o ilhamı alabilecek yakınlıktaydı Allah’a. O mertebedeydi
ve Allah da ona böyle bir şeyi lütfetti. Bu bir lütuftur” diyor.
Mazhar Fuat Özkan’ın bazı eserlerinde ve Neşet Ertaş gibi Anadolu’da yaşayan aşık ve ozanların
eserlerinde Itri derinliği var
Günümüz müziği ile o zamanın müziğini karşılaştırdığımızda Itrî’nin eserlerinde var olan derinliğin
Itrî’nin kendisindeki ve medeniyetteki derinlikle bağlantılı olduğunu söyleyen Çetinkaya, her
müziğin kendi zamanına ait olduğunu ve müzikleri ait olduğu zamanla değerlendirmenin daha doğru
olacağını ifade ediyor. “Belki bugün bazı eserlerde Itrî derinliği yok gibi görünüyor ama ben bazı
bugünün müzisyenlerini, hatta pop müzisyenlerinin bazılarının yaptıkları müzikleri güzel buluyorum.
Onların Türk musikisi ve Osmanlı müziği ile bağlantısını koparmamaya çalıştıklarını görüyorum”
diyen Çetinkaya, Mazhar Fuat Özkan’ın eserlerinin bazılarının böyle bir derinliğe sahip olduğunu
söylüyor. Ayrıca Anadolu’da yaşayan Neşet Ertaş gibi aşık ve ozanlarımızın eserlerinde de bunun
örneklerini görebileceğimizi vurgulayan Çetinkaya şu sözleri dile getiriyor: “Neşet Ertaş’ın yazmış
olduğu türkülerdeki derinliğe bir bakın. Zannedersiniz ki bunu yüzyıllar önce yaşamış bir halk ozanı
yazmış. Ama bunu bugün bizimle aynı şeyleri yaşamış, aynı şeyleri görmüş bir halk ozanı tarafından
yazılmış bunlar. Demek ki bu cevher hala var, hala taze ki kendini ifade edebiliyor.”
Günümüzde kötü müzik yapılması için gerekli şartların mevcut olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr.
Çetinkaya, “Çünkü kötü şeylerin ortaya çıkmasını engelleyen bir medeniyet süzgeci yok bugün.
Demokrasi var diyor millet, herkes her şeyi yapıyor. Fakat eskiden medeniyetin otokontrol sistemi
varmış. Herkes istediği her şeyi ulu orta rahatlıkla yapamazmış. Medeniyetin, tasavvufun öğrenciye
verdiği bir eğitim modeli varmış. Yani belli bir yaşa, belli bir olgunluğa gelmeden herkesin önüne
çıkmayacaksın, eser vermeyeceksin” diyor.
Birileri bizim Itrî’yle, Dede Efendi’yle, III. Selim’le ve Hacı Arif Bey’le kasten aramıza girdi
‘2012 Itri Yılı’ dolayısıyla Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nün çatısı altında yıl boyunca düzenlenecek
konser, sempozyum ve projelerle Itrî öncelikle bizim insanlarımıza sonra da dünyaya anlatılacak.
Böylece hem Türkiye’de hem de yurtdışında yaşayan insanlar Itrî’yi daha yakından tanıyacak.
Musikide bir deha olarak nitelendirilen Itri’nin Unesco vesilesiyle tanıtılacak olması ile ilgili olarak
tamda bu noktada şu soru önem kazanıyor. Peki bundan önce Itri’yi neden tanımıyorduk?
Çetinkaya, bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Bir kere doğru tanıtan olmadığı gibi tanıtabilecek olanları da
engelleyen birileri olmuş hep sanki. Birileri bunu kasıtlı yaptı ve bizim eskiyle olan bağımızı kopardı
diye düşünüyorum. Kasten birileri bizim Itrî’yle, Dede Efendi’yle, III. Selim’le, Hacı Arif Bey’le kasten
aramıza girdi. Bir kere bunun etkisi var. Bir de zamanımız hızla değişiyor, insan da değişiyor. Bize bu
yeni dönemler yeni zevkler öğretmeye başladı. Yeni beğeni biçimleri önümüze koymaya başladı ve
biz model değişikliğinde kendi beğeni zevkimizi, kendi zevkimizi, kendi damak tadımızı, kendi ses
kültürümüzü unutmaya başladık. Bize birileri batıda yapılanın, Avrupa’da yapılanın hep güzel
olduğunu söyledi. Dolayısıyla da bu yabancılaşma süreci içerisinde kendi değerlerimizi göremez,
fark edemez olduk”
2012 Itrî Yılı Nasıl Değerlendirilmeli?
Kültür Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte 201 2 yılı sonuna kadar bazı
etkinliklerle Itrî’yi tanıtacak olan Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Itrî’yi gençlere, öncelikle İstanbul
halkına ve topyekûn Türkiye halkına hatırlatmak ve öğretmeyi hedefliyor. “Açılabildiğimiz kadar
dünyaya açılarak Itrî’nin kendi çağdaşları olan Bach gibi, Handel gibi Vivaldi gibi Albinoni gibi önemli
batılı besteciler ayarında bir besteci olduğunu, aslında uluslararası bir değer olduğunu dünyaya
anlatmak” olarak hedeflerini özetleyen Çetinkaya, İstanbul Devlet Konservatuarı bünyesinde
kurulacak ‘Itrî Atölyeleri’ ile yurtdışında gelecek öğrencilere Itrî’nin tanıtılacağını ve Itri’nin Hocası
Hafız Post ile birlikte yazdıkları ‘Güfte Mecmuası’nın tıpkı basımını yapacaklarının müjdesini veriyor.
Ayrıca bu yılın Unesco tarafından ‘Uluslararası Itrî Yılı’ seçilmesinin Türk müziğinde dünya çapında
önemli bestecilerin olduğunu dünyaya anlatmak açısından bir fırsat. Bu anlamda Yrd. Doç. Dr. Yalçın
Çetinkaya, Medeniyetler İttifakı Enstitüsü çatısı altında yapılacak olan etkinliklerin birbirine bağlı,
öğretici ve bir amaç doğrultusunda olması yapılması gerektiğini söylüyor ve düşünce, bilgi ve arşiv
sahibi herkese bu çabalara katkı sağlamaları konusunda çağrıda bulunuyor. Medeniyetler İttifakı
Enstitüsü’nün veya başka bir resmi kurumun bu iş için bir fon sağlamadığının altını çizen Çetinkaya,
maddi bir karşılık beklemeden bunu yapmak durumunda olduklarını sözlerine ekliyor. Ayrıca “Eğer
akıllıca davranıp, Türk musikisi kültürümüzde yer edinmiş bestecilerimizi dünyaya açıp, dinleterek
ve öğreterek tanınmasını sağlayabilirsek ne ala, ama eğer bunu yapmazsak, ‘2012 Itri Yılı’ başladığı
gibi biter” diyor.
Itrî’nin günümüze ulaşan başlıca eserleri:
Segâh Kurban Bayramı Tekbiri; Segâh Salât-ı Ümmiye; Dilkeşhâveran Gece Salâtı; Mâye Cuma Salâtı;
Segâh Mevlevi Ayini; Rast Darb-ı Türkî Naat ve Sofyan Tevşih; Nühüft Durak; Nühüft İlahî; Nühüft
Tevşih; Nevâ Kâr; 2 Pençgâh Beste; Hisar Devr-i Kebir Beste ve Aksak Semai; Mâhûr Ağır Aksak
Semai; Rehavî Berefşan Beste; Buselik Hafif Beste ve Yürük Semai; Segâh Ağır Semai; Segâh Yürük
Semai; Bayatî Çember Beste; Bestenigâr Darb-ı Fetih Beste; Dügâh Hafif Beste; Isfahan Zencir
Beste ve Ağır Aksak Semai; Nikriz Muhammes Beste; Râhatu’l Ervah Zencir Beste; Irak Aksak Semai;
Rast Aksak Semai; Nühüft Aksak Semai; Acemaşiran Yürük Semai; Rehavî Peşrev; Nühüft Peşrev ve
Saz Semaisi.
on5yirmi5
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Mimaride Sinan Ne İse, Musikide Itri O'dur
Download