21. yuzyil 19 - 21. Yüzyıl Dergisi

advertisement
Son Dönem Geliflmelerle Birlikte
AB’de ‘Pekiflen’ Türkiye Alg›s›
Aynur LAHİ*
Son zamanlarda Türk dış politikasında
yaşanan gelişmeler ülke içinde olduğu kadar
kendi sorunlarıyla boğuşan AB’de de merakla izlenmektedir. 2009 yılı İlerleme Raporu’nda bölge ülkeleri ile ilişkileri geliştirme
konusunda Türkiye’nin yapıcı rolünden övgüyle bahsedilirken İran, Hamas ve özellikle
İsrail ile ilişkilerde son dönemde yaşanan
gelişmeler artık AB’de kafa karışıklığına neden olmaktadır. Türk dış politikasındaki ‘eksen kayması’, İslami ya da kimilerine göre
‘milliyetçi’ refleksler AB’de endişeye yol
açmaktadır.
AB’deki Türkiye algısının gerek kamuoyunda gerekse de liderler nezdinde çok
olumlu olmadığı bilinen bir gerçektir. Türkiye’nin dış politikadaki etkinliğinin artması
ile birlikte Türkiye’nin de değerinin arttığını
ve küresel bir aktör olmak isteyen AB’ye
ciddi faydalar sağlayabileceğini ifade eden
görüşler bulunmakla birlikte bunlar çok cılız
kalmaktadır. Buna karşılık ABD Savunma
Bakanı Robert Gates’in Türkiye’nin AB tarafından doğuya itildiği şeklindeki eleştirisi
üzerine AB’de geliştirilen karşıt görüşler
Türkiye’nin dış politikadaki etkinliğinin
AB’de nasıl algılandığını gözler önüne sermiştir. Bu çerçevede Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ‘Bölgesel güç olarak Türkiye’nin
AB üyeliği kolaylaşır’ tezinin fazlaca iyimser olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
‘İslamileşen’ Türkiye
Öncelikle Hükümetin Orta Doğu’da İran,
Suriye, Hamas, Hizbullah gibi genel olarak
* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Avrupa Birliği Araştırmaları Merkezi Asistanı.
Temmuz ’10 • Sayı: 19
21. YÜZYIL
[3]
Aynur Lahi
Batı özel olarak da İsrail karşıtlığı ile bilinen
radikal unsurlarla yakın ilişkiler kurması, AB
ülkelerinde Türk dış politikasındaki İslam
faktörünün sorgulanmasına neden olmakta
ve AKP’nin İslami kimliği ‘eksen kaymasının’ temel gerekçesi olarak gösterilmektedir.
Orta Doğu’nun istikrar içinde olması, sorunların diplomatik yollarla çözülmesi gibi AB
ile ortak hedeflere sahipken ve İlerleme Raporu’nda da belirtildiği gibi Ortak Dış ve
Güvenlik Politikası ile uyum söz konusu
iken Türkiye’nin İsrail’e karşı sert söylemler
benimsemesi, İslam Dünyası ile ilişkilere
öncelik vermesi, AB’de ‘İslamileşen Türkiye’ imajının pekişmesine neden olmuştur.
Özellikle AB’de İslam karşıtlığının arttığı bir
dönemde Türk dış politikasında ‘İslam’ vurgusunun yoğunlaşması üyelik sürecini hızlandırmak yerine durmaya götürecek(zayıflatacak) ve AB kamuoyunda Türkiye aleyhtarlığının canlanmasına neden olacaktır.
‘Milliyetçilik Yükselişte’
Yıllarca Batı’nın çıkarlarının savunuculuğunu yapan Türkiye hem kendisine uygulanan çifte standartlardan bıkmış hem de ekonomik kalkınma, komşularla kurulan yakın
ilişkiler ve etkinleşen dış politikadan aldığı
özgüvenle artık kendi ‘ulusal çıkarlarının’ peşinde koşmaya karar vermiştir. Türk kamuoyunda İsrail ve AB karşıtlığının artmasını
Türkiye’de ‘milliyetçiliğin yükselmesinin’
sonucu olarak gören görüşlere göre Türkiye
[4]
21. YÜZYIL
Temmuz ’10 • Sayı: 19
artık bağımsız bir bölgesel güç olma yolunda
ilerlemektedir. Türkiye’nin şu anda takip ettiği politikaların ‘milli çıkarlarla’ ne kadar
örtüştüğü konusunu bir kenara bırakacak
olursak, milliyetçi reflekslerle hareket eden,
tek yanlı politikalar takip etmeye hevesli bir
Türkiye’nin AB’de yine çok olumlu karşılanmayacağı söylenebilir. Bu bağlamda Almanya’nın son dönem takip ettiği politikalara yönelik AB düzeyinde gösterilen tepkileri
hatırlamak yeterli olabilir. Birçok konuda olduğu gibi dış ve güvenlik politikasında da ortak bir duruş sergileyemeyen, ortak kararlar
almakta zorlanan AB, ulusal çıkarlarını AB
çıkarları ile bütünleştiremeyen bir Türkiye’yi
bünyesine katmak istemeyecektir.
AB ile İlişkiler:
Ucu Görünmeyen Süreç
Türkiye’nin
bölgesel
etkinliğinin,
AB’deki İslami ve milliyetçi Türkiye algısı
nedeniyle bu şartlar altında üyelik yolunu açması pek muhtemel görülmemektedir. Fakat
Türkiye’nin sadece AB’ye endeksli politikadan sıyrılıp dış politikada kendine yeni bir
hareket alanı yaratması AB’nin Türkiye’nin
bu avantajlarından faydalanmak istemesine,
üyelik konusunu tekrar düşünmesine veya en
azından (üyelik söz konusu olmasa bile) Türkiye’nin bölgesel güç olarak önemini kavramasına neden olabilir.
21. YÜZYIL
Download