Ortaçağ Tarih Ve . Medeniyetine Dair Çeviriler I

advertisement
Prof. Dr. Abdulhalik Bakır
Eserin Adı
Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine
Dair Çeviriler I
Eseri Hazırlayan
Prof. Dr. Abdulhalik Bakır
Ortaçağ
Baskı Yeri ve Tarihi
Ankara 2008
Tarih
ISBN
ISBN: 978-975-8201-88-3
Dizgi ve Kapak
Çağrı Bakır
Baskı
Bizim Büro Basımevi Yayın Dağıtım
Sanayi Ticaret Limited Şirketi-Ankara
Ve .
Medeniyetine
Dair
İsteme Adresi
F. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü-Elazığ
Çeviriler
Tel:
0424 2370000/3494
I
Bu eserin
tüm yayın hakları saklıdır.
Yazarın izni olmadan eserin herhangi bir bölümü yeniden basılamayacağı
gibi, kayıt, fotokopi ve bilgi depolama da dahil elektronik ya da mekanik
yöntemle yeniden çoğaltılıp dağıtılması
yasaktır.
ANKARA/2008
İÇINDEKILER
SUNUŞ, 13
Farsnâme, 23
Halifelerin Hatunları
(Hükümdarların Hür ve
Cariye Eşleri), 151
Arap Kökenli Hıristiyanlar ve
İslam Fetihleri İle Olan İlişkileri, 271
Ümeyye ve Hâşim Oğulları Arasındaki
Çekişme ve Anlaşmazlıklar, 343
Hicri Birinci Yüzyılda
Divanlar, 401
el-Beyrunî ve Tarihsel
Araştırma Metodu, 415
Erken İslam Dönemi
Gur Tarihi, 435
İslam Öncesi Dönemde
Arabistanın Ticarî Altyapısı, 457
Ticâretin Güzelliklerine
Yakındoğu Alkali Külleri
İşaret, 475
ve Avrupa Andüstrileri, 719
Kölelerin Satın Alınması ve
Geç Ortaçağlarda Yakındoğu
Entrikalarla Satışa Sunulması
Şeker Endüstrisi Teknolojisinin
İle İlgili Risale, 543
Geri ley işine bir Örnek, 765
Basra Körfezinde Eski Ticarî Faaliyetler ve Bu
Geç Ortaçağlarda Akdeniz
Faaliyetlerin Medeniyete Tesirleri, 591
Ticaretinde Yahudiler, 837
İslam Ortaçağında Basra Körfezinin
Tarihsel Kaynakları, 619
Basra Çarşıları Bir Ortaçağ
İslam Şehrinde Ticarî
Örgütlenme ve Faaliyleti, 639
İslam Ortaçağında Arap
Ticaretinin Yükselişi, 663
İslamın İlk Asrında Dünya
Ticaretinin Canlanmasında
Umman'm Rolü, 683
Tacirleri Övmek
ve Devlet Memurluğunu
Yermekle İlgili Risale, 705
13
SUNUŞ
Meslek hayatımın ilk yıllarında, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi'nde Arapça Okutmanı olarak göreve başladığım günden beri,
Ortaçağ kültür mirasımıza dair kaleme alman kitap ve risale türünden
eserlerin günümüz Türkçe'sine çevirilmesinin yeni nesiller açısından çok
yararlı olacağını vurgulamaktayım. Bu görüşüme belirli zamanlarda bazı
meslektaşlarımın
muhalefet
etmelerine
rağmen,
bu
hedefimden
vazgeçmedim ve çalışmalarımı olanca hızıyla bir taraftan araştırmaya, diğer
taraftan da bu önemli işe yönlendirdim.
Aslında önemli eserlerin bir dilden diğerine çevrilmesinin çok zor,
zahmetli ve bir o kadar da hassas bir iş olduğunun bilincindeyim. Fakat
bilinmektedir ki, Ortaçağda tarihimizle ilgili yazılan eserlerin büyük bir
yekünü ve hatta tamamına yakını doğu dillerinden olan Arapça ve Farsça
olarak yazılmışlardır. Örneğin, Hz. Peygamber, İlk dört halife, Emevîler ve
Abbasîler gibi Arap-İslam dönemleri ile birlikte, bizi birinci derecede
ilgilendiren Tolun oğulları, İhşidîler, Eyyübîler, Memlükler, Samanîler,
Gazneliler, Karahanlılar, Atabekler, Artuklular, Selçuklular ve diğer Türkİslam devletleri ile ilgili eserlerin büyük bir kısmı bu durumdadır ve
Türkçe'mize çevrilmeyi beklemektedir.
Yukarıda değinmeye çalıştığımız husul ar işin millî yönü ile ilgilidir,
elbette ki, bu işin bir de evrensel boyutu vardır, daha açık bir deyişle başka
dillerde yazılan eserleri çevirerek yeni nesillerin hizmetine sunmak, uygarlık
alanında büyük çığırlar açar ve bir milleti evrensel boyutlara taşır. Biz
bunun önemli bir örneğini, Abbasîler döneminde, halife Abdullah elMe'mun döneminde Bağdat'ta "Beytü'l-Hikme" olarak adlandırılan Bilim
Akedemi'sinin kurulmasından sonraki gelişmelerde görmekteyiz. Bu
hükümdarın, Antik Çağ'da, Lâtince, Sanskritçe, Süryanice vs. dillerde
yazılan bütün eserleri toplayarak o dönemde yaşayan çok mahir mütercimler
vasıtasıyla Arapça'ya çevirmesi sonucunda, Abbasî devleti kısa süre sonra
bilim ve teknolojiyi kullanarak bir dünya devleti haline gelmiştir. Aynı şeyin
bir benzerini de çağımız Avrupa'sının, sayesinde, bugünkü uygarlık
düzeyine ulaşmış olduğu ve hâlâ sürdürmeye devam ettiği yoğun çeviri
faaliyetlerinde görmek mümkündür. Bilindiğ gibi Batı Avrupa'nın, X.
Yüzyıldan itibaren bilim ve teknolojide büyük ilerleme kaydetmesinin en
önemli sac ayaklarından biri, Endülüs'te Müslüman bilim adamları
tarafından çeşitli bilim dallarında yazılan eserlerin batı dillerine
14
çevrilmesidir. Elbette ki, bu ilerlemenin gerçekleşmesinde batılı bilim
adamları tarafından Antik Çağ'da yazılan eserlerin, batı dillerine çevrilmesi
olayının da büyük rolü olmuştur. Batıda X. Yüzyıldan beri sürdürülen bu
tercüme faaliyeti bugün hâlâ olanca hızıyla devam etmektedir. Örneğin
Hollanda'nın Leiden şehrinde, 1700 yıllarından beri Doğu kültür mirasına
dair önemli eserlerin tenkitli basımları ve çeşitli batı dillerine çeVirilmesi
faaliyeti sürdürülmektedir. Bu yoğun faaliyet sonucunda Ortaçağda Arapça
ve Farsça olarak yazılan yüzlerce değerli elyazması eser batı dillerine
çevrilmiştir. Aynı şey Almanya'nın Frankfurt Üniversitesi'ne bağlı İslam ve
Arap Araştırma Merkezi tarafından yürütülmekte ve her yıl Doğu'nun nice
nice güzide eserleri tenkitli olarak veya batı dillerine tercüme edilerek,
yayınlanmaktadır.
Ya biz bu alanda bugüne kadar ne yaptık ve ne yapmakla meşgulüz?
Aslında ben bu soruyu, bugüne kadar çok değerli eserler kaleme alan veya
başka bir dilden dilimize eserler çevirip yayınlayan büyüklerime saygımı
ifade ederek, kendini teoride vatanperver olarak tanıtan, fakat gerçekte
özellikle de bilim alanında, yabancı dil bildiği halde, bu güzel
memleketimize, atalar yadigarı biricik Türkiye'mize herhangi bir eser
kazandırmayanlara yöneltmek istiyorum. Acaba biz neden hâlâ, dünyanın
ikinci öğretmen olarak tanıttığı, Ortaçağın büyük Türk filozofu elBeyrunî'nin, birçok eserinin uzun zamandan beri belli başlı batı dillerine
çevrildiği halde, güzel Türkçe'mize çevirmedik. Bu soruyu Ortaçağın diğer
Türk asıllı filozoflarından İbn Sina'nın, Farabî'nin ve nice nice büyük
değerlerin
eserleri
için
de
sormamız
mümkündür.
Acaba
Üniversitelerimizin, Bilim Kurumlarımızın ve Kültür Bakanlığı'mızın bu
konuda herhangi bir proje veya plan ve programı var mıdır? Hiç
sanmıyorum, zira böyle bir girişim olsaydı bugüne kadar kendini gösterirdi.
Ne üzücüdür ki, biz yüzlerce ve hatta binlerce el yazması ve yabancı dilde
yazılmış matbu eseri, olduğu gibi bellibaşı kütüphane ve müzelerimizde
yabancıların beğenisine ve hizmetine sunmaya devam etmekteyiz. Üstelik
büyük zahmetlere katlanarak eser çeviren bilim adamlarımızın eserleri,
hiçbir kurumumuzda kısa vadede yayınlanmamakta, aksine bunların ya 5-10
sene zarfında yayını gerçekleşmekte, ya da sahibi tarafından geri çekilerek
kişisel çabalarla okuyucuların hizmetine sunulmaktadır.
İşte bütün bu sıkıntılardan dolayıdır ki, biz bugüne kadar kaleme
aldığımız eserlerimizi kendi kişisel çabalarımızla yayına hazırladık ve
hazırlamaktayız. Okuyucuların hizmetine sunulan bu eser de (Ortaçağ Tarih
ve Medeniyetine Dair Çeviriler I) böyle bir çabanın ürünü olup, on sekiz
15
adet kitap, kitapçık ve çağdaş makaleden oluşmaktadır. Burada eserde yer
alan çalışmaları teker teker ele alıp bütün yönleriyle tanıtmayı uygun
görmüyoruz, fakat okuyucuyu bir nebze de olsa, bazı yönlerden aydınlatmak
amacıyla içerikleri hakkında genel bir tanıtım sunmanın yararlı olacağı
kanaatındayız.
İbnu'l-Belhî tarafından kaleme alınan "Farsnâme" adlı kaynak eser,
birinci derecede Sasanilerin tarihini ve hükümran oldukları yerlerin
coğrafyasını ele almakla beraber, o dönemde yaşayan kavimler hakkında da
bilgi vermektedir. Eser anılan özelliği ile birinci elden ana kaynak kimliğine
sahiptir.
İbnu's-Sâ'î Tâcüddin Ebu Talib Ali b. Encüb tarafından yazılan
ve"Halifelerin Hatunları (Hükümdarların Hür ve Cariye Eşleri)" adını
taşıyan ikinci çalışma, adından da anlaşıldığı gibi, tamamen Abbasî
devletinde (Büyük Selçuklu devleti de dahil) hüküm süren halife ve
sultanlarn eşlerinin hayt hikayelerini ele almaktadır. Bu haliyle de eser,
Abbasî döneminin sosyal ve kültürel hayatı ile ilgili önemli ve ilginç bir ana
kaynak sıfatını taşımaktadır.
Muhammed Dayfallah el-Batâyine tarafından yazılan üçüncü çalışma,
İslam öncesi ve İslam'ın ilk döneminde Arap yarım adası, Irak ve Suriye'de
yaşayan Hıristiyan Arap kabilelerinin, Hz. Prygamber ve ilk dört halife
dönemlerinde gerçekleşen fetih hareketine karşı tutum ve tavırlarını, İslam
devletinin, bu kabilelere karşı stratejisini ve bütün bu gelişmelerin
sonuçlarını kapsamaktadır.
Takıyyuddin el-Makrizî tarafından yazılan ve "Ümeyye ve Hâşim
oğulları Arasındaki Çekişme ve Anlaşmazlıklar" adını taşıyan dördüncü
çalışma, adından da anlaşıldığı gibi, İslam öncesi dönemden başlayarak
Abbasî devletinin yıkılışına kadar süren uzun zaman zarfında Kureyş
kabilesine mensup Hâşim ve Ümeyye oğullarının genellikle olumsuz olan
ilişkilerine, Emevî devleti hükümdarlarının, Hz. Ali ve soyundan gelen
insanlara karşı katı tavırlarına, Abbasî halifelerinin, adı geçen gruba karşı
olumlu ve olumsuz davranışlarına değinmekte ve bu olayların genel bir
yorumunu içermektedir.
Remziye Abdulvehab el-Hayrav tarafından kaleme alınan ve "Erken
İslam Döneminde Irak İdaresi" adlı eserin bir iç başlığını oluşturan "Hicri
Birinci Yüzyılda Divanlar" ismindeki beşinci çalışma, birer önemli devlet
16
kurumu olan Cund (Askerlik), Beytülmal (Hazine), Haraç, Berîd (Posta),
Hatem (Mühür), Zimam (Evrak) ve Resâil (Yazışmalar) adındaki dairelerin
kuruluş, gelişim ve işlerliklerini ele almaktadır.
Seyyid Rıdvan Ali tarafından yazılan "el-Beyrunî ve Tarihsel
Araştırma Metodu" adlı altıncı çalışma, ünlü Türk filozofu Ebu'r-Reyhân elBeyrunî'nin hayatını, ilmî kişiliğini, bilimsel çalışmalarını, büyük bir yekûn
tutan eserlerini ve bugünkü modern araştırma metotlarının temelini
oluşturan tarihsel araştırma metodunu bütün detaylarıyla tanıtmaktadır.
C. E. Bosvvorth tarafından yazılan ve "Erken Ìslam Döneminde Gur
Tarihi" adını taşıyan yedinci çalışma, Gurların VII. Yüzyıldan XV. Yüzyıla
kadar olan tarihleri çerçevesinde, Afganistan'daki Gur vilayeti ve burada
kurulan Gur devletinin tarihini, hanedanlarını ve Gurların çeşitli
faaliyetlerini ele almaktadır.
Abdullah Alevî Hâci Hassan tarafından yazılan ve "İslam Öncesi
Dönemde Arabistan'ın Ticarî Altyapısı" başlığını taşıyan sekizinci çalışma,
VI. ve VII. Yüzyıllar Arap yarımadasını ele almakta ve özellikle Mekke ve
Medine üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca, Arap yarım adasının İslam
öncesi dönemdeki ticarî uygulamalarla ilgili olan durumunu ve dışarıdan bu
ticarete katkıda bulunan unsurların önemli özelliklerine dikkat çekmektedir.
Ebu'l-Fadl Ca'fer b. Ali ed-Dımaşkî tarafından yazılan ve "Ticâretin
Güzelliklerine İşaret" olarak adlandırılan dokuzuncu çalışma, tüccarlara
pratik öğütler vermekte, piyasaya sürülen malların kalitelisi ve kalitesizini,
kalpazanların hilelerini, sermayenin durumunu, çeşitlerini, ne şekilde
kazanca dönüştürüleceğini, malların iyi ve kötüsünün ortaya çıkarılmasını,
değerli taşları, baharatları, tekstil ürünlerini, halıları, mevsimlik mahsulleri,
gıda maddelerini ve at, katır, sürü halindeki inek koyun keçi gibi hayvanları
detaylı bir şekilde incelemektedir. Aynı zamanda eser, paranın toplanması,
zenginlikten kaynaklanan güçlülük ve kurnazlık yoluyla kazanılması,
tacirlerin zayıf veya güçlü, adaletli veya diktatör bir devletle iş
yaptıklarında, yararını görecekleri çok faydalı öğütleri kapsamakta ve ticarî
vekalet, komisyonculuk görevini üstlenenlerin tayini problemini de çözmeye
çalışmakta, tacirlerin çarşı fiyatları ile ilgili bilgiler elde etmelerinin
gerekliliği, malların teslimi ve depolanması, malî ve ticarî yönetim, stokça,
komisyoncu ve ithalatçı şeklindeki üç çeşit tüccar sınıfı üzerinde durarak
geniş bilgi vermektedir.
17
İbn Butlan b. el-Hasan el-Muhtar b. el-Hasan b. Abdûn el-Beğdâdî elMutatabbib tarafından yazılan "Kölelerin Satın Alınması ve Entrikalarla
Satışa Sunulması İle İlgili Risale" adlı beş bölümden oluşan onuncu çalışma,
kölelerin alımı ve satımı konusunda yararlanılacak tavsiyelerle doktorların
müşahedeleri sonucunda, kölelerin organlarını kontrol etme, filozofların
yaptıkları gibi, feraset ölçüsüyla kölelerin ahlakını öğrenme, ülkelerinin ve
kaynakların özelliklerine göre her köle cinsinin çeşitlerini ve hangi işler için
elverişli olduklarını tespit etme, hisbe görevi kapsamında, köle tüccarlarının,
köleleri, müşterilere satmak için yapmış oldukları çeşitli hile ve antrikaları
ortaya çıkarma konularını içermektedir.
Rıda Cevad el-Hâşimî tarafından yazılan ve "Basra Körfezi'nde
Eski Ticarî Faaliyetler ve Bu Faaliyetlerin Medeniyete Tesirleri" adını
taşıyan on birinci çalışma, klasik kaynaklarda geçen Basra Körfezi ile ilgili
bilgileri, siyasî pozisyonların, Basra Körfezi'ndeki ticarî faaliyetler
üzerindeki etkilerini, Basra Körfezi'ne dair ticarî faaliyet araştırmalarmdaki
yeni kaynakları, Basra Körfezi'nin tabiî ve coğrafık özelliklerini, Irak ile
Basra Körfezi arasındaki iktisadî tekâmülü ve çivi yazısı metinleri ışığında,
Basra Körfezi'ndeki ticarî faaliyetleri kapsamaktadır.
Lebîd İbrahim Ahmed tarafından yazılan "İslam Ortaçağında Basra
Körfezi'nin Tarihsel Kaynakları" adlı on ikinci çalışma, daha ziyade Eski ve
Ortaçaçağlarda Basara Körfezi'nin ticarî konumu ile ilgili yazılan kaynakları
ve bu kaynakların özetle içeriklerini ele almaktadır.
A. C. Naci ve Y. L. Ali tarafından yazılan ve "Basra Çarşıları Bir
Ortaçağ İslam Şehrinde Ticarî Örgütlenme ve Faaliyleti" başlığını taşıyan on
üçüncü çalışma, Irak şehirlerine dair çarşıların bugünkü aktif ekonomisi
hakkında geniş bilgi vermekte ve Basra'nın, Irak ekonomisinde ve
coğrafyasında çok önemli bir yere sahip olmasını vurgulayarak, Ortaçağ
Müslüman Basra'sındaki çarşılarca oynanan rolü tarihî bakış açısı içerisinde
açıklamaktadır.
Faysal es-Sâmir tarafından yazılan "İslam Ortaçağında Arap
Ticaretinin Yükselişi" adlı on dördüncü çalışma, daha çok Ticaret edebiyatı,
İslam Altını, Maaşların önemi, İslam Arap Paralarının Egemenliği,
Uygarlığın Yükselişi, İktisadî Olgunlaşma ve Bankacılık Tekniğinin
İlerlemesi olarak sunulan iç başlıklar çerçevesinde, "Ortaçağ İslam-Arap
dünyasında hangi alanlar daha çok faal, hareketli ve canlı bir durumdaydı?
O dönemde hangi alanlar, devlet ve bireyler tarafından büyük ilgi ve alaka
18
görmekteydi? Bu alanları daha geniş faaliyetlere iten maddî ve maddî
olmayan (gelenek ve görenekler) amiller nelerdi?" Şeklindeki sorulara cevap
aramaktadır.
el-Habib el-Cünhânî tarafından yazılan ve "İslam'ın İlk Asrında
Dünya Ticaretinin Canlanmasında Umman'ın Rolü" adını taşıyan on beşinci
çalışma, Umman ülkesinin VI-XI. Yüzyıllarda dünya ticaretinde oynadığı
aktiv rol üzerinde durmakta ve bu vesileyle de Umman'ın, Uzak Doğu ve
Doğu Afrika ile olan ticarî ilişkilerine, bu aktiv ticarî faaliyet esnasında
değiş-tokuşu yapılan eşyaların çeşitlerine ve son olarak da Çin'in dehlizi ve
Doğu'nun ve Irak'ın deposu unvanına sahip olan ünlü ticaret limanı
Suhâr'ın önemine değinmektedir.
Ebu Osman Amr b. Bahr el-Câhız tarafından yazılan "Tacirleri
Övmek ve Devlet Memurluğunu Yermekle İlgili Risale" adlı on altıncı
çalışma, ana hatlarıyla devletin resmî kurumlarında görev yapanların
güvensizliği ve duymuş oldukları eziklik ve aşağılık duygusu karşısında,
tacirlerin sahip oldukları güven, azizlik ve bağımsızlık gibi meziyetleri dile
getirmekte ve tacirlerin güçlendirilmesi ve kendilerini çalıştıranlara karşı
nasıl mücadele edileceği yöntemini öğrenmeleri konusunu ele almaktadır.
Eliyahu Ashtor özellikle Geç Ortaçağ İslam dünyasının ekonomik
tarihi (endüstri ve ticaret) ile ilgili özgün çalışmalar ortaya koymuştur.
Eserimizin birinci cildinde bu yazara ait üç adet, ikinci cildinde ise iki adet
çalışma dilimize çevrilmiştir. Anılan yazar tarafından yazılan ve
"Yakındoğu Alkali Külleri ve Avrupa Andüstrileri" adını taşıyan ve
eserimizin on yedinci çalışmasını oluşturan bu eser, Sabun ve Cam Yapımı
için Ham Maddeler, Haçlılar Dönemi, Yakındoğu Küllerinin İthalatı,
Kimyasal Cepheler, Sabun, Cam ve Cam Endüstrilerinin Genişlemesi, XIV.XV. Yüzyıllarda Yakın Doğu Külünün İthalatı, Yakın Doğu ve Avrupa
Külleri 1500-1650, Yakın Doğu Külüne Dair Ticaretin Gerilemesi gibi
konulan kapsamakta ve genel çerçevede Ortaçağın son yüzyıllarında
Avrupa'da sabun ve cam endüstilerinde meydana gelen gelişme ve gerileme
konularını incelemektedir.
Yine Elyahu Ashtor tarafından yazılan "Geç Ortaçağlarda Yakındoğu
Şeker Endüstrisi Teknolojisinin Gerileyişine bir Örnek" adlı on sekizinci ve
son çalışma ise, 1250'den 1400'e Kadar Devam Eden Sömürgeler, Coğrafî
Dağılım, Şeker Üretiminin Hacmi, Şeker Endüstrisinin Yapısı, Teknolojik
Durgunluk, Şeker Fiyatları, XV. Yüzyılda Yakındoğu Şeker Üretiminin
19
Çöküşü, Yakındoğu Dokuma Endüstrisi Hakkında Birkaç Değerlendirme,
Doğu Kağıt Endüstrisinin Durumu, Teknolojik Çöküşün Bir Örneği iç
başlıkları altında Ortaçağın son Yüzyıllarında Ortadoğu ülkelerinin özellikle
de Mısır ve Suriye'nin şeker endüstrisi alanında kaydettiği ilerleme ve
gerilemeleri ele almaktadır. Ayrıca eser, Yakındoğunun aynı yüzyıllarda
dokuma ve kağıt endüstrilerindeki durumuna ve topyekün bütün bu
sektörlerin çöküşüne sebep olan amillere de değinmektedir.
Aynı yazar tarafından, "Geç Ortaçağlarda Akdeniz Ticaretinde
Yahudiler" başlığı ile yazılan on dokuzuncu ve son çalışma ise, Ortaçağın
son yüzyıllarında Yahudilerin Avrupa ve İslam dünyasının önemli
ülkelerinde özellikle deniz ticareti alanında göstermiş oldukları faaliyetleri
içermektedir.
Tanıtmaya çalıştığımız on dokuz adet çalışmadan onbiri tarafımızdan,
bir tanesi saygıdeğer meslektaşım Prof. Dr. İrfan Aycan'la, iki tanesi değerli
öğrencim Aliye Aslan'la, dört tanesi değerli öğrencim Pınar Koçoğlu
(Ülgen)'yla, bir tanesi de değerli öğrencim Ahmet Altungök'le birlikte
tercüme edilmiştir. Bu vesileyle katkısı bulunan arkadaşlara teşekkür
ederim. Bu çalışma, aynı zamanda daha önce 2004 yılında yayınladığımız
"Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler" adlı eserin bir nevi
genişletilmiş ikinci baskısını oluşturmaktadır. Bütün çabamız, atalarımızın
bize çok kıymetli emaneti olan aziz Anadolu'muza, yararlı eserler
kazandırmaktır. Faydalı bir şey yaptıysak ne mutlu bize...
Prof. Dr. Abulhalik BAKIR
Elazığ-Temmuz 2008
İBNU'L-BELHÎ
FARSNAME
23
FARS MELİKLERİNİN BAHSİ VE ONLARIN
1
TARİHLERİ VE SOYLARI
Fars'ın çoğulu Faris'ir; Fars ise Parslılar anlamına gelmektedir. Son
zamanlarda Fars'ı Fars şeklinde yazmaya başlamışlardır. Bu, tarih
ashabından muhakkik bir adam olan Hamza bin el-Hüseyin el-İsfahanî gibi
bunun dışında adlarını saymanın konuyu uzatacağı birçok Fars ve Arap
ulema ve tarihçilerinden itimada şayan olan kimselerden rivayet edilmiştir.
Muhammed bin Cerir Taberî de Müzeyyel kitabında bunlarla anlam
bakımından muvafıktır. Bendeniz bunları kendilerinden alıntı yaptım ki,
ittifaken Fars meliklerinin hepsi şu dört tabakadan oluşur.
1-Pişdadiler
2-Keyaniler
3-Eşganiler
4-Sasaniler
Bu tabakalardan ilk ikisi olan Pişdadiler ve Keyaniler, kendisi
Zülkarneyn olarak adlandırılan İskender-i Rumî'den (Makedonyalı Büyük
İskender) öncedirler. Diğer iki tabaka (s.9) olan Eşganiler ve Sasaniler
İskender-i Rumî'den sonra gelmişlerdir. Her dört tabaka da Giyomres'in
soyundan gelmektedir. Bütün bu padişahların sayısı İskender-i Rumî ve
kendisinden sonra padişahlığa devam eden Rumlar ile beraber yetmiş iki
tanedir. Bunların saltanatlarının süresi İskender-i Rumî ve ondan sonra
padişah olan Rumlar ile beraber dört bin yüz seksen bir yıl ve birkaç aydır.
Fars
Tabakası
Meliklerinin
Pişdadiler
Olarak
Adlandırılan
Birinci
Bunların isim ve sayıları, Aryalılardan sayılan ve Manuçehr'den sonra
Türkistan'da ayaklanarak ortaya çıkan Afrasyab ile beraber on bir
padişahtır. Bunların saltanatlarının süresi hariçten gelerek İran'ı ele geçiren
1
Bu çalışma, İbnu'l-Belhî tarafından yazılan ve "Farsnâme" adı altında Guy Le
Strange ve Ronald Alen Nikolson'un tenkitli bazımmı hazırlamış oldukları ve Fuat
Sezgin'in Arap ve İslam Bilimleri Enstitüsü çerçevesinde yayınladığı (Frankfurt,
1992, c. 104) eserin tercümesidir. Eser, Ahmed Altungök ile birlikte Farsça'dan
Türkçe'ye çevrilmiş olup, ilk defa olmak üzere burada yayınlanmaktadır.
Download