Aklı vahye tabi tutan kısmı (İslam filozoflarını)

advertisement
Sorularlarisale.com
Aklı vahye tabi tutan kısmı (İslam filozoflarını) Zühre'ye
mi vereceğiz katreye mi? Cümle açıklamalarında bu
kısmı Zühre'ye vermişsiniz. Yirmi Dördüncü Söz'ün
şematik izahında ise katreye vermişsiniz. Tezat yok mu?
Farabi, İbn-i Sina gibi filozoflar vahyi değil, Aristo öğretisini esas aldıkları için İmam
Gazali’ye göre üç yerde küfre girmişler. Üstad Hazretlerinin ifadesine göre ise adi ve
avam bir mümin olabilmişlerdir. Bu yüzden İslam filozoflarını velayet makamını
temsil eden katre bölümünde değerlendirmek yanlış olur. Bu filozoflar ancak Zühre
dairesinde olabilirler.
Bu hususa Üstad Hazretleri şu cümleleri ile işaret ediyor:
"Ey hayaliyle benim seyahat-i hayaliyeme iştirak eden arkadaş! O
zemin tabiattır ve felsefe-i tabiiyedir. Tünel ise, ehl-i felsefenin
efkârıyla hakikate yol açmak için açtıkları meslektir. Gördüğüm
ayak izleri, Eflâtun ve Aristo gibi meşahirlerindir. İşittiğim sesler,
İbn-i Sina ve Farabî gibi dâhilerindir. Evet, İbn-i Sina'nın bazı
sözlerini, kanunlarını bazı yerlerde görüyordum. Sonra bütün bütün
kesiliyordu. Daha ileri gidememiş. Demek boğulmuş. Her neyse,
seni meraktan kurtarmak için hayalin altındaki hakikatin bir
köşesini gösterdim. Şimdi seyahatime dönüyorum..."(1)
"İşte, felsefenin şu esâsât-ı fâsidesinden ve netâic-i
vahîmesindendir ki, İslâm hükemasından İbn-i Sina ve Farabî gibi
dâhiler, şâşaa-i suriyesine meftun olup, o mesleğe aldanıp o
mesleğe girdiklerinden, âdi bir mü'min derecesini ancak
kazanabilmişler. Hattâ, İmam-i Gazalî gibi bir Hüccetü'l-İslâm,
onlara o dereceyi de vermemiş. Hem mütekellimînin mütebahhirîn
ulemasından olan Mutezile imamları, ziynet-i surîsine meftun olup o
mesleğe ciddî temas ederek aklı hâkim ittihaz ettiklerinden, ancak
fâsık, mübtedi' bir mü'min derecesine çıkabilmişler. Hem üdeba-yı
İslâmiyenin meşhurlarından, bedbinlikle maruf Ebu'l-Alâ-i Maarrî ve
yetimâne ağlayışıyla mevsuf Ömer Hayyam gibilerin, o mesleğin
nefs-i emmâreyi okşayan zevkiyle zevklenmesi sebebiyle, ehl-i
hakikat ve kemalden bir sille-i tahkir ve tekfir yiyip 'Edepsizlik
ediyorsunuz, zındıkaya giriyorsunuz, zındıkları
yetiştiriyorsunuz.' diye zecirkârâne tedip tokatlarını almışlar."(2)
page 1 / 2
Biz şemayı yeniden inceledik. İslam filozoflarının katre içinde değerlendirildiklerini
görmedik. Katrenin akıl ile temsil edilmesi belki sizi yanlış bir zanna götürmüş
olabilir. Akıl, filozofların tapulu bir malı olmadığı için, istikamet üzere giden aklın
katre içinde değerlendirilmesi gayet doğal ve makuldür. Hatta akıl bir araç olarak
reşha içinde de önemli bir vesile-i hakikattir. "Aklı olmayanın dini olmaz." hükmü de
bu meseleye ışık tutar.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Otuzuncu Söz.
(1) bk. a.g.e.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download