Konuşmanın Öznelliği Bir yazar düşünün ki size karşılıklı bir

advertisement
Konuşmanın Öznelliği
Bir yazar düşünün ki size karşılıklı bir konuşmanın sürdürülebilmesinin imkânsız olduğunu öne
sürsün . Üstelik bunu yüz binlerce canlı türü arasında kelimeleri kullanarak iletişime geçebilen tek tür
için söylesin. Eğer varsayımını doğru kabul edersek benim, kitabı yazarın anlaşılmasını istediği gibi
anlayamadığımı; hatta sizin, bu yazıyı benim anlamınızı istediğim gibi anlayamayacağınız anlamına
geliyor. Yani kendi içinde bir paradoksa sürüklüyor bizi. Bu da bizi “iletişimsizlik” sorununa götürüyor.
1
Öncelikle belirtmek isterim ki, iletişim konusu günlük hayatta pek de önem verildiğini
düşündüğüm bir konu değil. Örneğin sabahları birine "günaydın" dediğimizde ya da herhangi birine "iyi
günler" dediğimizde, gerçekten kelimelerin anlamlarına uygun bir şekilde mi söylüyoruz; yoksa sırf o
kelimeyi söylenmesi gereken zaman ile bağdaştırdığımız için söylüyoruz? Şahsen tamamen istemsiz bir
şekilde söylediğimizi düşünüyorum bu ve bunun gibi kelimeleri. İstemsiz bir şekilde gerçekleştiği için
de konuşmaların karşılıklı bilgi aktarımından çok formalite icabı olduğunu gözlemliyorum. Verdiğim
örnek nispeten önemsiz bir diyalog için geçerliydi tabii. Ama bu durum daha önemli konuşmalar için
geçerli olduğunda iletişimsizliğin daha ciddi olarak boy gösterdiğini görüyorum.
İletişimsizliği yanlış anlaşılmaktan ziyade anlamamak, anlayamamak, bir nevi körlük olarak
görüyorum. Çünkü karşımızdaki kişinin söylediği kelimeleri bizim zihin süzgecimizden geçirdiğimizde
kişinin anlatmak istediğini “anlıyoruz” zannediyoruz. Hâlbuki bana göre işler hiç de öyle değil. Gerçekte
de böyle mi bilmiyorum ama bana göre kelimeler; onlara karşılık gelecek bir simge, resim, anı şeklinde
zihnimizde tutuluyor. Mesela aklınıza “mutluluk” kelimesini getirin. Tahminimce sizin için önemli bir
yeri olan, daha da önemlisi mutlu olduğunuz bir anınız aklınıza geliyor. Çünkü bana kalırsa beyin
kelimeleri tanımlarıyla tutulmasını kolay bulmuyor. En basitinden, şapka kelimesinin tanımının
yapılması; şapka resmi hayal etmekten çok daha zor değil mi? Kelimelerin resimler ve anılarla hafızada
tutulması da konuşmanın öznelliğine temel atmış oluyor aslında. Çünkü bahsettiğim bu imgeler kişinin
deneyimlerinin bir ürünü bana göre.
Yazarın varsayımına geri dönelim. Konuşmayı sürdürmenin imkânsız olduğunu düşünmek ilk
bakışta mantıklı gelmeyebilir. Nitekim kitabı okurken ben de mantıklı olduğunu düşünmemiştim. Ama
neden mantıklı olduğunu müzik üzerinden örneklendirerek göstermek istiyorum size. Müziğin herkes
tarafından aynı şekilde algılanmadığı çok kez söylenir. Çünkü ritmin ve notanın insanın duygularını
tetiklediğini düşünmüşümdür hep. Peki, neden kelimeler için de aynı şey geçerli olmasın? Bana göre
müzikle bir farkı yok mesela. Örneğin, biri bana notlarımın “iyi” olduğunu söylese, bu “iyi” kavramı
hangi ölçüte göre alınmalı? Bunun için kelimeleri birer nota olarak, diyalogları da birer parça olarak
düşünebiliriz bence. Bu varsayıma göre kelimeler de tıpkı notalar gibi evrensel bir ifade ama
karşımızdaki kişiye bağlı olarak bu kelimeler dizisinin, yani diyaloğun bin bir çeşit yorumu yapılabilir
bence.
Biraz önce bahsettiğim konuşmanın öznellikle ilişkisi, neden başkalarına içimizi dökmemiz
gerektiğini de açıklıyor olabilir belki. Belki içimizi dökerken karşımızdaki kişinin bizim gözümüzden
hissettiklerimizi görmesini sağlıyoruzdur. Yani benim anlayışıma göre gerçek anlamda bizi “anlamasını”
sağlıyoruzdur. Anlaşıldığımızı anlamak da yoğun hislerin yatışmasını sağlıyor olabilir. Bu da anlamayı,
anlaşılmayı değerli kılıyor bana göre.
Sonuç olarak, anlamanın ve anlaşılmanın önemini kavramanın; iletişimsizliğin önüne geçmek
için gerek ve yeterli bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Unutmamalı ki konuşma tek taraflı bir iletişim
yöntemi değil. İki tarafın da birbirlerinin gözünden bakmak gibi bir özveriyi gerektiriyor. Çakmakçı bunu
1
Çakmakçı, Osman. Konuşmanın İmkânsızlığı Üzerine Bir Diyalog. İstanbul, İş Bankası Kültür Yayınları, 2016
(s.3).
kişilerin karşılıklı zırhlarını açması olarak görüyor2. Dolayısıyla diğer hayvanlarda konuşma eyleminin
görülmemesi, yeterli özveriyi verecek gelişmişliğe sahip olmadıkları içindir belki. Kim bilir…
Berk Tınaz
2
(s. 62)
Download