İslamın Üstün Vasıfları 1-) İslam, Allah’ı kâinatın yaratıcısı olarak kabul eder ve Onun vahdaniyetini öyle tam ve mükemmel ifadelerle dile getirmektedir ki bir cahil ve bir tahsil görmüş kişi aynı şekilde etkilensin. İslam, Allah’ı tam bir varlık olarak ve her güzelliğin kaynağı ve her kusurdan münezzeh olarak takdim eder. O, daima var olandır, kendisini her yerde gösterir ve mahlûkatını sever. Kendisine yalvaranların dualarını dinler. Sıfatlarından hiç biri işlemez değildir; bu yüzden O insanlarla eskisi gibi irtibat kurar ve kendisine varan yolları kapatmamıştır. 2-) İslam, Allah’ın sözü ve işi arasında bir tezat olmadığını ileri sürer. O böylece bizleri bilgi ve din arasındaki ananevi rekabetten kurtarır ve insanlardan, kendi koyduğu tabiat şartlarından başka bir şeye inanmamalarını ister. O bizi tabiat hakkında düşünmeye ve onu faydalı bir duruma sokmaya teşvik eder. Çünkü her şey insanların faydası için yaratılmıştır. 3-) İslam beyhude iddialarda bulunmaz ve bizi anlayamadığımız şeyleri kabul edip inanmaya da zorlamaz. O talimatlarını delil ve açıklamalarla destekler. O böylece aklımızın ve ruhumuzun derinliklerine kadar bizi tatmin eder. 4-) İslam, mitoloji ya da folklora dayanan bir din değildir. O herkesi kendisi için tecrübeye davet eder ve doğruluğun şu veya bu şekilde daima tetkik edilebileceğini ileri sürer. 5-) İslam’ın vahiye dayanan Kitabı eşsiz ve bütün diğer dinlerin kitabından mümtazdır. Muhaliflerin asırlara uzanan ortak çabaları, bu hayret verici Kitabın küçücük bir parçasına bile nazire bulamadı. Onun değeri yalnız eşsiz edebî güzelliğinde değil, aynı zamanda talimatının sade ve mükemmel olmasındadır. Kuran, en güzel talimat olduğunu iddia etmektedir, böyle bir iddiayı ilham yoluyla indirilmiş başka hiçbir dinî kitap yapmamaktadır. 6-) Kuran, daha önceki İlhamî (vahye dayanan) kitapların en güzel taraflarını ihtiva etmekte 1/4 İslamın Üstün Vasıfları olduğunu ve tam, devamlı ve etraflı emir ve talimatın kendi içinde olduğunu iddia eder. Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle der:“ٌﺓَﻡِّﻱَﻕ ٌﺏُﺕُﻙ ﺍَﻳﻪِﻑBütün dayanıklı emirler bunun içindedirler.” [1]Başka bir yerde şöyle buyrulmuştur: “Şüphesiz bu kitabın talimatı daha önceki İlâhî kitaplarda İbrahim ve Musa’ya verilen kitaplarda da öğretilmişti.” 7-) İslam’ın başka bir özelliği de, İlhâmî kitabının yaşayan bir dilde olmasıdır. Başka dinî kitapların dillerinin ölmüş olması veyahut kullanılmaz hale gelmesi merak uyandırıcı değil midir? Bellidir ki yaşayan bir kitap yaşayan bir dilde olmalıydı. 8-) İslam'ın başka bir özelliği de peygamberlerinin, zayıf ve öksüz bir çocukluktan başlayarak yerleşmiş kabul edilmiş bir krallığa kadar, insan hayatının akla gelen her devresinden geçmiş olmasıdır. Onun hayatı en ince detaylarına kadar belgelenmiş ve Allah'a eşsiz iman ve onun yolunda her çeşit özveriyi yansıtmaktadır. O, hareketli, mükemmel, tam ve hadiselerle dolu bir hayat yaşadı. İnsan çabasının her safhasında o, bizim için en güzel ve mükemmel bir örnek bırakmıştır. Zaten uygun olan ve istenen de buydu; çünkü o, Kuran'ın yaşayan tefsiri idi ve bütün gelecek için şahsi örneğiyle insanlığın yolunu da aydınlatır. Bu iş layıkıyla başka hiç bir peygamber tarafından yapılmamıştır. 9-) İslam'ın başka bir hususiyeti de, değişik zamanlarda tamamlanmış olan ve Müslümanların "Alim" (çok bilen) ve "Hay" (hayat sahibi olan, yaşayan) Allah'ın mevcudiyetine imanlarını yeniden kuvvetlendiren müjdeler ve sonradan vuku bulacak olan haberlerdir.Musa ve kendisine inananları Mısır'dan sürmüş olan Firavunun mumyalanmış cesedinin son zamanlarda bulunmasıyla bu işlemin bugüne kadar devam ettiği müşahede edilmektedir. Önceden verilmiş Kurani haberlerin diğer taze bir örneği de, küçük zerrecikler halinde saklı tutulan, patladığı zaman dehşetle yayılıp ortalığı sarsabilecek ve dağları bile buharlaştırabilecek güce sahip ateşten yeni tahrip araçlarının geliştirilmeleri ile ilgilidir. 10-) İslam'ın başka bir hususiyeti de, ahiret ve ölümden sonraki hayat hakkında bilgi vermekle birlikte, bu dünyada bile ilerde olacak hadiseler hakkında önceden haber vermesidir. Bu hadiselerin ortaya çıkması, bu dine inananların ölümden sonraki hayat hakkında inançlarını yeniden kuvvetlendirmektedir. 11-) İslam, şahsi cemiyet ile ilgili ve uluslararası ilişkilerde geniş kapsamlı bir düstur ileri sürmesi bakımından diğer dinlerden ayırt edilmektedir. Bu hidayetler akla gelen her durumu ihtiva etmekte ve genç ile ihtiyar, işveren ile işçi, aile fertleri, dost ve ortaklar hatta hasımlar arasındaki ilişkileri bile kapsamaktadır. İleri sürdüğü kural ve prensipler tamamen evrenseldir ve zaten 2/4 İslamın Üstün Vasıfları zaman tecrübesinden geçmişlerdir. 12-) İslam insanlar arasında nesil, inanç ve renklerin ayrılıklarına bakmaksızın tam eşitlik iddia etmektedir. Kabul ettiği saygı ölçüsü doğum, zenginlik, nesil yahut renk değil ancak ve ancak takvadır (Allah korkusu ve doğruluk). Kuran'da Allah şöyle buyurmuştur: ْﻡُﻙَﻡَﺭْﻙَﺃ َّﻥِﺇ fazla en ,olanınız saygıdeğer en nezdinde (.c.c) Allah ,Şüphesiz”ْﻉِﻧﺪَ اﻠﻞَّﻩِ ﺃَﺕْﻕَاﻚُﻡ takva sahibi olanınızdır.” [2] ­Başka bir yerinde de şöyle buyrulmuştur: َﻝِﻡَﻉ ْﻥَﻡَﻭ َﺹَاﻞِﺡًﺍ ﻡِّﻥ ﺫَﻙَﺭٍ ﺃَﻭْ ﺃُﻧﺚَﻯ ﻭَﻩُﻭَ ﻡُﺅْﻡِﻥٌ ﻑَﺃُﻭْﻝَﺉِﻙَ ﻱَﺩْﺥُﻝُوﻦ iş iyi kim her ,halde olduğu Mümin”ٍاﻞْﺝَﻥَّﺓَ ﻱُﺭْﺯَﻕُوﻦَ ﻑِﻳﻪَﺍ ﺏِﻍَﻱْﺭِ ﺡِﺱَاﺐ yaparsa, ister erkek olan olsun ister kadın, cennete girecek olan onlardır. Orada onlara hesapsız rızk verilecektir.” [3] 13-) İslam iyiliğin ve kötülüğün, onu bütün dinlerden mümtaz bir duruma getiren bir açıklamasını yapmaktadır. O, insanların tabii isteklerini kötü saymaz, yalnız bunların düzensiz ve yersiz kullanılmasını kötülük sayar. İslam doğal eğilim ve isteklerimizin toplum için yapıcı ve verimli olması hususunda yönlendirilmesi ve düzenlenmesi gerektiğini öğretir. 14-) İslam kadınlara yalnızca mülkiyet hakkı vermeyip aynı zamanda onlara kendi yapılarının belli özelliklerine ters düşmeyecek, ayrıca Çocuk bakımı vs. gibi özel sorumluluklarına engel olmayacak şekilde erkeklerle eşit haklar da sağlamaktadır. Bir Barış Dini: İslam, edebi anlamı barış olan bir isme sahip tek dindir. Bir Müslüman yalnız kendisi emniyetli bir cennete girmekle kalmayıp, bunu başkalarına da garanti eder ve bütün haksız ve bozguncu davranışlardan nefret eder. Hazret-i Muhammed (S.A.V.) “Müslüman, sözü ve hareketi ile başkalarına zarar vermeyendir”[4] buyurmuştur. Hazret-i Muhammed (S.A.V.)'in, vefatından kısa bir müddet önce yaptığı önemli konuşması -ki o seneki hacca 'Haccetülveda' denir- bütün insanlık için sonsuz bir barış çağrısı niteliğindedir. İslam yalnız insanlar arasında değil, insan ve yaratanı arasında da barışı emreder. Böylece diğer insanlar bir Müslüman'ın söz ve davranışlarının yapacağı zarardan sakınmakla kalmayıp kendisi de işlenen günahın cezası olarak Allah'ın gazap ve kınamasından da sakınmış olur. Kısacası bir Müslüman'ın barışı bu dünyadan başlayarak gelecek dünyaya uzanmaktadır diyebiliriz.İslam'ın talimatı, dünya uluslarınca uygulandığı takdirde, onları aralarındaki çekişmelerden ve mahvolmaktan kurtarmaya tamamen yetecek güçtedir. İslam, yaşayan ve geçerli, insanla Allah arasında eskiden olduğu gibi bugün de aynen irtibat kurabilmekte olduğunu iddia eden bir dindir. İslam dini, ilham ve Allah ile alakanın eski günlere ait bir şey olduğunu düşünmez. O, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa (as) ve Hz. Muhammed (sav)’in yürüdüğü ruhani nimetler yolunun bugün bile açık olduğunu ve Allah ile yakın ilişki kurmak isteyenleri çağırmakta olduğunu ileri 3/4 İslamın Üstün Vasıfları sürmektedir. [1] Beyyine (98) Suresi; 3 [2] Hucurat (49) Suresi; 14 [3] Mümin (40) Suresi; 41 [4] Sahih-i Buhari; Kitab-ül İman 4/4