T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RADYOLOJİ KLİNİĞİ LATERAL AKROMİON ANGÜLASYONUNUN, SUPRASPİNATUS TENDON İMPİNGEMENT SENDROMUNA ETKİSİNİN MR İLE DEĞERLENDİRİLMESİ TIPTA UZMANLIK TEZİ Dr.ARMAĞAN DOĞAN İSTANBUL 2009 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RADYOLOJİ KLİNİĞİ Klinik Şefi:Doc.Dr.ALPER HAYIRLIOĞLU LATERAL AKROMİON ANGÜLASYONUNUN, SUPRASPİNATUS TENDON İMPİNGEMENT SENDROMUNA ETKİSİNİN MR İLE DEĞERLENDİRİLMESİ TIPTA UZMANLIK TEZİ Dr.ARMAĞAN DOĞAN Tez Danışmanı Doç.Dr.ALPER HAYIRLIOĞLU İSTANBUL 2009 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ……………………………………………………….... i KISALTMALAR………………………………………………. ii TABLO LİSTESİ……………………………………….…… iii ŞEKİL LİSTESİ……………………………………………. iv ÖZET…………………………………………………….......... v ABSTRACT………………………………………………… vi 1.GİRİŞ VE AMAÇ…………………………………………… 1 2.GENEL BİLGİLER………………………………………… 2 2.1.Omuz Eklemi Embriyolojisi…………………………… 2 2.2.Omuz Eklemi Histolojisi………………………………. 3 2.3. Omuz Eklemi Anatomisi……………………………… 4 2.4.Omuz Eklemi Fizyolojisi……………………………… 21 2.5.Omuz Ağrısı YapanHastalıklar……………………… 23 2.6. Omuz Bölgesinde Kullanılan Radyolojik Tanı Yöntemleri 28 3.GEREÇ VE YÖNTEMLER………………………………… 39 4.BULGULAR ………………………………………………… 41 5.TARTIŞMA…………………………………………………. 50 6.SONUÇ……………………………………………………… 53 7.OLGULARDAN ÖRNEKLER…………………………… 54 8.SUPRASPİNAT İMPİNGEMENTLI OLGULARIN VERİLERİ 56 9.KAYNAKLAR……………………………………………… 61 10.TEZ ETİK KURUL ONAMI………….…………………… 68 ÖNSÖZ 2004-2009 yılları arasındaki uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimini esirgemeyen degerli hocalarım, klinik şeflerim Doç.Dr.Alper HAYIRLIOĞLU ve Uzm. Dr.İhsan KURU’ya, S.B.Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Kliniğinde çalışan,bilgi ve tecrübelerini içtenlikle paylaşan değerli uzmanlarım: Dr.Hatice ERASLAN, Dr.Bahar EKİM,Dr.Begümhan BAYSAL,Dr.Tunahan AYAZ, Dr.Canan CİMŞİT’e ve aynı zaman da tez çalışmamda katkılarından dolayı Dr.Bilhan PEKAR’a, hastanemizden ayrılmış olan Dr.Ahmet OĞUZ ve Dr.Gülgün GÜN’e, Değerli asistan arkadaşlarıma, teknisyenler ve görevli personelinimize teşekkür ederim. Dr.Armağan DOĞAN İstanbul, 2009 i KISALTMALAR MRG/MR : Manyetik Rezonans Görüntüleme BT : Bilgisayarlı tomografi T : Tesla PD: Proton Dansitesi, GE: Gradiyent-eko FSE: Fast spin echo MPR : Multiplanar reformat 2D : İki boyutlu GRE : Gradient echo FA : Flip angle PC : Phase contrast LAA : Lateral Akromion Açı T1 Ağırlıklı sekans: T1 A T2 Ağırlıklı sekans: T2 A AP: Anterior posterior C: Servikal T: Torakal SİS: Supraspinat İmpingement Sendromu A: Arter ii TABLO LİSTESİ Tablo 1: Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı Tablo 2: Lateral Akromiyom Açı dağılımı Tablo 3: MR bulgusu dağılımı Tablo 4: MR Bulgusuna Göre Yaşların Değerlendirmesi Tablo 5: MR Bulgusuna Göre Cinsiyetlerin Değerlendirmesi Tablo 6: MR Bulgusuna Göre MR Çekilen Omuz Değerlendirmesi Tablo 7: MR Bulgusuna Göre Lateral Akromiyom Açı Değerlendirmesi Tablo 8: Lateral Akromiyom Açı Sınıflamasına Göre MR Bulgusu Değerlendirmesi Tablo 9: LAA 75 Dereceden Küçük Olgularda MR Bulgusuna Göre Demografik Özelliklerin Değerlendirmesi iii ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1: Tip 1 Akromion……………………………………………………………..5 Şekil 2:Tip 2 Akromion……………………………………………………………...6 Şekil 3:Tip 3 Akromion……………………………………………………………...6 Şekil 4:Tip 4 Akromion……………………………………………………………...6 Şekil5: Preakromion, mesoakromion, metaakromion ve basiakromion……..7 Şekil 6:Skapula kemik yapı ………………………………………………………...8 Şekil 7:Omuz Bölgesi Kemik Yapılar…………………………………………..…..9 Şekil 8:Omuz ligamanları ………………………………………………………...13 Şekil 9:Glenohumeral Eklem……………………………………………………….13 Şekil 10:Omuz Bölgesi Bursalar…………………………………………………...15 Şekil 11:Omuz Bölgesi kas,bursa, tendon yapıları…………………………..…15 Şekil 11:Gleno humaral eklem enine kesiti …………………………………..…17 Şekil12:Omuz ligamanları ………………………………………………………....18 Şekil 13:Rotator Manşet Kasları…………………………………………………...20 Şekil 14:Omuz Bölgesi Kas Doku……………………………………………….…21 Şekil 15 :Omuz MRG :Koronal Oblik Plan………………………………………..37 Şekil 16:Omuz MRG: Aksiyel Plan…………………………………………….…..38 Şekil 17:Omuz MRG: Sagital Oblik Plan………………………………………….38 Şekil 18:Lateral Akromion Açı ölçüm örneği……………………………….........40 Şekil 19: Cinsiyet Dağılımı……………………………………………………….…41 Şekil 20: MR çekilen omuz Dağılımı…………………………………………….…42 Şekil 21: MR bulgusu dağılımı…………………………………………………...…43 Şekil 22: MR bulgusuna göre yaş dağılımı…………………………………….…44 Şekil 23: MR bulgusuna göre lateral akromiyom açı dağılımı………………....46 Şekil 24: MR bulgusuna göre lateral akromiyom açı dağılımı………………....47 Şekil 25: LAA 75’ten küçük olgularda MR bulgusuna göre yaşların dağılımı.49 ÖZET Amaç: Bu çalışmada Lateral Akromion Açısı (LAA) ile Supraspinat İmpingement Sendromu arasındaki korelasyon değerlendirildi. Konu ve Metodlar : 1,5 tesla gücündeki MRG ile omuz eklemi imajları, retrospektif olarak tarandı. Bu çalışmaya Supraspinat impingement Sendromlu 104 olgu dahil edildi. Omuz MRG’ leri değerlendirilen her hastanın LAA değerleri ile beraber yaşlarıyla birlikte cinsiyetleri de kaydedildi. LAA değerleri tariflendiği biçimde , MRG de Koronal Oblik planlarda elde edildi. Sonuçlar: Tip1 impingement MRG bulgusu görülen olguların LAA ortalaması Tip2 görülen olgulardan istatistiksel olarak anlamlı yüksektir. Supraspinatus impingement sendromu olan olgulardaki MRG bulgularında, cinsiyet ve sağ-sol omuz dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık görülmemektedir. Supraspinatus Tip2 İmpingement MRG bulgusu görülen olguların yaş ortalamaları, Tip1 impingement bulgusu görülen olgulardan istatistiksel olarak anlamlı yüksektir. LAA açısı 75 dereceden küçük olan olgularda Tip2 ve Tip3 MR bulgusu görülme oranı istatistiksel olarak anlamlı yüksektir. Elde Edilen Sonuçlar: LAA değerleri 75 derecenin altındaki olgularda Tip 2 - 3 Supraspinatus impingement sendromu görülme sıklığı belirgin derecede artmaktadır. Anahtar sözcükler: lateral akromion açısı, supraspinat impingement sendromu, akromion morfolojisi v ABSTRACT Purpose/Introduction: In this we study we evaluated the correlation between lateral acromion angle and suprasupinatus impingement syndrome. Materials and Methods: Shoulder joint images obtained by magnetic resonance imaging (1.5 tesla) were scanned retrospectively. 104 patients with suprasupinatus impingement syndrome were included in this study. For each shoulder evaluated, LAA measures of patients as well as their age and sex were recorded. We determined LAA measurements in coronal oblique sections with magnetic resonance imaging. Results: We determined that mean LAA measures of patients with type 1 impingement syndrome are high than patients with type 2 impingement syndrome findings in MRI, statistically. MRI findings of suprasupinatus impingement syndrome did not have statistically significant differences between male and female patients. Mean age values of patients with type 2 impingement syndrome are high than patients with type 1 impingement syndrome findings in MRI, statistically. Patients with LAA measures low than 75 degrees had an significant increased risk of type 2 and type 3 impingement syndrome findings in MRI, statistically. Conclusion: Patients with LAA measures low than 75 degrees had an increased risk of type 2 and type 3 suprasupinatus impingement syndrome. Key words: lateral acromion angle, supraspinatus impegement syndrome, acromion morphplogy vi 1.GİRİŞ VE AMAÇ Omuz eklemi günlük yaşamda en çok kullanılan eklemlerinden biridir ve kompleks bir içeriğe sahiptir. Değişik nedenlerle oluşan patolojiler sonucu gelişen omuz ağrısı ve disfonksiyonel problemler sık karşılaştığımız klinik tablolardandır. Travmatik supraspinatus olmayan tendon omuz impingement ağrısının (sıkışma) en sık nedenlerinden sendromudur. Bu biri sendromda supraspinat tendon, altta humerus, üstte akromion ve akromioklavikuler eklem arasında sıkışır. Bu nedenle omuz ağrısı şikayetiyle başvuran hastalarda rotator manşet bütünlüğünün gösterilmesi ve detaylı incelenmesi çok önemlidir. Günümüzde bu amaçla Ultrasonografi, BT, konvansiyonel MRG ve MRG artrografi gibi pek çok görüntüleme yöntemi kullanılmaktadır. Yüksek rezolüsyonu ve multiplanar görüntülüme imkanı sunması, iyonize radyasyon içermemesi nedeniyle yüksek maliyetli olmasına rağmen MRG sıklıkla kullanılmaktadır. Çalışmamız Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi MRG görüntüleme merkezine herhangibir nedenle omuz MRG tetkiki yaptırmak için başvuran hastalar üzerinde yapıldı. Omuz MRG incelemesinde supraspinat impingement sendromu saptanan 104 hastanın verileri üzerinde çalışıldı. Omuz MRG incelemelerinde akromion arkın supraspinat kas-tendona en yakın komşuluğundan teget geçen vektörel çizgi ile glenoid fossa kemik konturdan teget geçen vektörel çizginin kesiştigi açı değerleri ölçülerek yapılan çalışmanın detayları ve ilgili çalışmaların karşılaştırmalı sonuçları araştırlırdı. Bütün olarak düşünüldüğünde, akromion ve glenoid fossa komponentlerinin skapula kemik yapısınındaki sabitliği nedeniyle, akromio-glenoid açının rakamsal gerçekliği bizim bu çalışmayı yapmamıza neden oldu. 1 2.GENEL BİLGİLER 2.1.OMUZ EKLEMİ EMBRİYOLOJİSİ Omuz, üst ekstremite tomurcugundan köken alır ve ilk olarak gestasyonun 4. haftasından sonra görülür. Mezenşimal merkez ve çevresinde ektodermal tabakadan meydana gelen tomurcuk yapı, gövdeye dik durumdadır. Mezodermal komponenetlerin farklılaşması ve yüzeyel ektodermal yapının indüklenmesiyle omuz ve ekstremite proksimalden distale doğru gelişir (1,2). Omuz ve ekstrerite kas yapısı, gestasyonun 5. haftasında periferal sinirlerin mezenşima ilerlemesiyle oluşur. Eş zamanlı olarak mezenşimal merkezdeki çekirdekten, önce kıkırdak sonra kemik yapı oluşur. Eklem bölgeleri interzonal mezenşimal yapılardan gelişir. Bu mezenşimal farklılaşma ile eklemi oluşturacak şekilde özelleşmiş dokular meydana gelir (1,2). 6.haftada kas grupları dorsal ve ventral olmak üzere ikiye ayrılır. Omuz bölgesinde ‘ interzone ‘ iki kıkırdak tabaka arasında gevşek bir tabaka olmak üzere üç tabakalı bir görünüme sahiptir (1,2). Fetal gelişimin yaklaşık 7.haftasında glenohumeral eklem ile bursalar arasındaki ilişki ortaya çıkar, ekstremiteler ventrale dogru 7. haftada hareket eder, üst ekstremite uzun ekseni boyunca 90 derece laterale rotasyon yapar. Böylece dirsek posteriora, ekstensör kaslar posteriora ve laterale bakar. Korokobrakial bursa,infraspinatus, supraspinatus ve biseps tendonları görülebilir. Orta bölümü kaybolurken ortaya çıkan boşlu eklem boşlugunu oluşturur (1,2). 8.haftada kaslar belirgindir. Glenohumeral eklem erişkindekinin şeklini almıştır (1,2). Embriyonik gelişim sırasında ilk 8 hafta omuz ve ekstremiteler teratojenik etkilere en duyarlı oldugu dönemidir (1,2). 2 2.2.OMUZ EKLEMİ HİSTOLOJİSİ Kaslar: Çok çekirdekli hücreler olan kas lifleri silendirik biçimdedir. Hücre içinde çok sayıda periferik yerleşlimli çekirdek, mitokondri, golgi cisimcikleri ve az miktarda sitoplazma ile birlikte sarkoplazma denen sitoplazmik plazma içinde gömülü miyofibrillerin oluşturduğu kasılmayı sağlayan enine çizgili yapılardadır. Dış zarı sarkolemma adını alır (3,4). Tendonlar: Kasları kemiklere bağlayan beyaz fibröz bantlardır. Birbirine sıkıca bağlı paralel kollajen demetlerden oluşur. İçlerinde bulunan Tip 1 kollajen sayesinde uzatılamazlar. Yapışma yerleri dışında zayıf fibroelastik bağ dokusundan oluşan kılıfları vardır (3,4). Ligamanlar: Elastik lif oranı yüksektir. Paralel ve yer yer birbiriyle bağlantılı kollajen liflerden oluşur (3,4). Sinovyal tendon kılıfları: Bir tabaka tendonun içinden geçtiği tüneli, diğer tabaka tendon yüzeyini kaplayan kapalı keseler şeklindedirler. İçerdikleri sıvı tendonun kolay kaymasını sağlar (3,4). Eklem kapsülü: Hareketli eklemlerde, dışta kemiğin eklem içinde kalan ucunun çevresini ve tüm eklemi saran fibröz kapsül tabakası ve içte sinovyal membran olmak üzere iki tabakadan oluşur. Sinovyal boşluk, sinovyal membranın kıvrımlar oluşturdugu kesedir. Gevşek bağ dokusundan oluşur. Serbest yüzeyi sinovyal sıvı salgılar. Sinovial sıvı, kan plazması içeriğinindedir. Eklem yüzeylerinde perikondrium yoktur ve hyalin kıkırdak ile örtülüdür. Eklem çevresindeki ligamanlar ve eklem içine giren tendonlar dış tabaka olan fibröz tabaka ile sarılıdır (3,4). Sinovyal bursalar: Kas, tendon, ligamanlar ve kemikler arsındaki yumuşak doku boşluklarıdır. Bazen eklem boşluğu ile ilişkili olabilen kapalı keseler oluşturacak şekilde sinovyal doku ile kaplıdırlar (3,4). 3 2.3.OMUZ EKLEMİ ANATOMİSİ Omuz eklemi üst ekstremitenin gövdeye baglantısını saglayan hareketli ve kompleks bir eklemdir. Omuz eklemi glenohumeral eklem, akromiyoklavikuler eklem, sternoklavikuler eklem ve skapulotorasik eklemden oluşur. Bu nedenle omuz eklemi yerine omuz kompleksi terimini kullanmak daha uygundur. Normal omuz hareketleri, omuz kavşağı olarak adlandırılan bu dört ayrı eklemin birlikte hareketinden meydana gelir. Skapulotorasik eklem fizyolojik, digerleri anatomik eklemlerdir (5,6). Omuz Kavşağının Kemik yapısı: Klavikula: Klavikula aksiyal iskelet ile üst ekstremite arasındaki bağlantıdır. Klavikula önden bakıldığında düz bir kemik görünümünde iken transvers planda S harfine benzer 2/3 medial kısmı konveks, 1/3 lateral kısmı konkavdır. Silindir şeklindeki yapısı medialde kalın, lateralde dar ve düzdür (7). İç yanda sternum ve 1.kıkırdak kaburga ile, dış yanda akromion ile eklem yapar. Kolu gövdeden ayrı tutan ve dayanak görevi yapan klavikula, üst ekstremiteye uygulanan gücün aksiyel iskelete iletilmesinde rol oynar. Ayrıca bir çok kas için de yapışma yeridir (8). Skapula: Sakpula toraksın arka duvarında, 2. ile 7. kotsalar arasında uzanan yassı,üçgen şeklinde bir kemiktir.korokoid,akromion,spina ve glenoid olmak üzere 4 adet çıkıntısı vardır. Frontal planda 30° lik öne açılanma yapar (9). Skapulanın içbükey olan ön yüzünü subskapuler fossa oluşturur. Arka yüzünü ise spina skapula, üstte fossa supraspinata, altta fossa infraspinata olarak ikiye ayırır (8). Spina skapula Skapulanın konveks olan arka yüzü spina skapula ile supraspinöz fossa ve infraspinöz fossa olmak üzere ikiye ayrılır. M.deltoideus için origo, m.trapezius için insersio görevini üstlenir (10). Akromion : Akromion, skapulanın arka yüzünde yer alan spina skapulanın, kollum skapula arkasında dış yana doğru giden ve arkadan öne doğru basık olan uzantısına verilen addır. Subakromial sıkışmanın olduğu supraspinatus tendonunun çıkış bölgesinde akromion ile humerus başı arasındaki mesafe normalde frontal planda 9 -10 mm (erkeklerde 6.6- 13.8 mm, kadınlarda 7.1- 11.9 mm ) ’dir (11). Akromionun üç ayrı kemikleşme Preakromion,mezoakromion merkezi ve vardır.Bu metaakromion kemikleşme olarak adlandırılır merkezleri (12). Bu 4 kemikleşme merkezleri ortalama 22. yaşta birbirleri ile kaynarlar. Eğer kaynama olmazsa kaynamamış parça “os acromiale” olarak adlandırılır. Genellikle akromionun mezoakromion ve metaakromion epifiz çekirdekleri arasında kaynama olmaz. Liberson tarafından ise 4 farklı tipte birleşmemiş akromion tanımlanmıştır: preakromion, mesoakromion, metaakromion ve basiakromion. Liberson serisindeki hastaların % 1,4’ ünde kaynamamış akromion saptadığını ve bunların %62’sinin bilateral olduğunu belirtmiştir (11). Akromion epifiz çekirdekleri konvansiyonel olarak aksiller pozisyonda değerlendirilmelidir. Aksiller grafide kaynamamış epifiz çekirdekleri kırık olarak yorumlanmamalıdır. Kaynamamış akromion epifiz çekirdeği subakromial bölgede sıkışmaya sebep olabilir (11). Akromion morfolojik olarak 4 tipe ayrılır (13,14). Tip1’ de düz bir alt yüzey; düz akromion, Tip 2 ’ de egimli bir alt yüzey (konkav) ; eğimli akromion, Tip 3 ’ de anterior-inferior yüzeyde kanca şeklinde çıkıntı vardır; kancalı akromion. 1995 yılında Vanarthos ve Mono Tip 4 acromionu tanımlamışlardır (15). Tip 4 acromionun alt yüzeyi konvekstir. Tip 4 akromion impingemente neden olmaz. Araştırmalar akromion tipleri ile supraspinatus kas tendonun humerusa katılımında bası oluşturmak suretiyle, impingement sendromu oluşumuna katkıda bulunduğunu özellikle tip3 akromionda kanıtlamışlardır (13,14). Şekil 1: Tip 1 Akromion 5 Şekil 2:Tip 2 Akromion Şekil 3:Tip 3 Akromion Şekil 4:Tip 4 Akromion 6 Şekil5: Akromion bölümleri: Preakromion, mesoakromion, metaakromion ve basiakromion Korakoid : Skapula glenoid boynunun tabanından çıkar ve dış yana doğru çengel şeklinde kıvrımlıdır.Korakoid çıkıntının anatomik olarak farklı tipleri bulunabilir. Korakoid çıkıntı ve klavikula arasında % 1 popülasyonda kemik köprü olabilir (11). Korakoid çıkıntının posterior yerleşimi, kıvrımının anterolaterale doğru fazla olması veya malunionuna bağlı korakoid sıkışma sendromları oluşabilir (16). Skapulanın üst kenarı ile korakoid proçes arasında incisura scapularis denilen bir çentik bulunur. Bu çentik üstten bir bağ ile ( lig.transversum scapulae superius) kapatılarak bir delik haline dönüşür.Bu delik veya çentikten n.suprascapularis geçer. Supraskapular sinir ganglion veya ligamanın kalınlaşmasına baglı olarak sıkışması sonucu oluşan tuzak sendromu bu lokalizasyonda olur (13). Korakoid m.bisepsin kısa başının, m.korakobrakialisin başlangıç ve m.pektoralis minor kasının sonlanma yeri olarak fonksiyon görür (11). Korakoide yapışan ligamanlar ise korakohumeral, korakoklavikuler ve korakoakromial olarak isimlendirilir. Korakohumeralligaman omuzun inferior subluksasyonunu önler. Akromioklavikuler ligaman akromioklavikuler eklemin ve klavikulanın aşağı-yukarı stabilitesinde önemlidir. Bu ligamanın yırtığında ve kesilmesi halinde klavikula yukarı ve arkaya deplase olur.Korakoakromial ligaman klavipektoral fasyanın kalınlaşması ile oluşmuştur. Humerus başının superiora hareketleri sırasında tampon görevi görür (14,17). 7 Glenoid fossa: Skapulanın humerus başı ile eklem yaptığı kısmıdır. Yaklaşık 2-7 arasında değişen retroversiyon açısı vardır. Bu açının artması ya da azalması omuz instabilitesine yol açabilir (18). Proksimal Humerus: Humerus omuz ekleminde skapula, dirsek ekleminde radius ve ulna ile eklem yapar. Proksimal humerus baş, boyun, büyük ve küçük tüberkülden oluşur. Büyük tüberkül lateralde yer alır. M.supraspinatus, m.infraspinatus ve m.teres minor buraya bağlanır. Küçük tüberkül humerusun ön iç kısmında bulunur ve m.subskapularis buraya yapışarak başlar. İki tüberkül arasından biseps kasının uzun başının tendonu geçer (5). Şekil 6:Skapula kemik yapı 8 Şekil 7:Omuz Bölgesi Kemik Yapılar Omuz Kompleksini Oluşturan Eklemler: Sternoklavikuler Eklem : Üst ekstremite ile aksiyel iskelet arasındaki tek eklemdir. Omuz kavşağını ve üst ekstremiteyi toraksa bağlar. Manubrium sterni ile klavikula proksimali arasındaki eklemdir. İki eklem yüzeyi arasında fibrokartilajenöz bir disk veya menisküs bulunur. Eklemin en büyük ligamanları ön ve arka sternoklavikuler ligamanlardır. Özellikle arka sternoklavikuler ligaman, klavikulanın dış ucunun aşağı doğru yer değiştirmesini önler (21). İnterklavikuler ligamanlar klavikula üstünde uzanırlar ve sternuma yapışırlar. Ön ve arka kostoklavikuler ligamanlar 1. kostadan klavikula alt ucuna yapışırlar. Ön kostoklavikuler ligaman klavikulanın dışa yer değiştirmesini, arka kostoklavikuler ligaman içe yer değiştirmesini önler (11). Akromioklavikuler Eklem: Akromioklavikuler eklem glenoid içinde humerusun hareket açıklığının artmasına yardım eden, düz , sinovial bir eklemdir. Skapulanın akromion çıkıntısı ile klavikulanın lateral ucu arasındadır. Eklem aradaki fibrokartilajinöz disk aracılığı ile ikiye bölünmüştür (22). Akromioklavikular eklemin yukarı ve aşağı hareketi, omuz abduksiyonunun ilk 20 ve son 40 derecesinde olmak üzere akromion ve klavikula arasında 20° lik rotasyona izin verir (5). İki ligaman içerir ; 9 1.Akromioklavikuler ligaman: Üst bölümde yer alır ve ön-arka yöndeki sağlamlıgını sağlar. 2.Korakoklavikuler ligaman: Temel ligaman olup 2 parçadan oluşur . trapezoid ve konoid olarak Korakoakromial ligaman, akromionun medial alt kenarından korakoide uzanır. Bu bağ, klavikulanın skapula ve üst ekstremitenin ağırlığını taşımasından sorumludur (23). Skapulotorasik Yüzey Gerçek bir eklem olmayıp fonksiyonel olarak ifade edilir. Skapulanın geniş ön yüzünde yer alan serratus anterior ve subskapularis kasları iki kemik dokuyu ayırır.Skapulotorasik hareketin önemli bir kısmı bu kasların fasyası ile toraksın fasyası arasında oluşur. Üst ekstremitenin mobilite ve stabilitesi için skapulatorasik eklemin normal fonksiyona sahip olması gerekir (23). Glenohumeral Eklem Glenohumeral eklem humerus başı ile glenoid fossa arasındaki sferoid (topyuva) tipi eklemdir (6). Glenoid kavite geniş tarafı aşağıda, dar tarafı yukarıda olan bir çukurdur. Bu çukurun yüzeyi, humerus başının konveks eklem yüzeyine nazaran çok küçük olup yaklaşık üçte biri kadardır. Bu küçük çukurun eklem yüzeyini büyütebilmek için çukurun kenarına çepeçevre yapışmış fibrokartilaj yapıda olan glenoid labrum bulunur. Anteriorda glenoid labrum, tabanı glenoid çukur çevresinde, serbest kenarı ince ve keskin üçgen tarzındadır, posteriorda yuvarlaktır. Glenoid labrumlar kemik kenarları koruyucu görev yaparlar, glenoid kaviteyi örten eklem kıkırdağından ince bir oluk ile ayrılmışlardır. Glenoid kavite yüzeyini kaplayan hiyalin kıkırdak orta bölümde ince kenarlarda dardır. Böylece konkavite artışını sağlar. Glenoid yüzeyini oluşturan kemik yüzeyler arasında temasın az olması sağlamlığını azaltır, ancak hareket yeteneğini arttırır. Sağlamlık esas olarak eklem çevresindeki yumuşak dokuların dinamik ve statik fonksiyonları ile sağlanır. Omuz eklemi yapı olarak zayıftır, herhangi bir kuvvet karşısında eklemi çevreleyen kasların desteğine gereksinimi vardır. Eklemi destekleyici kuvvetli bir ligaman yada kemik yapı yoktur. Ancak üst kısımda korakoid çıkıntı, akromion ve ikisi arasındaki korakoakromial ligamandan oluşan bir ark bulunur. Korakoakromiyal ligaman klavipektoriyal fasyanın kalınlaşmasından oluşmuştur. Korakoakromiyal ligaman klavipektoriyal ligamandan oluşan bir ark bulunur. Korakoakromiyal ligaman geniş üçgen şeklinde olup, korakoid 10 çıkıntı lateral bölümünden başlar, akromiyonun anteromedial ve anteroinferior yüzeylerinde sonlanır. Korakoakromiyal ligaman ile glenohumeral eklem arasındaki bölge subakromiyal boşluktur. Supraspinatus tendonunun tümü, subskapularis tendonunun üst bölümü ve arkada infraspinatus tendonu subakromiyal boşluktan geçip humerus tüberkulumlarına yapışırlar (5,6,8,24). Eklem kapsülü: Kapsül, glenoid kavitenin çevresine glenoid lamrumları içine alacak şekilde çepeçevre tutunur. Yukarıda m.biseps tendonu uzun başının yapışma yerini içine alacak şekilde şekilde korakoid çıkıntının köküne tutunur. Kapsül, önde subskapularis bursası altında skapuler kortekse ve periostuna katılır. Kapsül, humerusta tüberkulum majus ve minus kapsül dışında kalmak üzere çepeçevre humerus anatomik boynuna tutunur. Eklem kapsülü oldukça gevşek bir yapıdadır, öyle ki kemikler birbirinden 2-3cm ayrılabilirler, böylece eklemde önemli bir hareket serbestisi sağlanmış olur. Eklem boşluğunda ortalama 10-15ml sıvı bulunur. Donuk omuz olgularında bu sıvı 5ml ye kadar düşebilir, sağlamlığın bozulduğu olgularda ise 30ml ye çıkabilir. Eklem kapsülü ligamanlar ile kuvvetlendirilmiştir (5, 6, 8, 24). Korakohumeral ligaman: Kapsül üst kısmını sağlamlaştıran ve eklem kapsülünün anterosüperiorunda yer alan kuvvetli, geniş bir banttır. İç tarafta korakoid çıkıntının lateral kenarına, dış tarafta humerusun tuberkülum majusuna tutunur (25). Arka ve alt kısmı eklem kapsülü ile birleşir. Korakohumeral ligaman humerusun eksternal rotasyonunu sınırlar ve supraspinatus kası ile birlikte humerus başını dengede tutar, biseps tendonu uzun başına destek verir, abdüksiyonda gevşer. Glenohumeral ligamanlar: Bu ligamanlar kapsül içinde oluşmuş kalın fibröz bantlardır. Birincil görevleri humerus başı eksternal rotasyonunu sınırlamaktır. Üç parçadan oluşurlar. a)Superior glenohumeral ligaman(SGL): İç tarafta glenoid labrumun üst kısmına ve korakoid çıkıntıya, dış tarafta tuberkulüm minusun üst kısmında fovea kapitise tutunur. b)Middle glenohumeral ligaman(MGL): İç tarafta glenoid labrumun ön kısmına, dış tarafta tuberkülum minusun hemen medialine subskapularis tendonu ile birleşerek tutunur. Bu ligaman popülasyonun %30’ unda yoktur veya çok zor görülür. 11 c)İnferior glenohumeral ligaman(İGL): İç tarafta glenoid labrumun ön alt kısmına, dış tarafta tuberkülum majusun alt kısmına kapsül ile birlikte tutunur. Anterior ve posterior komponentleri vardır. İnferior glenoid labrumla devamlılık gösterir. Bu ligaman abdüksiyonda önemli rol oynamaktadır. Transvers humeral ligaman: Humerus tuberkülum majusundan tuberkülum minusuna uzanır. Bu ligaman intertuberküler sulkusu kanala çevirir. Bisepsin uzun başı için bir retinakulum görevi görür ve tendonu oluk içinde sağlamlaştırır (6, 26) . Eklem kapsülünün iç yüzünü sinovyal membran kaplar. Sinovyal membran humerus anatomik boynunu humerus başındaki kıkırdak sınırına kadar örter. Bisepsin uzun başı eklem içinden geçerek boşluğu terkettikten sonra bisipital olukta sinovyal membran kendisini eldiven parmağı şeklinde sarar ve distale doğru 3-5cm uzunlukta olan vajina sinovyalis intertüberkülaris adını alan bir uzantı verir (6, 26). Eklem kapsülünün iki veya üç açıklığı bulunur: 1-Önde korakoid çıkıntının altında üst ve orta glenohumeral ligamanlar arasında, eklem mesafesiyle subskapular tendon altındaki subskapular bursayı birleştirir. 2-Humerus tuberkulumları arasında, bisipital olukta biseps tendonu uzun başı ve sinovyal kapsülüne geçiş sağlar. 3-Her zaman bulunmamakla birlikte arkada eklem mesafesiyle infraspinatus tendonu altındaki bursa arasındadır (6, 8, 24, 26). 12 Şekil 8:OMUZ LİGAMANLARI CCL:coracoclavicular ligamenti CAL: coracoacromial ligaments SGHL:SuperiorGlenoHumeral Ligament, MGHL:Muperior GlenoHumeral Ligament IGHL: Inferior GlenoHumeral Ligament Şekil 9:Glenohumeral Eklem Omuz bölgesinde bulunan Bursalar: Bursalar fasial aralıkların birleşmesiyle oluşmuş keselerdir. Fonksiyonel olarak normalde kaslar arasında yer alan ve eklem hareketlerini kolaylaştıran yapılardır. Normalde damarsızdırlar ve yüzeyleri kaygan olduğu için özellikle sert dokular arasında, örneğin; tendon-kemik, cilt kemik ve genellikle tendonların yapışma yerinde kas ile kemik arasında yer alırlar (6, 26). 13 1-Subacromial bursa: Eklem kapsülü ile acromion arasındadır. Genellikle coracoacromial ligamanın altına girer. Subakromial bursa, fibroadipöz doku ile supraspinatus tendonuna bağlı olan, vücuttaki en büyük bursadır. Omuz hareketleri sırasında rotator manşet ve akromionakromioklavikular eklem arasında kayganlığı arttırarak hareketi kolaylaştırır. Subdeltoid bursa ile direk ilişkisi olduğu için bu iki bursa yerine sadece subakromial bursa olarak adlandırmak daha doğru olur. Subakromial bursa normalde sadece potansiyel bir boşluktur, omuzun anatomik kesitlerinde görülmez. Adhezyonlar ve ödem yoksa kapasitesi 5 -10 ml’dir. Normalde subakromial bursanın glenohumeral eklemle ilişkisi yoktur (5, 13, 27). 2-Subdeltoid bursa: Eklem kapsülü ile deltoid kas arasında bulunan büyük bir bursadır. Genellikle subakromial bursa ile bağlantılıdır. Eklem boşlugu ile ilişkili değildir. 3-Subskapuler bursa: Eklem kapsülü ile subscapularis tendonu arasında bulunur. Eklem kapsülünün ön tarafındaki delik aracılıgı ile eklem boşluğu ile baglantılıdır. 4-Korakobrakial bursa: Eklem kapsülü ile korakobrakhialis kası arasında yer alır. Her zaman bulunmaz. 5-Latissimus dorsi ve teres major bursaları: Eklem kapsülü ile ismi geçen kas tendonları arasında bulunur. 6-Subkutan akromial bursa: Acromion ile cilt arasında bulunur. 7-Infraspinatus bursa: Eklem kapsülü ile infraspinatus tendonu arasında bulunur. 8-Subkorakoid bursa: Korokoid çıkıntının altında yer alır. Subakromial bursanın devamı olabilir (5, 6, 13, 26 ,27). 14 Şekil 10:Omuz Bölgesi Bursalar Şekil 11:Omuz Bölgesi kas, bursa, tendon yapıları 15 OMUZ EKLEMİ KASLARI Omuz eklemin rotator manşeti oluşturan kaslar M.Supraspinatus, .subskapularis, M.İnfraspinatus ve M.Teres minör, eklem içinde M.Biseps’in uzun başıdır. M.Deltoideus önde, arkada ve lateralde omuz eklemini sarar. Omuz eklemi hareketine katkıda bulunan diğer kaslar; trapezius, pektoralis major, latissumus dorsi, levator skapula, teres major, korakobrakialis ve serratus anteriordur (4, 6, 8, 13). Glenohumeral Kaslar Rotator Manşet Kasları: Skapuladan kaynaklanan Supraspinatus, infraspinatus, subskapularis ve teres minör kaslarından oluşur. Bu kaslar eklem kapsülü boyunca ilerleyip humerusun tüberkulum majus ve minusuna yapışma yerinde kapsül lifleri ile karışıp tutunan bir komplekstir. Biseps-labral kompeks ve gleno humeral ligaman ile birlikte omuz ekleminin hareket ve stabilitesinde önemli bir rol oynar (4, 6, 13, 26). 1) M.Supraspinatus: Skapulanın üst bölümünde bulunur. Fossa supraspinatustan başlar ve korakoakromial arkın altından geçerek tüberkülüm majusa yapışır. Tendinöz yapışma kısmı m.infraspinatus ile posteriordan, korakohumeral ligaman ile anteriordan komşudur. Kasın inferior kısmı kaynaklandığı skapula, glenoidin M.supraspinatusun dudağı inferior ve lifleri eklem ile kapsülü eklem tarafından kapsülü sınırlandırılmıştır. birbirinden ayrılmazlar. Supraspinatus kası kanlanması trokoakromiyal arter, innervasyonu supraskapuler sinir (C5-C6) ile fonksiyonu ise omuz abduksiyondur. Omuzun elevasyon ile ilgili tüm hareketlerinde aktif rol oynar. Maksimum kasılmayı 30 derece elevasyonda yapar. Ayrıca humerus başını tümüyle yukarıdan çevrelediği ve kas lifleri direk olarak glenoide yöneldiği için glenohumeraleklem stabilizasyonunda önemli rol oynar. Üstte subakromial bursa ve akromion, altta humerus başı ile çevrelendiği için tendonu kompresyon ve zedelenmelere maruz kalabilir (4, 6, 13, 26). 2) M. İnfraspinatus : Fossa infraspinatus iç kısmından başlar ve tüberkülüm majus ortasına yapışır.Dış rotasyonun %60-90’ı bu kas tarafından sağlanır. Tüberkulum majusa yapışma yerinde, anterosuperioria m.supraspinatus, inferiorda m.teres minörün tendinöz kısımları ile karışmıştır. Supraskapular sinir ile uyarılır. Humerus başı depresörüdür. M.infraspinatus iç rotasyon sırasında humerus başını 16 sardığı için omuzu posterior subluksasyona karşı stabilize eder, omuz abdüksiyon ve dış rotasyonda iken ise omuzu arkaya doğru çekerek interiorsubluksasyonu önler. Arteri(A) A.Supraskapularis, innervasyonunu Nervus Supraskapularis ile sağlanır (4, 6, 13, 26). 3)M.Teres Minör : Skapulanın lateral kenarının orta kısmından başlar,tüberkülüm majus posteriorunun alt kısmına yapışır. M.teres minörün altında posterior kapsül, üst yüzünde ise deltoid yer alır. Aksiller sinirin posterior dalı (C5-C6) ile uyarılır.Arteriyal vaskülarizasyonu posterior humeral sirkumfleks ile olur.Omuzun dış rotatorudur ve anterior yöndeki stabilizasyonda rol oynar (4,6,13,26). 4)M. Subskapularis : Skapulanın ön yüzünde subskapuler fossadan başlar.Eklemin önünden geçerek tüberkülüm minusa yapışır. Önden aksiller boşluk ve korakobrakial bursa tarafından sınırlandırılmıştır. Üstten korakoid çıkıntı ve subskapular bursaya bitişiktir. Subskapuler sinir ile uyarılır. Omuza internal rotasyon yaptırır ve alt lifleri yoluyla humersun başının depresörü olarak fonksiyon görür. M.subskapularis yapısındaki kollajen açısından zengindir ve özellikle omuzun anterior subluksasyonunda pasif stabilizatör olarak rol oynar (4, 6, 13, 26). Şekil 11:Gleno humaral eklem enine kesiti 17 Şekil12:Omuz ligamanları Omuz Eklemi Hareketlerini Sağlayan Rotator Manşet Dışı Kaslar: 1) M.Biceps brachii: İki başlı yüzeyel kastır. Kasın bölümleri uzunluklarına göre isimlendirilmiştir. Caput breve denilen kısa başı proc. coracoideusun ucundan başlar. Caput longum denen uzun başı tuberculum supraglenoidaleden başlar. Uzun tendon omuz eklemi kapsülü iç yüzünde synovial bir kılıfla sarılı olarak sulcus intertuberculariste aşagı iner. Tek kas olarak distalde tuberositas radiinin arka kısmında sonlanır. Omuzda özellikle dış rotasyonda humeruş başı depresörü olarak görev yapar.Kol ve dirsek eklemlerinde fleksiyon ve önkolun dolayısıyla elin supinasyonunu saglar. İnnervasyonu N.musculocutaneus ile olur (4, 6,13, 26). 2) M.Latissimus Dorsi: T7-T12’ nin prosesus spinosusları, fasia torakolumbalis, crista iliaka, 9-12. kostalar ve skapulanın inferior köşesinden başlar. Proksimal humerus ön yüzünde pektoralis majör ve teres majör kasları arasında bisipital oluk medialine yapışır. Torakodorsal sinir ile uyarılır. Kola internal rotasyon, ekstansiyon ve adduksiyon yaptırır. Ayrıca skapulaya aşağı rotasyon yaptırır (4, 6, 13, 26). 18 3) M.Pektoralis Majör: Üç kısımdan oluşur. Klavikula mediali, sternum ön yüzü ve ilk 6 kostal kıkırdaktan başlar. Kendi etrafında dönerek tüberkülüm majusa yapışır. Lateral pektoral sinir ile uyarılır. Pektoralis major kasının hareketi onun başlangıç pozisyonuna bağlıdır. Klavikuler kısım anterior deltoid ile beraber fleksiyonda yer alırken daha alt lifler buna antagonisttir. Bu kas aynı zamanda glenohumeral eklemin güçlü bir adduktörüdür ve indirek olarak skapulanın lateral köşesinin depresörü olarak fonksiyon görür. Sternokostal kısmın kaybı internal rotasyonu ve skapular depresyonu farkedilir (4, 6,13, 26). 4)M.Deltoid: Ön, orta ve arka hüzmeler olarak üçe ayrılır. Ön lifleri klavikulanın 1/3 lateralinden, orta lifleri akromiondan ve arka lifleri spina skapuladan başlar. Humerus proksimalindeki deltoid tüberkülüne yapışır. Ön ve arka lifler birbirine paralel seyreder, liflerin uzunluğu daha fazladır. En kuvvetli bölümü orta deltoiddir ve omuza abduksiyon yaptırır. Ön deltoid omuza fleksiyon yaptırır ayrıca horizontal adduksiyon ve internal rotasyonda görev alır. Arka deltoid ise ekstansiyon ve eksternal rotasyon yaptırır. Arteriyal vaskülarizasyonu posterior humeral sirkumfleks ile olur. . Aksiller sinir ile innerve olur (4, 6,13,26). 5)M.Teres Majör: Skapula dış kenarından başlar, kolu önden dolanarak tüberkülüm minus altına yapışır. Subskapular sinir ile uyarılır. Kola ekstansiyon ve adduksiyon yaptırır (4, 6,13 ,26). 6)M.Trapezius: Skapulotorasik kaslar içinde en büyüğü ve en yüzeyel olanıdır. C7-T12 vertebra spinöz proçeslerinden başlar. Üst lifler oblik olarak uzanır ve klavikula 1/3 dış kısmına, alt servikal ve üst torasik lifler akromion ve spina skapulaya , alt lifler ise spina skapulanın medialine yapışır. Aksesuar sinir ile uyarılır, ayrıca C2, C3 ve C4 köklerinden dallar alır. Bu kas skapular retraktör olarak hareket eder. Üst lifleri skapulaya elevasyon yaptırır. Alt lifleri depresyon ve retraksiyon yaptırır (4, 6,13, 26). 7)M.Levator Skapul : C1-C3, bazen C4 vertebra transvers proseslerinden başlar, skapulanın üst köşesinde sonlanır. Dorsal skapular sinir ile uyarılır. Trapez üst lifleri ile birlikte skapular elevasyon yaptırır (4, 6, 13, 26). 8)M.Romboid: Romboid minör, C7-T1 vertebraların spinöz proseslerinden başlayıp, spina skapulanın tabanına yakın olarak skapula medial kenarına yapışır. Romboid major T2-T5 vertebraların spinöz proseslerinden başlayıp, romboid minörün 19 yapıştığı yerin hemen altında skapula medial kenarına yapışır. Dorsal skapular sinir ile uyarılır. Trapez orta lifleri ile benzer fonksiyonları görür. Skapular retraktör olarak görev yapar. Skapulanın elevasyonuna da katılır (4, 6, 13, 26). 9)M.Serratus Anterior: İlk 8 kostanın ön yüzlerinden başlar. Skapulanın kotsal yüzüne yapışır. Uzun torasik sinirle uyarılır. Kuvvetli bir kastır. Skapulanın protraksiyonu ve yukarı rotasyonunda rol alır (4, 6,13, 26). Omuz Kompleksinde Bulunan Arterler: Omuz ekleminin kanlanmasını sağlayan 6 arter vardır. Bunlar anterior ve posterior sirkumfleks humeral, supraskapular, torakoakromiyal, suprahumeral, subskapular arterlerdir ( 4,6,13,26). Omuz Kompleksinin İnnervasyonu: Omuz bölgesi Nervus aksillaris, nervus muskulokutaneus, nervus supskapularis ve n. supraskapularis ile innervasyonu saglanır (Servikal kök 5 -6 -7) (4, 6,13, 26 ). Şekil 13:Rotator Manşet Kasları 20 Şekil 14:Omuz Bölgesi Kas Doku OMUZ FİZYOLOJİSİ (28,29) : Abduksiyon Kasları; 1- Deltoid 2- Supraspinatus 3- Serratus 4- Trapezius 5- İnfraspinatus 6-Teres minör 7-Biseps 21 Omuz ağrılı bir hasta abduksiyon hareketinin tümünü deltoid kas tek başına tamamlayabilir. Uzun süre supraspinatus kasının abduksiyon başlangıcında etkili olduğu düşünüldüyse de, baslangıçta bile gerekli olmadığı, deltoidin tek başına başlayıp bitirmeye yeterli olduğu gösterilmiştir. Supraspinatus esas olarak rotator kasların, eklem yüzlerini bir arada tutma görevini güçlendirir ve çabuk yorulan deltoid kasın yardımcısıdır. Abduksiyonun 3 fazı: 1) 0 -90 derece: 90 derecede tuberkulum majus glenoid üst ucuna dokunur, omuz kilitlenir. Humerusun lateral rotasyonu, tuberkulum majusu geriye deplase ederek mekanik kilitlenmeyi geciktirir. 30 derece fleksiyonla kombine abduksiyon, gerçek fizyolojik abduksiyon hareketidir. 2) 90 -150 derece: Omuz kilitlenmistir. Bu aşamada skapulanın rotasyonu ile glenoid kavite yukarı bakar, sternoklavikuler ve akromio klaviküler eklemlerde de aksial rotasyon gerçekleşir. 3) 150- 180 derece: Elin vertikal pozisyona gelmesi için omurganın hareketi gerekir. Tek kol kaldırılıyorsa lateral deplasman, her iki kol kaldırılıyorsa lordoz artması gerçekleşir. Bu üç faz birbirini kesin sınırlarla takip etmekten çok içiçe geçmistir ve belirtilen açılar kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Fleksiyon:180 dereceye kadar gerçeklesebilir. Horizontal planda üst sınır 140 derecedir. Adduksiyon: Ekstensiyon veya fleksiyon ile birlikte olabilir (ekstansiyon ile hafif, fleksiyon ile 30 - 40 dereceye kadar). Ekstansiyon:30 -50 dereceye kadar gerçeklesebilir Rotasyon: Medial rotasyon: 100 - 110 derece,Lateral rotasyon üst sınırı:90 derece altıdır. Ancak günlük kullanımda en sık 0 - 30 derece lateral rotasyon kullanılır. 22 Omuz Ağrısı Yapan Hastalıklar (30) : Omuz ağrısı yapan nedenler çok geniş bir alanı kapsar. Omuzda en yaygın ağrılı durumlara yol açan nedenler; 1. Rotator Manşet patolojileri: Subakromiyal Sıkışma (İmpingement) Sendromu, Rotator manşet parsiyel ve total rüptürleri, kalsifik tendinitler, 2. Bisipital tendon patolojileri: Bisipital tendinit, bisepsin uzun başının rüptürü, 3. Omuz kapsülünün patolojileri: Adeziv kapsülit, glenohumeral instabilite, 4. Glenohumeral eklem yüzeyinin patolojileri: Osteoartroz, enflamatuar artritler ,post travmatik artrit, avasküler nekroz, 5.Diğer eklemlerin Patolojileri: Akromioklavikuler eklem patolojileri, sternoklavikuler eklem patolojileri, 6. Kemik patolojileri: Kırıklar, enfeksiyonlar, tümörler, 7. Diger: Miyofasyal ağrı sendromları ,sinir kaynaklı patolojiler,metabolik ve endokrin kaynaklı patolojiler,karaciğer ve safra kesesi hastalıkları,miyokard enfarktüsü, dalak travması, subfrenik abse, Rotator Manşet Patolojileri 1.Subakromiyal İmpingement Sendromu Subakromiyal İmpingement Sendromu; Supraspinatus tendonun, subakromial bursa ve bisipital tendonun, humerus ile korakoakromiyal ark arasında sıkışması sonucu oluşur. Korakoakromiyal ark, korakoid çıkıntı, akromion ve korakoakromial ligamandan oluşur (30,31). Akromiyon morfolojisi Morrison ve Bigliani tarafından sınıflandırılmıştır: Tip 1; Düz akromion , Tip 2 ; Eğimli akromion, humerus başından yaklaşık olarak eşit uzaklıkta anterior posterior kenarları ile inferior yüzeyinde konkav eğriliğe sahiptir.Tip 3; Akromionun anterior inferior yüzeyinde kanca şeklinde çıkıntı vardır. Akromion morfolojisinin önemi, akromiyon ve altında supraspinatus sıkışmasına neden olması ve rotator manşet rüptürü geliştirebilmesidir. Tip 3, rotator manşet rüptürleri ile birliktelik gösterir ve büyük oranda rüptüre öncülük eder. Çok sayıda araştırmacı 23 akromiyonun çeşitli anatomik şekilleri ile supraspinatus çıkışında mevcut alanı daralttığı ve rotator manşet rüptürünü arttırdığını bulmuşlardır. Morrison % 70, Bigliani % 80 oranda rotator manşet rüptürü ile tip 3 akromiyon birlikteliği bildirmişlerdir (34, 35, 36). Akromionun değişik şekilleri, osteofitler ve geniş bir korakoid çıkıntı subakromial aralığı daraltarak sıkışmalara yol açabilir. İmpingement Sendromu, Neer tarafından ilk olarak 1972 yılında akromionun 1/3 anteriorunun inferior yüzeyi ile akromioklavikuler eklemin inferior yüzü altında rotator manşet tendonlarının ve bisepsin uzun başının sıkışması ile ortaya çıktığını tarif edilmiştir. Neer, subakromial sıkışma sendromunu ekstrensek ve intrensek olmak üzere iki grupta sınıflandırmıştır (32). EKSTRENSEK İMPİNGEMENT Kemik ve ligamanların dışarıdan rotatör manşet tendonlarına basısı sonucu ortaya çıkar ve en sık görülen impingment sendromu nedenidir. Primer ve sekonder olrak ikiye ayrılır. PRİMER EKSTRENSEK SIKIŞMA Rotator manşet tendonlarının korakoakromial ark altında sıkışması sonucu oluşur.Bu nedenler arasında akromioklavikuler eklemde dejeneratif spur, anterior akromial spur,korakoakromiyal ligamentte kalınlaşma , korakoid çıkıntı anormallikleri supraspinatus tendonunun mekanik impingementine neden olabilir (13,33). SEKONDER EKSTRENSEK SIKIŞMA Sekonder ekstrinsek impingmentta, korakoakromiyal arkta anormallik yoktur. Glenohumeral instabiliteye bağlı olarak subakromiyal alanda relatif daralma mevcuttur.Tekrarlayan glenohumeral ligament ve eklem kapsülünde mikrotravmalar sonucu bu strüktürde zayıflama oluşur. Bu zayıflama oluşunca dinamik kas stabilizatörlerinin subluksasyonun önlenmesinde rolünün arttığı varsayılır ve böylece rotator manşet zayıflayabilir. Humerus başının aşırı translasyonu, hafif instabiliteye yol açar. Tekrarlayan sıkışmalar sonucunda humerus başı sublukse olduğunda, subakromiyal alanda etkili daralma görülebilir. Sekonder ekstrensek sıkışma, glenohumeral hareketin aşırı yapıldığı durumda da yaygın olmayarak görülebilir. 24 Omuz abduksiyonda ve eksternal rotasyonda iken büyük tüberkül ve posterior superior labrum arasında rotator manşetin sıkışması görülebilir. Bu tür sıkışmalar, infraspinatus ve posterior supraspinatus tendonunda dejenerasyonla sonuçlanır (33). İNTRENSEK İMPİNGEMENT Rotator manşetin dejenerasyonu ve rüptürü, azalmış vaskülarite, tendonun fazla kullanılması ya da tendonun normal iyileşme cevabının yetersizliği gibi primer olarak intrensek faktöre bağlı olabilir (33,37,38). Korakoakromiyal arkın morfolojik anormallikleri olmaksızın rotator manşet tendon dejenerasyonu görülebilir. Vaskularitede yaşa bağlı olarak görülen azalmaya ek olarak, üst ekstremitenin pozisyonunun da rotator manşetteki dolaşımı etkilediği gösterilmiştir. Rathbun ve Macnab mikroopak enjeksiyon yöntemiyle supraspinatusdaki avaskuler bölgeyi (kritik zon) göstermişlerdir.Bu alan, supraspinatus tendonunun ön bölümünün, subskapularis tendonuyla birleşmeden önce, humerus yapışma yerinin iki cm proksimalidir .Vaskülaritedeki bu yetersizlik nedeniyle bu tendonların dejenerasyona yatkın olduğunu öne sürmüşlerdir (38,39). Neer subakromial sıkışma sendromunu 3 patolojik devre halinde sınıflandırmış ve bu devrelerin klinik özelliklerini de ortaya koymuştur (39, 42, 14, 48) Evre 1-Ödem ve hemoraji ile karakterizedir. Klinik tanıda en önemli bulgulardan biri sıkışma (impingement) testidir. Bir elle skapuler rotasyon önlenirken, diğer elle hastanın kolu fleksiyon ve abduksiyon arasındaki bir açıda öne doğru elevasyona zorlanır. Bu şekilde rotator manşetin, akromiyon ön kenarına (korakoakromiyal arka) doğru zorlanması ağrı oluşturur. Buna Neer testi de denir. Sıkışma testi ayrıca kol 90 derece fleksiyondayken, kolun zorlu iç rotasyonu şeklinde de (Hawkins testi) yapılabilir. Sıkışma testleri, bir çok patolojide (adeziv kapsülit, instabiliteler, kalsifik tendinit ve kemik lezyonları gibi) pozitif olabilir. (39, 45,14, 84). Evre 2-Fibrozis ve tendinit ile karakterizedir. Kronik enflamasyon ve tekrarlayan sıkışma atakları ile supraspinatusta, biseps tendonunda ve subakromiyal bursada kalınlaşma ve fibrozis gelişir. Genelde 25 - 40 25 yaş grubunda görülmekle beraber büyük değişkenlik gösterebilir. Gece ağrısı vardır. Semptomlar çalışma sırasında hatta günlük yaşam aktiviteleri sırasında ortaya çıkabilir. Bulgular evre 1 ile benzerlik gösterir. Ek olarak omuzun aktif ve pasif hareket açıklığında orta derecede kısıtlanma, subakromial aralıkta fibrozis ve kalınlaşmaya bağlı krepitasyon saptanabilir ( 43,84). Evre 3-Kemik değişiklikleri ve tendon rüptürleri ile karakterizedir. Kronikleşmesi ile rotator manşette rüptür, biseps lezyonları ve özellikle anterior akromiyon ve tuberkülüm majusda kemiksel değişiklikler meydana gelir. Hastalar genellikle 40 yaşın üzerindedir. En sık 5. ve 6. dekatda görülür. Özellikle gece olan ağrı periyodları uzar. Evre 1 ve 2’nin tüm bulguları sıklıkla mevcuttur. Rotator manşet dejenerasyonu ve yırtıklar geliştikçe başka bulgular da eklenir. Omuz hareketlerinin özellikle aktif hareketlerinin kısıtlanması, infraspinatus atrofisi, omuz abduksiyon ve eksternal rotasyonunun zayıflaması, akromiyoklavikuler eklem hassasiyeti gelişir. Kol düşme (drop arm) testi pozitif bulunabilir. Sıkışma veya rotator manşet yırtığı, biseps uzun baş tendonunun intrakapsüler bölümünün etkilenmesine ve daha sonra da ekstrakapsüler parçasının etkilenip bisipital tendinit gelişmesine, rüptür oluşmasına neden olabilir (43, 44, 46, 47, 84). 2) SUBKORAKOİD İMPİNGİMENT SENROMU Korakoid çıkıntının doğuştan büyük olması ve küçük tüberküle korakoidin yakınlığı, subskapularis tendonunda sıkışmaya neden olabilir. Subkorakoid sıkışma, supraspinatus tendonunun klasik sıkışma sendromuna benzer şekilde subskapularis kasında dejenerasyon ve rüptürle sonuçlanır. Subkorakoid sıkışma, korakohumeral alanı daraltan korakoid kırık, küçük tüberkül ya da korakoid proçesi içeren cerrahi prosedürlerden sonra olabilir (13,40). 3)POSTEROSUPERİOR GLENOİD İMPİNGİMENT Posterosuperior glenoid sıkışma, internal sıkışma olarak bildirilmiş ve çoğunlukla mekanizma, elin baş seviyesine tekrarlayan kaldırılmasıdır. En yaygın olarak supraspinatus ve infraspinatus tendonlarının birleşim yerinde artiküler yüzey liflerinin dejenerasyon ve rüptürü vardır. Posterosuperior glenoid labrum dejenerasyonu ve rüptürü ile birliktedir. Tekrarlayan sıkışmaya sekonder olarak, posterosuperior glenoid ve humerusta subkortikal kistler ve kondral lezyonlar görülebilir (13,40). 26 4) BİSEPS TENDON PATOLOJİLERİ Biseps kası uzun başı tendonu ve onu saran sinovyal kılıf herhangi bir inflamatuar, infeksiyöz ya da travmatik süreçten etkilenir. Biseps tenosinoviti, akuttan kroniğe değişen patolojik süreçlerde görülür. Akut evrede tendon şişliği, kronikte ise tendonun yıpranması, sinovyal proliferasyon, fibrozis ve son olarak, tendon liflerinin fibröz doku ile yer değiştirmesi görülür. Tendonun rüptürü ya da dislokasyonundan sonra granülasyon ve fibröz doku, bisipital oluğu işgal eder. Subskapularis tendonu ve küçük tüberkül komşuluğundaki korakohumeral ligamentin dejenerasyonunda, biseps kası uzun başı tendonu subskapularis tendonu altından mediale disloke olur. Akut travmatik dislokasyon nadirdir. Sığ medial duvar tendonun mediale dislokasyonuna öncülük eder. Benzer olarak keskin medial kenar ile oluğun daralması ya da tendonu travmatize eden osteofit, bisipital tenosinovit ve rüptüre zemin hazırlar. Oluğun tabanındaki spur tendonu hasarlandırır (13,41). 5) GLENOHUMERAL EKLEM İNSTABİLİTESİ Bütün glenohumeral glenohumeral ligaman labral eklem instabilitelerinin kompleks lezyonları çogu, özellikle inferior sonucu oluşan anterior instabilitelerdir. Glenohumeral ligaman labral kompleksin glenoid rimden ayrışması “Bankart lezyon”, glenohumeral ligamanların humeral avülsiyonu “HAGL” lezyon olarak bilinir. Subluksasyonlu hastalarda humerus başı postero lateralinde “Hill Sachs”denilen kompresyon fraktürleri görülebilir. Humerus başı inferior bölümündeki normal sıglık, Hill sachs defekti ile karıştırılmamalıdır. Posterior instabilite çok nadir görülür,posterior labrum zedelenmesi veya ayrışması izleniyorsa düşünülmelidir (13 ,49, 50 ,51). 6) KALSİFİK TENDİNİT Etyolojisi bilinmeyen ve zamanla spontan olarak rezorve olabilen reaktif kalsifikasyonudur. Agrı özellikle kalsiyum rezorbsiyonu sırasında belirgindir. Kadınlarda erkeklere oranla daha sıktır. En sık 40 - 50 yaslarda ortaya çıkar. Sag omuz sola göre daha sık tutulur (13,52). 27 7)ROTATOR MANŞET TENDON RÜPTÜRÜ Rotator manşeti oluşturan dört kas ve tendonları normalde çok kuvvetli yapılardır, ancak yaşlanmayla birlikte dokularda zayıflama ortaya çıkar. Tam kat rüptürlerin çoğu yaşlanma, tekrarlayan küçük travmalar, steroid enjeksiyonları, subakromial sıkışma, major travmalar veya parsiyel rüptür sonucunda gelişir. Rüptürlerin çoğu tendon yapışma yerine çok yakın hipovasküler kritik zon olarak adlandırılan lokalizasyonda ortaya çıkar (11). Rotator manşeti rüptürleri sıklıkla biseps patolojileri ile birliktedir. Rüptür sonrasında humerus başı depresyonu için biseps’in yükü artar, rüptürü olabilir, hipertrofiye uğrayabilir veya mediale dislokasyonu görülebilir. Parsiyal rüptürlerde, omuz grafileri normal olabilir veya sıkışmaya ait bulgular saptanabilir. Daha büyük ruptürlerde humerus başının glenoid ve akromiona göre yukarıda oldugu görülür (53). OMUZ BÖLGESİNDE KULLANILAN RADYOLOJİK TANI YÖNTEMLERİ 1)KONVANSİYONEL RADYOGRAFİ: (54) Omuz patolojilerinde ilk aşamada uylunan tanı metodudur. Rotator manşet patolojilerinde genellikle normal olarak izlenir ancak kemik eklem ilişkisini,fraktür,artrit,neoplazi,kalsifikasyonlar gibi patolojiler ekarte edilir. AP Omuz grafisi: Hasta ayakta ya da yatar pozisyondadır. Hasta kolu iki yanında vucuda bitişik ya da avuç içi başın arkasında olacak(humurus glenoide dik pozisyon alır) biçimdedir.Karşı taraf omuz 30 derece kaldırılarak hastaya oblik pozisyon vererek omuz yapıları degerlendirilir. Omuz eklemi santralize edilir ve tüp açısı kasete dik olmalıdır. Aksiler Grafi: Kol 90 derece abduksiyon ve dış rotasyonda iken ışın aksillaya verilerek çekilir. Kaset omuzun üzerindedir. Işın gögüs ön duvarına paralel , aksiller çukur santralize edilir. Akromioklaviküler Eklem Grafisi: Hasta ayakta olup sırtını bukiye döner.İncelenecek taraf temas edecek şekilde 10 derece rotasyon yaptırılır.Akromio 28 klaviküler eklem subluksasyonu araştırılıyorsa hasta ellerine agırlık verilerek yapılır.Klavikulanın dış ucu santralize edilir ,tüp açısı kasete dik olacak biçimdedir. Omuz ve Humerus Transtorasik: Hasta ayaktadır diger kol başın üzerine kaldırılır ve omuz yukarı kaldırılır, incelenecek omuz kasete yakın olmalı ve mümkün oldugunca aşagı indirilmelidir. Tüp 10 derece kadar kaudo kranyal açı verilir ışın kasetin ortasına santralize edilir. Omuz ve Humerus AP Grafi: Kol anatomik pozisyondadır. Hasta supin pozisyondadır.Tüp açısı ve santralizasyon humerusun üst –ora kesimindedir. 2) ARTROGRAFİ : Rotator manşet yırtıklarının teşhisinde en güvenilir metodlardan biridir. İnkomplet rotator manşet yırtıklarında artrografiyi yorumlamak güçtür. Eklem normalde yaklaşık 16 - 20 ml solüsyon alabilir. Artrografi yapılması kolay olmakla beraber bazı dezavantajlara sahiptir. İnvaziv bir yöntemdir, radyasyona maruz kalınır, allerjik reaksiyon gelişebilir, ağrılıdır (56). Küçük de olsa enfeksiyon riski vardır . Rotator manşetteki parsiyel kalınlıklı yırtıklar artiküler yüzde tek ya da çift kontrast tekniği ile gösterilebilir. Yırtık supraspinatus tendonunun alt yüzündeki küçük krater olarak görülebilir (57). Neviaser, intratendinöz ve artiküler yüzdeki parsiyel kalınlıklı yırtıkların boyut ve lokalizasyonunu belirlemede pozisyonel artrografiyi kullandıkları 200 hastada preoperatif ve intraoperatif tanı arasında %56 korelasyon saptamışlardır (58).Bursagrafi: subakromial aralıga kontrast madde verilerek uygulanır rotator manset tam kat yırtıgı mevcutsa eklem aralıgına kontrast yayılır.Artrografide saptanamayan bursal yüz parsiyel yırtıkların saptanmasında yararlıdır (13). 3)ARTROSKOPİ(13): Anestezi altında eklem içi ve subakromial alan patolojileri, subtotal -total yırtıklar değerlendirilir. Rotator manşet artiküler yüzü ve subakromial bursadaki bulgulara dayanarak subakromial impingement sendromu değişik evrelere ayrılmıştır. Tip 1:Tendonun artiküler ve /veya bursal yüzünde zedelenme , inflamasyon Tip 2:Tendon zedelenmesi ve enflamasyonu ile beraber parsiyel yırtık Tip 3.Tam kat tendon yırtığı 29 4)BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ VE ARTROGRAFİSİ (13): Omuz yumuşak doku patolojilerindeki yetersizligi nedeniyle sık kullanılmaz. Humerus başı kırıkları,neoplazilerin degerlendirilirken eklem aralığına hava ya da kontrast madde verilerek artrografi çalışmaları yapılır. 5) OMUZ ULTRASONOGRAFİSİ (52): Omuz US si non invaziv bir inceleme yöntemidir. Hastanın her iki omuz eklemi belirli bir sıra takip ederek standart kesitler halinde incelenir. Omuz US’si ile omuz bölgesinin cilt, ciltaltı, subakromial bursa, rotator kılıf, kemik konturları, deltoid kas ve biseps tendonu uzun başı hakkında bilgi edinmek mümkündür. Araştırılan bölgenin cilde yakın olması nedeniyle 7 – 14 MHz’lik lineer problar kullanılır. 6) MANYETİK REONANS GÖRÜNTÜLEME (MRG): Omuz MRG noninvaziv olması, iyonize radyasyon kullanılmaması, yumuşak dokuların ve kemiklerin multiplanar şekilde görüntülenmesini sağlaması gibi özellikleri nedeniyle diğer radyolojik yöntemlere göre üstündür. Ancak direk grafi, US den daha pahalıdır. Subakromiyal sıkışma sendromunun evreleri için çeşitli MRG sınıflamaları önerilmiştir. Bunlardan en çok bilinen ve kullanılanı Zlatkin ve arkadaşlarının kullandığı sınıflamadır (60): Tip 0: Tendon sinyal intansitesi ve morfolojisi doğaldır. Tip 1: Tendon sinyal intansitesi artmıştır, ancak morfolojisi normaldir. Tip2:Tendon sinyal intansitesi artmıştır, morfolojisi bozulmuştur. Tendonun incelmesi ve konturlarının düzensizliği morfolojik bozukluk olarak tanımlanır. Tip 3:Tendonun normal trasesinde devamsızlık görülür. Kortikal kemik, tendonlar, ligamanlar, kapsül normalde sinyal vermez , kaslar ve hiyalin kıkırdak orta yoğunlukta sinyal verirken, yağlı doku yüksek yoğunlukta 30 sinyal verir (61). T2 ağırlıklı kesitlerdeki subakromiyal bursada veya supraspinatus tendonundaki artmış yüksek sinyal yoğunluğu parsiyel kalınlıklı yırtığı destekler(62). Ayrıca T1 ağırlıklı kesitlerde subakromiyal ve subdeltoid bursa etrafında mevcut olan yağlı alanın kaybolması da rotator manşet yırtıklarında yardımcı sekonder bir işaret olarak kabul edilmektedir (61,60). Seeger ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, T1 ağırlıklı kesitlerin supraspinatus tendonundaki anormallikleri saptamada sensitif olduğu ancak T2 ağırlıklı kesitlerin supraspinatustaki küçük yırtıkların tendinitten ayrımında daha yararlı olduğu belirtilmiştir (63). MRG’ nin komplet rüptürün değerlendirilmesinde doğruluğu ve sensitivitesi % 80 - 100 , spesifitesi %88 - 94 olarak bildirilmiştir (64). MRG’ de Seeger sınıflandırması: Koronal planda, Tip 1 sıkışma: Subakromiyal bursit, subakromiyal-subdeltoid normal yüksek sinyal intansitesinde kalınlaşma olarak görülür. T1’de bu kalınlaşma, sinovyal çizgilenme ile birlikte yağa nispeten orta yoğunlukta sinyal intensitesinde olabilir. Bununla birlikte subakromiyal-subdeltoid yağ çizgisinin silinmesi MRG için kötü göstergedir. Gradient ekoda supraspinatus tendonunun normal morfolojisi ile birlikte internal sinyal intensitesinde artmış alanlar tip 1 sıkışma olarak gösterilir. Tip 2 sıkışma: Supraspinatus tendonunda, konvensiyonel T1’ de yüksek sinyal intensitesi saptanır.T2’de artmış ya da yüksel sinyal intensitesi tip 2b değişikliği ni parsiyel rüptürü gösterir. Tip 3 sıkışma: Rotator Supraspinatus retraksiyonu manşetin komplet rüptürü ile karekterizedir. olabilir ya da olmayabilir. Tendonun proksimal retraksiyonu rüptürü işaret eder. Böylece konvansiyonel T2’de supraspinatus tendonunda yüksek sinyal intensitesi, bu klasifikasyonda rotator manşet rüptürü için patognomoniktir (65). Farley’e göre, rotator manşet komplet rüptürünün en spesifik göstergesi supraspinatus kasında atrofi (% 97), en spesifik indikatörü subakromiyal–subdeltoid bursada sıvı varlığıdır (%93). Komplet rotator manşet rüptürünün en doğru bulgusu ise T2’de tendinöz gapın (açıklığın) varlığıdır (66). 31 Ellman tarafından yapılan MRG sınıflandırmasında ise Grade 1; 3mm derinliğinden daha az, grade 2; 3 - 6 mm derinliğinde, grade 3; 6mm derinlikten daha fazla olarak tanımlanmıştır (64). MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEME TEKNİK Bir yüzey koilinin (sargı) kullanılması zorunludur. Koillerin farklı tipleri vardır. Bunlar ya omuz incelemesi için özel yapılmış ya da bu amaç için kullanılabilir koillerdir. Hasta supin pozisyonda ve kol nötral pozisyonda olmalıdır. Kolun nötral pozisyonda olduğu durumda supraspinatus omuzun anatomik koronal planına paralel bir oryantasyonda olmasından dolayı tercih edilir. Yine bu pozisyonda glenoid labrumun posterior ve anterior komponentleri, humerusun internal ve eksternal rotasyon esnasında meydana gelen kapsüler incelmeden olumsuz etkilenmez. Hastanın mümkün olduğu kadar rahat olması önemlidir. Omuz mümkün olduğu kadar magnet santraline yakın olmalıdır. Hasta hafifçe soluk alıp vermelidir ve gerekiyorsa sedasyon kullanılabilir (67,68). Omuz MRG de kullanılan puls sekansları şunlardır: Konvansiyonel spin eko sekans: Rotator manşet lezyonlarının tanısı için geliştirilmiş majör kriterler konvansiyonel puls sekanslara dayanır. T1 Ağırlıklı, proton dansite ve T2 Ağırlıklı sekansların kombinasyonu omuz MRG de en sık kullanılan tekniklerdir. T1-A kesitlerin çekim zamanları kısadır. Osseöz yapıların ve yumuşak dokuların anatomik detayları T1-A kesitlerde daha iyi gösterilir. Periartiküler yağlı planların ve kemik iliğinin değerlendirilmesinde T1-A kesitler özellikle kullanılışlıdır. Görüntüleme parametreleri TR (500 msec), TE (12 -3 0 msec) ve eksitasyon 2-4 dür. Proton dansite ağırlıklı incelemelerde uzun TR (2000 msec), kısa TE (20 msec) kullanılır. Bu incelemede sinyal intensitesi T1 veya T2 relaksasyonlarından minimal etkilendiğinden sinyal /gürültü oranı yüksektir. Bu oranın yüksek olması anatomik detayların görüntülenmesinde, rotator kılıf ve kapsülolabral yapıların intrensek sinyal değişimlerini görüntülemede sensitiviteyi arttırır. 32 T2-A incelemede uzun TR (2000msec) ve uzun TE(80-100msec) ile yapılır. T2-A kesitler karakteristik olarak düşük sinyal /gürültü oranı gösterirler (TE nin uzun olmasına bağlı olarak). Proton dansiteleri ve T2-A incelemelerdeki uzun TR, inceleme zamanını uzatır, hastanın istemsiz hareketlerinin artmasına ve hareket artefaktları oluşmasına neden olabilirler. Ancak T2-A kesitler, yumuşak doku ödemi ve sıvı kolleksiyonlarının yüksek sinyal intensitesi göstermesinden dolayı rotator manşet ve kapsülolabral kompleks içindeki ve çevresindeki sinyal değişimlerinin gösterilmesinde kullanılışlıdır. Konvansiyonel spin eko T2-A sekansı rotator manşet yırtıklarında en güvenilir sekans kabul edilmiştir. Spino eko T1-A kesitlerde subkutanöz ve intramuskuler yağlı planlar ve kemik iliğindeki yağ yüksek sinyal intensitesi gösterir. Kas ve hyalin kıkırdak T1-A kesitlerde orta intensitede görülürler. T2-A kesitlerde yağ içeren yapılar sinyal kaybına uğrar. Su içeren yapılar ise (hyalin kıkırdak, bursal sıvı kolleksiyonu v.b.) yüksek sinyal intensitesi gösterirler. Glenoid labrum, rotator manşet tendonları, eklem kapsülü, kortikal kemik gibi fibröz yapılar hareketli protonlardan yoksun olduklarından T1-A ve T2-A kesitlerde sinyalsiz yani siyah görülürler. Konvansiyonel spin eko sekansta kullanılan diğer parametreler: kesit kalınlığı 3 -4 mm matriks 128-256 x 192-256 ve FOV (field of view) 14-16 cm dir. Gradient eko görüntüleme: Gradient eko görüntülemede spin ekodaki 180 derece refocusing puls yerine gradientler tersine çevrilir ve düşük flip açısı kullanılarak TR zamanı kısaltılmış olur. Görüntüleme zamanı spin eko sekanslara göre daha kısadır. Gradient eko kesitlerde doku kontrastı spin eko kesitlerden farklıdır. Genelde kasların sinyal intensitesi yüksek, kemik iliğinin intensitesi düşüktür (67,69). Gradient eko sekanslarda eklem kıkırdağının yüksek sinyal intensitesi göstermesi nedeniyle artrografik bir etki oluşur ve glenoid labrumlar iyi görülür. Fast spin eko(FSE) görüntüleme: Başlangıç 90 derece pulsunu 180 derecelik puls serileri izler. Her bir 180 derecelik puls ayrı bir faz kodlu spin eko görüntü oluşturur. Görüntüleme zamanı eko sırasının uzunluğuyla orantılı olarak azalır. Doku kontrastı konvansiyonel spin eko kontrastına benzerdir, fakat yağ dokusu T2-A FSE görüntülerde daha intenstir. Bu nedenle yağı sıvı sinyal 33 paterninden ayırmak bazan zor olabilir. Anatomik yapıların bunalıklaşması başka bir problemdir. Bu özellik kısa TE sekanslarda daha belirgindir. FSE tekniğinin etkinliğini saptama ile ilgili karşılaştırmalı çalışmalar devam etmektedir. Kemik iliği daha parlak olduğundan kemik iliği ödemi atlanabilir ve yırtık içindeki sıvıyı yada efüzyonları saptamak daha güç olabilir. Eğer yağ satürasyon teknikleri eklenecek olursa bu sekanslar rutin olarak kullanılabilir. Bu durumda rotator manşet defektleri içindeki sıvı ve bursal enflamasyona bağlı az miktardaki sıvı daha iyi değerlendirilir (67). Yağ baskılama teknikleri: Yağ baskılaması anormal yapının daha iyi görüntülenmesini sağlar. Bu etki T2-A sekanslarda daha belirgindir. Yağ baskılaması kullanılan T1-A görüntülerde daha iyi görülür. TE ve TR de doku kontrast kaybı olmaksızın T2-A spin eko ve FSE'de azalabilir. Ayrıca yağ baskılama tekniği fazkodlamayı ve kimyasal şift artefaktını azaltır. Yağ süperpozisyonunun sık kullanılan iki tipi vardır (67,69). 1) Short-tau invertion recovery(STIR) 2) Yağ saturasyonu STIR ve yağ saturasyonu gibi yöntemler rotator manşet ve hiyalin kartilaj lezyonlarını saptamada, kemik iliğine ait patolojileri, inflamatuar ve posttravmatik proçesleri ve de labral yırtıkları değerlendirmede faydalıdır. Omuz MRG Protokolleri: Eksiksiz bir inceleme için üç düzlemde görüntü elde edilmelidir: aksiyal, oblik koronal veoblik sagital. Aksiyal ve oblik koronal düzlemlerde ihtiyaç duyulan bilginin büyük kısmı elde olunabilir. Oblik sagital görüntüler rotator manşet ve korakoakromial ark hakkında tamamlayıcı bilgiler sağlar (67 , 68 , 70). Aksiyal Düzlem: Aksiyal kesitler GHE i betimleyen düz inceleme ('plan-scan') koronal görüntülerden yararlanılarak elde edilir. Akromiondan inferior glenoid kavite alt kenarına kadar 3-4mm'lik kesitler alınır. Bir T1-Ağırlıklı (T1-A) ya da intermediate (uzun TR /kısa TE) spin eko sekans glenoid labrum(GL) ve GHE hakkında uygun bilgiler sağlar. Omuz bütünlüğünde bozulma şüphesi olan ve labral yırtıklı olgularda intermediate sekans yada bir gradient recalled eko sekansı kullanılır. 34 T2-A sekansı şüpheli insitabilite olgularında labral yırtıkların saptanması amacıyla kullanılmaktadır. Ancak bu sekans sadece sıvı olduğu zaman daha fazla bilgi vericidir. Oblik Koronal Düzlem: Bu görüntüleme düzlemi supraspinatusun oryantasyonuna dayandırılır. Anatomik olarak bu düzlem skapular düzlemi gösterir ve kol nötral rotasyonda olduğunda glenoid fossaya diktir. Kesitlerin elde olunmasında aksiyel görüntülerden faydalanılır. Bu düzlemde ve diğer görüntüleme düzlemlerinde rotator manşetin normal anatomisi en iyi T1-A sekanslar kullanılarak değerlendirilir. Ancak bu sekans masif rotator manşet yırtıklarının saptanmasında uygun olmasına rağmen, diğer yırtık tiplerinin tanımlanmasında ve bu lezyonların tendinitten ayırımında T2-A sekans gereklidir. T1-A sekans bazı araştırmacılar tarafından subakromial peribursal yağın bütünlüğünü belirlemede proton dansite (PD) ve T2-A sekansına ek olarak önerilmiştir. Ancak PD ve T2-A sekanslarının kombinasyonu bu amaç için uygundur ve T2-A sekans genellikle gerekmez. İnce kesit alınmalıdır (3-5mm). Zaman faktörü bu sekans için seçilen parametrelerde önemli bir etkendir. Görüntü kalitesi bozulmadan ve bilgi kaybı olmadan minimalde tutulmalıdır. Diğer yandan hareket artefaktları görüntülerde bozulmaya sebep olur. Oblik Sagital Düzlem: Oblik sagital düzleme ait görüntüler aksiyal görüntülerin oryantasyonundan elde edilir. Glenoid fossaya paralel, supraspinatusun uzun eksenine diktir. Glenoid fossaya paralel, supraspinatus uzun eksenine diktir. T1-A sekansı uygulanabilir olmasına rağmen küçük yada parsiyel yırtıkların saptanmasında T2-A tercih edilir. Ayrıca komplet yırtığın antero-posterior çapı optimal olarak gösterilebilir. OMUZUN DÜZLEMSEL MRG ANATOMİSİ Aksiyal Düzlem: Suprasipinatus kası ve tendonu eklemin superior yüzünde izlenir. İnfraspinatus kası spina skapulanın arkasında yer alır. Tendonu Supraspinatus tendonu ile birleşir. Bu düzeyin altında biseps tendonunun uzun başının humerus başının önündeki 35 süperior glenoid kenarından intertüberküler oluğa uzanır. Oluk içinde tendonun yatay kesiti izlenir. Gençlerde glenoid labrum kompüterize artrografide görülene benzer bir kontura sahip olup sinyalsiz (signal void) alan şeklinde görülür. Düşük sinyalli artiküler kapsül rotator manşetin orta sinyalli kaslarına rağmen izlenebilir ve skapuler korteksle birleşmesi görülebilir. Diğer yandan kapsül rotator manşet ile de birleşir. Glenohumeral ligamentler kapsüler yüzeyde düşük sinyalli bantlar şeklinde saptanır ve eklemde sıvı olduğunda daha iyi görülür. Korakoid proçes altında nondistandü subkapsüler bursa, bu bölgedeki yağlı, dokunun yüksek sinyal intensitesinden dolayı görülür. Anterior konnektif manşet tendonu(subkapsülaris), glenohumeral eklem ve humerus başını önden kateden kalın, geniş ve sinyalsiz bir bant şeklinde görülür ve tüberkulum minusa yapışır (67,69). Koronal Oblik Düzlem: Anteromedial görüntülerde subskapularis (kas ve tendon) ,akromioklavikular eklem, korakoklaviküler ligaman, korakohumeral ligaman, biseps tendonu uzun başının intra ve ekstraartiküler segmentleri izlenir. Supraspinatusun anterior lifleri daha belirgindir. Arkada kas lifleri daha perifere uzanarak İnfraspinatus ile birleşir ve akromiyonun periferal kenarı yakınında humerus başı merkezinin hemen üstünde muskülotendinöz bileşkeyi oluşturur. Midsüperior kesitlerde; akromion, supraspinatus kası ve tendonu,ve kranyokaudal oryantasyonda glenohumeral eklem görülür. Daha posterior kesitlerde; İnfraspinatus kas ve tendonu görülür. Medialden laterale (anteriordan posteriora) doğru bir görüntülemede Supraspinatus , spina skapula ve İnfraspinatusun kas ve tendonu görülür. Spina skapulanın ilerisinde bu iki kas konnektif doku içeren yüksek yağ sinyali ile birbirinden ayrılır. İnfraspinatus tendonu yaklaşarak supraspinatus tendonu ile birleşir. Bazan bu bileşkede orta derecede sinyal çentiği görülebilir. Nadir olmayarak, örtüşen tendonlar ince bir ara sinyal doku planı ile ayrılmış olarak görülür. supraspinatus tendonunun tüberkulum majusa yapışması anatomik boyun komşuluğundan başlar ve tüberkülün periferine uzanır. Subdeltoid bursa normalde görülmez. Fakat peribursal yağ bursal bölgede saptanır ve manşet tendonlarını akromiyon üzerindeki deltoid kastan ayırır. Bu yağ planı trapezius ve deltoid fasiası ile bitişiktir. Oblik koronal planda, glenohumeral 36 eklem, inferior glenoid labrum ve aksiller poş da görüntülenebilir. Ancak eklem kapsülü ve inferior glenohumeral ligaman bitişikliğine bağlı olarak inferior glenoid labrum açıkça görülemez. Oblik Sagital Düzlem: Bu düzlemde rotator manşet tendonları, korakoakromiyal ark ve subakromial alan medialden laterale doğru değerlendirilir. Özellikle korakoakromiyal arkı ve akromial proçesin oryantasyonunu göstermede faydalıdır (67,70). Şekil 15 :Omuz MRG :Koronal Oblik Plan 37 Şekil 16:Omuz MRG: Aksiyel Plan Şekil 17:Omuz MRG: Sagital Oblik Plan 38 3.GEREÇ VE YÖNTEMLER 2008 ve 2009 yıllarında Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Görüntüleme merkezine; Omuz MRG çekim isteğiyle gelen, rutin Omuz MRG tetkiki yapılan hastalar içerisinde supraspinatus tendon impingement sendromu saptanan,104 olgu çalışmaya alınmıştır. Çalışmada değerlendirilen olguların klinik bulguları dikkate alınmamıştır. Mevcut MRG verileri içerisinde Os Akromiale, travma, postoperatif hasta ,neoplazi, enfeksiyon, avasküler nekroz ,kronik hastalık sekeli içeren hastalar dahil edilmemiştir.İncelemeler 1,5 Tesla gücünde ki GE Medical Systems EXCITEHD 8CH cihaz verileri kullanılmıştır. Omuz MR için kullandığımız rutin sekanslar, aksiyel planda gradient eko ağırlıklı, koronal oblik planda T1 ağırlıklı FSE, sagital oblik planda T2 ağırlıklı FSE ,coronal oblik yag baskılı T2 ağırlıklı sekanslardır.İmajlar 4mm kesit kalınlıgında FOV 16-30 cm ve matriks 128-256 x 192-256 olarak alındı. Çalışmamızda Walter M. Romano ve arkadaşlarının tarifledikleri biçimde koronal / oblik planda FSE T1A / T2A çalışmalarında MRG sekanlarında, Lateral Akromion Açı (LAA) ölçülmüştür (71). Lateral Akromion açı; akromion alt yüzeyinin , supraspinatus kas-tendonuna en yakın komşuluğundan, lateralden mediale teget olarak çizilen vektörel çizgi ile glenoid kemik yapının üst ve alt sınırının en lateralinden, superiordan-inferiora doğru teget geçen vektörel çizginin kesişmesiyle oluşan açı LAA kabul edilmiştir. Bu açının saptandıkları hastaların sag/sol omuz, yaş, cinsiyet ve Zlatkin ve arkadaşlarının çalışmasında belirttiği impingement grade’leri belirlenmiştir (60). Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA)programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra normal dağılım gösteren niceliksel verilerin karşılaştırılmasında student t test kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare test kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. 39 Şekil 18:Lateral Akromion Açı ölçüm örnegi 40 4.BULGULAR Çalışma, mayıs 2008-ağustos 2009 tarihleri arasında, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji kliniğinde supraspinat impingement sendromu (SİS) mevcut (MRG bulguları ile saptanan) toplam 104 olgu ile yapılmıştır. Tablo 1: Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı Min-Max Yaş 18-79 Cinsiyet Ort±SD 51,32±14,8 2 n % Kadın 63 60,6 Erkek 41 39,4 Sağ 73 70,2 Sol 31 29,8 Omuz Olguların yaşları 18 ile 79 arasında değişmekte olup, ortalaması 51.32±14,82’dir.Olguların %60.6’sı (n=63) kadın, %39.4’ü (n=41) erkektir. Cinsiyet Erkek 39,4% Kadın 60,6% Şekil 19: Cinsiyet Dağılımı 41 Olguların %70.2’sinin (n=73) sağ omuzda, %29.8’inin (n=31) sol omzunda SİS mevcuttur. Omuz Sol 29,8% Sağ 70,2% Şekil 20: MR çekilen omuz dağılımı Tablo 2: Lateral Akromion Açı dağılımı Lateral Akromion Açı Min-Max 62-86 Ortalama 75,82 Standart Sapma 4,87 Lateral akromion açı 62 ile 86 derece arasında değişmekte olup ortalaması 75.82±4.87 derecedir. 42 Tablo 3: MR bulgusu dağılımı MR n % Tip 1 66 63,5 Tip 2 34 32,7 Tip 3 4 3,8 Bulgusu MR bulgusu %63.5 (n=66) olguda Tip 1, %32.7 (n=34) olguda Tip 2, %3.8 (n=4) olguda Tip 3 olarak saptanmıştır. MR Bulgusu Tip 3 3,8% Tip 2 32,7% Tip 1 63,5% Şekil 21: MR bulgusu dağılımı 43 Tablo 4: MR Bulgusuna Göre Yaşların Değerlendirmesi Yaş MR Ortala Bulgusu p SD ma Tip 1 45,92 14,34 Tip 2 60,68 10,39 Student t test kullanıldı 0,00 1** **p<0,01 Tip 3’te 4 olgu olduğundan dolayı Tip 2 ile birleştirilmiştir MR bulgusuna göre yaşlar istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir (p<0.01); Tip2 MR bulgusu görülen olguların yaş ortalamaları Tip1 görülen olgulardan istatistiksel olarak anlamlı yüksektir. 70 60 50 40 30 20 10 0 Tip 1 Tip 2 MR Bulgusu Yaş Şekil 22: MR bulgusuna göre yaş dağılımı 44 Tablo 5: MR Bulgusuna Göre Cinsiyetlerin Değerlendirmesi MR Bulgusu Cinsiy et Tip 1 Tip 2 n (%) Kadın Erkek 3 n (%) 38 (%57,6) p n (%) 22 (%64,7) 28 (%42,4) Tip 3 (%75) 12 (%35,3) 0,6 1 57 (%25) Ki-Kare test kullanıldı MR bulgusu tiplerine göre cinsiyet dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0.05). Tablo 6: MR Bulgusuna Göre MR Çekilen Omuz Değerlendirmesi MR Bulgusu Tip Omuz 1 Tip 2 n (%) Sağ Sol 3 n (%) 42 (%63,6) 24 (%36,4) Tip p n (%) 27 4 (%79,4) (%100) 7 0 (%20,6) 0,1 09 (%0) Ki-Kare test kullanıldı MR bulgusu tiplerine göre rahatsız olan omuzların dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05). 45 Tablo 7: MR Bulgusuna Göre Lateral Akromion Açı Değerlendirmesi LAA MR Ortala Bulgusu ma SD Tip 1 77,11 4,36 Tip 2 73,58 4,95 Student t test kullanıldı p 0,00 1** **p<0,01 Tip 3’te 4 olgu olduğundan dolayı Tip 2 ile birleştirilerek değerlendirme yapılmıştır. MR bulgusuna göre lateral akromion açı istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir (p<0.01); Tip1 MR bulgusu görülen olguların LAA ortalaması Tip2 görülen olgulardan istatistiksel olarak anlamlı yüksektir. 78 77 76 75 74 73 72 71 Tip 1 Tip 2 MR Bulgusu LAA Şekil 23: MR bulgusuna göre lateral akromion açı dağılımı 46 Tablo8:LAA Sınıflamasına Göre MR Bulgusu Değerlendirmesi MR Bulgusu Tip LAA 1 Tip 2 n (%) LAA < 75° > 75° n 25 LAA 3 (%62,1) (%) 21 (%61,8) 41 p n (%) (%37,9) Tip 3 (%75) 13 (%38,2) 0,040 1 * (%25) Ki-Kare test kullanıldı *p<0.05 MR bulgusuna göre lateral akromiyom açı istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir (p<0.05); 75 dereceden küçük açı görülen olgularda Tip2 ve Tip3 MR bulgusu görülme oranı istatistiksel olarak anlamlı yüksektir. LAA Dağılımı oran (%) 100 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 Tip 1 Tip 2 Tip 3 MR Bulgusu LAA < 75° LAA > 75° Şekil 24: MR bulgusuna göre lateral akromion açı dağılımı 47 Tablo 9: LAA 75 Dereceden Küçük Olgularda MR Bulgusuna Göre Demografik Özelliklerin Değerlendirmesi MR Bulgusu LAA <75° + Yaş ++ Tip 1 Tip 2 Ort±SD Ort±SD 44,68±13,7 60,04±10, 0 Kadın 33 Erkek ++ Sağ n (%) 16 (%64) 14 (%58,3) 9 (%36) + Student t test **p<0,01 10 0,684 (%41,7) 16 (%64) 20 (%83,3) Omuz Sol 0,001* * n (%) Cinsiy et p 9 (%36) 0,125 4 (%16,7) ++ Ki-Kare test LAA medyan: 75 Lateral akromion açı 75’ten küçük olan olgularda; MR bulgusuna göre yaşlar istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir (p<0.01); Tip2 görülen olguların yaş ortalaması Tip1 görülen olgulardan istatistiksel olarak anlamlı yüksektir. 48 70 60 50 40 30 20 10 0 Tip 1 Tip 2 MR Bulgusu Yaş Şekil 25: LAA 75’ten küçük olgularda MR bulgusuna göre yaşların dağılımı MR bulgusuna göre cinsiyetler istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). MR bulgusuna göre MR çekilen taraf istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir. İstatistiksel İncelemeler Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA)programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma) yanısıra normal dağılım gösteren niceliksel verilerin karşılaştırılmasında student t test kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare test kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. 49 5.TARTIŞMA Omuz eklemi çok fonksiyonlu, vucudumuzun en önemli eklemlerinden biridir . Omuz ağrısı ve hareket kısıtlılıkları sosyal ve çalışma hayatında olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu yüzden hastaların yaşamsal konforunun bozulmaması ve iş gücü kayıplarının ortadan kaldırılması açısından ivedilikle patolojilerin saptanması ve giderilmesi gerekmektedir. Omuz ağrısını, klinik sınıflama ve fizyopatolojik açıdan iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Birincisi ve daha sık karşılaşılanı impingement sendromu sonucu gelişen rotator manşet patolojileridir. İkincisi ise glenohumeral eklem bütünlügünü oluşturan yapıların patolojileridir. Supraspinat impingement sendromunun en sık nedeni olarak humerus ve korakoakromial ark yapıları gösterilmektedir (72). Diğer arasında nedenler supraspinat arasında tendonun yaşlanmaya sıkışması bağlı tendon dejenerasyonu, akut travma, aşırı kullanma sonucu meydana gelen değişiklikler, artrit süreçleri ve diğer kronik sistemik hastalıklar sayılabilir. Neer ve arkadaşları (14, 67, 68) impingement sendromunda üç evre tanımlamıştır. Evre I; 25 yaşın altında görülen, rotator manşetin geri dönüşebilen ödemi ve hemorajisi olarak belirtilmiştir. Evre II ; 25 - 40 yaş arasında fibrozis ve tendinitin varlığı olarak tanımlanmıştır. Hastalığın son evresi olarakta kabul edilen üçüncü evrenin , 40 yaşın üstünde olgularda görüldüğü ve rotator manşet yırtığı ile sonuçlandığı düşünülmektedir. Tempelhof ve arkadaşları (73) Aralık 1994- Ocak 1996 tarihleri arasında asemptomatik 424 olgu içeren, sonografi kullanarak yaptıkları bir çalışmada; rotator manşet yırtıklarının ilerleyen yaşla birlikte oldukça anlamlı bir artış saptamışlardır. Bununla birlikte yırtık oluşumunda cinsiyete göre dağılım açısından gruplar arasında ve kol dominansı ile anlamlı bir fark görülmemiştir. Her iki cinsiyet için rotator manşet yırtıklarının iş yerindeki veya boş zamanlardaki fiziksel aktivite ile ilişkili bulunmamıştır. Subakromial/subdeltoid bursada ve eklemde sıvı birikimi rotator manşet yırtıkları için gösterge olarak öne sürülmektedir. 50 Sher ve arkadaşları (42) MR bulgularına dayanarak asemptomatik omuzlu 19 - 88 yaş arası 96 vakanın %34 ünde rotator manşet yırtığı bildirmişlerdir. Yırtıkların prevalansı yaşla birlikte anlamlı olarak artmaktaydı. 60 yaşın üstündeki vakaların %54 ünde rotator manşet yırtığı saptanmış, bunların %28 i tam kalınlık, %26 sı parsiyel kalınlık yırtığı olduğu görülmüştür. Yaptığımız çalışma; Neer, Tempelhof, Sher ve arkadaşlarının çalışmalarıyla korelasyon göstermektedir.Elde olunan diger sonuçlar Tip 2 impingement görülen olguların yaş ortalamaları Tip1 impingement görülen olgulardan daha yüksektir.Cinsiyet dagılımları ve omuzun hangi taraf olduğu MRG bulgusu istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir. Bigliani ve arkadaşları (35) 71 kadavra üzerinde yaptıkları bir çalışma sonucunda akromial tip insidanslarını sırasıyla %17 (tip I), %43 (tip II) ve %49 (tip III) bulmuşlardır. Rotatör manşet yırtığı olan kadavraların %70’inde tip III akromion tespit edilmiştir. Bu çalışma rotatör manşet yırtıklarıyla akromial morfoloji arasında oldukça kuvvetli bir bağ ortaya koymaktadır. Wang ve arkadaşlarına göre 1991-1993 yılları arasındaki 272 olgulu çalışmasında; 50 yaş ve üstündeki hastalarda tip III akromion insidansında istatistiksel olarak anlamlı bir artış, tip I akromion insidansında ise istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş saptanmıştır (43, 74 , 75,76, 77, 78, 79). Epstein ve arkadaşları (76) impingement sendromu ve herhangi bir rotator manşet hastalığı bulgusu olmayan 54 vakayı MRI ile incelemişlerdir. Çalışma sonunda, akromial morfoloji insidansı için Bigliani ve arkadaşlarından daha farklı sonuçlar bulunmuştur: tip I, %43, tip II, %45 ve tip III %13. Akromial morfoloji insidansında, yaşla birlikte değişiklik meydana gelmediği öne sürülmüştür. Nicholson ve arkadaşları (78) farklı akromial tipleri araştırmak amacıyla müzelerden elde ettikleri skapula örneklerini incelemişler, 50 yaş üstündeki hastalarda akromial tip insidansını aşağıda belirtildiği gibi bulmuşlardır: tip I, %32, tip II, %48 ve tip III, %20. Bu bulgulara bağlı olarak, akromial morfolojinin yaşla değişmediği ve tip III akromion ile rotator manşet hastalığı birlikteliğinin direkt olarak bağlantılı olmadığı, sadece tesadüfi bir birlikteliğin söz konusu olabildiği sonucuna varmışlardır. 51 Gill ve arkadaşlarının (80) yaptıkları 523 olgu sayılı bir çalışmada; 50 yaş üzerindeki vakalarda, rotatör manşet patolojisiyle akromial morfoloji arasında anlamlı bir ilişki göstermemiştir. Tam kalınlık rotator manşet yırtığı olan hastalar, parsiyel rotator manşet yırtığı ya da tendiniti olanlardan belirgin olarak daha yaşlıydı. Yaş, akromial morfoloji ve cinsiyet gibi faktörlerin hepsinin de rotatör manşet patolojisiyle birbirlerinden bağımsız ilişkileri olduğu sonucuna varmışlardır. Görüldüğü üzere akromion morfolojisi ve impingement sendromu arasındaki korelasyona ilişkin literatürde çok sayıda çalışma vardır.Bu çalışmalarda bigliani ve arkadaşları, tip 2-3 akromion ile impingement sendromu arasında kuvvetli pozitif korelasyon kurmuştur.Ancak Wang ve arkadaşları akromion morfolojisinin yaşla beraber tip 1 den tip 3 progrese olduğunu ileri sürmüşler ve bu nedenle impingement sendromunda artışa dikkati çekmişlerdir. Bunun dışında Epstein ve arkadaşları ile Nicholson ve arkadaşları yaptıkları çalışmalarda akromion morfolojisinin yaşla değişmediğini belirtmişlerdir. Gill ve arkadaşları ise akromion morfolojisinden ziyade yaşlanmayla beraber impingement sendromunun artışını çalışmalarında göstermişlerdir. Banas ve arkadaşları (82) 100 hastalık çalışmasında, çalışmamızda belirtiğimiz biçimde Lateral akromio Açıyı ölçmüşlerdir.70 derecenin altındaki degerler ile tam kat rotator manşet yırtığı arasında, anlamlı korelasyon bulmuşlardır. Mac Gillivray ve arkadaşları (83) LAA açı degerini 70 derecenin altında Lateral akromion açılanma olarak tariflemişler ve bu hastalarda %85 inde tip 2-3 impingement saptamışlardır. Bizim çalışmamızda 75 derecenin altında LAA degerlerinde Tip 2-3 impingement görülme oranı anlamlı düzeyde yüksektir. Ayrıca LAA açı degeri 75 derecenin altındaki olgularda,5 yaşlar arasında anlamlı farklılık görülmektedir. Tip 2 impingement görülen olguların yaş ortalaması Tip 1 impingement görülen olgulardan anlamlı olarak yüksektir. 52 6.SONUÇ Supraspinat İmpingement (sıkışma) Sendromu nedenleri arasında olan akromion morfolojisi ve Lateral Akromion Açı değerlerine ilişkin bir çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda belirtilen ortak özellikler; ileri yaş, Tip 2 - 3 akromion, 70 derecenin altındaki Lateral Akromion Açı ile impingement sendromu arasında yüksek bir korelasyonun varlığıdır. Literatürde ki çalışmalarda cinsiyet ve ekstremite tarafları arasında anlamlı fark görülmemiştir. Supraspinat İmpingement Sendromlu, 104 olguda yaptımız çalışmada hasta cinsiyeti ve sağ-sol omuz arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı. Tip 2 - 3 impingementli olguların yaş ortalaması 61 dir.Tip 2- 3 impingementli olguların ortalama lateral akromion açı degeri 73 derecedir.Tip 1 impingementli olguların ortalama lateral akromion açı değeri 77 dir. Bu sonuçlar ışığında, ileri yaşlı ve lateral akromion açı degerleri 73 derecenin altında olan hastalarda impingement sendromu görülme sıklığının arttığı görülmektedir. Lateral akromion açı, impingement sendromlu hastalar için; klinik açıdan sürecin nasıl ilerleyeceği hakkında doğru fikirler vermektedir. Bu yüzden standart omuz manyetik rezonans görütüleme raporlarında akromion tipiyle beraber lateral akromion açı degeri de verilmelidir. Hastaların tedavi süreçlerinin, bu bilgilerin ışığı altında planlanarak yapılması daha doğru bir yaklaşım tarzı oluşturacaktır. 53 7.OLGULARDAN ÖRNEKLER Şekil 26:Tip 3 impingementli olguda LAA açı 68 derece. Şekil27:Tip 2 impingementli olguda LAA açı degeri 67 derece 54 Şekil 28 :Tip 1 impingementli olguda LAA açı degeri 81 derece Şekil 29:Tip 1 impingementli olguda LAA açı degeri 84 derece 55 8.SUPRASPİNAT İMPİNGEMENTLİ OLGULARIN VERİLERİ sag/sol Ad-soyadı OLGU 1 OLGU 2 OLGU 3 OLGU 4 OLGU 5 OLGU 6 OLGU 7 OLGU 8 OLGU 9 OLGU 10 OLGU 11 OLGU 12 OLGU 13 OLGU 14 OLGU 15 OLGU 16 OLGU 17 OLGU 18 OLGU 19 OLGU 20 cinsiyet doğum tarihi omuz LAA MRbulgusu KADIN 1945 SAG 74 TİP 1 KADIN 1957 SOL 74 TİP 1 KADIN 1960 SOL 74 TİP 1 KADIN 1948 SOL 71 TİP 2 KADIN 1973 SOL 76 TİP 1 ERKEK 1956 SOL 75 TİP1 KADIN 1937 SAG 68 TİP3 KADIN 1938 SAG 67 TİP2 ERKEK 1981 SAG 81 TİP1 KADIN 1959 SAG 73 TİP2 KADIN 1959 SOL 75 TİP2 ERKEK 1940 SAG 70 TİP2 ERKEK 1965 SOL 67 TİP1 KADIN 1944 SAG 76 TİP1 ERKEK 1963 SAG 72 TİP2 ERKEK 1963 SOL 78 TİP1 KADIN 1981 SAG 71 TİP1 KADIN 1957 SOL 77 TİP1 KADIN 1957 SAG 70 TİP1 KADIN 1960 SAG 76 TİP1 56 OLGU 20 OLGU 21 OLGU 22 OLGU 23 OLGU 24 OLGU 25 OLGU 26 OLGU 27 OLGU 28 OLGU 29 OLGU 30 OLGU 31 OLGU 32 OLGU 33 OLGU 34 OLGU 35 OLGU 36 OLGU 37 OLGU 38 OLGU 39 OLGU 40 OLGU 41 OLGU 42 OLGU 43 OLGU 44 KADIN 1960 SAG 76 TİP1 KADIN 1959 SAG 74 TİP2 KADIN 1944 SOL 78 TİP2 KADIN 1953 SAG 81 TİP1 KADIN 1948 SAG 76 TİP1 KADIN 1966 SAG 76 TİP2 ERKEK 1956 SAG 75 TİP2 ERKEK 1957 SAG 77 TİP1 ERKEK 1944 SAG 62 TİP2 KADIN 1950 SOL 80 TİP2 KADIN 1939 SAG 68 TİP2 KADIN 1952 SOL 74 TİP2 KADIN 1955 SAG 70 TİP1 ERKEK 1938 SAG 72 TİP2 KADIN 1967 SAG 77 TİP1 KADIN 1972 SAG 81 TİP1 KADIN 1965 SAG 75 TİP1 KADIN 1954 SAG 71 TİP1 ERKEK 1972 SAG 72 TİP1 ERKEK 1983 SAG 81 TİP1 ERKEK 1947 SOL 79 TİP1 KADIN 1972 SOL 84 TİP1 KADIN 1975 SOL 74 TİP1 KADIN 1991 SAG 68 TİP1 ERKEK 1991 SOL 80 TİP1 57 OLGU 45 OLGU 46 OLGU 47 OLGU 48 OLGU 49 OLGU 50 OLGU 51 OLGU 52 OLGU 53 OLGU 54 OLGU 55 OLGU 56 OLGU 57 OLGU 58 OLGU 59 OLGU 60 OLGU 61 OLGU 62 OLGU 63 OLGU 64 OLGU 65 OLGU 66 OLGU 67 OLGU 68 OLGU 69 ERKEK 1988 SAG 77 TİP1 ERKEK 1967 SOL 77 TİP1 ERKEK 1969 SOL 68 TİP2 KADIN 1955 SAG 78 TİP2 ERKEK 1968 SAG 72 TİP2 ERKEK 1950 SOL 75 TİP1 KADIN 1976 SAG 75 TİP1 ERKEK 1968 SAG 75 TİP1 KADIN 1942 SAG 79 TİP1 ERKEK 1961 SOL 81 TİP1 KADIN 1942 SAG 82 TİP2 KADIN 1970 SAG 81 TİP1 KADIN 1950 SAG 74 TİP2 ERKEK 1937 SOL 75 TİP1 KADIN 1979 SOL 83 TİP1 ERKEK 1949 SAG 73 TİP1 KADIN 1953 SAG 75 TİP1 KADIN 1948 SOL 76 TİP1 ERKEK 1958 SOL 79 TİP2 ERKEK 1959 SOL 74 TİP1 ERKEK 1941 SAG 76 TİP1 KADIN 1966 SAG 70 TİP1 ERKEK 1950 SAG 83 TİP1 ERKEK 1980 SAG 76 TİP1 ERKEK 1940 SOL 79 TİP1 58 OLGU 70 OLGU 71 OLGU 72 OLGU 73 OLGU 74 OLGU 75 OLGU 76 OLGU 77 OLGU 78 OLGU 79 OLGU 80 OLGU 81 OLGU 82 OLGU 83 OLGU 84 OLGU 85 OLGU 86 OLGU 87 OLGU 88 OLGU 89 OLGU 90 OLGU 91 OLGU 92 OLGU 93 OLGU 94 KADIN 1968 SAG 81 TİP1 ERKEK 1955 SAG 82 TİP1 KADIN 1981 SOL 76 TİP1 KADIN 1957 SOL 86 TİP1 KADIN 1966 SAG 77 TİP1 ERKEK 1957 SAG 83 TİP1 ERKEK 1961 SOL 76 TİP1 KADIN 1945 SAG 62 TİP2 ERKEK 1955 SAG 76 TİP2 KADIN 1968 SOL 75 TİP1 KADIN 1945 SAG 76 TİP2 ERKEK 1934 SAG 71 TİP2 KADIN 1947 SAG 73 TİP3 ERKEK 1940 SAG 74 TİP2 KADIN 1947 SAG 81 TİP1 ERKEK 1952 SAG 73 TİP2 KADIN 1956 SAG 76 TİP2 KADIN 1940 SAG 81 TİP2 KADIN 1954 SAG 76 TİP2 ERKEK 1930 SAG 80 TİP3 KADIN 1980 SAG 75 TİP1 KADIN 1932 SAG 83 TİP2 KADIN 1974 SAG 86 TİP1 KADIN 1950 SAG 76 TİP1 ERKEK 1980 SAG 76 TİP1 59 OLGU 95 OLGU 96 OLGU 97 OLGU 98 OLGU 99 OLGU100 OLGU 101 OLGU 102 OLGU 103 OLGU 104 KADIN 1980 SAG 85 TİP1 KADIN 1982 SAG 74 TİP1 KADIN 1934 SAG 76 TİP2 ERKEK 1930 SAG 83 TİP1 KADIN 1951 SAG 72 TİP2 KADIN 1935 SAG 73 TİP3 KADIN 1952 SAG 66 TİP2 KADIN 1966 SAG 81 TİP1 ERKEK 1987 SAG 75 TİP1 ERKEK 1949 SOL 86 TİP1 60 9.KAYNAKLAR 1.Pansky B. Rewiew of Medical Embriyology development of the Limbs Mecmillan Publishing Co. inc. New York.1982; 184-185 2. O’ Brien S. J, Allen A. , Fealy S. :Developmental Anatomy of the Soulder and Anatomy of the Glenohumeral Joint. In:Rockwood C.A.,Matsen F.A. (ED):The shoulder .W:B:Saunders Company-Philadelphia,Second Edition 1990 ; 1:1 - 28 3.Jungeira LC,Car neiro J,Kelley RO: Basic Histology 7. edition,AppletonLange Medical book 1993; 12:123-124 4.Williams PL, Warwıck R, Dyson M.Gray’s Anatomy, Churchill Livingstone New York. 1989;7: 499 - 521 5.Jobe CM: Gross Anatomy of the Shoulder.In:Rockwood and Matsen.Second Edition.W.B.Saunders Company Volume 1. 1998; 2: 34-97 6.Prof.Dr.Ahmet Çimen,Anatomi, 4.Bası, Uludağ Üni. Araştırma ve Yayın merkezi ;Yayın No:88 Bursa. 1994; 87 - 91,151-153,650-661 7. Diamond W. : Upper Extremity: Shoulder. In: Myers R.S. (Ed.), Manuel of Physicaln Therapy Practice W.B.Saunders Company-Philadelphia 1995; 30: 789-838 8. Snell S. Upper Extremity. In: Snell S.R. (Ed.), Clinical Anatomy. Little, BrownCompany-Washington 1995; 9: 381 - 422 9. Morrey F. :Biomechanics of the Shoulder. In: Rockwood C.A., Matsen F.A.(Ed) TheShoulder. Second Edition. W.B. Saunders Company 1998; Volume 1. 6: 233 - 276 10.Kyung won chung Anatomi Board Review Serisi. 3.Baskı: 1998; 17 - 59 11. Jobe CM: Gross Anatomy of the Shoulder. In : Rockwood and Matsen. Second Edition. W.B. Saunders Company . Volume 1. 1998; 2: 34 -97 12. Mudge,M.K, Wood,W.E.,Frykman,G.K. :Rotator cuff tears associated with os acromiale. J.Bone Joint Surg 1984;66-A(3): 427-429 61 13.Stoller D.W., Magnetic resonance imaging in orthopaedics and sports medicine. Lipincott Williams-Wilkins,3rd edition, San Francisco,California 2007;8:1235-1254 14.Neer,C:S:İmpingement lesions.Clin.Orthop. 1982;173: 70 - 77 15. Vanarthos W J ,Mono JUV.Type 4 acromion: A new classification .Contemp Orthop 1995; 30 : 227 16. Neer CS II.Shoulder reconstruction. Philadelphia: WB Saunders, 1990:143-271. 17. Soslowsky L.J, Carpenter J.E, Bucchieri J.S.: The rotator cuff, part I. Orthop Clinicsof North America. Vol.28, Number1 1997;243-268 18. Cyprien J.M., Vasey H.M.: Humeral retrotorsion and glenohumeral relationship in the normal shoulder and in recurrent anterior dislocation. Clin.Orthop. 1983;175: 8-17 19. Morrey F. :Biomechanics of the Shoulder. In: Rockwood C.A., Matsen F.A.(Ed) The Shoulder. Second Edition. W.B. Saunders Company. Volume 1 ,1998; 6: 233-276 20. Netter F.H.: Upper Limb. In: Netter F.H. , Hansen J.T.(eds) Human Anatomy. Third edition. ICON Learning System. 2003; 6: 401- 466 21. Gürsel Y. : Omuz semiyolojisi. In: Göksoy T. (Ed), Romatizmal hastalıkların tanı ve tedavisi. Yüce yayım A.Ş.-İstanbul. 2002; 3: 182-201 22. Magee D.J., Reid D.C.: Shoulder injuries. In: Magee D.J. (Ed),Athletic Injuries and Rehabilitation W.B. Saunders Company Philadelphia. Section 4, 1996;26: 509 -542 23. Peat Malcolm: Functional anatomy of the shoulder complex.. Physical Therapy 1986;66(12):1855 -1865 24. Williams PL, Warwıck R, Dyson M. Gray's Anatomy, New York. Churchill Livingstone, 1989; 500-504 25. Toprak M, Müftüoğlu A. Anatomi Ders Kitabı. İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yayınları 1996; 66-67 62 26. Stoller D.W., Magnetic resonance imaging in orthopaedics and sports medicine. Lipincott Williams - Wilkins,3rd edition, San Francisco,California 2007;8:1141-1180 27. Hawkins RJ, Abrams JS : Impingement Syndrome in the Absence of Rotator CuffTear (Stage 1 and 2) . Orthop.Clin.North.Am. 1987;18 :373-382 28. Stoller D.W., Magnetic resonance imaging in orthopaedics and sports medicine. Lipincott Williams - Wilkins,3rd edition, San Francisco, California 2007;8:1313-1325 29. Kapandji IA. The shoulder. In Kapandji IA. ed. The Physiology of the Joints, Churchill, Livingstone. 1982: 2 -70. 30.Akgün K.: Omuz ağrıları.In: Tüzün F.(Ed.) Hareket Sistemi Hastalıkları Nobel Tıp Kitabevi İstanbul, 1997;193-210 31. Akman Ş., Demirhan M.: Subakromial sıkışma sendromunda konservatif tedavi metodu ve sonuçlarımız. Acta Orthop.Traumatol. Turc. 1993;Cilt 27:239-242 32. Neer,C:S: İmpingement lesions. Clin .Orthop. 1982; 173 : 70-77 33. Uri DS. MR imaging of shoulder impingement and rotator cuff disease. Radiological Clinics of North America 1997; 35: 77-96. 34. Tuite MJ, Toivonen DA, Orwin JF. Acromial angle on radiographs of the shoulder: Correlation with the impingement syndrome and rotator cuff tears. AJR 1995; 165:609-613. 35.Bigliani L. Morphology of the acromion and its relationship to rotator cuff tears.Orthopedic Transactions 1986;10;459-60 36.Morrison DS, Bigliani LU.The clinical significance of variations in acromial morphology. Orthopedic Transactions 1987;11: 234 37. Stoller D.W. , Magnetic resonance imaging in orthopaedics and sports medicine. Lipincott Williams - Wilkins,3rd edition, San Francisco, California 2007;8:1236-1244 38. Brooks CH,Revell WJ,Heatley FW:A quantitative histological study of the vascularity of the rotator cuff tendon .J Bone Joint Surg Br 1992;74:151 63 39. Akgün K: Omuz ağrıları. In: Tüzün F, Eryavuz M, Akaırmak Ü. Hareket Sistemi Hastalıkları. Nobel Tıp Kitabevleri Ltd Şti, İstanbul, 1997; 193-210 40. Eddie L. Giaroli, Nancy M. Major, Doug E. Lemley and John Lee ;Coracohumeral Interval Imaging in Subcoracoid Impingement Syndrome on MRI AJR 2006; 186:242-246 41. Platsznik R, Hennessy O. Abnormalities of the biceps tendon of the shoulder sonographic findings. AJR 1995; 164: 409-414. 42. Frieman B.G., Albert T.J.: Rotator cuff disease:A review of diagnosis,pathophysiology and current trends in treatment. Arch. Phys. Med.Rehabil. 1994;75: 604 -609 43. Wang JC, Shapiro MS. Changes in acromial morphology with age. J Shoulder Elbow Surg. 1997; Jan-Feb;6(1):55-9. 44. Kumar V.P. , Satku K.: The role of the long head of biceps brachii in the stabilization of the head of the humerus.Clin.Orthop. 1989;244: 172-175 45. Nadler S.,Nadler J.W.:Cumulative trauma disorders.In: De Lisa J.A, Gans B.M.(Ed.) Rehabilitation Medicine Third edition Lippincott –Raven Philadelphia ,1998; 65:1661-1676 46. Neviaser T.J.: The role of the biceps tendon in the impingement syndrome. Orthop.Clinics of North America 1987;18(3): 383-386 47. Post M., Benca P.: Primary tendinitis of the long head of the biceps. Clin.Orthop. 1989;246:117-125 48. Thornhill T.S.: Shoulder Pain. In:Kelly H., Rudy S,Siedge C.B. (Ed), Textbook of Rheumatology.Saunders Philadelphia , 1993;Chap.26:417-440 49. Steven Wagner; shoulder instability; Radiology 2002;222:196-203 50. Stoller D.W. , Magnetic resonance imaging in orthopaedics and sports medicine. Lipincott Williams - Wilkins,3rd edition, San Francisco, California 2007;8:1324 -1359 51. Bernageau J: Roentgenographie Assessment of the rotator Cuff: Clinical orthopaedics and related reseach 1990;254: 87-91 64 52.Arkun Remide: Rotator Manşet Görüntüleme: Acta orthopaedica et traumatologica turcica 2003:37:13 -26 53.Brand T.D. ,Rotator cuff sonography a reassessment, Radiology, 1989;173: 323 -327 54.Temel Radyoloji Tekniği : Prof.Dr.Tamer Kaya, Güneş Nobel, 3 Baskı, 1997; 196-204 55. Drakeford M.K., Quin M.J.:A Comparative study of ultrasonography and artrographyin evaluation of the rotator cuff.Clin.Orthop. 1990;253: 118-122 56. Magee D.J. Orthopedic Physical Assessment. W.B.Saunders CompanyPhiladelphia, Fourth Edition. 2002; 5: 207-319 57. Ellman H. : Diagnosis and treatment of incomplete rotator cuff tears. Clin.Orthop. 1990;254: 64 -74 58. Fukuda H. : The management of partial-thickness tears of the rotator cuff. The JournalOf Bone & Surgery. 2003;Vol 85-B. No 1: 3 -11 59. Fukuda H; Mikasa M; Yamanaka K ıncomplete thicknessrotator cuff tears diagnosed by subacromial bursography Clinical orthopaedics and related research 1987;223: 51 – 8. 60. Zlatkin M.B. , IanottiJ. P. : Rotator cuff tears: diagnostic performance of MR İmaging. Radiology 1989;172:223-229 61. Jobe F.W. , Schwab D.M., Wilk K.E.: Rehabilitation of the Shoulder. In: Brotzman S.B. (ed), Clinical Orthopaedic Rehabilitation, Mosby- Missouri. 1999; 3: 91-141 62. Ellman H. : Diagnosis and treatment of incomplete rotator cuff tears. Clin.Orthop. 1990;254: 64 - 74 63. Thornhill T.S. : Shoulder Pain. In:Kelly H., Rudy S,Siedge C.B. (Ed), Textbook ofRheumatology.Saunders Philadelphia , 1993;.26:417-440 64 Zlatkin MB. Shoulder. In Edelman RR, Hesselink JR, Zlatkin MB, Ed. Clinicalmagnetic resonance imaging. 2rd ed. Philadelphia: W.B Saunders company, 1996; 1819 -1875. 65 65. Seeger LL, Gold RH, Basett LW, Elman H. Shoulder impingement syndrome: MRfindings in 53 shoulder. AJR 1998; 150: 342 -347. 66. Tuite MJ, Toivonen DA, Orwin JF. Acromial angle on radiographs of the shoulder: Correlation with the impingement syndrome and rotator cuff tears. AJR 1995; 165:609 -613. 67.Zlatkin MB, Edelman RR, Hesselink JR. Clinical Magnetic Rezonance İmaging. Second edition. Pennsylvania. Saunders Company 1996: 1819 -1874. 68.Kneeland BJ. Update in Musculoskeletal MR İmaging. The Radiologic Clinics of North America 1997;35(1): 77 -116 69.Mirowitz SA. Normal Rotator Cuff: MR İmaging with Conventional and FatSuppession Techniques. Radiology 1991;180: 735-740. 70.Baert AL, Grenier P, Willi UV. Musculoskeletal İmaging: An Update; Categorical Course Vienna. ECR'95: 33-37. 71.Walter M Romano,Greg J Garvin;Reliability and comparison of acromion assessment techniques on X ray and magnetic resonance ımagıng ,JACR 2005;vol 56: no 4:238-244 72. Berquist TH. MRI of the Musculoskeletal System 4th ed. Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, 2001; 578 -685. 73.Tempelhof S, Rupp S, Seil R. Age-related prevalence of rotator cuff tears in asymptomatic shoulders. J Shoulder Elbow Surg. 1999 Jul-Aug;8(4): 296 -9. 74.Bigliani LU, D’Alessandro DF, Duralde XA, Mcllveen SJ. Anterior acromioplasty for subacromial impingement in patients younger than 40 years of age. Clin Orthop Rel Res 1989; 246: 111 -6 75.Tibone JE, Elrod B, Jobe FW, Kerlan RK, Carter VS, Shields CL, et al. Surgical treatment of tears of the rotator cuff in athletes. J Bone Joint Surg Am. 1986;68A: 887-91. 76. Mack LA,Nyberg DA, Matsen FA. Sonographic Evaluation of Rotator Cuff, Radiologic Clinics of North america 1988;26(1):161-177. 77. Holsbeeck M, Strouse PJ. Sonography of the Shoulder: Evaluation of the Subacromial-Subdeltoid Bursa. AJR 1993;160: 561-564. 66 78. Kaplan PA, Bryans KC, Davick JP,et al. MR İmaging of the Shoulder: Variants and pitfalls. Radiology 1992;184: 519 -524. 79. Mirowitz SA. Normal Rotator Cuff: MR İmaging with Conventional and FatSuppession Techniques. Radiology 1991;180: 735-740. 80.Gill TJ, McIrvin E, Kocher MS, Homa K, Mair SD, Hawkins RJ. The relative importance of acromial morphology and age with respect to rotator cuff pathology. J Shoulder Elbow Surg. 2002 Jul-Aug;11(4): 327-30. 81.Baert AL, Grenier P, Willi UV. Musculoskeletal İmaging: An Update; Categorical Course Vienna. ECR'95: 33-37. 82.Banas MP, Miller RJ,TottermanS.Relationship between the lateral acromion angle and rotator cuff disease J.Shoulder Elbow Surg 1995 ;4;454-61 83.MacGillivray JD,Fealy S.Potter HG,O Brein Sj,Multplanar analysis of acromion morphology.AmJ sports Med 1998:26;836-40 84. Hawkins RJ, Abrams JS : Impingement Syndrome in the Absence of Rotator Cuff Tear (Stage 1 and 2) . Orthop.Clin.North.Am. 1987; 18 : 373-382 67