108 17 . 2 . 1978 O : 2 söz ettiniz mi, «aîçak komünist, solcu

advertisement
M. Meclisi
B : 108
söz ettiniz mi, «aîçak komünist, solcu» diye itham
altında kalırsınız. Nasıl bir afyonla beyinler yıkandı
ki, millileştirmek sözü bile komünistlik sayılıyor ülke­
mizde. O kadar acıdır ki, komünistlik ile solculuk,
sağcılık ile Müslümanlık ve hatta mürtecilik ile Müs­
lümanlık bazı çevrelerde eşanlamlı olarak biliniyor
ve bildirilmek isteniyor. Komünist ile solcuyu ve he­
le demokratik solcuyu birbirinden ayırmanın zamanı
gelmiştir arkadaşlarım.
Mürteci ile Müslümam, ilerici ile gericiyi kesin­
likle ayırmak ve anlamlarını anlatmak zorundayız.
Mürteci kimdir? Müslüman kimdir? İlerici kimdir?
Gerici kimdir? Bu kavramları halkımızın iyice bil­
mesi gerektiğine inanıyorum.
Kurulan ve bütçesi görüşülen Cumhuriyet Hükü­
metinin başlıca görevi bu olmalıdır. İçtenlikle inanı­
yorum ki, kurulan Cumhuriyet Hükümeti, uygar­
lık düşmanlığına ve yabancı uşaklığına hizmet etmek
isteyenlerin Müslüman sıfatını kalkan gibi kullanma­
larına izin vermeyecektir ve yine içtenlikle inanıyo­
rum ki, kutsal İslam dinini politikaya alet etmek is­
teyenlerin karşısına ilk önce gerçek Müslümanlar ve
o Müslümanların güven duyduğu Cumhuriyet Hükü­
meti çıkacaktır. Milli Kurtuluş Savaşımızda mürteci­
lerin önüne milliyetçi Müslümanlar dikilmişlerdir. Ta­
rih sayfalarına baktığımız zaman, 9 Mayıs 1920'de
Edirne İstatistik Müdürü Neyyir Bey ve İpsala Müf­
tüsü irticanın sözcülüğünü yaparken, gerçek Müslü­
man olan Saray Müftüsü Ahmet Efendi ve Denizli
Müftüsü gerçek Müslümanlığın gerçek dindarlığın so­
mut örneklerini veriyor ve şöyle diyorlardı: «Her ne
pahasına olursa olsun, Yunanlılara karşı koymak gere­
kir. Yunanlıların işgal eylediği memleketler haîkı için
kavgaya girişmek farzı aynıdır. Ben fetva veriyorum,
silah ve cephane azlığı ve yokluğu hiçbir zaman kav­
gaya mani olmayacaktır; hiçbir müdafaa vasıtası ol­
mayan bir Müslüman dahi yerden 3 taş alarak düş­
mana atmaya mecburdur» diyordu ı
Bu gerçek dindarların ve gerçek Müslümanların
verdiği fetvalara karşılık, İstanbul'da Şeyhülislam
Dürrizade Seyit Abdullah, Kurtuluş Savaşlarını eşkiya;
savaşçılarını da eşkiya, şerir, fitneci ve fesatçı olarak
niteliyordu.
Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; içten­
likle inanıyorum ki, Cumhuriyet Hükümeti kutsal di­
nimizi çıkarlarının aleti haline getirmek isteyenlerin
kesin olarak karşısında olacaktır. İslam dini yalnız iba­
det dini değildir, erdendik dinidir, lâik ve özgür dü­
şüncenin yarattığı ve pozitif bilimlerin aydınlattığı
17 . 2 . 1978
O :2
yollarda yürümek ve ilerlemek tslam dinine aykırı de­
ğildir. Ne yazık ki, İslam dininin gerçek anlamım bi­
lemeyen din ve devlet adamları yüzyıllar boyunca bi­
limsel çalışmaları, buluşları Allah'ın emirlerine aykı­
rı birer küfür saymışlar ve İslam dininin gerçek an­
lamını kavrayamamışlardır. Aksiyonlarını, Allah'ın
emirlerine göre değil, kişisel çıkarlarıyla bilgisiz an­
layışlarının emirlerine göre yönetmişler; Allah adına,
din adına ve Peygamber adına her çeşit zulüm ve
saldırganlıktan çekinmemişlerdir ve hatta kendileri gi­
bi düşünmeyenlerin kâfir olduklarına, dine dayanarak
yanlış fetvalar vermişlerdir. Dinin kişisel çıkarlara
nasıl alet edildiğini daha iyi öğrenebilmek için İs­
lam tarihine ve Osmanlı tarihine kısaca göz atmak
yeterlidir.
İslam dinine inananların uğradığı Cemel, Sıffiyn
iç savaşlarından 25 yıl sonra Kerbelâ faciasının orta­
ya çıkışı, tüm İslam dinine inananları yüzyıllarca üzen
ve derin hayretlere düşüren bir olay değil midir?
İkinci Osman, Lehistan seferine çıkmadan önce,
kardeşi Mahmut'u boğdurtabilmek için Şeyhülislam
Hocazade Esat Efendi'den fetva alamamış, kendisine
yaranmak isteyen Rumeli Kazaskeri Temalüddin Efendi'nin verdiği dine aykırı fetva ile kardeşini boğdurtiîbilmjş değil midir?
Genç Osman'ın ve Üçüncü Selim'in uyanık kafa­
ları, şeriat adına, din adına kesilmemiş midir?
İkinci Mahmut'a, şeriat adına, din adına «Gâvur
Padişah» adı takılmamış mıdır?
Menemen'de genç yaşta vahşice öldürülen Kubilay, din âdına, şeriat adına öldürülmemiş midir?
1975 Türkiyesinde yaşanılan üzücü olaylar, örne­
ğin; Gerede, Amasya, Diyarbakır ve Elazığ olaylarına
din karıştırılmamış mıdır?
Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım, her
gerçek dindar tarih sayfalarına baktığı zaman birçok
haksızlıklar, ahlaksızlıklar ve cinayetlerle karşı karşı­
ya gelmekte ve derin bir üzüntü duymaktadır. Bir
ahlak ve akıl dini olan İslam dini bu tür ahlaksızlık­
lara, haksızlıklara ve cinayetlere karşıdır. İçtenlikle
inanıyorum ki, özgürlükçü demokrasiyi en ileri an­
lamıyla benimseyen Cumhuriyet Hükümeti herkesin
inançlarına saygılı kalacak ve herkese dinsel inançları­
nın gereğini, toplumsal gelişmeyle uyumlu olarak en­
gelsin yerine getirebilmesini sağlayacaktır. Bunu bir
insanlık ödevi bilecek insana ve halka saygının gereği
sayacaktır.
Sayın milletvekilleri, sol kavramı üzerindeki kısaca
durduktan sonra, Cumhuriyet Hükümetinden neler is70 —
Download