O. Senatosu B : 28 lden % 10 tasarruf yapmak zorunda

advertisement
O. Senatosu
B : 28
4 . 2 .
l
den % 10 tasarruf yapmak zorunda kalırsa,
oran yine % S e düşecektir. Bîr memlekette
ekonomik Devlet olmak iddiası varken kalkın­
ma bütçesindeki % 7 - 8 Bayındırlık Bütçesinin
yeterli olduğunu iddia etmek oldukça güç olsa
gerektir.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu 1923 ta
sadece 93 milyon lira gelirli bir imkân devra­
lınmıştı. İlk müstakil Cumhuriyet bütçesi 1924
te hazırlanarak gider yekûnu olan 176 993 800
liranın % 9 u Nafıa Vekâletine ayrılmıştır. On!dan sonraki yıllarda her sene artırmak suretiyle
bu nisbet 1930 da % 15,2 ye çıkmıştır. Bu mu- kayeseden de açıkça görüyoruz ki, yarım asır
sonraki bütçemizde; ancak Cumhuriyetin ilk
bütçesi oranına yaklaşmaya çalışıyoruz. Gerek
•bütçe raporlarının tetkikinden gerekse rakam­
ların orantısından bu yetersizliği görmek müm­
kündür. Hattâ her zaman temas ettiğimiz ilgili
yetkililer daima bütçe yetersizliğinden şikâyet
ederler, mevcut kuruluşun lâyikîyle çalıştırıla­
madığından dert yanarlardı. Maalesef 1972 yı­
lında da bu yakınmaların ve halkın cevapsız
kalan isteklerinin devam edeceği bir bütçeye
sahip bulunuyoruz demektir. Bütün ümidimiz
Sayın Bakanın ve Bakanlık mensuplarının Devlet Karayolları yetkililerinin sadece rakamlara
Tbağ'lı kalmayarak, bir reform ruhu içinde bu ye­
tersiz bütçeden yeterli iş çıkarabilecekleri inan- I
çına kalmıştır.
'
Türkiye sathına yayılmış çok geniş bir faaliyet sahası olan ve tarihinde fevkalâde başarılı
hizmetler görmüş bulunan Devlet Karayollarının daha çeyrek aşıra varmadan ihtiyarlamaya
JVLZ tuttuğunu görmek insana gerçekten hüzün
vermektedir. Kendi mensuplarından ve bilen
teknisyenlerden öğrendiğimize göre hizmetler
gittikçe ağırlaşmakta, maliyetler yükselmektedir. Raporda da belirtildiği gibi çok zengin bir
makina parkından lâyikîyle yarar sağlanamamaktadır. İki sene önce Devlet Karayolları Bütçesi üzerinde şahsım adına söz aldığımda; teşhisi ifade İçin biraz çekinerek kullandığım «ihtiyarlama» tâbirini o günün saym Bayındırlık
Bakanı da kabul ederek sapta geçmesine imkân
vermiş, kendilerinin ve Devlet Karayollarının
da aynı kanaatte olduklarından bahisle; süratle
elektronik sisteme geçmek suretiyle kompüterlerle donatılacak kuruluşun gençleştirilerek eski dinamizmini kazanmasına çalışılacağından
'
;
[
i
j
;
\
j
|
j
!
\
|
\
\
i
;
:
l
:
1972
O : 3
bahsetmişlerdir. Bu yılitei bütçe raporunda da
bu hususa temenni mahiyetinde değinilmekte­
dir. Bu temenni gerçekleşse bile, bugünkü dü­
zenle ihtiyarlamanın önüne geçilebileceğini pek
sanmıyorum. Zira, elektronik makinaları, kompüterleri de çalıştıracak olanlar yine insanlar­
dır. Mühim olan dirij anlarının ilk heyecana
döndürülmesini sağlamaktır. Bunu nasıl yapa­
cağız?
Hele personel reformunun tatbiki ile mağdu­
riyetleri önlenmek şöyle dursun, ağırlaştırıldığı
İçin, ancak bir yıl kadar dayandıktan sonra ay­
rılan veya ayrılmaya mecbur kaldığı için buna
hazırlanan yüzlerce genç ve tecrübeli mühen­
disle teknik elemanın yerlerinin nasıl dolduru­
lacağı da ayrı bir problemdir. Bir nevi beyin
erozyonu demek olan bu çözülme durdurula­
mazsa, korkarım bir gün gelecek, bünyenin çö­
küşü önlenemiyerek Devlet Karayolları tarih
sayfalarında kalmaya mahkûm olacaktır.
Bundan 20 - 25 sene önce yeni kurulduğu
zaman, değil şantiye şefleri, bölge müdürleri
bile çadır misali uydurma kiralık binalarda otu­
ruyor iken, Türkiye'de yol inşa sisteminde dev­
rim yapıyorlardı. Her halde o zaman dinamizmi
sağlıyan elektronik beyinler değil, kendi beyin­
leriydi.
Bunu söylerken, sakın teşkilâtın modernleş­
mesine karşı olduğumuz sanılmasın; bu gerek­
tir, fakat yeterli değildir. Mutlaka, en son ça­
lışma sistemleri nr gibi cihazlanmayı gerektiri­
yorsa temin edilmelidir, fakat en modern âlet­
lerle teçhiz edildikten sonra dahi, laçkalık gide­
rilemezse, dönüp geriye bakılacak zaman da
kalmayacağından, yeni bir hüsrana uğramamak
için ihtiyarlamanın teşhis ve tedbirini sadece
bu noktada düğümlemenin doğru ve isabetli olmıyacağını belirtmek istiyorum.
Bütün bunlardan evvel, istenen heyecanı te­
min için, personeli tatmin etmenin, çağımızın
verimli çalışma anlayışına uygun, en radikal
çare olduğunda bilmem şüphe var mıdır?
İstanbul'da Devlet Karayolları 1 nci Bölge
Müdürlüğü kurulduğu zaman, mühendislerine
ve teknik personeline verilecek aylıklar veya
yevmiyeleri gazeteler büyük manşetlerle yaz­
dığı zaman haber bomba gibi patlamıştı. Türkij^e'de. Âdeta, yer yerinden oynamıştı. Zira, o
günlerdeki mühendis ve teknisyen gelir seviye-
Download