T.B.M.M. B : 17 20 . 10 . 1992 O : 1 Bu bakımdan, yeni baştan

advertisement
T.B.M.M.
B : 17
20 . 10 . 1992
O :1
Bu bakımdan, yeni baştan -teşkilatlanma da dahil olmak üzere- yurt dışındaki vatandaşlarımızın meselelerinin bütün yönleriyle ele alınmasına ve hükümetlere, bundan böyle ışık tu­
tacak kalıcı politikaların ve uygulamaların tespitine, Refah Partisi Grubu olarak bizim kanaa­
timizce de acilen ihtiyaç vardır.
Refah Partisi Grubu olarak, bu konuda genel görüşme açılması zaruretine inamyoruz. Bu
vesileyle, şahsım ve Refah Partisi Grubu adına Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN — Teşekkür ederiz Sayın Ataoğtu.
Sosyaldemokrat Halkçı Parti Grubu adına Sayın Ercan Karakaş; buyurun.
SHP GRUBU ADINA ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) — Sayın Başkan, değerli arkadaş­
lar; Erzurum Milletvekili Sayın Rıza Müftüoğlu ve arkadaşlarının verdiği önerge üzerinde, Gru­
bum adına ben de kısaca görüşlerimi iletmek istiyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selam­
lıyorum.
önergenin konusu, yurt dışındaki işçiler ve işçi olmayan yurttaşlardır. Bu konuda genel
görüşme açılması konusunda zaten bir mutabakat var ve o gün geldiğinde bu konuyu daha
ayrıntılı olarak konuşacağız. Bugün burada konuşan arkadaşlarımız birçok noktaya değindi­
ler; ben de birkaç noktanın altını kısaca çizmek istiyorum.
Bugün, yirmi yurttaşımızdan birisi yurt dışında yaşıyor. Bu sayı az değil ve gerçekten bü­
yük ve önem verilmesi gereken bir sayıdır. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın sayısı 3 milyo­
nu buluyor ve Sayın Hacaloğlu'nun da söylediği gibi, bunların yüzde 70'i on yıldan fazla bir
süredir yurt dışındadırlar. Bu da gösteriyor ki, belki başlangıçta yurt dışına geçici bir süre ça­
lışmak için giden işçilerimiz yurt dışında kalıcı hale geldiler, isteseler de dönemez hale geldiler,
oraya göç etmiş duruma geldiler.
Bunun başka belirtileri de var : önce bu işçiler işçi yurtlarında kalıyorlardı, sonra hanım­
larını, ailelerini, çocuklarını da yanlarına aldılar ve o toplumun bir parçası haline geldiler.
Avrupa ülkeleri, özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra, büyük bir imar ve yeniden inşa
hareketine başladılar. Buna kendi işgüçleri yetmedi ve bizim gibi ülkelerden -önce İtalya'dan
başladılar, Türkiye'ye kadar geldiler ve sonra da Yugoslavya'dan- çok sayıda işçi aldılar.
Bu işçileri alırken, bunlara, onlarda önce geçici işçi gözüyle baktılar, kendi kalkınmaları­
na katkıda bulunur diye baktılar, kriz anlarında, ekonomilerinin durduğu anlarda bunları ge­
riye göndeririz diye düşündüler; 1 milyonuncu işçiye Köln'de büyük bir tören yaptılar, arma­
ğanlar verdiler -İtalya'dan gelen bir işçiydi- ama, 1970'li yıllarda, kriz başladığı zaman, bu iş­
çileri geri göndermeye kalktıklarında, bunun hiç de kolay olmadığını onlar da gördüler. Bir
İsviçreli yazar olan Maks Frisch, bu sorunu bir cümle ile çok güzel dile getirdi: "İşgücü iste­
dik; insanlar geldi..." Mesele bu kadar basit; işgücü çağırılmıştı; ama insanlar geldi; çocukla­
rıyla, aileleriyle, duygularıyla, kültürleriyle ve gelenekleriyle insanlar geldi. İşte o noktadan
sonra, yabancılar politikasında da belli tartışmalar başladı.
Başlangıçta, yabancı işçilere Almanya'da» "konuk işçi" anlamında "gast arbeiter" diyor­
lardı. Bunun bir anlamı vardı; konuk, geçicidir, bir süre kalır, sonra gider... Özellikle, ev sahibi
konuğu istemezse, konuk gider diye düşündüler. Daha sonra bu terim bırakıldı, "yabancı işçi"
demeye başladılar. Türk işçileri ve diğer işçiler için özellikte Almanya bir göç ülkesi haline gel­
di, onlar da o toplumun bir parçası oldular, çok büyük katkılarda bulundular o ülkelerin kal— 304 —
Download