T. B. M. M. B : 65 17 . 2 . 1987 O : 1 melerinde yargılamak İmkânlarından bile mahrum­ dur. 3029 ve 3278 sayılı Kanunlarla, Türkiye'de mülk edinecek yabancıların ise, her bakımdan Türk ka­ nunlarına ve Türk mahkemelerinin yargı yetkisine ta­ bi olacakları şüphesizdir. Bu mülkler üzerinde Tür­ kiye Cumhuriyetinin kamulaştırma hakkı, aynen Türk vatandaşlarının özel mülkleri üzerindeki gibi mevcuttur. Nihayet, yukarıda temas edildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti, dilediği anda anılan mevzuatı değiştirmek ve yabancıların mülk edinme hakkına son vermek yetkisine de sahiptir. Konunun, egemen­ lik kısıntıları ve kapitülasyonlarla en ufak bir ilgisi olmadığı açıktır. HÜSEYİN AVNİ SAĞESEN (Ordu) — Hep öy­ le geldiler, aynı laflarla geldiler. olarak vazgeçilebileceğini şu ifadesiyle teslim etmiş­ tir : «Bir devletin ülkesinde yabancılara haklar tanı­ masının ve bu 'konuda karşılıklılık esnasından vazgeç­ mesinin bir iç hukuk sorunu olduğu görüşü genelde yadsınamaz. Ancak, mahkeme çoğunluğuna göre, top­ rak edinme 'konusundaki mütekabiliyet esasının özel­ iği ve başka konulardaki mütekabiliyet esasından . farklılığı, devletin, ülke denilen aslî - maddî unsuruy­ la olan ilişkisidir. Söz konusu ilişki, bu noktada fark­ lı bir düşünce ve hassasiyeti zorunlu kılar.» Görülü­ yor ki, mahkeme çoğunluğu, mütekabiliyet şartından vazgeçilebileceğini ilke olarak kabul etmekte, fakat ülke unsurunun özelliği dolayısıyla, yabancılara mülk satışı konusunda, buna 'bir istisna getirmektedir. VECİHt ATAKLI (Şanlıurfa) — Dersini iyii öğ­ renmemişsin. DEVLET BAKANI HASAN CELÂL GÜZEL (Devamla) — Mütekabiliyet şartının kaldırılmasıyla, Anayasanın başlangıç bölümüne ters düşülmüş olma­ sına gelince : Mütekabiliyet şartının zorunlu veya vazgeçilmez bir kaide olduğu hakkında, ne devletler hukukunun bilinen kaynaklarında, ne de Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında herhangi bir hüküm mev­ cut değildir. Devletler, kendi millî menfaatlerinin gereği ola­ rak gördükleri durumlarda, kendi serbest iradeleriyle mütekabiliyet şartından vazgeçebilirler. Bunun, bütün medenî ve demokratik ülkelerin uygulamasında sayı­ sız örnekleri vardır. Amerika Birleşik Devletleri kaide olarak, bütün öteki ülkelere vize uyguladığı halde, pek çok Batı ülkesi ve bu arada da Türkiye, Ameri­ ka Birleşik Devletleri uyruklu kişilerden vize isteme­ mektedir. Gene, Türkiye, geçen yıllarda Türk uyruk­ lulara karşı vize uygulamasını başlatan bazı Avrupa Topluluğu üyesi devletlere karşı aynı uygulamaya gi­ rişmemiştir. Yabancı uyruklulara kendi ülkelerinde mülk edinme hakkını tanımayan bazı Arap ülkelerinin uyrukluları, hemen bütün Batı Avrupa ülkelerinde ser­ bestçe mülk edinebilmektedirler. 'DEVLET BAKANI HASAN CELÂL GÜZEL (Devamla.) — Bizce, 'bu konuda yüce Mahkemenin çoğunluğu, egemenlikle mülkiyet arasında ayırım yap-. maya yeterince özen göstermemiştir. Kararda yer alan, «Ülkede, yabancının arazi ve emlak edinmesi salt bir mül'kûyet sorunu gibi değerlendirilemez. Toprak, dev­ letin vazgeçülmesi olanaksız temel unsuru, egemen­ lik ve bağımsızlığın simgesidir» ifadesi, bu kavram karışıklığını yansıtmaktadır. Tartışma konusu olan du­ rumda söz konusu olan şey, elbette, mutlak bir mül­ kiyet sorunudur. Bunun, ne egemenlikle, ne de ba­ ğımsızlıkla en ufak ilgisi yoktur. (SHP şifalarından «Bravo» sesleri, alkışlar (!)) Önergedeki mantığa göre, aralarında İngiltere, Fransa, ispanya ve diğer Batı ülkelerinin yer aldığı bu ülkelerin, egemenliklerini kaybetmiş ve kapitülas­ yonlar altına girmiş olmaları gerekir. Anayasa Mahkemesi kararında, başkan ve üyenin ortak karşı oy yazılarında da belirtildiği gibi, mev­ zuatımızda, mütekabiliyet şartından vazgeçilmesinin, Turizmi Teşvik Kanunu ve Petrol Kanunu gibi baş­ ka örnekleri de vardır. Gerçekte, Anayasa Mahke­ mesinin çoğunluğu da, mütekabiliyet şartından genel Millî menfaatların ihlal edildiği iddiasına gelince : Önergede, anılan, kanunlarla, başlangıç bölümünün yedinci paragrafında yer alan, «Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî rnenfaatlarının karşısında ko­ ruma göremeyeceği» ilkesinin de ihlal edilmiş oldu­ ğu görüşü savunulmaktadır. Bu görüş, Anayasa Mah­ kemesinin ilk iptal kararında' da yer aldığı halde, 'ikinci iptal kararmdia, başlangıç bölümünün yedinoi paragrafına hiç değinilmemiş, sadece dördüncü parag­ rafında söz edilmiştir. Bundan, Anayasa Mahkemesi­ nin de bu gerekçeyi terk etmiş olduğu açıkça anla­ şılmaktadır. Şunu kesinlikle belirtelim ki, demo'krasıiierde mil­ lî menfaatların ne olduğu konusunda farklı görüşler olması son derece tabiîdir ve bunlardan hangisinin uygulanacağını da, halkın serbest iradesiyle oluşmuş parlamento çoğunlukları belirler. Demokrasilerde, 'bunun dışında bir yol yoktur. Anayasalar, sabit ve değ'şmez bir millî menfaat anlayışını, bütün partilere aynı biçimde empoze edemezler; Anayasa Mahkeme- — 512 —