İLK HALKA ARZ İZAHNAME ÖRNEĞİ

advertisement
EK/1
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
DENGELİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – 3 AYLIK FAALİYET RAPORU
Bu rapor AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Dengeli Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.201231.03.2012 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun,
fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık
fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy
değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir.
Fon İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’nda değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu
İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’na Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr
sitesinden ulaşılabilir. Fon’un Performans Ölçütü ile karşılaştırmalı olarak verilen getiri grafiğine
raporda yer verilmiştir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Mali Plan’da hükümet
henüz herhangi bir revizyon yapmadı. 2011’de %7.5 oranında büyüyeceği tahmin edilen
Türkiye ekonomisinin büyüme hızı %8.5’e yükselirken, cari açığın GSYİH’ya oranı da %9.4’lük
hedefi bir miktar aşarak %10’a yaklaştı. 2012 büyüme hedefi %4.0 seviyesinde korunurken,
cari açığın 2012’de GSYİH’nın %8.0’ine gerilemesi öngörülüyor. 2011 yılını %10.5 seviyesinde
kapatan TÜFE Mart sonu itibarıyla %10.4 seviyesinde gerçekleşirken, 2012 sonuna ilişkin
%5.2’lik hedefin yakalanma umudu şimdiden tükenmiş bulunuyor. OVMP’da 2011 için
GSYİH’nın %1.7’si seviyesinde tahmin edilen bütçe açığı geçtiğimiz yılı GSYİH’nın %1.3’ü
seviyesinde kapattı. 2012’de ise %1.5’ine gerileyeceğini öngörülüyor. Geçtiğimiz yıllarda mali
konsolidasyondan ciddi oranda kredibilite sağlayan hükümetin, bu politikayı sürdürme niyetinde
olduğu gözleniyor.
1
Enflasyon: 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatan TÜFE, 1Ç’de herhangi
bir düşüş göstermeyerek %10.43 düzeyinde kaldı. Geçtiğimiz yıl boyunca artış trendinde olan
çekirdek enflasyonun ise Mart itibarıyla gerilediği gözlendi. İlk çeyrekteki düşüş temel enflasyon
göstergelerindeki yükselişin durmasını bekleyen TCMB’nin görüşüne destek verdiyse de
Mart’taki bu görünümün devamlılığı konusunda şüphelerimiz var, zira son bir aydır hızlı bir artış
trendine giren petrol fiyatlarının temel enflasyon göstergelerine sızma ve %8 civarında katılık
yaratma riski göz ardı edilmemeli. 1 Nisan itibarıyla zamlanan elektrik ve doğal gaz fiyatları
çekirdek enflasyona üzerinde kritik öneme sahip. Bu noktada, TCMB’nin enflasyona ilişkin Mart
sonundan bu yana takındığı ihtiyatlı/görece şahin duruşu koruması halinde, enerji fiyatlarının
temel ve manşet enflasyon verilerine olası ikinci etkileri kontrol altında tutulabilir.
Büyüme: Geçtiğimiz yıla %11.9’la oldukça yüksek bir büyüme hızıyla başlangıç yapan Türkiye
ekonomisi, takip eden dönemlerde momentumunu kaybederek büyüme önce 2Ç’de %9.1’e
sonra da 3Ç’de %8.4’e yavaşlamıştı. Türkiye ekonomisinin büyümesindeki yavaşlamada kuvvetli
baz etkilerinin yanı sıra sermaye girişlerinde zaman zaman yaşanan zorlu dönemler ve TCMB’nin
cari açığı/kredi büyümesini yavaşlatmak için TL likiditesinde yaptığı sıkılaştırma etkili oldu.
Özellikle, son çeyrekte fonlama maliyetindeki artışın kredi faizlerini yükseltmesi kredi talebinde
daralmaya sebebiyet verirken, TL’nin değer kaybı da iç talebin ciddi oranda yavaşlamasına yol
açtı. İç talep büyümesi belirgin oranda yavaşlarken, dış ticaret hacmindeki reel artış dikkat
çekti. Bu şekilde, Türkiye ekonomisi iç talepte daralma yaşamadan dış ticaret kanalından gelen
katkıyla son çeyrekte %5.2 oranın büyüdü. 2011 yılının tümünde ise büyüme hızı %8.5 oldu.
Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2011 yılını %11 bileşik ile bitirdikten sonra yılın ilk haftası da
yüksek seyredip %11.70’e kadar yükseldi. Merkez Bankası’nın ‘istisnai günleri bitirip fonlamayı
gevşetmesi, Bernanke’nin konuşmasını piyasaların parasal gevşeme 3 (Quantitative easing 3)
olarak algılaması ve ECB’nin yüksek fonlaması tüm dünya gibi bize de alış getirdi. İlk çeyrekte
her ay yüksek itfalar olmasına rağmen faizler hızlı bir gerileme ile Ocak sonunda %9.30’a 20
Şubatta %8.80’e kadar düştü. Ancak dövizin yükselmeye başlaması ile Merkez Bankası’nın
tekrar fonlamayı kısması bono faizlerinin 23 martta %9.70’e yükselip, çeyreği %9.50
seviyesinden kapatmasını da beraberinde getirdi. Önümüzdeki dönem faizler açısından belirleyici
olacak olan; Merkez Bankası’nın faizleri ne zaman arttırmaya başlayacağı ve gelişmekte olan
ülkelere sermaye akımının devam edip etmeyecek olmasıdır. Çünkü mevduat faizlerinin aylık
%11’in üzerine çıkması yerli bankaların %10 bileşiğin altında bono taşımakta isteksiz kılıyor.
Nisan sonrası itfa takviminin rahatlayacak olması ise faizleri yukarı yönlü sınırlayacaktır.
Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 endeksi seneye 51,340 seviyesinden başladı ve ilk çeyreği
62,423 puandan kapadı. Endeksin ilk çeyrekteki yüzdesel kazancı 21% olarak gerçekleşti. Bu
çeyrekte öne çıkanlar, Avrupa’da, özellikle Yunanistan’daki yapısal problemler, ABD’deki
büyüme, Çin’in büyüme beklentilerini düşürmesi oldu. Yunanistan’daki sorunlar kısa vadede
parasal genişlemenin de yardımıyla çözülmüş gözükse de İspanya ve İtalya gibi ülkelerin de
benzer problemler arifesinde olduğu endişesi piyasaları tedirgin etmeye devam etti. ABD’de
gelen olumlu veriler oradaki problemlerin çözülme aşamasında olduğunun sinyallerini verirken
Çin’in büyüme hedeflerini düşürmesi dünyadaki ticaretin önemli ölçüde etkilenmesine dolayısıyla
emtialardaki trendlerin bitmesine sebep olabilecek bir gelişme olarak ön plana çıktı. FED’in
global problemlere önlem olarak üçüncü parasal genişleme opsiyonunu masada tutması ise
sermaye piyasalarını, özellikle hisse senedi piyasalarını desteklerken, ilk çeyreğin en önemli
konusu likidite olmaya devam etti. İkinci çeyrekte takip edeceğimiz unsurlar yine büyüme
verileri, FED’in ve diğer merkez bankalarının politikaları, bunlara bağlı olarak da likidite koşulları
olacak.
Döviz Piyasaları: 2011 sonunda TL’nin USD – EUR sepetine karşı değeri 2.20 (1.92 dolar ve
2.48 Euro) seviyesine kadar gelmişti, 30 Aralık günü başlayan Merkez Bankası müdahalesi ile
2
piyasaya doğrudan 2.87 milyar dolar ve ihaleler ile -24 Ocağa kadar- 3 milyar dolar verildikten
sonra sepet değeri 2.10’un altına indi. 20 Şubat’a kadar yurtdışında piyasaların iyimserliği ile
gelişmekte olan piyasalara artan ilgi, sepet değerini 2.02’ye kadar getirdi. Ancak o noktada
başlayan döviz alımları bir ay kadar devam ettikten sonra 2.13 seviyesinden Merkez Bankası’nın
istisnai günleri başlatıp fonlamayı kesmesiyle döviz ilk çeyreği 2.08 (1.7815 dolar ve 2.3778
Euro) seviyesinden kapattı.
Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup
artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek, fonun getiri ve risk oranı kontrol altında
tutulmuştur.
30.03.2012 tarihinde, Dolar kuru 1,7842 TL, Euro kuru 2.3814 TL olmuştur. IMKB 100
endeksi, birinci çeyreği, %22 artışla 62.423,64 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik
faizi %9,35 olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılının ilk üç ayında fon portföyünün ortalama %25.75’i Hisse Senedi, %38.78’i
Devlet Tahvili ve Hazine Bonosu, %26.10’u Ters Repo, %9.32’si Vadeli Mevduat’a ve %0,04 si
Takasbank Borsa Para Piyasasında değerlendirilmiştir.
Cumhur GÜLENSOY
Fon Kurulu Üyesi
Zeka BİRMAN
Fon Kurulu Üyesi
3
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK/1
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
GELİR AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – 3 AYLIK FAALİYET RAPORU
Bu rapor AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Hisse Senedi Emeklilik Yatırım
Fonu’nun 01.01.2012-31.03.2012 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından
hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış
bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun,
bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması
amacıyla düzenlenmiştir.
Fon İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’nda değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu
İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’na Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr
sitesinden ulaşılabilir. Fon’un Performans Ölçütü ile karşılaştırmalı olarak verilen getiri grafiğine
raporda yer verilmiştir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Mali Plan’da hükümet
henüz herhangi bir revizyon yapmadı. 2011’de %7.5 oranında büyüyeceği tahmin edilen
Türkiye ekonomisinin büyüme hızı %8.5’e yükselirken, cari açığın GSYİH’ya oranı da %9.4’lük
hedefi bir miktar aşarak %10’a yaklaştı. 2012 büyüme hedefi %4.0 seviyesinde korunurken,
cari açığın 2012’de GSYİH’nın %8.0’ine gerilemesi öngörülüyor. 2011 yılını %10.5 seviyesinde
kapatan TÜFE Mart sonu itibarıyla %10.4 seviyesinde gerçekleşirken, 2012 sonuna ilişkin
%5.2’lik hedefin yakalanma umudu şimdiden tükenmiş bulunuyor. OVMP’da 2011 için
GSYİH’nın %1.7’si seviyesinde tahmin edilen bütçe açığı geçtiğimiz yılı GSYİH’nın %1.3’ü
seviyesinde kapattı. 2012’de ise %1.5’ine gerileyeceğini öngörülüyor. Geçtiğimiz yıllarda mali
konsolidasyondan ciddi oranda kredibilite sağlayan hükümetin, bu politikayı sürdürme niyetinde
olduğu gözleniyor.
4
Enflasyon: 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatan TÜFE, 1Ç’de herhangi
bir düşüş göstermeyerek %10.43 düzeyinde kaldı. Geçtiğimiz yıl boyunca artış trendinde olan
çekirdek enflasyonun ise Mart itibarıyla gerilediği gözlendi. İlk çeyrekteki düşüş temel enflasyon
göstergelerindeki yükselişin durmasını bekleyen TCMB’nin görüşüne destek verdiyse de
Mart’taki bu görünümün devamlılığı konusunda şüphelerimiz var, zira son bir aydır hızlı bir artış
trendine giren petrol fiyatlarının temel enflasyon göstergelerine sızma ve %8 civarında katılık
yaratma riski göz ardı edilmemeli. 1 Nisan itibarıyla zamlanan elektrik ve doğal gaz fiyatları
çekirdek enflasyona üzerinde kritik öneme sahip. Bu noktada, TCMB’nin enflasyona ilişkin Mart
sonundan bu yana takındığı ihtiyatlı/görece şahin duruşu koruması halinde, enerji fiyatlarının
temel ve manşet enflasyon verilerine olası ikinci etkileri kontrol altında tutulabilir.
Büyüme: Geçtiğimiz yıla %11.9’la oldukça yüksek bir büyüme hızıyla başlangıç yapan Türkiye
ekonomisi, takip eden dönemlerde momentumunu kaybederek büyüme önce 2Ç’de %9.1’e
sonra da 3Ç’de %8.4’e yavaşlamıştı. Türkiye ekonomisinin büyümesindeki yavaşlamada kuvvetli
baz etkilerinin yanı sıra sermaye girişlerinde zaman zaman yaşanan zorlu dönemler ve TCMB’nin
cari açığı/kredi büyümesini yavaşlatmak için TL likiditesinde yaptığı sıkılaştırma etkili oldu.
Özellikle, son çeyrekte fonlama maliyetindeki artışın kredi faizlerini yükseltmesi kredi talebinde
daralmaya sebebiyet verirken, TL’nin değer kaybı da iç talebin ciddi oranda yavaşlamasına yol
açtı. İç talep büyümesi belirgin oranda yavaşlarken, dış ticaret hacmindeki reel artış dikkat
çekti. Bu şekilde, Türkiye ekonomisi iç talepte daralma yaşamadan dış ticaret kanalından gelen
katkıyla son çeyrekte %5.2 oranın büyüdü. 2011 yılının tümünde ise büyüme hızı %8.5 oldu.
Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2011 yılını %11 bileşik ile bitirdikten sonra yılın ilk haftası da
yüksek seyredip %11.70’e kadar yükseldi. Merkez Bankası’nın ‘istisnai günleri bitirip fonlamayı
gevşetmesi, Bernanke’nin konuşmasını piyasaların parasal gevşeme 3 (Quantitative easing 3)
olarak algılaması ve ECB’nin yüksek fonlaması tüm dünya gibi bize de alış getirdi. İlk çeyrekte
her ay yüksek itfalar olmasına rağmen faizler hızlı bir gerileme ile Ocak sonunda %9.30’a 20
Şubatta %8.80’e kadar düştü. Ancak dövizin yükselmeye başlaması ile Merkez Bankası’nın
tekrar fonlamayı kısması bono faizlerinin 23 martta %9.70’e yükselip, çeyreği %9.50
seviyesinden kapatmasını da beraberinde getirdi. Önümüzdeki dönem faizler açısından belirleyici
olacak olan; Merkez Bankası’nın faizleri ne zaman arttırmaya başlayacağı ve gelişmekte olan
ülkelere sermaye akımının devam edip etmeyecek olmasıdır. Çünkü mevduat faizlerinin aylık
%11’in üzerine çıkması yerli bankaların %10 bileşiğin altında bono taşımakta isteksiz kılıyor.
Nisan sonrası itfa takviminin rahatlayacak olması ise faizleri yukarı yönlü sınırlayacaktır.
Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 endeksi seneye 51,340 seviyesinden başladı ve ilk çeyreği
62,423 puandan kapadı. Endeksin ilk çeyrekteki yüzdesel kazancı 21% olarak gerçekleşti. Bu
çeyrekte öne çıkanlar, Avrupa’da, özellikle Yunanistan’daki yapısal problemler, ABD’deki
büyüme, Çin’in büyüme beklentilerini düşürmesi oldu. Yunanistan’daki sorunlar kısa vadede
parasal genişlemenin de yardımıyla çözülmüş gözükse de İspanya ve İtalya gibi ülkelerin de
benzer problemler arifesinde olduğu endişesi piyasaları tedirgin etmeye devam etti. ABD’de
gelen olumlu veriler oradaki problemlerin çözülme aşamasında olduğunun sinyallerini verirken
Çin’in büyüme hedeflerini düşürmesi dünyadaki ticaretin önemli ölçüde etkilenmesine dolayısıyla
emtialardaki trendlerin bitmesine sebep olabilecek bir gelişme olarak ön plana çıktı. FED’in
global problemlere önlem olarak üçüncü parasal genişleme opsiyonunu masada tutması ise
sermaye piyasalarını, özellikle hisse senedi piyasalarını desteklerken, ilk çeyreğin en önemli
konusu likidite olmaya devam etti. İkinci çeyrekte takip edeceğimiz unsurlar yine büyüme
verileri, FED’in ve diğer merkez bankalarının politikaları, bunlara bağlı olarak da likidite koşulları
olacak.
Döviz Piyasaları: 2011 sonunda TL’nin USD – EUR sepetine karşı değeri 2.20 (1.92 dolar ve
2.48 Euro) seviyesine kadar gelmişti, 30 Aralık günü başlayan Merkez Bankası müdahalesi ile
5
piyasaya doğrudan 2.87 milyar dolar ve ihaleler ile -24 Ocağa kadar- 3 milyar dolar verildikten
sonra sepet değeri 2.10’un altına indi. 20 Şubat’a kadar yurtdışında piyasaların iyimserliği ile
gelişmekte olan piyasalara artan ilgi, sepet değerini 2.02’ye kadar getirdi. Ancak o noktada
başlayan döviz alımları bir ay kadar devam ettikten sonra 2.13 seviyesinden Merkez Bankası’nın
istisnai günleri başlatıp fonlamayı kesmesiyle döviz ilk çeyreği 2.08 (1.7815 dolar ve 2.3778
Euro) seviyesinden kapattı.
Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup
artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında
tutulmuştur.
30.03.2012 tarihinde, Dolar kuru 1,7842 TL, Euro kuru 2.3814 TL olmuştur. IMKB 100
endeksi, birinci çeyreği, %22 artışla 62.423,64 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik
faizi %9,35 olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılının ilk üç ayında, fon portföyünün ortalama %85.33’i hisse senetlerinde,
%14.67’si Ters Repoda değerlendirilmiştir.
Cumhur GÜLENSOY
Fon Kurulu Üyesi
Zeka BİRMAN
Fon Kurulu Üyesi
6
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK/1
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – 3 AYLIK FAALİYET RAPORU
Bu rapor AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Kamu Borçlanma Araçları Emeklilik
Yatırım Fonu’nun 01.01.2012-31.03.2012 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından
hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış
bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun,
bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması
amacıyla düzenlenmiştir.
Fon İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’nda değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu
İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’na Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr
sitesinden ulaşılabilir. Fon’un Performans Ölçütü ile karşılaştırmalı olarak verilen getiri grafiğine
raporda yer verilmiştir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Mali Plan’da hükümet
henüz herhangi bir revizyon yapmadı. 2011’de %7.5 oranında büyüyeceği tahmin edilen
Türkiye ekonomisinin büyüme hızı %8.5’e yükselirken, cari açığın GSYİH’ya oranı da %9.4’lük
hedefi bir miktar aşarak %10’a yaklaştı. 2012 büyüme hedefi %4.0 seviyesinde korunurken,
cari açığın 2012’de GSYİH’nın %8.0’ine gerilemesi öngörülüyor. 2011 yılını %10.5 seviyesinde
kapatan TÜFE Mart sonu itibarıyla %10.4 seviyesinde gerçekleşirken, 2012 sonuna ilişkin
%5.2’lik hedefin yakalanma umudu şimdiden tükenmiş bulunuyor. OVMP’da 2011 için
GSYİH’nın %1.7’si seviyesinde tahmin edilen bütçe açığı geçtiğimiz yılı GSYİH’nın %1.3’ü
seviyesinde kapattı. 2012’de ise %1.5’ine gerileyeceğini öngörülüyor. Geçtiğimiz yıllarda mali
konsolidasyondan ciddi oranda kredibilite sağlayan hükümetin, bu politikayı sürdürme niyetinde
olduğu gözleniyor.
7
Enflasyon: 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatan TÜFE, 1Ç’de herhangi
bir düşüş göstermeyerek %10.43 düzeyinde kaldı. Geçtiğimiz yıl boyunca artış trendinde olan
çekirdek enflasyonun ise Mart itibarıyla gerilediği gözlendi. İlk çeyrekteki düşüş temel enflasyon
göstergelerindeki yükselişin durmasını bekleyen TCMB’nin görüşüne destek verdiyse de
Mart’taki bu görünümün devamlılığı konusunda şüphelerimiz var, zira son bir aydır hızlı bir artış
trendine giren petrol fiyatlarının temel enflasyon göstergelerine sızma ve %8 civarında katılık
yaratma riski göz ardı edilmemeli. 1 Nisan itibarıyla zamlanan elektrik ve doğal gaz fiyatları
çekirdek enflasyona üzerinde kritik öneme sahip. Bu noktada, TCMB’nin enflasyona ilişkin Mart
sonundan bu yana takındığı ihtiyatlı/görece şahin duruşu koruması halinde, enerji fiyatlarının
temel ve manşet enflasyon verilerine olası ikinci etkileri kontrol altında tutulabilir.
Büyüme: Geçtiğimiz yıla %11.9’la oldukça yüksek bir büyüme hızıyla başlangıç yapan Türkiye
ekonomisi, takip eden dönemlerde momentumunu kaybederek büyüme önce 2Ç’de %9.1’e
sonra da 3Ç’de %8.4’e yavaşlamıştı. Türkiye ekonomisinin büyümesindeki yavaşlamada kuvvetli
baz etkilerinin yanı sıra sermaye girişlerinde zaman zaman yaşanan zorlu dönemler ve TCMB’nin
cari açığı/kredi büyümesini yavaşlatmak için TL likiditesinde yaptığı sıkılaştırma etkili oldu.
Özellikle, son çeyrekte fonlama maliyetindeki artışın kredi faizlerini yükseltmesi kredi talebinde
daralmaya sebebiyet verirken, TL’nin değer kaybı da iç talebin ciddi oranda yavaşlamasına yol
açtı. İç talep büyümesi belirgin oranda yavaşlarken, dış ticaret hacmindeki reel artış dikkat
çekti. Bu şekilde, Türkiye ekonomisi iç talepte daralma yaşamadan dış ticaret kanalından gelen
katkıyla son çeyrekte %5.2 oranın büyüdü. 2011 yılının tümünde ise büyüme hızı %8.5 oldu.
Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2011 yılını %11 bileşik ile bitirdikten sonra yılın ilk haftası da
yüksek seyredip %11.70’e kadar yükseldi. Merkez Bankası’nın ‘istisnai günleri bitirip fonlamayı
gevşetmesi, Bernanke’nin konuşmasını piyasaların parasal gevşeme 3 (Quantitative easing 3)
olarak algılaması ve ECB’nin yüksek fonlaması tüm dünya gibi bize de alış getirdi. İlk çeyrekte
her ay yüksek itfalar olmasına rağmen faizler hızlı bir gerileme ile Ocak sonunda %9.30’a 20
Şubatta %8.80’e kadar düştü. Ancak dövizin yükselmeye başlaması ile Merkez Bankası’nın
tekrar fonlamayı kısması bono faizlerinin 23 martta %9.70’e yükselip, çeyreği %9.50
seviyesinden kapatmasını da beraberinde getirdi. Önümüzdeki dönem faizler açısından belirleyici
olacak olan; Merkez Bankası’nın faizleri ne zaman arttırmaya başlayacağı ve gelişmekte olan
ülkelere sermaye akımının devam edip etmeyecek olmasıdır. Çünkü mevduat faizlerinin aylık
%11’in üzerine çıkması yerli bankaların %10 bileşiğin altında bono taşımakta isteksiz kılıyor.
Nisan sonrası itfa takviminin rahatlayacak olması ise faizleri yukarı yönlü sınırlayacaktır.
Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 endeksi seneye 51,340 seviyesinden başladı ve ilk çeyreği
62,423 puandan kapadı. Endeksin ilk çeyrekteki yüzdesel kazancı 21% olarak gerçekleşti. Bu
çeyrekte öne çıkanlar, Avrupa’da, özellikle Yunanistan’daki yapısal problemler, ABD’deki
büyüme, Çin’in büyüme beklentilerini düşürmesi oldu. Yunanistan’daki sorunlar kısa vadede
parasal genişlemenin de yardımıyla çözülmüş gözükse de İspanya ve İtalya gibi ülkelerin de
benzer problemler arifesinde olduğu endişesi piyasaları tedirgin etmeye devam etti. ABD’de
gelen olumlu veriler oradaki problemlerin çözülme aşamasında olduğunun sinyallerini verirken
Çin’in büyüme hedeflerini düşürmesi dünyadaki ticaretin önemli ölçüde etkilenmesine dolayısıyla
emtialardaki trendlerin bitmesine sebep olabilecek bir gelişme olarak ön plana çıktı. FED’in
global problemlere önlem olarak üçüncü parasal genişleme opsiyonunu masada tutması ise
sermaye piyasalarını, özellikle hisse senedi piyasalarını desteklerken, ilk çeyreğin en önemli
konusu likidite olmaya devam etti. İkinci çeyrekte takip edeceğimiz unsurlar yine büyüme
verileri, FED’in ve diğer merkez bankalarının politikaları, bunlara bağlı olarak da likidite koşulları
olacak.
Döviz Piyasaları: 2011 sonunda TL’nin USD – EUR sepetine karşı değeri 2.20 (1.92 dolar ve
2.48 Euro) seviyesine kadar gelmişti, 30 Aralık günü başlayan Merkez Bankası müdahalesi ile
8
piyasaya doğrudan 2.87 milyar dolar ve ihaleler ile -24 Ocağa kadar- 3 milyar dolar verildikten
sonra sepet değeri 2.10’un altına indi. 20 Şubat’a kadar yurtdışında piyasaların iyimserliği ile
gelişmekte olan piyasalara artan ilgi, sepet değerini 2.02’ye kadar getirdi. Ancak o noktada
başlayan döviz alımları bir ay kadar devam ettikten sonra 2.13 seviyesinden Merkez Bankası’nın
istisnai günleri başlatıp fonlamayı kesmesiyle döviz ilk çeyreği 2.08 (1.7815 dolar ve 2.3778
Euro) seviyesinden kapattı.
Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup
artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında
tutulmuştur.
30.03.2012 tarihinde, Dolar kuru 1,7842 TL, Euro kuru 2.3814 TL olmuştur. IMKB 100
endeksi, birinci çeyreği, %22 artışla 62.423,64 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik
faizi %9,35 olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılında fon portföyünün ortalama %83,14’ü Kamu Borçlanma Senetlerinde,
%4,93’ü ‘ü Ters Repoda, %8,48’i Vadeli Mevduatta, %3,39’u özel sektör tahvilinde ve %0,06’sı
da BPP’de değerlendirilmiştir.
Cumhur GÜLENSOY
Fon Kurulu Üyesi
Zeka BİRMAN
Fon Kurulu Üyesi
9
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK/1
1
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU
EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – 3 AYLIK FAALİYET RAPORU
Bu AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Para Piyasası Likit Kamu Emeklilik Yatırım Fonu’nun
01.01.2012-31.03.2012 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet
raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden
geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi
itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla
düzenlenmiştir.
Fon İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’nda değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu
İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’na Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr
sitesinden ulaşılabilir. Fon’un Performans Ölçütü ile karşılaştırmalı olarak verilen getiri grafiğine
raporda yer verilmiştir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Mali Plan’da hükümet
henüz herhangi bir revizyon yapmadı. 2011’de %7.5 oranında büyüyeceği tahmin edilen
Türkiye ekonomisinin büyüme hızı %8.5’e yükselirken, cari açığın GSYİH’ya oranı da %9.4’lük
hedefi bir miktar aşarak %10’a yaklaştı. 2012 büyüme hedefi %4.0 seviyesinde korunurken,
cari açığın 2012’de GSYİH’nın %8.0’ine gerilemesi öngörülüyor. 2011 yılını %10.5 seviyesinde
kapatan TÜFE Mart sonu itibarıyla %10.4 seviyesinde gerçekleşirken, 2012 sonuna ilişkin
%5.2’lik hedefin yakalanma umudu şimdiden tükenmiş bulunuyor. OVMP’da 2011 için
GSYİH’nın %1.7’si seviyesinde tahmin edilen bütçe açığı geçtiğimiz yılı GSYİH’nın %1.3’ü
seviyesinde kapattı. 2012’de ise %1.5’ine gerileyeceğini öngörülüyor. Geçtiğimiz yıllarda mali
10
konsolidasyondan ciddi oranda kredibilite sağlayan hükümetin, bu politikayı sürdürme niyetinde
olduğu gözleniyor.
Enflasyon: 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatan TÜFE, 1Ç’de herhangi
bir düşüş göstermeyerek %10.43 düzeyinde kaldı. Geçtiğimiz yıl boyunca artış trendinde olan
çekirdek enflasyonun ise Mart itibarıyla gerilediği gözlendi. İlk çeyrekteki düşüş temel enflasyon
göstergelerindeki yükselişin durmasını bekleyen TCMB’nin görüşüne destek verdiyse de
Mart’taki bu görünümün devamlılığı konusunda şüphelerimiz var, zira son bir aydır hızlı bir artış
trendine giren petrol fiyatlarının temel enflasyon göstergelerine sızma ve %8 civarında katılık
yaratma riski göz ardı edilmemeli. 1 Nisan itibarıyla zamlanan elektrik ve doğal gaz fiyatları
çekirdek enflasyona üzerinde kritik öneme sahip. Bu noktada, TCMB’nin enflasyona ilişkin Mart
sonundan bu yana takındığı ihtiyatlı/görece şahin duruşu koruması halinde, enerji fiyatlarının
temel ve manşet enflasyon verilerine olası ikinci etkileri kontrol altında tutulabilir.
Büyüme: Geçtiğimiz yıla %11.9’la oldukça yüksek bir büyüme hızıyla başlangıç yapan Türkiye
ekonomisi, takip eden dönemlerde momentumunu kaybederek büyüme önce 2Ç’de %9.1’e
sonra da 3Ç’de %8.4’e yavaşlamıştı. Türkiye ekonomisinin büyümesindeki yavaşlamada kuvvetli
baz etkilerinin yanı sıra sermaye girişlerinde zaman zaman yaşanan zorlu dönemler ve TCMB’nin
cari açığı/kredi büyümesini yavaşlatmak için TL likiditesinde yaptığı sıkılaştırma etkili oldu.
Özellikle, son çeyrekte fonlama maliyetindeki artışın kredi faizlerini yükseltmesi kredi talebinde
daralmaya sebebiyet verirken, TL’nin değer kaybı da iç talebin ciddi oranda yavaşlamasına yol
açtı. İç talep büyümesi belirgin oranda yavaşlarken, dış ticaret hacmindeki reel artış dikkat
çekti. Bu şekilde, Türkiye ekonomisi iç talepte daralma yaşamadan dış ticaret kanalından gelen
katkıyla son çeyrekte %5.2 oranın büyüdü. 2011 yılının tümünde ise büyüme hızı %8.5 oldu.
Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2011 yılını %11 bileşik ile bitirdikten sonra yılın ilk haftası da
yüksek seyredip %11.70’e kadar yükseldi. Merkez Bankası’nın ‘istisnai günleri bitirip fonlamayı
gevşetmesi, Bernanke’nin konuşmasını piyasaların parasal gevşeme 3 (Quantitative easing 3)
olarak algılaması ve ECB’nin yüksek fonlaması tüm dünya gibi bize de alış getirdi. İlk çeyrekte
her ay yüksek itfalar olmasına rağmen faizler hızlı bir gerileme ile Ocak sonunda %9.30’a 20
Şubatta %8.80’e kadar düştü. Ancak dövizin yükselmeye başlaması ile Merkez Bankası’nın
tekrar fonlamayı kısması bono faizlerinin 23 martta %9.70’e yükselip, çeyreği %9.50
seviyesinden kapatmasını da beraberinde getirdi. Önümüzdeki dönem faizler açısından belirleyici
olacak olan; Merkez Bankası’nın faizleri ne zaman arttırmaya başlayacağı ve gelişmekte olan
ülkelere sermaye akımının devam edip etmeyecek olmasıdır. Çünkü mevduat faizlerinin aylık
%11’in üzerine çıkması yerli bankaların %10 bileşiğin altında bono taşımakta isteksiz kılıyor.
Nisan sonrası itfa takviminin rahatlayacak olması ise faizleri yukarı yönlü sınırlayacaktır.
Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 endeksi seneye 51,340 seviyesinden başladı ve ilk çeyreği
62,423 puandan kapadı. Endeksin ilk çeyrekteki yüzdesel kazancı 21% olarak gerçekleşti. Bu
çeyrekte öne çıkanlar, Avrupa’da, özellikle Yunanistan’daki yapısal problemler, ABD’deki
büyüme, Çin’in büyüme beklentilerini düşürmesi oldu. Yunanistan’daki sorunlar kısa vadede
parasal genişlemenin de yardımıyla çözülmüş gözükse de İspanya ve İtalya gibi ülkelerin de
benzer problemler arifesinde olduğu endişesi piyasaları tedirgin etmeye devam etti. ABD’de
gelen olumlu veriler oradaki problemlerin çözülme aşamasında olduğunun sinyallerini verirken
Çin’in büyüme hedeflerini düşürmesi dünyadaki ticaretin önemli ölçüde etkilenmesine dolayısıyla
emtialardaki trendlerin bitmesine sebep olabilecek bir gelişme olarak ön plana çıktı. FED’in
global problemlere önlem olarak üçüncü parasal genişleme opsiyonunu masada tutması ise
sermaye piyasalarını, özellikle hisse senedi piyasalarını desteklerken, ilk çeyreğin en önemli
konusu likidite olmaya devam etti. İkinci çeyrekte takip edeceğimiz unsurlar yine büyüme
verileri, FED’in ve diğer merkez bankalarının politikaları, bunlara bağlı olarak da likidite koşulları
olacak.
11
Döviz Piyasaları: 2011 sonunda TL’nin USD – EUR sepetine karşı değeri 2.20 (1.92 dolar ve
2.48 Euro) seviyesine kadar gelmişti, 30 Aralık günü başlayan Merkez Bankası müdahalesi ile
piyasaya doğrudan 2.87 milyar dolar ve ihaleler ile -24 Ocağa kadar- 3 milyar dolar verildikten
sonra sepet değeri 2.10’un altına indi. 20 Şubat’a kadar yurtdışında piyasaların iyimserliği ile
gelişmekte olan piyasalara artan ilgi, sepet değerini 2.02’ye kadar getirdi. Ancak o noktada
başlayan döviz alımları bir ay kadar devam ettikten sonra 2.13 seviyesinden Merkez Bankası’nın
istisnai günleri başlatıp fonlamayı kesmesiyle döviz ilk çeyreği 2.08 (1.7815 dolar ve 2.3778
Euro) seviyesinden kapattı.
Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup
artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında
tutulmuştur.
30.03.2012 tarihinde, Dolar kuru 1,7842 TL, Euro kuru 2.3814 TL olmuştur. IMKB 100
endeksi, birinci çeyreği, %22 artışla 62.423,64 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik
faizi %9,35 olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılının ilk üç ayında fon portföyünün ortalama %29.46’sı Hazine Bonosu ve Devlet
Tahvilinde, %54.57’si ters repoda %15.92’si vadeli mevduatta ve %0,05’i BPP
değerlendirilmiştir.
Cumhur GÜLENSOY
Fon Kurulu Üyesi
Zeka BİRMAN
Fon Kurulu Üyesi
12
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK/1
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI
EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – 3 AYLIK FAALİYET RAPORU
Bu rapor AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Gelir Amaçlı Uluslararası Borçlanma Araçları
Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.2012-31.03.2012 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu
tarafından hazırlanan faaliyet raporunun, fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak
hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim
raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy değeri ve net varlık değeri tablolarının
katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir.
Fon İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’nda değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu
İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’na Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr
sitesinden ulaşılabilir. Fon’un Performans Ölçütü ile karşılaştırmalı olarak verilen getiri grafiğine
raporda yer verilmiştir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fon-Performans Ölçütü Karşılaştırmalı Getiri Grafiği:
Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Mali Plan’da hükümet
henüz herhangi bir revizyon yapmadı. 2011’de %7.5 oranında büyüyeceği tahmin edilen
Türkiye ekonomisinin büyüme hızı %8.5’e yükselirken, cari açığın GSYİH’ya oranı da %9.4’lük
hedefi bir miktar aşarak %10’a yaklaştı. 2012 büyüme hedefi %4.0 seviyesinde korunurken,
cari açığın 2012’de GSYİH’nın %8.0’ine gerilemesi öngörülüyor. 2011 yılını %10.5 seviyesinde
kapatan TÜFE Mart sonu itibarıyla %10.4 seviyesinde gerçekleşirken, 2012 sonuna ilişkin
%5.2’lik hedefin yakalanma umudu şimdiden tükenmiş bulunuyor. OVMP’da 2011 için
GSYİH’nın %1.7’si seviyesinde tahmin edilen bütçe açığı geçtiğimiz yılı GSYİH’nın %1.3’ü
seviyesinde kapattı. 2012’de ise %1.5’ine gerileyeceğini öngörülüyor. Geçtiğimiz yıllarda mali
konsolidasyondan ciddi oranda kredibilite sağlayan hükümetin, bu politikayı sürdürme niyetinde
olduğu gözleniyor.
13
Enflasyon: 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatan TÜFE, 1Ç’de herhangi
bir düşüş göstermeyerek %10.43 düzeyinde kaldı. Geçtiğimiz yıl boyunca artış trendinde olan
çekirdek enflasyonun ise Mart itibarıyla gerilediği gözlendi. İlk çeyrekteki düşüş temel enflasyon
göstergelerindeki yükselişin durmasını bekleyen TCMB’nin görüşüne destek verdiyse de
Mart’taki bu görünümün devamlılığı konusunda şüphelerimiz var, zira son bir aydır hızlı bir artış
trendine giren petrol fiyatlarının temel enflasyon göstergelerine sızma ve %8 civarında katılık
yaratma riski göz ardı edilmemeli. 1 Nisan itibarıyla zamlanan elektrik ve doğal gaz fiyatları
çekirdek enflasyona üzerinde kritik öneme sahip. Bu noktada, TCMB’nin enflasyona ilişkin Mart
sonundan bu yana takındığı ihtiyatlı/görece şahin duruşu koruması halinde, enerji fiyatlarının
temel ve manşet enflasyon verilerine olası ikinci etkileri kontrol altında tutulabilir.
Büyüme: Geçtiğimiz yıla %11.9’la oldukça yüksek bir büyüme hızıyla başlangıç yapan Türkiye
ekonomisi, takip eden dönemlerde momentumunu kaybederek büyüme önce 2Ç’de %9.1’e
sonra da 3Ç’de %8.4’e yavaşlamıştı. Türkiye ekonomisinin büyümesindeki yavaşlamada kuvvetli
baz etkilerinin yanı sıra sermaye girişlerinde zaman zaman yaşanan zorlu dönemler ve TCMB’nin
cari açığı/kredi büyümesini yavaşlatmak için TL likiditesinde yaptığı sıkılaştırma etkili oldu.
Özellikle, son çeyrekte fonlama maliyetindeki artışın kredi faizlerini yükseltmesi kredi talebinde
daralmaya sebebiyet verirken, TL’nin değer kaybı da iç talebin ciddi oranda yavaşlamasına yol
açtı. İç talep büyümesi belirgin oranda yavaşlarken, dış ticaret hacmindeki reel artış dikkat
çekti. Bu şekilde, Türkiye ekonomisi iç talepte daralma yaşamadan dış ticaret kanalından gelen
katkıyla son çeyrekte %5.2 oranın büyüdü. 2011 yılının tümünde ise büyüme hızı %8.5 oldu.
Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2011 yılını %11 bileşik ile bitirdikten sonra yılın ilk haftası da
yüksek seyredip %11.70’e kadar yükseldi. Merkez Bankası’nın ‘istisnai günleri bitirip fonlamayı
gevşetmesi, Bernanke’nin konuşmasını piyasaların parasal gevşeme 3 (Quantitative easing 3)
olarak algılaması ve ECB’nin yüksek fonlaması tüm dünya gibi bize de alış getirdi. İlk çeyrekte
her ay yüksek itfalar olmasına rağmen faizler hızlı bir gerileme ile Ocak sonunda %9.30’a 20
Şubatta %8.80’e kadar düştü. Ancak dövizin yükselmeye başlaması ile Merkez Bankası’nın
tekrar fonlamayı kısması bono faizlerinin 23 martta %9.70’e yükselip, çeyreği %9.50
seviyesinden kapatmasını da beraberinde getirdi. Önümüzdeki dönem faizler açısından belirleyici
olacak olan; Merkez Bankası’nın faizleri ne zaman arttırmaya başlayacağı ve gelişmekte olan
ülkelere sermaye akımının devam edip etmeyecek olmasıdır. Çünkü mevduat faizlerinin aylık
%11’in üzerine çıkması yerli bankaların %10 bileşiğin altında bono taşımakta isteksiz kılıyor.
Nisan sonrası itfa takviminin rahatlayacak olması ise faizleri yukarı yönlü sınırlayacaktır.
Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 endeksi seneye 51,340 seviyesinden başladı ve ilk çeyreği
62,423 puandan kapadı. Endeksin ilk çeyrekteki yüzdesel kazancı 21% olarak gerçekleşti. Bu
çeyrekte öne çıkanlar, Avrupa’da, özellikle Yunanistan’daki yapısal problemler, ABD’deki
büyüme, Çin’in büyüme beklentilerini düşürmesi oldu. Yunanistan’daki sorunlar kısa vadede
parasal genişlemenin de yardımıyla çözülmüş gözükse de İspanya ve İtalya gibi ülkelerin de
benzer problemler arifesinde olduğu endişesi piyasaları tedirgin etmeye devam etti. ABD’de
gelen olumlu veriler oradaki problemlerin çözülme aşamasında olduğunun sinyallerini verirken
Çin’in büyüme hedeflerini düşürmesi dünyadaki ticaretin önemli ölçüde etkilenmesine dolayısıyla
emtialardaki trendlerin bitmesine sebep olabilecek bir gelişme olarak ön plana çıktı. FED’in
global problemlere önlem olarak üçüncü parasal genişleme opsiyonunu masada tutması ise
sermaye piyasalarını, özellikle hisse senedi piyasalarını desteklerken, ilk çeyreğin en önemli
konusu likidite olmaya devam etti. İkinci çeyrekte takip edeceğimiz unsurlar yine büyüme
verileri, FED’in ve diğer merkez bankalarının politikaları, bunlara bağlı olarak da likidite koşulları
olacak.
Döviz Piyasaları: 2011 sonunda TL’nin USD – EUR sepetine karşı değeri 2.20 (1.92 dolar ve
2.48 Euro) seviyesine kadar gelmişti, 30 Aralık günü başlayan Merkez Bankası müdahalesi ile
14
piyasaya doğrudan 2.87 milyar dolar ve ihaleler ile -24 Ocağa kadar- 3 milyar dolar verildikten
sonra sepet değeri 2.10’un altına indi. 20 Şubat’a kadar yurtdışında piyasaların iyimserliği ile
gelişmekte olan piyasalara artan ilgi, sepet değerini 2.02’ye kadar getirdi. Ancak o noktada
başlayan döviz alımları bir ay kadar devam ettikten sonra 2.13 seviyesinden Merkez Bankası’nın
istisnai günleri başlatıp fonlamayı kesmesiyle döviz ilk çeyreği 2.08 (1.7815 dolar ve 2.3778
Euro) seviyesinden kapattı.
Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup
artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında
tutulmuştur.
30.03.2012 tarihinde, Dolar kuru 1,7842 TL, Euro kuru 2.3814 TL olmuştur. IMKB 100
endeksi, birinci çeyreği, %22 artışla 62.423,64 seviyesinden kapatmış ve gösterge bono bileşik
faizi %9,35 olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılının ilk üç ayında fon porföyünün ortalama %88.70’i Yabancı Borçlanma
Senetlerinde, %11.3’ü Ters Repoda değerlendirilmiştir.
Cumhur GÜLENSOY
Fon Kurulu Üyesi
Zeka BİRMAN
Fon Kurulu Üyesi
15
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
EK/1
AEGON EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş.
ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU
FON KURULU – 3 AYLIK FAALİYET RAPORU
Bu rapor AEGON Emeklilik ve Hayat A.Ş. Esnek Emeklilik Yatırım Fonu’nun 01.01.201231.03.2012 dönemine ilişkin gelişmelerin, Fon Kurulu tarafından hazırlanan faaliyet raporunun,
fonun bir önceki dönemle karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bağımsız denetimden geçmiş yıllık
fon bilanço ve gelir tablolarının, bağımsız denetim raporunun, bilanço tarihi itibariyle fon portföy
değeri ve net varlık değeri tablolarının katılımcılara sunulması amacıyla düzenlenmiştir.
Fon İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’nda değişiklik yapılmamıştır. Söz konusu
İçtüzük, İzahname ve Tanıtım Formu’na Şirketin merkezi, acenteleri ve www.aegon.com.tr
sitesinden ulaşılabilir. Fon’un Performans Ölçütü ile karşılaştırmalı olarak verilen getiri grafiğine
raporda yer verilmiştir.
FON PERFORMANSINA İLİŞKİN BİLGİLER
Fonun yönetim stratejisinin karşılaştırma ölçütü kullanmaya elverişli olmaması nedeniyle
karşılaştırma ölçütü belirlenmemiştir.
Ekonomik Program: Geçtiğimiz yıl Ekim ayında açıklanan Orta Vadeli Mali Plan’da hükümet
henüz herhangi bir revizyon yapmadı. 2011’de %7.5 oranında büyüyeceği tahmin edilen
Türkiye ekonomisinin büyüme hızı %8.5’e yükselirken, cari açığın GSYİH’ya oranı da %9.4’lük
hedefi bir miktar aşarak %10’a yaklaştı. 2012 büyüme hedefi %4.0 seviyesinde korunurken,
cari açığın 2012’de GSYİH’nın %8.0’ine gerilemesi öngörülüyor. 2011 yılını %10.5 seviyesinde
kapatan TÜFE Mart sonu itibarıyla %10.4 seviyesinde gerçekleşirken, 2012 sonuna ilişkin
%5.2’lik hedefin yakalanma umudu şimdiden tükenmiş bulunuyor. OVMP’da 2011 için
GSYİH’nın %1.7’si seviyesinde tahmin edilen bütçe açığı geçtiğimiz yılı GSYİH’nın %1.3’ü
seviyesinde kapattı. 2012’de ise %1.5’ine gerileyeceğini öngörülüyor. Geçtiğimiz yıllarda mali
konsolidasyondan ciddi oranda kredibilite sağlayan hükümetin, bu politikayı sürdürme niyetinde
olduğu gözleniyor.
Enflasyon: 2011 yılını 4 puanlık bir artışla %10.45 seviyesinde kapatan TÜFE, 1Ç’de herhangi
bir düşüş göstermeyerek %10.43 düzeyinde kaldı. Geçtiğimiz yıl boyunca artış trendinde olan
çekirdek enflasyonun ise Mart itibarıyla gerilediği gözlendi. İlk çeyrekteki düşüş temel enflasyon
göstergelerindeki yükselişin durmasını bekleyen TCMB’nin görüşüne destek verdiyse de
Mart’taki bu görünümün devamlılığı konusunda şüphelerimiz var, zira son bir aydır hızlı bir artış
trendine giren petrol fiyatlarının temel enflasyon göstergelerine sızma ve %8 civarında katılık
yaratma riski göz ardı edilmemeli. 1 Nisan itibarıyla zamlanan elektrik ve doğal gaz fiyatları
çekirdek enflasyona üzerinde kritik öneme sahip. Bu noktada, TCMB’nin enflasyona ilişkin Mart
sonundan bu yana takındığı ihtiyatlı/görece şahin duruşu koruması halinde, enerji fiyatlarının
temel ve manşet enflasyon verilerine olası ikinci etkileri kontrol altında tutulabilir.
Büyüme: Geçtiğimiz yıla %11.9’la oldukça yüksek bir büyüme hızıyla başlangıç yapan Türkiye
ekonomisi, takip eden dönemlerde momentumunu kaybederek büyüme önce 2Ç’de %9.1’e
sonra da 3Ç’de %8.4’e yavaşlamıştı. Türkiye ekonomisinin büyümesindeki yavaşlamada kuvvetli
baz etkilerinin yanı sıra sermaye girişlerinde zaman zaman yaşanan zorlu dönemler ve TCMB’nin
cari açığı/kredi büyümesini yavaşlatmak için TL likiditesinde yaptığı sıkılaştırma etkili oldu.
Özellikle, son çeyrekte fonlama maliyetindeki artışın kredi faizlerini yükseltmesi kredi talebinde
daralmaya sebebiyet verirken, TL’nin değer kaybı da iç talebin ciddi oranda yavaşlamasına yol
açtı. İç talep büyümesi belirgin oranda yavaşlarken, dış ticaret hacmindeki reel artış dikkat
çekti. Bu şekilde, Türkiye ekonomisi iç talepte daralma yaşamadan dış ticaret kanalından gelen
katkıyla son çeyrekte %5.2 oranın büyüdü. 2011 yılının tümünde ise büyüme hızı %8.5 oldu.
16
Sabit Getirili Piyasalar: Faizler 2011 yılını %11 bileşik ile bitirdikten sonra yılın ilk haftası da
yüksek seyredip %11.70’e kadar yükseldi. Merkez Bankası’nın ‘istisnai günleri bitirip fonlamayı
gevşetmesi, Bernanke’nin konuşmasını piyasaların parasal gevşeme 3 (Quantitative easing 3)
olarak algılaması ve ECB’nin yüksek fonlaması tüm dünya gibi bize de alış getirdi. İlk çeyrekte
her ay yüksek itfalar olmasına rağmen faizler hızlı bir gerileme ile Ocak sonunda %9.30’a 20
Şubatta %8.80’e kadar düştü. Ancak dövizin yükselmeye başlaması ile Merkez Bankası’nın
tekrar fonlamayı kısması bono faizlerinin 23 martta %9.70’e yükselip, çeyreği %9.50
seviyesinden kapatmasını da beraberinde getirdi. Önümüzdeki dönem faizler açısından belirleyici
olacak olan; Merkez Bankası’nın faizleri ne zaman arttırmaya başlayacağı ve gelişmekte olan
ülkelere sermaye akımının devam edip etmeyecek olmasıdır. Çünkü mevduat faizlerinin aylık
%11’in üzerine çıkması yerli bankaların %10 bileşiğin altında bono taşımakta isteksiz kılıyor.
Nisan sonrası itfa takviminin rahatlayacak olması ise faizleri yukarı yönlü sınırlayacaktır.
Hisse Senedi Piyasası: İMKB-100 endeksi seneye 51,340 seviyesinden başladı ve ilk çeyreği
62,423 puandan kapadı. Endeksin ilk çeyrekteki yüzdesel kazancı 21% olarak gerçekleşti. Bu
çeyrekte öne çıkanlar, Avrupa’da, özellikle Yunanistan’daki yapısal problemler, ABD’deki
büyüme, Çin’in büyüme beklentilerini düşürmesi oldu. Yunanistan’daki sorunlar kısa vadede
parasal genişlemenin de yardımıyla çözülmüş gözükse de İspanya ve İtalya gibi ülkelerin de
benzer problemler arifesinde olduğu endişesi piyasaları tedirgin etmeye devam etti. ABD’de
gelen olumlu veriler oradaki problemlerin çözülme aşamasında olduğunun sinyallerini verirken
Çin’in büyüme hedeflerini düşürmesi dünyadaki ticaretin önemli ölçüde etkilenmesine dolayısıyla
emtialardaki trendlerin bitmesine sebep olabilecek bir gelişme olarak ön plana çıktı. FED’in
global problemlere önlem olarak üçüncü parasal genişleme opsiyonunu masada tutması ise
sermaye piyasalarını, özellikle hisse senedi piyasalarını desteklerken, ilk çeyreğin en önemli
konusu likidite olmaya devam etti. İkinci çeyrekte takip edeceğimiz unsurlar yine büyüme
verileri, FED’in ve diğer merkez bankalarının politikaları, bunlara bağlı olarak da likidite koşulları
olacak.Döviz Piyasaları: 2011 sonunda TL’nin USD – EUR sepetine karşı değeri 2.20 (1.92
dolar ve 2.48 Euro) seviyesine kadar gelmişti, 30 Aralık günü başlayan Merkez Bankası
müdahalesi ile piyasaya doğrudan 2.87 milyar dolar ve ihaleler ile -24 Ocağa kadar- 3 milyar
dolar verildikten sonra sepet değeri 2.10’un altına indi. 20 Şubat’a kadar yurtdışında piyasaların
iyimserliği ile gelişmekte olan piyasalara artan ilgi, sepet değerini 2.02’ye kadar getirdi. Ancak o
noktada başlayan döviz alımları bir ay kadar devam ettikten sonra 2.13 seviyesinden Merkez
Bankası’nın istisnai günleri başlatıp fonlamayı kesmesiyle döviz ilk çeyreği 2.08 (1.7815 dolar ve
2.3778 Euro) seviyesinden kapattı.
Piyasa koşullarında oluşan farklılıklara göre portföydeki yatırım araçlarının ağırlığı, bir grup
artarken diğeri azaltılmak suretiyle dengelenerek fonun getiri ve risk oranı kontrol altında
tutulmuştur.
30.03.2012 tarihinde, Dolar kuru 1,7842 TL, Euro kuru 2.3814 TL olmuştur.
IMKB 100 endeksi, birinci çeyreği, %22 artışla 62.423,64 seviyesinden kapatmış ve gösterge
bono bileşik faizi %9,35 olarak gerçekleşmiştir.
2011 yılının ilk üç ayında fon portföyünün ortalama%22’si Hisse senedinde ve %78’i Ters
Repo’da değerlendirilmiştir.
Cumhur GÜLENSOY
Fon Kurulu Üyesi
Zeka BİRMAN
Fon Kurulu Üyesi
17
Tankut EREN
Fon Kurulu Üyesi
Download