Tam Metin - Gazi Üniversitesi Açık Arşiv

advertisement
T.C.
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
KAMU YÖNETĠMĠ ANA BĠLĠM DALI
KAMU YÖNETĠMĠ BĠLĠM DALI
SĠYASĠ PARTĠ PROGRAMLARINDA TEMEL HAK VE HÜRRĠYETLER
MESELESĠ
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Hazırlayan
Tevfik Ziyaeddin AKBULUT
Tez DanıĢmanı
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin YAYMAN
Ankara-2010
Yüksek Lisans Tezi Ġçin Jüri Üyeleri Onay Sayfası
ONAY
Tevfik Ziyaeddin AKBULUT tarafından hazırlanan “Siyasi Parti
Programlarında Temel Hak ve Hürriyetler Meselesi” baĢlıklı bu çalıĢma,
12.10.2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile
baĢarılı bulunarak jürimiz tarafından Kamu Yönetimi Ana Bilim dalında
Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.
Prof. Dr. Vedat BĠLGĠN
(BaĢkan)
Prof. Dr. Suna BAġAK
(Üye)
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin YAYMAN
(Üye-Tez DanıĢmanı)
ÖNSÖZ
Siyasi Parti Programlarında Temel Hak ve Hürriyetler Meselesi
baĢlığını taĢıyan bu çalıĢmada demokrasinin ve parlamenter hükümet
sisteminin vazgeçilmez bir unsuru olan siyasi partilerin programlarında, temel
hak ve hürriyetlerin yansıması ele alınmıĢtır Temel hak ve hürriyetler,
vatandaĢın insan olarak vazgeçemeyeceği ve egemenliği kullanma yetkisini
verdiği erkler karĢısında sahip olduğunu değerlerdir. Önemine tek tek
anayasalarda sayılan ve kapsamı ile nasıl sınırlandırılacaklarının da yine
anayasal hükümlerle kayıt altına alınmıĢtır.
Demokraside iktidar seçimle belirlenir. Bu sebeple seçilmeleri halinde
yürütme erkini kullanacak olan siyasi partilerin iktidar olmaları halinde
yapacaklarını vaat ettikleri programlarında temel hak ve hürriyetlerin yer
alması hem dünyada bu yöndeki geliĢmelerin takibi hem de iktidar erkinin
denetlenmesi açısından hayati önemi haizdir.
ÇalıĢmamızda esas olarak Türkiye‟de temel hak ve hürriyetlerin siyasi
parti programlarına yansıması bağlamında ülkemizde yapılan çalıĢmalara
dayanmıĢtır. Ülkemizdeki kaynaklar üzerinde özellikle cumhuriyet dönemi
siyasi partilerinin temel hak ve hürriyetlere nasıl baktıkları ve konunun parti
programlarında nasıl yer aldığı, Avrupa Birliği üyelik sürecinde özellikle son
dönemlerde konumuzla ilgili yapılan anayasa değiĢiklikleri, bu değiĢiklikler
öncesi ve sonrasıyla parti programlarındaki yeri üzerinde değerlendirmeler
yapılmıĢtır.
Bu ÇalıĢma ağırlıklı olarak kütüphane çalıĢmasına, kaynakçada
belirtiğim kitap, tez ve makalelere dayanılarak hazırlanmıĢtır. Milli Kütüphane,
Gazi Üniversitesi Kütüphanesi, TBMM Kütüphanesi, YÖK Tez AraĢtırmaları
Merkezi tezimiz için istifade edilen kaynak merkezleri olmuĢtur.
Ayrıca, yaklaĢık 8 yıldır Milletvekili ve ĠçiĢleri Komisyonu BaĢkanı
olarak görev yaptığım Türkiye Büyük Millet Meclisinde edindiğim deneyimler,
yaptığım gözlemler de bu çalıĢmaya aktarılmıĢtır. ÇalıĢmamız siyaset
alanındaki literatüre önemli bir katkı sağlayacak niteliktedir.
ii
Bu
tezin
hazırlanmasında
yardımlarını,
desteğini
ve
bilgisini
esirgemeyen tez danıĢmanım değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Hüseyin
YAYMAN‟a, bana her zaman destek olan sevgili eĢim Adviye AKBULUT‟a
teĢekkür ediyorum.
iii
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖNSÖZ ........................................................................................................ i
ĠÇĠNDEKĠLER ………………………………………………………………….. iii
GĠRĠġ……………………………………………………………………………...1
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
1.1. ĠNSAN HAKLARI………………………………………………………….. 3
1.1.1. Genel Olarak Hak Kavramı……………………………………. 3
1.1.2. Ġnsan Hakları Kavramı…………………………………………. 4
1.2. TEMEL HAKLAR…………………………………………………………. 5
1.2.1.Teorik Çerçeve……………………………………………….……5
1.2.2. Temel Hakların Hukuki Tasnifi …………………………..……..7
1.2.2.1. Negatif Statü Hakları………………………………….. 7
1.2.2.2. Aktif Statü Hakları………………………………………9
1.2.2.3. Pozitif Statü Hakları…………………………………… 9
1.3. HÜRRĠYETLER……………………………………………………………10
1.4. ANAYASADAKĠ TANIMLAR…………………………………………....12
1.4.1.1982 Anayasası Öncesi Dönemin Genel Değerlendirilmesi..13
1.4.2. 1982 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler……………..15
1.4.2.1. Genel Bilgi……………………………………………. 15
1.4.2.2. Temel Hakların Genel Hükümleri…………………...15
1.4.2.2.1. Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği………..16
1.4.2.2.2. Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması…17
1.4.2.2.3. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye
Kullanılmaması………………………………………………… 18
iv
1.4.2.2.4. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının
Durdurulması…………………………………………………… 19
1.4.2.3. Temel Haklar ve Özgürlükler……………………… 19
1.4.2.3.1. KiĢi Hakları ve Ödevleri…………………….19
1.4.2.3.1.1. KiĢi Dokunulmazlığı……………… 20
1.4.2.3.1.2. Zorla ÇalıĢtırma Yasağı…………..21
1.4.2.3.1.3. KiĢi Hürriyeti ve Güvenliği ……….21
1.4.2.3.1.4.Özel Hayatın Gizliliği ve
Korunması ………………………………………23
1.4.2.3.1.5. YerleĢme ve Seyahat Hürriyeti ….24
1.4.2.3.1.6. Din ve Vicdan Hürriyeti …………..24
1.4.2.3.1.7. DüĢünce Hürriyeti…………………25
1.4.2.3.1.8. Bilim ve Sanat Hürriyeti ………….26
1.4.2.3.1.9. Basın ve Yayın Hürriyeti …………26
1.4.2.3.1.10. Toplantı Hak ve Hürriyetleri…… 28
1.4.2.3.1.11. Mülkiyet Hakkı………………….. 29
1.4.2.3.1.12. Hak Arama Hürriyeti…………….29
1.4.2.3.1.13. Ġspat Hakkı……………………… 30
1.4.2.3.1.14. Temel Hak ve Hürriyetlerin
Korunması……………………………………………… 30
1.4.2.3.2. Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler…. 30
1.4. 2.3.2.1. Ailenin Korunması………………. 31
1.4.2.3.2.2. Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve
Ödevi……………………………………………. 32
1.4.2.3.2.3. Kamu Yararı……………………… 32
1.4.2.3.2.4. ÇalıĢma ile Ġlgili Hükümler………. 34
1.4.2.3.2.5. Toplu ĠĢ SözleĢmesi, Grev Hakkı ve
Lokavt…………………………………………………… 35
1.4.2.3.2.6. Sağlık, Çevre ve Konut Hakkı…...36
1.4.2.3.2.7. Sosyal Güvenlik Hakları………….36
1.4.2.3.2.8. Diğer………………………………. 37
v
1.4.2.3.3. Siyasî Haklar ve Ödevler…………………. 37
1.4.2.3.3.1. VatandaĢlık Hakkı……………….. 37
1.4.2.3.3.2. Siyasi Haklar………………………38
1.4.2.3.3.3. Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı..39
1.4.2.3.3.4. Vatan Hizmeti ve Vergi Ödevi…...39
1.4.2.3.3.5. Dilekçe Hakkı…………………….. 40
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
TÜRKĠYE KAMU YÖNETĠMĠNĠN GENEL GÖRÜNÜMÜ
2.1.KUVVETLER AYRILIĞI (YASAMA-YÜRÜTME-YARGI)…………….. 41
2.1.1. Genel Olarak Kuvvetler Ayrılığı………………………………. 41
2.1.2. Türk Anayasalarında Kuvvetler Ayrılığı……………………… 42
2.1.2.1. 1924 ve 1961 Anayasalarında Kuvvetler Ayrılığı….42
2.1.2.2. 1982 Anayasasında Kuvvetler Ayrılığı…………….. 43
2.2. DEVLET ÖRGÜTLENMESĠNĠN ANAYASAL VE YASAL
TEMELLERĠ……………………………………………………………………. 44
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKĠYEDE SĠYASĠ PARTĠLER
3.1. GENEL OLARAK SĠYASĠ PARTĠLER …………………………………53
3.2. TÜRKĠYE’DE 1960 ÖNCESĠ SĠYASĠ PARTĠLER……………………. 54
3.2.1.Osmanlı Devleti'nde……………………………………………. 54
3.2.2.Cumhuriyet Dönemi ……………………………………………. 57
3.2.3. Çok Partili Dönem……………………………………………… 58
3.3. TÜRKĠYE’DE 1960 SONRASI SĠYASĠ PARTĠLER………………….. 60
vi
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SĠYASĠ PARTĠ PROGRAMLARININ MESELEYE BAKIġI
4.1.SĠYASĠ PARTĠ PROGRAMI…………………………………………….. 66
4.2.GÜNÜMÜZ SĠYASĠ PARTĠ PROGRAMLARINDA TEMEL
HAK VE ÖZGÜRLÜKLER…………………………………………………… 68
4.2.1.Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Programında Temel
Hak ve Özgürlükler …………………………………………………… 68
4.2.1.1. Değerlendirme……………………………………….. 70
4.2.2. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Programında Temel
Hak ve Özgürlükler …………………………………………………… 75
4.2.2.1.Değerlendirme………………………………………… 78
4.2.3.Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Programında Temel
Hak ve Özgürlükler……………………………………………………. 82
4.2.3.1. Değerlendirme……………………………………….. 84
4.2.4.Saadet Partisi (SP) Programında Temel Hak ve
Özgürlükler…………………………………………………………….. 86
4.2.4.1. Değerlendirme……………………………………….. 91
4.2.5.BarıĢ ve Demokrasi Partisi (BDP) Programında Temel
Hak ve Özgürlükler……………………………………………………. 96
4.2.5.1. Değerlendirme……………………………………… 100
SONUÇ……………………………………………………………………….. 105
KAYNAKÇA………………………………………………………………….. 107
ÖZET…………………………………………………………………………..110
ABSTRACT…………………………………………………………………... 111
GĠRĠġ
Siyasi Parti Programlarında Temel Hak ve Hürriyetler Meselesi
baĢlığını taĢıyan bu çalıĢma dört bölümden oluĢmaktadır.
Birinci bölümde insan haklarının kavramsal çerçevesi çizilmeye
çalıĢılmaktadır. Genel olarak hak, hürriyet ve insan hakkı kavramları
tanımlanmakta, hakların ve özgürlüklerin bir alt konusunu oluĢturan insan
hakları kategorisinde “temel hak ve özgürlükler” Ģeklinde ayrıcalıklı bir alt
kategoriden söz edilip edilemeyeceği, söz edilebilecekse bunun nasıl
anlaĢılması gerektiği ve bu alt kategorilendirmede ölçünün ne olacağı
üzerinde durulmakta, hakların sınıflandırılmasına değinilmekte ve temel hak
ve özgürlüklerin anayasal tanımlarına yer verilmektedir.
Ġkinci bölüm Türkiye kamu yönetiminin genel görünümüne ayrılmıĢtır.
Bölüm yasama- yürütme-yargı ile devlet örgütlenmesinin anayasal ve yasal
temelleri ana baĢlıkları altında konu ayrıntılandırılmaya çalıĢılmıĢtır. Bu ana
baĢlıklar çerçevesinde öncelikle kuvvetler ayırımı, anayasacılık tarihimiz
çizgisinde ve en son yürürlükte bulunan 1982 Anayasası bağlamında
incelenmeye çalıĢılmaktadır. Daha sonra yürütme erkinin anayasal ve yasal
temelleri ana hatlarıyla ortaya konmaya çalıĢılmaktadır.
Üçüncü bölümde Türkiye‟de siyasi partiler anlatılmaktadır. 1960
öncesi ve sonrası tarihi süreçte Ülkemizde siyasi partilerin geliĢmesi
irdelenmektedir.
Siyasi
partilerin
mevzuata
yansıması,
demokrasinin
vazgeçilmez unsurları olarak toplumda yer etmesi çalıĢmanın sınırları
ölçüsünde ortaya konmaya çalıĢılmaktadır.
Dördüncü ve son bölümde ise siyasi parti programları ve temel hak ve
özgürlüklerin siyasi parti programlarına yansıması ele alınmaktadır. Bölümün
baĢlangıcında kısaca siyasi parti programı ve önemi üzerinde durulmuĢ
sonrasında
siyasi
parti
programlarına
temel
haklar
ve
özgürlükler
zaviyesinden bakılmaya çalıĢılmıĢtır. ÇalıĢmanın bu bölümüne iktidar partisi
(Adalet ve Kalkınma Partisi-Ak Parti), Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde grubu
2
bulunan üç siyasi parti (Cumhuriyet Halk Partisi-CHP, Milliyetçi Hareket
Partisi-MHP ve BarıĢ ve Demokrasi Partisi-BDP) ile Saadet Partisi (SP)
programlarında insan hakları ve özgürlükleri incelenmiĢtir.
3
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
1.1. ĠNSAN HAKLARI
1.1.1. Genel Olarak Hak Kavramı
Hukuk dilinde hak kavramı, bir Ģeyi yapabilme yetkisini, olumlu veya
olumsuz bir talepte bulunmayı, hakkın konusundan yararlanma yetkisine
saygı duyulmasını ve zorla yerine getirilmesini içerir.1 Esasen hakların
baĢlıca özelliği, ihlallere meĢru zeminde karĢı konabilmesine dayanak
olmaları ve baĢkalarının bunlara saygı göstermelerinin ahlaki veya hukuki
olarak sağlanabilmesidir.2 Hak, hürriyetin somutta gerçekleĢme aracıdır.3
Haklar çok çeĢitlidir her bir türün kaynağı da farklıdır.4 Ulusal hukuk
düzenleri, uluslar arası hukuk belgeleri kiĢilere bir takım haklar tanıdığı gibi
sırf geleneksel olan haklar vardır. Yine kimi haklar kiĢilerin sözleĢme
özgürlüğü çerçevesinde kiĢilerin birbirleriyle yaptıkları sözleĢmelerden, bir
kısmı ise hukuki statülerden doğar. Bütün bunların yanında bir de hukuktan
ve gelenekten bağımsız ahlaki haklar vardır. Bu haklar ahlaki emir ve
yasaklardan kaynaklanır ve geçerliliğini hukukça tanınmaktan almaz.
Gözler, hakkın kiĢilere hukuk düzeni tarafından verilen bir irade
kudreti, bir isteme yetkisi olduğu Ģeklindeki en yaygın tanımını anayasa
hukuku alanına uyarlamıĢtır: “anayasa hukuku alanında hak, kiĢiye anayasa
tarafından verilmiĢ bir irade kudreti, bir isteme yetkisidir.”5
1
Mustafa Erdoğan, (1997), Anayasal Demokrasi, 2. Baskı, Ankara, 1997, s.131.
J. Donnelly, Teoride ve Uygulamada Evrensel İnsan Hakları, Çev. M. Erdoğan, L. Korkut, Ankara,
1995, s. 21-22.
3
İbrahim Ö. Kaboğlu, Özgürlükler Hukuku, Ankara, 2002, s.12.
4
Mustafa Erdoğan, (1995), Demokrasi Laiklik Resmi İdeoloji, Ankara, 1995, s. 36.
5
Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Bursa, 2005, s. 99.
2
4
1.1.2. Ġnsan Hakları Kavramı
Ġnsan hakları genel olarak hakların bir alt kategorini oluĢturmaktadır. 6
Dolayısıyla insan hakkı da bir haktır. Ġnsan hakları yukarıda özetlenen
haklardan ahlaki hakların bir kategorisidir. BaĢka bir ifadeyle teorik olarak
insan haklarından söz edildiğinde, hukuktan değil ahlaktan söz ediliyor
demektir. Ancak insan hakları ahlaki hakların herhangi bir kategorisi değildir
aksine diğer bütün ahlaki haklardan üstün olmasında kendisini gösterir. Bir
diğer deyiĢle insan hakları en üstün ahlaki talepleri ifade eder. Ġnsan
haklarının üstünlüğünün pratik anlamı, bu hakların içerdiği iddia ve taleplerin
diğer hak iddiaları karĢısında öncelikli olmasıdır. Buradaki üstünlüğün
kaynağı, insan hakkının koruduğu temel değerin en üstün ahlaki değer
olmasıdır. Bu değer bizatihi tür olarak insanın değeridir. Buradan hareketle
insan hakkının, “kiĢinin sırf insan olmak sıfatıyla sahip olduğu hak” Ģeklinde
tanımlanması mümkündür.7
Ġnsan haklarının tanınması ve korunması, anayasal demokratik siyasal
sistemin temelini oluĢturur. ġüphesiz insan hakları doktrininin felsefi ve ahlaki
temelleri vardır. Ancak bu gerek ilk ortaya çıktığında gerek günümüzde bu
doktrinin siyasal iĢlevinin olduğu görülmektedir. Yani doktrinin amacı devletin
sınırlandırılmasıdır. Ġnsan haklarına dayalı iddia ve taleplerin hedefi siyasal
iktidarın kendisidir; insan hakları doğrudan devlete karĢı ileri sürülür.
Hedeflenen,
devletin
insan
haklarına
dayandırılması
ve
her
türlü
uygulamasında insan haklarını koruma duyarlılığı ile hareket etmesini
sağlamaktır.8
Ġnsan hakkı, niteliği itibariyle negatif karakterdedir. Yani kural olarak
insan hakları, kiĢiler lehine pozitif bir durumun kurulmasından ziyade sadece
kaçınma yükümlülüğü yükler. Bunun sebebi insan hakkının özünde bir
özgürlük
hakkı
olmasıdır.
Özgürlük
kiĢinin
hayatını
kendi
tercihleri
doğrultusunda kurma gayretinin siyasi otorite baĢta olmak üzere baĢkalarınca
6
Erdoğan, (1995), s.36.
Erdoğan, (1997), s. 133-134.
8
Erdoğan, (1997), s. 129.
7
5
keyfi olarak engellenmemesi demektir. Buradan özgürlüğün aslında bir
negatif durumun ifadesi olduğu sonucuna varılmaktadır. 9
Yukarıda yapılan kısa açıklamalar neticesinde Ģöyle bir tanımlama
yapılabilir: “Ġnsan hakkı; hangi ulusal, etnik, dini, zümrevi veya mesleki
topluluktan olursa olsun, her kiĢinin yalnızca insan olmak itibariyle sahip
bulunduğu değeri korumaya dönük eylem potansiyelinin baĢkalarınca
tanınmasını ve her çeĢit dıĢ müdahaleye karĢı korunmasını gerektiren en
üstün ahlaki iddia veya taleptir.”10
1.2. TEMEL HAKLAR
1.2.1.Teorik Çerçeve
Doktrinde insan hakları üst baĢlığı altında ayrıca bir “temel haklar”
kategorisi bulunup bulunmadığı, tartıĢmalı bir husustur.
Her hak, terim ifadesiyle bir insan hakkı değildir. Ġnsan hakları, hak
ifadesi kapsamına giren üstün ahlaki gereklilikleri karĢılamaktadır ve
her
kiĢinin yalnızca insan olmak itibariyle sahip bulunduğu temel değere hizmet
etmeye yöneliktir.
Doktrinde bazı insan haklarını “temel haklar” olarak ayıran bir çok
yazar bulunmakta11 ancak bu yazarların üzerinde anlaĢtıkları tek bir liste
bulunmamakta hatta bu listeler birbirinden oldukça farklılıklar arzetmektedir.
Bu ayırıma karĢı, temel insan hakları Ģeklinde bir ayrıcalıklı bir liste
önermenin, bütün insan haklarıyla korunmak istenen temel değere uzak
olduğu,12 insan onurunu korumak için diğer insan hakları olmadan, tek
baĢına temel insan haklarının yeterli olmadığı, her insan hakkının sistematik
olarak ihlal edilmesinin tam anlamıyla onurlu bir hayatı gerçekleĢtirmeyi
9
Erdoğan, (1997), s.134-135.
Erdoğan, (1997), s. 136.
11
Ayrıntılı bilgi için bkz. J. Donnelly, a.g.e., s. 47 vd.
12
Erdoğan, (1997), s. 143.
10
6
engellemesi yani bir kimsenin insan değerine sahip bir hayat için zorunlu olan
asgari
Ģartlara
kavuĢmasının
engellenmesi
anlamında,
bütün
insan
haklarının temel haklar13 olduğu ileri sürülmüĢtür. Ancak, insan hakları içinde
temel haklar Ģeklinde ayrıcalıklı bir kategori ihdas edilmesini eleĢtiren
yazarların da günümüzde genel kabul gören insan hakları listesinin aĢırı
kabarık hale geldiği ve bu listenin teorik ve pratik nedenlerle ayıklanmasının
bir gereklilik olduğunu kabul ettiğini; fakat çözümün önce bir insan hakları
listesi önerip sonra da onlar arasından ikinci bir temel haklar listesi
çıkarmakta değil insan haklarını teorik sağlamlık ve titizlikle tanımlamaktan
geçtiğini belirttikleri dikkate alınmalıdır.14
Temel haklar bağlamında bu baĢlık altında özetlenen tartıĢmanın
felsefi
ve
ahlaki
olduğu
dikkatlerden
kaçmamalıdır.
Oysa
hukuk
terminolojisinde yer etmiĢ bulunan “temel haklar” terimi felsefi anlamda
“temel haklar” ile doğrudan ilgili değildir. Hukuk dilinde “temel haklar” siyasi
iktidarın kullanımında esas alınması gereken, devlet yapılanmasının temelini
oluĢturan haklar anlamına gelmektedir. Siyasal toplumda bu hakların temel
olması, bunların anayasal hüküm niteliğinde ve devletin bütün faaliyetlerinin
bu hükümlere uygunluk çerçevesinde gerçekleĢtirilmesinin zorunlu olması
demektir. Ayrıca, anayasal hükümlerde temel hak olarak yer alan söz konusu
hakların hepsinin gerçek anlamda insan hakkı niteliğinde olması da Ģart
değildir. Daha açık deyimiyle insan haklarının tamamı her zaman
anayasallaĢtırılmadığı gibi her anayasal ve temel hakkın da insan hakkı
niteliğinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu önemli nüans saklı
kalmak suretiyle yapılan açıklamalardan hareketle belirtilmelidir ki hukuk
dilinde temel haklar, anayasal haklar demektir. Dolayısıyla hukuk dilinde
insan hakları, anayasal haklar veya temel haklar biçiminde ortaya çıkmakta
ve bu ibareler insan haklarını hukukileĢtiren terimler olarak literatürde yerini
almıĢ bulunmaktadır.
13
15
J. Donnelly, a.g.e., s. 50.
Erdoğan, (1997), s. 143.
15
Erdoğan, (1997), s. 143 ve 152.
14
Bu çalıĢmada kapsam dıĢı teorik tartıĢmalara
7
girilmeyecek ve temel haklar felsefi tartıĢmalara girilmeden hukuk dilindeki
anlamıyla incelenecektir.
1.2.2. Temel Hakların Hukuki Tasnifi
Temel hak ve özgürlükler pek çok açıdan sınıflandırılmıĢtır. Konularına
göre, “kiĢinin fizik hürriyetleri”, “düĢünce hürriyetleri” ve “kolektif hürriyetler”
olmak üzere üçe; kullanılıĢ biçimlerine göre “bireysel hürriyetler” ve “kolektif
hürriyetler” olarak ikiye; ortaya çıkıĢ tarihlerine göre “birinci kuĢak haklar”,
“ikinci kuĢak haklar” ve “üçüncü kuĢak haklar” Ģeklinde üçe ayrılmıĢtır. 16
Ancak temel haklarla ilgili kaynağını G. Jellinek‟ten alan ve hakları üç
kategoriye ayıran tasnif geleneksel genel kabul görmüĢ bulunmaktadır.
Bunlar negatif statü hakları/koruyucu haklar, aktif statü hakları/katılma hakları
ve pozitif statü hakları/talep haklarıdır. Jellinek‟e dayandırılan bu ayırım
zamanla baĢka yazarların katkılarıyla geliĢtirilmiĢ ve daha belirli hale
getirilmiĢtir.17
1.2.2.1. Negatif Statü Hakları
Latince‟de “statüs negativüs” denen negatif statü hakları, devletin
müdahalesine karĢı teminat altına alınması ve siyasi iktidar karĢısında
korunması gereken hakları ifade etmektedir. Bunlar devletin, hareketsiz
kalma, kaçınma, karıĢmama anlamında olumsuz bir tavır takınması halinde
sağlanabilen haklardır. Bu haklara, kiĢilere siyasi baskıdan korunmuĢ,
dokunulmaz ve güvenceli bir özel alan sağladıklarına telmihen koruyucu
haklar da denilmektedir.18
Türkçe‟de kiĢi hakları veya medeni haklar terimleriyle karĢılanan
geleneksel sivil haklar, negatif statü hakları niteliğindedir. KiĢinin insan olarak
var olmasına, kendini ifade etmesine imkan veren, kiĢiler ve gruplar arasında
16
Gözler, a.g.e., s.101.
Şeref İba, Anayasa ve Siyasal Kurumlar (100 Soruda), Ankara, 2006, s. 85.
18
Erdoğan, (1997), s. 152-153.
17
8
özgür etkileĢim, iletiĢim ve örgütlenmeyi sağlayan; düĢüncelerin toplumda
serbest dolaĢımını temin eden haklar olmaları nedeniyle bu haklar barıĢçı,
medeni
ve
özgür
toplum hayatının
temelini
oluĢmaktadırlar.
Hayat
dokunulmazlığı, kiĢi dokunulmazlığı, ifade özgürlüğü, din ve vicdan
özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü hakları
baĢlıca sivil haklardandır.19 AnlaĢıldığı üzere burada kiĢiler devleti negatif,
olumsuz bir konumda görmek istemektedir. Örneğin kiĢilerden ve devletten
telefonumu dinleme, mektubumu okuma, din ve vicdan özgürlüğüme
dokunma gibi negatif bir tavır takınılması beklenmektedir. Dolayısıyla bu
kategoride yer alan haklar hususunda bekçi devlet anlayıĢı oluĢmakta,
devletten herkesin temel hak ve özgürlüklerinin bekçiliğini yapması
beklenmektedir. Burada devlet sosyal ve ekonomik hayata müdahale
edememekte, bunların kendiliğinden bir denge sağlamaları beklenmektedir.
O halde negatif statü haklarında “bırakın yapsınlar bırakın geçsinler”
anlayıĢının hakim olduğu söylenebilir.
Yaygın anlayıĢ negatif statü haklarının, kısaca sivil haklar denilen
Türkçe‟de ise kiĢi hakları veya medeni haklar Ģeklinde ifade edilen haklardan
ibaret olduğu yönündedir. Ancak doktrinde iktisadi hakların nitelik olarak
negatif statü haklarından farklı olmadığı da savunulmaktadır. Bu cümleden
olarak örneğin mülkiyet hakkı ile giriĢim ve sözleĢme özgürlüğünün
sağlanmasının sadece devletin bu hakları tanıma ve korumasına bağlı
bulunduğu, hatta sivil hakların, toplumda düĢüncelerin serbest dolaĢımını,
kiĢiler ve gruplar arasında özgür etkileĢim, iletiĢim ve örgütlenmeyi
sağlayabilmesinin
iktisadi
hakların
güvence
altına
alınmıĢ
olmasını
gerektirdiği ileri sürülmüĢtür.20 Aynı bağlamda özellikle Sovyetler Birliğinin
dağılmasından sonra yeniden yapılanma sürecine giren eski sosyalist
ülkelerde
iktisadi
hakların
temel
haklar
arasına
eklendiğine
dikkat
21
çekilmiĢtir.
19
Erdoğan, (1997), s. 153.
Erdoğan, (1997), s. 153.
21
Tekin Akıllıoğlu, İnsan Hakları I: Kavram, Kaynaklar ve Koruma Sistemleri, Ankara, 1995, s. 145.
20
9
1.2.2.2. Aktif Statü Hakları
Aktif statü hakları vatandaĢın siyasi iktidarın oluĢumuna ve kullanımına
katılmasını sağlayan haklardır. Bu haklar, vatandaĢları devlet karĢısında aktif
hale getirmektedir. Zaten aktif statü haklarının Latince‟si “statüs aktivüs”dür.
VatandaĢlar bu haklar vesilesiyle siyasi karar alıcıları belirleyebilme
dolayısıyla siyasi ve idari kararları etkileyebilme imkanını elde etmektedir.
Böylece aktif statü hakları kiĢilerin yönetime gönüllü katılımına imkan
vermektedir; yani bu haklar siyasi nitelikte haklardır. Katılma hakları da
denen bu haklar genellikle vatandaĢa tahsis edilir ve vatandaĢ olmayanlar bu
haklardan veya bu hakların büyük kısmından yoksun bırakılırlar. Siyasi nitelik
taĢıdığı belirtilen bu haklar ancak demokratik rejimlerde güvence altındadır.
Seçme ve seçilme, siyasi parti kurma ve bunlara üye olma, dilekçe hakkı,
kamu hizmetine girme gibi haklar baĢlıca aktif statü haklarındandır. Ayrıca
doğrudan siyasi nitelik taĢımamakla birlikte, vatandaĢın siyasi ve idari
yönetimi etkileyebilmesine imkan veren bazı baĢka haklar da vardır. Örneğin
ifade özgürlüğü, dernek ve toplanma özgürlükleri vb. haklar gibi.
1.2.2.3. Pozitif Statü Hakları
Pozitif statü veya talep hakları, Latin‟ce ifadeyle “statüs pozitivus”,
sağlanmaları devletin hareketsiz kalmasına değil aksine devletin olumlu
edimlerde bulunmasına endeksli haklardır. Bu hakların “pozitif” olarak
nitelendirilmelerinin sebebi de devlete yüklediği bu olumlu davranma
yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. Devletin müdahalesi, birtakım Ģeyleri
yapması istenmektedir. Sosyal haklarla bazı kültürel haklar pozitif statü
hakları kategorisini oluĢturur ve devletin bu hakları sağlamak amacıyla kiĢileri
birtakım imkanlarla donatacak olumlu faaliyetlerde bulunması gerekmektedir.
Bunun baĢlıca araçları da sosyal kamu hizmetleri ve sosyal yasama
politikasıdır. Yani pozitif statü hakları söz konusu olduğunda devlet, kiĢileri
kendi haline bırakmak yerine onlarla aktif olarak ilgilenmek durumunda
kalmaktadır. ÇalıĢma, konut, sağlık, iĢ güvencesi, sosyal yardım ve eğitim
10
özgürlüğü hakkı dıĢında olmak üzere eğitim hakkı baĢlıca pozitif statü
haklarıdır.22
Sosyal haklara bazı amaçlar biçilmiĢtir. Bunlar doktrinde
sosyal
adaleti sağlamak, eĢitsizlikleri gidermek veya azaltmak, toplumsal refahı
artırmak gibi çeĢitlilik arzetmektedir. Ancak bu amaçların tümü de sosyal
devlet veya refah devletinin özelliklerini oluĢturmaktadır. Buradan hareketle
negatif statü ve aktif statü haklarının özgürlükçü demokrasiyi tanımladığı,
pozitif statü hakları kategorisinin bu iki gruba eklenmesiyle de liberal sosyal
demokrasinin söz konusu olduğu ileri sürülmektedir. Bu cümleden olarak
özgürlükçü demokrasi için tek baĢına sosyal hakların varlığının yeterli
olmayacağı hatta tahrip edici olabileceği, sivil ve siyasal hakların güvence
altına alınmadığı bir sistemde sosyal hakların hak değil ödev veya hak
iddiasına imkan vermeyen fiili yararlandırmalar seviyesinde kalacağı
sonucuna varılmaktadır.23
1.3. HÜRRĠYETLER
“Hak” ve “hürriyet”,
çoğunlukla birbirine karıĢtırılan bazen birlikte
bazen birbirinin yerine kullanılan kavramlardır. Bu kavramlar arasında her
zaman çok net ayırım yapmak da pek kolay değildir. Bu sebeple, hem
evrensel hem ulusal belgelerde bu iki kavram çoğu kez birlikte kullanılır.
Böyle olmakla birlikte doktrinde hak ve hürriyeti tefrik eden açıklamalar
geliĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır. Hürriyetin zaman içerisinde birçok tarifi yapılmıĢ
ancak üzerinde uzlaĢılan tek bir tarif bulunamamıĢtır. “Hürriyet, bir Ģeyi
yapma veya yapmama, belli bir Ģekilde davranıp davranmama erki” 24 olarak
tanımlanabilir.
Hürriyetin, insanın insan olduğu için sahip olduğu serbest
hareket etme gücünün daha doğru bir deyiĢle bir bağımsızlığın bir otonominin
ifadesi; hakkın ise hürriyetleri sağlamak için, yazılı hukuk belgeleriyle,
kanunlarla kiĢiye tanınan yetkiler olduğu söylenmiĢtir. Bu bağlamda hakkın
22
Erdoğan, (1997), s. 154.
Erdoğan, (1997), s. 154.
24
Kaboğlu, a.g.e., s. 6.
23
11
bir bakıma pozitif hukukla korunan menfaat olduğu da dile getirilmiĢtir.25 Bu
ve sayıları artırılabilecek hemen bütün hürriyet anlayıĢlarının ortak bir
noktasına iĢaret temek mümkündür: “Hürriyetin insanın doğuĢunda sahip
olduğu bir hassa oluĢu.” Hürriyetin insanda doğuĢtan var oluĢu onu hayatın
bir unsuru yapar. Toplumsal hayatın siyasal görünüĢü olan devlet içinde de
birey, hürriyeti ile birlikte düĢünülebilir; devleti vasıflandıran iktidar olgusu
karĢısında da birey, hürriyeti ile bir arada mütalaa olunabilir. BaĢkalarından
farklı düĢünebilme, siyasal toplumda bireye, iktidara muhalefet edebilme
imkanını bahĢettiği için hürriyet vatandaĢın devlet idaresine katılmasını
zorunlu kılar.26
Yukarıda sözü edilen Jellinek‟ten müdevver hak kategorilerinden
negatif statü hakları, kiĢinin doğuĢtan getirdiği kabul edilen, gerçekleĢmesi
için
devletin
edimde
bulunmasını
zorunlu
kılmayan
daha
çok
dokunulmaması, gölge edilmemesi beklenen haklar olarak tasvir edilmiĢtir.
Hürriyetin önceki paragrafta yapılan tarifine uygun düĢen bu kategori hakların
“özgürlükler” olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıĢtır.27
Ġnsan hakları özgürlükle doğrudan iliĢkili hatta ona bağlıdır. Ġnsan
haklarından söz edebilmek için önce temel bir insani değer olarak özgürlüğün
kabul edilmesi Ģarttır. Zira insan haklarının temeli olan insanın değeri farklı
söyleyiĢle bireyin insan olarak var olmasının değeri ancak özgürlükle açığa
vurulabilir. Ġnsan haklarının özü özgürlüktür. Özgürlük özetle kiĢinin eylem
potansiyelinin bireyin eylem olanaklarının kısıtlanmamıĢlığını ifade eder;
özgürlük durumu ise kiĢinin istediği gibi olmak ve isteği doğrultusunda
eylemde
bulunmak
konusunda
serbest
bırakılması,
kısıtlanmaması
durumudur. Ġnsan hakları kiĢinin insan olarak değerinin tanınmasına
dayandığına, bireyin kendini ifade etmek ve değerini gerçekleĢtirmek üzere
giriĢeceği etkinliklerin baĢkalarınca ve siyasi otoritelerce engellenmemesi
ahlaki bir gereklilik, en üstün ahlaki yükümlülüktür. Ahlaki bakımdan en doğal
25
Tarık Zafer Tunaya, Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, 4. Bası, İstanbul, 1980, s. 187.
Bülent Nuri Esen/Osman Nebioğlu, Kölelik ve Hürriyet, s. 11-17.
27
Niyazi Altunya, anayasa Hukuku Açısından Türkiye’de Eğitim ve Öğretim Hakkı, İstanbul, 2003, s.
27.
26
12
hak, bütün insanların özgür olma eĢit hakkıdır. Ġnsan hakkı, hakkın içerdiği
yararlanmanın baĢkaları tarafından maddi olarak sağlanmasını değil, bireyin
bunu kendi çabasıyla elde etmesi özgürlüğünü kapsar.28
Tanımları ve kapsamları açısında zamana ve topluma göre değiĢiklik
gösteren
hak ve hürriyetlerinin tümünü, siyasal iktidarla iliĢkilerini de
kendiliğinden ortaya çıkaracak Ģekilde “kamu hürriyetleri” ortak ifadesiyle
karĢılamak da önerilmiĢtir.29
Yukarıda yapılan tanım ve açıklamalar bağlamında ha ve hürriyet
kavramları arasında kısaca Ģu farklar ortaya çıkmaktadır. Hürriyet soyut, hak
somuttur; hak hürriyetin uygulanması aĢamasında ortaya çıkar. Hürriyet,
kiĢinin kendi eylemi ile gerçekleĢirken hakkın gerçekleĢmesi için devletin
veya diğer kiĢilerin hak sahibi lehine bazı edimlerde bulunması gerekir; hakkı
gerçekleĢtiren eylem hak sahibinin değil, devletin veya baĢka kiĢilerindir.
Haklar mahkeme önünde ileri sürülebilir. 30
Konunun ortaya konulması açısından kısaca değinilen hak ve özgürlük
kavramlarının farkına dair teorik ve felsefik tartıĢmalara çalıĢmanın sınırlarını
aĢacağı ve pratikte bir karĢılığının olmadığı hatta birlikte değerlendirilmesinde
uygulama yönünde yarar olduğu düĢüncesiyle, girilmeyecek; hak ve
hürriyetler anayasada düzenlendiği Ģekliyle ele alınacaktır.
1.4. ANAYASADAKĠ TANIMLAR
Anayasalarda temel hak ve özgürlükler hukukunun konumu, süreç
içerisinde
gerek
madde
göstermektedir.Bakıldığında
sayısı
anayasa
gerek
içerik
maddelerinin
hiç
yönünden
artıĢ
değilse
yüzde
yirmibeĢi yani çeyreği insan haklarına ayrılmaktadır. Özellikle 1945 sonrası
yeni hakların anayasallaĢtırılması ile anayasalardaki insan haklarına iliĢkin
madde sayısı artıĢ göstermiĢtir.31 “Hukuk düzenimizin insan haklarına bakıĢı
28
Erdoğan, (1997), 141.
Tunaya, a.g.e., s. 187.
30
Gözler, a.g.e., s. 99.
31
İba, a.g.e., s. 79.
29
13
kısaca, anayasa ile tanıma kanun ile düzenleme biçiminde formüle
edilebilir.”32
1.4.1. 1982 Anayasası Öncesi Dönemin Genel Değerlendirilmesi
Türkiye‟de insan haklarının pozitif hukukun düzenleme alanına girmesi
anayasacılık tarihiyle paralel bir geliĢim sergilemiĢtir. Ġlk anayasa olan 1876
tarihli Kanun-ı Esasi, vatandaĢlara klasik sivil hak ve özgürlükleri tanıyan bir
metindi. Kanun önünde eĢitlik, kamu hizmetine girme, basın özgürlüğü,
mülkiyet hakkı, konut dokunulmazlığı, yargı yollarına baĢvurma ve yargı
önünde hak arama hürriyeti, tanınan baĢlıca hak ve özgürlüklerdir. 33 Ancak
özgürlüklerden
yararlanma,
büyük
oranda
siyasal
iktidarın
kötüye
kullanılmasını önleyecek kurumların oluĢmasına bağlıdır. 1876 Kanun-ı
Esasi‟si bu manada kapsamlı bir kurumsallaĢma gerçekleĢtirememiĢ veya
belki buna ömrü yetmemiĢtir. Zira düzenlenen hak ve özgürlükler henüz
uygulanamadan Kanun-ı esasi yürürlükten kaldırılmıĢtır.34 PadiĢah Ģahsında
devlet egemenliğini temsil ettiğinden ve onun yetkilerinde hiçbir kısıtlama da
yapılmadığından,35 keza Kanun-ı Esasi‟deki düzenlemeleri hayata geçirecek
kanunların çıkarılması padiĢahın iradesine bağlı bulunduğundan yani temel
hak ve özgürlükler konusunda son söz padiĢahta olduğundan36 1876 Kanun-ı
Esasisi temel hak ve özgürlükler konusunda yetersiz kalmıĢtır. 1909 yılında
Kanun-ı Esasi‟de köklü değiĢiklikler yapılmıĢtır. Mevcut haklar yinelenmiĢ
bazı güvenceler getirilmiĢtir. Kanun-ı Esasi‟de hak ve özgürlükler alanında
yapılan temel değiĢiklik padiĢaha, vatandaĢları sürgüne gönderme yetkisinin
kaldırılmıĢ olmasıdır. Ancak 1909 değiĢikliklerinin mimarları, temel hak ve
özgürlüklerin tek engelini padiĢahın mutlak iktidarında görmüĢlerdir. Bu
nedenle padiĢahın yetkilerinin sınırlandırılmasının hak ve özgürlükleri
32
İba, a.g.e., s. 80.
Şükrü Karatepe, Darbeler, Anayasalar ve Modernleşme, İstanbul, 1997, s. 94.
34
Suna Kili, “1876 Anayasasının çağdaşlaşma Açısından Değerlendirilmesi”, Türkiye’nin Siyasal
Gelişimi, Editör Ersin Kalaycıoğlu-A. Yaşar Sarıbay, İstanbul, 1986, s. 28; Recai Galip Okandan,
Amme Hukukumuzun Anahatları, C. I, (Türkiyenin Siyasi Gelişimi), İstanbul, 1975, s. 168.
35
İlhan Arsel, Türk Anayasa Hukukunun Umumi Esasları, I. Kitap, Ankara, 1965, s. 30.
36
Karatepe, a.g.e., s. 95.
33
14
güvenceye yeteceğini ummuĢlardır. Oysa bunun için tüm kamusal yetkilerin
ve kamu otoritelerinin kanunlarla esaslara bağlanması ve sınırlanması
gerekliliktir. PadiĢahın yetkileri sınırlansa da onun dıĢında kalan hükümet ve
bürokrasinin
değiĢikliklerine
baskısı
rağmen
görmezden
gelinmiĢtir.
uygulamada
hak ve
Bu
sebeplerle
özgürlüklerin
1909
güvencesi
konusunda olumlu geliĢme sağlanamamıĢtır. 37
1921 Anayasası temel hak ve hürriyetlere yer vermemiĢtir. 1924 tarihli
TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu konuyu düzenleyerek bu eksiği gidermiĢtir. Ancak
burada 1789 Haklar Bildirgesi‟nden esinlenerek birincil kuĢak haklar da
denilen klasik hak ve hürriyetlerin baĢlıcalarına yer verilmekle yetinilmiĢtir. 38
1961 Anayasası hak ve özgürlükleri ayrıntılı ve bir bütün halinde
sistemleĢtirerek güvenceye almıĢtır. ÇağdaĢ demokrasilerde genellikle kabul
edilen ayırım doğrultusunda temel halk ve özgürlükler, “kiĢinin hak ve
ödevleri”, “sosyal ve iktisadi hak ve ödevler”, “siyasi haklar ve ödevler”, olmak
üzere üç bölümde toplanmıĢtır. 1961 Anayasası‟nın, Türk anayasacılığına en
önemli katkısının temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesine getirdiği bu
yenilik olduğu söylenebilir.39
Yine sosyal haklar ise ilk defa 1961
Anayasası‟na yansımıĢ ve devletin sosyal niteliği vurgulanarak zamanın
iktisadi ve sosyal haklara dair popüler anlayıĢı doğrultusunda ayrıntılı
düzenlemelere gidilmiĢtir.40 Böylece 1961 Anayasası, temel hakların alanını,
2‟nci maddedeki “sosyal devlet” ilkesinin gereği olarak,ikincil kuĢak haklar da
denen “ekonomik ve sosyal haklar” ile geniĢletmiĢ bulunmaktadır.41
Önceki dönemlerde anayasada ve kanunlarda dağınık biçimde yer
alan siyasi hak ve özgürlükler de ilk defa sistematik olarak 1961
Anayasası‟nda bir araya getirilmiĢtir. Siyasi partilerle ilgili haklar ise ilk kez
anayasa metninde yer almıĢtır.42
37
Karatepe, a.g.e., s. 120-121.
İba, a.g.e., s. 80.
39
Karatepe, a.g.e., s. 230.
40
Erdoğan, (1997), s. 161.
41
Karatepe, a.g.e., s. 230-231; Kaboğlu, a.g.e., s. 58.
42
Karatepe, a.g.e., s. 232-233.
38
15
1961 Anayasası‟na göre kiĢi hak ve özgürlükleri, anayasanın sözüne
ve ruhuna uygun olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir. Anayasa bu
genel kural gereği ve doğrultusunda her bir hak ve özgürlüğün hangi
nedenlerle sınırlanabileceğini o hal ve özgürlüğün düzenlendiği maddede
göstermiĢtir. Ancak vurgulamakta yarar var ki belirtilen nedenlerle ve kanunla
dahi olsa hakkın özüne dokunulamaz. Öyleyse 1961 Anayasası‟nda
özgürlüğün esas sınırlamanın ise istisna olduğu pekala söylenebilir.43
1.4.2. 1982 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler
1.4.2.1. Genel Bilgi
1982 Anayasası‟nın sınırlama görüntüsü altında hak ve özgürlüklerin
içini boĢattığı hatta yok ettiği44 dolayısıyla 1961 Anayasası‟nın özgürlükçü
yönünü büyük ölçüde törpülediği yönünde yaygın ve güçlü bir kanaat
bulunmaktadır. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bu olumsuz eğilimin
yanında aynı anayasada iktisadi, sosyal ve kültürel haklara hatta çevre hakkı
gibi bazı üçüncü kuĢak haklara da yer verildiği gözlenmektedir.45
Ġçerik
yönünde yapılan değiĢikliklere rağmen 61 ve 82 anayasalarının temel haklara
dair düzenlemeleri Ģekli anlamda oldukça benzerdir. Bu bağlamda 82
Anayasası da tıpkı 61 anayasası‟nda olduğu gibi temel hak ve hürriyetleri
genel hükümler ile “kiĢinin haklar ve ödevleri”, “sosyal ve ekonomik haklar ve
ödevler”, “siyasi haklar ve ödevler”, olmak üzere dört bölümde düzenlemiĢtir.
1.4.2.2. Temel Hakların Genel Hükümleri
Temel haklar Anayasa‟nın ikinci kısmında dört bölüm halinde
düzenlenmiĢtir. Birinci bölüm genel hükümleri içermektedir. Bu bölümde yer
alan hükümler diğer üç bölümde düzenlenen bütün temel hak ve özgürlükler
43
Karatepe, a.g.e., s. 230.
Taha Parla, Türkiye’de Anayasalar, İstanbul, 1990, s. 37.
45
Erdoğan, (1997), s. 161.
44
16
için geçerlidir. Bölüm, dört baĢlık altında temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve
sınırlanmasına iliĢkin düzenlemeleri öngörmektedir.
1.4.2.2.1. Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliği
Anayasa‟nın 12. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Herkes, kiĢiliğine
bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere
sahiptir.” Bu hüküm kaynağını tabii hukuk doktrininden almaktadır. 46
Hükümden, temel hak ve hürriyetlerin; herkese tanınan, kiĢiliğe bağlı
dolayısıyla doğuĢtan sahip olunan, baĢkaları tarafından dokunulamayan, hak
sahibi tarafından bile baĢkalarına devredilemeyen ve
hak sahibinin
vazgeçemeyeceği niteliklerini haiz olduğu anlaĢılmaktadır.
Aynı maddenin “Temel hak ve hürriyetler, kiĢinin topluma, ailesine ve
diğer kiĢilere karĢı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” Ģeklindeki ikinci
fıkrası nitelikleri birinci fıkrada bertilen hak ve özgürlüklerin özü itibariyle
kiĢiye yönelik olumlu ve tek taraflı olmadıkları aynı zamanda bazı ödev ve
sorumlulukları da ihtiva ettiklerine dikkat çekmektedir. Temel hak ve
özgürlüklerde mündemiç bu ödev ve sorumluluklar, bu haklara sahip kiĢinin
ailesine, diğer kiĢilere ve topluma karĢı olabilecektir.
Anayasa‟nın 5. maddesi temel hak ve hürriyetlerin gerçekleĢmesi için
gerekli Ģartların hazırlanmasını devletin temel görevi saymıĢtır. Maddenin
ilgili kısmı Ģu Ģekildedir: “Devletin temel amaç ve görevleri, …. kiĢinin temel
hak
ve
hürriyetlerini,
sosyal
hukuk
devleti
ve
adalet
ilkeleriyle
bağdaĢmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının geliĢmesi için gerekli Ģartları
hazırlamaya çalıĢmaktır.”
Temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında insanlar arasında fark
gözetilemeyeceği de Anayasa‟nın 10. maddesiyle güvence altına alınmıĢtır:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düĢünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eĢittir. Kadınlar ve
46
Karatepe, a.g.e., s. 278.
17
erkekler eĢit haklara sahiptir. Devlet, bu eĢitliğin yaĢama geçmesini
sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kiĢiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün iĢlemlerinde kanun
önünde eĢitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Yasa
koyucunun, kadına karĢı ayırımcılığı en üst düzeyde önlemek amacıyla 2004
yılında, kadınlar ve erkeklerin eĢit haklara sahip olduğunu bu maddeye
eklemek suretiyle bu konudaki hassasiyeti ayrıca ifade etme gereği duyduğu
gözden kaçırılmamalıdır.
1.4.2.2.2. Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması
Anayasanın
13.
maddesi
temel
hak
ve
özgürlüklerin
nasıl
sınırlandırılabileceğine iliĢkin genel kuralları düzenlemektedir. Buna göre
“temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin
ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Bu
düzenlemeden öncelikle temel hak ve özgürlüklerin sınırlanabileceği
gerçeğiyle karĢılaĢılmaktadır. Ġkinci olarak sınırlanabilirliğin alelade bir
yöntemle olamayacağı vurgulanmaktadır. Anayasa koyucu temel hak ve
özgürlüklerin sınırlanmasının Ģeklen bir tek yöntemle yapılabilmesini kabul
etmektedir. O da kanundur. Yani sınırlama yasama organınca ve kanun
Ģeklinde
yapılabilir.
Ancak
bununla
da
yetinilmemektedir.
Kanunla
yapılabileceği öngörülen sınırlama, hiçbir zaman sınırlandırılacak temel hak
ve özgürlüğün özüne dokunamayacak, münhasıran Anayasa‟nın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere binaen olabilecek, Anayasa‟nın sözüne ve
ruhuna aykırı olamayacak, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin
gereklerine aykırı olamayacak, son olarak sınırlama ölçülülük ilkesi
gözetilerek yapılabilecektir.
13. maddede belirtilen bu genel ilkeler tüm temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında gözetilmek zorundadır.
18
Yabancılar hakkında temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasıyla ilgili
birçok ülkede olduğu üzere ülkemizde de özel bir hüküm düzenlenmiĢtir.
Anayasa‟nın “yabancıların durumu” baĢlıklı 16. maddesi, temel hak ve
hürriyetlerin, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olmak koĢuluyla ve
kanunla
sınırlanabileceğini
ayrıksı
olarak
öngörmüĢtür.
Sınırlamanın
yabancılar için de kanunla yapılması gereği dıĢında, vatandaĢlar için temel
hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını zorlaĢtıran Ģartlar yabancılar için
sınırlama
söz konusu olduğunda aranmamaktadır.
Görüldüğü
üzere
anayasanın, vatandaĢlara tanıdığı haklardan yabancılar yararlanamayacak
herkese tanıdığı haklardan yabancılar da yararlanabilecektir.
1.4.2.2.3. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmaması
Hakkın kötüye kullanılması yasağı, hukukun genel ilkelerinden biridir.
Hiçbir hakkın, ayrıca belirtilmesi gerekmeksizin bu ilke gereği amacının
dıĢında veya kötüye kullanılamayacağı insanlığın ortak kabullerinden biridir.
Ancak bu ortak kabule rağmen hakkın kötüye kullanılamayacağı ilkesi
genellikle mevzuatta yer almıĢ ve özellikle vurgulama gereği duyulmuĢtur.
Anayasa koyucu, 82 Anayasası‟nda bu yaygın uygulamadan müstağni
kalamamıĢtır.
14. madde gereği; Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri,
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan
haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı
amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz; Anayasa hükümlerinden hiçbiri,
devlete veya kiĢilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok
edilmesini
veya
Anayasada
belirtilenden
daha
geniĢ
Ģekilde
sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak
Ģekilde yorumlanamaz.
19
Anayasa‟nın 14. maddesinde belirtilen bu yasaklara aykırı faaliyette
bulunanlar veya baĢkalarını bu konuda teĢvik ve tahrik edenler47 hakkında
uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
1.4.2.2.4. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması
Temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulması anayasa‟nın 15.
maddesinde kayıt altına alınmıĢtır. Bu genel düzenleme doğrultusunda olmak
üzere temel hak ve hürriyetlerin kullanılması; savaĢ, seferberlik, sıkıyönetim
veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde kısmen veya tamamen
durdurulabilir.
Bu
durumların
varlığı
halinde,
Anayasa‟da
öngörülen
güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Ancak bu rutin dıĢı uygulamalar
esnasında bile, savaĢ hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler
dıĢında, kiĢinin yaĢama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düĢünce ve kanaatlerini açıklamaya
zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmiĢe
yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu
sayılamaz.
1.4.2.3. Temel Haklar ve Özgürlükler
1.4.2.3.1. KiĢi Hakları ve Ödevleri
Anayasanın Temel hak ve hürriyetlerin düzenlendiği kısmın ikinci
bölümünde kiĢinin hakları ve ödevleri yer almaktadır. Bu bölümde yer alan
hak ve özgürlükler kiĢiyi, devlet otoritesi karĢısında korumayı amaç
edinmektedir. Bu haklar kiĢinin maddi ve manevi varlığını koruyan bu
haklardır.48 Bu haklar; kiĢinin dokunulmazlığı, zorla çalıĢtırma yasağı, kiĢi
47
48
Karatepe, a.g.e., s. 279.
Karatepe, a.g.e., s. 280.
20
hürriyeti ve güvenliği, özel hayatın gizliliği ve korunması, yerleĢme ve
seyahat hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, düĢünce hürriyeti, bilim ve sanat
hürriyeti, basın ve yayın hürriyeti, toplantı hak ve hürriyeti, mülkiyet hakkı,
hak arama hürriyetidir.
1.4.2.3.1.1. KiĢi Dokunulmazlığı
KiĢi hak ve özgürlüklerinin ilki yaĢama hakkının düzenlendiği kiĢi
dokunulmazlığıdır. Anayasanın 17. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes,
yaĢama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliĢtirme hakkına sahiptir.”
denilmektedir. 61 Anayasası‟yla ihdas edilen bu ilkeye 82 Anayasası bazı
istisnalar getirmiĢtir. Ġstisnalar son fıkrada öngörülmüĢtür. Buna göre meĢrû
müdafaa sonucunda, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi
sırasında, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi sırasında, bir
ayaklanma veya isyan bastırılırken, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde
yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına
kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarla sınırlı olmak üzere meydana gelen
öldürme fiilleri yaĢama, maddi ve manevi varlığı koruma hakkının ihlali
anlamı taĢımaz. Bir baĢka ifadeyle böyle hallerde vuku bulan ölümler kanuna
uygundur ve hak ihlali sayılmaz. Yani bu çerçevede kiĢi dokunulmazlığı fiilen
ihlal edilmekle birlikte hukuken bu ihlal gerçekleĢmemiĢ kabul edilmektedir.
Dolayısıyla hakkın ihlaline hukukun öngördüğü yaptırım uygulanamayacaktır.
KiĢi dokunulmazlığı kapsamında ikinci fıkra gereği tıbbî zorunluluklar
ve kanunda yazılı haller dıĢında, kiĢinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz;
kiĢinin rızası olmadan kiĢinin vücudu bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi
tutulamaz.
Ġnsan
onurunun
her
Ģeyin
üzerinde
olduğu49
evrensel
ilkesi
bağlamında üçüncü fıkra, kimseye iĢkence ve eziyet yapılamayacağını;
kimsenin insan haysiyetiyle bağdaĢmayan bir cezaya veya muameleye tâbi
tutulamayacağını emretmektedir.
49
Karatepe, a.g.e., s. 281.
21
1.4.2.3.1.2. Zorla ÇalıĢtırma Yasağı
KiĢinin hak ve özgürlüklerinden biri de zorla çalıĢtırmanın yasak
olmasıdır. Anayasa‟nın 18. maddesi “Hiç kimse zorla çalıĢtırılamaz. Angarya
yasaktır.” amir hükmünü tesis etmiĢtir. Her ne kadar maddenin baĢlığı zorla
çalıĢtırma yasağı ise de madde iki farklı kavramı düzenlemektedir. Bunlardan
angarya, ödevi olmadığı halde ücretsiz ve zor kullanarak bir kiĢiye iĢ
gördürmektir.50 Bu kapsamdaki çalıĢtırma anayasaca yasaklanmıĢ ve
herhangi bir istisna öngörülmemiĢtir. Ġkincisi, maddenin baĢlığına taĢınmıĢ
bulunan zorla çalıĢtırma yasağıdır. Her iki halde de çalıĢma zorunluluğundan
söz edilse de angaryada ücret ödenmezken anayasa‟da düzenlenen haliyle
zorla çalıĢtırma ücreti mukabilinde gerçekleĢtirilmektedir. Bu ikinci hal bazı
istisnalarla yasaklanmıĢtır. Bu cümleden olarak kanunla öngörülmüĢ olmak
kaydıyla hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıĢtırmalar yasak
değildir. Olağanüstü hallerde vatandaĢlardan istenecek hizmetler zorla
çalıĢtırma kapsamına girmez. Keza ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı
alanlarda öngörülen vatandaĢlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalıĢmaları,
zorla çalıĢtırma sayılmaz. Bu belirli hallerde kiĢi isteğine bakılmaksızın
çalıĢmak zorunda bırakılabilmektedir.
1.4.2.3.1.3. KiĢi Hürriyeti ve Güvenliği
Anayasa‟nın 19. maddesine göre kiĢi hürdür ve bu hürriyeti
anayasayla güvence altına alınmıĢtır. Ancak bu hürriyet sınırsız değildir.
KiĢinin hürriyet alanı anayasada belirtilen bazı kısıtlamalarla daraltılmıĢ
bulunmaktadır.
Mahkemelerce verilmiĢ hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik
tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda
öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya
tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne
50
Karatepe, a.g.e., s. 281.
22
çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teĢkil
eden bir akıl hastası, uyuĢturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya
hastalık yayabilecek bir kiĢinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için
kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi;
usulüne aykırı Ģekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır
dıĢı etme yahut geri verme kararı verilen bir kiĢinin yakalanması veya
tutuklanması hallerinde, kanunda belirtilen usullere uygun olarak kiĢi
hürriyetinden yoksun bırakılabilir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kiĢiler, ancak kaçmalarını,
delillerin yok edilmesini veya değiĢtirilmesini önlemek maksadıyla veya
bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama ise ancak
suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir;
bunun Ģartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kiĢilere, yakalama veya tutuklama
sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün
olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna
çıkarılıncaya kadar bildirilir.
Yakalanan veya tutuklanan kiĢi, tutulma yerine en yakın mahkemeye
gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak
iĢlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu
süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun
bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaĢ hallerinde
uzatılabilir.
KiĢinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kiĢilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruĢturma
veya kovuĢturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest
bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruĢmada hazır bulunmasını veya
hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
23
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kiĢi, kısa sürede
durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı
halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı
merciine baĢvurma hakkına sahiptir.
Bu esaslar dıĢında bir iĢleme tâbi tutulan kiĢilerin uğradıkları zarar,
tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, devletçe ödenir.
1.4.2.3.1.4. Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması
Anayasa bu baĢlık altında 20, 21 ve 22. maddelerinde üç önemli
konuyu
düzenlemiĢtir.
Bunlar
sırasıyla
özel
hayatın
gizliliği,
konut
dokunulmazlığı ve haberleĢme hürriyetini düzenlemiĢtir. Herkes, özel
hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir; özel
hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Kimsenin konutuna
dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç iĢlenmesinin önlenmesi, genel
sağlık ve genel ahlâkın korunması veya baĢkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre
verilmiĢ
hâkim
kararı
olmadıkça;
yine
bu
sebeplere
bağlı
olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmıĢ merciin
yazılı emri bulunmadıkça veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde
sakınca bulunan hallerde ise kanunla yetkili kılınmıĢ merciin yazılı emri
bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eĢyası aranamaz ve bunlara
el konulamaz, kimsenin konutuna girilemez, konutunda arama yapılamaz ve
konutundaki eĢyaya el konulamaz. HaberleĢme engellenemez ve gizliliğine
dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin
onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde,
karar kendiliğinden kalkar. HaberleĢme hürriyetiyle ilgi olarak istisnaların
uygulanacağı kamu kurum ve kuruluĢları kanunda belirtilir.
24
1.4.2.3.1.5. YerleĢme ve Seyahat Hürriyeti
Anayasa 23. maddesiyle herkesin yerleĢme ve seyahat özgürlüğüne
sahip olduğunu belirtmiĢtir. Ancak anayasa koyucu yerleĢme hürriyetinin, suç
iĢlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik geliĢmeyi sağlamak, sağlıklı ve
düzenli kentleĢmeyi gerçekleĢtirmek ve kamu mallarını korumak; yurtiçi
seyahat hürriyetinin ise suç soruĢturma ve kovuĢturması sebebiyle ve suç
iĢlenmesini
önlemek;
amacıyla
ve
kanunla sınırlanabilmesine imkan
tanımıĢtır. VatandaĢın seyahat hürriyeti kapsamında sahip bulunduğu yurt
dıĢına çıkma hürriyeti, seyahat hürriyetinin kısıtlama sebeplerinden ceza
soruĢturması veya kovuĢturması sebeplerinin dıĢında vatandaĢlık ödevi
nedeniyle de sınırlanabileceği ancak suç iĢlenmesini önlemek amacıyla
sınırlandırılamayacağı, farklı olarak düzenlenmiĢtir.
VatandaĢın sınır dıĢı edilemeyeceği ve yurda girme hakkından yoksun
bırakılamayacağı ayrıca düzenlenmiĢ ve buna önem vermiĢtir.
1.4.2.3.1.6. Din ve Vicdan Hürriyeti
Anayasa‟nın 24. maddesinin güvencesiyle herkes, vicdan, dinî inanç
ve kanaat hürriyetine sahiptir. Ġbadet, dinî âyin ve törenler serbesttir. Kimse,
ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve
suçlanamaz. Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi
altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında
okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dıĢındaki din eğitim ve
öğretimi ancak, kiĢilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin
talebine bağlıdır.
Din ve vicdan özgürlüğü konusunda Anayasa‟nın 14. maddesinde
temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılamayacağına dair genel kurallar
dıĢında 24. maddede bazı özel kötüye kullanma yasakları da öngörülmüĢtür.
Buna göre
kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel
düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kiĢisel
25
çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din
duygularını yahut dince kutsal sayılan Ģeyleri istismar edemez ve kötüye
kullanamaz.
1.4.2.3.1.7. DüĢünce Hürriyeti
Anayasa düĢünce hürriyetini, 25 ve 26. maddelerde, düĢünce ve
kanaat hürriyeti ve düĢünceyi açıklama ve yayma hürriyeti adı altında ikiye
bölerek ve ayrıntılı bir düzenlemeye tabi tutmuĢtur. Bu ayrıntılı hükümlere
göre herkes, düĢünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla
olursa olsun kimse, düĢünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz;
düĢünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Herkes,
düĢünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya baĢka yollarla tek baĢına veya
toplu olarak açıklama ve yayma hakkına da sahiptir. Bu hürriyet resmî
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek
serbestliğini de kapsar. Ancak bu radyo, televizyon, sinema veya benzeri
yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu
hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği,
Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez
bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması,
devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiĢ bilgilerin açıklanmaması, baĢkalarının
Ģöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü
meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Haber ve düĢünceleri yayma
araçlarının kullanılmasına iliĢkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını
engellememek
sınırlanması
kaydıyla,
sayılmaz.
düĢünceyi
DüĢünceyi
açıklama
ve
yayma
hürriyetinin
açıklama
ve
yayma
hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak Ģekil, Ģart ve usuller kanunla düzenlenir.
26
1.4.2.3.1.8. Bilim ve Sanat Hürriyeti
Bilim ve sanat özgürlüğü aslında düĢünce hürriyetinin bir uzantısıdır.
Ancak anayasa önemine binaen 27. maddede konuyu ayrıca düzenlemiĢtir.
Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve
bu alanlarda her türlü araĢtırma hakkına sahiptir. Bilim ve sanatı yayma hakkı
Anayasa‟nın 1., 2. ve 3. maddelerinde düzenlenen devletin Ģeklini,
cumhuriyetin niteliklerini, resmî dilini, bayrağını, millî marĢını ve baĢkentini
değiĢtirmek amacıyla kullanılamaz. Bilim ve sanat hürriyeti, kanunla
düzenlenecek Ģartlara uygun olarak yabancı yayınların ülkeye girmesi ve
dağıtımının yapılmasına da imkan tanımaktadır.
1.4.2.3.1.9. Basın ve Yayın Hürriyeti
Basın ve yayın hakkındaki hükümler Anayasanın 28 ila 32.
maddelerinde düzenlenmiĢtir. Anayasa‟da ayrıntılı ve oldukça uzun Ģekilde
düzenlenen basın ve yayın özgürlüğü çok tartıĢılan bir özgürlüktür. Anayasa
basının özgür olduğunu ve bir ön denetimden geçirilmemesi gerektiğini
belirlemiĢ ve bu özgürlüğün temel unsurlarından olan matbaa serbestisini de
düzenlemiĢtir.51 Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak, Süreli
veya süresiz yayın izin alma ve malî teminat yatırma Ģartına bağlanamaz.
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın
hürriyetinin sınırlanmasında düĢünce hürriyeti ile bilim ve sanat hürriyetinin
sınırlanması gibidir. Ayrıca, devletin iç ve dıĢ güvenliğini, ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç iĢlemeye ya da ayaklanma veya
isyana teĢvik eder nitelikte olan veya devlete ait gizli bilgilere iliĢkin bulunan
her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla,
basanlar, baĢkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca
sorumlu olurlar. Tedbir yolu ile dağıtım hâkim kararıyla; gecikmesinde
sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle
önlenebilir. Yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için,
51
Karatepe, a.g.e., s. 285.
27
kanunla belirtilecek sınırlar içinde, hâkim tarafından verilen kararlar saklı
kalmak üzere, olaylar hakkında yayım yasağı konamaz. Süreli veya süresiz
yayınlar, kanunun gösterdiği suçların soruĢturma veya kovuĢturmasına
geçilmiĢ olması hallerinde hâkim kararıyla; devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünün, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlâkın
korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan
hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir.
Dağıtım veya toplatma kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört
saat içinde yetkili hâkime bildirir; hâkim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde
onaylamazsa, toplatma veya dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır. Süreli
veya süresiz yayınların suç soruĢturma veya kovuĢturması sebebiyle zapt ve
müsaderesinde genel hükümler uygulanır. Türkiye‟de yayımlanan süreli
yayınlar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin
temel ilkelerine, millî güvenliğe ve genel ahlâka aykırı yayımlardan mahkûm
olma halinde, mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilir. Kapatılan süreli
yayının açıkça devamı niteliğini taĢıyan her türlü yayın yasaktır; bunlar hâkim
kararıyla toplatılır. Süreli yayın çıkarabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve
belgelerin, kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve
belgelerin
kanuna
aykırılığının
tespiti
halinde
yetkili
merci,
yayının
durdurulması için mahkemeye baĢvurur. Süreli yayınların çıkarılması, yayım
Ģartları, malî kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla
düzenlenir. Kanun, haber, düĢünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını
engelleyici veya zorlaĢtırıcı siyasal, ekonomik, malî ve teknik Ģartlar
koyamaz. Süreli yayınlar, devletin ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin veya bunlara
bağlı kurumların araç ve imkânlarından eĢitlik esasına göre yararlanır.
Kanuna uygun Ģekilde basın iĢletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri
ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez
veya
iĢletilmekten
alıkonulamaz.
KiĢiler
ve
siyasî
partiler,
kamu
tüzelkiĢilerinin elindeki basın dıĢı kitle haberleĢme ve yayım araçlarından
yararlanma hakkına sahiptir. Bu yararlanmanın Ģartları ve usulleri kanunla
düzenlenir. Kanun, millî güvenlik, kamu düzeni, genel ahlâk ve sağlığın
korunması sebepleri dıĢında, halkın bu araçlarla haber almasını, düĢünce ve
28
kanaatlere ulaĢmasını ve kamuoyunun serbestçe oluĢmasını engelleyici
kayıtlar koyamaz. Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kiĢilerin haysiyet ve
Ģereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar
yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.Düzeltme ve cevap
yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hâkim tarafından
ilgilinin müracaat tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde karar verilir.
1.4.2.3.1.10. Toplantı Hak ve Hürriyetleri
Anayasa toplantı hak ve hürriyetleri üst baĢlığı altında 33 ve 34.
maddelerde vakıf ve dernek kurma hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüĢü
düzenleme hakkını ayrıntılı sayılabilecek biçimde düzenlemiĢtir. Buna göre
herkes, önceden izin almaksızın; vakıf ve dernek kurma ve bunlara üye olma
ya da üyelikten çıkma hürriyetine; toplantı ve gösteri yürüyüĢü düzenleme
hakkına sahiptir. Hiç kimse bir vakfa veya derneğe üye olmaya ve dernekte
üye kalmaya zorlanamaz. Vakıf ve dernek kurma hürriyeti ile toplantı ve
gösteri yürüyüĢü ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç iĢlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile baĢkalarının hürriyetlerinin
korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. Vakıf ve dernek kurma
hürriyeti ile toplantı ve gösteri yürüyüĢü düzenleme hakkının kullanılmasında
uygulanacak Ģekil, Ģart ve usuller kanunda gösterilir. Vakıf ve dernekler,
kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten
alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç iĢlenmesini veya
suçun
devamını
önlemenin
yahut
yakalamanın
gerektirdiği
hallerde
gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile
yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin
onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, bu
idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar. Silahlı Kuvvetler ve kolluk
kuvvetleri
mensuplarına
ve
görevlerinin
gerektirdiği
ölçüde
devlet
memurlarına kanunla vakıf ve dernek kurma ve bunlara üye olmada
sınırlamalar getirilebilir.
29
1.4.2.3.1.11. Mülkiyet Hakkı
Anayasa mülkiyet hakkını kiĢinin hakları ve ödevleri arasında 35.
maddede ayrıca düzenlemiĢtir. Herkes, mülkiyet hakkına sahiptir. Mülkiyet
hakkı ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkı
toplum yararına aykırı olarak kullanılamaz.
Her ne kadar baĢlığa taĢımamıĢsa da 35. madde miras hakkını da
hüküm altına almıĢtır. Buna göre herkes miras hakkına da sahiptir ve miras
hakkı sadece kamu yarına ve kanunla sınırlandırılabilir.
1.4.2.3.1.12. Hak Arama Hürriyeti
Anayasa koyucu, hak arama hürriyetini, hakların korunması ile ilgili
hükümler üst baĢlığı içinde kanuni hakim güvencesi ile suç ve cezalara iliĢkin
esaslarla birlikte ama ayrı maddeler halinde düzenlemiĢtir. Herkes, meĢrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir
mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
Görüldüğü üzere hak arama hürriyeti adil yargılanma hakkı ile davalı ve
davacı olabilme haklarını kapsamaktadır. Hiç kimse kanunen tâbi olduğu
mahkemeden baĢka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tâbi
olduğu mahkemeden baĢka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran
yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz. Kimse, iĢlendiği zaman
yürürlükte
bulunan
kanunun
suç
saymadığı
bir
fiilden
dolayı
cezalandırılamaz; kimseye suçu iĢlediği zaman kanunda o suç için konulmuĢ
olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Bu hüküm suç ve ceza
zamanaĢımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Hiç kimse
kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya
veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz. Kanuna aykırı olarak elde
30
edilmiĢ bulgular, delil olarak kabul edilemez. Ceza sorumluluğu Ģahsîdir. Hiç
kimse,
yalnızca
sözleĢmeden
doğan
bir
yükümlülüğü
yerine
getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz. Ölüm cezası ve
genel müsadere cezası verilemez. Ġdare, kiĢi hürriyetinin kısıtlanması
sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni
bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir. Uluslararası Ceza
Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere
vatandaĢ, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.
1.4.2.3.1.13. Ġspat Hakkı
Anayasa‟nın 39. maddesi ispat hakkına ayrılmıĢtır. Kamu görev ve
hizmetinde bulunanlara karĢı, bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili
olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanık, isnadın
doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Bunun dıĢındaki hallerde ispat isteminin
kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaĢılmasında kamu
yararı bulunmasına veya Ģikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.
1.4.2.3.1.14. Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması
Anayasa ile tanınmıĢ hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili
makama geciktirilmeden baĢvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına
sahiptir. Devlet, iĢlemlerinde, ilgili kiĢilerin hangi kanun yolları ve mercilere
baĢvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. KiĢinin, resmî görevliler
tarafından vâki haksız iĢlemler sonucu uğradığı zarar devletçe tazmin edilir.
Tazmine iliĢkin usul kanunla belirlenir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye
rücu hakkı saklıdır.
1.4.2.3.2. Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler
Anayasa baĢlangıç ve genel esaslarda sosyal devlet anlayıĢını
benimsemiĢtir. Sosyal devlet anlayıĢı gereği kiĢi ve toplumun devlete karĢı
31
ileri sürebileceği bazı hak ve özgürlükleri gerektirir. KiĢilerin ve toplumun
geleceğe güvenle bakabilmesini sağlayan bu haklar devlete bir görev olarak
verilmiĢtir.52 82 Anayasası bu hakları ailenin korunması, eğitim ve öğretim
hakkı, kamu yararı, çalıĢma ve sözleĢme hürriyeti, çalıĢma ile ilgili hükümler,
toplu sözleĢme ve grev hakkı, ağlık, çevre ve konut hakkı, gençliğin
korunması ve sporun geliĢtirilmesi, sosyal güvenlik hakkı, tarih, kültür ve
tabiat varlıklarının korunması, sanatın ve sanatçının korunması, ana
baĢlıklarıyla saymıĢtır.
Ancak öncelikle belirtilmelidir ki devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda
Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri
gözeterek ekonomik kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir. Bu
hükümden ekonomik ve sosyal hakların hükümetlerin taktirine bırakıldığını,
bu yükümlülüklerin ihmal edilmesinin hiçbir müeyyidesinin olmadığını bu
sebeple
de
anayasal
düzenlemelerin
pratik
bir
yararının
olmadığı
vurgulanmalıdır.
1.4.2.3.2.1. Ailenin Korunması
Sosyal devlet anlayıĢı aileyi toplumun temeli görmekte, toplumsal
örgütlenmenin ilk ve en önemli birimi, eğitimin, yardımlaĢmanın, Ģefkatin
kaynağı dolayısıyla millet hayatının temel toplumsal dinamiği saymıĢtır.
Anayasa toplumun temeli olan ailenin eĢler arasında eĢitliğe dayandığını
özellikle vurgulamıĢtır. Devlet vergi indirimi, yardım ve vb. kolaylıklarla ailenin
huzurunu ve refahını sağlayacaktır. Aile, Türk toplumunun temelidir ve eĢler
arasında eĢitliğe dayanır. Devlet, ananın ve çocukların korunması, aile
planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır,
teĢkilâtı kurar. Ana çocuk sağlığı merkezleri, kreĢler, ana okulu, yetiĢtirme
yurtları bu kabildendir.53
52
53
Karatepe, a.g.e., s. 286.
Karatepe, a.g.e., s. 286-287.
32
1.4.2.3.2.2. Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi
Anayasa eğitim ve öğretimi bir hürriyet olarak kabul etmiĢ ve kimsenin,
eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağını düzenlemiĢtir. Bu
hakkın hayata geçirilmesi bağlamında asgari olarak ilköğretimin kız ve erkek
bütün vatandaĢlar için zorunlu tutarak bunun devlet okullarında parasız
sağlanacağını taahhüt etmiĢtir. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit
edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları
doğrultusunda, çağdaĢ bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve
denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasa‟ya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile
eriĢilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddi
imkanlardan yoksun baĢarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri
amacı ile burslar ve baĢka yollarla gerekli yardımları yapar; durumları
sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araĢtırma ve
inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa
olsun engellenemez. Türkçe‟den baĢka hiçbir dil, eğitim ve öğretim
kurumlarında Türk vatandaĢlarına
ana dilleri olarak okutulamaz ve
öğretilemez. Uluslar arası antlaĢma hükümleri saklı olmak kaydıyla eğitim ve
öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve
öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir.
1.4.2.3.2.3. Kamu Yararı
Anayasa kamu yararı baĢlığı altında kıyılardan yararlanma, toprak
mülkiyeti, tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalıĢanların korunması,
kamulaĢtırma, devletleĢtirme, özelleĢtirme gibi konuları düzenlemiĢtir. Kıyılar,
devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz
33
ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil Ģeritlerinden yararlanmada öncelikle
kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil Ģeritlerinin, kullanılıĢ amaçlarına göre
derinliği ve kiĢilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve Ģartları kanunla
düzenlenir. Devlet, toprağın
verimli
olarak iĢletilmesini
korumak ve
geliĢtirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter
toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraĢan köylüye toprak sağlamak amacıyla
gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değiĢik tarım bölgeleri ve çeĢitlerine
göre toprağın geniĢliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı
bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düĢürülmesi, ormanların
küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu
doğurmayacak Ģekilde yapılmalıdır.
Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dıĢında
baĢkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından
iĢletilebilir. Bu Ģartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın devletçe geri
alınabilir; bunun esasları kanunla düzenlenir. Devlet, tarım arazileri ile çayır
ve meraların amaç dıĢı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim
planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak
maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraĢanların iĢletme araç ve gereçlerinin
ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaĢtırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal
ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi
için gereken tedbirleri alır. Devlet özel mülkiyet hakkına kamulaĢtırma ve
özelleĢtirme adı altında bazı kısıtlamalar getirmiĢtir. Bunun suiistimalini
önlemek amacıyla ayrıntılı kurallar vazetmiĢtir. Buna göre devlet ve kamu
tüzelkiĢileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karĢılıklarını peĢin
ödemek Ģartıyla, özel mülkiyette bulunan taĢınmaz malların tamamını veya
bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaĢtırmaya ve
bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir. KamulaĢtırma bedeli ile
kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peĢin olarak ödenir. Ancak,
tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân
projelerinin
gerçekleĢtirilmesi,
yeni
ormanların
yetiĢtirilmesi,
kıyıların
korunması ve turizm amacıyla kamulaĢtırılan toprakların bedellerinin ödenme
34
Ģekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde,
taksitlendirme süresi beĢ yılı aĢamaz; bu takdirde taksitler eĢit olarak ödenir,
taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiĢ kamulaĢtırma
bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.
KamulaĢtırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya iĢleten küçük çiftçiye
ait olanlarının bedeli, her halde peĢin ödenir. Yine, kamu hizmeti niteliği
taĢıyan
özel
teĢebbüsler,
kamu
yararının
zorunlu
kıldığı
hallerde
devletleĢtirilebilir. DevletleĢtirme gerçek karĢılığı üzerinden yapılır.
1.4.2.3.2.4. ÇalıĢma ile Ġlgili Hükümler
Anayasa 48. maddesinde herkesin dilediği alanda çalıĢma sözleĢme
yapma özgürlüğüne sahip olduğunu, özel giriĢimin serbest olduğunu
belirterek çalıĢma ve sözleĢme özgürlüğünü güvenceye kavuĢturmuĢtur.
Daha sonra çalıĢma ile ilgili hükümler baĢlığı altında çalıĢmanın bir hak ve
aynı zamanda ödev olduğunu keza dinlenmenin de bir hak olduğunu
belirterek bu bağlamda hem çalıĢanlara hem de iĢverenlere örgütlenme
hakkını vermiĢtir. Buna göre çalıĢma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet,
çalıĢanların hayat seviyesini yükseltmek, çalıĢma hayatını geliĢtirmek için
çalıĢanları ve iĢsizleri korumak, çalıĢmayı desteklemek, iĢsizliği önlemeye
elveriĢli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalıĢma barıĢını sağlamak için
gerekli tedbirleri alır. Kimse, yaĢına, cinsiyetine ve gücüne uymayan iĢlerde
çalıĢtırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar
çalıĢma Ģartları bakımından özel olarak korunurlar. Dinlenmek, çalıĢanların
hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve Ģartları
kanunla düzenlenir. ÇalıĢanlar ve iĢverenler, üyelerinin çalıĢma iliĢkilerinde,
ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliĢtirmek için
önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluĢlar kurma, bunlara
serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç
kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendikal faaliyetler de Anayasa‟nın 13. maddesinde sayılan temel haklarla
ilgili genel sınırlandırmaya tabidir. Öyleyse sendika kurma hakkı ancak, millî
35
güvenlik, kamu düzeni, suç iĢlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel
ahlâk ile baĢkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve
kanunla sınırlanabilir. Aynı zamanda ve aynı iĢ kolunda birden fazla
sendikaya üye olunamaz. Sendika ve üst kuruluĢlarının tüzükleri, yönetim ve
iĢleyiĢleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı
olamaz. Diğer hususlar bu çerçevede kanunla düzenlenir. Anayasanın
çalıĢmaya dair diğer bir hükmü ücrette adalet sağlanmasına yöneliktir. Ücret
emeğin karĢılığıdır. Devlet, çalıĢanların yaptıkları iĢe uygun adaletli bir ücret
elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli
tedbirleri alır. Asgari ücretin tespitinde çalıĢanların geçim Ģartları ile ülkenin
ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.
1.4.2.3.2.5. Toplu ĠĢ SözleĢmesi, Grev Hakkı ve Lokavt
ĠĢçiler ve iĢverenler, karĢılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını
ve çalıĢma Ģartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma
hakkına sahiptirler. Toplu iĢ sözleĢmesinin yapılması sırasında, uyuĢmazlık
çıkması halinde iĢçiler grev hakkına sahiptirler. Grev hakkı ve lokavt iyi niyet
kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve millî serveti tahrip edecek Ģekilde
kullanılamaz. Grev esnasında greve katılan iĢçilerin ve sendikanın kasıtlı
veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan iĢyerinde sebep oldukları
maddî zarardan sendika sorumludur. Grev ve lokavtın yasaklanabileceği
veya ertelenebileceği haller ve iĢyerleri kanunla düzenlenir. Grev ve lokavtın
yasaklandığı hallerde veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda,
uyuĢmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. UyuĢmazlığın her safhasında
taraflar da anlaĢarak Yüksek Hakem Kuruluna baĢvurabilir. Yüksek Hakem
Kurulunun kararları kesindir ve toplu iĢ sözleĢmesi hükmündedir. Siyasî
amaçlı grev ve lokavt, dayanıĢma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iĢyeri
iĢgali, iĢi yavaĢlatma, verim düĢürme ve diğer direniĢler yapılamaz. Greve
katılmayanların iĢyerinde çalıĢmaları, greve katılanlar tarafından hiçbir
Ģekilde engellenemez. Anayasa toplu iĢ sözleĢmesinin yapılması sırasında,
36
uyuĢmazlık çıkması halinde iĢçilerin grev hakkına karĢılık iĢverenin lokavta
gidebileceğini belirtmiĢtir. Ancak lokavt bir hak olarak düzenlenmemiĢtir.
Anayasa, 128 inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri yürütmekle görevli memurlar
ve diğer kamu görevlilerine toplu iĢ sözleĢmesi yapma hakkını tanımamıĢ
ancak bunlara toplu görüşme yapabilmelerinin kanunla tanınabileceğini
düzenlemekle yerinmiĢtir.
1.4.2.3.2.6. Sağlık, Çevre ve Konut Hakkı
Anayasal hüküm gereği herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaĢama
hakkına sahiptir. Çevreyi geliĢtirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre
kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaĢların ödevidir. Devlet, herkesin
hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde
gücünde tasarruf ve verimi artırarak, iĢbirliğini gerçekleĢtirmek amacıyla
sağlık kuruluĢlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal
kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık
hizmetlerinin yaygın bir Ģekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık
sigortası kurulabilir. Devlet, konut ihtiyacını karĢılayacak tedbirleri alır, ayrıca
toplu konut teĢebbüslerini destekler.
1.4.2.3.2.7. Sosyal Güvenlik Hakları
Anayasanın sosyal devlet ilkesi gereği herkes, sosyal güvenlik hakkına
sahiptir. Ancak ekonomik ve sosyal Ģartları itibariyle sakatlar, harp ve vazife
malulleri, gazileri, Ģehitlerin dul ve yetimlerini, yaĢlıları, korumaya muhtaç
çocukları korumak üzere devlete görev yüklenmiĢtir. Yine devlet, yabancı
ülkelerde çalıĢan Türk vatandaĢlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin,
kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla
37
bağlarının korunması ve yurda dönüĢlerinde yardımcı olunması için gereken
tedbirleri almakla yükümlüdür.
1.4.2.3.2.8. Diğer
Anayasada ayrıca gençliğin, sanatın ve sanatçının, tarih, kültür ve
tabiat varlıklarının korunması ile sporun geliĢtirilmesi konularında da sosyal
ve ekonomik hak ve ödevler kapsamında devlete görevler yüklemiĢtir.
1.4.2.3.3. Siyasî Haklar ve Ödevler
Anayasa‟da bu baĢlık altında düzenlenen haklar vatandaĢların devlet
yönetimine ve kamu faaliyetlerine katılmasını mümkün kılmaktadır.54
VatandaĢlık hakkı, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı, siyasi
parti kurma, partilere girme ve partilerden çıkma hakkı, kamu hizmetine girme
hakkı, vatana hizmet hakkı, dilekçe hakkı, vergi ödevi bu bağlamda sayılan
hak ve ödevlerdir.
1.4.2.3.3.1. VatandaĢlık Hakkı
Anayasanın 66. maddesine göre Türk Devletine vatandaĢlık bağı ile
bağlı olan herkes Türk‟tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk‟tür.
Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaĢmayan bir eylemde bulunmadıkça
vatandaĢlıktan çıkarılamaz.VatandaĢlıktan çıkarma ile ilgili karar ve iĢlemlere
karĢı yargı yolu kapatılamaz. VatandaĢlık, kanunun gösterdiği Ģartlarla
kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
54
Karatepe, a.g.e., s. 289.
38
1.4.2.3.3.2. Siyasi Haklar
Siyasi haklar Anayasa‟da seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma
hakkı, siyasi parti kurma, partilere girme ve partilerden çıkma hakkı, siyasi
partilerin uyacakları esaslar olmak üzere üç maddede düzenlenmiĢtir.
VatandaĢlar, kanunda gösterilen Ģartlara uygun olarak, seçme,
seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette
bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir. Silah altında bulunan er
ve erbaĢlar ile askerî öğrenciler, taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza
infaz kurumlarında bulunan hükümlüler dıĢındaki onsekiz yaĢını dolduran
her Türk vatandaĢı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir. Yurt
dıĢında bulunan Türk vatandaĢlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla
kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde
oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından
alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tespit edilir ve
görevli hâkimin yerinde yönetim ve denetimi altında yapılır.
Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
VatandaĢlar, önceden izin almadan siyasî parti kurma ve usulüne göre
partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek
için onsekiz yaĢını doldurmuĢ olmak gerekir. Ancak hâkimler ve savcılar,
SayıĢtay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve
kuruluĢlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından
iĢçi niteliği taĢımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile
yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasî partilere üye olamazlar. Siyasî
partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça malî yardım yapar.
Siyasî
partilerin
tüzük
ve
programları
ile
eylemleri,
devletin
bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına,
eĢitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik
Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya
39
herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleĢtirmeyi amaçlayamaz; suç
iĢlenmesini teĢvik edemez.
Siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalıĢmaları
demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasî partiler, ticarî faaliyetlere giriĢemezler. Siyasî partilerin gelir ve
giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması
kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasî partilerin mal edinimleri
ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim
yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir.
Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcısının açacağı
dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.
1.4.2.3.3.3. Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı
Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Kamu hizmetine
alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden baĢka hiçbir ayırım gözetilemez.
Kamu hizmetine girenlerin mal bildiriminde bulunmaları ve bu bildirimlerin
tekrarlanma süreleri kanunla düzenlenir. Milletvekilleri, bakanlar gibi yasama
ve yürütme organlarında görev alanlar, bundan istisna edilemez.
1.4.2.3.3.4. Vatan Hizmeti ve Vergi Ödevi
Vatan hizmeti, her Türk‟ün hakkı ve ödevidir. Görüldüğü üzere
Anayasa, askerlik hizmetini açıkça hem hak hem de ödev olarak
düzenlemiĢtir. Herkes, kamu giderlerini karĢılamak üzere, malî gücüne göre,
vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, bir ödev olarak düzenlemeye konu
edinilmiĢ, sadece vatandaĢ için değil mali gücü olan yabancılar için de
öngörülmüĢtür.
politikasının
Vergi
sosyal
yükünün
amacıdır.
adaletli
Vergi,
ve
dengeli
resim,
harç
dağılımı,
ve
benzeri
maliye
malî
yükümlülükler kanunla konulur, değiĢtirilir veya kaldırılır; bunlara yönelik
muaflık, istisnalar ve indirimler ve oranlarına iliĢkin hükümlerinde kanunun
40
belirttiği yukarı ve aĢağı sınırlar içinde değiĢiklik yapmak yetkisinin ise
bakanlar kuruluna verilebilme imkanı tanınmıĢtır..
1.4.2.3.3.5. Dilekçe Hakkı
VatandaĢın en eski siyasi haklarından biri olan dilekçe hakkı, modern
anayasaların hemen hepsinde yer aldığı üzere ülkemizde de 24, 61 ve 82
anayasalarında düzenlenmiĢtir. Buna göre vatandaĢlar ve karĢılıklılık esası
gözetilmek kaydıyla Türkiye‟de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya
kamu ile ilgili dilek ve Ģikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine yazı ile baĢvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili
baĢvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak
bildirilir. Dilekçe hakkının Türk vatandaĢlarının ve Türkiye‟de ikamet eden
yabancıların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve Ģikayetleri hakkında,
Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazı ile baĢvurma
haklarının kullanılma biçimini gösteren 1/11/1984 tarihli ve 3071 sayılı
Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun çıkarılmıĢ bulunmaktadır. Aynı
bağlamda
Türkiye
göstermektedir.
Büyük Millet
Meclisi Dilekçe
Komisyonu
faaliyet
41
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
TÜRKĠYE KAMU YÖNETĠMĠNĠN GENEL GÖRÜNÜMÜ
2.1.KUVVETLER AYRILIĞI (YASAMA-YÜRÜTME-YARGI)
2.1.1. Genel Olarak Kuvvetler Ayrılığı
Siyasi düĢünce tarihinde Montesquieu ile bütünleĢen kuvvetler ayrılığı
teorisi, birçok pozitif hukuk belgesinde yer almaktadır. Ancak belirtmek
gerekir ki bu teori hukuki olmaktan çok siyasi bir nitelik taĢır. Montesquieu
kuvvetler ayrılığını özgürlüklerin güvencesi olarak görür. Üç erkin bir elde
toplanmasının istidadı doğuracağını belirtir.55
Tarihi süreçte farklı anlamlar yüklense de günümüzde kuvvetler ayrılığı
ile kastedilen hatta pozitif hukuk verilerine göre kastedilmesi gereken aslında
fonksiyonlar ayrılığıdır. Bir baĢka ifadeyle devlet iktidarına ait çeĢitli
fonksiyonların iĢbirliği çerçevesinde değiĢik organlar tarafından yerine
getirilmesidir. Devlet fonksiyonlarının maddi içeriklerine ve konularına göre
de tasnifi de mümkün olmasına rağmen kamu hukukunu ilk elden ilgilendiren
devletin hukuki anlamda fonksiyonlarıdır. Yani hukuk açısından önemli olan
belli devlet faaliyetlerinin konu, amaç veya maddi içeriklerinden ziyade bu
faaliyetlerin hukuk alanındaki etki ve sonuçlarıdır. Devlet bir amaca ulaĢmak
için bazı hukuki iĢlemler yapar. Bu iĢlemler hukuk dünyasında çeĢitli
değiĢiklikler meydana getirirler. Örneğin ya bir objektif hukuk kuralı yaratır,
bildirir, değiĢtirir, kaldırır veya bir subjektif hukuksal durum yaratır, bildirir,
değiĢtirir, kaldırır. Sonuç olarak devletin hukuksal sonuç doğuran faaliyetleri,
hukuki fonksiyonlarını meydana getirir.56
Devletin hukuksal fonksiyonlarının yasama yürütme ve yargı olmak
üzere üçe ayrıldığı hem doktrinde hem pozitif anayasa hukukunda hemen
hemen tartıĢmasız kabul edilmektedir. Ancak bu üçlü ayırımın dayandığı
55
56
Ergun Özbudun, (1995), Türk anayasa Hukuku, Ankara, 1995, s. 143.
Özbudun, (1995), s. 145.
42
kriter tartıĢmalıdır. Bu konuda ileri sürülen görüĢler maddi veya organik
Ģeklinde iki kritere dayanmaktadır. Maddi kriter, tasnifini, fonksiyonların
ifasında baĢvurulan iĢlemlerin hukuksal mahiyetine dayandırır. Böylece
hukuksal iĢlemler maddi mahiyetine göre kural iĢlem, subjektif iĢlem ve yargı
iĢlemidir. Bu iĢlemlerden her birinin yerine getirilmesi devletim üç hukuksal
fonksiyonunu oluĢturur.
ġekli ve organik kriter taraftarları devletin
fonksiyonlarını ve bu fonksiyonların ifa aracı olan hukuksal iĢlemleri bu
iĢlemleri yapan organa ve iĢlemlerin yapılıĢ Ģekline göre tasnif etmektedir. 57
ÇalıĢmamızın
sınırlarını
aĢacağından
bu
tartıĢmaların
ayrıntısına
girilmeyecektir.
2.1.2. Türk Anayasalarında Kuvvetler Ayrılığı
2.1.2.1. 1924 ve 1961 Anayasalarında Kuvvetler Ayrılığı
1924
Anayasası‟nın
kuvvetler
birliği,
görevler
ayrılığı;
1961
Anayasası‟nın ise yumuĢak kuvvetler ayrılığı esasına dayandığı yaygın
olarak kabul edilmektedir. Bu yaygın kanaat ilk olarak 1924 Anayasası‟nda
Meclisin hükümeti düĢürebilme yetkisine karĢılık yürütmenin Meclis‟i
feshetme yetkisinin bulunmaması; 1961 Anayasası‟nda ise sınırlı da olsa
yürütme organına Meclis seçimlerini yenileme yetkisinin verilmiĢ olmasına
dayanmaktadır. Böylece 1924 Anayasası, Meclis hükümeti sisteminden
yasama ve yürütme organları arasında dengeye dayanan parlamenter rejime
kaymıĢtır. Ancak bu görüĢ, Meclis hükümeti sistemi ile kuvvetler birliğini,
parlamenter rejimle de kuvvetler ayrılığını özdeĢleĢtirmekle eleĢtirilmiĢtir.
Keza hükümet sistemi sorunuyla devletin hukuki fonksiyonlarının ayırımı
hususu farklı konular olduğuna dikkat çekilmiĢtir. Kuvvetler birliği veya ayrılığı
organlar arasındaki iliĢkileri veya karĢılıklı etkileĢim araçlarıyla değil hangi
organın ne tür hukuksal iĢlemler yapabileceğiyle ilgilidir. Yasama ve yürütme
fonksiyonları bir Ģekilde birbirinden ayrılmıĢsa ve farklı organlara verilmiĢse
57
Özbudun, (1995), s. 145-149.
43
yani yasama ve yürütme birbirlerinin fonksiyonlarına giren iĢlemleri
yapamıyorsa iki organ arasındaki etkileĢim araçları ne Ģekilde düzenlenmiĢ
olursa olsun fonksiyonlar ayrılığı var demektir. Meclisin hükümeti düĢürüp
düĢürememesi
veya
yürütmenin
meclisi
feshedip
edememesi
bunu
etkilemez. Ġkinci dayanak olarak 1961 Anayasası‟nda yürütmenin hiçbir
Ģekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi‟ne mal edilmediği, 6‟ ncı madde açıkça
yürütme görevinin, kanunlar çerçevesinde, CumhurbaĢkanı ve Bakanlar
Kurulu tarafından yerine getirileceğini belirtildiği halde 1924 Anayasası‟nın 5
inci maddesiyle yasama yetkisi yanında yürütme erkini de Büyük Millet
Meclisinde toplaması ifade edilmektedir. Bu dayanak da eleĢtirilmiĢtir. ġöyle
ki her ne kadar 1924 Anayasası 5 inci maddesiyle hem yasama yetkisini hem
de yürütme erkini Büyük Millet Meclisinde toplamıĢsa da 6‟ncı maddede
yasama yetkisinin Meclis‟in kendisi tarafından kullanılacağı belirtilmiĢken
7‟inci maddede Meclis‟in, yürütme yetkisini kendi seçtiği CumhurbaĢkanı ve
onun
tayin
edeceği
Bakanlar
Kurulu
eliyle
kullanacağı belirtilmiĢtir.
Uygulamada da Meclis‟in yürütme yetkinin bizzat kullanmaya kalkıĢmadığı
gözlenmiĢtir. Görüldüğü üzere 1924 ve 1961 anayasalarının yasama ve
yürütme yetkilerini bölüĢtürme Ģekilleri arasında 1924 Anayasası‟nın
kuvvetler birliği formülüne rağmen fark bulunmamaktadır. Her iki durumda da
yürütme yetkisi CumhurbaĢkanı ve onun atayacağı Bakanlar kurulu
tarafından
kullanılmaktadır.
fonksiyonlarının
ayrılığı
Bu iki anayasanın
bakımından
yasama
gözlemlenen
ve
yürütme
benzerlik,
yargı
fonksiyonunun diğer iki fonksiyondan ayrılığı yönünden de geçerlidir. 58
2.1.2.2. 1982 Anayasasında Kuvvetler Ayrılığı
1982
Anayasası‟nın
7‟nci
maddesi
1961
Anayasası‟nın
5‟inci
maddesine paralel olarak yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisinde olduğunu, bu yetkinin devredilemeyeceğini, 8‟inci maddesi
de yürütme yetkisi ve görevinin, CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağını ve yerine
58
Özbudun, (1995), s. 149-153.
44
getirileceğini ifade etmektedir. 8‟inci maddenin, 1961 Anayasası‟nın ilgili 6‟ncı
maddesinden farkı, yürütme erkini görev olmasının yanında bir yetki olarak
da nitelendirmiĢ olmasıdır. Belirtmek gerekir ki 1982 Anayasası‟nda da
yürütmenin bir görev olma niteliği devam etmektedir. Dolayısıyla kanuni bir
düzenlemenin mevcut olduğu her yerde, idarenin kanunu uygulama görevi
vardır. Yani 8‟inci madde hükmü yürütmenin kanuniliği ilkesini ortadan
kaldırmamaktadır. Bu anlamda aslında yürütmenin yasamaya bağımlılığı
devam etmektedir.
Anayasa‟nın yürütmeyi aynı zamanda bir yetki olarak nitelendirmesinin
önemi sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle
CumhurbaĢkanlığı kararnamelerinde kendini göstermektedir. Sıkıyönetim ve
olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri çıkarma yetkisi, bir yetki
kanunundan değil doğrudan Anayasa‟dan kaynaklanmaktadır. Bu manada
sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri bir alanı asli
olarak düzenleyebilmektedir.
Yürütme sadece yetki olarak düzenlenmiĢ
olsaydı Anayasa‟nın genel mantığı kapsamında bu kararnamelerin hukuki
niteliğini açıklamak son derece zorlaĢırdı. Yine Anayasa‟nın 107‟nci
maddesinde CumhurbaĢkanlığı Genel Sekreterliğinin kuruluĢ, teĢkilat ve
çalıĢma esasları ile personel atama iĢlemlerinin doğrudan CumhurbaĢkanlığı
kararnamesi ile düzenlenebilmesi imkanı da yürütmenin asli düzenleme
yetkisinin bir örneğidir. Bu iki istisna dıĢında, 1982 Anayasası‟nın yasama ve
yürütmenin ayrılığı konusunda kabul ettiği formülün, 1924 ve 1961
anayasalarının öngördüğü kanunun üstünlüğüne dayalı sistemde esaslı bir
farklılık getirmediği söylenebilir.59
2.2. DEVLET ÖRGÜTLENMESĠNĠN ANAYASAL VE YASAL TEMELLERĠ
Devletin onu oluĢturan bireylerden ve yöneticilerinin kiĢiliklerinden ayrı
bir hukuki kiĢiliği yani tüzel kiĢiliği bulunmaktadır ve tüzel kiĢilik devletin
59
Özbudun, (1995), s. 153-158.
45
sürekliliğini sağlamaktadır.60 Tüzel kiĢilerin varolabilmesi ise ancak bir
statüye sahip olmalarıyla mümkündür.61 Tüzel kiĢiler organları aracılığıyla
hukuki faaliyetlerde bulunabilmektedirler. Bu organlar da ancak statü ile
oluĢabilmektedir. Dolayısıyla statü olmadan tüzel kiĢilikten, yani hukuken
korunan hak ve borçlara/ödevlere ehil olmaktan söz edilemez. Devletin
statüsü, bir devletin temel niteliklerini, kuruluĢunu, örgütleniĢini, iktidarın el
değiĢtirmesini, bireylerin hak ve özgürlüklerini, devletin görevlerini vb.
hususları düzenleyen kurallar bütününün yer aldığı anayasadır.62
Günlük
yaĢamamızın
her
alanında
devletin
etkisini
görmek
mümkündür. Devlet kurum ve kurallarıyla her gün bir takım eylem ve iĢlemler
yapmakta ve yerine getirdiği iĢlevlerle varlığını hissettirmektedir. ÇağdaĢ
devlet ekonomik, toplumsal ve siyasal iĢlevleri baĢta olmak üzere pek çok
iĢlev yüklenmiĢtir. Devlet bu iĢlevleri yerine getirmek için de tüm toplumsal
yapıyı kuĢatan bir örgüte ve sayısı milyonları aĢan görevli ordusuna ihtiyaç
duymaktadır.63
Türkiye Cumhuriyeti‟nin siyasal sisteminin ve yönetsel örgütünün
genel çerçevesi 1982 Anayasası ile çizilmiĢtir. Anayasa egemenliğin üç
organ tarafından kullanılacağını hüküm altına almıĢtır. Bunlar; yasama
yetkisini kullanan TBMM, yürütme yetkisini kullanan CumhurbaĢkanı ile
Bakanlar Kurulu ve yargı yetkisini kullanan bağımsız mahkemelerdir. Bu
organlar, görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken kendilerine
yardımcı olacak bir aygıta ihtiyaç duymaktadırlar. Bu aygıtın adı, genel
anlamda kullanılacak olursa, idaredir. Ġdare, Anayasası‟nın Cumhuriyetin
temel organları baĢlıkları üçüncü kısmında, yürütme baĢlıklı ikinci bölümünün
altında, yani devletin yürütme organı içinde düzenlenmiĢtir. Bu durumda idare
için “devletin, yasama ve yargı organları ile yürütme organının da
CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu dıĢında kalan tüm kuruluĢları” 64 Ģeklinde
60
Yavuz Sabuncu Anayasaya Giriş, İmaj Yayıncılık, 5. Bası, Ankara, 1997, s. 21.
Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, Beta Basım Yayım, 2. Bası, İstanbul 1991, s. 133, 1. dipnot.
62
Erdoğan, a.g.e., s. 133.
63
Sabuncu, a.g.e., s. 21.
64
Metin Günday, İdare Hukuku, İmaj Yayıncılık, Yedinci Baskı, Ankara, 2004, s. 4.
61
46
bir tanım yapılabilir. Ġdarenin ayrı bir varlığı bulunmaktadır, fakat bağlı
durumdadır.
Ġdare,
üstlendiği
görevleri,
belli
bir
örgüt
aracılığıyla
yerine
getirmektedir. Bu örgüt “Ġdare TeĢkilatı” olarak adlandırılmaktadır. Ġdareye
iliĢkin temel ilkeler Anayasa ile belirlenmiĢtir. Anayasa‟nın 123. maddesinde;
idarenin kuruluĢ ve görevleriyle bir bütün olduğu, merkezden yönetim ve
yerinden yönetim esaslarına dayandığı, kamu tüzel kiĢiliğinin ancak, kanunla
veya
kanunun
açıkça
verdiği
yetkiye
dayanılarak
kurulacağı;
126.
maddesinde; Türkiye‟nin, merkezî idare kuruluĢu bakımından, coğrafya
durumuna, ekonomik Ģartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere;
illerin de diğer kademeli bölümlere ayrıldığı, illerin idaresinin yetki geniĢliği
esasına dayandığı, kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum
sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezî idare teĢkilatı
kurulabileceği ve bu teĢkilatın görev ve yetkilerinin kanunla düzenleneceği;
127. maddesinde ise mahalli idarelerin il, belediye ve köy halkının mahalli
müĢterek ihtiyaçlarını karĢılamak üzere kuruluĢ esasları kanunla belirtilen ve
karar organlarının seçmenler tarafından seçilerek oluĢturulan kamu tüzel
kiĢileri olduğu, mahalli idarelerin kuruluĢ ve görevleri ile yetkilerinin yerinden
yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği
ilkelerine yer
verilmiĢtir. Böylece Anayasa kamu yönetiminin yapılanması ve iĢleyiĢinde
“merkezden yönetim”, “yerinden yönetim”, “yetki geniĢliği” ve “idari vesayet”
ilkelerini benimsemiĢ, bu doğrultuda belirtilen tüm yönetim birimlerinin kuruluĢ
esaslarını belirlemiĢtir.
Ġdarenin kuruluĢu bu anayasal kurallar ve ilkeler çerçevesinde
kanunlarla sağlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, idari örgütlenmenin çerçevesi
Anayasa ile çizilmiĢtir ve bu çerçevenin içi de büyük ölçüde teĢkilat
kanunlarıyla doldurulmaktadır.
Ġdari teĢkilat içinde yer alan kamu örgütleri anayasal esaslara uygun
olarak ve idare hukukunda karĢılığı bulunan belli bir idari sınıflandırmaya
dayanmaktadır (hizmet yerinden yönetim kuruluĢları gibi). TeĢkilat kanunları
da bu sınıflandırmaya uygun olarak hazırlanmakta, her bir ayrı sınıf içinde
47
yer alan örgütlerin kanunları da örgütlerin yapıları gereği birtakım farklılıklar
sergilemektedir.
Aynı
sınıfta
bulunan
örgütlerin
kanunlarının
düzenlenmesinde ise hemen hemen aynı ilkeler uygulanmaktadır.
Bir bütün olan idare, merkezden yönetim ve yerinden yönetim birimleri
olmak üzere iki parçadan oluĢmaktadır. Yani merkezi yönetim ve yerinden
yönetim
birimlerinin
teĢkilatlarının
hepsi
birden
idare
teĢkilatını
oluĢturmaktadır. Merkezi idare teĢkilatı, idare hizmetlere iliĢkin yetki ve
sorumlulukların toplandığı bir baĢkent teĢkilatı ile bu hizmetlerin tüm ülke
düzeyinde yürütülmesini sağlayan bölge, il ve diğer kademeli bölümlerin
meydana getirdiği bir taĢra teĢkilatından oluĢmaktadır. Merkezi idarenin
baĢkent teĢkilatında, aktif olarak idari faaliyet gösteren ve belli bir hizmeti
doğrudan doğruya yürüten idare organlarının yanı sıra, bu idare organlarına
görüĢ bildirme, öneri ve tavsiyelerde bulunma suretiyle yardımcı olan
kurumlar da mevcuttur. Bunlar; faaliyet alanlarıyla ilgili olarak hem yürütme
organına hem idareye hizmet sunan, Milli Güvenlik Kurulu, DanıĢtay,
SayıĢtay ve DPT‟dir. Yerinden yönetim ise uygulama alanı bakımından yer ve
hizmet yönünden olmak üzere ikiye ayrılmıĢtır. Ġlkenin hem yer hem de
hizmet yönünden uygulanması, devlet tüzel kiĢiliği yanı sıra pek çok kamu
tüzel kiĢiliğinin de ortaya çıkmasına yol açmıĢtır.65 Yerinden yönetimin; a) yer
yönünden uygulanmasıyla il, belediye ve köy idarelerinden oluĢan ve yerel
yönetimler
olarak adlandırılan idare
organları,
b)
hizmet
uygulanmasıyla da bir takım idari kuruluĢlar, ortaya çıkmıĢtır.
yönünden
66
Merkezi idare teĢkilatı tarafından yürütülen ve milli kamu hizmetleri
olarak da adlandırılan hizmetler bakanlıklar biçiminde örgütlenmiĢlerdir. Yani
merkezi idarenin temel örgütlenme birimi bakanlıklardır. “Bakanlıklar, devletin
üstlendiği kamu hizmetlerinin konularına göre uzmanlaĢmıĢ ve örgütlenmiĢ
birimleridir.”67 Bakanlıkların devlet tüzel kiĢiliğinden ayrı bir tüzel kiĢilikleri
65
Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, C. 2, İsmail Akgün Matbaası, Üçüncü Bası,
İstanbul 1968, s. 974; İsmet Giritli, Kamu Yönetimi Teşkilatı ve Personeli, İÜ Yayınları No: 2649, 6.
Bası, İstanbul, 1979, s. 193-195; İl Han Özay, Günışığında Yönetim, Filiz Kitabevi Yayınları,
İstanbul, 2004, s. 126-127.
66
Günday, a.g.e., s. 352.
67
Günday, a.g.e., s. 355.
48
bulunmamaktadır. Merkezi idare kapsamında yer alan diğer bir örgüt birimi
de tüzel kiĢiliği olmamakla birlikte ayrı kanunları ve bu kanunlarla kurulmuĢ
teĢkilatları bulunan bağlı kuruluĢlardır. Bunlar bakanlıkların bazı ana
hizmetlerinin daha verimli ve etkin yürütülmesi gibi amaçlarla kurulmuĢ olan,
kendi teĢkilatları bulunan ve çoğunlukla genel müdürlük Ģeklinde örgütlenen
teĢkilatlarıdır.
TBMM‟nin, bakanlıkların oluĢturulması konusundaki yetkisi 1982
Anayasası ile açıklığa kavuĢturulmuĢtur. Anayasası‟nın 113. maddesi ayrıntılı
bir
düzenleme
yaparak,
bakanlıkların
kurulmasının,
kaldırılmasının
görevlerinin, yetkilerinin ve teĢkilatının kanunla düzenleneceğini hükme
bağlamıĢtır. Bu madde uyarınca her bir bakanlığın kendi teĢkilat kanunu
(veya KHK‟sı) bulunmaktadır. Bakanlıkların kurulmasına, teĢkilat, görev ve
yetkilerine iliĢkin genel esas ve usulleri düzenleyen 27.9.1984 tarihli ve 3046
sayılı Kanun bulunmaktadır. Milli Savunma Bakanlığı hariç diğer bakanlıkların
merkez, taĢra, yurt dıĢı teĢkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluĢları bu Kanun
kapsamında bulunmaktadır (md. 2). Bakanlıkların, bağlı ve ilgili kuruluĢların
teĢkilat kanunları 3046 sayılı Kanunda belirtilen esas ve usulleri uygun olarak
hazırlanmakta ve yasalaĢmaktadır.
Bu kanununun temel hedeflerinden birisini “bakanlıkların örgütsel
yapılarındaki
çeĢitliliğe
ve
farklı
uygulamalara
son
vermek” 68 teĢkil
etmektedir. Hukuk sistemimizde eĢit düzeydeki normlar arasında hiyerarĢi
bulunmasa da 3046 sayılı Kanuna teĢkilat anayasası denebilir. Ancak, 3046
sayılı Kanuna uygun olmayan teĢkilat kanunlarının Anayasaya aykırı olduğu
iddia edilememekte, kanun yol gösterici bir nitelik taĢımaktadır. Yürütme
organında bu kanuna uyulması konusundaki sorumluluk baĢbakanlığa ait
bulunmaktadır.
Çünkü
hazırlanan
bütün
kanun
tasarıları
en
son
baĢbakanlığın denetiminden geçerek, Bakanlar Kuruluna arz edilmektedir.
BaĢbakanlık, tasarıların mevzuata uygunluğunu denetlemekte, aykırı olanları
uyumlu hale getirebilmektedir. Yasama organı ise, yapmıĢ olduğu bir
68
Aykut Polatoğlu, Kamu Yönetimi (Genel İlkeler ve Türkiye Uygulaması), ODTÜ Yayıncılık,
Ankara, 2003, s. 111.
49
düzenlemeye bütün kurum, kuruluĢ ve kiĢilerden önce kendisinin uyması
gerektiği gibi düĢüncelerle hükümetten gelen tasarıların her Ģeyden önce
Anayasaya, daha sonra da 3046 sayılı Kanuna ve diğer kanunlara
uygunluğunu denetlemektedir.
Yasama organında gerek komisyonlarda
gerek Genel Kurulda teĢkilat kanunlarının belirli bir sistematiği olup olmadığı,
3046 sayılı Kanuna uygun hazırlanıp hazırlanmadığı gibi hususlara dikkat
edilmekte, gerektiğinde düzeltme ve değiĢiklikler yapılabilmektedir. Ayrıca,
aynı süreçte kanunların CumhurbaĢkanınca geri gönderilmesini veya
Anayasa Mahkemesince iptal edilmesini engellemek için titiz çalıĢmalar
yürütülmektedir. Özellikle teĢkilat tasarıları üzerinde daha yoğun çalıĢmalar
yapılmakta hemen hemen çoğu için daha detaylı incelemeler yapılması
amacıyla alt komisyon kurulmaktadır. Aksi takdirde, gerek komisyon gerekse
Genel Kurul uzun ve yorucu çalıĢmalarını tekrar etmek durumunda kalmakta
ve de bu süreç maliyetli olmaktadır.
Devlet yüklenmiĢ olduğu tüm hizmetleri ülke düzeyinde yürütmek
durumundadır ve bunun için de baĢkent teĢkilatı dıĢına taĢan bir
örgütlenmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu doğrultuda “merkezi idarenin ülke
düzeyinde kademeli bir biçimde örgütlenmesine taĢra örgütü ya da mülki
idare bölümleri denmektedir. TaĢra örgütü, merkez kuruluĢunun uzantısıdır
ve ona paralel bir örgütlenme gösterir.”69
Anayasa‟nın merkezî idare baĢlıklı 126. maddesi uyarınca, bakanlıklar
ve merkezi yönetim bünyesindeki diğer kuruluĢlar taĢra örgütlerini ya da
merkez dıĢındaki Ģubelerini il sistemine göre örgütlemektedirler. Görüleceği
üzere Türkiye‟de merkez teĢkilatının taĢra örgütü kural olarak yetki geniĢliği
esasına dayanan il yönetimi biçimindedir. Ġller, ilçelere, ilçeler de bucaklara
bölünmüĢtür. Bu “mülki idare” birimleri 1949 yılında çıkarılan 5442 sayılı Ġl
Ġdaresi Kanunu ile düzenlenmiĢtir. Kimi kamu görevleri için de birden çok ili
içine alan bölge kuruluĢları oluĢturulmuĢtur.
TaĢra teĢkilatına iliĢkin düzenlemelerde 5442 sayılı Kanun esastır.
Kanun‟un 2. maddesinin (A) bendi uyarınca, il ve ilçe kurulması, kaldırılması,
69
Acar Örnek, Kamu Yönetimi, Meram Yayınları, İstanbul, 1998, s. 106.
50
merkezlerinin belirtilmesi, adlarının değiĢtirilmesi, bir ilçenin baĢka bir ile
bağlanması kanun ile olmaktadır. Bakanlıklar, bu yapılanmaya paralel olarak,
bakanlıkları temsilen, merkezi idarenin temel taĢra teĢkilatı olan il ve ilçe
seviyesinde taĢra teĢkilatı kurabilmektedirler. Mali nitelikli olmamak kaydıyla,
5442 sayalı Kanunla ilgili düzenlemelerde görevli olan komisyon ĠçiĢleri
Komisyonudur. Nitekim Kanunun görüĢülüp kanunlaĢtığı 1949 yılında kanunu
ĠçiĢleri
Komisyonu
karara
bağlamıĢtır.
O
dönemde
mevcut
olan
komisyonlardan Ekonomi Komisyonu, Gümrük ve Tekel Komisyonu ile Maliye
Komisyonu ise ĠçiĢleri Komisyonuna görüĢ bildirmiĢlerdir.70 Ancak doğrudan il
ve ilçe kurulmasına iliĢkin tasarı ve tekliflerde yetkili komisyon Plan ve
Bütçe‟dir. Çünkü devlet bütçesine yük getirmeleri nedeniyle bu tür kanunların
mali boyutu ön plana çıkmaktadır. Nitekim 22. yasama döneminde il ve ilçe
kurulmasına iliĢkin 44 adet kanun teklifi verilmiĢtir ve bunların tamamı Plan
ve Bütçe Komisyonun portföyünde bulunmaktadır.
TaĢra örgütlenmesine iliĢkin bu genel kanunun yanı sıra her bir
merkezi idare biriminin taĢra örgütlenmesine iliĢkin düzenlemeler ilgili kuruluĢ
kanunlarında yer almaktadır. Ancak bakanlıklar söz konusu olduğunda taĢra
teĢkilatı kurulması kimi zaman teĢkilat kanununda yer almayıp inisiyatif,
kanunla bakanlığa da bırakılabilmektedir. Kamu hizmetinin niteliği gereği,
bazı kuruluĢlar taĢra örgütüne ihtiyaç duymazken (örneğin; BaĢbakanlığa
bağlı olan Aile ve Sosyal AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği gibi) DıĢiĢlerli Bakanlığı gibi bazı kuruluĢlar da taĢra
örgütlerini yurt dıĢında kurmaktadırlar. Bir bakanlığın taĢra örgütünün varlığı,
kanunun teĢkilatlanma maddesinde taĢra teĢkilatının da bulunduğunun
belirtilmesi ve kadroları gösteren ekli listelerde taĢrada istihdam edilecek
personelin ayrı bir listede gösterilmesi suretiyle kurulmaktadır.
Devlet, tüm ülke düzeyinde yürütülmesi gereken bazı hizmetleri de,
merkezi idare dıĢında oluĢturduğu ayrı kamu tüzel kiĢilerine yüklemiĢtir.
Bunlara “hizmet yerinden yönetim kuruluĢları” denmektedir. Bunların faaliyet
70
Bkz. TBMMTD, D. 8, C. 19, Toplantı. 8, 27.5.1949, B. 94’e ek S.S. 208.
51
alanları yönetsel, iktisadi, sosyal, bilimsel, teknik ve kültürel alanlar 71 baĢta
olmak üzere oldukça geniĢtir. Üniversiteler, RTÜK, TRT ve Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu‟nun kurulması ise doğrudan anayasa tarafından
öngörülmüĢtür. Anayasa‟da sayılanlar dıĢında, Anayasa‟nın kamu tüzel
kiĢiliğinin ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak
kurulabileceği hükmü (123/son) uyarınca bu gibi hizmetleri yürütmek üzere
kamu tüzel kiĢileri oluĢturma imkanı bulunmaktadır. Hizmet yerinden yönetim
kuruluĢları bir idari sınıflandırma olarak Anayasa‟da öngörülmemiĢ olmakla
birlikte bu hüküm uyarınca genellikle kanunla kurulmaktadırlar.
Kamu yönetiminin yapısı içinde hizmetin özellikleri ve uygulamanın
Ģekline göre çok farklı kamu tüzel kiĢilikleri bulunmaktadır. Bunlar; baĢkanlık,
genel müdürlük, enstitü, kurul, kurum, genel sekreterlik, ajans, merkez gibi
isimler almaktadır. Öteki kamu tüzel kiĢileri olarak da adlandırılan72 hizmet
yerinden yönetim kuruluĢları, bir bakanlığa ya da baĢbakanlığa bağlı, ilgili
veya iliĢkili kurumlar olarak kurulmaktadırlar.
Tüm ülke düzeyinde yürütülen kamu hizmetlerinin yanı sıra, belli bir
yörede, salt o yöre ve yöre halkının gereksinimlerini karĢılamak üzere
yürütülen yerel kamu hizmetleri bulunmaktadır. Bu hizmetler merkezi idare
teĢkilatı aracılığı ile değil de Anayasanın 127. maddesi uyarınca belli bir
yörede oluĢturulmuĢ bulunan ve devlet tüzel kiĢiliğinin dıĢında ayrı bir tüzel
kiĢiliğe sahip yerel yönetimler aracılığı ile yürütülmektedir.
Ülkemizdeki yerel idareler olan, il özel idareleri, belediye ve köyler
Anayasa‟nın yerel yönetimlerin kuruluĢ ve görevleri ile yetkileri, yerinden
yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir hükmü gereği kanunla
kurulmaktadır. Ancak ayrı ayrı her bir yerel yönetim ünitesi kanunla
kurulmamaktadır. Her bir yerel yönetim türünün özel kanunları bulunmakta ve
bu kanunlarda yer alan Ģartların yerine getirilmesiyle kurulmaktadırlar.
Anayasa‟nın 127. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kanun, büyük yerleĢim
71
A. Şeref Gözübüyük/Turgut Tan, İdare Hukuku (Genel Esaslar), C. 1, Turhan Kitabevi, Ankara,
1998,s. 234.
72
Günday, a.g.e., s. 9.
52
merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir” hükmü uyarınca da kendi
özel kanunu olan özel bir belediye türü, büyükĢehir belediyeleri kurulmuĢtur.
Bugün itibariyle belediyeler 3.7.2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye
Kanununa,
büyükĢehir
belediyeleri
10.7.2004
tarihli
ve
5216
sayılı
BüyükĢehir Belediyesi Kanununa, il özel idareleri, 22.2.2005 tarihli ve 5302
sayılı Ġl Özel Ġdaresi Kanununa, köyler ise 18.3.1924 sayılı Köy Kanununa
tabi bulunmaktadır.
53
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKĠYEDE SĠYASĠ PARTĠLER
3.1. GENEL OLARAK SĠYASĠ PARTĠLER
Günümüzde siyasi hayatın temel unsurlarından biri siyasi partilerdir. 73
Özellikle yirminci yüzyılın son çeyreğinde ciddi bir geliĢme göstermiĢlerdir.
Alelade dernek statüsünden kendine özgü hukuku olan kurum niteliği
kazanmıĢlardır. Bu cümleden olarak anayasada, meclis içtüzüklerinde yer
almıĢ ve kendi kanunlarında düzenlenmiĢlerdir.74
Siyasi parti, “halkın desteğini sağlamak suretiyle devlet mekanizmasının
kontrolünü ele geçirmeye veya sürdürmeye çalıĢan, sürekli ve istikrarlı bir
örgüte sahip siyasal topluluk”75 olarak tanımlanabilir. Yine bir baĢka tanımla
“siyasal parti, belli bir siyasal program üzerinde birleĢmiĢ kiĢilerin, bu
programı normal seçim yoluyla gerçekleĢtirme amacını güderek, kurmuĢ
oldukları bir topluluktur.”76
Modern anlamda siyasi partiler, XIX. Yüzyılda ortaya çıkmıĢtır. Siyasi
partilerin ortay çıkıĢı mile siyasal katılımın geniĢlemesi arasında yakın bir
korelasyondan pekala söz edilebilir. Özellikle orta ve alt sınıfların artıĢ
gösteren siyasal katılma istekleri oy hakkının geniĢletilmesi bununla doğru
orantılı olarak seçmen kütlesinin geniĢlemesi ise seçim kampanyalarını
yürütecek parlamento dıĢı parti örgütlerinin kurulmasını sonuç vermiĢtir.
Yüksek düzeyde siyasal katılıma dayanan modern toplumlarda siyasal parti
siyasal katılmayı gerçekleĢtiren baĢlıca araçtır. Öyle ki hiç değilse bir tane
siyasi partiye sahip olmayan bir siyasi sistem düĢünmek bile zordur.77
73
Ergun Özbudun, (1979), Siyasal Partiler, Ankara, 1979, Üçüncü Bası, s. 1.
Tunaya, a.g.e., s. 245.
75
Özbudun, (1979), s. 4.
76
Tunaya, a.g.e., 246.
77
Özbudun, (1979), s. 35.
74
54
Bütün partilerin yakın amaçları, kendi temsilcilerini iktidara taĢımaktır.
Bu bireyleri siyasi partilere üye olmaya parti eylemlerine katılmaya iten veya
özendiren önemli bir etkendir.78
Modern siyasi sistemlerde siyasi partilerin temel fonksiyonları; çeĢitli
kiĢi ve grup ve kuruluĢların siyasi sistem karĢısındaki isteklerini genel siyaset
alternatiflerine dönüĢtürülmesi anlamında menfaatlerin birleĢtirilmesi, siyasal
sistemdeki çeĢitli mevkilerin belli bireylerle doldurulması anlamında siyasal
devĢirme, siyasal kültürün sürekliliğini ve değiĢimini sağlayan bir öğrenme
süreci manasında siyasal sosyalleĢme olarak sayılabilir. Siyasi partilerin bu
fonksiyonları yerine getiriĢ tarzları, partilerin iç niteliklerine bağlı olduğu gibi
içinde faaliyet gösterdikleri siyasal ve sosyal çevrenin mahiyetine de bağlıdır.
Toplum ve toplumun siyasal kültürü parti fonksiyonlarını belirleyebileceği gibi
partilerin fonksiyonu da toplumun ve kültürünün değiĢmesinde bir etkendir. 79
Modern demokrasi siyasi partiler üzerinden iĢler. Siyasi partiler
demokratik sürecin iĢletilmesi ve demokratik ilke ve değerlerin pratiğe
dökülmesi bakımından hayati önemi haizdir.80 Siyasi partilerin önemi
hususunda Duverger‟in çok alıntılanan Ģu tespiti dikkat çekicidir: “Klasik
anayasa hukukunu bilen ama partilerin rolünü bilmeyen bir kimse çağdaĢ
siyasal rejimler hakkında yanlıĢ bilgi sahibidir; partilerin rolünü bilen ama
klasik anayasa hukukunu bilmeyen bir kimse ise çağdaĢ siyasal rejimler
hakkında eksik ama doğru bir görüĢ sahibi olur.”81
78
Özbudun, (1979), s. 78.
Özbudun, (1979), s. 92-109.
80
İba, a.g.e., s. 162.
81
Maurice Duverger, Siyasal Partiler, (Çev. M.D.), İstanbul, 1974, s. 26-44.
79
55
3.2. TÜRKĠYE’DE 1960 ÖNCESĠ SĠYASĠ PARTĠLER
3.2.1.Osmanlı Devleti'nde
Osmanlı Devleti'nde ilk siyasal dernekler, azınlıklar tarafından milli
bağımsızlık amacıyla kurulmuĢ olan bazı ihtilal komiteleridir.82 Türklerin
kurduğu siyasal dernekler I. MeĢrutiyet'ten önce ortaya çıkmıĢ ve anayasal
bir yönetim için mücadele vermiĢlerdir. Bunlar Tanzimat'la birlikte güçlenen
merkezi feodal yönetimin mutlak iktidarını sınırlamaya yönelen gizli
dernekledir. Bu gizli derneklerin ilki Fedailer Cemiyeti'dir. Bu Cemiyetin
varlığı hükümetçe öğrenilmiĢ ve üyeleri 1859'da ağır cezalara çarptırılmıĢtır.
Fedailer Cemiyeti. "PadiĢahın Ģahsına ve hükümetine karĢı bir ayaklanma
teĢebbüsü" olarak kabul edilmektedir.83 Daha sonra Yeni Osmanlılar ve
Jöntürklerle devam eden ve Osmanlı Ġttihat ve Terakki Cemiyetinin "tarih
içindeki kökleri" olan bu hareket, Cumhuriyet Devrimine önderlik edecektir.
Seçim ve parlamento gibi anayasal kurumların olmadığı bir dönemde faaliyet
gösteren Yeni Osmanlılar Cemiyeti, olgun anlamıyla parti niteliğinde
değildir.84
1876‟da ilan edilen I. MeĢrutiyet çok kısa sürmüĢ, 19 Mart 1877 günü
açılan “Meclis-i Umumî” 13 ġubat 1878‟de kapatılmıĢ ve Yeni Osmanlılar da
II. Abdülhamit tarafından dağıtılmıĢtır. Dernek kurma hürriyetini tanımayan I.
MeĢrutiyet Anayasası, bu niteliğiyle siyasal partilerin kurulmasına da
hukuken imkân vermemiĢtir. “Yeni Osmanlı geleneği" bundan sonra yeraltı
hareketleriyle devam etmiĢtir.85 Jöntürk hareketi 1908 yılında baĢarıya
ulaĢmıĢ. Hürriyet ilan edilerek Kanun-u Esasî yeniden yürürlüğe girmiĢtir.
II. MeĢrutiyet'in önemli iki özelliği, bir ölçüde halkı siyasal hayata
katması ve 1909 yılında yapılan bir değiĢiklikle Kanun-u Esasî'nin 120.
maddesinde cemiyet kurma hürriyetinin tanınmasıdır. Buna göre, “Kanunu
82
Tarık Zafer Tunaya, Türkiyede Siyasal Partiler, 1952, s. 79 vd.
Tunaya, s. 90.
84
Doğu Perinçek, Anayasa ve Partiler Rejimi, Türkiye’de Siyasal Partilerin İç düzeni ve
Yasaklanması, İstanbul, 2008, s. 37.
85
Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, Ankara, 1964, s. 10.
83
56
mahsusuna tebaiyet Ģartıyla Osmanlılar hakkı içtimaa maliktir. Devlet-i
Osmaniyenin tamamiyet-i mülkiyesini ihlal ve Ģekli meĢrutiyet ve hükümeti
tağyir ve Kanunu Esasî ahkâmı hilâfında hareket ve anasırı Osmaniyeyi
siyaseten tefrik etmek maksatlarından birine hadim veya ahlâk ve adab-ı
umumiyeye mugayir cemiyetler teĢkili memnu olduğu gibi alelıtlak hal
cemiyetler teĢkili de memnudur.”
1909 tarihli Cemiyetler Kanunu'nuun 2. maddesi bu hükme uygun
olarak gerekmeksizin cemiyet teĢkil olunabileceğini öngörüyordu. 3., 4. ve 6.
maddeler ise yasak cemiyetleri belirtiyordu.
1908-1918 yılları arasında iktidarı büyük ölçüde etinde tutan Ġttihat ve
Terakkinin bir dernek mi yoksa parti mi olduğu kendi yöneticileri arasında
tartıĢma konusu olmuĢtur. dernek, meclis dıĢındaki örgütü, parti ise meclis
grubunu ifade etmekteydi. En sonunda 1913 yılında
kabul edilen
Nizamname, Ġttihat ve Terakki'nin bir siyasal parti olduğunu resmen
benimsemiĢtir.86 GeniĢ bir taĢra örgütüyle "köylü ve muhafazakâr kitleler
dıĢında geniĢ bir çevreyi etkileyen ve daha sonra esnaf ve sanatkârlar
arasında da yayılan” Ġttihat ve Terakki ilk Türk siyasal partisi sayılabilir.87
II. MeĢrutiyet döneminde kurulan cemiyetler içinde dönemin siyasal
hayatında en etkilisi, Ġttihat ve Terakki iktidarına muhalefeti örgütleyen
kuruluĢ olan Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası'dır. 21 Kasını 1911 tarihinde kurulan bu
Fırka, türdeĢ olmayan bir yapıya sahipti. Ġttihat ve Terakki karĢısında
birleĢme ihtiyacı, çeĢitli düĢüncede değiĢik grup ve zümreden kiĢileri bir
araya getirmiĢti.88
II. MeĢrutiyet'i izleyen dönemin iki ana partisi arasındaki mücadele, bir
bakıma yü zyıll ı k tarihimize damgasını vurmuĢtur. 89
86
Tunaya, s. 195-197.
Taner Timur, Türk Devrimi, Tarihi Anlamı ve Felsefi Temeli, Ankara, 1968, s. ???
88
Tunaya, s. 318.
89
Perinçek, a.g.e., s. 41.
87
57
3.2.2.Cumhuriyet Dönemi
KurtuluĢ SavaĢında Milli Mücadeleyi yürüten Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti, 23 Ekim 1923 tarihinde Halk Fırkası adını almıĢtır. Halk Fırkası
daha sonra 10 Kasım 1924'te Cumhuriyet Halk Fırkası, 1935 yılındaki 3.
Kurultay'da ise Cumhuriyet Halk Partisi adını almıĢtır.90
Halk Fırkası‟na karĢı çıkan ilk parti, 1924 yılında Milli KurtuluĢ SavaĢı
lider kadrosundan Kâzım Karabekir PaĢa ve Ali Fuat PaĢa‟nın yönettiği
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'dır. Bu Fırka, Ġttihat ve Terakki ile
Cumhuriyet Halk Fırkalarından farklı olarak, Halk Fırkası‟ndan kopma
suretiyle doğmuĢtur. Bu özellik 1961 yılına kadar kurulan bütün büyük
partilerde görülecektir. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, ġeyh Sait Ġsyanı
sebebiyle çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanununun verdiği yetkiye dayanılarak 5
Haziran 1925 tarihinde hükümetçe yasaklanmıĢtır.91
Çok partili rejim için ikinci deneme 1930 yılında bu kez Atatürk'ün
isteğiyle yapılmıĢ ve 12 Ağustos'ta kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası
tecrübesi çok kısa sürmüĢ ve parti 18 Aralık 1930'da kendi kendini
dağıtmıĢtır.92
1924 Anayasası 70. maddesiyle dernek kurma hakkını tanımıĢ ve 79.
maddede derneklerin hürriyetlerinin kanunla sınırlanacağını öngörmüĢtür. Bu
arada 1909 tarihli Cemiyetler Kanunu bazı değiĢikliklere uğrayarak 1938
senesine kadar yürürlükte kalmıĢtır. Bu değiĢiklikler arasında 20 Aralık 1923
tarihli ve 387 sayılı Kanun, hükümetin cemiyetlerin idari yönden ve hesap
iĢlemleri açısından teftiĢ ve tetkik edebileceğine hükmediyordu. 4 Ekim
1926'da yürürlüğe giren Medeni Kanun ise sadece kanuna ve ahlaka aykırılık hallerinde derneklere devletin müdahalesini öngörüyordu., bu arada
eski Cemiyetler Kanunu'nun en önemli hükümleriyle 387 sayılı Kanunun
getirdiği kayıtları kaldırıyordu. 28 Haziran 1938 tarihli Cemiyetler Kanunu,
siyasal cemiyetlerin ana tüzük ve bildirimlerini Dahiliye Vekâletine ver90
Perinçek, a.g.e., s. 41-42.
Tunaya, s. 614.
92
Tunaya, s. 622.
91
58
diklerine ve faaliyete geçebilmek için tescil olduklarına dair belge almak
zorunda olduklarına hükmediyor ve belirli hususların gazeteyle ilan edilmesi
yükümünü koyuyordu. Bu Kanun‟un karakteri özellikle yasak cemiyetleri
sayan 9. maddede kendini gösteriyordu. Bu maddenin tek parti yönetimine
uyum göstermeyecek herhangi
bir
siyasal
cemiyete
yaĢama
hakkı
tanımadığını söylemek yanlıĢ olmaz. 93
Ġkinci Dünya SavaĢı yılları, Milli ġefin tek parti rejiminin hiçbir
muhalefete hayat hakkı tanımadığı bir baskı dönemi olmuĢtur. 94
3.2.3. Çok Partili Dönem
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası dönem ülkemizde de çok partili rejime
geçmek için uygun bir zemin oluĢturdu. 18 Temmuz 1945'le Millî Kalkınma
Partisi; 7 Ocak 1946 tarihinde ise CHP içindeki muhalefet hareketinin liderleri
olan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan‟ın,
CHP‟den ayrılmasıyla, sonrasında siyasi hayatımızın temel dinamiklerinden
biri olan Demokrat Parti kuruldu.
Öncelikle ülkemizde çok partili rejime geçiĢin az çok dayanıklı
toplumsal temelleri olduğunu belirlemek gerekir. Çünkü rejim, aĢağı yukarı
on yılda bir kesintiye uğramasına rağmen, iyi kötü iĢlemektedir. Rejime
müdahalelerin hepsi geçici olmuĢtur. Rejimin kendisi ise, dayanıklıdır,
kalıcıdır. Bunalımların doruğunda devlet adına ortaya çıkan merkezi güçler,
gruplar üstü bir rol üstlenerek bir süre iktidara el koymakta, fakat hâkim
sınıflar içinde yeni bir uzlaĢmanın sağlanmasıyla çok partili rejim yeniden
iĢlemektedir. Bunun silahlı kuvvetlerin gelenekleri ve iyi niyetiyle açıklanması
da mümkün değildir. Rejime müdahalelerin kendiliğinden geri çekilmediği
bilakis çok partili rejimin dayandığı güçler tarafından geri çekilmek zorunda
bırakıldığı
söylenebilir.
ÇeĢitli
sınamalardan
geçen
ve
bütün
hesaplaĢmalarda en sonunda üstün gelen çok partili rejimin dayanıklılığını,
93
94
Perinçek, a.g.e., s. 45.
Perinçek, a.g.e., s. 45.
59
toplumsal temelde ve dinamiklerde aramak gerekir. Siyasal çoğulculuğun temelinde, toplumsal çoğulculuk yatmaktadır. 1946, egemen sınıfların belli bir
geliĢme, yaygınlaĢma, farklılaĢma ve gruplaĢma sonucu artık tek bir parti
içinde uzlaĢtırılamayacak kadar bölünmelere uğradığı bir dönüm noktasıdır.
1946, yalnız bölünmelerin belli bir olgunluğa ulaĢtığı tarih olmanın da ötesinde, gruplardan birinin diğeri üzerinde diktatörlük uygulayamayacağı bir
egemen sınıflar uzlaĢmasının doğuĢunu da belirlemektedir.95
II. MeĢrutiyet dönemi ile 1924 ve 1930'daki çok parti denemeleri
sürekli olamamıĢtır. 1946, toplumsal çoğulculuğun siyasal çoğulculuk için
belli bir temel yarattığı tarihtir. 1946'da çok partili hayata geçiĢle birlikte
siyasal-hukuki çerçevede belli bir liberalleĢme de gündeme gelmiĢtir.
Sendikalar serbest bırakılmıĢtır. Basın affı çıkarılmıĢ, Polis Vazife ve
Selahiyetleri Kanunu‟nda demokratik yönde değiĢiklikler yapılmıĢ, üniversitelere belli bir özerklik tanıyan yeni bir düzenleme getirilmiĢtir. Konumuz
açısından en önemlisi, 10 Haziran 1946 tarihli ve 4919 sayılı Kanun ile
Cemiyetler Kanunu'nda yapılan değiĢikliktir. Böylece 1938 yılında getirilen
antidemokratik düzenleme, yerini daha liberal hükümlere bırakmıĢtır. Sınıf ve
cins esasına dayanma yasağı kaldırılmıĢtır. 9. maddedeki devlet rejimine,
emniyet ve asayiĢe aykırılık, yerlilik ve yabancılık gibi yurttaĢlar arasında
ayrılık uyandırmak gibi yasaklama nedenleri de Kanun‟dan çıkarılmıĢtır. 96
Çok partili rejime geçiĢle birlikte siyaset sahnesine birçok parti çıktı.
Bunlardan DP dıĢında yalnız, zamanla Osman BölükbaĢı'nın kiĢiliğiyle
birleĢen Millet Partisi etkili olmuĢtur. Bu parti, 20 Temmuz 1948 tarihinde,
CHP ve DP'den ayrılan siyasetçiler tarafından kuruldu ve genellikle
muhafazakar çevrelerde geliĢme gösterdi. Yeni hazırlanan Seçim Kanununa
göre yapılan 14 Mayıs 1950 seçimiyle DP'nin iktidar dönemi baĢladı. 1957
yılında doğan Hürriyet Partisi, DP'den en büyük kopmayı oluĢturuyordu.97
95
Perinçek, a.g.e., s. 46.
Perinçek, a.g.e., s. 46-50.
97
Perinçek, a.g.e., s. 50-51.
96
60
3.3. TÜRKĠYE’DE 1960 SONRASI SĠYASĠ PARTĠLER
27 Mayıs 1960‟da askeri darbesi sonrasında 4 Temmuz 1960 tarihli ve
8 sayılı Kanun‟la “siyasal partilerin il ve ilçe merkezleri dıĢında” örgütlenmeleri
yasaklandı. Bu yasak daha sonra 1965 yılında kabul edilen Siyasal Partiler
Kanunu‟na da alınmıĢtır. Ġl ve ilçe merkezleri dıĢında parti örgütlenmelerinin
engellenmesi, her ne kadar köylerdeki düĢmanca bölünmelerin önlenmesi
gerekçesiyle açıklanmıĢsa da bunda tek parti döneminden kalma eğilimlerin
etkili olduğu açıktır.98
1961 Anayasası, partileri siyasal hayatın temel unsurları olarak
görmüĢ ve düzenlemiĢtir. Bu anlayıĢın neticesi olarak ilk kez siyasi partilerle
ilgili haklar anayasa metninde yer almıĢtır.99
1961 Anayasası‟nın siyasi partilerle ilgili düzenlemeleri Ģu Ģekildedir:
- VatandaĢın siyasal parti kurma hakkı: 1961 Anayasası'nın 56.
maddesi, vatandaĢların siyasal parti kurma, usulüne göre partilere girme ve
çıkma hakkını güvenceye bağlamıĢtır. Bu hak önceden izin almadan
kullanılacaktır .
- Siyasal partilerin varlığının güvenceye bağlanması: yine 56.
maddeye göre “Siyasal partiler, ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar,
demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” ve “serbestçe faaliyette
bulunurlar”. 57. madde demokratik rejimin iĢleyiĢinin Ģartı olan partileri diğer
derneklerden
ayırmıĢ
ve
ancak
Anayasa
Mahkemesi
kararıyla
kapatılabileceklerini öngörmüĢtür.
- Siyasal partilerin uymak zorunda oldukları esaslar: 57. madde
gereği, “Siyasal partilerin tüzükleri, programları ve faaliyetleri, insan hak ve
hürriyetlerine dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine ve Devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmezliği temel hükmüne uygun olmak zorundadır.
Bunlara uymayan partiler temelli kapatılır.”
98
99
Perinçek, a.g.e., s. 51-53.
Karatepe, a.g.e., s. 232-233.
61
19. maddenin beĢinci fıkrasına göre, “Devletin sosyal, iktisadi, siyasi
veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma
veya siyasi veya Ģahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla, her ne suretle
olursa olsun, dini veya, din duygularını yahut dince kutsal sayılan Ģeyleri
istismar eden ve kötüye kullanan (...) veya bu yolda baĢkasını kıĢkırtan
siyasi partiler, Anayasa Mahkemesince temelli kapatılır.”
57. madde hükümlerine göre, “Siyasi partiler, gelir kaynaklan ve
giderleri hakkında Anayasa Mahkemesine hesap verirler.”; ayrıca partilerin
iç
çalıĢmaları
ve
faaliyetleri,
demokratik
esaslara
uygun
olarak
düzenlenecektir.
1961 yılı ġubat ayında, yeni siyasal partilerin kurulmasına ve faaliyet
göstermesine izin verilmiĢ, daha sonra 9 Temmuz 1961'de Anayasa'nın
halkoyuna sunulup kabul edilmesiyle çok partili rejim, göreceli de olsa daha
güvenceli bir hukuki çerçeveye kavuĢturulmuĢ ve 10 Ekim 1961 seçimleriyle
de rayına oturtulmuĢtur. Bu dönemde baĢta Adalet Partisi (AP), Yeni Türkiye
Partisi (YTP) ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) olmak üzere çeĢitli
partiler ortaya çıkmıĢtır. Bu üç partiye Türk siyasal hayatının yeni unsurları
olarak bakmak hata olur. AP ve YTP, DP'nin yerini almak amacıyla kurulmuĢ
ve geniĢ ölçüde eski DP örgütünü paylaĢmıĢlardır. DP'nin devamı olmak
konusunda daha tutarlı olan ve bunu kanıtlamada baĢarı gösteren AP,
rakibini elemiĢtir. CKMP ise BölükbaĢı'nın MP geleneğini sürdürmüĢtür. 100
13 ġubat
1961 günü
12 sendikacı Türkiye ĠĢçi Partisi (TlP)'ni
kurdular. Kısa süre sonra Genel BaĢkanlığa M. Ali Aybar getirildi. TĠP,
"emekçi sınıfların partisi" olduğunu ısrarla iĢleyerek bu siyasal saflaĢmada
belli bir rol oynadı ve yerini aldı. TĠP, yaĢadığı dönemde Türkiye'nin siyasal
hayatını etkileyen, parlamentoya giren ilk sosyalist parti olmuĢtur.^6
Türkiye'deki demokratik yükseliĢ, CHP'yi de etkilemiĢ ve bölmüĢtür.
Kitlelerdeki uyanıĢ karĢısında CHP, 1965 seçimlerine "Ortanın Solu"
sloganıyla girmesini sonuç vermiĢtir. 1920'lerde Türk Devrimi'ne önderlik
100
Perinçek, a.g.e., s. 54.
62
eden, 1938'den sonra adım adım tutuculaĢarak bir "Devlet Partisi" haline
gelen, 1950'lerde demokrasi karĢıtı gidiĢe muhalefet ederek orta sınıflara belli
ölçülerde yaklaĢan CHP'nin geçmiĢten taĢıdığı birbiriyle çeliĢen bu yönleri,
1960'lardaki demokratik yükseliĢin ayrıĢtırıcı baskısına dayanamamıĢ ve
birbirini izleyen bölünmelere yol açmıĢtır. Ecevit önderliğindeki Ortanın Solu
hareketi Türkiye ĠĢçi Partisi (TĠP)'nin etkilediği kitleleri CHP'nin denetimi
altında tutma iĢlevini üstlendi. CHP Ġçindeki ayrıĢmalar sonucu 12 Mayıs
1967'de Güven Partisi (CĠP) ve Eylül 1972'de Cumhuriyetçi Parti (CP)
kurulmuĢtur. GP, daha sonra Milli Güven Partisi (MGP) adını almıĢ ve 3 Mart
1973 günü CP ile birleĢerek Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) adı altında
varlığını sürdürmüĢtür. Daha büyük olay ise, ismi CHP ile özdeĢleĢmiĢ olan
Ġnönü'nün Temmuz 1972'dcki XXI. Kurultay'da Ecevit'in "Demokratik Sol"
Hareketine yenilerek CHP'den ayrılmasıdır.101
Demokratik yükseliĢin ortaya çıkardığı yeni siyasal kutuplaĢmanın ürünü olan bir baĢka parti ise Milliyetçi Hareket Partisi'dir. 27 Mayıs Devrimini
gerçekleĢtiren Milli Birlik Komitesinden tasfiye edilen 14'lerin lideri Alparslan
TürkeĢ, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) girerek, 1965 seçimleri
öncesindeki Olağanüstü Kongrede Parti yönetimini ele geçirmiĢ, daha sonra
Parti, 1969 Genel Kongresi'yle Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adını almıĢtır.
1975-1978 döneminde Milliyetçi Cephe (MC) hükümetine girmiĢtir. 1970 yılı
baĢında AP'den ayrılan “41'ler” tarafından 18 Aralık 1971‟de Demokratik
Parti kurulmuĢtur. Ġslamcılar, 26 Ocak 1970'te “Milli Nizam Partisi”ni kurarak,
DP-AP örgütlenmesinden bağımsız bir parti olarak siyaset sahnesine
çıkmıĢlardır.102
1960'ların sonlarında ortaya çıkan uluslararası ekonomik bunalım,
ekonomisi dıĢa bağımlı ve geri olan Türkiye'de geliĢmiĢ kapitalist ülkelere
göre daha büyük sarsıntılara yol açtı ve Ģiddetli bir siyasal bunalımı da
getirdi. 12 Mart 1971‟den 14 Ekim 1973 seçimlerine kadar süren 12 Mart
rejimi, çok partili parlamenter düzeni fiilen askıya aldı.
101
102
Perinçek, a.g.e., s. 55-56.
Perinçek, a.g.e., s. 56-57.
63
12 Mart rejiminin karakteri, siyasal programına ve bu arada siyasal
partiler rejimine getirdiği değiĢikliklere de yansıdı. 22 Eylül 1971 ve 20 Mart
1973 tarihlerinde yürürlüğe giren 1488 ve 1699 sayılı kanunlarla yapılan
değiĢiklikler, 1961 Anayasası‟nın getirdiği temel hak ve özgürlükler
düzeninde
bir
gerilemeyi
ve
toplumumuzun
demokrasi
yönündeki
geliĢmesine direnmeyi ifade ediyordu.
12 Mart'ın siyasal partilerin hukuki rejimine getirdiği değiĢiklikler ise,
yasal düzenleme ve yargı uygulaması olmak üzere iki alanda toplanabilir. 30
Haziran 1971 tarihli ve 1421 sayılı Kanun‟la Anayasa‟nın 56. maddesine
eklenen fıkra, siyasal partilere devletçe yapılacak yardımı Anayasa hükmü
haline getirdi. 26 Haziran 1973 tarihli ve 1783 sayılı Kanun‟la Siyasi Partiler
Kanunu‟nda yapılan değiĢiklik ise aday saptanmasında ön seçim sistemini
kaldırarak, bu konuyu siyasal partilerin kendi düzenlemelerine bırakıyordu.
Öte yandan 12 Mart döneminde, Anayasa Mahkemesi 20 Mayıs 1971
tarihinde Milli Nizam Partisi (MNP) ve 20 Temmuz 1971 tarihinde ise Türkiye
ĠĢçi Partisi‟ni (TĠP) kapattı.
12 Mart müdahalesi sonrasında kendilerini sosyalist olarak tanımlayan
yeni siyasal partilerin kurulmasına sahne olmuĢtur. 16 Haziran 1974‟te
Türkiye Sosyalist ĠĢçi Partisi (TSĠP), 21 Ocak 1975‟te Vatan Partisi (VP), 12
ġubat 1975‟te Türkiye Emekçi Partisi (TEP), 30 Nisan 1975‟te Türkiye ĠĢçi
Partisi (TĠP), 30 Mayıs 1975‟te Sosyalist Parti (SP, daha sonra Sosyalist
Devrim Partisi adını alacaktır -SDP) ve 30 Ocak 1978‟de Türkiye ĠĢçi Köylü
Partisi (TĠKP) kuruldu.
Milli Selamet Partisi (MSP) ise, Milli Nizam Partisinin kapatılmasından
bir yıl sonra 12 Ekim 1972 günü kurulmuĢ ye 1973 Ekim'indeki seçimlerde
yüzde 11,8 oy alarak 1978 baĢında oluĢan Ecevit hükümetine kadar ülkeyi
yöneten bütün koalisyonlara katılmıĢtır.103
12 Mart döneminden sonra 30 Nisan 1974 tarihli ve 1802 sayılı, 17
Aralık 1974 tarihli ve 1834 sayılı ve 15 Mart 1978 tarih ve 2144 sayılı
103
Perinçek, a.g.e., s. 57-60.
64
kanunlarla 1980‟e kadar Siyasi Partiler Kanunu‟nda üç kez daha değiĢiklik
yapılmıĢtır
12 Eylüle yol açan etkenler, anayasa ve siyasal partilerin hukuki
rejimine getirilen derin değiĢiklikleri de belirlemiĢtir.
Silahlı Kuvvetler'in en üst düzeydeki komutanları, daha 1979 yılı
sonunda verdikleri "Uyarı Mektubundan baĢlayarak, özgürlükleri geniĢ tutan
1961 Anayasasını, siyasal partileri, parlamentoyu ve anayasal kuruluĢları
bunalımın sorumlusu olarak gösterdiler. Milli Güvenlik Konseyi BaĢkanı Org.
Kenan Evren, 12 Eylül günü TRT‟de yaptığı ilk konuĢmada yeni bir Anayasa,
seçim ve siyasal partiler kanunu yapılacağını açıkladı. Daha sonraki
konuĢmalarda da, özgürlüklerin Türkiye'ye bol geldiği sürekli vurgulandı 12
Eylül Harekâtı lideri Kenan Evren, DanıĢma Meclisini açarken yaptığı
konuĢmada, Türkiye'nin yeni Anayasa rejimini ana çizgileriyle belirledi. Sonuç
olarak yeni Anayasa, 1961 Anayasası'nın özgürlükler düzenine, halkın geniĢ
kesimlerinin çeĢitli düzeylerde siyasete katılmasına ve örgütlenmesine,
siyasal partilerin parlamenter rejimlerdeki rollerine engeller ve sınırlar
getiriyordu.
16 Ekim 1981 günü feshedilen partiler ve genel baĢkanları, Ģunlardır:
Adalet Partisi (Süleyman Demirel), Cumhuriyet Halk Partisi (Bülent Ecevit),
Cumhuriyetçi Güven Partisi (Turhan Feyzioğlu), Milli Selamet Partisi
(Necmettin Erbakan), Milliyetçi Hareket Partisi (Alparslan TürkeĢ), Nizam
Partisi (Hüsamettin Akmumcu), Sosyalist Devrim Partisi (Cenan Bıçakçı),
Sosyalist Vatan Partisi (Mehmet Özler), Türkiye Birlik Partisi (Mustafa
Timisi), Türkiye ĠĢçi Köylü Partisi (Doğu Perinçek), Türkiye ĠĢçi Partisi
(Behice Boran), Türkiye Sosyalist ĠĢçi Partisi (Ahmet Kaçmaz), Türkiye
Ulusal Kadınlar Partisi (Mübeccel Törüner).
Olağanüstü dönemde, partilerin kuruluĢunun serbest bırakılmasından
sonra da, partiler rejimine etkili müdahaleler yapılmıĢtır. Böylece 6 Kasım
1983 seçimine yalnız Milli Güvenlik Konseyi'nce yeterli sayıda kurucusu
65
onaylanmıĢ bulunan Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP), Halkçı Parti (HP) ve
Anavatan Partisi (ANAP) katılabilmiĢtir.104
104
Perinçek, a.g.e., s. 60-67.
66
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SĠYASĠ PARTĠ PROGRAMLARININ MESELEYE BAKIġI
4.1.SĠYASĠ PARTĠ PROGRAMI
Siyasal doktrin veya program deyimiyle her partide görülen seçim
bildirileri veya kampanya vaatleri değil, belli değer sistemlerine sıkı sıkıya
bağlı ve kendi içinde tutarlı bir siyasal program kastedilmektedir. Ancak
bundan elbette programın, mutlaka katı ve uzlaĢmaz bazı ideolojik ilkelere
bağlı kalmayı gerektirdiği sonucuna varılamaz. Bu anlamda bütün partilerin
doktriner veya programatik olmadığı açıktır.105
Programın siyasi partilerdeki rolü hususunda iki görüĢ bulunmaktadır.
Bir görüĢ programın partilerin varlık sebebi olduğunu savunmaktadır. Bu
görüĢe göre partiler siyasal programlarını gerçekleĢtirebilmek için seçim
kazanmaya çalıĢır. Dolayısıyla iktidar baĢlı baĢına bir amaç olmaktan ziyade
bu programın gerçekleĢtirebilmenin aracıdır. Ġkinci görüĢ ise siyasi partilerde
doktrin ve programın gerekli hatta bazı hallerde fonksiyonel olmadığını ileri
sürmektedir. Bu görüĢe göre günümüzün karmaĢık ve teknik nitelikteki
kamusal siyaset sorunlarını çözecek isabetli politikaları, partilerin sınırlı
uzman kadroları ve araĢtırma olanaklarıyla saptamaları beklenemez. Üstelik
partinin bir programa sıkıca bağlanması onun farklı gruplara muhatap
olabilme yeteneğini sınırlar. Diğer bir ifadeyle siyasi partinin programatik
fonksiyonu, seçimsel fonksiyonuyla çatıĢır.106 Yine bu ikinci görüĢü savunma
babında partilerce savunulan siyasetlerin partinin oy sayısını azami miktarına
çıkarmaya yarayacak
araçlar olarak düĢünülmesi dolayısıyla bir partinin
oylarını artırmak için en uygun siyasetleri benimseyip savunabilmesi
gerektiği ileri sürülmüĢtür. Zaten seçmen kütlesi seçimlerde kamusal siyaset
sorunlarını kararlaĢtıramaz. Seçmenlerin çoğunluğu, karmaĢık ve teknik
siyaset sorunlarını yeterince kavrayamaz ve bunlara fazla ilgi de duymaz.
105
Özbudun, (1979), s. 95-97.
Leon Epsteın D., Political Parties in Western Democracies, New York: Prager, 1967, s. 261288’den aktaran Özbudun, (1979), s. 95.
106
67
Seçim araĢtırmaları, seçmenlerin ekseriyetinin doktriner olmayan sebeplerle
oy kullandığını göstermektedir. Doktriner sebeplerle oy kullananlar arasında
partinin programını tümüyle benimsemeyenler olabilir.seçimlerin fonksiyonu,
siyasi programları değil yöneticileri ortaya çıkarmaktır. Seçmen alternatif
programlar arasında değil yönetici takımları arasında tercih yapar. 107
Parti programlarını son derece önemsiz gören bu doktrinsiz partileri
savunan düĢünce, çeĢitli açılardan eleĢtirilmiĢtir. Seçmen kütlesinin hatta
partilerin teknik siyaset sorunlarına yönelik isabetli değerlendirmeleri
olamayabilir. Ancak zaten doktriner parti savunucuları, bir siyasi parti
programının uygulamasına iliĢkin teknik sorunları değil bu geniĢ programın
temel noktalarını kastetmektedir. Seçmen kütlesinin, birbirinden oldukça farklı
birden çok siyasi programı, ana çizgileriyle olsun değerlendiremeyeceğini
iddia etmek, demokratik rejimin dayandığı mantığa terstir. Seçimler izleyecek
kamusal siyasetin en azından temel yönlerini belirtemeyecekse halkın siyasi
katılımının bir anlam ifade etmeyeceği açıktır. Bir partinin seçimde elde ettiği
çoğunluk, partinin tüm siyasetlerinin halkın çoğunluğu tarafından teker teker
onaylandığı anlamına gelmezse de partinin, ortaya koyduğu programın genel
doğrultusunda halktan bir vekalet aldığının göstergesidir.108
Siyasi partilerin programatik karakteriyle kütle partisi niteliği arasında
yakın bir korelasyondan söz edilebilir. Kadro partileri doktrine mutlak manada
ihtiyaç duymamasına karĢın kütle partisi için doktrin büyük orana bir
mecburiyettir.
Çünkü
çok
büyük
ganimet
kaynaklarının
olmadığı
düĢünüldüğünde geniĢ bir üye kütlesini partiye çekecek yol, partinin
doktrinidir. Doktrin, doğrudan maddi menfaat saiki olmaksızın büyük seçmen
kütlesinin partiye üye olup parti için gayret göstermesini sağlamakla kalmaz
aynı zamanda partinin bu doktrine bağlı kalmasında da önemli bir etkendir.109
107
Anthong Downs, an Economic Theory of Democracy, New York, Harper and Row, 1957, s.
28’den naklen aktaran Özbudun, (1979), s. 95-96.
108
Özbudun, (1979), s. 96-97.
109
Özbudun, (1979), s. 97.
68
4.2.GÜNÜMÜZ SĠYASĠ PARTĠ PROGRAMLARINDA TEMEL HAK VE
ÖZGÜRLÜKLER
4.2.1.Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Programında Temel Hak ve
Özgürlükler
Ak Parti programında konu “Temel Hak ve Özgürlükler” baĢlığı altında
Ģu Ģekilde yer almaktadır:
“Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın yüzyıllar boyu süren
mücadeleleri sonucu elde edilmiĢ kazanımıdır. Bu özgürlüklerin düzeyi
medeni bir toplum olmanın göstergesidir. Medeni dünyanın bir parçası olan
Türkiye‟nin temel hak ve özgürlükler açısından hakkettiği konuma getirilmesi,
toplumumuzun da beklentisidir. Dolayısıyla atılacak adımlar, uluslararası
kuruluĢlar istediği için değil insanımız bu hak ve özgürlüklere layık olduğu için
atılmalıdır. Halkın sağduyuya sahip olduğu ve seçimini doğru yapacağı inancı
peĢin kabulümüzdür. Halkın özgür iradesine dayanmadan kurulacak hiçbir
yapı,
bireylere
özgürlük
ve
topluma
huzur
getiremez.
Özgürlükler
demokrasinin temelini oluĢturur. Hiçbir bireysel ve kurumsal baskı kabul
edilemez. Bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaĢayan
bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır.
Bu inanç tüm sosyal ve iktisadi dinamikleri harekete geçiren temel güçtür.
Ayrıca bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasi rejimin
toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barıĢ ve huzurun temel
Ģartıdır. Partimiz Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık
seviyesinin üstüne çıkarmanın en önemli vasıtası olarak algılar ve bunu
toplumsal barıĢın bir unsuru olarak görür. Temel hak ve özgürlüklerle ilgili
olarak partimiz aĢağıdaki hedefleri gerçekleĢtirecektir:
- BaĢta Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa Ġnsan Hakları
SözleĢmesi, Paris ġartı ve Helsinki Nihai Senedi olmak üzere Türkiye‟nin
taraf olduğu uluslararası sözleĢmelerin insan hakları alanında getirdiği
standartlar uygulamaya geçirilecektir.
69
- Ġnsan hakları alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluĢların, sivil
toplum örgütlerinin görüĢ ve önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu
kuruluĢlar arasında sıkı bir iĢbirliği oluĢturulacaktır. Ġnsan hakları ihlallerinin
tespiti, çözüm önerilerinin geliĢtirilmesi, insan hakları eğitimi ve kolluk
güçlerinin denetimi konularında bu kuruluĢların katılımına ağırlık verilecektir.
- DüĢünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inĢa
edilecek, düĢünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar birer zenginlik
olarak görülecektir.
- Partimiz, dini insanlığın en önemli kurumlarından biri, laikliği ise
demokrasinin vazgeçilmez Ģartı, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olarak
görür. Laikliğin, din düĢmanlığı Ģeklinde yorumlanmasına ve örselenmesine
karĢıdır, esasen laiklik, her türlü din ve inanç mensuplarının ibadetlerini
rahatça icra etmelerini, dini kanaatlerini açıklayıp bu doğrultuda yaĢamalarını
ancak inançsız insanların da hayatlarını bu doğrultuda tanzim etmelerini
sağlar. Bu bakımdan laiklik, özgürlük ve toplumsal barıĢ ilkesidir. Partimiz,
kutsal dini değerlerin ve etnisitenin istismar edilerek siyaset malzemesi
yapılmasını reddeder. Dindar insanları rencide eden tavır ve uygulamaları ve
onların, dini yaĢayıĢ ve tercihlerinden dolayı farklı muameleye tabi
tutulmalarını anti-demokratik, insan hak ve özgürlüklerine aykırı bulur. Öte
yandan dini, siyasi, ekonomik veya baĢka çıkarlara alet etmek veya dini
kullanarak farklı düĢünen ve yaĢayan insanlar üzerinde baskı kurmak da
kabul edilemez.
- Partimiz bütün vatandaĢlarımızın özgür haber alma ve düĢüncelerini
yansıtma hakkını esas kabul eder. Çağımız demokrasilerinin vazgeçilmez
koĢullarından biri, özgür medyanın varlığıdır. BaĢta anayasa olmak üzere
medyaya iliĢkin tüm yasal çerçeve ele alınarak, medyanın ifade özgürlüğüne
getirilen ve demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaĢmayan yasak ve
cezalar kaldırılacaktır. Yazılı ve görsel medyanın özgürlükleri, titizlikle
korunacak ve tekelleĢmeye fırsat tanınmayacaktır.
70
- Ġnsan hak ve özgürlüklerini bir davranıĢ biçimi haline getirmek ve bu
sayede insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmak için ilköğretim okullarından
ve kamu kuruluĢlarından baĢlamak üzere eğitim programları düzenlenecektir.
- Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bütün unsurlarıyla
gerçekleĢtirilecektir. Tüm bireylerin hak arama yolları kolaylaĢtırılacaktır.
- Kadın, çocuk ve çalıĢma hayatına iliĢkin hak ve özgürlük alanlarında
uluslararası standartlar ülkemizde de eksiksiz uygulanacaktır.
- ĠĢkence, gözaltında ölüm, kayıp, faili meçhul cinayetler gibi
demokratik hukuk devletinde kabul edilemez uygulamaların üstüne ciddiyetle
gidilecek ve Ģeffaflık sağlanacaktır. Bu konuda her vatandaĢın Ģikâyeti
değerlendirilecek, caydırıcılığı sağlayan gerekli düzenlemeler yapılacak,
sorumlular cezasız kalmayacaktır.
- Ġnsan hakları ihlalleriyle ilgili Ģikâyetlerin mahkemelerde harçsız ve
bizzat temsil yolu açık tutularak öncelik ve ivedilikle sonuçlandırılabilmesi için
gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır.
- VatandaĢların Ģikâyetlerini kamu adına izleyecek kurum ve kuruluĢlar
oluĢturulacaktır.
- Partimiz, tüm yurttaĢların kamu hizmetlerinden hiçbir ayırım
gözetilmeksizin faydalanması için gereken düzenlemelerin yapılmasını
öngörür. Bu bağlamda, devlet ve kurumlarıyla yurttaĢlar arasında gittikçe
artan güven bunalımı giderilecek ve yurttaĢın devlete ve devletin tüm
kurumlarına güvenini sağlayacak bir yönetim anlayıĢı tesis edilecektir.”110
4.2.1.1. Değerlendirme
Ak Parti programında ilk göze çarpan husus Ülkemizin insan hak ve
özgürlükleri
alanında
istenilen
seviyede
olmadığı
tespitinin
yapılmıĢ
olmasıdır. Ayrıca Ülkemizin temel hak ve özgürlükler açısından hakkettiği
konuma getirilmesinin toplumumuzun da beklentisi olduğu vurgulanmıĢtır.
110
http://www.akparti.org.tr/parti-programi_79.html (Erişim Tarihi: 5/3/2010).
71
Ġnsan hak ve özgürlükleri alanında yeni adımlar atılması gerektiği ve bunun
sadece partinin bir tercihi olmadığı aynı zamanda bir toplumsal talebe
dönüĢtüğünün bir parti programında yazılı olarak ifadesi önemlidir.
Programdaki yeri yadırgansa da bir insan hakları eğitiminden söz
edilmesi yerindedir. Zira temel hak ve özgürlüklerin, mevzuatta yer alması
bunlara siyasi iktidarca riayet edilmesi yollarının öngörülmesi kısaca bazı
serbestlik ve yasaklamalara konu edilmesinden çok daha önemli olan husus
insan hak ve özgürlüklerini bir davranıĢ biçimi haline getirebilmektir.
Programda insan hak ve özgürlükleri mantığının yerleĢtirilmesi amacıyla ve
bu sayede insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmak için ilköğretim
okullarından ve kamu kuruluĢlarından baĢlamak üzere eğitim programları
düzenleneceği ifade edilmektedir. Bu soyut ancak yerinde ve son derece
önemli bir husustur.
Yapılan tespit ve toplumun bu yöndeki beklentisi bağlamında yapılması
gerekenin baĢta Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa Ġnsan Hakları
SözleĢmesi, Paris ġartı ve Helsinki Nihai Senedi olmak üzere Türkiye‟nin
taraf olduğu uluslararası andlaĢmaların insan hakları alanında geliĢtirdiği
standartların uygulamaya geçirilmesi olduğu belirlenmiĢtir. Yani Ak Parti
programına göre aslında yapılması gerekenler büyük oranda bellidir. Ġnsan
hak ve özgürlükleri alanında insanlığın ortak değer olarak geliĢtirdiği ve
uluslar arası belgelere yansıyan standartlar öncelikle hayata geçirilmelidir.
Zaten ülkemiz bu uluslar arası belgeleri imzalamakla geliĢtirilen standartları
benimsediğini ortaya koymuĢtur. O halde yapılması gereken aynı zamanda
bir yükümlülük de olan bu ilkelerin toplumda yaĢanılır kılınmasıdır. Bu
noktada vurgulanması gereken bir husus insan hak ve özgürlükleri alanında
atılacak adımlar, uluslararası kuruluĢlar istediği için değil insanımız bu hak ve
özgürlüklere layık olduğu için atılması gerektiğine ayrıca dikkat çekilmesidir.
Programda insan hak ve özgürlükleri konusunda uluslar arası belgelere
yapılan ciddi atıfların, hedeflenenin uluslar arası kuruluĢları memnun veya
ikna etmeye matuf olmadığı bilakis uluslar arası belgelere yansıyan ilkelerin
72
insanımız için yapılması gerekenler olduğuna inanıldığı için ifade edildiği
belirtilmektedir. Bu programda yer alan soyut bir hedeftir.
Programda insan hak ve özgürlükleri alanında daha somut hedefler de
yer almaktadır. Bu somut adımlardan biri devletin insan hak ve özgürlükleri
alanında giriĢeceği eylem ve iĢlemlerine ve bunların denetimine sivil toplum
kuruluĢlarının katılımını sağlamaktır. Buna göre insan hakları alanında
faaliyet gösteren gönüllü kuruluĢların, sivil toplum örgütlerinin görüĢ ve
önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu kuruluĢlar arasında sıkı bir
iĢbirliği oluĢturulacak, insan hakları ihlallerinin tespiti, çözüm önerilerinin
geliĢtirilmesi, insan hakları eğitimi ve kolluk güçlerinin denetimi konularında
bu kuruluĢların katılımına ağırlık verilecektir.
DüĢünce ve ifade özgürlüğünün, uluslararası standartlar temelinde
inĢa edileceği, herkesin düĢüncesini özgürce açıklanabileceği, farklılıklar
birer zenginlik olarak görüleceği açıkça ifade edilmiĢtir.
Din ve vicdan hürriyeti laiklik bağlamında dile getirilmiĢtir. Dinin
insanlık için önemli bir kurum olduğu ve demokrasinin vazgeçilmez Ģartı olan
laikliğin, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olarak görüldüğü ve asla din
düĢmanlığı Ģeklinde yorumlanamayacağı vurgulanmıĢtır. Laiklik, her türlü din
ve inanç mensuplarının ibadetlerini rahatça icra etmelerini, dini kanaatlerini
açıklayıp bu doğrultuda yaĢamalarını ancak inançsız insanların da hayatlarını
bu doğrultuda tanzim etmelerini sağlar. Bu bakımdan laiklik, özgürlük ve
toplumsal barıĢ ilkesidir. Ġnsan hak ve özgürlükleri bağlamında kutsal dini
değerlerin ve etnisitenin istismarını, dindar insanların rencide edilmesini ve
onların, dini yaĢayıĢ ve tercihlerinden dolayı farklı muameleye tabi
tutulmalarının öte yandan dini, siyasi, ekonomik veya baĢka çıkarlara alet
etmenin veya dini kullanarak farklı düĢünen ve yaĢayan insanlar üzerinde
baskı kurmanın da kabul edilemeyeceği ifade edilmiĢtir. Burada din ve vicdan
özgürlüğünün çok boyutlu ele alındığı görülmektedir. Herkesin dini inancında,
inancını ifade etmede, inançsız insanların düĢünceleri doğrultusunda
hayatlarını düzenlemelerinde özgür olduğu ve laikliğin de bu bağlamda bir
güvence olarak kabul edildiği ortaya konmuĢtur. Ancak açılımı iyi yapılan din
73
ve
vicdan özgürlüğü ve Türkiye uygulamasının ötesinde uluslar arası
standarttaki geniĢ laiklik yorumuna rağmen bunların nasıl sağlanacağı
konusunda programda net bir açıklık bulunmamaktadır.
Basın ve yayın hürriyeti bağlamında Partinin bütün vatandaĢların
özgür haber alma ve düĢüncelerini yansıtma hakkını esas kabul ettiği
yazılmıĢtır.
Özgür
medya
varlığı
çağdaĢ
demokrasinin
vazgeçilmez
koĢullarından biri olarak sayılmıĢtır. Basın ve yayın hürriyeti ifade edilmekle
yetinilmemekte iki somut hedef konmakta veya vaatte bulunulmaktadır.
Bunlardan ilki baĢta anayasa olmak üzere medyaya iliĢkin tüm yasal çerçeve
ele alınarak, medyanın ifade özgürlüğüne getirilen ve demokratik toplum
düzeninin gerekleri ile bağdaĢmayan yasak ve cezaların kaldırılarak medya
özgürlüğün sağlanacağı diğeri de yazılı ve görsel medyada tekelleĢmeye
fırsat tanınmayacağıdır. Bu somut hedeflerin gerçekleĢtirilmesi halinde
Türkiye‟de gerçek manada basın ve yayın özgürlüğü sağlanması yolunda
hayati önemi haiz dönemeçler aĢılmıĢ olacaktır.
Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bütün unsurlarıyla
gerçekleĢtirilecektir. Burada aynı paragrafta birbiriyle bağlantılı iki farklı
konudan bahsedilmektedir. Bunlardan ilki hak arama özgürlüğü diğeri adil
yargılanma hakkıdır. Bu hususlarla ilgili programda konan hedef zaten
Anayasal birer ilke olan hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının
“gerçekleĢtirilecek”
olmasıdır.
Ak
Parti
programında
nasıl
olacağı
belirtilmemekle birlikte soyut anayasal kuralın somuta indirgeneceğini bir
baĢka deyiĢle gerçeğe irca edileceğini beyan etmektedir.
Bu bağlamda
ayrıca herkes için hak arama yollarının kolaylaĢtırılacağı vurgulanmıĢtır. Hak
aramayı bir özgürlük olarak anayasada kurala bağlamak Ģüphesiz önemli bir
Ģeydir; ancak bireyin bu özgürlüğünü kullanabilmesinin yolları geliĢtirilmediği
ve sürecin sonucunda adil bir yargıya varılması temin edilmediği müddetçe
bu soyut kural bir anlam ifade etmeyecektir.
Program insan haklarının ihlali halinde mahkemelere yapılacak
baĢvuruların kolaylaĢtırılması yönünde yasal düzenleme öngörmektedir.
Buna göre Ģikâyetlerin mahkemelerde harçsız ve bizzat temsil yolu açık
74
tutularak öncelik ve ivedilikle sonuçlandırılabilmesi sağlanacaktır. Ġnsan
hakları ihlallerinin harçtan muaf olarak dava edilebilmesi ve bu tür davaların
ivedilikle görüĢülmesinin sağlanması insan hak ve özgürlüklerinin hayata
geçirilmesi yönünde atılacak önemli bir adımdır. Ancak mahkemelerde
Ģikayetçinin bizzat temsiline hukuk mevzuatımızın müsaade ettiğini belirtmek
gerekir. Programdaki bu hükmün olumlu olduğunu ancak iç hukuk yollarının
tüketilmesi halinde konunun Avrupa Ġnsan Hakları mahkemesine taĢınmak
istenmesi
halinde
de
aynı
kolaylıkların
devletçe
sağlanacağının
belirtilmemesi kanaatimizce bir eksikliktir. Zira asıl baĢvuru prosedürü zor
olan ve çoğu vatandaĢça bilinmeyen husus iç hukuk yollarının tüketilmesi
halinde Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi‟ne gitmektir. Yine aynı konuda
vatandaĢların Ģikâyetlerini kamu adına izleyecek kurum ve kuruluĢlarının
oluĢturulacağının öngörülmesi de önemlidir. Programdaki bu hükmün
gerçekleĢtirilmesine yönelik olarak örneğin 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı
Bilgi Edinme Hakkı Kanununun çıkarılması ve BaĢbakanlığın bünyesinde bir
Bilgi Edinme ve Değerlendirme Üst Kurulu‟nun oluĢturulması önemli bir
adımdır. Yine aynı bağlamda 28/9/2008 tarihinde çıkarılan 5548 sayılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu da Anayasa Mahkemesi‟nin 25/12/2008 tarihli ve
Esas: 2006/140, Karar: 2008/185 numaralı kararıyla iptal edilmiĢtir.
Programda, çalıĢma hayatına iliĢkin hak ve özgürlük alanlarında
uluslararası standartların ülkemizde de eksiksiz uygulanacağı belirtilmektedir.
ÇalıĢma hayatı son derece önemli ve geniĢ konuları içermektedir. Dolayısıyla
bu hususun daha ayrıntılı öngörülmesi yararlı olurdu.
Temel hak ve özgürlüklerin baĢında gelen kiĢinin dokunulmazlığı,
maddi ve manevi varlığına iliĢkin olarak programda iĢkence, gözaltında ölüm,
kayıp, faili meçhul cinayetler gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez
uygulamaların üstüne ciddiyetle gidileceği ve Ģeffaflık sağlanacağı, bu
konuda
her
vatandaĢın
Ģikâyetinin
hassasiyetle
değerlendirileceği,
caydırıcılığı sağlayan gerekli düzenlemelerin yapılacağı ve sorumlulara
gerekli cezaların verilmesinin sağlanacağı belirtilmektedir.
75
Parti programında Anayasa‟da düzenlenmiĢ olan kamu hizmetine
girme hakkı ile ilgili bir husus yer almamaktadır. Ancak bu kapsamda
düĢünülecek kamu hizmetlerinden yararlanma konusu ayrı bir paragrafta
değerlendirilmiĢtir.
Buna
göre
Ak
Parti,
tüm
vatandaĢların
kamu
hizmetlerinden hiçbir ayırım gözetilmeksizin faydalanması için gereken
düzenlemelerin yapılmasını öngörür. Devlet ve kurumlarıyla vatandaĢlar
arasında var olan güven bunalımı giderilecek ve yurttaĢın devlete ve devletin
tüm kurumlarına güvenini sağlayacak bir yönetim anlayıĢı tesis edilecektir. Ak
Parti
programındaki bu beyan doğrultusunda örneğin 9/2/2008 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde Anayasasının 10 uncu maddesinin dördüncü
fıkrasına “ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresini
eklemiĢ aynı bağlamda 42. maddeye “Kanunda açıkça yazılı olmayan
herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum
edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir.” hükmü getirilmiĢ
ve
değiĢiklikler
5735
numarasıyla
kanunlaĢmıĢtır.
Ancak
Anayasa
Mahkemesi 5/6/2008 tarihli ve Esas: 2008/16, Karar: 2008/116 sayılı
kararıyla bu hükmü iptal ederek uygulanmasına imkan bırakmamıĢtır.
4.2.2. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Programında Temel Hak ve
Özgürlükler
CHP parti programında “Ġnsan Hak ve Özgürlükleri” ayrı bir baĢlık
olarak yer almakta ve partinin bu konudaki düĢünceleri Ģu Ģekilde metne
yansımaktadır:
“- Özgür Birey
Demokrasinin asıl öğesi özgür bireydir. Özgür olmayan bireyin, kendi
potansiyelini
geliĢtirebilmesi,
yeteneklerini
sergileyebilmesi,
toplumda
demokratikleĢmeye, insan hak ve özgürlükleri çıtasının yükseltilmesine katkıda
bulunabilmesi, demokrasi bilincini paylaĢabilmesi, gerçek anlamda seçme
yeterliliğine sahip olabilmesi mümkün değildir.
76
CHP‟nin
temel
amacı;
bireyi
özgürleĢtirmek,
bireyin
kendisini
geliĢtirmesinin önündeki ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel engelleri
kaldırmak, bireyin özgürlüklerini bilinçli olarak kullanmasını sağlamaktır.
- Ġnsan Hak ve Özgürlükleri
ÇağdaĢ demokrasilerin özünü; ulusal irade ve hukukun üstünlüğü ilkeleri
eĢliğinde, bireylerin evrensel nitelikli temel hak ve özgürlüklerini, yaĢamları
boyunca eksiksiz olarak ve engellenmeden kullanabilmeleri oluĢturur.
CHP, insan haklarının, çağın gereklerine uygun olarak süreklilik içinde
geliĢtirilmesinin gereğine inanmaktadır.
Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yaĢama
geçirilmesini amaçlayan CHP; baĢta Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak
üzere, insan hakları alanında ülkemizin taraf olduğu tüm uluslararası sözleĢme
hüküm ve ilkelerinin eksiksiz olarak uygulanmasını öncelikli hedef olarak
görmektedir.
- Temel hak ve özgürlükler eksiksiz uygulanacaktır:
CHP en geniĢ anlamda insan hak ve özgürlüklerinin uygulanmasının
takipçisi olacaktır.
- Temel hak ve özgürlükler, yalnız yasayla sınırlanabilir: Temel hak ve
özgürlükler Anayasa‟nın ve Türkiye‟nin taraf olduğu uluslararası antlaĢmaların
sözüne ve özüne uygun biçimde ancak ve yalnızca yasayla sınırlanabilir. Bu
sınırlama, hangi gerekçeyle olursa olsun hakkın özüne dokunamayacağı gibi,
demokratik toplum gereklerinin haklı kıldığı ölçüyü aĢamaz ve öngörülen amaç
dıĢında kullanılamaz. Yargı kararı olmadan kimse özgürlüğünden yoksun
bırakılamaz.
Siyasal, düĢünsel, toplumsal, dinsel ve bireysel özgürlükler bir bütündür.
Bu özgürlüklerin en etkili biçimde korunması için Anayasa‟da gerekli
değiĢikliklerin yapılması hedef alınacaktır.
77
Bireylerin, din, mezhep, ırk, renk, cinsiyet, etnik köken, dil ve benzeri
özelliklerine bakılmaksızın, aralarında herhangi bir ayırım gözetmeksizin temel
insan hak ve özgürlüklerinden yararlanması sağlanacaktır.
- YurttaĢların temel hak ve özgürlüklerinin mümkün olan en ileri düzeye
getirilmesi hedef alınacak: YurttaĢların yaĢam hakkı kutsaldır. ĠĢkence ve
orantısız güç kullanımına hiçbir Ģekilde izin verilmeyecektir. Yapılacak tüm yasal
düzenlemelerde ve uygulamada Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin ve taraf
olduğumuz diğer uluslar arası sözleĢmelerin ilkeleri gözetilecek, hak ve
özgürlüklerin ihlaline izin verilmeyecektir. Bu anlayıĢla;
YaĢam hakkı: YaĢam hakkı ile insan varlığının korunması ve geliĢtirilmesi
temel amaçtır. CHP Türkiye‟nin farklı yörelerindeki ortalama yaĢam beklentisi
arasındaki büyük farkın giderilmesi hedefini yaĢam hakkı kapsamında değerlendirmektedir. Bu farkın giderilmesi için gerekli ekonomik ve sosyal
önlemler alınacaktır.
Gözaltında iĢkence ve iĢkenceye bağlı ölümler mutlaka önlenecek,
iĢkence yapanlar ve ona göz yumanlar etkili biçimde cezalandırılacaktır.
DüĢünce ve ifade özgürlüğü: DüĢünce özgürlüğü demokrasinin temelidir.
DüĢünce, onu açıklama, anlatma ve örgütleme ile bütündür. Bu nedenle
düĢünceyi söz, yazı, resim ya da baĢka yollarla açıklama ve yayma hakkı, Ģiddet
kullanılmasını teĢvik etmedikçe ve yakın ve açık tehlike oluĢturmadığı sürece
engellenemez. Suçu ve suçluyu övme düĢünce ve ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilemez. DüĢünce ve düĢünceyi ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamalar
uluslararası antlaĢmalarda öngörülen ölçüleri aĢamaz.
Din, inanç ve vicdan özgürlüğü: Kimse dinsel inanç ve düĢüncesinden
ötürü kınanamaz, baskı altına alınamaz; düĢünce ve inançlarını değiĢtirmeye,
açıklamaya zorlanamaz. Herkes ibadetini, dininin veya inancının gereğini özgürce
yapma, öğrenme ve geliĢtirme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüĢü düzenleme hakkı: DüĢünce özgürlüğü;
düĢüncenin, bireysel veya kitlesel iletiĢim araçları ile toplantılarla, gösteri
yürüyüĢleri ile demokratik kitle örgütleri aracılığıyla açıklanması olanağı
78
sağlandığında gerçekleĢebilir. Toplantı ve Gösteri YürüyüĢleri Yasası, ileri
demokratik ülkelerdeki normlara uygun biçimde, özgürlükçü bir anlayıĢla yeniden
düzenlenecektir.
Savunma hakkı: Gözaltına alınan ve tutuklanan kiĢi, savunma ve en kısa
zamanda yargıç önüne çıkarılmayı isteme hakkına sahiptir. Savunma ve hak arama
olanağından yoksun olanlara hak arama ve savunma hakkını sağlamak devletin
yükümlülüğüdür.
Yönetime katılma ve örgütlenme hakkı: Siyasal partiler, sendikalar,
dernekler, kooperatifler ve meslek kuruluĢlarına üye olma ve yönetime katılma
hakkı, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereğidir. Bu gibi kuruluĢlara üye olmak
isteyenlerin önündeki engeller çağdaĢ ülkelerdeki kurallara uygun olarak
kaldırılacaktır.
ÇalıĢma hakkı: ÇalıĢma herkesin temel hakkıdır. Devlet iĢsizliğin
önlenmesi ve tam çalıĢmanın sağlanabilmesi için gerekli önlemleri alır. Herkesin
dilediği alanda iĢ kurma, çalıĢma, toplu sözleĢme ve grev hakkı olmalıdır. Bu hak
istisnai görevler için yasayla sınırlandırılabilir.
Ġnsan Hakları MüsteĢarlığı kurulacak: BaĢbakanlığa bağlı olarak insan
hakları alanında gerekli izleme, denetleme ve değerlendirme iĢlevlerini
üstlenecek, eğitim faaliyetlerini koordine edecek bir Ġnsan Hakları MüsteĢarlığı
kurulacaktır.”111
4.2.2.1.Değerlendirme
CHP programının temel hak ve özgürlüklere ayrılan kısmının baĢında,
demokrasilerde olmazsa olmaz öğenin öz gür birey olduğu, özgür olmayan
bireyin, kendi potansiyelini geliĢtirebilmesi, yeteneklerini sergileyebilmesi,
toplumda demokratikleĢmeye, insan hak ve özgürlükleri çıtasının yükseltilmesine
katkıda bulunabilmesi, demokrasi bilincini paylaĢabilmesi, gerçek anlamda seçme
yeterliliğine sahip olabilmesinin mümkün olmadığı vurgulanmaktadır. Bu
111
http://www.chp.org.tr/Files/chpprogram.indd.pdf (Erişim Tarihi: 7/3/2010).
79
bağlamda CHP‟nin temel amacının bireyi özgürleĢtirmek, bireyin kendisini
geliĢtirmesinin önündeki ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel engelleri
kaldırarak bireyin özgürlüklerini bilinçli
olarak kullanmasını
sağlamak
olduğunun altı çizilmektedir. ÇağdaĢ demokrasilerin özünü ulusal irade ve
hukukun üstünlüğü ilkeleri eĢliğinde, bireylerin evrensel nitelikli temel hak ve
özgürlüklerini,
yaĢamları
boyunca
eksiksiz
olarak
ve
engellenmeden
kullanabilmelerinin oluĢturduğunu dolayısıyla Partinin, insan haklarını çağın
gereklerine uygun olarak süreklilik içinde geliĢtirilmesinin gereğine inandığı ifade
edilmektedir.
Temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel giriĢten sonra CHP‟nin bu konudaki
hedefleri veya vaatlerine geçilmektedir. Öncelikli hedef olarak baĢta Ġnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi olmak üzere, insan hakları alanında ülkemizin taraf
olduğu tüm uluslararası sözleĢme hüküm ve ilkelerinin eksiksiz olarak uygulanması
öngörülmektedir. Görüldüğü üzere uluslar arası temel hak ve özgürlük
standartlarının teorik kabulünden pratiğe dönüĢtürülmesi taahhüt edilmektedir. Zımni
de olsa bundan Ülkemizde insan hak ve özgürlükleri konusunda uygulamada henüz
uluslar arası standarda ulaĢılamadığı sonucu kabul edilmektedir.
Temel hak ve özgürlükler eksiksiz uygulanacağı Partinin en geniĢ
anlamda insan hak ve özgürlüklerinin uygulanmasının takipçisi olacağı
belirtilmektedir. Burada bir kez daha dikkat çekilmelidir ki program temel hak
ve özgürlüklerin “uygulanması” konusunda ısrarcıdır. Bu son derece yerinde
bir hassasiyettir.
Anayasa‟nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına dair hükümleri
programa taĢınarak hak ve özgürlükler konusunda Partinin hassasiyeti
belirtilmektedir; ancak bunun anayasal hükümlerin tekrarından ibaret olduğu
görülmektedir. Buna göre temel hak ve özgürlüklerin, Anayasa‟nın ve Türkiye‟nin
taraf olduğu uluslararası andlaĢmaların sözüne ve özüne uygun biçimde ancak
ve yalnızca sadece kanunla sınırlandırılabileceği, bu sınırlamanın hiçbir
gerekçeyle hakkın özüne dokunamayacağı, demokratik toplum gereklerinin haklı
kıldığı ölçüyü aĢamayacağı ve öngörülen amaç dıĢında kullanılamayacağı aynı
80
zamanda
yargı
kararı
olmadan
kimsenin
özgürlüğünden
yoksun
bırakılamayacağı kaleme alınmaktadır.
Siyasal, düĢünsel, toplumsal, dinsel ve bireysel özgürlüklerin bir bütün
olduğu bu özgürlüklerin en etkili biçimde korunması için Anayasa‟da gerekli
değiĢikliklerin yapılmasının hedef alınacağı dile getirilmiĢtir. Özgürlüklerin
korunması amacıyla gerekli anayasal değiĢiklik yapılacağı ifade edilmektedir.
Parti mevcut düzenlemelerin ihtiyaca cevap vermediği düĢüncesiyle bu
konuda yeni düzenlemeler önermektedir.
Temel hak ve özgürlüklerden yararlanmada bireylerin, din, mezhep, ırk,
renk, cinsiyet, etnik köken, dil ve benzeri özelliklerine bakılmaksızın, aralarında
herhangi bir ayırım gözetmeksizin temel insan hak ve özgürlüklerinden
yararlanmasının sağlanacağı kaydedilmektedir. Böylece temel hak ve
özgürlüklerin
herkes
için
olduğu
ve
uygulamada
hiçbir
ayırımın
gözetilmeyeceği dikkate sunulmaktadır.
Temel hak ve özgürlüklerin baĢında gelen kiĢinin dokunulmazlığı,
maddi ve manevi varlığına iliĢkin olarak programda yurttaĢların yaĢam hakkı
kutsal olduğundan bahisle yaĢam hakkı ile insan varlığının korunması ve
geliĢtirilmesinin temel amaç olduğu vurgulanmaktadır. CHP‟nin Türkiye‟nin farklı
yörelerindeki ortalama yaĢam beklentisi arasındaki büyük farkın giderilmesi
hedefini yaĢam hakkı kapsamında değerlendirdiğini belirtilmektedir. Bu farkın
giderilmesi için gerekli ekonomik ve sosyal önlemler alınacağı kaleme
getirilmiĢtir.
ĠĢkence
ve
orantısız güç
kullanımına
hiçbir
Ģekilde
izin
verilmeyeceği, gözaltında iĢkence ve iĢkenceye bağlı ölümlerin mutlaka
önleneceği, iĢkence
yapanlar
ve
ona
göz yumanların
etkili
biçimde
cezalandırılacağı üzerinde durulmaktadır.
DüĢünce ve ifade özgürlüğünün demokrasinin temeli olduğu ve
düĢüncenin onu açıklama, anlatma ve örgütleme ile bir bütün oluĢturduğu
belirtilmektedir. DüĢünceyi söz, yazı, resim ya da baĢka yollarla açıklama ve
yayma hakkının, Ģiddet kullanılmasını teĢvik etmedikçe ve yakın ve açık tehlike
oluĢturmadığı sürece engellenemeyeceği, suçu ve suçluyu övme düĢünce ve
81
ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, düĢünce ve düĢünceyi
ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamaların uluslararası antlaĢmalarda öngörülen
ölçülerin aĢamayacağı de yazılmaktadır. Programdaki bu hükmün de
Anayasa‟daki düĢünce özgürlüğü hükmüyle paralel olduğu hatta hükümden
farklılık arzetmediği söylenebilir.
Din, inanç ve vicdan özgürlüğünün de kimsenin dinsel inanç ve
düĢüncesinden ötürü kınanamayacağı, baskı altına alınamayacağı; düĢünce ve
inançlarını değiĢtirmeye, açıklamaya zorlanamayacağı, herkesin ibadetini, dininin
veya inancının gereğini özgürce yapma, öğrenme ve geliĢtirme hakkına sahip
olduğu Ģeklinde, Anayasal hükmün programa taĢınmasından ibaret olduğu ve bir
yenilik içermediği görülmektedir.
Toplantı ve gösteri yürüyüĢü düzenleme hakkı diğer birçok konuya göre
farklı öngörülmüĢtür. DüĢünce özgürlüğünün düĢüncenin, bireysel veya kitlesel
iletiĢim araçları ile toplantılarla, gösteri yürüyüĢleri ile demokratik kitle örgütleri
aracılığıyla açıklanması olanağı sağlandığında gerçekleĢebileceğinden Toplantı ve
Gösteri YürüyüĢleri Yasası‟nın ileri demokratik ülkelerdeki normlara uygun
biçimde, özgürlükçü bir anlayıĢla yeniden düzenleneceği vaat edilmektedir. CHP
programının toplantı ve gösteri yürüyüĢü düzenleme hakkı konusunda yeni bir
kanun yapma taahhüdünü içermesi önemli noktadır. Bu kanun ileri demokratik
ülkelerin düzenlediği normlara uygun çıkarılacaktır. Parti programının öngördüğü
somut, net ve yerinde vaatlerden biridir.
Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı kapsamında savunma
hakkı özellikle vurgulanmaktadır. Buna göre gözaltına alınan ve tutuklanan kiĢi,
savunma ve en kısa zamanda yargıç önüne çıkarılmayı isteme hakkına sahiptir.
Savunma ve hak arama olanağından yoksun olanlara hak arama ve savunma
hakkını sağlamak devletin yükümlülüğüdür.
Yönetime katılma ve örgütlenme hakkı: Siyasal partiler, sendikalar,
dernekler, kooperatifler ve meslek kuruluĢlarına üye olma ve yönetime katılma
hakkı, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereğidir. Bu gibi kuruluĢlara üye olmak
82
isteyenlerin önündeki engeller çağdaĢ ülkelerdeki kurallara uygun olarak
kaldırılacaktır.
ÇalıĢma hakkı: ÇalıĢma herkesin temel hakkıdır. Devlet iĢsizliğin
önlenmesi ve tam çalıĢmanın sağlanabilmesi için gerekli önlemleri alır. Herkesin
dilediği alanda iĢ kurma, çalıĢma, toplu sözleĢme ve grev hakkı olmalıdır. Bu hak
istisnai görevler için yasayla sınırlandırılabilir.
Ġnsan Hakları MüsteĢarlığı kurulacak: BaĢbakanlığa bağlı olarak insan
hakları alanında gerekli izleme, denetleme ve değerlendirme iĢlevlerini
üstlenecek, eğitim faaliyetlerini koordine edecek bir Ġnsan Hakları MüsteĢarlığı
kurulacaktır. Programın bu kısmı bir yenilik içermektedir. Ġnsan haklarının
yeni kurulacak bir müsteĢarlık düzeyinde takibi öngörülmektedir. Mevcut
sistemde
BaĢbakanlığa
bağlı
bir
Ġnsan
Hakları
BaĢkanlığı
olduğu
düĢünüldüğüne konunun müsteĢarlık düzeyinde ele alınması yerinde bir
öngörüdür.
4.2.3.Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Programında Temel Hak ve
Özgürlükler
MHP parti programına “DemokratikleĢme, Temel Hak ve Özgürlükler”
ayrı bir baĢlık olarak Ģu Ģekilde yer almaktadır.
“- DemokratikleĢme
Hukukun üstünlüğünün, insan Ģeref ve haysiyetinin; fikir, teĢebbüs, din
ve vicdan özgürlüğünün teminatı olan demokrasi sadece bir siyasî rejim
değil, aynı zamanda bir hayat tarzıdır. Bu sebeple Partimiz, sosyal ve siyasî
iliĢkilerde, demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile iĢletilmesinin gereğine
inanmaktadır.
- Ġnsan hak ve özgürlüklerinin korunması
BaĢta
yaĢama
hakkı
olmak
üzere,
insanın
dokunulamaz,
devredilemez, vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve
83
geliĢtirilmesi devletin baĢta gelen görevlerinden biri olup, bu hak ve
özgürlüklerin tanınması özgürlük, adalet ve barıĢın temelidir.
- Ġnsanlık ayıbı iĢkence
Ġnsanı yüce bir varlık olarak gören Partimiz; her türlü iĢkence ile
insanlık dıĢı ve aĢağılayıcı davranıĢ ve uygulamalara Ģiddetle karĢı olup, her
bireyin güvenliğinin sağlanması ve hayatının güvence altına alınması
gerektiğine inanmaktadır.
- Toplum sözleĢmesi belgesi niteliğinde bir anayasa
Anayasamızın özgürlüğü esas alan, genel sınırlama hükümlerinden
daha çok, genel koruma hükümlerine yer veren gerçek bir “Toplum
SözleĢmesi Belgesi” olması için mümkün olabildiğince geniĢ bir uzlaĢma ile
gözden geçirilmesi ve gerekli değiĢikliklerin yapılmasını öngörmekteyiz.
- DüĢünce özgürlüğü
Millî birlik ve bütünlüğü, kamu yararı ve genel ahlâkı zedelememek
kaydıyla, düĢünceyi ifade etme ve inandığı gibi yaĢama üzerindeki yasaklar
ile bu özgürlüğü kullanma araçlarından basın, yayın ve diğer iletiĢim organları
üzerindeki kısıtlayıcı kural ve uygulamalar kaldırılacaktır.
- Hak arama özgürlüğü ve kanun önünde eĢitlik
Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolunun açık olması
ve
herkesin
kanun
önünde
eĢitliği
ilkesi
uyarınca,
anayasa
ve
kanunlarımızdaki dokunulmazlıklar kaldırılacak ve herkesin hak arama
özgürlüklerine sahip olmasının sağlanması için “Ġdarî Usul ve Bilgi Edinme
Hakkına” iliĢkin kanunî düzenleme yapılacaktır.
- Örgütlenme, toplantı ve gösteri düzenleme hakkı
Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı olmamak Ģartıyla; örgütlenme,
toplantı ve gösteri düzenleme hakkını zedeleyen nitelikteki mevzuat
hükümleri ve diğer engeller gözden geçirilerek, bu hakların özüne uygun
olarak kullanımı sağlanacaktır.
84
- Kadın ve çocuk hakları
Kadınlara karĢı uygulanan her türlü fiilî ve hukukî ayrımcılığın
kaldırılması, çocukların, ailelerinden gelenler de dahil, her türlü hak ihlâline
karĢı korunması sağlanacaktır.”112
4.2.3.1. Değerlendirme
MHP
programının
insan
hak
ve
özgürlükleri
kısmının
giriĢi
demokrasinin öneminin vurgulanmasına ayrılmıĢtır. Buna göre hukukun
üstünlüğünün, insan Ģeref ve haysiyetinin; fikir, teĢebbüs, din ve vicdan
özgürlüğünün teminatı olan demokrasi sadece bir siyasî rejim değil, aynı
zamanda bir hayat tarzıdır. Bu sebeple Parti, sosyal ve siyasî iliĢkilerde,
demokrasinin
bütün
kurum
ve
kuralları
ile
iĢletilmesinin
gereğine
inanmaktadır.
MHP programına göre temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve
geliĢtirilmesi devletin baĢta gelen görevlerinden biri olup, bu hak ve
özgürlüklerin tanınması özgürlük, adalet ve barıĢın temelidir.
YaĢama hakkı sadece ismen zikredilmekte ve peĢinden temel hak ve
özgürlüklerin Anayasa‟da sayılan nitelikleri sıralanmaktadır.
KiĢinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı kapsamında iĢkence
Ģiddetle reddedilmektedir. Buna göre insanı yüce bir varlık olarak gören Parti
iĢkenceyi Ģiddetle reddetmekte ve her türlü iĢkence ile insanlık dıĢı ve
aĢağılayıcı davranıĢ ve uygulamalara karĢı olup, her bireyin güvenliğinin
sağlanması ve hayatının güvence altına alınması gerektiğine inanmaktadır.
Ancak bu konuda ne yapılacağına dair bir açıklamaya programda
rastlanmamaktadır.
Program
doğrultuda
112
anayasa
Anayasamızın
değiĢikliği
yapılacağını
özgürlüğü
esas
vurgulamaktadır.
alan,
genel
Bu
sınırlama
http://www.mhp.org.tr/arama.php?sub=icerikgoster&iid=361 (Erişim Tarihi: 12/3/2010)
85
hükümlerinden daha çok, genel koruma hükümlerine yer veren gerçek bir
“Toplum SözleĢmesi Belgesi” olması için mümkün olabildiğince geniĢ bir
uzlaĢma ile gözden geçirilmesi ve gerekli değiĢikliklerin yapılmasını
öngörmekteyiz. Yine soyut bir ifade olduğundan anayasal değiĢikliğin neleri
içereceğinden
söz edilmemektedir.
Daha
çok
toplumsal
uzlaĢmanın
sağlandığı alanlarda değiĢiklik düĢünüldüğü söylenebilir.
DüĢünce özgürlüğü açıkça belirtilmiĢtir. Millî birlik ve bütünlüğü, kamu
yararı ve genel ahlâkı zedelememek kaydıyla, düĢünceyi ifade etme ve
inandığı gibi yaĢama üzerindeki yasaklar ile bu özgürlüğü kullanma
araçlarından basın, yayın ve diğer iletiĢim organları üzerindeki kısıtlayıcı
kural ve uygulamalar kaldırılacaktır.
Hak arama özgürlüğü ve kanun önünde eĢitlik ilkesi programda
açıklıkla yer almaktadır. Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı
yolunun açık olması ve herkesin kanun önünde eĢitliği ilkesi uyarınca,
anayasa ve kanunlarımızdaki dokunulmazlıklar kaldırılacak ve herkesin hak
arama özgürlüklerine sahip olmasının sağlanması için “Ġdarî Usul ve Bilgi
Edinme Hakkına” iliĢkin kanunî düzenleme yapılacaktır; burada görüldüğü
üzere
somut
bir
husus öngörülmektedir.
Hak
arama
özgürlüğünün
uygulanabilirliğini sağlamak amacıyla “Ġdarî Usul ve Bilgi Edinme Hakkına”
iliĢkin kanunî düzenleme yapılacağı taahhüt edilmektedir. Keza kanun
önünde eĢitlik ilkesinin bir gereği olarak mevzuatta ayrıcalık niteliğindeki
dokunulmazlıkların kaldırılacağı vaat edilmektedir. Hak arama özgürlüğü ve
kanun önünde eĢitlik ilkesi MHP programında somut yapılacakların
belirlendiği en net ortaya konan husustur.
Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı olmamak Ģartıyla; örgütlenme,
toplantı ve gösteri düzenleme hakkını zedeleyen nitelikteki mevzuat
hükümleri ve diğer engeller gözden geçirilerek, bu hakların özüne uygun
olarak kullanımı sağlanacaktır.
86
Kadın ve çocuk hakları ayrıca ele alınarak kadınlara karĢı uygulanan
her türlü fiilî ve hukukî ayrımcılığın kaldırılması, çocukların, ailelerinden
gelenler de dahil, her türlü hak ihlâline karĢı korunması sağlanacaktır.
4.2.4.Saadet Partisi (SP) Programında Temel Hak ve Özgürlükler
SP parti programında konu “Ġnsan Hakları ve Özgürlükleri” üst baĢlığı
altında aĢağıdaki sistemle ele alınmıĢtır:
“1. Ġnsan Hakları ve Özgürlükler
1. 1. Genel
Üzerinde
bütün
insanların
mutabık
kaldığı,
çoğu
uluslararası
sözleĢmelerde zikredilen tabii hukuka aykırı olmayan temel haklara, bütün
insanlar doğuĢtan sahiptirler ve bu haklara dokunulamaz. Bu haklar insan
onur ve haysiyetinin koruma zırhıdır. Saadet Partisi iktidarında, tüm sosyal ve
siyasî organizasyonlar, bu doğal hakların korunmasına ve kullanılabilir
olmasına hizmet edecektir. Milletimizin ve onun devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti‟nin dünya milletler ailesinin eĢit haklara sahip Ģerefli bir üyesi
olması, ancak vatandaĢlarının temel insan haklarının garanti altına
alınmasıyla mümkündür. Saadet Partisi, insan hakları konusunda milletimizin
ve tarihinin kabul ettiği tabii hukukun ortak değerlerini ve insan hakları ortak
değerlerinin belirttiği ve Evrensel Ġnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa Ġnsan
Hakları Beyannamesindeki hususları uygun görmektedir. Maalesef bugün
Türkiye‟de insan haklarını gerçek manâda garanti altına alan uygulamaların
olduğunu söyleyemiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde yaĢayan herkes hür, onurlu ve
haklar bakımından eĢittir. Partimiz, devletin; bu ülkede yaĢayan herkesin, ırkı,
rengi, cinsiyeti, dili, dini, mezhebi, siyasi görüĢü, sosyal menĢei, serveti veya
87
diğer herhangi bir özelliğini gözetmeden, tüm insan haklarını ve özgürlüklerini
garanti altına almasını sağlamak için çalıĢacaktır.
1. 2. YaĢama ve Güvenlik
YaĢama, özgür olma ve kiĢi güvenliği her bireyin hakkıdır. Devletin en
temel görevlerinden birisi kiĢi güvenliğini temin etmektir. Herkes yaĢama
hakkına, maddî ve mânevî varlığını koruma, sürdürme ve geliĢtirme hakkına
sahiptir. Hiç kimseye, zalimane, gayri insânî ve haysiyet kırıcı ceza
verilemez, iĢkence yapılamaz; bu tip muameleler hiç kimseye uygulanamaz.
Saadet Partisi, iĢkence ve kötü muameleyi en büyük insanlık suçu olarak
kabul eder; Türkiye‟yi iĢkence, gözaltında ölüm, kayıplar ve faili meçhul
cinayetler gibi uygulamaların olmadığı bir ülke haline getirmek için en büyük
titizliği göstereceğini kamuoyuna duyurur. Ülkemizde hiç kimsenin, özel
hayatına, ailesine, meskenine
ve
haberleĢmesine
keyfi
müdahalede
bulunulamaz. Onuruna ve kiĢiliğine dokunulamaz; herkesin bu müdahale ve
tecavüzlere karĢı kanun ile korunmaya hakkı vardır. Herkesin ülkede ya da
ülke dıĢında serbestçe seyahat ve ikamet etme hakkı vardır.
1. 3. DüĢünce ve Ġfade Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkı
Demokrasinin esas dayanağı düĢünce ve ifade özgürlüğüdür.
DüĢünce ve düĢünceyi ifade etme özgürlüğü örgütlenme hakkı, öğrenim,
öğretim ve inandığı gibi yaĢama hakkı demokrasinin olmazsa olmaz
koĢuludur. DüĢünce ve ifade özgürlüğü, düĢüncelerinden dolayı rahatsız
edilmemek, düĢünce ve bilgileri her vasıta ile aramak, elde etmek,
yararlanmak ve yaymak hakkını gerektirir. Dernek, vakıf, sendika, oda ya da
siyasî parti Ģeklinde örgütlenme hakkı ile toplantı ve gösteri hakkı, düĢünce
ve ifade özgürlüğünün bir parçasıdır. Bu nedenle Saadet Partisi, sivil toplum
kuruluĢlarını ve siyasî partileri, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak
kabul etmektedir. Yalan haberi, iftirayı, hakareti ve Ģiddet çağrısı içeren
beyanları, ülkenin bölünmesinin talep edilmesini, ifade özgürlüğü olarak kabul
88
etmiyoruz. Bize göre, düĢünce, ifade ve örgütlenme hakkının sınırları, yalan,
iftira, hakaret, Ģiddet ve terördür; hiçbir düĢünce ve onun ifadesi, Ģiddet ve
teröre sebep olmadıkça kamu güvenliği ve düzenini tehdit Ģeklinde
değerlendirilemez. Demokratik sistemlerin vazgeçilmez unsurları olan siyasî
partiler farklı görüĢlere sahiptirler. Tek tip düĢüncenin farklı adlarla
örgütlenmesini
demokrasi
sayan
anlayıĢı
doğru
bulmuyoruz.
Farklı
düĢüncelere tahammülsüzlüğü ve siyasî partiler üzerindeki baskı ve
kısıtlamaları, demokratik anlayıĢa aykırı, ilkel bir zihniyetin ürünü olarak
görüyoruz. Bu nedenle Saadet Partisi olarak, düĢünceyi ifade ve örgütlenme
hakkının korunması ve siyasetin önündeki tüm engellerin kaldırılması,
öncelikli hedefimizdir. Ġktidarımızda, habere ulaĢma hakkı, yorum ve eleĢtiri
hakkı ve yayınlama hakkı tam olarak korunacaktır. Bu hakların, basının doğru
bilgilendirme ve toplum adına denetim görevini aĢarak, ekonomik ve siyasî
çıkar elde etme, kiĢilik haklarının ihlali ve insan onurunun rencide edilmesi
Ģeklinde kullanılmasını tasvip etmiyoruz. Bunun için gerekli önlemler
alınacaktır. Elbette hak ve özgürlüklerin genel bir sınırlaması da vardır; o da
baĢkasının hak ve özgürlüklerine tecavüz edilmesidir. Saadet Partisi,
Türkiye‟de hiç kimsenin haklarının baĢkalarının haklarını; özgürlüklerinin
baĢkalarının özgürlüklerini; mutluluğunun baĢkalarının mutluluğunu ortadan
kaldırma
özgürlükler
üzerine
çatıĢtığı
kurulamayacağını
zaman
savunmaktadır.
sınırların
adaletle
Bundan
çizilmesi
dolayı
gerektiğine
inanıyoruz. Devletin ve doğal olarak bu yapı içerisinde yer alan yasama,
yürütme ve yargı erklerinin en temel görevi, en geniĢ anlamda insan hakları
ve özgürlükleri korumak ve adaleti tesis etmektir.
1. 4. Din ve Vicdan Özgürlüğü ve Laiklik
Türkiye, din ve laiklik tartıĢmalarını artık aĢmak zorundadır. Bunun için
yapılacak iĢ, evrensel normlara göre bir laiklik tanımı ve uygulamasıdır.
Saadet Partisi, bu ülkede yaĢayan herkesin din ve vicdan özgürlüğünü
savunur. Herkes din, kanaat ve vicdan özgürlüğüne, ibadet ve dini
vecibelerini bireysel ve toplu olarak yerine getirme hakkına sahip olmalıdır.
89
Din, vicdan ve kanaat özgürlüğü temel insan hakları içinde yer alır. Bu hak,
dinini tek baĢına veya topluca, açık olarak ya da özel surette, öğrenim,
öğretim, tatbikat ve ibadetlerle açığa vurma ve örgütlenme özgürlüğünü de
içerir. Hiç kimse din ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; yine hiçbir kimse
ve kurum, din ve kanaatler konusunda bir baĢkasına zorlama yapamaz.
Devlet; laikliğin gereği olarak din, inanç ve kanaat konusunda taraf olamaz.
Bu nedenle devlet, herhangi bir dinin inanç, ibadet ve vecibelerini icbar eden
veya bunları yasaklayan bir uygulama içinde bulunamaz. Her konuda olduğu
gibi din, inanç ve kanaat konusunda da kendisi bir baskı unsuru olamayacağı
gibi toplum kesimlerinden kaynaklanan baskı, dayatma ve Ģiddet içeren
eylemleri önlemekle de yükümlüdür. Devlet, insanların din ve kanaat tercihleri
ve bunların gereklerini yerine getirmeleri yolundaki engelleri ortadan kaldırır.
Laiklik, kanunların ilme, gerçeklere, akıl ve insanların tecrübelerine
dayanarak yapılmasını gerektirir. Ancak laiklik, asla dinsizlik veya din
karĢıtlığı olarak algılanamaz; aksine laiklik, bir kimsenin genel ahlâka aykırı
olmamak Ģartı ile inancının gereklerini özgürce yerine getirebilmesi ve
devletin bu konularda kesinlikle taraf olmaması ve bu hakları korumasıdır.
2. Demokrasi
Saadet Partisi, herkesin saadetini istemekte, bunun da ancak barıĢ ve
kardeĢlik, hürriyet, adalet, refah ve saygınlıkla mümkün olacağını idrak
etmektedir. Ġnsan maddî ve manevî varlığı ile bir bütündür. Sosyal bir varlık
olan
insan
diğer
insanlarla
birlikte
oluĢturduğu
siyâsal
ve
sosyal
organizasyonları yönetme hakkına sahiptir. Egemenlik, doğrudan halk
oylaması yoluyla, ya da bireylerin gerçek serbest seçimler yoluyla ve eĢit
tanıtma Ģartları içinde, seçtikleri temsilcileri aracılığıyla kullanılır. Millet
tarafından TBMM‟ne verilen egemenliği kullanma hakkı, hiçbir kiĢi veya
kuruma kısmen ya da tamamen devredilemez. Bunun dıĢında kalan iĢlerle
ilgili alanın düzenlenmesi, yine eĢit hak ve özgürlüklerin korunması ve zarar
görmemesi, nimet ve külfetlerin, görev ve yetkilerin adil dağıtılması ve
paylaĢılması hususunda demokratik usul ve esaslar geçerlidir.
90
3. Hukukun Üstünlüğü
Temel Esas, kaba kuvvetin değil, hakkın üstün tutulmasıdır. Saadet
Partisi, insan haklarına dayalı demokratik devlet yapısı için, hukukun
üstünlüğünü
vazgeçilmez
esas
olarak
görür.
Ġnsan
haklarının
dokunulmazlığını temin için, tabii hukuk ve adalet ilkeleri dâhilinde, önceden
anlaĢılmıĢ ve ilan edilmiĢ kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar tüm erkleri
kullananları ve tüm bireyleri bağlar. Bu kuralların insan haklarının
dokunulmazlığını koruması ve herkese eĢit ve adil bir Ģekilde uygulanması
hukukun üstünlüğünü oluĢturur.
Saadet Partisi; hakkı üstün tutan bir anlayıĢa sahiptir. Bu nedenle
gücün hukukunu reddetmektedir. Biz, hukukun gücünü, hukukun üstünlüğünü
savunan geleneğin temsilcileriyiz. Kaba kuvvete karĢı hakkı, hukuku, adaleti
savunuyoruz. Partimiz, hukuka dayalı bir düzen, hakka dayalı iliĢkiler ve
adaletin belirlediği paylaĢım için siyaset yapar.
Saadet Partisi; siyasi hedefleri olarak belirlediği, gerçek demokrasi,
insan hakları, özgürlükler, kalkınma, refah, barıĢ ve sosyal dayanıĢmanın,
ancak bir hukuk devletinde gerçekleĢebileceğine inanmaktadır. Bu nedenle
Saadet Partisi, hukukun üstünlüğünün tam bir savunucusudur. Ülkemizde
„Hukuk
Devleti‟
anlayıĢının
sorunlu
olduğu
herkes tarafından ifade
edilmektedir. Gerçek bir hukuk devleti oluĢturulması için, baĢta Anayasa
olmak üzere, yasalarda ve uygulamalarda bazı düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Kanun devleti demek, hukuk devleti demek değildir; hukuk devleti, kanunları
tabii hukuka, hakka ve adalete uygun olan devlettir. Tabii hukuk Ģu dört temel
hak üzerine Ģekillenir: DoğuĢtan var olan temel insan hakları, Emek
harcanarak kazanılan haklar, KarĢılıklı rıza ile yapılan sözleĢmelerden doğan
hak ve ödevler, Adaletin gereği olarak doğan haklar.
91
4. Sosyal Devlet
Anayasanın
2.
maddesinde
Cumhuriyetin
nitelikleri
arasında
devletimiz “Sosyal Bir Hukuk Devleti” olarak tanımlanmıĢtır. Devlet, halka
hizmet için vardır. Sosyal devlet, halkın bütününü gözeten; hizmetlerinde tüm
halkın ihtiyaçlarını karĢılamayı görev sayan devlettir. Sosyal devlet, refah ve
gelir dağılımı bakımından da, zümrevi ve bölgesel dengesizlikleri giderecek
tedbirlere öncelik verir. Saadet Partisi sosyal hakların elde edilmesini ve
kullanılmasını, milletimizin tüm fertleri için sağlamayı görev sayar.
5. Ahlâk ve Mânevîyat
Ahlâk ve Maneviyat en önde yürüyen bayrağımızdır. Ahlâkî ve manevî
değerlere bağlı milletlerin büyük uygarlıklar kurduklarına, bu değerlerden
uzaklaĢanların ise güçlerini yitirdiklerine tarih Ģahittir. “YaĢanabilir bir
Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye”nin ve “Yeni Bir Dünya”nın ancak ahlâk,
mânevîyat ve adil bir düzen temeli üzerinde kurulacağına inanıyoruz. Bu
nedenle Saadet Partisi olarak, güzel ahlakın kökleĢmesini ve geliĢtirilmesini
toplumsal hayatın sağlıklı bir Ģekilde sürdürülebilmesi ve ülke fertlerinin
saadete ulaĢabilmesi için zorunlu görüyoruz. Saadet için zorunlu olan
yukarıda belirtilen beĢ temel Ģart ancak “önce ahlâk ve mânevîyat ” prensibi
ile gerçekleĢebilir.”
4.2.4.1. Değerlendirme
SP‟nin programı da diğer parti programlarında olduğu gibi temel hak
ve özgürlüklere iliĢkin bir genel giriĢle baĢlamaktadır. Buna göre üzerinde
bütün insanların mutabık kaldığı, çoğu uluslararası sözleĢmelerde zikredilen
tabii hukuka aykırı olmayan temel haklara, bütün insanlar doğuĢtan sahiptirler
ve bu haklara dokunulamaz. Bu haklar insan onur ve haysiyetinin koruma
zırhıdır. SP iktidarında, tüm sosyal ve siyasî organizasyonlar, bu doğal
hakların korunmasına ve kullanılabilir olmasına hizmet edecektir. Milletimizin
ve onun devleti olan Türkiye Cumhuriyeti‟nin dünya milletler ailesinin eĢit
92
haklara sahip Ģerefli bir üyesi olması, ancak vatandaĢlarının temel insan
haklarının garanti altına alınmasıyla mümkündür. Parti, insan hakları
konusunda milletimizin ve tarihinin kabul ettiği tabii hukukun ortak değerlerini
ve insan hakları ortak değerlerinin belirttiği ve Evrensel Ġnsan Hakları
Bildirgesi ve Avrupa Ġnsan Hakları Beyannamesindeki hususları uygun
görmektedir. Görüldüğü üzere uluslar arası evrensel hukuk belgelerine
açıkça atıf yapılmakta ve bu belgelerde yer alan hususların Partice kabul
edildiği ifade edilmektedir.
Bu giriĢten sonra ülkemizde insan hak ve
özgürlüklerin gerçek manâda garanti altına alan uygulamaların olduğunun
söylenemeyeceği tespiti yapılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde yaĢayan herkes hür, onurlu ve
haklar bakımından eĢittir. Parti, devletin; bu ülkede yaĢayan herkesin, ırkı,
rengi, cinsiyeti, dili, dini, mezhebi, siyasi görüĢü, sosyal menĢei, serveti veya
diğer herhangi bir özelliğini gözetmeden, tüm insan haklarını ve özgürlüklerini
garanti altına almasını sağlamak için çalıĢacaktır. Bu paragrafta eĢitlik ve hak
ve özgürlüklerin garanti altına alınması hususları ifade edilmektedir.
Soyut değerlendirmelerin ardından ilk olarak yaĢama hakkı ve güvenlik
ele alınmaktadır. Sonra herkesin yaĢama hakkına, maddî ve mânevî varlığını
koruma, sürdürme ve geliĢtirme hakkına sahip olduğu Ģeklindeki anayasal
hüküm aktarılmaktadır.
KiĢinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı kapsamında hiç
kimseye, zalimane, gayri insânî ve haysiyet kırıcı ceza verilemez, iĢkence
yapılamaz; bu tip muameleler hiç kimseye uygulanamaz.YaĢama, özgür olma
ve kiĢi güvenliğinin her bireyin hakkı olduğu, devletin en temel görevlerinden
birisinin kiĢi güvenliğini temin etmek olduğu. Bu bağlamda Partinin iĢkence ve
kötü muameleyi en büyük insanlık suçu olarak kabul ettiğini; Türkiye‟yi
iĢkence,
gözaltında
ölüm,
kayıplar
ve
faili
meçhul
cinayetler
gibi
uygulamaların olmadığı bir ülke haline getirmek için en büyük titizliği
göstereceğini kamuoyuna duyurmaktadır. Ülkemizde hiç kimsenin, özel
hayatına, ailesine, meskenine
ve
haberleĢmesine
keyfi
müdahalede
93
bulunulamaz. Onuruna ve kiĢiliğine dokunulamaz; herkesin bu müdahale ve
tecavüzlere karĢı kanun ile korunmaya hakkı vardır.
Herkesin ülkede ya da ülke dıĢında serbestçe seyahat ve ikamet etme
hakkının olduğu belirtilmiĢtir. Seyahat hürriyetinin olduğunun belirtilmesi
dıĢında bu konuda bir açıklama programda yer almamaktadır.
DüĢünce ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı bir baĢlık altında
ortak düzenlenmiĢtir. Demokrasinin esas dayanağı olan düĢünce ve ifade
özgürlüğü düĢüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, düĢünce ve bilgileri
her vasıta ile aramak, elde etmek, yararlanmak ve yaymak hakkını gerektirir.
Dernek, vakıf, sendika, oda ya da siyasî parti Ģeklinde örgütlenme hakkı ile
toplantı ve gösteri hakkı, düĢünce ve ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmekte ve bu baĢlık altında eĢe alınmaktadır. Bu nedenle Partini,
sivil toplum kuruluĢlarını ve siyasî partileri, demokrasinin vazgeçilmez
unsurları olarak kabul ettiği belirtilmektedir. Buna karĢın yalan haber, iftira,
hakaret ve Ģiddet çağrısı içeren beyanlarının, ülkenin bölünmesinin talep
edilmesinin, ifade özgürlüğü olarak kabul edilemeyeceğinin altı çizilmiĢtir.
Partiye göre, düĢünce, ifade ve örgütlenme hakkının sınırlarının, yalan, iftira,
hakaret, Ģiddet ve terör olduğu; hiçbir düĢünce ve onun ifadesinin, Ģiddet ve
teröre sebep olmadıkça kamu güvenliği ve düzenini tehdit Ģeklinde
değerlendirilemeyeceği vurgulanmıĢtır. Demokratik sistemlerin vazgeçilmez
unsurları olan siyasî partilerin farklı görüĢlere sahip olduğu, tek tip
düĢüncenin farklı adlarla örgütlenmesini demokrasi sayan anlayıĢın doğru
olmadığı, farklı düĢüncelere tahammülsüzlüğü ve siyasî partiler üzerindeki
baskı ve kısıtlamaları, demokratik anlayıĢa aykırı, ilkel bir zihniyetin ürünü
olarak görüldüğü ve bu nedenlerle Parti olarak, düĢünceyi ifade ve
örgütlenme hakkının korunması ve siyasetin önündeki tüm engellerin
kaldırılmasının, öncelikli hedef olduğu beyan edilmiĢtir. Partinin iktidar olması
halinde, habere ulaĢma hakkı, yorum ve eleĢtiri hakkı ve yayınlama hakkının
tam olarak korunacağı vaat edilmektedir. Bu hakların, basının doğru
bilgilendirme ve toplum adına denetim görevini aĢarak, ekonomik ve siyasî
çıkar elde etme, kiĢilik haklarının ihlali ve insan onurunun rencide edilmesi
94
Ģeklinde kullanılmasının tasvip edilemeyeceği ve bunun için gerekli
önlemlerin alınacağı ifade edilmektedir.
Hak
ve
özgürlüklerin
genel
sınırlamasını
baĢkasının
hak
ve
özgürlüklerine tecavüz edilmesinin oluĢturduğu ilan edilmektedir. Özgürlükler
çatıĢtığı zaman sınırların adaletle çizilmesi gerektiğin altı çizilmiĢtir. Devletin
ve doğal olarak bu yapı içerisinde yer alan yasama, yürütme ve yargı
erklerinin en temel görevinin, en geniĢ anlamda insan hakları ve
özgürlüklerini korumak ve adaleti tesis etmek olduğu kaleme alınmıĢtır.
Görüldüğü üzere diğer parti programlarında olduğu üzere genel kabul
ve kanaatler belirtilmiĢ ancak düĢünce ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme
hakkı konusunda atılacak adımlar yapılması düĢünülen somut düzenlemeler
veya uygulamalara dair herhangi bir açıklığa rastlanmamaktadır.
Din ve vicdan özgürlüğü, laiklikle birlikte düĢünülmektedir. Türkiye, din
ve laiklik tartıĢmalarını artık aĢmak zorundadır. Bunun için yapılacak iĢ,
evrensel normlara göre bir laiklik tanımı ve uygulamasıdır. Parti, bu ülkede
yaĢayan herkesin din ve vicdan özgürlüğünü savunur. Herkes din, kanaat ve
vicdan özgürlüğüne, ibadet ve dini vecibelerini bireysel ve toplu olarak yerine
getirme hakkına sahip olmalıdır. Din, vicdan ve kanaat özgürlüğü temel insan
hakları içinde yer alır. Bu hak, dinini tek baĢına veya topluca, açık olarak ya
da özel surette, öğrenim, öğretim, tatbikat ve ibadetlerle açığa vurma ve
örgütlenme özgürlüğünü de içerir. Hiç kimse din ve kanaatlerini açıklamaya
zorlanamaz; yine hiçbir kimse ve kurum, din ve kanaatler konusunda bir
baĢkasına zorlama yapamaz. Devlet; laikliğin gereği olarak din, inanç ve
kanaat konusunda taraf olamaz. Bu nedenle devlet, herhangi bir dinin inanç,
ibadet ve vecibelerini icbar eden veya bunları yasaklayan bir uygulama içinde
bulunamaz. Her konuda olduğu gibi din, inanç ve kanaat konusunda da
kendisi bir baskı unsuru olamayacağı gibi toplum kesimlerinden kaynaklanan
baskı, dayatma ve Ģiddet içeren eylemleri önlemekle de yükümlüdür. Devlet,
insanların din ve kanaat tercihleri ve bunların gereklerini yerine getirmeleri
yolundaki engelleri ortadan kaldırır. Laiklik, kanunların ilme, gerçeklere, akıl
ve insanların tecrübelerine dayanarak yapılmasını gerektirir. Ancak laiklik,
95
asla dinsizlik veya din karĢıtlığı olarak algılanamaz; aksine laiklik, bir
kimsenin genel ahlâka aykırı olmamak Ģartı ile inancının gereklerini özgürce
yerine getirebilmesi ve devletin bu konularda kesinlikle taraf olmaması ve bu
hakları korumasıdır. Görüldüğü üzere oldukça ayrıntılı ele alınan din ve
vicdan özgürlüğü ve laiklik konusunda bu özgürlüğün, laikliğin geniĢ
yorumlanması ve laikliğin evrensel normlara göre bir tanımının yapılması
gerekliği vurgulanmıĢ ancak ülkemizde son derece sorunlu iki alanı oluĢturan
bu iki konuda somut olarak ne yapılacağı tam olarak ortaya konmamıĢtır.
Yine
laikliğin
dinin
algılanamayacağına
önünde
haklı
bir
olarak
engel
dikkat
veya
dinsizlik
çekilmekte
Ģeklinde
ancak
laikliğin
inanmamanın da güvencesi olduğu aynı açıklıkla vurgulanmamaktadır.
Demokrasi baĢlığı altında sosyal bir varlık olan insanın diğer insanlarla
birlikte oluĢturduğu siyâsal ve sosyal organizasyonları yönetme hakkına
sahip olduğu, Millet tarafından TBMM‟ye verilen egemenliği kullanma
hakkının, hiçbir kiĢi veya kuruma kısmen ya da tamamen devredilemeyeceği
ancak bunun dıĢında kalan iĢlerle ilgili alanın düzenlenmesinin, eĢit hak ve
özgürlüklerin korunması ve zarar görmemesi, nimet ve külfetlerin, görev ve
yetkilerin adil dağıtılması ve paylaĢılması temelinde demokratik usul ve
esasların geçerliliği vurgulanmaktadır.
Programda
temel
hak
ve
özgürlükler
bağlamında
hukukun
üstünlüğüne dikkat çekilmektedir. Bu doğrultuda temel esas, kaba kuvvetin
değil, hakkın üstün tutulmasıdır. Parti, insan haklarına dayalı demokratik
devlet yapısı için, hukukun üstünlüğünü vazgeçilmez esas olarak görür. Ġnsan
haklarının dokunulmazlığını temin için, tabii hukuk ve adalet ilkeleri dâhilinde,
önceden anlaĢılmıĢ ve ilan edilmiĢ kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar tüm
erkleri kullananları ve tüm bireyleri bağlar. Bu kuralların insan haklarının
dokunulmazlığını koruması ve herkese eĢit ve adil bir Ģekilde uygulanması
hukukun üstünlüğünü oluĢturur. Saadet Partisi; siyasi hedefleri olarak
belirlediği, gerçek demokrasi, insan hakları, özgürlükler, kalkınma, refah,
barıĢ
ve
sosyal
dayanıĢmanın,
ancak
bir
hukuk
devletinde
gerçekleĢebileceğine inanmaktadır. Bu nedenle Saadet Partisi, hukukun
96
üstünlüğünün tam bir savunucusudur. Ülkemizde „Hukuk Devleti‟ anlayıĢının
sorunlu olduğu herkes tarafından ifade edilmektedir. Gerçek bir hukuk devleti
oluĢturulması için, baĢta Anayasa olmak üzere, yasalarda ve uygulamalarda
bazı düzenlemelere ihtiyaç vardır. Kanun devleti demek, hukuk devleti demek
değildir; hukuk devleti, kanunları tabii hukuka, hakka ve adalete uygun olan
devlettir. Burada da sorunlu olan hukuk devleti anlayıĢını aĢmak ve hukukun
üstünlüğünü yerleĢtirmek için baĢta anayasa olmak üzere düzenleme ihtiyacı
olduğu tespiti yapılmaktadır. Ancak bu konuda da somut önerilere programda
rastlanmamaktadır.
Anayasanın Cumhuriyet‟in nitelikleri arasında saydığı sosyal devlet
ilkesi Parti programına taĢınmıĢtır. Sosyal devletin açılımı, halkın bütününü
gözeten; hizmetlerinde tüm halkın ihtiyaçlarını karĢılamayı görev sayan
devlet Ģeklinde yapılmıĢtır. Sosyal devlet, refah ve gelir dağılımı bakımından
da, zümrevi ve bölgesel dengesizlikleri giderecek tedbirlere öncelik verir.
Partinin sosyal hakların elde edilmesini ve kullanılmasını, milletimizin tüm
fertleri için sağlamayı görev saydığı vurgulanmaktadır.
4.2.5. BarıĢ ve Demokrasi Partisi (BDP) Programında Temel Hak
ve Özgürlükler
BDP de programında “Temel Hak ve Özgürlükler”i ayrı bir baĢlık
altında düzenlemiĢ bulunmaktadır.
“Türkiye‟de temel hak ve özgürlükler evrensel ve ulus üstü standartlara
uygun bir Ģekilde yeniden yapılandırılacaktır. Temel insan haklarının temel
hukuk ilkeleri olarak benimsenmesi, her dönem değiĢik gerekçelerle bir
kenara itilmiĢtir. Bu anlayıĢ ve bundan doğan düzenleme ve uygulamalara
son verecek yeni bir anayasanın hazırlanması, temel hak ve özgürlüklerin
güvence altına alınmasını sağlayacaktır.
Hak ve özgürlüklerin garantisi ile özgür birey, örgütlü toplum,
demokratik hukuk devleti, toplumsal barıĢ, toplumsal adalet, sürdürülebilir
kalkınma ve hakça paylaĢım amaçlarına ulaĢılabilecektir.
97
Haber alma, bilgilenme, düĢünme, düĢüncesini ifade etme ve yayma
özgürlüğü her bireyin vazgeçilmez hakkıdır.
Herkese anadilinde eğitim yapma hakkı, kültürünü geliĢtirme, kültürel
ve siyasal düĢünceyi istediği dilde ifade etme ve yayma özgürlüğü önünde
engel olan yasalar ile basın-yayın, iletiĢim alanındaki yasaklayıcı ve
kısıtlayıcı engellere son verilecektir.
Kadın haklarına özen gösterilecek, kadınların herhangi bir biçimde
ayrımcılığa uğramaması yasal garanti altına alınacak ve toplumsal siyasal ve
istihdam alanlarındaki eĢit katılımı pozitif ayrımcılık yoluyla temin edilecektir.
Kadın erkek arasında fiili eĢitlik sağlanana kadar gerekli tüm tedbirler
alınacaktır.
Ġnsanlık
suçları
ile
ilgili
aktif
hukuki
süreç
baĢlatılacak
ve
yargılamaların sonucuna göre, bu suçların tekrarını önlemek amacıyla yeni
düzenlemeler yapılacaktır.
Partimiz
vicdani
ret
hakkını
tanıyacak
ve
yasal
güvenceye
kavuĢturulması için düzenlemeler yapacaktır.
KiĢinin cinsel yönelimlerinden dolayı dıĢlanmasına iliĢkin yasalarda var
olan baskıcı ve ayrımcı hükümler kaldırılacak, buna dönük uygulamaların
önüne geçilecektir.
Tüm yurttaĢlara sağlık hizmetlerine eĢit eriĢim hakkı sağlanacaktır.
Zihinsel ve fiziksel engellilere yönelik özel projeler oluĢturulacak, kamusal
alan dıĢında kalmamaları için pozitif ayrımcılık uygulanacaktır. BirleĢmiĢ
Milletler Engellilerin Hakları SözleĢmesi ıĢığında, engelli yurttaĢların tüm
kamu hizmetlerinden eĢit yararlanmaları ve kimseye muhtaç olmadan özgür
bireyler olarak yaĢamlarını sürdürebilmeleri için gerekli koĢullar devlet
tarafından sağlanacaktır.
Ülke kalkınmasının kültürel kalkınmadan bağımsız düĢünülemeyeceği
ilkesinden hareketle kültür ve sanatın yasaksız, baskısız ve özgür ortamda
geliĢimi sağlanacaktır.
98
Doğaya zarar veren ve ekolojik yapıyı tehdit eden her türlü harekete
ve çalıĢmaya karĢı durmak temel ilkelerimizden biridir.
Çevrenin korunması; doğadaki fiziksel, biyolojik ve kültürel varlıkların
korunması temel amacımızdır.
Siyasi Partiler ve Seçim Yasası DemokratikleĢtirilecektir
Siyasi partilerin anti-demokratik yasalarla özgürlük alanlarının ve tüm
faaliyetlerinin kısıtlanmasına son verilecektir. Parlamenter/demokratik rejimin
vazgeçilmez araçları olmaları nedeniyle siyasi partilere, tam demokratik bir
zeminde örgütlenme, çalıĢmalarını sürdürme ve geliĢtirme olanakları
yaratılacaktır. Bu temelde, tabanın iradesinin parti organlarında etkinliği
sağlanarak güvence altına alınacaktır.
Siyasi partilerin amaçları nedeniyle kapatılmasına son verilecek ve
buna doğrudan ve dolaylı imkân veren kanun maddeleri değiĢtirilecektir. Bu
çerçevede her türlü düĢüncenin örgütlenmesi ve kendini siyasal alanda ifade
edebilmesi sağlanacaktır. Böylelikle, siyasi partiler kapatılan kurumlar
olmaktan çıkarılacak, varlıklarını özgürce sürdürmeleri anayasal güvenceye
bağlanacaktır.
Bütün yurttaĢlara siyaset yapma hakkının sağlanması esas alınacak,
baĢta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin siyasi
süreçlere katılımı özendirilecektir.
Seçim sistemi değiĢtirilecek, temsilde adaleti ve yönetimde demokratik
istikrarı ortadan kaldıran % 10‟luk baraj uygulaması kaldırılacak, propaganda
eĢitliği ve hazineden adilâne yardım alma koĢulları oluĢturulacaktır. Bütün
siyasi eğilimlerin parlamento ve yerel yönetimlerde kendilerini ifade etmesini
sağlayacak demokratik düzenlemeler yapılacaktır.
Siyasi
partilerin,
parti
içi
demokrasi
esasına
uygun
faaliyet
yürütmelerini sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.
Her alanda hukukun üstünlüğü egemen kılınacaktır. Ġç hukuk ulus üstü
hukuk normlarına uygun ve uyarlı hale getirilerek, hayata geçirilecektir.
99
Milletvekili dokunulmazlığı kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılacaktır.
Seçim yasasında siyasi partilerin ittifak yapmasını engelleyen
düzenlemeler değiĢtirilerek ittifak yapabilmenin önü açılacaktır.
Laiklik
Türkiye'de, devletin laiklik konusundaki tutumu sürekli sorun olmuĢtur.
Ġnanç
ve
vicdan
özgürlüğünün
sağlanmasında
yetersiz
kalınmıĢ,
tektipleĢtirici, otoriter laiklik anlayıĢı burada da kendisini göstermiĢtir. Din ve
inanç grupları arasında tarafsız kalınmamıĢ, diyanet devlet adına, tek bir
inancın/mezhebin
temsiline
dayandırılmıĢ
ve
böylelikle
bireylerin
ve
toplulukların inanç ve ibadette özgür kılınması, inanç ve ibadetini dilediğince
yerine getirmesi engellenmiĢtir.
Din ve vicdan özgürlüğü, inanmama özgürlüğünü de kapsayacak
Ģekilde güvence altına alınacaktır. Devlet tüm dinlere ve inançlara eĢit
mesafede duracak, tüm yurttaĢların din ve vicdan özgürlüklerini korumakla
yükümlü olacaktır.
Çoğunluğun
din
ve
mezhebini
temel
alan
idari
yapılanma
değiĢtirilecek,
Diyanet
ĠĢleri
BaĢkanlığı
demokratik
bir
düzenlemeye
kavuĢturulacaktır. Tedricen, din ve inanç iĢleri tümüyle inanç gruplarına
bırakılacaktır.
Tüm inançların kendisini koruması, geliĢtirmesi, ibadetlerini serbestçe
yapabilmeleri sağlanarak, eğitim programındaki din dersleri zorunluluktan
çıkartılarak, tercihli hale getirilecektir.
Farklı din ve mezhep gruplarının inanç ve ibadet özgürlüğüne saygı
duyulacak, eğitim kurumlarının ve ibadethanelerinin varlıklarını sürdürmeleri
herhangi bir Ģekilde engellenmeyecek ve tümüne eĢit koĢullarda destek
verilecektir.
Alevi yurttaĢların da diğer yurttaĢlar gibi, ibadetlerini rahatça yerine
getirebilmeleri için cem evlerinin ibadethane olarak inĢa edilmesinin önündeki
100
engeller kaldırılacaktır. Ezidi ve Süryani-Asuri-Nasturi gibi farklı inanç
gruplarının kendilerini ifade etmelerinin önündeki engeller de kaldırılacak, her
türlü ibadet ve eğitimlerine olanak sağlanacaktır. Gayrimüslim topluluk ve
cemaatlerin örgütlenme ve kendilerini geliĢtirmeleri konusundaki tüm engeller
ortadan kaldırılacak, geliĢimleri için her türlü destek sağlanacaktır.
Özgürlük ilkesinin ve demokrasinin gereği hiçbir din ve inancın
diğerine üstün tutulmaması için, gerekli hoĢgörü ortamı yaratılacaktır.
4.2.5.1. Değerlendirme
BDP de diğer siyasi partiler gibi öncelikle Türkiye‟de temel hak ve
özgürlüklerin evrensel ve ulus üstü standartlara uygun bir Ģekilde yeniden
yapılandırılacağını vaat etmektedir. Temel insan haklarının temel hukuk
ilkeleri olarak benimsenmesinin, her dönem değiĢik gerekçelerle bir kenara
itildiğini, bu anlayıĢ ve bundan doğan düzenleme ve uygulamalara son
verilerek yeni bir anayasanın hazırlanması ve uluslar arası evrensel
standartlar bağlamda temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasının
sağlanacağı belirtilmektedir. Devamla hak ve özgürlüklerin garantisi ile özgür
birey, örgütlü toplum, demokratik hukuk devleti, toplumsal barıĢ, toplumsal
adalet,
sürdürülebilir
kalkınma
ve
hakça
paylaĢım
amaçlarına
ulaĢılabilmesinin mümkün olabileceğine dikkat çekilmektedir.
Haber alma, bilgilenme, düĢünme, düĢüncesini ifade etme ve yayma
özgürlüğünün her bireyin vazgeçilmez hakkı olduğuna vurgu yapılmaktadır.
Ġncelediğimiz siyasi parti programlarında ana dilde eğitim hakkını
temel hak ve özgürlükler kapsamında ele alan tek program BDP‟nin
programıdır. Buna göre herkese anadilinde eğitim yapma hakkı, kültürünü
geliĢtirme, kültürel ve siyasal düĢünceyi istediği dilde ifade etme ve yayma
özgürlüğü önünde engel olan yasalar ile basın-yayın, iletiĢim alanındaki
yasaklayıcı ve kısıtlayıcı engellere son verilecektir.
Kadın haklarına dikkat çekilerek kadınlar lehine pozitif ayrımcılık
öngörülmektedir. Bu doğrultuda kadın haklarına özen gösterilecek, kadınların
101
herhangi bir biçimde ayrımcılığa uğramaması yasal garanti altına alınacak ve
toplumsal siyasal ve istihdam alanlarındaki eĢit katılımı pozitif ayrımcılık
yoluyla temin edilecektir. Kadın erkek arasında fiili eĢitlik sağlanana kadar
gerekli tüm tedbirler alınacaktır.
Ġnsanlık
suçları
ile
ilgili
aktif
hukuki
süreç
baĢlatılacak
ve
yargılamaların sonucuna göre, bu suçların tekrarını önlemek amacıyla yeni
düzenlemeler yapılacaktır.
BDP, programında son yıllarda farklı ülkelerde gündeme gelen vicdani
ret hakkını tanıyacağını ve yasal güvenceye kavuĢturulacağını taahhüt
etmektedir. Bu hususunda diğer parti programlarında yer almadığı ve ülkemiz
için radikal bir vaat olduğu belirtilmelidir. Ancak hemen ifade eldim ki Parti
vicdani ret hakkını açıklıkla ele almakta ve somut olarak atacağı adımı ortaya
koymaktadır.
KiĢinin cinsel yönelimlerinden dolayı dıĢlanmasına iliĢkin yasalarda var
olan baskıcı ve ayrımcı hükümler kaldırılacak, buna dönük uygulamaların
önüne geçilecektir. Bu husus da son derece farklı ve diğer parti
programlarında rastlanmayan bir politikadır.
Sağlık hizmetlerine eĢit eriĢim hakkının tüm vatandaĢlara sağlanacağı
ifade edildikten sonra zihinsel ve fiziksel engellilere yönelik özel projeler
oluĢturulacağı, kamusal alan dıĢında kalmamaları için pozitif ayrımcılık
uygulanacağı belirtilmektedir. BDP programında kadın hakları dıĢında pozitif
ayrımcılığın vurgulandığı ikinci bir alan olarak zihinsel ve fiziksel engelliler ele
alınmaktadır. BirleĢmiĢ Milletler Engellilerin Hakları SözleĢmesi ıĢığında,
engelli yurttaĢların tüm kamu hizmetlerinden eĢit yararlanmaları ve kimseye
muhtaç olmadan özgür bireyler olarak yaĢamlarını sürdürebilmeleri için
gerekli koĢulların devlet tarafından sağlanacağı ifade edilmektedir. Özellikle
engellilerle iliĢkin husus somut ve yerinde bir değerlendirmedir.
Ülke kalkınmasının kültürel kalkınmadan bağımsız düĢünülemeyeceği
ilkesinden hareketle kültür ve sanatın yasaksız, baskısız ve özgür ortamda
geliĢimi sağlanacaktır.
102
BDP üçüncü kuĢak haklara da programında yer vermektedir. Buna
göre doğaya zarar veren ve ekolojik yapıyı tehdit eden her türlü harekete ve
çalıĢmaya karĢı durmak ve çevrenin, doğadaki fiziksel, biyolojik ve kültürel
varlıkların korunmasının temel amaçlardan olduğu üzerinde durulmuĢtur.
Üçüncü kuĢak hakların soyut da olsa siyasi parti programlarına yansıması
olumlu bir geliĢmedir.
BDP programında siyasi partiler, seçim sistemi, siyasi katılım gibi
hususlara özellikle ve ayrıntılı olarak yer verilmektedir. Bu bağlamda
öncelikle Siyasi Partiler ve Seçim Yasası
DemokratikleĢtirilecektir. Siyasi
partilerin anti-demokratik yasalarla özgürlük alanlarının ve tüm faaliyetlerinin
kısıtlanmasına son verilecektir. Parlamenter/demokratik rejimin vazgeçilmez
araçları olmaları nedeniyle siyasi partilere, tam demokratik bir zeminde
örgütlenme, çalıĢmalarını sürdürme ve geliĢtirme olanakları yaratılacaktır. Bu
temelde, tabanın iradesinin parti organlarında etkinliği sağlanarak güvence
altına alınacaktır. Siyasi partilerin amaçları nedeniyle kapatılmasına son
verilecek ve buna doğrudan ve dolaylı imkân veren kanun maddeleri
değiĢtirilecektir. Bu çerçevede her türlü düĢüncenin örgütlenmesi ve kendini
siyasal alanda ifade edebilmesi sağlanacaktır. Böylelikle, siyasi partiler
kapatılan kurumlar olmaktan çıkarılacak, varlıklarını özgürce sürdürmeleri
anayasal güvenceye bağlanacaktır. Bütün yurttaĢlara siyaset yapma hakkının
sağlanması esas alınacak, baĢta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm
toplumsal kesimlerin siyasi süreçlere katılımı özendirilecektir. Seçim sistemi
değiĢtirilecek, temsilde adaleti ve yönetimde demokratik istikrarı ortadan
kaldıran % 10‟luk baraj uygulaması kaldırılacak, propaganda eĢitliği ve
hazineden adilâne yardım alma koĢulları oluĢturulacaktır. Bütün siyasi
eğilimlerin parlamento ve yerel yönetimlerde kendilerini ifade etmesini
sağlayacak demokratik düzenlemeler yapılacaktır. Siyasi partilerin, parti içi
demokrasi esasına uygun faaliyet yürütmelerini sağlayacak düzenlemeler
yapılacaktır. Seçim yasasında siyasi partilerin ittifak yapmasını engelleyen
düzenlemeler değiĢtirilerek ittifak yapabilmenin önü açılacaktır.
103
Her alanda hukukun üstünlüğü egemen kılınacaktır. Ġç hukuk ulus üstü
hukuk normlarına uygun ve uyarlı hale getirilerek, hayata geçirilecektir.
Milletvekili dokunulmazlığı kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılacaktır.
BDP programında da din ve vicdan özgürlüğü laiklik ilkesiyle birlikte
ele alınmaktadır. Buna göre Türkiye'de, devletin laiklik konusundaki tutumu
sürekli sorun olmuĢtur. Ġnanç ve vicdan özgürlüğünün sağlanmasında
yetersiz kalınmıĢ, tektipleĢtirici, otoriter laiklik anlayıĢı burada da kendisini
göstermiĢtir. Din ve inanç grupları arasında tarafsız kalınmamıĢ, diyanet
devlet adına, tek bir inancın/mezhebin temsiline dayandırılmıĢ ve böylelikle
bireylerin ve toplulukların inanç ve ibadette özgür kılınması, inanç ve ibadetini
dilediğince yerine getirmesi engellenmiĢtir. Bu tespitten sonucunda din ve
vicdan özgürlüğünün, inanmama özgürlüğünü de kapsayacak Ģekilde
güvence altına alınacağı, devletin tüm dinlere ve inançlara eĢit mesafede
duracağı ve tüm yurttaĢların din ve vicdan özgürlüklerini korumakla yükümlü
olacağı beyan edilmektedir. Bu konuda somut olarak
çoğunluğun din ve
mezhebini temel alan idari yapılanmanın değiĢtirileceği, Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığı‟nın demokratik bir düzenlemeye kavuĢturulacağı, tedricen, din ve
inanç iĢlerinin tümüyle inanç gruplarına bırakılacağı açıkça ifade edilmiĢtir.
Tüm inançların kendisini koruması, geliĢtirmesi, ibadetlerini serbestçe
yapabilmeleri sağlanarak, eğitim programındaki din dersleri zorunluluktan
çıkartılarak, tercihli hale getirilecektir. Farklı din ve mezhep gruplarının inanç
ve
ibadet
özgürlüğüne
ibadethanelerinin
saygı
varlıklarını
duyulacak,
sürdürmeleri
eğitim
kurumlarının
herhangi
bir
ve
Ģekilde
engellenmeyecek ve tümüne eĢit koĢullarda destek verilecektir. Alevi
yurttaĢların da diğer yurttaĢlar gibi, ibadetlerini rahatça yerine getirebilmeleri
için cem evlerinin ibadethane olarak inĢa edilmesinin önündeki engeller
kaldırılacaktır. Ezidi ve Süryani-Asuri-Nasturi gibi farklı inanç gruplarının
kendilerini ifade etmelerinin önündeki engeller de kaldırılacak, her türlü ibadet
ve eğitimlerine olanak sağlanacaktır. Gayrimüslim topluluk ve cemaatlerin
örgütlenme ve kendilerini geliĢtirmeleri konusundaki tüm engeller ortadan
kaldırılacak, geliĢimleri için her türlü destek sağlanacaktır. Özgürlük ilkesinin
104
ve demokrasinin gereği hiçbir din ve inancın diğerine üstün tutulmaması için,
gerekli hoĢgörü ortamı yaratılacaktır. BDP‟nin din ve vicdan özgürlüğü
alanındaki düĢüncelerinin soyut kalmadığı ve yapılacakların somut olarak
ifade edildiği söylenebilir.
105
SONUÇ
Türkiye‟de siyasi partiler büyük oranda parti programına önem
vermektedir. Bir baĢka ifadeyle Ülkemizde programsız bir partiden söz
edebilmek pek mümkün değildir.
Siyasi parti programlarında temel hak ve özgürlüklerin yer alma
Ģeklinin sorunlu olduğunu belirtmek gerekir. Programlarda temel hak ve
özgürlüklerle ilgili birkaç genel ifadeden sonra Anayasa‟da yer alan temel hak
ve özgürlüklerin bazıları sayma yoluyla belirtilmektedir. Ancak sayılmayan
temel
hak
ve
özgürlüklerin
siyasi
partilerce
önemsenmediği
iddia
edilemeyeceği gibi sayılanların hangi kıstasla özellikle vurgulanma gereği
duyulduğu da bilinmemektedir. O halde temel hak ve özgürlüklerin siyasi parti
programlarında yer almasında bir yöntem sorunu veya sistematik bir sorun
olduğu kabul edilmelidir. Bir baĢka ifadeyle siyasi partilerin, parti programının
soyut ve tamamen ideal bir temenni ve dilek metni mi yoksa ayakları yere
basan, iktidar olunması halinde gerçekte yapılması düĢünülen somut
hedeflerin açıklıkla ortaya konduğu bir siyaset belgesi mi olması gerektiği
konusunda tam karar veremediğini söylemek mümkündür.
Siyasi
parti
programlarında
özellikle
ülkemizin
insan
hak
ve
özgürlükleri alanında taraf olduğu ve dolayısıyla yükümlülük altına girdiği
uluslar
arası
andlaĢmalara
farklı
yoğunluklarda
atıflar
yapıldığı
gözlemlenmektedir. Bu Ģüphesiz önemlidir. Ancak unutmamak gerekir ki
imzalanan ulus üstü belgeler hükümetleri aĢacak Ģekilde devlet olarak bazı
taahhütlerde bulunulması anlamına gelir. Ġktidarı ele geçiren bir siyasi parti,
aksini mevzuata uygun olarak kararlaĢtırmadığı sürece bu taahhütlere re‟sen
bağlıdır. Aksi halde devletin devamlılığı ve uluslar arası alanda itibarı
tartıĢmalı hale gelir. Bu bağlamda siyasi parti programlarında uluslar arası
belgelere yapılan atıflar, devletin zaten var olan yükümlülüklerini teoriden
pratiğe geçirme konusunda siyasi partinin açık iradesini ortaya koymak
açısından önemlidir. Ancak soyut olarak uluslar arası belgelere yapılan
atıfların ötesinde insan hak ve özgürlükleri alanında atılacak somut adımların
siyasi parti programında ne kadar yer aldığı da en az bunun kadar önemlidir.
106
Zira devletin soyso-ekonomik ve kültürel Ģartları göz önüne alındığında
insanlığın genel kabul görmüĢ ortak ilkeleri de olsa uluslar arası insan hakları
belgelerine yansıyan son derece uzun listelerin sorunsuz bir biçimde tümden
uygulanmasının son derece zor olduğu hatta çoğu zaman bir iddiadan ibaret
kaldığı unutulmamalıdır. O halde uluslar arası belgelerde yer alan insan hak
ve özgürlükleri bir piramit olarak kabul edilirse bu piramidin zirvesine çıkmak
için basamakları bir bir ve sağlam adımlarla çıkmak gerektiği açıktır.
Kanaatimizce parti programlarının piramide tırmanma azmi, samimiyetini bu
somut basamaklarda bulacaktır. Ancak siyasi parti programlarında insan hak
ve özgürlüklerin uygulanmasını sağlayacak somut önerilerin geliĢtirildiğini ve
açıklıkla programlarda yer aldığını söylemek büyük oranda mümkün değildir.
Siyasi parti programlarının hemen tamamının ortak noktalarından biri
de ülkemizde insan hak ve özgürlüklerinin uluslararası belgelerde yer alan
standartta uygulanmadığı yönündedir. Dolayısıyla bu alanda iktidarı ele
geçiren siyasi parti veya partiler çok iĢ düĢtüğü ortadadır.
Siyasi
parti
programlarında
temel
hak
ve
özgürlükler,
1982
Anayasası‟nın kural koyan ve kurala uzun istisnalar öngören yöntemi
paralelinde ele alındığı gözlenmektedir. Birçok hak ve özgürlüğün bazı kayıt
ve koĢullarla programlarda yer aldığı hemen farkedilmektedir. Temel hak ve
özgürlükler konusunda 1982 Anayasası‟nın tasvip görmeyen bu kısıtlayıcı
mantığının siyasi parti programlarına yansımıĢ olması dikkate değer bir
tespittir. Bunu birçok baĢka sebebin yanında siyasi parti programlarının,
üzerinde yeterince çalıĢılmadan anayasa metni bağlamında ve aktarma
Ģeklinde hazırlanmasına bağlamak mümkündür.
Yine siyasi parti programlarının temel hak ve özgürlükler konusunda
pek çok temenni ve dilekten oluĢtuğu da görülmektedir. Yani toplumsal
sorunlara çözüm önerileri ve vaatlerinden ziyade birçok konu iyiniyet
ifadesinden ibaret kalmaktadır.
107
KAYNAKÇA
AKILLIOĞLU, Tekin, Ġnsan Hakları I: Kavram, Kaynaklar ve Koruma
Sistemleri, Ankara, 1995.
ALTUNYA, Niyazi, Anayasa Hukuku Açısından Türkiye‟de Eğitim ve
Öğretim Hakkı, Ġstanbul, 2003.
ARSEL, Ġlhan, Türk Anayasa Hukukunun Umumi Esasları, I. Kitap,
Ankara, 1965.
DONNELLY, J., Teoride ve Uygulamada Evrensel Ġnsan Hakları, Çev.
M. Erdoğan, L. Korkut, Ankara, 1995.
DUVERGER, Maurice, Siyasal Partiler, (Çev. M.D.), Ġstanbul, 1974.
ERDOĞAN, Mustafa, Anayasal Demokrasi, 2. Baskı, Ankara, 1997.
ERDOĞAN, Mustafa, Demokrasi Laiklik Resmi Ġdeoloji, Ankara, 1995.
ESEN, Bülent Nuri/NEBĠOĞLU, Osman, Kölelik ve Hürriyet (Tarihsiz).
GĠRĠTLĠ, Ġsmet, Kamu Yönetimi TeĢkilatı ve Personeli, ĠÜ Yayınları No:
2649, 6. Bası, Ġstanbul, 1979.
GÖZLER, Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Bursa,
2005.
GÖZÜBÜYÜK, A. ġeref, TAN, Turgut, Ġdare Hukuku (Genel Esaslar),
C. 1, Turhan Kitabevi, Anakara, 1998.
GÜNDAY, Metin, Ġdare Hukuku, Ġmaj Yayıncılık, Yedinci Baskı,
Ankara, 2004.
ĠBA, ġeref, Anayasa ve Siyasal Kurumlar (100 Soruda), Ankara, 2006.
KABOĞLU, Ġbrahim Ö., Özgürlükler Hukuku, Ankara, 2002.
KARATEPE, ġükrü, Darbeler, Anayasalar ve ModernleĢme, Ġstanbul,
1997.
KĠLĠ,
Suna,
“1876
Anayasasının
ÇağdaĢlaĢma
Açısından
Değerlendirilmesi”, Türkiye‟nin Siyasal GeliĢimi, Editör Ersin Kalaycıoğlu-A.
108
YaĢar Sarıbay, Ġstanbul, 1986, s. 28; Recai Galip Okandan, Amme
Hukukumuzun Anahatları, C. I, (Türkiyenin Siyasi GeliĢimi), Ġstanbul, 1975.
MARDĠN, ġerif, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, Ankara, 1964.
ONAR, Sıddık Sami, Ġdare Hukukunun Umumi Esasları, C. 2, Ġsmail
Akgün Matbaası, Üçüncü Bası, Ġstanbul 1968.
ÖRNEK, Acar, Kamu Yönetimi, Meram Yayınları, Ġstanbul, 1998.
ÖZAY, Ġl Han, GünıĢığında Yönetim, Filiz Kitabevi Yayınları, Ġstanbul,
2004.
ÖZBUDUN, Ergun, Siyasal Partiler, Üçüncü Bası, Ankara, 1979.
ÖZBUDUN, Ergun, Türk anayasa Hukuku, Ankara, 1995.
PARLA, Taha, Türkiye‟de Anayasalar, Ġstanbul, 1990.
PERĠNÇEK, Doğu, Anayasa ve Partiler Rejimi, Türkiye‟de Siyasal
Partilerin Ġç Düzeni ve Yasaklanması, Ġstanbul, 2008.
POLATOĞLU, Aykut, Kamu Yönetimi (Genel Ġlkeler ve Türkiye
Uygulaması), ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2003.
SABUNCU, Yavuz, Anayasaya GiriĢ, Ġmaj Yayıncılık, 5. Bası, Ankara
1997.
TEZĠÇ, ERDOĞAN, Anayasa Hukuku, Beta Basım Yayım, 2. Bası,
Ġstanbul, 1991.
TĠMUR, Taner, Türk Devrimi, Tarihi Anlamı ve Felsefi Temeli, Ankara,
1968.
TUNAYA, Tarık Zafer, Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, 4. Bası,
Ġstanbul, 1980.
TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiyede Siyasal Partiler, 1952.
TBMMTD, D. 22, Y.Y. 3, C. 75, 16.02.2005, B. 59, s. 43.
TBMMTD, D. 8, C. 19, Toplantı. 8, 27.5.1949, B. 94‟e ek S.S. 208.
109
http://www.mhp.org.tr/arama.php?sub=icerikgoster&iid=361
(EriĢimTarihi: 2/3/2010)
110
ÖZET
AKBULUT, T.Ziyaeddin. Siyasi Parti Programlarında Temel Hak ve
Hürriyetler Meselesi, Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
Ankara,2010
Türkiye‟de siyasi partilerin büyük oranda parti programına önem
verdikleri anlaĢılmaktadır. Ülkemizde programı olmayan partiden söz etmek
mümkün değildir. Ancak iktidar olunması halinde veya parlamentoda
muhalefette iken bile, varolan programlara bağlı kalınamadığı hatta programa
aykırı pek çok uygulamaya imza atıldığı görülmektedir.
Tezimizin esasını oluĢturan temel hak ve özgürlüklerle ilgili siyasi
partiler, programlarında birkaç genel ifadeye yer verdikten sonra, Anayasa‟da
yer alan temel hak ve özgürlüklerin bazılarını sayma ile yetindikleri,
bazılarında da programlarda vurgulanan hak ve özgürlüklerin, ilgili partinin
ideolojisinin üzerine kurduğu somut değere karĢılık gelen hak ve özgürlükler
olduğu ve bunların özellikle üzerinde durulduğu görülmüĢtür.
ÇalıĢmanın birinci bölümünde; insan haklarının kavramsal çerçevesi
çizilerek, genel olarak hak, hürriyet ve insan hakkı kavramları tanımlanmıĢtır.
Ġkinci bölümde; Türk Kamu Yönetiminin genel görünümü ele alınarak,
yasama- yürütme-yargı ile devlet örgütlenmesinin anayasal ve yasal temelleri
ana baĢlıkları altında açıklanmıĢtır.
Üçüncü bölümde; çok partili dönem öncesi ve sonrası tarihi süreçte
ülkemizde siyasi partilerin geliĢmesi irdelenmiĢtir.
Dördüncü bölümde siyasi parti programları ve temel hak ve
özgürlüklerin siyasi parti programlarına yansıması ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın
bu bölümünde Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde grubu bulunan Adalet ve
Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve BarıĢ
ve Demokrasi Partisi ile parlamento dıĢından da Saadet Partisi incelenmiĢtir.
Anahtar Kelimeler: Temel Haklar, Hürriyetler, Siyasi Partiler, Siyasi
Parti Programı, Siyasi Parti Programlarında Temel Hak ve Hürriyetler
111
ABSTRACT
AKBULUT, Tevfik Ziyaeddin, The Issue Of Basic Human Rights And
Freedoms In Political Party Manifests, Master’s Thesis, Department of
Public Administration, Ankara, 2010
Political parties in Turkey give importance to their manifests
(programs) for the most part. It is also impossible to see a political party in
our country without such a manifest. However, when in power, or as an
opposition party within the parliament, it is observed that the political parties
do not adhere to their manifests or even act against it.
On the issue of basic human rights and freedoms, It is seen that, the
manifests of investigated political parties have a few general statements;
followed by a mere listing of constitutional rights and freedoms. In some
manifests, it is emphasized that the mentioned rights and freedoms are
established only upon the official party ideology and values.
In the first section of this work, the conceptual framework of human
rights is drawn, and the general definitions of rights, freedoms and human
rights are given.
In the second section; The general outlook of the Turkish Public
Administration is taken into consideration, where the organization of
legislative-executive-judicial branches
is explained on the basis of
constitution and other laws.
In the third section; the period before and after multi-party democracy
in Turkey, as well as the maturing of political parties are investigated.
In the fourth section; political party manifests and the issue of basic
human rights and freedoms are taken into consideration. In this part of the
work, major political parties in the Turkish Grand National Assembly (Justice
and Development Party (AK Parti), Republican People‟s Party (CHP),
Nationalist Action Party (MHP), and Peace and Democracy Party (BDP); as
well as the Felicity Party (SP) from outside the parliament are investigated.
112
Keywords: Basic Human Rights, Freedoms, Political Parties, Political
Party Manifests, Basic Human Rights and Freedoms in Political Party
Manifests.
Download