Birim İşgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reeel Efketif Döviz Kuru

advertisement
REEL EFEKTĠF DÖVĠZ KURU ENDEKSĠNĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLERĠN
AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ
Mehmet KUZU
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
ĠġLETME ANABĠLĠM DALI
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
HAZIRAN 2014
iv
REEL EFEKTĠF DÖVĠZ KURU ENDEKSĠNĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLERĠN
AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ
(Yüksek Lisans Tezi)
Mehmet KUZU
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
Haziran 2014
ÖZET
Ekonomik sistemlerde kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar sınırsızdır. Bu nedenle, ekonomik
birimler kıt kaynaklara sahip olmak ve onları en iyi Ģekilde iĢleyebilmek için birbirleri ile
rekabet etmektedirler. Bu ekonomik birimlerden bir tanesi de ülkelerdir. Bu bağlamda,
ülkeler vatandaĢlarının refah seviyelerinde artıĢ sağlayabilmek için birbirleri ile rekabet
etmektedirler. Ülkelerin rekabet gücünü etkileyen birçok faktör vardır. Bu nedenle, Bu
faktörlerin sınıflanması teorik anlamda bir zorluk ifade etmektedir. Bu teorik zorluğu en
aza indirgeyebilmek için sınıflamanın belirli bir çerçevede yapılması gerekir. Bu çerçeve
bağlamında ekonomik krizler ile Uluslararası Rekabet Gücü Kavramı arasında bir
etkileĢim olabilir. Bu nedenle, bir ekonomik ve finansal kriz olarak Avrupa Borç Krizi;
Uluslararası Rekabet Gücünü etkileyen faktörlerin sınıflamasının yapılandırılabileceği bir
çerçeve olarak seçilebilir. Yapılacak sınıflamanın anlamlılık düzeyi ise bir Uluslararası
Rekabet Gücü göstergesi çerçevesinde analiz edilebilir. Bu göstergelerden bir tanesi reel
efektif döviz kuru endeksidir. Bu doğrultuda bu çalıĢmanın amacı; reel efektif döviz kuru
endeksini etkileyen faktörleri Avrupa Borç Krizi çerçevesinde analiz etmek ve ortaya çıkan
sonuçlara göre reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesi ekonomisi açısından
önemini ortaya koymaktır.
Bilim Kodu
Anahtar Kelimeler
Sayfa Adedi
Tez Yöneticisi
: 1153
: Rekabet, Uluslararası Rekabet Gücü, Avrupa Borç Krizi, Döviz
Kurları, Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
: 260
: Prof. Dr. KürĢat YALÇINER
v
THE ANALYSIS OF THE FACTORS THAT AFFECTING REAL EFFECTIVE
EXCHANGE RATE WITHIN THE FRAMEWORK OF THE EUROPEAN DEBT
CRISIS
(M. Sc. Thesis)
Mehmet KUZU
GAZI UNIVERSITY
INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES
June 2014
ABSTRACT
At the economic systems, while resources are limited, needs are unlimited. Therofore
economic units have compete with each others to have limited resources and can process
them. The one of these economic units are countires. In this respect, countries have
competed with each others to can provide that to increase the level of wealth of their
citizens. There are so many factors that affecting competitiveness of countries. So that, as
a theoretically, the classification of these factors means diffuculty. To reduce this theoric
difficulty, the classification must be made around a certain framework. Accordingly in the
context, an interaction may be between economic crises and the concept of
competitiveness. Therefore, as an economic crisis, European Debt Crisis may be a
framewrok that may been configured on the classification of the factors affecting the
international competitiveness. Significancy level of the classification will be made that may
be analyze with a indicator of international competitiveness. The one of the these
indicators are real effective exchange rate index. In this respect, the purpose of this study
is to analysis the factors that affecting real effective exchange rate within the framework
European Debt Crisis and in accordance with results to reveal impotance of real effective
exchange rate about economy of Euro Area.
Science Code
Keyword
Number of pages
Supervisor
: 1153
: Competition, International Competitiveness, European Debt Crisis,
Exchange Rates, Real Effective Exchange Rate Index
: 260
: Prof. Dr. KürĢat YALÇINER
vi
TEġEKKÜR
Bu çalıĢmanın hazırlanması sürecinde, bu zamana kadar beni her zaman
destekleyen sevgili aileme, tez danıĢmanım değerli hocam Prof. Dr. KürĢat
YALÇINER ve diğer tüm değerli hocalarıma ve arkadaĢlarıma içtenlikle teĢekkür
ederim.
vii
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa
ÖZET ...................................................................................................................... iv
ABSTRACT .............................................................................................................v
TEġEKKÜR ............................................................................................................ vi
ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................ vii
ÇĠZELGELERĠN LĠSTESĠ ...................................................................................... xii
ġEKĠLLERĠN LĠSTESĠ .......................................................................................... xiv
SĠMGELER VE KISALTMALAR ......................................................................... xviii
1.GĠRĠġ ................................................................................................................ 1
2. REKABET GÜCÜ VE ULUSLARARASI REKABET GÜCÜ ................ 5
2.1. REKABET KAVRAMI ...................................................................................5
2.1.1. Rekabet kavramının tanımı ...................................................................5
2.1.2. Rekabet kavramının geliĢimi .................................................................7
2.1.3. Rekabetçilik teorileri ............................................................................11
2.2. Rekabet Gücü Ve Rekabet Gücü ÇeĢitleri .................................................17
2.2.1. Firma düzeyinde rekabet gücü ............................................................17
2.2.2. Endüstri düzeyinde rekabet gücü ........................................................18
2.3. Uluslararası Rekabet Gücü ........................................................................19
2.3.1. Kavramsal çerçeve ..............................................................................19
2.3.2. Uluslararası rekabet gücünü açıklayan teorik yaklaĢımlar ..................27
2.4. Uluslararası Rekabet Gücünün Ölçümüne ĠliĢkin YaklaĢımlar ...................33
2.4.1. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kurumsal yaklaĢımlar ..............33
2.4.2. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kuramsal yaklaĢımlar ..............42
3. AVRUPA BORÇ KRĠZĠNĠN ORTAYA ÇIKIġI VE GELĠġĠMĠ .............. 47
3.1. Bir Parasal Birlik Alanı Olarak EURO Bölgesi ............................................48
viii
Sayfa
3.1.1. Euro bölgesinin kurulması ...................................................................48
3.1.2. Euro bölgesinin yönetimi .....................................................................51
3.2. Avrupa Borç Krizinin GeliĢimi .....................................................................53
3.3. Avrupa Borç Krizinin Ortaya ÇıkıĢ Nedenleri ..............................................57
3.3.1. Büyüme modelinin tasarımından kaynaklanan nedenler .....................57
3.3.2. Euro bölgesinde süregelen yapısal sorunlar .......................................61
3.3.3. Krizin ortaya çıkıĢında etkili olan katalizör faktörler .............................80
3.4. Avrupa Borç Krizinin Yayılması ..................................................................94
3.4.1. Avrupa borç krizinin bulaĢıcılığı ve yayılma kanalları ..........................94
3.4.2. Avrupa borç krizinin yayılmasında küresel finansal kriz ve
Yunanistan krizlerinin ortaya çıkardığı etkiler .....................................95
3.4.3. AB ekonomi yönetiminin avrupa borç krizinin yayılmasındaki rolü ......98
3.4.4. Kamu borç krizlerinin bulaĢıcılık ve yayılma derecesinin yüksek
olması ................................................................................................99
3.4.5. Avrupa borç krizinin yayılmasında Euro bölgesi ülkelerinin ihraç
ettikleri borçlanma araçlarının rolü ...................................................100
3.4.6. Avrupa borç krizinin yayılması ile PIIGS ülkelerinde kamu
borçlarının sürdürülebilirliği ..............................................................109
3.5. Euro Bölgesi Ülkelerinde Kamu Borç Krizleri ...........................................110
3.5.1. Ġrlanda krizi ........................................................................................110
3.5.2. Portekiz krizi ......................................................................................114
3.5.3. Ġspanya krizi ......................................................................................117
3.5.4. Ġtalya krizi ..........................................................................................120
3.6. Euro Bölgesinin Kurulmasının Ve Avrupa Borç Krizinin Türkiye‘nin
Avrupa Birliği Ve Euro Bölgesi KarĢısında Rekabet Gücüne Olan Etkisi 123
4. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ ETKĠLEYEN
MAKROEKONOMĠK VE MĠKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN
AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE SINIFLANMASI ............ 127
4.1. Makro-Ekonomik Faktörler .......................................................................127
ix
Sayfa
4.1.1. DıĢ ekonomik âlemle olan iliĢkilere iliĢkin faktörler ............................130
4.1.2. Kamu maliyesine iliĢkin faktörler .......................................................140
4.1.3. Para politikasına iliĢkin faktörler ........................................................147
4.1.4. Finansal istikrara iliĢkin faktörler .......................................................157
4.1.5. Ġstihdama iliĢkin faktörler ...................................................................159
4.2. Mikro Ekonomik Faktörler .........................................................................162
4.2.1. Verimlilik ............................................................................................162
4.2.2. Ġnsan sermayesi ................................................................................162
4.2.3. Altyapı ...............................................................................................163
4.2.4. Finansal sistem .................................................................................164
4.2.5. Hammadde olanakları .......................................................................165
4.2.6. AraĢtırma- geliĢtirme (AR-GE) ..........................................................165
4.2.7. Kurumlar ...........................................................................................166
4.2.8. Coğrafi konum ...................................................................................167
4.2.9. Teknoloji ............................................................................................167
4.2.10. ĠĢ etiği ..............................................................................................167
4.2.11. Ġnovasyon ........................................................................................168
5. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ ETKĠLEYEN
MAKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN REEL EFEKTĠF DÖVĠZ
KURU ENDEKSĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ..................................... 171
5.1. AraĢtırmanın Amacı ..................................................................................171
5.2. AraĢtırmanın Kısıtları................................................................................172
5.3. AraĢtırmanın Yöntemi...............................................................................172
5.4. AraĢtırmanın Literatüre Katkısı .................................................................173
5.5. AraĢtırmanın Veri Seti ..............................................................................173
5.5.1. Reel efektif döviz kuru endeksi .........................................................177
5.5.2. Cari iĢlemler hesabı ..........................................................................178
x
Sayfa
5.5.3. Kamu borçları ....................................................................................179
5.5.4. Enflasyon oranı .................................................................................180
5.5.5. On yıllık devlet tahvil faizleri ..............................................................181
5.5.6. ĠĢsizlik oranı ......................................................................................182
5.6. AraĢtırmanın Sonuçları .............................................................................183
5.6.1. Korelasyon analizi sonuçları .............................................................183
5.6.2. Augment-Dickey Fuller Testi ile yapılan durağanlık analizi sonuçları 184
5.6.3. Johannsen eĢ bütünleĢme testi sonuçları .........................................186
5.6.4. Vektör hata düzeltme modeli sonuçları .............................................190
5.6.5. Vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger Blok DıĢsallık
Nedensellik Testi sonuçları ..............................................................191
5.6.6. Etki tepki analizi sonuçları .................................................................193
5.6.7. Varyans ayrıĢtırması analizi sonuçları ...............................................196
5.7. Genel Değerlendirme ...............................................................................199
6. SONUÇ........................................................................................................ 203
KAYNAKÇA ........................................................................................................ 209
EKLER................................................................................................................ 229
Ek-1. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel
Efektif Döviz Kuru Endeksi ......................................................................230
Ek-2. IMD Rekabet Gücü Endeksi 2013 Sıralaması ........................................239
Ek-3. Deloitte 2013 yılı Üretim Rekabet Gücü Endeksi ...................................241
Ek-4. Dünya Ekonomik Forumu 2013-2014 Küresel Rekabet Gücü Endeksi ..242
Ek-5. Var Modeli Varsayımlar: AR Karakteristik Polinomların Ters Kökleri .....243
Ek-5. VAR modeli Artıkları için Portmenteau Otokorelasyon testi ...................244
Ek-5: VAR Modeli Artıkları Normallik testi .......................................................245
Ek-5: Var Modeli Artıkları Heterodastiki Testi ..................................................246
Ek-6: Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Metedolojisi.........................................247
xi
Sayfa
Ek-7: Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi Ülkeleri Tüfe Bazlı Harmonize Reel
Efektif Döviz Kuru Endeksi (1999 Q1=100) ...........................................248
ek-8: Euro Bölgesi Ülkeleri ve SeçilmiĢ Ülkelerin Euro Bölgesine karĢı TÜFE
Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, (Ocak 1994-Aralık
2013,2005=100) ....................................................................................259
ÖZGEÇMĠġ ........................................................................................................ 260
xii
ÇĠZELGELERĠN LĠSTESĠ
Çizelge
Sayfa
Çizelge 2.1. Dünya Ekonomik Forumu Ülke Kategorileri Ġçin Faktör Ağırlıkları ... 36
Çizelge 2.2. Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü Rekabet Gücü
Faktörleri ........................................................................................... 37
Çizelge 3.1. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçları (Milyar Avro, 19992012)................................................................................................. 63
Çizelge 3.2. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçlarının GSYH' ya Oranı
(%, 1999-2012) ................................................................................. 64
Çizelge 3.3. Euro Bölgesi Ve PIIGS Ülkelerinin Kamu Ve Özel Sektör
Yatırımlarının G.S. Y.Ġ.H‘ Ya Oranı ................................................... 64
Çizelge 3.4. PIIGS Ülkeleri ve Euro Bölgesi Büyüme Oranları (% 2002-2011) .... 65
Çizelge 3.5. PIIGS Ülkelerinin Vadesi Gelecek Kamu Borçları (Milyar Avro,
2011-21) ........................................................................................... 65
Çizelge 3.6. AB Üyesi Ülkelerin 1998-2001 Yılları Arasında Küresel Rekabet
Gücü Endeksi Sıralamaları ............................................................... 69
Çizelge 3.7. Yunanistan‘ın En uzun Dört Ayı ........................................................ 93
Çizelge 3.1. Ödemeler Bilançosu ....................................................................... 131
Çizelge 3.2. Para Politikası Araçları ................................................................... 150
Çizelge 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin Seçimi (B). ............................................... 175
Çizelge 5.2. ÇalıĢmada Kullanılan DeğiĢkenlere ĠliĢkin Bilgiler .......................... 176
Çizelge 5.3. Korelasyon Analizi Matrisi ............................................................... 184
Çizelge 5.4. Serilerin Durağanlıklarının Augment-Dickey Fuller Testi ile Testi
Ġle Ġncelenmesi ................................................................................ 185
Çizelge 5.5. Uygun Gecikme Seviyesinin Belirlenmesi....................................... 187
Çizelge 5.6. Sabit Terim ve Trend Ġçeren EĢ BütünleĢme Modeline Göre Öz
değer Ġstatistiği Sonuçları ................................................................ 187
Çizelge 5.7. EĢ Bütünleme Analizi Sonuçlarına göre OluĢturulan EĢ
BütünleĢme Denklemi ..................................................................... 188
Çizelge 5.8. Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları ......................................... 191
xiii
Çizelge
Sayfa
Çizelge 5.9. Vektör Hata Düzeltme Modeline Dayalı Granger Blok DıĢsallık
Nedensellik Testi Sonuçları ............................................................ 192
Çizelge 5.10. Etki Tepki Analizi Sonuçları .......................................................... 194
Çizelge 5.11. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları ......................................... 197
xiv
ġEKĠLLERĠN LĠSTESĠ
ġekiller
Sayfa
ġekil 2.1. 1960‘lı Yıllardan 2010‘lu Yıllara Uzanan Süreçte Rekabet
AnlayıĢında YaĢanan DeğiĢmeler .......................................................... 8
ġekil 2.2. Porter Elmas Modeli ............................................................................. 29
ġekil 2.3. GenellenmiĢ Çifte Elmas Modeli ........................................................... 30
ġekil 2.4. Dokuz Faktör Modeli ............................................................................. 31
ġekil 2.5. Çifte Elmas Modeli ................................................................................ 32
ġekil 2.6. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Endeksinin
BileĢenleri............................................................................................. 35
ġekil 2.7. Deloitte Küresel Üretim Rekabet Gücü Endeksi BileĢenleri .................. 40
ġekil 3.1. Euro Bölgesi Üyesi Ülkeler ve Euro Bölgesinin Diğer Resmi Avrupa
Organizasyonu Yapılar Ġçerisindeki Konumu ........................................ 49
ġekil 3.2. Euro Bölgesi Ülkelerinin 10 Yıllık Devlet Tahvil Faizleri ........................ 54
ġekil 3.3. Optimal Para Alanı Ġçin Gerekli Kriterler ............................................... 58
ġekil 3.4. Euro Bölgesi Kuzey ve Güney Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı
/GSYĠH*100.......................................................................................... 66
ġekil 3.5. Euro Bölgesi Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı ........................................... 67
ġekil 3.6. 2008-2013 Yılları Arasında Küresel Rekabet Gücü Endeksine Göre
AB- 11 ve Güney Avrupa‘nın KarĢılaĢtırılması ..................................... 70
ġekil 3.7. Avrupa Birliği Küresel Rekabet Gücü Endeksi Isı Haritası .................... 70
ġekil 3.8. Birim ĠĢgücü Maliyetlerine Dayalı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri
Yüzde DeğiĢim, 2000-2007 .................................................................. 71
ġekil 3.9. TÜFE Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi .............................. 73
ġekil 3.10. GSYĠH Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi ........................... 73
ġekil 3.11. Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi .. 74
ġekil 3.12. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri Bankalarının PIIGS Ülkelerinden Olan
Alacakları ........................................................................................... 78
ġekil 3.13. AB‘de Tam Ekonomik Birlikten Tam Ekonomik BütünleĢmeye
GeçiĢte Temel Sorunlar ..................................................................... 79
xv
ġekiller
Sayfa
ġekil 3.14. ABD‘deki Finansal ve AB‘deki Borç Krizlerinin Küresel
Etki(leĢim).leri (2006-2011) ................................................................ 85
ġekil 3.15. Yunanistan ve Euro Bölgesi GSYĠH Büyüme Oranları (19612009,% DeğiĢim). ............................................................................... 86
ġekil 3.16. Yunanistan‘ın Kamu Borçları/GSYĠH( 1970-2010, %). ........................ 87
ġekil 3.17. Yunanistan ve Euro Bölgesi TÜFE Enflasyon Oranları ( 2003-2012,
% DeğiĢim). ........................................................................................ 88
ġekil 3.18. Yunanistan‘ın Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel Efektif
Döviz Kuru Endeksi, 1999Q1=100 ..................................................... 89
ġekil 3.19. Yunanistan‘ın Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi/GSYĠH (2000-2012,
%). ...................................................................................................... 89
ġekil 3.20. Yunanistan Bütçe Açığı/GSYĠH (1970-2010, %). ................................ 90
ġekil 3.21. Yunanistan Devlet Tahvil Faizleri (1992-2014, %). ............................. 91
ġekil 3.22. Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın Ġflasının Ortaya Çıkardığı Risk
Algılarının Nedenleri ve Sonuçları ...................................................... 96
ġekil 3.23. 2009 Yılı Verileri Ġle Yunanistan‘ın Ġhraç Ettiği Devlet Tahvillerinin
Bilançolarında Bulunduran Ülkelerin Yüzdesi ................................... 100
ġekil 3.24. Euro Bölgesi Ülkeleri Bankacılık Sektörleri KarĢılıklı Yükümlülükleri
(Milyar ABD Doları, Mart 2011 itibarıyla). ......................................... 102
ġekil 3.25. Euro Bölgesinde Merkez ve Çevre Ülkelerinin Birbirlerine Olan
KarĢılıklı Borçları .............................................................................. 103
ġekil 3.26. Kurtarma Paketleri Sonrası PIIGS Ülkeleri Kamu Borçları Geri
Ödenmeme Riski Yayılımı ................................................................ 105
ġekil 3.27. Euro Bölgesi Çevre Ülkeleri Bankacılık Sektörlerinin Yabancı
Bankalara Olan Yükümlülükleri ( Brüt ABD Doları Eylül 2010 Ġtibarı
ile) .................................................................................................... 107
ġekil 3.28. Ġrlanda Ekonomisi GSYĠH Büyümesi ve ĠĢsizlik Oranında Yüzde
DeğiĢmeler (1983-2011, %).............................................................. 111
ġekil 3.29. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri ve Ġrlanda Hükümetlerinin Bankaların
Borçlarına Verdiği Garantilerin GSYĠH‘ ya Yüzdesi .......................... 113
ġekil 3.30. Portekiz TÜFE Bazlı Enflasyon Oranı ............................................... 115
xvi
ġekiller
Sayfa
ġekil 3.31. Portekiz Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel
Efektif Döviz Kuru Endeksi (Rekabet Gücü Göstergesi). (96Q12013Q2, 99Q1=100)......................................................................... 115
ġekil 3.32. Portekiz‘in GSYĠH Büyüme Oranı ve GSYĠH‘ nın Yüzdesi Olarak
Cari ĠĢlemler Hesabı Açığı ............................................................... 116
ġekil 3.33. Portekiz Ekonomisi Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi BileĢenleri ve
Cari ĠĢlemler Hesabı Açığının Finansman Kalemleri( %GSYĠH,
1995-2011)....................................................................................... 117
ġekil 3.34. Ġspanya Ekonomisi Büyüme ve ĠĢsizlik Oranları ............................... 118
ġekil 3.35. Ġspanya' nın Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel Efektif
Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100 ....................................................... 120
ġekil 3.36. Ġtalya Ekonomisi Reel GSYĠH Büyümesi ve Trendi (1960-2010). .... 121
ġekil 3.37. Ġtalya Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel
Efektif Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100 ............................................ 123
ġekil 3.38. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği‘ne Göre Hesaplanan
TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (2002.01=100,19942013). ............................................................................................... 125
ġekil 4.1. Makroekonomik Döngü ....................................................................... 128
ġekil 4.2. Avrupa Borç Krizi Çerçevesinde Euro Bölgesinde URG‘ yi etkileyen
Makroekonomik Faktörler ile Euro Bölgesinde Avrupa Borç Krizine
Neden Olan Makroekonomik Zayıflıklar Arasındaki ĠliĢki .................... 130
ġekil 4.3. Euro Bölgesinde SeçilmiĢ Güney ve Kuzey Ülkelerinde Cari ĠĢlemler
Hesabının GSYĠH‘ ya Oranı ve Dünya Ekonomik Forumu Küresel
Rekabet Endeksi Skoru iliĢkisi ............................................................ 133
ġekil 4.4. DıĢ Ticaret-Döviz Kuru ĠliĢkisi ............................................................. 135
ġekil 4.5. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Resmi Rezervler
Hesabı (2000-2014,MilyonEuro). ........................................................ 138
ġekil 4.6. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Net Hata Noksan
Hesabı (2000-2014). ........................................................................... 140
ġekil 4.7. Euro Bölgesi Toplam Kamu Gelirleri (1996-2012, Milyon Euro).......... 142
ġekil 4.8. Euro Bölgesi Kamu Harcamaları (Milyon Euro). ................................. 143
ġekil 4.9. Euro Bölgesi Bütçe Açığının GSYĠH‘ ya Oranı.................................... 145
ġekil 4.10. Euro Bölgesi Brüt Kamu Borçları( 1996-2012, Milyon Euro). ............ 146
xvii
ġekiller
Sayfa
ġekil 4.11. Parasal Aktarım Mekanizması .......................................................... 148
ġekil 4.12. BasitleĢtirilmiĢ Parasal Aktarım Mekanizması................................... 149
ġekil 4.13. Nurkse Yoksulluğun Kısır Döngüsü .................................................. 152
ġekil 4.14. Euro Bölgesinde Nominal Döviz Kuru, Enflasyon oranı ve Reel
Efektif Döviz Kuru Endeksi ĠliĢkisi ..................................................... 154
ġekil 4.15. Euro Bölgesi Yerel Krediler (1998-2014, Milyon Euro). .................... 156
ġekil 4.16. Euro Bölgesi ĠĢsizlik Oranı (1996-2014,%). ...................................... 159
ġekil 4.17. Euro Bölgesi Birim ĠĢgücü Maliyetleri ve Saatlik ĠĢgücü Maliyetleri
Endeksi (2008=100). ........................................................................ 160
ġekil 4.18. ĠĢgücü Verimliliği ............................................................................... 161
ġekil 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin seçimi (A). .................................................... 174
ġekil 5.2. EĢ BütünleĢme Grafiği ........................................................................ 190
ġekil 5.3. Nedensellik Testine Göre DeğiĢkenler Arasındaki ĠliĢkiler Diyagramı . 193
ġekil 5.4. Etki Tepki Analizi Grafikleri ................................................................. 195
ġekil 5.5. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları ............................................... 198
xviii
SĠMGELER VE KISALTMALAR
Bu çalıĢmada kullanılmıĢ bazı simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte
aĢağıda sunulmuĢtur.
Simgeler
Açıklama
-
-
Kısaltmalar
Açıklamalar
A.B.D.
Amerika BirleĢik Devletleri
AB
Avrupa Birliği
AMB
Avrupa Merkez Bankası
DEF
Dünya Ekonomik Forumu
IMD
Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü
O.E.C.D.
Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü
REDK
Reel Efektif Döviz Kuru
REDK
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
TCMB
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
UNIDO
BirleĢmiĢ Milletler Sınai Kalkınma TeĢkilatı
URG
Uluslararası Rekabet Gücü
1
1.GĠRĠġ
Kaynakların kıtlığı hayatın özünde var olan temel hususlardan bir tanesidir.
Kaynaklar kıt olmasına rağmen, ihtiyaçlar sınırsızdır. Kıt kaynaklar ve sınırsız
ihtiyaçlar ekonomik birimleri ortaya çıkarmıĢtır. Ekonomik birimler; tüketiciler,
firmalar, endüstriler ve ülkeler olarak sıralanabilir. Bu ekonomik birimler kıt olan
kaynaklara
eriĢmek
amacıyla
birbirlerine
karĢı
üstünlük
kurabilmek
için
faaliyetlerde bulunurlar. Ekonomik birimlerin birbirlerine karĢı bu faaliyetleri ise
rekabet olgusunu ortaya çıkarmıĢtır.
Ġfade edildiği üzere ekonomik birimlerden bir tanesi ülkelerdir. Bu noktada bir
ülkenin hangi amaca ulaĢmak için diğer ülkelerle rekabet etmesi gerektiği sorusu
ön plana çıkmaktadır.
Bu sorunun cevabı bir ülkenin kıt kaynaklarını1 en iyi
Ģekilde değerlendirmesinin ortaya çıkaracağı sonuçlar çerçevesinde irdelenebilir.
Ülkelerin kıt kaynakları en iyi Ģekilde değerlendirmesi verimlilik ile sağlanabilir. Bir
ülkenin kaynaklarını yüksek verimlilik ile değerlendirmesi, ülkenin reel anlamda
ekonomik büyüme sağlaması sonucunu ortaya çıkaracaktır. Reel anlamda
ekonomik büyüme ise bir ülkenin vatandaĢlarının reel gelirlerini artıracaktır. Reel
gelir artıĢının sonucunda ise o ülkedeki hayat standartlarının artması suretiyle
ülkenin vatandaĢlarının toplam refahı artacaktır. Sonuçta ülkelerin hangi ortak
amaca eriĢmek için rekabet etmeleri gerektiği sorusunun cevabının;
toplam
refahın artırılması amacı olduğu söylenebilir (Porter, 1990).
Ülkelerin hangi amaca eriĢmek için rekabet etmeleri gerektiği sorusunun
irdelenmesinden sonra, ülkeler arasındaki rekabetin seviyesinin ölçümü sorunsalı
önem arz etmektedir. Bu noktada ise Uluslararası Rekabet Gücü (URG) kavramı
ön plana çıkmaktadır. URG kavramı; ülkelerin sahip olduğu kaynakları verimlilik
olgusu çerçevesinde iĢleyerek toplam refahını artırabilme derecesi çerçevesinde
irdelenebilir.
URG ülkelerin kendi sınırları içerisinde ve diğer ülkelerle arasında gerçekleĢen
tüm ekonomik faaliyetleri kapsayan bir kavramdır. Bu nedenle URG‘ yi etkileyen
1
Bir ülke ekonomisinin sahip olduğu tüm faktörler, politikalar ve kurumsal yapısı kıt kaynak ifadesinin
bileşimi olarak ifade edilebilir.
2
birçok faktör söz konusudur. URG‘ yi etkileyen birçok faktör olması bu faktörlerin
sınıflanmasında
teorik bir zorluğa
yol
açmaktadır. Bu
zorluğu
en
aza
indirgeyebilmek için faktörlerin sınıflanması belirli bir çerçevede yapılabilir.
Ekonomik krizleri ortaya çıkaran birçok faktör söz konusudur. Bu kapsamda, URG‘
yi etkileyen faktörlerin sınıflanmasında ekonomik krizler bir çerçeve olabilir.
Küresel ekonomide ortaya çıkan son büyük kriz Avrupa Borç Krizi‘dir. Bu
sebeplerden ötürü kaotik ve karmaĢık bir kriz olarak Avrupa Borç Krizi URG‘ yi
etkileyen faktörlerin sınıflanmasında bir çerçeve olarak seçilebilir.
Avrupa Birliğinin (AB) uzun vadede amacı bir ekonomik ve siyasi birliğe
dönüĢmektir. AB‘nin tam bir siyasi ve ekonomik birliğe etkin bir Ģekilde
dönüĢebilmesi için, AB üyesi ülkelerin kalkınma ve refah seviyelerinin birbirlerine
yakınlaĢması gerekmektedir. Bu durumda, AB içerisinde refah seviyesi düĢük
ülkelerin
reel
anlamda
ekonomik
büyüme
sağlayabilmelerini
sağlayacak
mekanizmaların oluĢturulması gerekliliğini ön plana çıkarmaktadır. Bir parasal
birlik alanı olarak Euro Bölgesi, refah seviyesi düĢük ülkelerin kalkındırılması için
bir büyüme modeli olarak 1999 yılında kurulmuĢtur. BütünleĢmenin bir adımı olan
parasal birlik, ekonomik ve siyasi birliğe giden süreçte bir basamak olarak ortaya
çıkmıĢtır.
Avrupa Borç Krizi Euro Bölgesi temelinde ortaya çıkan bir krizdir. Euro Bölgesinin
ortaya çıkmasında öne çıkan hususlardan bir tanesi AB içerisinde refah seviyesi
düĢük olan ülkelerin ekonomik büyüme sağlayarak kalkındırılmasıdır. Bu
kapsamda, Euro Bölgesinde ortaya çıkan kriz borç krizi olmasının yanı sıra,
büyüme modelinin baĢarısız olması nedeni ile bir büyüme ve rekabet gücü krizi
olarak da nitelendirilebilir (Barosso, 2011, Akçay, 2013). Çünkü krizin derinleĢtiği
ülkelerin yapısal problemlerinden bir tanesi düĢük seviyelerdeki URG‘leridir.
Avrupa Borç Krizini ortaya çıkaran nedenler ile URG kavramı arasında bir
etkileĢim söz konusudur. URG‘ yi etkileyen birçok sayıda faktör vardır. Bu
bağlamda, üçüncü bölümde URG‘ yi etkileyen faktörler, Avrupa Borç Krizi
çerçevesinde makroekonomik ve mikro-ekonomik faktörler olarak sınıflanmaya
çalıĢılmıĢtır.
3
URG‘ yi makro-ekonomik anlamda ölçmeye yarayan en önemli göstergelerden bir
tanesi reel efektif döviz kuru endeksidir. Bu bağlamda, makroekonomik anlamda
URG‘ yi ölçmede bir gösterge olarak reel efektif döviz kuru ile URG‘ yi etkileyen
makroekonomik faktörler arasındaki iliĢki önem arz etmektedir. Bu çerçevede
dördüncü bölümde, üçüncü bölümde sınıflanan makroekonomik faktörler reel
efektif döviz kuru endeksi çerçevesinde analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır.
4
5
2. REKABET GÜCÜ VE ULUSLARARASI REKABET GÜCÜ
2.1. REKABET KAVRAMI
2.1.1. Rekabet Kavramının Tanımı
Rekabet kelimesi; Arapça' da denetim, kontrol, gözetmek, dikkat etmek, gözünü
ayırmamak
anlamlarına
gelen
―raqabat‖
kelimesinden
türemiĢtir
(http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/rekabet, EriĢim Tarihi,03.03.2013).
En yalın anlatımı ile rekabet; ―aynı amaca ulaĢmak isteyen rakiplerin bu amaca
ulaĢabilmek için birbirlerine üstünlük sağlama amacıyla yapmıĢ oldukları tüm
faaliyetler‖‘ dir. Daha kapsamlı bir yaklaĢımla rekabet; ―kıt bir Ģeyi paylaĢmak veya
bir ödül elde etmek amacıyla belirli bir kural ve kısıtlamalar çerçevesinde temel
özgürlüklerin, insan haklarının garanti altına alındığı ve hiçbir ayrıcalığın ve
ayrımcılığın olmadığı bir ortamda birden fazla oyuncu arasında oynanan bir oyun
veya
bir
yarıĢ‖
olarak
tanımlanabilir
(www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013).
Rekabet kavramının birçok disiplin açısından tanımı yapılmıĢtır. Bu tanımlar her
disiplin açısından farklılık arz etmektedir. Bununla birlikte; bu farklılığın temel
sebebi, her disiplinin kavramı kendi disiplin er zemininde tanımlamasıdır.
Ġktisat disiplinin temel yaklaĢımı çerçevesinde rekabet; ―kıt kaynakları maksimum
verimlilikte kullanma Ģeklinde ortak amaca sahip olan üretici iktisadi birimlerin,
iktisadi hayat içerisinde bu ortak amaca ulaĢma noktasında üstünlük kurabilmek
için birbirlerine karĢı gerçekleĢtirdikleri faaliyetler‖ olarak tanımlanabilir. Bir baĢka
ifade ile rekabet;
―kıt kaynakları kullanarak sınırlı bir talebi ekonomik olarak
karĢılama ve varlığını geliĢtirerek sürdürebilme yeteneğini kazanmaktır‖ (Zerenler
vd., 2007: 654). Öte yandan, Bir iktisadi süreç olarak rekabet; ―piyasada ekonomik
amaç ve çıkarlarını gerçekleĢtirmek isteyen ekonomik birimler arasında, zaman
içinde ortaya çıkan bir yarıĢ ve karĢıtlık Ģeklindeki iliĢki süreci‖ olarak tanımlanabilir
(Erkan, 1987:121, Uysal, 2000:6).
6
ĠĢletme bilimi açısından rekabet; ―farklı Ģekilde aktiviteler meydana getirecek ya da
pazardan büyük pay alabilmek için rakiplerden farklı aktiviteler gerçekleĢtirecek
seçimler yapma iĢi‖‘ dir (Thompson ve Strickland, 1997:134, Akın, 2013: 94).
Hukuk disiplini açısından rekabet; ―mal ve hizmet piyasalarındaki teĢebbüsler
arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarıĢ‖ olarak
tanımlanabilir
(4054
sayılı
Rekabetin
Korunması
Hakkında
Kanun,http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=e2zD+crWr/0=H7deC+LxBI8=,
EriĢim Tarihi,03.03.2013).
Finansman disiplinin rekabete
olan
yaklaĢımı firma amacı çerçevesinde
irdelenebilir. Bir iĢletmenin amacının ne olması gerektiği konusunda finans teorisi
firma ve hissedar değeri merkezli bir yaklaĢıma sahiptir (Ercan ve Ban, 2005:11).
Bu temel yaklaĢım çerçevesinde finansman disiplini açısından rekabet; ―firmaların
rakiplerine oranla firma değerlerini maksimize etmek için finansal yönetim araçları
vasıtasıyla tasarladığı ve geliĢtirdiği finansal politika ve stratejiler bütünü‖ olarak
tanımlanabilir. Bu kapsamda finansman disiplini açısından rekabetin; firmaların fon
sağlayabilme yetenekleri kapsamında ortaya çıkan finanslama politikalarının
etkinlik derecesini maksimize etme konusunda finansal yönetim araçları
vasıtasıyla tasarladığı ve geliĢtirdiği finansal politika ve stratejiler bütününü
kapsayan bir kavram olduğu söylenebilir.
Rekabet kavramının birçok farklı disiplin açısından yapılan tanımları kapsamında
ortaya çıkan rekabet unsurları söz konusudur. Bu unsurlar; aĢağıdaki gibi
sıralanabilir (Timurçin, 2010:12).
 Birden çok fiili veya potansiyel katılımcının varlığı
 Katılım ve terk etme serbestliği
 Kıtlık ortamında pay alma performansı gösterme
 Kazanma amacı
 Adil yarıĢma koĢulları ve kurallarının varlığı
7
Rekabet; aynı amaca ulaĢmak isteyen rakiplerin birbirlerine üstünlük sağlama
amacıyla
gerçekleĢtirdikleri
faaliyetlerdir
(www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013).
Bu doğrultuda bir ülkenin diğer ülkelerle hangi ortak amaca ulaĢmak için rekabet
etmesi gerektiği sorusu ön plana çıkmaktadır.
Ülkeler arasında gerçekleĢecek rekabetin konusunun ne olması gerektiği
sorusunun
cevabı,
rekabet
olgusunun
sağlayacağı
yararlar
kapsamında
irdelenebilir. Bir ülkenin mevcut firma ve endüstrileri arasında ortaya çıkacak yerel
rekabetin geliĢmiĢlik düzeyi ile beraber diğer ülkelerle içerisinde yer alacağı
uluslararası ve küresel rekabet ortamının geliĢmiĢlik derecesi ülkelerin iktisadi,
sosyal ve siyasal iklimlerine olumlu yönde katkı sağlar (Yiğit, 2008: 3).
Bir ülkenin Ġktisadi, sosyal ve siyasal ortamının geliĢmiĢlik düzeyi ve ekonomik
anlamda reel büyüme sağlayabilmesi ile vatandaĢlarının hayat standardını
artırarak toplam refahını artırması arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz konusudur.
Bu bağlamda, bir ülkenin hangi amaç için diğer ülkelerle rekabet etmesi gerektiği
sorusunun cevabının; vatandaĢlarının göreli olarak toplamda refah düzeyini
artırma arzusu olduğu vurgulanabilir (Porter, 1990).
2.1.2. Rekabet Kavramının GeliĢimi
Rekabet kavramının tarihsel geliĢim evrelerinin; değiĢen iĢ, dünya ekonomisi ve
tüketici çevresine göre yapısal değiĢikliklere uğrayan talebin yapısı ile paralellik
arz ettiği görülmektedir. Onar yıllık dönemler Ġtibariyle 1960‘lardan günümüze
uzanan süreçte rekabet anlayıĢında yaĢanan değiĢim sırasıyla; üretim üstünlüğü,
maliyet üstünlüğü, kalite üstünlüğü, hız üstünlüğü, bilgi üstünlüğü, yenilik
(inovasyon)
üstünlüğü
olarak
süregelmiĢtir
(http://www.ekohaber.com.tr/Prof_Dr_Erkan_Isigicok-ekohaber-5-haberid11820.html, EriĢim Tarihi, 03.03.2013) (B.k.z..ġekil1.1).
8
ġekil 2.1. 1960‘lı Yıllardan 2010‘lu Yıllara Uzanan Süreçte Rekabet AnlayıĢında
YaĢanan DeğiĢmeler
Kaynak:IĢığıçok,Erkan,100Soruda6Sigma‘danuyarlanmıĢtır.,(http://www.ekohaber.com.tr/Prof_Dr_
Erkan_Isigicok-ekohaber-5-haberid-11820.html, EriĢim Tarihi, 03.03.2013).
1960‘larda rekabetin belirleyici unsuru üretim üstünlüğüdür. Post-Fordist dönem
olarak isimlendirilen bu dönemde, ürün çeĢitliliğinden ziyade rakiplerden fazla
üretmek rekabet anlayıĢını belirleyen temel unsurdur. Bu husus talebin yapısı ile
iliĢkilidir. Bir bakıma, tüketiciler ürün ve hizmetlerin iĢlevsel çeĢitliliğinden ziyade,
asli veya asal iĢlevini talep etmiĢlerdir. Talebin bu yapısı ile paralel olarak rekabet
anlayıĢı; farklı iĢlevsel özelliğe sahip ürünler yerine, aynı üründen nicelik olarak
daha fazla üretebilme olarak ĢekillenmiĢtir.
1970‘lerde küresel ekonomik konjonktürün rekabet anlayıĢı üzerinde etkili olduğu
görülmektedir. Bu kapsamda 1970‘lerde meydana gelen ekonomik krizler ve
küresel ekonomik sistemde meydana gelen aksaklıklar, (Yalçıner, 2012) rekabet
anlayıĢını üretim üstünlüğü odaklı ve maliyet minimizasyonu merkezli bir noktaya
doğru ittiği görülmektedir. Bu dönemde yaĢanan ekonomik krizler sonucu,
karlılığını maksimize etmek isteyen firmalar; karlılığın bir bileĢeni olarak maliyet
minimizasyonu merkezli politikalar uygulamıĢlardır.
1980‘lar
ve
1990‘lar
küreselleĢme
zemininde
yapılanan
dönemlerdir.
KüreselleĢme; ―mal, hizmet ve sermayenin artan hareketliliği sonucunda sınır ötesi
karĢılıklı ekonomik bütünleĢme ve ulusal ekonomilerin dünya piyasalarına dâhil
olma sürecinde dünyanın farklı bölgelerinde yaĢayan toplum ve devletler-arası
9
iletiĢimin ve etkileĢimin artması ve karĢılıklı bağımlı hale gelinmesi‖ olarak
tanımlanabilir (Kıvılcım, 2013:221).
KüreselleĢmenin akademik yazında, gündelik yaĢamda, iĢ ve politik hayat
üzerinde etkilerini hissettirmesi, rekabet anlayıĢını yeni bir Ģekle dönüĢtürmüĢtür.
Bu dönemde üretilen ürünlerin tüketiciler nezdinde farkındalığı artmıĢtır. Çünkü
küreselleĢme sonucu tüm dünya pazarlarının bütünleĢme süreci ile birlikte
yaygınlaĢan kitle iletiĢim araçları, ürünlerin tüketiciler nezdinde bilinirlilik
seviyelerini artırmıĢtır.
Bu bağlamda; yeni tüketici birimleri ortaya çıkmıĢtır. Tüketici birimlerinde ortaya
çıkan çeĢitlilik sonucu, bu tüketicilerin mal ve hizmetlerden beklediği standartlar
değiĢmeye ve çeĢitlenmeye baĢlamıĢtır. Bunun paralelinde ise; üretici birimler bu
değiĢen ve çeĢitlenen standartları karĢılayabilmek için daha kaliteli ürünler
üretmeyi amaçlamıĢlardır.
1990‘larda tüm dünya pazarlarında baĢlayan entegrasyon süreci nedeniyle mal ve
hizmetleri daha hızlı müĢteriye ulaĢtırma gereği ortaya çıkmıĢtır. Çünkü yerel
firmalar küresel pazarlara yönelmiĢlerdir. Bu durum üretici firmaya göre uzak
coğrafyalarda bulunan tüketici birimlere ürünlerin teslim süresinin uzaması
sorununu ortaya çıkarmıĢtır. Tüketici birimler ise bir ürünün üretiminden teslimine
kadar geçen süre anlamında toplam teslimat süresini bir üründen bekledikleri
standartlara
dâhil
etmiĢlerdir.
Bu
bağlamda;
hız;
bir
ürünün
kalitesinin
bileĢenlerinden bir tanesi olmuĢtur.
2000‘lerde rekabet için sadece fiyatın düĢük olması yeterli olmamaktadır. Eğer
iĢletmeler, rakiplere karĢı önemli bir üstünlük sağlamak istiyorlarsa yeni standartlar
oluĢturmaları
(http://www.danismend.com/kategori/altkategori/musteriodaklilik,
gerekmektedir
EriĢim
Tarihi,
03.03.2013).
Bir bakıma; ürün ve hizmetlerden beklenen standartların önceki dönemlerde belirli
bir sınırı söz konusu iken; bu dönemde tüketiciler mutlaka bir veya iki yıl sonra çok
daha yüksek kalitede bir ürünün piyasalarda yer alabileceği düĢüncesinden
10
hareketle bir iki sene sonra çıkacak ürünü almayı düĢünmektedirler. Bir baĢka
deyiĢle; tüketici birimler bir ürünün pazarlara giriĢ yapmasının birkaç sene
öncesinde, ürünün kalitesine iliĢkin standartları talep etmiĢlerdir. Bir üründen
beklenen standartların artması firmaları daha kaliteli ürünler üretmeye zorlamıĢtır.
Bu durum rekabet anlayıĢında bilginin önemini artırmıĢtır.
Rekabet
kavramının
geliĢim
evreleri
doğrultusunda,
rekabet
kavramının
önümüzdeki yıllardaki geliĢim evreleri için öngörülerde bulunulabilir. 1970‘lerde
olduğu gibi günümüz rekabet anlayıĢında küresel ekonomik konjonktür ve küresel
ekonomik ve finansal sistemde süregelen aksaklıklar etkili olmaktadır. Bu
bağlamda, 2008 yılında ortaya çıkan Küresel Finansal Kriz ve devamında geliĢen
Avrupa Borç Krizi nedeniyle, rekabet anlayıĢının maliyet merkezli olduğu ifade
edilebilir.
Bu ekonomik krizler nedeniyle son üç dört yıldaki rekabet anlayıĢının 1970‘ler ve
2000‘lerin rekabet anlayıĢının bileĢeni olduğu söylenebilir. Bu dönemde küresel
finansal sistemde süregelen aksaklıklar, firmaları maliyet minimizasyonu merkezli
politikalar tasarlamaya ve uygulamaya sevk etmektedir. KüreselleĢmenin etkisinin
daha fazla artırması, yeni tüketici birimlerini ortaya çıkarmıĢtır. Bu husus ise
firmalar açısından yeni tüketici birimlerine ulaĢabilmede bilginin önemini daha fazla
artırmıĢtır.
Ġlerleyen dönemlerde küresel ekonomik sistemde meydana gelen sorunlar,
küreselleĢme kavramı üzerinde etkili olabilir. En son gerçekleĢen son iki büyük kriz
olan Küresel Finansal Kriz ve Avrupa Borç Krizin de, küreselleĢme ve finansal
serbestleĢme krizlerin bulaĢma, yayılma ve derinleĢme derecesini artırmıĢtır.
Küresel ekonomik ve finansal sistemin herhangi bir kısmında ortaya çıkan
aksaklıklar;
ekonomik ve finansal piyasaların entegrasyonu nedeniyle, tüm
küresel sistem üzerinde etkili olmaktadır.
Bu etki hükümetleri korumacı ekonomik politikalar uygulamaya yöneltmektedirler.
Bir bakıma; küreselleĢme ile bütünleĢmiĢ ekonomik ve finansal piyasaların
ayrıĢma sürecine girebileceği söylenebilir. Bu ayrıĢma ise; tersine küreselleĢmeye
11
(Reverse
Globalisation
veya
Deglobalisation).
yol
açabilir.
(Reverse
Globalisation,MarkMorley,http://www.gxsinsights.eu/2nd_edition/global_business/0
810_ReverseGlobalisation.htmi, EriĢim Tarihi, 15.01.2014).
Son yıllarda yaĢanan krizler sonrası ortaya çıkan krizlerden çıkıĢ stratejileri;
tersine küreselleĢme kapsamında örneklendirilebilir. Küresel finansal sistemin
yüksek derecede entegrasyonu, A.B.D.‘ de konut kredileri piyasasında ortaya
çıkan krizin, Küresel Finansal Krize dönüĢmesinde önemli rol oynamıĢtır. A.B.D.
ve Avrupa Birliği (AB). arasında finansal ve ekonomik piyasaların entegrasyon
derecesi oldukça yüksektir (Akçay vd., 2013:29). Bu bağlamda; Küresel Finansal
Krizin Avrupa borç Krizinin ortaya çıkıĢını hızlandırıcı etkisi olmuĢtur. AB içerisinde
finansal ve ekonomik piyasaların entegrasyonunun yüksek olması ise borç krizinin
yayılma hızını ve derecesini artırmıĢtır.
Bu çerçevede, borç krizinin derinleĢtiği ülkeler ekonomik bütünleĢmeden ve
finansal serbestleĢmeden ötürü krizden çıkmaktan zorlanmıĢlardır. Bu bağlamda;
baĢta Yunanistan olmak üzere bu ülkeler finansal serbestleĢmenin olumsuz
etkilerini bertaraf etmek için parasal birlikten ayrılma fikrini benimsemeye
baĢlamıĢlardır. Bu anlayıĢ ise; parasal birlik ve AB‘nin dağılması senaryolarının
tartıĢılmaya baĢlamasına neden olmuĢtur. Küresel Finansal Kriz ve Avrupa Borç
Krizi sonrasında ortaya çıkan bu geliĢmelerin tersine küreselleĢme kavramına
iliĢkin örnek oluĢturabileceği yorumlanabilir.
2.1.3. Rekabetçilik Teorileri
Ġktisat disiplini kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karĢılanması sorunsalına
çözümler geliĢtirmeye çalıĢan bir bilim dalıdır. Bu yaklaĢım çerçevesinde, ülkeler
vatandaĢlarının sınırsız ihtiyaçlarını karĢılayarak, onların hayat standartlarını
artırabilmek için diğer ülkelerle ticaret yapmaktadırlar. Bu kapsamda ülkelerin
arasında
ortaya
çıkan
bu
ticari
iliĢkiler
sonucunda
birbirlerine
karĢı
sağlayabilecekleri üstünlükleri açıklayabilmek için uluslararası ticaret teorileri
ortaya çıkmıĢtır.
12
Bir ülkenin baĢka ülkelerle dıĢ ticaret yaparken temel amacının vatandaĢlarının
hayat standartlarını yükseltmek olması ve bu amaçla diğer ülkelere ekonomik
olarak üstünlük kurmak istemesinden ötürü, uluslararası rekabetçiliğin geliĢimi,
uluslararası ticaret teorileri kapsamında ele alınabilir. Çünkü Ġktisat disiplininin
geliĢimi uluslararası rekabetçiliğin geliĢimi ile paralel bir Ģekilde gerçekleĢmiĢtir.
M.S. 1500‘lerden sonra uluslararası ticaretin yavaĢ yavaĢ önem kazanmaya
baĢlamasıyla birlikte iktisat ve uluslararası rekabetçiliğin disiplin er anlamda zemini
oluĢmaya baĢlamıĢtır. Ancak ilerleyen dönemlerde ortaçağda feodal anlayıĢının
ekonomik hayata korumacılık olarak yansıması, iktisat disiplinin ve rekabetçilik
olgusunun geliĢimini yavaĢlatmıĢtır (Yiğit, 2008: 19).
Ortaçağda feodal anlayıĢın yıkılması ve coğrafi keĢiflerle yeni doğal kaynaklara
eriĢilmesi iktisat disiplinin ve uluslararası rekabetçiliğin geliĢimini hızlandırmıĢtır.
Bu doğrultuda ilk olarak merkantilizm akımı ortaya çıkmıĢtır. Merkantilizme göre
milletlerin zenginliğinin ve rekabet gücünün temelinde kıt olan değerli madenlere
sahip olmak yatmaktadır. Bu nedenle baĢta altın ve gümüĢ olmak üzere bu değerli
madenleri elde edebilmek için mümkün olduğu kadar ihracat yapılmalı ve değerli
madenleri kaybetmemek içinde bu madenlerin ithalatı yapılmamalıdır (Yiğit, 2008:
20).
Ortaçağdaki feodal anlayıĢın yıkılması yerini liberal anlayıĢa bırakmıĢtır. Liberal
anlayıĢın ekonomik hayattaki yansıması, serbest piyasa ekonomisi olarak kendini
göstermiĢtir. Bu doğrultuda liberal felsefe temelinde klasik akım ortaya çıkmıĢtır.
Klasik akımın temel ilkeleri; özel mülkiyet, iĢbölümü ve uzmanlaĢma, özel
teĢebbüs, özel yatırım, dıĢ ticaret engellerinin kaldırılması, ekonomik özgürlük,
endüstriyel yönetim vb. olarak sıralanabilir. Bu ilkeler; serbest piyasa ekonomisi
sisteminin oluĢumu üzerinde etkili olmuĢtur.
Klasik akımlar çerçevesinde ulusların neden birbirleri ile dıĢ ticaret yaptığını
açıklayan ilk modern iktisat teorisi Adam Smith‘in mutlak üstünlük teorisidir. Mutlak
üstünlük teorisi iki ülke ve ürünün yer aldığı bir iktisadi modeldir.
13
Mutlak üstünlük teorisi modeli; bir ülkenin maliyet minimizasyonu temelinde belirli
bir ürünün üretiminde uzmanlaĢması gerektiği hususuna dayanan bir modeldir.
Mutlak üstünlük teorisi modeline göre; her iki ülkede hangi ürünü daha düĢük
maliyetle üretebiliyorsa, o ürünün üretiminde uzmanlaĢmalıdır. Ülkeler düĢük
maliyetle ürettiği ürünü ihraç ederken, diğer ürünü diğer ülkeden ithal etmelidirler
(Smith, 1776:479, Smith,1937: 479, Bayraktutan, 2003:177).
Bu Ģekilde her ülke belirli bir ürünün üretiminde mutlak üstün olacak ve diğer
ülkelere karĢı rekabet avantajı elde edecektir. Burada mutlak üstünlük sağlayacak
ürünün seçiminde esas olan husus, ülkelerin bu ürünlerin üretiminde sahip olduğu
zengin kaynaklardır. Bir bakıma bir ülkenin bir ürünün üretimine esas olan zengin
hammadde kaynaklarına sahip olması diğer ülkeye kıyasla o ürünü daha düĢük
maliyetle üretebilmesi anlamına gelmektedir (Yiğit, 2008: 20).
Klasik akımlardan ikincisi David Ricardo‘ nun karĢılaĢtırmalı üstünlük teorisidir.
Ricardo modeline göre; bir ülke hiçbir ürünün üretiminde mutlak üstünlüğe sahip
olmasa bile, uluslararası ticaretten fayda sağlayabilir. Bu modelde önemli olan
husus;
ürünlerin
üretiminde
mutlak
maliyetlerden
ziyade,
karĢılaĢtırmalı
maliyetlerin dikkate alınmasıdır.
Ricardo modelinde; bir ülke hiçbir ürünün üretiminde maliyet yönünden mutlak
üstünlüğe sahip olamayabilir. Ancak, herhangi bir ürünü herhangi bir baĢka ülkeye
göre daha düĢük maliyetle üretebilir. Bu kapsamda, ülkeler bir ürünün üretiminde
baĢka bir ülkeye göre karĢılaĢtırmalı olarak maliyet üstünlüğüne sahipse, o ülke bu
ürünün ticaretinden kazanç sağlayacaktır (Yiğit, 2008: 24).
John Stuart Mill‘ in karĢılıklı talep kanunu bir diğer klasik yaklaĢımdır. Mille‘ e göre
bir ülkenin ihracat yapması; ithalat yapmasına iliĢkin talebi ortaya çıkarmaktadır.
Mill‘ in teorisi, bir ülkenin yapacağı toplam ihracatın toplam ithalata eĢit olacağı
varsayımı etrafında ĢekillenmiĢtir. Ayrıca Mill, karĢılıklı talep yoluyla yapılan dıĢ
ticaretin teknolojik geliĢmeyi etkileyeceğini ifade etmiĢtir (Mill 1848: 593-601, Mill
1865: 593-601,Bayraktutan,2003: 177).
14
Ülkelerin neden birbirleri ile ticaret yaptığını açıklayan klasik akımlar belirli
varsayımlar etrafında ĢekillenmiĢtir. Bu nedenle bu teorilere bir takım eleĢtiriler
getirilmesi Neo-Klasik iktisadi akımları ortaya çıkarmıĢtır.
Bir neoklasik iktisatçı olarak Marshall, Ricardo‘ nun karĢılaĢtırmalı üstünlük teorisi
çerçevesinde fayda-değer kuramını geliĢtirmiĢtir. Ricardo modelinde üretim faktörü
olarak yalnızca emek faktörü ele alınmaktadır. Marshall; emek faktörüne ek olarak
sermaye
faktörünü
de
bir
üretim
faktörü
olarak
değerlendirmiĢtir
(Bayraktutan,2003:178).
Haberler ise; ürünlerin değerini ölçmede, fırsat maliyeti teorisini geliĢtirmiĢtir
(Haberler, 1933: 177, Bayraktutan,2003:178).
Faktör Donatımı teorisi olarak adlandırılan bir diğer Neo-klasik yaklaĢım
Heckscher - Ohlin modelidir. Bu modele göre; bir ülke bir ürünü üretmek için
gerekli olan tüm faktörlerle donatıldığı takdirde, dıĢ ticaret yapacağı ülkelere karĢı
mukayeseli üstünlük sağlayacaktır. Bu model bir bakıma, bir ülkenin sahip olduğu
üretim faktörü ne kadar fazla olursa, ürünlerin üretiminde katlanacağı toplam faktör
maliyetlerinin o kadar azalacağı iddiasını ileri sürmektedir (Yiğit, 2008: 28).
Faktör fiyatları eĢitliği, gelir dağılımı ve Rybczynski teoremleri; Heckscher-Ohlin
modelinden ortaya çıkan türev modellerdir (Bayraktutan,2003: 179).
Faktör fiyatları eĢitliği teoremi; uluslararası faktör hareketliliğinin tam olması
durumunda, ülkeler arasında yapılacak ticaretin, faktör piyasalarında ortaya çıkan
faktör fiyatlarını eĢitleyeceği iddiasını ileri sürmektedir (Bayraktutan, 2003:179).
Stolper ve Samuelson, Ricardo‘dan itibaren yüzyıldan fazla bir süre kabul gören,
―serbest ticaret, ülkedeki herkesin yararına, korumacılık yine herkesin zararınadır‖
düĢüncesine karĢı çıkarak dıĢ ticaret ilintili gelir dağılımı teorilerini geliĢtirmiĢlerdir
(Stolper ve Samuelson,1941:344-346, Bayraktutan, 2003:179). Bu model, kıt olan
üretim faktörünün sağlayacağı gelirin daha az olacağını varsaymaktadır.
Rybczynski teoremi; faktör arzındaki değiĢimlerin üretimde ortaya çıkaracağı
sonuçları analiz etmektedir (Yılmaz, 1992: 157-158). Bu teorem; tam istihdam
15
koĢullarında iki üretim faktörünün ve iki ürünün yer aldığı bir modeldir. Bu model;
faktörlerden birinin arzı artınca bu faktörü yoğun üründe kullanan üründe üretim
artarken, arzı sabit kalan faktörü kullanan ürünün üretiminin sektörler arası faktör
transferi nedeniyle azalacağını ileri sürmektedir (Bayraktutan, 2003:179).
Leontief ise faktör donatımı teorisini test ederek Leontief Paradoksunu
geliĢtirmiĢtir. Leontief Paradoksu; A.B.D.‘nin 1950‘ lerde dünyanın sermaye
zenginliği en fazla ülkesi olmasına rağmen; sermaye yoğun ürünleri ithal, emek
yoğun ürünler ise ihraç etmesi durumunu ifade etmektedir (Bayraktutan,
2003:180).
Leontief paradoksunu açıklamak üzere çeĢitli teoriler geliĢtirilmiĢtir. Bu teorilerden
Üçüncü üretim faktörü teorisi Leontief Paradoksunu açıklamada öne çıkmıĢtır
(Walther, 1997:136, Bayraktutan, 2003:180). Bu teoride, emek ve sermaye
faktörlerinin yanı sıra; hammaddeler, emeğin bütün nitelikteki türleri ve baĢka
faktörlerin dıĢ ticareti açıklayacağı ifade edilmektedir (Bayraktutan, 2003:180).
Leontief paradoksunu açıklamada bir baĢka teori olarak, nitelikli iĢgücü teorisi
Keesing ve Kenen‘
öncü çalıĢmalarıyla geliĢtirmiĢtir. Bu teori; nitelikli iĢgücü
zengini ülkelerin bu iĢgücünü gerektiren ürünlerde, iĢgücü çoğunluğu niteliksiz
olan ülkelerin ise niteliksiz emekle üretilen ürünlerde uzmanlaĢacağını ileri
sürmektedir (Seyidoğlu, 2003: 81, Bayraktutan, 2003:180).
Posner tarafından teknoloji açığı teorisi geliĢtirilmiĢtir. Teknoloji açığı teorisinde
Posner; yeni bir ürün ya da üretim yöntemi (teknoloji) geliĢtiren ülkelerin bunun ilk
ihracatçısı olacağını, ancak zamanla bu teknolojiye sahip olan ve geliĢtiren baĢka
ülkelerin sahip oldukları diğer avantajlar (iĢgücü, doğal kaynak, vb.). sayesinde
maliyet anlamında rekabet üstünlüğüne sahip olacaklarını ileri sürmektedir. Bunun
sonucunda ise ilk ihracatçı ülke, ithalatçı konumuna düĢecektir (Posner,
1961: 323-341, Bayraktutan, 2003:180).
Ürün dönemleri teorisi, teknoloji açığı teorisinin, Vernon‘ un katkılarıyla geliĢtirilmiĢ
bir Ģeklidir. Bu teori; belli bir ürünün üretiminin, ürün geliĢtirme ve yenileme
16
sürecinin duraksadığı aĢamaya doğru zamanla daha basit hale geleceği
düĢüncesine dayanmaktadır (Bayraktutan, 2003:181).
Uluslararası ticaret teorileri dıĢında da iktisadi anlamda rekabet olgusunu
açıklayan teoriler geliĢtirilmiĢtir. Bunlardan bir tanesi fonksiyonel rekabet
yaklaĢımıdır.
Rekabeti dinamik bir süreç olarak ele alan ve aksak piyasa koĢullarının var olduğu
varsayımında geçerli olan fonksiyonel rekabet yaklaĢımına göre; yenilik ve icatlar
yolu ile rakiplerine üstünlük sağlayan giriĢimciler bu Ģekilde farklı fonksiyonları olan
ürünlerin üretilmesini sağlayacaklardır. Bu ürünler sayesinde ise karlılığını
artırarak
yeniden
icat
ve
yenilik
yapmayı
sağlayacak
fonları
ellerinde
bulunduracaktır (Erkan ve Tatlıdil, 1990, KırankabeĢ, 2006:233).
Endüstriyel organizasyon teorisi yaklaĢımı fonksiyonel rekabet yaklaĢımının
geliĢtirilmiĢ bir Ģeklidir. Bu teoriye göre rekabetin etkinliği; ekonomik geliĢmeyi
sağladığı ölçüde pratikte uygulanabilir olması ile iliĢkilidir (Aktan ve Vural, 2004,
KırankabeĢ, 2006:233).
Marx‘ ın rekabet yaklaĢımında rekabet iki farklı boyuta sahiptir. Bunlardan
birincisine göre rekabet; sermayeye dayalı üretim anlayıĢının ortaya çıkma
sürecinde kayda değer role sahip bir negatif bir güçtür. Ġkinci boyuta göre rekabet;
emek üzerinde tam bir kontrole sahip olan sermayenin, üretim düzenlemelerinin
belirleyici olduğu kapitalist üretim anlayıĢının yeniden üretilmesini ve geliĢmesini
sağlayan bir süreçtir (KırankabeĢ, 2006:233).
Avusturya iktisat okulu rekabet yaklaĢımı ekonomik özgürlükler hususu zemininde
yapılandırılmıĢtır. Bir baĢka ifade ile Avusturya iktisat okulu rekabet yaklaĢımında
ekonomik özgürlük ile ekonomik performans arasında pozitif bir iliĢki vardır.
Avusturya iktisat okulu rekabeti; kiĢilerin ekonomik özgürlüğe eriĢtiren ve iktisadi
tercihlerinin gerçekleĢtirmesini sağlayan dinamik bir süreç olarak tanımlamaktadır.
Rekabetin ortaya çıkabilmesi için rekabet edecek kiĢilerin ekonomik özgürlüğe ve
bu özgürlüklerini kullanma iradesine sahip olmaları gerekmektedir (Aktan ve Vural,
2004, KırankabeĢ, 2006:234).
17
Schumpeter yaklaĢımı; rekabeti yenilik ve buluĢlar ortaya çıkaran ve yenilik ve
buluĢlar vasıtasıyla oluĢan geçici monopoller üzerinde olumsuz etkisi olan bir
süreç olarak ele almaktadır. Ancak bu olumsuz etkinin; daha üstün, kaliteli ve yeni
ürün ile üretim süreçlerini ortaya çıkaran yaratıcı bir etki olduğunu ileri sürmektedir
(Aktan ve Vural, 2004, KırankabeĢ, 2006:235).
YarıĢmacı piyasa teorisi; piyasaya giriĢ-çıkıĢ serbestisi olduğu sürece, piyasada
tek bir firma olsa bile fiyat-maliyet iliĢkisinin bozulmayacağını ileri sürmektedir.
Bunun nedeni ise bir firmanın, güçlü bir potansiyel rekabet baskısı altında fiyatları
maliyetlerden koparma gücünün olmamasıdır. Bu nedenle, firmaların büyüklükleri
ya da sahip oldukları pazar güçleri; rekabet olgusu üzerinde herhangi bir
olumsuzluk etkiye sahip değildir (AktaĢ, 2003, KırankabeĢ, 2006:235).
2.2. Rekabet Gücü ve Rekabet Gücü ÇeĢitleri
Rekabet,
aynı
amaca
sağlayabilmek
ulaĢmak
isteyen
için
rakiplerin
birbirlerine
gerçekleĢtirdikleri
üstünlük
faaliyetlerdir
(www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013).
Bu
çerçevede,
rekabet
gücü;
aynı
amaca
ulaĢmak
isteyen
rakiplerin
gerçekleĢtirdikleri faaliyetler sonucu birbirlerine üstünlük sağlama derecesi olarak
tanımlanabilir.
Akademik yazında rekabet gücü çeĢitlerinin ülke, firma ve endüstri düzeyinde
olmak üzere üç farklı kategoride ele alındığı görülmektedir. URG kavramı; firma ve
endüstri düzeyinde rekabet gücü kavramlarının kapsamaktadır. Bu nedenle ilk
önce firma ve endüstri düzeyinde rekabet gücü kavramlarının incelenmesi, URG
kavramının analizine olumlu yönde katkı sağlayacaktır.
2.2.1. Firma düzeyinde rekabet gücü
Firma düzeyinde yapılan rekabet gücü tanımları; pazar payı, ihracat performansı
ve
maliyet
yapısı
gibi
firmaların
temel
karakteristik
özelliklerine
odaklanmaktadırlar. Bu nedenle firma düzeyinde rekabet gücüne iliĢkin yapılan
18
tanımların, ülke düzeyinde rekabet gücüne iliĢkin yapılan tanımlara göre daha
sağlam teorik temellere dayandığı ileri sürülebilir (Siggel, 2007:8, Gökmenoğlu,
2011:14).
Firma düzeyinde rekabet gücü; ―bir firmanın, yurtiçi veya yurtdıĢı rakiplerinden
daha düĢük maliyetle ya da daha üstün kalitede mal veya hizmet üretmesi‖ dir
(President‘s Commission on Industrial Competitiveness, 1985, Karaaslan ve
Tuncer, 2010:25).
Bir firmanın rekabet gücünün karlılık, verimlilik, etkinlik, etkenlik ve bu kapsamda
ortaya çıkan firma performansı vb. göstergeleri vardır. Bu çerçevede karlılığı
olmayan bir firmanın rekabetçi olamayacağı ileri sürülebilir (Mcfetridge, 1995:3,
Yiğit,2008:6).
Firma
düzeyinde rekabet gücü; ―herhangi bir firmanın ulusal ya da küresel
piyasalarda rakiplerine kıyasla düĢük maliyette üretimde bulunabilme, ürünün
kalitesi, sunulan hizmet ve ürünün çekiciliği gibi unsurlar açısından rakiplerine
denk veya daha üstün bir durumda olma, ayrıca yenilik ve icat yapabilme yeteneği‖
olarak da tanımlanabilir (Gürpınar ve Sandıkçı 2008: 107).
Bir firmanın bulunduğu dıĢ çevreye uyum sağlama yeteneği firmanın esneklik
derecesi ile iliĢkilidir.. Bu kapsamda firma düzeyinde rekabet gücü; ―müĢteri
değerleri, hissedar değerleri ve organizasyonun değiĢen rekabetçi ortamı içinde
faaliyet gösterme ve bu ortama tepki verme kabiliyeti ― ile iliĢkilidir (Feurer
Chaharbaghi, 1994, Karaaslan ve Tuncer, 2010:26-25).
2.2.2. Endüstri Düzeyinde Rekabet Gücü
Birbirlerine rakip ürün ve hizmetler üreten firmaların oluĢturduğu gruba endüstri adı
verilmektedir. Rekabetçi bir endüstri; bölgesel düzeyde ya da uluslararası düzeyde
rekabetçi firmalara sahip olan endüstridir (Porter, 1990:33, Gökmenoğlu, 2011:
16).
Endüstriyel rekabet gücü; ―bir endüstrinin rakiplerine eĢit ya da daha üst düzey de
bir verimlilik düzeyine ulaĢması ve bu düzeyi sürdürme yeteneği ya da rakiplerine
19
kıyasla eĢit ya da daha düĢük maliyette ürün üretme veya satma yeteneğidir
(Gürpınar ve Sandıkçı, 2008:107).
Endüstri düzeyinde rekabet gücüne iliĢkin akademik yazında sıklıkla kullanılan
tanımlardan bir tanesi Markusen tarafından 1992 yılında geliĢtirilmiĢtir. Bu tanıma
göre endüstri seviyede rekabet gücü; ―bir sanayinin rakiplerine eĢit ya da daha üst
düzeyde bir verimlilik düzeyinde uluslararası piyasanın gereklerine uygun mal ve
hizmet üretebilme ve daha düĢük maliyetlerle uluslararası piyasaların standart ve
taleplerine uygun mal ve hizmetleri üretebilmesini sağlayan icat ve yenilikleri
gerçekleĢtirme yeteneğidir (Markusen, 1992, Gürpınar ve Sandıkçı, 2008:107).
2.3. Uluslararası Rekabet Gücü
2.3.1. Kavramsal Çerçeve
Rekabet kavramı; aynı amaca sahip olan ekonomik birimlerin bu amaca
ulaĢabilmek amacıyla birbirlerine karĢı gerçekleĢtirdikleri faaliyetler tanımlanmıĢtır
(www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013).
Bu
doğrultuda URG kavramının analizinde ülkelerin ulaĢmaya çalıĢacağı ortak
amacın ne olması gerektiği sorusu ön plana çıkmaktadır.
Tüm
ülkelerin
ulaĢmaya
çalıĢacağı
ortak
amacın,
vatandaĢlarının
hayat
standartlarını ve refahını yükseltme olduğu ifade edilmiĢtir (Porter, 1990). Bu
kapsamda sınırlı kaynakların yer aldığı dünya‘ da ülkeler kendi vatandaĢlarının
sınırsız
ihtiyaçlarını
karĢılayarak
onların
hayat
standartlarını
yükseltmek
istemektedirler. Bu bağlamda URG kavramının özünde, bir ülkenin vatandaĢlarının
hayat standartlarını yükselterek toplam refahın artması olduğu ifade edilebilir.
URG kavramı içerisinde birçok unsuru barındırmaktadır. Bu nedenle URG
kavramı; birçok faktörün etkilediği ve bu faktörlerin birbirleri ile etkileĢim halinde
olduğu disiplinler arası bir kavramdır. URG‘ yi etkileyen birçok faktör olması, teorik
anlamda bir karmaĢıklığa yol açmaktadır. Bu karmaĢıklık URG‘ nin tanımlanmasını
zorlaĢtırmaktadır. Bu kapsamda; URG‘ ye iliĢkin akademik yazında ortak bir tanım
yapılmamıĢ, konunun ele alındığı disiplin ve amaca göre URG‘ ye iliĢkin yapılan
20
tanımlar ĢekillenmiĢtir. Bu nedenlerden ötürü, URG‘ yi etkileyen tüm faktörleri
kapsayan kesin, tam ve doğru bir tanım yapılması teorik anlamda bir zorluk ifade
etmektedir.
URG‘ yi etkileyen faktör sayısı firma düzeyinde rekabet gücünü etkileyen
faktörlerden çok daha fazladır. Ayrıca bu faktörlerin birbirleri ile olan etkileĢim
derecesi, firma düzeyinde rekabet gücüne oranla daha fazladır. Bu nedenle, URG‘
nin tanımlanmasının; firma düzeyinde rekabet gücünün tanımlanmasına oranla
daha zor olduğu ifade edilebilir (Krugman, 1994: 31).
URG‘ ye iliĢkin yapılan tanımlar; faktör verimliliği, uluslararası pazar payı,
makroekonomik performans ve iĢgücü verimliliği temelli tanımlar olmak üzere
birçok farklı bakıĢ açıları ile ele alınmıĢtır (Çivi vd., 2008). Literatürde tüm bu
yaklaĢımları kapsayan karma tanımlar ve yaklaĢımlar da mevcuttur. Bu bağlamda
URG; birbiriyle etkileĢim halindeki hususları kapsayacak Ģekilde ve dinamik bir
perspektifte ele alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır (Aiginger, 1997,Bedir,
2009b: 13).
Literatürde URG mikro (iĢletme ve endüstri). ve makro (ülke). bakıĢ açıları
çerçevesinde irdelenmiĢtir. Mikro düzeyli yaklaĢım; ülke içindeki iĢletmeler
arasındaki rekabet ve bu rekabetin ulusal/uluslararası pazardaki etkileri üzerine
durmaktadır. Makro düzeyli yaklaĢım ise; bir ülkenin uluslararası rekabetteki
konumu çerçevesinde ĢekillenmiĢtir (Scoot ve Ledge, 1985:20, Çivi vd., 2008:2).
Mikro ve makro yaklaĢım çerçevesinde URG kavramı, uluslararası iktisat
yazınında genellikle firma, sektör ya da ülke seviyesinde irdelenmiĢtir. Bununla
birlikte; 1970‘ lerin ikinci yarısından sonra üretim maliyetlerinin ve dolayısıyla
fiyatların hızla artmasına neden olan petrol Ģoklarının ve 1980‘lerde ortaya çıkan
üretim faktörlerinin verimliliklerindeki hızlı düĢüĢün bir sonucu olarak; URG
konusundaki tartıĢmalar daha çok ‗makroekonomik‘ düzeyde sürdürülmüĢtür
(Kösekahyaoğlu ve Özdamar, 2005: 78).
Bu bağlamda, uluslararası iktisadın bakıĢ açısı, çerçevesi ve makroekonomik
zeminde URG; ―ödemeler dengesi sorunlarına yol açmaksızın, ekonomik büyüme
21
ve istihdam artıĢı baĢta olmak üzere bir ülkenin temel iktisat politikası hedeflerini
gerçekleĢtirme yeteneği‖ olarak tanımlanabilir (Fagerberg, 1988:355, Bedir, 2009b:
13).2
Bu tanımla birlikte, bir ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin ne
olması gerektiği sorusu ön plana çıkmaktadır.
Bir ülkenin iktisat politikasının temel hedefleri; iĢgücü piyasalarında tam istihdama
yakın denge seviyesi, fiyat istikrarı, finansal istikrar, ödemeler dengesinin
sağlanması, ekonomik büyüme, gelir dağılımında adaletin sağlanması, ve refah
artıĢının sağlanması vb. olarak sıralanabilir. Bu hedeflerin gerçekleĢtirilmesi, bu
hedefleri etkileyen faktörlerin hedeflerin gerçekleĢtirilebilmesinde sağlayacağı
katma değer ile ilgilidir. Faktörlerin sağlayacakları katma değerin nicelik ve niteliği,
faktörlerin verimlilik seviyesi ile iliĢkilidir. Bu bağlamda; iktisat politikasının temel
hedeflerin çerçevesinde URG; büyük ölçüde verimlilik temelinde Ģekillenen bir
olgudur (Adıgüzel, 2011:9).
Verimlilik olgusu doğrultusunda, Dünya Ekonomik Forumu‘nun (DEF). URG‘
yaklaĢımı akademik yazında en fazla kabul gören URG yaklaĢımlardan bir
tanesidir. DEF‘ e göre URG; ―bir ülkenin kurumlarının, politikalarının ve
faktörlerinin toplam verimlilik karmasıdır.‖ (Schwab vd,2013:4). Bir bakıma URG;
ekonomik bir sistem olarak bir ülkenin toplam verimliliğini yansıtan bir göstergedir.
DEF‘ in URG yaklaĢımı verimlilik odaklıdır. Ayrıca DEF‘ in yaklaĢımında verimlilik;
bir ülkenin reel ekonomik büyüme oranının temel bileĢenlerinden bir tanesi olan,
yapmıĢ olduğu yatırımlardan elde ettiği getiri oranının göstergesi olarak ifade
edilmiĢtir. Bu bağlamda verimlilik artıĢı; bir ülkenin toplam refahının artmasını da
sağlamaktadır (Schwab vd., 2013: 4).
AB‘nin URG yaklaĢımı da verimlilik temellidir ve URG verimlilik artıĢı tarafından
belirlenir. URG‘ ye sahip bir ekonomi; yaĢam standardında artıĢa yol açan, yüksek
ve sürdürülebilir verimlilik artıĢı sağlayan ekonomidir. Burada önem arz eden
husus; URG‘ nin göstergesi olarak verimliliği etkileyen faktörlerin belirlenmesidir.
2
URG’ yi etkileyen makroekonomik faktörler bu tanım çerçevesinde seçilmiştir.
22
Bu kapsamda, AB Komisyonuna göre; verimlik performansını birçok faktör
belirlemektedir. Bunlardan önem arz edenler aĢağıdaki gibi sıralanabilir (AB
Komisyonu, 2003: 5, Bedir, 2009a: 17).
 Yatırımları canlandırmak için piyasa reformlarıyla sağlanan fırsatlar,
 Ar-ge harcamalarında artıĢ ve özellikle normal ve mesleki eğitim vasıtasıyla
beĢeri sermayenin geliĢtirilmesi yoluyla yenilik yapabilme,
 Teknolojik ve teknolojik olmayan yeniliklerin ürünlere hızlı bir Ģekilde aktarım
kapasitesi,
 Bilgi ve iletiĢim teknolojilerinin adaptasyonuyla iĢ yapma biçimlerinin yeniden
düzenlenmesi;
 Daha yüksek verimlilik için bünyesinde müĢevvikleri içeren, iç piyasada
rekabetçi baskının tamamen iĢlemesini tesis eden rekabet düzenlemeleri ve
tüketiciyi korumaya yönelik kurallar,
 Bütün potansiyel kazançların realize edilmesini temin eden mal ve hizmetler
için entegre bir piyasa,
Verimliliği etkileyen birçok faktörün var olması; URG kavramına nispeten daha
karmaĢık ve derin bir içerik kazandırmaktadır. Bu nedenle URG; verimliliği
etkileyen tüm faktörleri kapsayan bir yaklaĢımla ele alınmalıdır. Bu bağlamda; bir
ülkenin
verimliliğini,
makroekonomik
ve
mikro-ekonomik
birçok
faktör
etkilemektedir (Rekabet Forumu, 2006, Bedir, 2009b:14).
Makroekonomik faktörler; enflasyon düzeyi, kamu borç stoku, döviz kurları, faiz
oranları, uluslararası ticarette ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında dıĢa
açıklık, ve yurtiçi tasarruf ve yatırımlar vb. olarak sıralanabilir (Rekabet Forumu
2006, Bedir, 2009b:14).
Mikro-ekonomik faktörler
ise;
insan
kaynakları,
demografik
yapı,
eğitim,
giriĢimcilik, inovasyon, iĢgücü piyasalarının yapısı, kurumsal ve düzenleyici
ortamın yeterliliği ve niteliği, altyapı yatırımları vb. faktörler olarak sıralanabilir
(Rekabet Forumu, 2006, Bedir, 2009b:14).
23
Ülkelerin vatandaĢlarının refah seviyelerini artırabilmelerinin temel koĢulu ülkelerin
rekabet güçlerini artırmaları ve bu artıĢın sürdürülebilirliğini sağlayabilmeleri ile
mümkündür (Karaaslan ve Tuncer, 2010: 23). Bu kapsamda URG, bir ekonominin
büyüme oranı ile iliĢkilidir ve daha rekabetçi olan bir ülkenin daha hızlı büyüyeceği
vurgulanabilir (Schwab vd., 2013:4).
URG ve ekonomik büyüme arasındaki etkileĢim; DEF‘ in 1996 yılında yaptığı URG
tanımı çerçevesinde incelenebilir. Bu tanıma göre URG; ‖bir ülkenin kiĢi baĢına
düĢen GSYĠH‘ sını yüksek oranda sürdürebilme yeteneği‖‘ dir (Garelli, 2006).
Esasında DEF tarafından farklı zamanlarda yapılan verimlilik ve ekonomik büyüme
temelli URG tanımları aynı zeminde yapılandırılmıĢtır. Çünkü verimlilik artıĢı; fiyat
istikrarı ve finansal istikrar ile birlikte ekonomik büyümenin üç temel bileĢeninden
bir
tanesidir
(http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf,
EriĢim Tarihi, 15.12.2013).
URG; bir ülkenin tam istihdama yakın bir seviyede vatandaĢlarının yüksek hayat
standartları ile iliĢkilidir. Buna paralel olarak URG; ülkedeki yaĢam standartlarının
arttırılmasını sağlayan ve verimlilik artıĢlarını kapsayan çok boyutlu bir kavramdır
(Haque, 1991, Çivi, 2001:24). Yüksek hayat standartlarının ve refahın oluĢmasının
temelinde, verimlilik çerçevesinde uzun dönemli ekonomik büyüme yatmaktadır
(Schwab vd., 2013).
Bir ülkenin uzun dönemde sürdürülebilir büyüme sağlayabilmesi, o ülkedeki
vatandaĢların kiĢi baĢına düĢen milli gelirlerinin (KBDMG). de artıĢı anlamına
gelmektedir.
KBDMG artıĢının bir ülkenin URG‘ sine pozitif yönde etkisinden
bahsedebilmek için; enflasyonist etkilerden arındırılmıĢ, reel anlamda bir gelir
artıĢının mevcut olması gerekmektedir (Competitiveness Advisory Group, 1995,
Garelli, 2006: 10-11).
Bir diğer yönden reel gelir artıĢı, gelir dağılımında adaletin sağlanması anlayıĢı
çerçevesinde ülkedeki vatandaĢlara paylaĢtırılmalıdır. Çünkü URG bir ülkenin
toplam refahının göstergelerinden bir tanesidir. Reel gelir artıĢına bağlı olarak
ortaya çıkan refahın, maksimize edilebilmesi için, toplam reel gelirin vatandaĢlara
24
ekonomik sisteme olan girdileri paralelinde ortaya çıkan çıktı düzeyine göre
dağıtılması gerekmektedir.
URG‘ ye iliĢkin akla ilk gelen tanımlardan bir tanesi, bir ülkede üretilen ürünlerin
dünya piyasalarındaki payı olduğudur (Porter, 2004: 30, Bedir, 2009b: 13). Ancak,
URG bir ülkenin uluslararası ve küresel pazarlardaki payı çerçevesinde
sınırlandırılamayacak kadar geniĢ bir kavramdır. Bununla birlikte; bir ülkedeki
iĢletmelerin uluslararası ve küresel pazarlardaki pazar paylarının URG‘ nin
bileĢenlerinden bir tanesi olduğu ifade edilebilir. Bu çerçevede URG ve firma
düzeyinde rekabet gücü kavramları arasında etkileĢim ortaya çıkmaktadır.
Bu etki doğrultusunda bir ülkenin verimliliğine bağlı olarak ortaya çıkacak URG‘ si,
ve o ülkedeki firmaların verimliliği arasında yakın bir iliĢki söz konusu olacaktır.
Firmaların verimlilik düzeyi ise firmaların geliĢmiĢlik düzeyi ve firmaların
bulundukları iĢ ortamının kalitesine bağlıdır (Adıgüzel, 2011:9).
URG kavramı firma düzeyinde rekabet gücünü de kapsamaktadır. Bu nedenle,
Porter‘ a göre; bir ülkedeki firmalar rekabetçi olmadıkça o ülke ekonomisinin
rekabetçi olması söz konusu değildir (Porter, 2004, Adıgüzel, 2011:9). Bir bakıma
bir ülkenin rekabetçi olması için, ülkedeki firmaların uluslararası pazarlardaki temel
etkinlik standartlarına sahip olarak, uluslararası pazarlara katılım kapasiteleri ve
yeteneklerini artırmaları gerekmektedir (Vellosso, 1991, Çivi, 2001:12).
Firmaların rekabetçiliği bazında URG kavramı verimliliğin yanı sıra, en düĢük
maliyetle iĢletmenin temel amacına ulaĢabilme anlamında etkinlik kavramını da
içermektedir. Etkinlik seviyesinin yüksekliği için iĢletmeler açısından önem arz
eden husus; kritik endüstriyel amaçların seçilmesidir (Buckley, 1988,Garelli: 2006).
Bu kapsamda URG bir ülkedeki firmaların uluslararası ticarette ürünleri
yaratabilme, üretebilme, dağıtabilme ve/veya sunabilme yeteneği ile iliĢkilidir
(Scott ve Ledge, 1985:3). Buna paralel olarak bir ülkenin URG‘ sinin yüksek
olması o ülkedeki firmaların dıĢ pazarlarda baĢarılı bir Ģekilde rekabet edebilmesi
ile ilintilidir (Majestelerinin Hazinesi, Ġngiltere 1988,Çivi, 2001:24). Bu bağlamda
URG‘ yi firma rekabetçiliğini kapsayacak Ģekilde tanımlama gerekliliği ortaya
çıkmaktadır.
25
Bu gereklilik çerçevesinde URG; ―bir ülkenin, serbest ve adil piyasa koĢulları
altında, bir yandan uzun vadede halkının reel gelirlerini artırırken aynı zamanda,
uluslararası piyasaların koĢullarına uygun mal ve hizmet üretebilme yeteneği‖
olarak tanımlanabilir (Aktan ve Vural, 2004: 60, Adıgüzel, 2011:2).
Yine aynı doğrultuda, Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü (IMD) tarafından
URG; ―bir ülkenin, iĢletmelerinin daha fazla değer yaratmalarını ve vatandaĢlarının
daha yüksek refaha sahip olmasını mümkün kılacak bir ortamı oluĢturma yetkinliği‖
olarak tanımlanmaktadır (IMD, 2007:15, Bedir, 2009a:21).
Bir ülkedeki firmaların uluslararası pazarlara yönelik olarak üretim yapabilmesi ve
ürünleri satabilme yeteneği; ülkenin ihracat yeteneği ve doğal kaynaklarını etkin
kullanabilmesi ile iliĢkilidir (Haque, 1991, Çivi, 2001:24). Ġhracat yeteneğinin ve
doğal kaynakların etkin kullanımı, bir ülkenin dıĢ ticaret ve ödemeler dengesi
bilançosunun dengelenmesi çerçevesinde URG‘ ye olumlu katkı yapacaktır
(Hatsoupoulos vd.,1988, Çivi: 2001:24).
DıĢ ticaret performansı; URG‘ ye olumlu katkı sağlayan bir diğer URG unsurudur.
Bir ülkenin yüksek dıĢ ticaret performansı; ihracat- ithalat dengesini sağlama
yeteneğinin yüksek seviyelerde olduğunun göstergesidir. Ġhracat-ithalat dengesinin
sağlanması, bir ülkenin reel ekonomik büyüme sağlamasına olumlu yönde katkı
sağlayarak toplamda refah artıĢına katkı sağlar. Bu bağlamda URG kavramı; dıĢ
ticaret dengesi zemininde ele alınabilir. Bu nedenle, dıĢ ticaret performansı
anlamında bir URG göstergesine ihtiyaç vardır.
Teorik olarak bir ülkenin ulusal parasının yabancı paralar karĢısında değerlenmesi;
ihracatını azaltıcı, ithalatını artıcı yönde etkiler. Bir ülkenin ulusal parasının
yabancı paralar karĢısında değer kaybetmesi ise; ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı
yönde etki yapar. Ancak kurlardaki bu hareketleri dıĢ ticaret dengesi çerçevesinde
büyüme ve URG üzerindeki etkisinin ölçümünün anlamlı olması için, döviz
kurlarındaki
gerekmektedir.
değiĢmelerin
enflasyonist
etkilerden
arındırılmıĢ
olması
26
ĠĢte bu noktada dıĢ ticaret dengesi özelinde makroekonomik bir URG göstergesi
olarak reel döviz kuru (RDK). ortaya çıkmaktadır. RDK; yabancı ülkelerde üretilen
malların yurtiçinde üretilen mallar cinsinden göreli fiyatını yansıtan ve uluslararası
rekabeti ölçmek için yaygın bir Ģekilde kullanılan göstergelerden bir tanesidir
(Maciejewski, 1983, Pietrobelli, 1991, Ghose ve Kharas, 1993, Turner ve Van‘t
dack,
1993,
Marsh
ve
Tokarick,
(http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf,
1996,
EriĢim
Tarihi, 30.12.2013).
Bir ülke birden fazla ülke ve ülke grupları ile ihracat ve ithalat yapmaktadır. Bu
nedenle, reel döviz kuru hesaplamasının anlamlı bir URG göstergesi olabilmesi
için; bir ülkenin dıĢ ticaret yaptığı ülkelerin bir çoğunun hesaplamaya dahil edilmesi
gerekir. Bu gereklilik, reel döviz kurlarının efektif endeks olarak hesaplanması
gerektiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, reel efektif döviz kuru
endeksi (REDKE). dıĢ ticaret dengesi özelinde anlamlı bir makroekonomik URG
göstergesidir.
URG‘ ye iliĢkin yaygın kanılardan bir tanesi; bir ülkenin ihracat gücünün yüksek
olmasının URG‘ sinin de yüksek olacağı anlamına geldiğidir. Bu yaygın kanının
anlamlılık düzeyi Çin Halk Cumhuriyeti çerçevesinde incelenebilir.
Çin ihracat, üretim ve dıĢ ticarete yönelik rekabet gücü sıralamalarında ilk
sıralarda yer almaktadır (Deloitte, 2010) Ancak, bir ülkenin toplamda ekonomik
gücü ve refahı bağlamında verimliliğinin göstergesi olarak rekabet gücü
sıralamalarında 20‘li 30‘lu sıralara gerilemektedir (Schwab vd., 2013).
Bu kapsamda Çin ülke ve firma rekabetçiliğine iliĢkin unsurları maksimize ederken,
sürdürülebilir refahı sağlama unsurunda aynı baĢarıyı gösterememiĢtir. Bu
nedenle Çin, toplam rekabet sıralamalarında gerilemektedir. Çin örneğinin özellikle
vurgulanmasının nedeni; uluslararası pazarlarda oldukça yüksek seviyede rekabet
edebilme yeteneği olan bir ülkenin, toplam ekonomik gücün ve refahın göstergesi
olan URG sıralamalarında da yüksek sıralarda yer alması gerektiği sonucunu
doğuramayacağının ispatlanmasıdır.
27
Sonuç olarak URG; teorik açıdan tanımlaması oldukça zor ve birçok faktörün
etkilediği bir kavramdır. Literatürde yapılan URG tanımlarında URG‘ ye iliĢkin öne
çıkan hususlar; verimlilik, uluslararası pazarlarda rekabet edilebilirlik, dıĢ ticaret
gücü, büyüme, reel gelir artıĢı, refah artıĢı, istihdam artıĢı vb. olduğu ifade
edilebilir.
Bu hususlar çerçevesinde URG; ―ekonomik sistem olarak bir ülkenin toplam
verimlilik düzeyinin ülkedeki firmaların uluslararası pazarlara yönelik ürün üretip,
satabilmesini ve ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢme
derecesini artırarak büyüme ve refah artıĢı sağlayabilme derecesi‖ olarak
tanımlanabilir.
2.3.2. Uluslararası Rekabet Gücünü Açıklayan Teorik YaklaĢımlar
Krugman YaklaĢımı
Krugman‘ın rekabet gücüne iliĢkin yaklaĢımı; URG ve firma düzeyinde rekabet
gücünün
verimlilik olgusu
temelinde incelenmesi esasına
dayanmaktadır.
Krugman URG ve firma düzeyinde rekabet gücü karĢılaĢtırmasını, ülkelerin ve
firmaların rekabetçiliğe olan ihtiyaçları ile varlıklarını devam ettirebilmeleri arasında
iliĢki kurarak incelemiĢtir. Bu bağlamda bir firmanın verimliliğinin düĢük olması
sonucu sahip olacağı düĢük rekabet gücü nedeniyle zarar edeceğini, devamında
ise yükümlülüklerini karĢılayamayarak zarar ederek,
iflas edeceğini ifade
etmektedir. Krugman; bir ülkenin ise düĢük verimliliği sonrası URG‘ sinin düĢük
olması o ülkenin varlığını sürdürmesine bir engel teĢkil etmeyeceğini ifade
etmektedir. Bu nedenle; firma düzeyinde rekabet gücü, URG‘ ye kıyasla daha
önemlidir (Gökmenoğlu; 2011:19).
Bu bağlamda, verimlilik olgusunun firma düzeyinde rekabet gücü kavramındaki
yeri ve önemi URG kavramındaki yeri ve önemine göre daha fazladır. Bu nedenle
bir ülkenin yaĢayabileceği bir URG sorununun özünde firmalarının yaĢadıkları
verimlilik sorunları bulunmaktadır (Krugman, 2001:188, Altay, 2006:43).
28
Firma düzeyinde rekabet gücünün URG‘ ye kıyasla daha önem arz etmesi
nedeniyle, politikacıların URG‘ yi artırma saplantısı içinde olmaları, birtakım
olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Bu sorunlar; devlet harcamalarının israfı,
korumacılıkla dıĢ ticaret savaĢları, kötü kamu politikalarının uygulanması ve
kaynakların yanlıĢ tahsisi olarak sıralanabilir (Gökmenoğlu; 2011:21).
Porter Elmas Modeli
Porter; bir ülkenin uzun vadede amacının vatandaĢlarının yaĢam standardını
artırmak olduğunu ileri sürmektedir (Porter, 1990: 33, Gökmenoğlu, 2011:21-22).
Porter bunu sağlamanın yolunun ise bir ülkedeki firmaların verimliliğine bağlı
olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda Michael Porter‘ ın URG yaklaĢımı da
verimlilik olgusu etrafında ĢekillenmiĢtir. Porter‘ ın URG‘ yi açıklamada temel
kıstas olarak verimliliği seçmesini, vatandaĢlarının yaĢam standartları yüksek olan
ülkelerde URG‘ yi açıklayabilecek diğer makro göstergelerde yeknesaklık
oluĢmamasına bağladığı ifade edilebilir. Örneğin; yaĢam standardı yüksek olan
ülkelerin bir kısmında faiz oranlarının yüksek olması, bir kısmında bütçe açıklarının
olması gibi (Gökmenoğlu, 2011: 21-22).
Porter; URG‘ yi bir ülkedeki firmaların verimliliği çerçevesinde ele almıĢtır. Ancak
Porter modelinde firmanın bulunduğu ülkede o firmanın verimlilik seviyesinin
oluĢmasında önemi vardır. Bu bağlamda Porter bir ülkenin URG‘ sini; ülkedeki
firmaların rekabetçiliği olgusu kapsamında açıkladığı elmas modelini geliĢtirdiği
elmas modeli üzerinden bir ülkenin URG‘ sini modellemektedir (Bkz. ġekil 2.2).
29
ġekil 2.2. Porter Elmas Modeli
Kaynak: Porter, 1990:127, Gökmenoğlu,2011: 24
Porter geliĢtirdiği elmas modelinde bir ülkenin URG‘ sini sırasıyla; faktör koĢulları,
talep Ģartları, ilgili ve destekleyici endüstriler, firma stratejisi-yapısı ve rekabeti
olmak üzere dört değiĢken üzerinden açıklamıĢtır (Altay, 2006: 39). Ayrıca Porter;
devlet ve Ģans faktörü olmak üzere iki değiĢkeni daha modeline eklemiĢtir (Porter,
1990:73, Gökmenoğlu, 2011:27). Porter‘a göre bu iki faktör ulusal rekabetçilik
sistemini tamamlayıp desteklemekte fakat sürekli bir rekabetçi avantaj ortaya
çıkaramamaktadırlar (Smit, 2010:115, Gökmenoğlu, 2011: 27).
Dunning YaklaĢımı
Dunning yaklaĢımı; URG‘ yi açıklamada bir yaklaĢım olarak Porter Elmas
Modeline Dunning tarafından yapılan eleĢtiriler çerçevesinde geliĢtirilmiĢtir.
Dunning‘ e göre Porter, elmas modeline dahil edilmesi gereken bazı değiĢkenleri
modele dahil etmemiĢtir. Bu değiĢkenler, doğrudan yatırımlar, giriĢimcilik,
hükümetlerin ekonomik rolü ve çok uluslu iĢletmeler (ÇUĠ). olarak sıralanabilir.
Ayrıca Dunning Porter‘ ın modelinin ekonometrik yönden analiz edilemeyeceği
eleĢtirisini yapmıĢtır (Dunning,1992:139, Gökmenoğlu; 2011:23). Dunning‘in; ÇUĠ
30
‘lerin ülke ekonomileri üzerinde etkili olduğunu ve bu nedenle elmas modeli
üzerindeki her değiĢken üzerinde etkili olabileceğini ifade etmiĢtir (Dunning 1993,,
Altay, 2006:44).
GenellenmiĢ Çifte Elmas Modeli
Dunning; Porter modelinde ÇUĠ‘ lerin yer almamasını elmas modelinin eksik bir
yönü olarak görmüĢtür. Bu bağlamda Moon vd., Porter modeline çok uluslu
firmaları dahil etmiĢlerdir (Moon vd.,1998:137, Gökmenoğlu; 2011:33).
Bu bağlamda yurtiçi veya yurtdıĢında olsun, çokuluslu iĢletmelerin faaliyetleri bir
ülkenin URG‘ si açısından önem arz etmektedir. Çünkü çokuluslu faaliyet, elmasın
tüm bileĢenlerini etkilemektedir (Sarıdoğan, 2010:214).
ġekil 2.3. GenellenmiĢ Çifte Elmas Modeli
Kaynak: Moon vd. 1998: 33, Gökmenoğlu, 2011:35
Dokuz Faktör Modeli
URG‘ yi açıklamada bir diğer yaklaĢım Cho tarafından geliĢtirilen dokuz faktör
yaklaĢımıdır. Cho‘ nun yaklaĢımının dört bileĢeni, Porter‘ın elmas modelindeki dört
faktörle örtüĢmektedir. Bununla birlikte Cho insan faktörünü Porter‘ in modelindeki
yerinden alıp çıkararak, yeni ve farklı bir belirleyici faktör olarak kendi modeline
31
adapte etmiĢtir. Bu değiĢiklikle devlet faktörünün önemi vurgulanmıĢ, devleti temsil
eden bürokrat ve politikacılar da modelde kullanılmıĢtır. Ayrıca; giriĢimci,
profesyonel yönetici, tasarımcı ve mühendisleri de tamamen farklı bir faktör olarak
modele eklemiĢtir (Bkz.ġekil 2.4). (Cho, 1988, Çivi vd., 2008:9).
ġekil 2.4. Dokuz Faktör Modeli
Kaynak: Cho ve Moon, 2000:143, Sarıdoğan:2010:214
Çifte Elmas Modeli
Rugman ve Cruz 1993‘te Porter elmas modelini eleĢtirerek çifte elmas modelini
geliĢtirmiĢlerdir. Rugman ve Cruz‘ a göre; Porter modeli dıĢ ticaret açığı olan ve
geliĢmemiĢ ülkeler için uygulanabilir değildir. Bu bağlamda Rugman ve Cruz
Kanada çerçevesinde çifte elmas modelini geliĢtirmiĢlerdir. Bu modele göre
Kanada‘nın URG‘si Kanada‘nın elması ile A.B.D‘ nin elmasından oluĢmaktadır
(Rugman ve D‘Cruz,1993: 18, Rugman ve D‘Cruz, 1993: 34, Gökmenoğlu, 2011:
33). (Bkz.ġekil 2. 5).
32
ġekil 2.5. Çifte Elmas Modeli
Kaynak: Rugman ve D‘Cruz, 1993:32, Çivi vd., 2008:8
Aiginger Uluslararası Rekabet Gücü YaklaĢımı
Aiginger rekabet gücüne refah odaklı yaklaĢmıĢtır. Aiginger göre URG; bir ülkenin
refah ortaya çıkarabilme yeteneğidir. Buna göre URG; sonuç ve süreç odaklı
rekabet gücü fonksiyonlarını barındırmaktadır. Bu fonksiyonlar; (Aiginger,2006:
162, Gökmenoğlu; 2011:40).
1. W = f (Y, S, E)., s.i (Sonuç Odaklı Rekabet Gücü Fonksiyonu).
2. W = f (K, L, TFP, C, I, T). (Süreç Odaklı Rekabet Gücü Fonksiyonu).
 Y = KiĢi baĢı Gelir
 S = Fakirlik, bölgesel istihdam farklılıkları ve uzun dönemli iĢsizlik gibi
sosyal göstergeler ile dağılım göstergeleri,
 E = Sera gazı emisyonu, çıkıĢ enerji yoğunluğu (the energy intensity of
output)., taĢıma hacmi gibi ekolojik göstergeler seti,
 s.i. = Finansal sürdürülebilirlik, dıĢ ticaret dengesinin sürdürülebilirliği ve
politik istikrar,
 K = Fiziksel Sermaye,
 L = ĠĢ gücü,
 TFP = Teknik Ġlerleme,
 C = Kabiliyet,
33
 I = Kurumlar,
 T = Güven
olarak sıralanabilir.
2.4. Uluslararası Rekabet Gücünün Ölçümüne ĠliĢkin YaklaĢımlar
Akademisyenler, akademik kuruluĢlar ve uluslararası kuruluĢlar tarafından URG‘
nin ölçümüne iliĢkin birçok sayıda hesaplama tekniği ve endeks geliĢtirilmiĢtir. Bu
kapsamda URG‘ nin ölçümüne iliĢkin yaklaĢımlar; kurumsal ve kuramsal
yaklaĢımlar olarak iki grup halinde sınıflandırılabilir.
2.4.1. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kurumsal yaklaĢımlar
Uluslararası
kuruluĢlar
tarafından
URG‘
nin
hesaplanmasında
kullanılan
yöntemler, kuramsal yöntemlere göre daha fazla rekabet gücü unsurunu
barındırmaktadır. Bu nedenle kurumsal yaklaĢımlar, kuramsal yaklaĢımlardan
daha çok kapsamlıdırlar.
Kurumsal yaklaĢımlar URG‘ yi farklı ağırlıklarda olmak üzere birçok alt bileĢene
ayırmaktadırlar. Ülkelerin bu alt URG bileĢenlerinin ağırlıkları; ülkenin toplam URG
skorunu ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle kurumsal yaklaĢımlar; URG‘ ye iliĢkin
hesaplamaya dahil edilen ülkeler arasında karĢılaĢtırma yapabilirlik sağlamaktadır.
Ayrıca URG skorunun oluĢumuna katkı sağlayan alt faktörler çerçevesinde de 3
ülkeler sıralanabilmektedir.
Yöntemsel açıdan karĢılaĢtırıldığında; kurumsal yaklaĢımların amacının ülkeleri
URG skorlarına göre sıralamak olmasından ötürü; kuramsal yaklaĢımların
birçoğunda yer almayan eğitim, altyapı, vb. sosyo-ekonomik faktörlerin, bu
endekslerin hesaplanmasında kullanıldığı görülmektedir.
3
Spesifik bir rekabet gücü unsuru olabilir. Örneğin; işgücü piyasası verimliliği).
34
Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Gücü Endeksi
DEF‘ e göre URG; ‖bir ülkenin kurumlarının, politikalarının ve faktörlerinin toplam
verimlilik karmasıdır‖ (Schwab vd.; 2013:4). DEF‘ in URG ölçüm yaklaĢımı, bu
tanım çerçevesinde geliĢmiĢtir.
Bu çerçevede DEF‘ in URG‘ nin ölçüm yaklaĢımı; uluslararası ve küresel pazarlara
yönelik ürün ve hizmet üretebilme ve bunları satabilme kabiliyetinden ziyade, o
ülkede sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak olan kurumların, politikaların ve üretim
faktörlerinin tümünü kapsayan verimlilik düzeyi çerçevesinde Ģekillendiği ifade
edilebilir.
Bu yaklaĢım doğrultusunda DEF; uluslararası rekabetçiliğin ölçümü konusunda
makro ve mikro anlamda kapsamlı bir gösterge olan Küresel Rekabet Gücü
Endeksi‘ni (KRGE). geliĢtirmiĢtir. KRGE hesaplamalarının sonuçları; DEF
tarafından 1979 yılından bu yana her yıl küresel rekabet gücü endeksi raporu
vasıtasıyla
yayınlanmaktadır
(http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=rjyxdXNKvOZsIIb8vxRa5w==H7deC
+LxBI8=, EriĢim Tarihi, 01.01.2013).
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hesaplanan KRGE; temel gereksinimler,
etkinlik artırıcı, yenilik ve sofistike faktörler olmak üzere 3 alt endeksin
bileĢiminden oluĢmaktadır (Bkz.ġekil2.6). Alt endeksleri etkileyen faktörler ise;
temel faktör baĢlıkları altında sıralanmıĢtır.
URG sıralamasına dâhil edilen tüm ülkeler sırası ile; faktör temelli, faktör temelli
ekonomiden etkinlik temelli ekonomiye geçiĢ, etkinlik temelli, etkinlik temelli
ekonomiden inovasyon temelli ekonomiye geçiĢ ve inovasyon temelli ekonomiler
olmak üzere sınıflamaya tabi tutulmuĢtur (Bkz. ġekil 2.6). Ayrıca alt endeks
faktörleri için her ülke grubuna göre, ağırlıklandırma ve ağırlıklandırma aralığı
belirlenmiĢtir. Bu faktörlerin belirlenmesi ve Ģekillendirilmesinde ise birçok ülkede
yapılan yönetici anketleri kullanılmıĢtır (Schwab vd.; 2013).
35
ġekil 2.6. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Endeksinin BileĢenleri
Kaynak: Schwab vd., 2013,
36
Çizelge 2.1. Dünya Ekonomik Forumu Ülke Kategorileri Ġçin Faktör Ağırlıkları
KALKINMA AġAMALARI
GÖSTERGELER
AĢama
2.AĢama
2:
dan 3.
Etkinlik
AĢamay
Temelli
a GeçiĢ
3,000–
9,000–
8,999
17,000
40–60%
40%
20–40%
20%
35–50%
50%
50%
50%
5–10%
10%
10–30%
30%
AĢama
1.AĢamadan
1:Faktör
2. AĢamaya
Temelli
GeçiĢ
<2,000
2,000–2,999
60%
35%
KiĢi BaĢına DüĢen
GSYĠH EĢikleri
( A.B.D.$).*
AĢama 3:
Ġnovasyon
Temelli
>17,000
Temel Gereksinimler
Alt Endeksi Ġçin
Ağırlık
Etkinlik Artıcı Alt
Endeksi Ġçin Ağırlık
Yenilik Ve Sofistike
Faktörler Alt Endeksi
5%
Ġçin Ağırlık
Kaynak: Schwab vd., 2013
Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü YaklaĢımı
Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü (IMD). seçtiği ülkelerin URG skorlarını
1989 yılından bu yana her yıl hesaplamaktadır. IMD en son yayımladığı raporda
59 ülkenin URG skoru hesaplanmıĢtır. Bu ülkelerin seçimi; ülkelerin küresel
ekonomiye yapmıĢ oldukları etki ve ülkelere iliĢkin verilerin karĢılaĢtırılabilir
uluslararası
istatistiklere
eriĢilebilirliğine
göre
gerçekleĢtirilmektedir
(http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf,
EriĢim
Tarihi, 04.04.2013).
2012 yılında yayımlanan son rapora göre, IMD hesaplamaya dahil ettiği ülkelerin
URG skorunu; ekonomik performans; iĢ etkinliği, hükümet etkinliği ve altyapı
olmak üzere dört temel kriter baĢlığı altında hesaplamaktadır. Bu temel baĢlıklarda
altında bir çok sayıda kriter olmakla birlikte, her temel kriter baĢlığı kendi içinde 5
alt kriter baĢlığı altında kategorize edilmiĢtir (Bkz. Çizelge 2.2). Alt kriter baĢlıkları
da
kendi
içlerinde
alt
kriterlere
ayrılmaktadır
37
(http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf).,
EriĢim
Tarihi, 04.04.2013).
Çizelge 2.2. Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü Rekabet Gücü Faktörleri
Temel Kriterler
Alt Kriterler
Ülke ekonomisinin makroekonomik
değerlendirilmesi:
• Yerel ekonomi,
Ekonomik Performans (78 ölçüt).
• Uluslararası ticaret,
• Uluslararası yatırım,
• Ġstihdam,
• Fiyatlar.
Hükümet politikalarının, uluslararası
rekabet gücüne katkı sağlama boyutu:
Hükümet Etkinliği (70 ölçüt).
• Kamu finansmanı,
• Maliye politikası,
• Kurumsal çerçeve,
• ĠĢ alemine iliĢkin mevzuat,
• Sosyal çerçeve.
Ulusal ortamın, iĢletmelerin yenilikçi, karlı ve
sorumlu bir yapıda faaliyette
bulunmasını destekleme boyutu:
ĠĢ Etkinliği (67 ölçüt).
• Verimlilik,
• ĠĢ gücü piyasası,
• Finans,
• Yönetim uygulamaları,
• Tutum ve değerler.
Temel, teknolojik, bilimsel ve beĢeri
Kaynakları
n is aleminin ihtiyaçlarını
Altyapı (114 ölçüt).
karĢılama boyutu:
• Temel altyapı,
• Teknolojik altyapı,
• Bilimsel altyapı,
• Sağlık ve çevre,
• Eğitim.
Kaynak:http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf,
04.04.2013
EriĢim
Tarihi,
38
BirleĢmiĢ Milletler Sınai Kalkınma TeĢkilatı Rekabetçi Endüstriyel Performans
(CIP). Endeksi
Ülkelerin imalat sanayi ürünlerini rekabetçi bir yapıda üretebilmesi yetkinliği
üzerine odaklanan CIP endeksi; BirleĢmiĢ Milletler Sınai Kalkınma TeĢkilatı
(UNIDO) tarafından 2003 yılında geliĢtirilmiĢtir. CIP endeksi; kiĢi baĢına imalat
sanayii katma değeri, kiĢi baĢına imalat sanayi ihracatı, imalat sanayi katma değeri
içinde orta ve ileri teknoloji faaliyetlerin oranı, Ġmalat sanayi ihracatında orta ve ileri
teknoloji
faaliyetleri
olmak
üzere
her
biri
eĢit
ağırlıkta
dört
değiĢkene
dayanmaktadır (Unido, 2003:42, Bedir, 2009a: 93).
O.E.C.D. Tarafından Hesaplanan Rekabet Gücü Göstergeleri
O.E.C.D. tarafından hesaplanan rekabet gücü endeksleri OECD‘nin uluslararası
rekabetçilik kavramına olan yaklaĢımı paralelinde geliĢmiĢtir. O.E.C.D‘ ye göre
rekabetçiliğin ölçümünde temel husus, dıĢ ticaret performansının ölçülebilirliğidir
(Durand vd., 1992:120, Bedir,2009b:77).
Rekabet gücü ölçümü, ağırlıklandırılmıĢ ortalama rekabet gücü ağırlıkları yapısına
bağlı olarak fiyat (veya maliyet). farklılığı olarak tanımlanmakta ve bu çerçevede
ithalat, ihracat ve toplam rekabet gücü hesaplamaları yapılmaktadır (Durand vd.,
1992, Bedir, 2009a:93).
Bu çerçevede hazırlanan endekslerde; fiyat ve maliyet rekabetçiliğinin ölçümü
merkezinde ĢekillenmiĢtir. Bu bağlamda OECD tarafından hesaplanan göstergeler
aĢağıdaki gibi sırlanabilir (Durand vd., 1992: 120,Bedir,2009b:77).
 Ġthalat Rekabet Gücü Endeksi
 Ġhracat Rekabet Gücü Endeksi
 Toplam Rekabet Gücü Endeksi
 Interlink Modeli Rekabet Gücü Endeksi
39
Deloitte Üretim Rekabet Gücü Endeksi
Deloitte tarafından hazırlanan Üretim Rekabet gücü Endeksi 2010 yılından bu
yana her yıl yayımlanmaktadır.
Küresel ekonomiyi Ģekillendiren yapısal
değiĢikliklerin ve üretim sektörünün geleceğinin tartıĢıldığı raporda, üretim
sektöründe geleceğe iliĢkin politikaları belirlemek ve rekabet koĢullarına adapte
olabilmek için; araĢtırma ve geliĢtirme, imalat, satıĢ, dağıtım, lojistik, müĢteri
hizmetleri, pazarlama ve destek süreçlerinin bir bütün olarak ele alındığı bir analiz
yapmanın gerekliliği vurgulanmaktadır. URG kavramının kuramsal çerçevesinde
Çin örneği ele alarak üretime dayalı olarak ortaya çıkan ihracat gücünün toplam
rekabet gücünün bir unsuru olduğu vurgulanmıĢtı.
Deloitte‘ in hazırladığı endekste toplam ekonomik güç ve refah anlamında rekabet
gücünden ziyade, üretime dayalı rekabet gücü ölçülmektedir. Bu kapsamda, Çin
her ne kadar toplam rekabet gücü sıralamalarında gerilerde olsa da Deloitte‘ in
hazırladığı
endekste
ilk
sırada
yer
almaktadır
(http://www.deloitte.com/assets/DcomGlobal/Local%20Assets/Documents/Manufa
cturing/dttl_2013%20Global%20Manufacturing%20Competitiveness%20Index_11
_15_12.pdf).
40
ġekil 2.7. Deloitte Küresel Üretim Rekabet Gücü Endeksi BileĢenleri
Kaynak:http://www.deloitte.com/assets/DcomGlobal/Local%20Assets/Documents/Manufacturing/dtt
l_2013%20Global%20Manufacturing%20Competitiveness%20Index_11_15_12.pdf s.6, EriĢim
Tarihi, 04.04.2013
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri
Reel efektif döviz kuru endeksleri; (REDKE) merkez bankaları, OECD ve IMF gibi
ulusal ve uluslararası kuruluĢlar tarafından hesaplanmaktadır. Bu nedenle,
REDKE; URG‘ nin hesaplanmasında kurumsal yaklaĢımlar baĢlığı altında
incelenmiĢtir.
REDKE
dıĢ
ticaret
dengesi
çerçevesinde
URG‘
yi
ölçmede
kullanılan
makroekonomik bir göstergedir. REDKE‘ nin bir diğer önemli fonksiyonu ise;
merkez bankaları için döviz kurlarına para politikası araçları ile müdahale etmede
bir gösterge ve referans olmasıdır.
41
Nominal döviz kuru; (NDK). bir ülkenin para biriminin baĢka ülkelerin para birimleri
cinsinden ifadesidir (Seyidoğlu, 2003:298, Altay, 2006: 60). Reel döviz kuru (RDK).
ise; yabancı ülkelerde üretilen ürünlerin yurtiçinde üretilen ürünler cinsinden göreli
fiyatını yansıtır. Bir baĢka ifade ile NDK; bir ülkenin para biriminin yabancı ülke
para birimi cinsinden ifadesi iken, RDK bir ülkede üretilen malların fiyatlarının
baĢka ülkelerdeki malların fiyatları cinsinden ifadesidir.
Uluslararası rekabetçiliği ölçmede bir gösterge olarak RDK‘ ya iliĢkin yapılan teorik
çalıĢmaların büyük bir çoğunluğu; ticarete konu olmayan ve olan malların göreli
fiyatı ve yurtiçi ve yurtdıĢı fiyat endeksleri göreli oranları yaklaĢımları çerçevesinde
ĢekillenmiĢtir(Edwards,1988,http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/RED
KHesaplamasi.pdf, EriĢim Tarihi,03 .03.2013).
Yukarıda formulasyonu ifade edilen birinci yaklaĢımın temel avantajı; kaynakların
ticarete konu olan ve olmayan sektörler arasında dağılımını yansıtmasıdır. RDK‘
nın azalması, üretimin ticarete konu olmayan mallardan ticarete konu olan mallara
kaydığını göstermektedir. Bu nedenle bir ülkenin RDK‘ sının değer kaybetmesi
ülkenin
rekabetçiliğini
(http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf,
artırır
EriĢim
Tarihi,03.03.2103).
Bu yönteme göre RDK hesaplamasının olumsuz yanı; ticarete konu olamayan mal
fiyatlarına iliĢkin sağlıklı veri toplama güçlüğüdür (Altay, 2006:60).
RDK‘ nın hesaplanmasında kullanılan bir diğer yaklaĢım; yurtiçi ve yurtdıĢı fiyat
endekslerinin birbirlerine oranlanması yaklaĢımıdır. Bu yöntemle diğer yöntem
arasındaki temel fark; ikinci yöntemin ticarete konu olan ve olmayan malların
yurtdıĢı göreli fiyatlarını da yansıtmasıdır.4
4
Reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamasında fiyat endekslerinin oranlanmasına dayalı metodolojiye
ilişkin kapsamlı açıklama ekler kısmında yer almaktadır.
42
Ticari hayatta bir ülke birden çok ülke ile dıĢ ticaret yapmaktadır. Bu nedenle URG‘
yi ölçmede bir makroekonomik gösterge olarak REDKE‘ nin anlamlı olabilmesi için;
REDKE hesaplamasının bir ülkenin dıĢ ticaret yaptığı ve rekabet iliĢkisi içerisinde
olduğu ülkelerle yapmıĢ olduğu dıĢ ticarete iliĢkin verileri içermesi gerekmektedir.
Bir ülkenin her ülkeyle yapmıĢ olacağı ticaret nicelik ve nitelik olarak farklılık arz
edebilecektir. Bu nedenle RDK‘ nın efektif endeks olarak hesaplanması gerekliliği
söz konusudur. Endekse dahil edilecek ülkelerin seçiminde temel kıstas; ülkenin
dıĢ ticaret ve rekabet iliĢkisi içerisinde bulunduğu temel ülkelerin endekse dahil
edilmesidir.
REDKE hesaplamasında, endekse dâhil edilecek ülkelerin ağırlıklandırılması
gerekmektedir. Ağırlıklandırma iĢleminde en çok kullanılan yöntem; bir ülkenin
diğer ülkelerle yaptığı toplam dıĢ ticaret hacmine göre ağırlıklandırmasının
yapılmasıdır.
Burada önem arz eden husus; üçüncü ülkelerle olan dolaylı rekabetinde dikkate
alınmasıdır. Bu kapsamda IMF tarafından hesaplanan toplam rekabet gücü
ağırlıkları;
üçüncü
ülkelerle
olan
rekabeti
de
içermektedir
(http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf,
EriĢim
Tarihi,03.03.2103).RDK ve REDKE dördüncü bölümde daha kapsamlı bir Ģekilde
ele alınmıĢtır.
2.4.2. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kuramsal yaklaĢımlar
AçıklanmıĢ KarĢılaĢtırmalı Üstünlükler Endeksi
Günümüzde ülkeler arasında karĢılıklı dıĢ ticaret gerçekleĢmektedir. Bu dıĢ ticaret
sonucu ülkelerin dıĢ ticaret hacmi oluĢmaktadır. Bu dıĢ ticaret hacmi birçok ülke ile
birçok ürün çeĢidi kapsamında dıĢ ticaret verisini içermektedir (Aynagöz
Çakmak,http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.pdf,EriĢim
Tarihi,03.03.2013).
DıĢ ticaret hacminin bileĢenlerinde çok sayıda ülke ve çok sayıda ürünün yer
alması; karĢılaĢtırmalı üstünlükleri belirleyen fiyat ve fiyat dıĢı unsurların
43
ölçülmesini
zorlaĢtırmaktadır.
Bu
nedenle
karĢılaĢtırmalı
üstünlüklerin
hesaplanmasında, ticaret öncesi değil ticaret sonrası verilere dayalı hesaplama
gerekli
yapmak
olmaktadır
(Aynagöz
Çakmak,http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.pd, EriĢim
Tarihi,03.03.2013).
Ülkeler arası dıĢ ticaret anlamında karĢılaĢtırmalı üstünlükleri, ticaret sonrası
verilere dayalı ölçümünü ilk olarak, Liesner (1958). tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir,
Ancak karĢılaĢtırılmalı üstünlüklerin ölçümünde en çok kullanılan yöntem; Balassa‘
nın AçıklanmıĢ KarĢılaĢtırmalı Üstünlükler Endeksi‘dir (AKÜ). Balassa‘ nın (1965).
AKÜ yaklaĢımı, karĢılaĢtırmalı üstünlüğün gerçek biçiminin, ticaret sonrası
verilerden
gözlemlenebileceğini
varsaymaktadır.(Aynagöz
Çakmak,http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.pd, EriĢim
Tarihi,03.03.2013).
Bu kapsamda en yaygın kullanılan AKÜ endeksleri aĢağıdaki gibi sıralanabilir
(Bedir, 2009a: 114).



 RCA1:Balassa Metodu
 RCA2: Göreli ihracat-ithalat ölçümü
 RCA3: Göreli ticaret üstünlüğü

: Ülkenin i malı / sektörü ihracatı

: Ülkenin toplam ihracatı

: i malının toplam bölge ya da dünya ihracatı

: Toplam bölge ya da dünya ihracatı

: Ülkenin i malı ithalatı,

: Ülkenin toplam ithalatı

: i malının toplam bölge ya da dünya ithalatı

: Toplam bölge ya da dünya ithalatı
44
Temel AKÜ endeksleri ve bu endekslerin değiĢkenleri kapsamında endekslerin
yorumu aĢağıdaki gibi yapılabilir.
Balassa metodunda (RCA1). hesaplanan katsayı eğer 1‘den büyük ise; o ülkenin i
malı veya sektöründe ihracat rekabet gücüne sahip olduğu, 1‘den düĢük ise de
rekabet gücüne sahip olmadığı anlamına gelmektedir. Bu yöntemin olumsuz yanı
ithalata iliĢkin verileri içermemesidir (Bedir, 2009a: 114-115).
Göreli ithalat/ihracat ölçümünde (RCA2) rekabet gücünün olması için yine
hesaplanan katsayının 1 den büyük olması gerekmektedir. Yöntem ithalata iliĢkin
verileri
içermesine
rağmen,
diğer
ülkelerle
karĢılaĢtırma
yapma
olanağı
sağlamaması yöntemin olumsuz yanıdır (Bedir, 2009a: 114-115).
Göreli ticaret üstünlüğü metodunda rekabet gücünün olması için katsayının pozitif
çıkması gerekmektedir. Bu yöntem diğer iki yönteme göre daha fazla veri içerir
(Bedir, 2009a: 114-115).
Endüstriler Arası UzmanlaĢma Endeksi
Endüstriler arası uzmanlaĢma endeksi (EAUE) ―Michaely Endeksi‖ olarak da
isimlendirilmektedir. EAUE; bir ülkenin bir sektördeki ihracat performansını ve
rekabet gücünü ölçmekte kullanılan endekslerden bir tanesidir. Endeks aĢağıdaki
gibi formülize edilmektedir.
Değeri arttıkça endüstriler arası uzmanlaĢma
artmaktadır (Santos-Paulino, 2008:2, Gökmenoğlu, 2011: 59).
∑*

+
: j ülkesinin k sektöründeki ihracatı
 Xj: j ülkesinin toplam ihracatı
 Mjk :j ülkesinin k sektöründeki toplam ithalatı
 Mj: j ülkesinin toplam ithalatı
45
Lawrance Yapısal DeğiĢim Endeksi
Lawrance endeksi; dıĢ ticarette yapısal değiĢimin olup olmadığının veya ne yönde
olduğunun belirlenmesinde kullanılan bir endekstir (Bedir, 2009a:115). Ayrıca
Lawrence endeksi; ilgili ülkenin dünyada değiĢen talebe yanıt verip veremediği
hakkında
gösterge
niteliğindedir.
Lawrance
endeksi;
ülkelerin
ihracat
performanslarının, bir önceki yıla göre yapısal bir değiĢimin gerçekleĢip
gerçekleĢmediğini
ölçmektedir
(http://www.rekabetkongresi.org/documents/RK2010_Sunum_Selcuk_Karaata.pdf,
EriĢim Tarihi, 03.03.2013).
Yapısal değiĢim; her ürün grubunun ihracattaki payının bir önceki yıldaki
farklarının toplanması ile değerler üzerinden hesaplanır. Bu nedenle fiyat
hareketlerine bağımlıdır. Endeksin ortaya koyduğu çizelgeleri yorumlarken döviz
kurlarındaki değiĢimler, hammadde fiyatları dalgalanmalarının irdelenmesi gerekir.
Lawrence
Endeksi
aĢağıdaki
gibi
ifade
edilebilir
(http://www.rekabetkongresi.org/documents/RK2010_Sunum_Selcuk_Karaata.pdf,
EriĢim Tarihi, 03.03.2013).


∑ [
∑
]
: t zamanında ülkenin toplam ihracatı içerisinde i sektörünün
ihracat payı.
Lawrance endeksi 0 ile 1 arasında değiĢmektedir. Endeksin 1‘e yaklaĢması önemli
bir yapısal değiĢimin olduğunu gösterir (Bedir, 2009a: 116).
Beneficial Yapısal DeğiĢim Endeksi
Beneficial endeksi; bir ülke ihracatındaki yapısal değiĢikliğin, dünya genelinde
talep edilen en dinamik ürünlerle uyumlu olup olmadığını ölçmektedir (Bedir,
2009a:116). Endeks aĢağıdaki formüldeki gibi ifade edilebilir.
46
∑
∑
{[
||
] [
(
)
(
)
]
(
∑
)
}
Beneficial Endeksinin pozitif olması; dünya genelinde talep edilen en dinamik
ürünlerle uyumluluğun bulunduğunu ve faydalı bir değiĢimin yaĢandığını gösterir.
Endeks ne kadar büyükse, ihracat yapısındaki faydalı değiĢimin de o ölçüde
yüksek olduğu ifade edilebilir (Bedir, 2009a: 116).
47
3. AVRUPA BORÇ KRĠZĠNĠN ORTAYA ÇIKIġI VE GELĠġĠMĠ
Avrupa Birliği‘nin (AB) uzun vadede amacı bir siyasi ve ekonomik birliğe
dönüĢmektir. AB‘nin bu amacını gerçekleĢtirmesi ekonomik ve siyasi anlamda
uzun bir süreci gerektirmektedir. AB üyesi ülkeler arasında ekonomik ve mali
birliğin sağlanabilmesi bu sürecin en önemli kilometre taĢlarından bir tanesidir.
Ekonomik ve mali birliğin sağlanmasının yöntemlerinden bir tanesi parasal birliğin
sağlanmasıdır. Bu doğrultuda, bir parasal birlik alanı olarak Euro Bölgesi veya bir
diğer adı ile Avrupa Para Birliği 1999 yılında kurulmuĢtur.
Euro Bölgesinin kurulmasından sonra AB ve Euro Bölgesinde borçlanma
maliyetleri azalmaya
baĢlamıĢtır. Borçlanma maliyetlerindeki azalıĢ,
Euro
Bölgesinde borçlanmaya dayalı ekonomik büyümeyi daha avantajlı hale getirmiĢtir.
Bu durum ise Euro Bölgesi ülkelerinin kamu borçlarının artmasına neden olmuĢtur.
Euro Bölgesinde parasal birliği destekleyen mali birliğin oluĢturulmaması, Euro
Bölgesindeki
bazı
ülkelerin
mali
disiplinlerinin
zayıf
olması
ile
birlikte
makroekonomik yönden kırılganlıklara sahip olmaları; diğer ülkelere kıyasla bu
ülkelerde, kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranının daha yüksek seviyelere çıkmasına
sebep olmuĢtur.
2008 yılında ortaya çıkan Küresel Finansal Kriz, küresel sistem üzerinde risk
algısını artırmıĢtır. Artan küresel risk algısı Euro Bölgesinde borçlanma
maliyetlerini yükseltmiĢtir.
Euro Bölgesinde Küresel Finansal Krizin olumsuz etkileri makroekonomik
kırılganlıklara sahip ülkelerde daha fazla hissedilmiĢtir. Euro Bölgesinde mali
disiplin ve makroekonomik göstergeler açısından en zayıf ülkelerden bir tanesi
Yunanistan‘dır. Bu bağlamda Küresel Finansal Krizle birlikte artan risk algısı
sonrası, Yunanistan‘ın borçlanma maliyetleri diğer Euro Bölgesi ülkelerine kıyasla
daha fazla artmıĢtır.
Yunanistan‘da 2009 yılı sonbaharında göreve gelen yeni hükümet Yunanistan‘ın
makroekonomik
verilerini
revize
ederek
Yunanistan‘ın
kamu
borçlarını
48
ödeyemeyeceğini ilan etmiĢtir. Yunanistan kamu borçlarının ödenebilirlik derecesi
ile ilgili yapılan bu güncelleme Euro Bölgesi piyasalarında panik havası ortaya
çıkarmıĢtır.
Piyasalarda bir Euro Bölgesi ülkesinin iflası kaynaklı ortaya çıkan panik havası;
yatırımcılar nezdinde Euro Bölgesi ve AB‘nin geleceğine iliĢkin soru iĢaretlerini
ortaya çıkarmıĢtır. Bu çerçevede, Euro Bölgesinde Küresel Finansal Krizle ortaya
çıkan yüksek derecede risk seviyesi daha fazla artarak borçlanma maliyetlerini çok
daha fazla artma eğilimine sürüklemiĢtir.
Küresel
Finansal
Kriz
ve
Yunanistan‘ın
iflası
sonrası
Euro
Bölgesinde
makroekonomik kırılganlıklara sahip olan ülkelerin borçlanma maliyetleri diğer
Euro Bölgesi ülkelerine nazaran çok daha fazla artmıĢtır. Artan borçlanma
maliyetleri sonucu Euro Bölgesinde makroekonomik zayıflıklara sahip olan ülkeler,
artan kamu borçlarının geri ödenmesinde baĢarılı olamamıĢlar ve borçlarının geri
ödenmeme riskleri artmaya baĢlamıĢtır. Risk artıĢı ile borçlanma maliyetlerinin
tekrar artmaya baĢlaması, kamu borçlarının tekrardan borçlanma yolu ile
fonlanmasını neredeyse imkânsız hale getirmiĢ ve Avrupa Borç Krizini ortaya
çıkarmıĢtır.
3.1. Bir Parasal Birlik Alanı Olarak EURO Bölgesi
3.1.1. Euro Bölgesinin Kurulması
Avrupa Borç Krizi‘ ni diğer krizlerden ayıran en önemli hususlardan bir tanesi krizin
bir parasal birlik alanında ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle Parasal birliğin kurulması
süreci ve yönetimine iliĢkin hususların incelenmesi konunun amaçlarına katkı
sağlayabilir.
Avrupa kıtasında bir ekonomik ve parasal birlik oluĢturulması fikirleri Ģu anki
Avrupa kurumlarının kurulmasından çok öncelere dayanmaktadır. 1929‘da Milletler
cemiyetinde Gustav Stresemann,
Birinci Dünya SavaĢı sonrasında Avrupa‘da
birçok sayıda yeni ulus devletin ortaya çıkması nedeniyle artan ekonomik bölünme
karĢısında
Avrupa‘da
tek
bir
para
birimi
olması
yönergesini
vermiĢtir
49
(http://en.wikipedia.org/wiki/Economic_and_Monetary_Union_of_the_European_U
nion, EriĢim Tarihi, 08.10.2013)
AB içerisinde bir parasal ve ekonomik birlik alanının oluĢturulması fikri ise 1960‘lı
yıllara kadar uzanmaktadır. 1969‘a kadar AB ülkeleri A.B.D Doları karĢısında sabit
bir kura sahiptir. Ancak 1969 yılı ile uluslararası para sisteminde sorunların baĢ
göstermesi ve uluslararası piyasalarda ortaya çıkan olumsuzluklar AB‘yi dolar
karĢısında etkili bir parasal birlik alanı oluĢturma isteğine sürüklemiĢtir (Akçay,
2006:6).
ġekil 3.1. Euro Bölgesi Üyesi Ülkeler ve Euro Bölgesinin Diğer Resmi Avrupa
Organizasyonu Yapılar Ġçerisindeki Konumu
Kaynak:http://en.wikipedia.org/wiki/File:Supranational_European_Bodies-en.svg,
08.08.2013
AB‘ nin uzun vadede hedefi;
EriĢim
Tarihi,
AB‘nin bir siyasi birliğe dönüĢmesidir (ABGS,
2011,http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=105, EriĢim Tarihi, 01.12.2013).
Tam
siyasi birliği sağlayabilmeyi amaçlayan AB‘ nin bu amacını gerçekleĢtirebilmesi
için, birlik genelinde ekonomik ve mali birliğin sağlanması gerekliliğini ortaya
çıkarmaktadır. Parasal birlik alanının oluĢturulması ise ekonomik ve mali birliğin
sağlanmasına katkı sağlayacağı ifade edilebilir.
Euro
Bölgesi
ülkeleri
parasal
birlik
kurulması
öncesi
ve
sonrasında
makroekonomik göstergeler açısından incelendiğinde; Yunanistan, Portekiz gibi
50
Çevre-Güney ülkelerinin, Almanya ve Fransa, Hollanda gibi Merkez-Kuzey
ülkelerinin oldukça gerisinde olduğu görülmektedir (Dias, 2012:2055).
AB‘nin bir siyasi birliğe dönüĢebilmesi için öncelikle birlik üyesi ülkeler arasında
ekonomik birlik sağlanmalıdır. Ekonomik birliğin oluĢturulması, devamı ve baĢarısı
için ülkelerin benzer makroekonomik yapıya sahip olmaları gerekmektedir.
Euro Bölgesinde merkez ve çevre ülkeler arasındaki dengesizlikler bu ülkelerin
URG‘ nin çıktılarından bir tanesi olan toplam refah anlamında da farklılaĢmasına
neden olmuĢtur. Bu bağlamda, Merkez-Kuzey Avrupa ülkeleri sahip oldukları
yüksek rekabet gücünün bir çıktısı olarak yüksek reel büyüme oranları ve refah
seviyesine sahipler iken, Çevre-Güney Avrupa ülkeleri sahip oldukları düĢük
rekabet gücünün bir çıktısı olarak düĢük reel büyüme oranları ve refah seviyesine
sahiplerdir. ĠĢte tam bu noktada parasal birliğin kurulması siyasi birliği sağlamada
bir basamak olmasının yanı sıra, Güney ülkelerinin kalkınması için tasarlanan
büyüme modeli olarak ortaya çıkmaktadır.
Bir baĢka yönden çevre ülkelerinde bu makroekonomik dengesizlikler sonucu bu
ülkelerde tasarruf ve finansman açığı sorunu ortaya çıkmıĢtır. AB‘nin merkezçevre ülkeler arasındaki bu makroekonomik dengesizlikleri giderebilmek için,
parasal birlik alanının oluĢturulması, çevre ülkelerin tasarruf ve finansman açığı
sorununu çözeceği ve bu ülkelerde kaynak kullanımına eriĢimi artırabileceği
düĢünülmüĢtür (Stratfor, 2011, Topçu vd,2013:2).
Bu bağlamda parasal birliğe dayalı büyüme modelinin spesifik olarak iki amacı
olduğu ifade edilebilir. Bunlardan birincisi; para alanı içerisinde tek paraya
geçilmesinin bir sonucu olarak kur riski ve iĢlem maliyetlerini minimize edilmesi
suretiyle birliğin kuzeyinden güneyine dıĢ ticaretin geliĢmesini sağlamaktır. Bu
amacın gerçekleĢmesinin ortaya çıkaracağı sonuç ise Güney ülkelerinin cari
iĢlemler hesabı açığı ile büyümesidir.
Ġkinci amaç ise; para alanı içerisindeki ülkelerin borçlanma maliyetlerinin Alman
markının tedavülden kalkmadan önceki seviyesine yaklaĢtırılması suretiyle Euro
Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin düĢürülmesidir. Bu amacın gerçekleĢmesinin
51
ortaya çıkaracağı sonuç ise ise Güney ülkelerinin ucuza fon bulmalarını
kolaylaĢtırarak borçlanma ile finansmanın ve reel ekonomik büyümenin teĢvik
edilerek, güney ülkelerinin bütçe açığı vererek kamu borçlanmasına dayalı olarak
büyümesidir.
Bir bakıma Güney-Çevre ülkelerinin bütçe açığı ve cari açığın aynı anda var
olduğu ikiz açık hipotezi çerçevesinde büyümesinin hedeflendiği ifade edilebilir.
Ancak ortaya çıkacak bütçe ve cari açığı ve kamu borçlarının seviyesi ve faiz
oranlarının belirli bir standart da gerçekleĢmesi istenmiĢtir. Bu çerçevede
yakınlaĢma kriterleri olarak ifade edilen Maastrich Kriterleri kabul edilmiĢtir.
Maastrich kriterlerinde, enflasyon, faiz ve kurlarla ilgili olarak getirilen kurallar para
politikasında yakınsama kriterlerini oluĢturmaktadır (sırasıyla %1,5 ve %2). Bütçe
açığı ve borçlanma kuralları (Bütçe Açığı/GSYĠH ≤ %3; Kamu Borcu/GSYĠH ≤
%60) maliye politikalarında yakınsama kriterlerini oluĢturmaktadır (ġanlıoğlu ve
Bilginoğlu, 2010:150).
Euro Bölgesinde para politikasının tek elden yürütülerek ulusal ekonomi
yönetimlerinin
döviz
kurunu
bir
makroekonomik
bir
enstrüman
olarak
kullanamaması ve maliye politikalarının yerel düzeyde yürütülmesi Avrupa Borç
Krizinin ortaya çıkıĢında önemli rol oynamıĢtır. Bu nedenle Euro Bölgesinin
yönetimine kısaca değinilebilir.5 (Akçay vd., :2013:43-49).
3.1.2. Euro Bölgesinin Yönetimi
Euro Bölgesinin ekonomik anlamda yönetilmesinde; yetki devri, taahhüt etme
koordinasyon ve ulusal politikaların özerkliği gibi dört temel yaklaĢım hâkimdir.
Euro Bölgesi tek bir ekonomi politikasının uygulandığı birlikten ziyade göreli olarak
esnek bir çerçevede ekonomik politikalarındaki koordinasyonun sağlandığı birliktir.
Bu bağlamda ekonomi politikasının bütün olarak yönetimi; para politikası, döviz
kuru politikası ve diğer ekonomi politikaları olmak üzere üç-ayak üzerinde
oturmaktadır (Akçay vd., :2013:43-49).
5
Döviz kuru ve rekabet gücü arasında sıkı bir ilişki vardır. Ülkelerin döviz kuru politikasını belirleyememesi
PIIGS ülkelerinin rekabet gücünün aşınmasında önemli rol oynamıştır.
52
Para politikası Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve ulusal merkez bankaları
tarafından yürütülmekte olup karar almada tek yetkili AMB‘ dır. Para politikasının
tek elden yürütülmesi ekonomi yönetiminde ciddi bir zafiyet ortaya çıkarmaktadır.
Çünkü ülkelerin ekonomi politikasının yürütülmesinde ve yönetiminde döviz kuru
politikası ve ulusal merkez bankalarının faizler üzerinde etki edebilme derecesi
önemli rol oynamaktadır. Para politikasının yürütülmesi yetkisi Euro Bölgesi
merkez banlarından AMB‘ ye devri ulusal hükümetlerin ekonomi yönetiminde iki
kritik enstrümanından bir tanesi olan döviz kuru enstrümanını elinden almaktadır
(Aksoy ve Tanrıöven, 2012).
Euro Bölgesinde Döviz kuru politikası DKM-II mekanizması6 çerçevesinde
yürütülmektedir. Döviz kuru politikasına iliĢkin karar alma sorumluluğu; Avrupa
Konseyi, Ecofin Konseyi ve AMB arasında paylaĢtırılmıĢtır. Diğer ekonomi
politikaları ise çok fazla revizyona uğramıĢtır (Akçay vd., :2013:43-49). Ülkelerin
döviz kuru politikasını belirleyememeleri rekabet güçlerinin aĢındığı dönemlerde
ulusal düzeylerde rekabet gücünün kazanımına iliĢkin politikalar geliĢtirememesine
neden olmaktadır.
Para politikası ve maliye politikası arasında sıkı bir etkileĢim vardır. Euro
Bölgesinde tek para politikası ve birden fazla maliye politikasının uygulanması
para politikasının etkinliğini olumsuz etkilemektedir. Örneğin; bir ülkede mali
disiplinsizlik sonucu enflasyonun Euro Bölgesi ortalaması ölçeğinde baskı altına
alınamaması tüm parasal birlik genelinde fiyat istikrarını olumsuz yönde
etkilemektedir.
Euro Bölgesi genelinde tek bir para politikası uygulanırken maliye politikalarının
ulusal düzeyde kalması Euro Bölgesinin ekonomi yönetiminde en büyük
aksaklıklardan bir tanesi olarak süregelmiĢtir. Bu aksaklığın etkilerinin minimize
edilebilmesi ve ülkeler arasında maliye politikalarının yakınsaması amacıyla Euro
Bölgesinde mali kurallar uygulamaya konulmuĢtur (Akçay vd., :2013:43-49).
6
DKM-II mekanizması; Euro bölgesine katılan ülkeler ve AB üyesi olup Euro Bölgesine katılmayan ülkeler
arasında döviz kuru istikrarını sağlanması için oluşturulan bir mekanizmasıdır.
53
Sonuç olarak, ekonomik ve parasal birlik, ürünlerin, hizmetlerin ve üretim
faktörlerinin
sınırsız
ve
özgür
dolaĢımı
ve
ekonomi
politikalarının
merkezileĢtirilmesidir. Bundan dolayı parasal entegrasyon, ekonomik ve parasal
birliğin önemli unsurudur. Parasal entegrasyon iki unsuru içermektedir. Bu
unsurlar; döviz kuru birliği ve sermaye piyasası birliğidir. Döviz kuru birliği, üye
ülkelerin döviz kurlarının bir alan içinde birbirleriyle iliĢkilerinin sürekli sabit
tutulması iken; sermaye piyasası birliği ise belli bir alan içinde sermayenin
tamamen serbest olarak dolaĢabilmesi olarak ifade edilebilir (Tunçsiper ve
Yakut,1998:102).
3.2. Avrupa Borç Krizinin GeliĢimi
Günümüz finansal küreselleĢme ve finansal pazarların entegrasyonu ile sermaye
hareketliliği artarak krizleri daha yaygın hale getirmiĢtir (Bordo ve Eichengreen,
1999, Rangau ve Burietz, 2013: 35). Günümüzde yaĢanan bu krizler birçok benzer
özelliklere sahip olmalarına rağmen kendine ait spesifik özellikleri vardır
(Hautcoeur,2011, Rangau ve Burietz, 2013:35).
Günümüzde en son yaĢanan ekonomik krizlerden bir tanesi de Avrupa Borç Krizi‘
dir. Avrupa Borç Krizi‘ nin kendine ait en önemli özelliklerinden bir tanesi krizin bir
parasal birlik alanı içerisinde ortaya çıkmasıdır.
Bir parasal birlik alanı olarak Euro Bölgesi 2009 yılı sonlarına kadar baĢarılı bir
birlik olarak kabul edilmiĢtir (Ergin,2013:6).
Ancak, parasal birliğin tasarımının
yanlıĢ yapılandırılması ve parasal birlik alanı içerisinde yer alan bir takım ülkelerin
makroekonomik anlamda kırılganlıklara sahip olması parasal birlik alanı içerisinde
ekonomik krizler ortaya çıkma riskini artırmıĢtır.
Avrupa Borç Krizi çerçevesinde ilk olarak ifade edilebilecek hususlardan bir tanesi
krizi derinden yaĢayan ülkelerde krizi derinleĢtiren faktörlerin farklılaĢmasıdır. Bir
baĢka ifade ile Euro Bölgesinde Portekiz, Ġrlanda, Ġtalya, Yunanistan ve Ġspanya‘da
(PIIGS) yaĢanan kamu borç krizlerinin nedenleri her ülkede farklılaĢmaktadır.
Avrupa Borç Krizi‘ nin ortaya çıkıĢını hızlandıran iki büyük kriz söz konusudur. Bu
krizler, Küresel Finansal Kriz ve Yunan Hükümeti Borç Krizleridir.
54
2007 yılında A.B.D.‘ de konut kredileri piyasasında baĢlayan finansal krizin, 2008
yılı Eylül ayında Lehman Brothers‘ ın iflası ile Küresel Finansal Krize dönüĢmesi;
yatırımcıların küresel sistem üzerinde risk algılamasını artırmıĢtır. Bu risk
algılamasının Euro Bölgesi üzerinde en somut anlamda yansımalarından bir tanesi
10 yıllık devlet tahvil faizleri çerçevesinde Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerini
artıĢ trendine sürüklemesi olmuĢtur (Bkz. ġekil 3. 2).
ġekil 3.2. Euro Bölgesi Ülkelerinin 10 Yıllık Devlet Tahvil Faizleri
Kaynak:AMB‘denuyarlanmıĢtır
(http://sdw.ecb.europa.eu/browseSelection.do?DATASET=0&DATASET=1&sfl1=4&FREQ=M&sfl2
=4&node=SEARCHRESULTS&q=long+term+interest+rate, EriĢim Tarihi,17.01.2014).
Euro Bölgesinin kurulması ile Euro Bölgesinde Avrupa Borç Krizi‘ nin derinleĢtiği
ülkelerin ihraç ettiği 10 yıllık devlet tahvil faizleri Almanya‘nın 10 yıllık devlet tahvil
faizlerine yaklaĢmaya baĢlamıĢtır.
Ancak 2008 yılında Küresel Finansal Krizin
ortaya çıkması; Euro Bölgesinde 10 yıllık devlet tahvil faizlerini artıĢ trendine
sürüklemiĢtir. Bu artıĢ trendin de Finansal kriz esnasında AB genelinde ortak
politika çerçevesi oluĢturulamamasının ve Küresel Finansal Kriz ile bağlantılı
olarak özellikle Ġrlanda‘da bankalarının Ġrlanda hükümeti tarafından kurtarılması
risk artıĢının tetiklemesi etkili olmuĢtur.7(Ergin,2013:6).
7
Çünkü İrlanda’ da A.B.D.’ de olduğu gibi konut kredilerinde balon etkisi görülmesinde ötürü Lehman
Krizinin İrlanda’ ya yansıması A.B.D’ dekine benzer şekilde gerçekleşmiştir.
55
Küresel Finansal Kriz sonrası Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin artıĢ
trendine girmesi; Euro Bölgesinin A.B.D. kaynaklı bir bankacılık ve finans krizine
duyarlılık derecesinin neden bu kadar yüksek olduğu sorusunu ön plana
çıkarmaktadır. Bu soruya cevap olarak üç husus sıralanabilir.8
Bu hususlardan birincisi Küresel Finansal Kriz sonrası tüm küresel sistemde
ortaya çıkan finansal istikrarsızlığın reel sektörleri etkileyerek küresel sistemde
durgunluğa ve küçülmeye yol aĢmasıdır.
Ġkinci husus, Euro Bölgesi ve A.B.D. ekonomileri arasındaki sistemik bağlılık
derecesinin yüksek olmasından ötürü A.B.D.‘ de ortaya çıkan bankacılık merkezli
finansal krizin aktarım kanallarının etkin çalıĢmasıdır.
Üçüncü husus ise finansal krizler ve borç krizleri arasındaki sistemik iliĢkidir.
Tarihsel süreçte özellikle finansal merkezlerde ortaya çıkan finansal kriz
dalgalarını, borç krizleri izlemiĢtir (Hilsenrath, 2010, Kılıç ve Bayar, 2012:55).
Finansal krizler, dört ölümcül D (economic downturns, revenues down, debt,
downgrade) ile iliĢkilidir. Bunlar; ekonomik çöküĢ, gelirlerin azalıĢı, borçlar ve
ekonomik küçülme olarak ifade edilebilir. Bankacılık temelli finansal krizleri, çarpıcı
ekonomik çöküĢler ve kamu gelirinde azalmalar takip eder. Gelirlerin azalması ile
bütçe açıkları artar, artan bütçe açıkları finansman açığına neden olur. Finansman
açığının kapatılması için borçlanmaya gidilir. AĢırı borçlanma sonrası kredi
derecelendirme kuruluĢlarının not indirimleri ortaya çıkar (Reinhart, 2009: 2, Kılıç
ve Bayar, 2012:55 ).
Kamu kesimi borç krizleri, genellikle likidite eksikliğinden (vadesi gelen
yükümlülükleri ödeyecek kadar kısa vadeli veya likit varlık olmaması) bir baĢka
ifade ile nakit akıĢı probleminden ya da ödeme gücünün yetersizliğinden
kaynaklanmaktadır. Bir bakıma kamu borç krizleri; ülkenin kaynaklarının
yükümlülüklerini karĢılayamaması durumu olarak tanımlanabilir (Grafton, 2011:2,
Kılıç ve Bayar,2012: 56).
8
Avrupa Borç Krizi ve Küresel Finansal Kriz arasındaki sistemik bağlılık detaylı olarak Avrupa Borç
Krizinin nedenleri kısmında irdelenmeye çalışılmıştır.
56
Bankacılık krizi temelli finansal krizler ve kamu borç krizleri arasındaki iliĢki
bankacılık temelli bir finansal kriz olarak Küresel Finansal Krizin Euro Bölgesi
üzerine izdüĢümü literatürü destekler nitelikte gerçekleĢmiĢtir. Euro Bölgesinde
Küresel Finansal Krizi kamu borç krizleri takip etmiĢtir.
Küresel Finansal Krizin devamında Euro Bölgesinde kamu borç krizlerinin fitilini
ateĢleyen geliĢmeler Yunanistan‘dan gelmiĢtir. 2009 yılı Ekim ayında Papandreu
Hükümetinin kendinden önce göreve gelen hükümetin bütçeye iliĢkin verilerini
revize etmiĢtir. Bu bağlamda kredi derecelendirme kuruluĢlarının Yunanistan‘ın
kredi notunu indirmesi; yatırımcıların Yunanistan‘ın yüksek düzeyde kamu
borçlarını ödeyebilme gücü konusunda endiĢe yaĢamasına neden olmuĢ ve
Yunanistan‘ın devlet tahvil faizleri ve CDS primleri artıĢ trendine girmiĢtir.
GeniĢ anlamda borç krizi, borçlunun borçlarını çevirememesi anlamına gelirken,
Ancak küresel finansal sistem zemininde borç krizi; borçlunun faiz ödemelerini
yapamadığı ve dolaysıyla borçlarını çeviremez konumda olması anlamına
gelmektedir (Akçay vd.,2013). Yunanistan‘ın borçlanma maliyetlerinin artması da
bu kapsamda değerlendirilebilir.
AB ve Euro Bölgesinin Merkez ülkeleri olarak ifade edilen Almanya ve Fransa‘nın
büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında Yunanistan ve diğer PIIGS ülkeleri
tarafından ihraç edilen menkul kıymetler geniĢ bir yer tutmaktadır (Akçay vd.,
2013). Bu nedenle, hali hazırda yüksek kaldıraç ve düĢük sermaye yeterliliği
oranları ile çalıĢan AB‘nin bankacılık sektörünün toplam riski artmıĢtır. Bu
kapsamda büyüme ve rekabet gücü krizi olarak baĢlayan kriz; Küresel Finansal
Kriz ve parasal birliğin baĢarısız olması ile kamu borç krizine, borçlanma
araçlarının da AB bankalarının bilançolarında olmasından ötürü bir bankacılık
krizine dönüĢmüĢtür (Barosso 2011, Akçay, 2013).
Bu bağlamda, panik havası ile birlikte Küresel Finansal Krizle gelen asimetrik dıĢ
Ģok ve Euro Bölgesinde varlık fiyatlarında meydana gelen ani değiĢmeler ile
rekabet gücü ve büyüme krizi olarak baĢlayan kriz kamu borç krizi ve bankacılık
krizlerine dönüĢmüĢ ve Avrupa Borç Krizi ortaya çıkmıĢtır.
57
3.3. Avrupa Borç Krizinin Ortaya ÇıkıĢ Nedenleri
Avrupa Borç Krizinin nedenleri, Euro Bölgesi ülkeleri için seçilen büyüme
modelinin tasarımından kaynaklanan nedenler, Euro Bölgesinde var olan yapısal
sorunlar, krize geçiĢ sürecini hızlandıran katalizör faktörler olarak sınıflandırılabilir.
3.3.1. Büyüme Modelinin Tasarımından Kaynaklanan Nedenler
AB yönetimi ekonomik ve mali birliğin sağlanmasının AB‘nin bir siyasi birliğe
dönüĢebilmesine olumlu yönde katkı sağlayacağını beklemiĢtir. Bu bağlamda
ekonomik ve mali birlikle beraber siyasi birliğin etkinliği için AB‘de ekonomik
anlamda homojen bir yapı oluĢturulması zorunluluğu ortaya çıkmıĢtır.
AB içerisinde yer alan Güney ülkeleri ve Kuzey ülkeleri makroekonomik
performans
anlamında
heterojen
makroekonomik performans
yapı
olarak bu
sergilemektedirler.
heterojen
yapıyı
AB
içerisinde
homojen
yapıya
dönüĢtürmek için bir büyüme modelinin tasarlanması gerekliliği ortaya çıkmıĢtır.
Makroekonomik yönden zayıf Güney Avrupa ülkelerinin kalkındırılması amacıyla
bir büyüme modeli olarak birlik içerisinde tek para uygulamasına geçilmiĢtir.
Tek para kullanmanın ortaya çıkaracağı faydalar dönüĢüm maliyetlerinin
giderilmesinden kaynaklanan doğrudan ve dolaylı kazançlar ve kur riskinin
minimize edilmesinden kaynaklanan refah kazançları olmak üzere iki baĢlıkta
sınıflanabilir (Değer ve Öztürk, 2003:115-116).
Tek para kullanmanın ortaya çıkaracağı maliyetler ise; talepteki değiĢmeler, emek
piyasası farklılıkları, enflasyon ve iĢsizlikle ilgili ülkelerin farklı tercihleri, büyüme
oranı farklılıkları, farklı mali sistemler ve senyoraj problemi olmak üzere beĢ
baĢlıkta sınıflanabilir (Değer ve Öztürk, 2003:104-112).
Ortak para kullanımın faydaları çerçevesinde, azalan döviz kuru riski ve iĢlem
maliyetleri sonucu artacak dıĢ ticaret ve düĢecek borçlanma maliyetleri ile birlikte
makroekonomik görünümleri zayıf olan ülkelerin ekonomik büyüme sağlamaları
amaçlanmıĢtır. Bir baĢka ifade ile, AB yönetimi, Güney ülkelerini kalkındırmak
58
için; tek para uygulaması zemininde cari açığa, dıĢ borçlanmaya ve bütçe açığına
dayalı büyüme modelini yapılandırmıĢtır.
AB içerisinde tek para uygulamasına dayalı olarak büyüme modelinin tasarımı,
yine tek para uygulamasına dayanan Optimum Para Alanı (OPA) teorisi ile
iliĢkilendirilebilir. OPA teorisi, bir grup ülkenin ulusal para birimlerinin değerini
önceden belirlenen kurlar üzerinden birbirlerine sabitlenmesi ve üye ülkelerin para
birimlerinin değerinin birliğe üye olmayan ülkelerin para birimleri karĢısında
serbest dalgalanmaya bırakılması esasına dayanan bir teoridir (Ata ve SilahĢör,
1999:15, Utkulu, 2005:110). Bu bağlamda Euro Bölgesi bir Optimal Para Alanı
mıdır? sorusu ön plana çıkmaktadır.
OPA teorisi ile ilgili ilk akademik yayını yapan kiĢi Nobel ekonomi ödülü sahibi R.
Mundell‘ dir. Mundell 1961 yılında yayınladığı ―A Theory of Optimum Currency
Areas‖ adlı çalıĢmasıyla optimum para sahasının teorik temellerini atmıĢtır (Utkulu,
2005:110). Mundell‘e göre OPA‘ nın oluĢturulmasına iliĢkin diğer temel kriterler;
açıklık/ekonominin büyüklüğü, üretim faktörlerinin hareketliliği, ürün çeĢitliliği,
enflasyon oranlarının benzerliği, ekonomik entegrasyon olarak sıralanabilir
(Mundell, 1961) (Bkz. ġekil 3.3)
ġekil 3.3. Optimal Para Alanı Ġçin Gerekli Kriterler
Kaynak: Örnek,2007:161
59
Mundell‘ in ileri sürdüğü üretim faktörlerinin, özellikle iĢgücünün hareketi kriteri
açısından Euro Bölgesinde iĢgücünün yeterince hareketli olmadığı ifade edilebilir
(Özalp, 2011:107). ĠĢgücü hareketleri daha çok Doğu Avrupa ülkelerinden Güney
Avrupa yönünde gerçekleĢmiĢtir (Ergin, 2013).
Ekonominin dıĢa açıklığı kriterine göre; ülkelerin ihracat ve ithalat rakamları
toplamının milli gelire oranı ile ekonominin dıĢa açıklık derecesi arasında pozitif
yönlü bir iliĢki söz konusudur. Sabit döviz kuruyla fiyat istikrarını sağlamanın
avantajıyla optimallik gerçekleĢtirilmiĢ olacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde
Euro Bölgesi ülkelerinin, özellikle ABD‘ye nazaran da, daha yüksek dıĢa açıklık
seviyelerinde olduğu görülmektedir (Özalp, 2011:108).
Euro Bölgesi ürün çeĢitliliği açısından büyük ülkeler baĢta olmak üzere, ihraç ettiği
ürün gruplarının çeĢitlenmiĢ olduğu ifade edilebilir (Özalp, 2011:108). Bir diğer
kriter olan finans ve sermaye piyasalarının bütünleĢmiĢ olması açısından Euro
Bölgesi‘nin Ģu zamana kadar geçen süre kısmen baĢarılı olduğu ifade edilebilir
(Özalp, 2011:108).
Bunların yanı sıra OPA‘ yı oluĢturacak ülkelerin ekonomik yapılarının birbirine
yakın olması, aralarındaki ticaret hacminin yüksek olması, yüksek iĢ gücü
hareketliliği bulunması, ülkelerde ortak para ve maliye politikaları uygulanması,
enflasyon oranlarının birbirine yakın olması, ödemeler dengesi uyumunun
bulunması, ülkelerin gelecekte maruz kalabilecekleri Ģokların asimetrik olması
gerektiği ifade edilebilir (Yalçıner, 2012: 40).
Parasal birlik üyelerine uygulanan giriĢ koĢulları parasal birliğe, yeni üye olacak
ülkelere
de
uygulanmaktadır.
Bu
koĢullar,
Maastricht
Kriterleri
olarak
isimlendirilmektedir. Fakat, bu kriterlerin, geleneksel OPA teorisinin tanımladığı
kriterlerden çok daha hafif kriterler olduğu ifade edilebilir. Maastricht Kriterleri‘ne
makroekonomik yakınsama kriterleri olarak da denilebilir. Sadece Maastricht
Kriterleri ile parasal birliğin uzun dönem sürdürülebilirliği konusunda baĢarı
sağlanamayacağı ifade edilebilir (Artis, 2002:4).
60
Güncel tartıĢmalarda ise, Krugman (2011a ve 2011b)‘de de dile getirildiği gibi,
Euro Bölgesinin aslında bir OPA sayılamayacağının en önemli gerekçeleri
aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Kibritçioğlu, 2011).
1. Avro Bölgesi‘nin hâlâ bir ―malî birlik‖ (fiscal union). haline gel(e).memiĢ olması.
2. Birlik içindeki ülke vatandaĢlarının diğer birlik ülkelerinin vatandaĢlarının
karĢılaĢtıkları
ekonomik
sorunlar
(örneğin
asimetrik,
yani farklı
birlik
ülkelerinde ters yönlü etkiler yaratan belirli bir Ģok). karĢısında onlara destek
olma ve yardım etme (örn; ortak birlik bütçesinden fon transfer ederek).
açısından asgari bir ―dayanıĢma ruhu‖ sergileyememiĢ olmalarıyla ilgili gibi
gözükmektedir (Kibritçioğlu, 2011).
Aynı Ģekilde Euro‘yu tek para olarak kullanan ülkelerin enflasyon eğilimleri,
verimlilik düzeyleri, ücret politikaları ve tasarruf eğilimi gibi temel değiĢkenleri
arasındaki farklılaĢmaların önemli boyutlara ulaĢması, ülkeler arasındaki heterojen
yapıyı daha da derinleĢtirmiĢtir. Son kriz ile Euro Bölgesi optimum para alanı
kriterlerini karĢılamakta yetersiz bir bölge görünümüne sahip olduğu ortaya
çıkmıĢtır (Konur ve Çakıcı, 2011: 16).
AB‘de tek para uygulamasına geçilmeden önce parasal birliğin baĢarılı
olamayacağı yönünde görüĢler dile getirilmekteydi. Bu hususu ifade eden
kiĢilerden bir tanesi de ünlü iktisatçı Milton Friedman‘ dır.
Friedman AMB‘nin ilk baĢkanı Otmar Isse‘ye konu ile ilgili yazmıĢ olduğu bir
mektupta “Sevgili Otmar, imkansız görevin için tebrikler. Biliyorsun ki, ben
Avrupa‟daki parasal birliğin baĢarısızlığa mahkum olduğuna kaniyim”, satırları ile
konu ile ilgili düĢüncelerini ifade etmiĢtir (Alesina ve Giavazzi, 2010:93-94,
Kibritçioğlu, 2011:10).
Ayrıca, Friedman 1998‘de, ―Avrupa‘nın Euro‘ya olan sadakatinin, ilk ciddi
ekonomik gerilemede sınanacağını‖ da iddia etmiĢtir. AB‘ nin Euro‘ya olan
61
dayanıklılığının test edilebilmesi için gereken ekonomik gerileme9, 2008 yılında
ABD‘den AB ekonomilerine ticaret, finans ve bekleyiĢlerin bozulması kanallarıyla
yansıyan kriz vesilesiyle ortaya çıkmıĢtır (Kibritçioğlu, 2011: 10). 1998 yılında 155
akademisyen Frankfurter Allgemeine Zeitung ve Financial Times gazetelerinde
yayınlanan ortak imzalı açık mektuplarında AB‘nin bütünleĢmesi açısından tek
para uygulamasının özellikle AB‘nin merkez ülkeleri açısından gerekli olduğu
ancak tek para uygulamasına geçiĢ için henüz erken olduğunu ifade etmiĢlerdir
(Miller, 1998, Kibritçioğlu,2011: 9-10).
Bu görüĢlerindeki temel dayanaklar ise, AB‘nin iĢgücü piyasalarının yeterince
esnek olmaması ve kamu gelirlerinin yönetiminde AB geneli bir konsolidasyonun
olmamasıdır (Kibritçioğlu, 2011: 9-10).
Sonuç olarak, Euro Bölgesi bir OPA olarak tasarlanmamıĢtır. Euro Bölgesi tek
para kullanmanın sağlayacağı faydalar çerçevesinde refah düzeyi düĢük
seviyedeki AB üyesi ülkeleri kalkındırmak amacıyla tasarlanan bir büyüme
modelidir. Avrupa para birliği içerisinde PIIGS ülkelerinin diğer makroekonomik
kırılganlıklara sahip olmaları bu ülkelerde ekonomik krizlerin ortaya çıkma
olasılığını artırmıĢtır. Parasal birlikle beraber ticaret, kredi ve finansal piyasaların
aktarım mekanizmalarının daha etkin iĢlemesinden ötürü sorunlu ülkelerde ortaya
çıkacak olumsuz durumun hızla tüm parasal birliğe yayılması riski ortaya
çıkmaktadır.
3.3.2. Euro Bölgesinde Süregelen Yapısal Sorunlar
Euro Bölgesi içerisinde kamu ve hane halkı borçlarının artmasının çeĢitli sebepleri
söz konusudur. Bu sebepler Euro Bölgesinin oluĢturulması amaçları çerçevesinde
irdelenebilir. Euro Bölgesinin oluĢturulmasındaki temel amaçlardan bir tanesi refah
seviyesi düĢük olan birlik üyesi Güney ülkelerinin kalkınması ve büyümesini
sağlamaktır. Tek para uygulamasının bu ülkelerin büyüme sağlayabilmesinde iki
tane temel iĢlevi söz konusudur.
9
Ekonomik gerileme (Economic Downward). Avrupa Borç Krizinin Gelişimi başlığı altında ifade edilen dört
ölümcül D’den bir tanesidir. Bu çerçevede ekonomik gerileme olarak ifade edilebilecek Küresel Finansal
Kriz sonrası AB’de borç krizi ortaya çıkmıştır. Bu husus ise finansal krizleri kamu borç krizlerinin takip
edeceği hipotezini doğrulayan bir gelişme olmuştur.
62
Bunlardan birincisi tüm Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanma maliyetlerinin baĢta
Almanya olmak üzere birliğin güçlü ülkelerinin borçlanma maliyeti seviyelerine
yaklaĢtırılarak, dıĢ borçlanmaya dayalı büyüme sağlamaktır.
Ġkincisi ise döviz kuru riski ve iĢlem maliyetlerinin minimize olması ile Euro Bölgesi
içerisinde kuzeyden güneye dıĢ ticareti geliĢtirerek, cari iĢlemler hesabı açığına
dayalı büyüme sağlamaktır.
Artan Kamu ve Hane Halkı Borçları
Euro Bölgesinde tek para uygulamasının ilk iĢlevi parasal birlik üyesi ülkelerin
borçlanma maliyetlerinin düĢürülmesidir. Euro‘ ya geçiĢ ile birlikte borçlanma
maliyetleri yüksek olan PIIGS ülkelerinin 10 yıllık devlet tahvil faizleri çerçevesinde
borçlanma maliyetlerinin birliğin güçlü ülkeleri olan Almanya ve Fransa seviyesine
yaklaĢtığı görülmektedir (Bkz. ġekil 3.2).
Görüldüğü üzere bu dönemde krizi yaĢayan ülkeler Euro‘ nun itibarından
yararlanarak ucuza borçlanmaya baĢlamıĢlardır. Ancak 2008 Küresel Finansal
Krizi ile birlikte artan risk algısı ile borçlanma maliyetleri tekrar eski düzeyine
dönmeye baĢlamıĢtır (Eğilmez,2012,http://www.mahfiegilmez.com/2012/06/eurokrizinin nedeni.html EriĢim Tarihi,12.04.2013).
Euro‘ ya geçiĢ ile birlikte PIIGS ülkeleri 10 yıllık devlet tahvil faizlerinin Almanya ve
Fransa‘nın 10 yıllık devlet tahvil faizlerine yaklaĢması bu ülkeler açısından
borçlanma ile büyümeyi daha avantajlı hale getirmiĢtir. Bu bağlamda, PIIGS
ülkelerinde borçlanmanın avantajı ile birlikte mali disiplin zayıflığı Euro‘ya
geçilmesi sonrasında brüt kamu borçlarında artıĢ yaĢanmasına neden olmuĢtur
(Eğilmez,2012,http://www.mahfiegilmez.com/2012/06/euro-krizinin
EriĢim Tarihi,12.04.2013). (Bkz. Çizelge 3.1)
nedeni.html
63
Çizelge 3.1. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçları (Milyar Avro, 1999-2012)
Kaynak: Eurostat, European Commission, Kibritçioğlu,2011:5
Maastrich kriterlerin‘ de kamu borçlarının azami seviyesi de kamu borcunun
GSYĠH‘ ya yüzdesi Ģeklindedir. Bu bağlamda PIIGS ülkelerinin kamu borçlarının
artmasına bağlı olarak kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranı verilerine bakmanın
daha anlamlı olabileceği ifade edilebilir (Bkz. Çizelge 3.2.).
64
Çizelge 3.2. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçlarının GSYH' ya Oranı (%,
1999-2012)
Kaynak: Eurostat, European Commission, Kibritçioğlu,2011:5,. ,Kibriçioğlu,2011:5
PIIGS ülkelerinde Kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranının oldukça yüksek
derecelerde artıĢı GSYĠH‘ da ki artıĢın borçlanma ile aynı ivmede artmadığı
sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda borçlanma ile elde edilen fonların
gelir getirecek yatırımlara dönüĢtürülemediği söylenebilir (Bkz. Çizelge 3.3.).
Çizelge 3.3. Euro Bölgesi Ve PIIGS Ülkelerinin Kamu Ve Özel Sektör
Yatırımlarının G.S. Y.Ġ.H‘ Ya Oranı
Kaynak: Euro Stat
Bir büyüme modeli olarak tasarlanan Euro Bölgesi uygulamasında gerek PIIGS
ülkeleri nezdinde gerekse Euro Bölgesi ortalaması çerçevesinde amaçlanan
büyüme seviyeleri sağlanamamıĢtır (Bkz. Çizelge 3.4).
65
Çizelge 3.4. PIIGS Ülkeleri ve Euro Bölgesi Büyüme Oranları (% 2002-2011)
Kaynak:Eurostat,http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/images/f/f1/Real_GDP_gro
wth%2C_2002n2011_%28%25_change_compared_with_the_previous_year%3B_average_20022011%29.png, EriĢim Tarihi, 10.12.2013
Euro Bölgesi uygulaması ile düĢen borçlanma maliyetleri sonucu elde edilen
fonların gelir getirecek yatırımlara dönüĢtürülememesi ve bu bağlamda amaçlanan
büyüme oranlarının sağlanamaması krizi bir borç krizi olmasının yanı sıra aynı
zamanda bir büyüme krizine dönüĢtürmektedir.
Çizelge 3.5. PIIGS Ülkelerinin Vadesi Gelecek Kamu Borçları (Milyar Avro, 201121)
Kaynak: Bloomberg, Der Spiegel, Kibriçioğlu,2011:5
66
Cari ĠĢlemler Hesabı Açığı Sorunu
Euro Bölgesi Güney ülkelerinin en fazla dıĢ ticaret yaptığı ülkeler Euro Bölgesi
Kuzey ülkeleridir. Rekabet gücü anlamında ayrıĢma ile birlikte kuzey ve güney
arasında tek para uygulaması ile döviz kuru riskinin ve iĢlem maliyetlerinin elimine
edilmesi ile artan dıĢ ticaretin ortaya çıkardığı en önemli sonuç ödemeler bilançosu
cari iĢlemler hesabı dengesinde gerçekleĢmiĢtir.
Bu bağlamda reel kurun aĢırı değerli olduğu güney ülkelerinin reel kurun değerinin
düĢük olduğu kuzey ülkeleri ile dıĢ ticaretinin geliĢmesi; güney ülkelerinin cari
iĢlemler hesabı açığı, kuzey ülkelerinin cari iĢlemler hesabı fazlası vermelerine
neden olmuĢtur (Bkz. ġekil 3.4, 2.5).
ġekil 3.4. Euro Bölgesi Kuzey ve Güney Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı
/GSYĠH*100
Kaynak: Economist.com, World Bank
67
ġekil 3.5. Euro Bölgesi Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı
Kaynak: http://www.disequilibrium.org/tag/crisis/, EriĢim Tarihi, 10.12.2013
Güney ülkelerinde ortaya çıkan cari iĢlemler hesabı açığı sorunu rekabet gücü ve
enflasyon oranları çerçevesinde irdelenebilir. Güney ülkelerinde enflasyonun
kuzeye oranla yüksek olması ve iĢgücü maliyetlerinin verimlilik artıĢından fazla
olması bu ülkelerde reel kurun değerlenmesine yol açmıĢtır. Reel kurdaki bu
değerlenme rekabet gücünü düĢürerek güney ülkeleri için ihracatın fiyatını
artırırken ithalatın fiyatını düĢürmüĢtür. Sonuçta ihracat azalırken ithalat artarak
cari iĢlemler hesabı açığı ortaya çıkmıĢtır.
Kuzey ülkelerinin ise en fazla dıĢ ticaret yaptığı ülkeler güney ülkeleridir. Bu
ülkelerde ise enflasyonun düĢük olması ve reel ücret artıĢlarının dengelenmesi 10
kuzey ülkelerinde reel kurun değer kaybetmesine neden olmuĢtur. Reel kurun
değer kaybetmesi ile bu ülkeler için ihracat artarken ithalat azalmıĢ ve cari fazla
vermiĢlerdir
(Fontaine:4http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontai
ne.pdf, EriĢim Tarihi, 10.01.2014).
10
Reel ücret artıĢlarını en iyi dengeleyen Euro Bölgesi ülkesi Almanya olmuĢtur.
68
Rekabet gücü sorununun büyümesinde ise parasal birlik üyesi ülkelerin rekabet
güçlerini düzeltmelerine iliĢkin mekanizmaların olmaması etkili olmuĢtur (Wihlborg
vd.,2010).11
Rekabet Gücü Sorunu
Rekabet Gücü Sorununun Ortaya ÇıkıĢı
Avrupa Borç krizinin ortaya çıkıĢında yapısal bir problem olarak rekabet gücü
sorunu iki açıdan ele alınabilir. Bunlardan birincisi, bir ülkenin toplam refahının ve
ekonomik gücünün göstergesi olan verimlilik odaklı rekabet gücü yaklaĢımıdır. Bir
diğeri ise bir ülkenin dıĢ ticaret gücünü gösteren fiyat odaklı rekabet gücü
yaklaĢımıdır. Verimlilik odaklı rekabet gücü ele alınırken DEF Küresel Rekabet
Gücü Endeksi baz alınacaktır. Uluslararası piyasalarda fiyat odaklı rekabet gücü
ele alındığında ise AMB reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamaları baz
alınacaktır. Ayrıca, verimlilik temelli rekabet gücünün dıĢ ticaret rekabet gücünü de
kapsadığı ifade edilebilir.
Avrupa Borç Krizinin ortaya çıkıĢında yapısal bir problem olarak rekabet gücü
sorunun ele alınması; verimlilik temelli URG kavramı ve Euro Bölgesinin
oluĢturulmasındaki temel amaçlar arasındaki etkileĢim zemininde yapılandırılabilir.
Birinci Bölümde ifade edildiği üzere URG bir ülkenin kurumları, faktörleri, ve
politikalarının verimliliğini gösteren bir kavramdır. Bir ülkenin verimliliğinin artması
reel ekonomik büyümeyi ve bu bağlamda toplam refahı artıracaktır (Schwab vd,
2013).
Bu doğrultuda Euro Bölgesinin rekabet gücü yapısı DEF Küresel Rekabet Gücü
Endeksi çerçevesinde ele alınabilir (Bkz. Çizelge 3.6).
11
Çünkü parasal birlik üyesi ülkeler tek para uygulaması nedeniyle devalüasyon yapamamaktadır. Bu
ülkelerin rekabet gücü sorunu yaşadıklarında reel kur üzerinde oynama yapabilecekleri bir mekanizma
geliştirilememiştir.
69
Çizelge 3.6. AB Üyesi Ülkelerin 1998-2001 Yılları Arasında Küresel Rekabet Gücü
Endeksi Sıralamaları
Kaynak: http://www.cid.harvard.edu/archive/res/gcr_2000_overview.pdf,10.01.2014 EriĢim Tarihi,
World Economic Forum Report 2000‘den UyarlanmıĢtır.
Görüldüğü üzere Euro Bölgesi kurulmadan önce AB genelinde rekabet gücü
açısından heterojen bir yapı söz konusudur. Kuzey ülkeleri Küresel Rekabet Gücü
Endeksi sıralamalarında üst sıralarda yer alırken, güney ülkelerinin oldukça
gerilerde olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, bu heterojen yapının homojen
yapıya dönüĢtürülmesi için bir parasal birlik alanı olarak Euro Bölgesi aynı
zamanda refah seviyesi düĢük olan AB üyesi ülkelerin kalkınması için
yapılandırılan bir büyüme modeli olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Euro
Bölgesinin kurulmasından sonraki dönemde de rekabet gücü açısından ortaya
çıkan heterojen yapının devam ettiği görülmektedir (Bkz. ġekil 3.6, 3.7, 3.8).
70
ġekil 3.6. 2008-2013 Yılları Arasında Küresel Rekabet Gücü Endeksine Göre AB11 ve Güney Avrupa‘nın KarĢılaĢtırılması
Kaynak: Schwab,vd 2013:6
ġekil 3.7. Avrupa Birliği Küresel Rekabet Gücü Endeksi Isı Haritası
Kaynak: Schwab,vd, 2013
71
Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Gücü Endeksi verimlilik temelli ve
çıktısı toplam refah seviyesi olan bir bileĢke bir rekabet gücü göstergesidir. Bu
nedenle Euro Bölgesinde makroekonomik anlamda rekabet gücünü analiz etmeyi
sağlayacak baĢka göstergeler incelenebilir. Bu çerçevede, dıĢ ticaret performansı
ve uluslararası piyasalarda fiyat rekabetçiliği zemininde makroekonomik bir
rekabet gücü göstergesi olarak reel efektif döviz kuru endeksleri irdelenebilir.
2000 ve 2007 yılları arasında birim iĢgücü maliyetleri bazlı reel efektif döviz
kurlarına göre; Euro Bölgesinde güney ülkelerinin rekabet güçlerinin aĢındığı
görülmektedir.12
Bazı
kuzey
ülkelerinin
rekabet
güçlerinde
de
aĢınma
gerçekleĢmiĢ, ancak bu aĢınma güney ülkelerinin rekabet gücündeki aĢınma kadar
gerçekleĢmemiĢtir. Bununla birlikte; Almanya‘nın rekabet gücü artmıĢtır (Bkz. ġekil
3.8).
ġekil 3.8. Birim ĠĢgücü Maliyetlerine Dayalı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri
Yüzde DeğiĢim, 2000-2007
Kaynak: European Commission, Dadush vd, 2010:12
Almanya‘nın rekabet gücünün artması güney ülkelerinin rekabet gücünün düĢmesi
ile iliĢkilidir. Almanya Doğu Almanya ile birleĢme gerçekleĢmesi sonrası dünyanın
12
Reel Efektif Döviz Kurundaki değerlenme rekabet gücünün azaldığı anlamına gelmektedir.
72
en fazla ihracat yapan ülkelerinden biri olmuĢtur (Lapavitsas vd., 2010:4, Kılıç ve
Bayar,2012:59).
Bir baĢka yönden, Almanya‘nın para birimini Euro‘ya bağlaması, ülkenin
ihracatındaki
olağanüstü
artıĢa
rağmen
para
biriminin
aynı
oranda
değerlenmemesine yol açmıĢtır. Çünkü zayıf Güney Avrupa ülkeleri Euro‘nun
toplam değerini aĢağıya çekmiĢlerdir. Diğer taraftan Güney Avrupa ülkelerinin para
birimlerini Euro‘ya bağlamaları para birimlerinde yeterli değer kaybı ortaya
çıkarmamıĢtır. Sonuç olarak Almanya‘nın ihracat sektöründe kayda değer artıĢlar
gerçekleĢirken, Euro, Güney Avrupa ülkelerinin ekonomik olarak kalkınmasında
engel oluĢturmuĢtur (Kılıç ve Bayar, 2012: 60).
AMB tarafından Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi ülkelerinin farklı deflatörlerle reel
efektif döviz kuru endeksleri hesaplanmaktadır. Ancak, bu reel efektif döviz kuru
endekslerinde Euro Bölgesi içerisinde gerçekleĢen ticaret hesaplamaya dahil
edilmemiĢtir. Bu nedenle AMB harmonize edilmiĢ rekabet gücü göstergeleri (HCI).
hesaplamaktadır. Esasında HCI‘ larda birer reel efektif döviz kuru endeksleridir.
HCI‘ ların AMB‘ nin diğer reel efektif döviz kuru endekslerinden farkı Euro Bölgesi
içerisindeki ticareti de hesaplamaya dahil etmesidir. Bu kapsamda dıĢ ticaret
performansı anlamında Euro Bölgesinin rekabet gücü analizinin HCI çerçevesinde
yapılması çok daha doğru sonuçlar ortaya koyabilir. Çünkü AMB‘ ye göre HCI‘ lar
Euro Bölgesi için en doğru rekabet gücü göstergeleridir, (Schmitz vd,2012:5,
http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecbocp134.pdf,
EriĢim
Tarihi
HCI
endeksleri
09.09.2013).
AMB;
TÜFE,
GSYĠH
ve
birim
iĢgücü
maliyetleri
bazlı
hesaplamaktadır. Bu endekslerde, Euro Bölgesinin rekabet Gücü performansı
küresel rekabet gücü endeksi hesaplamalarına paralel bir Ģekilde Güney ve Kuzey
Avrupa açısından farklılaĢmaktadır. Euro Bölgesinin kurulmasından sonra kuzey
ülkelerinde de reel kurun değer kaybettiği güney ülkelerde ise reel kurun
değerlendiği görülmektedir13 (Bkz. ġekil 3.9. ,3.10., 3.11). Bu durum ise kuzey
ülkelerinde rekabet gücünün artmasına güney ülkelerinde ise rekabet gücünün
azalmasına neden olmuĢtur
13
Reel Efektif Döviz Kurundaki değerlenme rekabet gücünün azaldığı anlamına gelmektedir.
73
ġekil 3.9. TÜFE Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi
Kaynak:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html,AMB‘den
EriĢim Tarihi, 10.12.2013
uyarlanmıĢtır,
ġekil 3.10. GSYĠH Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi
Kaynak:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_gdp_201307.en.html‘
uyarlanmıĢtır, EriĢim Tarihi, 10.12.2013
den
74
ġekil 3.11. Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi
Kaynak:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_ulct_2013-07.en.html uyarlanmıĢtır,
EriĢim Tarihi, 10.12.2013
TÜFE, birim iĢgücü, ve GSYĠH bazlı endekslerde kuzey ülkelerinin rekabet gücü
çok daha yüksektir. Güney ülkelerinde ise reel kur aĢırı değerlidir. Bir baĢka ifade
ile Euro Bölgesi Güney ülkelerinin döviz kuru politikalarını değiĢtirmeleri rekabet
güçlerinin azalmasına, kuzey ülkelerinin döviz kuru politikasını değiĢtirmeleri
rekabet güçlerinin artmasına neden olmuĢtur.
Euro Bölgesinde döviz kuru politikası değiĢikliklerinin güney ülkelerinin rekabet
gücü anlamında negatif ayrıĢmasına neden olmuĢtur. Bunun temel nedeni bu
ülkelerde nominal ücretlerde meydan gelen artıĢın verimlilik artıĢından daha
yüksek olması ve dönem dönem Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyreden
enflasyon oranlarıdır (Ergin, 2013). Ücret artıĢları ile birlikte enflasyonun yüksek
olması güney ülkelerinin ticarete konu mallarının fiyat rekabetini düĢürmüĢtür.
Ayrıca bu ülkelerde toplam faktör verimliliği de düĢük seviyededir. Krize gelen
süreçte bu iki bölge arasında rekabet gücü sürekli ayrıĢmıĢtır.
75
Yapısal olarak daha az kalkınmıĢ ülkeler daha yüksek enflasyon oranlarına
sahiptirler
(Mathieu,C.ve
Sterdyniak,
H.,
2007,
322,
Fontaine
:4http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pdf,
EriĢim Tarihi, 10.01.2014).
Euro Bölgesinde faiz oranlarının tek para uygulaması sonucu düĢmesi, kalkınma
seviyesi düĢük güney ülkelerinin düĢük faiz oralarından borçlanarak hızlı bir
Ģekilde büyümesine yol açmıĢtır. Potansiyelin üzerinde gerçekleĢen bu hızlı
büyüme
ise
bu
ülkelerde
enflasyonun
yükselmesine
neden
olmuĢtur
(Fontaine,http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontain
e.pdf,EriĢim Tarihi, 10.01.2014).
Bunun nedeninin ise bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal tutarının o ülke
ekonomisinin potansiyelinin üzerinde artmasının toplam likiditeyi artırması olarak
yorumlanabilir.
Bu bağlamda, Euro Bölgesi Güney ülkelerinin Kuzey ülkelerine oranla yüksek
enflasyona sahip olmaları normaldir. Bu durum ise asimetrik Ģokların olmadığı ve
ekonominin normal koĢullarda seyrettiği dönemlerde, aynı ekonomik çerçevede
yer alan farklı ülke ekonomilerinin enflasyon oranlarının birbirlerine yaklaĢmasını
zorlaĢtıran yapısal bir tuzak ortaya çıkarmaktadır (Mathieu, C. vd Sterdyniak, H.,
2007,
322,
Fontaine,
http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pdf
EriĢim Tarihi, 10.01.2014).
Bu doğrultuda, güney ülkelerinde Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyreden
enflasyonun nominal ücretlere yansıması, çevre ülkelerde reel ücretlerin merkez
ülkelere yaklaĢması14 nedeniyle ortaya çıkan verimlilik kazanımlarını aĢan reel
ücret
artıĢları;
parasal
birlik
üyesi
ülkeler
arasında
rekabet
gücünün
farklılaĢmasına neden olmuĢtur. Bu dönemde Almanya verimliğini artırıp, 2011 yılı
itibarıyla nominal iĢgücü maliyetlerini 2000 yılı ile aynı seviyede tutmayı baĢararak
reel ücretleri baskılaması sonucunda rekabet gücü anlamında diğer Euro Bölgesi
ülkelerinden önemli ölçüde daha baĢarılı performans sergileyerek pozitif
14
En fazla Yunanistan ve İrlanda’ gerçekleşmiştir.
76
ayrıĢmıĢtır
(Stratejik
DüĢünce
Enstitüsü,
http://www.sde.org.tr/userfiles/file/ABkriz_27_06_2012.pdf,
EriĢim
Tarihi,12.11.2013).
Görüldüğü üzere Kuzey Avrupa ülkeleri geniĢleyen piyasa ve Güney Avrupa
ülkelerinin düĢen rekabet gücü vasıtası ile rekabet güçlerini artırmıĢlardır. Bu
bağlamda, Euro Bölgesinde merkez (Almanya). ve çevre ülkeler (Yunanistan,
Ġrlanda, Ġtalya, Ġspanya ve Portekiz). arasında ekonominin rekabet gücü açısından
keskin bir ayrıĢma vardır (Lapavitsas vd., 2010: 4, Kılıç ve Bayar,2012: 59).
Görüldüğü üzere krizin geliĢmesi, derinleĢmesinde rekabet gücü sorunu önemli rol
oynamıĢtır. Rekabet gücü sorununun çözümü krizin olumsuz etkilerinin bertaraf
edilmesinde önemli rol oynayabilecektir. Bu bağlamda baĢta güney ülkeleri olmak
üzere Euro Bölgesi ülkelerinin; verimlilik artıĢı, reel ücretlerin sabitlenmesi,
tüketimin azaltılması ve mali disiplinin sağlanması yolu ile rekabet güçlerini
artırabilirler. Her ne kadar bu hedeflerin kısa vadede gerçekleĢtirilebilmesi pek
mümkün görünmese de rekabet gücü sorununun çözümünde uzun vadede önemli
rol oynayacakları ifade edilebilir (Todorovic ve Bogdanovic,2011:179).
Rekabet Gücü Sorununun Çözümü
Rekabet gücü sorunun çözümünde uygulamaya konan ilk mekanizma ―Avrupa
2020 Stratejisi‖(A2S) olmuĢtur. A2S Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilerek
Lizbon stratejisinin yerini almıĢtır. A2S ile Avrupa Tek Pazarı önündeki engellerin
ortadan kaldırılması, nitelikli iĢgücüne yapılacak yatırımların artırılması ve
yenilikçiliğin desteklenmesi suretiyle, AB‘ nin rekabet gücünün artırılması
hedeflenmektedir (ABGS,2011: 18).
Bununla birlikte A2S‘in özellikle Euro Bölgesinde yer alan ülkelerin rekabet
güçlerinin artırabilmesine iliĢkin mekanizmaları barındırmaması gibi durumlardan
dolayı Rekabet gücü sorununun çözümünde daha kalıcı politika çerçevesi içeren
bir yapının ortaya çıkarılması gerektiği söylenmeye baĢlanmıĢtır. Bu çerçevede,
Almanya ve Fransa‘nın öncülüğünde 4 ġubat 2011 tarihli Avrupa Konseyinde
rekabet paktı kurulması önerilmiĢtir (ABGS, 2011:18).
77
Bu paktla; rekabet gücünün izlenmesini sağlayacak; fiyat rekabetçiliği, kamu
maliyesinin performansı ve AR-GE ve eğitim altyapı yatırımlarının Gayri Safi Yurt
Ġçi Hasıla (GSHĠY).‘ya asgari oranına iliĢkin göstergeler geliĢtirilmek istenmiĢtir
(http://www.europeanvoice.com/article/2011/february/merkelsarkozypresentcompe
titiveness-pact/70165.aspx., ABGS, 2011:18).
Rekabet Paktı çerçevesinde, rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak 12 aylık bir
süreçte
ulusal
düzeyde
uygulanması
hazırlanmıĢtır. Bu maddeler;
öngörülen
altı
maddelik
program
AĢağıdaki gibi sıralanabilir (ABGS, 2011:18).
Ücretlerin ve maaĢların fiyat artıĢlarına endekslenmesini sağlayan sistemlerin
devre dıĢı bırakılması
1. Avrupa‘da çalıĢanların hareketliliğini teĢvik etmek amacıyla diplomaların ve
mesleki
yeterliliklerin
karĢılıklı
tanınmasına
yönelik
bir
anlaĢmanın
imzalanması,
2. Kurumlar vergisi uygulamalarında ortak bir zemin oluĢturulması (ileride bu
alanda tam uyumlaĢtırmanın sağlanabilmesi hedeflenmektedir).,
3. Emeklilik
sistemlerinin
demografik
geliĢmeler
dikkate
alınarak
uyumlaĢtırılması.
4. Tüm üye devletlerde borç uyarı sistemleri oluĢturulmasına yönelik anayasal
düzenlemeler yapılması.
5. Bankalar için ulusal kriz yönetimi sistemlerinin kurulmasıdır.
Rekabet paktına baĢta Güney ülkeleri olmak üzere AB genelinde birçok eleĢtiri
yapılmıĢtır. Bu bağlamda rekabet gücünün artırılmasına yönelik yeni bir
mekanizmanın tesisi gündeme gelmiĢtir. Üye ülkelerce rekabet paktına yönelik
eleĢtiriler nedeniyle paktın içeriği bir nebze esnetilerek, Euro Rekabet Paktı adını
almıĢtır. Vergilerde uyumlaĢtırma ve ücretlerin fiyatlara endekslenmesi hükümleri
programdan çıkarılmıĢtır (European Union, 2011:1-15, Öztürk ve Aras, 2011:152).
Euro Rekabet paktı ile üye ülkelerde; rekabet gücünün; istihdamı arttırması, kamu
maliyelerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve mali istikrarın güçlendirilmesi
suretiyle artırılması amaçlanmıĢtır (Öztürk ve Aras, 2011:152).
78
Finansal Sistemin Yapısı Ġle Bankacılık Sektörü Arasındaki EtkileĢimin Kamu
Borçlarını Tetiklemesi
AB ve Euro Bölgesinde finansal sektöre büyük ölçüde bankacılık sektörü hakim
pozisyondadır. Bu bankaların öz sermaye oranları düĢük, kaldıraç oranları ve
borçlanma
seviyeleri
oldukça
yüksektir.
Bir
diğer
husus ise
bankaların
bilançolarında PIIGS ülkelerinin devlet tahvilleri yer almasıdır. Basel-I ve Basel –II
anlaĢmalarında devlet tahvilleri risksiz kabul edildiği için bankalar bu tahviller için
karĢılık ayırmamıĢlardır. Yunan Hükümeti Borç Krizi ile devlet tahvillerinin
faizlerinin
artması
sonucu
bu
tahvilleri
çıkaran
ülkeler
yükümlülüklerini
karĢılayamaz konuma gelmiĢlerdir. Bu bağlamda Euro Bölgesinde artan riskle
borçlanma maliyetlerinin yükselmesi finansman açığı olan bankaların finansman
maliyetlerini yükseltmiĢtir. Küresel Finansal Kriz sonrası bu bankalara devlet
garantisi verilmesi ve bu kapsamda bankaların kurtarılması operasyonları
bankaların borçlarını kamu borçlarına çevirmiĢtir (Ergin, 2013).
ġekil 3.12. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri Bankalarının PIIGS Ülkelerinden Olan
Alacakları
Kaynak: Bis, Lin, 2012: 5
79
Avrupa Borç Krizinin Altında Yatan BütünleĢme Sorunları
Avrupa Borç krizinin altında yatan bütünleĢme sorunları, AB‘nin siyasi birliğe
dönüĢme amacı çerçevesinde ele alınabilir. Bu kapsamda parasal birlik ve AB
içinde makroekonomik sorunları olan Euro Bölgesi ülkelerindeki düĢük ekonomik
büyüme performansı ile birlikte malî birliğin sağlanmasının gecikmekte oluĢu
nedeniyle ―tam ekonomik bütünleĢme‖ aĢamasına geçilememesi problemlerinin ön
plana çıktığı söylenebilir (Kibritçioğlu,2011). (Bkz. ġekil 3.13).
ġekil 3.13. AB‘de Tam Ekonomik Birlikten Tam Ekonomik BütünleĢmeye GeçiĢte
Temel Sorunlar
Kaynak: Kibritçioğlu,2011:1
80
3.3.3. Krizin Ortaya ÇıkıĢında Etkili Olan Katalizör Faktörler
Küresel Finansal Kriz
A.B.D.‘ de 2001 öncesi dönemde teknoloji sektöründe ortaya çıkan balonun 2001
yılında dot.com krizi15 ile sönmesi ve 11 Eylül saldırıları A.B.D. ekonomisi için
resesyon
ihtimalini
ortaya
(http://www.ekopolitik.org/images/cust_files/090317164507.pdf,
çıkarmıĢtır
EriĢim
Tarihi,
08.08.2013 ).
Bu çerçevede Amerikan Merkez Bankası (FED) para politikası çerçevesini olası bir
resesyonun engellenebilmesi zemininde yapılandırmıĢtır. Bu politika çerçevesinde
FED faizleri indirme noktasında adımlar atmıĢtır. Bu adımlar doğrultusunda FED
piyasaya daha fazla likidite vermiĢ ve politika faizini sürekli düĢürmüĢtür. Piyasada
likiditenin artıĢı paranın kaynak maliyetini azaltmıĢtır. Paranın kaynak maliyetinin
azalması
faiz
oranlarını
düĢürmüĢtür.
Benzer
Ģekilde
politika
faizlerinin
düĢürülmesi piyasalarda gerçekleĢen faiz oranlarını düĢürmüĢtür. Sonuçta
resesyon ihtimali FED tarafından para politikası kanalları ile bertaraf edilmiĢtir.
Yatırımcılarsa ortaya çıkan olumlu havayı A.B.D. ekonomisinin finansal istikrara
sahip olduğu Ģeklinde fiyatlamıĢlardır.
Ortaya çıkan likidite bolluğu sonrası finansal istikrarın sağlandığı algısı sonucunda
finans kuruluĢları ve yatırımcılar ellerinde bulundurdukları atıl likiditenin getirisini
artırmak istemiĢlerdir. Finans kuruluĢları özellikle konut kredileri piyasasında kredi
koĢullarını iyileĢtirerek eĢik altı müĢteri gruplarına yönelmiĢlerdir. Bu müĢteri
grupları da likidite bolluğu sonrası ortaya çıkan zenginlik artıĢı sonrasında düĢen
faiz oranları çerçevesinde iyileĢtirilen kredi koĢulları sebebiyle konut piyasalarına
yönelmiĢlerdir. Sonuçta finans kuruluĢlarının konut kredileri piyasalarına arz ettiği
kredi miktarının artması, aĢırı kredi geniĢlemesi ortaya çıkarmıĢtır. EĢik altı müĢteri
gruplarının konut piyasalarına yönelmesi
ise konut fiyatlarını 2000-2006
döneminde artırmıĢtır.
15
2001 yılında A.B.D’de teknoloji firmalarının hisse senetlerinin borsa değer kaybettiği krizdir.
81
Finans kuruluĢları açısından eĢik altı müĢteri grupları aĢırı riskli müĢteri gruplarıdır.
Finans kuruluĢlarının bu müĢteri gruplarına açtığı fazla sayıda krediler finans
kuruluĢlarının riskini artırmıĢtır. Bu bağlamda finans kuruluĢları için ortaya çıkan
riskin minimize edilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. Bu doğrultuda finans kuruluĢları
bilançolarında yer alan bu kredi anlaĢmalarını menkul kıymetleĢtirerek türev
araçlar ihraç etmiĢlerdir. Bu türev araçlar riskin minimize edilmesi ve fon
sağlaması için ikincil piyasalara ihraç edilmiĢtir. Ġkincil piyasaya ihraç edilen bu
ürünler hızlı bir Ģekilde çok fazla el değiĢtirmiĢtir. Yıllar itibari ile bu türev araçların
kullanımı çok yaygınlaĢmıĢtır. Ayrıca bu türev araçlar gölge bankacılık faaliyetleri
çerçevesinde ihraç edilmiĢtir. Bu durum ise türev araçlar piyasasının bankacılık
denetiminin dıĢında kalması sonucunu ortaya çıkarmıĢtır.
Bir süre sonra eĢik altı müĢteri gruplarına açılan krediler geri dönmemeye
baĢlamıĢtır. Bilançolarında bu kredileri bulunduran finans kuruluĢlarının bilançoları
ortaya çıkan batık krediler nedeniyle bozulmaya baĢlamıĢtır. EĢik altı müĢteri
grupları ise aldıkları kredilere ipotek edilen evlerini birer birer kaybetmeye
baĢlamıĢlardır. Bir diğer yönden ise eĢik altı kredilerin risklerinin minimize edilmesi
amacıyla ihraç edilen türev araçları büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında
birikmiĢtir. Büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında biriken türev araçlar, bu
kuruluĢların ve toplamda A.B.D finansal sisteminin riskini artırmıĢtır. Bu bağlamda
riskin minimize edilmesi amacıyla ihraç edilen türev araçlar, büyük bir risk unsuru
haline gelmiĢtir.
Artan risk sonrası, büyük finans kuruluĢları iflas etmeye baĢlamıĢtır. 2008 yılı eylül
ayında Lehman Brothers‘ ın iflası ile ABD finansal sistemi finansal krize
sürüklenmiĢtir. A.B.D‘ nin finansal krize sürüklenmesi, tüm küresel finansal sistem
üzerinde risk algısını artırarak Küresel Finansal Krizi ortaya çıkarmıĢtır.
A.B.D‘ de konut kredileri piyasasında baĢlayıp tüm küresel finansal sisteme
yayılan ve derinleĢen krizin potansiyel bulaĢıcılık kanalları hali hazırda mevcuttur.
Bu kanallar, aĢırı-riskli varlık ticareti kanalı, (birinci finans kanalı). kredi kanalı
(ikinci finans kanalı). ticaret kanalı, tüketici ve yatırımcıların üçüncü ülke
ekonomisine ve orada uygulanan/uygulanacak ilgili iktisat politikalarına olan
güvenlerindeki azalma ve belirsizlikler olarak sıralanabilir (Kibritçioğlu, 2011:6).
82
Krizin genel olarak bu kanallar yoluyla aktarımı ile kriz geliĢmiĢ ülkelerin
ekonomileri üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkarmaya baĢlamıĢtır. Daha somut
bir ifade ile geliĢmiĢ ekonomiler 2009 yılında %3,4 küçülmüĢtür (Usak,2011:2).
Küresel Finansal Krizin olumsuz etkileri tüm küresel finansal sistem üzerinde
olduğu gibi AB ve Euro Bölgesi üzerinde de etkili olmuĢtur. Hatta bu olumsuz
etkilerin en fazla yansıdığı ekonomik sistemlerden bir tanesinin AB ve Euro
Bölgesi ekonomileri olduğu ifade edilebilir.
Öyle ki; Euro Bölgesi 2009 yılında
%4,1 küçülerek tarihinin en büyük küçülmesini yaĢamıĢtır (Usak,2011:2).
Ortaya çıkan bu küçülme, iki unsur etrafında analiz edilebilir. Bunlardan birincisi,
AMB‘ nin kriz öncesi dönemde yürüttüğü faiz politikasıdır. Bir diğeri ise A.B.D‘ de
konut kredileri piyasasında ortaya çıkan krizle Avrupa Borç Krizi arasındaki
bağlantının yapısı olarak ifade edilebilir.
Küresel Finansal Krizle Birlikte Avrupa Merkez Bankasının DeğiĢen Faiz Politikası
Küresel Finansal Krizle birlikte birlik tarafından yürütülen faiz politkası değiĢmiĢtir.
AMB 2008 sonbaharında ortaya çıkan deflasyonist baskı tehdidi sonucu faizleri
indirmeye baĢlamıĢtır. Bir diğer yönden ise kriz öncesi dönemde FED olası
resesyon ihtimaline karĢı para politikası çerçevesini piyasa faizlerinin hızla sıfır
seviyesine yaklaĢtırılması zemininde yapılandırmıĢtır (Fitoussi ve Sarraceno,
2010,http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pd
f,Understanding the Euro Crisis: How did the subprime crisis become a sovereign
debt crisis in Europe? s:16, EriĢim Tarihi, 10.12.2013).
Bir bakıma AMB‘ nin FED‘ e kıyasla resesyon ihtimaline göre para politikası
çerçevesini yapılandırmakta ve krize tepki vermekte geç kaldığı ifade edilebilir. Bu
gecikmede 2009 yılında Euro Bölgesinin tarihinin en büyük daralmasında önemli
rol oynamıĢtır
Küresel Finansal Kriz ve Avrupa Borç Krizi Arasındaki Bağlantı
A.B.D‘ de konut kredileri piyasasında ortaya çıkan krizle Avrupa Borç Krizi
arasındaki bağlantının yapısı önem arz etmektedir. Bu bağlantı beĢ bileĢen
83
çerçevesinde sınıflanabilir. Bunlar;
bankacılık temelli finansal krizler ve kamu
borç krizleri arasındaki sistemik iliĢki, A.B.D. ve AB ekonomileri arasındaki
sistemik bağlılık ve A.B.D‘ de ihraç edilen türev finansal araçların gölge bankacılık
faaliyetleri kapsamında AB finansal sistemi içerisindeki payı, bu türev araçların
AB‘nin büyük finansal kuruluĢlarının bilançolarında yer alması ve beklentiler
kanalının etkin çalıĢması olarak sıralanabilir.
Bankacılık temelli finansal krizler ve kamu borç krizleri arasındaki sistemik iliĢki
ikinci bölümde ―Avrupa Borç Krizinin Yayılması‖ baĢlığı altında irdelenmiĢtir (Bkz.
Bölüm 2, Sayfa). Bir diğer husus finansal krizler ve kamu borç krizleri arasındaki
A.B.D. ve AB ekonomileri arasındaki sistemik bağlılıktır.
A.B.D. ve AB ekonomileri arasındaki sistemik bağlılığın yüksek olması küresel
krizin AB ekonomisi üzerinde ortaya çıkardığı etkilerin derinleĢmesinde önemli rol
oynamıĢtır. Bu iki ekonomik yapı arasındaki sistemik bağlılığın yüksek olmasının
çeĢitli nedenleri vardır. Bu nedenler; bu ekonomilerin birbirlerinin en büyük dıĢ
ticaret ortağı olması, karĢılıklı sermaye hareketlerinin en fazla gerçekleĢtiği
ekonomiler olmaları ve toplam sermayenin 2/3‘ünden fazlasının bu iki ekonomi
tarafından ithal edilmesi olarak sıralanabilir (Akçay vd., 2013: 28-30).
AB finansal sisteminde gölge bankacılık faaliyetleri krizin AB‘ye yayılması ve
derinleĢmesinde kritik öneme sahiptir. A.B.D.‘ de artan menkul kıymetleĢtirme
sonucu türev araçların kullanımı yaygınlaĢmıĢtır. Bu türev araçların çoğunluğu
konut kredileri piyasasında faaliyet gösteren firmaların eĢik altı kredilerin riskini
düĢürmek istemesi ve fon ihtiyacını karĢılamak istemesi nedeniyle ortaya çıkmıĢtır.
Bu varlıkların menkul kıymetleĢtirilmesi A.B.D piyasalarında yapılmıĢtır. Bununla
birlikte; bu varlıkların fonlanması ve vade dönüĢümü baĢta Ġngiltere olmak üzere
AB‘nin geliĢmiĢ ülkelerinden ve çeĢitli off-shore merkezlerinden gölge bankacılık
faaliyetleri kapsamında yürütülmüĢtür (Akçay vd., 2013: 29-30).
Bir diğer husus türev araçların AB‘nin büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında
yer almasıdır. Küresel Finansal Krize giden süreçte, menkul kıymetleĢtirilmesi
A.B.D.‘ de, fonlanması ve vade dönüĢümü AB‘de yapılan türev araçlar; BNP
84
Paribas ve Barclays gibi büyük finans kuruluĢlar tarafından yatırım amacı ile satın
alınmıĢtır. Bu nedenle, A.B.D‘ de konut kredileri piyasasının çökmesi aynı
zamanda düĢük sermaye yeterlilik ve yüksek kaldıraç oranları ile çalıĢan bu büyük
finans kuruluĢlarının da bilançolarının bozulmasına yol açmıĢtır (Akçay vd., 2013:
30).
Bu bağlamda, Küresel krizin AB ve Euro Bölgesi üzerinde olumsuz etkilerinin
oldukça yüksek seviyede gerçekleĢmesinin nedenleri AB‘nin en çok yabancı
sermaye çeken blok olması, AB bankalarının uluslararası bankacılık sektöründe
hakim pozisyonda bulunmaları ve AB finansal piyasalarında 2000‘li yılların
baĢından itibaren yaygın olarak kullanılmaya baĢlayan sentetik finansal araçlara
yatırım yapan gölge bankacılık sektörü faaliyetleri Ģeklinde sıralanabilir (Akçay vd.,
2013: 28).
Beklentiler kanalı ise küresel kriz sonrası artan risk algısı çerçevesinde
irdelenebilir. Bu bağlamda artan risk algısı AB tahvil ve hisse senedi piyasaları
üzerinde olumsuz etkilerini göstermiĢtir. Bu olumsuz etkiler yükselen tahvil faizleri
ve düĢen borsa endeksleri olarak sıralanabilir. Bir diğer yönden, bu dönemde
Euro-Dolar paritesi ve hisse senetleri getirileri arası iliĢkinin yönü de değiĢmiĢtir.
Bu dönemde AB‘nin güney ve kuzey ülkelerinde döviz kuru ve hisse senedi
piyasalarında Lehman Borthers‘ ın iflası öncesi dönemde bu iki değiĢken
arasındaki iliĢki negatif, kriz sürecinde nötr ve krizin baĢlangıç safhasında pozitif
yönlü olarak gerçekleĢmiĢtir (Grammatikos ve Vermulen,2012:532).
Küresel Kriz ve Avrupa Borç Krizi arasındaki iliĢkide bir diğer husus ise krizin
AB‘ye bulaĢması ve yayılmasından sonra derinleĢmesidir. Krizin derinleĢmesinin
altında yatan nedenler üç gösterge etrafında sıralanabilir. Bunlar, AB bankacılık
sektörünü kurtarmak için hazırlanan kurtarma paketlerinin toplam maliyeti, finans
sektörüne verilen devlet garantileri ve hisse senedi piyasası endeksindeki azalıĢlar
olarak sıralanabilir (Candelon, 2010:12).
Küresel krizin AB ve Euro Bölgesinde derinleĢerek resesyona yol açması bir takım
olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmıĢtır. Bu olumsuzluklar, bankalar arası interbank
piyasasında ortaya çıkan likidite sıkıĢıklığı, Euro‘ nun aĢırı değerlenmesi ile AB‘
85
nin A.B.D.‘ ye ihracatının azalması, enflasyonist baskıların artması ve birçok
Avrupa
ülkesinde
konut
piyasasında
düĢüĢler
olarak
sıralanabilir
(Dabrowski,2010:42,http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md
/163/163-26.pdf s483).
ġekil 3.14. ABD‘deki Finansal ve AB‘deki Borç Krizlerinin Küresel Etki(leĢim).leri
(2006-2011)
Kaynak:http://kibritcioglu.socionet.ru/files/IKV-Kibritcioglu-20110125.pdf, EriĢim Tarihi, 18.09.2013
Yunanistan Krizi
Avrupa Borç Krizinin ortaya çıkıĢında Yunanistan Krizi Küresel Finansal Kriz ve
Kredi derecelendirme kuruluĢlarının yapmıĢ oldukları not indirimleri ile beraber
katalizör (hızlandırıcı). rol oynamıĢtır. Bu hızlandırıcı rolde küresel kriz ve tek para
uygulaması sonucu aktarım kanallarının etkin çalıĢması önemli rol oynamıĢtır.
Yunanistan Krizi, Avrupa Borç Krizi gibi birçok farklı kriz tipini içerisinde barındıran
bileĢke bir krizdir. Yunanistan Krizi; büyüme krizi, rekabet gücü krizi, kamu
maliyesi krizi ve bankacılık krizlerinin bileĢiminden oluĢan bir krizdir. Bu nedenle
konu sırasıyla, büyüme, rekabet gücü, kamu maliyesi ve bankacılık çerçevesinde
ele alınabilir.
86
Konu
büyümeyle
olan
iliĢkisi
çerçevesinde
ele
alındığında
Yunanistan
ekonomisinin 2002 yılında Euro Bölgesine dâhil olmasından sonra azalmaya
baĢlayan borçlanma maliyetleri sonrasında dıĢ borçlanmaya, kur ve iĢlem
risklerinin azalmaya baĢlamasıyla da ithalata dayalı bir büyüme sergilediği
görülmektedir. Bunun sonucunda Yunanistan ekonomisi GSYH‘ de yüksek
büyüme oranları yakalamıĢtır (IMF 2010:8,Köse ve Karabacak, 2011:296). (Bkz.
ġekil 3.15).
ġekil 3.15. Yunanistan ve Euro Bölgesi GSYĠH Büyüme Oranları (1961-2009,%
DeğiĢim).
Kaynak: WorldBank, Eurostat, http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Greece_GDP_growth_19612010.svg, EriĢim Tarihi, 05.01.2014
Bu büyümenin iki özelliği bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; büyümenin önemli
oranda iç talepte artıĢları ile birlikte, Euro‘nun da benimsenmesiyle beraber
iĢletmelere ve hane halkına sağlanan düĢük faizli kolay eriĢilebilen kredilerle
desteklenmesi, ikincisi ise bu büyümenin; ikiz açık olarak ifade edilen, bütçe açığı
ve cari iĢlemler hesabı açığının birlikte ortaya çıkmasıyla gerçekleĢmesidir (IMF,
2010:8, Köse ve Karabacak, 2011:296).
AB ve Euro Bölgesine dâhil olunmasından sonra ortaya çıkan düĢük faiz oranları
kamu borçlarının finansmanı ve uzun vadeli finansman olanakları açısından uygun
87
bir makroekonomik iklim ortaya çıkarmıĢtır. DüĢük faiz oranları harcamalarda
artıĢa ve ekonominin 2008‘e kadar ortalama %4 büyümesini sağlarken, GSYĠH
tutarının yüksek olması kamu borçlarının milli gelire oranının daha düĢük
görünmesine neden olarak Yunanistan‘ın kamu finansman sistemindeki zayıflıkları
gizlemiĢtir (Çapanoğlu, 2010:2).
Bu doğrultuda, Yunanistan 2001 yılında Euro Bölgesine üye olduğunda kamu
borçlarının GSYĠH‘ ya oranı %101,5 ile yüksek seviyelerde idi ve bu seviye parasal
birliğe dâhil olunması sonrası Maastrich Kriterlerindeki % 60 seviyesine düĢmedi
(Çapanoğlu, 2010:2).
Yunanistan‘ın tarihsel süreçte süregelen makroekonomik dengeleri ile 2009 yılında
baĢlayan kriz yakından iliĢkilidir. Bu çerçevede, Yunanistan‘ın makroekonomik
dengeleri çerçevesinde büyüme yapısında kamu borçları artarak süregelmiĢtir
(Çapanoğlu, 2010:2). (Bkz. ġekil 3.19).
Euro Bölgesine dâhil olunmasından
sonra ortaya çıkan büyümenin potansiyel büyümenin üzerinde olması iç talebi
tetiklemiĢtir. Ġç talebi karĢılamak için daha fazla borçlanmaya gidilmiĢtir. Bu süreç
sonunda Yunanistan‘da kamu borcunun GSYĠH‘ ya oranı artmıĢtır (Bkz. ġekil
3.16).
ġekil 3.16. Yunanistan‘ın Kamu Borçları/GSYĠH( 1970-2010, %).
Kaynak: European Commission, IMF, http://www.jetdencre.ch/les-peuples-de-leuro-en-crise-partie3-la-grece-saignee-par-lausterite-1471, ‗den uyarlanmıĢtır. EriĢim Tarihi, 05.01.2014
88
Yunanistan‘ın makroekonomik dengelerinde önemli yer tutan borçlanma dinamiği
1990‘lardan itibaren yüksek ücret ve sosyal güvenlik yükünün kamu maliyesi
üzerinde yarattığı baskılar ve küresel
kriz sürecinde Yunanistan ekonomisinin
turizm ve gemi inĢa gibi önemli sektörlerinde ortaya çıkan küçülme ve vergi
gelirlerindeki düĢüĢ eklenince, ülkede kamu mali dengesi ciddi ölçüde bozulmuĢ
ve borçlanma dinamiği sürdürülebilir olmaktan çıkmıĢtır (ABGS, 2011:8). Bunların
yanı sıra Yunanistan‘da süregelen rüĢvet ve yolsuzluk borçlanma ile elde edilen
fonların ve AB yardımlarının büyümeye katkı derecesini azaltmıĢtır.
Parasal birliğe dahil olunmasından sonra enflasyon baskı altına alınmasına
rağmen Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyretmiĢtir (Bkz. ġekil 3.20).
Potansiyelin üzerinde büyüme, ücret artıĢlarının verimliliğin üzerinde seyretmesine
neden olmuĢ ve sonucunda Yunanistan‘ın rekabet gücü düĢmüĢtür (Ergin, 2013:
35-38). (Bkz. ġekil 3.21). DüĢen rekabet gücü ise cari iĢlemler hesabı açığı ve
bunun finansmanı sorununu ortaya çıkarmıĢtır (Bkz. ġekil 3.17) (Ergin,2013: 35).
ġekil 3.17. Yunanistan ve Euro Bölgesi TÜFE Enflasyon Oranları ( 2003-2012, %
DeğiĢim).
Kaynak:http://qz.com/54386/greek-deflation-is-exactly-what-the-imf-wants-heres-why-thats-scary/,
EriĢim Tarihi, 03.01.2014
89
ġekil 3.18. Yunanistan‘ın Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz
Kuru Endeksi, 1999Q1=100
Kaynak: AMB
ġekil 3.19. Yunanistan‘ın Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi/GSYĠH (2000-2012, %).
Kaynak: AMB
90
ġekil 3.20. Yunanistan Bütçe Açığı/GSYĠH (1970-2010, %).
Kaynak:
http://www.oecd.org/eco/economicoutlook.htm,
Reuters,
http://www.telegraph.co.uk/finance/financialcrisis/7146523/EU-forcesGreecto-take-more-action-asit-endorses-plan-to-cut-deficit.html,EriĢim Tarihi, 05.01.2014
Özetle Yunanistan ekonomisinin parasal birliğe dahil olduktan sonra, büyük bütçe
açıkları,(Bkz. ġekil 3.20) kamu borcu, cari iĢlemler hesabı açığı, rekabet gücü
kaybı sorunları ile karĢılaĢtığı söylenebilir (Todorovic ve Bogdanovic, 2011:167).
Yunanistan‘da
Ekim
2009‘da
göreve
gelen
hükümet
önceki
hükümetin
makroekonomik verilerini revize ederek Yunanistan‘ın borçlarını ödeyemeyeceğini
ilanı Yunanistan‘da krizin baĢlangıcı olmuĢtur.
Revize edilen veriler ıĢığında
Yunanistan‘ın bütçe açığının GSYH‘nin %13,6‘sına, borç stokunun ise GSYH‘nin
%115,1‘ine ulaĢtığı anlaĢılmıĢtır (Köse ve Karabacak, 2011:295). Yunanistan‘ın
bütçe açığındaki bu önemli sapma baĢlıca üç nedenden kaynaklanmaktadır: Bu
nedenler aĢağıdaki gibi sıralanabilir (SGP, 2010:16, Köse ve Karabacak,
2011:295-296).
1. Ekonomik gerilemeden ve reel GSYH‘de beklenenden daha büyük bir düĢüĢten
kaynaklanan ―ekonomik döngü‖ etkisi,
2. Gelir toplama mekanizmalarının gevĢekliğinden ve harcamaların yüksekliğinden
kaynaklanan ―seçim veya politik döngü‖ etkisi,
91
3. Vergileri toplama, harcamaları kontrol etme ve verileri kaydetmeye iliĢkin yaygın
yapısal yetersizliklerden ve eksikliklerden kaynaklanan ―yapısal‖ etki (SGP,
2010: 16, Köse ve Karabacak, 2011:295-296).
Küresel Finansal Krizin artırdığı risk algısı ve Euro Bölgesi üzerinde ortaya
çıkardığı olumsuz etkiler ve Yunanistan‘da krizin baĢlangıcı ile Yunanistan‘ ın 10
yıllık devlet tahvil faizleri artmaya baĢlamıĢtır (Bkz. ġekil 3.21).
ġekil 3.21. Yunanistan Devlet Tahvil Faizleri (1992-2014, %).
Kaynak: AMB
Yunanistan‘ın ihraç ettiği devlet tahvillerinin büyük çoğunluğunun Almanya ve
Fransa‘daki bankaların bilançolarında yer alması ve AB yönetiminin krizin
baĢlangıcında müdahalede hızlı davranmaması piyasalarda Euro Bölgesine iliĢkin
panik havasını ortaya çıkarmıĢtır. Yunanistan‘da 2009 yılı itibarıyla kamu borcunun
yaklaĢık %90‘ı (2009 yılı sonu itibarıyla 150 milyar avro). Bir çoğu Avrupa
bankaları olmak üzere yabancı bankalardan alınan borçlar oluĢturmuĢtur.
Kamu borç yükünün içinde Fransız bankaları %36, Alman bankaları %21 ve diğer
Avrupa bankaları %32‘lik bir paya sahiptir. Avrupa merkezli olmayan bankaların
payı ise %11‘dir (IMF, 2010:127, Köse ve Karabacak,2011:). Bu çerçevede, IMF
92
Yunanistan‘daki ekonomik krizin derinleĢmesinin diğer ülkelere de güçlü bir
yayılma etkisi ortaya çıkarabileceğini öngörmüĢtür (Köse ve Karabacak, 2011:295296).
Yunanistan krizinin diğer Avrupa ülkelerine yayılmasını engellemek amacıyla Euro
Bölgesi ülkeleri Mart 2010‘da Yunanistan‘a yardım etmek amacıyla IMF ile ortak
bir finansal yardım mekanizması oluĢturmak için anlaĢma sağlamıĢlar ve 110
milyar Euro tutarında ve vadesi 3 yıl olan kurtarma paketi Yunanistan‘ın
kullanımına tahsis edilmiĢtir. Ayrıca 30 milyar Euro tutarında acil yardım paketi de
Euro Bölgesi Maliye Bakanları tarafından onaylanmıĢtır (ABGS, 2011:5).
Sonuçta Yunanistan için bu kadar yüksek tutarda kurtarma paketinin onaylanması
Yunanistan‘ın Yunan tahvillerinin riskini daha da artırmıĢ ve Yunanistan borçlarını
çeviremez konuma sürüklenmiĢtir.16 Piyasalar ise makroekonomik dengeleri
benzer olan diğer PIIGS ülkelerinin borçlanma kağıtlarını Yunanistan‘ı baz alarak
fiyatlamaya baĢlamıĢlardır. Bunun sonucunda bu ülkelerinde risk primleri artmaya
baĢlamıĢtır. Bu Ģekilde tasarım problemleri olan Euro Bölgesi ve bu bölge
içerisinde makroekonomik problemleri olan ülkeler için kriz süreci hızlanmıĢtır.
16
Kurtama paketinin onaylanmasına rağmen Yunanistan‘ın tahvil faizlerinin yükselmesinin
nedenleri Avrupa Borç Krizinin Yayılması ana baĢlığı altında incelenmiĢtir.
93
Çizelge 3.7. Yunanistan‘ın En uzun Dört Ayı
TARĠH
GELĠġMELER
30.Kas.09
Papandreou, Yunanistan‘ın istatistiklerle oynadığını ve ulusal borcun çok yüksek
olduğunu doğruladı.
8.Ara.09
Fitch kredi derecelendirme kuruluĢu, Yunanistan‘ın uzun vadeli kredi notunu
A-‘den BBB+‘ya düĢürdü.
14.Ara.09
Yunan Hükümeti, bütçe açığını 2010-2011 yılında GSYĠH‘nin %4‘ü oranında
indirme planını açıkladı.
17.Ara.09
S&P kredi derecelendirme kuruluĢu da Yunanistan‘ın kredi notunu düĢürmesi
ve kemer sıkma politikalarına tepki olarak binlerce iĢçi ayaklandı.
2.ġub.10
Yunan Hükümeti kamu sektöründe çalıĢanların ücret kesintileri ve vergi
oranlarındaki artıĢ dâhil daha kapsamlı tasarruf paketi açıklamak zorunda kaldı.
10.ġub.10
AB liderleri Yunanistan‘ın kurtarılması ihtimalini gündemlerine ilk defa aldılar.
11.ġub.10
Almanya BaĢbakanı Merkel Yunanistan‘a yardım fikrine Ģiddetle karĢı çıktı.
26.ġub.10
Goldman Sachs‘ın Yunanistan‘ın borcunu kamufle ettiği ortaya çıktı.
9.Mar.10
Papandreou yardım istemek amacıyla Obama ile görüĢtü.
11.Nis.10
AB zor durumdaki Euro üyeleri için 30 milyar Euro' luk kurtarma paketini kabul etti.
16.Nis.10
Yunanistan‘ın 45 milyar Euro' luk IMF yardımına ihtiyacı olabileceğini açıkladı.
23.Nis.10
Yunanistan, AB ve IMF‘den toplam 45 milyar Euro'luk kredi aldı.
27.Nis.10
S&P Yunanistan‘ın kredi derecesini BB+ olarak değiĢtirerek
Yunanistan tahvillerini ―yatırım yapılamaz‖ seviyesine düĢürdü.
28.Nis.10
Angela Merkel, Yunanistan‘ı Euro‘ya dâhil etmenin hata olduğunu açıkladı.
2.May.10
Yunanistan, IMF-AB‘nin 110 milyar Euro'luk ortak yardım paketini kabul etti.
Kaynak: Usak, 2011: 24
Kredi Derecelendirme KuruluĢlarının Yaptıkları Not Ġndirimleri
Kredi derecelendirme kuruluĢlarının yaptıkları not indirimlerine iliĢkin daha detaylı
bilgiler ikinci bölümde yer alan Avrupa Borç Krizi‘nin Yayılması baĢlığı altında
incelenmiĢtir. Bu nedenle not indirimlerine kısaca değinilecektir.
Not indirimleri krizin ortaya çıkıĢı, yayılması ve derinleĢmesinde önemli rol
oynamıĢtır. Küresel kriz sonrası derecelendirme kuruluĢlarının Euro Bölgesi
ülkelerinde yaptığı not indirimleri hali hazırda yükselmeye baĢlayan ülkelerin
riskinin, yatırımcılar nezdinde daha yüksek algılanmasına neden olmuĢtur. Bu
94
algıda bu tahvil faizlerini daha fazla yükseltmiĢtir. Bu bağlamda kredi
derecelendirme kuruluĢlarının not indirimlerinin krizin bulaĢma ve yayılma riskini
artırdığı ifade edilebilir (De santis, 2012:7).
3.4. Avrupa Borç Krizinin Yayılması
3.4.1. Avrupa Borç Krizinin BulaĢıcılığı Ve Yayılma Kanalları
Avrupa Borç Krizinin yayılması sürecinde ilk olarak bulaĢıcılık kavramına
değinilebilir. Bu doğrultuda günümüz küresel finansal sitemde ise daha çok
finansal bulaĢıcılık öne çıkmaktadır.
Literatürde finansal bulaĢıcılığa dair birçok farklı tanım yapılmıĢtır. Bununla birlikte;
genel
olarak
dönemlerinde
bulaĢıcılık;
―piyasalar
farklılaĢması‖
olarak
arası
aktarım
tanımlanmaktadır
mekanizmalarının
(Corsetti
vd.,
kriz
2011,
Küçüksaraç vd., 2012:2). Bu doğrultuda krizlerin bulaĢıcılığında aktarım
kanallarının ön plana çıktığı söylenebilir.
Krizlerin aktarım kanallarının doğru bir Ģekilde saptanması kriz dönemlerinde
dıĢsal Ģoklardan kaynaklanan makroekonomik kırılganlığın etkisinin azaltılması
amacıyla alınan önlemlerin etkili olabilmesi açısından önem arz etmektedir. Bir
baĢka ifade ile finansal bir Ģokun, sadece kriz dönemlerinde beliren kanallarla mı
ya da her durumda etkili olabilecek kanallarla mı aktarıldığının saptanması
ekonomi yönetimi otoriteleri tarafından doğru ve etkili kriz önleme ve iyileĢme
mekanizmalarının tasarlanması açısından önem arz ettiği söylenebilir (Küçüksaraç
vd., 2012:3).
Literatürde kriz aktarım kanalları veya mekanizmaları; faiz oranları, döviz kurları ve
varlık fiyatları olmak üzere üçe ayrılmaktadır (Mishkin, 1995, Topçu vd. 2013:4).
Son dönemlerde kredi kanalı da bir kriz aktarım mekanizması olarak kabul
edilmektedir (Topçu vd. 2013:4). Bu bağlamda Avrupa Borç Krizinin yayılmasında
hangi aktarım kanallarının ön plana çıktığı sorusu akıllara gelmektedir.
Bu çerçevede Avrupa Borç Krizi üç aktarım mekanizması vasıtasıyla etki
edebilmektedir. Bunlar; finans kanalı (aracı kurumlar ve menkul kıymet borsaları).,
95
kurtarma paketleri nedeniyle oluĢan iĢsizlik ve döviz kuru hareketleri olarak
sıralanabilir (Massa vd., 2011, Topçu vd., 2013:4-5).
Euro Bölgesine katılan ülkeler ve genel olarak AB üyesi ülkeler arasında karĢılıklı
dıĢ ticaret geliĢmiĢtir. Bu nedenle krizin yayılımında dıĢ ticaret kanalının da etkili
rol oynadığı söylenebilir.
Bir baĢka yönden beklentiler, finans kanalı yolu ile krizin yayılmasında önemli rol
oynamıĢtır. Bu bağlamda beklentiler kanalı ile krizin yayılmasında Yunanistan‘ın
iflasının AB ve Euro Bölgesinde ortaya çıkardığı Ģok etkili olmuĢtur. Bu doğrultuda
Yunanistan‘ın iflasının AB ve Euro Bölgesinde ortaya çıkardığı Ģok ile Lehman
Brothers‘ ın iflasının küresel sistem üzerinde ortaya çıkardığı Ģok Küresel Finansal
Kriz ve kamu borç krizinin yayılmasında benzer etkilere yol açmıĢtır.
3.4.2. Avrupa Borç Krizinin Yayılmasında Küresel Finansal Kriz Ve
Yunanistan Krizlerinin Ortaya Çıkardığı Etkiler
Yunanistan‘ın
krize
gerçekleĢtirilememesi
sürüklenmesinde,
ve
dıĢ
Yunanistan‘da
borçlanmayla
elde
yapısal
edilen
reformların
fonların
etkin
kullanılamaması gibi hususlar Lehman krizinin yarattığı olumsuz etkilerle
birleĢmesi önemli rol oynamıĢtır (ABGS, 2011:4). Yunanistan‘ın krize sürüklenmesi
sonrasında kamu borç krizinin AB ve Euro Bölgesi geneline yayılması ile Lehman
Brothers‘ın iflası ile Küresel Finansal Krizin yayılması bir takım benzerliklere
sahiptir.
Bu benzerlikler davranıĢsal finans kanalı çerçevesinde irdelenebilir. DavranıĢsal
finans kanalı çerçevesinde, her iki iflasın ortaya çıkardıkları risk algılarının aynı
temellere dayandığı söylenebilir. Bu temeller Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın
içinde bulundukları ekonomik ve finansal sistemler ile ilgilidir. Nihayetinde; Lehman
Brothers‘ ın iflas baĢvuru sonrası A.B.D‘ deki konut kredileri piyasasındaki krizin
küresel finansal sistem üzerinde oluĢturduğu risk algısı ile Yunanistan‘ın iflası
sonrası Euro Bölgesindeki kamu borç krizlerinin AB üzerinde oluĢturduğu risk
algısının, finansal krizin ve kamu borç krizinin bulaĢıcılıkları ve yayılımında benzer
etkilere yol açtığı sonucuna varılabilir (Bkz. ġekil 3.22).
96
ġekil 3.22. Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın Ġflasının Ortaya Çıkardığı Risk
Algılarının Nedenleri ve Sonuçları
Kaynak: Yazar Tarafından HazırlanmıĢtır.
ġekil 3. 3‘ te görüldüğü üzere Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın iflası
bulundukları sistemler içinde risk algılarını artırmıĢtır. Artan risk algıları da küresel
finansal sistemi finansal krize ve AB ve Euro Bölgesini kamu borç krizine
sürüklemiĢtir. Bu doğrultuda Küresel Finansal Kriz‘ in Avrupa Borç Krizi‘nin ortaya
çıkıĢında hızlandırıcı etkisi olduğu söylenebilir.
97
Bu bağlamda Avrupa Borç Krizi‘nin ortaya çıkıĢ sürecinde Küresel Finansal Kriz
merkezli dıĢ Ģok etkili olmuĢtur. Literatürde Lehman Krizi olarak da isimlendiren
Küresel Finansal Kriz tüm küresel sistemi olduğu gibi Euro Bölgesi ve AB‘yi bir
bütün olarak olumsuz bir Ģekilde etkilemiĢtir. Küresel Finansal Krizin olumsuz
etkileri Euro Bölgesinde makroekonomik kırılganlıkları olan ülkeler üzerinde daha
fazla olmuĢtur.
Euro Bölgesinin en fazla makroekonomik kırılganlıklara sahip ülkeleri PIIGS
ülkeleridir. Avrupa Borç Krizinin bulaĢıcılığı ve yayılmasında Euro Bölgesinde
makroekonomik kırılganlıklar önemli rol oynamıĢtır. Avrupa Borç Krizinin Euro
Bölgesinde yer alan ülkelerin makroekonomik yönden zayıflık ve kırılganlık
derecesine göre seçici etki yaparak yayıldığı ifade edilebilir. Küresel Finansal
Krizin küresel etki yapan akut bir kriz, Avrupa Borç Krizinin ise seçici etki yapan
kronik
bir
kriz
olduğu
sonucuna
varılabilir
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2012/Baskan_SDE.php,
(TCMB,2012,
EriĢim
Tarihi,
05.05.2013).
Avrupa Borç Krizinin seçici etkisi ve kronik yapısı doğrultusunda, krizin
baĢlangıcından bu yana Avrupa Borç Krizinin derinleĢtiği ülkelerde krizin diğer
geliĢmekte olan ülkelere göre daha uzun süreli olduğu görülmüĢtür (Küçüksaraç
vd., 2013:7). Krizin yayılmasının analizinde makroekonomik kırılganlığı en yüksek
olan ülke ve ülkelerin tespit edilmesi önem arz etmektedir. Bu doğrultuda PIIGS
ülkeleri arasında makroekonomik kırılganlığı en yüksek olan ülke Yunanistan‘dır
(Kaya vd., 2011:4).17
Ülkelerin makroekonomik kırılganlıklarına göre seçici etki yapan ve kronik bir kriz
olan Avrupa Borç Krizinin, ekonomisinin kırılganlık derecesi ampirik olarak da test
edilen Yunanistan‘da baĢlayıp en fazla bu ülkede derinleĢmiĢtir. Sonrasında ise bu
ülkeden çeĢitli kanallar vasıtası ile makroekonomik kırılganlıkları yüksek olan diğer
PIIGS ülkelerine bulaĢması ve yayılmasında AB piyasalarındaki genel panik
havası etkili rol oynamıĢtır.
17
Kaya vd (2011). yapılan çalışmada kırılganlık endeksi oluşturulmuştur. PIIGS ülkeleri ile beraber
Belçika’nın kırılganlığı test edilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda Yunanistan’ın PIIGS ülkeleri içinde
kırılganlığı en yüksek ülke olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.
98
Bu çerçevede ilk olarak Ġfade edilebilecek husus bir AB ve Euro Bölgesi ülkesi
olarak Yunanistan‘ın iflasının, AB ve Euro Bölgesi piyasalarında AB ve Euro
Bölgesinin geleceğine iliĢkin soru iĢaretleri ortaya çıkarması kaynaklı artan
sistemik risktir. Devamında bu riski tetikleyen baĢka geliĢmelerde yaĢanmıĢtır.
Bunlardan en çok öne çıkan AB yönetiminin krize reaksiyon göstermede geç ve
yetersiz kalmasıdır. AB yönetiminin krizden çıkılması için sonradan gösterdiği
reaksiyonlar ise krizi çözümüne ve yayılmasına negatif etki yapmıĢtır.
3.4.3. AB Ekonomi Yönetiminin Avrupa Borç Krizinin Yayılmasındaki Rolü
AB yönetimi Mayıs 2010‘a kadar Yunanistan‘daki krize reaksiyon göstermede
yetersiz kaldığı söylenebilir. Bu piyasalardaki panik havasını daha da artırmıĢtır.
Ortaya çıkan panik havası içerisinde AB yönetiminin sorunun çözümüne nasıl
yaklaĢacağına iliĢkin beklentilerin etkileri, Yunanistan‘ın makroekonomik verilerini
revize etmesi ve borçlarının ödeyemeyeceğini ilan etmesinin etkisine kıyasla daha
fazla rol oynamıĢtır.
AB
ve
Euro
Bölgesi
açıklamalardan
ziyade
yatırımcıları
AB
Yunanistan‘dan
yönetiminin
Yunanistan
krizin
yapısına
Krizi‘nin
iliĢkin
çözümünde
uygulayacağı politika çerçevesine iliĢkin açıklamalara odaklanmıĢtır. Bir bakıma
piyasalar Yunanistan‘ın kamu borçları ve makroekonomik verilerine iliĢkin
açıklamalardan daha fazla AB yönetiminin kriz ve krizin çözümüne iliĢkin
açıklamalarını fiyatlamıĢlardır (Mink ve Haan, 2013:111).
Bu fiyatlamalar sonrasında yatırımcılar Yunanistan‘ın borçlanma kâğıtlarını riskli
algılamaları, bu kâğıtların faizlerini daha fazla yükseltmiĢtir. Artan faizler sonrası
Yunanistan‘la benzer makroekonomik görünüme sahip ülkelerde yatırımcılar
tarafından riskli olarak algılanmaya baĢlamıĢtır. Bu çerçevede bu ülkelerin
borçlanma kâğıtlarının faizleri de artmaya baĢlamıĢtır. Artan faizlerde yatırımcılar
nezdinde bu ülkelerinde Yunanistan gibi borçlarını ödeyemeyebileceği algısını
ortaya çıkarmıĢtır. Bu algı bağlamında piyasalarda bu ülkelerin kamu borç krizi
yaĢayabilme ihtimali sorgulanmaya baĢlanmıĢtır. Bu ihtimal ise literatürde yer alan
kamu borç krizlerinin kendi kendini gerçekleĢtirmesi teorisinin AB ve Euro Bölgesi
ölçeğinde gerçekleĢmesine neden olmuĢtur.
99
3.4.4. Kamu Borç Krizlerinin BulaĢıcılık Ve Yayılma Derecesinin Yüksek
Olması
Literatürde kamu borç krizlerinin kendi kendini gerçekleĢtirme özelliğine sahip olup
olmadıkları tartıĢılagelmektedir (Chamon, 2007). Bir baĢka ifade ile bu teori; bir
ülkenin kamu borç krizi yaĢayabileceğine iliĢkin piyasalarda oluĢabilecek bir
algının; ülkenin borçlanma araçlarının maliyetlerini artıĢ trendine sürükleyerek
ülkenin makroekonomik görünümünü borçlarının anapara ve faiz ödemelerini
yapamayacak konuma sürüklemesi olarak özetlenebilir. Bu bağlamda Yunanistan
krizi ile Yunanistan‘dan PIIGS ülkelerine doğru bir kamu borcu spirali ortaya çıkma
ihtimali artmıĢtır.
Bu çerçevede Yunanistan krizi borç stoku yüksek olan diğer PIIGS ülkelerinin
finansmana ulaĢmasını daha maliyetli hale getirerek bir borç spirali ortaya
çıkarmıĢtır. Bir bakıma, yatırımcıların „Yunanistan‟da olan niçin Ġspanya ya da
Ġtalya‟da da olmasın‟ düĢüncesini benimsedikleri söylenebilir. Bu durum AB ve
Euro Bölgesinde devlet tahvillerinin faizlerini yükseltmiĢtir. Bu yükseliĢ, normal
Ģartlar altında borçlarını çevirebilecek konumdaki ülkelerin ortaya çıkan panik
havası nedeni ile borcunu çeviremez duruma gelmesine yol açmıĢtır. Bir bakıma
literatürde kendi kendini gerçekleĢtirme (Self-Fulfilling Prophecy) olarak bilinen
kısır bir kriz döngüsünün baĢlama ihtimali ortaya çıkmıĢtır (Usak, 2011:25).
Bu döngünün ortaya çıkma ihtimalini baĢka geliĢmelerde tetiklemiĢtir. Bunlardan
bir tanesi AB yönetimin kamu borcu spirali ve bu kısır kriz döngünün AB ve Euro
Bölgesinde ortaya çıkma ihtimalini görmezden gelerek Yunanistan‘a yardım
konusunda istekli davranmamasıdır. AB yönetiminin bu isteksiz tavrı piyasaların
Euro‘nun sahipsiz bırakıldığı algısını fiyatlamasına yol açmıĢtır (Paul De
Grauwe,2010,Usak,2011: 26). Ortaya çıkan bu algı Yunanistan ile benzer
makroekonomik görünüme sahip diğer PIIGS ülkelerinin borçlarını ödemekte
zorlanabileceği algısını yatırımcılar nezdinde daha fazla kuvvetlendirmiĢtir.
100
3.4.5. Avrupa Borç Krizinin Yayılmasında Euro Bölgesi Ülkelerinin Ġhraç
Ettikleri Borçlanma Araçlarının Rolü
AB‘nin toplam üretiminin %2‘sini karĢılayan Yunanistan gibi ekonomisi küçük bir
ülkenin kriz yaĢamasının, AB ve Euro Bölgesi yatırımcılarının diğer ülkeleri de
krize sokacak kadar büyük bir paniğe kapılmasına neden olarak AB ve Euro
Bölgesini krize sürüklediği sorusunu akıllara getirmiĢtir (Ergin, 2013). Bu sorunun
cevabı ise baĢta Yunanistan‘ın ihraç ettiği devlet tahvillerinin hangi ülkelerin
bankaları bilançolarında tutulduğu ile verilebilir (Bkz. ġekil 3.23).
ġekil 3.23. 2009 Yılı Verileri Ġle Yunanistan‘ın Ġhraç Ettiği Devlet Tahvillerinin
Bilançolarında Bulunduran Ülkelerin Yüzdesi
Kaynak: IMF,2012: 208, Ergin 2013:150
ġekil 3. 4‘ te görüldüğü üzere Yunanistan‘ın devlet tahvillerinin toplamda % 89 ‗u
AB içerisinde yer alan bankaların bilançolarında bulunmaktadır. Yine toplamda
%57‘lik kısmı ise birliğin lokomotif ülkeleri olan Almanya ve Fransa‘nın
bankalarının bilançolarında yer aldığı görülmektedir. Yunanistan‘ın iflasının Yunan
devlet tahvillerinin geri ödenmeme riskini artırması, özellikle Almanya ve
Fransa‘daki bankaların bilançolarında bozulmaya yol açmıĢtır. Bilançolarda ortaya
çıkan bozulma sonrası AB ve Euro Bölgesi bankacılık sektöründe sistemik risk
artmıĢtır.
101
Artan sistemik risk sonrası yatırımcılar kamu borçlarının reel GSYiH‘ ya oranı
göstergesinde benzer yapıda olan diğer Euro Bölgesi ülkelerinin devlet tahvillerini
de Yunanistan devlet tahvilleri çerçevesinde fiyatlamaya baĢlamıĢlardır. Daha
somut bir ifade ile ülkelerin Yunanistan‘daki kriz öncesi Euro cinsinden borçlanma
maliyetleri Alman Markına yaklaĢırken, Yunanistan krizi ile borçlanma maliyetleri
Yunan
Drahmisine
yaklaĢmaya
baĢlamıĢtır
(Dağdelen,2011:
3,http://www.businessweek.com/news/2010-05-14/euro-breakup-talk
increases-
as-germany-loses-proxy-update1-.html).
Borçlanma
maliyetlerindeki
yükselme
sonrası
makroekonomik
görünümü
Yunanistan‘a en benzer Euro Bölgesi ülkesi olan Portekiz de kamu borcu krizinin
ortaya çıkma olasılığı artmıĢtır. Bu olasılık güncel hayatta gerçek kiĢiler arasında
gerçekleĢen borç iliĢkilerine benzetilerek ele alınabilir.18 Devamında bu olasılık
Portekiz de kamu borç krizi ortaya çıkarmıĢtır
Bu bağlamda Yunanistan‘ın ve Portekiz‘in temerrüde düĢmesi; AB bankalarının
AB‘nin
toplam
borcunun
%3.3‘
üne
tekabül
eden
yükümlülüklerini
karĢılayamayacakları gerçeğini ortaya çıkarmıĢtır (Nemeth, 2012:4).
Euro Bölgesi Bankacılık sektörü Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanmak amacıyla
ihraç
ettiği
finansal
araçları
kayda
değer
bir
oranda
bilançolarında
bulundurmaktadır. Bu durum ise, Euro Bölgesinde kamu borçlarının riskinin Euro
Bölgesi bankacılık sektörüne aktarımında önemli rol oynamıĢtır (Roman ve Bilan,
2012:166). Bu çerçevede bankalarda kalıcı likidite sorunları baĢ göstermeye
18
Örneğin; Ortak A, B,C olmak üzere üç tane ortağı olan bir şahıs şirketi olsun. Bu her üç ortağında “X”
bankasından %25 faizli kredi kullandığını düşünelim. Ortakların aylık kazançları sırasıyla 100000, 110000,
350000 lira olsun. Üçüncü kişilere olan toplam borçları sırasıyla 50000, 52000 ve 1000 lira olsun.
Ortaklardan A alacaklılarına “kişisel harcamalarımı takip ederken yaptığım yanlış hesaplamalar nedeniyle,
sahip olduğum varlıklarımın, yükümlülüklerimi karşılayamadığını görmekteyim. Bu nedenle size olan
borçlarımı ödeyemeyeceğim” faksını çeksin. Bu faksı okuyan alacaklı X bankası ortak B’ nin toplam
borcunun ve aylık kazancının ortak A’ya çok yakın seviyelerde olduğunu bilmektedir. Ortak B tekrar X
bankasına kredi başvurusu yapar. Ancak banka ortak B’nin durumunun iflas eden A’ya benzemesinden ötürü
bu sefer %45 faiz oranından kredi açabileceğini ifade eder. Çünkü A’dan istenen faiz oranı iflas etmesinden
ötürü % 50’ye yükselmiştir. Ortak B A’ya benzediği için onun borçlanma maliyeti de ortak A’nın borçlanma
maliyetine yakınsamıştır. Ortak B artan borçlanma maliyeti sonucu borçlarını yine borçla çevirememeye
başlar. Çünkü artık borçlarının faiz ödemelerini yapamamaktadır. En sonunda adi şirketin diğer ortağı C X
bankasına kredi başvurusu yapar. A ve B iflas etmeden önce X bankası C’den %15 faiz istemekte idi. Ancak
Banka C’nin A ve B ile adi ortaklık ilişkisinde olmasını bir risk unsuru olarak görmektedir. Bu nedenle
C’den % 15 değil %20 faiz talep eder. Görüldüğü üzere ortak B borçlarını çevirebilecek konumda iken adi
ortaklık ilişkisi içinde olduğu A’nın iflası nedeniyle borçları çevirememiştir. Ortak C’nin ise çok iyi durumda
olmasına rağmen A ve B ile adi ortaklık ilişkisi sonucu borçlanma maliyeti yükselmiştir.
102
baĢlamıĢtır. Bu durum Euro Bölgesi merkez bankalarını Euro sistem 19 içerisinden
borçlanmaya zorlamıĢtır (Lapavitas vd, 2010: 51-52). Sonuçta, Euro Bölgesi
ülkeleri bankacılık sektörleri arasındaki karĢılıklı yükümlülükler artmıĢtır (Bkz. ġekil
3.24). (Değerli ve KeleĢ., 2011:6).
ġekil 3.24. Euro Bölgesi Ülkeleri Bankacılık Sektörleri KarĢılıklı Yükümlülükleri
(Milyar ABD Doları, Mart 2011 itibarıyla).
Kaynak: BIS, Değerli ve KeleĢ, 2011:6
Borç krizinin yayılmasında bir baĢka önemli husus ise PIIGS ülkelerinin toplam
kamu borçlarının kendi aralarında ve AB‘nin lokomotif ülkelerine olan dağılımıdır
(Usak, 2011: 24). (Bkz. ġekil 3.25).
19
Euro Bölgesine katılan ülkelerin merkez bankaları ile birlikte Avrupa Merkez Bankasının yer aldığı
merkez banları sistemine verilen isimdir.
103
ġekil 3.25. Euro Bölgesinde Merkez ve Çevre Ülkelerinin Birbirlerine Olan
KarĢılıklı Borçları
Kaynak: BIS, Newyork- Times, 31.12.2009, Usak, 2011: 24
104
ġekil 3.25‘de görüldüğü üzere AB ekonomilerinin ağırlıklı olarak birbirlerinden
borçlandıkları görülmektedir. Bu durum kreditörlerin, özellikle de bankaların
yaĢayacağı mali bünye sorunlarının AB ve Euro Bölgesi ekonomileri için bir tehdit
ortaya çıkarmaktadır. Bu tehdit, AB ekonomi yönetiminin finansal sistemi
kurtarmak için devasa maliyetler yüklenmek zorunda kalabileceği ihtimalini
kuvvetlendirmiĢtir (Sezgin, 2012:147).
Bu çerçevede Euro Bölgesi‘ne hakim olan genel düĢünce, kamu borçlarının
ödenmesi için Yunanistan‘a AB tarafından yardım yapılmamasının gerektiği
yönünde oluĢmasına rağmen; Yunanistan‘ın kamu borçlarını ödeme konusunda
moratoryum ilan etmesi durumunda bile, Euro Bölgesi bankacılık sistemine ve
diğer üye ülkelere kontrol edilemeyecek ekstra bir yük getirmeyeceği inancı hakim
olmuĢtur
(ġanlıoğlu
politikalarına
ve
Bilginoğlu,
karĢı oluĢan bu
2010:159). Bununla
yaklaĢımlar, Nisan
birlikte,
kurtarma
2010 sonlarına
doğru
Portekiz‘den sonra ve Ġspanya devlet tahvillerinin risk primlerinin hızlı bir Ģekilde
artması sonucu değiĢmeye baĢlamıĢtır (ġanlıoğlu ve Bilginoğlu, 2010:159).
2010 yılı bahar aylarında Yunanistan‘ın borç geri ödemelerinde karĢılaĢtığı
sorunlar, baĢta PIIGS ülkeleri olmak üzere diğer bazı Euro Bölgesi ülkelerini de
direkt olarak olumsuz bir Ģekilde etkilemeye baĢlamıĢ ve bu durum Yunanistan‘a
mali yardımların yapılması zorunluluğunun ortaya çıkmasına neden olmuĢtur
(ġanlıoğlu ve Bilginoğlu, 2010:159). Bu bağlamda AB yönetimi 2 Mayıs 2010
tarihinde Yunanistan için kurtarma paketini onaylamıĢtır. Kurtarma paketinin onayı
baĢlangıçta Euro Bölgesinde devlet tahvilleri piyasası üzerinde olumlu bir etki
yapmıĢtır. Ancak kısa bir süre sonra Yunanistan‘ın CDS primleri tekrar
yükselmeye baĢlamıĢtır (Bkz. ġekil 3.26).
105
ġekil 3.26. Kurtarma Paketleri Sonrası PIIGS Ülkeleri Kamu Borçları Geri
Ödenmeme Riski Yayılımı
Kaynak: Thompson Reuters‘ dan uyarlanmıĢtır.
Yunanistan‘ın devlet tahvillerinin geri ödenmeme riski olan CDS primlerinin
tekrardan artmaya baĢlaması; diğer benzer makroekonomik görünüme sahip
PIIGS ülkelerinin CDS primlerini yükseltmeye baĢlamıĢtır (Bkz. ġekil 3. 26).
Yunanistan kurtarma paketi sonrasında Yunanistan‘ın CDS primleri yükselmeye
baĢlamıĢ ve bu yükseliĢle diğer PIIGS ülkelerinin de CDS primleri ve 10 yıllık tahvil
faizleri artmaya baĢlamıĢtır. Bu artıĢ; kurtarma paketinin yatırımcılar tarafından
nasıl fiyatlandığı sorusu çerçevesinde irdelenebilir.
Bu bağlamda, AB yönetimince Yunanistan için 110 milyar Euro tutarında devasa
kurtarma paketinin onaylanması; yatırımcılar nezdinde Euro Bölgesinin geleceğine
iliĢkin ki kuĢkuları daha da artırmıĢtır. Yunanistan krizinin baĢlangıç evrelerinde AB
yönetiminin krizin çözülmüne liĢkin isteksiz davranması, Euro Bölgesinin
geleceğine iliĢkin kuĢkuları artırmıĢtır. Artan kuĢkular sonucu AB yönetiminin
Yunanistan için devasa bir kurtarma paketini onaylaması, yatırımcıların bu seferde
Euro Bölgesi ve AB‘nin dağılmasına kadar sonuçları ağır olabilecek ciddi bir krizle
karĢı karĢıya kalındığı algısını fiyatlamalarına neden olmuĢtur. Bir baĢka ifade ile
Euro Bölgesinde baĢta Yunanistan‘ın CDS primleri olmak üzere PIIGS ülkelerinin
106
CDS primlerinin spillover (yayılma) etkisi artarak kamu borcu spirali oluĢturmaya
baĢlamıĢtır (Ergin, 2013). (ABGS, 2011).
OluĢan kamu borcu spirali ile Yunanistan‘da baĢlayan kriz artık Euro Bölgesine
yayılmaya baĢlamıĢtır. Bu yayılma neticesinde Yunanistan ve Portekiz‘den sonra
Ġrlanda‘da kamu borçlarını çevirmez konuma sürüklenmiĢtir. Bir baĢka ifade ile
Yunanistan krizi Ġrlanda ve Portekiz‘e aktarım kanallarının kriz döneminde etkin
çalıĢması ile bulaĢarak yayılmıĢtır.
Krizin yayılması sonrası diğer PIIGS ülkelerinin yükümlülüklerinin hangi ülkelerin
bankalarının bilançolarında yer aldığı kamu borç krizinin bundan sonraki aĢamaları
açısından önem arz etmeye baĢlamıĢtır. Bu bağlamda, 2010 yılı verileri itibari ile
diğer
PIIGS
ülkelerinin,
yabancı
bankalara
olan
toplam
yükümlülükleri
incelediğinde yine Yunanistan‘la benzer bir tablo ile karĢılaĢılmaktadır. Çünkü
diğer PIIGS ülkelerinin yabancı bankalara olan yükümlülükleri içerisinde yine
Almanya ve Fransa bankaları ağırlıktadır (Bkz. ġekil 3.27).
Krizin bu ülkelere bulaĢması düĢük sermaye yeterliliği ve yüksek kaldıraç oranları
ile çalıĢan ve Yunanistan‘ın iflası ile riski yüksek olan AB bankacılık sektöründe
krizin etkilerini daha da derinleĢmiĢtir.
107
ġekil 3.27. Euro Bölgesi Çevre Ülkeleri Bankacılık Sektörlerinin Yabancı
Bankalara Olan Yükümlülükleri ( Brüt ABD Doları Eylül 2010 Ġtibarı
ile)
Kaynak: BIS, Kaya vd., 2011: 5 ‗den uyarlanmıĢtır.
Bu bağlamda AB ve Euro Bölgesi bankacılık sektörünün neden PIIGS ülkelerinin
kağıtlarına yatırım yaptığı sorusu ön plana çıkmıĢtır. Bu soru risk ve getiri
arasındaki iliĢki çerçevesinde irdelenebilir. Bu doğrultuda Küresel Finansal Kriz
öncesi, Euro Bölgesi Merkez ülkelerinde likiditenin bolluğu yaĢanmıĢtır. Merkez
ülkelerinin bankacılık sektörü bu likiditeyi çevre ülkelerinin borçlanma araçlarına
yatırarak likiditenin getirisini artırmak istemiĢlerdir. Borçlanma araçlarında da
devlet tahvilleri ön plana çıkmıĢtır. Bu bağlamda devlet tahvillerinin Basel
kriterlerine göre risksiz kabul edilmesi, özel sektör tahvillerine kıyasla devletlerin
ödeme garantisinin oluĢu ve paraya çevrilmesinin kolay olması merkez ülkeleri
bankalarını, çevre ülkelerinin düĢük faiz oranlarından fazla sayıda ihraç ettiği
devlet tahvillerine yatırım yapmaya yöneltmiĢtir. Buradan ortaya çıkan sonuç krizin
yayılması ve bulaĢıcılığında devlet tahvillerinin riskinin önemli rol oynadığıdır.
108
Bu kapsamda devlet tahvillerinin riskinin bulaĢıcılığı incelenebilir. BulaĢıcılık
analizleri için genel kabul gören yaklaĢımda bulaĢıcılık; kriz dönemleri finansal
getirilerin oynaklığının yüksek olduğu dönemler olarak ifade edilmektedir
(Küçüksaraç vd., 2013:7). Yunanistan krizinde devlet tahvillerinin risk primlerinin
bulaĢıcılığı bu yaklaĢım çerçevesinde irdelenebilir.
Constancio,(2012)20 yaptığı çalıĢmada 2009-2011 yılları arasında Yunanistan
devlet tahvil getirilerinin Portekiz ve Ġrlanda‘nın devlet tahvil getirilerine olan
bulaĢıcılık etkisini kredi riski yaklaĢımı ile incelemiĢtir. Bu dönemde Yunanistan
devlet tahvil getirilerinin, Portekiz ve Ġrlanda devlet tahvil getirilerine bulaĢıcılık
etkisinin %25 ve %45 aralığında saptamıĢtır. 21 (Constancio,2012:113). Yunanistan
tahvil getirilerinin Portekiz ve Ġrlanda tahvillerine bulaĢma derecesinin yüksek
olması bu ülkelerin borçlarını çevirmesini daha da zorlaĢtırmıĢtır.
Bu bağlamda AB yönetimi sırasıyla Ġrlanda ve Portekiz için de kurtarma paketlerini
onaylamıĢtır. Bu kurtarma paketleri de aynı Yunanistan için onaylanan kurtarma
paketinde olduğu gibi ilk olarak kısa bir süre Euro Bölgesinde riski düĢürmüĢ daha
sonra ilk duruma göre aynı nedenlerden ötürü daha çok yükseltmiĢtir (Bkz. ġekil 3.
26).
Constancio (2012) yine aynı çalıĢmasında, Yunanistan, Ġrlanda ve Portekiz devlet
tahvil getirilerinin, Ġtalya ve Ġspanya devlet tahvil getirileri üzerine bulaĢma etkisini
incelemiĢtir. Ortaya çıkan sonuçlara göre, 2009-2011 arası dönemde, Yunanistan,
Ġrlanda ve Portekiz‘in devlet tahvil getirilerinin Ġtalya‘nın devlet tahvil getirilerini
yaklaĢık olarak ortalama hesaplama ile %38, Ġspanya‘nın ise
%33 etkilediği
sonuçlarına ulaĢmıĢtır (Constancio,2012:113).
Yine bu doğrultuda, 5 Temmuz 2011 tarihinde Moody‘ nin Portekiz‘in kredi notunu
indirmesi ile birlikte Yunanistan‘ın temerrüde düĢmesi kaygıları; bu süreçte Ġtalya
ve Ġspanya‘nın ekonomilerine iliĢkin herhangi bir olumsuz veri açıklanmamasına
rağmen Ġspanya ve Ġtalya‘nın devlet tahvil faizlerini artırmıĢtır. Bu durumda
Yunanistan
20
özel
sektörünün
bulaĢıcılık
etkisinde
rol
oynamıĢtır
Vitor,Constancio,Avrupa Merkez Bankası başkan yardımcısı.
Vitor Constancio yaptığı çalışmada yalnızca Portekiz’e ilişkin sonuçları vermiş İrlanda’ya ilişkin
durumunda yaklaşık olarak aynı yönde olduğunu vurgulamıştır.
21
109
(Constancio,2012:111). Ancak Ġspanya ve Ġtalya‘nın pozisyonları 2011 sonu ve
2012 yılı baĢlangıcı itibariyle iyileĢme göstermiĢtir (Constancio,2012:113).
Euro Bölgesinde CDS primlerinin daha da artması Yunanistan‘ın borçlarını
çevirmesini daha da zorlaĢtırmıĢtır. Bu nedenle AB yönetimi 21 Temmuz 2011
tarihinde Yunanistan için ikinci kurtarma paketini onaylamıĢtır. Yunanistan‘a ikinci
kurtarma paketinin onaylanmasından sonra PIIGS ülkeleri CDS primleri farklı
yönlerde hareket etmeye baĢlamıĢtır (Bkz., ġekil2.26). Bu farklı yönlerdeki
hareketlerin ve Ġspanya ve Ġtalya‘nın pozisyonlarının düzelmeye baĢlamasının
nedenleri ―Euro Bölgesinde Ortaya Çıkan Kamu Borçlarının Sürdürülebilirliği‖
kısmında irdelenmeye çalıĢılmıĢtır.
3.4.6. Avrupa Borç Krizinin Yayılması Ġle PIIGS Ülkelerinde Kamu Borçlarının
Sürdürülebilirliği
Euro Bölgesinde PIIGS ülkelerinin artan kamu borçları ve bu borçların
sürdürülebilirlik düzeyinin tespiti krizin daha da derinleĢmesini ve kronikleĢmesini
önlemede önem arz etmektedir. Değerli ve KeleĢ(2011) tarafından yapılan
çalıĢmada Euro Bölgesi PIIGS ülkelerinin kamu borçlarının sürdürülebilirliği
standart borç dinamiği denklemi ile incelenmiĢtir.
Çıkan sonuçlara göre Yunanistan, Portekiz ve Ġrlanda‘nın borçlarını piyasa faizleri
ile çevirebilmesi için faiz dıĢı fazla dengesinde kayda değer bir ilerleme
sağlamaları gerektiği sonucu ortaya çıkmıĢtır. Ġtalya‘nın ise kısa vadede borçlarını
çevirmede sıkıntısı olmadığı saptanmıĢtır. Bununla birlikte, Ġtalya‘nın borçlarının
faiz seviyesine duyarlı olması ve orta vadede borçların çevrilmesinde sorun
yaĢaması nedenlerinden ötürü piyasaların Ġtalya‘yı da riskli ülkeler sınıfında
algılamasına neden olmuĢtur. Ġspanya ise kamu maliyesindeki problemlerin en
düĢük çıktığı ülke olmuĢtur (Değerli ve KeleĢ, 2011:3-4). PIIGS ülkeleri ile ilgili
krize iliĢkin daha spesifik konular Euro Bölgesinde Kamu Borç krizleri kısmında
irdelenmiĢtir.
110
3.5. Euro Bölgesi Ülkelerinde Kamu Borç Krizleri
Bu kısımda PIIGS ülkelerinde kamu borç krizleri incelenmiĢtir. Yunanistan krizi ise
bu bölümde incelenmemiĢtir. Çünkü Yunanistan Krizi bu çalıĢmada kriz sürecini
Euro Bölgesinde krize geçiĢ sürecini hızlandırıcı etki yapmasından ötürü ―Avrupa
Borç Krizinin Nedenleri‖ kısmında incelenmiĢtir.
3.5.1. Ġrlanda Krizi
Ġrlanda‘da ortaya çıkan kriz A.B.D.‘ de konut kredileri piyasasında ortaya çıkan
krizle benzerlik göstermektedir. A.B.D. ortaya çıkan kriz ve Ġrlanda krizi; Minsky‘
nin finansal istikrarsızlık hipotezi çerçevesinde irdelenebilir (Minsky,1982).
A.B.D.‘ de krizin ortaya çıkıĢında ekonominin aĢırı istikrarda olduğu algısı önemli
rol oynamıĢtır. Bu algı yatırımcıların sahip oldukları fazla likiditeyi daha fazla getiri
elde edebilmek amacıyla aĢırı riskli yatırım araçlarına yöneltmesine neden
olmuĢtur. Bunun sonucunda konut kredileri piyasasında balon etkisi oluĢmuĢtur. 22
Bu olumsuz etkide finansal istikrarsızlık ortaya çıkararak A.B.D.‘ de finans
sektörünü krize sürüklemiĢtir.
Benzer Ģekilde Ġrlanda ekonomisi de 1990‘lardan itibaren aĢırı ekonomik büyüme
sağlamıĢtır. 2000‘lerden itibaren oluĢan zenginliği yatırımcıların konut piyasalarına
yöneltmesi konut kredileri piyasasında balon oluĢmasına neden olmuĢtur. (Ergin,
2013) Bu nedenle ilk önce Ġrlanda‘nın büyüme dönemlerinin incelenmesi; krizin
ortaya çıkıĢının ve nedenlerinin analizine olumlu katkı sağlayabileceği ifade
edilebilir.23
Ġrlanda ekonomisi 1990‘larda yakaladığı yüksek ekonomik büyüme oranları ile ―kelt
kaplanı‖ olarak anılmaya baĢlanmıĢtır. 1990‘lara gelinceye kadar, Ġrlanda‘da biliĢim
sektörünün altyapısı geliĢtirilmiĢ ve bu sektörde istihdam edilecek nitelikli insan
sermayesi24 yetiĢtirilmiĢtir. Ayrıca, Ġrlanda‘daki biliĢim sektörünün uluslararası
22
Ekonomik balon (diğer adlarıyla spekülatif balon, piyasa balonu, fiyat balonu finansal balon veya
spekülatif çılgınlık). gerçek değerlerinden çok fazla fiyat değişimi gösteren malların ticaretini yapmaktır
(Diğer bir deyişle şişkin fiyatları olan mallar ve varlıklarla ticaret yapmaktır.). (www.wikipedia.com).
23
İrlanda Krizi A.B.D.’ de ki konut kedileri piyasasındaki krizle benzerlik göstermesinden ötürü daha detaylı
incelenmeye çalışılmıştır.
24
İnsan Sermayesinin bir ülkenin ekonomik büyüme sağlamasındaki rolü üçüncü bölümde daha detaylı
olarak incelenmeye çalışılmıştır.
111
alanda rekabet gücünü artırmak için gerekli kurumsal yapı ve hukuki çerçeve
oluĢturulmuĢtur
(http://cemilertem.com/bir-model-olarak-irlanda/,
EriĢim
tarihi,
08.11.2013). Sonuçta Ġrlanda biliĢim sektörünün toplamda geliĢmiĢlik derecesi
artmıĢtır.
Ayrıca bu dönemde düĢük kurumlar vergisi sayesinde doğrudan yabancı yatırımlar
artmıĢtır. Ġrlanda‘ya yatırım yapan uluslararası firmalar ihracat yaparak25 Ġrlanda
ekonomisinin büyümesini sağlamıĢlardır. Bu dönemde ihracata dayalı bir büyüme
ortaya çıkmıĢtır. Bu noktada vurgulanması gereken bir baĢka husus ise global
paradoks26 kavramı ile ilintilidir. Sonuçta bu dönemde ekonomik büyüme
sağlanarak iĢsizlik azalmıĢtır (Ergin, 2013). (Bkz. ġekil 3. 28).
ġekil 3.28. Ġrlanda Ekonomisi GSYĠH Büyümesi ve ĠĢsizlik Oranında Yüzde
DeğiĢmeler (1983-2011, %).
Kaynak:IMF,WEO,Veritabanı,http://irisheconthoughts.wordpress.com/2011/07/11/unemploymentin-ireland-part-2-gdp-growth-and-unemployment/ EriĢim Tarihi, 10.01.2013
25
İlaç sektörü ağırlıklıdır (Ergin, 2013).
Global paradoks kavramı; “bilgisayarlaşma sayesinde dünya ekonomisinde küçük aktörlerin büyük
aktörlere dönüşmesini ifade etmektedir. Bu bağlamda, İrlanda tüm ekonomik sistemini bilişim sektörünün
verimliliğini artırmaya yönelik konumlandırması sonucu oldukça yüksek büyüme oranları yakalaması global
paradoks kavramına örnek olarak verilebilir.
26
112
2001 yılında ABD‘de biliĢim sektöründe ortaya çıkan dot.com krizi ile Ġrlanda‘nın
ihracata dayalı büyüme dönemi son bulmuĢtur. Çünkü bu krizden etkilenen birçok
firma Ġrlanda‘nın büyüme döneminde Ġrlanda‘ya yatırım yapmıĢtır. 2002 yılında ise
Euro Bölgesine girilmesi ile Ġrlanda için yeni bir büyüme periyodu baĢlamıĢtır
(Ergin, 2013: 54-56).
Ġrlanda ekonomisinin büyüme döneminde harcanabilir gelir aĢırı bir Ģekilde arttı.
1990‘lı yıllar sonucu artan gelir ve nüfus artıĢı ile iç talep artmıĢtır (Ergin, 2013:
54-56). Ülkenin vatandaĢları ellerindeki fazla fonu ve likiditeyi gayrimenkul
yatırımlarına yöneltmiĢlerdir. Bu yatırımların yanı sıra artan göç ile beraber konut
sektöründeki talep daha da artmıĢtır. Ġrlanda‘daki toplam konutun %40‘ı 1996-2006
yılları arasında yapılmıĢ olmasına rağmen ortalama bir evin maliyeti bu dönemde
yaklaĢık %300‘lük artıĢ sergilemiĢtir (Usak, 2011:27).
Ġç talebin artması özellikle konut piyasasında gerçekleĢmiĢtir. Artan konut talebi
inĢaat sektörünün büyümesine yol açmıĢtır. ĠnĢaat sektöründe iĢgücü ihtiyacı
ortaya çıkmıĢtır. Artan ihtiyaç Doğu Avrupa ülkelerinden gelen göçle sağlanmıĢtır.
Artan göç sonucu konut talebi daha da artmıĢtır. Konut talebinin karĢılanabilmesi
için Bu dönemde bankalar müteahhit firmalara yüksek oranda kredi kullandırmıĢlar
ve kredilerde geniĢleme ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca bankalar açtıkları kredileri
finanslayabilmek için Euro Bölgesine dahil olunması ile düĢen faiz oranları
sayesinde diğer Euro Bölgesi ülkelerinden ucuza borçlanmıĢlardır (Ergin,2013: 7374). Ayrıca bu dönemde enflasyon artıĢı ile beraber ücret artıĢlarının yaĢanması
Ġrlanda ekonomisinin rekabet gücünü aĢındırmıĢtır (Todorovic ve Bogdanovic,
2011:170).
Bu bağlamda, Ġrlanda‘da 1990‘larda düĢük faiz oranları, vergi kolaylıkları ve
gevĢek bankacılık düzenlemeleriyle ĢiĢirilen ―konut fiyatı balonunun 2000‘lerin
baĢlarında sönmeye baĢlaması,
gerek konut gerekse bankacılık kesiminde ciddi
sorunlar yaĢanmaya baĢlamasına ve 2008‘ den itibaren tüm küresel finansal
sisteme yayılmaya baĢlayan ABD‘deki krizin de etkisiyle Ġrlanda‘daki kamu borç
krizi 2008-2010 arasında derinleĢmiĢtir (Kibritçioğlu, 2011:6).
113
Küresel Finansal Krizle birlikte konut balonunun patlaması sonucu Ġrlanda‘ da
bankacılık sektöründe birçok sorunlu ve batık kredi ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca bu
bankalar açtıkları konut kredilerini finanse edebilmek için büyük kısmı parasal birlik
içerisinden olmak üzere düĢük faiz oranlarında borçlanması nedeniyle Ġrlanda‘da
bankacılık kesiminin borç yükü artmıĢtır. Bankacılık kesiminin artan borç yükü
Ġrlanda hükümeti açısından risk oluĢturmuĢtur. Çünkü Küresel Finansal Kriz öncesi
dönemde Ġrlanda hükümetinin bankacılık kesiminin borçlarına verdiği devlet
garantisi Euro Bölgesi merkez ülkelerininkinden bile kat ve kat fazladır (Bkz.. ġekil
3.29). Küresel Finansal Kriz sonrasında hükümet bankacılık sektörünü kurtarmak
adına 6 bankanın 400 milyar Euro‘ luk yükümlülüklerini karĢılayacağını taahhüt
etmiĢtir. Ancak bu yeterli olmayınca Ġrlanda tüm mevduatlara 2 yıl boyunca devlet
garantisi vermiĢ ve bankaların borcu kamu borcuna dönüĢmüĢtür (Ergin, 2013: 7374).
ġekil 3.29. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri ve Ġrlanda Hükümetlerinin Bankaların
Borçlarına Verdiği Garantilerin GSYĠH‘ ya Yüzdesi
Kaynak: IMF, Dadush vd,, 2010:47
114
Bir baĢka ifade ile kamu borçlarının GSYĠH‘ da ki payı %7‘den %100‘e
yükselmiĢtir. Ġrlanda‘nın borç dinamiğinin Yunanistan la benzeĢmeye baĢlaması
Yunanistan krizinin Ġrlanda ekonomisi riskinin daha fazla artmasına neden
olmuĢtur. Yunanistan krizi ile artan risk sonrası borçlanma maliyetleri daha da
yükselmiĢtir. Artan maliyetlerle Ġrlanda borçlarını çeviremez, diğer bir ifade ile
borçlarının faiz ödemelerini yapamaz duruma gelmiĢtir Ve Ġrlanda‘da kamu borç
krizi baĢlamıĢtır (Ergin, 2013: 73-74).
Sonuç olarak Ġrlanda bankacılık sektörü konut kredileri piyasasında artan talebi
karĢılayabilmek için parasal birlikle düĢen faiz oranları ile aĢırı borçlanmaya
gitmiĢlerdir. Ġrlanda bankacılık kesiminin yükümlülüklerinin büyük bir kısmı devlet
garantisi altındadır. 2008 Küresel Finansal Krizinden sonra konut kredileri
piyasasında ortaya çıkan balon sönmüĢtür. Bu durum Ġrlanda bankacılık kesiminin
borçlarının devlet garantisi altında olması nedeni ile banka borçlarının kamu
borçlarına dönüĢmesine yol açmıĢtır. Yunanistan krizi ile birlikte Euro Bölgesinde
borçlanma maliyetlerinin artıĢı Ġrlanda hükümetini bankacılık kesiminin borçlarını
çevirememesine yol açmıĢtır.
3.5.2. Portekiz Krizi
Kamu borç krizinin ortaya çıktığı bir diğer ülke ise Portekiz‘dir. Portekiz de krizin
ortaya çıkıĢında iki temel faktör rol oynamıĢtır. Bu faktörler; düĢük rekabet gücüne
bağlı olarak ortaya çıkan cari açığın finansmanı sorunu ve kamu maliyesindeki
problemler olarak sıralanabilir (ABGS, 2011).
Portekiz ekonomisi parasal birliğe katılmadan önce düĢük büyüme oranlarına
sahiptir. Ülke parasal birliğe dâhil olduktan sonra dahi istenen büyüme oranlarını
yakalayamamıĢtır (Bkz., ġekil 3.32). Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi
Portekiz ekonomisinin düĢük rekabet gücüdür.
Portekiz Euro Bölgesine dâhil olduktan sonrası düĢen borçlanma maliyetleri
sonucu iç talep artmıĢ hane halkı borçları artmıĢtır. Bu dönemde meydana gelen
ücret artıĢlarının toplam faktör verimliliğinden fazla olması ve enflasyon oranının
Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyretmesi (Bkz. ġekil 3.30) reel kurun
115
değerlenmesine yol açarak Portekiz‘in rekabet gücünü aĢındırmıĢtır (Bkz. ġekil
3.31).
ġekil 3.30. Portekiz TÜFE Bazlı Enflasyon Oranı
Kaynak: AMB
Birim İşgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reeel
Efketif Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100
2013 Q2
2012 Q3
2011 Q4
2011 Q1
2010 Q2
2009 Q3
2008 Q4
2008 Q1
2007 Q2
2006 Q3
2005 Q4
2005 Q1
2004 Q2
2003 Q3
2002 Q4
2002 Q1
2001 Q2
2000 Q3
1999 Q4
1999 Q1
1998 Q2
1997 Q3
1996 Q4
1996 Q1
115
110
105
100
95
90
85
Portekiz
ġekil 3.31. Portekiz Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel Efektif
Döviz Kuru Endeksi (Rekabet Gücü Göstergesi). (96Q1-2013Q2,
99Q1=100).
Kaynak: AMB
116
DüĢen rekabet gücü Portekiz ekonomisinin ihracat ve ithalat kalemlerini olumsuz
etkileyerek kronik bir sorun olarak cari iĢlemler hesabı açığı sorununu ortaya
çıkarmıĢtır (Bkz. ġekil 3.32). Rekabet gücünün düĢük olmasından ötürü cari
iĢlemler açığının kompozisyonunda mal ihracatının düĢük olması önemli rol
oynamıĢtır (Bkz. ġekil 3.33 (A).).
ġekil 3.32. Portekiz‘in GSYĠH Büyüme Oranı ve GSYĠH‘ nın Yüzdesi Olarak Cari
ĠĢlemler Hesabı Açığı
Kaynak: IMF, Dadush vd. , 2010: 60
Euro Bölgesine dahil olunmasından sonra borçlanma maliyetlerinin azalması ile
cari açığın finanse edilebilmesi amacı çerçevesinde, büyümeyi hızlandırmak için
kamu borçları ve bütçe açığı artmıĢtır.27 Bir baĢka ifade ile Portekiz cari açığa
bağlı olarak ortaya çıkan finansman açığı sorununu düĢük faiz oranları vasıtasıyla
borçlanarak kapatmak istemiĢtir (Bkz. ġekil 3.33 (B).).
Portekiz; Yunanistan‘dan sonra krizin en çok derinleĢtiği ve kronikleĢtiği iki PIIGS
ülkesinden bir tanesidir. Tıpkı Yunanistan da olduğu gibi Portekiz mali
27
Borçlara ilişkin veriler Avrupa Borç Krizinin nedenleri kısmında artan kamu ve hane halkı borçları başlığı
altında verilmiştir.
117
disiplinsizliğe bağlı olarak kamu maliyesinin yönetiminde problemlere sahiptir
(Ergin, 2013). Bu nedenle Avrupa Borç Krizinin seçici etkisi ile Portekiz
ekonomisinin kırılganlığı arasında anlamlı bir iliĢki söz konusudur.
Yunanistan‘ın krize sürüklenmesi Yunanistan‘a en fazla benzer ülke olan
Portekiz‘in
devlet
tahvillerinin
de
yatırımcılar
tarafından
benzer
Ģekilde
fiyatlanmasına neden olmuĢtur. Bu nedenle Portekiz‘in fonlama maliyetleri
artmaya
baĢlamıĢtır.
Artan
fonlama
maliyetleri
ile
Portekiz
borçlarını
çevirememeye baĢlamıĢ ve Portekiz de kamu borç krizi ortaya çıkmıĢtır.
ġekil 3.33. Portekiz Ekonomisi Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi BileĢenleri ve Cari
ĠĢlemler Hesabı Açığının Finansman Kalemleri( %GSYĠH, 1995-2011).
Kaynak: European Commission
3.5.3. Ġspanya Krizi
Ġspanya Borç Krizinin temel nedenleri; Ġspanya ekonomisinin 2000‘lerin öncesinde
ve Euro Bölgesine dâhil olunmasından sonra potansiyelin üzerinde büyümesi,
118
Ġspanya‘ nın otonom yapısı nedeni ile bankacılık sektörünün denetim altına
alınamaması ve mali disiplinde oluĢan aksaklıklar28 düĢük rekabet gücü sorunu,
Portekiz Krizinin Ġspanya krizini tetiklemesi olarak sıralanabilir. Ġspanya 2000‘li
yılların öncesinde % 6‘lara varan büyüme oranları yakalamıĢtır (Bkz. ġekil
3.34(A).). Yüksek büyüme oranları ile beraber ortaya çıkan zenginlik artıĢı ile iç
talep artmıĢtır. Artan iç talebe bağlı olarak yüksek düzeyde ekonomik büyüme
sağlamıĢtır. Ülkenin 2002 yılında Euro Bölgesine katılmasıyla düĢen büyüme
trendi tekrardan yükselmeye baĢlamıĢ ve iç talep yeniden artmaya baĢlamıĢtır. Ġç
talep artıĢı en fazla inĢaat ve gayrimenkul sektöründe görülmüĢtür. Çünkü oluĢan
zenginlik artıĢı ile oluĢan fazla likiditeyi yatırımcılar ev sahibi olmak amacıyla
değerlendirmek istemiĢtir. Bu nedenle tüketiciler konut kredilerine yönelmiĢlerdir.
Euro Bölgesine dâhil olunması ile düĢen borçlanma maliyetleri nedeniyle bankalar
ve özel sektör artan iç talebi karĢılamak için borçlanmaya gitmiĢlerdir (Ergin,
2013:113-147).
ġekil 3.34. Ġspanya Ekonomisi Büyüme ve ĠĢsizlik Oranları
Kaynak: AMB, Eurostat
Bu çerçevede Ġspanya‘daki borç krizinin temelde Portekiz‘inki gibi bir düĢük
büyüme problemi olduğu söylenemez. Ġspanyada ortaya çıkan krizin, temelinde
1990‘ların sonlarından 2008 yılına kadar olan süreçte bankacılık sektöründe çeĢitli
28
Buna rağmen İspanya mali disiplin noktasında diğer PIIGS ülkelerinde daha iyi durumdadır.
119
nedenlerden dolayı yaĢanan aĢırı kredi geniĢlemesi, konut fiyatlarında meydana
gelen büyük artıĢlar sonrası spekülatif balon oluĢması olduğu ifade edilebilir
(Bryson, 2011: 4, Kibritçioğlu,2011:7-8).
Ġspanya‘nın bankacılık sektörünün sorunlu olması da Ġspanya‘yı krize sürükleyen
nedenlerden bir tanesidir. Ġspanya‘da bankacılık sektöründe bölgesel tasarruf ve
yatırım bankalarının ağırlıkta olduğu görülmektedir. Ġspanya‘da bankacılık
sektörünün
düzenlenmesi
ve
denetlenmesini
Ġspanya
Merkez
Bankası
yapmaktadır. Ancak bölgesel tasarruf ve kredi bankalarının Ġspanya Merkez
Bankasının gözetimi ve denetimine tabi olmaması, bu bankalarda meydana
gelebilecek aksaklıkların saptanabilmesini olumsuz etkilemiĢtir (Ergin, 2013).
Bunun nedeni ise Ġspanya‘nın otonom siyasi yapısıdır. 2009 yılı itibari ile
Ġspanya‘da açılan mortgage kredilerinin büyük çoğunluğu bölgesel tasarruf ve
kredi
bankaları
tarafından
açılmıĢtır
(Vural,
2012,http://www.slideshare.net/neslist/ispanya-bankalari-ve-avrupa-borkrizi,EriĢim
Tarihi,17.12.2013).
Bunların yanı sıra Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyreden enflasyon oranı,
yüksek iĢgücü maliyetleri ve toplam faktör verimliliğinin düĢük olması, rekabet
gücünü aĢındırarak (Bkz.ġekil.2.35) cari dengenin bozulmasına yol açmıĢtır.
Konut kredileri piyasasında oluĢan balonun patlaması ile bu piyasada çok fazla
sayıda batık kredi ortaya çıkmıĢtır. Cari açığın finansmanı ve bankacılık
sektörünün artan iç talebi karĢılamak için aldığı borçlar Küresel Finansal Kriz ve
Yunanistan Krizi ile birlikte artan borçlanma maliyetleri ile çevrilemez konuma
gelerek Ġspanya‘yı borç krizine sürüklemiĢtir (Ergin, 2013:113-147).
Ġspanya krizinde vurgulanması gereken bir diğer husus Ġspanya‘ nın iĢsizlik
oranıdır. Krizle birlikte Ġspanya AB‘ nin en yüksek iĢsizlik oranına sahip ülkesi
konumuna gelmiĢtir. Bunun nedeni Ģöyle özetlenebilir; Ġspanya‘ 1990‘ lardan
itibaren potansiyel büyümesinin üzerinde büyümüĢtür. Bu iç talebi daha da
artırmıĢtır. Artan iç talep daha çok konut piyasasında yaĢanmıĢtır. Konut
piyasasında artan talebin karĢılanması için iĢçi ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. Bu
nedenle Ġspanya doğu Avrupa‘ dan göç almıĢtır. Artan göç ile birlikte ekonominin
120
durgunluğa girmesi ise iĢsizlik sorununu daha fazla artırmıĢtır (Ergin, 2013:113147).
ġekil 3.35. Ġspanya' nın Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel Efektif
Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100
Kaynak: AMB, Eurostat
Ġspanya
krizin
derinleĢtiği
PIIGS
ülkeleri
içerisinde
kamu
maliyesindeki
problemlerin en az olduğu ülkedir. Kamu borçlarının sürdürebilirliği kısmında ifade
edildiği üzere Ġspanya borçlarını çevirebilmede diğer PIIGS ülkelerine göre daha iyi
konumdadır. Ġspanya‘nın PIIGS ülkeleri içerisinde Ġtalya ile birlikte AB‘nin toplam
ekonomik büyüklüğü içerisinde payının yüksek olması nedeniyle Yunanistan krizi
ve özellikle 2011 sonrasında Ġspanya‘nın devlet tahvil faizlerinin diğer PIIGS
ülkelerine nazaran Ġtalya ile birlikte pozitif ayrıĢmasına neden olmuĢtur.
3.5.4. Ġtalya Krizi
Ġtalya‘da
diğer Ġrlanda ve Ġspanya‘daki gibi bir konut fiyatı balonu veya ciddi bir
bankacılık problemi gözlemlenmemesine ve kamu açıkları da çok yüksek
121
olmamasına rağmen, borç stoku düzeyinin yüksek, büyüme beklentilerinin zayıf
olması nedeniyle Mayıs 2011‘den bu yana uluslararası kredi derecelendirme
kuruluĢlarının yaptığı not indirimleri Ġtalya‘nın riskini artırmıĢtır (Kibritçioğlu,
2011:8).
Ġtalya‘da yaĢanan kriz diğer PIIGS ülkelerindeki kadar derin bir kriz değildir.
Ġtalya‘daki kriz, büyüme ve rekabet gücü krizinin kamu borç krizine dönüĢmesi
suretiyle ortaya çıkmıĢtır. Ġtalya ekonomisinin temel problemi ekonominin yavaĢ
büyümesi sorunudur. 1960‘lardan bu yana Ġtalya ekonomisinin büyüme trendinin
yavaĢladığı ve Küresel Finansal Kriz sonrası küçüldüğü görülmektedir (Bkz. ġekil
3.36). Ġtalya ekonomisinin Euro Bölgesine dâhil olmasının sonrasında dahi
ekonomisinin büyüme performansını artıramamıĢtır.
ġekil 3.36. Ġtalya Ekonomisi Reel GSYĠH Büyümesi ve Trendi (1960-2010).
Kaynak:
Thomson
Reuters
Datastream,
http://marginalrevolution.com/marginalrevolution/2011/11/eurocontagion.html/italygdp,
Tarihi, 25.12.2013
OECD,
EriĢim
Ġtalya ekonomisinin neden düĢük büyüme performansı gerçekleĢtirdiği çeĢitli
ampirik çalıĢmalara konu olmuĢtur. Bu yapılan çalıĢmaların ortak sonucu Ġtalya‘nın
toplam faktör verimliliğinin düĢük olmasıdır (Dadush ve Eidelman,2010:54-55,
http://m.ceip.org/2010/04/20/is-italy-next-greece/8od3, EriĢim Tarihi, 05.01.2014).
122
Toplam faktör verimliliği ile rekabet gücü arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz
konusudur. Toplam faktör verimliliğinin düĢük olması ülkenin Euro Bölgesine dahil
olmasından sonra reel kur değerlenmesine yol açarak, Ġtalya‘nın rekabet gücünü
aĢındırmıĢtır (Bkz. ġekil 3.37).
Ayrıca, Ġtalya‘nın toplam faktör verimliliği ve rekabet gücünün düĢük olmasının
nedenleri; iĢgücü piyasası katılıkları, ikili emek piyasası eksiklikleri ve aĢırılıkları
olan regülasyonlar, yeterli seviyede olmayan kamu hizmetleri, ulaĢtırma,
telekomünikasyon gibi belkemiği sektörlerde yetersiz rekabet ortamı olarak
sıralanabilir (Dadush ve Eidelman,2010: 54-55, http://m.ceip.org/2010/04/20/isitaly-next-greece/8od3, EriĢim Tarihi, 05.01.2014).
Küresel Finansal Krizle birlikte küresel ölçekte ortaya çıkan durgunluktan Ġtalya
ekonomisi de olumsuz etkilenmiĢtir. 1990‘lardan bu yana Ġtalya kamu borçlarının
yüksek seviyede olduğu bir ülkedir. DüĢük büyüme oranlarına sahip olan ülke,
Küresel
Finansal
Krizin
ortaya
çıkardığı
durgunluğu
aĢmak
için
kamu
harcamalarını ve borçlarını artırınca Ġtalya‘ nın kamu borcu GSYĠH‘ nın %120 sine
tekabül etmiĢ ve bütçe açığı sorunu ortaya çıkmıĢtır (Ergin, 2013). Kamu borcunun
büyük kısmının yerleĢikler tarafından tutulması, kamu borçlarının vadesinin daha
uzun olması, nispeten mali disiplinin sağlanabilmesi, bankacılık sektörünün sağlıklı
olması Avrupa Borç Krizinde diğer PIIGS ülkelerine göre Ġtalya‘yı pozitif ayrıĢtıran
hususlar olmuĢtur (Ergin, 2013).
123
ġekil 3.37. Ġtalya Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel Efektif
Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100
Kaynak: AMB
3.6. Euro Bölgesinin Kurulmasının ve Avrupa Borç Krizinin Türkiye‟nin
Avrupa Birliği Ve Euro Bölgesi KarĢısında Rekabet Gücüne Olan Etkisi
Bu baĢlık altında Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi karĢısında rekabet gücü reel
efektif döviz kuru endeksi yardımı ile ortaya konmaya çalıĢılacaktır. Bunun
yapılmasındaki amaç ise Türkiye‘ nin en fazla ekonomik iliĢki içinde bulunduğu
ülke gruplarının AB ve Euro Bölgesi olmasıdır. Bu ölçümün yapılmasında çeĢitli
yöntemler araĢtırılmıĢtır. Sonuçta açıklanmıĢ karĢılaĢtırmalı üstünlükler endeksleri
(AKÜ) ve reel efektif döviz kuru endekslerinin bu ölçümlerin yapılmasında en
uygun göstergeler olduğunu kanaatine varılmıĢtır.
Tez konusunun bütününde makroekonomik anlamda rekabet gücünün ölçümünde
reel efektif döviz kuru endekslerine yoğunlaĢırmıĢtır. Çünkü reel efektif döviz kuru
endeksleri hesaplamasının yapıldığı ülkenin dıĢ ticaret yaptığı ülkelere karĢı fiyat
rekabeti yapabilme derecesini döviz kurları çerçevesinde ortaya koymaktadır. AKÜ
endeksleri ise fiyat rekabetine iliĢkin unsurlar içermemekte, yalnızca belirli ürün
gruplarına göre nominal ihracat ve ithalat tutarları üzerinden rekabet gücünü ölçen
124
göstergelerdir. Bu nedenle Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesine karĢı rekabet
gücünün ölçümünün, reel efektif döviz kuru endeksi ile ölçülmesinin daha anlamlı
sonuçlar sağlayacağı ileri sürülebilir.
Salt anlamda Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi karĢısındaki rekabet gücünün reel
efektif döviz kuru endeksi ile ölçümü için, reel efektif döviz kuru endeksi
hesaplamasında kullanılacak dıĢ ticaret ağırlıklarının yalnızca AB ve Euro Bölgesi
ülkelerinden oluĢması gerekmektedir.
Avrupa Komisyonu tarafından bir takım reel efektif döviz kuru endeksi
hesaplamaları yapılmaktadır. Bu hesaplamalar, çeĢitli ülkelerin AB ve Euro Bölgesi
karĢısındaki rekabet güçlerini ölçen TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endekslerini
içermektedir. Bu ülkelerden bir tanesi de Türkiye‘dir. Ancak Avrupa Komisyonunun
yaptığı bu hesaplamalarda temel yıl olarak 2005 yılı seçilmiĢtir.
Bu seçim Euro Bölgesinin kurulmasının Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi
karĢısındaki rekabet gücü üzerindeki etkisini tam olarak ölçmemektedir. Bu
ölçümün tam olarak saptanabilmesi için Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi
karĢısındaki rekabet gücünü ölçen TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksleri,
tek para uygulamasının baĢladığı 2002 yılı (Ocak ayı) temel yıl olacak Ģekilde
yeniden düzenlenmiĢtir. Bu düzenleme ile Euro Bölgesinin kurulmasının ve tek
para uygulamasının (Euro‘ya geçilmesinin) Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi
üzerindeki rekabet gücüne olan etkisi ortaya çıkmıĢtır. (Bkz. ġekil 3.34, ek1).
125
ġekil 3.38. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği‘ne Göre Hesaplanan TÜFE
Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (2002.01=100,1994-2013)
Kaynak:EuropeanCommision,http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/
data_section_en.htm,‘den geliĢtirilmiĢtir. EriĢim Tarihi, 10.01.2014
ġekil 3.38 ‗de görüldüğü üzere Euro Bölgesinin kurulması sonrasında Türkiye‘nin
AB ve Euro Bölgesi karĢısındaki rekabet gücü aĢınmıĢtır. Tek para uygulamasının
baĢladığı 2002 yılı ocak ayında reel kur 100 olarak kabul edilmiĢ, Eylül 2013 tarihi
itibari ile reel kurun Euro Bölgesi ve AB için sırasıyla 109. 2832602, 112. 5884567
düzeylerinde olduğu ortaya çıkmıĢtır (Bkz. Ekler 1). Bir baĢka ifade ile 2002 yılı
Ocak ayı ve 2013 yılı Eylül ayı arasında kalan dönemde Türkiye‘nin Euro Bölgesi
ve AB karĢısındaki rekabet gücü sırasıyla %9. 2 ve %12.5 düzeyinde düĢürmüĢtür.
Küresel Finansal Kriz‘ in baĢladığı, 2008 yılı Eylül ayı itibari ile Türkiye‘nin reel
efektif döviz kuru endeksi Euro Bölgesi ve AB karĢısında sırasıyla, 124. 5974825,
127. 3195636 olarak hesaplanmıĢtır. Bir baĢka ifade ile Küresel Finansal Kriz
ortaya çıkana kadar Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve AB karĢısındaki rekabet gücü
%24.5 ve %27.3 düzeyinde düĢmüĢtür.
126
Avrupa Borç Krizi sonrası parasal birlik ile zenginleĢen Euro Bölgesi ülkeleri bu
kazanımlarını kaybetmeye baĢlamıĢlardır. Nitekim Küresel Finansal Kriz ve
Yunanistan krizi ile ortaya çıkan Avrupa Borç Krizi, Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve
AB karĢısındaki reel efektif döviz kuru endeksinin yeniden 2002 yılı Ocak ayı
düzeyine yaklaĢmaya baĢlamasına neden olmuĢtur. Avrupa Borç Krizinin
derinleĢtiği 2011 yaz aylarında ise reel efektif kur en düĢük seviyelerine gelmiĢtir.
Ağustos 2011 itibari ile reel efektif kur Euro Bölgesi ve AB için sırasıyla 103.
156437 106.5809993 düzeylerinde olduğu ortaya çıkmıĢtır.
Amerika BirleĢik Devletleri Merkez Bankası (FED) BaĢkanı Bernanke‘ nin 22
Mayıs konuĢmasında FED‘ in tahvil alımını azaltmaya baĢlayacağını ilan etmesi ile
geliĢmekte olan ekonomilerden, geliĢmiĢ ekonomiler yönünde sermaye hareketleri
baĢlamıĢtır. GeliĢmekte olan ekonomilerde döviz miktarı azalmaya baĢlamıĢ ve bu
ekonomilerin ulusal paraları değer kaybetmeye baĢlamıĢtır. Bu geliĢmekte olan
ülkelerden bir tanesi de Türkiye‘dir.
FED‘ in tahvil alımını azaltacağını ilan etmesinin ardından Dolar/TL ve Euro/TL
paritesi hızla yükselmeye baĢlamıĢtır. TL Dolar ve Euro karĢısında değer
kaybetmiĢtir. TL‘nin Euro‘ya karĢı değer kaybetmesi Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve
AB karĢısında reel efektif döviz kuru endeksinin değer kaybetmesine yol açmıĢtır.
Neticede ise FED‘ in geliĢmekte olan ekonomiler piaysalarındaki yatırımcılara
verdiği çıkıĢ sinyali, Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve AB‘ye karĢı rekabet gücünü TÜFE
bazlı reel efektif döviz kuru endeksi çerçevesinde artırmıĢtır.
127
4.
ULUSLARARASI
REKABET
GÜCÜNÜ
ETKĠLEYEN
MAKROEKONOMĠK VE MĠKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN
AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE SINIFLANMASI
Bu bölüme kadar anlatılan kısımda ifade edildiği üzere URG kavramı çok boyutlu
ve içinde birçok unsuru barındıran bir kavramdır. Kavramın boyutsal çeĢitliliği
nedeniyle gerek uluslararası kuruluĢların yapmıĢ oldukları çalıĢmalarda, gerekse
akademik çalıĢmalarda URG‘ yi etkileyen faktörleri sınıflamada bir yeknesaklık
oluĢmamıĢtır. Ayrıca bu sınıflamalarda URG‘ yi etkileyen her faktörün diğer
faktörlerle etkileĢimi de söz konusudur. Bu nedenle URG‘ yi etkileyen faktörleri tam
anlamıyla sınıflamak teorik anlamda bir zorluk ifade etmektedir.
Tez konusunun amaçları ekseninde bu çalıĢmada yapılan sınıflama; Euro
Bölgesinin Avrupa Borç Krizi öncesi, süreci ve sonrasında düĢen URG‘ si
kapsamında ĢekillenmiĢtir. Bir bakıma sınıflama, salt anlamda URG‘ yi etkileyen
tüm faktörleri kategorize etmekten ziyade; borç krizi öncesi, süreci ve sonrasında
Euro Bölgesinin URG‘ sini düĢüren temel faktörler zemininde yapılandırılmıĢtır.
Yapılan sınıflamada belirlenen faktörler URG üzerinde doğrudan etkili olan
faktörlerdir. Ayrıca, sınıflamada makroekonomik faktörler ve mikro-ekonomik
faktörler Ģeklinde ikili bir sınıflamaya gidilmiĢtir
4.1. Makro-Ekonomik Faktörler
Makroekonomi, ekonomi biliminin, toplam tüketim, toplam üretim, toplam tasarruf,
toplam yatırım, toplam gelir (milli gelir). ve istihdam gibi toplam büyüklüklerini
inceleyen ve bunlar ile ilgili çözümleme ve çıkarımlar yapan alt dalıdır
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Makroekonomi, EriĢim Tarihi, 08.08. 2013).
Bir toplumun bir yıl boyunca yaptığı tüketim harcamaları, yatırımları toplamı, kamu
harcamalarının tamamı, diğer ülkelerle yapılan alıĢveriĢlerin net tutarı, tasarrufların
tamamı ve toplumun tamamını ilgilendiren diğer tüm kararlar makroekonomiyi
oluĢturmaktadır (Altınok, 2004:15). Bir sistem olarak makroekonomik sistem birçok
unsura sahiptir. Ayrıca bu unsurlar birbirleri ile karĢılıklı etkileĢim halindedir (Bkz.
ġekil 4. 1).
128
ġekil 4.1. Makroekonomik Döngü
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Macroeconomics, EriĢimTarihi, 03.08.2013
Avrupa Borç Krizi öncesi, süreci ve sonrasında Euro Bölgesinde Borç krizinin
derinleĢtiği ülkeler makroekonomik zayıflıklara ve kırılganlıklara sahiptir. Ayrıca,
Borç krizinin derinleĢtiği Euro Bölgesi ülkelerinin (Euro Bölgesi Güney Ülkeleri).
URG‘ leri azalmıĢtır (Schwab vd, 2012:24).
Tez konusunun temel amaçlarından bir tanesi URG‘ yi etkileyen faktörleri Avrupa
Borç Krizi çerçevesinde sınıflamak ve analiz etmektir. Bu kapsamda, URG‘ yi
etkileyen faktörlerin sınıflamasında ilk olarak incelenecek temel iki faktör‘ den
birincisi, makroekonomik faktörlerdir.
Birinci bölümde makroekonomik zeminde URG ―ödemeler dengesi sorunlarına yol
açmaksızın, ekonomik büyüme ve istihdam artıĢı baĢta olmak üzere bir ülkenin
iktisat politikası temel hedeflerini gerçekleĢtirme yeteneği olarak tanımlanmıĢtır
(Fagerberg 1988:355, Bedir, 2009b:13). Makroekonomik faktörlerin sınıflanması,
bu tanım paralelinde yapılmıĢtır. Bu kapsamda makroekonomik faktörler kendi
içerisinde; dıĢ ekonomik âlemle olan faktörler, kamu maliyesine iliĢkin faktörler,
para politikasına iliĢkin faktörler, finansal istikrara iliĢkin faktörler ve istihdama
129
iliĢkin faktörler olarak beĢ baĢlıkta sınıflanmıĢtır. Bu sınıflamada ki temel dayanak
üç unsurdan oluĢmaktadır.
Bu
unsurlar;
Euro
Bölgesi
ülkelerinin
makroekonomik
zayıflıkları,
iktisat
politikasının temel hedefleri ve URG‘ dir. Bir bakıma sınıflamanın temel amacı;
makroekonominin ve iktisat politikasının temel alanları referans alınarak, Euro
Bölgesi ülkelerinin makroekonomik zayıflıkları çerçevesinde URG‘ yi etkileyen
temel makroekonomik faktörleri sınıflamaktır. Ayrıca sınıflaması yapılan faktörlerin
verimliliği ile bir ekonominin büyüme ortaya çıkarabilmesi arasında pozitif yönlü bir
iliĢki söz konusudur.
Bu iliĢki çerçevesinde bir ülke ekonomisinin büyüme ortaya çıkarması, o ülkedeki
vatandaĢların reel gelirlerinde artıĢ meydana getirir. Reel gelirde meydan gelen
artıĢlar bir ülkede var olan hayat standartlarını yükselterek refah artıĢı
sağlamaktadır. Kısaca, iktisat politikasının temel hedeflerini gerçekleĢtirmede etkili
olan faktörlerin verimlilik seviyesinin yüksekliği, bir ülke ekonomisine büyüme oranı
kapsamında refah artıĢı sağlayarak; o ülkenin toplamda URG‘ sinin artıĢına olumlu
yönde katkı yapmaktadır.
Euro Bölgesinde URG‘ yi düĢüren makroekonomik zayıflıklar krizin derinleĢtiği
Euro Bölgesi ülkelerinde ortak sorunlardır. Bu sorunlar; cari iĢlemler hesabı açığı
sorunu, zayıf mali disiplin ve kamu maliyesi ile birlikte ortaya çıkan artan bütçe
açığı ve kamu borçları, para politikasının bağımsızlığının kaybedilmesi, artan risk
algısıyla ortaya çıkan finansal istikrarsızlık ve yüksek iĢsizlik oranı olarak
sıralanabilir.
Sıralanan
problemlerinde
sırasıyla
URG‘
yi
etkileyen
alt
makroekonomik faktörler ile doğrudan iliĢkili olduğu görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 2).
130
ġekil 4.2. Avrupa Borç Krizi Çerçevesinde Euro Bölgesinde URG‘ yi etkileyen
Makroekonomik Faktörler ile Euro Bölgesinde Avrupa Borç Krizine
Neden Olan Makroekonomik Zayıflıklar Arasındaki ĠliĢki
Kaynak: Yazar Tarafından HazırlanmıĢtır.
4.1.1. DıĢ Ekonomik Âlemle Olan ĠliĢkilere ĠliĢkin Faktörler
Bir ülkenin dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkilerinin takip edildiği çizelgeye ödemeler
dengesi bilançosu (Balance Of Payments). denir. Bir baĢka ifade ile Ödemeler
Dengesi; belirli bir dönemde, bir ülkede yerleĢik olanların (kiĢi, iĢletme, kurum).,
diğer ülkelerde yerleĢik olanlarla yaptıkları ekonomik faaliyetlerin sistematik bir
Ģekilde raporlandığı çizelgedir (Yalçıner, 2012:123).
Ödemeler bilançosunun
kalemleri aĢağıdaki çizelgedeki gibidir (Bkz. Çizelge 4. 1.).
131
Çizelge 4.1. Ödemeler Bilançosu
Kaynak: www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odmaindosya1.php, EriĢim tarihi, 28.06.2013
132
Bu faktörün seçilmesindeki temel kıstas; ödemeler bilançosunda yer alan cari
iĢlemler hesabı dengesinin URG üzerindeki etkisinin gösterilmesidir. Cari iĢlemler
hesabı dengesinin seçilmesindeki temel ölçüt; URG‘ leri düĢük ve Avrupa Borç
Krizi‘nin derinleĢtiği Euro Bölgesi ülkelerinin temel yapısal zayıflıklarından bir
tanesinin cari açık sorunu olmasıdır. Bu nedenle Avrupa Borç Krizi bu yönüyle cari
açık
krizi
olarak
da
isimlendirilmektedir
(Cansen,
2013,
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22878611.asp, EriĢim Tarihi 16.04.2013).
Cari ĠĢlemler Hesabı
Cari iĢlemler hesabı (Current Account).; ödemeler dengesinin bir ülkenin
ekonomisinin diğer ülke ekonomileriyle olan iliĢkileri arasındaki karĢılıklı bağlantıyı
ve bu karĢılıklı iliĢkinin zaman içerisinde nasıl değiĢtiğini yansıtan bir alt hesabıdır.
Cari iĢlemler hesabı kendi içerisinde dört alt hesap grubundan oluĢmaktadır. Bu
hesaplar; dıĢ ticaret dengesi, hizmetler dengesi, gelir dengesi ve cari transferler
hesaplarıdır (Yalçıner, 2012: 27).
Cari iĢlemler hesabı alt kalemleri itibari ile bir ülkenin dıĢ ticareti ve buna bağlı
olarak ortaya çıkan büyümesinin niteliği ile ilgili olarak referans alınabilecek bir
makroekonomik göstergedir. KuĢkusuz; cari iĢlemler hesabı dengesinin yanı sıra
ödemeler dengesinin diğer kalemlerinin de URG üzerinde etkisi söz konusudur.
Cari iĢlemler hesabının yanı sıra diğer kalemlerinde URG üzerindeki etkisine
değinilecektir.
Avrupa
borç
krizi
kimi
analistler
tarafından
bir
cari
açık
krizi
olarak
isimlendirilmektedir(Cansen,2013,http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22878611.ap
,EriĢim
Tarihi
16.04.2013).
Cari
iĢlemler
hesabı
dengesi
bir
ülkenin
makroekonomik ve dıĢ ticaret performansının niteliği konusunda kayda değer bir
göstergedir. Bu bağlamda, makroekonomik ve dıĢ ticaret performansı da URG‘ nin
en önemli göstergelerindendir. Krizin derinleĢtiği ve aynı zamanda URG‘ leri düĢük
olan ülkelerin temel problemlerinden bir tanesinin de cari iĢlemler hesabı açığı
olduğu görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 3.).
133
Ödemeler dengesinin bir bakıma en önemli kalemlerinden bir tanesi olan cari
iĢlemler dengesi hesabı çerçevesinde; Euro Bölgesinin güneyi ve kuzeyi
arasındaki makroekonomik
göstergeler
açısından
farklılaĢmanın
daha
da
belirginleĢtiği görülmektedir. Euro‘ya geçiĢ sonrası kur ve faiz oranı risklerinin
minimize edilmesi Euro Bölgesinde dıĢ ticareti geliĢmiĢtir.
Euro Bölgesinde dıĢ ticaretin geliĢmesi ile Euro Bölgesinin kuzey ülkeleri cari
iĢlemler hesabı fazlası verip dıĢ ticaret rekabet güçlerinin artması ile paralel olarak
URG‘ lerini artırmıĢlardır.
Güney ülkeleri ise; parasal birlik içinde olmanın bir
sonucu olarak para politikasını kullanamamaları ve kur ayarlaması yapamamaları
nedeniyle dıĢ ticaret rekabet güçlerinin azalması ile paralel olarak cari iĢlemler
hesabı açığı vermiĢler ve URG‘ leri azalmıĢtır (Bkz. ġekil 4. 3.).
ġekil 4.3. Euro Bölgesinde SeçilmiĢ Güney ve Kuzey Ülkelerinde Cari ĠĢlemler
Hesabının GSYĠH‘ ya Oranı ve Dünya Ekonomik Forumu Küresel
Rekabet Endeksi Skoru iliĢkisi
Kaynak: Schwab vd., The Global Competitiveness Report 2012–2013, s.24‘den
uyarlanmıĢtır.http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_2012-13.pdf
,
EriĢim Tarihi, 03.08.2013
Cari iĢlemler hesabını etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörlerin genel olarak dıĢ
ticaret performansı ile iliĢkili olduğu ifade edilebilir. DıĢ ticaret performansında da
döviz kurları önemli rol oynamaktadır.
134
DıĢ ticaret, ithalat ve ihracattan oluĢur ve dıĢ ülkelerle mal bazında yapılan ticaret
rakamlarını içerir. Bir ülkenin ekonomik iliĢkilerinin önemli bir bölümünün, dıĢ
ticaret
istatistiklerinde
gözlemlenmesi
mümkündür
(http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke, EriĢim Tarihi, 20.12.2013).
DıĢ ticaret; malların ve sermayenin ulusal sınırların dıĢına akımı ile ilgili olan
ekonomik iĢlemlerdir. DıĢ ticaret alım satım iĢlemlerinin teslimi açısından ithalat ve
ihracat
olmak
üzere
ikiye
ayrılmaktadır
(http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke, EriĢim Tarihi, 20.12.2013).
Bir ülkenin dıĢ ticaret performansında en önemli göstergeler, dıĢ ticaret açığı, dıĢ
ticaret hacmi verileri ihracatın ithalatı karĢılama oranıdır. Bir ülkenin dıĢ ekonomik
âlemle gerçekleĢtirdiği toplam Ġthalatın, ihracattan fazla olması durumunda dıĢ
ticaret açığı, az olması halinde ise dıĢ ticaret fazlası söz konusudur.
DıĢ ticaret hacmi; bir ülkenin yapmıĢ olduğu ithalat ve ihracatın toplamından
oluĢmaktadır. Ġhracatın ithalatı karĢılama oranı ise, bir ülkenin yaptığı toplam
ihracatın toplam ithalata bölünmesiyle elde edilir. Ġhracat-ithalat oranı bir ülkenin
dıĢ
ticaret
performansının
seyri
hakkında
genel
bilgi
verir
(http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke, EriĢim Tarihi, 20.12.2013).
URG‘ nin ölçümü üzerine yapılan kuramsal çalıĢmaların genel anlamda dıĢ ticaret
performansının ölçümü çerçevesinde Ģekillendiği birinci bölümde ifade edilmiĢtir.
Ayrıca URG‘ nin ölçümü üzerine yapılan kurumsal çalıĢmalarda da dıĢ ticarete
iliĢkin faktörlerin yer aldığı görülmektedir.
Ülkeler ihraç ve ithal ettikleri ürün ve hizmetler ile birbirlerine üstünlük
sağlayabilirler. Örneğin; X ülkesinin fonksiyonel özelliği daha fazla olan bir telefonu
diğer ülkelere oranla daha düĢük maliyetle üretebilmesi X ülkesinin diğer ülkeler
karĢısında bu ürün çeĢidinde rekabet avantajı sağlar. Artan rekabet avantajı dıĢ
ticaret rekabet gücüne olumlu etki yapar. DıĢ ticaret rekabet gücünün artması da
bir ülkenin kaynaklarını kullanmada diğer ülkelere oranla verimliliğinin göstergesi
ve toplam refahının ve ekonomik gücünün bir bileĢeni olarak ifade edilen URG‘ sini
artırır.
135
DıĢ ticaret performansı bağlamında cari iĢlemler hesabının oluĢumunda döviz
kurları ayrı bir öneme sahiptir. Döviz kurunda ortaya çıkacak dalgalanmaların dıĢ
ticaret üzerindeki etkilerinin anlaĢılması, özellikle geliĢmekte olan ülkelerde uygun
döviz kuru politikasının belirlenmesi açısından önem arz etmektedir (Karagöz ve
ġen, 2010:7).
Bir ülkenin para biriminin yabancı paralar karĢısında değer kazanması, ülkenin
ihracatının parasal tutarını azaltıcı, ithalatının parasal tutarını artırıcı yönde etkiler.
Değer kaybetmesi ise ithalatının parasal tutarını azaltıcı, ihracatının parasal
tutarını artırıcı yönde etkiler (Bkz. ġekil 4.4). Çünkü bir ülkenin parasının değerinin
düĢük olması, bir baĢka ifade ile yabancı paranın ülke parası cinsinden fiyatının
yüksek olması; yurtiçine gelen döviz miktarını artırır. Tersi durumda ise azaltır.
ġekil 4.4. DıĢ Ticaret-Döviz Kuru ĠliĢkisi
Kaynak:http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/dsticaretin-kur-ile-iliskisi.html‘den
EriĢim Tarihi, 10.08.2013
uyarlanmıĢtır.
DıĢ ticaret ve kur iliĢkisinin genel hatları yukarıdaki paragraftaki özetlendiği gibidir.
Ancak bu iliĢkiyi ve cari açığı etkileyen birçok baĢka faktör söz konusudur. Bir
ülkenin para biriminin değerinin düĢük olması, cari iĢlemler hesabı üzerinde her
zaman aynı etkiyi ortaya çıkarmayabilir. Örneğin, ithalatının büyük bir kısmı
yurtiçinde üretimde kullanılan enerji alımından oluĢuyorsa, ulusal para birimin
değer kaybetmesinin ihracat üzerindeki olumlu etkisi aynı ölçekte ithalata
yansımayabilir. Hatta ihraç edilen ürünlerin üretiminde dıĢardan ithal edilen enerji
girdi maliyetleri olduğu için ihracat üzerinde de beklendiği ölçüde olumlu etkisi
136
olmayabilir. Bir bakıma önemli olan husus ihraç edilen ürünlerin girdi maliyetlerinin
yurtiçi kaynaklımı olduğu yoksa; ithalatla mı sağlandığı hususu önem arz
etmektedir
(Eğilmez,2012,DıĢ-ticaretin
Kur
ile
ĠliĢkisi,
http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/dsticaretin-kur-ile-iliskisi.html, EriĢim Tarihi,
10.01.2014).
Bir baĢka önemli olan husus ise bir ülkenin cari açık sorununun sürdürebilirliğidir.
Cari açığın sürdürebilirliği ve ekonomik büyümenin niteliği arasında bir etkileĢim
söz konusudur. Eğer bir ülke ekonomisi sabit yatırımların, altyapı yatırımlarının
tesisi amaçlı ithalat gerçekleĢtiriyorsa, zamanla bu yatırımlar ekonomik büyüme ve
istihdam sağlayacağı için bu ülke ekonomisinin cari açığı taĢıma kapasitesinin
yüksek olacağı ifade edilebilir (Togay, Trt Türk Ekonomi Dünyası Programı,
10.12.2013).
Bu bağlamda Ġkinci bölümde ifade edildiği üzere baĢta Yunanistan olmak üzere
PIIGS ülkelerinin borçlanma ile elde ettiği fonları sabit yatırımlara dönüĢtüremediği
ve yapmıĢ oldukları ithalatın da tüketime dayalı olması, bu ülke ekonomilerinin cari
iĢlemler hesabı açığının sürdürebilirliğini olumsuz etkilemiĢtir. Sonuç olarak cari
açık sorunu bu ülke ekonomilerinin makroekonomik kırılganlıklarından bir tanesi
olarak ortaya çıkmıĢtır.
Sermaye Hareketleri
Sermaye hareketleri ve URG iliĢkisi, U.R.G.‘ yi ölçmede temel göstergelerden bir
tanesi olan reel efektif döviz kuru endeksi çerçevesinde irdelenebilir. Literatürde
sermaye hareketleri ve reel döviz kuru arasındaki iliĢkiyi inceleyen birçok çalıĢma
yapılmıĢtır. Bu çalıĢmalarda sermaye hareketlerindeki artıĢın reel efektif döviz
kurunun değerlenmesine ve bu kapsamda dıĢ ticaret ve makroekonomik
performansları
çerçevesinde
URG‘
nin
azalmasına
neden
olduğu
kabul
edilmektedir (Bakardzhieva, Naceur ve Kamar, 2010: 3).
Bir ülkede sermaye hareketlerinin artması ülkedeki dolaĢımdaki yabancı para
miktarının artması sonucunu doğuracaktır. Yabancı para miktarının artması ise
yabancı paranın kaynak maliyetini azaltıcı yerli paranın kaynak maliyetini artırıcı
137
yönde etki yapar. Bu çerçevede yerli paranın değeri artar. Yerli paranın değerinin
artması ise rekabet gücünü olumsuz etkiler. Bir bakıma ihracat yapmanın maliyeti
artarken, ithalat yapmanın maliyetinin azalacağı ifade edilebilir. Bu durum ise
ülkenin cari iĢlemler hesabının açık vermesine neden olabilir.
Bu bağlamda, sermaye hareketlerinin artması özellikle geliĢmekte olan ekonomiler
için
yatırımların
ve
cari
açığın
finansmanında
önemli
rol oynamaktadır
(Bakardzhieva, Naceur ve Kamar, 2010:3). Ayrıca literatürde her sermaye hareketi
çeĢidinin reel efektif döviz kuru endeksi üzerindeki etkisinin farklı Ģekillerde
gerçekleĢtiği kabul edilmektedir. Örneğin; Doğrudan yabancı yatırımların ve
portföy yatırımlarının (firmanın modernizasyonu amacıyla kullanılırsa). artması,
reel efektif döviz kurunun değerlenmesine neden olmaktadır (Bakardzhieva,
Naceur ve Kamar, 2010: 3).
Euro Bölgesinde pratikte sermaye hareketleri reel efektif döviz kuru iliĢkisi
literatürü destekler nitelikte geliĢmiĢtir. Tek para uygulaması ile ekonomik büyüme
dönemine geçen PIIGS ülkeleri finansal piyasalarında yatırımcılar nezdinde olumlu
bir algı oluĢmuĢtur. Bu bağlamda PIIGS ülkeleri finansal piyasaları, yatırımcıların
cüzdanlarındaki atıl fonların getirisini maximize etmek için bir seçenek haline
gelmiĢtir. Sonuçta PIIGS ülkelerine çoğunluğu portföy yatırımı Ģeklinde olmak
üzere sermaye hareketleri gerçekleĢmiĢtir. Artan sermaye hareketleri ise bu
ülkelerde reel kurun değerlenmesine yol açmıĢtır. Reel kurun değerlenmesi ise
rekabet gücünü aĢındırmıĢtır. Sonuçta cari iĢlemler hesabı açığı sorunu ortaya
çıkmıĢtır.
Resmi Rezervler
Bir ülkenin ödemeler bilançosu resmi rezervler hesabı o ülke merkez bankasının
çizdiği para politikası çerçevesine göre gerektiğinde kullanılmak üzere için tuttuğu
ödeme araçlarını ifade etmektedir (http://www.turkcebilgi.org/ekonomi/genelekonomi-kavramlari/odemeler-bilancosu-3454.html, EriĢim Tarihi, 10.12.2013).
Bu bağlamda resmi rezervler hesabı ile URG iliĢkisinin daha çok bir ülkenin dıĢ
ticaret ve rekabet gücü politikası ile iliĢkili olduğu ifade edilebilir. Bir bakıma bir
138
ülkenin merkez bankasının resmi rezerv miktarının yüksek olması ülkenin dıĢ
ticaret ve rekabet gücü politikasının etkinliğini olumlu yönde etkileyeceği ifade
edilebilir. Örneğin; düĢük kur yüksek faiz makroekonomik politika çerçevesinin
uygulandığı bir ülkenin merkez bankasının resmi rezerv miktarının yüksek olması,
Merkez
bankasının
kurun
yükseldiği
dönemlerde
piyasaya
döviz
satımı
yapabilmesini sağlayarak kurun denge seviyesini düĢürmeye yöneltebilmektedir.
Bu örnek çerçevesinde resmi rezervler hesabının kurun düĢürülmesi için merkez
bankasının uygulayacağı para politikası çerçevesinin olumlu sonuç vermesine
katkı sağlayabileceği ifade edilebilir. Euro Bölgesinde 2000-2014 arası dönemde
AMB‘
nin
ödemeler
görülmektedir.
Bu
dengesi
artıĢ
ise
resmi
AMB‘
rezervleri
nin
hesabı
uygulayacağı
bakiyesinin
para
arttığı
politikalarının
yürütülmesine katkı sağlayabileceği ifade edilebilir (Bkz. ġekil 4. 5).
ġekil 4.5. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Resmi Rezervler Hesabı
(2000-2014,MilyonEuro).
Kaynak: http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=127.RA.M.U2.N.8.802.N.A1.E
139
Net Hata Noksan Hesabı
Ödemeler dengesi iĢlemleri alacak ve borç Ģeklinde kaydedilmektedir. Bu nedenle
bir muhasebe denkliği olarak cari iĢlemler dengesi hesabının, sermaye ve finans
hesaplarına eĢit olması gerekmektedir. Ancak, uygulamada bu eĢitlik her zaman
mümkün olmamaktadır (Yalçıner, 2012:144).
Bu eĢitliğin pratikte sağlanamamasının nedeni yapılan ölçüm hataları ve ödemeler
bilançosundaki verilerin eksik veya fazla derlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu
çerçevede ödemeler bilançosunda cari iĢlemler hesabı ve sermaye finans
hesaplarının denkliğini sağlanması için net hata noksan hesabı kullanılmaktadır.
Bu bağlamda, net hata ve noksan kaleminin oluĢmasının nedenleri; zaman
uyumsuzlukları, beyan yanlıĢlıkları veya hataları, kayıt dıĢılıklar, anketlerdeki
ölçüm hataları olarak sıralanabilir (http://www.mahfiegilmez.com/2012/05/net-hatave-noksan.html,EriĢim Tarihi, 10.12.2013).
Net Hata Noksan hesabının URG‘ ye olan etkisi yine bir ülkenin dıĢ ticaret
çerçevesinde rekabet gücü politikası ve merkez bankalarının para politikaları
çerçevelerinde irdelenebilir.
Net Hata Noksan hesabının pozitif bakiye vermesi ödemeler bilançosunun
raporlandığı dönemde ülkeye kaynağı belli olmayan döviz giriĢi, negatif bakiye
vermesi ise kaynağı belli olmayan döviz çıkıĢı olduğu anlamına gelmektedir. Bu
bağlamda bir ülkenin rekabet gücü politikası ve merkez bankalarının para
politikalarında piyasadaki döviz miktarı önemli bir veridir.
Bir ülkenin dönemler itibari ile ödemeler bilançosu net hata noksan hesabın
genellikle yüksek çıkması dönem içinde, ülke içindeki döviz piyasalarına kaynağı
belli olmayan döviz giriĢ ve çıkıĢlarının yüksek derecede olduğunu gösterir. Bu
durum daha önce döviz kuru politikası zemininde yapılandırılan dıĢ ticaret ve
rekabet gücü politikasının amaçlarının gerçekleĢmesinde olumsuz rol oynayabilir.
Bir diğer yönden ise merkez bankalarının döviz kuruna para politikası araçları ile
müdahale edeceği dönemlerde kaynağı belli olmayan döviz giriĢ ve çıkıĢları,
140
merkez bankalarının uygulayacağı para politikasının etkinliğini zedeleyebileceği
ifade edilebilir.
Euro Bölgesi ölçeğinde AMB ödemeler bilançosu net hata noksan hesabının
negatif ve pozitif bakiye çerçevesinde dalgalı bir seyir izlediği görülmektedir (Bkz.
ġekil 4. 6).
ġekil 4.6. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Net Hata Noksan Hesabı
(2000-2014).
Kaynak: http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=116.BOP.Q.U2.N.4.998.N.A1.E
4.1.2. Kamu Maliyesine ĠliĢkin Faktörler
Kamu maliyesi; bir ülkenin vatandaĢlarının ihtiyaçlarını karĢılayabilmek amacıyla
yapacağı hizmetlerin finanse edilmesi amacıyla toplanan gelir ve harcamaların
yönetimini kapsamaktadır. Kamu gelirleri ve harcamaları arasındaki denge bütçe
dengesini ifade etmektedir. Kamu gelirlerinin kamu harcamalarını aĢması bütçe
fazlasını, tersi durum ise bütçe açığını ortaya çıkarır.
Bütçe açığının finansmanı için devletler para ve sermaye piyasalarından kamu
borçlanması gerçekleĢtirirler. Bu bağlamda, kamu maliyesine iliĢkin faktörler kamu
141
gelirleri, kamu harcamaları, bütçe dengesi ve kamu borçları çerçevesinde ele
alınacaktır.
Kamu Gelirleri
Kamu gelirleri; bir devletin vatandaĢlarının ihtiyaçlarını finanse etmek amacıyla
gerçekleĢtireceği kamu harcamalarının finansmanı amacıyla genellikle egemenlik
veya hükümranlık gücüne dayanarak vatandaĢlarından topladığı gelirler olarak
tanımlanabilir. Kamu gelirleri; vergi gelirleri, para ve vergi cezaları, harç gelirleri,
emisyon gelirleri, resim gelirleri, fonlar ve fon gelirleri, Ģerefiye gelirleri, enflasyon
vergisi, parafiskal gelirler, mali tekeller, zorunlu borçlar, enflasyon vergisi devletin
egemenlik gücüne dayanmaksızın elde ettiği gelirler Ģeklinde sınıflanabilir
(http://www.ekodialog.com/kamu_maliyesi/1_kamu_devlet_gelirleri.html,
EriĢim
Tarihi, 05.12.2013).
Kamu gelirleri URG iliĢkisi verimlilik ve refah seviyesi odaklı DEF URG yaklaĢımı
çerçevesinde irdelenebilir. Bir ülkenin kamu gelirlerini toplamada etkin olması
vatandaĢlarının hayat standardını ve refahını yükseltecek hizmetleri yapmak için
gerçekleĢtireceği kamu harcamalarının finansmanını sağlar. Hizmetlerin artıĢı
ekonomik büyüme ve URG artıĢı sağlayarak ülkenin vatandaĢlarının refah
seviyesini artırıcı yönde etki yapabileceği ifade edilebilir.
Euro Bölgesinde parasal birlik döneminde Euro Bölgesi ülkeleri tarafından
toplanan kamu gelirlerinin niceliği artıĢ sergilemiĢtir. Ancak 2008 Küresel Finansal
Kriz ve Yunanistan Krizi sonrası dönemde ortaya çıkan resesyon sonucunda Euro
Bölgesi ülkeleri tarafından toplanan kamu gelirlerinin azaldığı görülmektedir (Bkz.
ġekil 4. 7).
142
ġekil 4.7. Euro Bölgesi Toplam Kamu Gelirleri (1996-2012, Milyon Euro).
Kaynak:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0000.TOR.B1300
.CU.E
Kamu Harcamaları
Kamu harcamaları; bir devletin vatandaĢlarının ihtiyaçlarının karĢılanarak hayat
standartlarının artırılması için gerekli olan kamu hizmetlerinin yürütülmesi için
gerçekleĢtirdiği harcamalar olarak tanımlanabilir. Kamu harcamaları genellikle
idari, fonksiyonel ve ekonomik olmak üzere üç grupta sınıflandırılmaktadır.
Kamu harcamalarının ülke vatandaĢlarının hizmetleri çerçevesinde yapılması
ülkede hayat standardı artıĢına yol açar ve ülkenin URG seviyesinin artmasına
katkı sağlar. Euro Bölgesi uygulaması aynı zamanda tek paranın olması anlayıĢı
zemininde yapılandırılan bir büyüme modelidir. Bu bağlamda Euro Bölgesinde
kamu harcamalarında artıĢ gerçekleĢtiği görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 8).
143
ġekil 4.8. Euro Bölgesi Kamu Harcamaları (Milyon Euro).
Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html
144
Bütçe Dengesi
Bütçe; Kamu kesiminin gelecek bir dönem için kaynak-harcama dengesini
yansıtan ve parlamenter demokrasilerde yasama organının, yürütme organına
kamu harcaması yapma ve kamu gelirlerini toplama konusunda verdiği yetkiyi
gösteren belgedir. Kamu harcamaları ve kamu gelirleri arasındaki negatif fark
bütçe
açığını,
pozitif
fark
bütçe
fazlasını
ifade
etmektedir
(http://butce.nedir.com/#ixzz2b0QMMv8H, EriĢim Tarihi, 08.08.2013).
Ġkinci bölümde ifade edildiği üzere refah seviyesi düĢük Euro Bölgesi ülkelerinin
kalkınmasının, cari açık ve bütçe açığının aynı dönemde var olduğu ikiz açık
hipotezi çerçevesinde olması amaçlanmıĢtır. Bu bağlamda Euro Bölgesi
ülkelerinde mali disiplinin zayıflığının da etkisiyle ülkeler, tasarruf ve finansman
açıklarını düĢen borçlanma maliyetleri ile borçlanma yolu ile finanse etme yoluna
giderek bütçe dengesinden taviz vermiĢlerdir. Bu çerçevede bu ülkelerde tasarruf
ve finansman açığı sorununa ek olarak bütçe açığı sorunu ortaya çıkmıĢtır. Bu
doğrultuda, Avrupa Borç Krizi öncesi, süreci ve sonrasında Euro Bölgesi
ülkelerinin karĢılaĢtığı temel problemlerden bir tanesi artan bütçe açığı sorunudur
(Bkz. ġekil 4. 9).
Bütçe açığı ise kamu borçlanması yolu ile finanse edilmek istenmesi hali hazırda
yüksek seviyelerde olan kamu borçlarının artmasına neden olmuĢtur. Tasarruf ve
finansman açığı sorunu ile birlikte bütçe açığı sorunu yatırımların finansmanını
olumsuz etkilemektedir. Bu etkide büyümeyi negatif yönde etkileyeceği için bütçe
açığının URG üzerinde uzun dönemde olumsuz etkisi olabileceği ifade edilebilir
145
ġekil 4.9. Euro Bölgesi Bütçe Açığının GSYĠH‘ ya Oranı
Kaynak: AMB,
Kamu Borçları
Bir ülkede tasarruf ve finansman açığı sorunun varlığı, ülkenin kaynak açığı
sıkıntısı olduğunu iĢaret eder. Ayrıca bu açıklar bütçe açığını da tetiklemektedirler.
Bu nedenle devletler bu açıklarını kapatmak için ulusal ve uluslararası
piyasalardan borçlanırlar.
Bir ülkede vatandaĢların hayat standartlarında artıĢ sağlayacak kamu hizmetleri ve
yatırımlarının
gerçekleĢtirilmesinin
ekonomik
büyümeye
olumlu
katkı
sağlayabileceği ifade edilebilir. Bu bağlamda ülkeler borçlanmayı bir ekonomik
büyüme aracı olarak kullanabilirler. Bu amaç çerçevesinde Euro Bölgesi
uygulamasında da kamu borçları refah seviyesi düĢük ülkelerin ekonomik büyüme
sağlaması doğrultusunda kullanılmıĢtır. Tek para uygulamasına geçilmesi
sonrasında
Euro
Bölgesinde
on
yıllık
devlet
tahvil
faizlerinin
düĢmeye
baĢlamasının da etkisi ile kamu borçlarının arttığı görülmektedir (Bkz. ġekil 4.10).
146
Bu kamu borçlarının finansmanı ise yine borçlanma yolu ile gerçekleĢtirilmiĢtir.
Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan Krizi sonrası Euro Bölgesi ve AB genelinde
devlet tahvilleri piyasasında faizlerin yükselmeye baĢlaması ile artan kamu
borçlarının çevrilebilirliğini zorlaĢtırmıĢtır. Bir diğer yönden ise Küresel Finansal
Krizin ortaya çıkardığı resesyonun aĢılması için uygulanan geniĢletici para ve
maliye politikaları sonucu artan kamu harcamalarının finansmanı sorunu bütçe
açıklarını tetiklemiĢtir. Bütçe açıklarının finansman sorunu ise kamu borçlarını
tetiklemiĢtir. Bu bağlamda Euro Bölgesinde kalkınma seviyesi düĢük ülkeler için
yapılandırılan büyüme modelinin temel unsurlarından olan kamu borçlarının
ekonomik büyüme sağlayamadığı ifade edilebilir. Çünkü bu ülkeler borçlanma ile
elde etiği fonları gelir getirecek yatırımlara dönüĢtürememiĢlerdir. Bu durumda
refah seviyesi düĢük ülkelerin kalkınması çerçevesinde URG‘ yi olumsuz
etkilemiĢtir.
ġekil 4.10. Euro Bölgesi Brüt Kamu Borçları( 1996-2012, Milyon Euro).
Kaynak:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0X13.MAL.B1300
.SA.E
147
4.1.3. Para Politikasına ĠliĢkin Faktörler
Para Politikası, ekonomik büyüme, istihdam artıĢı ve fiyat istikrarı gibi hedeflere
ulaĢabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini etkilemeye yönelik olarak
alınan
kararları
ifade
etmektedir
(http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sozluk.htm#parapolitikasi,
EriĢim
Tarihi,12.01.2014).).
Bu bağlamda, para politikası fiyat istikrarını sağlama temel amacı çerçevesinde
iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢmesine katkı sağlama amacıyla
yetkili para otoritesi tarafından alınan kararları ve uygulamaları kapsamaktadır.
Genel olarak merkez bankalarının temel amacı fiyat istikrarını sağlanmaktır. Para
politikalarının yürütülmesi yetkisi merkez bankaları bünyesinde yer alan para
politikası
kurullarındadır.
Para
politikası
kurulu
alacağı
kararlar
ve
gerçekleĢtireceği uygulamalarla ilk olarak fiyat istikrarının sağlanması amacı
çerçevesinde bir ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢmesine
katkı sağlar.
Merkez bankaları bu görev ve amaçlarını yerine getirmek için para politikası
araçlarını, para politikasının araçlarının iĢlevselliklerini sağlamak için parasal
aktarım mekanizmalarını kullanırlar. Bu mekanizmalar; faiz kanalı, döviz kuru
kanalı, varlık fiyatları kanalı, kredi kanalı ve beklentiler kanalı olarak sıralanabilir
(Cambazoğlu ve Karaalp, 2012:53) (Bkz.ġekil 4.11).
148
ġekil 4.11. Parasal Aktarım Mekanizması
Kaynak: AMB, Kasapoğlu, 2007
149
ġekil 4.12. BasitleĢtirilmiĢ Parasal Aktarım Mekanizması
Kaynak: TCMB, 2013:3
150
Para politikası araçları merkez bankalarına göre farklılık arz edebilir. Ancak,
genellikle bu araçlar; dolaylı ve doğrudan olmak üzere iki sınıfta kategorize
edilmektedir (Bkz. Çizelge 4.2.). URG‘ yi etkileyen para politikasına iliĢkin faktörler
para politikasının temel amacı olan fiyat istikrarı ve bunu sağlamaya yarayan
parasal aktarım mekanizmaları çerçevesinde yapılacaktır
Çizelge 4.2. Para Politikası Araçları
DOLAYLI
PARA
POLĠTĠKASI
ARAÇLARI
 Açık Piyasa iĢlemleri
 Döviz – Efektif iĢlemleri
 Reeskont Penceresi lemleri
 Zorunlu KarĢılık Oranları
 Faiz Oranı Kontrolleri
 Kredi Tavanı Kontrolleri
 FarklılaĢtırılmıĢ
Reeskont
Kotaları
 Disponibilite Uygulaması
 Finansal Aracıların Portföylerinin
DOĞRUDAN
PARA
POLĠTĠKASI
ARAÇLARI
Yeniden Düzenlenmesi
 Hisse Senedi ve Tahvil Alımına
Yönelik Kredilerin Kontrolü
 Tüketici Kredilerinin Kontrolü
 Özel Mevduatlar
 Merkez
Bankasının
Moral
Takviyesi
 Reklam
Öğütler
Kaynak: Önder, 2005: 55-91
ve
Resmi
Olmayan
151
Fiyat istikrarı
Bir ekonomide fiyat istikrarı göstergesi fiyatlar genel seviyesinin istikrarını ifade
etmektedir. Fiyatlar genel seviyesinin ölçümü ise belirli bir temel yıl baz alınarak
fiyatlar genel seviyesindeki artıĢı ifade eden oranla gerçekleĢtirilir. Bu oran
enflasyon oranı olarak isimlendirilmektedir. Enflasyon oranı, tüketici, üretici ve
GSYĠH endeksleri çerçevesinde üç farklı Ģekilde hesaplanabilmektedir.
Para politikasının temel amacı bir ülkede refah artıĢı sağlayacak ekonomik iklim
sağlamak, bu amaca ulaĢmadaki en önemli hedefi ise fiyat istikrarını sağlamaktır.
Fiyat istikrarının sağlanamaması bir ülkenin rekabet gücünü olumsuz yönde
etkileyecektir. Çünkü enflasyon artıĢı reel kurun değerlenmesine yol açacağı için
rekabet gücü kaybı ortaya çıkacaktır.
Nitekim ikinci bölümde ifade edildiği üzere borç krizinin derinleĢtiği PIIGS
ülkelerinde enflasyon oranlarındaki artıĢ Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde
gerçekleĢmiĢtir. Artan enflasyon oranı bu ülkelerdeki reel kurun diğer Euro Bölgesi
ülkelerine oranla daha fazla değerlenmesine yol açmıĢtır. Bu değerlenme ise
rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemiĢtir. Bu olumsuz etki ise cari açık sorununu
ortaya çıkarmıĢtır.
Faiz Oranları
Faiz kısaca; bir ödeme aracının belirli bir dönemde kullanım hakkının devralınması
için ödenen bedel olarak tanımlanabilir. Faiz oranları ise bu bedelin miktarını
hesaplamaya yarayan bir ölçüdür.
Günümüzde birçok yatırım faizler çerçevesinde borçlanma yolu ile finanse
edilmektedir. Bu nedenle günümüz ekonomik ve finansal sisteminde faiz oranları
kritik bir öneme sahiptir. Bu çerçevede faizler, döviz kuru politikası ile birlikte
ekonomi yönetimlerinin en önemli araçlarından bir tanesi haline gelmiĢtir (Aksoy
ve Tanrıöven, 2012).
152
Bu önem çerçevesinde faiz politikasını yürüten merkez bankaları çeĢitli para
politikası araçları ile para politikasının ve ülkenin ekonomi politikasının amaçları
doğrultusunda faizleri yönlendirmeye çalıĢmaktadırlar. Bu bağlamda merkez
bankaları; fonlama faizi, (gecelik borç verme faizi). borç alma faizi, politika faizi,
geç likidite penceresi faizi, gösterge faiz29 gibi enstrümanlar ile piyasada oluĢan
faizlere yön vermektedirler.
Bir ekonomide ulusal paranın likidite arzı yüksek olursa ulusal paranın kaynak
maliyeti düĢeceği için faiz oranları düĢer. Likidite düĢük olursa yerli para cinsinden
açık ortaya çıkar ve yerli para cinsinden kaynak maliyeti yüksek olacağı için faiz
oranları yükselir. Yine yabancı para içinde likidite seviyesi yüksek olduğunda
yabancı para cinsinden faiz oranları düĢer, düĢük olduğunda döviz açığı ortaya
çıkar ve faiz oranları yükselir.
Bir ülkede piyasa faiz oranlarının çok yüksek olması finansman açığı sorunu
ortaya çıkarabilir. Finansman açığı ise GSYĠH‘ yı yükseltecek yatırımların
gerçekleĢtirilememesine neden olur. Bu durum tasarruf açığı sorunu ortaya çıkarır.
Sonuçta ülkenin kalkınma düzeyi olumsuz etkilenerek bu süreç bir döngü halinde
devam eder (Bkz. ġekil 4.13). Sonuçta ülkenin refah seviyesinin göstergesi olan
URG olumsuz etkilenir.
ġekil 4.13. Nurkse Yoksulluğun Kısır Döngüsü
Kaynak: Nurkse, 1952:571-583, Nurkse, 1961,Sarıdoğan, 2011:151
29
Gösterge faizin tahvili piyasalarda oluşmaktadır. Ancak merkez bankaları gösterge tahvilin faizini belirli
bir noktaya yönlendirerek piyasadaki diğer faizleri etkileyebilmektedir.
153
Euro Bölgesinde faiz oranları ve URG iliĢkisi yine benzer Ģekilde gerçekleĢmiĢtir.
Faiz oranları Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan krizine kadar düĢük seyretmiĢtir.
Bu dönemde finansman olanakları arttığı için kalkınma seviyesi daha düĢük olan
Euro Bölgesi ülkeleri büyüme ve URG artıĢı sağlamıĢlardır. Krizlerden sonra
yükselen faiz oranları ile bu ülkelerde var olan finansman ve tasarruf açığı
sorunları derinleĢmiĢ ve ekonomileri resesyon dönemine girmeye baĢlayarak URG
seviyeleri olumsuz etkilenmiĢtir.
Döviz Kurları
Döviz kavramının temelinde para kavramı yatmaktadır. Para kavramının tanımı
paranın fonksiyonları çerçevesinde yapılabilir. Paranın fonksiyonları üç tanedir. Bu
fonksiyonlar; paranın değiĢim, tasarruf ve spekülasyon aracı olmasıdır (Seyidoğlu,
2013). Bu çerçevede; bir ekonomik sistemde satın alma gücünün transferini,
geleceğe yönelik olarak saklanmasını ve bu satın alma gücü üzerinden satın alma
gücünün kazanımını sağlayan banknot, madeni cisim veya kaydi olarak ifade
edilen değerlere para denir.
Dünya‘da iki yüzün üzerinde bağımsız devlet vardır. Her devletin varlığı aynı
zamanda her devlete özgü bir ekonomik sistemi ortaya çıkarmaktadır. Bu
ekonomik sistemlerde bulundukları devlete ait ulusal paralara sahiptir. Küresel
ekonomik sistemde birçok sayıda fazla para çeĢidinin olması; küresel ekonomik
sistemi oluĢturan alt ekonomik sistemler arasında gerçekleĢecek ekonomik
iĢlemlerde değiĢim aracının değerinin ne olması gerektiği hususunu ön plana
çıkarmaktadır. Döviz kavramının temel çıkıĢ noktası iĢte tam bu noktadadır.
Döviz kurları ve URG arasındaki iliĢki reel kur üzerinden analiz edilebilir. Para
politikasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarının temel
göstergesi enflasyon oranıdır. Enflasyon oranı ile reel kur arasında doğrudan bir
iliĢki söz konusudur. En yalın anlatımı ile eğer bir ülkede enflasyon oranı, rakip
ülkelerin enflasyon oranından yüksek ise o ülkenin üretim maliyetlerinin
rakiplerinden daha fazla olduğu anlamına gelmektedir. Bir baĢka ifade ile bir
ülkenin rakiplerine oranla rekabetçiliğinin yüksek olması için döviz kurlarındaki
artıĢ oranının o ülkedeki enflasyon artıĢ oranından büyük olması gerekmektedir.
154
Bu husus reel kurun değer kaybettiğinin ve bu kapsamda rekabetçiliğin arttığının
göstergesidir. Ancak döviz kurundaki artıĢ enflasyon oranını daha fazla artırırsa
maliyetler yükseleceğin için kazanılan rekabet avantajının geçici bir kazanım
olacağı
vurgulanabilir(Özatay,2013,http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fatih_ozatay/enflasy
onu_yukseltmeden_rekabet_gucunu_arttirmak-1095066).
ġekil 4.14. Euro Bölgesinde Nominal Döviz Kuru, Enflasyon oranı ve Reel Efektif
Döviz Kuru Endeksi ĠliĢkisi
Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html
155
Varlık Fiyatları
Merkez bankalarının faiz oranları ve para arzında yapmıĢ olduğu değiĢiklikler
varlık fiyatları üzerinde de etki göstermektedir. Bu etki kredi ve hisse senedi
piyasaları üzerinden incelenebilmektedir (TCMB, 2013:6).
Kredi kanalı, büyük firmalardan daha çok sermaye ve para piyasalarından fon
ihtiyaçlarını karĢılayamayan ve banka kredilerine bağımlı olan küçük ve orta ölçekli
iĢletmelerin yatırım harcamalarını etkilediği söylenebilir. Kredi kanalı merkez
bankalarının para politikaları çerçevesinde irdelenebilir. Örneğin geniĢletici bir para
politikası sonucu bankaların rezervleri ve mevduatları artacağından verebilecekleri
kredi miktarı yükselecektir. Bir baĢka yönden geniĢletici para politikası firmaların
değerini yükselterek firmaların algılanan borç riski, nakit akıĢı ve nominal borç
üzerinde olumlu etkiye yol açacaktır. Bu olumlu etkiler asimetrik bilgi sorunundan
kaynaklanan ahlaki tehlike (Moral Hazard). ve ters seçim (Adverse Selection).
etkisini azaltabilir. Bu durumsa, bankaların kredi arzını artırmasına neden olacağı
ifade edilebilir (TCMB, 2013:6).
Hisse senedi kanalı faiz kanalı iliĢkilidir. Merkez bankalarının faizleri indirmesi
tahvillerin getirilerini azaltacağından hisse senedi piyasasında talep artıĢı olacaktır.
Bu durum ise hisse senedi fiyatlarının yükselmesine neden olacaktır (TCMB,
2013:6). Ancak merkez bankasının faaliyet gösterdiği ülkede hisse senedi
piyasasındaki getiriler ile merkez bankası faizleri arasındaki iliĢkinin derecesi güçlü
ise merkez bankalarının faiz indirimleri hisse senedi piyasasındaki getirileri
düĢüreceği için hisse senedi fiyatları düĢecektir.30
Varlık fiyatları kanalı URG ile iliĢkilendirilebilir. Bir ülkede bir eĢik değere kadar Ġlk
olarak kredilerde geniĢleme yatırımları finanse edeceği için büyümeye olumlu
yönde katkı sağlayıp vatandaĢların hayat standartlarında ve refah düzeyinde artıĢ
sağlayarak URG‘ ye olumlu yönde katkı sağlayacağı ifade edilebilir. Ancak aĢırı
kredi geniĢlemesi ise kredi piyasasında balon veya köpük etkisi oluĢturabilir. Euro
30
FED’in 2014’te tahvil alımını durdurabileceğini açıklaması gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi
piyasalarında bu tip bir etkiye yol açmıştır.
156
Bölgesinde genel olarak sürekli yerel kredilerde artıĢ gerçekleĢtiği görülmektedir
(Bkz. ġekil 4.15).
ġekil 4.15. Euro Bölgesi Yerel Krediler (1998-2014, Milyon Euro).
Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html
Hisse senedi piyasalarının URG‘ ye olan etkisi sermaye hareketleri çerçevesinde
irdelenebilir. Bir ülkenin hisse senedi piyasasında getirilerin yüksek olması portföy
yatırımları çerçevesinde ülkeye sermaye hareketini getirecek yönde etki yapar.
Ülkeye gelen yabancı sermaye ile döviz açığı, cari açık ve yatırımlar finanse
edilebilir. Bu durumda, büyüme çerçevesinde URG‘ ye olumlu yönde katkı
sağlayabileceği ifade edilebilir.
Beklentiler
Beklentiler kanalı, ekonomik birimlerin gelecek dönemlere ekonomik koĢullarda
yaĢanmasını bekledikleri değiĢimler aracılığıyla çalıĢan aktarım kanalı olarak
tanımlanabilir (TCMB,2013:6).
Beklentiler kanalı Euro Bölgesinde negatif yönde etkin çalıĢan bir aktarım kanalı
olmuĢtur. Yunanistan krizi sonrasında tüm Euro Bölgesi ve AB‘de borçlanma
maliyetlerinin yükselmesi çerçevesinde krizin bulaĢıcılığında beklentiler kanalının
önemli rol oynadığı söylenebilir.
157
4.1.4. Finansal Ġstikrara ĠliĢkin Faktörler
Finansal istikrar olgusunu etkileyen birçok sayıda faktör sınıflanabilir. Bu bağlamda
finansal istikrar kavramı üzerinde kesin bir görüĢ birliğine varılan bir kavram
değildir. Bu nedenle konunun amaçları çerçevesinde finansal istikrar kavramı AMB
yaklaĢımı çerçevesinde ele alınacaktır.
Avrupa Merkez Bankası (2005). Finansal istikrarı; finansal aracılar, piyasalar ve
piyasa altyapılarından oluĢan finansal sistemin istikrarlı olması durumunu,
tasarrufların karlı yatırım olanaklarına yönlendirilebilmesi ve Ģoklara karĢı dayanıklı
olması olarak tanımlanmıĢtır (AktaĢ, 2011:8).
Finansal istikrarsızlığa yol
açabilecek riskler ise aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Özatay, 2011:14).
 Açılan kredilerin geri ödenmesinde yaĢanabilecek sorunlar
 Finansal kurumların bilançolarındaki borçları kısa ve alacakları uzun vadeli
ise ve aradaki fark giderek açıldığı takdirde; finansal kurumların
bilançolarının duyarlılığının artması,
 Finansal kurumların sermayesinin kat ve kat üzerinde varlık birikimine
giderek (mesela kredi açan). yüksek kaldıraç oranı ile çalıĢması,
 Finansal kurumun geçici likidite sorunu yaĢadığında ekonomik ortam buna
uygun olmaz ise likidite sorununun sermaye sorununa dönüĢme ihtimali
Bu bağlamda tasarrufların yatırıma dönüĢme derecesi ve ekonominin dıĢ Ģoklara
dayanıklılık derecesi unsurlarının ön plana çıktığı söylenebilir.
Tasarrufların Yatırıma DönüĢme Derecesi
Parasal birliğin sağlanması, siyasi ve ekonomik birliğe giden süreçte bir aĢama
olmasının yanı sıra; kalkınma ve refah seviyesi düĢük AB ülkeleri ekonomileri için
seçilen ve yapılandırılan büyüme modelidir.
tasarrufların
artarak
yatırımlara
ve
Bu kapsamda, bu ülkelerde
yatırımların
büyümeye
dönüĢmesi
amaçlanmıĢtır. Ancak, parasal birlik süresince tüm Euro Bölgesinde tasarrufların
yatırımlara dönüĢtürülemediği görülmektedir (Bkz. Bölüm 3).
158
Ekonominin DıĢ ġoklara Dayanıklılık Derecesi
AMB‘ nin yapmıĢ olduğu finansal istikrar tanımı çerçevesinde finansal istikrarın
diğer unsuru ekonomik sistemin dıĢ Ģoklara karĢı dayanıklı olmasıdır. Ancak
Lehman Brothers‘ ın iflası ile patlak veren Küresel Finansal Krizde en fazla
kırılganlık gösteren ekonomik sistemlerden bir tanesi Euro Bölgesi olmuĢtur. Ayıca
parasal birlik süresince zayıf mali disiplin ve zayıf maliye politikası Euro Bölgesinin
riskini artırarak finansal istikrarı zedelemiĢtir.
Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin düĢmesi ile kamu ve hane halkı
borçlarında artıĢ ve kredi geniĢlemesi yaĢanmıĢtır. Örneğin; Ġspanya ve Ġrlanda‘
da konut kredileri piyasasında balon oluĢmuĢtur. Finansal kurumlar yüksek
kaldıraç oranları ile çalıĢmıĢlardır. Kriz süresince yaĢadıkları likidite sorunları
sermaye sorununa dönüĢerek bazı finansal kurumlar iflas etmiĢtir.
Bu kapsamda kriz öncesi, süreci ve sonrasında URG‘ yi etkileyen bir faktör olarak
finansal istikrarın; gerek tasarrufların yatırımlara dönüĢmesi gerekse finansal
sistemin dıĢ Ģoklara karĢı dayanıklı olunması yönlerinden sağlanamadığı
görülmektedir.
Sonuç olarak Avrupa Borç Krizi çerçevesinde finansal istikrar URG iliĢkisi Ģu
Ģekilde özetlenebilir; Finansal istikrar tasarrufların yatırımlara dönüĢmesini sağlar.
Yatırımlarda bir ekonominin büyümesine olumlu katkı sağlar. Büyüyen bir
ekonominin de URG‘ si artar. BaĢta Euro Bölgesi güney ülkeleri olmak üzere Euro
Bölgesinde; borçlanma ile sağlanan kaynaklar yatırımlara dönüĢtürülememiĢtir.
Ödenemeyen borçlar ve krediler bölgenin riskini artırmıĢtır. Zayıf makroekonomik
yapı ve finansal istikrarsızlık ile Euro Bölgesini dıĢ Ģoklara kırılgan hale getirmiĢtir.
Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan krizi ile Euro Bölgesi borç sarmalı içerisine
girmiĢtir. Nihayetinde parasal birlik ile amaçlanan ekonomik büyüme seviyesi;
nicelik ve nitelik olarak sağlanamamıĢ, hatta krizin ilk yıllarında ekonomide
küçülme görülmüĢtür. Büyümedeki olumsuz çizelgede Euro Bölgesinin URG‘ sine
olumsuz yönde etkilemiĢtir. Çünkü; Finansal istikrar fiyat istikrarı ve verimlilik ile
beraber
büyümenin
üç
sacayağından
(http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf,
bir
tanesidir
EriĢim
Tarihi,
159
15.12.2013).Büyüme ise URG‘ nin en temel bileĢenlerinden bir tanesidir
(Bkz.bölüm1).
4.1.5. Ġstihdama ĠliĢkin Faktörler
ĠĢsizlik Oranı
Bir ekonomide ekonomik faaliyetlere katılabilecek insan gücünün kullanılma,
çalıĢma veya çalıĢtırma derecesi ―istihdamı‖ göstermektedir (YahĢi, 2007:21,
SavaĢır, 1999:81).
Euro Bölgesinde borç krizi süreci ve sonrasında istihdam
seviyesinin düĢtüğü görülmektedir (Bkz. ġekil 4.16).
Ġstihdamı etkileyen birçok faktör söz konusudur. Konunun amaçları çerçevesinde
iĢgücü verimliliği ve iĢgücü maliyetleri alt faktörler ele alınacaktır. KuĢkusuz,
eğitim, nüfus, sosyolojik faktörler vb. unsurlarda istihdam ile iliĢkilidir. Bu faktörler
URG‘ yi etkileyen mikro ekonomik faktörler baĢlığı altında incelenecektir.
ġekil 4.16. Euro Bölgesi ĠĢsizlik Oranı (1996-2014,%).
Kaynak:
AMB,
http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=132.STS.M.I6.S.UNEH.RTT000.4.000
160
ĠĢgücü Maliyetleri
ĠĢgücü maliyetlerindeki artıĢ bir ülkenin rekabet gücünü olumsuz etkiler. Daha
kapsamlı bir ifade ile bir ülkede iĢgücü maliyetlerinde ortaya çıkacak bir artıĢın
ülkenin rekabet gücü üzerinde olumsuz etki ortaya çıkarmaması için maliyet
artıĢlarının verimlilik artıĢından büyük olmaması gerekmektedir.
Euro Bölgesinde özellikle PIIGS ülkelerinin rekabet güçlerindeki aĢınmada
enflasyon oranı ile birlikte iĢgücü maliyetleri önemli rol oynamıĢtır. Bu dönemde
iĢgücü maliyetlerinde artıĢ yaĢanmıĢtır (Bkz. ġekil 4.17). ĠĢgücü maliyetlerindeki
artıĢ
reel
kurun
değerlenmesine
yol
açarak
rekabet
gücünün
olumsuz
etkilenmesine neden olmuĢtur.
ġekil 4.17. Euro Bölgesi Birim ĠĢgücü Maliyetleri ve Saatlik ĠĢgücü Maliyetleri
Endeksi (2008=100).
Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html
161
ĠĢgücü Verimliliği
ĠĢgücü verimliliği; iĢgücü piyasalarının daha düĢük maliyetle daha fazla çıktı
üretebilme derecesidir. Verimlilik fiyat istikrarı ve finansal istikrar ile birlikte
büyümenin
üç
temel
unsurundan
bir
(http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf,
tanesidir.
EriĢim
Tarihi,
15.12.2013) Bu kapsamda bir ülkedeki iĢgücü piyasalarının verimliliği büyümeye
ve URG‘ ye olumlu yönde katkı sağlar. Çünkü URG;
bir ekonominin toplam
verimlilik düzeyi olarak da tanımlanmaktadır. Verimlilik arttıkça ekonominin
büyüme yaratma kapasitesi artar. Euro Bölgesinde iĢgücü verimliliği, özellikle
Küresel Finansal Kriz döneminde resesyon nedeniyle düĢmüĢtür (Bkz. ġekil 4.18).
Bununla birlikte; iĢgücü maliyetlerinin artması rekabet gücünü olumsuz etkilemiĢtir.
ġekil 4.18. ĠĢgücü Verimliliği
Kaynak:AMB,http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=119.ESA.Q.I6.Y.0000.LABPR
O.1000.TTTT.L.U.R
162
4.2. Mikro Ekonomik Faktörler
4.2.1. Verimlilik
Verimlilik en temel tanımı; ile en az maliyetle en fazla üretebilme yeteneğidir.
Ancak; verimliğe iliĢkin bu yaklaĢım daha çok üretim süreçleri ile sınırlı
kalacağından, URG çerçevesinde verimlilik daha kapsamlı bir yaklaĢımla ele
alınabilir.
OECD‘ ye göre verimlilik; bir ülkedeki sermaye ve emek gücünün katma değer
yaratma seviyesidir (OECD, 2001:16, Adıgüzel, 2011:98). (Dünya Ekonomik
Forumu). DEF‘ e göre URG; bir ülkenin faktörleri, kurumları ve politikalarının
verimlilik karmasıdır (Schwab v.d:2013).
Bu doğrultuda verimlilik; ―bir ülkenin faktörleri, kurumları ve politikalarının;
ekonomik büyüme kapsamında ortaya çıkacak refah artıĢına yönelik katma değer
ortaya çıkarabilme derecesi‖ olarak tanımlanabilir.
Bir ülkenin temel hedefi vatandaĢlarına yüksek hayat standartları sağlamaktır ve
bunu gerçekleĢtirmenin koĢulu salt anlamda rekabet edilebilirliği sağlamaktan
ziyade ülkenin kaynaklarını kullanmadaki verimlilik seviyesine bağlıdır (Göker,
1993:119, Porter, 1990, Adıgüzel, 2011:98).
4.2.2. Ġnsan Sermayesi
URG‘ nin temelinde yatan temel unsurlardan bir tanesi ekonomik büyüme ve
kalkınmadır. Ekonomik büyüme ve kalkınma bağlamında bir ülkenin rekabet
gücünün artması için fiziki sabit yatırımlar kadar beĢeri sermaye yatırımları da
önem arz etmektedir (Altay vd., 2007: 98, Adıgüzel, 2011:3). Bir bakıma insan
sermayesi ekonomik büyümenin en önemli faktörlerinden bir tanesidir (Schultz:
1961,Kwon ve Dae bong, 2007:3).
Ġnsan sermayesi URG iliĢkisi günümüzde geçerli olan rekabet anlayıĢı ile
iliĢkilendirilebilir. Günümüzde geçerli olan rekabet anlayıĢı bilgi üstünlüğüne dayalı
bir yaklaĢımdır (Bkz.1.bölüm). Bilginin oluĢması bir süreci ifade etmektedir. Bu
163
süreç; gözlem yapma, veri toplama, veri iĢleme olarak sıralanabilir. Bu süreci
baĢlatan, devam ettiren ve sonuçlandıran unsurun insan unsuru olması sebebiyle
bilginin oluĢma sistematiğinin en önemli birimi insan unsurudur.
URG‘ nin temelinde, verimlilik artıĢı, firma rekabetçiliği, ekonomik büyüme ve reel
gelir artıĢı refah artıĢı unsurları vardır. Eğer bir firma, endüstri ve ülke yetiĢmiĢ
insan sermayesi çerçevesinde bilgi üstünlüğüne sahip olursa verimlilik düzeyi
artarak rekabet avantajı kazanır. Verimlilik ile birlikte kaynakların etkin tahsisi
sayesinde büyüme ve kalkınma sağlanarak bir ülkenin vatandaĢlarının gelirlerinde
meydana gelecek artıĢ sonucu hayat standartları ve refah artıĢı gerçekleĢir.
Sonuçta ülkenin toplamda URG düzeyi artacaktır.
Ġnsan sermayesi ekonomik büyüme çerçevesinde rekabet gücünün tek bileĢeni
değildir. Ancak; URG‘ nin diğer bileĢenleri açısından rekabetçi olmayan bir ülke;
URG‘ nin bir unsuru olarak insan sermayesinin maximize edilmesi koĢulu ile
toplamda URG‘ sini artırabilir. Örneğin, Japonya ve Ġsviçre zengin doğal
kaynaklara sahip olmasa da yüksek insan sermayesi unsuru ile ekonomik büyüme
ve kalkınma sağlamıĢlardır (Adıgüzel, 2011: 94).
4.2.3. Altyapı
Bir ülkedeki ekonomik faaliyetlerin konuĢlanmasında önemli bir yere sahip olan
altyapı ülkenin ekonomik büyümesi kapsamında URG‘ ye olumlu katkı sağlar
(Adıgüzel, 2011:167). Altyapı ‗nın URG‘ ye olan katkısı aĢağıdaki gibi sıralanabilir
(Adıgüzel, 2011: 167, 168).
 Altyapı ekonomik faaliyetlerin konuĢlanmasını sağlar.
 Ekonominin uluslararası pazarlara olan entegrasyon derecesinin artırır.
 GeliĢmiĢ ulaĢtırma ve iletiĢim altyapısı ihracatı büyütür.
 GeliĢmiĢ ulaĢtırma altyapısı alıcı ve satıcılara tedarik ve esneklik kabiliyeti
kazandırır.
 GeliĢmiĢ altyapı ülkenin
geliĢmiĢlik seviyesine
iliĢkin
bir
gösterge
olmasından ötürü ülkeye olan güveni artırarak uluslararası yatırımları ülkeye
çekmede rol oynar.
164
 Firmaların faaliyetlerini büyütebilmeleri için ön Ģarttır.
 Güvenilir altyapı girdi ve çıktı pazarlarına eriĢimi kolaylaĢtırır ve bu
pazarlara giriĢ çıkıĢ için iĢlem maliyetlerini azaltır.
4.2.4. Finansal Sistem
Bir ekonomide finansal sistem; ―belirli kiĢi ve kurumların, piyasaların, araçların ve
organizasyonların, beraberce çeĢitli fonksiyonları yerine getirmek üzere bir araya
gelmeleri sonucunda oluĢan bir bütün‖ olarak tanımlanabilir (AfĢar, 2007:1998).
URG‘ nin temelinde verimlilik artıĢı yatmaktadır. Verimlilik artıĢı bir ülkenin
yatırımlardan elde edeceği getiri oranının göstergelerinden bir tanesidir (Schwab
vd., 2013). Bir baĢka ifade ile, bir ülkede tasarrufların yatırıma dönüĢme
derecesinin yüksekliği, ülke ekonomisinin verimliliğini artırır (Adıgüzel, 2011:123).
Yatırım; belli bir dönemde bir ülkede sermaye malları stokuna yapılan net ilavedir
(Aksoy ve Tanrıöven, 2012: 1). Bir ülkedeki tasarrufların yatırıma dönüĢtürülebilme
derecesinin artıĢı etkin ve geliĢmiĢ bir finansal sistemin varlığı ile sağlanır.
GeliĢmiĢ bir finansal sistemin özellikleri; Esneklik, hızlı iyileĢme, makroekonomik
istikrar, finansal sistemin alt yapısı, Finansal sistemde düzenleme ve denetlemenin
kalitesi, piyasa disiplini olarak sıralanabilir (Mishkin, 2000:27, Yetiz, 2008:11).
Bir bakıma bir ekonomide tasarrufların yatırımlara dönüĢebilme derecesi finansal
istikrarla
sağlanabilir
(Avrupa
Merkez
Bankası,
2005).
Finansal
istikrarı
sağlamanın koĢullarından bir tanesi de geliĢmiĢ bir finansal sistemin varlığı ile
sağlanabilir. GeliĢmiĢ bir finansal sistem bir ülke ekonomisinin büyümesine olumlu
katkı sağlar. Ayrıca literatürde ülkeler arası büyüme farklılıklarının oluĢmasında
finansal aracılık faaliyetlerinin ciddi ölçüde etkisi olduğunu vurgulayan yaklaĢımlar
mevcuttur (Adıgüzel, 2011:125).
Finansal sistem bir ülkedeki fonların tedarikinde ve yeni teknolojilerin yayılmasında
önemli bir unsur olduğu için bir ülkenin URG‘ sinin artıĢında belirleyici faktörlerden
bir tanesidir ve geliĢmiĢ bir finansal sistemin bir ülke ekonomisine sağlayacağı
katkılar aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Adıgüzel, 2011:124).
165
 Tasarruf sahiplerine yüksek düzeyde nakit düzeyi sağlayarak küçük
değerdeki tasarrufları büyük ölçekteki yatırımlara sevkeder.
 Yatırım seçeneklerinin artmasını sağlayarak tasarruf sahiplerinin riskini
azaltır.
 Kaynakların kötü yönetilme ve değerlendirme riskini azaltarak yatırımların
izlenmesine yardımcı olur.
 Tasarlanan projeler hakkında bilgi edinme ve bu bilgileri değerlendirme
maliyetlerini uzmanlaĢmıĢ yatırım hizmetleri aracılığı ile azaltır.
 Kaynakların verimli bir Ģekilde tahsisini sağlar.
4.2.5. Hammadde Olanakları
Hammadde; endüstride bir ürün ya da yapının elde edilmesinde kullanılan gerekli
bileĢenlerin iĢlenip elde edilmesinden önceki durumunu ifade etmektedir
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Hammadde, EriĢim Tarihi,09.10.2013).
Hammadde olanaklarının yoğunluğu ve bu yoğunluğun etkinliği dıĢ ticaret üzerinde
etkilidir.
Örneğin;
petrol,
petrol
benzeri
ürünlerin
hammaddesidir.
Petrol
hammaddesinin yoğunluğundan ötürü petrol benzeri ürünlerin ihracatı Petrolün
yoğun Ģekilde çıkarıldığı ülkelerin dıĢ ticaret hacimlerinin niceliksel olarak en
önemli bileĢenlerinden bir tanesidir. Bu kapsamda, hammadde kaynaklarının
yoğunluğu ihracat artıĢı kapsamında URG‘ ye olumlu katkı sağlayabilir.
4.2.6. AraĢtırma- GeliĢtirme (AR-GE)
AR-GE; iĢletmelerde yeni ürün ve üretim süreçlerinin ortaya çıkarılmasına yönelik
sistemli ve yaratıcı çalıĢmalardır (Zerenler vd, 2007:656). AR-GE‘ nin dıĢ ticaret
vasıtasıyla URG‘ ye katkısı söz konusudur.
AR-GE‘ nin URG‘ ye olan katkısını dıĢ ticareti etkileyen faktörlerin yanı sıra
iĢletmelerin yenilik yaratabilme derecesi kapsamında da düĢünülebilir. Bir ülkedeki
firmaların AR-GE faaliyetlerine yapmıĢ olduğu yatırım o firmaların rekabetçiliğini
artıracağı için toplamda ülkenin URG‘ sini de artıracaktır.
166
Avrupa Borç Krizi kapsamında krizi yaĢayan ve aynı zamanda rekabet güçleri
düĢük olan ülkelerdeki firmaların DEF‘ in hazırlamıĢ olduğu 2013 Küresel rekabet
gücü yıllığında yer alan ―firmaların AR-GE faaliyetlerine olan yatırımları‖ alt
endeksinde tıpkı toplam rekabet gücü endeksinde olduğu gibi alt sıralarda olduğu
görülmektedir (Schwab vd, 2012: 13,).
4.2.7. Kurumlar
Bir ülkedeki kurumların URG‘ ye sağlayacağı katkı, yine ekonomik büyüme
temelinde irdelenebilir. Ayrıca DEF‘ in yaklaĢımında kurumların verimliliği, URG‘
nin üç temel bileĢeninden bir tanesidir (Schwab vd, 2013).
Acemoğlu‘na göre ülkeler arası ekonomik büyüme farklılıklarının ortaya çıkmasının
temelinde; coğrafi farklılıklar, kültürel farklılıklar, Ģans faktörü ve kurumsal yapı
farklılıkları yatmaktadır (Acemoğlu, 2008, Özatay, 2011:7).
Acemoğlu‘na göre
ifade edilen bu unsurlardan en önemli olanı kurumsal yapı farklılıklarıdır. Çünkü;
Güney ve Kuzey Kore gibi aynı kültür ve coğrafyaya sahip ülkeler olmasına
rağmen ekonomik olarak güneyin kuzeyden daha fazla büyüdüğünü, Çin‘in son 50
yılda kültürünün değiĢmemesine rağmen ekonomik olarak büyüyebildiğini, ABD ve
Nijerya gibi biri zengin diğeri yoksul olan iki ülke arasındaki farkın Ģansla
açıklanamayacağını
vurgulayarak,
kurumsal
yapı
farklılıklarını
ekonomik
büyümede daha fazla öne çıkarmıĢtır (Acemoğlu, 2008, Özatay, 2011:7).
Acemoğlu dıĢında literatürde ekonomik büyümenin temelinde kurumsal yapı
farklılıklarını konumlandıran baĢka yazarlarda mevcuttur. Nobel ekonomi ödülü
sahibi Douglas North‘a göre bir ülke ekonomisinin büyüme sağlayabilmesinde etkili
olan kurumsal yapısının baĢka bir ülke tarafından birebir uygulanması, uyuĢmazlık
ortaya çıkarabileceğinden orijinal ülkedeki baĢarı elde edilemeyebilir (Adıgüzel,
2011:163, North, 1990, Demir; 1997:101). Ayrıca Rodrik ‗e göre de bu kurumsal
yapılar, mülkiyet hakları ile ilgili olan kurumlar, düzenleyici kurumlar, ve sosyal
güvenlik kurumlarıdır (Rodrik, 2007, Özatay, 2011:7).
167
Kısaca bir ülkedeki kamu ve özel sektör bağlamında kurumsal yapının etkinliği ve
verimliliği, ülke ekonomisinin toplam verimliliğine katkı sağlayarak ekonomik
büyüme ve bu bağlamda URG artıĢı sağlayacaktır.
4.2.8. Coğrafi konum
Coğrafi konumun bir ülkenin URG‘ sine olan katkısı; ülkedeki firmaların
rekabetçiliği ve dıĢ ticaret çerçevesinde irdelenebilir. Bir ülkenin coğrafi
konumunun coğrafi konumunun geliĢmiĢ bir ulaĢtırma altyapısı oluĢturulmasına
uygun olması ve hammadde kaynaklarına yakın olması; ülkedeki firmaların girdi
maliyetlerini düĢürerek karlılıklarını artırır. Karlılıkları artan firmaların rekabetçilik
seviyelerinin artması ülkenin URG‘ sini artırır. Bir diğer yönden; bir ülkenin coğrafi
konumunun; karlılık seviyesi yüksek dıĢ pazarlara yakın olması ülkenin dıĢ
ticaretinin geliĢmesine olumlu katkı sağlayarak ülkenin URG‘ sini artırır (Adıgüzel,
2011:162).
4.2.9. Teknoloji
Dar anlamı ile teknoloji; üretim süreçlerinde mal ve hizmet üretebilmek amacıyla
kullanılan bilgidir. Teknolojik birikimi yüksek firmalar ve endüstriler, daha düĢük
maliyetle üretim yapabilmeleri sonucu daha verimli çalıĢtıkları için karlılıklarını ve
rekabet güçlerini artırabilirler. Bir ülkenin rekabetçiliği ile o ülkedeki firma ve
endüstrilerin rekabetçiliği arasında yakın bir iliĢki olmasından ötürü, verimlilik
düzeyi yüksek firma ve endüstrilere sahip bir ülkenin URG‘ si de toplamda artıĢ
gösterecektir (Porter, 1990).
4.2.10. ĠĢ Etiği
URG‘ yi etkileyen bir faktör olarak ĠĢ etiği faktörü, konunun temel amaçları
çerçevesinde seçilmiĢtir. Çünkü ĠĢ etiği ve Avrupa Borç Krizinin oluĢum sürecinde
Euro Bölgesinde ortaya çıkan URG kaybı arasında yakın bir iliĢki söz konusudur.
Euro Bölgesinin kurulmasının amaçlarından bir tanesi; AB‘nin henüz kalkınma
aĢamalarını tam anlamı ile tamamlayamamıĢ ülkelerin kalkınmasını sağlamaktır.
168
Parasal birliğin kurulmasından sonra Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin
düĢmesi ile; bahsi geçen ülkeler dıĢ kaynakla, bir bakıma borçlanma ile
büyüyebilme olanağına eriĢmiĢlerdir. Ancak, bu ülkelerde borçlanma ile elde
edilen kaynakların yatırımlara dönüĢtürülememesi ve daha önce alınan borçların
ödenememesi sebebiyle bu ülkelerin borçlanma maliyetleri artırmıĢtır. Parasal
birlik içerisinde artan borçlanma maliyetleri sonucu Avrupa Borç Krizi ortaya
çıkmıĢtır.
Avrupa Borç Krizine iliĢkin kalkınma seviyesi düĢük ülkelerin borçlarını
ödeyememesinde etkili olan sebeplerden bir tanesi bu ülkelerde rüĢvet ve
yolsuzluk oranlarının yüksek olmasıdır (Köse ve Karabacak, 2011). Bir bakıma, bu
ülkelerde borçlanma maliyetlerinin düĢük seviyede olmasından ötürü yüksek
miktarda alınan borçlar yolsuzluk oranlarının yüksek olması sebebiyle büyüme ve
bu kapsamda refah artıĢı sağlayacak yatırımlara dönüĢtürülememiĢtir.
Krizin baĢladığı yıldan bir yıl öncesi olarak DEF 2008 yılı küresel rekabet gücü
endeksi raporunda kamu fonları ile yolsuzluk iliĢkisini ifade eden alt endekste,31,
toplamda 134 ülke arasında, URG‘ si düĢük ve krizi derinden yaĢayan ve ülkeler
olarak; Ġspanya 32. ,Portekiz 33., Yunanistan 64. ,Ġtalya 74. sıradadır. Birliğin
ekonomik yönden geliĢmiĢ ülkeleri olarak ifade edilebilecek ve toplamda URG‘ leri
yüksek kuzey ülkelerinin ise ilk 10‘da yer aldıkları görülmektedir (Porter ve
Schwab, 2009: 13, 366 http://www.weforum.org/pdf/GCR08/GCR08.pdf).
4.2.11. Ġnovasyon
Ġnovasyon; yeni veya önemli ölçüde değiĢtirilmiĢ ürün (mal ya da hizmet)., veya
sürecin, yeni bir pazarlama yönteminin ya da iĢ uygulamalarında, iĢyeri
organizasyonunda
veya
dıĢ
iliĢkilerde
yeni
bir
organizasyonel
yöntemin
uygulanmasıdır.‖(OECD,EUROSTAT,http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_
PUBLIC/OSLO/EN/OSLO,EN.PDF,http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0novasyon,,
EriĢim Tarihi, 10.10.2013).
31
Endekse göre, sıralamada 1. olmak yolsuzluğun diğer ülkelere göre en az seviyede olduğu anlamına
gelmektedir.
169
Bir ülkedeki iĢletmelerin inovasyon seviyesinin yüksek olması firmaların ürettikleri
ürünlere yeni iĢlevler ekleyebilmesini veya sıfırdan yeni ürünleri piyasaya
sürebilmesini sağlayarak rekabet avantajı kazanmasını sağlar. Firmaların
rekabetçiliğinin artması ülkenin URG‘ sine olumlu yönde katkı sağlar. Bir diğer
yönden bir ülkenin inovasyon seviyesinin yüksekliği ülkenin geliĢmiĢlik seviyesine
iliĢkin önemli bir göstergedir. Buna örnek olarak; DEF küresel rekabet gücü
endeksinde geliĢmiĢ ve URG‘ si yüksek ülkeler; yenilik temelli ülkeler olarak
kategorize edilmektedir (Schwab vd, 2013).
170
171
5.
ULUSLARARASI
REKABET
GÜCÜNÜ
ETKĠLEYEN
MAKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN REEL EFEKTĠF DÖVĠZ
KURU ENDEKSĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ
Bu bölüme kadar incelenen kısımda, URG kavramı teorik olarak incelenerek URG‘
yi etkileyen makro ve mikro-ekonomik faktörler Avrupa Borç Krizi çerçevesinde
sınıflandırılmıĢtır. Uygulama bölümünde ise Avrupa Borç Krizi çerçevesinde
sınıflaması yapılan makroekonomik faktörler ve Euro Bölgesi TÜFE bazlı reel
efektif döviz kuru endeksi arasındaki iliĢkiler incelenecektir.
5.1. AraĢtırmanın Amacı
Bu araĢtırmanın amacı; reel efektif döviz kuru endeksini etkileyen faktörleri Avrupa
Borç Krizi çerçevesinde analiz etmektir. Daha kapsamlı bir ifade bu araĢtırmanın
amacı; üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflanan URG‘ yi
etkileyen makro-ekonomik faktörler ve makro-ekonomik anlamda URG‘ yi ölçmede
bir gösterge olan reel efektif döviz kuru endeksi arasındaki iliĢkilerin Euro Bölgesi
ölçeğinde analiz edilerek, reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesinde iktisat
politikasının temel hedefleri zemininde makroekonomik iklimi yansıtan bir gösterge
olabilirlik durumunu incelemektir.
32
Bir diğer yönden bu incelemenin yapılmasının
rekabet gücü çerçevesinde döviz kurlarının genel makroekonomik yapı üzerindeki
etkilerini Euro Bölgesi ölçeğinde ortaya koyması beklenmektedir.
32
Çalışmanın amacı daha spesifik olarak ifade edilebilir. Bu bağlamda; Üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi
çerçevesinde URG’ yi etkileyen makroekonomik faktörler, Dış ekonomik alemle olan ilişkiler, kamu
maliyesi, para politikası, finansal istikrar ve istihdam olmak üzere iktisat politikasının temel alanları
çerçevesinde sınıflanmıştır. Bu doğrultuda üçüncü bölümde URG’ yi etkileyen makroekonomik faktörler ile
reel efektif döviz kuru endeksi arasındaki ilişkinin analizi; reel efektif döviz kuru endeksinin iktisat
politikasının temel alanları çerçevesinde Euro Bölgesinde genel makroekonomik iklimi yansıtan bir gösterge
olabilirlik durumunu da ortaya koyabileceği ifade edilebilir.
172
5.2. AraĢtırmanın Kısıtları
Bu araĢtırmanın kısıtları yapıldığı alan olarak Euro Bölgesi33, zaman olarak 2001
Ocak ayı ve 2013 yılı Eylül ayı arasında kalan dönemdir. AraĢtırmanın yapılacağı
zaman periyodunun seçiminde verilere eriĢilebilirlik kriteri önemli rol oynamıĢtır.
5.3. AraĢtırmanın Yöntemi
AraĢtırmanın
amaçlarına
ulaĢmak
için
bağımlı
değiĢken
ve
bağımsız
değiĢkenlerden oluĢan ekonometrik model kurulmuĢtur. Bu bağlamda bu model
üzerinden çeĢitli istatistiki ve ekonometrik testler yapılmıĢtır. Bu testler aĢağıdaki
gibi sıralanabilir.
 DeğiĢkenler arasındaki istatistiki iliĢkiyi saptayabilmek için korelasyon
analizi yapılmıĢtır.
 Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki ekonometrik iliĢkiyi
ölçmek için çoklu doğrusal regresyon modeli kullanılmıĢtır.
 Çoklu doğrusal regresyon modelinin sonuçlarının anlamlı olabilmesi
çerçevesinde modelde yer alan değiĢkenlere ait zaman serilerine
durağanlık incelemesi yapabilmek için Augment-Dickey Fuller testi
yapılmıĢtır.
 Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki uzun dönem
dengesini saptayabilmek için Johannsen eĢ bütünleĢme testi yapılmıĢtır.
 Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki kısa dönem dengesini
saptayabilmek için Vektör Hata Düzeltme Modeli kullanılmıĢtır.
 Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki iliĢkilerin yönünü
saptamak amacıyla Vektör Hata Düzeltme Modeline dayalı Granger Blok
dıĢsallık Nedensellik testi yapılmıĢtır.
 Bağımlı değiĢkende meydana gelen Ģoklara bağımsız değiĢkenlerin verdiği
tepkileri saptamak amacıyla Etki-Tepki Analizi yapılmıĢtır.
33
Değişkenlere ait zaman serileri tek tek Euro Bölgesi ülkelerinin şeklinde oluşturulmamıştır. Bir başka
yönden Euro Bölgesine üye olan ülke sayısı yıllar itibari ile değişmiştir. Bu çerçevede Avrupa Merkez
Bankasının yıllar itibari ile Euro Bölgesine üye olan ülkelerin verilerinden yararlanarak hazırladığı “Euro
Bölgesi” zaman serileri kullanılmıştır. Örneğin; işsizlik oranı değişkeni zaman serileri her ülkenin ayrı ayrı
zaman serisi kullanılmamış, Avrupa Merkez Bankasının tüm Euro Bölgesi ülkelerinin işsizlik oranı verilerini
birleştirerek oluşturduğu Euro Bölgesi işsizlik oranı değişkeni kullanılmıştır.
173
 Bağımlı değiĢkeni açıklayan bağımsız değiĢkenlerin bağımlı değiĢkeni
açıklamada önem sırasını saptamak amacıyla Varyans AyrıĢtırması
metodu kullanılmıĢtır.
5.4. AraĢtırmanın Literatüre Katkısı
AraĢtırmanın literatüre katkısı; üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi çerçevesinde
sınıflanan URG‘ yi etkileyen makro-ekonomik faktörleri ve makroekonomik
anlamda URG‘ yi ölçmede bir gösterge olan reel efektif döviz kuru endeksi
arasındaki iliĢkilerin Euro Bölgesi ölçeğinde analiz edilerek, reel efektif döviz kuru
endeksinin Euro Bölgesinde iktisat politikasının temel hedefleri zemininde
makroekonomik iklimi yansıtan bir gösterge olabilirlik durumunun incelemesinin
ortaya çıkaracağı ampirik bulgulardır.
5.5. AraĢtırmanın Veri Seti
ÇalıĢmanın bağımlı değiĢkeni reel efektif döviz kuru endeksidir. Bağımsız
değiĢkenlerin seçiminde dört ana baĢlık rol oynamıĢtır. Bu baĢlıklar URG‘ yi
etkileyen makroekonomik faktörler, iktisat politikasının temel hedefleri, Avrupa
Borç Krizinin nedenleri ve literatürde yapılan benzer çalıĢmalar olarak sıralanabilir.
Bir baĢka ifade ile seçilen değiĢkenlerin bu dört ana baĢlığın kesiĢim kümesi
olduğu söylenebilir.(Bkz. ġekil 5.1).
Bu kesiĢim kümesi belirlendikten sonra çalıĢmanın amacını en iyi yansıtacak
değiĢkenler araĢtırılmıĢtır. Bu araĢtırma kapsamında üçüncü bölümde URG‘ yi
etkileyen makroekonomik faktörler ve Avrupa Borç Krizinin nedenleri arasındaki
iliĢki çizelgesi referans olmuĢtur. Bu bağlamda her satırı temsil edecek değiĢkenler
literatürde yapılan çalıĢmalarda baz alınarak seçilmiĢtir (Bkz. Çizelge 5.1). Bu
çalıĢmalar; Pancaro, 2013, Arghyrou ve Chortareas, 2006, Rafiq, 2010, Koray ve
Mcmillin,2013, Edwards, 2006, Hakkio, 1986,
Xiaolong, 2013 olarak sıralanabilir.
Aurangzeb ve Asif, 2013, , He,
174
ġekil 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin seçimi (A).
175
Çizelge 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin Seçimi (B).
AVRUPA BORÇ
KRĠZĠ
ÇERÇEVESĠNDE
URG’YĠ ETKĠLEYEN
MAKROEKONOMĠK
FAKTÖRLER
AVRUPA BORÇ
KRĠZĠNĠN
DERĠNLEġTĠĞĠ EURO
LiTERATÜRDE
BÖLGESĠ
YAPILAN BENZER
SEÇiLEN TEMSiLi
ÜLKELERĠNDE VAR
VE REFERANS
DEĞĠġKEN
OLAN TEMEL
ÇALIġMALAR
MAKROEOKONOMĠK
ZAYIFLIKLAR
DIġ EKONOMiK
ALEMLE OLAN
ĠLĠġKĠLERE ĠLĠġKĠN
FAKTÖRLER
KAMU MALĠYESĠNE
ĠLĠġKĠN FAKTÖRLER
PARA POLĠTĠKASINA
ĠLĠġKĠN FAKTÖRLER
Pancaro,2013
CARĠ ĠġLEMLER HESABI
AÇIĞI SORUNU
ARTAN KAMU
BORÇLARI VE BÜTÇE
AÇIKLARI
Arghyrou ve
EURO BÖLGESĠ-
Chortareas,2006
CARĠ ĠġLEMLER
Rafiq,2010
HESABI
Mcmillin ve
Koray,2006
FĠYAT ĠSTĠKRARININ
SAĞLANAMAMASI VE
PARA POLĠTĠKASI
EURO BÖLGESĠKAMU BORÇLARI
EURO BÖLGESĠ
Edwards, 2006
ENFLASYON
ORANI
BAĞIMSIZLIĞININ
KAYBEDĠLMESĠ
FiNANSAL
ĠSTĠKRARA ĠLĠġKĠN
FAKTÖRLER
KÜRESEL KRĠZ VE
BORÇ KRĠZĠ ĠLE ARTAN
RĠSK ALGISI
Hakkio, 1986,
EURO BÖLGESĠ
10 YILLIK DEVLET
TAHVĠL FAĠZLERĠ
iSTiHDAMA iLiġKiN
FAKTÖRLER
ĠġSĠZLĠK SORUNU
Aurangzeb ve Asif,
EURO BÖLGESĠ
2013, He, Xiaolong,
ĠġSĠZLĠK ORANI
2013
176
Çizelge 5.2‘de görüldüğü üzere en soldaki sütunda iktisat politikasının temel
hedefleri baz alınarak Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflaması yapılan URG‘ yi
etkileyen makroekonomik faktörler yer almaktadır. Ġkinci sütunda krizin yaĢandığı
ülkelerdeki temel makroekonomik zayıflıklar yer almaktadır. Bu zayıflıklarda URG‘
yi etkileyen hangi makroekonomik faktöre denk geliyorsa o faktörün karĢısına
yazılmıĢtır. Üçüncü sütunda ise literatür de değiĢkenlerin kullanıldığı benzer
çalıĢmalar yer almaktadır. Dördüncü sütunda, bu faktörler ve makroekonomik
zayıflıkların URG‘ yi ölçmede makroekonomik bir gösterge olan reel efektif döviz
kuru endeksi ile olan iliĢkisinin incelenebilmesi için her faktör için birer temsili
bağımsız değiĢken seçilmiĢtir. Veri seti tüm Euro Bölgesi için oluĢturulmuĢtur ve
mevsimsellikten arındırılmıĢdır.
Çizelge 5.2. ÇalıĢmada Kullanılan DeğiĢkenlere ĠliĢkin Bilgiler
177
5.5.1. Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
Reel efektif döviz kuru endeksi (REDKE) çalıĢmanın bağımlı değiĢkenidir. REDKE
bir rekabet gücü göstergesidir. Reel döviz kuru hesaplamasında bir ülkenin döviz
kurları enflasyon etkisinden arındırılmaktadır.
Farklı fiyat endekslerinin kullanıldığı REDKE‘ ler söz konusudur. Bunlar, TÜFE,
ÜFE, birim iĢgücü, GSYĠH bazlı endeksler olarak sıralanabilir. Avrupa Merkez
Bankası (AMB) bu deflatörler yardımı ile REDKE‘ ler hesaplamaktadır. Ancak
AMB‘ ye göre bu REDKE‘ ler Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi ülkelerinin rekabet
güçlerini
tam
olarak
yansıtmamaktadırlar.
Çünkü;
bu
endekslerin
hesaplanmasında Euro Bölgesinin kendi içerisinde gerçekleĢen ticaret dikkate
alınmamaktadır. Bu nedenle AMB ―Harmonised Competivess Indicators‖ (HCI).
olarak isimlendirdiği reel efektif döviz kuru endeksleri hesaplamaktadır. AMB‘ ye
göre HCI‘ lar Euro Bölgesi için en doğru rekabet gücü göstergeleridir. HCI‘ lar
bütün olarak Euro Bölgesi ve her Euro Bölgesi ülkesi için ayrı ayrı
hesaplanmaktadır. AMB TÜFE, birim iĢgücü maliyetleri ve GSYĠH bazlı olmak
üzere
üç
farklı
HCI
hesaplamaktadır
(Schmitz
vd,2012:5,http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecbocp134.pdf, EriĢim Tarihi
09.09.2013).
Bu çalıĢmada, AMB tarafından hesaplanan Euro Bölgesi TÜFE bazlı HCI- reel
efektif döviz kuru endeksi bağımlı değiĢken olarak seçilmiĢtir. Reel efektif döviz
kuru endeksinin bağımlı değiĢken olarak seçilmesindeki teorik beklenti; reel efektif
döviz kuru endeksinin üçüncü bölümde sınıflaması yapılan URG‘ yi etkilen
makroekonomik faktörler ile uzun ve kısa dönemde denge durumuna gelmesidir.
Bu değiĢkenlerin kısa ve uzun dönemde dengeye gelmesi, sınıflaması yapılan
üçüncü
bölümdeki
makroekonomik
faktörlerin
anlamlılığını
ölçeceği
beklenmektedir.
Bir diğer teorik beklenti ise reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesi
ölçeğinde genel makroekonomik görünümü yansıtabilecek bir gösterge olduğunu
ortaya koymaktır.
178
5.5.2. Cari ĠĢlemler Hesabı
Bir ülkenin dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkileri ―ödemeler bilançosu‖ olarak
isimlendirilen
çizelge
ile
takip
edilir.
Bu
bilançonun
ortaya
çıkardığı
makroekonomik göstergeler çerçevesinde en önemli kaleminin cari iĢlemler hesabı
olduğu ifade edilebilir.
Ġkinci bölümde ifade edildiği üzere AB ve Euro Bölgesinde tek para uygulaması
refah seviyesi zayıf AB ülkelerinin kalkınması için yapılandırılan bir büyüme
modelidir. Tek para uygulaması ile AB içerisinde kuzeyden güneye toplam dıĢ
ticaret hacmi artmıĢ ve bu Ģekilde güney ülkeleri ithalata dayalı olarak
büyümüĢlerdir. Bu durum ise bu ülkelerin cari iĢlemler açığı vermesine neden
olmuĢtur.
Bu çerçevede Avrupa Borç Krizinin yaĢandığı ülkelerde URG‘ yi etkileyen dıĢ
ekonomik alemle olan iliĢkilere iliĢkin faktörlerde cari iĢlemler hesabı açığı sorunu,
bu ülkeleri krize sürükleyen temel makroekonomik zayıflıklardan bir tanesi olarak
ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkilere iliĢkin faktörleri
temsil etmesi için cari iĢlemler hesabı seçilmiĢtir.
Ayrıca
çalıĢmanın
bağımlı
değiĢkeninin reel olması ve cari iĢlemler hesabı değiĢkenine iliĢkin zaman
serilerinin parasal büyüklükleri içermesi nedeni ile 1999 yılı 2. ayı baz olacak
Ģekilde yeniden düzenlenen TÜFE deflatörü yardımı ile reel hale getirilmiĢtir.
Konunun teorik kısmında ifade edildiği üzere Euro Bölgesinde güney ülkelerinde
var olan cari açık probleminin temelinde bu ülkelerin reel efektif döviz kuru
endekslerinin değerlenmesi yatmaktadır.
Bu nedenle cari iĢlemler hesabı
değiĢkeninden teorik beklenti; kısa ve uzun dönemde reel efektif döviz kuru
endeksi ile denge durumuna gelmesidir. Bu çerçevede bir diğer teorik beklenti;
konunun teorik çerçevesinde reel efektif kurdaki değerlenmenin cari açığa neden
olduğu vurgulandığı için reel efektif döviz kuru endeksinden cari açık yönünde
nedensellik iliĢkisinin ortaya çıkmasıdır.
179
5.5.3. Kamu Borçları
Euro Bölgesinde krizin derinleĢtiği ülkeler tek para uygulaması sonrasında
borçlanma maliyetlerinin düĢmesi nedeniyle tasarruf ve finansman açıklarını
borçlanma yolu ile kapatma yoluna gitmiĢlerdir. Kamu mali yönetimi disiplinin zayıf
olduğu bu ülkeler düĢük faiz oranları nedeniyle kontrolsüz ve aĢırı borçlanmaya
gitmiĢlerdir. Bu nedenle bu ülkelerde kamu borçları ve kamu borçlarının GSYĠH‘ ya
oranı çok yüksek rakamlara çıkmıĢtır. Bu ülkelerde artan kamu borçları bütçe
açıklarına da neden olmuĢtur.
Veri seti oluĢturulurken ilk olarak brüt kamu borçları serisi oluĢturulmak istenmiĢtir.
Ancak Euro Bölgesine iliĢkin brüt kamu borçları verileri aylık frekansta elde
edilememesinden ötürü kamu borçlarını yansıtabilecek ve aylık frekansta temin
edilebilecek baĢka değiĢkenler araĢtırılmıĢtır. Bu bağlamda Euro Bölgesi ülkeleri
tarafından ihraç edilen borçlanma kağıtlarının toplam tutarı içerisinde ödenmeyen
(Outstanding amount). tutarlarını ifade eden zaman serisi kamu borçları değiĢkeni
için oluĢturulmuĢtur. Bir baĢka ifade ile seçilen değiĢken Euro Bölgesi ülkelerinin
borçlanmak için ihraç ettikleri borçlanma araçlarının ödenecek toplam tutarları
içerisinde ödenmeyen, vadesi henüz bitmemiĢ tutarları ifade etmektedir.
Ayrıca değiĢkene ait zaman serileri TÜFE deflatörü kullanılarak reel hale
getirilmiĢtir. Esasında kamu borçları değiĢkeni için brüt kamu borçlarından ziyade
bu tip bir zaman serisinin oluĢturulması konunun teorik çerçevesi ile daha
yakından iliĢkilidir. Çünkü Euro Bölgesinde yatırımcılar Euro Bölgesi ülkelerinin
brüt kamu borçlarından ziyade, bu kamu borçları içerisinde ağırlıkta olan
borçlanma araçlarında devletlerin ödeyemediği borçların yüksek olmasını
fiyatlamıĢlardır. Bu fiyatlama sonrası ise bu ülkelerin tahvil faizleri yükselmeye
baĢlamıĢtır.
Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanma düzeylerinin yüksek olmasında ihraç ettikleri
borçlanma araçlarının etkisi büyük olmuĢtur. Bu bağlamda bu değiĢkenin
seçilmesindeki teorik beklenti; reel efektif döviz kuru endeksi ile kısa ve uzun
dönemde dengeye gelmesidir.
180
5.5.4. Enflasyon Oranı
URG kavramının bir ülkenin iktisat politikasının temel amaçlarını gerçekleĢtirme
derecesi ile olan iliĢkisi 1 ve 3. bölümde vurgulanmıĢtır. Ġktisat politikasının temel
amaçlarından bir tanesi fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Fiyat istikrarı ise para
politikası araçlarıyla sağlanabilir. Bu bağlamda para politikalarını yürüten merkez
bankalarının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.
Para politikasının etkinliğini fiyat istikrarının sağlanması çerçevesinde yansıtan en
kayda değer gösterge bir ülkede belirli bir dönemde fiyatlar genel seviyesindeki
artıĢı ifade eden enflasyon oranıdır. Enflasyon çeĢitli endeksler yardımı ile
hesaplanabilir. Bu endekslerden bir tanesi Tüketici Fiyat Endeksidir.
Ġkinci ve üçüncü bölümde ifade edildiği üzere krizin derinleĢtiği ülkelerde rekabet
gücünün düĢük olmasının en önemli nedenlerinden biri bu ülkelerde Euro Bölgesi
ortalamasının üzerinde seyreden enflasyon oranlarıdır. Bir diğer yönden tüm Euro
Bölgesi ülkeleri adına para politikasını AMB‘ nin yürütmesi bu ülkelerde para
politikası bağımsızlığının kaybedilmesine neden olmuĢtur. Bu ülkelerde para
politikası bağımsızlığının kaybedilmesi enflasyonun yükseldiği dönemlerde bu
ülkelerin önlem almasını sağlayacak para politikası çerçevesinden mahrum
bırakmıĢtır. Bu durum ise enflasyonun baskılanmasını engelleyerek bu ülkelerin
rekabet güçlerinin aĢınmasına neden olmuĢtur. Sonuçta Avrupa Borç Krizi
çerçevesinde URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörler içerisinde yer alan para
politikası ve fiyat istikrarına iliĢkin faktörler içerisinde krizin derinleĢtiği ülkelerde
aynı zamanda bir makroekonomik zayıflık olarak Euro Bölgesi ortalaması üzerinde
seyreden enflasyon oranları ön plana çıkmıĢtır.
Konunun teorik kısmında Euro Bölgesi Güney ülkelerinde reel efektif kurun
değerlenmesinin altında yatan nedenler olarak bu ülkelerde Euro Bölgesi
ortalamasının üstünde seyreden enflasyon oranları ve verimlilik artıĢlarının
üzerinde seyreden ücret artıĢları gösterilmiĢtir. Bu bağlamda enflasyon oranı
değiĢkeninden teorik beklenti; kısa ve uzun dönemde reel efektif döviz kuru
endeksi ile dengeye gelmesidir.
181
5.5.5. On Yıllık Devlet Tahvil Faizleri
Finansal istikrar; bir ekonomide ödeme sistemi, riskin dağıtılması, kaynakların
etkin dağılımı gibi ekonomik iĢlevlerin geçici bir dalgalanma, bir Ģok veya yapısal
bir değiĢim dönemlerinde bile etkin bir Ģekilde yerine getirilmesini ifade etmektedir
(Bundesbank, 2003:2, Sezgin ve Darıcı, 2009:17).
Bu bağlamda bir ülkede
finansal istikrar, iktisat politikasının ulaĢmaya çalıĢtığı amaçlardan biridir.
Bu
doğrultuda finansal istikrarın makroekonomik anlamda URG‘ yi etkileyen
faktörlerden biri olduğu ifade edilebilir.
Euro Bölgesinin kurulmasından sonra parasal birliğe dâhil olan ülkelerin ihraç
ettikleri 10 yıllık devlet tahvil faizlerinin parasal birlik kurulmadan önceki Alman
markının seviyesine yaklaĢmaya baĢlamıĢtır. Bu bağlamda baĢta Euro Bölgesi
olmak üzere AB genelinde 10 yıllık devlet tahvil faizleri düĢmeye baĢlamıĢtır. Bir
bakıma Euro Bölgesi devlet tahvilleri piyasasında süregelen olumlu hava tüm AB
genelindeki tahvil piyasalarına sirayet etmiĢtir.
Finansal istikrarın bir finansal sistemde ödeme sistemlerinin istikrarı ve bu finansal
sistemin dıĢ Ģoklara karĢı dayanıklılığı ile yakından iliĢkili olan bir kavramdır
(Avrupa Merkez Bankası, 2005). Bu çerçevede özellikle 2006 yılı ile beraber Euro
Bölgesi güney ülkelerinin yükümlülüklerini yerine getirmede kullandıkları ödeme
sistemlerinin istikrarı zayıf mali disiplinlerinin de etkisi ile bozulmaya baĢlamıĢtır.
Bunun yanı sıra AB ve Euro Bölgesi piyasaları Küresel Finansal Krizle birlikte
gelen dıĢ Ģokla sarsılmıĢtır. Bu dıĢ Ģok; AB ve Euro Bölgesinin finansal istikrarının
zayıf olduğunu ortaya çıkarmıĢtır. Ayrıca Küresel Finansal Krizin ortaya çıkardığı
artan risk algısı ile AB ve Euro Bölgesinin finansal istikrarının derecesi daha da
zayıflamıĢtır.
Bu bağlamda AB ve Euro Bölgesinde 10 yıllık devlet tahvilleri piyasasında faiz
oranları hızla yükselmeye baĢlamıĢtır. Artan faiz oranları ülkelerin borçlarını
çevirmesini daha da zorlaĢtırmıĢtır. Borçların çevrilmesinin zorlaĢması ise Euro
Bölgesi ve AB‘de ödeme sistemlerinin istikrarını daha fazla zedeleyerek finansal
istikrarsızlık ortaya çıkarmıĢtır.
182
Yukarıda ifade edilen nedenlerden ötürü AMB tarafından Euro Bölgesi için
açıklanan 10 yıllık devlet tahvil faizleri, kurulan modelde finansal istikrarı temsil
etmesi için bağımsız değiĢken olarak seçilmiĢtir. AMB bu faiz oranlarını tüm Euro
Bölgesi üyesi ülkelerin 10 yıllık devlet tahvil faizlerinden yola çıkarak tüm Euro
Bölgesinin 10 yıllık devlet tahvil faizlerini yansıtacak tek bir seri hesaplamıĢtır.
Ayrıca değiĢkene ait zaman serisi nominal faiz oranlarını içermektedir. Bağımlı
değiĢkenin reel olmasından ötürü; nominal faizleri içeren zaman serisi reel faiz
oranı34 formülü yardımı ile enflasyon etkisinden arındırılarak reel hale getirilmiĢtir.
Euro Bölgesinde devlet tahvil faizlerinin yükselmesi Euro Bölgesinde finansal
istikrarı olumsuz etkilemiĢtir. Üçüncü Bölümde ifade edildiği üzere finansal istikrar
URG‘ yi etkileyen bir makroekonomik faktördür. Bu bağlamda 10 yıllık devlet tahvil
faizleri değiĢkenin seçilmesindeki teorik beklenti; tahvil faizlerinin reel efektif döviz
kuru endeksi ile kısa ve uzun dönemde dengeye gelmesidir.
5.5.6. ĠĢsizlik Oranı
Modelde kullanılan son bağımsız değiĢken Euro Bölgesi iĢsizlik oranıdır. ĠĢsizlik
oranı bir ekonomik sistemde istihdamın seviyesini yansıtan en önemli göstergedir.
Krizin yaĢandığı ülkelerde en büyük problemlerden bir tanesinin iĢsizlik problemi
olması sebebiyle istihdamı etkileyen faktörleri temsil etmesi adına Euro Bölgesi
iĢsizlik oranı bağımsız değiĢken olarak seçilmiĢtir.
URG bir ülkenin uzun dönemde hayat standartları ile ve refahı ile ilgilidir. Bir
ülkenin URG‘ sini uzun dönemde azalması bir ülkede istihdam seviyesini olumsuz
etkileyerek iĢsizlik oranını artırmaktadır. Bu doğrultuda iĢsizlik oranı değiĢkeninin
seçilmesindeki teorik beklenti; iĢsizlik oranının reel efektif döviz kuru endeksi ile
kısa ve uzun dönemde dengeye gelmesi ve reel kurun değerlenmesi ile iĢsizlik
oranının artıĢı arasında pozitif yönlü iliĢki olmasıdır.
34
, Yalçıner,2012
183
5.6. AraĢtırmanın Sonuçları
AraĢtırmaya iliĢkin veri seti ve bu veri setine iliĢkin düzenlemeler Excel 2010
programında gerçekleĢtirilmiĢ olup, araĢtırmanın analizinde yapılan istatistiki ve
ekonometrik testler E views 7 programında uygulanmıĢtır.
5.6.1. Korelasyon Analizi Sonuçları
DeğiĢkenler arası iliĢkiyi incelemenin yöntemlerinden bir tanesi korelasyon
analizidir. Korelasyon analizi değiĢkenler arasındaki istatistiki yönde iliĢkinin
incelenmesi için kullanılır (Çakmur Yıldırtan, 2011: 33).
Korelasyon analizi analize dahil edilecek değiĢkenlerin arasında hesaplanacak
korelasyon katsayısı yardımı ile yapılır. Korelasyon katsayısının temelini
kovaryans oluĢturmaktadır. Korealasyon katsayısı ―r‖ ile ifade edilirse değiĢkenler
arasındaki iliĢki aĢağıdaki gibi ifade edilebilir (GüriĢ vd., 2011:148-151).
,
r=0; değiĢkenler arasında iliĢki yoktur
r<0; değiĢkenler arasında ters yönlü iliĢki vardır.
r>; değiĢkenler arasında pozitif yönlü iliĢki vardır.
Bu çerçevede araĢtırmada kullanılan değiĢkenlere ait korelasyon matrisi aĢağıdaki
çizelgedeki gibidir (Bkz. Çizelge 5.3).
184
Çizelge 5.3. Korelasyon Analizi Matrisi
Yapılan korelasyon analizine göre TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru
endeksinin en kuvvetli istatistiki iliĢkisi -%20.6 ile 10 yıllık devlet tahvil faizleri
değiĢkeni ile gerçekleĢirken en zayıf iliĢkisi %2,7 ile kamu borçları ile
gerçekleĢmiĢtir.
5.6.2. Augment-Dickey Fuller Testi Ġle Yapılan Durağanlık Analizi Sonuçları
Bağımlı ve bağımsız değiĢkenlere ait zaman serilerinin durağanlık analizi Augment
Dickey Fuller testi ile yapılmıĢtır.
Serilerin durağanlığı incelenirken iki tane hipotez kurulmaktadır. Bu hipotezler
aĢağıdaki gibi ifade edilebilir.
H0:Zaman serileri birim kök içermektedirler.
H1: Zaman serileri birim kök içermemektedirler.
Bu bağlamda düzey değerinde zaman serilerinin birim kök içerdiğini ifade eden
boĢ hipotez olan h0 tüm zaman serileri için 0,05 anlamlılık düzeyinde kabul
edilmiĢtir. Serilerin birim kök içermediğini ifade eden h1 hipotezi ise reddedilmiĢtir.
Çünkü olasılık değerleri 0,05‘den büyüktür bir baĢka ifade ile seriler 0,05 anlamlılık
185
seviyesinde birim kök içermektedirler. Bu nedenle serilerin birinci farkı alınarak
zaman serileri için hipotezler yeniden test edilmiĢtir.
Zaman serilerinin birinci farkı değerinde zaman serilerinin birim kök içerdiğini ifade
eden boĢ hipotez olan h0 tüm seriler için 0,05 anlamlılık düzeyinde red edilmiĢtir.
Serilerin birim kök içermediğini ifade eden h1 hipotezi ise kabul edilmiĢtir (Bkz.
Çizelge 5.4).
Çizelge 5.4. Serilerin Durağanlıklarının Augment-Dickey Fuller Testi ile Testi Ġle
Ġncelenmesi
DÜZEY DEĞERLER
(I0).
 Sabit terim ve trend içeren model seçilmiĢtir.
 Bilgi kriteri olarak Hannan-quinn bilgi kriteri seçilmiĢtir.
Olasılık
Gecikme
Max gecikme
Gözlem
Seriler
LOGHCPIREER
0.5598
1
13
151
LOGCAD
0.6482
5
13
147
LOGDEBT
0.8442
1
13
151
LOGINFA
0.1167
12
13
140
LOGGVB
0.2254
0
13
152
LOGUNEMP
0.5579
3
13
149
*H0 hipotezi kabul edilmiĢtir.
BĠRĠNCĠ FARK DEĞERLER
(I1).
 Sabit terim içeren model seçilmiĢtir.
 Bilgi kriteri olarak Hannan-quinn bilgi kriteri seçilmiĢtir.
Olasılık
Gecikme
Max gecikme
Gözlem
Seriler
D(LOGHCPIREER).
0.0000
0
13
151
D(LOGCAD).
0.0000
4
13
147
D(LOGDEBT).
0.0000
0
13
151
D(LOGINFA).
0.0001
11
13
140
D(LOGGVB).
0.0000
0
13
151
D(LOGUNEMP).
0.0269
2
13
149
**H1 hipotezi kabul edilmiĢtir.
Bu sonuçlara göre değiĢkenlere ait zaman serileri düzey değerlerinde durağan
değildir. Ancak zaman serileri birinci farklarında durağanlaĢmaktadırlar.
186
5.6.3. Johannsen EĢ BütünleĢme Testi Sonuçları
Ġki zaman serisi aynı dereceden bütünleĢikse ve düzey değerlerinde yapılan
regresyondan elde edilen hata terimleri durağan ise, bu iki seriye eĢ bütünleĢik
(cointegrated) denilir (Çemrek, 2006: 50).
Ġki tane I(0). değiĢkenin herhangi bir doğrusal birleĢimi de I(0). olduğundan, bir
tanımlama problemi söz konusudur. Bu durumu gidermek için değiĢkenler kümesi
arasında kaç tane eĢ bütünleĢme iliĢkisinin olduğunu belirlemek için bir test
yapılması gerekmektedir. Johannsen bu konuya yönelik bir test yöntemi
geliĢtirmiĢtir (Holden and Thompson, 1992:30, Çemrek, 2006:60).
Bu araĢtırmada Johannsen EĢ BütünleĢme Testi yapılırken aĢağıdaki adımlar
izlenmiĢtir.
 Ġlk olarak VAR modeli kurulmuĢtur.
 Uygun gecikme uzunluğunu bulmak için 8. gecikmeye kadar bakılmıĢ LR
istatistiği bilgi kriterine göre 8. Gecikme, gecikme uzunluğu olarak
seçilmiĢtir.(Bkz. Çizelge 5. 5).
 Var modelinin durağanlığı, oto-korelasyon sorunu olup olmadığı, zaman
serilerinin normal dağılıp dağılmadığı, değiĢen varyans varsayımının
sağlanıp sağlanmadığı madığı incelenmiĢtir.(Bkz Ekler)35
 1- 8 gecikme aralığında sabit terim ve trend içeren model seçilmiĢtir.
 EĢ
bütünleĢme
vektörlerini
saptayabilmek
için
Özdeğer
istatistiği
kullanılmıĢtır.
 EĢ bütünleĢme vektörleri kapsamında normalize edilmiĢ katsayılarla eĢ
bütünleĢme denklemi oluĢturulmuĢtur.
 Normalize edilen katsayıların anlamlılığı ise t testi değerleri ile incelenmiĢtir.
Bu doğrultuda trend ve sabit terim içeren model seçilerek ve 1-8 gecikme
aralığında gerçekleĢtirilen eĢ bütünleĢme testi sonuçları aĢağıdaki çizelgedeki
gibidir.
35
Kurulan VAR modeli varsayımları sağlamaktadır.
187
Çizelge 5.5. Uygun Gecikme Seviyesinin Belirlenmesi
Lag
LogL
LR
FPE
AIC
SC
HQ
0
618.9968
NA
8.57e-12
-8.455128
-8.331953
-8.405078
1
1850.225
2343.580
5.94e-19
-24.94104
-24.07881*
-24.59069
2
1935.743
155.7013
3.01e-19
-25.62404
-24.02276
-24.97339
3
2005.534
121.2916
1.90e-19*
-26.09012*
-23.74979
-25.13917*
4
2031.247
42.56071
2.21e-19
-25.94824
-22.86886
-24.69699
5
2052.768
33.83884
2.76e-19
-25.74852
-21.93009
-24.19696
6
2089.266
54.37010
2.82e-19
-25.75540
-21.19791
-23.90354
7
2116.720
38.62452
3.30e-19
-25.63752
-20.34098
-23.48536
8
2157.937
54.57734*
3.25e-19
-25.70948
-19.67389
-23.25702
Çizelge 5.6. Sabit Terim ve Trend Ġçeren EĢ BütünleĢme Modeline Göre Öz değer
Ġstatistiği Sonuçları
Hipotezdeki
Koentegre
Vektör
Özdeğer
(Eigenvalue).
Maksimum
Yüzde 5‟lik
Özdeğer
Kritik
Olasılık
(Max-Eigen).
Değer
Değeri **
Sayısı
Hiçbiri *
0.339923
59.81732
40.95680
0.0001
En Fazla 1*
0.252121
41.83412
34.80587
0.0062
En Fazla 2
0.152343
23.80022
28.58808
0.1816
En Fazla
0.109177
16.64770
22.29962
0.2547
En Fazla 4
0.077762
11.65713
15.89210
0.2068
En Fazla 5
0.051000
7.537932
9.164546
0.1008
Özdeğer istatistiği 0.05 seviyesinde 2 tane eĢbütünleĢme denkleminin olduğunu
iĢaret etmektedir.
* 0.05 seviyesinde eĢ bütünleĢme olmadığını ifade eden H0 hipotezi
rededilmektedir
**MacKinnon-Haug-Michelis (1999). p-değerleri
188
Çizelge 5.7. EĢ Bütünleme Analizi Sonuçlarına göre OluĢturulan EĢ BütünleĢme
Denklemi
DeğiĢkenler
LOGCAD
LOGDEBT
LOGĠNFA
LOGGVBN
LOGUNEMPRA
TREND
Katsayılar
-0.063
-2.08
14.7
0.62
1.8
0.002
(0.01).
(1.41).
(7.79).
(0.13).
(0.48).
(0.003).
-6
1.48
1.9
4.76
3.75
0.6
Standart
Hata
T istatistiği
Katsayıların yorumları:
 LOGCAD değiĢkeninde ortaya çıkan %1 birimlik değiĢme, LOGHCPIREER
değiĢkeninde -%0,06 lık azalmaya neden olmaktadır.
 LOGDEBT
değiĢkeninde
ortaya
çıkan
%1
birimlik
değiĢme,
LOGHCPIREER değiĢkeninde -%2.08‘lik azalmaya neden olmaktadır.
 LOGINFA değiĢkeninde ortaya çıkan %1 birimlik değiĢme, LOGHCPIREER
değiĢkeninde %14. 7 artıĢa neden olmaktadır.
 LOGGVBN
değiĢkeninde
ortaya
çıkan
%1
birimlik
değiĢme,
LOGHCPIREER değiĢkeninde %0.62 artıĢa neden olmaktadır.
 LOGUNEMP
değiĢkeninde
ortaya
çıkan
%1
birimlik
değiĢme,
LOGHCPIREER değiĢkeninde %1. 8 artıĢa neden olmaktadır.
Yapılan eĢ bütünleĢme analizi sonuçlarında öz değer istatistiklerine göre 2 adet eĢ
bütünleĢme vektörü saptanmıĢtır. Tüm bağımsız değiĢkenlerin katsayıları
189
istatistiksel olarak anlamlı, trend değiĢkenin katsayısı ise istatistiksel olarak
anlamsız çıkmıĢtır. Bu doğrultuda yapılan eĢ bütünleĢme analizine göre bağımsız
değiĢkenler TÜFE bazlı harmonize reel efektif kur ile uzun dönemde dengeye
gelmektedir.
Konunun
teorik
çerçevesinde
Euro
Bölgesi
ülkelerinin
rekabet
gücünün
değiĢiminde enflasyonun önemli rol oynadığı ifade edilmiĢti. Bu ülkelerde
enflasyonun Euro Bölgesi ortalaması üzerinde olması reel efektif kurun
değerlenmesine yol açmıĢtır. Bir baĢka ifade ile reel efektif kurun değerlenmesi ve
enflasyon oranı arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz konusudur. EĢ bütünleĢme
analizi sonuçları teorik kısımda rekabet gücündeki değiĢmeye iliĢkin varılan
yargıları destekler nitelikte gerçekleĢmiĢtir. EĢ bütünleĢme analizine göre bir
rekabet gücü göstergesi olarak reel efektif kur üzerinde en etkili değiĢkenin
enflasyon oranı olduğu görülmektedir.
Uzun dönemde enflasyon oranında ortaya çıkacak %1 birimlik değiĢme, reel
efektif kurda +%14. 7‘ lik bir artıĢa neden olmaktadır. EĢ bütünleĢme grafiği
incelendiğinde ise özellikle küresel finansal krizin ve Avrupa Borç Krizinin ortaya
çıktığı 2008 ve 2009 yıları arasında değiĢkenler arasındaki eĢ bütünleĢme
iliĢkisinin maksimum noktaya çıktığı görülmektedir (Bkz. ġekil 5.2).
Bir diğer yönden Euro Bölgesinde makroekonomik görünümün iyi olduğu ve
ülkelerin yüksek büyüme oranları yakaladığı 2004-2007 arası dönemde eĢ
bütünleĢme iliĢkisinin sıfıra daha yakın olduğu görülmektedir. Makroekonomik
görünümün kötüleĢtiği dönemlerde, makroekonomik görünümü temsil eden tmesil
bağımsız değiĢkenlerin, TÜFE bazlı reel efektif kur ile dengeye gelmeleri; Euro
Bölgesinde TÜFE bazlı reel efektif kurun makroekonomik iklimin bozulduğuna dair
bir sinyal olabileceği yargısını akıllara getirmektedir.
190
ġekil 5.2. EĢ BütünleĢme Grafiği
EĢ bütünleĢme analizi ile modeldeki değiĢkenlerin uzun dönemde dengeye geldiği
saptanmıĢtır. Bundan sonraki adımda değiĢkenlerin kısa dönemde denge
analizinin yapılabilmesi için Vektör hata düzeltme modeli oluĢturulacaktır.
5.6.4. Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları
Vektör hata düzeltme modeli değiĢkenler arasında kısa dönemli iliĢkilerin
belirlenebilmesi amacıyla yapılmaktadır. Bu bağlamda vektör hata düzeltme
modeli yine Johannsen testinde olduğu gibi 1-8 gecikme aralığında sabit terim ve
trend içeren model üzerinden yapılmıĢtır. Bu bağlamda vektör hata düzeltme
modeli sonuçları Çizelge 5.8‘ de görülmektedir.
191
Çizelge 5.8. Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları
HATA
DEĞĠġKENLER
DÜZELTME
STANDART HATA
T ĠSTATĠSTĠĞĠ
TERĠMĠ
D(LOGHCPIREER).
-0.01
(0.01)
-1
D(LOGCAD).
14.54
(2.39)
6.08
D(LOGDEBT).
0.000375
(0.0065)
0.5
D(LOGINFA).
0.005990
(0.0257)
2.5
D(LOGGVBN).
-0.409319
(0.21908)
-1.9
D(LOGUNEMPRA).
-0.012599
(0.00622)
-2.08
EĢ bütünleĢme testinde öz değer istatistiğine göre iki adet eĢ bütünleĢme vektörü
saptanmıĢ ve vektör hata düzeltme modelinde hesaplanan hata düzeltme
terimlerinden iki tanesinin katsayısı negatif, mutlak değer olarak 0-1 aralığında ve
istatistiksel olarak anlamlı çıkmıĢtır. Bu doğrultuda 10 yıllık devlet tahvil faizleri ve
iĢsizlik oranı değiĢkenlerine iliĢkin hata düzeltme terimlilerinin katsayısı negatif
iĢaretli ve 0-1 aralığındadır. Ayrıca t istatistiği değeri istatistiksel olarak anlamlıdır.
Bu sonuç hata düzeltme mekanizmasının çalıĢtığını göstermektedir. Bir baĢka
ifade ile Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları uzun dönemde dengeye gelen
değiĢkenlerin kısa dönemde de dengeye geleceklerini ve bu dengeden sapma
olduğunda uzun dönemde tekrar dengeye gelineceğini göstermektedir.
5.6.5. Vektör Hata Düzeltme Modeline Dayalı Granger Blok DıĢsallık
Nedensellik Testi Sonuçları
DeğiĢkenler
arasındaki
kısa
dönemde
nedensellik
iliĢkilerinin
yönünü
saptayabilmek için vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger Blok DıĢsallık
nedensellik testi yapılmıĢtır. Sonuçlar Çizelge 5.9‘ da görülmektedir.
192
Çizelge 5.9. Vektör Hata Düzeltme Modeline Dayalı Granger Blok DıĢsallık
Nedensellik Testi Sonuçları
Bağımlı DeğiĢken: D(LOGHCPIREER).
Bağımlı DeğiĢken:
D(LOGCAD).
Bağımsız
Olasılık
DeğiĢkenler
D(LOGHCPIREER).
*0.0080
Bağımsız DeğiĢkenler
Olasılık
D(LOGCAD).
0.3807
D(LOGDEBT).
0.8785
D(LOGDEBT).
*0.0007
D(LOGGVBN).
0.8774
D(LOGINFA).
*0.0093
D(LOGINFA).
0.9169
D(LOGGVB).
*0.0000
D(LOGUNEMPRA).
0.6233
D(LOGUNEMP).
*0.0020
Hepsi
0.0000
Hepsi
0.9431
*0.05 düzeyinde anlamlıdır.
Bağımlı DeğiĢken:
D(LOGDEBT).
Bağımsız DeğiĢkenler
Olasılık
D(LOGHCPIREER).
0.5053
*0.05 düzeyinde anlamlıdır.
Bağımlı DeğiĢken:
D(INFA).
Bağımsız
Olasılık
DeğiĢkenler
D(LOGHCPIREER).
0.9008
D(LOGCAD).
0.6862
D(LOGCAD).
0.2800
D(LOGINFA).
0.9234
D(LOGDEBT).
0.9861
D(LOGGVB).
0.9940
D(LOGGVB).
0.1019
D(LOGUNEMP).
0.3085
D(LOGUNEMP).
*0.0073
Hepsi
0.5076
Hepsi
0.3489
*0.05 düzeyinde anlamlıdır.
Bağımlı DeğiĢken: D(LOGGVB).
*0.05 düzeyinde anlamlıdır.
Bağımlı DeğiĢken: D(LOGUNEMPRA).
Bağımsız
Olasılık
DeğiĢkenler
D(LOGHCPIREER).
0.1399
Bağımsız DeğiĢkenler
Olasılık
D(LOGHCPIREER).
0.8936
D(LOGCAD).
0.1549
D(LOGCAD).
0.1416
D(LOGDEBT).
0.9727
D(LOGDEBT).
*0.0239
D(LOGINFA).
0.9774
D(LOGINFA).
0.2803
D(LOGUNEMP).
0.8721
D(LOGGVB).
0.1512
Hepsi
0.9827
Hepsi
*0.0006
*0.05 düzeyinde anlamlıdır.
*0.05 düzeyinde anlamlıdır.
193
ġekil 5.3. Nedensellik Testine Göre DeğiĢkenler Arasındaki ĠliĢkiler Diyagramı
Nedensellik testinin sonuçlarına göre tüm değiĢkenlerden cari açık değiĢkeni
yönünde tek yönlü nedensellik iliĢkisi ortaya çıkmıĢtır. Konunun teorik kısmında
reel efektif kurdaki değerlenmenin, Euro Bölgesinde cari açığa neden olduğu
vurgulanmıĢtır. Bu bağlamda nedensellik testine göre de TÜFE bazlı reel efektif
kur, cari açığın bir nedeni olarak ortaya çıkmıĢtır. Enflasyon ve reel efektif kur
arasında kısa dönemli nedensellik iliĢkisi saptanmamıĢtır.
5.6.6. Etki Tepki Analizi Sonuçları
Etki-tepki fonksiyonları, rassal hata terimlerinden birinde ortaya çıkacak olan bir
standart hatalık Ģokun, içsel değiĢkenlerin Ģimdiki ve gelecekteki değerlerine olan
etkisini yansıtan bir yöntemdir. Bir baĢka ifade ile, bir makro ekonomik büyüklüğün
üzerinde en etkili değiĢkenin hangisi olduğu varyans ayrıĢtırması ile; etkili bulunan
bu değiĢkenin politika aracı olarak kullanılabilir olup olmadığı ise, etki-tepki
fonksiyonları ile saptandığı ifade edilebilir (Özgen ve Güloğlu, 2004:97, BarıĢık ve
Kesikoğlu).
Bağımlı değiĢkende oluĢacak bir standart sapmalık Ģoka karĢın bağımsız
değiĢkenlerin tepkilerini yansıtan değerler ve grafikleri Çizelge 5.10 ve Ģekil 5.4
4‘te görülmektedir.
194
Çizelge 5.10. Etki Tepki Analizi Sonuçları
195
ġekil 5.4. Etki Tepki Analizi Grafikleri
196
 LOGHCPIREER
değiĢkeninin
LOGHCPIREER
değiĢkeninde
ortaya
çıkacak bir Ģoka olan tepkisi, artan trendle baĢlayıp 7. Dönemde maksimum
noktaya gelmekte daha sonra azalmaya baĢlamaktadır. 8. Dönemde ise
yeniden artmaya baĢlamaktadır.
 LOGCAD değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir
Ģoka olan tepkisi, 3. ve 7.dönemde sıfır noktasına gelmekte 4 ve 8.
dönemlerde ise sırasıyla negatif ve pozitifteki maksimumu değerlerine
ulaĢmaktadır.
 LOGDEBT değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir
Ģoka olan tepkisi, 5. dönemde negatife geçerek azalan trend de devam
etmiĢtir. 8.dönemden sonra ise yine negatifte artan trende geçmiĢtir.
 LOGINFA değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir
Ģoka olan tepkisi, negatiften baĢlayıp azalarak devam etmekte 10.dönemde
en yüksek noktasına ulaĢmaktadır.
 LOGGVBN değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir
Ģoka olan tepkisi, 4.dönemde sıfır noktasına gelip negatife geçmektedir.
 LOGUNEMPRA değiĢkenin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak
bir Ģoka olan tepkisi, 7. Dönemden sonra pozitif ve artan trende
ilerlemektedir.
5.6.7. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları
Varyans AyrıĢtırması, her bir değiĢkendeki değiĢimin ne kadarının kendisinden, ne
kadarlık
kısmının
diğer
değiĢkenlerde
meydana
gelen
değiĢmelerden
kaynaklandığını yüzde olarak ifade eden bir ekonomik göstergedir (Çemrek,
2006:104, Enders,2004). Bu bağlamda Varyans ayrıĢtırması analizi, bağımsız
değiĢkenlerin
bağımlı
değiĢkendeki
değiĢmeleri
açıklamadaki
önemlilik
derecelerini dönemler itibari ile saptamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu doğrultuda
TÜFE bazlı reel efektif kura iliĢkin varyans ayrıĢtırması sonuçları aĢağıdaki
Çizelge 5.11 ve Ģekil 5. 5‘te görülmektedir.
197
Çizelge 5.11. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları
198
ġekil 5.5. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları
199
 Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile TÜFE bazlı
harmonize reel efektif döviz kuru endeksi değiĢkenini (LOGHCPIREER).
açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGCAD, LOGINFA,
LOGDEBT, LOGUNEMPRA, LOGGVBN Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır.
 Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile cari açık
(LOGCAD). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası;
LOGINFA, LOGGVBN, LOGUNEMPRA, LOGHCPIREER, LOGDEBT
Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır.
 Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile kamu tarafından
ihraç edilen borçlanma araçları (LOGDEBT). değiĢkenini açıklamada
bağımsız
değiĢkenlerin
önem
sırası;
LOGUNEMPRA,
LOGGVBN,
LOGHCPIREER, LOGINFA, LOGCAD Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır.
 Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile enflasyon oranı
(LOGINFA). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası;
LOGDEBT, LOGUNEMPRA, LOGCAD, LOGGVBN, LOGHCPIREER,
Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır.
 Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile 10 yıllık devlet
tahvil faizleri (LOGGVBN). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin
önem
sırası;
LOGINFA,
LOGDEBT,
LOGCAD,
LOGUNEMPRA,
LOGHCPIREER Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır (10 Yıllık tahvil faizlerindeki
değiĢmeleri açıklamada enflasyon oranının önemlilik derecesi tahvil faizleri
değiĢkeninden bile daha yüksek çıkmıĢtır.
 Varyans ayrıĢtırması analizine göre iĢsizlik oranı
(LOGUNEMPRA).
değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGDEBT,
LOGINFA,
LOGGVBN,
LOGHCPIREER,
LOGCAD
Ģeklinde
ortaya
çıkmıĢtır.
5.7. Genel Değerlendirme
Bu araĢtırmada üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflaması
yapılan URG ve reel efektif döviz kuru endeksine iliĢkin faktörlerin, Avrupa Borç
Krizi çerçevesinde analizi gerçekleĢtirilmiĢtir.
200
Euro Bölgesinde yer alan ülkeler parasal birliğe dahil olunması ile döviz kuru
politikalarını değiĢtirerek ulusal paralarını tedavülden kaldırmıĢlardır. Ġkinci
bölümde rekabet gücü sorunu baĢlığı altında iĢlendiği gibi döviz kuru politika
değiĢikliği Euro Bölgesi kuzey ülkelerinde reel efektif kurun değer kaybetmesine
neden olurken, güney ülkelerinde reel efektif kurun değerlenmesine neden
olmuĢtur. Modelde yer alan her bağımsız değiĢken ayrıca iktisat politikasının temel
alanlarını yansıtan değiĢkenlerdir. Bu kapsamda araĢtırmanın bu model üzerinden
incelenmesi Euro Bölgesinde reel efektif döviz kuru endeksinin makroekonomik
görünüme iliĢkin bileĢke bir gösterge olabilirlik durumuna iliĢkinde fikir verebilir.
OluĢturulan ekonometrik modelde değiĢkenlere ait zaman serileri birinci
farklarında durağanlaĢmıĢtır. Bu nedenle ekonometrik modelin çözümünde uzun
dönemli iliĢkileri saptayabilmek için eĢ bütünleĢme analizine geçilmiĢtir. EĢ
bütünleĢme analizinde 1-8 Gecikme aralığında, trend ve sabit terim içeren
modelde öz değer istatistiklerine göre iki adet eĢ bütünleĢme vektörü saptanmıĢtır.
EĢ bütünleĢme vektörlerinin saptanması değiĢkenlerin uzun dönemde dengeye
geldiğini göstermektedir. Bir baĢka ifade ile modelde yer alan değiĢkenlerdeki
değiĢmeleri Euro Bölgesinde reel efektif kurda değiĢmeleri uzun dönemde
açıklayabilmektedirler. Bu durum ise Euro Bölgesinde TÜFE bazlı harmonize reel
efektif döviz kuru endeksinin, cari açık, kamu borçları, enflasyon oranı, 10 yıllık
devlet tahvil faizleri ve iĢsizlik oranı değiĢkenlerindeki uzun dönemdeki değiĢmeleri
yansıtan bir gösterge olabileceği yorumunu ortaya çıkarabilmektedir.
Devamında Vektör Hata Düzletme Modeline göre değiĢkenler arasındaki kısa
dönem dengesi incelenerek değiĢkenlerin kısa dönemde dengeye gelindiği
saptanmıĢtır. Ayrıca hata düzeltme modeline göre enflasyon oranın katsayısının
negatif iĢaretli olması kısa dönemde oluĢacak dengesizliklerin uzun dönemde
giderileceği sonucunu ortaya çıkarmıĢtır. Nedensellik analizinde ise reel efektif kur,
cari açıktaki değiĢmenin bir nedeni olarak ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca tüm değiĢkenler
cari açığın bir nedeni olarak ortaya çıkmıĢtır.
Bu doğrultuda bu değiĢkenlerin de bir URG göstergesi olan reel efektif döviz
kurundaki değiĢmeleri açıklamadaki önemlilik dereceleri de konunun bir diğer
201
yönünü aydınlatmaktadır. Bu kapsamda vektör hata düzeltme modeline dayalı
etki-tepki analizi ve varyans ayrıĢtırması analizi yapılmıĢtır. Vektör hata düzeltme
modeline
göre
değiĢkenlerin
kısa
dönemde
denge
durumuna
geldikleri
saptanmıĢtır.
Devamında yapılan blok dıĢsallık nedensellik testinin sonuçları çerçevesinde etkitepki analizi ve varyans ayrıĢtırması analizi yapılmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması
analizi sonuçlarına göre reel efektif kurdaki değiĢmeleri açıklamada en önemli iki
değiĢken sırasıyla cari açık ve enflasyon oranı olarak ortaya çıkmıĢtır.
Kısaca özetlemek gerekirse; Bir URG göstergesi olarak Euro Bölgesinde TÜFE
bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksinin üçüncü bölümde sınıflanan
URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörlere iliĢkin temsili bağımsız değiĢkenlerle
uzun ve kısa dönemde dengeye geldiği saptanmıĢtır.
202
203
6. SONUÇ
Bir ülkenin vatandaĢlarının ihtiyaçlarını karĢılama derecesinin yüksek olması,
vatandaĢlarının hayat standartlarını ve refahını yükseltici etki yapmaktadır. ĠĢte bu
etkinin derecesinin ölçülmesi noktasında URG kavramı ön plana çıkmaktadır.
Bir ülkedeki vatandaĢların hayat standartlarını etkileyebilecek çok fazla sayıda
faktör söz konusudur. Bu nedenle URG kavramı kaotik ve kompleks bir yapıya
sahip kavramdır. URG kavramının kompleks ve kaotik yapısı URG‘ nin
tanımlanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu nedenle URG‘ ye iliĢkin yapılacak tanımın
URG‘ yi etkileyecek tüm unsurları kapsayacak bir yaklaĢımla ele alınması
gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada URG‘ yi tanımlamada geliĢtirdiği
verimlilik odaklı yaklaĢım ortaya çıkmaktadır.
Verimlilik odaklı URG yaklaĢımı bir ülkenin rekabet gücünün ölçülmesinde kamu
borcu, enflasyon ve faiz oranları gibi makroekonomik değiĢkenlerin yanı sıra, insan
sermayesi, inovasyon düzeyi, coğrafi konu gibi mikro ekonomik değiĢkenleri de
içerisinde barındırmaktadır. Bu çerçevede URG kavramının tanımlanması
makroekonomik göstergeler çerçevesinde yapılabilir.
Bu doğrultuda makroekonomik göstergelerin genel çerçevesini yansıtacak bir
zemine ihtiyaç vardır. Ġktisat politikasının temel hedeflerinin bu zemin olabileceği
ifade edilebilir. Ġktisat politikasının temel hedefleri; ödemeler bilançosu denkliğinin
sağlanması, kamu mali dengesinin sağlanması, fiyat istikrarının sağlanması,
finansal istikrarın sağlanması ve tam istihdamın gerçekleĢtirilmesi olarak
sıralanabilir. Tüm bu hedeflerin gerçekleĢtirilmesi ise reel ekonomik büyüme
ortaya çıkarak refah artıĢı sağlayacaktır.
Bir diğer yönden URG kavramı firma ve endüstri düzeyinde rekabet gücü
kavramlarını da kapsamaktadır. Bu bağlamda URG; ―ekonomik sistem olarak bir
ülkenin verimlilik düzeyinin ülkedeki firmaların uluslararası pazarlara yönelik ürün
üretip, satabilmesini ve ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢme
derecesini artırarak büyüme ve refah artıĢı sağlayabilme derecesi‖ olarak
tanımlanabilir.
204
URG kavramının tanımlanmasından sonra URG kavramını hangi faktörlerin
etkilediği sorusu plana çıkmaktadır. Bu bağlamda URG kavramını etkileyen birçok
faktör olması, bu faktörlerin sınıflanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu zorluğun en aza
indirgenebilmesi için sınıflanmanın belirli bir zemin temelinde yapılması gerekir.
Bu zeminin belirlenmesi doğrultusunda URG kavramı bir ülkenin makroekonomik
görünümü ile yakından iliĢkilidir. Ülkelerin makro-ekonomik görünümünün
bozulması ekonomik krizlere yol açmaktadır. Bu bağlamda ekonomik krizlerin
URG‘ yi etkileyen faktörlerin sınıflanmasında bir çerçeve teĢkil edebileceği
söylenebilir.
Günümüzde yaĢanan en son krizlerden bir tanesi Avrupa Borç Krizidir. Avrupa
Borç Krizi baĢlangıç safhalarında bir büyüme ve rekabet gücü krizi olarak ortaya
çıkmıĢtır. Bu nedenle Avrupa Borç Krizinin URG‘ yi etkileyen faktörlerin
sınıflanmasında seçilecek ekonomik kriz olabileceği ifade edilebilir.
Ġfade edildiği üzere Avrupa Borç Krizi baĢlangıç aĢamalarında bir büyüme ve
rekabet gücü krizi olarak ortaya çıkmıĢtır.(Barosso, 2011, Akçay,2013) Bu
bağlamda krizin ortaya çıkıĢında rekabet gücü sorunu bir yapısal problem olarak
kendini göstermiĢtir. Bu nedenle üçüncü bölümde URG‘ yi etkileyen makro ve
mikro ekonomik faktörler Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflanmıĢtır. URG
kavramının makroekonomik zemininde iktisat politikasının temel hedeflerinin
gerçekleĢtirilmesinin
öne
çıkması
nedeniyle,
makroekonomik
faktörler
bu
doğrultuda ana baĢlıklar halinde sınıflanmıĢtır. Bu baĢlıklar, dıĢ ekonomik alemle
olan iliĢkilere iliĢkin faktörler, kamu maliyesine iliĢkin faktörler, para politikasına
iliĢkin faktörler, finansal istikrara iliĢkin faktörler ve istidama iliĢkin faktörler olarak
sıralanabilir. Ayrıca bu faktörleri etkileyen alt faktörün sınıflanması konunun
amaçları çerçevesinde yapılmıĢtır.
Mikro ekonomik faktörler ise; verimlilik, insan sermayesi, altyapı finansal sistem
hammadde olanakları, araĢtırma- geliĢtirme (ar-ge) kurumlar coğrafi konum
teknoloji, iĢ etiği ve inovasyon Ģeklinde ana baĢlıkları halinde sınıflanmıĢtır.
205
URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörlerin sınıflanması üçüncü bölümde
yapılmıĢtır. Bu bağlamda bu faktörlere iliĢkin seçilen bağımsız değiĢkenler ile
herhangi bir rekabet gücü göstergesinin bağımlı değiĢken olduğu bir modele
yapılacak bir takım istatistiki ve ekonometrik testlerin Euro Bölgesinde rekabet
gücü bağlamında genel makroekonomik yapıya iliĢkin yorumlar yapılabilecek
sonuçlar ortaya çıkarabileceği düĢünülmüĢtür. Bu düĢünce çerçevesinde bu
modeli oluĢturacak değiĢkenler kapsamında makroekonomik faktör olarak bir
rekabet gücü göstergesi araĢtırılmıĢtır.
Birinci bölüm ve üçüncü bölümde konunun ilgili kısımlarında vurgulandığı üzere
reel efektif döviz kuru endeksi dıĢ ticaret performansı bağlamında makroekonomik
bir rekabet gücü göstergesidir. Bu bağlamda AMB‘ de reel efektif döviz kuru
endeksi
hesaplamaları
yapmaktadır.
AMB
ayrıca
harmonize
rekabetçilik
göstergeleri olarak isimlendirdiği reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamaları
yapmaktadır. AMB‘ ye göre harmonize göstergeler, diğer yapmıĢ olduğu reel
efektif döviz kuru endeksi hesaplamalarına göre daha anlamlı rekabet gücü
göstergeleridir. Çünkü harmonize göstergeler Euro Bölgesi içerisinde gerçekleĢen
ticareti de dikkate alarak hesaplanmaktadır. Bu nedenle Euro Bölgesi, TÜFE bazlı
harmonize reel efektif döviz kuru endeksi çalıĢmanın bağımlı değiĢkeni olarak
seçilmiĢtir.
Bağımsız değiĢkenlerin seçiminde ise seçilecek değiĢkenlerin dördüncü bölümde
iktisat politikası temel hedefleri çerçevesinde URG‘ yi etkileyen makroekonomik
faktörlere iliĢkin ana baĢlıkları temsil etmesi amaçlanmıĢtır. Literatürdeki
çalıĢmalar dan da yararlanılarak bağımsız değiĢkenler seçilmiĢtir. Bu değiĢkenler,
cari açık, kamu borçları, enflasyon oranı, on yıllık devlet tahvilleri faiz oranları ve
iĢsizlik oranı olarak sıralanabilir.
Kurulan model sonucu değiĢkenler arasındaki istatistiki iliĢkiyi tespit etmek için
korelasyon analizi uygulanmıĢtır. DeğiĢkenler arasında istatistiki iliĢki saptandıktan
sonra, ekonometrik iliĢkiyi saptayabilmek için çoklu doğrusal regresyon modeli
kurulmuĢtur. Bu regresyon modelinin çözümünün anlamlı olabilmesi için zaman
serilerine
durağanlık
testleri
yapılmıĢtır.
Durağanlık
testleri
sonucunda
değiĢkenlerin düzey değerlerinde durağan olmadığı tespit edilmiĢtir. Bu nedenle
206
bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢken arasındaki uzun dönemli iliĢkileri
belirleyebilmek için ilk olarak VAR Modeli kurulmuĢtur. Devamında değiĢkenler
arasında uzun dönemde denge durumunun tespiti için Johannsen EĢ BütünleĢme
Testi yapılmıĢtır. Johannsen EĢ bütünleĢme Testine göre değiĢkenlerin uzun
dönemde dengeye geldikleri saptanmıĢtır. Johannsen Testinin yapılmasının
ardından hata düzeltme modeli kurulmuĢtur.
Hata düzeltme modeline göre değiĢkenler arasında kısa dönem iliĢkiler
araĢtırılmıĢtır. Hata düzeltme modeli sonuçlarına göre değiĢkenlerin kısa dönemde
dengeye geldikleri saptanmıĢtır.
Yine hata düzeltme modeline dayalı olarak Granger Blok dıĢsallık Nedensellik
Testi yapılmıĢtır. Teorik çerçeveyi destekleyecek Ģekilde Euro bölgesinde reel
efektif kurun cari açığın bir nedeni olduğu ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca Nedensellik testi
sonuçlarına göre, tüm değiĢkenlerin cari açığın nedeni olduğu sonucu ortaya
çıkmıĢtır.
Bağımsız değiĢkenlerin bağımlı değiĢkende ortaya çıkacak Ģoklara olan tepkileri
ise etki tepki analizinde incelenmiĢtir. Etki-tepki analizi sonuçlarına göre cari açık
ve enflasyon oranının 5. dönemlerden sonra reel efektif kurda ortaya çıkacak
Ģoklara verdikleri tepkilerin pozitif yönlü olduğu ortaya çıkmıĢtır.
Varyans ayrıĢtırması analizi sonuçlarına göre de yine bu iki değiĢken reel efektif
kurdaki değiĢmeleri açıklamada modelde yer alan diğer değiĢkenlerden daha fazla
(10. dönemler itibari ile) önem derecesine sahip oldukları sonucu ortaya çıkmıĢtır.
Bu kapsamda Euro bölgesinin reel efektif kur çerçevesinde rekabet gücü üzerinde
en etkili değiĢkenin Euro Bölgesi enflasyon oranı olduğu ortaya çıkmıĢtır. Bir
baĢka ifade ile Euro Bölgesinde enflasyonun baskılanamamasının reel kurun
değerlenmesine yol açtığı, değerlenen reel kurunda cari açık sorununa neden
olduğu saptanmıĢtır.
Bir URG göstergesi olarak reel efektif döviz kuru endeksini etkileyen faktörlerin
Avrupa Borç Krizi çerçevesinde analizinin ortaya çıkardığı sonuçlar; bu faktörlerin
sınıflanmasının anlamlı olduğu sonucunu ortaya çıkarmıĢtır. Çünkü bu faktörlere
207
iliĢkin seçilen değiĢkenler uzun ve kısa dönemde makroekonomik bir URG
göstergesi olarak reel efektif kurla dengeye gelmektedirler. Ayrıca bu değiĢkenlerin
reel efektif kur bağlamında rekabet gücü değiĢmelerinde politika aracı olarak
kullanılabileceği sonucu ortaya çıkmıĢtır.
Bu bağlamda dördüncü bölümde iktisat politikası temel hedefleri çerçevesinde
sınıflaması yapılan URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörlere iliĢkin seçilen
temsili değiĢkenlerin 2001-2013 arası dönemde TÜFE bazlı harmonize reel efektif
kurla uzun dönemde dengeye gelmesi ve politika aracı olabilmesi, TÜFE bazlı
harmonize
reel
efektif
döviz
kuru
endeksinin
Euro
Bölgesinde
genel
makroekonomik görünümü yansıtan bir bileĢke gösterge olabileceği yorumunu
ortaya çıkarmaktadır.
Bu sonuç yalnızca incelenen dönem çerçevesinde Euro Bölgesi için geçerlidir ve
çalıĢmaya dahil edilmeyen baĢka bağımsız değiĢkenlerin reel efektif döviz kuru ile
iliĢkili olmadığı sonucunu içermemektedir. Euro Bölgesinde TÜFE bazlı harmonize
reel efektif döviz kuru endeksinin değerlenmesinin hangi noktadan sonra uzun ve
kısa dönemde Euro Bölgesinin makroekonomik görünümünü olumsuz etkileyeceği
baĢka araĢtırmalara konu olabilir.
208
209
KAYNAKÇA
ABGS. (2011). Ekonomik ve Mali Politikalar BaĢkanlığı, Avrupa Birliği‟nde
Küresel Finansal Krize KarĢı Alınan Önlemler ve Birliğin Rekabet
Gücünün Arttırılmasına Yönelik
GiriĢimler: Euro Rekabet Paktı‖,:
Ankara, (http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact.pdf, EriĢim Tarihi
10.10.2013.
Acemoğlu, D. (2008). Introduction to Modern Economic Growth, Princeton
University Press.
Adıgüzel, M. (2011). Uluslararası Rekabet Gücü Belirleyici Faktörler Ve
Ölçülmesi, Türkiye Bağlamında Bir Değerlendirme, Nobel Yayıncılık.
AfĢar, A. (2007). Finansal GeliĢme ile Ekonomik Büyüme Arasındaki ĠliĢki, Mufad
Journal, http://journal.mufad.org/attachments/article/335/19.pdf
Aiginger, K. (1997). ―The Use Of Unit Values To Discriminate Between Price And
Quality Competition‖, Cambridge Journal of Economics, 21, 571-592.
Aiginger, K. (2006). ―Competitiveness: From a Dangerous Obsession to a Welfare
Creating Ability with Positive Externaties‖, J. Int Compet Trade, 6, 161-177.
Akçay, B. (2006). Euro Alanın Ekonomisine ĠliĢkin Bir Değerlendirme, Ankara,
Avrupa ÇalıĢmaları Dergisi, 5(2), 1-27.
Akçay, B. (2013). Avrupayı Saran Kriz (Avro Bölgesi), Seçkin Yayıncılık,
Ġstanbul.
Akın O. (2013). "Altı Sigma Ġle Faaliyet Tabanlı Maliyetleme Sisteminin
Entegrasyonu: Kuramsal Bir YaklaĢım", Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
SBE Dergisi, 8.
Aksoy, A. ve Tanrıöven, C. (2012). Sermaye Piyasası Yatırım Araçları ve
Analizi, Ankara, 3. Baskı.
Aktan, C., Can, V. and Ġstiklal Y. (2004). TiSK Rekabet Dizisi, Ajans-Türk Basın
ve Basım A.ġ.
AktaĢ, C. (2003). GeliĢmekte olan Ülkelerde rekabet Politikası: Bir Çerçeve
ÇalıĢması, Rekabet Kurumu, Yayın No:0114.
AktaĢ, C. (2011). Finansal Ġstikrar Analizi Bağlamında Türkiye Ġçin Finansal
Ġstikrar Endeksi Önerisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara.
Alesina, A. Francesco G. (ed.). (2010). Europe and the Euro, National Bureau of
Economic Research Conference Report, Chicago, IL: Chicago University
Press.
210
Altay, A. and Pazarlıoğlu, M. V. (2007). Uluslararası Rekabet Gücünde BeĢeri
Sermaye: Ekonometrik YaklaĢım, Selçuk Üniversitesi Karaman Ġ.Ġ.B.F
Dergisi, YlL:9 Say:12, ss.96–108.
Altay, B. (2006). Avrupa Birliği`nde Rekabet Politikaları, Türkiye Ve Avrupa
Birliği`nin Ġhracatta Rekabet Gücünün Ölçülmesi, Afyon Kocatepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Afyon.
Altınok, S. (2004). Ġktisada GiriĢ.
Arghyrou, M. G. and Chortareas, G. (2006). Current Account Imbalances and
Real Exchange Rates in the Euro Area, Working Paper No. E2006/23.
Artıis, M. J. (2002). Reflections on the Optimal Currency Area (OCA). criteria
in the light of EMU, Working Papers 69, Oesterreichische Nationalbank
(Austrian Central Bank).
Aurangzeb, A. (2013). Factors Effecting Unemployment: A Cross Country
Analysis, International Journal of Academic Research in Business and
Social SciencesJanuary 2013, Vol. 3, No. 1 ISSN: 2222-6990.
Avrupa Merkez Bankası (2005). “Assessing Financial Stability: Conceptual
Boundaries and Challenges”, in Financial Stability Review.
Aynagöz, Çakmak, Ö. AçıklanmıĢ KarĢılaĢtırmalı Üstünlükler Ve Rekabet
Gücü: Türkiye Tekstil Ve Hazır Giyim Endüstrisi Üzerine Bir Uygulama,
http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.03.03.2013
Balassa, B. (1965). Trade liberalisation and ―revealed‖
advantage1.The Manchester School, 33(2), 99-123.
comparative
BarıĢık, S. ve Kesikoğlu, F. (2006). ―Türkiye‘de Bütçe Açıklarının Makro Ekonomik
DeğiĢkenler Üzerine Etkisi (1987-2003 VAR, Etki-Tepki analizi, Varyans
AyrıĢtırması).‖ Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
61(4).
BAROSSO,
(2011).
Taking
Stock
Of
The
Euro
Plus
Pact,
http://ec.europa.eu/europe2020/pdf/euro_plus_pact_presentation_december
_2011_en.pdf, EriĢim Tarihi,04.12.2013.
Bayraktutan, Y. (2003). Bilgi ve Uluslararası Ticaret Teorileri, C.Ü. Ġktisadi ve
Ġdari Bilimler Dergisi, 4(2), 175.
Bedir, A. (2009a). Uluslararası Ticarette Fiyata Dayalı Rekabet Gücü ile
Endüstri-Ġçi Ticaret Arasındaki ĠliĢki: Türk Ġmalat Sanayii Örneği.
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi,
Ankara.
Bedir, A. (2009b). Uluslararası Ticarette Fiyata Dayalı Rekabet Gücü ile
Endüstri-Ġçi Ticaret Arasındaki ĠliĢki: Türk Ġmalat Sanayii Örneği.
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi,
Ankara.
211
Bordo, M. and Eıchengreen, B. (1999). Is Our Current International Economic
Environment Unusually Crisis Prone? in David Gruen and Luke Gower
(eds)., Capital Flows and the International Financial System, Sydney:
Reserve Bank of Australia.
Bryson, J. H. (2011). “European Debt Crisis: What's Next?”, Wells Fargo
Securities Economics GroupSpecial Commentary.
Buckley, P. J. et al, (1988). “Measures Of International Goals At The Lowest
Possible Cost) And Effectiveness Competitiveness: A Critical Survey”,
Journal of (having the right goals). It is this choice of industrial Marketing
Management.
Bundesbank, D. (2003). Report on The Stability of The German Financial
System, Monthly Report, Frankfurt.
Cambazoğlu, B., Karaalp, H. S. (2012). Parasal Aktarım Mekanizması Döviz
Kuru Kanalı: Türkiye Örneği, Yönetim Ve Ekonomi Yıl:2012 Cilt:19 Sayı:2
Celal Bayar Üniversitesi Ġ.Ġ.B.F. MANĠSA,
Candelon, B. C. and Palm, F. (2010). Banking and Debt Crises inEurope: The
Dangerous Liaisons?, CESifo Working Paper SeriesNo.3001.
Cansen,
(2013),
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22878611.ap,
Tarihi07.04.2013
EriĢim
Chamon, M. (2007). Can debt crises be self-fulfilling?, Journal of Development
Economics, 82, 234-244.
Chang Moon, H., Rugman, A. M., & Verbeke, A. (1998). A Generalized Double
Diamond Approach To The Global Competitiveness Of Korea And
Singapore. International Business Review, 7(2), 135-150.
Cho, D. S., (1998), “From National Competitiveness to Bloc and Global
Competitiveness” Competitiveness Review, Vol.:8 (1).
Cho, D. S., and Moon, H. C. (2000). From Adam Smith to Michael Porter.
Evolution of Competitiveness Theory. Asia-Pacific Business Series, 2.
Commission Of The European Communities. (2003). “Some Key Issues in
Europe’s
Competitiveness-Towards
an
Integrated
Approach,
Communication from the Commission to the Council and the European
Parliament.
Council Of The European Union (2011). EUCO 10/1/11 REV 1 CO EUR 6 CONCL
3,
24/25
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/ec/120
296.pdf EriĢim Tarihi, 12.11.2013
Competiveness Advisory Group. (Ciampi Group) (1995). Efficiency And
Profitability. But It ıs Not An End In Itself “Enhancing European
Competitiveness”. First report or a target. It is a powerful means to achieve
212
rising to the President of the Commission, the Prime living standards and
increasing social welfare - a tool Ministers and the Heads of State.
Constâncio, V. (2012). Contagion And The European Debt Crisis Financial
Stability Review • No. 16 • April
Corsetti, G., Pericoli, M. and Sbracia, M. (2011). “Correlation Analysis Of
Financial Contagion”, http://www.econ.yale.edu/growth_pdf/cdp822.pdf
EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Çakıcı, K. ve Konur, F. (2011). Avro Alanı’nın Borç Krizi Ve Geleceğı: Optimum
Para Alanları Teorisi Çerçevesinde Bır Değerlendirme, Anadolu
International Conference in Economics IIJune 15-17, 2011, Eskisehir,
Turkey.
Çakmur, Yıldırtan, Z. Ve Dina, E. ( 2012). Views Uygulamalı Temel Ekonometri
(Makro Ekonomik Verilerle). Türkmen Kitabevi, Ġstanbul.
Çapanoğlu, S. G. (2010). Yunanistan‟da YaĢanan Borç Krizi ve Avro Alanına
Etkileri. Ġktisadi Kalkınma Vakfı Değerlendirme Notu.
Çemrek, F. (2006). Elektrik Enerjisi Sektöründe EĢbütünleĢme Analizi,
EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü YayımlanmamıĢ
Doktora Tezi, EskiĢehir.
Çivi, E. (2001). Rekabet Gücü: Literatür AraĢtırması, Celal Bayar Üniversitesi
Ġ.Ġ.B.F. MANĠSA,Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 8(2).
Çivi, E., Erol, Ġ., Ġnanlı, T., and Erol, E. D. (2008). Uluslararası Rekabet Gücüne
Farklı BakıĢlar. AĠBÜ-ĠĠBF Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Dergisi.
Dabrowski,
(2010).
http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md/163/16326.pdf s483).
42,
Dadush, Eidelman Is Italy Next Greece http://m.ceip.org/2010/04/20/is-italy-nextgreece/8od3 EriĢim Tarihi, 05.01.2014
Dadush, U. (2010). Paradigm Lost: The Euro in Crisis, Carnegie Endowment,
http://carnegieendowment.org/files/Paradigm_Lost2.pdf
EriĢim
Tarihi,03.04.2013
Dağdelen, (2011). (http://www.businessweek.com/news/2010-05-14/euro-breakuptalk
increases-as-germany-loses-proxy-update1-.html).
EriĢim
Tarihi,
12.10.2013
De Santis, R. A. (2012). The Euro Area Sovereign Debt Crisis: Safe Haven,
Credit Rating Agencies And The Spread Of The Fever From Greece,
Ireland And Portugal Working Paper Series, No. 1419.
Değer, M. K. ve Öztürk, L (2003). Parasal Birliğin Üye Ülkeler Açisindan Fayda Ve
Maliyetleri, Ankara Avrupa ÇalıĢmaları Dergisi, 2(4), 103-121
213
Değerli, A. ve KeleĢ, G. (13/ 16 Eylul 2011). Kamu Borç Stoku Surdurulebilirliği
ve Euro Bolgesi Borc Krizi, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Ekonomi
Notları.
Demir, O. (1997). Ekonomide Devlet, SPK, Ankara.
Dias, J. (2012). Sovereign Debt Crisis In The European Union: A Minimum
Spanning Tree Approach, Physica, A. 391 2046–2055.
Dunning, J. H. (1992). The competitive advantage of countries and the activities of
transnational corporations. Transnational corporations, 1(1), 135-168.
Dunning, J., 1993, Dunning on Porte, Annual Meetings of Academy of
International Business, Toronto
Durand, M. Simon, J. and Webb, C. (1992). “OECD’s Indicators of International
Trade And Competitiviness”, OECD Economic Department Working
Papers.
Edwards, S. (1988). “Exchange Rate Misalignment in Developing Countries,”
World BankO ccasional Papers, No.2.
Edwards, S. (2006). The Relationship Between Exchange Rates and Inflation
Targeting Revisited, NBER Working Paper No. 12163Issued in April
2006NBER Program(s).
Eğilmez, M.
http://www.mahfiegilmez.com/2012/05/net-hata-ve-noksan.html,
adersinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
Eğilmez,
M.
DıĢ-ticaretin
Kur
ile
ĠliĢkisi,
http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/dsticaretin-kur-ile-iliskisi.html,
adresinden 10 Ocak 2014‘te alınmıĢtır.
Eğilmez, M. Euro Krizinin Nedeni, http://www.mahfiegilmez.com/2012/06/eurokrizinin-nedeni.html, adresinden 12 Haziran 2013‘te alınmıĢtır.
Enders, W. (2004). Applied Econometric Time Series, 2.nd edition, John
Wiley&SonsInc. USA.
Ercan, M. K. and Ban, Ü. (2005). Finansal Yönetim, Ankara, Gazi Kitabevi, 1.
Baskı.
Ergin, N. E. (2013). Hasta Adam Avrupa: Avro Krizi, Hesap Uzmanları
DerneğiYayınları, Ġstanbul.
Erkan, H. (1987). Sosyal Piyasa Ekonomisi: Ekonomik Sistem ve Piyasa
Ekonomisine ĠĢlerlik Kazandırılması, Konrad Adeneur Vakfı, Slimm Ofset,
Ġzmir,
214
Erkan, H. ve Tatlıdil, R. (1990). Serbest Bölgelerde Uygulanacak TeĢvik
Tedbirlerinin Sektörlere Katkıları Yönünden Değerlendirilmesi, TOBB
Yayınları, Yayın No:175, Ankara.
Ertem, C. http://cemilertem.com/bir-model-olarak-irlanda/, adresinden 08 Kasım
2013‘te alınmıĢtır.
Fagerberg, J. (1988). ―International Competitiveness‖, The Economic Journal,
98(391), 355-374.
Feurer, R., & Chaharbaghi, K. (1994). Defining Competitiveness: A Holistic
Approach. Management Decision, 32(2), 49-58.
Fitoussi, J. P., and Saraceno, F. (2010). Europe: How Deep is A Crisis? Policy
Responses And Structural Factors Behind Diverging Performances. Journal
of Globalization and Development, 1(1).
Fontaine, P. Understanding the Euro Crisis: How did the subprime crisis
become
a
sovereign
debt
crisis
in
Europe?
http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pd
f EriĢim Tarihi, 17.10.2013
Garelli,
(2006).
http://www.imd.org/uupload/www01/documents/wcc/content/fundamentals.p
df EriĢim Tarihi, 17.10.2013
Ghose, D. and H. Kharas ―International Competitiveness, the Demand for
Exports andReal Effective Exchange Rates in Developing Countries,”
Journal ofDevelopment Economics, No.41. 1993
Göker, A. Türkiye Sanayinde Rekabet Gücü Ya Da Teknoloji Faktörü, TMMOB
1993 Sanayi Kongresi, Bildiriler Kitabı Ankara S.119,arsiv.mmo.org.tr pdf
10110.p
Gökmenoğlu, S. M. (2011). OECD Ülkelerinde Uluslararası Rekabet Gücü,
Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Sakarya,
Grafton, Q. (2011). “Sovereign Debt Crises, ; Real Economy and ; Euro Zone
Crisis”,
(Çevrimiçi).,
http://bree.gov.au/
documents/
publications/
REQ_Review_Sovereign_ Debt_ Crises_ Dec2011.doc, 1–5, adresinden 17
Ocak 2012‘de alınmıĢtır.
Grammatikos, T. and Vermeulen, R. (2012). Transmission of the financial and
sovereign debt crises to the EMU: Stock prices, CDS spreads and
exchange rates. Journal of International Money and Finance, 31(3), 517533.
Grauwe, P. (2010). “Crisis in the Eurozone and How to Deal with it?”, CEPS
Policy Brief, No.204.
215
GüriĢ, S., Çağlayan, E., & GüriĢ, B. (2011). EViews ile temel ekonometri. Der
Yayınları. Ġstanbul.
Gürpınar, K. ve Sandıkçı, M. (2008). Uluslararası Rekabetçilik Analizinde
Mıchael E. Porter‟ın Elmas Modeli YaklaĢımı: Türkiye‟deki Bazı
Endüstrilerdeki Uygulanabilirliğinin ve Sonuçlarının AraĢtırılması,
Selçuk Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik AraĢtırmalar Dergisi, 15, 107-125
Haberler, G. (1933). The Theory of International Trade, London: George Allen
and Unwin.
Hakkio, C. Interest rate and Exchang Rates What is The Relationship,
http://www.kansascityfed.org/publicat/ECONREV/EconRevArchive/1986/4q8
6hakk.pdf EriĢim Tarihi, 17.10.2013
Haque, I. U. (1991). International competitiveness: interaction of the public and the
private sectors : Collected papers from an EDI policy seminar held in Seoul,
Korea, April 18-21, 1990, Economic Development Institute (Washington,
D.C.).World Bank.
Hatsopoulos, G. N., Krugman, P. R., & Summers, L. H. (1988). US
competitiveness: Beyond the trade deficit. Science, 241(4863), 299-307.
Hautcoeur, P.C. (2011). Chaque Grande Crise Est Différente. Economie et
Statistique, 438–440, 1–4.
Hilsenrath, J. ―Q&A: Carmen Re&nhart on Greece, U.S. Debt and Other„Scary
Scenar&os‟‖, -e Wall Street Journal, http://blogs.wsj.com/economics/2010
/02/05/qa-carmen-reinhart-on-greece-us-debtand-other-scary-scenarios/,
adresinden 29 Ocak 2011‘den alınmıĢtır.
HIS MAJESTY S TREASURY (1983). Ġnternational Competitiveness Economic
Progress Report, Temmuz, no:158.
Holden, K. and Thomson, J. (1992). Co-Integration: An Introductory Survey,
British Review of Economic Issues, 14 (33), 1-55.
IMD,
(2007).
http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/PressRelease.pdf
EriĢim Tarihi, 17.10.2013
IMF (International Monetary Fund). (2010). Country Report, Greece: Staff
Report on Request for Stand-By Agreement, No:10/110.
216
IMF, (2012). Greece: Fourth Review Under the Extended Arrangement Under the
Extended Fund Facility, and Request for Waivers of Applicability and
Modification of Performance Criterion—Staff Report; Staff Statement; Press
Release; and Statement by the Executive Director for Greece, Country
Report, 12/57.
IĢığıçok,
E.
100
Soruda
6
Sigma,
http://www.ekohaber.com.tr/Prof_Dr_Erkan_Isigicok-ekohaber-5-haberid11820.html, adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır.
Kamar, B., Bakardzhieva, D., and Naceur, S. B. (2010). The Ġmpact Of Capital
And Foreign Exchange Flows On The Competitiveness Of Developing
Countries (No. 10-154). International Monetary Fund.
Karaaslan, A. ve Tuncer, G. (2010). Uluslararası Rekabet Gücünün Artırılmasında
Temel Devlet Politikaları, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Dergisi, 26.
Karagöz, K., and ġen, A. (2010). Döviz Kuru Rejimi–Ticarî Rekabet Gücü
ĠliĢkisi: Türkiye Ġçin Ampirik Bir Analiz. Akademik BakıĢ E-Dergisi, 21, 112.
Kasapoğlu, Ö (2007). Parasal Aktarım Mekanizmaları: Türkiye Ġçin Uygulama,
TCMB, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara.
Kaya, N., Barlas, Y. ve Kalafatcılar, K. (2011). Euro Bölgesi Çevre Ülke
Ekonomilerinin Kırılganlıkları ve Bankacılık Sektörlerinin KarĢılıklı
Duyarlılıkları, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Ekonomi Notları.
Kılıç, C. ve Bayar, Y. (2012). Euro Bölgesi Borç Krizinin Türkiye Ekonomisi‘ ne
Olası Yansımaları Üzerine Bir Değerlendirme, Ekonomi ve Yönetim
AraĢtırmaları Dergisi, 1(2).
KırankabeĢ, M. C. (2006). Küresel Rekabet Gücü Boyutunda AB Ülkeleri ile
Türkiye‘nin KarĢılaĢtırılmalı Analizi Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi.
Kıvılcım, F. (2013). KüreselleĢme Kavramı Ve KüreselleĢme Sürecinin GeliĢmekte
Olan Ülke Türkiye Açısından Değerlendirilmesi, Sosyal Ve BeĢeri Bilimler
Dergisi,
5,
1,
ISSN:
1309-8012
(Online).
http://www.sobiad.org/ejournals/dergi_SBD/arsiv/2013_1/Fulya_Kivilcim.pdf
EriĢim Tarihi,08.08.2013
Kibritçioğlu, A. (2011). Current Sovereign Dept Crisis in Eurozone Countries.
Munich Mersonal RePEc Archive, MPRA Paper No.33528.
Koray, F. and Mcmıllın, W. D. (2006). Fiscal Shocks, the Trade Balance, and
the
Exchange
Rate
Working
Paper,
http://www.bus.lsu.edu/economics/papers/pap06_02.pdf
EriĢim
Tarihi,
17.10.2013
217
Köse, Y. ve Karabacak, H. (2011). ―Yunanistan Ekonomik Krizi: Nedenleri, Etkileri
ve Alınan Tedbirlere Iliskin Bir Degerlendirme‖, Maliye Dergisi, 160, 289306.
Kösekahyaoğlu L. ve Özdamar, G. (2005). Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Polonya ve Estonya'nın Sektörel Rekabet Gücü ve DıĢ Ticaret Yapısı
Üzerine KarĢılaĢtırmalı Bir Analiz, , Sosyoekonomi Dergisi, 2005-2, s.73102.
Krugman, P. (1994). “Competitiveness:
ForeignAffairs, 23(2), 28-44.
A
Dangerous
Obsession”,
Krugman, P. (2001). Politika TaĢeronları ve ÖnemsizleĢen Refah, çeviren:
NeĢenur Domaniç, Literatür Yayıncılık, Ġstanbul.
Krugman, P. (2011a). “Can Europe Be Saved?”, The New York Times,” 12
Ocak,
internet:http://www.nytimes.com/2011/01/16/magazine/16Europet.html adresinden 12 Ocak 2011‘de alınmıĢtır.
Krugman, P. (2011b). “Kenen, Mundell, and Europe”, The New York Times,
14Ocak,internet:http://krugman.blogs.nytimes.com/2011/01/14/kenenmundell-and-europe/ adresinden 14 Ocak 2011‘de alınmıĢtır.
Küçüksaraç, D., Özlü, P., ÜnalmıĢ D. (2012). Küresel Kriz, Avrupa Borç Krizi ve
GeliĢmekte Olan Piyasalarda BulaĢıcılık Etkisi, Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası Ekonomi Notları.
Kwon, D. B. (2009). Human CapĠtal And Its Measurement, The 3rd OECD World
Forum on ―Statistics, Knowledge and Policy‖ Charting Progress, Building
Visions, Improving Life Busan, Korea.
Lapavitsas, C. Kaltenbrunner, A., Lambrinidis, G., Lındo, D., Meadway, J., Mıchell,
J., Paınceıra, J. P., Pıres, E., Powell, J., Stenfors A. and Teles N. (2010).
Eurozone Between Austerity and Default, Research on Money and
Finance (RMF)., RMF Occas&onal Report, 1-69.
Liesner, H. H. (1958). ―The European Common Market and British Industry‖,
Economic Journal, 68.
Lin, T. (2012). The Euro crisis – What role did the common currency play?
http://blogs.worldbank.org/developmenttalk/the-euro-crisis-what-role-did-thecommon-currency-play, EriĢim Tarihi, 16.11.2013
Maciejewski, E. B. (1983). “Real Effective Exchange Rate Indices,” IMF Staff
Papers, No.33.
Markusen, J. R. (1992). Productivity, Competitiveness, Trade performance
and real Income: the Nexus Among Four Concepts, Minister of Supply
and Services, Canada.
Marsh, I. W. and Tokarick, S. P. (1996). ―An Assessment of Three Measures of
Competitiveness‖, Weltwirtschaftliches Archiv, No.132(4).
218
Marshall, A. (1922). Money, Credit and Commerce, Macmillan.
Massa, I., Keane, J. and Kennan, J. (2011). “The Euro Zone Crisis: Risks for
Developing Countries”, Background Note, Ġngiltere: Overseas
Development Institute.
Mathieu, C. et Sterdyniak, H. (2007). Comment expliquer les disparités
économiques dans l‘UEM , Revue de l‘OFCE, n°. 102. In English: “How to
deal with economic divergences in EMU?”, Intervention Journal of
Economics, 4 (2007)., 2.
Mcfetridge,
D.
“Competitiveness:
Concepts
and
Measures.
(http://www.ic.gc.ca/epic/site/easaes.nsf/vwapj/op05e.pdf/$FILE/op05e.pdf,
,‖ Yayımlanma Tarihi,21 Eylül 2005, EriĢim Tarihi, 04.04.2013).
MILL, J. S, (1848), Principles of Political Economy, New York: Kelly,
MILL, J.S, (1865),Principles of Political Economy, New York: Kelly,
Miller, V. (1998). ―EMU: Views in the other EU Member States‖, House of
Commons
Research
PaperNo.
98/39,
internet:
http://www.parliament.uk/commons/lib/research/rp98/rp98-039.pdf
adresinden 07 Ağustos 2011‘de alınmıĢtır.
Minsky, H. P. (1982). “The Financial-Instability Hypothesis: Capitalist
Processes and the Behaviour of the Economy”, ed. Charles P.
KindlebergerMĠLL and Jean-Pierre Laffargue, Financial Crises, Theory,
History, and Policy, Cambridge University Press.
Mishkin, F. S. (1995). "Symposium on the Monetary Transmission
Mechanism‖. The Journal of Economic Perspectives, 9(4), 3-10
Mishkin, F. (2000). “Financal Policies and the Prevention of Financial Policies
in Emerging Market Countries”, NBER Working Papers.
Mink, M., and De Haan, J. (2013). Contagion during the Greek sovereign debt
crisis. Journal of International Money and Finance, 34, 102-113.
Morley,
M.
Reverse
Globalisation,
http://www.gxsinsights.eu/2nd_edition/global_business/0810_ReverseGlobal
isation.htmi, adresinden 15 Ocak 2014‘te alınmıĢtır.
Mundell, R. A. (1961). ―A Theory of Optimum Currency Area‖, American
Economic Review, 51, 657-665.
NEMETH, F. European Debt Crisis – Origin, Consequences And Potentıal
Solutıons, http://www.derivat.sk/files/fsn%202012/Nemeth.pdf EriĢim Tarihi,
16.11.2013
North, D. C. (1990). A transaction cost theory of politics. Journal of Theoretical
Politics, 2(4), 355-367.
219
Nurkse, R. (1952). "Same International Aspects ofthe Problem of Economic
Development", The American Economic Review, 42(2), 571-583.
Nurkse, R. (1961). Problems Of Capital Formatian In Underdeveloped
Countries, Oxford Unıversıty Press New York.
OECD, 2001, http://www.oecd.org/std/productivity-stats/2352458.pdf EriĢim Tarihi,
16.11.2013
Önder, T. Para Politikası: Araçları, Amaçları ve Türkiye Uygulaması, Uzmanlık
Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Örnek, Ġ. (2007). Avrupa Para Birliği Bir Optimal Para Alanı Mı?, Selçuk
Üniversitesi ĠĠBF Sosyal ve Ekonomik AraĢtırmalar Dergisi, 7(13), 155180.
Özalp, H. (2011). Avrupa Parasal Birliği’nin Optimal Para Alanı Teorisi
Çerçevesinde Analizi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Adana.
Özatay,
(2013).
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fatih_ozatay/enflasyonu_yukseltmeden_re
kabet_gucunu_arttirmak-1095066, EriĢim Tarihi, 16.11.2013
Özatay, F. (2011). Parasal Ġktisat: Kuram ve Politika, Efil Yayınları, Ankara.
Özgen, F. B., & Güloğlu, B. (2004). "Türkiye'de iç Borçların iktisadi Etkilerinin VAR,
Tekniği ile Analizi," METU Studies In Development, 1: 93-114.
Öztürk, M. ve Aras, O. N. (2011). Euro ve Kriz Sonrası Dönemde Parasal
Ġstikrar, EKONOMĠ BĠLĠMLERĠ DERGĠSĠ Cilt 3, No 2,
Pancaro, C. (2013). Current Account Reversalsin Ġndustrial Countriesdoes
The Exchangerate Regime Matter?, European Central Bank Working
Paper Seriesno 1547.
Pietrobelli, C. (2005). ―Real Effective Exchange Rates: Methodological Proposals
for a Computable Index and an Application to Chile: 1973-1986‖, Piyasalar
Genel Müdürlüğü, Ankara, Economia Internazionale, 44(1).1991,
Porter M. (1990). The Competitive Advantage of Nations. New York: Free
Press, (Republished with a new introduction, 1998
Porter, M. (2004). ―Building the Microeconomic Foundations of Prosperity:
Findings from the Business Competitiveness Index‖, Global Competitiveness
Report 2003-2004, World Economic Forum, 39-56.
Porter,
M.
Schwab,
K
(2009).
13,
366
http://www.weforum.org/pdf/GCR08/GCR08.pdf EriĢim Tarihi, 16.11.2013
Posner, M. V. (1961). ―International Trade and Technical Change‖. Oxford
Economic Papers, 13, 323-341.
220
President‘s Commission On Industrial Competitiveness, (1985). Report of the
President’s Commission on International Competitiveness, Washington
D.C., Prime Ministers and the Heads of State.
Rafiq, S. (2010). Fiscal stance, the current account and the real exchange rate:
Some empirical estimates from a time-varying framework, Structural
Change and Economic Dynamics, 21(4), 276-290.
Reinhart, C. M. (2009). Economic and Fiscal Consequences of Financial
Crises, Munich Personal Repec Archive (MPRA)., MPRA Paper No. 13025,
1–11, (Çevrimiçi).
Rekabet Forumu, (2006). Rekabet Postası, No:1, Sabancı Üniversitesi, Ġstanbul
(www.ref.sabanciuniv.edu05.07.2013/, adresinden 05 Temmuz 2013‘te
alınmıĢtır.
Rodrik, D. (2007). One Economics, Many Recipes. Princeton University
Press. ISBN 0-691-12951-7.
Roman, A. and Bilan, I. (2012). The Euro Area Sovereign Debt Crisis and the Role
of ECB's Monetary Policy, ProcediaEconomics and Finance, 3, 763–768.
Rugman, A. M., and D'cruz, J. R. (1993). The" double diamond" model of
international competitiveness: The Canadian experience. MIR: Management
International Review, 33, Special Issue.
Santos, P. (2008). ―Export Productivity and Specialization in China, Brazil, India
and South Africa‖, United Nations University, World Institute for
Development Economics Research, Research Paper No. 2008/28,
http://www.wider.unu.edu/stc/repec/pdfs/rp2008/rp2008-28.pdf, adresinden
11 Ocak 2011‘de alınmıĢtır.
Sarıdoğan, E. (2010). Mikroekonomi ve Makroekonomi Düzeyindekuresel
Rekabet Gucünü Etkileyen Faktörler ve Stratejiler, Ġstanbul.
SavaĢır, R. (1999). “Türkiye ve AB Ülkelerinde Küçük ve Orta Boyutlu
ĠĢletmeler Açısından Ġstihdam Politikası”, Kamu ĠĢletmeleri ĠĢverenler
Sendikası, Ankara.
Schmitz vd, (2012). 5, http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecbocp134.pdf,
EriĢim Tarihi, 13.09.2013.
Schultz, T. W. (1961). Investment in Human Capital. American Economic
Review, 51, 1-17.
Schwab
vd.,
2012,
http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_201213.pdf EriĢim Tarihi, 16.11.2013
Schwab,
vd.
2013,
http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_201314.pdf,EriĢim Tarihi, 16.11.2013
221
Scott, B. R., and Lodge, G. C. (1985). US competitiveness in the world
economy.The International Executive, 27(1), 26-26.
Seyidoğlu, H. (2003). Uluslararası Ġktisat, Güzem Yayınları., Ġstanbul.
Seyidoğlu, H. (2013). Uluslararası Ġktisat, Güzem Yayınları., Ġstanbul.
Sezgin, O. ve Darıcı, B. (2009). Para Politikasının Finansal Ġstikrarı Sağlama Sürdürme Sorumluluğu: Finansal Ġstikrara Yönelik Geleneksel – Spesifik
Para Politikası Uygulamaları, Balıkesir Üniversitesi, Bandırma Ġktisadi ve
Ġdari Bilimler Fakültesi, Yönetim ve Ekonomi AraĢtırmaları Dergisi, 11,
15-28,
Sezgin, Z. (2012). Küresel Krizin Ġkinci Perdesi: 2011 Avrupa Borç Krizi, ĠĢletme
AraĢtırmaları Dergisi 4(2), 141-150.
SGP, (2010). Update of the Hellenic Stability and Growth Programme
(Including an Updated Reform Programme, Ministry of Finance, Athens.
Siggel, E. “International Competitiveness and Comparative Advantage: A
Survery
and
a
Proposal
for
Measurement‖,
2007
(http://www.ifo.de/link/vsi07_mdc_degrauwe_Siggel_p2.pdf, adresinden 09
Kasım 2010‘den alınmıĢtır.
SilahĢör Ata, D. (1999). Parasal Birlik, Avrupa Para Birliği ve Türkiye, Hazine
MüsteĢarlığı Ekonomik AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü Yayınları.
Smıt, A. J. (2010). ―The Competitive Advantage of Nations: Is Porter‘s Diamond
Framework a New Theory That Explains The International Competitiveness
of Countries‖, Southern African Business Review, 14, 1.
Smıth, A. (1776). The Wealth of Nations, New York: The Modern Library.
Smıth, A. (1937). The Wealth of Nations, New York: The Modern Library.
Stolper, W. F. and Samuelson, P. A. (1941). "Protection
Wages", Review of Economic Studies 9(1), 58–73
Stratejik
DüĢünce
http://www.sde.org.tr/userfiles/file/ABkriz_27_06_2012.pdf,
Tarihi,12.11.2013).
and
Real
Enstitüsü,
EriĢim
ġanlıoğlu, Ö. ve Bilginoğlu, M. A. (2010). Euro Bölgesi‘nde YaĢanan Mali Sorunlar
Ve Maliye Politikalarında Uyum ArayıĢları, Erciyes Üniversitesi Ġktisadi ve
Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 35, 149-173.
TCMB,2013http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/kitaplar/ParasalAktarim.php
EriĢim Tarihi, 16.11.2013
Thompson, A, Strickland, A.J. and Gamble J, E. (1997), Strategic Management:
Concepts and Cases, McGraw Hill Comp. Inc. 11. Edition, Sıngapure.
222
Timurçin, D. (2011). Türkiye’de Kobi’lerin Rekabet Gücü Ve Rekabet
Üstünlüğü Sağlamada Kümelenmenin Etkisi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul.
Todorović, M., and Bogdanović, J. (2011). The European Union Debt Crisis And
The Eurozone‘s Survival. Facta Universitatis Series: Economic and
Organization, 8, 165-180.
Togay, S. (10.12.2013). TRT Türk Ekonomi Dünyası Programı.
Topçu, M. K., Gürson, P., Ülker H. Ġ. and Erkan, T. E. (2013). AB Borç Krizi ve
Aktarım Mekanizmaları ile Yayılımı: Türkiye’ye Muhtemel Etkileri,
International Conference On Eurasian Economie.
Tunçsiper, B. ve Yakut, ġ. (1998). Avrupa birliği'nin ekonomik parasal birlik hedefi
ve Türkiye'nin uyumu. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 1, 100-119.
Turner, P., and Van't Dack, J. (1993). Measuring International Price and Cost
Competitiveness, BIS Economic Papers, No.39.
UNIDO. (2003). Competing through innovation and learning, Industrial
Development Report 2002/2003.
Ureche-Rangaua, L. and Burıetz, A. (2013). One Crisis, Two Crises…The
Subprime Crisis And The European Sovereign Debt Problems, Economic
Modelling, 35, 35–44
Usak Raporları, Krizdeki Birlik Euro Bölgesi’nin Borç Sarmalı ve AB’nin
Geleceği, Usak Raporları Rapor No. 11-01, Mart 2011 no : 11-01mart 2011
Utkulu, U. (2005). ―Avrupa Parasal Birliği Gerçekten Bir Optimum Para Sahası
mıdır?‖, Siyasa, 1(1).
Uysal, D. (2000). Teknolojik GeliĢim Ve Global Rekabet Üzerine Etkisi, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6, 5-15.
Velloso, J. P. R. (1991). International Competitiveness and Creation of an
Enabling Enviroment.
Vural,
2012,
http://www.slideshare.net/neslist/ispanya-bankalari-ve-avrupaborkrizi,EriĢim adresinden 17 Aralık 2013‘te alınmıĢtır
Walther, T. (1997). The World Economy, New York: John Wiley & Sons, Inc.
Wihlborg, C., Willett, T. D., and Zhang, N. (2010). The Euro Debt CrisisIt isn‘t just
fiscal, World Economıcs, 11(4).
Xiaolong, H. (2013). Real Effectıve Exchange Rate And Unemployment Rate:
The difference Between Re-Exportıng And Non-Re-Exportıng
Countrıes, Graduate School of Clemson University, Unpublished Master
Thesis.
223
YahĢi, F. (2007). KüreselleĢme ve Ġstihdam, Çukurova Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Adana.
Yalçıner, K. (2012). Uluslararası Finansman. Detay Yayıncılık, Ankara.
Yetiz, F. (2008). Finansal Sistemin Yapısı, Finansal DerinleĢme Ve Ekonomik
Büyüme ĠliĢkisi, Türk Finans Sistemi, Çukurova Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Adana.
Yılmaz, ġ. E. (1992). DıĢ Ticaret Kuramlarının Evrimi, Gazi Ünivrsitesi Yayınları
Ankara.
Yiğit, S. (2008). Ülke Rekabetçiliğinde Porter'ın Elmas Modeli / Porter's
Diamond Model On Competitiveness Of Nations. GaziosmanpaĢa
Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmammıĢ Yüksek Lisans
Tezi, Tokat.
Zerenler, M. Türker, N. ve ġahin, E. (2007). "Küresel Teknoloji, AraĢtırmaGeliĢtirme (Ar-Ge). ve Yenilik ĠliĢkisi", Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 17, 653-667.
ĠNTERNET KAYNAKLARI
Ġnternet: http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/rekabet,
2013‘te alınmıĢtır.
adresinden
03
Mart
Ġnternet: www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,
2013‘te alınmıĢtır.
adresinden
03
Mart
Ġnternet:
4054
sayılı
Rekabetin
Korunması
Hakkında,Kanun,http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=e2zD+crWr/0=
H7deC+LxBI8=, adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://www.danismend.com/kategori/altkategori/musteriodaklilik,
adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf,
adresinden 15 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf,
adresinden 30 Aralıkt 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=rjyxdXNKvOZsIIb8vxRa5w==H7
deC+LxBI8=, adresinden 01 Ocak 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf,
adresinden 04 Nisan 2013‘te alınmıĢtır.
224
Ġnternet:
http://www.deloitte.com/assets/DcomGlobal/Local%20Assets/Documents/Ma
nufacturing/dttl_2013%20Global%20Manufacturing%20Competitiveness%20I
ndex_11_15_12.pdf 15.04.2013
Ġnternet: http://thomsonreuters.com/
Ġnternet:
http://www.rekabetkongresi.org/documents/RK2010_Sunum_Selcuk_Karaata
.pdf, adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://en.wikipedia.org/wiki/Economic_and_Monetary_Union_of_the_Europea
n_Union, adresinden 08 Ekim 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://en.wikipedia.org/wiki/File:Supranational_European_Bodies-en.svg
EriĢim Tarihi, 22.8.2013
Ġnternet:
http://sdw.ecb.europa.eu/browseSelection.do?DATASET=0&DATASET=1&sf
l1=4&FREQ=M&sfl2=4&node=SEARCHRESULTS&q=long+term+interest+ra
te, adresinden 01 Ocak 2014‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/eurostat/home/
Ġnternet:http://ec.europa.eu/index_en.htm
Ġnternet:
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/images/f/f1/Real_GDP_
growth%2C_2002n2011_%28%25_change_compared_with_the_previous_y
ear%3B_average_2002-2011%29.png, adresinden 10.12.2013
Ġnternet: http://www.bloomberg.com/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://www.spiegel.de/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://www.economist.com/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://www.worldbank.org/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://www.bis.org/index.htm EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://www.disequilibrium.org/tag/crisis/, adresinden 10 Aralık 2013‘te
alınmıĢtır.
Ġnternet:http://www.cid.harvard.edu/archive/res/gcr_2000_overview.pdf,
adresinden 10 Ocak 2014‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html,
adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
225
Ġnternet:
http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_gdp_201307.en.html‘,
adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_ulct_201307.en.html uyarlanmıĢtır, adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://www.europeanvoice.com/article/2011/february/merkelsarkozypresentco
mpetitiveness-pact/70165.aspx. adresinden
Ġnternet:
http://www.ekopolitik.org/images/cust_files/090317164507.pdf,
adresinden 08 Ağustos 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://kibritcioglu.socionet.ru/files/IKV-Kibritcioglu-20110125.pdf,
adresinden 18 Eylül 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Greece_GDP_growth_19612010.svg, adresinden 05 Ocak 2014‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://www.imf.org/external/index.htm EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://www.jetdencre.ch/les-peuples-de-leuro-en-crise-partie-3-la-grecesaignee-par-lausterite-1471, EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://qz.com/54386/greek-deflation-is-exactly-what-the-imf-wants-hereswhy-thats-scary/, adresinden 03.01.2014
Ġnternet: http://www.oecd.org/eco/economicoutlook.htm EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet:
http://www.telegraph.co.uk/finance/financialcrisis/7146523/EUforcesGreecto-take-more-action-as-it-endorses-plan-to-cut-deficit.html,
adresinden 05 Ocak 2014‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2014/01/weodata/index.aspx
adresinden
Ġnternet:
http://irisheconthoughts.wordpress.com/2011/07/11/unemployment-inireland-part-2-gdp-growth-and-unemployment/ adresinden 10 Ocak 2013‘te
alınmıĢtır.
Ġnternet: http://thomsonreuters.com/ adresinden
Ġnternet: http://thomsonreuters.com/datastream adresinden
Ġnternet: http://www.oecd.org/ adresinden
Ġnternet:http://marginalrevolution.com/marginalrevolution/2011/11/eurocontagion.ht
ml/italygdp, adresinden 25 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
226
Ġnternet:http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/data_
section_en.htm, 2014‘den geliĢtirilmiĢtir. adresinden 10 Ocak 2014‘te
alınmıĢtır.
Ġnternet: http://www.nytimes.com/, EriĢim Tarihi, 12.10.2013
http://www.reuters.com/
Ġnternet: http://tr.wikipedia.org/wiki/Makroekonomi, adresinden 08 Ağustos 2013‘te
alınmıĢtır.
Ġnternet: http://en.wikipedia.org/wiki/Macroeconomics, adresinden 03 Ağustos
2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odmaindosya1.php,
Haziran 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke,
2013‘te alınmıĢtır.
adresinden
adresinden
20
28
Aralık
Ġnternet: http://www.turkcebilgi.org/ekonomi/genel-ekonomi-kavramlari/odemelerbilancosu-3454.html, adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:
http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=127.RA.M.U2.N.8.802
.N.A1 EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=116.BOP.Q.U2.N.4
.998.N.A1.E EriĢim Tarihi, 12.10.2013
Ġnternet: http://www.ekodialog.com/kamu_maliyesi/1_kamu_devlet_gelirleri.html,
adresinden 05 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://www.stratfor.com/topics/economics-and-finance
Ġnternet: http://butce.nedir.com/#ixzz2b0QMMv8H, adresinden 08 Ağustos 2013‘te
alınmıĢtır.
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0
X13.MAL.B1300.SA.E EriĢim Tarihi, 2.11.2013
Ġnternet:
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sozluk.htm#parapolitikasi,
adresinden 12 Ocak 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=132.STS.M.I6.S.U
NEH.RTT000.4.000 EriĢim Tarihi, 2.11.2013
Ġnternet:
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf,
adresinden 15 Aralık 2013‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://tr.wikipedia.org/wiki/Hammadde,
alınmıĢtır.
adresinden 09 Ekim 2013‘te
227
Ġnternet:http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_PUBLIC/OSLO/EN/OSLO,EN.
PDF, adresinden 01 Mayıs 2014‘te alınmıĢtır.
Ġnternet: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0novasyon, EriĢim Tarihi, 10.10.2013
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=127.RA.M.U2.N.8.
802.N.A1.E EriĢim Tarihi, 2.11.2013
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0
000.TOR.B1300.CU.E EriĢim Tarihi, 2.11.2013
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=119.ESA.Q.I6.Y.00
00.LABPRO.1000.TTTT.L.U.R EriĢim Tarihi, 2.11.2013
Ġnternet:http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/docu
ments/mreea17.xls‘den UyarlanmıĢtır, EriĢim Tarihi, 2.11.2013
Ġnternet: http://www.tcmb.gov.tr/ucaylik/ua4/a121.pdf, EriĢim Tarihi, 2.11.2013
Ġnternet:https://www.deloitte.com/assets/DcomMexico/Local%20Assets/Document
s/mx(en-mx).Global_Manufacturing_Competitiveness2013.pdf EriĢim Tarihi,
2.11.2013
Ġnternet:http://www.imd.org/uupload/IMD.WebSite/wcc/WCYResults/1/scoreboard.
pdf 1EriĢim Tarihi, 2.11.2013
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2012/Baskan_SDE.php,
10.06.2013
EriĢim
Tarihi,
VERi KAYNAKLARI
Ġnternet:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html
Tarihi,15.01.2014
EriĢim
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=122.ICP.M.U2.N.0
00000.4.INX 15.01.2014
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?node=SEARCHRESULTS&q=une
mployment+rate&SERIES_KEY=132.STS.M.U2.S.UNEH.RTT000.4.000
EriĢim Tarihi,15.01.2014
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?node=SEARCHRESULTS&q=long
+term+interest+rate&SERIES_KEY=229.IRS.M.U2.L.L40.CI.0000.EUR.N.Z
EriĢim Tarihi,15.01.2014
Ġnternet:http://www.ecb.europa.eu/stats/money/securities/debt/html/debt_securities
_130D.F33000.1.E.en.html 15.01.2014
Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=122.ICP.M.U2.N.0
00000.4.ANR EriĢim Tarihi,15.01.2014
228
229
EKLER
230
Ek-1. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel
Efektif Döviz Kuru Endeksi
Türkiye‟nin Euro Bölgesi
Aylar
KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru
Endeksi
Türkiye‟nin Avrupa Birliği
KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif
Döviz Kuru Endeksi
93.33999
97.75185
ġub1994
79.60743
83.56031
Mar1994
70.33954
74.09907
Nis1994
56.67517
59.66352
May1994
57.39984
60.47167
Haz1994
60.4325
63.69091
Tem1994
60.78026
64.36565
Ağu1994
60.4706
64.04559
Eyl1994
59.87028
63.33455
Eki1994
62.47841
66.01118
Kas1994
65.79481
69.36091
Ara1994
67.70557
71.2239
Oca1995
65.89427
69.43933
ġub1995
66.30716
70.00025
Mar1995
64.88792
68.78339
Nis1995
66.79539
70.90615
May1995
68.62804
72.75945
Haz1995
69.28693
73.53328
Tem1995
68.59281
73.00635
Ağu1995
69.97112
74.2749
Eyl1995
74.50803
78.87801
Eki1995
73.69275
78.1356
Kas1995
73.35616
77.91692
230
Oca1994
231
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
Ara1995
71.03084
75.38641
Oca1996
72.89874
77.29074
ġub1996
71.66514
76.0335
Mar1996
71.13118
75.44073
Nis1996
72.63571
76.86016
May1996
73.18948
77.44568
Haz1996
71.71723
75.78767
Tem1996
69.38575
73.45919
Ağu1996
69.87736
74.02755
Eyl1996
71.6411
75.62891
Eki1996
72.9705
76.59917
Kas1996
72.27855
75.71402
Ara1996
71.90214
75.21864
Oca1997
73.05452
76.25042
ġub1997
75.8255
78.94436
Mar1997
77.23339
79.84039
Nis1997
78.52048
80.71632
May1997
78.56142
80.77894
Haz1997
77.54171
79.50562
Tem1997
80.17369
81.66078
Ağu1997
81.8412
83.34592
Eyl1997
82.12059
83.90577
Eki1997
83.70327
85.47452
Kas1997
83.48152
85.09954
Ara1997
84.32048
85.75001
Oca1998
86.65121
87.86501
ġub1998
85.13689
86.16336
232
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
84.65537
85.22544
Nis1998
84.67648
85.16213
May1998
82.78923
83.84287
Haz1998
82.20135
83.15184
Tem1998
83.50949
84.52937
Ağu1998
84.766
86.07829
Eyl1998
85.59594
87.33676
Eki1998
86.13807
88.36673
Kas1998
87.13429
89.05801
Ara1998
85.53733
87.69017
Oca1999
85.38264
87.52067
ġub1999
85.7808
87.73832
Mar1999
86.56905
88.28644
Nis1999
87.52477
89.06055
May1999
86.74274
88.01006
Haz1999
87.25468
88.22153
Tem1999
87.84074
88.99369
Ağu1999
87.04979
88.32934
Eyl1999
89.22927
90.14959
Eki1999
89.98929
90.97157
Kas1999
91.51706
92.23131
Ara1999
93.1677
93.52002
Oca2000
94.72151
94.93286
ġub2000
97.33221
97.39275
Mar2000
99.00613
98.91312
Nis2000
100.563
100.1223
May2000
103.545
103.1018
Haz2000
99.0452
99.34272
232
Mar1998
233
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
Tem2000
100.1341
100.3233
Ağu2000
102.9022
102.685
Eyl2000
106.2904
105.9766
Eki2000
109.512
108.7715
Kas2000
112.0562
111.5594
Ara2000
109.7173
109.6717
Oca2001
109.1621
109.7652
ġub2001
96.45797
96.98119
Mar2001
83.64302
84.02027
Nis2001
75.61292
75.76876
May2001
86.70904
86.58154
Haz2001
85.91204
85.64609
Tem2001
80.04134
79.92946
Ağu2001
74.41533
74.70639
Eyl2001
73.91735
74.21728
Eki2001
72.84642
73.09138
Kas2001
82.33717
82.40198
Ara2001
87.87313
87.98446
Oca2002
100.0001
99.99659
ġub2002
103.2394
103.1038
Mar2002
102.9736
102.9265
Nis2002
106.7851
106.687
May2002
97.48662
97.83251
Haz2002
85.80079
86.46766
Tem2002
77.4663
78.12486
Ağu2002
81.46415
82.10782
Eyl2002
83.16061
83.66533
234
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
85.55619
86.02818
Kas2002
89.4983
90.06786
Ara2002
89.80454
90.52893
Oca2003
84.41864
85.52086
ġub2003
86.24221
87.68568
Mar2003
86.43494
88.24677
Nis2003
90.13117
92.08172
May2003
94.18742
96.73454
Haz2003
97.02319
99.56873
Tem2003
100.5492
103.1156
Ağu2003
102.3382
104.9347
Eyl2003
104.8533
107.4191
Eki2003
97.67511
100.0972
Kas2003
96.58929
98.89064
Ara2003
95.03102
97.54595
Oca2004
99.36038
101.8398
ġub2004
100.6447
102.911
Mar2004
104.8601
107.0744
Nis2004
103.8825
105.9256
May2004
93.63873
95.54264
Haz2004
93.71922
95.45702
Tem2004
95.8947
97.64971
Ağu2004
95.59831
97.43431
Eyl2004
94.35214
96.31192
Eki2004
95.02691
97.16246
Kas2004
95.20367
97.32468
Ara2004
96.02527
97.98157
Oca2005
101.9054
103.9258
234
Eki2002
235
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
ġub2005
105.6515
107.4881
Mar2005
103.7997
105.7142
Nis2005
102.1767
103.8918
May2005
104.6804
106.4783
Haz2005
109.6542
111.1466
Tem2005
111.9298
113.874
Ağu2005
109.6988
111.4749
Eyl2005
111.1872
112.7739
Eki2005
113.6205
115.4225
Kas2005
117.4327
119.2371
Ara2005
117.3473
119.0848
Oca2006
117.8902
119.6316
ġub2006
120.1122
121.7166
Mar2006
118.0105
119.9317
Nis2006
116.6187
118.6623
May2006
105.5344
107.0228
Haz2006
96.11311
97.61318
Tem2006
99.72535
101.2956
Ağu2006
103.8966
105.1674
Eyl2006
104.8856
106.1336
Eki2006
107.4089
108.4992
Kas2006
107.9889
108.9047
Ara2006
107.0529
107.8125
Oca2007
110.9297
111.4574
ġub2007
112.6063
113.3173
Mar2007
110.468
111.4893
Nis2007
112.9582
113.9134
236
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
115.3913
116.306
Haz2007
116.9977
117.7804
Tem2007
117.3917
117.981
Ağu2007
115.0206
115.7938
Eyl2007
118.3166
119.4157
Eki2007
123.0824
124.2413
Kas2007
121.94
123.4815
Ara2007
123.9084
125.7378
Oca2008
124.4387
126.8533
ġub2008
123.2213
125.571
Mar2008
112.5638
115.3265
Nis2008
107.5141
110.1817
May2008
114.5115
117.2403
Haz2008
114.8354
117.4508
Tem2008
116.073
118.4016
Ağu2008
125.4935
127.9333
Eyl2008
124.5975
127.3196
Eki2008
116.1374
118.9206
Kas2008
113.6192
117.3315
Ara2008
110.4604
115.8827
Oca2009
109.6937
115.6618
ġub2009
108.488
114.4402
Mar2009
104.1477
110.3286
Nis2009
109.0098
114.8076
May2009
109.8259
115.1473
Haz2009
107.5967
112.5219
Tem2009
110.1185
114.7825
Ağu2009
110.1148
114.5917
236
May2007
237
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
Eyl2009
108.1371
112.9531
Eki2009
109.9681
115.3473
Kas2009
109.1089
114.1165
Ara2009
110.596
115.6791
Oca2010
118.7962
123.4911
ġub2010
121.5485
126.149
Mar2010
120.694
125.5628
Nis2010
126.065
130.6342
May2010
128.8655
133.4933
Haz2010
129.3988
133.5765
Tem2010
126.7016
130.7311
Ağu2010
128.0946
131.8191
Eyl2010
129.0962
133.0603
Eki2010
129.2711
133.839
Kas2010
129.7588
133.945
Ara2010
125.7545
129.6735
Oca2011
122.5706
125.8423
ġub2011
118.2537
121.3634
Mar2011
115.1915
118.7821
Nis2011
116.3236
120.0461
May2011
115.8165
119.3713
Haz2011
111.8499
115.5843
Tem2011
109.1455
112.737
Ağu2011
103.1564
106.581
Eyl2011
105.0006
108.7111
Eki2011
106.594
110.4589
Kas2011
110.6816
114.6218
238
Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı
Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi
110.6545
114.3503
Oca2012
116.2483
119.6058
ġub2012
118.6534
121.9394
Mar2012
115.9236
119.2651
Nis2012
117.8176
121.0384
May2012
119.7979
122.9157
Haz2012
120.3238
123.5244
Tem2012
123.5784
126.2189
Ağu2012
123.6024
126.0248
Eyl2012
119.2913
121.9356
Eki2012
120.3421
123.2049
Kas2012
122.9094
125.7458
Ara2012
120.6591
123.6003
Oca2013
123.481
126.6284
ġub2013
122.2582
125.8886
Mar2013
123.3486
127.2004
Nis2013
123.9616
127.5992
May2013
122.1865
125.7674
Haz2013
116.6052
120.3162
Tem2013
116.3061
120.0688
Ağu2013
112.2864
115.8828
Eyl2013
109.2833
112.5885
Kaynak:EuropeanCommision,http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/
data_section_en.htm, EriĢim Tarihi, 10.01.2014‘den geliĢtirilmiĢtir
238
Ara2011
239
Ek-2. IMD Rekabet Gücü Endeksi 2013 Sıralaması
240
Ek-2. (devam) IMD Rekabet Gücü Endeksi 2013 Sıralaması
Kaynak:http://www.imd.org/uupload/IMD.WebSite/wcc/WCYResults/1/scoreboard.pdf
241
Ek-3. Deloitte 2013 yılı Üretim Rekabet Gücü Endeksi
Kaynak:https://www.deloitte.com/assets/DcomMexico/Local%20Assets/Documents/mx(enmx).Global_Manufacturing_Competitiveness2013.pdf
242
Ek-4. Dünya Ekonomik Forumu 2013-2014 Küresel Rekabet Gücü Endeksi
Kaynak:
Schwab,
2013http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_201314.pdf
vd.
243
Ek-5. Var Modeli Varsayımlar: AR Karakteristik Polinomların Ters Kökleri
244
Ek-5. VAR modeli Artıkları için Portmenteau Otokorelasyon testi
245
Ek-5: VAR Modeli Artıkları Normallik testi
246
Ek-5: Var Modeli Artıkları Heterodastiki Testi
247
Ek-6: Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Metedolojisi
Pi=Türkiye‘nin fiyat endeksi, Ri TL' nin dolar bazında değeri, Pj j ülkesinin fiyat
endeksi, Rj j ülkesi parasının dolar bazında değeri, Wij Türkiye için j ülkesinin
ağırlığıdır. Bu endekste IMF tarafından hesaplanmıĢ ülke ağırlıkları kullanılmıĢtır.
IMF ülke ağırlıklarını hesaplarken, 1988-1990 yılları dıĢ ticaret verilerinin yanısıra
turizm
ve
çeĢitli
mal
türlerine
iliĢkin
kullanmıĢtır(http://www.tcmb.gov.tr/ucaylik/ua4/a121.pdf,
05.10.2013).
verileri
EriĢim
de
Tarihi,
Ek-7: Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi Ülkeleri Tüfe Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (1999 Q1=100)
BE
DE
EE
IE
GR
ES
FR
IT
CY
LV
LU
MT
NL
AT
PT
SI
SK
FI
1993-01
Euro
Area
112.5
105.5
108.6
47.8
109.2
95.9
113.5
104.4
102.1
100.2
38.7
103.6
89.2
103.9
104.8
104.9
95.2
92.6
102.8
1993-02
111.4
105.5
108.9
48.7
101.1
96.4
112.8
104.9
100.1
99
42.1
103.7
88.9
103.8
104.8
104.1
96.4
94.4
97.1
1993-03
109.6
105.4
108.6
48.9
100.4
96.9
112.9
104.3
97
97.6
48.4
103.7
90.3
103.4
104.6
102.8
95.4
94.7
94.9
1993-04
110.4
105.4
108.8
49.5
100.9
96.7
111.5
104.9
98.2
98.8
50.3
104
88.5
103.6
104.8
102.5
92.7
94.4
98.3
1993-05
109.9
104.8
107.8
49.1
100.2
96.3
106.5
104.4
102.3
97.6
51.2
103.7
88.4
103
104.2
101.1
90.6
94.4
100.1
1993-06
107.9
103.6
106.4
49.7
99
95.4
103.7
103.5
103
97.1
53.9
103.1
87.9
101.9
103.4
100
88
95.2
100.1
1993-07
104
102.1
105.2
49.4
96.6
94.3
101
101.2
100.2
96
54.4
102.1
87.8
100.7
102.7
97.8
86.7
89.4
98
1993-08
102.6
100.6
106.1
50
95.4
93.5
98
99.2
98.5
94.5
52.9
100.8
87.7
101.9
103.2
95.1
87
87.7
95.9
1993-09
105.1
100.6
108
51.6
96.7
92.6
101.5
101
98
96.2
53.2
100.7
88.8
103.7
104.4
95.9
88.6
88.6
94
1993-10
104.4
99.2
107.9
52.4
97.4
92.7
101.7
100.5
97
96.8
55.8
99.5
89.9
103.6
104.5
95.6
89.2
90
95
1993-11
101.8
99.8
105.7
52.3
96.9
92.8
100.2
100
95
96.4
60.1
100.3
90.3
101.9
103.2
96
87.3
90.9
95.6
1993-12
100.9
101.3
104.7
53.2
97.9
92.4
98.1
101.1
93.8
95.8
62.9
101.5
90.4
101
102.8
96.2
86
90.8
96
1994-01
101.4
101.3
104.4
53.6
99.8
92.7
98.1
101.3
95.1
96.3
63.1
101.2
91.1
100.8
102.6
96.8
85.6
91.6
97.6
1994-02
101.7
102.2
104.4
55.9
98.6
93.3
99
101
95.6
94.8
67
102
91
100.6
102.5
96.7
85.6
92
99.1
1994-03
103.4
103.3
106
61
98.6
94.1
99.4
101.8
95.3
96.9
67.9
102.6
91.6
101.6
103.4
95.9
86.6
92.2
98.6
1994-04
103.8
103.2
105.6
62.3
98.9
93.6
100.2
101
98.2
96.6
69.5
102.5
89.1
101.1
103.1
96.2
87.5
92.3
99.1
1994-05
105.1
103.9
106.4
62.9
99.9
93.9
99.8
102
98.7
97.4
69.4
103
89.2
102
103.6
95.9
88.2
92
98.6
1994-06
105.3
104.5
106.8
64.4
100.3
92.9
100.1
102.5
97.1
98.5
70.3
103.1
89.7
102.5
103.7
96
89.3
91.7
97.8
1994-07
107.7
105.9
108.6
66.9
100.4
95.1
101.8
103.5
96.9
99.1
71.2
104.1
89.6
103.6
104.9
97.9
91.1
91.4
99.8
1994-08
107.5
106
108.8
68.5
100.2
95.6
101.5
103.5
95.5
98.4
72.6
104.1
89.8
103.7
105.1
98.7
91.7
92.3
100.8
1994-09
107.4
105.8
108.4
70.3
100.5
95.6
101.2
103.6
95.7
100.5
73.1
104.2
90.2
103.8
105
98.9
92.6
93.8
103.1
1994-10
108.4
105.9
108.8
71.4
101.7
96
101.6
103.9
95.5
101.6
73.6
104.5
90.4
104.2
105.2
99.1
93.8
94.6
107.9
1994-11
106.7
105.4
108
71.5
101
95.3
101.1
103.1
94.3
100.5
74.2
104.3
91.5
103.5
104.7
99.1
94.9
95.2
107.2
Tarih/Ülke
248
105.1
104.9
107.5
71.5
100.7
95.4
100
102.2
93
99.8
75
104.2
91.6
103
104.3
98.9
94.5
95.6
105.5
1995-01
106.4
105.7
108.4
72.3
101.4
96.3
98.6
103.1
92.9
99.5
74.6
105
92.4
104.2
105
100
96.4
96.5
106.1
1995-02
107.3
106.6
109.2
74.3
101.1
96.4
99.6
103.3
91.7
98.4
76.4
105.7
92.6
105.1
105.6
100.6
97.5
96.4
106.9
1995-03
109.4
109.6
113.2
77.6
100.7
97.3
98.3
104.8
84.9
100.4
78.7
107.6
95.1
108.1
108.1
102.5
100.8
96.7
109.3
1995-04
109.4
109.9
113.3
78.7
100.6
97.7
100.3
106
82.5
100.7
81
107.8
92.4
108.3
108.3
101.9
101.2
96.6
109.9
1995-05
108.2
108.4
111.3
78.2
100.9
97.2
101.9
103.5
86.6
99.6
81.5
107
91.4
106.8
107.3
100.6
100.2
96.2
108.9
1995-06
108.3
108.3
111
77.9
100.9
97.2
102.6
104.1
86.9
99.5
80.9
106.9
91
106.8
107.2
100.1
100.5
95.3
108.2
1995-07
109.4
108.4
111.2
78.2
101.3
97.2
103.4
105.1
88.3
100.3
79.9
106.8
91
106.5
107.1
100.3
100.7
96.3
108.7
1995-08
108.1
106.9
109
77.1
101.3
96.7
102.6
105.1
91
99.2
78.7
105.5
90.8
104.8
105.8
100.5
99.7
97.2
109.1
1995-09
107.4
106.4
108.6
77.6
101.3
96.3
101.8
104.5
91.4
98.7
78.6
105.2
90.5
104.4
105.4
100.1
98.9
97.5
107.6
1995-10
108.9
107.6
110.3
80
101.4
96.4
102.5
104.6
90.3
99.5
78
106.2
92.3
105.7
106.2
100.7
98.4
97.6
107.8
1995-11
109.2
107.4
109.9
80.1
101.4
95.9
103.2
105.8
91.2
99.8
78.1
106
93.2
105.6
105.8
100.5
97.4
97.7
107.8
1995-12
108.5
106.9
109
81.1
101.1
96
103.7
105.1
92.3
98.9
79.2
105.5
92.8
104.8
105
99.8
95.7
98.2
106.2
1996-01
108
106.2
107.9
82.2
101.4
96.2
104
104.9
93.9
98.8
79.9
105
91.6
104.5
105.1
100.1
94.1
97.6
105
1996-02
107.7
106
107.6
84.7
101.4
96.1
104
104.2
94.9
97
81.2
104.7
91.6
104.2
105
100
93
97.3
102.7
1996-03
107.3
105.6
106.9
84.7
101.3
97.2
103.7
104.5
95.7
98
82.1
104.3
91.8
103.9
104.5
100
93.1
97.4
101.4
1996-04
106.2
104.8
105.5
85.7
100.9
97.9
104
104.3
96.7
97.6
82.4
103.7
91.9
103.1
103.7
100.1
93.7
97.7
99.2
1996-05
105.3
103.8
104.4
84.9
101.5
99.2
103.4
103.6
98.3
97.2
83.2
103
91.5
101.8
102.9
99.5
93
97.3
99.6
1996-06
105.6
103.6
104.5
85.2
102.3
99.6
102.4
103.5
99.3
97.6
83.5
103
91.7
101.7
103.2
99.7
93.6
96.9
101
1996-07
106.6
103.8
105.2
86.3
103
100.8
102.9
104.2
99.4
97.9
84.2
103.3
91.9
102.1
103.6
100.4
94.8
97.1
102.1
1996-08
107.3
104.4
105.9
87
103.2
100.4
103.1
103.7
99.4
98.2
84.1
103.8
92.2
102.5
103.8
101.4
96
97.6
103.6
1996-09
106.4
103.8
105.1
86.8
103.9
100.6
103
103.1
100.1
98.2
84.9
103.1
92.4
101.9
103.1
101.3
95.6
97.8
102.9
1996-10
105.5
103.4
104.1
86.4
104
101.4
102.3
103.2
100.4
98.3
85.4
102.4
92.6
101.1
102.6
101.4
94.8
97.7
102.7
1996-11
105.6
103.3
104.2
87.2
106.2
101.4
102.4
103
100.3
98.4
85.8
102.6
93
101
102.9
101.2
94.4
97.8
102.1
1996-12
104.2
102.3
103
86.6
107
100.9
101.4
102.1
101.1
97.8
86.8
101.9
92.4
100.2
102.2
100.6
94.1
97.7
101.9
1997-01
102.3
101.1
102.1
85.6
106.4
101.1
100.2
101.1
100.6
97.6
87.8
101.1
93.3
99
100.8
100.7
93.9
97.5
100.8
1997-02
99.4
99.8
100.7
85
106.3
100.8
98.5
100.1
98.2
96.8
88.8
100.5
93.9
97.5
100.4
99.9
93.7
99.3
99.4
249
1994-12
98.4
99.3
100.3
84.9
105.7
99.8
98.1
99.8
96.8
97.6
89.6
100.3
94.3
97.2
100.2
99.8
93.5
100.2
98.8
1997-04
97.5
98.8
99.4
86.1
104.6
98.8
97.9
99.3
97.2
98.1
89.9
100
94.4
96.7
99.9
99.1
94.5
101.2
98.1
1997-05
97.3
98.9
99.4
87.4
101.3
98
97.8
99
97.3
96.6
90.9
99.7
94.3
96.8
99.8
99.1
95.3
101.7
97.4
1997-06
95.7
98.1
98.4
87.1
100.8
98.2
97.1
98
97.1
95.5
91.6
99.3
94.3
95.7
99.2
98
95.5
102.6
97.1
1997-07
93.2
96.6
96.7
86
101.5
98.1
96
96.6
96.5
95.5
93.2
98.4
94.8
94.6
98.2
96.9
95.2
103.1
96.6
1997-08
92.5
96
96.3
86.6
100.2
98.2
95.7
96.4
95.6
94.7
94
98.1
94.9
94.4
97.8
96.7
94.2
104.4
95.4
1997-09
95.1
97.3
97.6
88.1
101.8
98.5
97.2
97.9
97.1
96
92.8
99
95.2
95.9
98.5
97.3
94
103.4
96.4
1997-10
96.4
98
98.6
89.3
100.3
99.4
97.9
98.7
97.6
97.5
92.7
99.5
95.9
96.6
98.9
97.3
94.1
104.7
97.3
1997-11
98
98.6
99.5
90.8
102.4
101
98.4
99.7
98.4
99.7
92.8
99.9
96.9
97.4
99.4
97.6
94.7
105.1
97.7
1997-12
98.4
98.5
99.7
91.6
101.9
101.5
98.7
99.8
98.6
100.7
93.5
99.9
98.1
97.7
99.6
97.8
95.4
105.8
97.8
1998-01
97.8
98.6
99.4
92.1
98.7
101.6
98.6
99.6
98.3
100
94.6
100.2
99.9
97.6
99.5
97.8
96.1
106.7
97.8
1998-02
96.6
98
98.6
92.7
97.3
101.1
98.1
99.1
97.7
100.6
95.1
99.5
98.6
97.1
99.1
97.3
96.2
106
96.8
1998-03
95.5
97.5
97.9
92.5
96.8
95.1
97.5
98.5
97.5
99.8
95
99.3
98.8
96.6
98.7
97.2
96.5
107.1
96.1
1998-04
95.9
97.8
98.1
93
98.1
92.1
97.3
98.7
97.5
100.9
94.6
99
99.3
97
99
97.3
97.6
107.2
96.3
1998-05
98.4
99.2
99.6
94.1
100.3
94.1
98.4
99.8
98.7
101.7
93.4
99.9
99.8
98.1
99.5
98.5
99.3
108.3
97.4
1998-06
98.8
99.3
99.8
94.7
100.6
96.4
98.8
99.9
99
102.6
93.9
99.8
100.8
98.2
99.5
98.8
99.5
107.8
97.7
1998-07
98.4
99.2
99.6
95.3
100.4
98.1
98.9
99.6
98.8
101.5
94
100.1
100.9
98.2
99.4
98.9
99
107
97.4
1998-08
99.8
99.6
100.4
97
101
97.9
99.5
100.2
99.5
104
94.2
100.3
101.3
98.8
99.9
99.3
99.7
106.1
98.7
1998-09
103
100.9
102.2
100.5
103
97.6
100.7
101.7
101.1
105
95.9
101.2
101.4
100.7
101
100.1
101
103.8
101.5
1998-10
104.4
101.7
102.9
101.8
103.8
97.9
101.2
102.3
101.8
104.3
96.4
101.6
100.6
101.7
101.5
100.8
102.2
98.2
102.6
1998-11
102
100.6
101.6
100.5
102.1
99.2
100.2
101.2
100.6
102.2
97.3
100.9
99.9
100.5
100.6
100.3
101.2
100
101.3
1998-12
102.3
100.8
101.4
101.4
102.1
99.3
100.5
101.3
100.9
101.8
98.1
101.1
99.9
101
100.9
100.8
101
99.9
101.9
1999-01
101.6
101.1
100.8
100.8
101.3
100.3
100.4
100.8
100.7
100.8
98.7
99.5
99.9
100.8
100.5
100.3
100.6
101
101
1999-02
100
99.8
99.9
99.8
100
100.1
100.1
100
100
99.8
100.4
100.6
100
100
100
100.1
99.9
101.1
100
1999-03
98.4
99.1
99.2
99.4
98.6
99.6
99.5
99.2
99.3
99.3
101
100
100.1
99.2
99.5
99.6
99.5
98
99
1999-04
97.1
98.3
98.6
99.1
97.7
98.4
98.7
98.4
98.5
98.3
101.1
99.6
99.4
98.3
98.8
99.1
98.3
96.9
98.7
1999-05
96.3
97.9
98
98.9
97.8
97.8
98.5
98.1
98.3
98.4
101.3
99.6
99.7
98
98.7
98.8
97.4
94.8
98.4
250
1997-03
94.3
96.9
96.9
97.8
96.5
97.3
98
97.1
97.4
97.7
102.1
98.8
99.4
97
97.8
98.3
96.1
95.5
97.2
1999-07
94.3
97.3
96.8
97.5
96.5
97
98.1
96.9
97.4
97.9
101.2
97.7
99.4
96.6
97.7
98.2
96.8
101.9
97
1999-08
95.5
97.2
97.5
98
97.5
97
98.8
97.4
97.9
97.9
101.4
99.3
99.6
97.7
98.1
98.3
98.1
103.7
97.6
1999-09
94.1
96.7
96.5
97.5
96.6
96.3
98.3
96.7
97.4
97.9
103.1
98.8
99.3
96.5
97.5
97.9
98.6
105.7
96.8
1999-10
95
97.2
97.1
98
97.3
96
98.5
97.2
97.9
98.4
103.4
99.2
99.5
97
98
98.3
99.2
106.7
97.4
1999-11
92.6
96.1
95.8
97.1
95.8
95.2
97.6
96
96.6
97.5
105
98.3
100.3
95.9
97.1
97.6
98.9
107.2
96.2
1999-12
90.7
95.5
94.3
96.9
95.2
94.2
96.9
95.3
95.6
97.1
106.4
98.1
100.6
94.7
97
96.9
98.1
108.6
95.4
2000-01
90.7
94.8
94.3
96.7
95.4
93.7
97.3
95.3
95.8
98.1
106.2
97.9
100.4
94.6
96.5
96.7
97.5
110.4
95.5
2000-02
89.1
94.8
93.2
95.8
94.5
92.6
96.7
94.2
95.1
97.4
107.5
97.7
100.1
93.7
96.4
96.1
96.9
113.5
94.8
2000-03
87.6
94.4
92.2
95.2
93.7
91.8
96.1
93.6
94.3
97.3
108.4
97.3
99.6
92.9
95.6
95.5
96.2
114.9
94.1
2000-04
86.3
93.7
91.3
94.6
93
90.8
95.6
92.8
93.6
96.9
110.3
97.4
99.6
92.3
95.1
95.7
95.8
115.1
93.3
2000-05
84.7
92.9
90
93.7
92.3
89.8
95
92
92.8
96.5
111.2
96.6
99.5
91.7
94.4
95.4
94.9
111.9
92.5
2000-06
87.7
94.5
91.8
95
94.9
90.5
96.5
93.5
94.3
97.6
108.3
98.5
99.1
93.6
95.6
96.6
95.2
113.1
94.1
2000-07
87
93.8
91.4
95.5
94.7
90.5
96.7
93
94
97.5
108.4
97.7
99.1
93.2
95
96.6
95.1
112.4
93.7
2000-08
84.6
93.3
89.7
94.7
93
89.5
95.8
91.8
92.8
96.4
110.3
96.9
98.8
92
94.2
96
94.4
111.6
92.4
2000-09
82.8
92.7
88.8
94
91.5
88.3
94.9
90.8
91.6
94.9
111.4
96.4
98
90.8
93.5
95.3
94.4
109.6
91.5
2000-10
81.8
92
88.2
94.2
91
88.4
94.4
90.1
91
94.2
111.8
96.2
98.6
90.5
93.2
95
94.3
108
91.1
2000-11
82.3
92.3
88.4
94.9
91.7
88.7
94.8
90.5
91.4
94.9
110.6
96.5
98.3
90.8
93.4
95.3
94.8
109.8
91.4
2000-12
85.3
93.5
90.5
96.5
93.6
89.9
96.2
91.8
93
97.1
107.7
97.9
98.6
92.5
94.3
96.6
94.9
109.5
92.9
2001-01
88.3
94.6
91.7
98.6
96
91.3
97.3
93.2
94.8
97.5
105.4
98
99.1
96
95.6
98.3
95.3
110.9
94.8
2001-02
87.6
94.4
91.6
98.2
95.6
91.4
97
92.7
93.8
97.2
106.2
97.9
99.1
95.7
95.3
98.5
95.5
112.6
94.4
2001-03
87.8
94.4
91.4
98.3
95.8
91.5
97.4
92.8
94.4
97
106.7
98.2
99.8
95.9
95.1
98.6
96
113.2
94.4
2001-04
87.3
94.4
91
98
95.3
91.6
97.1
92.5
94.2
96.6
107.3
97.6
100.4
95.7
95.1
98.2
95.7
113.8
93.8
2001-05
85.5
93.4
89.9
97.2
94.2
90.6
96.3
91.9
93
95.9
108.7
97.6
100
94.7
94.1
97.7
94.9
113.9
93.2
2001-06
84.1
92.9
89
96.8
93.5
90
96.1
91.1
92.3
96.5
110.2
97
100.1
93.9
93.5
97.3
94.5
114.1
92.5
2001-07
85.1
93.3
89.5
97.6
94.3
90.8
96.1
91.6
92.8
95.6
110.2
96.9
100.8
94.8
93.9
97.9
94.6
115.7
92.9
2001-08
87.7
94.7
91
99.4
96.4
92.3
97.2
92.9
94.3
97.7
108.6
98.2
100.9
96.5
94.7
98.9
95.8
115.6
94.5
251
1999-06
88.6
95.1
91.4
100.2
96.9
92.8
97.7
93.1
94.7
98.2
109
98.4
101.2
97.1
95.2
99.2
96.6
114.8
95.3
2001-10
88.6
95.1
91.2
99.9
97.5
92.8
97.9
93.2
94.9
98.6
109.1
98.3
101.2
97.2
95.1
99.4
96.8
114.3
95.2
2001-11
86.9
94.3
90.3
99
96.6
92.1
97.5
92.3
94.1
97.5
109.3
97.7
101.4
96.4
94.4
99.1
96.7
115
94.2
2001-12
87.4
94.5
90.7
99.4
97.5
92.7
97.7
92.3
94.2
98.3
108.8
97.8
101.8
97
94.3
99.2
96.8
115.1
94.4
2002-01
87.2
94.3
90.2
99.2
97.5
92.9
97.6
92.6
93.9
97.3
107.6
97.3
102.6
97.6
94
99
97.4
116.2
94.3
2002-02
86.2
93.7
89.8
99.1
96.7
91.9
97.4
91.9
93.6
97.2
107.7
97.2
101.5
97
93.5
98.8
96.4
116.7
93.5
2002-03
86.5
93.7
89.8
99
97.4
92.3
97.7
91.9
93.8
97.1
108
97.2
101.4
97.2
93.3
98.9
96.4
117.4
93.5
2002-04
86.7
93.6
89.6
99.8
98
92.5
98.3
92.1
93.9
97.4
107.2
97.5
101.4
97.6
93.7
99
97.1
118.1
93.8
2002-05
88.8
94.5
90.6
100.9
100
93.4
99.4
93.1
95.1
98.1
105.7
98.5
101.3
98.6
94.5
99.9
97.5
115.6
94.9
2002-06
91.4
95.7
92
102
102
94.7
100.7
94.4
96.7
99.8
103.6
99.5
101.4
100.3
95.4
101
98
112.8
96
2002-07
93.3
96.6
93.2
102.7
102.9
95.7
101.3
95.3
97.8
101.4
102.8
100.3
102.2
101.5
96.1
101.8
98.9
112.8
97.3
2002-08
92.8
96.3
92.7
102.2
102.7
95.6
101.1
95.1
97.7
102.1
103.6
100.1
102.2
101.1
96.1
102
99
115.3
96.8
2002-09
93
96.3
92.7
102.3
103
95.9
101.2
95.1
97.8
102
103.5
100.4
102.8
101.4
95.8
102.1
98.8
118.1
96.7
2002-10
93.4
96.5
92.8
102.5
103.5
96.2
101.8
95.3
98.1
102
103.1
100.9
102.9
101.5
95.9
102.4
98.9
121.4
96.9
2002-11
93.8
96.6
93
102.8
104.5
96.5
102.2
95.6
98.5
102.4
102.1
101.4
103.2
101.7
96
102.8
98.7
122.4
97.1
2002-12
94.9
97.1
93.6
103.1
105.6
97
102.7
96
99.1
103.4
102
101.7
103.5
102.6
96.2
103
99.2
122.7
97.5
2003-01
97.6
98.3
94.8
104.3
108.3
98.2
103.7
97.4
100.4
104.7
100.2
102.9
104.1
104.3
97
103.8
100.4
128.8
98.8
2003-02
98.8
99
95.6
104.6
109.5
99.2
104.2
98.2
100.7
105.1
100.1
103.3
104.4
105
97.2
104.3
100.8
128.6
99.5
2003-03
99.5
99.2
95.8
105
110.4
99.4
104.5
98.4
101.1
106.2
100.3
103.9
104.7
105.3
97.2
104.2
101
130.5
99.7
2003-04
99.5
99
95.6
104.7
111.2
99.4
104.6
98.2
101.5
105.5
100.1
103.7
104.4
105.4
97.4
104.7
101.1
133.1
99.5
2003-05
103.3
100.4
97.4
106.3
114.3
101.4
106.1
99.9
103.6
107.2
97.6
105
105.9
107.9
98.5
106.1
102.2
134.4
101.5
2003-06
103.8
101
97.8
106.1
114.2
101.7
106.2
100.2
103.8
106.9
97.7
104.9
106.5
108
98.8
106.1
102.6
134
101.6
2003-07
102.2
100.2
96.9
105.7
113
100.8
105.7
99.5
103.1
105.3
98.7
104.3
105.7
107.3
98.5
105.4
102.2
132.7
100.7
2003-08
101.1
99.7
96.3
105.3
112.3
100.4
105.4
99
102.3
104.9
99.3
104.2
105.1
106.5
98.1
105.3
101.5
133.4
100.1
2003-09
101
99.7
96.1
105.3
112.2
100.1
105.2
99.1
102.4
105.8
99.4
104.6
104.8
106.3
98
105.5
101.1
135.4
99.7
2003-10
103
100.4
97.1
106
113.6
101.1
106.1
100
103.4
106.6
99
104.9
106.5
107.4
98.4
105.9
101.8
136.7
100.5
2003-11
102.9
100.4
97.1
105.7
113.6
101.4
106.2
100.1
103.5
106.6
99.3
105.2
106.1
107.1
98.5
105.7
101.7
137.4
100.4
252
2001-09
105.8
101.9
98.6
106.9
116
102.8
107.5
101.4
104.8
107
97.8
106.7
108.2
108.8
99.5
106.6
102.5
139
101.9
2004-01
106.9
102.1
99.2
107.2
116.7
103
107.5
101.9
105.2
107.2
97.4
107.4
109
109.6
99.7
107
102.5
144.8
102.3
2004-02
106.9
102
99.1
107.3
116.7
103.2
107.6
102
105.4
107.3
98.3
107.7
109.1
109.5
99.8
106.9
102.4
146.2
102.2
2004-03
104.7
100.8
98.1
106.6
115
102.5
106.7
101
104.2
106.4
99.7
106.6
108.3
108.1
98.9
106
101.4
145.8
100
2004-04
102.9
100.2
97.2
106.1
113.5
101.5
106.3
100
103.3
105.1
100.8
105.8
108.4
106.9
98.1
105.7
100.9
145.6
98.7
2004-05
104.1
100.7
97.6
108.2
114.1
102.4
107.2
100.6
103.8
106.2
100.6
106.2
108.3
107.6
98.6
106.2
101.2
146
99.1
2004-06
104.1
100.7
97.5
108.5
114.6
102.5
107.3
100.7
103.9
107.4
100.8
106.5
108.8
107.3
98.6
107.4
101.4
146.9
99.2
2004-07
104.4
101
97.6
108.3
115
102.4
107.5
100.8
104.1
107.9
100.9
106.7
109
107.6
98.6
106.5
101.4
147.2
99.5
2004-08
104.3
100.9
97.6
108.1
115.1
102.4
107.6
100.7
104
108.3
101.7
106.7
108.2
107.3
98.7
106.1
101.2
146.3
99.3
2004-09
104.4
101
97.6
108.2
115.4
102.7
107.8
100.7
104
108.5
101.2
106.9
108.6
107.4
98.5
106.2
100.9
146.5
99.3
2004-10
105.5
102.1
98.1
108.3
116.4
103.3
108.5
101.3
104.3
109.3
100
107.8
108.5
108.1
99
106.5
101.3
146.7
99.9
2004-11
106.7
102.5
98.7
109.3
118.1
103.9
109.2
102
105
110.2
98.9
109
107.9
109
99.5
107
102.1
148.4
100.2
2004-12
107.9
102.8
99.4
110
119.1
104.4
109.5
102.6
105.8
111
98
109.6
109.6
109.5
99.9
107.4
101.8
150.6
100.6
2005-01
106.2
102.3
98.4
108.9
117.8
104.6
108.8
101.5
105
109.1
96.5
108.8
109.1
109
99.5
106.9
100.9
151.9
99.7
2005-02
105.1
101.8
97.7
108.8
117
103.3
108.6
101.3
104.3
108.2
96.9
108.7
109.1
108.4
99
106.4
100.9
152.9
99.1
2005-03
106.1
102.6
98.1
109.4
117.3
103.6
109.1
101.8
104.7
108.3
97.2
109.2
109.3
108.7
99.2
106.2
101.5
152.1
99.2
2005-04
105.1
102
97.6
109.4
116.7
103.5
108.9
101.2
104.3
107.9
97.8
109.1
109.4
107.9
98.8
106.1
100.9
148.7
98.8
2005-05
104
101.4
97.2
109.1
115.8
103
108.4
100.5
103.8
108.2
98
108.7
108.8
107.1
98.3
105.7
100.3
149.2
97.8
2005-06
101.3
100.4
95.7
108.6
113.6
101.8
107.4
99.2
102.3
107.8
97.6
107.1
107
105.5
97.4
104.8
99.4
150.1
96.7
2005-07
101.3
100.5
95.6
109.1
113.9
102
107.5
99.2
102.2
107.7
97.9
107.5
106.6
105.3
97.3
105.2
100
148.3
96.7
2005-08
101.9
100.8
95.9
109.5
114.4
102.2
107.9
99.5
102.4
108.2
98.5
108.2
107.2
105.6
97.3
105.5
99.7
148.9
96.9
2005-09
101.4
100.4
95.9
109.6
114.4
102.1
107.9
99.3
101.8
108.1
98.8
108.2
106.7
105.2
97.1
105.1
100.1
149
96.5
2005-10
100.7
100.1
95.5
109.1
113.8
102
107.8
98.9
101.7
108.3
99
108.8
107
104.7
96.8
105
100.3
149
96.2
2005-11
99.6
99.7
94.9
109
113
101.5
107.6
98.3
101.4
108.5
99.2
107.4
106.8
104.3
96.5
105
99.5
149.4
95.8
2005-12
99.6
99.8
94.9
108.8
112.7
101.6
107.7
98.3
101.2
108.5
99
107.1
106.9
104.5
96.5
105
99.3
152.4
95.7
2006-01
100.1
100.2
94.8
109.3
113.3
102
108.3
98.6
101.5
108.4
99.2
107.8
106.3
104.8
96.5
105.1
99.2
155.1
95.6
2006-02
99.1
99.7
94.3
109.1
113.1
101.2
108
98.2
100.9
108
99.1
107.7
106.1
104
96.2
105
99.1
155
95.2
253
2003-12
99.9
99.9
94.6
109.4
113.6
101.8
108.5
98.5
101.4
108.2
99.3
108
107
104.2
96.5
105.6
99.5
155.5
95.3
2006-04
101
100.5
95.2
109.9
114.5
102.5
108.9
99
101.9
108.2
99.6
108.3
108.6
104.8
97
105.8
99.8
156.5
95.7
2006-05
102.8
101.4
96
110.8
116
103.2
109.8
99.8
102.7
108.6
101.2
109.3
109.4
105.7
97.4
106.3
100.5
156.6
96.3
2006-06
103.4
101.5
96.4
111.2
116
103.8
110.1
100
103.1
108.7
101.3
109.4
109.4
105.9
97.6
106.4
100.4
155.5
96.3
2006-07
103.5
101.5
96.5
111.4
116.3
104.1
110.3
100
103.2
108.6
101.9
109.6
109.3
105.9
97.7
106.2
100.1
154.5
96.2
2006-08
103.3
101.6
96.1
112.2
116.6
103.9
110.2
100
103.1
108.6
102.2
109.8
108.9
106.1
97.7
106.1
100.8
156.9
96.2
2006-09
102.9
101.4
95.9
111.9
116.2
103.8
109.9
99.7
103.3
108.4
102.6
109.1
108.9
105.9
97.4
106.7
101.1
157.4
95.9
2006-10
102.2
101
95.7
111.3
115.8
103.9
109.4
99.3
102.8
108
102.4
108.6
108.1
105.4
97
106.4
100.4
159.8
95.8
2006-11
102.7
101.4
96
111.9
116.4
103.9
109.7
99.5
103
108
102.9
108.9
107.9
106
97.1
106.4
100.4
164.2
96
2006-12
103.4
101.8
96.4
112.4
117.6
104.4
110.2
99.9
103.4
108.3
103.4
109.3
108.3
106.7
97.3
106.7
100.9
168.6
96.2
2007-01
102.7
101.2
96.3
112.7
116.8
104.2
110
99.3
102.9
107.6
103.7
109.4
107.5
105.8
97.3
106.5
100.5
168.3
95.7
2007-02
102.9
101.4
96.4
112.7
117.1
103.9
110.2
99.3
103
107.4
103.8
109.3
107.4
105.8
97.3
106.5
100.3
169.6
95.8
2007-03
103.5
101.5
96.5
113.9
118
104.3
110.6
99.5
103.2
107.8
103.6
109.9
107.8
106.3
97.4
106.9
100.6
173.1
96.3
2007-04
104.3
101.8
96.9
114.2
118.8
104.6
110.8
99.9
103.4
107.9
104.6
110.4
107.9
106.9
97.6
107.4
101
174.9
96.5
2007-05
103.9
101.3
96.8
114.7
118.7
104.3
110.8
99.6
103.1
107.6
106
110.1
107.7
106.6
97.5
107
101.2
173.4
96
2007-06
103.2
101
96.4
115
118.2
104.1
110.4
99.4
102.7
107
106.9
109.7
107.5
106
97.2
106.7
101.2
171.9
95.7
2007-07
103.7
101.2
96.7
115.5
118.9
104.5
110.7
99.5
102.8
107.5
107.9
109.9
108.3
105.8
97.5
106.6
101.4
175.1
95.9
2007-08
103.4
101.2
96.4
116.1
118.7
104.4
110.6
99.6
102.8
107.4
109
109.7
108.4
105.5
97.4
106.3
101.6
173.6
95.7
2007-09
104.1
101.5
97
116.9
119.7
104.8
111
99.9
103.1
107.8
109.6
110
109.4
106
97.4
106.8
101.9
172.7
95.9
2007-10
104.7
102.1
97.1
117.4
120.4
105.1
111.8
100.2
103.4
108.3
110.7
111
109.8
106.2
97.7
106.8
102.6
174
95.9
2007-11
106.2
103.1
98.1
118.6
121.9
106
112.5
100.9
104
108.9
112.2
111.6
110.8
107
98
107
103.3
176
96.8
2007-12
105.6
103.2
97.6
119.3
121.7
105.9
112.6
100.7
103.9
109.3
113.2
111.6
110.7
106.6
98.2
106.9
103.3
174.8
96.2
2008-01
106
103.5
97.5
121
122.3
106.2
113.1
101
104.3
109.4
114.7
111.8
111.2
106.5
97.9
107
103.8
173.8
97.3
2008-02
105.3
103.3
97.1
120.7
122.4
106.2
113
100.5
103.8
109.4
115.9
111.1
110.8
106.1
97.5
106.8
103.3
175.7
96.7
2008-03
108.5
105.1
98.6
121.9
125.5
107.5
114
101.9
105.4
110.4
117.4
112.7
112.7
107.6
98.5
107.8
104.5
180.6
98.3
2008-04
109.2
105.4
98.5
122.7
126.4
108.3
114.4
102.4
105.9
111.1
118.3
113.2
113
108.1
98.9
108.1
104.9
181.7
98.5
2008-05
108.6
105.5
98.3
122.4
125.7
108
114.2
101.9
105.2
110.7
118.3
113
112.2
107.6
98.6
107.5
104.5
186.3
98.3
254
2006-03
108.2
105.6
97.8
122.6
125.5
107.7
114.1
101.8
104.9
110.7
117.7
112.9
112.2
107.2
98.3
107.6
104.6
192.4
98
2008-07
108.1
105.8
97.8
122.7
125.2
107.6
114.3
101.7
105
111.2
117.6
113.2
114
107.3
98
106.9
104.7
190.9
98.1
2008-08
105.2
104.3
96.4
122.4
122.8
106.5
112.9
100.3
103.8
110.2
117.3
111.1
112.7
105.9
97.1
106.1
103.4
190.5
97
2008-09
103.9
103.7
95.7
122.8
121.6
106.2
112.1
99.6
103
109.7
117.7
110.3
111.7
104.9
96.8
106.3
103.1
191.5
96.8
2008-10
101.6
102.6
94.4
123
118.8
105.4
111
98.6
102
108.6
117.8
108.8
111
103.2
96.2
105.5
103.2
191.2
96
2008-11
100.8
101.9
94.1
123.4
118.6
105.2
110.6
98.1
101.7
107.7
117.9
107.1
110.3
102.8
96
105.1
102.5
192.8
95.8
2008-12
106
104.5
96.8
126.9
122.9
107.2
112.7
100.2
104.5
109.9
120.9
109
114.1
106
97.8
106.6
103.9
199
98.8
2009-01
106
104.1
96.9
126.6
122.4
107.6
112.9
100.1
104.1
108.9
124.3
108.5
112.3
106.1
97.8
106.2
104.8
200.2
99.4
2009-02
105.4
103.5
96.8
126.6
119.8
107.5
112.3
99.7
103.9
108
126.5
108.6
111.7
105.5
97.9
105.7
105.6
201.7
99.5
2009-03
107.2
104.2
97.5
126.4
121.7
108.3
112.2
100.6
105
109.9
126.2
109
114.1
107
98.3
106.4
106.3
201.9
100.5
2009-04
106
103.7
96.8
124.3
120.9
107.4
111.8
100
104.4
109.4
123.9
109
113.5
106.6
97.7
106.1
105.1
199.6
99.7
2009-05
106.3
103.7
96.8
124
120.8
107.5
111.9
100.2
104.7
109.8
123.1
109.6
113.1
107.1
97.8
105.8
104.9
199
99.6
2009-06
107.4
103.8
97.6
124.2
121
108.2
112.6
100.7
105.1
109.8
124.3
110.7
113.5
107.8
98
106
105.6
199.5
100.4
2009-07
106.8
103.8
97.2
124.8
120.5
108.5
112.9
100.6
104.8
109.5
123.6
110.9
113.4
106.2
98
105.8
105.5
198.5
100.3
2009-08
106.8
104.1
97.3
123.9
120.5
108.7
113
100.7
104.8
109.2
122.5
111.2
113.7
106.3
98.1
105.6
105.2
197.7
100
2009-09
107.6
104.6
97.6
123.8
121.3
109.1
113
101.2
105.5
109.9
121.6
111.9
114.5
107.1
98.4
106
105.5
198.1
100.5
2009-10
108.4
104.9
98
124.1
122
109.6
113.6
101.6
105.8
110.8
120.4
112.4
114.9
107.8
98.6
105.8
105.6
198.8
100.1
2009-11
108.2
104.8
97.8
123.6
121.6
109.9
113.8
101.5
105.8
111.6
119.4
112.9
114.4
107.8
98.6
105.8
106.1
198.7
100.3
2009-12
106.9
104.3
97.3
123.6
119.9
109.2
113.1
100.9
105.1
111
119
112.1
113.5
106.8
98.3
105.5
105.4
198.1
99.9
2010-01
104.5
103.3
95.9
122.6
117.9
108.1
112.2
100
104
110
116.8
111.3
112.6
105.4
97.4
104.8
104.4
194.7
98.5
2010-02
101.7
102.1
94.3
121.3
115.1
107.6
110.7
99
102.5
108.9
115.5
109.7
110.9
103.8
96.4
104
103.7
192.7
96.7
2010-03
100.9
102.1
93.8
121.3
114.4
107.6
110.8
98.4
101.7
108.6
114.6
109.5
110.7
103.4
96
103.5
103.1
191.3
96
2010-04
99.4
101.5
92.7
120.7
112.8
107.4
110.1
97.7
101
107.7
114.3
108.8
109.6
102.5
95.4
103.1
102.9
190.4
95.2
2010-05
96.3
100.2
91.2
120.1
109.9
106.4
108.6
96.1
99.3
105.5
113.5
107.2
107.4
100.3
94.4
102.3
101.9
189.3
93.6
2010-06
94.5
99.1
90.3
119.9
107.8
105.8
107.6
95.2
98.4
104.6
113.3
106
105.8
99.1
93.9
101.9
101.7
188.6
92.8
2010-07
96.4
99.9
91.2
120.4
109.9
107.4
108.5
96.2
99.7
105.6
114.2
107.7
107.7
99.8
94.5
103
102.5
190
93.7
2010-08
96
99.9
91
120
109.4
107.5
108.4
95.8
99.6
105.8
113.8
107.5
108
99.7
94.3
102.9
102.3
189
93.6
255
2008-06
96.1
100.4
91
120.6
109.7
107.2
108.9
96
99.2
106.4
113.8
107.6
107.9
100.1
94.3
102.6
101.7
188.8
93.6
2010-10
99.1
101.9
92.6
122.4
112.6
108.4
110.2
97.4
101
107.8
114.8
109.4
109.6
102.1
95.4
103.5
102.4
189.8
95.4
2010-11
97.7
101.2
92
122.5
110.9
107.7
109.6
96.7
100.3
106.5
114.7
108.6
109.4
101.3
94.8
103.1
102.2
189.1
95.1
2010-12
95.6
100.3
90.9
121.4
109.2
107
108.9
95.6
99.1
105.5
113.6
107.8
108.4
100
94.3
102.4
101.7
188.4
93.8
2011-01
95.6
100.3
90.7
120.4
109.3
106.8
108.9
95.5
99
106.4
114.5
108.1
108
99.7
94.4
103.4
101.5
189.4
93.6
2011-02
96.6
100.9
91.2
120.9
110.1
107.2
109.5
96
99.6
106.9
114.6
108.8
108
100.3
95.1
103.4
101.5
190
94
2011-03
98.2
101.7
91.9
121.7
111.3
108.3
110.4
96.7
100.4
107.4
114.6
109.7
109.2
101.1
95.6
103.9
102.1
191.4
94.7
2011-04
99.7
102.3
92.7
122.7
112.5
108.7
111.2
97.4
101.1
108.3
114.9
110.4
109.7
102.2
96.3
104.3
102.2
192.1
95.3
2011-05
98.7
102
92.1
122.6
111.6
108.2
110.6
96.9
100.7
107.9
114.7
110
109.2
101.7
95.9
104
102.3
191.9
94.8
2011-06
98.8
102.4
92.2
122.7
111.5
108.3
110.4
97
100.9
108.5
115.1
109.8
109.4
101.7
95.9
103.8
101.9
191.9
95.2
2011-07
97.7
102.3
91.7
122.7
110.7
107.6
109.9
96.4
100
107.3
114.8
109.2
108.6
101.4
95.7
103.7
101.4
191.1
94.7
2011-08
98.1
102.1
91.8
123.6
110.5
107.5
109.9
96.6
100.6
106.9
115.7
109.6
109.1
101.6
95.8
103.7
101.7
192.1
95.1
2011-09
97.5
101.5
91.5
123.9
109.1
108
109.5
96.1
100.5
106.2
115.9
108.7
108.1
100.7
95.6
103.6
101.9
192.7
94.7
2011-10
97.9
101.6
91.7
123.9
109.4
107.8
109.6
96.3
101.1
106.9
116.6
108.8
107.8
100.8
95.8
104.2
102.5
193.4
94.8
2011-11
97.4
101.6
91.5
123.9
108.7
107.4
109.3
96.2
100.8
107.1
117.1
108.7
107.1
100.4
95.7
103.9
102.3
194.2
94.7
2011-12
95.8
100.8
90.5
123.4
107.3
106.4
108.4
95.5
100.1
106.6
117.4
107.8
106.3
99.4
95.2
103.3
101.6
193.2
93.6
2012-01
93.8
99.9
89.3
122.5
105.7
105.1
107.2
94.4
98.9
105.4
116
106.9
105
98.3
94.2
103.7
101
192.7
92.9
2012-02
94.2
100.3
89.7
122.2
106.7
104.9
107.4
94.6
99.2
106
115.4
107.4
105.9
98.8
94.2
103.8
101
191.8
93.1
2012-03
94.4
100.2
89.6
122.5
107.3
104.9
107.4
94.8
99.4
106.4
115.3
107.3
106.2
98.8
94.4
103.4
100.9
191.7
93.1
2012-04
94.3
100
89.5
122.5
106.5
104.8
107.9
94.5
99.4
106.5
115
107.3
106.5
98.7
94.3
103.2
101.1
191.8
92.9
2012-05
93.1
99.4
88.9
122.7
105.1
103.8
107.1
94
99
106
115.3
106.6
105.7
97.8
94
102.6
100.8
191.7
92.8
2012-06
92.5
99
88.5
122.8
104.3
103.5
106.6
93.7
98.9
105.5
115.4
106.1
105.9
97.5
94
102.4
100.4
192.1
92.6
2012-07
90.7
98
87.5
121.4
103
102.4
106
92.8
97.8
104.8
114
105.4
104.5
96.7
93.3
101.9
99.5
190.4
91.4
2012-08
90.6
98.2
87.5
121
103.3
102.1
106.2
92.7
97.6
105.1
113.6
105.5
104.1
96.6
93.2
101.9
99.6
189.5
91.2
2012-09
92.5
99.1
88.4
122.3
104.6
102.9
108
93.4
98.7
105.2
114.4
106.8
105.1
97.7
94.1
102.2
100.8
190.9
92.4
2012-10
92.9
99.4
88.6
122.8
104.9
103.5
108.3
93.6
98.7
105.1
114.1
107.1
105.2
98.7
94.4
102.1
100.8
191.4
92.7
2012-11
92.3
99.1
88.3
122.6
104.1
102.9
107.7
93.3
98.5
104.4
114.1
106.6
105.2
98.5
94.4
101.9
100.5
191.3
92.5
256
2010-09
2012-12
93.6
99.6
89.1
123
105.3
103.1
108.3
93.9
99.2
105.4
114.5
107
105.6
99.4
94.9
102.2
101
192
93.2
2013-01
94.9
100.1
89.8
124.1
106.4
103.2
108.7
94.4
99.8
106.6
113.6
107.5
106.5
100.4
95.3
102.3
101.4
193.1
93.6
2013-02
95.8
100.6
90.3
124.7
107.4
103.5
109.2
94.6
100.2
107.2
113.3
108.3
106.9
101.1
95.5
102.4
102.1
193.4
94
2013-03
94.5
99.8
89.7
124.2
106.1
102.5
108.5
94.1
99.4
106.4
112.5
107.2
106
100.2
95
102.1
101.1
192.8
93.2
2013-04
94.4
100
89.5
124.6
106
102.7
108.2
94.2
99.5
106
112.5
107.3
106.6
100.3
95.2
102.3
101.3
193.2
93.7
2013-05
94.6
100
89.9
125
105.8
102.5
108.3
94.2
99.5
106.1
112.7
106.8
106.6
100.4
95.4
102.5
101
193
93.9
2013-06
96.1
100.9
90.8
126.6
106.7
103.2
109
94.9
100.4
106.9
113.5
107.7
107.5
101.3
95.9
102.9
102
194.3
94.8
2013-07
96.2
100.9
90.8
126.5
106.7
102.7
108.9
94.9
100.2
106.9
113.5
107.4
107.7
101.4
95.8
102.8
102.4
194.3
95
2013-08
97.3
101.4
91.3
127.1
107.2
102.8
109.6
95.5
100.9
107.1
113.4
108.2
107.9
101.9
96.3
102.8
102.8
194.9
95.5
2013-09
97
101.3
91.2
126.2
106.8
102.7
109.3
95.4
100.7
106.7
113.1
108.3
107.6
101.5
96.5
102.9
102.6
194.5
95.4
Euro Area :Euro Bölgesi
BE: Belçika
DE: Almanya
EE: Estonya
IE: Ġrlanda
GR: Yunanistan
ES: Ġspanya
FR: Fransa
IT: Ġtalya
257
CY: Kıbrıs Rum Kesimi
LV: Letonya
LU: Litvanya
MT: Malta
NL: Hollanda
AT: Avusturya
PT: Portekiz
SI: Slovenya
SK: Slovakya
FI: Finlandiya
Not: For the euro area, the real effective exchange rate of the euro vis-à-vis 39 trading partners is displayed. For euro area
countries, the table shows the harmonised competitiveness indicators calculated vis-à-vis these same trading partners plus the
other euro area countries. A positive change points to a decrease in price competitiveness.
Kaynak: https://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html, EriĢim Tarihi, 05.01.2014
258
Ek-8: Euro Bölgesi Ülkeleri ve SeçilmiĢ Ülkelerin Euro Bölgesine karĢı TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, (Ocak 1994Aralık 2013,2005=100)
Kaynak: http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/documents/mreea17.xls‘den UyarlanmıĢtır, EriĢim Tarihi, 05.01.2014
259
260
ÖZGEÇMĠġ
KiĢisel Bilgiler
Soyadı, adı
:
KUZU, Mehmet
Uyruğu
:
T.C.
Doğum tarihi ve yeri
:
24/08/1986 Ankara
Medeni hali
:
Bekâr
Telefon
:
0 (505). 805 55 83
Faks
:
Mehmetkuzu86@g
e-posta
:
mail.com
Mezuniyet
Eğitim Derecesi
Yüksek lisans
Okul/Program
yılı
Gazi Üniversitesi /Muhasebe-
Devam
Finansman Bilim Dalı
Ediyor
Selçuk Üniversitesi/ ĠĢletme
Lisans
Bölümü
2010
Lise
Osmaniye Atatürk Lisesi
2003
ĠĢ Deneyimi, Yıl
ÇalıĢtığı Yer
Görev
2011 Ocak- Aralık
Bayburt Üniversitesi
AraĢtırma Görevlisi
2011Aralık-Devam
Gazi Üniversitesi
AraĢtırma Görevlisi
Ediyor
Yabancı Dili
Ġngilizce
GAZİ GELECEKTİR...
Download