Tuğrul İnançer: `Hepimiz Ramazan Müslümanıyız

advertisement
On5yirmi5.com
Tuğrul İnançer: 'Hepimiz Ramazan Müslümanıyız
Mutasavvıf yazar Ömer Tuğrul İnançer, Ramazan'ı algılayış biçimimizi yorumladı.
İnançer, "Ramazan'da Kur'an oruçtan daha önemlidir" dedi.
Yayın Tarihi : 6 Temmuz 2014 Pazar (oluşturma : 10/20/2017)
Mübarek Ramazan-ı Şerif ayını hepimiz farklı yaşıyoruz. Kimimiz ibadete, kimimiz sosyal tarafına
daha çok vakit ayırıyoruz. Tüm bunları yaparken özüne ne kadar sadık kalabiliyoruz? Kendimizi,
yaşadığımız hayatı Ramazan'a hazırlayabiliyor muyuz? Mutasavvıf yazar Ömer Tuğrul İnançer, Yeni
Şafak'a Ramazan'ı, camileri ve şu an karışıklık içinde olan Ortadoğu'yu yorumladı.
Ramazan'ı çoğunlukla sosyal olarak yaşadığımızı dile getiren İnançer bu sebeple Ramazan'ın sadece
'oruç' olarak algılandığını söylüyor. Bu anlayışın eksik olduğuna dikkat çeken ünlü mutasavvıf,
'Ramazan'da Kur'an oruçtan daha önemlidir' diyor.
Mübarek vakitlerle ilgili bir kitap yazdınız. Aklıma 'Allah'ın her vakti eşittir' tartışması geldi. Son
noktayı nasıl koyarsınız?
Eğer öyleyse Cuma namazını Salı günü kılalım. Her vakit eşit falan değildir. Ramazan-ı şerif başı
rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azaddır. Bu tür şeyleri maddileştirerek anlamak da
anlamamak demektir. Üsküdar Mevlevihanesi şeyhi Ahmet Remzi Dede bir şiirinde; Her Ramazan
günü bayram günü gibidir' der. Her akşam bir sevinç yaşamıyor muyuz? Orada sofranın yemek yeme
zevki mi kastediliyor acaba? Elbette değil. Bunları algılayabilmek için algı frekanslarımızın açık
olması lazım. Günah, kibir, gurur gibi şeyler paslandığı için algı frekansımızın düğmesini
çeviremiyoruz. Senin frekansın almasa da yüce Allah gönderir ama bizim frekanslar kapalı. Onun için
mübarek zamanlar vardır, mübarek mekânlar vardır, mübarek insanlar vardır. Bu mübarek zamanlar
siretimizin yükseğe ve ileri doğru gitmesine vesiledir.
HERKESİN RAMAZAN'I BAŞKADIR
Peki manevi anlamda Ramazan'da rahmet eşitliği var mıdır yoksa herkes kabı kadar mı alır?
Kimsenin özel durumu kimseyi alakadar etmez. Çünkü Allah 'Ben sizleri kabile kabile meşrep meşrep
yarattım' diyor. Parmak izimizden DNA'mıza kadar farklı olduğumuzu kabul ediyoruz. Ama bazen dini
meselelerde insanların tornadan çıkmış gibi aynı olmasını istiyoruz. Cehaletin tesiriyle âdetini din
zannedenler kendi içtihadı kabulünü Allah emretti diye başkasına da empoze etmeye çalışıyor. Bu
değişikliği anlamayanlar işte İbn-i Arabi hazretlerinin söylediği 'Herkesin Allah'ı başkadır' sözü ters
anlamışlardır. Burada birden fazla Allah vardır demiyor ki. Herkesteki Allah telakkisi başka olduğu
gibi Allah'ın o kuluna olan tecellisi de başka olur demektir. Dolayısıyla Ramazan sana başka bana
başkadır.
Malum Ramazan'ın bir sosyal bir de ibadet olmak üzere iki yönü var. Bir taraftan ibadet ederken
diğer taraftan davetlere katılıyoruz, iftar sofraları kuruyoruz. Önemli olan hangisi aslında?
Sosyal tarafı Ramazan'da çok görünür olduğu için insanın aklına ilk oruç geliyor. Halbuki Ramazan
denilince önce oruç değil, Kur'an gelmesi lazım. Çünkü Kur'an'ın nazil olmaya başladığı aydır.
Efendimiz her zaman Kur'an okuyor ama Ramazan'da mukabele yapıyor. Neden Ramazan'da yapıyor
da başka zaman yapmıyor? O yüzden Kur'an ayı olması daha önemlidir. Ama toplumda; oruç, iftar,
sahur, teravih, iftar davetleri gibi çok görünürde olanlar öne alınıyor.
Sadece Ramazan ayında oruca göre hayatımızı yeniden düzenlediğimizden olamaz mı?
Evet, fiilen daha çok orucu yaşıyoruz. Kur'an-ı pek yaşamıyoruz. Kur'an'ın daha önde olması lazım.
Müslümanlara yakışan ise şu; farz, sünnet, vacip ayrımından vazgeçmemiz lazım. Namazın sünnetini
terk etmemiz gibi. Hâlbuki Peygamberimiz için 'size ne veriyorsa onu alın neden kaçınmanızı
söylüyorsa ondan kaçının' diye ayet var. Efendimiz'in her yaptığını kendi miktarımızca yapmamız
gerekiyor. 'Farz sünnetten daha önemlidir' denilince gücüme gidiyor.
RAMAZAN'I EFENDİMİZ GİBİ YAŞAMALIYIZ
Bahsettiğiniz husus hakkında bir dönem 'Hz. Muhammed'i tanrılaştırıyorsunuz' diyenler de olmuştu…
Müslümanların yanlış davranışlarından ve düşüncelerinden kaynaklanan birçok batıl, İslam dairesinin
dışına itici düşünce akımları ve batıl mezhepler türemiştir. Buna rağmen Efendimiz'i tanrılaştıran bir
tane kişi, kurum veya düşünce tarzı yok. Çünkü Allah Peygamberimiz'i tanrılaştırmaktan korur. Sırf
tanrılaştırma ihtimali vardır diyerek tedbir almak Allah'a itaat etmemektir. Burada önemli olan şu,
Kur'an diye bildiğimiz şey Efendimiz'in mübarek ağzından çıkan cümleler değil mi? Kur'an ve ayetleri
birbirinden ayırıyoruz. Bu ayrımdan vazgeçmeliyiz.
Ramazan'da Peygamberimiz'in yaptığı ibadetleri bizler de yapmaya gayret ediyoruz. Kur'an
okuyoruz, teravih namazı kılıyoruz. Başkalarına olan tavırlarımızda pek tahammüllü sayılmayız. Oruç
tutmayana tepki gösteriyor veya Ramazan'da kendine çeki düzen vermeye çalışanlara karşı
'Ramazan Müslümanı' diye ad takıp eleştiriyoruz. Bu tür şeyler İslam algımızın neresinde duruyor?
Peygamberimizin Ramazan'da diğer zamanlarda yaptığından daha fazla yaptığı ibadetler var. Bizim
de toplumsal hayatımızda Ramazan'a mahsus yaptığımız fazla ibadetler var. Ayrıca ibadet etmeyen
kardeşlerimiz var. Mesela içki müptelası veya keyfine içiyor ancak Ramazan'da içmiyor. Bu da
Ramazan'ın bereketidir. Fakat buna bir takım zihniyet sahipleri eleştiriyor. Böyle söylenmemeli.
Bunu söylediğinizde Ramazan'da Peygamberimiz'e de 'Ramazan Müslümanı' demiş olursunuz.
Efendimiz Ramazan'da fazla ibadet yapıyordu. Teravih namazı kılıyor, mukabele yapıyor. Diğer
zamanda namaz kılmayan kimse daha Ramazan'da namaz kılmaya çalışıyor. Bunu teşvik etmeniz
gerekiyor. Sadece Ramazan'da değil bütün zamanların nasıl yaşanılması gerektiğini Efendimiz'den
öğreniriz.
PEYGAMBERİMİZİ TANIMIYORUZ
Dinin sosyal tarafına yabancılaşmamızın sebebini neye bağlıyorsunuz?
Müslüman toplumu Peygamberimiz'i tanımıyor. Varlığından haberdar olmak, onu kabul etmek
tanımak demek değildir. Örnek alacak şekilde tanıyabilmek için hayatının teferruatını öğrenmemiz
lazım. Bilmediğimiz için de örnekleyemiyoruz. Ramazan'ı da bayramı da onun yaşadığı gibi
yaşayacağız. Bir de ne yazık ki hadisleri çok düşük seviyede algılıyoruz. Resulullah'tan başka bilgi
kaynağı yoktur. Peygamberimiz'i hayatımıza göre değil, hayatımızı peygamberimize uyduracağız.
Baktığınızda bugünün şartlarını biz oluşturduk. Mesela faizi, israfı biz yaptık. Önce bunları
düzeltelim sonra Resulullah'a göre yaşamaya başlarız. Oruç tutana kısa kollu giyinmiş demeyeceğiz.
Önce kısa koluna değil orucuna bak. Sonra diğerini düzeltmeye çalış.
Ramazan kimine göre zor kimine göre kolay geçiyor. Farkın sebebi, hikmet ve nasip meselesi mi?
Bedir savaşı Ramazan'da oldu biliyorsun. Ramazan günlük hayatı bozmaz. Oruç da tutmayan için
zordur. Tutana kolaydır. Ben devlet memurluğu, serbest avukatlık yaptım, talebelik yaptım, baba,
dede, koca oldum. Orucumu hep tuttum hiç de zor gelmedi. Yapmayanların saçmalıklarını kale
almamak lazım.
Dünya saltanatı için tevhidi bozdular
Bugün Ortadoğu'da mezhep yüzünden karışıklık yaşanıyor. Tarihte de çok defa mezhep savaşlarının
yaşandığını gördük. Bunca yıl geçmesine rağmen hala Müslümanları bu savaşın içine çeken sebep
nedir?
Cehalet. Müslümanı birbirine düşüren şey benlik ve irfan yoksunu olmak. Takvayı bile Allah korkusu
diye tercüme ederlerse böyle olur. Allah sevgisini öğrenmediğimiz müddetçe, bu işlerin altından
kalkamayız. Bize ilkokulda slogan olarak İslam'ın şartı beş, imanın şartı altı öğretirlerdi. Efendimiz
öyle demiyor. 'Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız' diyor. Seviyor muyuz? Belli
sevmediğimiz. Efendimiz bütün kâinatı sevmiyor muydu? Bu sevgiden ne zaman nasipdar olacağız?
O zaman bunun altında benlik yatıyor. Ben size sövmem, üstünlük taslayamıyorum ancak mensup
olduğum mezhebi senin mensup olduğun mezhepten üstün tutarak seni aşağılıyorum kendimi
yükseltiyorum. Bu futboldaki taraftarlığa benziyor. Bu işte benlik. Mezhebi de böyle yapmamak
gerekiyor.
BİRBİRİMİZİ SEVMEYİ ÖĞRENMEMİZ LAZIM
Selefiler tüm mezheplerin biat olduğunu söylüyor…
Ne münasebet? Asr-ı saadeti bilmiyoruz evladım. Peygamberimiz'in ölmeden önce ben yokken sual
sorduğunuzda verdikleri cevaba göre amel edebilirsiniz diye fetva vermeye yetkili kıldığı yedi kişi
var. Bunların hepsi miras ayeti hakkında tatbikatının 7 ayrı cinste mütalaa ediyorlar, Peygamberimiz
hepsine 'olur' diyor. Bu içtihadın açık olduğu anlamına gelir. Aynı fikirde olmadıkları için bu yedi
fakih birbirlerine kızmıyorlar.
Mızrağa Kur'an taktıran ve düşmanlık tohumları atan şey siyaset değil mi?
Siyaset. Dini dünyaya alet etmek İslam'la bağdaşmayacak bir şeydir. Ayrıca 'Dini için dünyasını,
dünyası için dinin terk eden de bizden değildir' diye hadis var. Siyaset dünya menfaatidir. Siyaset
olmadan da hayatımızı sürdüremiyoruz. O siyaseti Efendimiz'in uyguladığı siyaset gibi olmalı. Ama
böyle olmuyor. Dünya malı ve menfaati elde etmek için kullanılıyor. Dolayısıyla çığırından çıkmış
vaziyette. Müslümanlar bir arada olamadıkça Kudüs Yahudi işgalinde kalmaya devam eder.
Müslümanlar tükürse İsrail'i sel basardı. Ama birlik olamıyorlar. Bugün neden Ortadoğu bu kadar
karışık. Çünkü dünya saltanatı elde etmek için tevhidi bozdular. Tevhide muhalefet edenin sonu
kötüye gider. Dünyada da ahirette de. Ortak payda Muhammedîn Resulullah. Bir Müslümanı oda
benim sevdiğimi seviyor diye sevmesini öğreneceğiz.
Türkiye'de namaza gidenlerin sayısı az
Diyanet, kadınların daha sık camilere gitmesi için olanakları genişletti. Cami hayatımızın neresinde
olmalı. Bunun bir sınırı var mı?
Aslına dönmesi iyi olmuş. Peygamberimiz, camide elçi kabul etti, harp divanını topladı, yemek yedi,
nikâh kıydı, ders verdi ve verdirdi, vaaz etti. Mescidi Nebi sadece namaz kılınmak için
kullanılmamıştır. Ama yeryüzü her yeri beş duyu ile algılanabilir pislik ihtiva etmediği müddetçe
namaz kılmaya yeterlidir. Seccade, halı, mescid gibi bir şart yok. Yolda gidiyorsunuz bagajınızda
seccade var serip kılabilirsiniz. Yani camileri namaz kılma mahalli olarak algılamamız yanlış. Camiyle
sokağın bir farkı yoktur. Camiye özel bir saygı beslediğin zaman hayatın dışına çıkartmış olursun. O
zaman camide derviş, dışarıda keşiş olursun. Bunu yapmamak için camiye tanzim elbette lazım. Ama
her yere bu tanzimi yayabilmek gereklidir. Mesela Cuma namazları. Cuma namazlarında kadın
kılmazsa mesul değil. Ancak kılabilir.
Kadınların camilere fazla yönelmemesinin nedeni yeterli yerin olmaması mı yoksa bir zihniyet
meselesi mi?
Türkiye'de camilerin çok olduğunu söylüyorlar. Halt etmişler! Türkiye'de namaza giden insan az.
Bayram namazında hangi cami boş kalıyor? Cuma namazını sokaklarda kılmıyor muyuz? Daha
erkekler sokakta namaz kılarken kadına nereden yer bulacağız? Cumayı neden kılmadın? diye kadına
sormayacak ancak erkeğe soracak. Onun için eğer cami sayısı yeterli olsaydı kadınlar cumaya da
bayram namazına da giderler. Yetmediği için kadınların ayağı camiden kesilmiş.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Tuğrul İnançer: 'Hepimiz Ramazan Müslümanıyız
Download