Çakabey Gözlemevi Bülteni | Ekim 2013 * Çakabey Gözlemevi’nde çekilmiştir. ABD Hükümeti Uzay Çalışmalarını Durdurdu. ABD hükümeti 1 Ekimden itibaren mali sıkıntı nedeni ile NASA’nın çalışmalarının büyük bir kısmının durdurulduğunu açıkladı. Uluslar arası uzay istasyonunda bulunan altı astronotun güvenliği ile ilgili birimlerin ise çalışmaya devam edeceği bildirildi. 1 Ekim 1958 yılında uzay ajansı çalışmalarına başlamıştı, 1 Ekim 2013 tarihinde 55. Yıldönümünü kutlayacak olan NASA, mali kriz nedeni ile kutlama düzenlemedi. NASA sözcüsü Josh Byerly “uzay istasyonunda bulunan altı mürettebatımızın güvenliği ve sağlığı için Görev Kontrol Merkezinin çalışmalarına devam edecek” açıklamasında bulundu. NASA’nın 18000 çalışanından sadece 600 çalışanı görevine devam etmekte. Geri kalan 17400 çalışanı süresiz izine çıkartılmış durumda. Başkan Barack Obama’nın yaptığı açıklamada “neredeyse bütün NASA’nın çalışmalarını durduracağını, sadece Görev Kontrol Merkezinin çalışmaya devam edeceğini” söyledi. NASA’nın çalışmalarını büyük ölçüde durdurması ile sosyal medyadaki online televizyon yayını, internet sitesi, twitter adresleri gibi bir çok yayın aracı da durmuş durumda. Özellikle www.nasa. gov adresi 1 Ekim itibari ile kapatıldı. Uluslar arası uzay istasyonunda bulunan astronotlardan Karen L. Nyberg ve Mike Hopkins twitter üzerinden paylaştıkları bilgi ve fotoğraflar, 1 Ekim tarihi itibari ile durmuş bulunmakta. Uzay Bilimi Danışmanı Kevin Grazier ile Soru & Cevap Bir gezegen bilimci bilimkurgu filmlerinin daha gerçekçi olması için Hollywood’a yardım ediyor. Alfonso Cuaron’un yeni filmi Gravity (Yerçekimi), bir astronotun çok kötü, iyi olmayan, korkunç bir gününü anlatıyor. 11 Ekimde ülkemizde gösterime girecek olan Alfonso Cauron’un Astronotların uzayda bir kaza sonucu sürüklenmesini konu alan Yerçekimi adlı filminin, bilimsel dayanakları için Kevin Grazeir’a danıştı. Gezegen bilimci Kevin Grazeir aynı zamanda iyi bilinen ve dünyaca hayran kitlesine sahip olan, Battlestar Galactica ve Falling Skies dizilerine de bilim kurgu senaryolarının gerçekçiliği ve güvenilirliği için danışmanlık yapmıştı. Grazier 15 yılını NASA’da Cassini-Huygens uzay araçlarının Satürn ve Titana gönderilmesinde ve bir çok NASA projesinde geçirdi. Şu sıralar Stephen Cass ile birlikte Hollyweird Science kitabını kaleme almakla meşgul. Şuanda bilimsel olarak aktif ilgilendiği alan Güneş Sisteminin dinamiklerinin bilgisayar simülasyonları. S: Holloywood’da bilim danışmanı olarak çalışmaya nasıl başladınız? Kevin Grazier: Ben sağ ve sol beynimin bir karışımıyım, ve bu işin içine sağ beynim yüzünden düştüm. UCLA üniversitesinden mezun olduğumda, Paramount Film şirketi … senaryo kabul ediyordu. Arkadaşım ile birlikte Star Trek: Voyager için bir tane gönderdik ve yedi ay sonra yapımcının asistanından bir telefon aldık. Bu sayede, Dead Like Me dizisinden Bryan fuller ve Battlestar Galactica’dan Michael Taylor gibi isimlerle tanışma fırsatı buldum. S: Kendinizi sıklıkla yazarların yazmış olduğu bilimsel olarak mantıksız senaryoları eleştirirken buluyormusunuz? Kevin Grazier: Yazarlar da kendi araştırmalarını yapıyorlar, fakat bazen bilim insanı olmayan kişilerin doğruları kavraması güç olabiliyor. Eğer izin verirseniz bilim sizi güzel bir hikayeye götürebilir, fakat iyi yazarlar buna izin vermez. Hollywood’da “kum havuzunuzda oynamak” diye bir söz vardır. Eğer siz sınırlar koyarsanız, bazı yazarlar boğulduklarını, onların kum havuzlarının etrafına duvarlar örüyormuş ve onlara tuzak kurumuşsunuz gibi hissederler. Diğer yazarlar ise sizin inşa ettiğiniz duvarların üzerine yazmaya başlarlar ve hikaye üzerine çalışmanın bir yolunu bulurlar. Bazen bilim, yazarın yazmak istediğinden daha mükemmel şeyler ortaya koyabilir. “Aslında bunun olması lazımdı” dediğiniz zaman yazarların buna izin vermeleri gerekmektedir. S: TV dizilerinde mi sinema filmlerinde mi çalışmayı tercih edersiniz? Kevin Grazier: TV dizilerinde çalışmayı tercih ederim, çünkü sinema filmleri bir seferlik. Sinema filmlerinde sizin işiniz prodüksiyon aşamasında biter, TV dizilerinde siz takımın bir parçasısınızdır, insanları tanırsınız ve arkadaş olursunuz. S: Alfonso Cuaron kendi araştırmasını yapmış yazarlardan biri miyidi? Kevin Grazier: Kesinlikle. O birçok araştırmayı yapmıştı zaten ve her şeyin doğru olup olmadığını kontrol etmemi istedi. Alfonso uzay mekikleri ile ilgili detayları bilmek istedi. Kaynak: Discovery Magazine Kuyrukluyıldız ISON Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey Kuyruklu yıldızların ortalıkta dolaşması sıklıkla meydana gelen bir olay değildir, istisnai olarak bazıları Güneş Sisteminin iç bölgelerine ilk defa girmektedir. Kuyruklu yıldızlar Güneş Sisteminin ilk oluşumu zamanından saf maddeler içerdiği düşünülmektedir, bu sebeple ISON bilim adamları ve amatör astronomlar tarafından dört gözle beklenmekte. Dünya’nın Güneş’e uzaklığının 50bin katı uzaklıkta bulunan Oort Bulutundan gelen bu uzay misafiri, Güneş’e 28 Kasım günü yaklaşması beklenmekte. 1.NE KADAR PARLAK OLACAK Şimdiye kadar, Kuyrukluyıldız ISON bir yapboz gibiydi. Ekim 2012 de iki Rus Astronom tarafından keşfedildi, ISON (International Scientific Optical Network kelimelerinin kısaltmasıdır, Rusya Kislovodsk yakınlarıda bulunan Uluslar arası Bilimsel Optik Şebek) aşırı derecede parlaktı, bulunduğu zaman Jüpiter’in yörüngesinden daha uzakta olduğu hesaplandı. Bu durum bazı bilim adamlarının ISON’un Dünya yörüngesine yaklaştığında çok parlak olacağını gün ışığında bile görülebileceğini önermelerini sağladı. Resim1. NASA’nın Mars Reconnaissance Orbiter uydusunda bulunan HiRISE kamerası tarafından çekilmiş olan Kuyrukluyıldız ISON’un gözlemleri. Geçen birkaç ay zarfında, ancak, ISON’un ne kadar değişken bir kuyruklu yıldız olduğu ispatlanmış oldu. İlk tahmin edildiği gibi parlaklığı giderek artmıyordu, belki de yapısında bulunan uçucu gazlar Güneş’e yaklaşması ile buharlaşmış olabilirdi, ve ya beklenenden daha küçük boyutlardaydı, veya farklı materyallerden meydana gelmekteydi. Bu hafta, Kuyrukluyıldız ISON Mars’ın sadece 10 milyon km yakınından geçti. NASA’nın Mars’ta bulunan keşif robotu Curiosity’nin görebilmesi için çok sönüktü, fakat NASA’nın Mars Reconnaissance Orbiter uydusu tarafından fotoğraflanabildi (Resim1). 1.Güneş Kuyrukluyıldız ISON’u Yok edecek mi? Geçen sekiz hafta kuyruklu yıldız için kritik zamanlardı. 28 Kasım her şey sonuçlanmış olacak. Kuyrukluyıldız ISON Güneş’in yüzeyinin yaklaşık bir milyon kilometre yakınından geçecek. Güneş ile karşı karşıya gelmek ISON için ölümcül olabilir. Güneşin radyasyonu kuyrukluyıldızın buzunu ve diğer gazlarını eritecek. Çekimsel kuvvet çok aşırı olacak. Güneş’e doğru yol alan birçok kuyruklu yıldız kurtulmayı başaramamıştır. Resim 2 de görülen kuyrukluyıldız Lovejoy, 15 Aralık 2011 de Güneş’e çok yaklaşmış olup ender bir şekilde bu yaklaşmadan kurtulmuştu. Resim 2. Kuyrukluyıldız Lovejoy Eğer Kuyruklu yıldız ISON yoluna bu şekilde devam ederse, ilk sınavını Güneş’in yaklaşık 64milyon km yakınından geçerek 26 Aralık tarihinde verecek. 3. Kuyrukluyıldız ISON Tekrar Geri Gelecek Mi? Resim 3. NASA Kızılötesi Uzay Teleskopu Spitzer ile alınmış görüntülerde, ISON’un çekirdeği ve çekirdeği saran bölge görülmektedir. Eğer kuyrukluyıldız ISON Güneş’ten kurtulabilse bile, Güneş Sistemindeki yolculuğu sona erebilir. NASA; “ISON’un yörüngesi Güneş Sisteminden tamamen çıkabilmek için yeterli momentuma sahip olduğunu göstermekte” olduğunu rapor etti. Bilim adamları ISON’un Oort bulutundan seyahatine yaklaşık 10bin yıl önce başladığını tahmin etmekte. 4. Kuyrukluyıldız ISON Ne Kadar Büyük? Resim 3. Kuyrukluyıldız ISON’un Hubble Uzay Teleskopu ile elde edilmiş merkez ve kuyruk bölgesi fotoğrafları. Mayıs ayında, Hubble Uzay Teleskopu gözlemleri ISON’un çekirdeğinin 5 ile 6 km çapında olduğunu gösterdiğinde, bilim adamları bir sürpriz ile karşılaştılar. NASA kuyrukluyıldızın seyahati sırasın “Kuyrukluyıldız çok parlak çok aktif olduğundan bu yana, bilim adamları çekirdeğin daha büyük olduğunu varsayıyorlardı. Hubble tozlu çekirdek etrafındaki bölgeyi veya kuyrukluyıldızın başını, yaklaşık 5bin km, kuyruk bölgesini ise yaklaşık 92bin km olarak buldu” açıklamalarda bulundu. Bu ayki Hubble gözlemleri kuyrukluyıldızın çekirdeğinin boyutlarını tekrar gözden geçirmemize yarayacak. 10 Ekim tarihinden itibaren NASA’nın STEREO-A uydusu ISON’u daha rahat gözlemleyebilecek, bu noktada ISON’un Güneş’ten uzaklığı yaklaşık olarak 150milyon kilometre olacak. Kasım ayında ise, kuyrukluyıldız NASA’nın Merkür’ün yörüngesine göndermiş olduğu Mercury-orbiting MESSENGER uydusunun yakınından geçecek. 5. Ne Zaman Onu Görebilirim? Resim 5. Kuyrukluyıldız ISON’un gökyüzündeki konumu. Geçmişten günümüze kuyruklu yıldız gözlemleri göstermektedir ki bir kuyrukluyıldızın Dolunay’dan daha parlak olamayacağı bilinmekte, bununla birlikte kuyrukluyıldız ISON gece gökyüzünde çok da parlak olmayacağını gösteriyor. Aralık ayının ilk günlerinde, Kuzey Yarımküreden sabahın erken saatlerinde, ufka yakın bir bölgede teleskop veya dürbün kullanmadan görülebilmesi beklenmekte. Bir ay sonra, kuyrukluyıldız bütün bir gece boyunca gözükebilecek. Yerel Tüy Yumağı Yıldızlar yalnız değildir. Samanyolu Gökadamızın diski içerisinde bulunan görünür malzemenin yaklaşık yüzde onu gaz halindedir ve yıldızlararası madde (YAM) olarak adlandırılır. Güneşimizin yakınlarında dahi düzensizlik sergileyen YAM’nin dağılımı her yerde aynı değildir. Yerel YAM’yi tespit etmek oldukça zordur; çünkü belli belirsiz bir şeydir ve çok az ışık yayar. Öte yandan, çoğunluğu hidrojen olan bu gaz, yakınlarda yer alan yıldızların ışığında tespit edilebilen çok özel renkleri soğurmaktadır. Devam eden gözlemler ve Dünya yörüngesinde dolanan Yıldızlararası Sınır Kaşifi (IBEX)’nden kısa bir süre önce alınan parçacık tespitlerine dayanılarak hazırlanan bu harita 20 ışık yılı mesafe içerisindeki yerel YAM’nin fiili durumunu gösteriyor. Yapılan bu gözlemler Güneşimizin, Akrep-Erboğa Birliği yıldız oluşum bölgesinden dışarı doğru akan bir bulut olan Yerel Yıldızlararası Bulut içerisinde ilerlemekte olduğunu gösteriyor. Güneşimiz, önümüzdeki 10.000 yıl içerisinde Yerel Tüy Yumağı olarak da bilinen bu Yerel Yıldızlararası Bulut içerisinden çıkabilir. Yerel YAM ile ilgili olarak dağılım detayları, kökeni ve Güneş ile Dünya’yı nasıl etkilediği konuları da dahil olmak üzere pek çok mesele gizemini korumaktadır. Bu arada,IBEX uzay aracı tarafından yapılan son ölçümler beklenmedik bir durumu daha ortaya çıkardı; güneş sistemimizin içerisinden akıp gitmekte olan yüksüz yıldızlararası parçacıkların üzerimize geldiği doğrultu değişmeye başladı. Kaynak: apod.nasa.gov Işığın Yönünü Değiştiren Gökada Kümesi Abell 1689 Yukarıda gördüğünüz şey görünür evrendeki en büyük kütleli nesnelerden bir tanesidir. Hubble Uzay Teleskopu üzerinde yer alan Gelişmiş Araştırma Kamerası ile çekilen bu görüntüde, Abell 1689’unEinstein’ın kütleçekim kuramında öngörüldüğü üzere uzayı büktüğünü görüyoruz. Gökada kümesi, arkasında yer alan bağımsız gökadalardan gelen ışığın yönünü değiştirip, kavis biçiminde birden çok görüntü yaratıyor. Bu devasa kütleçekim merceği gücünü kütlesinden alıyor, ancak gökada içerisinde sarımsı tonlara sahip gökadalar olarak gözlenebilen görünür maddenin toplamı, arka plandaki gökadaların ön planda yer alan yay biçimindeki mavimsi görüntüler haline dönüştürebilmesi için gerekecek kütle çekiminin yalnızca yüzde birine denk geliyor. Aslına bakarsanız, uzayın bu evrensel çapta merceklenme olayını açıklayabilecek kadar bükülebilmesi için gereken çekim kütlesinin büyük bir bölümü bizim açımızdan gizemini halen koruyan karanlık maddede yatıyor. Bununla birlikte, Abell 1689’un kütleçekiminde esas kaynak olan karanlık maddenin gözlenemeyen varlığı, merceklenmiş kavisler ve arka planda yer alan gökada görüntülerindeki bozulmalar sayesinde detaylarıyla ortaya çıkmış oluyor. Bu arada, fotoğraf üzerinde yapılan yakın incelemeler, küme içerisinde daha önce varlığı bilinmeyen yüz binden fazla küresel yıldız kümesinin varlığını da ortaya çıkarmış durumda. Kaynak: apod.nasa.gov Ay Keşfi Yörünge Aracı (LRO)’nun Gözüyle Kendi Etrafında Dönen Ay Halihazırda kimse Ay’ın kendi etrafında dönüşünü böyle göremez. Çünkü uydumuz gezegenimize kütleçekimsel kilitlenme ile bağlıdır ve bize sürekli olarak bir yüzünü gösterir. Bununla birlikte çağdaş sayısal teknoloji ve LRO’dan alınan pek çok detaylı görüntü bir arada kullanılarak, Ay’ın sanal olarak kendi etrafında dönüşünü gösteren yüksek çözünürlüklü bir film hazırlandı. Hızlandırılmış VİDEO İÇİN görüntüleme tekniği kullanılarak hazırlanan bu video, Ay’ın dünyadan görmeye LÜTFEN alışık olduğumuz normal görüntüsüyle başlıyor. Ancak kısa bir süre sonra Doğu TELEFONUNUZA Denizi (Mare Orientale) görüş alanımıza giriyor. Koyu renkli bir merkezi olan UYGUN QR ve gezegenimizden kolay kolay görülemeyen bu büyük krater, uydumuzun BARCODE UYGULAMASI İLE eşleğinin hemen altında görülüyor. Ay’ın kendi etrafında dönüş süresini 24 saniyeye TARAYINIZ indirgeyen video; uydumuzun gezegenimize dönük yüzünün bol miktarda koyu renkli ay denizleri içerirken, arka yüzünün parlak tepelerle kaplı olduğunu gözler önüne seriyor. Bu yıl içinde uydumuzun keşfine yönelik iki yeni araştırma daha başlayacak. Bunlardan ilki, NASA’ya ait Ay’daki Havaküre ve Tozlu Ortam Kaşifi (LADEE). Yaklaşık bir hafta önce fırlatılan LADEE Ekim ayı içerisinde Ay yörüngesine girmiş olacak ve uydumuzun ince ve tuhaf havaküresini inceleyecek. Öte yandan, birkaç ay içerisinde fırlatılması planlanan “ Chang’e 3” ise Çin’e ait bir araç. Bahse konu bu uzay aracı, uydumuza yumuşak iniş yaparak ulaşacak robot bir gezgin gönderilmesini de öngörüyor. Kaynak: apod.nasa.gov