~ DERGISi

advertisement
"
lf
.
<f·"
İSTANBUL üNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESi YAYINLARI
.--.-~-
-~~
(/, ISLAM TETKİKLERİ
~---
DERGISi
__
--...-~----.........__. ······~
._._. -· -~ .
--
.~.-.
( REVIEW OF THE INSTITUTE OF ISLAMIC STUDIES }
Kurucusu:
O:rd. Prof. Dr. Z.V. Togan
Müdür - Editor
Prof. Dr. Salih TUG
CİLD- VOLUME : Vll
CÜZ-PARTS: 1-2
1978
Edebiyat Fakültesi
Basımevi
İSTANBUL
1978
İslam
hukukunda temel hak ve hürriyetler*
M. Faruk NEBHAN
Tercüme: Servet ARMAOAN
İslam Hukukunda hürriyet fikri, modern siyasi fikir hayatında geçilen safhaları yaşamamıştır. Zira modern siyasi fikir, ancak, birkaç asır
devam eden şiddetli çarpışmalar ve kanlı ihtilallerden sonra, hürriyet
fikrini tanımış; çeşitli milletler, hürriyet fikrine kavuşmak için kan ve
canlarından pek pahalı ücretler ödem.işlerdir. Böylece bugünkü modern
anayasalarda, sağlam bir hürriyet fikri yerleşmiştir.
Bu kabil bir mücadeleyi İslam fikriyatında görmüyoruz. Çünki, İslam­
da :b,ürriyet fikri, sağlam ve esas bir fikirdir ve tabü bir hak olup, bu
hakkı sağlamak ve garantiye bağlamak devletin vazifesidir. Ve halen
diğer milletierin siyasi fikriyatında olduğu gibi, İslam görüşünde halka
karşı mutlak bir idare yetkisi yoktur.
İslam
I-
Hukukunun kabul ettiği hürriyetler şu hürriyetleri kapsar :
Şahsi Hürriyetlerı
:
Şahsi
hürriyetler, şahsın istifade etmesi gereken, en mühim hürriyetlerden biridir. Şahsi hürriyetler tanınmış ve korunmuş olmadıkça, diğer
hürriyetlerden hiçbirinin kabul edilmesi mümkün değildir.
Anayasa hukukçularına göre,
içine almaktadır :
şahsi
hürriyetler
çeşitli
hürriyetleri
<' Müellifin şu kitabından tercüme edilmiştir: Nizam'ul Hükm fi'l-İsHim•, Küveyt, 1974, Küveyt
Üniversitesi neşriyatı, s. 230-244. Ayet mealleri, Hasan Basri ÇANTAY'ın •Kur'an-ı Hakim ve
Meill-i Kerim• adlı tefsirinden alınmıştır.
1 Bu konunun tafsilihı için bkz. Dr. Abdii/hamit MÜTEVELLi, Mebadiu Nizam'il-Hukm f'ilİslam, s. 704-708.
FARUK NEBHAN -
276
SERVET ARMAGAN
1 - Seyahat Hürriyeti
Bu hürriyet gereği şahıs, bir yerden diğer yere gitmek, memleketten
ve yurda dönmek hakkını haizdir. Bunun için de, kanunun tanzim
etmesi ve memleket menfaatlerinin gerektirmesi hali dışında, seyahat için
herhangi bir sınır yoktur. Kanun bu halde, memleketin menfaati, emniyeti ve iktisadiyatı hudut konulmasım gerektiriyorsa, yurt dışına çık­
maya (seyahat) bazı sınırlar koyabilir.
çıkmak
İslam alimlerinden bize, seyahat hürriyetinin sınırlandırılmasının ne
ifade ettiğini bildiren bir bilgi ulaşmaımştır. Ancak, Allaha ve peygambere karşı savaşanlar ile, yeryüzünde fesada gayret edenlere, Kur'an nazarında, ceza olarak, sürgün ve tab'id kabul edilmiştir.
Kur'an
şöyle huyurmaktadır:
«Allaha ve Resiliüne (mü'minlere) harb açanların, yer yüzünde (yol
kesrnek suretiyle) fesadçılığa koşanların cezası ancak öldürülmeleri, ya
asılmaları, yahut (sağ) elleri ile (sol) ayaklarının çaprazvar! kesilmesi,
yahut da, (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki
rüsvaylığıdır. Ahiretde ise, onlara (başkaca) pek büyük bir azab da vardır»2.
Rivayete göre, ikinci halife Hi: Ömer bin Hattab (R.A.) kendilerine
ve devlet işlerinde nieşveret etmek için ileri gelen bazı sahabelerin şehir dışına çıkmasına mani oluyordu. Bu gibi muameleler, top~
lumıni menfaati.için seyahat hürriyetinin hudutlanması cümlesindendir.
başvurmak
Toplumun menfeatinin şahsın meiıfeatine üstün olduğunu prensip
olarak kabul edersek, seyahat hürriyetine, devlet ve toplumdan zarar ve
fesadı uzaklaştıracak, maslahatın haklı gördüğü sınırlar koyabiliriz.
Ama seyahat hürriyetini takyit, Devlet Başkam tarafından şahıslara
veya gruplara karşı, şahsi ihtilaf, parti çekişmesi, yahut iktidar ve idari
rekabet sebebiyle, onlara eziyet edip intikam almak için yapılırsa, şüp­
hesiZ bu kabil bir sınırlama, İslam Hukuku hükümlerine aykırı olur. Çi.inki, esas prensip olan hürriyetden ayrılma ve sınırlamaya cevaz verme ancak zaruret halinde olabilir. Ve zaruretler mikdarlarınca takdir edilirler.
2 - Kişi
Güvenliği
Bu hak gereğmce, Devlet veya diğer ka~u organların bir şahsı yakalaması veya tevkifi ancak kanun hükümleri gereğince olur.
2 Milide, 33.
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER
277
İslam Hukukunda herhangi bir şahsın yakalanması veya hapsedilmesi, hapis cezasını gerektiren bir suç buna sebep olmadıkça, mümkün
degildir. Cezalar . mücerret kanaat ve içti.hat ile verilemez. Çünki, şer'i
cezalar (hudud) , şüphe varsa ortadan kalkar ve bu gibi· hallerde aslolan
itharn edilenin suçu isbat edilmediği müddetçe suçsuz olduğudur. Bu halde, suç için uygun olan şer'i hükmü tatbik etmek mümkündür. Ceza ise,
kat'i ve kesin bir şekilde isbat edilen suç dışmda tatbik edilemez.
3 -M esken
ğu
Dokunulmazlığı
Mesken sözü, kişinin devamlı veya muvakkat olarak içinde oturdu,
yere denilir. Özel evlere, zaruretler dişmda girilemez ve arama ya-
pılamaz.
Allah buyuruyor ki :
«Ey iman edeııler, kendi. (ev ve) odalarmızdan başka (evlere ve)
odalara saahipleriyle alışkanlık peyda etmeden ve .selam da vermeden
girmeyin» 3 •
4-
Postanın Gizliliği·1
: ·
Bu hak da şahsi hürriyetlerden kabui edilmektedir. Kainu iktidarı,
veya haberleşmeyi ve diğer benzer faaliyetleri, şahsi hürriyetleri sağlamak için kontrol edemez. Tabii ki, Devlet bu hürriyetlerin
şahıslara sağlanmasında, toplumı;ı. zarar vermek veya toplum menfaatini
tehdit etmek ihtimaline binaen bu şahsi hürriyetleri tanzim edebilir. Devlet bu hürriyeti, kullanılmasında toplumun menfaatinin tehdit edilmemesi
için, hususen fesadı yaymak, insaııları bozmak ve şahsiyetleri zayıflat:qıa
halinde toplum m~nfeati için sınırlamada zaruret görebilir. Bu halde adil
yasama orgam, tehlikeyi giderecek, emniyeti tesis edecek ve menfaati
gerçekleştirecek tedbirleri alıp sınırlar koyabilir.
postaYı
İslam müellifi Ebu'I-Ala el-MEVDÜDİ, «İslam Anayasının Tedv2ni»
isimli eserinde, İslamdaki temel haklar mevzuu ile ilgili izahatında diyor
ki:
«İlk hak, beden, mal ve eşyaların muhafaza edilmesidir. Bıinlar meş­
rU kanuni sebepler olmadan· alınamazlar. ·Bu Hz. Peygamberin (A.S.M.)
3 Nfır, 27.
4 Bkz. Dr. Servet BEDVi, En-Nuzum'us-Siyasiyye, c. I, s. 374.
278
FARUK NEBHAN .:..-· SERVET. ·ARMAGAN
hadiselerinde Çok defa açıkladığı hususlardır. Veda Haccı hutbesi, birçok islam hayat nizarnı kaidelerini ihtiva etmektedir. Bu hutbesinde diyor ki, «Kanınız~ malınız ve eşyalarınız bugünden itibaren haramdır». Bu
haramdan bir tek istisna vardır. Onu Peygamber sonunda şöyle söylüyor: «Ancak İslamın hakkı vardır»~ yani insana bir islam hükmü tatbik
edilmek gerekirse (gerektiği zaman) şahsi malı veya eşyasındaki hakkı
kanuni yollara uygun olarak alınır.»
Daha sonra
şöyle
devam etmektedir:
«İkinci mühim olan hak, şahsi hürriyetleri muhafaza hakkıdır. İs­
lamda, suç işlediği isbat edilenden başkasının hürriyeti selbedilemez. Ona
nefsini müdafaa etmesi için imkan verilir»n.
II -
Fikri Hürriyetler
Fikri hürriyetler; insanın hayatında muhtaç olduğu en ehemmiyetli
hürriyetlerden biri kabul edilmektedir. Şahsi hürriyetler maddi tarafı
temsil ediyorsa, fikri hürriyetler manevi tarafİnı temsil ederler.
hürriyetler, üzerine gelişmiş (mütekamil) şahsiyetin
temel desteği temsil eder. Çünki, insan şahsiyeti, birinci derecede, geri kalmışlık ve cahillik bağlarından kendisine fikir ve akıl yoluyla gelişme ve açıklama hürriyeti sağlamak suretiyle, tedricen kurtulması için tabii gelişme yolunu açacak sıhhatli bir atmosferin teminine
Bu
kısımdaki
kurulduğu
muhtaçtır;
Tabü bu ve diğer hürriyetler, hiç bir zaman sınırsız bir şekilde mutlak olamazlar, aksi halde karışıklık ve hürriyetin kaybına sebep olurlar.
Ancak, bu hürriyetler içinde kendi hedefleri tahakkuk eden hudutlarda
gelişme hürriyeti veren sınırlı ve mahkumdur. Öyle ki, bu hürriyet, abes,
karışıklık ve kayba vesile olmasın.
Fikri hürriyetler
çeşitli
hürriyetleri içine
alır
:
1 -Inanç Hürriyeti
İnanç hürriyeti ile, kişiye, arzu ettiği inanca aykırı olan inanca mecbur etmeyen, inancında tam bir hürriyet verilmek istenir.
İnsanlık
da
tarihini inceleyecek olursak, inanç hürriyetinin baskı altın­
görüyoruz; insanlara, istediğine inanınada tam hürriyet
tutulduğunu
5 Tedvinu'd-Dustfir'il-İsH!mi, s. 72-73.
TE:MEL ·HAK VE HüRRiYETLER
verilmemiş (sağlanmamış), kişiler çoğunluWa
lanmaya
279
muayyen bir
ınaııca l;lağ~
zorlanmışlardır.
Bugün dahi, .inanç
hürİ'iyeti
modern devletlerin
çoğUnda sağlanama'"
mıştır; ya şahisiarın çoğU dinlerini terketmeye zorlanmakta.,··ya.· da dini_
ibadetlerini · icraya · inikan verilmernekte (sağlanmainakta); inandıkları
iİı.aca bağlaıimaları sebebiyle en zor işkence ve haskılara mar112 ·bırakıl­
maktadırlar.
İslama bakacak olursak, onun, ortaya çıktığından itibaren, ·diri hfuriyetini ilan etmiş olduğunu görürüz. Bu sırada ·müslümanlar, ellerinde
kuvvet bulunmasına rağmen, kimsenin İslama girmesi içi? zorlaninasma
müsaade etmemişlerdir.
Allah şöyle b uyutmaktadır:
«Dinde zorlama yoktur. Hakikat, iman ile küfr apaçık meydana çık­
mıştır. Artık kim şeytam tamyıp da Allaha iman ederse, o, ·muhakkak
ki kopması (mümkin) olmayan ·en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah hakkıyla işidici, (her şeyi) kemaliyle bilicidir» 6 •
Yine Peygamberini muhatab alarak şöyle demektedir : ·
«Böyle iken sen hepsi mü'min olsunlar diye insa~arı zorlayıp duracak
mısın?»'.
İslamiyet insanları düşünme ve araştırmaya davet efmiş, körü körüne taklitten sakındırmış, ta kil esasım, uyamk düşünce ve olgunlaştırıl­
mış fikirden alan, kanaat ve vicdana dayanan inanç teşekkül etsin; Bu
sebeple Kur'an-ı Kerim, mücerret taklitten çıkan müşriklerin inancına
şöyle hitab. etmektedir:
«Onlara (müşriklere); «Allahın indirdiğine uyun» denildiği zaman
onlar : «Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz .şey'e uyarız» derler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bula.mamış idiy~eler» 8 •
İslam
inanç hürriyetini müdafaa için harbi kabul· etmiştir, zira
dinlerini ilana mani oluyorlar, bu sebeple on-
müşrikler müslümanların
lara
baskı yapıyorlardı. o
Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır:
«Kendileriyle mukaatele edilen (yani
düşinanların
6 Bakara, 256.
Yunus, 99.
8 Bakara, 170.
9 Bkz. Muhammed EBU ZEHRA, Tanzimu'l-İslami Li'l-Müctema'.
7
hücumuna
uğra-
FARUK NEBHAN -
280
SERVET .AR:MAG-AN
yan mü'min) ·1ere, uğradıkları o zulümden dolayı, (bilmukabele harbe)
izin verildi. Şüphesiz ki, Allah onlara yardım etmeye elbette kemaliyle
kaadirdir.. Onlar (o mü' minlerdir ki) haksız yere ve ancak «Rabbimiz
.AllahdiT» diyorlar diye yurdlarından çıkarılmışlardır. Allah bazı insanların (şerrini diğer) bazısı ile def' etmeseyili içlerinde Allahın adı çok
anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler muhakkak yıkılİp giderdi. (Dinine) yardım edenlere elbet Allah da yardım eder. Şüphesiz ki,
Allah kavidir, yegane gaalibtir» 10 •
birçok ayetlerinde insanların İslam dinine zorcaiz olmadığını beyan etmiş, peygamber ve müslümanların
vazifesinin, insanlara, ibadet ve güzel nasihatlar ile uyandırma, idrak ve
düşünmeye dayanan ikna ile islama davet olduğunu belirtmiştir. Allah
şöyle demektedir:
· · Kur'an
aynı şekilde
lanmalarının
«(Habibim) seninle mücadele ederlerse (şöyle) de: «Ben, bana tabi
olanlarla birlikte, kendimi Allaha teslim etmişiıııdir», kendilerine kitap
verileniere ümmilere (arap müşriklerine) de de kj: «Siz de islamı (Allaha
teslim olmayı) kabul ettiniz mi?» Eğer İslama girederse muhakkak doğ­
ru ~olu bl!lurlar. Eğer yüz çeviriderse artık sana düşen (vazife) ancak
tebliğdir. Allah kulları(m) layıkıyle görücüdür» 11 •
Yine
şöyle
demektedir:
«(İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla mücadeleni en güzel (tarıyk) hangisi ise onunla yap» 12 •
·
Aynı· şekilde şöyle huyurmaktadır:
«İçlerinden
zulmedenler müstesna olmak üzere ehl-i kitab ile eıi güzel (sava§dan) başka bir suretle mücadele etmeyin ve deyin ki: «bize indirilene de; size indirilen:e de inandık. Bizim Allahımız da, sizin Allalımız
da birdir. (Şu kadar ki) biz (ancak) Ona teslim olanlarız. (Biz onun
samimi müslümanlarıyız) »13 •
İsliimiyet, İslam Devleti içinde yaşayan ehl-i zimmeye, dini ibadetlerini ifaya müsaade etmiştir ve Peygamber vali ve kıimandanların, onların mabetierine ve din adamlarına mani olmalarına müsaade etmemiş­
tir, Hülafa-i Raşidin de valileri, ehl-i zimmeye, dinlerini terk etmeleri için
10 El Hac, 39-40.
ll Ali İmran, 20.
12 En-Nalıl, 125.
13 Enkebfıt, 46.
T:ıı;JMEL
baskı
veya dini ibadetlerine
HAK VE HüRRiYETLER .
maiıi
281
olmak ya da mabetierini
yıkmakdan
sakındırmışlardır.
Londra Üniversitesi Profesörlerinden, İngiliZ müsteşriki Sir_ARNOLD
«İsldm'a Davet» adlı kitabında, müslümanlardaki dini tolerans duygusunu
itiraf etmekte ve İslama giren hristiyan kabUelerin islama girmelerinin,
ancak irade ve istekleri ile girdiklerini açıkça belirtmektedir.
·Sonra
şöyle
demektedir:
«Müslümanlar idaresindeki hristiyan vatandaşa kadar uzanan
ransa bakarsak, kılıncın, insanları islama çevirmekte r_ol oynadığı
linde yayılan fikrin hakikatten uzak olduğu görülür.»
tole~
şek­
Daha sonra, sözünü destekleyen ve İslama giren herkesin ancak
mutlak isteği ile girdiğini belirten birçok misaller vermektedir14 •
İslam
Devleti içinde yaşainış ehl-i zimınenin tarihine başvurursak,
en iyi şekilde muamele gördüklerini tesbit ederiz. İslam Halifelerirıin birçoğu, hristiyan ve· yahudi bazı ehl-i zirnıneye yaklaşmışlar, onlaı-a
en iyi muameleyi yapmışlardır, onlara devlet i~inde vazifeler vermişler­
dir; Hatta Halife Harun EL REŞİD; bütün okulları «YUHANNA Bin
MASUYE»'nin kontrolüne vermiştir. Halife MANSUR'un yakını ohi.n
«GEORGİAS BİN BEHTİŞUH EL CUNDİ YESABURİ» onun doktoru
idi. MANSUR ona İslamiyeti teklif ettiğinde şu sözlerle cevap vermiştir:
«Atalarımla birlikte cennet, ya da cehennemde olmaya razı oldum». El
MANSUR buna gülmüş ve onbin diriar verilmesini emretmiştir.
onların
bazı devirlerinde, gayrı müslimlere baskı onların haklarının
cehalet ve onlara nahoş .muameleler bulursak da, bu muamelelerin İslamiyet ile ilgisi yoktur. İslamın hiçbir şekilde bunu,.kahul .etmesine imkan yoktur, Zira bunlar, İslamiyeti bilmemenin ve ·müs.amahayı
öğrenınemenin neticesidir. ,
·
Tarihin
varlığından
Bunun sebebi birinci derecede dini değil, siyasidir. Hususen hristiyan Avrupanın müslümanlara karşı ilan ettikleri dini bir _harb olan haçlı
seferlerinden sonra, haçlı bayrağı altında müslüman ülkelerine itilen ve
mukaddes eşyaları ihlal eden sürüler halindeki ordular teşkil etmiştir 15 •
rın
Şüphesiz, bu kabil düşmanca muameleler,
benzer taassubuna sebebiyet vermiştir.
14 Bk. Abdiilhamid lv!ÜTEVELLi, sh. 722-723.
15 Bk. Abdiillzamid MÜTEVELLi, s. 722-726.
aynı şekilde
müslümanla-
FARUK NEBHAN -:SERVET. ARMAGAN
282
İslam düşmanları, müslümanları :dini taassupla itharn etmişlerdir.
Gerçek ve incelenmiş tarih bize, kat'i surette gayri müsliınlerin, İslam
Devleti içinde en iyi muameleyi gördüklerini ve hristiyan Avrupanın endülüste müslümanları en iğrenÇ baskılarla ezdiği bir -zatı:ı~nda, onların
dini ve fikri tüm hürriyetlerll:ıin korunduğunu teyit etmektedir. Onlara
en kötü misalleri veriniş ve islam fikrinden soğutma ve hristiyanlığa girmeye zorlamış, İslam Dinine girmeye çalışan herkese, iŞkencenin her 'çeşidini tatbik etmişlerdir. Bu durumda endülüs, kısa birzamanda vekamçı
ve işkence altında içinde tek bir müslüman kalmayan bir hristiyan bel·
desine inkılab etmiştir.
2 - Görüş ve
Düşünce
Hürriyeti
İslamiyet görÜş ve düşünce hürriyetini garanti etmiş; Kur'an-ı Kerim, Allahın, doğru bir şekilde kullanması ve sahibini hak ve sevaba götürmesi için yarattığı aklı kullanması konusunda insanları teşvik etmiş­
tir.
Kur'am tetkik edecek olursak «akıllanırlar, düşünürler, bilirler, tedbirli davramlırlar, iyice öğrenirler» gibi düşünmeye ait birçok .kelime buluruz. Diğer kelimelere ek o1 arak, ayet insam, fikir, görüş ve bilgi sahibi
olması için görüş ve düşüneeye davet etmektedir. Bu, insam Allaha ve
Allah tarafından gönderilene inanmaya ve ondan gelene bağlanmaya götüren yoldur.
«De ki: «Göklerde ve yer de neler var, bakın» •
«Onlar ... göklerin, yerin yaradılışı hakkında inceden ineeye düşünür­
ler»17.
« ... bütün bunlarda iyi düŞünecekler için elbette ayetler (deliller, ibretler) vardır» 18 ~
« ... ylİkarıdan bir su indiriyor da onunla arza, ölümünden sonra can
veriyor. Hakikat, bunda da aklım kullanacak birkavmiçin elbette ayetler
16
vardır» 19 •
«0, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini, kendi. (canibi)nden size
ram etdi. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavm için, kat'i ayetler
(delaletlet, ibretler) vardır» •
20
16
17
18
19
20
Yunus, 1Ol.
191.
Raad, 3.
Er-Rum, 24.
El-Casiye, 13.
Ali imran,
TEMEL HAK VE
-HÜRRİYETLER
283
Buradan hareketle İslam, sabit hükümler sahasında, şer'! i~tihadi meselelerde düşünme hürriyetine cevaz vermiştir. Ve bu büyük hürriyet sa~
yesinde; İslam ~ikri ilk asırlarda ~ok parlak bir gelişme kaydetmiştir.
İslam, i~tihat faaliyetinde hata eden ile isabetli hareket edeni, düşünce
hürriyetine teşvik, aynı zamanda, ancak ilk asırlarda sadece dar hudutlar i~inde gelişen geleneksel hudutları zorlamak i~in, her ikisini de mükafat ve sevaba müstehak kabul etmiştir. Kadılar kendilerine sunulan
meselelerde, i~tihat yapmışlar ve i~tihadlarımn gereğini tatbik etmişler­
dir. Abbasi asrı hari~, kadıları mezhep gelenekleri bağlamamıştır21 •
İslam düşüncesinin, hususan teşrfi sahada maruz kaldığı en büyük
tehlikelerden biri, i~tihat kapısının kapatılrriası ve alinilerin i~tihaddan
men'edilmesidir. Bu tazyik, hicri 6. asırdan sonra İslam düşüncesinin kendisinden zarar gördüğü donma devrinin başlangıcı olmuştur. Bu devirde
ulema ve fukahamn faaliyetleri, nefislerini yeni meselelerde i~tihat yapma ve görüş bildirmesine mükellef bilmeksizin, eski hukuk~uların sözle7'
rini tekrarlamak, onlardan hükümler ~ıkartmak, şerhetmek ve notlar ilave
etmeye inhisar etmiştir • Hukuk~ular, zannederim, -yetkili olanlar i~in­
i~tihat kapısını a~mak ve teşvik etmek, İslam fikrinin devamlı gelişme
ve hareketini sağlamlaştırmak ve mü~tehit hllkuk~uların bir~ok meselelerde yeni problemlerle dolu olan i~tihad hükümlerini bulması i~in, bu
şeriata inancımızın ve onu koruma borcumuzun bize yüklediği dini bir
bor~tur.
if
22
fll!
Tabü şer'i şartları kendisinde toplayanlar dışında i~tihada tevessül
etmek caiz değildir. Aksi halde cehalet şeriat alıkarn ile oynar, mücerret
hevalarına ve akıllarına göre bazı haram ve heHU kaideler koyarlar ve bu
da büyük bir bela olur.
3 - Fikir
Açıklama
İslam, düşünce
hürriyetini tammakla,
düşünceyi a~ıklama
hürriyetini
Le BON diyor ki: •Düşünce hürriyetinin, dini istikamet ile nasıl ahenk halinde
dünyaya öğreten araplardır.•
22 İslamiyet düşünce hürriyetini garanti etmiş ve bu hürriyet hicretin ilk iki asrında korunmuş olarak kalmıştır. Ancak İsHim tarihinin bazı devirlerinde, bilhassa Abbasi devrinde, Kur'an'ın
yaratılması meselesindeki muhalefeti sebebiyle imam Ahmet bin HANBEL'e yapılan baskı; Ebıı
CAFER EL MANSUR devrinde mekanlı şeylerin satımının sahih olmadığı yolundaki fetvası sebebiyle iinam MALiK'e yapılan baskı; kadılığı kabul etmediği için imam Ebu HANİFE'ye yapılan
baskı ve diğer bazı baskılar görülmüştür. Ancak fikre yapılan bu bıısk.ı ·İslamın görüşünü temsil
etmediği gibi, İslam aleyhine delil de olamaz. Bunun esas sebebi, siyasi sebeplerdir.
21
olduğunu
Gııstav
Hürriyeti
SERVET ARMAGAN
FARUK NEBHAN
teşvik etmiş
ve ·insana
düşüncesini
(kanaatini) tam ve karnil bir
şekilde
açıklama hakkını vermiştir.·
Müslümanların çoğu idarecileri tenkit etmişler, onları kınamışlar ve
muamele ve işlerinde kontrol etmişlerdir. ( ünki ·onlar milletin ·temsilcisi
ve vekilidirler. Onlar milletin haklarından birinden istifade. edemediideri
gibi, kendilerine imkan verilmiş sahalardan dışarr da çıkamazlar.İslam tarihine bakacak olursak, müslümanların halife ve valiled tenkit ettiklerini görürüz. Onlar da bu tenkitleri dinler, hoşgörü ile ka:r§ilat,
hatta onları bu tenkide teşvik ettiklerini görürüz. Çünki bunlar, onları
sevaba itmekte, hata ve zilletten uzaklaştırmaktadırlar. Sevab ise, herkesin arayacağı bir kayıptır.
Hz. ÖMER bin HATTAB (R.A.) ile bir kafun arasmda cereyan eden
hadise, fikir açıklama hürriyetinin genişliğini en iyi şekilde açıklayan bir
olaydır. Hz. Ömer (R.A.) bir defasında hutbe irad ederken, mehirlerin
arttırılmasının aleyhinde bulunmuş ve sınırlandırılmasını istemiştir: Ca~
miin en gerisinde bulunan bir kadın ona cevap vermiş ve hareketinin
Kur'an hükümlerine muhalif olduğunu beyan etmiş ve ona şu ayeti okumuştur:
'
«Eğer bir zevceyi bırakıp da yerine başka bir zevce almak isterseniz
öbürüne yüklerle (mehir) vermiş olsanİz. bile içinden bir şey ·almaYın
(kendisine hem) bir iftira ve açık bir günah (yükler), hem alırmısı­
nız ?» 23 •
Bunun üzerinde· Hz. Ömer kendi kendine şöyle demiştir: «Herkes,
kadınlar bile senden iyi biliyor ya Ömer!· Kadın isabetli konuştu> Ömer
ise hata etti».
Hz. Ömer (R.A.) bir hutbesinde
şöyle
dedi:
«Ey insanlar! Sizden kim bende bir hata gorurse; düzeltsin». Bir
adam bunun üzerine ayağa kalktı ve şöyle dedi: «Vallahi sende bir hata
görürsek> kılıncımızla düzeltiriz». Bunun üzerine Hz. Ömer dedi ki:
«Allaha şükrederim ki, bu ümmet içinde) Ömeri _lj;_i}~n,qy, .ile düzel:f.ecek
birini yaratmıştır».
Fikir açıklama hürriyeti, siyasi meselelerde Abbasiler asrında, hususen insanları görüş ve sözlerinden dolayı şiddetli bir şekilde hesaba çeken
Halife el MANSUR zamanında çok sınırlandırılmıştır. ilim hürriyeti_ise,
zaman zaman görülen münferit hadiseler dışında uzun müddet parlak bir
şekilde devam etmiştir.
23
Nisa, 20.
TEMEL HAK VE HüRRiYETLER
285
·' Hz. Ebu Bekir (R.A.) , halife olduğu zaman irad ettiği hitab, İslam
hürriyet mefhumunun kapsam ve rolünü en· güzel açıklayan biı
örnektir.
nazarında
Hz. Ebfı Bekir (R.A.) hitabında diyor ki:
«Ey insanlar! Ben en hayırlınız olmadığım halde üzerinize halife oldum. Beni hak üzere görürseniz) bana yardım edin,iz; hata üzere görürseniz, bana engel olunuz. Allaha ve Resülüne itaat ettiğim müddetçe bana
itaat ediniz. Allaha isyan edersem, bana itaat vazifeniz değildir.»
Bir defasında adamın biri Hz. Ömer'e (R.A.) şöyle dedi: «Allahtarı
kork ey mü'minlerin Emirif» Biri ona itiraz etti: «Mü'minlerin emirine
Allahtan kork m·u diyorsıtn "h> Bunun üzerine Hz. Ömer: «Bırak söylesin!
İçinizden bildiğini soylemeyen. hayırlı değildir. Ve sözleri sizden kabul
etmezsek, bizim içimizde de hayırlı yok demektir».
Şüphe yok ki, İslam'da idarenin en mühim hedefi, insanlara hürriyeti
sağlamak ve garanti etmektir; İster insan hayatının bağlandığı maddi hürriyetler olsun; ister, bilgi sahalarında yapıcı bir gelişme isin insan fikrine
ait çeşitli imkanlarla ilgili olan ve fikri hürriyetler kapsayan manevi hürriyetler olsun.
· .İslam bu hürriyetleri, genel prensipler ve belli kaideleri tatbik için
tarihinde bu manayı teyid eden hadiseleri bulmaktayız. Ancak dini mefhumlara siyasi husumetlerin hakim olduğu bazı tarihi devreler hariçtir. Bazı sultanlar, iktidarlarının devamı ve düşmanıa­
rına korku vermek için hürriyetleri çok sınırlandırmışlardır. Bu hususta
kendilerini hür kabul etmişlerdir. Aynı şekilde bazı abbas! halifeleri fikri
baskl yapmışlar ve onu sınırlandırmışlardır. Bu hususta kendilerini serbest kabul etı:ni~lerdir. Aynı şekilde bazı abbasi halifeleri fikri baskı yapmışlar; bununla beraber fikir onların asrında çok gelişmiştir. Ancak bunlar, sebebi sadece siyasi ohiri hadiselerdir.
Bu kısa devreler dışında şahsi hürriyetler ile fikri hürriyetler korunmuş, kimse sınırlamaya cür'et edememiştir. Tabii bu, hürriyetlerin
mutlak olduğu manasma gelmez. Çünki bu anarşi demektir. Hürriyet, insan şahsiyetini, toplum menfaatleri içinde kalmak şartiyle geliştiren yapıcı hürriyettir.
sağladığından; İslam.
Ili -
İkti~adi
Hürriyetler
İslam şahsi ve fikri hürriyetleri sağladığı gibi, çalışma, kazanma ve
mülk edinme hürriyetlerinde ifadesini bulan iktisadi hürriyetleri de sağ­
lamıştır.
FARUK NEBHAN -
286
SERVET ARMAGAN
İktisadi_ hürriyetler, İslamın kabul ettiği diğer hürriyetleri tamamlayan hürriyetler olarak kabul edilmektedir. Zira insan şahsi ve fikri
hürriyetlere sahip olduğu gibi, insani bütün güç ve enerjisi ile topluma
ve millete gelecek faydalı işler yapması için ona çalışma, kazanma ve mülk
edinme imkarn veren iktisadi hürriyetlere de muhtaçtır.
1 - Çalışma ve Kazanma Hürriyeti
İslamiyet insanları çalışmaya
davet ve tahrik
etmiştir.
Allah buyu-
ruyor ki:
«0, yeri sizin, faidenize, hor (ve müsahhar) kılandır. O halde onun
omuzlarında yürüyün. (Allahın) rızkından yeyin. (Fakat şunu daima hatırlayın ki) son gidiş ancak Onadır (Allahadır) »24 •
· Bir defasında Peygambere bir ·grup insan geldi. İçlerinde abid ve
zahid biri vardı. Peygamber (A.S.M.) «Bu kim» dedi. Dediler: «Kendini
ibadete adamış bir insan». Peygamber (A.S.M.) «Ona kim yedirir ve
içirin> diye sordu. Dediler: «Biz yedirir ve içiririz». Bunun üzerine Peygamber (A.S.M.) şöyle dedi: «Hepiniz ondan daha hayırlısınız».
İslam, insanlar arasında çalışma (iş) bakımından ayırım yapmadığı
gibi, bir müslümanın işi sebebiyle, diğer kardeşine hakaret etmesine de
ceva:z vermemiştir. Peygamber şöyle demiştir: «insan oğlu elinin emeğinderı daha hayırlı bir yemek
da elinin emeğini yerdi».
yememiştir. Allahın
Peygamberi ·navud
İslam insanları çalışmaya davet etmiş ve ona teşvik etmiştir. Anc3rk,
kimsenin başkasının hürriyetine müdahale etmesine cevaz vermemiştir.
İnsan için hürriyetin mutlak oluşu,, kendisine müıiasip bir iş seçmesindedir. Zira insanlar kabiliyet ve imkaniar bakımından farklıdırlar. Bir şahsa
uygun olan bir iş, diğer bir _şahsa uygun olmayabilir. Her kişi, menfaati
kendisine gelecek işi, seçebilir.
Devlet menfaat gördüğü .zaman, insanların çalışma. ve kazanmasına
koyabilir. Bu hallerde Devlet, zararı def' ve menfaati celb için şahıs­
ların bazı hürriyetlerini sınırlayabilir. Ancak bu, sadece menfaat icab
ettirdiği zaman yapılabilir.
sımr
Ayın şekilde,
metin muhtaç
24 Mülk, 15.
Devlet, çok kar getirecek zirai mahsullerin, yahut ümmahsüllerin ekilinesim teşvik bakımından, ziraat,
olduğu
TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER
ticaret ve sanayii düZenleyehilir. Ayrıca,
zirai bitkilerin ekilmesini yasaklayabilir.
haşhaş
ve
287
diğer
benzeri
zararİ:.
Devlet, kendisinin muhtaç olduğu, ya da geniş dış pazarlar bulduğu
ürünlerin sanayiini teşvik için, sanayii tanzim edebilir. Yahut zararı
olmayan ya da arzu edilen.·faydayı getirmeyen şeylerin sanayiini yasak,.
layabilir.
bazı
,
İşte,
hasında
genel menfeat mevcut olduğu zaman, çalışma ve kazanma saşahisiarın hürriyetlerini devletin sınırlaması bu şekildedir.
Devletin vazifesi' sadece çalışnia ve kazahinaya teş~ke inhisar · etmez. Belki, şahıslara münasip iş temin etmek; <;mları istihsale teşvik yoluyla çalışma sebeplerini kolaylaştırmak, işsizierin bir. kısmını massedecek
istihsal müesseseleri kurmak. mecburiyetindedir. Çünki, işsizlik toplumun
maruz kaldığı en büyük tehlikedir.
· 2 - Mülk Edinme Hürriyeti25
Mülkiyet mevzuu, moderı;ı. asırda, liberal ve sosyalist ekol mensup-,
hukuki, ~tisadi, siyasi ve sosyal sahada üzerinde şiddetli
münakaşaların yapıldığı en mühim mevzulardan biridir.
ları arasında
. Liberal riıektebin kanunun mülk sahibine tanıdığı mutlak iktidara
dayanarak ferdi mülkiyete büyük değer vermesi ve malikine kayıtsız ve
hudutsuz bir şekilde mülkünde tasarrufa müsaade etmesine karşılık; diğer tarafda ferdi mülkiyeti mutlı;ı.k şekilde ilga eden, sosyalist mektebi
buluyoruz. O ise, müvekkili adına vekilin kullanması gibi, mülkiyeti kullanan devletin mülkiyet üzerinde vazifeli olduğunu kabul etmektedir.
İslam
özel mülkiyeti kabul etmiş, kişiye insani gayeleri için temellük
kendi tasarruflarında mevcut malları değerlendir­
meye tahrik etmiştir. İslam malların toplum içinde dağılmaması, mes'uliyetin kaybolmaması ve malların heder olmaması için teşvik ve tahrik
hakkı vermiş, kişileri
etmiştir.
Diğer tarafdan, İslamdaki ferdi mülkiyetİn liberal ve sosyalist ekaideki mülkiyet mefhumundan farklı olduğu görüşündeyiz. O, liberal mektep tarafdarlarının dediği gibi, mutlak bir mülkiyet değildir. Buna mülkiyetİn sınırlandırılması mevzuundaki birçok ayet ve hadis delildir. Aynı
25
İslam Hukukunda Mülkiyet Nazariyesi konusunda, •el-İtticah'ül-Cemai fi't-Teşri'il-İktisadi'l­
İslami•, sh. 163-256, adlı kitabımıza bkz.
288
FARUK NEBHAN -
SERVET ARMAG-AN
şekilde, mutlak §ekilde sosyalist mülkiyet de değildir~ Çünki, İslam mülkiyeti kabul etmiş ve onu asalak ·ve gasıplardan koruyan karruhlar ve
:ı:nüesseseler koymuştur .
İslam. mevzuatı
•.
özel mülkiyeti toplum menfaatine
kir ve muhtaçlar lehine mali borçlar
sini giderecek ve
zararını
yüklemiştir. Ayın
azaltacak hudutlar
bağlamış,
ona fa•
zamanda tehlike-
koymuştur.
İslamın
mülkiyet üzerine koyduğu en ehemmiyetli mali haklara misal olarak zekat, sosyal güvenlik veeibeleri sayılabilir, Bunlar, toplumdaki sınıflar arasındaki maddi dengenin bir kısmını bulmak içindir,
Mülkiyet üzerine konulan sınırlar, mülkiyetİn zararıarına engel olacak zaruri sırurlardır ve gerçek tarafıara müteveccihtir. Kur'an ve sünnetin getirdiği ve zarara mani olan hükümler ve peygamberin şu sözü
(A.S.M.) misaldir: «Zarar vermek ve zarar görmek yoktur».
Buna dayanarak, mülkiyet, topliım menfaatlerine zarar verecek bir
gösteremez. Mülkiyet, ihtikar, aldatma ve sö:inürme gibi, şahsa
topluma veya devlete zarar veren yollardan gelişiyorsa, yahut İslamın
korunn:iasını şart ·koştuğu ahlaki prensipiere aykırı yollarla gelişiyorsa,
bu halde, Adil Veliyy'ül emir, bu mülkiyeti, zararıarım defedecek sınır­
landırma hakkına sahiptir. Ve bunun için toplumun menfaatinin gerçekleşmesini sağlayacak ve toplumdan zararı uzaklaştıracak her türlü tedbiri
gelişme
alır 26 •
26
Bu konunun
tafsiHitı
için
aynı kitabımıza
bkz. sh; 183-198.
Download