Devlet ve Siyaset İlişkilerinde Bireysel Özgürlükler

advertisement
Devlet ve Siyaset İlişkilerinde Bireysel Özgürlükler
Abdullah Serenli
Devlet ve Siyaset İlişkilerinde Bireysel Özgürlükler
Devlet, kavram olarak siyaset teorisinin kadim tartışma konularından biri olmuştur. Elimize
ulaşan kaynakları dikkate aldığımızda, M.Ö. 4. yüzyılda konunun incelendiğini ve üzerinde
durulduğunu söyleyebiliriz. Platon’un aynı adla isimlendirdiği eseri ‘Devlet’ bir başyapıt
olarak kaynaklarımızda yer almıştır. O gün kullanılan ifadelendirme ile modern şekliyle 15.
yüzyılda bulduğu anlam genelinde birçok farklı anlamlarda kullanılmıştır. Kurumlar topluluğu,
toprak bütünlüğü, tarihi varlık, felsefi düşünce vb. Günlük kullanımda ise genellikle
hükümetle karıştırılır ve birbirinin yerine kullanılır. Genelgeçer bir ifadelendirme olarak
devlet, özü itibariyle, kişilerin ihtiyaçlarının sistemli bir biçimde karşılanması, çeşitli
ihtiyaçlarının giderilmesi için uygun ortamın yaratılması ve bütün bu yapılanmanın bir parçası
olan vatandaşların birbirleriyle olan ilişkilerinin düzenlenmesinin sağlanması için kurulmuş
yapıdır.
Konumuz itibariyle devlet ve birey bağlamında her iki kavram Hegel düşüncesinde kendini
tartışmaya açmıştır. Hegel, bireyin özgürlüğünün devletten bağımsız olduğunu düşünemez.
Toplum dışında birey düşüncesinin mümkün olamayacağından hareketle, Hegel, toplum,
devlet ve bireyi farklı kutuplarda düşünmez, aksine bunların hiçbirisinin diğeri olmadan tam
olarak anlamını bulamayacağı iddiasını temellendirir. Bu üç öğe tarih boyunca hep birbirinin
içinde gelişmiştir. Tarihte, bu öğelerin birbirinden bağımsız olduğu hiçbir dönem yoktur.
Hegel, ilerlemenin sağlanması ve böylelikle tinin kendini gerçekleştirmesi için bu öğelerin
birbirleriyle uyum içinde olmaları ve aralarındaki çatışmaları tamamen gidermeleri
gerektiğini söyler. Buna paralel olarak, en iyi anayasa da bu üç öğenin birbiriyle kaynaşması
gerektiğini söyleyebiliriz.
Devlet ve bireyin bu içiçeliğine karşın devleti bireye karşı koruyan anlayıştan bireyi devlete
karşı koruyan bir anlayış da ortaya çıkmıştır. Liberal siyaset felsefesinde Locke’de yaşam ve
mülkiyet hakkı ile başlayan bireyin hakkı üzerindeki tartışmayı, liberal devleti sınırlayarak,
bireye de haklar vererek birey lehine alanı genişletmiştir.
Bu anlamda bireyin temel hakları olarak bir çırpıda sayabileceklerimizi üç kümede
toplayabiliriz:
Ocak, 2013
Devlet ve Siyaset İlişkilerinde Bireysel Özgürlükler
Abdullah Serenli
Kişisel haklar: Devletin karşısında bireyi koruyan haklardır. Bireyin en temel olan bu haklarına
koruyucu haklar da denir. Örneğin; yaşama, özgürlük, eşitlik, düşünme özgürlüğü vb.
Toplumsal ve ekonomik haklar: Kişisel haklara göre ikinci planda olan bireyin devletten
isteyebileceği haklardır. Bu nedenle bu haklara “isteme hakları”da denir. Örneğin; çalışma,
eğitim görme, sağlık, mülkiyet, sendikalaşma vb. haklar.
Siyasal haklar: vatandaşın devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardır. Bu nedenle,
bunlara “katılma hakları” da denir. Örneğin; vatandaşlık, seçilme ve seçme hakları vb.
Liberal teoriye göre devlet toplumdaki rakip birey ve gruplar arasında tarafsız hakem olarak,
vatandaşları diğerlerinin saldırılarından koruma kapasitesine sahip ‘hakem’ veya ‘hâkim’dir.
Liberal demokratik devlette seçmenlerine karşı sorumlu olan politikacılar bulunur. Siyaset
bireyler tarafından icra edildiğinden, bireysel özgürlükler ve bu anlamda hükümet etme
sürecinde rekabet, anayasal yönetim, kurumlar arasında kuvvetler ayrılığı, adaletli ve düzenli
seçimler, demokratik oy verme hakkı, serbest parti sistemi, bireysel ve sivil özgürlüklerin
korunması, bireysel hak ve özgürlüklerin dile getirilmesinde söylem gereksinimine ihtiyaç
duyulmaktadır.
Türkiye özelinde, devlet ve birey ilişkilerinde siyasal özgürlükler konusu bağlamında,
hikmetinden sual olunmaz mucibince hikmeti hükümet Osmanlı toplumunda, farklı
toplumsal yapılar olsa da, fert olarak bireyin kendine has bir alan açamadığını söyleyebiliriz.
Bu anlayış Cumhuriyet Türkiye’sine de benzer şekilde tevarüs etmiştir. Cumhuriyeti kuran
kadronun reddi miras uygulamaları ile Osmanlı bakiyesi bazı şeyleri değiştirmesi, ortadan
kaldırması ve ulus millet algısının üzerinden tek dil, tek din ve tek millet yaratma projesi ile
‘toplumcu’ bir anlayışın hâkim olduğunu söylersek haksızlık etmiş olmayız.
Atatürk’ün söylemlerinde bireyden çok toplum üstüne vurguları da, devlet karşısında
toplumun varlığını göstermektedir. Belki dönemin şartları gereği İtalya ve Almanya’daki
faşizm hareketlerinin bireyi sıfırlayan – silen – söylemleri, Türkiye’de de kendine bir alan
bulmuştur. Bu manada, yeni bir ulus yaratma sürecinde devletin başında olan Atatürk’ün,
hem iktidardaki partinin hem de ordunun başında olması, sivil toplumun oluşmasına fırsat
verilmemesi bireyselliğin gelişmesine engel olmuştur. Devlet Atatürk ile her şeyi kuşatan bir
yapıya bürünmüş, bireysel hakkın olabileceği hayal bile edilememiştir.
Ocak, 2013
Devlet ve Siyaset İlişkilerinde Bireysel Özgürlükler
Abdullah Serenli
1950 sonrası demokratikleşme emareleri altında sosyal ve siyasal alanda örgütlenme fırsatı
bulan toplumun, yavaş seyretse de 1980 sonrası liberal politikaların sosyal, siyasal ve iktisadi
alanda uygulanması ile bireyselliğin, bireysel hak ve özgürlüklerin daha sesli ifade edilebildiği
bir Türkiye ortaya çıkmıştır.
Atatürk ilkelerinden biri devletçiliktir ve 1980 sonrası liberal ekonomi modellerinin
uygulamaya alınmasıyla, Anayasal olarak devletçi bir iktisadi politika izlenmesi gerekirken, bu
aşılarak, devlet Anayasada kendisine biçilen rolün arkasında kalmıştır.
Son yıllarda Atatürk üzerindeki bazı tartışmalar ve hakkında çekilen bir belgesel film ile
birlikte, günlük hayatında her bir birey gibi ağlaması, üzülmesi, bazı hal ve hareketlerinin
gösterimi, Atatürk’ü ‘tanrılaştıran’lar tarafından şiddetle eleştirilmiş, bunun kabul edilemez
bir davranış olduğu söylenmiştir. Oysa Atatürk’ü koruma kanunu da dâhil ve bazı
uygulamalarının tartışılması, hatasız ve günahsız bir birey olmadığı şeklinde önceleri çekinilen
ifadelerin bugün konuşulabilmesi Atatürk’ün zihinlerde tabulaştırılan yerinden gerçek
hayatta olması gereken saygın pozisyonuna getiren davranışlardır.
Ocak, 2013
Download