REEL EFEKTĠF DÖVĠZ KURU ENDEKSĠNĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLERĠN AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ Mehmet KUZU YÜKSEK LĠSANS TEZĠ ĠġLETME ANABĠLĠM DALI GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ HAZIRAN 2014 iv REEL EFEKTĠF DÖVĠZ KURU ENDEKSĠNĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLERĠN AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ (Yüksek Lisans Tezi) Mehmet KUZU GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ Haziran 2014 ÖZET Ekonomik sistemlerde kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar sınırsızdır. Bu nedenle, ekonomik birimler kıt kaynaklara sahip olmak ve onları en iyi Ģekilde iĢleyebilmek için birbirleri ile rekabet etmektedirler. Bu ekonomik birimlerden bir tanesi de ülkelerdir. Bu bağlamda, ülkeler vatandaĢlarının refah seviyelerinde artıĢ sağlayabilmek için birbirleri ile rekabet etmektedirler. Ülkelerin rekabet gücünü etkileyen birçok faktör vardır. Bu nedenle, Bu faktörlerin sınıflanması teorik anlamda bir zorluk ifade etmektedir. Bu teorik zorluğu en aza indirgeyebilmek için sınıflamanın belirli bir çerçevede yapılması gerekir. Bu çerçeve bağlamında ekonomik krizler ile Uluslararası Rekabet Gücü Kavramı arasında bir etkileĢim olabilir. Bu nedenle, bir ekonomik ve finansal kriz olarak Avrupa Borç Krizi; Uluslararası Rekabet Gücünü etkileyen faktörlerin sınıflamasının yapılandırılabileceği bir çerçeve olarak seçilebilir. Yapılacak sınıflamanın anlamlılık düzeyi ise bir Uluslararası Rekabet Gücü göstergesi çerçevesinde analiz edilebilir. Bu göstergelerden bir tanesi reel efektif döviz kuru endeksidir. Bu doğrultuda bu çalıĢmanın amacı; reel efektif döviz kuru endeksini etkileyen faktörleri Avrupa Borç Krizi çerçevesinde analiz etmek ve ortaya çıkan sonuçlara göre reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesi ekonomisi açısından önemini ortaya koymaktır. Bilim Kodu Anahtar Kelimeler Sayfa Adedi Tez Yöneticisi : 1153 : Rekabet, Uluslararası Rekabet Gücü, Avrupa Borç Krizi, Döviz Kurları, Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi : 260 : Prof. Dr. KürĢat YALÇINER v THE ANALYSIS OF THE FACTORS THAT AFFECTING REAL EFFECTIVE EXCHANGE RATE WITHIN THE FRAMEWORK OF THE EUROPEAN DEBT CRISIS (M. Sc. Thesis) Mehmet KUZU GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES June 2014 ABSTRACT At the economic systems, while resources are limited, needs are unlimited. Therofore economic units have compete with each others to have limited resources and can process them. The one of these economic units are countires. In this respect, countries have competed with each others to can provide that to increase the level of wealth of their citizens. There are so many factors that affecting competitiveness of countries. So that, as a theoretically, the classification of these factors means diffuculty. To reduce this theoric difficulty, the classification must be made around a certain framework. Accordingly in the context, an interaction may be between economic crises and the concept of competitiveness. Therefore, as an economic crisis, European Debt Crisis may be a framewrok that may been configured on the classification of the factors affecting the international competitiveness. Significancy level of the classification will be made that may be analyze with a indicator of international competitiveness. The one of the these indicators are real effective exchange rate index. In this respect, the purpose of this study is to analysis the factors that affecting real effective exchange rate within the framework European Debt Crisis and in accordance with results to reveal impotance of real effective exchange rate about economy of Euro Area. Science Code Keyword Number of pages Supervisor : 1153 : Competition, International Competitiveness, European Debt Crisis, Exchange Rates, Real Effective Exchange Rate Index : 260 : Prof. Dr. KürĢat YALÇINER vi TEġEKKÜR Bu çalıĢmanın hazırlanması sürecinde, bu zamana kadar beni her zaman destekleyen sevgili aileme, tez danıĢmanım değerli hocam Prof. Dr. KürĢat YALÇINER ve diğer tüm değerli hocalarıma ve arkadaĢlarıma içtenlikle teĢekkür ederim. vii ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ÖZET ...................................................................................................................... iv ABSTRACT .............................................................................................................v TEġEKKÜR ............................................................................................................ vi ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................ vii ÇĠZELGELERĠN LĠSTESĠ ...................................................................................... xii ġEKĠLLERĠN LĠSTESĠ .......................................................................................... xiv SĠMGELER VE KISALTMALAR ......................................................................... xviii 1.GĠRĠġ ................................................................................................................ 1 2. REKABET GÜCÜ VE ULUSLARARASI REKABET GÜCÜ ................ 5 2.1. REKABET KAVRAMI ...................................................................................5 2.1.1. Rekabet kavramının tanımı ...................................................................5 2.1.2. Rekabet kavramının geliĢimi .................................................................7 2.1.3. Rekabetçilik teorileri ............................................................................11 2.2. Rekabet Gücü Ve Rekabet Gücü ÇeĢitleri .................................................17 2.2.1. Firma düzeyinde rekabet gücü ............................................................17 2.2.2. Endüstri düzeyinde rekabet gücü ........................................................18 2.3. Uluslararası Rekabet Gücü ........................................................................19 2.3.1. Kavramsal çerçeve ..............................................................................19 2.3.2. Uluslararası rekabet gücünü açıklayan teorik yaklaĢımlar ..................27 2.4. Uluslararası Rekabet Gücünün Ölçümüne ĠliĢkin YaklaĢımlar ...................33 2.4.1. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kurumsal yaklaĢımlar ..............33 2.4.2. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kuramsal yaklaĢımlar ..............42 3. AVRUPA BORÇ KRĠZĠNĠN ORTAYA ÇIKIġI VE GELĠġĠMĠ .............. 47 3.1. Bir Parasal Birlik Alanı Olarak EURO Bölgesi ............................................48 viii Sayfa 3.1.1. Euro bölgesinin kurulması ...................................................................48 3.1.2. Euro bölgesinin yönetimi .....................................................................51 3.2. Avrupa Borç Krizinin GeliĢimi .....................................................................53 3.3. Avrupa Borç Krizinin Ortaya ÇıkıĢ Nedenleri ..............................................57 3.3.1. Büyüme modelinin tasarımından kaynaklanan nedenler .....................57 3.3.2. Euro bölgesinde süregelen yapısal sorunlar .......................................61 3.3.3. Krizin ortaya çıkıĢında etkili olan katalizör faktörler .............................80 3.4. Avrupa Borç Krizinin Yayılması ..................................................................94 3.4.1. Avrupa borç krizinin bulaĢıcılığı ve yayılma kanalları ..........................94 3.4.2. Avrupa borç krizinin yayılmasında küresel finansal kriz ve Yunanistan krizlerinin ortaya çıkardığı etkiler .....................................95 3.4.3. AB ekonomi yönetiminin avrupa borç krizinin yayılmasındaki rolü ......98 3.4.4. Kamu borç krizlerinin bulaĢıcılık ve yayılma derecesinin yüksek olması ................................................................................................99 3.4.5. Avrupa borç krizinin yayılmasında Euro bölgesi ülkelerinin ihraç ettikleri borçlanma araçlarının rolü ...................................................100 3.4.6. Avrupa borç krizinin yayılması ile PIIGS ülkelerinde kamu borçlarının sürdürülebilirliği ..............................................................109 3.5. Euro Bölgesi Ülkelerinde Kamu Borç Krizleri ...........................................110 3.5.1. Ġrlanda krizi ........................................................................................110 3.5.2. Portekiz krizi ......................................................................................114 3.5.3. Ġspanya krizi ......................................................................................117 3.5.4. Ġtalya krizi ..........................................................................................120 3.6. Euro Bölgesinin Kurulmasının Ve Avrupa Borç Krizinin Türkiye‘nin Avrupa Birliği Ve Euro Bölgesi KarĢısında Rekabet Gücüne Olan Etkisi 123 4. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ ETKĠLEYEN MAKROEKONOMĠK VE MĠKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE SINIFLANMASI ............ 127 4.1. Makro-Ekonomik Faktörler .......................................................................127 ix Sayfa 4.1.1. DıĢ ekonomik âlemle olan iliĢkilere iliĢkin faktörler ............................130 4.1.2. Kamu maliyesine iliĢkin faktörler .......................................................140 4.1.3. Para politikasına iliĢkin faktörler ........................................................147 4.1.4. Finansal istikrara iliĢkin faktörler .......................................................157 4.1.5. Ġstihdama iliĢkin faktörler ...................................................................159 4.2. Mikro Ekonomik Faktörler .........................................................................162 4.2.1. Verimlilik ............................................................................................162 4.2.2. Ġnsan sermayesi ................................................................................162 4.2.3. Altyapı ...............................................................................................163 4.2.4. Finansal sistem .................................................................................164 4.2.5. Hammadde olanakları .......................................................................165 4.2.6. AraĢtırma- geliĢtirme (AR-GE) ..........................................................165 4.2.7. Kurumlar ...........................................................................................166 4.2.8. Coğrafi konum ...................................................................................167 4.2.9. Teknoloji ............................................................................................167 4.2.10. ĠĢ etiği ..............................................................................................167 4.2.11. Ġnovasyon ........................................................................................168 5. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ ETKĠLEYEN MAKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN REEL EFEKTĠF DÖVĠZ KURU ENDEKSĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ..................................... 171 5.1. AraĢtırmanın Amacı ..................................................................................171 5.2. AraĢtırmanın Kısıtları................................................................................172 5.3. AraĢtırmanın Yöntemi...............................................................................172 5.4. AraĢtırmanın Literatüre Katkısı .................................................................173 5.5. AraĢtırmanın Veri Seti ..............................................................................173 5.5.1. Reel efektif döviz kuru endeksi .........................................................177 5.5.2. Cari iĢlemler hesabı ..........................................................................178 x Sayfa 5.5.3. Kamu borçları ....................................................................................179 5.5.4. Enflasyon oranı .................................................................................180 5.5.5. On yıllık devlet tahvil faizleri ..............................................................181 5.5.6. ĠĢsizlik oranı ......................................................................................182 5.6. AraĢtırmanın Sonuçları .............................................................................183 5.6.1. Korelasyon analizi sonuçları .............................................................183 5.6.2. Augment-Dickey Fuller Testi ile yapılan durağanlık analizi sonuçları 184 5.6.3. Johannsen eĢ bütünleĢme testi sonuçları .........................................186 5.6.4. Vektör hata düzeltme modeli sonuçları .............................................190 5.6.5. Vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger Blok DıĢsallık Nedensellik Testi sonuçları ..............................................................191 5.6.6. Etki tepki analizi sonuçları .................................................................193 5.6.7. Varyans ayrıĢtırması analizi sonuçları ...............................................196 5.7. Genel Değerlendirme ...............................................................................199 6. SONUÇ........................................................................................................ 203 KAYNAKÇA ........................................................................................................ 209 EKLER................................................................................................................ 229 Ek-1. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi ......................................................................230 Ek-2. IMD Rekabet Gücü Endeksi 2013 Sıralaması ........................................239 Ek-3. Deloitte 2013 yılı Üretim Rekabet Gücü Endeksi ...................................241 Ek-4. Dünya Ekonomik Forumu 2013-2014 Küresel Rekabet Gücü Endeksi ..242 Ek-5. Var Modeli Varsayımlar: AR Karakteristik Polinomların Ters Kökleri .....243 Ek-5. VAR modeli Artıkları için Portmenteau Otokorelasyon testi ...................244 Ek-5: VAR Modeli Artıkları Normallik testi .......................................................245 Ek-5: Var Modeli Artıkları Heterodastiki Testi ..................................................246 Ek-6: Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Metedolojisi.........................................247 xi Sayfa Ek-7: Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi Ülkeleri Tüfe Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (1999 Q1=100) ...........................................248 ek-8: Euro Bölgesi Ülkeleri ve SeçilmiĢ Ülkelerin Euro Bölgesine karĢı TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, (Ocak 1994-Aralık 2013,2005=100) ....................................................................................259 ÖZGEÇMĠġ ........................................................................................................ 260 xii ÇĠZELGELERĠN LĠSTESĠ Çizelge Sayfa Çizelge 2.1. Dünya Ekonomik Forumu Ülke Kategorileri Ġçin Faktör Ağırlıkları ... 36 Çizelge 2.2. Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü Rekabet Gücü Faktörleri ........................................................................................... 37 Çizelge 3.1. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçları (Milyar Avro, 19992012)................................................................................................. 63 Çizelge 3.2. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçlarının GSYH' ya Oranı (%, 1999-2012) ................................................................................. 64 Çizelge 3.3. Euro Bölgesi Ve PIIGS Ülkelerinin Kamu Ve Özel Sektör Yatırımlarının G.S. Y.Ġ.H‘ Ya Oranı ................................................... 64 Çizelge 3.4. PIIGS Ülkeleri ve Euro Bölgesi Büyüme Oranları (% 2002-2011) .... 65 Çizelge 3.5. PIIGS Ülkelerinin Vadesi Gelecek Kamu Borçları (Milyar Avro, 2011-21) ........................................................................................... 65 Çizelge 3.6. AB Üyesi Ülkelerin 1998-2001 Yılları Arasında Küresel Rekabet Gücü Endeksi Sıralamaları ............................................................... 69 Çizelge 3.7. Yunanistan‘ın En uzun Dört Ayı ........................................................ 93 Çizelge 3.1. Ödemeler Bilançosu ....................................................................... 131 Çizelge 3.2. Para Politikası Araçları ................................................................... 150 Çizelge 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin Seçimi (B). ............................................... 175 Çizelge 5.2. ÇalıĢmada Kullanılan DeğiĢkenlere ĠliĢkin Bilgiler .......................... 176 Çizelge 5.3. Korelasyon Analizi Matrisi ............................................................... 184 Çizelge 5.4. Serilerin Durağanlıklarının Augment-Dickey Fuller Testi ile Testi Ġle Ġncelenmesi ................................................................................ 185 Çizelge 5.5. Uygun Gecikme Seviyesinin Belirlenmesi....................................... 187 Çizelge 5.6. Sabit Terim ve Trend Ġçeren EĢ BütünleĢme Modeline Göre Öz değer Ġstatistiği Sonuçları ................................................................ 187 Çizelge 5.7. EĢ Bütünleme Analizi Sonuçlarına göre OluĢturulan EĢ BütünleĢme Denklemi ..................................................................... 188 Çizelge 5.8. Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları ......................................... 191 xiii Çizelge Sayfa Çizelge 5.9. Vektör Hata Düzeltme Modeline Dayalı Granger Blok DıĢsallık Nedensellik Testi Sonuçları ............................................................ 192 Çizelge 5.10. Etki Tepki Analizi Sonuçları .......................................................... 194 Çizelge 5.11. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları ......................................... 197 xiv ġEKĠLLERĠN LĠSTESĠ ġekiller Sayfa ġekil 2.1. 1960‘lı Yıllardan 2010‘lu Yıllara Uzanan Süreçte Rekabet AnlayıĢında YaĢanan DeğiĢmeler .......................................................... 8 ġekil 2.2. Porter Elmas Modeli ............................................................................. 29 ġekil 2.3. GenellenmiĢ Çifte Elmas Modeli ........................................................... 30 ġekil 2.4. Dokuz Faktör Modeli ............................................................................. 31 ġekil 2.5. Çifte Elmas Modeli ................................................................................ 32 ġekil 2.6. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Endeksinin BileĢenleri............................................................................................. 35 ġekil 2.7. Deloitte Küresel Üretim Rekabet Gücü Endeksi BileĢenleri .................. 40 ġekil 3.1. Euro Bölgesi Üyesi Ülkeler ve Euro Bölgesinin Diğer Resmi Avrupa Organizasyonu Yapılar Ġçerisindeki Konumu ........................................ 49 ġekil 3.2. Euro Bölgesi Ülkelerinin 10 Yıllık Devlet Tahvil Faizleri ........................ 54 ġekil 3.3. Optimal Para Alanı Ġçin Gerekli Kriterler ............................................... 58 ġekil 3.4. Euro Bölgesi Kuzey ve Güney Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı /GSYĠH*100.......................................................................................... 66 ġekil 3.5. Euro Bölgesi Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı ........................................... 67 ġekil 3.6. 2008-2013 Yılları Arasında Küresel Rekabet Gücü Endeksine Göre AB- 11 ve Güney Avrupa‘nın KarĢılaĢtırılması ..................................... 70 ġekil 3.7. Avrupa Birliği Küresel Rekabet Gücü Endeksi Isı Haritası .................... 70 ġekil 3.8. Birim ĠĢgücü Maliyetlerine Dayalı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri Yüzde DeğiĢim, 2000-2007 .................................................................. 71 ġekil 3.9. TÜFE Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi .............................. 73 ġekil 3.10. GSYĠH Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi ........................... 73 ġekil 3.11. Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi .. 74 ġekil 3.12. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri Bankalarının PIIGS Ülkelerinden Olan Alacakları ........................................................................................... 78 ġekil 3.13. AB‘de Tam Ekonomik Birlikten Tam Ekonomik BütünleĢmeye GeçiĢte Temel Sorunlar ..................................................................... 79 xv ġekiller Sayfa ġekil 3.14. ABD‘deki Finansal ve AB‘deki Borç Krizlerinin Küresel Etki(leĢim).leri (2006-2011) ................................................................ 85 ġekil 3.15. Yunanistan ve Euro Bölgesi GSYĠH Büyüme Oranları (19612009,% DeğiĢim). ............................................................................... 86 ġekil 3.16. Yunanistan‘ın Kamu Borçları/GSYĠH( 1970-2010, %). ........................ 87 ġekil 3.17. Yunanistan ve Euro Bölgesi TÜFE Enflasyon Oranları ( 2003-2012, % DeğiĢim). ........................................................................................ 88 ġekil 3.18. Yunanistan‘ın Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, 1999Q1=100 ..................................................... 89 ġekil 3.19. Yunanistan‘ın Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi/GSYĠH (2000-2012, %). ...................................................................................................... 89 ġekil 3.20. Yunanistan Bütçe Açığı/GSYĠH (1970-2010, %). ................................ 90 ġekil 3.21. Yunanistan Devlet Tahvil Faizleri (1992-2014, %). ............................. 91 ġekil 3.22. Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın Ġflasının Ortaya Çıkardığı Risk Algılarının Nedenleri ve Sonuçları ...................................................... 96 ġekil 3.23. 2009 Yılı Verileri Ġle Yunanistan‘ın Ġhraç Ettiği Devlet Tahvillerinin Bilançolarında Bulunduran Ülkelerin Yüzdesi ................................... 100 ġekil 3.24. Euro Bölgesi Ülkeleri Bankacılık Sektörleri KarĢılıklı Yükümlülükleri (Milyar ABD Doları, Mart 2011 itibarıyla). ......................................... 102 ġekil 3.25. Euro Bölgesinde Merkez ve Çevre Ülkelerinin Birbirlerine Olan KarĢılıklı Borçları .............................................................................. 103 ġekil 3.26. Kurtarma Paketleri Sonrası PIIGS Ülkeleri Kamu Borçları Geri Ödenmeme Riski Yayılımı ................................................................ 105 ġekil 3.27. Euro Bölgesi Çevre Ülkeleri Bankacılık Sektörlerinin Yabancı Bankalara Olan Yükümlülükleri ( Brüt ABD Doları Eylül 2010 Ġtibarı ile) .................................................................................................... 107 ġekil 3.28. Ġrlanda Ekonomisi GSYĠH Büyümesi ve ĠĢsizlik Oranında Yüzde DeğiĢmeler (1983-2011, %).............................................................. 111 ġekil 3.29. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri ve Ġrlanda Hükümetlerinin Bankaların Borçlarına Verdiği Garantilerin GSYĠH‘ ya Yüzdesi .......................... 113 ġekil 3.30. Portekiz TÜFE Bazlı Enflasyon Oranı ............................................... 115 xvi ġekiller Sayfa ġekil 3.31. Portekiz Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (Rekabet Gücü Göstergesi). (96Q12013Q2, 99Q1=100)......................................................................... 115 ġekil 3.32. Portekiz‘in GSYĠH Büyüme Oranı ve GSYĠH‘ nın Yüzdesi Olarak Cari ĠĢlemler Hesabı Açığı ............................................................... 116 ġekil 3.33. Portekiz Ekonomisi Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi BileĢenleri ve Cari ĠĢlemler Hesabı Açığının Finansman Kalemleri( %GSYĠH, 1995-2011)....................................................................................... 117 ġekil 3.34. Ġspanya Ekonomisi Büyüme ve ĠĢsizlik Oranları ............................... 118 ġekil 3.35. Ġspanya' nın Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100 ....................................................... 120 ġekil 3.36. Ġtalya Ekonomisi Reel GSYĠH Büyümesi ve Trendi (1960-2010). .... 121 ġekil 3.37. Ġtalya Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100 ............................................ 123 ġekil 3.38. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği‘ne Göre Hesaplanan TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (2002.01=100,19942013). ............................................................................................... 125 ġekil 4.1. Makroekonomik Döngü ....................................................................... 128 ġekil 4.2. Avrupa Borç Krizi Çerçevesinde Euro Bölgesinde URG‘ yi etkileyen Makroekonomik Faktörler ile Euro Bölgesinde Avrupa Borç Krizine Neden Olan Makroekonomik Zayıflıklar Arasındaki ĠliĢki .................... 130 ġekil 4.3. Euro Bölgesinde SeçilmiĢ Güney ve Kuzey Ülkelerinde Cari ĠĢlemler Hesabının GSYĠH‘ ya Oranı ve Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Endeksi Skoru iliĢkisi ............................................................ 133 ġekil 4.4. DıĢ Ticaret-Döviz Kuru ĠliĢkisi ............................................................. 135 ġekil 4.5. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Resmi Rezervler Hesabı (2000-2014,MilyonEuro). ........................................................ 138 ġekil 4.6. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Net Hata Noksan Hesabı (2000-2014). ........................................................................... 140 ġekil 4.7. Euro Bölgesi Toplam Kamu Gelirleri (1996-2012, Milyon Euro).......... 142 ġekil 4.8. Euro Bölgesi Kamu Harcamaları (Milyon Euro). ................................. 143 ġekil 4.9. Euro Bölgesi Bütçe Açığının GSYĠH‘ ya Oranı.................................... 145 ġekil 4.10. Euro Bölgesi Brüt Kamu Borçları( 1996-2012, Milyon Euro). ............ 146 xvii ġekiller Sayfa ġekil 4.11. Parasal Aktarım Mekanizması .......................................................... 148 ġekil 4.12. BasitleĢtirilmiĢ Parasal Aktarım Mekanizması................................... 149 ġekil 4.13. Nurkse Yoksulluğun Kısır Döngüsü .................................................. 152 ġekil 4.14. Euro Bölgesinde Nominal Döviz Kuru, Enflasyon oranı ve Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi ĠliĢkisi ..................................................... 154 ġekil 4.15. Euro Bölgesi Yerel Krediler (1998-2014, Milyon Euro). .................... 156 ġekil 4.16. Euro Bölgesi ĠĢsizlik Oranı (1996-2014,%). ...................................... 159 ġekil 4.17. Euro Bölgesi Birim ĠĢgücü Maliyetleri ve Saatlik ĠĢgücü Maliyetleri Endeksi (2008=100). ........................................................................ 160 ġekil 4.18. ĠĢgücü Verimliliği ............................................................................... 161 ġekil 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin seçimi (A). .................................................... 174 ġekil 5.2. EĢ BütünleĢme Grafiği ........................................................................ 190 ġekil 5.3. Nedensellik Testine Göre DeğiĢkenler Arasındaki ĠliĢkiler Diyagramı . 193 ġekil 5.4. Etki Tepki Analizi Grafikleri ................................................................. 195 ġekil 5.5. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları ............................................... 198 xviii SĠMGELER VE KISALTMALAR Bu çalıĢmada kullanılmıĢ bazı simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur. Simgeler Açıklama - - Kısaltmalar Açıklamalar A.B.D. Amerika BirleĢik Devletleri AB Avrupa Birliği AMB Avrupa Merkez Bankası DEF Dünya Ekonomik Forumu IMD Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü O.E.C.D. Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü REDK Reel Efektif Döviz Kuru REDK Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi TCMB Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası UNIDO BirleĢmiĢ Milletler Sınai Kalkınma TeĢkilatı URG Uluslararası Rekabet Gücü 1 1.GĠRĠġ Kaynakların kıtlığı hayatın özünde var olan temel hususlardan bir tanesidir. Kaynaklar kıt olmasına rağmen, ihtiyaçlar sınırsızdır. Kıt kaynaklar ve sınırsız ihtiyaçlar ekonomik birimleri ortaya çıkarmıĢtır. Ekonomik birimler; tüketiciler, firmalar, endüstriler ve ülkeler olarak sıralanabilir. Bu ekonomik birimler kıt olan kaynaklara eriĢmek amacıyla birbirlerine karĢı üstünlük kurabilmek için faaliyetlerde bulunurlar. Ekonomik birimlerin birbirlerine karĢı bu faaliyetleri ise rekabet olgusunu ortaya çıkarmıĢtır. Ġfade edildiği üzere ekonomik birimlerden bir tanesi ülkelerdir. Bu noktada bir ülkenin hangi amaca ulaĢmak için diğer ülkelerle rekabet etmesi gerektiği sorusu ön plana çıkmaktadır. Bu sorunun cevabı bir ülkenin kıt kaynaklarını1 en iyi Ģekilde değerlendirmesinin ortaya çıkaracağı sonuçlar çerçevesinde irdelenebilir. Ülkelerin kıt kaynakları en iyi Ģekilde değerlendirmesi verimlilik ile sağlanabilir. Bir ülkenin kaynaklarını yüksek verimlilik ile değerlendirmesi, ülkenin reel anlamda ekonomik büyüme sağlaması sonucunu ortaya çıkaracaktır. Reel anlamda ekonomik büyüme ise bir ülkenin vatandaĢlarının reel gelirlerini artıracaktır. Reel gelir artıĢının sonucunda ise o ülkedeki hayat standartlarının artması suretiyle ülkenin vatandaĢlarının toplam refahı artacaktır. Sonuçta ülkelerin hangi ortak amaca eriĢmek için rekabet etmeleri gerektiği sorusunun cevabının; toplam refahın artırılması amacı olduğu söylenebilir (Porter, 1990). Ülkelerin hangi amaca eriĢmek için rekabet etmeleri gerektiği sorusunun irdelenmesinden sonra, ülkeler arasındaki rekabetin seviyesinin ölçümü sorunsalı önem arz etmektedir. Bu noktada ise Uluslararası Rekabet Gücü (URG) kavramı ön plana çıkmaktadır. URG kavramı; ülkelerin sahip olduğu kaynakları verimlilik olgusu çerçevesinde iĢleyerek toplam refahını artırabilme derecesi çerçevesinde irdelenebilir. URG ülkelerin kendi sınırları içerisinde ve diğer ülkelerle arasında gerçekleĢen tüm ekonomik faaliyetleri kapsayan bir kavramdır. Bu nedenle URG‘ yi etkileyen 1 Bir ülke ekonomisinin sahip olduğu tüm faktörler, politikalar ve kurumsal yapısı kıt kaynak ifadesinin bileşimi olarak ifade edilebilir. 2 birçok faktör söz konusudur. URG‘ yi etkileyen birçok faktör olması bu faktörlerin sınıflanmasında teorik bir zorluğa yol açmaktadır. Bu zorluğu en aza indirgeyebilmek için faktörlerin sınıflanması belirli bir çerçevede yapılabilir. Ekonomik krizleri ortaya çıkaran birçok faktör söz konusudur. Bu kapsamda, URG‘ yi etkileyen faktörlerin sınıflanmasında ekonomik krizler bir çerçeve olabilir. Küresel ekonomide ortaya çıkan son büyük kriz Avrupa Borç Krizi‘dir. Bu sebeplerden ötürü kaotik ve karmaĢık bir kriz olarak Avrupa Borç Krizi URG‘ yi etkileyen faktörlerin sınıflanmasında bir çerçeve olarak seçilebilir. Avrupa Birliğinin (AB) uzun vadede amacı bir ekonomik ve siyasi birliğe dönüĢmektir. AB‘nin tam bir siyasi ve ekonomik birliğe etkin bir Ģekilde dönüĢebilmesi için, AB üyesi ülkelerin kalkınma ve refah seviyelerinin birbirlerine yakınlaĢması gerekmektedir. Bu durumda, AB içerisinde refah seviyesi düĢük ülkelerin reel anlamda ekonomik büyüme sağlayabilmelerini sağlayacak mekanizmaların oluĢturulması gerekliliğini ön plana çıkarmaktadır. Bir parasal birlik alanı olarak Euro Bölgesi, refah seviyesi düĢük ülkelerin kalkındırılması için bir büyüme modeli olarak 1999 yılında kurulmuĢtur. BütünleĢmenin bir adımı olan parasal birlik, ekonomik ve siyasi birliğe giden süreçte bir basamak olarak ortaya çıkmıĢtır. Avrupa Borç Krizi Euro Bölgesi temelinde ortaya çıkan bir krizdir. Euro Bölgesinin ortaya çıkmasında öne çıkan hususlardan bir tanesi AB içerisinde refah seviyesi düĢük olan ülkelerin ekonomik büyüme sağlayarak kalkındırılmasıdır. Bu kapsamda, Euro Bölgesinde ortaya çıkan kriz borç krizi olmasının yanı sıra, büyüme modelinin baĢarısız olması nedeni ile bir büyüme ve rekabet gücü krizi olarak da nitelendirilebilir (Barosso, 2011, Akçay, 2013). Çünkü krizin derinleĢtiği ülkelerin yapısal problemlerinden bir tanesi düĢük seviyelerdeki URG‘leridir. Avrupa Borç Krizini ortaya çıkaran nedenler ile URG kavramı arasında bir etkileĢim söz konusudur. URG‘ yi etkileyen birçok sayıda faktör vardır. Bu bağlamda, üçüncü bölümde URG‘ yi etkileyen faktörler, Avrupa Borç Krizi çerçevesinde makroekonomik ve mikro-ekonomik faktörler olarak sınıflanmaya çalıĢılmıĢtır. 3 URG‘ yi makro-ekonomik anlamda ölçmeye yarayan en önemli göstergelerden bir tanesi reel efektif döviz kuru endeksidir. Bu bağlamda, makroekonomik anlamda URG‘ yi ölçmede bir gösterge olarak reel efektif döviz kuru ile URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörler arasındaki iliĢki önem arz etmektedir. Bu çerçevede dördüncü bölümde, üçüncü bölümde sınıflanan makroekonomik faktörler reel efektif döviz kuru endeksi çerçevesinde analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır. 4 5 2. REKABET GÜCÜ VE ULUSLARARASI REKABET GÜCÜ 2.1. REKABET KAVRAMI 2.1.1. Rekabet Kavramının Tanımı Rekabet kelimesi; Arapça' da denetim, kontrol, gözetmek, dikkat etmek, gözünü ayırmamak anlamlarına gelen ―raqabat‖ kelimesinden türemiĢtir (http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/rekabet, EriĢim Tarihi,03.03.2013). En yalın anlatımı ile rekabet; ―aynı amaca ulaĢmak isteyen rakiplerin bu amaca ulaĢabilmek için birbirlerine üstünlük sağlama amacıyla yapmıĢ oldukları tüm faaliyetler‖‘ dir. Daha kapsamlı bir yaklaĢımla rekabet; ―kıt bir Ģeyi paylaĢmak veya bir ödül elde etmek amacıyla belirli bir kural ve kısıtlamalar çerçevesinde temel özgürlüklerin, insan haklarının garanti altına alındığı ve hiçbir ayrıcalığın ve ayrımcılığın olmadığı bir ortamda birden fazla oyuncu arasında oynanan bir oyun veya bir yarıĢ‖ olarak tanımlanabilir (www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013). Rekabet kavramının birçok disiplin açısından tanımı yapılmıĢtır. Bu tanımlar her disiplin açısından farklılık arz etmektedir. Bununla birlikte; bu farklılığın temel sebebi, her disiplinin kavramı kendi disiplin er zemininde tanımlamasıdır. Ġktisat disiplinin temel yaklaĢımı çerçevesinde rekabet; ―kıt kaynakları maksimum verimlilikte kullanma Ģeklinde ortak amaca sahip olan üretici iktisadi birimlerin, iktisadi hayat içerisinde bu ortak amaca ulaĢma noktasında üstünlük kurabilmek için birbirlerine karĢı gerçekleĢtirdikleri faaliyetler‖ olarak tanımlanabilir. Bir baĢka ifade ile rekabet; ―kıt kaynakları kullanarak sınırlı bir talebi ekonomik olarak karĢılama ve varlığını geliĢtirerek sürdürebilme yeteneğini kazanmaktır‖ (Zerenler vd., 2007: 654). Öte yandan, Bir iktisadi süreç olarak rekabet; ―piyasada ekonomik amaç ve çıkarlarını gerçekleĢtirmek isteyen ekonomik birimler arasında, zaman içinde ortaya çıkan bir yarıĢ ve karĢıtlık Ģeklindeki iliĢki süreci‖ olarak tanımlanabilir (Erkan, 1987:121, Uysal, 2000:6). 6 ĠĢletme bilimi açısından rekabet; ―farklı Ģekilde aktiviteler meydana getirecek ya da pazardan büyük pay alabilmek için rakiplerden farklı aktiviteler gerçekleĢtirecek seçimler yapma iĢi‖‘ dir (Thompson ve Strickland, 1997:134, Akın, 2013: 94). Hukuk disiplini açısından rekabet; ―mal ve hizmet piyasalarındaki teĢebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarıĢ‖ olarak tanımlanabilir (4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun,http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=e2zD+crWr/0=H7deC+LxBI8=, EriĢim Tarihi,03.03.2013). Finansman disiplinin rekabete olan yaklaĢımı firma amacı çerçevesinde irdelenebilir. Bir iĢletmenin amacının ne olması gerektiği konusunda finans teorisi firma ve hissedar değeri merkezli bir yaklaĢıma sahiptir (Ercan ve Ban, 2005:11). Bu temel yaklaĢım çerçevesinde finansman disiplini açısından rekabet; ―firmaların rakiplerine oranla firma değerlerini maksimize etmek için finansal yönetim araçları vasıtasıyla tasarladığı ve geliĢtirdiği finansal politika ve stratejiler bütünü‖ olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda finansman disiplini açısından rekabetin; firmaların fon sağlayabilme yetenekleri kapsamında ortaya çıkan finanslama politikalarının etkinlik derecesini maksimize etme konusunda finansal yönetim araçları vasıtasıyla tasarladığı ve geliĢtirdiği finansal politika ve stratejiler bütününü kapsayan bir kavram olduğu söylenebilir. Rekabet kavramının birçok farklı disiplin açısından yapılan tanımları kapsamında ortaya çıkan rekabet unsurları söz konusudur. Bu unsurlar; aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Timurçin, 2010:12). Birden çok fiili veya potansiyel katılımcının varlığı Katılım ve terk etme serbestliği Kıtlık ortamında pay alma performansı gösterme Kazanma amacı Adil yarıĢma koĢulları ve kurallarının varlığı 7 Rekabet; aynı amaca ulaĢmak isteyen rakiplerin birbirlerine üstünlük sağlama amacıyla gerçekleĢtirdikleri faaliyetlerdir (www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013). Bu doğrultuda bir ülkenin diğer ülkelerle hangi ortak amaca ulaĢmak için rekabet etmesi gerektiği sorusu ön plana çıkmaktadır. Ülkeler arasında gerçekleĢecek rekabetin konusunun ne olması gerektiği sorusunun cevabı, rekabet olgusunun sağlayacağı yararlar kapsamında irdelenebilir. Bir ülkenin mevcut firma ve endüstrileri arasında ortaya çıkacak yerel rekabetin geliĢmiĢlik düzeyi ile beraber diğer ülkelerle içerisinde yer alacağı uluslararası ve küresel rekabet ortamının geliĢmiĢlik derecesi ülkelerin iktisadi, sosyal ve siyasal iklimlerine olumlu yönde katkı sağlar (Yiğit, 2008: 3). Bir ülkenin Ġktisadi, sosyal ve siyasal ortamının geliĢmiĢlik düzeyi ve ekonomik anlamda reel büyüme sağlayabilmesi ile vatandaĢlarının hayat standardını artırarak toplam refahını artırması arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz konusudur. Bu bağlamda, bir ülkenin hangi amaç için diğer ülkelerle rekabet etmesi gerektiği sorusunun cevabının; vatandaĢlarının göreli olarak toplamda refah düzeyini artırma arzusu olduğu vurgulanabilir (Porter, 1990). 2.1.2. Rekabet Kavramının GeliĢimi Rekabet kavramının tarihsel geliĢim evrelerinin; değiĢen iĢ, dünya ekonomisi ve tüketici çevresine göre yapısal değiĢikliklere uğrayan talebin yapısı ile paralellik arz ettiği görülmektedir. Onar yıllık dönemler Ġtibariyle 1960‘lardan günümüze uzanan süreçte rekabet anlayıĢında yaĢanan değiĢim sırasıyla; üretim üstünlüğü, maliyet üstünlüğü, kalite üstünlüğü, hız üstünlüğü, bilgi üstünlüğü, yenilik (inovasyon) üstünlüğü olarak süregelmiĢtir (http://www.ekohaber.com.tr/Prof_Dr_Erkan_Isigicok-ekohaber-5-haberid11820.html, EriĢim Tarihi, 03.03.2013) (B.k.z..ġekil1.1). 8 ġekil 2.1. 1960‘lı Yıllardan 2010‘lu Yıllara Uzanan Süreçte Rekabet AnlayıĢında YaĢanan DeğiĢmeler Kaynak:IĢığıçok,Erkan,100Soruda6Sigma‘danuyarlanmıĢtır.,(http://www.ekohaber.com.tr/Prof_Dr_ Erkan_Isigicok-ekohaber-5-haberid-11820.html, EriĢim Tarihi, 03.03.2013). 1960‘larda rekabetin belirleyici unsuru üretim üstünlüğüdür. Post-Fordist dönem olarak isimlendirilen bu dönemde, ürün çeĢitliliğinden ziyade rakiplerden fazla üretmek rekabet anlayıĢını belirleyen temel unsurdur. Bu husus talebin yapısı ile iliĢkilidir. Bir bakıma, tüketiciler ürün ve hizmetlerin iĢlevsel çeĢitliliğinden ziyade, asli veya asal iĢlevini talep etmiĢlerdir. Talebin bu yapısı ile paralel olarak rekabet anlayıĢı; farklı iĢlevsel özelliğe sahip ürünler yerine, aynı üründen nicelik olarak daha fazla üretebilme olarak ĢekillenmiĢtir. 1970‘lerde küresel ekonomik konjonktürün rekabet anlayıĢı üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Bu kapsamda 1970‘lerde meydana gelen ekonomik krizler ve küresel ekonomik sistemde meydana gelen aksaklıklar, (Yalçıner, 2012) rekabet anlayıĢını üretim üstünlüğü odaklı ve maliyet minimizasyonu merkezli bir noktaya doğru ittiği görülmektedir. Bu dönemde yaĢanan ekonomik krizler sonucu, karlılığını maksimize etmek isteyen firmalar; karlılığın bir bileĢeni olarak maliyet minimizasyonu merkezli politikalar uygulamıĢlardır. 1980‘lar ve 1990‘lar küreselleĢme zemininde yapılanan dönemlerdir. KüreselleĢme; ―mal, hizmet ve sermayenin artan hareketliliği sonucunda sınır ötesi karĢılıklı ekonomik bütünleĢme ve ulusal ekonomilerin dünya piyasalarına dâhil olma sürecinde dünyanın farklı bölgelerinde yaĢayan toplum ve devletler-arası 9 iletiĢimin ve etkileĢimin artması ve karĢılıklı bağımlı hale gelinmesi‖ olarak tanımlanabilir (Kıvılcım, 2013:221). KüreselleĢmenin akademik yazında, gündelik yaĢamda, iĢ ve politik hayat üzerinde etkilerini hissettirmesi, rekabet anlayıĢını yeni bir Ģekle dönüĢtürmüĢtür. Bu dönemde üretilen ürünlerin tüketiciler nezdinde farkındalığı artmıĢtır. Çünkü küreselleĢme sonucu tüm dünya pazarlarının bütünleĢme süreci ile birlikte yaygınlaĢan kitle iletiĢim araçları, ürünlerin tüketiciler nezdinde bilinirlilik seviyelerini artırmıĢtır. Bu bağlamda; yeni tüketici birimleri ortaya çıkmıĢtır. Tüketici birimlerinde ortaya çıkan çeĢitlilik sonucu, bu tüketicilerin mal ve hizmetlerden beklediği standartlar değiĢmeye ve çeĢitlenmeye baĢlamıĢtır. Bunun paralelinde ise; üretici birimler bu değiĢen ve çeĢitlenen standartları karĢılayabilmek için daha kaliteli ürünler üretmeyi amaçlamıĢlardır. 1990‘larda tüm dünya pazarlarında baĢlayan entegrasyon süreci nedeniyle mal ve hizmetleri daha hızlı müĢteriye ulaĢtırma gereği ortaya çıkmıĢtır. Çünkü yerel firmalar küresel pazarlara yönelmiĢlerdir. Bu durum üretici firmaya göre uzak coğrafyalarda bulunan tüketici birimlere ürünlerin teslim süresinin uzaması sorununu ortaya çıkarmıĢtır. Tüketici birimler ise bir ürünün üretiminden teslimine kadar geçen süre anlamında toplam teslimat süresini bir üründen bekledikleri standartlara dâhil etmiĢlerdir. Bu bağlamda; hız; bir ürünün kalitesinin bileĢenlerinden bir tanesi olmuĢtur. 2000‘lerde rekabet için sadece fiyatın düĢük olması yeterli olmamaktadır. Eğer iĢletmeler, rakiplere karĢı önemli bir üstünlük sağlamak istiyorlarsa yeni standartlar oluĢturmaları (http://www.danismend.com/kategori/altkategori/musteriodaklilik, gerekmektedir EriĢim Tarihi, 03.03.2013). Bir bakıma; ürün ve hizmetlerden beklenen standartların önceki dönemlerde belirli bir sınırı söz konusu iken; bu dönemde tüketiciler mutlaka bir veya iki yıl sonra çok daha yüksek kalitede bir ürünün piyasalarda yer alabileceği düĢüncesinden 10 hareketle bir iki sene sonra çıkacak ürünü almayı düĢünmektedirler. Bir baĢka deyiĢle; tüketici birimler bir ürünün pazarlara giriĢ yapmasının birkaç sene öncesinde, ürünün kalitesine iliĢkin standartları talep etmiĢlerdir. Bir üründen beklenen standartların artması firmaları daha kaliteli ürünler üretmeye zorlamıĢtır. Bu durum rekabet anlayıĢında bilginin önemini artırmıĢtır. Rekabet kavramının geliĢim evreleri doğrultusunda, rekabet kavramının önümüzdeki yıllardaki geliĢim evreleri için öngörülerde bulunulabilir. 1970‘lerde olduğu gibi günümüz rekabet anlayıĢında küresel ekonomik konjonktür ve küresel ekonomik ve finansal sistemde süregelen aksaklıklar etkili olmaktadır. Bu bağlamda, 2008 yılında ortaya çıkan Küresel Finansal Kriz ve devamında geliĢen Avrupa Borç Krizi nedeniyle, rekabet anlayıĢının maliyet merkezli olduğu ifade edilebilir. Bu ekonomik krizler nedeniyle son üç dört yıldaki rekabet anlayıĢının 1970‘ler ve 2000‘lerin rekabet anlayıĢının bileĢeni olduğu söylenebilir. Bu dönemde küresel finansal sistemde süregelen aksaklıklar, firmaları maliyet minimizasyonu merkezli politikalar tasarlamaya ve uygulamaya sevk etmektedir. KüreselleĢmenin etkisinin daha fazla artırması, yeni tüketici birimlerini ortaya çıkarmıĢtır. Bu husus ise firmalar açısından yeni tüketici birimlerine ulaĢabilmede bilginin önemini daha fazla artırmıĢtır. Ġlerleyen dönemlerde küresel ekonomik sistemde meydana gelen sorunlar, küreselleĢme kavramı üzerinde etkili olabilir. En son gerçekleĢen son iki büyük kriz olan Küresel Finansal Kriz ve Avrupa Borç Krizin de, küreselleĢme ve finansal serbestleĢme krizlerin bulaĢma, yayılma ve derinleĢme derecesini artırmıĢtır. Küresel ekonomik ve finansal sistemin herhangi bir kısmında ortaya çıkan aksaklıklar; ekonomik ve finansal piyasaların entegrasyonu nedeniyle, tüm küresel sistem üzerinde etkili olmaktadır. Bu etki hükümetleri korumacı ekonomik politikalar uygulamaya yöneltmektedirler. Bir bakıma; küreselleĢme ile bütünleĢmiĢ ekonomik ve finansal piyasaların ayrıĢma sürecine girebileceği söylenebilir. Bu ayrıĢma ise; tersine küreselleĢmeye 11 (Reverse Globalisation veya Deglobalisation). yol açabilir. (Reverse Globalisation,MarkMorley,http://www.gxsinsights.eu/2nd_edition/global_business/0 810_ReverseGlobalisation.htmi, EriĢim Tarihi, 15.01.2014). Son yıllarda yaĢanan krizler sonrası ortaya çıkan krizlerden çıkıĢ stratejileri; tersine küreselleĢme kapsamında örneklendirilebilir. Küresel finansal sistemin yüksek derecede entegrasyonu, A.B.D.‘ de konut kredileri piyasasında ortaya çıkan krizin, Küresel Finansal Krize dönüĢmesinde önemli rol oynamıĢtır. A.B.D. ve Avrupa Birliği (AB). arasında finansal ve ekonomik piyasaların entegrasyon derecesi oldukça yüksektir (Akçay vd., 2013:29). Bu bağlamda; Küresel Finansal Krizin Avrupa borç Krizinin ortaya çıkıĢını hızlandırıcı etkisi olmuĢtur. AB içerisinde finansal ve ekonomik piyasaların entegrasyonunun yüksek olması ise borç krizinin yayılma hızını ve derecesini artırmıĢtır. Bu çerçevede, borç krizinin derinleĢtiği ülkeler ekonomik bütünleĢmeden ve finansal serbestleĢmeden ötürü krizden çıkmaktan zorlanmıĢlardır. Bu bağlamda; baĢta Yunanistan olmak üzere bu ülkeler finansal serbestleĢmenin olumsuz etkilerini bertaraf etmek için parasal birlikten ayrılma fikrini benimsemeye baĢlamıĢlardır. Bu anlayıĢ ise; parasal birlik ve AB‘nin dağılması senaryolarının tartıĢılmaya baĢlamasına neden olmuĢtur. Küresel Finansal Kriz ve Avrupa Borç Krizi sonrasında ortaya çıkan bu geliĢmelerin tersine küreselleĢme kavramına iliĢkin örnek oluĢturabileceği yorumlanabilir. 2.1.3. Rekabetçilik Teorileri Ġktisat disiplini kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karĢılanması sorunsalına çözümler geliĢtirmeye çalıĢan bir bilim dalıdır. Bu yaklaĢım çerçevesinde, ülkeler vatandaĢlarının sınırsız ihtiyaçlarını karĢılayarak, onların hayat standartlarını artırabilmek için diğer ülkelerle ticaret yapmaktadırlar. Bu kapsamda ülkelerin arasında ortaya çıkan bu ticari iliĢkiler sonucunda birbirlerine karĢı sağlayabilecekleri üstünlükleri açıklayabilmek için uluslararası ticaret teorileri ortaya çıkmıĢtır. 12 Bir ülkenin baĢka ülkelerle dıĢ ticaret yaparken temel amacının vatandaĢlarının hayat standartlarını yükseltmek olması ve bu amaçla diğer ülkelere ekonomik olarak üstünlük kurmak istemesinden ötürü, uluslararası rekabetçiliğin geliĢimi, uluslararası ticaret teorileri kapsamında ele alınabilir. Çünkü Ġktisat disiplininin geliĢimi uluslararası rekabetçiliğin geliĢimi ile paralel bir Ģekilde gerçekleĢmiĢtir. M.S. 1500‘lerden sonra uluslararası ticaretin yavaĢ yavaĢ önem kazanmaya baĢlamasıyla birlikte iktisat ve uluslararası rekabetçiliğin disiplin er anlamda zemini oluĢmaya baĢlamıĢtır. Ancak ilerleyen dönemlerde ortaçağda feodal anlayıĢının ekonomik hayata korumacılık olarak yansıması, iktisat disiplinin ve rekabetçilik olgusunun geliĢimini yavaĢlatmıĢtır (Yiğit, 2008: 19). Ortaçağda feodal anlayıĢın yıkılması ve coğrafi keĢiflerle yeni doğal kaynaklara eriĢilmesi iktisat disiplinin ve uluslararası rekabetçiliğin geliĢimini hızlandırmıĢtır. Bu doğrultuda ilk olarak merkantilizm akımı ortaya çıkmıĢtır. Merkantilizme göre milletlerin zenginliğinin ve rekabet gücünün temelinde kıt olan değerli madenlere sahip olmak yatmaktadır. Bu nedenle baĢta altın ve gümüĢ olmak üzere bu değerli madenleri elde edebilmek için mümkün olduğu kadar ihracat yapılmalı ve değerli madenleri kaybetmemek içinde bu madenlerin ithalatı yapılmamalıdır (Yiğit, 2008: 20). Ortaçağdaki feodal anlayıĢın yıkılması yerini liberal anlayıĢa bırakmıĢtır. Liberal anlayıĢın ekonomik hayattaki yansıması, serbest piyasa ekonomisi olarak kendini göstermiĢtir. Bu doğrultuda liberal felsefe temelinde klasik akım ortaya çıkmıĢtır. Klasik akımın temel ilkeleri; özel mülkiyet, iĢbölümü ve uzmanlaĢma, özel teĢebbüs, özel yatırım, dıĢ ticaret engellerinin kaldırılması, ekonomik özgürlük, endüstriyel yönetim vb. olarak sıralanabilir. Bu ilkeler; serbest piyasa ekonomisi sisteminin oluĢumu üzerinde etkili olmuĢtur. Klasik akımlar çerçevesinde ulusların neden birbirleri ile dıĢ ticaret yaptığını açıklayan ilk modern iktisat teorisi Adam Smith‘in mutlak üstünlük teorisidir. Mutlak üstünlük teorisi iki ülke ve ürünün yer aldığı bir iktisadi modeldir. 13 Mutlak üstünlük teorisi modeli; bir ülkenin maliyet minimizasyonu temelinde belirli bir ürünün üretiminde uzmanlaĢması gerektiği hususuna dayanan bir modeldir. Mutlak üstünlük teorisi modeline göre; her iki ülkede hangi ürünü daha düĢük maliyetle üretebiliyorsa, o ürünün üretiminde uzmanlaĢmalıdır. Ülkeler düĢük maliyetle ürettiği ürünü ihraç ederken, diğer ürünü diğer ülkeden ithal etmelidirler (Smith, 1776:479, Smith,1937: 479, Bayraktutan, 2003:177). Bu Ģekilde her ülke belirli bir ürünün üretiminde mutlak üstün olacak ve diğer ülkelere karĢı rekabet avantajı elde edecektir. Burada mutlak üstünlük sağlayacak ürünün seçiminde esas olan husus, ülkelerin bu ürünlerin üretiminde sahip olduğu zengin kaynaklardır. Bir bakıma bir ülkenin bir ürünün üretimine esas olan zengin hammadde kaynaklarına sahip olması diğer ülkeye kıyasla o ürünü daha düĢük maliyetle üretebilmesi anlamına gelmektedir (Yiğit, 2008: 20). Klasik akımlardan ikincisi David Ricardo‘ nun karĢılaĢtırmalı üstünlük teorisidir. Ricardo modeline göre; bir ülke hiçbir ürünün üretiminde mutlak üstünlüğe sahip olmasa bile, uluslararası ticaretten fayda sağlayabilir. Bu modelde önemli olan husus; ürünlerin üretiminde mutlak maliyetlerden ziyade, karĢılaĢtırmalı maliyetlerin dikkate alınmasıdır. Ricardo modelinde; bir ülke hiçbir ürünün üretiminde maliyet yönünden mutlak üstünlüğe sahip olamayabilir. Ancak, herhangi bir ürünü herhangi bir baĢka ülkeye göre daha düĢük maliyetle üretebilir. Bu kapsamda, ülkeler bir ürünün üretiminde baĢka bir ülkeye göre karĢılaĢtırmalı olarak maliyet üstünlüğüne sahipse, o ülke bu ürünün ticaretinden kazanç sağlayacaktır (Yiğit, 2008: 24). John Stuart Mill‘ in karĢılıklı talep kanunu bir diğer klasik yaklaĢımdır. Mille‘ e göre bir ülkenin ihracat yapması; ithalat yapmasına iliĢkin talebi ortaya çıkarmaktadır. Mill‘ in teorisi, bir ülkenin yapacağı toplam ihracatın toplam ithalata eĢit olacağı varsayımı etrafında ĢekillenmiĢtir. Ayrıca Mill, karĢılıklı talep yoluyla yapılan dıĢ ticaretin teknolojik geliĢmeyi etkileyeceğini ifade etmiĢtir (Mill 1848: 593-601, Mill 1865: 593-601,Bayraktutan,2003: 177). 14 Ülkelerin neden birbirleri ile ticaret yaptığını açıklayan klasik akımlar belirli varsayımlar etrafında ĢekillenmiĢtir. Bu nedenle bu teorilere bir takım eleĢtiriler getirilmesi Neo-Klasik iktisadi akımları ortaya çıkarmıĢtır. Bir neoklasik iktisatçı olarak Marshall, Ricardo‘ nun karĢılaĢtırmalı üstünlük teorisi çerçevesinde fayda-değer kuramını geliĢtirmiĢtir. Ricardo modelinde üretim faktörü olarak yalnızca emek faktörü ele alınmaktadır. Marshall; emek faktörüne ek olarak sermaye faktörünü de bir üretim faktörü olarak değerlendirmiĢtir (Bayraktutan,2003:178). Haberler ise; ürünlerin değerini ölçmede, fırsat maliyeti teorisini geliĢtirmiĢtir (Haberler, 1933: 177, Bayraktutan,2003:178). Faktör Donatımı teorisi olarak adlandırılan bir diğer Neo-klasik yaklaĢım Heckscher - Ohlin modelidir. Bu modele göre; bir ülke bir ürünü üretmek için gerekli olan tüm faktörlerle donatıldığı takdirde, dıĢ ticaret yapacağı ülkelere karĢı mukayeseli üstünlük sağlayacaktır. Bu model bir bakıma, bir ülkenin sahip olduğu üretim faktörü ne kadar fazla olursa, ürünlerin üretiminde katlanacağı toplam faktör maliyetlerinin o kadar azalacağı iddiasını ileri sürmektedir (Yiğit, 2008: 28). Faktör fiyatları eĢitliği, gelir dağılımı ve Rybczynski teoremleri; Heckscher-Ohlin modelinden ortaya çıkan türev modellerdir (Bayraktutan,2003: 179). Faktör fiyatları eĢitliği teoremi; uluslararası faktör hareketliliğinin tam olması durumunda, ülkeler arasında yapılacak ticaretin, faktör piyasalarında ortaya çıkan faktör fiyatlarını eĢitleyeceği iddiasını ileri sürmektedir (Bayraktutan, 2003:179). Stolper ve Samuelson, Ricardo‘dan itibaren yüzyıldan fazla bir süre kabul gören, ―serbest ticaret, ülkedeki herkesin yararına, korumacılık yine herkesin zararınadır‖ düĢüncesine karĢı çıkarak dıĢ ticaret ilintili gelir dağılımı teorilerini geliĢtirmiĢlerdir (Stolper ve Samuelson,1941:344-346, Bayraktutan, 2003:179). Bu model, kıt olan üretim faktörünün sağlayacağı gelirin daha az olacağını varsaymaktadır. Rybczynski teoremi; faktör arzındaki değiĢimlerin üretimde ortaya çıkaracağı sonuçları analiz etmektedir (Yılmaz, 1992: 157-158). Bu teorem; tam istihdam 15 koĢullarında iki üretim faktörünün ve iki ürünün yer aldığı bir modeldir. Bu model; faktörlerden birinin arzı artınca bu faktörü yoğun üründe kullanan üründe üretim artarken, arzı sabit kalan faktörü kullanan ürünün üretiminin sektörler arası faktör transferi nedeniyle azalacağını ileri sürmektedir (Bayraktutan, 2003:179). Leontief ise faktör donatımı teorisini test ederek Leontief Paradoksunu geliĢtirmiĢtir. Leontief Paradoksu; A.B.D.‘nin 1950‘ lerde dünyanın sermaye zenginliği en fazla ülkesi olmasına rağmen; sermaye yoğun ürünleri ithal, emek yoğun ürünler ise ihraç etmesi durumunu ifade etmektedir (Bayraktutan, 2003:180). Leontief paradoksunu açıklamak üzere çeĢitli teoriler geliĢtirilmiĢtir. Bu teorilerden Üçüncü üretim faktörü teorisi Leontief Paradoksunu açıklamada öne çıkmıĢtır (Walther, 1997:136, Bayraktutan, 2003:180). Bu teoride, emek ve sermaye faktörlerinin yanı sıra; hammaddeler, emeğin bütün nitelikteki türleri ve baĢka faktörlerin dıĢ ticareti açıklayacağı ifade edilmektedir (Bayraktutan, 2003:180). Leontief paradoksunu açıklamada bir baĢka teori olarak, nitelikli iĢgücü teorisi Keesing ve Kenen‘ öncü çalıĢmalarıyla geliĢtirmiĢtir. Bu teori; nitelikli iĢgücü zengini ülkelerin bu iĢgücünü gerektiren ürünlerde, iĢgücü çoğunluğu niteliksiz olan ülkelerin ise niteliksiz emekle üretilen ürünlerde uzmanlaĢacağını ileri sürmektedir (Seyidoğlu, 2003: 81, Bayraktutan, 2003:180). Posner tarafından teknoloji açığı teorisi geliĢtirilmiĢtir. Teknoloji açığı teorisinde Posner; yeni bir ürün ya da üretim yöntemi (teknoloji) geliĢtiren ülkelerin bunun ilk ihracatçısı olacağını, ancak zamanla bu teknolojiye sahip olan ve geliĢtiren baĢka ülkelerin sahip oldukları diğer avantajlar (iĢgücü, doğal kaynak, vb.). sayesinde maliyet anlamında rekabet üstünlüğüne sahip olacaklarını ileri sürmektedir. Bunun sonucunda ise ilk ihracatçı ülke, ithalatçı konumuna düĢecektir (Posner, 1961: 323-341, Bayraktutan, 2003:180). Ürün dönemleri teorisi, teknoloji açığı teorisinin, Vernon‘ un katkılarıyla geliĢtirilmiĢ bir Ģeklidir. Bu teori; belli bir ürünün üretiminin, ürün geliĢtirme ve yenileme 16 sürecinin duraksadığı aĢamaya doğru zamanla daha basit hale geleceği düĢüncesine dayanmaktadır (Bayraktutan, 2003:181). Uluslararası ticaret teorileri dıĢında da iktisadi anlamda rekabet olgusunu açıklayan teoriler geliĢtirilmiĢtir. Bunlardan bir tanesi fonksiyonel rekabet yaklaĢımıdır. Rekabeti dinamik bir süreç olarak ele alan ve aksak piyasa koĢullarının var olduğu varsayımında geçerli olan fonksiyonel rekabet yaklaĢımına göre; yenilik ve icatlar yolu ile rakiplerine üstünlük sağlayan giriĢimciler bu Ģekilde farklı fonksiyonları olan ürünlerin üretilmesini sağlayacaklardır. Bu ürünler sayesinde ise karlılığını artırarak yeniden icat ve yenilik yapmayı sağlayacak fonları ellerinde bulunduracaktır (Erkan ve Tatlıdil, 1990, KırankabeĢ, 2006:233). Endüstriyel organizasyon teorisi yaklaĢımı fonksiyonel rekabet yaklaĢımının geliĢtirilmiĢ bir Ģeklidir. Bu teoriye göre rekabetin etkinliği; ekonomik geliĢmeyi sağladığı ölçüde pratikte uygulanabilir olması ile iliĢkilidir (Aktan ve Vural, 2004, KırankabeĢ, 2006:233). Marx‘ ın rekabet yaklaĢımında rekabet iki farklı boyuta sahiptir. Bunlardan birincisine göre rekabet; sermayeye dayalı üretim anlayıĢının ortaya çıkma sürecinde kayda değer role sahip bir negatif bir güçtür. Ġkinci boyuta göre rekabet; emek üzerinde tam bir kontrole sahip olan sermayenin, üretim düzenlemelerinin belirleyici olduğu kapitalist üretim anlayıĢının yeniden üretilmesini ve geliĢmesini sağlayan bir süreçtir (KırankabeĢ, 2006:233). Avusturya iktisat okulu rekabet yaklaĢımı ekonomik özgürlükler hususu zemininde yapılandırılmıĢtır. Bir baĢka ifade ile Avusturya iktisat okulu rekabet yaklaĢımında ekonomik özgürlük ile ekonomik performans arasında pozitif bir iliĢki vardır. Avusturya iktisat okulu rekabeti; kiĢilerin ekonomik özgürlüğe eriĢtiren ve iktisadi tercihlerinin gerçekleĢtirmesini sağlayan dinamik bir süreç olarak tanımlamaktadır. Rekabetin ortaya çıkabilmesi için rekabet edecek kiĢilerin ekonomik özgürlüğe ve bu özgürlüklerini kullanma iradesine sahip olmaları gerekmektedir (Aktan ve Vural, 2004, KırankabeĢ, 2006:234). 17 Schumpeter yaklaĢımı; rekabeti yenilik ve buluĢlar ortaya çıkaran ve yenilik ve buluĢlar vasıtasıyla oluĢan geçici monopoller üzerinde olumsuz etkisi olan bir süreç olarak ele almaktadır. Ancak bu olumsuz etkinin; daha üstün, kaliteli ve yeni ürün ile üretim süreçlerini ortaya çıkaran yaratıcı bir etki olduğunu ileri sürmektedir (Aktan ve Vural, 2004, KırankabeĢ, 2006:235). YarıĢmacı piyasa teorisi; piyasaya giriĢ-çıkıĢ serbestisi olduğu sürece, piyasada tek bir firma olsa bile fiyat-maliyet iliĢkisinin bozulmayacağını ileri sürmektedir. Bunun nedeni ise bir firmanın, güçlü bir potansiyel rekabet baskısı altında fiyatları maliyetlerden koparma gücünün olmamasıdır. Bu nedenle, firmaların büyüklükleri ya da sahip oldukları pazar güçleri; rekabet olgusu üzerinde herhangi bir olumsuzluk etkiye sahip değildir (AktaĢ, 2003, KırankabeĢ, 2006:235). 2.2. Rekabet Gücü ve Rekabet Gücü ÇeĢitleri Rekabet, aynı amaca sağlayabilmek ulaĢmak isteyen için rakiplerin birbirlerine gerçekleĢtirdikleri üstünlük faaliyetlerdir (www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013). Bu çerçevede, rekabet gücü; aynı amaca ulaĢmak isteyen rakiplerin gerçekleĢtirdikleri faaliyetler sonucu birbirlerine üstünlük sağlama derecesi olarak tanımlanabilir. Akademik yazında rekabet gücü çeĢitlerinin ülke, firma ve endüstri düzeyinde olmak üzere üç farklı kategoride ele alındığı görülmektedir. URG kavramı; firma ve endüstri düzeyinde rekabet gücü kavramlarının kapsamaktadır. Bu nedenle ilk önce firma ve endüstri düzeyinde rekabet gücü kavramlarının incelenmesi, URG kavramının analizine olumlu yönde katkı sağlayacaktır. 2.2.1. Firma düzeyinde rekabet gücü Firma düzeyinde yapılan rekabet gücü tanımları; pazar payı, ihracat performansı ve maliyet yapısı gibi firmaların temel karakteristik özelliklerine odaklanmaktadırlar. Bu nedenle firma düzeyinde rekabet gücüne iliĢkin yapılan 18 tanımların, ülke düzeyinde rekabet gücüne iliĢkin yapılan tanımlara göre daha sağlam teorik temellere dayandığı ileri sürülebilir (Siggel, 2007:8, Gökmenoğlu, 2011:14). Firma düzeyinde rekabet gücü; ―bir firmanın, yurtiçi veya yurtdıĢı rakiplerinden daha düĢük maliyetle ya da daha üstün kalitede mal veya hizmet üretmesi‖ dir (President‘s Commission on Industrial Competitiveness, 1985, Karaaslan ve Tuncer, 2010:25). Bir firmanın rekabet gücünün karlılık, verimlilik, etkinlik, etkenlik ve bu kapsamda ortaya çıkan firma performansı vb. göstergeleri vardır. Bu çerçevede karlılığı olmayan bir firmanın rekabetçi olamayacağı ileri sürülebilir (Mcfetridge, 1995:3, Yiğit,2008:6). Firma düzeyinde rekabet gücü; ―herhangi bir firmanın ulusal ya da küresel piyasalarda rakiplerine kıyasla düĢük maliyette üretimde bulunabilme, ürünün kalitesi, sunulan hizmet ve ürünün çekiciliği gibi unsurlar açısından rakiplerine denk veya daha üstün bir durumda olma, ayrıca yenilik ve icat yapabilme yeteneği‖ olarak da tanımlanabilir (Gürpınar ve Sandıkçı 2008: 107). Bir firmanın bulunduğu dıĢ çevreye uyum sağlama yeteneği firmanın esneklik derecesi ile iliĢkilidir.. Bu kapsamda firma düzeyinde rekabet gücü; ―müĢteri değerleri, hissedar değerleri ve organizasyonun değiĢen rekabetçi ortamı içinde faaliyet gösterme ve bu ortama tepki verme kabiliyeti ― ile iliĢkilidir (Feurer Chaharbaghi, 1994, Karaaslan ve Tuncer, 2010:26-25). 2.2.2. Endüstri Düzeyinde Rekabet Gücü Birbirlerine rakip ürün ve hizmetler üreten firmaların oluĢturduğu gruba endüstri adı verilmektedir. Rekabetçi bir endüstri; bölgesel düzeyde ya da uluslararası düzeyde rekabetçi firmalara sahip olan endüstridir (Porter, 1990:33, Gökmenoğlu, 2011: 16). Endüstriyel rekabet gücü; ―bir endüstrinin rakiplerine eĢit ya da daha üst düzey de bir verimlilik düzeyine ulaĢması ve bu düzeyi sürdürme yeteneği ya da rakiplerine 19 kıyasla eĢit ya da daha düĢük maliyette ürün üretme veya satma yeteneğidir (Gürpınar ve Sandıkçı, 2008:107). Endüstri düzeyinde rekabet gücüne iliĢkin akademik yazında sıklıkla kullanılan tanımlardan bir tanesi Markusen tarafından 1992 yılında geliĢtirilmiĢtir. Bu tanıma göre endüstri seviyede rekabet gücü; ―bir sanayinin rakiplerine eĢit ya da daha üst düzeyde bir verimlilik düzeyinde uluslararası piyasanın gereklerine uygun mal ve hizmet üretebilme ve daha düĢük maliyetlerle uluslararası piyasaların standart ve taleplerine uygun mal ve hizmetleri üretebilmesini sağlayan icat ve yenilikleri gerçekleĢtirme yeteneğidir (Markusen, 1992, Gürpınar ve Sandıkçı, 2008:107). 2.3. Uluslararası Rekabet Gücü 2.3.1. Kavramsal Çerçeve Rekabet kavramı; aynı amaca sahip olan ekonomik birimlerin bu amaca ulaĢabilmek amacıyla birbirlerine karĢı gerçekleĢtirdikleri faaliyetler tanımlanmıĢtır (www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm,EriĢimTarihi,03.03.2013). Bu doğrultuda URG kavramının analizinde ülkelerin ulaĢmaya çalıĢacağı ortak amacın ne olması gerektiği sorusu ön plana çıkmaktadır. Tüm ülkelerin ulaĢmaya çalıĢacağı ortak amacın, vatandaĢlarının hayat standartlarını ve refahını yükseltme olduğu ifade edilmiĢtir (Porter, 1990). Bu kapsamda sınırlı kaynakların yer aldığı dünya‘ da ülkeler kendi vatandaĢlarının sınırsız ihtiyaçlarını karĢılayarak onların hayat standartlarını yükseltmek istemektedirler. Bu bağlamda URG kavramının özünde, bir ülkenin vatandaĢlarının hayat standartlarını yükselterek toplam refahın artması olduğu ifade edilebilir. URG kavramı içerisinde birçok unsuru barındırmaktadır. Bu nedenle URG kavramı; birçok faktörün etkilediği ve bu faktörlerin birbirleri ile etkileĢim halinde olduğu disiplinler arası bir kavramdır. URG‘ yi etkileyen birçok faktör olması, teorik anlamda bir karmaĢıklığa yol açmaktadır. Bu karmaĢıklık URG‘ nin tanımlanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu kapsamda; URG‘ ye iliĢkin akademik yazında ortak bir tanım yapılmamıĢ, konunun ele alındığı disiplin ve amaca göre URG‘ ye iliĢkin yapılan 20 tanımlar ĢekillenmiĢtir. Bu nedenlerden ötürü, URG‘ yi etkileyen tüm faktörleri kapsayan kesin, tam ve doğru bir tanım yapılması teorik anlamda bir zorluk ifade etmektedir. URG‘ yi etkileyen faktör sayısı firma düzeyinde rekabet gücünü etkileyen faktörlerden çok daha fazladır. Ayrıca bu faktörlerin birbirleri ile olan etkileĢim derecesi, firma düzeyinde rekabet gücüne oranla daha fazladır. Bu nedenle, URG‘ nin tanımlanmasının; firma düzeyinde rekabet gücünün tanımlanmasına oranla daha zor olduğu ifade edilebilir (Krugman, 1994: 31). URG‘ ye iliĢkin yapılan tanımlar; faktör verimliliği, uluslararası pazar payı, makroekonomik performans ve iĢgücü verimliliği temelli tanımlar olmak üzere birçok farklı bakıĢ açıları ile ele alınmıĢtır (Çivi vd., 2008). Literatürde tüm bu yaklaĢımları kapsayan karma tanımlar ve yaklaĢımlar da mevcuttur. Bu bağlamda URG; birbiriyle etkileĢim halindeki hususları kapsayacak Ģekilde ve dinamik bir perspektifte ele alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır (Aiginger, 1997,Bedir, 2009b: 13). Literatürde URG mikro (iĢletme ve endüstri). ve makro (ülke). bakıĢ açıları çerçevesinde irdelenmiĢtir. Mikro düzeyli yaklaĢım; ülke içindeki iĢletmeler arasındaki rekabet ve bu rekabetin ulusal/uluslararası pazardaki etkileri üzerine durmaktadır. Makro düzeyli yaklaĢım ise; bir ülkenin uluslararası rekabetteki konumu çerçevesinde ĢekillenmiĢtir (Scoot ve Ledge, 1985:20, Çivi vd., 2008:2). Mikro ve makro yaklaĢım çerçevesinde URG kavramı, uluslararası iktisat yazınında genellikle firma, sektör ya da ülke seviyesinde irdelenmiĢtir. Bununla birlikte; 1970‘ lerin ikinci yarısından sonra üretim maliyetlerinin ve dolayısıyla fiyatların hızla artmasına neden olan petrol Ģoklarının ve 1980‘lerde ortaya çıkan üretim faktörlerinin verimliliklerindeki hızlı düĢüĢün bir sonucu olarak; URG konusundaki tartıĢmalar daha çok ‗makroekonomik‘ düzeyde sürdürülmüĢtür (Kösekahyaoğlu ve Özdamar, 2005: 78). Bu bağlamda, uluslararası iktisadın bakıĢ açısı, çerçevesi ve makroekonomik zeminde URG; ―ödemeler dengesi sorunlarına yol açmaksızın, ekonomik büyüme 21 ve istihdam artıĢı baĢta olmak üzere bir ülkenin temel iktisat politikası hedeflerini gerçekleĢtirme yeteneği‖ olarak tanımlanabilir (Fagerberg, 1988:355, Bedir, 2009b: 13).2 Bu tanımla birlikte, bir ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin ne olması gerektiği sorusu ön plana çıkmaktadır. Bir ülkenin iktisat politikasının temel hedefleri; iĢgücü piyasalarında tam istihdama yakın denge seviyesi, fiyat istikrarı, finansal istikrar, ödemeler dengesinin sağlanması, ekonomik büyüme, gelir dağılımında adaletin sağlanması, ve refah artıĢının sağlanması vb. olarak sıralanabilir. Bu hedeflerin gerçekleĢtirilmesi, bu hedefleri etkileyen faktörlerin hedeflerin gerçekleĢtirilebilmesinde sağlayacağı katma değer ile ilgilidir. Faktörlerin sağlayacakları katma değerin nicelik ve niteliği, faktörlerin verimlilik seviyesi ile iliĢkilidir. Bu bağlamda; iktisat politikasının temel hedeflerin çerçevesinde URG; büyük ölçüde verimlilik temelinde Ģekillenen bir olgudur (Adıgüzel, 2011:9). Verimlilik olgusu doğrultusunda, Dünya Ekonomik Forumu‘nun (DEF). URG‘ yaklaĢımı akademik yazında en fazla kabul gören URG yaklaĢımlardan bir tanesidir. DEF‘ e göre URG; ―bir ülkenin kurumlarının, politikalarının ve faktörlerinin toplam verimlilik karmasıdır.‖ (Schwab vd,2013:4). Bir bakıma URG; ekonomik bir sistem olarak bir ülkenin toplam verimliliğini yansıtan bir göstergedir. DEF‘ in URG yaklaĢımı verimlilik odaklıdır. Ayrıca DEF‘ in yaklaĢımında verimlilik; bir ülkenin reel ekonomik büyüme oranının temel bileĢenlerinden bir tanesi olan, yapmıĢ olduğu yatırımlardan elde ettiği getiri oranının göstergesi olarak ifade edilmiĢtir. Bu bağlamda verimlilik artıĢı; bir ülkenin toplam refahının artmasını da sağlamaktadır (Schwab vd., 2013: 4). AB‘nin URG yaklaĢımı da verimlilik temellidir ve URG verimlilik artıĢı tarafından belirlenir. URG‘ ye sahip bir ekonomi; yaĢam standardında artıĢa yol açan, yüksek ve sürdürülebilir verimlilik artıĢı sağlayan ekonomidir. Burada önem arz eden husus; URG‘ nin göstergesi olarak verimliliği etkileyen faktörlerin belirlenmesidir. 2 URG’ yi etkileyen makroekonomik faktörler bu tanım çerçevesinde seçilmiştir. 22 Bu kapsamda, AB Komisyonuna göre; verimlik performansını birçok faktör belirlemektedir. Bunlardan önem arz edenler aĢağıdaki gibi sıralanabilir (AB Komisyonu, 2003: 5, Bedir, 2009a: 17). Yatırımları canlandırmak için piyasa reformlarıyla sağlanan fırsatlar, Ar-ge harcamalarında artıĢ ve özellikle normal ve mesleki eğitim vasıtasıyla beĢeri sermayenin geliĢtirilmesi yoluyla yenilik yapabilme, Teknolojik ve teknolojik olmayan yeniliklerin ürünlere hızlı bir Ģekilde aktarım kapasitesi, Bilgi ve iletiĢim teknolojilerinin adaptasyonuyla iĢ yapma biçimlerinin yeniden düzenlenmesi; Daha yüksek verimlilik için bünyesinde müĢevvikleri içeren, iç piyasada rekabetçi baskının tamamen iĢlemesini tesis eden rekabet düzenlemeleri ve tüketiciyi korumaya yönelik kurallar, Bütün potansiyel kazançların realize edilmesini temin eden mal ve hizmetler için entegre bir piyasa, Verimliliği etkileyen birçok faktörün var olması; URG kavramına nispeten daha karmaĢık ve derin bir içerik kazandırmaktadır. Bu nedenle URG; verimliliği etkileyen tüm faktörleri kapsayan bir yaklaĢımla ele alınmalıdır. Bu bağlamda; bir ülkenin verimliliğini, makroekonomik ve mikro-ekonomik birçok faktör etkilemektedir (Rekabet Forumu, 2006, Bedir, 2009b:14). Makroekonomik faktörler; enflasyon düzeyi, kamu borç stoku, döviz kurları, faiz oranları, uluslararası ticarette ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında dıĢa açıklık, ve yurtiçi tasarruf ve yatırımlar vb. olarak sıralanabilir (Rekabet Forumu 2006, Bedir, 2009b:14). Mikro-ekonomik faktörler ise; insan kaynakları, demografik yapı, eğitim, giriĢimcilik, inovasyon, iĢgücü piyasalarının yapısı, kurumsal ve düzenleyici ortamın yeterliliği ve niteliği, altyapı yatırımları vb. faktörler olarak sıralanabilir (Rekabet Forumu, 2006, Bedir, 2009b:14). 23 Ülkelerin vatandaĢlarının refah seviyelerini artırabilmelerinin temel koĢulu ülkelerin rekabet güçlerini artırmaları ve bu artıĢın sürdürülebilirliğini sağlayabilmeleri ile mümkündür (Karaaslan ve Tuncer, 2010: 23). Bu kapsamda URG, bir ekonominin büyüme oranı ile iliĢkilidir ve daha rekabetçi olan bir ülkenin daha hızlı büyüyeceği vurgulanabilir (Schwab vd., 2013:4). URG ve ekonomik büyüme arasındaki etkileĢim; DEF‘ in 1996 yılında yaptığı URG tanımı çerçevesinde incelenebilir. Bu tanıma göre URG; ‖bir ülkenin kiĢi baĢına düĢen GSYĠH‘ sını yüksek oranda sürdürebilme yeteneği‖‘ dir (Garelli, 2006). Esasında DEF tarafından farklı zamanlarda yapılan verimlilik ve ekonomik büyüme temelli URG tanımları aynı zeminde yapılandırılmıĢtır. Çünkü verimlilik artıĢı; fiyat istikrarı ve finansal istikrar ile birlikte ekonomik büyümenin üç temel bileĢeninden bir tanesidir (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf, EriĢim Tarihi, 15.12.2013). URG; bir ülkenin tam istihdama yakın bir seviyede vatandaĢlarının yüksek hayat standartları ile iliĢkilidir. Buna paralel olarak URG; ülkedeki yaĢam standartlarının arttırılmasını sağlayan ve verimlilik artıĢlarını kapsayan çok boyutlu bir kavramdır (Haque, 1991, Çivi, 2001:24). Yüksek hayat standartlarının ve refahın oluĢmasının temelinde, verimlilik çerçevesinde uzun dönemli ekonomik büyüme yatmaktadır (Schwab vd., 2013). Bir ülkenin uzun dönemde sürdürülebilir büyüme sağlayabilmesi, o ülkedeki vatandaĢların kiĢi baĢına düĢen milli gelirlerinin (KBDMG). de artıĢı anlamına gelmektedir. KBDMG artıĢının bir ülkenin URG‘ sine pozitif yönde etkisinden bahsedebilmek için; enflasyonist etkilerden arındırılmıĢ, reel anlamda bir gelir artıĢının mevcut olması gerekmektedir (Competitiveness Advisory Group, 1995, Garelli, 2006: 10-11). Bir diğer yönden reel gelir artıĢı, gelir dağılımında adaletin sağlanması anlayıĢı çerçevesinde ülkedeki vatandaĢlara paylaĢtırılmalıdır. Çünkü URG bir ülkenin toplam refahının göstergelerinden bir tanesidir. Reel gelir artıĢına bağlı olarak ortaya çıkan refahın, maksimize edilebilmesi için, toplam reel gelirin vatandaĢlara 24 ekonomik sisteme olan girdileri paralelinde ortaya çıkan çıktı düzeyine göre dağıtılması gerekmektedir. URG‘ ye iliĢkin akla ilk gelen tanımlardan bir tanesi, bir ülkede üretilen ürünlerin dünya piyasalarındaki payı olduğudur (Porter, 2004: 30, Bedir, 2009b: 13). Ancak, URG bir ülkenin uluslararası ve küresel pazarlardaki payı çerçevesinde sınırlandırılamayacak kadar geniĢ bir kavramdır. Bununla birlikte; bir ülkedeki iĢletmelerin uluslararası ve küresel pazarlardaki pazar paylarının URG‘ nin bileĢenlerinden bir tanesi olduğu ifade edilebilir. Bu çerçevede URG ve firma düzeyinde rekabet gücü kavramları arasında etkileĢim ortaya çıkmaktadır. Bu etki doğrultusunda bir ülkenin verimliliğine bağlı olarak ortaya çıkacak URG‘ si, ve o ülkedeki firmaların verimliliği arasında yakın bir iliĢki söz konusu olacaktır. Firmaların verimlilik düzeyi ise firmaların geliĢmiĢlik düzeyi ve firmaların bulundukları iĢ ortamının kalitesine bağlıdır (Adıgüzel, 2011:9). URG kavramı firma düzeyinde rekabet gücünü de kapsamaktadır. Bu nedenle, Porter‘ a göre; bir ülkedeki firmalar rekabetçi olmadıkça o ülke ekonomisinin rekabetçi olması söz konusu değildir (Porter, 2004, Adıgüzel, 2011:9). Bir bakıma bir ülkenin rekabetçi olması için, ülkedeki firmaların uluslararası pazarlardaki temel etkinlik standartlarına sahip olarak, uluslararası pazarlara katılım kapasiteleri ve yeteneklerini artırmaları gerekmektedir (Vellosso, 1991, Çivi, 2001:12). Firmaların rekabetçiliği bazında URG kavramı verimliliğin yanı sıra, en düĢük maliyetle iĢletmenin temel amacına ulaĢabilme anlamında etkinlik kavramını da içermektedir. Etkinlik seviyesinin yüksekliği için iĢletmeler açısından önem arz eden husus; kritik endüstriyel amaçların seçilmesidir (Buckley, 1988,Garelli: 2006). Bu kapsamda URG bir ülkedeki firmaların uluslararası ticarette ürünleri yaratabilme, üretebilme, dağıtabilme ve/veya sunabilme yeteneği ile iliĢkilidir (Scott ve Ledge, 1985:3). Buna paralel olarak bir ülkenin URG‘ sinin yüksek olması o ülkedeki firmaların dıĢ pazarlarda baĢarılı bir Ģekilde rekabet edebilmesi ile ilintilidir (Majestelerinin Hazinesi, Ġngiltere 1988,Çivi, 2001:24). Bu bağlamda URG‘ yi firma rekabetçiliğini kapsayacak Ģekilde tanımlama gerekliliği ortaya çıkmaktadır. 25 Bu gereklilik çerçevesinde URG; ―bir ülkenin, serbest ve adil piyasa koĢulları altında, bir yandan uzun vadede halkının reel gelirlerini artırırken aynı zamanda, uluslararası piyasaların koĢullarına uygun mal ve hizmet üretebilme yeteneği‖ olarak tanımlanabilir (Aktan ve Vural, 2004: 60, Adıgüzel, 2011:2). Yine aynı doğrultuda, Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü (IMD) tarafından URG; ―bir ülkenin, iĢletmelerinin daha fazla değer yaratmalarını ve vatandaĢlarının daha yüksek refaha sahip olmasını mümkün kılacak bir ortamı oluĢturma yetkinliği‖ olarak tanımlanmaktadır (IMD, 2007:15, Bedir, 2009a:21). Bir ülkedeki firmaların uluslararası pazarlara yönelik olarak üretim yapabilmesi ve ürünleri satabilme yeteneği; ülkenin ihracat yeteneği ve doğal kaynaklarını etkin kullanabilmesi ile iliĢkilidir (Haque, 1991, Çivi, 2001:24). Ġhracat yeteneğinin ve doğal kaynakların etkin kullanımı, bir ülkenin dıĢ ticaret ve ödemeler dengesi bilançosunun dengelenmesi çerçevesinde URG‘ ye olumlu katkı yapacaktır (Hatsoupoulos vd.,1988, Çivi: 2001:24). DıĢ ticaret performansı; URG‘ ye olumlu katkı sağlayan bir diğer URG unsurudur. Bir ülkenin yüksek dıĢ ticaret performansı; ihracat- ithalat dengesini sağlama yeteneğinin yüksek seviyelerde olduğunun göstergesidir. Ġhracat-ithalat dengesinin sağlanması, bir ülkenin reel ekonomik büyüme sağlamasına olumlu yönde katkı sağlayarak toplamda refah artıĢına katkı sağlar. Bu bağlamda URG kavramı; dıĢ ticaret dengesi zemininde ele alınabilir. Bu nedenle, dıĢ ticaret performansı anlamında bir URG göstergesine ihtiyaç vardır. Teorik olarak bir ülkenin ulusal parasının yabancı paralar karĢısında değerlenmesi; ihracatını azaltıcı, ithalatını artıcı yönde etkiler. Bir ülkenin ulusal parasının yabancı paralar karĢısında değer kaybetmesi ise; ihracatı artırıcı, ithalatı azaltıcı yönde etki yapar. Ancak kurlardaki bu hareketleri dıĢ ticaret dengesi çerçevesinde büyüme ve URG üzerindeki etkisinin ölçümünün anlamlı olması için, döviz kurlarındaki gerekmektedir. değiĢmelerin enflasyonist etkilerden arındırılmıĢ olması 26 ĠĢte bu noktada dıĢ ticaret dengesi özelinde makroekonomik bir URG göstergesi olarak reel döviz kuru (RDK). ortaya çıkmaktadır. RDK; yabancı ülkelerde üretilen malların yurtiçinde üretilen mallar cinsinden göreli fiyatını yansıtan ve uluslararası rekabeti ölçmek için yaygın bir Ģekilde kullanılan göstergelerden bir tanesidir (Maciejewski, 1983, Pietrobelli, 1991, Ghose ve Kharas, 1993, Turner ve Van‘t dack, 1993, Marsh ve Tokarick, (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf, 1996, EriĢim Tarihi, 30.12.2013). Bir ülke birden fazla ülke ve ülke grupları ile ihracat ve ithalat yapmaktadır. Bu nedenle, reel döviz kuru hesaplamasının anlamlı bir URG göstergesi olabilmesi için; bir ülkenin dıĢ ticaret yaptığı ülkelerin bir çoğunun hesaplamaya dahil edilmesi gerekir. Bu gereklilik, reel döviz kurlarının efektif endeks olarak hesaplanması gerektiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, reel efektif döviz kuru endeksi (REDKE). dıĢ ticaret dengesi özelinde anlamlı bir makroekonomik URG göstergesidir. URG‘ ye iliĢkin yaygın kanılardan bir tanesi; bir ülkenin ihracat gücünün yüksek olmasının URG‘ sinin de yüksek olacağı anlamına geldiğidir. Bu yaygın kanının anlamlılık düzeyi Çin Halk Cumhuriyeti çerçevesinde incelenebilir. Çin ihracat, üretim ve dıĢ ticarete yönelik rekabet gücü sıralamalarında ilk sıralarda yer almaktadır (Deloitte, 2010) Ancak, bir ülkenin toplamda ekonomik gücü ve refahı bağlamında verimliliğinin göstergesi olarak rekabet gücü sıralamalarında 20‘li 30‘lu sıralara gerilemektedir (Schwab vd., 2013). Bu kapsamda Çin ülke ve firma rekabetçiliğine iliĢkin unsurları maksimize ederken, sürdürülebilir refahı sağlama unsurunda aynı baĢarıyı gösterememiĢtir. Bu nedenle Çin, toplam rekabet sıralamalarında gerilemektedir. Çin örneğinin özellikle vurgulanmasının nedeni; uluslararası pazarlarda oldukça yüksek seviyede rekabet edebilme yeteneği olan bir ülkenin, toplam ekonomik gücün ve refahın göstergesi olan URG sıralamalarında da yüksek sıralarda yer alması gerektiği sonucunu doğuramayacağının ispatlanmasıdır. 27 Sonuç olarak URG; teorik açıdan tanımlaması oldukça zor ve birçok faktörün etkilediği bir kavramdır. Literatürde yapılan URG tanımlarında URG‘ ye iliĢkin öne çıkan hususlar; verimlilik, uluslararası pazarlarda rekabet edilebilirlik, dıĢ ticaret gücü, büyüme, reel gelir artıĢı, refah artıĢı, istihdam artıĢı vb. olduğu ifade edilebilir. Bu hususlar çerçevesinde URG; ―ekonomik sistem olarak bir ülkenin toplam verimlilik düzeyinin ülkedeki firmaların uluslararası pazarlara yönelik ürün üretip, satabilmesini ve ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢme derecesini artırarak büyüme ve refah artıĢı sağlayabilme derecesi‖ olarak tanımlanabilir. 2.3.2. Uluslararası Rekabet Gücünü Açıklayan Teorik YaklaĢımlar Krugman YaklaĢımı Krugman‘ın rekabet gücüne iliĢkin yaklaĢımı; URG ve firma düzeyinde rekabet gücünün verimlilik olgusu temelinde incelenmesi esasına dayanmaktadır. Krugman URG ve firma düzeyinde rekabet gücü karĢılaĢtırmasını, ülkelerin ve firmaların rekabetçiliğe olan ihtiyaçları ile varlıklarını devam ettirebilmeleri arasında iliĢki kurarak incelemiĢtir. Bu bağlamda bir firmanın verimliliğinin düĢük olması sonucu sahip olacağı düĢük rekabet gücü nedeniyle zarar edeceğini, devamında ise yükümlülüklerini karĢılayamayarak zarar ederek, iflas edeceğini ifade etmektedir. Krugman; bir ülkenin ise düĢük verimliliği sonrası URG‘ sinin düĢük olması o ülkenin varlığını sürdürmesine bir engel teĢkil etmeyeceğini ifade etmektedir. Bu nedenle; firma düzeyinde rekabet gücü, URG‘ ye kıyasla daha önemlidir (Gökmenoğlu; 2011:19). Bu bağlamda, verimlilik olgusunun firma düzeyinde rekabet gücü kavramındaki yeri ve önemi URG kavramındaki yeri ve önemine göre daha fazladır. Bu nedenle bir ülkenin yaĢayabileceği bir URG sorununun özünde firmalarının yaĢadıkları verimlilik sorunları bulunmaktadır (Krugman, 2001:188, Altay, 2006:43). 28 Firma düzeyinde rekabet gücünün URG‘ ye kıyasla daha önem arz etmesi nedeniyle, politikacıların URG‘ yi artırma saplantısı içinde olmaları, birtakım olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Bu sorunlar; devlet harcamalarının israfı, korumacılıkla dıĢ ticaret savaĢları, kötü kamu politikalarının uygulanması ve kaynakların yanlıĢ tahsisi olarak sıralanabilir (Gökmenoğlu; 2011:21). Porter Elmas Modeli Porter; bir ülkenin uzun vadede amacının vatandaĢlarının yaĢam standardını artırmak olduğunu ileri sürmektedir (Porter, 1990: 33, Gökmenoğlu, 2011:21-22). Porter bunu sağlamanın yolunun ise bir ülkedeki firmaların verimliliğine bağlı olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda Michael Porter‘ ın URG yaklaĢımı da verimlilik olgusu etrafında ĢekillenmiĢtir. Porter‘ ın URG‘ yi açıklamada temel kıstas olarak verimliliği seçmesini, vatandaĢlarının yaĢam standartları yüksek olan ülkelerde URG‘ yi açıklayabilecek diğer makro göstergelerde yeknesaklık oluĢmamasına bağladığı ifade edilebilir. Örneğin; yaĢam standardı yüksek olan ülkelerin bir kısmında faiz oranlarının yüksek olması, bir kısmında bütçe açıklarının olması gibi (Gökmenoğlu, 2011: 21-22). Porter; URG‘ yi bir ülkedeki firmaların verimliliği çerçevesinde ele almıĢtır. Ancak Porter modelinde firmanın bulunduğu ülkede o firmanın verimlilik seviyesinin oluĢmasında önemi vardır. Bu bağlamda Porter bir ülkenin URG‘ sini; ülkedeki firmaların rekabetçiliği olgusu kapsamında açıkladığı elmas modelini geliĢtirdiği elmas modeli üzerinden bir ülkenin URG‘ sini modellemektedir (Bkz. ġekil 2.2). 29 ġekil 2.2. Porter Elmas Modeli Kaynak: Porter, 1990:127, Gökmenoğlu,2011: 24 Porter geliĢtirdiği elmas modelinde bir ülkenin URG‘ sini sırasıyla; faktör koĢulları, talep Ģartları, ilgili ve destekleyici endüstriler, firma stratejisi-yapısı ve rekabeti olmak üzere dört değiĢken üzerinden açıklamıĢtır (Altay, 2006: 39). Ayrıca Porter; devlet ve Ģans faktörü olmak üzere iki değiĢkeni daha modeline eklemiĢtir (Porter, 1990:73, Gökmenoğlu, 2011:27). Porter‘a göre bu iki faktör ulusal rekabetçilik sistemini tamamlayıp desteklemekte fakat sürekli bir rekabetçi avantaj ortaya çıkaramamaktadırlar (Smit, 2010:115, Gökmenoğlu, 2011: 27). Dunning YaklaĢımı Dunning yaklaĢımı; URG‘ yi açıklamada bir yaklaĢım olarak Porter Elmas Modeline Dunning tarafından yapılan eleĢtiriler çerçevesinde geliĢtirilmiĢtir. Dunning‘ e göre Porter, elmas modeline dahil edilmesi gereken bazı değiĢkenleri modele dahil etmemiĢtir. Bu değiĢkenler, doğrudan yatırımlar, giriĢimcilik, hükümetlerin ekonomik rolü ve çok uluslu iĢletmeler (ÇUĠ). olarak sıralanabilir. Ayrıca Dunning Porter‘ ın modelinin ekonometrik yönden analiz edilemeyeceği eleĢtirisini yapmıĢtır (Dunning,1992:139, Gökmenoğlu; 2011:23). Dunning‘in; ÇUĠ 30 ‘lerin ülke ekonomileri üzerinde etkili olduğunu ve bu nedenle elmas modeli üzerindeki her değiĢken üzerinde etkili olabileceğini ifade etmiĢtir (Dunning 1993,, Altay, 2006:44). GenellenmiĢ Çifte Elmas Modeli Dunning; Porter modelinde ÇUĠ‘ lerin yer almamasını elmas modelinin eksik bir yönü olarak görmüĢtür. Bu bağlamda Moon vd., Porter modeline çok uluslu firmaları dahil etmiĢlerdir (Moon vd.,1998:137, Gökmenoğlu; 2011:33). Bu bağlamda yurtiçi veya yurtdıĢında olsun, çokuluslu iĢletmelerin faaliyetleri bir ülkenin URG‘ si açısından önem arz etmektedir. Çünkü çokuluslu faaliyet, elmasın tüm bileĢenlerini etkilemektedir (Sarıdoğan, 2010:214). ġekil 2.3. GenellenmiĢ Çifte Elmas Modeli Kaynak: Moon vd. 1998: 33, Gökmenoğlu, 2011:35 Dokuz Faktör Modeli URG‘ yi açıklamada bir diğer yaklaĢım Cho tarafından geliĢtirilen dokuz faktör yaklaĢımıdır. Cho‘ nun yaklaĢımının dört bileĢeni, Porter‘ın elmas modelindeki dört faktörle örtüĢmektedir. Bununla birlikte Cho insan faktörünü Porter‘ in modelindeki yerinden alıp çıkararak, yeni ve farklı bir belirleyici faktör olarak kendi modeline 31 adapte etmiĢtir. Bu değiĢiklikle devlet faktörünün önemi vurgulanmıĢ, devleti temsil eden bürokrat ve politikacılar da modelde kullanılmıĢtır. Ayrıca; giriĢimci, profesyonel yönetici, tasarımcı ve mühendisleri de tamamen farklı bir faktör olarak modele eklemiĢtir (Bkz.ġekil 2.4). (Cho, 1988, Çivi vd., 2008:9). ġekil 2.4. Dokuz Faktör Modeli Kaynak: Cho ve Moon, 2000:143, Sarıdoğan:2010:214 Çifte Elmas Modeli Rugman ve Cruz 1993‘te Porter elmas modelini eleĢtirerek çifte elmas modelini geliĢtirmiĢlerdir. Rugman ve Cruz‘ a göre; Porter modeli dıĢ ticaret açığı olan ve geliĢmemiĢ ülkeler için uygulanabilir değildir. Bu bağlamda Rugman ve Cruz Kanada çerçevesinde çifte elmas modelini geliĢtirmiĢlerdir. Bu modele göre Kanada‘nın URG‘si Kanada‘nın elması ile A.B.D‘ nin elmasından oluĢmaktadır (Rugman ve D‘Cruz,1993: 18, Rugman ve D‘Cruz, 1993: 34, Gökmenoğlu, 2011: 33). (Bkz.ġekil 2. 5). 32 ġekil 2.5. Çifte Elmas Modeli Kaynak: Rugman ve D‘Cruz, 1993:32, Çivi vd., 2008:8 Aiginger Uluslararası Rekabet Gücü YaklaĢımı Aiginger rekabet gücüne refah odaklı yaklaĢmıĢtır. Aiginger göre URG; bir ülkenin refah ortaya çıkarabilme yeteneğidir. Buna göre URG; sonuç ve süreç odaklı rekabet gücü fonksiyonlarını barındırmaktadır. Bu fonksiyonlar; (Aiginger,2006: 162, Gökmenoğlu; 2011:40). 1. W = f (Y, S, E)., s.i (Sonuç Odaklı Rekabet Gücü Fonksiyonu). 2. W = f (K, L, TFP, C, I, T). (Süreç Odaklı Rekabet Gücü Fonksiyonu). Y = KiĢi baĢı Gelir S = Fakirlik, bölgesel istihdam farklılıkları ve uzun dönemli iĢsizlik gibi sosyal göstergeler ile dağılım göstergeleri, E = Sera gazı emisyonu, çıkıĢ enerji yoğunluğu (the energy intensity of output)., taĢıma hacmi gibi ekolojik göstergeler seti, s.i. = Finansal sürdürülebilirlik, dıĢ ticaret dengesinin sürdürülebilirliği ve politik istikrar, K = Fiziksel Sermaye, L = ĠĢ gücü, TFP = Teknik Ġlerleme, C = Kabiliyet, 33 I = Kurumlar, T = Güven olarak sıralanabilir. 2.4. Uluslararası Rekabet Gücünün Ölçümüne ĠliĢkin YaklaĢımlar Akademisyenler, akademik kuruluĢlar ve uluslararası kuruluĢlar tarafından URG‘ nin ölçümüne iliĢkin birçok sayıda hesaplama tekniği ve endeks geliĢtirilmiĢtir. Bu kapsamda URG‘ nin ölçümüne iliĢkin yaklaĢımlar; kurumsal ve kuramsal yaklaĢımlar olarak iki grup halinde sınıflandırılabilir. 2.4.1. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kurumsal yaklaĢımlar Uluslararası kuruluĢlar tarafından URG‘ nin hesaplanmasında kullanılan yöntemler, kuramsal yöntemlere göre daha fazla rekabet gücü unsurunu barındırmaktadır. Bu nedenle kurumsal yaklaĢımlar, kuramsal yaklaĢımlardan daha çok kapsamlıdırlar. Kurumsal yaklaĢımlar URG‘ yi farklı ağırlıklarda olmak üzere birçok alt bileĢene ayırmaktadırlar. Ülkelerin bu alt URG bileĢenlerinin ağırlıkları; ülkenin toplam URG skorunu ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle kurumsal yaklaĢımlar; URG‘ ye iliĢkin hesaplamaya dahil edilen ülkeler arasında karĢılaĢtırma yapabilirlik sağlamaktadır. Ayrıca URG skorunun oluĢumuna katkı sağlayan alt faktörler çerçevesinde de 3 ülkeler sıralanabilmektedir. Yöntemsel açıdan karĢılaĢtırıldığında; kurumsal yaklaĢımların amacının ülkeleri URG skorlarına göre sıralamak olmasından ötürü; kuramsal yaklaĢımların birçoğunda yer almayan eğitim, altyapı, vb. sosyo-ekonomik faktörlerin, bu endekslerin hesaplanmasında kullanıldığı görülmektedir. 3 Spesifik bir rekabet gücü unsuru olabilir. Örneğin; işgücü piyasası verimliliği). 34 Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Gücü Endeksi DEF‘ e göre URG; ‖bir ülkenin kurumlarının, politikalarının ve faktörlerinin toplam verimlilik karmasıdır‖ (Schwab vd.; 2013:4). DEF‘ in URG ölçüm yaklaĢımı, bu tanım çerçevesinde geliĢmiĢtir. Bu çerçevede DEF‘ in URG‘ nin ölçüm yaklaĢımı; uluslararası ve küresel pazarlara yönelik ürün ve hizmet üretebilme ve bunları satabilme kabiliyetinden ziyade, o ülkede sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak olan kurumların, politikaların ve üretim faktörlerinin tümünü kapsayan verimlilik düzeyi çerçevesinde Ģekillendiği ifade edilebilir. Bu yaklaĢım doğrultusunda DEF; uluslararası rekabetçiliğin ölçümü konusunda makro ve mikro anlamda kapsamlı bir gösterge olan Küresel Rekabet Gücü Endeksi‘ni (KRGE). geliĢtirmiĢtir. KRGE hesaplamalarının sonuçları; DEF tarafından 1979 yılından bu yana her yıl küresel rekabet gücü endeksi raporu vasıtasıyla yayınlanmaktadır (http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=rjyxdXNKvOZsIIb8vxRa5w==H7deC +LxBI8=, EriĢim Tarihi, 01.01.2013). Dünya Ekonomik Forumu tarafından hesaplanan KRGE; temel gereksinimler, etkinlik artırıcı, yenilik ve sofistike faktörler olmak üzere 3 alt endeksin bileĢiminden oluĢmaktadır (Bkz.ġekil2.6). Alt endeksleri etkileyen faktörler ise; temel faktör baĢlıkları altında sıralanmıĢtır. URG sıralamasına dâhil edilen tüm ülkeler sırası ile; faktör temelli, faktör temelli ekonomiden etkinlik temelli ekonomiye geçiĢ, etkinlik temelli, etkinlik temelli ekonomiden inovasyon temelli ekonomiye geçiĢ ve inovasyon temelli ekonomiler olmak üzere sınıflamaya tabi tutulmuĢtur (Bkz. ġekil 2.6). Ayrıca alt endeks faktörleri için her ülke grubuna göre, ağırlıklandırma ve ağırlıklandırma aralığı belirlenmiĢtir. Bu faktörlerin belirlenmesi ve Ģekillendirilmesinde ise birçok ülkede yapılan yönetici anketleri kullanılmıĢtır (Schwab vd.; 2013). 35 ġekil 2.6. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Endeksinin BileĢenleri Kaynak: Schwab vd., 2013, 36 Çizelge 2.1. Dünya Ekonomik Forumu Ülke Kategorileri Ġçin Faktör Ağırlıkları KALKINMA AġAMALARI GÖSTERGELER AĢama 2.AĢama 2: dan 3. Etkinlik AĢamay Temelli a GeçiĢ 3,000– 9,000– 8,999 17,000 40–60% 40% 20–40% 20% 35–50% 50% 50% 50% 5–10% 10% 10–30% 30% AĢama 1.AĢamadan 1:Faktör 2. AĢamaya Temelli GeçiĢ <2,000 2,000–2,999 60% 35% KiĢi BaĢına DüĢen GSYĠH EĢikleri ( A.B.D.$).* AĢama 3: Ġnovasyon Temelli >17,000 Temel Gereksinimler Alt Endeksi Ġçin Ağırlık Etkinlik Artıcı Alt Endeksi Ġçin Ağırlık Yenilik Ve Sofistike Faktörler Alt Endeksi 5% Ġçin Ağırlık Kaynak: Schwab vd., 2013 Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü YaklaĢımı Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü (IMD). seçtiği ülkelerin URG skorlarını 1989 yılından bu yana her yıl hesaplamaktadır. IMD en son yayımladığı raporda 59 ülkenin URG skoru hesaplanmıĢtır. Bu ülkelerin seçimi; ülkelerin küresel ekonomiye yapmıĢ oldukları etki ve ülkelere iliĢkin verilerin karĢılaĢtırılabilir uluslararası istatistiklere eriĢilebilirliğine göre gerçekleĢtirilmektedir (http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf, EriĢim Tarihi, 04.04.2013). 2012 yılında yayımlanan son rapora göre, IMD hesaplamaya dahil ettiği ülkelerin URG skorunu; ekonomik performans; iĢ etkinliği, hükümet etkinliği ve altyapı olmak üzere dört temel kriter baĢlığı altında hesaplamaktadır. Bu temel baĢlıklarda altında bir çok sayıda kriter olmakla birlikte, her temel kriter baĢlığı kendi içinde 5 alt kriter baĢlığı altında kategorize edilmiĢtir (Bkz. Çizelge 2.2). Alt kriter baĢlıkları da kendi içlerinde alt kriterlere ayrılmaktadır 37 (http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf)., EriĢim Tarihi, 04.04.2013). Çizelge 2.2. Uluslararası Yönetim GeliĢtirme Enstitüsü Rekabet Gücü Faktörleri Temel Kriterler Alt Kriterler Ülke ekonomisinin makroekonomik değerlendirilmesi: • Yerel ekonomi, Ekonomik Performans (78 ölçüt). • Uluslararası ticaret, • Uluslararası yatırım, • Ġstihdam, • Fiyatlar. Hükümet politikalarının, uluslararası rekabet gücüne katkı sağlama boyutu: Hükümet Etkinliği (70 ölçüt). • Kamu finansmanı, • Maliye politikası, • Kurumsal çerçeve, • ĠĢ alemine iliĢkin mevzuat, • Sosyal çerçeve. Ulusal ortamın, iĢletmelerin yenilikçi, karlı ve sorumlu bir yapıda faaliyette bulunmasını destekleme boyutu: ĠĢ Etkinliği (67 ölçüt). • Verimlilik, • ĠĢ gücü piyasası, • Finans, • Yönetim uygulamaları, • Tutum ve değerler. Temel, teknolojik, bilimsel ve beĢeri Kaynakları n is aleminin ihtiyaçlarını Altyapı (114 ölçüt). karĢılama boyutu: • Temel altyapı, • Teknolojik altyapı, • Bilimsel altyapı, • Sağlık ve çevre, • Eğitim. Kaynak:http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf, 04.04.2013 EriĢim Tarihi, 38 BirleĢmiĢ Milletler Sınai Kalkınma TeĢkilatı Rekabetçi Endüstriyel Performans (CIP). Endeksi Ülkelerin imalat sanayi ürünlerini rekabetçi bir yapıda üretebilmesi yetkinliği üzerine odaklanan CIP endeksi; BirleĢmiĢ Milletler Sınai Kalkınma TeĢkilatı (UNIDO) tarafından 2003 yılında geliĢtirilmiĢtir. CIP endeksi; kiĢi baĢına imalat sanayii katma değeri, kiĢi baĢına imalat sanayi ihracatı, imalat sanayi katma değeri içinde orta ve ileri teknoloji faaliyetlerin oranı, Ġmalat sanayi ihracatında orta ve ileri teknoloji faaliyetleri olmak üzere her biri eĢit ağırlıkta dört değiĢkene dayanmaktadır (Unido, 2003:42, Bedir, 2009a: 93). O.E.C.D. Tarafından Hesaplanan Rekabet Gücü Göstergeleri O.E.C.D. tarafından hesaplanan rekabet gücü endeksleri OECD‘nin uluslararası rekabetçilik kavramına olan yaklaĢımı paralelinde geliĢmiĢtir. O.E.C.D‘ ye göre rekabetçiliğin ölçümünde temel husus, dıĢ ticaret performansının ölçülebilirliğidir (Durand vd., 1992:120, Bedir,2009b:77). Rekabet gücü ölçümü, ağırlıklandırılmıĢ ortalama rekabet gücü ağırlıkları yapısına bağlı olarak fiyat (veya maliyet). farklılığı olarak tanımlanmakta ve bu çerçevede ithalat, ihracat ve toplam rekabet gücü hesaplamaları yapılmaktadır (Durand vd., 1992, Bedir, 2009a:93). Bu çerçevede hazırlanan endekslerde; fiyat ve maliyet rekabetçiliğinin ölçümü merkezinde ĢekillenmiĢtir. Bu bağlamda OECD tarafından hesaplanan göstergeler aĢağıdaki gibi sırlanabilir (Durand vd., 1992: 120,Bedir,2009b:77). Ġthalat Rekabet Gücü Endeksi Ġhracat Rekabet Gücü Endeksi Toplam Rekabet Gücü Endeksi Interlink Modeli Rekabet Gücü Endeksi 39 Deloitte Üretim Rekabet Gücü Endeksi Deloitte tarafından hazırlanan Üretim Rekabet gücü Endeksi 2010 yılından bu yana her yıl yayımlanmaktadır. Küresel ekonomiyi Ģekillendiren yapısal değiĢikliklerin ve üretim sektörünün geleceğinin tartıĢıldığı raporda, üretim sektöründe geleceğe iliĢkin politikaları belirlemek ve rekabet koĢullarına adapte olabilmek için; araĢtırma ve geliĢtirme, imalat, satıĢ, dağıtım, lojistik, müĢteri hizmetleri, pazarlama ve destek süreçlerinin bir bütün olarak ele alındığı bir analiz yapmanın gerekliliği vurgulanmaktadır. URG kavramının kuramsal çerçevesinde Çin örneği ele alarak üretime dayalı olarak ortaya çıkan ihracat gücünün toplam rekabet gücünün bir unsuru olduğu vurgulanmıĢtı. Deloitte‘ in hazırladığı endekste toplam ekonomik güç ve refah anlamında rekabet gücünden ziyade, üretime dayalı rekabet gücü ölçülmektedir. Bu kapsamda, Çin her ne kadar toplam rekabet gücü sıralamalarında gerilerde olsa da Deloitte‘ in hazırladığı endekste ilk sırada yer almaktadır (http://www.deloitte.com/assets/DcomGlobal/Local%20Assets/Documents/Manufa cturing/dttl_2013%20Global%20Manufacturing%20Competitiveness%20Index_11 _15_12.pdf). 40 ġekil 2.7. Deloitte Küresel Üretim Rekabet Gücü Endeksi BileĢenleri Kaynak:http://www.deloitte.com/assets/DcomGlobal/Local%20Assets/Documents/Manufacturing/dtt l_2013%20Global%20Manufacturing%20Competitiveness%20Index_11_15_12.pdf s.6, EriĢim Tarihi, 04.04.2013 Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri Reel efektif döviz kuru endeksleri; (REDKE) merkez bankaları, OECD ve IMF gibi ulusal ve uluslararası kuruluĢlar tarafından hesaplanmaktadır. Bu nedenle, REDKE; URG‘ nin hesaplanmasında kurumsal yaklaĢımlar baĢlığı altında incelenmiĢtir. REDKE dıĢ ticaret dengesi çerçevesinde URG‘ yi ölçmede kullanılan makroekonomik bir göstergedir. REDKE‘ nin bir diğer önemli fonksiyonu ise; merkez bankaları için döviz kurlarına para politikası araçları ile müdahale etmede bir gösterge ve referans olmasıdır. 41 Nominal döviz kuru; (NDK). bir ülkenin para biriminin baĢka ülkelerin para birimleri cinsinden ifadesidir (Seyidoğlu, 2003:298, Altay, 2006: 60). Reel döviz kuru (RDK). ise; yabancı ülkelerde üretilen ürünlerin yurtiçinde üretilen ürünler cinsinden göreli fiyatını yansıtır. Bir baĢka ifade ile NDK; bir ülkenin para biriminin yabancı ülke para birimi cinsinden ifadesi iken, RDK bir ülkede üretilen malların fiyatlarının baĢka ülkelerdeki malların fiyatları cinsinden ifadesidir. Uluslararası rekabetçiliği ölçmede bir gösterge olarak RDK‘ ya iliĢkin yapılan teorik çalıĢmaların büyük bir çoğunluğu; ticarete konu olmayan ve olan malların göreli fiyatı ve yurtiçi ve yurtdıĢı fiyat endeksleri göreli oranları yaklaĢımları çerçevesinde ĢekillenmiĢtir(Edwards,1988,http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/RED KHesaplamasi.pdf, EriĢim Tarihi,03 .03.2013). Yukarıda formulasyonu ifade edilen birinci yaklaĢımın temel avantajı; kaynakların ticarete konu olan ve olmayan sektörler arasında dağılımını yansıtmasıdır. RDK‘ nın azalması, üretimin ticarete konu olmayan mallardan ticarete konu olan mallara kaydığını göstermektedir. Bu nedenle bir ülkenin RDK‘ sının değer kaybetmesi ülkenin rekabetçiliğini (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf, artırır EriĢim Tarihi,03.03.2103). Bu yönteme göre RDK hesaplamasının olumsuz yanı; ticarete konu olamayan mal fiyatlarına iliĢkin sağlıklı veri toplama güçlüğüdür (Altay, 2006:60). RDK‘ nın hesaplanmasında kullanılan bir diğer yaklaĢım; yurtiçi ve yurtdıĢı fiyat endekslerinin birbirlerine oranlanması yaklaĢımıdır. Bu yöntemle diğer yöntem arasındaki temel fark; ikinci yöntemin ticarete konu olan ve olmayan malların yurtdıĢı göreli fiyatlarını da yansıtmasıdır.4 4 Reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamasında fiyat endekslerinin oranlanmasına dayalı metodolojiye ilişkin kapsamlı açıklama ekler kısmında yer almaktadır. 42 Ticari hayatta bir ülke birden çok ülke ile dıĢ ticaret yapmaktadır. Bu nedenle URG‘ yi ölçmede bir makroekonomik gösterge olarak REDKE‘ nin anlamlı olabilmesi için; REDKE hesaplamasının bir ülkenin dıĢ ticaret yaptığı ve rekabet iliĢkisi içerisinde olduğu ülkelerle yapmıĢ olduğu dıĢ ticarete iliĢkin verileri içermesi gerekmektedir. Bir ülkenin her ülkeyle yapmıĢ olacağı ticaret nicelik ve nitelik olarak farklılık arz edebilecektir. Bu nedenle RDK‘ nın efektif endeks olarak hesaplanması gerekliliği söz konusudur. Endekse dahil edilecek ülkelerin seçiminde temel kıstas; ülkenin dıĢ ticaret ve rekabet iliĢkisi içerisinde bulunduğu temel ülkelerin endekse dahil edilmesidir. REDKE hesaplamasında, endekse dâhil edilecek ülkelerin ağırlıklandırılması gerekmektedir. Ağırlıklandırma iĢleminde en çok kullanılan yöntem; bir ülkenin diğer ülkelerle yaptığı toplam dıĢ ticaret hacmine göre ağırlıklandırmasının yapılmasıdır. Burada önem arz eden husus; üçüncü ülkelerle olan dolaylı rekabetinde dikkate alınmasıdır. Bu kapsamda IMF tarafından hesaplanan toplam rekabet gücü ağırlıkları; üçüncü ülkelerle olan rekabeti de içermektedir (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf, EriĢim Tarihi,03.03.2103).RDK ve REDKE dördüncü bölümde daha kapsamlı bir Ģekilde ele alınmıĢtır. 2.4.2. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede kuramsal yaklaĢımlar AçıklanmıĢ KarĢılaĢtırmalı Üstünlükler Endeksi Günümüzde ülkeler arasında karĢılıklı dıĢ ticaret gerçekleĢmektedir. Bu dıĢ ticaret sonucu ülkelerin dıĢ ticaret hacmi oluĢmaktadır. Bu dıĢ ticaret hacmi birçok ülke ile birçok ürün çeĢidi kapsamında dıĢ ticaret verisini içermektedir (Aynagöz Çakmak,http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.pdf,EriĢim Tarihi,03.03.2013). DıĢ ticaret hacminin bileĢenlerinde çok sayıda ülke ve çok sayıda ürünün yer alması; karĢılaĢtırmalı üstünlükleri belirleyen fiyat ve fiyat dıĢı unsurların 43 ölçülmesini zorlaĢtırmaktadır. Bu nedenle karĢılaĢtırmalı üstünlüklerin hesaplanmasında, ticaret öncesi değil ticaret sonrası verilere dayalı hesaplama gerekli yapmak olmaktadır (Aynagöz Çakmak,http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.pd, EriĢim Tarihi,03.03.2013). Ülkeler arası dıĢ ticaret anlamında karĢılaĢtırmalı üstünlükleri, ticaret sonrası verilere dayalı ölçümünü ilk olarak, Liesner (1958). tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir, Ancak karĢılaĢtırılmalı üstünlüklerin ölçümünde en çok kullanılan yöntem; Balassa‘ nın AçıklanmıĢ KarĢılaĢtırmalı Üstünlükler Endeksi‘dir (AKÜ). Balassa‘ nın (1965). AKÜ yaklaĢımı, karĢılaĢtırmalı üstünlüğün gerçek biçiminin, ticaret sonrası verilerden gözlemlenebileceğini varsaymaktadır.(Aynagöz Çakmak,http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.pd, EriĢim Tarihi,03.03.2013). Bu kapsamda en yaygın kullanılan AKÜ endeksleri aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Bedir, 2009a: 114). RCA1:Balassa Metodu RCA2: Göreli ihracat-ithalat ölçümü RCA3: Göreli ticaret üstünlüğü : Ülkenin i malı / sektörü ihracatı : Ülkenin toplam ihracatı : i malının toplam bölge ya da dünya ihracatı : Toplam bölge ya da dünya ihracatı : Ülkenin i malı ithalatı, : Ülkenin toplam ithalatı : i malının toplam bölge ya da dünya ithalatı : Toplam bölge ya da dünya ithalatı 44 Temel AKÜ endeksleri ve bu endekslerin değiĢkenleri kapsamında endekslerin yorumu aĢağıdaki gibi yapılabilir. Balassa metodunda (RCA1). hesaplanan katsayı eğer 1‘den büyük ise; o ülkenin i malı veya sektöründe ihracat rekabet gücüne sahip olduğu, 1‘den düĢük ise de rekabet gücüne sahip olmadığı anlamına gelmektedir. Bu yöntemin olumsuz yanı ithalata iliĢkin verileri içermemesidir (Bedir, 2009a: 114-115). Göreli ithalat/ihracat ölçümünde (RCA2) rekabet gücünün olması için yine hesaplanan katsayının 1 den büyük olması gerekmektedir. Yöntem ithalata iliĢkin verileri içermesine rağmen, diğer ülkelerle karĢılaĢtırma yapma olanağı sağlamaması yöntemin olumsuz yanıdır (Bedir, 2009a: 114-115). Göreli ticaret üstünlüğü metodunda rekabet gücünün olması için katsayının pozitif çıkması gerekmektedir. Bu yöntem diğer iki yönteme göre daha fazla veri içerir (Bedir, 2009a: 114-115). Endüstriler Arası UzmanlaĢma Endeksi Endüstriler arası uzmanlaĢma endeksi (EAUE) ―Michaely Endeksi‖ olarak da isimlendirilmektedir. EAUE; bir ülkenin bir sektördeki ihracat performansını ve rekabet gücünü ölçmekte kullanılan endekslerden bir tanesidir. Endeks aĢağıdaki gibi formülize edilmektedir. Değeri arttıkça endüstriler arası uzmanlaĢma artmaktadır (Santos-Paulino, 2008:2, Gökmenoğlu, 2011: 59). ∑* + : j ülkesinin k sektöründeki ihracatı Xj: j ülkesinin toplam ihracatı Mjk :j ülkesinin k sektöründeki toplam ithalatı Mj: j ülkesinin toplam ithalatı 45 Lawrance Yapısal DeğiĢim Endeksi Lawrance endeksi; dıĢ ticarette yapısal değiĢimin olup olmadığının veya ne yönde olduğunun belirlenmesinde kullanılan bir endekstir (Bedir, 2009a:115). Ayrıca Lawrence endeksi; ilgili ülkenin dünyada değiĢen talebe yanıt verip veremediği hakkında gösterge niteliğindedir. Lawrance endeksi; ülkelerin ihracat performanslarının, bir önceki yıla göre yapısal bir değiĢimin gerçekleĢip gerçekleĢmediğini ölçmektedir (http://www.rekabetkongresi.org/documents/RK2010_Sunum_Selcuk_Karaata.pdf, EriĢim Tarihi, 03.03.2013). Yapısal değiĢim; her ürün grubunun ihracattaki payının bir önceki yıldaki farklarının toplanması ile değerler üzerinden hesaplanır. Bu nedenle fiyat hareketlerine bağımlıdır. Endeksin ortaya koyduğu çizelgeleri yorumlarken döviz kurlarındaki değiĢimler, hammadde fiyatları dalgalanmalarının irdelenmesi gerekir. Lawrence Endeksi aĢağıdaki gibi ifade edilebilir (http://www.rekabetkongresi.org/documents/RK2010_Sunum_Selcuk_Karaata.pdf, EriĢim Tarihi, 03.03.2013). ∑ [ ∑ ] : t zamanında ülkenin toplam ihracatı içerisinde i sektörünün ihracat payı. Lawrance endeksi 0 ile 1 arasında değiĢmektedir. Endeksin 1‘e yaklaĢması önemli bir yapısal değiĢimin olduğunu gösterir (Bedir, 2009a: 116). Beneficial Yapısal DeğiĢim Endeksi Beneficial endeksi; bir ülke ihracatındaki yapısal değiĢikliğin, dünya genelinde talep edilen en dinamik ürünlerle uyumlu olup olmadığını ölçmektedir (Bedir, 2009a:116). Endeks aĢağıdaki formüldeki gibi ifade edilebilir. 46 ∑ ∑ {[ || ] [ ( ) ( ) ] ( ∑ ) } Beneficial Endeksinin pozitif olması; dünya genelinde talep edilen en dinamik ürünlerle uyumluluğun bulunduğunu ve faydalı bir değiĢimin yaĢandığını gösterir. Endeks ne kadar büyükse, ihracat yapısındaki faydalı değiĢimin de o ölçüde yüksek olduğu ifade edilebilir (Bedir, 2009a: 116). 47 3. AVRUPA BORÇ KRĠZĠNĠN ORTAYA ÇIKIġI VE GELĠġĠMĠ Avrupa Birliği‘nin (AB) uzun vadede amacı bir siyasi ve ekonomik birliğe dönüĢmektir. AB‘nin bu amacını gerçekleĢtirmesi ekonomik ve siyasi anlamda uzun bir süreci gerektirmektedir. AB üyesi ülkeler arasında ekonomik ve mali birliğin sağlanabilmesi bu sürecin en önemli kilometre taĢlarından bir tanesidir. Ekonomik ve mali birliğin sağlanmasının yöntemlerinden bir tanesi parasal birliğin sağlanmasıdır. Bu doğrultuda, bir parasal birlik alanı olarak Euro Bölgesi veya bir diğer adı ile Avrupa Para Birliği 1999 yılında kurulmuĢtur. Euro Bölgesinin kurulmasından sonra AB ve Euro Bölgesinde borçlanma maliyetleri azalmaya baĢlamıĢtır. Borçlanma maliyetlerindeki azalıĢ, Euro Bölgesinde borçlanmaya dayalı ekonomik büyümeyi daha avantajlı hale getirmiĢtir. Bu durum ise Euro Bölgesi ülkelerinin kamu borçlarının artmasına neden olmuĢtur. Euro Bölgesinde parasal birliği destekleyen mali birliğin oluĢturulmaması, Euro Bölgesindeki bazı ülkelerin mali disiplinlerinin zayıf olması ile birlikte makroekonomik yönden kırılganlıklara sahip olmaları; diğer ülkelere kıyasla bu ülkelerde, kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranının daha yüksek seviyelere çıkmasına sebep olmuĢtur. 2008 yılında ortaya çıkan Küresel Finansal Kriz, küresel sistem üzerinde risk algısını artırmıĢtır. Artan küresel risk algısı Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerini yükseltmiĢtir. Euro Bölgesinde Küresel Finansal Krizin olumsuz etkileri makroekonomik kırılganlıklara sahip ülkelerde daha fazla hissedilmiĢtir. Euro Bölgesinde mali disiplin ve makroekonomik göstergeler açısından en zayıf ülkelerden bir tanesi Yunanistan‘dır. Bu bağlamda Küresel Finansal Krizle birlikte artan risk algısı sonrası, Yunanistan‘ın borçlanma maliyetleri diğer Euro Bölgesi ülkelerine kıyasla daha fazla artmıĢtır. Yunanistan‘da 2009 yılı sonbaharında göreve gelen yeni hükümet Yunanistan‘ın makroekonomik verilerini revize ederek Yunanistan‘ın kamu borçlarını 48 ödeyemeyeceğini ilan etmiĢtir. Yunanistan kamu borçlarının ödenebilirlik derecesi ile ilgili yapılan bu güncelleme Euro Bölgesi piyasalarında panik havası ortaya çıkarmıĢtır. Piyasalarda bir Euro Bölgesi ülkesinin iflası kaynaklı ortaya çıkan panik havası; yatırımcılar nezdinde Euro Bölgesi ve AB‘nin geleceğine iliĢkin soru iĢaretlerini ortaya çıkarmıĢtır. Bu çerçevede, Euro Bölgesinde Küresel Finansal Krizle ortaya çıkan yüksek derecede risk seviyesi daha fazla artarak borçlanma maliyetlerini çok daha fazla artma eğilimine sürüklemiĢtir. Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan‘ın iflası sonrası Euro Bölgesinde makroekonomik kırılganlıklara sahip olan ülkelerin borçlanma maliyetleri diğer Euro Bölgesi ülkelerine nazaran çok daha fazla artmıĢtır. Artan borçlanma maliyetleri sonucu Euro Bölgesinde makroekonomik zayıflıklara sahip olan ülkeler, artan kamu borçlarının geri ödenmesinde baĢarılı olamamıĢlar ve borçlarının geri ödenmeme riskleri artmaya baĢlamıĢtır. Risk artıĢı ile borçlanma maliyetlerinin tekrar artmaya baĢlaması, kamu borçlarının tekrardan borçlanma yolu ile fonlanmasını neredeyse imkânsız hale getirmiĢ ve Avrupa Borç Krizini ortaya çıkarmıĢtır. 3.1. Bir Parasal Birlik Alanı Olarak EURO Bölgesi 3.1.1. Euro Bölgesinin Kurulması Avrupa Borç Krizi‘ ni diğer krizlerden ayıran en önemli hususlardan bir tanesi krizin bir parasal birlik alanında ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle Parasal birliğin kurulması süreci ve yönetimine iliĢkin hususların incelenmesi konunun amaçlarına katkı sağlayabilir. Avrupa kıtasında bir ekonomik ve parasal birlik oluĢturulması fikirleri Ģu anki Avrupa kurumlarının kurulmasından çok öncelere dayanmaktadır. 1929‘da Milletler cemiyetinde Gustav Stresemann, Birinci Dünya SavaĢı sonrasında Avrupa‘da birçok sayıda yeni ulus devletin ortaya çıkması nedeniyle artan ekonomik bölünme karĢısında Avrupa‘da tek bir para birimi olması yönergesini vermiĢtir 49 (http://en.wikipedia.org/wiki/Economic_and_Monetary_Union_of_the_European_U nion, EriĢim Tarihi, 08.10.2013) AB içerisinde bir parasal ve ekonomik birlik alanının oluĢturulması fikri ise 1960‘lı yıllara kadar uzanmaktadır. 1969‘a kadar AB ülkeleri A.B.D Doları karĢısında sabit bir kura sahiptir. Ancak 1969 yılı ile uluslararası para sisteminde sorunların baĢ göstermesi ve uluslararası piyasalarda ortaya çıkan olumsuzluklar AB‘yi dolar karĢısında etkili bir parasal birlik alanı oluĢturma isteğine sürüklemiĢtir (Akçay, 2006:6). ġekil 3.1. Euro Bölgesi Üyesi Ülkeler ve Euro Bölgesinin Diğer Resmi Avrupa Organizasyonu Yapılar Ġçerisindeki Konumu Kaynak:http://en.wikipedia.org/wiki/File:Supranational_European_Bodies-en.svg, 08.08.2013 AB‘ nin uzun vadede hedefi; EriĢim Tarihi, AB‘nin bir siyasi birliğe dönüĢmesidir (ABGS, 2011,http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=105, EriĢim Tarihi, 01.12.2013). Tam siyasi birliği sağlayabilmeyi amaçlayan AB‘ nin bu amacını gerçekleĢtirebilmesi için, birlik genelinde ekonomik ve mali birliğin sağlanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Parasal birlik alanının oluĢturulması ise ekonomik ve mali birliğin sağlanmasına katkı sağlayacağı ifade edilebilir. Euro Bölgesi ülkeleri parasal birlik kurulması öncesi ve sonrasında makroekonomik göstergeler açısından incelendiğinde; Yunanistan, Portekiz gibi 50 Çevre-Güney ülkelerinin, Almanya ve Fransa, Hollanda gibi Merkez-Kuzey ülkelerinin oldukça gerisinde olduğu görülmektedir (Dias, 2012:2055). AB‘nin bir siyasi birliğe dönüĢebilmesi için öncelikle birlik üyesi ülkeler arasında ekonomik birlik sağlanmalıdır. Ekonomik birliğin oluĢturulması, devamı ve baĢarısı için ülkelerin benzer makroekonomik yapıya sahip olmaları gerekmektedir. Euro Bölgesinde merkez ve çevre ülkeler arasındaki dengesizlikler bu ülkelerin URG‘ nin çıktılarından bir tanesi olan toplam refah anlamında da farklılaĢmasına neden olmuĢtur. Bu bağlamda, Merkez-Kuzey Avrupa ülkeleri sahip oldukları yüksek rekabet gücünün bir çıktısı olarak yüksek reel büyüme oranları ve refah seviyesine sahipler iken, Çevre-Güney Avrupa ülkeleri sahip oldukları düĢük rekabet gücünün bir çıktısı olarak düĢük reel büyüme oranları ve refah seviyesine sahiplerdir. ĠĢte tam bu noktada parasal birliğin kurulması siyasi birliği sağlamada bir basamak olmasının yanı sıra, Güney ülkelerinin kalkınması için tasarlanan büyüme modeli olarak ortaya çıkmaktadır. Bir baĢka yönden çevre ülkelerinde bu makroekonomik dengesizlikler sonucu bu ülkelerde tasarruf ve finansman açığı sorunu ortaya çıkmıĢtır. AB‘nin merkezçevre ülkeler arasındaki bu makroekonomik dengesizlikleri giderebilmek için, parasal birlik alanının oluĢturulması, çevre ülkelerin tasarruf ve finansman açığı sorununu çözeceği ve bu ülkelerde kaynak kullanımına eriĢimi artırabileceği düĢünülmüĢtür (Stratfor, 2011, Topçu vd,2013:2). Bu bağlamda parasal birliğe dayalı büyüme modelinin spesifik olarak iki amacı olduğu ifade edilebilir. Bunlardan birincisi; para alanı içerisinde tek paraya geçilmesinin bir sonucu olarak kur riski ve iĢlem maliyetlerini minimize edilmesi suretiyle birliğin kuzeyinden güneyine dıĢ ticaretin geliĢmesini sağlamaktır. Bu amacın gerçekleĢmesinin ortaya çıkaracağı sonuç ise Güney ülkelerinin cari iĢlemler hesabı açığı ile büyümesidir. Ġkinci amaç ise; para alanı içerisindeki ülkelerin borçlanma maliyetlerinin Alman markının tedavülden kalkmadan önceki seviyesine yaklaĢtırılması suretiyle Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin düĢürülmesidir. Bu amacın gerçekleĢmesinin 51 ortaya çıkaracağı sonuç ise ise Güney ülkelerinin ucuza fon bulmalarını kolaylaĢtırarak borçlanma ile finansmanın ve reel ekonomik büyümenin teĢvik edilerek, güney ülkelerinin bütçe açığı vererek kamu borçlanmasına dayalı olarak büyümesidir. Bir bakıma Güney-Çevre ülkelerinin bütçe açığı ve cari açığın aynı anda var olduğu ikiz açık hipotezi çerçevesinde büyümesinin hedeflendiği ifade edilebilir. Ancak ortaya çıkacak bütçe ve cari açığı ve kamu borçlarının seviyesi ve faiz oranlarının belirli bir standart da gerçekleĢmesi istenmiĢtir. Bu çerçevede yakınlaĢma kriterleri olarak ifade edilen Maastrich Kriterleri kabul edilmiĢtir. Maastrich kriterlerinde, enflasyon, faiz ve kurlarla ilgili olarak getirilen kurallar para politikasında yakınsama kriterlerini oluĢturmaktadır (sırasıyla %1,5 ve %2). Bütçe açığı ve borçlanma kuralları (Bütçe Açığı/GSYĠH ≤ %3; Kamu Borcu/GSYĠH ≤ %60) maliye politikalarında yakınsama kriterlerini oluĢturmaktadır (ġanlıoğlu ve Bilginoğlu, 2010:150). Euro Bölgesinde para politikasının tek elden yürütülerek ulusal ekonomi yönetimlerinin döviz kurunu bir makroekonomik bir enstrüman olarak kullanamaması ve maliye politikalarının yerel düzeyde yürütülmesi Avrupa Borç Krizinin ortaya çıkıĢında önemli rol oynamıĢtır. Bu nedenle Euro Bölgesinin yönetimine kısaca değinilebilir.5 (Akçay vd., :2013:43-49). 3.1.2. Euro Bölgesinin Yönetimi Euro Bölgesinin ekonomik anlamda yönetilmesinde; yetki devri, taahhüt etme koordinasyon ve ulusal politikaların özerkliği gibi dört temel yaklaĢım hâkimdir. Euro Bölgesi tek bir ekonomi politikasının uygulandığı birlikten ziyade göreli olarak esnek bir çerçevede ekonomik politikalarındaki koordinasyonun sağlandığı birliktir. Bu bağlamda ekonomi politikasının bütün olarak yönetimi; para politikası, döviz kuru politikası ve diğer ekonomi politikaları olmak üzere üç-ayak üzerinde oturmaktadır (Akçay vd., :2013:43-49). 5 Döviz kuru ve rekabet gücü arasında sıkı bir ilişki vardır. Ülkelerin döviz kuru politikasını belirleyememesi PIIGS ülkelerinin rekabet gücünün aşınmasında önemli rol oynamıştır. 52 Para politikası Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve ulusal merkez bankaları tarafından yürütülmekte olup karar almada tek yetkili AMB‘ dır. Para politikasının tek elden yürütülmesi ekonomi yönetiminde ciddi bir zafiyet ortaya çıkarmaktadır. Çünkü ülkelerin ekonomi politikasının yürütülmesinde ve yönetiminde döviz kuru politikası ve ulusal merkez bankalarının faizler üzerinde etki edebilme derecesi önemli rol oynamaktadır. Para politikasının yürütülmesi yetkisi Euro Bölgesi merkez banlarından AMB‘ ye devri ulusal hükümetlerin ekonomi yönetiminde iki kritik enstrümanından bir tanesi olan döviz kuru enstrümanını elinden almaktadır (Aksoy ve Tanrıöven, 2012). Euro Bölgesinde Döviz kuru politikası DKM-II mekanizması6 çerçevesinde yürütülmektedir. Döviz kuru politikasına iliĢkin karar alma sorumluluğu; Avrupa Konseyi, Ecofin Konseyi ve AMB arasında paylaĢtırılmıĢtır. Diğer ekonomi politikaları ise çok fazla revizyona uğramıĢtır (Akçay vd., :2013:43-49). Ülkelerin döviz kuru politikasını belirleyememeleri rekabet güçlerinin aĢındığı dönemlerde ulusal düzeylerde rekabet gücünün kazanımına iliĢkin politikalar geliĢtirememesine neden olmaktadır. Para politikası ve maliye politikası arasında sıkı bir etkileĢim vardır. Euro Bölgesinde tek para politikası ve birden fazla maliye politikasının uygulanması para politikasının etkinliğini olumsuz etkilemektedir. Örneğin; bir ülkede mali disiplinsizlik sonucu enflasyonun Euro Bölgesi ortalaması ölçeğinde baskı altına alınamaması tüm parasal birlik genelinde fiyat istikrarını olumsuz yönde etkilemektedir. Euro Bölgesi genelinde tek bir para politikası uygulanırken maliye politikalarının ulusal düzeyde kalması Euro Bölgesinin ekonomi yönetiminde en büyük aksaklıklardan bir tanesi olarak süregelmiĢtir. Bu aksaklığın etkilerinin minimize edilebilmesi ve ülkeler arasında maliye politikalarının yakınsaması amacıyla Euro Bölgesinde mali kurallar uygulamaya konulmuĢtur (Akçay vd., :2013:43-49). 6 DKM-II mekanizması; Euro bölgesine katılan ülkeler ve AB üyesi olup Euro Bölgesine katılmayan ülkeler arasında döviz kuru istikrarını sağlanması için oluşturulan bir mekanizmasıdır. 53 Sonuç olarak, ekonomik ve parasal birlik, ürünlerin, hizmetlerin ve üretim faktörlerinin sınırsız ve özgür dolaĢımı ve ekonomi politikalarının merkezileĢtirilmesidir. Bundan dolayı parasal entegrasyon, ekonomik ve parasal birliğin önemli unsurudur. Parasal entegrasyon iki unsuru içermektedir. Bu unsurlar; döviz kuru birliği ve sermaye piyasası birliğidir. Döviz kuru birliği, üye ülkelerin döviz kurlarının bir alan içinde birbirleriyle iliĢkilerinin sürekli sabit tutulması iken; sermaye piyasası birliği ise belli bir alan içinde sermayenin tamamen serbest olarak dolaĢabilmesi olarak ifade edilebilir (Tunçsiper ve Yakut,1998:102). 3.2. Avrupa Borç Krizinin GeliĢimi Günümüz finansal küreselleĢme ve finansal pazarların entegrasyonu ile sermaye hareketliliği artarak krizleri daha yaygın hale getirmiĢtir (Bordo ve Eichengreen, 1999, Rangau ve Burietz, 2013: 35). Günümüzde yaĢanan bu krizler birçok benzer özelliklere sahip olmalarına rağmen kendine ait spesifik özellikleri vardır (Hautcoeur,2011, Rangau ve Burietz, 2013:35). Günümüzde en son yaĢanan ekonomik krizlerden bir tanesi de Avrupa Borç Krizi‘ dir. Avrupa Borç Krizi‘ nin kendine ait en önemli özelliklerinden bir tanesi krizin bir parasal birlik alanı içerisinde ortaya çıkmasıdır. Bir parasal birlik alanı olarak Euro Bölgesi 2009 yılı sonlarına kadar baĢarılı bir birlik olarak kabul edilmiĢtir (Ergin,2013:6). Ancak, parasal birliğin tasarımının yanlıĢ yapılandırılması ve parasal birlik alanı içerisinde yer alan bir takım ülkelerin makroekonomik anlamda kırılganlıklara sahip olması parasal birlik alanı içerisinde ekonomik krizler ortaya çıkma riskini artırmıĢtır. Avrupa Borç Krizi çerçevesinde ilk olarak ifade edilebilecek hususlardan bir tanesi krizi derinden yaĢayan ülkelerde krizi derinleĢtiren faktörlerin farklılaĢmasıdır. Bir baĢka ifade ile Euro Bölgesinde Portekiz, Ġrlanda, Ġtalya, Yunanistan ve Ġspanya‘da (PIIGS) yaĢanan kamu borç krizlerinin nedenleri her ülkede farklılaĢmaktadır. Avrupa Borç Krizi‘ nin ortaya çıkıĢını hızlandıran iki büyük kriz söz konusudur. Bu krizler, Küresel Finansal Kriz ve Yunan Hükümeti Borç Krizleridir. 54 2007 yılında A.B.D.‘ de konut kredileri piyasasında baĢlayan finansal krizin, 2008 yılı Eylül ayında Lehman Brothers‘ ın iflası ile Küresel Finansal Krize dönüĢmesi; yatırımcıların küresel sistem üzerinde risk algılamasını artırmıĢtır. Bu risk algılamasının Euro Bölgesi üzerinde en somut anlamda yansımalarından bir tanesi 10 yıllık devlet tahvil faizleri çerçevesinde Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerini artıĢ trendine sürüklemesi olmuĢtur (Bkz. ġekil 3. 2). ġekil 3.2. Euro Bölgesi Ülkelerinin 10 Yıllık Devlet Tahvil Faizleri Kaynak:AMB‘denuyarlanmıĢtır (http://sdw.ecb.europa.eu/browseSelection.do?DATASET=0&DATASET=1&sfl1=4&FREQ=M&sfl2 =4&node=SEARCHRESULTS&q=long+term+interest+rate, EriĢim Tarihi,17.01.2014). Euro Bölgesinin kurulması ile Euro Bölgesinde Avrupa Borç Krizi‘ nin derinleĢtiği ülkelerin ihraç ettiği 10 yıllık devlet tahvil faizleri Almanya‘nın 10 yıllık devlet tahvil faizlerine yaklaĢmaya baĢlamıĢtır. Ancak 2008 yılında Küresel Finansal Krizin ortaya çıkması; Euro Bölgesinde 10 yıllık devlet tahvil faizlerini artıĢ trendine sürüklemiĢtir. Bu artıĢ trendin de Finansal kriz esnasında AB genelinde ortak politika çerçevesi oluĢturulamamasının ve Küresel Finansal Kriz ile bağlantılı olarak özellikle Ġrlanda‘da bankalarının Ġrlanda hükümeti tarafından kurtarılması risk artıĢının tetiklemesi etkili olmuĢtur.7(Ergin,2013:6). 7 Çünkü İrlanda’ da A.B.D.’ de olduğu gibi konut kredilerinde balon etkisi görülmesinde ötürü Lehman Krizinin İrlanda’ ya yansıması A.B.D’ dekine benzer şekilde gerçekleşmiştir. 55 Küresel Finansal Kriz sonrası Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin artıĢ trendine girmesi; Euro Bölgesinin A.B.D. kaynaklı bir bankacılık ve finans krizine duyarlılık derecesinin neden bu kadar yüksek olduğu sorusunu ön plana çıkarmaktadır. Bu soruya cevap olarak üç husus sıralanabilir.8 Bu hususlardan birincisi Küresel Finansal Kriz sonrası tüm küresel sistemde ortaya çıkan finansal istikrarsızlığın reel sektörleri etkileyerek küresel sistemde durgunluğa ve küçülmeye yol aĢmasıdır. Ġkinci husus, Euro Bölgesi ve A.B.D. ekonomileri arasındaki sistemik bağlılık derecesinin yüksek olmasından ötürü A.B.D.‘ de ortaya çıkan bankacılık merkezli finansal krizin aktarım kanallarının etkin çalıĢmasıdır. Üçüncü husus ise finansal krizler ve borç krizleri arasındaki sistemik iliĢkidir. Tarihsel süreçte özellikle finansal merkezlerde ortaya çıkan finansal kriz dalgalarını, borç krizleri izlemiĢtir (Hilsenrath, 2010, Kılıç ve Bayar, 2012:55). Finansal krizler, dört ölümcül D (economic downturns, revenues down, debt, downgrade) ile iliĢkilidir. Bunlar; ekonomik çöküĢ, gelirlerin azalıĢı, borçlar ve ekonomik küçülme olarak ifade edilebilir. Bankacılık temelli finansal krizleri, çarpıcı ekonomik çöküĢler ve kamu gelirinde azalmalar takip eder. Gelirlerin azalması ile bütçe açıkları artar, artan bütçe açıkları finansman açığına neden olur. Finansman açığının kapatılması için borçlanmaya gidilir. AĢırı borçlanma sonrası kredi derecelendirme kuruluĢlarının not indirimleri ortaya çıkar (Reinhart, 2009: 2, Kılıç ve Bayar, 2012:55 ). Kamu kesimi borç krizleri, genellikle likidite eksikliğinden (vadesi gelen yükümlülükleri ödeyecek kadar kısa vadeli veya likit varlık olmaması) bir baĢka ifade ile nakit akıĢı probleminden ya da ödeme gücünün yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bir bakıma kamu borç krizleri; ülkenin kaynaklarının yükümlülüklerini karĢılayamaması durumu olarak tanımlanabilir (Grafton, 2011:2, Kılıç ve Bayar,2012: 56). 8 Avrupa Borç Krizi ve Küresel Finansal Kriz arasındaki sistemik bağlılık detaylı olarak Avrupa Borç Krizinin nedenleri kısmında irdelenmeye çalışılmıştır. 56 Bankacılık krizi temelli finansal krizler ve kamu borç krizleri arasındaki iliĢki bankacılık temelli bir finansal kriz olarak Küresel Finansal Krizin Euro Bölgesi üzerine izdüĢümü literatürü destekler nitelikte gerçekleĢmiĢtir. Euro Bölgesinde Küresel Finansal Krizi kamu borç krizleri takip etmiĢtir. Küresel Finansal Krizin devamında Euro Bölgesinde kamu borç krizlerinin fitilini ateĢleyen geliĢmeler Yunanistan‘dan gelmiĢtir. 2009 yılı Ekim ayında Papandreu Hükümetinin kendinden önce göreve gelen hükümetin bütçeye iliĢkin verilerini revize etmiĢtir. Bu bağlamda kredi derecelendirme kuruluĢlarının Yunanistan‘ın kredi notunu indirmesi; yatırımcıların Yunanistan‘ın yüksek düzeyde kamu borçlarını ödeyebilme gücü konusunda endiĢe yaĢamasına neden olmuĢ ve Yunanistan‘ın devlet tahvil faizleri ve CDS primleri artıĢ trendine girmiĢtir. GeniĢ anlamda borç krizi, borçlunun borçlarını çevirememesi anlamına gelirken, Ancak küresel finansal sistem zemininde borç krizi; borçlunun faiz ödemelerini yapamadığı ve dolaysıyla borçlarını çeviremez konumda olması anlamına gelmektedir (Akçay vd.,2013). Yunanistan‘ın borçlanma maliyetlerinin artması da bu kapsamda değerlendirilebilir. AB ve Euro Bölgesinin Merkez ülkeleri olarak ifade edilen Almanya ve Fransa‘nın büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında Yunanistan ve diğer PIIGS ülkeleri tarafından ihraç edilen menkul kıymetler geniĢ bir yer tutmaktadır (Akçay vd., 2013). Bu nedenle, hali hazırda yüksek kaldıraç ve düĢük sermaye yeterliliği oranları ile çalıĢan AB‘nin bankacılık sektörünün toplam riski artmıĢtır. Bu kapsamda büyüme ve rekabet gücü krizi olarak baĢlayan kriz; Küresel Finansal Kriz ve parasal birliğin baĢarısız olması ile kamu borç krizine, borçlanma araçlarının da AB bankalarının bilançolarında olmasından ötürü bir bankacılık krizine dönüĢmüĢtür (Barosso 2011, Akçay, 2013). Bu bağlamda, panik havası ile birlikte Küresel Finansal Krizle gelen asimetrik dıĢ Ģok ve Euro Bölgesinde varlık fiyatlarında meydana gelen ani değiĢmeler ile rekabet gücü ve büyüme krizi olarak baĢlayan kriz kamu borç krizi ve bankacılık krizlerine dönüĢmüĢ ve Avrupa Borç Krizi ortaya çıkmıĢtır. 57 3.3. Avrupa Borç Krizinin Ortaya ÇıkıĢ Nedenleri Avrupa Borç Krizinin nedenleri, Euro Bölgesi ülkeleri için seçilen büyüme modelinin tasarımından kaynaklanan nedenler, Euro Bölgesinde var olan yapısal sorunlar, krize geçiĢ sürecini hızlandıran katalizör faktörler olarak sınıflandırılabilir. 3.3.1. Büyüme Modelinin Tasarımından Kaynaklanan Nedenler AB yönetimi ekonomik ve mali birliğin sağlanmasının AB‘nin bir siyasi birliğe dönüĢebilmesine olumlu yönde katkı sağlayacağını beklemiĢtir. Bu bağlamda ekonomik ve mali birlikle beraber siyasi birliğin etkinliği için AB‘de ekonomik anlamda homojen bir yapı oluĢturulması zorunluluğu ortaya çıkmıĢtır. AB içerisinde yer alan Güney ülkeleri ve Kuzey ülkeleri makroekonomik performans anlamında heterojen makroekonomik performans yapı olarak bu sergilemektedirler. heterojen yapıyı AB içerisinde homojen yapıya dönüĢtürmek için bir büyüme modelinin tasarlanması gerekliliği ortaya çıkmıĢtır. Makroekonomik yönden zayıf Güney Avrupa ülkelerinin kalkındırılması amacıyla bir büyüme modeli olarak birlik içerisinde tek para uygulamasına geçilmiĢtir. Tek para kullanmanın ortaya çıkaracağı faydalar dönüĢüm maliyetlerinin giderilmesinden kaynaklanan doğrudan ve dolaylı kazançlar ve kur riskinin minimize edilmesinden kaynaklanan refah kazançları olmak üzere iki baĢlıkta sınıflanabilir (Değer ve Öztürk, 2003:115-116). Tek para kullanmanın ortaya çıkaracağı maliyetler ise; talepteki değiĢmeler, emek piyasası farklılıkları, enflasyon ve iĢsizlikle ilgili ülkelerin farklı tercihleri, büyüme oranı farklılıkları, farklı mali sistemler ve senyoraj problemi olmak üzere beĢ baĢlıkta sınıflanabilir (Değer ve Öztürk, 2003:104-112). Ortak para kullanımın faydaları çerçevesinde, azalan döviz kuru riski ve iĢlem maliyetleri sonucu artacak dıĢ ticaret ve düĢecek borçlanma maliyetleri ile birlikte makroekonomik görünümleri zayıf olan ülkelerin ekonomik büyüme sağlamaları amaçlanmıĢtır. Bir baĢka ifade ile, AB yönetimi, Güney ülkelerini kalkındırmak 58 için; tek para uygulaması zemininde cari açığa, dıĢ borçlanmaya ve bütçe açığına dayalı büyüme modelini yapılandırmıĢtır. AB içerisinde tek para uygulamasına dayalı olarak büyüme modelinin tasarımı, yine tek para uygulamasına dayanan Optimum Para Alanı (OPA) teorisi ile iliĢkilendirilebilir. OPA teorisi, bir grup ülkenin ulusal para birimlerinin değerini önceden belirlenen kurlar üzerinden birbirlerine sabitlenmesi ve üye ülkelerin para birimlerinin değerinin birliğe üye olmayan ülkelerin para birimleri karĢısında serbest dalgalanmaya bırakılması esasına dayanan bir teoridir (Ata ve SilahĢör, 1999:15, Utkulu, 2005:110). Bu bağlamda Euro Bölgesi bir Optimal Para Alanı mıdır? sorusu ön plana çıkmaktadır. OPA teorisi ile ilgili ilk akademik yayını yapan kiĢi Nobel ekonomi ödülü sahibi R. Mundell‘ dir. Mundell 1961 yılında yayınladığı ―A Theory of Optimum Currency Areas‖ adlı çalıĢmasıyla optimum para sahasının teorik temellerini atmıĢtır (Utkulu, 2005:110). Mundell‘e göre OPA‘ nın oluĢturulmasına iliĢkin diğer temel kriterler; açıklık/ekonominin büyüklüğü, üretim faktörlerinin hareketliliği, ürün çeĢitliliği, enflasyon oranlarının benzerliği, ekonomik entegrasyon olarak sıralanabilir (Mundell, 1961) (Bkz. ġekil 3.3) ġekil 3.3. Optimal Para Alanı Ġçin Gerekli Kriterler Kaynak: Örnek,2007:161 59 Mundell‘ in ileri sürdüğü üretim faktörlerinin, özellikle iĢgücünün hareketi kriteri açısından Euro Bölgesinde iĢgücünün yeterince hareketli olmadığı ifade edilebilir (Özalp, 2011:107). ĠĢgücü hareketleri daha çok Doğu Avrupa ülkelerinden Güney Avrupa yönünde gerçekleĢmiĢtir (Ergin, 2013). Ekonominin dıĢa açıklığı kriterine göre; ülkelerin ihracat ve ithalat rakamları toplamının milli gelire oranı ile ekonominin dıĢa açıklık derecesi arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz konusudur. Sabit döviz kuruyla fiyat istikrarını sağlamanın avantajıyla optimallik gerçekleĢtirilmiĢ olacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Euro Bölgesi ülkelerinin, özellikle ABD‘ye nazaran da, daha yüksek dıĢa açıklık seviyelerinde olduğu görülmektedir (Özalp, 2011:108). Euro Bölgesi ürün çeĢitliliği açısından büyük ülkeler baĢta olmak üzere, ihraç ettiği ürün gruplarının çeĢitlenmiĢ olduğu ifade edilebilir (Özalp, 2011:108). Bir diğer kriter olan finans ve sermaye piyasalarının bütünleĢmiĢ olması açısından Euro Bölgesi‘nin Ģu zamana kadar geçen süre kısmen baĢarılı olduğu ifade edilebilir (Özalp, 2011:108). Bunların yanı sıra OPA‘ yı oluĢturacak ülkelerin ekonomik yapılarının birbirine yakın olması, aralarındaki ticaret hacminin yüksek olması, yüksek iĢ gücü hareketliliği bulunması, ülkelerde ortak para ve maliye politikaları uygulanması, enflasyon oranlarının birbirine yakın olması, ödemeler dengesi uyumunun bulunması, ülkelerin gelecekte maruz kalabilecekleri Ģokların asimetrik olması gerektiği ifade edilebilir (Yalçıner, 2012: 40). Parasal birlik üyelerine uygulanan giriĢ koĢulları parasal birliğe, yeni üye olacak ülkelere de uygulanmaktadır. Bu koĢullar, Maastricht Kriterleri olarak isimlendirilmektedir. Fakat, bu kriterlerin, geleneksel OPA teorisinin tanımladığı kriterlerden çok daha hafif kriterler olduğu ifade edilebilir. Maastricht Kriterleri‘ne makroekonomik yakınsama kriterleri olarak da denilebilir. Sadece Maastricht Kriterleri ile parasal birliğin uzun dönem sürdürülebilirliği konusunda baĢarı sağlanamayacağı ifade edilebilir (Artis, 2002:4). 60 Güncel tartıĢmalarda ise, Krugman (2011a ve 2011b)‘de de dile getirildiği gibi, Euro Bölgesinin aslında bir OPA sayılamayacağının en önemli gerekçeleri aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Kibritçioğlu, 2011). 1. Avro Bölgesi‘nin hâlâ bir ―malî birlik‖ (fiscal union). haline gel(e).memiĢ olması. 2. Birlik içindeki ülke vatandaĢlarının diğer birlik ülkelerinin vatandaĢlarının karĢılaĢtıkları ekonomik sorunlar (örneğin asimetrik, yani farklı birlik ülkelerinde ters yönlü etkiler yaratan belirli bir Ģok). karĢısında onlara destek olma ve yardım etme (örn; ortak birlik bütçesinden fon transfer ederek). açısından asgari bir ―dayanıĢma ruhu‖ sergileyememiĢ olmalarıyla ilgili gibi gözükmektedir (Kibritçioğlu, 2011). Aynı Ģekilde Euro‘yu tek para olarak kullanan ülkelerin enflasyon eğilimleri, verimlilik düzeyleri, ücret politikaları ve tasarruf eğilimi gibi temel değiĢkenleri arasındaki farklılaĢmaların önemli boyutlara ulaĢması, ülkeler arasındaki heterojen yapıyı daha da derinleĢtirmiĢtir. Son kriz ile Euro Bölgesi optimum para alanı kriterlerini karĢılamakta yetersiz bir bölge görünümüne sahip olduğu ortaya çıkmıĢtır (Konur ve Çakıcı, 2011: 16). AB‘de tek para uygulamasına geçilmeden önce parasal birliğin baĢarılı olamayacağı yönünde görüĢler dile getirilmekteydi. Bu hususu ifade eden kiĢilerden bir tanesi de ünlü iktisatçı Milton Friedman‘ dır. Friedman AMB‘nin ilk baĢkanı Otmar Isse‘ye konu ile ilgili yazmıĢ olduğu bir mektupta “Sevgili Otmar, imkansız görevin için tebrikler. Biliyorsun ki, ben Avrupa‟daki parasal birliğin baĢarısızlığa mahkum olduğuna kaniyim”, satırları ile konu ile ilgili düĢüncelerini ifade etmiĢtir (Alesina ve Giavazzi, 2010:93-94, Kibritçioğlu, 2011:10). Ayrıca, Friedman 1998‘de, ―Avrupa‘nın Euro‘ya olan sadakatinin, ilk ciddi ekonomik gerilemede sınanacağını‖ da iddia etmiĢtir. AB‘ nin Euro‘ya olan 61 dayanıklılığının test edilebilmesi için gereken ekonomik gerileme9, 2008 yılında ABD‘den AB ekonomilerine ticaret, finans ve bekleyiĢlerin bozulması kanallarıyla yansıyan kriz vesilesiyle ortaya çıkmıĢtır (Kibritçioğlu, 2011: 10). 1998 yılında 155 akademisyen Frankfurter Allgemeine Zeitung ve Financial Times gazetelerinde yayınlanan ortak imzalı açık mektuplarında AB‘nin bütünleĢmesi açısından tek para uygulamasının özellikle AB‘nin merkez ülkeleri açısından gerekli olduğu ancak tek para uygulamasına geçiĢ için henüz erken olduğunu ifade etmiĢlerdir (Miller, 1998, Kibritçioğlu,2011: 9-10). Bu görüĢlerindeki temel dayanaklar ise, AB‘nin iĢgücü piyasalarının yeterince esnek olmaması ve kamu gelirlerinin yönetiminde AB geneli bir konsolidasyonun olmamasıdır (Kibritçioğlu, 2011: 9-10). Sonuç olarak, Euro Bölgesi bir OPA olarak tasarlanmamıĢtır. Euro Bölgesi tek para kullanmanın sağlayacağı faydalar çerçevesinde refah düzeyi düĢük seviyedeki AB üyesi ülkeleri kalkındırmak amacıyla tasarlanan bir büyüme modelidir. Avrupa para birliği içerisinde PIIGS ülkelerinin diğer makroekonomik kırılganlıklara sahip olmaları bu ülkelerde ekonomik krizlerin ortaya çıkma olasılığını artırmıĢtır. Parasal birlikle beraber ticaret, kredi ve finansal piyasaların aktarım mekanizmalarının daha etkin iĢlemesinden ötürü sorunlu ülkelerde ortaya çıkacak olumsuz durumun hızla tüm parasal birliğe yayılması riski ortaya çıkmaktadır. 3.3.2. Euro Bölgesinde Süregelen Yapısal Sorunlar Euro Bölgesi içerisinde kamu ve hane halkı borçlarının artmasının çeĢitli sebepleri söz konusudur. Bu sebepler Euro Bölgesinin oluĢturulması amaçları çerçevesinde irdelenebilir. Euro Bölgesinin oluĢturulmasındaki temel amaçlardan bir tanesi refah seviyesi düĢük olan birlik üyesi Güney ülkelerinin kalkınması ve büyümesini sağlamaktır. Tek para uygulamasının bu ülkelerin büyüme sağlayabilmesinde iki tane temel iĢlevi söz konusudur. 9 Ekonomik gerileme (Economic Downward). Avrupa Borç Krizinin Gelişimi başlığı altında ifade edilen dört ölümcül D’den bir tanesidir. Bu çerçevede ekonomik gerileme olarak ifade edilebilecek Küresel Finansal Kriz sonrası AB’de borç krizi ortaya çıkmıştır. Bu husus ise finansal krizleri kamu borç krizlerinin takip edeceği hipotezini doğrulayan bir gelişme olmuştur. 62 Bunlardan birincisi tüm Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanma maliyetlerinin baĢta Almanya olmak üzere birliğin güçlü ülkelerinin borçlanma maliyeti seviyelerine yaklaĢtırılarak, dıĢ borçlanmaya dayalı büyüme sağlamaktır. Ġkincisi ise döviz kuru riski ve iĢlem maliyetlerinin minimize olması ile Euro Bölgesi içerisinde kuzeyden güneye dıĢ ticareti geliĢtirerek, cari iĢlemler hesabı açığına dayalı büyüme sağlamaktır. Artan Kamu ve Hane Halkı Borçları Euro Bölgesinde tek para uygulamasının ilk iĢlevi parasal birlik üyesi ülkelerin borçlanma maliyetlerinin düĢürülmesidir. Euro‘ ya geçiĢ ile birlikte borçlanma maliyetleri yüksek olan PIIGS ülkelerinin 10 yıllık devlet tahvil faizleri çerçevesinde borçlanma maliyetlerinin birliğin güçlü ülkeleri olan Almanya ve Fransa seviyesine yaklaĢtığı görülmektedir (Bkz. ġekil 3.2). Görüldüğü üzere bu dönemde krizi yaĢayan ülkeler Euro‘ nun itibarından yararlanarak ucuza borçlanmaya baĢlamıĢlardır. Ancak 2008 Küresel Finansal Krizi ile birlikte artan risk algısı ile borçlanma maliyetleri tekrar eski düzeyine dönmeye baĢlamıĢtır (Eğilmez,2012,http://www.mahfiegilmez.com/2012/06/eurokrizinin nedeni.html EriĢim Tarihi,12.04.2013). Euro‘ ya geçiĢ ile birlikte PIIGS ülkeleri 10 yıllık devlet tahvil faizlerinin Almanya ve Fransa‘nın 10 yıllık devlet tahvil faizlerine yaklaĢması bu ülkeler açısından borçlanma ile büyümeyi daha avantajlı hale getirmiĢtir. Bu bağlamda, PIIGS ülkelerinde borçlanmanın avantajı ile birlikte mali disiplin zayıflığı Euro‘ya geçilmesi sonrasında brüt kamu borçlarında artıĢ yaĢanmasına neden olmuĢtur (Eğilmez,2012,http://www.mahfiegilmez.com/2012/06/euro-krizinin EriĢim Tarihi,12.04.2013). (Bkz. Çizelge 3.1) nedeni.html 63 Çizelge 3.1. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçları (Milyar Avro, 1999-2012) Kaynak: Eurostat, European Commission, Kibritçioğlu,2011:5 Maastrich kriterlerin‘ de kamu borçlarının azami seviyesi de kamu borcunun GSYĠH‘ ya yüzdesi Ģeklindedir. Bu bağlamda PIIGS ülkelerinin kamu borçlarının artmasına bağlı olarak kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranı verilerine bakmanın daha anlamlı olabileceği ifade edilebilir (Bkz. Çizelge 3.2.). 64 Çizelge 3.2. PIIGS Ülkelerinde Brüt Genel Kamu Borçlarının GSYH' ya Oranı (%, 1999-2012) Kaynak: Eurostat, European Commission, Kibritçioğlu,2011:5,. ,Kibriçioğlu,2011:5 PIIGS ülkelerinde Kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranının oldukça yüksek derecelerde artıĢı GSYĠH‘ da ki artıĢın borçlanma ile aynı ivmede artmadığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda borçlanma ile elde edilen fonların gelir getirecek yatırımlara dönüĢtürülemediği söylenebilir (Bkz. Çizelge 3.3.). Çizelge 3.3. Euro Bölgesi Ve PIIGS Ülkelerinin Kamu Ve Özel Sektör Yatırımlarının G.S. Y.Ġ.H‘ Ya Oranı Kaynak: Euro Stat Bir büyüme modeli olarak tasarlanan Euro Bölgesi uygulamasında gerek PIIGS ülkeleri nezdinde gerekse Euro Bölgesi ortalaması çerçevesinde amaçlanan büyüme seviyeleri sağlanamamıĢtır (Bkz. Çizelge 3.4). 65 Çizelge 3.4. PIIGS Ülkeleri ve Euro Bölgesi Büyüme Oranları (% 2002-2011) Kaynak:Eurostat,http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/images/f/f1/Real_GDP_gro wth%2C_2002n2011_%28%25_change_compared_with_the_previous_year%3B_average_20022011%29.png, EriĢim Tarihi, 10.12.2013 Euro Bölgesi uygulaması ile düĢen borçlanma maliyetleri sonucu elde edilen fonların gelir getirecek yatırımlara dönüĢtürülememesi ve bu bağlamda amaçlanan büyüme oranlarının sağlanamaması krizi bir borç krizi olmasının yanı sıra aynı zamanda bir büyüme krizine dönüĢtürmektedir. Çizelge 3.5. PIIGS Ülkelerinin Vadesi Gelecek Kamu Borçları (Milyar Avro, 201121) Kaynak: Bloomberg, Der Spiegel, Kibriçioğlu,2011:5 66 Cari ĠĢlemler Hesabı Açığı Sorunu Euro Bölgesi Güney ülkelerinin en fazla dıĢ ticaret yaptığı ülkeler Euro Bölgesi Kuzey ülkeleridir. Rekabet gücü anlamında ayrıĢma ile birlikte kuzey ve güney arasında tek para uygulaması ile döviz kuru riskinin ve iĢlem maliyetlerinin elimine edilmesi ile artan dıĢ ticaretin ortaya çıkardığı en önemli sonuç ödemeler bilançosu cari iĢlemler hesabı dengesinde gerçekleĢmiĢtir. Bu bağlamda reel kurun aĢırı değerli olduğu güney ülkelerinin reel kurun değerinin düĢük olduğu kuzey ülkeleri ile dıĢ ticaretinin geliĢmesi; güney ülkelerinin cari iĢlemler hesabı açığı, kuzey ülkelerinin cari iĢlemler hesabı fazlası vermelerine neden olmuĢtur (Bkz. ġekil 3.4, 2.5). ġekil 3.4. Euro Bölgesi Kuzey ve Güney Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı /GSYĠH*100 Kaynak: Economist.com, World Bank 67 ġekil 3.5. Euro Bölgesi Ülkeleri Cari ĠĢlemler Hesabı Kaynak: http://www.disequilibrium.org/tag/crisis/, EriĢim Tarihi, 10.12.2013 Güney ülkelerinde ortaya çıkan cari iĢlemler hesabı açığı sorunu rekabet gücü ve enflasyon oranları çerçevesinde irdelenebilir. Güney ülkelerinde enflasyonun kuzeye oranla yüksek olması ve iĢgücü maliyetlerinin verimlilik artıĢından fazla olması bu ülkelerde reel kurun değerlenmesine yol açmıĢtır. Reel kurdaki bu değerlenme rekabet gücünü düĢürerek güney ülkeleri için ihracatın fiyatını artırırken ithalatın fiyatını düĢürmüĢtür. Sonuçta ihracat azalırken ithalat artarak cari iĢlemler hesabı açığı ortaya çıkmıĢtır. Kuzey ülkelerinin ise en fazla dıĢ ticaret yaptığı ülkeler güney ülkeleridir. Bu ülkelerde ise enflasyonun düĢük olması ve reel ücret artıĢlarının dengelenmesi 10 kuzey ülkelerinde reel kurun değer kaybetmesine neden olmuĢtur. Reel kurun değer kaybetmesi ile bu ülkeler için ihracat artarken ithalat azalmıĢ ve cari fazla vermiĢlerdir (Fontaine:4http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontai ne.pdf, EriĢim Tarihi, 10.01.2014). 10 Reel ücret artıĢlarını en iyi dengeleyen Euro Bölgesi ülkesi Almanya olmuĢtur. 68 Rekabet gücü sorununun büyümesinde ise parasal birlik üyesi ülkelerin rekabet güçlerini düzeltmelerine iliĢkin mekanizmaların olmaması etkili olmuĢtur (Wihlborg vd.,2010).11 Rekabet Gücü Sorunu Rekabet Gücü Sorununun Ortaya ÇıkıĢı Avrupa Borç krizinin ortaya çıkıĢında yapısal bir problem olarak rekabet gücü sorunu iki açıdan ele alınabilir. Bunlardan birincisi, bir ülkenin toplam refahının ve ekonomik gücünün göstergesi olan verimlilik odaklı rekabet gücü yaklaĢımıdır. Bir diğeri ise bir ülkenin dıĢ ticaret gücünü gösteren fiyat odaklı rekabet gücü yaklaĢımıdır. Verimlilik odaklı rekabet gücü ele alınırken DEF Küresel Rekabet Gücü Endeksi baz alınacaktır. Uluslararası piyasalarda fiyat odaklı rekabet gücü ele alındığında ise AMB reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamaları baz alınacaktır. Ayrıca, verimlilik temelli rekabet gücünün dıĢ ticaret rekabet gücünü de kapsadığı ifade edilebilir. Avrupa Borç Krizinin ortaya çıkıĢında yapısal bir problem olarak rekabet gücü sorunun ele alınması; verimlilik temelli URG kavramı ve Euro Bölgesinin oluĢturulmasındaki temel amaçlar arasındaki etkileĢim zemininde yapılandırılabilir. Birinci Bölümde ifade edildiği üzere URG bir ülkenin kurumları, faktörleri, ve politikalarının verimliliğini gösteren bir kavramdır. Bir ülkenin verimliliğinin artması reel ekonomik büyümeyi ve bu bağlamda toplam refahı artıracaktır (Schwab vd, 2013). Bu doğrultuda Euro Bölgesinin rekabet gücü yapısı DEF Küresel Rekabet Gücü Endeksi çerçevesinde ele alınabilir (Bkz. Çizelge 3.6). 11 Çünkü parasal birlik üyesi ülkeler tek para uygulaması nedeniyle devalüasyon yapamamaktadır. Bu ülkelerin rekabet gücü sorunu yaşadıklarında reel kur üzerinde oynama yapabilecekleri bir mekanizma geliştirilememiştir. 69 Çizelge 3.6. AB Üyesi Ülkelerin 1998-2001 Yılları Arasında Küresel Rekabet Gücü Endeksi Sıralamaları Kaynak: http://www.cid.harvard.edu/archive/res/gcr_2000_overview.pdf,10.01.2014 EriĢim Tarihi, World Economic Forum Report 2000‘den UyarlanmıĢtır. Görüldüğü üzere Euro Bölgesi kurulmadan önce AB genelinde rekabet gücü açısından heterojen bir yapı söz konusudur. Kuzey ülkeleri Küresel Rekabet Gücü Endeksi sıralamalarında üst sıralarda yer alırken, güney ülkelerinin oldukça gerilerde olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, bu heterojen yapının homojen yapıya dönüĢtürülmesi için bir parasal birlik alanı olarak Euro Bölgesi aynı zamanda refah seviyesi düĢük olan AB üyesi ülkelerin kalkınması için yapılandırılan bir büyüme modeli olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Euro Bölgesinin kurulmasından sonraki dönemde de rekabet gücü açısından ortaya çıkan heterojen yapının devam ettiği görülmektedir (Bkz. ġekil 3.6, 3.7, 3.8). 70 ġekil 3.6. 2008-2013 Yılları Arasında Küresel Rekabet Gücü Endeksine Göre AB11 ve Güney Avrupa‘nın KarĢılaĢtırılması Kaynak: Schwab,vd 2013:6 ġekil 3.7. Avrupa Birliği Küresel Rekabet Gücü Endeksi Isı Haritası Kaynak: Schwab,vd, 2013 71 Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Gücü Endeksi verimlilik temelli ve çıktısı toplam refah seviyesi olan bir bileĢke bir rekabet gücü göstergesidir. Bu nedenle Euro Bölgesinde makroekonomik anlamda rekabet gücünü analiz etmeyi sağlayacak baĢka göstergeler incelenebilir. Bu çerçevede, dıĢ ticaret performansı ve uluslararası piyasalarda fiyat rekabetçiliği zemininde makroekonomik bir rekabet gücü göstergesi olarak reel efektif döviz kuru endeksleri irdelenebilir. 2000 ve 2007 yılları arasında birim iĢgücü maliyetleri bazlı reel efektif döviz kurlarına göre; Euro Bölgesinde güney ülkelerinin rekabet güçlerinin aĢındığı görülmektedir.12 Bazı kuzey ülkelerinin rekabet güçlerinde de aĢınma gerçekleĢmiĢ, ancak bu aĢınma güney ülkelerinin rekabet gücündeki aĢınma kadar gerçekleĢmemiĢtir. Bununla birlikte; Almanya‘nın rekabet gücü artmıĢtır (Bkz. ġekil 3.8). ġekil 3.8. Birim ĠĢgücü Maliyetlerine Dayalı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri Yüzde DeğiĢim, 2000-2007 Kaynak: European Commission, Dadush vd, 2010:12 Almanya‘nın rekabet gücünün artması güney ülkelerinin rekabet gücünün düĢmesi ile iliĢkilidir. Almanya Doğu Almanya ile birleĢme gerçekleĢmesi sonrası dünyanın 12 Reel Efektif Döviz Kurundaki değerlenme rekabet gücünün azaldığı anlamına gelmektedir. 72 en fazla ihracat yapan ülkelerinden biri olmuĢtur (Lapavitsas vd., 2010:4, Kılıç ve Bayar,2012:59). Bir baĢka yönden, Almanya‘nın para birimini Euro‘ya bağlaması, ülkenin ihracatındaki olağanüstü artıĢa rağmen para biriminin aynı oranda değerlenmemesine yol açmıĢtır. Çünkü zayıf Güney Avrupa ülkeleri Euro‘nun toplam değerini aĢağıya çekmiĢlerdir. Diğer taraftan Güney Avrupa ülkelerinin para birimlerini Euro‘ya bağlamaları para birimlerinde yeterli değer kaybı ortaya çıkarmamıĢtır. Sonuç olarak Almanya‘nın ihracat sektöründe kayda değer artıĢlar gerçekleĢirken, Euro, Güney Avrupa ülkelerinin ekonomik olarak kalkınmasında engel oluĢturmuĢtur (Kılıç ve Bayar, 2012: 60). AMB tarafından Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi ülkelerinin farklı deflatörlerle reel efektif döviz kuru endeksleri hesaplanmaktadır. Ancak, bu reel efektif döviz kuru endekslerinde Euro Bölgesi içerisinde gerçekleĢen ticaret hesaplamaya dahil edilmemiĢtir. Bu nedenle AMB harmonize edilmiĢ rekabet gücü göstergeleri (HCI). hesaplamaktadır. Esasında HCI‘ larda birer reel efektif döviz kuru endeksleridir. HCI‘ ların AMB‘ nin diğer reel efektif döviz kuru endekslerinden farkı Euro Bölgesi içerisindeki ticareti de hesaplamaya dahil etmesidir. Bu kapsamda dıĢ ticaret performansı anlamında Euro Bölgesinin rekabet gücü analizinin HCI çerçevesinde yapılması çok daha doğru sonuçlar ortaya koyabilir. Çünkü AMB‘ ye göre HCI‘ lar Euro Bölgesi için en doğru rekabet gücü göstergeleridir, (Schmitz vd,2012:5, http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecbocp134.pdf, EriĢim Tarihi HCI endeksleri 09.09.2013). AMB; TÜFE, GSYĠH ve birim iĢgücü maliyetleri bazlı hesaplamaktadır. Bu endekslerde, Euro Bölgesinin rekabet Gücü performansı küresel rekabet gücü endeksi hesaplamalarına paralel bir Ģekilde Güney ve Kuzey Avrupa açısından farklılaĢmaktadır. Euro Bölgesinin kurulmasından sonra kuzey ülkelerinde de reel kurun değer kaybettiği güney ülkelerde ise reel kurun değerlendiği görülmektedir13 (Bkz. ġekil 3.9. ,3.10., 3.11). Bu durum ise kuzey ülkelerinde rekabet gücünün artmasına güney ülkelerinde ise rekabet gücünün azalmasına neden olmuĢtur 13 Reel Efektif Döviz Kurundaki değerlenme rekabet gücünün azaldığı anlamına gelmektedir. 73 ġekil 3.9. TÜFE Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi Kaynak:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html,AMB‘den EriĢim Tarihi, 10.12.2013 uyarlanmıĢtır, ġekil 3.10. GSYĠH Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi Kaynak:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_gdp_201307.en.html‘ uyarlanmıĢtır, EriĢim Tarihi, 10.12.2013 den 74 ġekil 3.11. Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Rekabet Gücü Göstergesi Kaynak:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_ulct_2013-07.en.html uyarlanmıĢtır, EriĢim Tarihi, 10.12.2013 TÜFE, birim iĢgücü, ve GSYĠH bazlı endekslerde kuzey ülkelerinin rekabet gücü çok daha yüksektir. Güney ülkelerinde ise reel kur aĢırı değerlidir. Bir baĢka ifade ile Euro Bölgesi Güney ülkelerinin döviz kuru politikalarını değiĢtirmeleri rekabet güçlerinin azalmasına, kuzey ülkelerinin döviz kuru politikasını değiĢtirmeleri rekabet güçlerinin artmasına neden olmuĢtur. Euro Bölgesinde döviz kuru politikası değiĢikliklerinin güney ülkelerinin rekabet gücü anlamında negatif ayrıĢmasına neden olmuĢtur. Bunun temel nedeni bu ülkelerde nominal ücretlerde meydan gelen artıĢın verimlilik artıĢından daha yüksek olması ve dönem dönem Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyreden enflasyon oranlarıdır (Ergin, 2013). Ücret artıĢları ile birlikte enflasyonun yüksek olması güney ülkelerinin ticarete konu mallarının fiyat rekabetini düĢürmüĢtür. Ayrıca bu ülkelerde toplam faktör verimliliği de düĢük seviyededir. Krize gelen süreçte bu iki bölge arasında rekabet gücü sürekli ayrıĢmıĢtır. 75 Yapısal olarak daha az kalkınmıĢ ülkeler daha yüksek enflasyon oranlarına sahiptirler (Mathieu,C.ve Sterdyniak, H., 2007, 322, Fontaine :4http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pdf, EriĢim Tarihi, 10.01.2014). Euro Bölgesinde faiz oranlarının tek para uygulaması sonucu düĢmesi, kalkınma seviyesi düĢük güney ülkelerinin düĢük faiz oralarından borçlanarak hızlı bir Ģekilde büyümesine yol açmıĢtır. Potansiyelin üzerinde gerçekleĢen bu hızlı büyüme ise bu ülkelerde enflasyonun yükselmesine neden olmuĢtur (Fontaine,http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontain e.pdf,EriĢim Tarihi, 10.01.2014). Bunun nedeninin ise bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal tutarının o ülke ekonomisinin potansiyelinin üzerinde artmasının toplam likiditeyi artırması olarak yorumlanabilir. Bu bağlamda, Euro Bölgesi Güney ülkelerinin Kuzey ülkelerine oranla yüksek enflasyona sahip olmaları normaldir. Bu durum ise asimetrik Ģokların olmadığı ve ekonominin normal koĢullarda seyrettiği dönemlerde, aynı ekonomik çerçevede yer alan farklı ülke ekonomilerinin enflasyon oranlarının birbirlerine yaklaĢmasını zorlaĢtıran yapısal bir tuzak ortaya çıkarmaktadır (Mathieu, C. vd Sterdyniak, H., 2007, 322, Fontaine, http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pdf EriĢim Tarihi, 10.01.2014). Bu doğrultuda, güney ülkelerinde Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyreden enflasyonun nominal ücretlere yansıması, çevre ülkelerde reel ücretlerin merkez ülkelere yaklaĢması14 nedeniyle ortaya çıkan verimlilik kazanımlarını aĢan reel ücret artıĢları; parasal birlik üyesi ülkeler arasında rekabet gücünün farklılaĢmasına neden olmuĢtur. Bu dönemde Almanya verimliğini artırıp, 2011 yılı itibarıyla nominal iĢgücü maliyetlerini 2000 yılı ile aynı seviyede tutmayı baĢararak reel ücretleri baskılaması sonucunda rekabet gücü anlamında diğer Euro Bölgesi ülkelerinden önemli ölçüde daha baĢarılı performans sergileyerek pozitif 14 En fazla Yunanistan ve İrlanda’ gerçekleşmiştir. 76 ayrıĢmıĢtır (Stratejik DüĢünce Enstitüsü, http://www.sde.org.tr/userfiles/file/ABkriz_27_06_2012.pdf, EriĢim Tarihi,12.11.2013). Görüldüğü üzere Kuzey Avrupa ülkeleri geniĢleyen piyasa ve Güney Avrupa ülkelerinin düĢen rekabet gücü vasıtası ile rekabet güçlerini artırmıĢlardır. Bu bağlamda, Euro Bölgesinde merkez (Almanya). ve çevre ülkeler (Yunanistan, Ġrlanda, Ġtalya, Ġspanya ve Portekiz). arasında ekonominin rekabet gücü açısından keskin bir ayrıĢma vardır (Lapavitsas vd., 2010: 4, Kılıç ve Bayar,2012: 59). Görüldüğü üzere krizin geliĢmesi, derinleĢmesinde rekabet gücü sorunu önemli rol oynamıĢtır. Rekabet gücü sorununun çözümü krizin olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesinde önemli rol oynayabilecektir. Bu bağlamda baĢta güney ülkeleri olmak üzere Euro Bölgesi ülkelerinin; verimlilik artıĢı, reel ücretlerin sabitlenmesi, tüketimin azaltılması ve mali disiplinin sağlanması yolu ile rekabet güçlerini artırabilirler. Her ne kadar bu hedeflerin kısa vadede gerçekleĢtirilebilmesi pek mümkün görünmese de rekabet gücü sorununun çözümünde uzun vadede önemli rol oynayacakları ifade edilebilir (Todorovic ve Bogdanovic,2011:179). Rekabet Gücü Sorununun Çözümü Rekabet gücü sorunun çözümünde uygulamaya konan ilk mekanizma ―Avrupa 2020 Stratejisi‖(A2S) olmuĢtur. A2S Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilerek Lizbon stratejisinin yerini almıĢtır. A2S ile Avrupa Tek Pazarı önündeki engellerin ortadan kaldırılması, nitelikli iĢgücüne yapılacak yatırımların artırılması ve yenilikçiliğin desteklenmesi suretiyle, AB‘ nin rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir (ABGS,2011: 18). Bununla birlikte A2S‘in özellikle Euro Bölgesinde yer alan ülkelerin rekabet güçlerinin artırabilmesine iliĢkin mekanizmaları barındırmaması gibi durumlardan dolayı Rekabet gücü sorununun çözümünde daha kalıcı politika çerçevesi içeren bir yapının ortaya çıkarılması gerektiği söylenmeye baĢlanmıĢtır. Bu çerçevede, Almanya ve Fransa‘nın öncülüğünde 4 ġubat 2011 tarihli Avrupa Konseyinde rekabet paktı kurulması önerilmiĢtir (ABGS, 2011:18). 77 Bu paktla; rekabet gücünün izlenmesini sağlayacak; fiyat rekabetçiliği, kamu maliyesinin performansı ve AR-GE ve eğitim altyapı yatırımlarının Gayri Safi Yurt Ġçi Hasıla (GSHĠY).‘ya asgari oranına iliĢkin göstergeler geliĢtirilmek istenmiĢtir (http://www.europeanvoice.com/article/2011/february/merkelsarkozypresentcompe titiveness-pact/70165.aspx., ABGS, 2011:18). Rekabet Paktı çerçevesinde, rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak 12 aylık bir süreçte ulusal düzeyde uygulanması hazırlanmıĢtır. Bu maddeler; öngörülen altı maddelik program AĢağıdaki gibi sıralanabilir (ABGS, 2011:18). Ücretlerin ve maaĢların fiyat artıĢlarına endekslenmesini sağlayan sistemlerin devre dıĢı bırakılması 1. Avrupa‘da çalıĢanların hareketliliğini teĢvik etmek amacıyla diplomaların ve mesleki yeterliliklerin karĢılıklı tanınmasına yönelik bir anlaĢmanın imzalanması, 2. Kurumlar vergisi uygulamalarında ortak bir zemin oluĢturulması (ileride bu alanda tam uyumlaĢtırmanın sağlanabilmesi hedeflenmektedir)., 3. Emeklilik sistemlerinin demografik geliĢmeler dikkate alınarak uyumlaĢtırılması. 4. Tüm üye devletlerde borç uyarı sistemleri oluĢturulmasına yönelik anayasal düzenlemeler yapılması. 5. Bankalar için ulusal kriz yönetimi sistemlerinin kurulmasıdır. Rekabet paktına baĢta Güney ülkeleri olmak üzere AB genelinde birçok eleĢtiri yapılmıĢtır. Bu bağlamda rekabet gücünün artırılmasına yönelik yeni bir mekanizmanın tesisi gündeme gelmiĢtir. Üye ülkelerce rekabet paktına yönelik eleĢtiriler nedeniyle paktın içeriği bir nebze esnetilerek, Euro Rekabet Paktı adını almıĢtır. Vergilerde uyumlaĢtırma ve ücretlerin fiyatlara endekslenmesi hükümleri programdan çıkarılmıĢtır (European Union, 2011:1-15, Öztürk ve Aras, 2011:152). Euro Rekabet paktı ile üye ülkelerde; rekabet gücünün; istihdamı arttırması, kamu maliyelerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve mali istikrarın güçlendirilmesi suretiyle artırılması amaçlanmıĢtır (Öztürk ve Aras, 2011:152). 78 Finansal Sistemin Yapısı Ġle Bankacılık Sektörü Arasındaki EtkileĢimin Kamu Borçlarını Tetiklemesi AB ve Euro Bölgesinde finansal sektöre büyük ölçüde bankacılık sektörü hakim pozisyondadır. Bu bankaların öz sermaye oranları düĢük, kaldıraç oranları ve borçlanma seviyeleri oldukça yüksektir. Bir diğer husus ise bankaların bilançolarında PIIGS ülkelerinin devlet tahvilleri yer almasıdır. Basel-I ve Basel –II anlaĢmalarında devlet tahvilleri risksiz kabul edildiği için bankalar bu tahviller için karĢılık ayırmamıĢlardır. Yunan Hükümeti Borç Krizi ile devlet tahvillerinin faizlerinin artması sonucu bu tahvilleri çıkaran ülkeler yükümlülüklerini karĢılayamaz konuma gelmiĢlerdir. Bu bağlamda Euro Bölgesinde artan riskle borçlanma maliyetlerinin yükselmesi finansman açığı olan bankaların finansman maliyetlerini yükseltmiĢtir. Küresel Finansal Kriz sonrası bu bankalara devlet garantisi verilmesi ve bu kapsamda bankaların kurtarılması operasyonları bankaların borçlarını kamu borçlarına çevirmiĢtir (Ergin, 2013). ġekil 3.12. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri Bankalarının PIIGS Ülkelerinden Olan Alacakları Kaynak: Bis, Lin, 2012: 5 79 Avrupa Borç Krizinin Altında Yatan BütünleĢme Sorunları Avrupa Borç krizinin altında yatan bütünleĢme sorunları, AB‘nin siyasi birliğe dönüĢme amacı çerçevesinde ele alınabilir. Bu kapsamda parasal birlik ve AB içinde makroekonomik sorunları olan Euro Bölgesi ülkelerindeki düĢük ekonomik büyüme performansı ile birlikte malî birliğin sağlanmasının gecikmekte oluĢu nedeniyle ―tam ekonomik bütünleĢme‖ aĢamasına geçilememesi problemlerinin ön plana çıktığı söylenebilir (Kibritçioğlu,2011). (Bkz. ġekil 3.13). ġekil 3.13. AB‘de Tam Ekonomik Birlikten Tam Ekonomik BütünleĢmeye GeçiĢte Temel Sorunlar Kaynak: Kibritçioğlu,2011:1 80 3.3.3. Krizin Ortaya ÇıkıĢında Etkili Olan Katalizör Faktörler Küresel Finansal Kriz A.B.D.‘ de 2001 öncesi dönemde teknoloji sektöründe ortaya çıkan balonun 2001 yılında dot.com krizi15 ile sönmesi ve 11 Eylül saldırıları A.B.D. ekonomisi için resesyon ihtimalini ortaya (http://www.ekopolitik.org/images/cust_files/090317164507.pdf, çıkarmıĢtır EriĢim Tarihi, 08.08.2013 ). Bu çerçevede Amerikan Merkez Bankası (FED) para politikası çerçevesini olası bir resesyonun engellenebilmesi zemininde yapılandırmıĢtır. Bu politika çerçevesinde FED faizleri indirme noktasında adımlar atmıĢtır. Bu adımlar doğrultusunda FED piyasaya daha fazla likidite vermiĢ ve politika faizini sürekli düĢürmüĢtür. Piyasada likiditenin artıĢı paranın kaynak maliyetini azaltmıĢtır. Paranın kaynak maliyetinin azalması faiz oranlarını düĢürmüĢtür. Benzer Ģekilde politika faizlerinin düĢürülmesi piyasalarda gerçekleĢen faiz oranlarını düĢürmüĢtür. Sonuçta resesyon ihtimali FED tarafından para politikası kanalları ile bertaraf edilmiĢtir. Yatırımcılarsa ortaya çıkan olumlu havayı A.B.D. ekonomisinin finansal istikrara sahip olduğu Ģeklinde fiyatlamıĢlardır. Ortaya çıkan likidite bolluğu sonrası finansal istikrarın sağlandığı algısı sonucunda finans kuruluĢları ve yatırımcılar ellerinde bulundurdukları atıl likiditenin getirisini artırmak istemiĢlerdir. Finans kuruluĢları özellikle konut kredileri piyasasında kredi koĢullarını iyileĢtirerek eĢik altı müĢteri gruplarına yönelmiĢlerdir. Bu müĢteri grupları da likidite bolluğu sonrası ortaya çıkan zenginlik artıĢı sonrasında düĢen faiz oranları çerçevesinde iyileĢtirilen kredi koĢulları sebebiyle konut piyasalarına yönelmiĢlerdir. Sonuçta finans kuruluĢlarının konut kredileri piyasalarına arz ettiği kredi miktarının artması, aĢırı kredi geniĢlemesi ortaya çıkarmıĢtır. EĢik altı müĢteri gruplarının konut piyasalarına yönelmesi ise konut fiyatlarını 2000-2006 döneminde artırmıĢtır. 15 2001 yılında A.B.D’de teknoloji firmalarının hisse senetlerinin borsa değer kaybettiği krizdir. 81 Finans kuruluĢları açısından eĢik altı müĢteri grupları aĢırı riskli müĢteri gruplarıdır. Finans kuruluĢlarının bu müĢteri gruplarına açtığı fazla sayıda krediler finans kuruluĢlarının riskini artırmıĢtır. Bu bağlamda finans kuruluĢları için ortaya çıkan riskin minimize edilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. Bu doğrultuda finans kuruluĢları bilançolarında yer alan bu kredi anlaĢmalarını menkul kıymetleĢtirerek türev araçlar ihraç etmiĢlerdir. Bu türev araçlar riskin minimize edilmesi ve fon sağlaması için ikincil piyasalara ihraç edilmiĢtir. Ġkincil piyasaya ihraç edilen bu ürünler hızlı bir Ģekilde çok fazla el değiĢtirmiĢtir. Yıllar itibari ile bu türev araçların kullanımı çok yaygınlaĢmıĢtır. Ayrıca bu türev araçlar gölge bankacılık faaliyetleri çerçevesinde ihraç edilmiĢtir. Bu durum ise türev araçlar piyasasının bankacılık denetiminin dıĢında kalması sonucunu ortaya çıkarmıĢtır. Bir süre sonra eĢik altı müĢteri gruplarına açılan krediler geri dönmemeye baĢlamıĢtır. Bilançolarında bu kredileri bulunduran finans kuruluĢlarının bilançoları ortaya çıkan batık krediler nedeniyle bozulmaya baĢlamıĢtır. EĢik altı müĢteri grupları ise aldıkları kredilere ipotek edilen evlerini birer birer kaybetmeye baĢlamıĢlardır. Bir diğer yönden ise eĢik altı kredilerin risklerinin minimize edilmesi amacıyla ihraç edilen türev araçları büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında birikmiĢtir. Büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında biriken türev araçlar, bu kuruluĢların ve toplamda A.B.D finansal sisteminin riskini artırmıĢtır. Bu bağlamda riskin minimize edilmesi amacıyla ihraç edilen türev araçlar, büyük bir risk unsuru haline gelmiĢtir. Artan risk sonrası, büyük finans kuruluĢları iflas etmeye baĢlamıĢtır. 2008 yılı eylül ayında Lehman Brothers‘ ın iflası ile ABD finansal sistemi finansal krize sürüklenmiĢtir. A.B.D‘ nin finansal krize sürüklenmesi, tüm küresel finansal sistem üzerinde risk algısını artırarak Küresel Finansal Krizi ortaya çıkarmıĢtır. A.B.D‘ de konut kredileri piyasasında baĢlayıp tüm küresel finansal sisteme yayılan ve derinleĢen krizin potansiyel bulaĢıcılık kanalları hali hazırda mevcuttur. Bu kanallar, aĢırı-riskli varlık ticareti kanalı, (birinci finans kanalı). kredi kanalı (ikinci finans kanalı). ticaret kanalı, tüketici ve yatırımcıların üçüncü ülke ekonomisine ve orada uygulanan/uygulanacak ilgili iktisat politikalarına olan güvenlerindeki azalma ve belirsizlikler olarak sıralanabilir (Kibritçioğlu, 2011:6). 82 Krizin genel olarak bu kanallar yoluyla aktarımı ile kriz geliĢmiĢ ülkelerin ekonomileri üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkarmaya baĢlamıĢtır. Daha somut bir ifade ile geliĢmiĢ ekonomiler 2009 yılında %3,4 küçülmüĢtür (Usak,2011:2). Küresel Finansal Krizin olumsuz etkileri tüm küresel finansal sistem üzerinde olduğu gibi AB ve Euro Bölgesi üzerinde de etkili olmuĢtur. Hatta bu olumsuz etkilerin en fazla yansıdığı ekonomik sistemlerden bir tanesinin AB ve Euro Bölgesi ekonomileri olduğu ifade edilebilir. Öyle ki; Euro Bölgesi 2009 yılında %4,1 küçülerek tarihinin en büyük küçülmesini yaĢamıĢtır (Usak,2011:2). Ortaya çıkan bu küçülme, iki unsur etrafında analiz edilebilir. Bunlardan birincisi, AMB‘ nin kriz öncesi dönemde yürüttüğü faiz politikasıdır. Bir diğeri ise A.B.D‘ de konut kredileri piyasasında ortaya çıkan krizle Avrupa Borç Krizi arasındaki bağlantının yapısı olarak ifade edilebilir. Küresel Finansal Krizle Birlikte Avrupa Merkez Bankasının DeğiĢen Faiz Politikası Küresel Finansal Krizle birlikte birlik tarafından yürütülen faiz politkası değiĢmiĢtir. AMB 2008 sonbaharında ortaya çıkan deflasyonist baskı tehdidi sonucu faizleri indirmeye baĢlamıĢtır. Bir diğer yönden ise kriz öncesi dönemde FED olası resesyon ihtimaline karĢı para politikası çerçevesini piyasa faizlerinin hızla sıfır seviyesine yaklaĢtırılması zemininde yapılandırmıĢtır (Fitoussi ve Sarraceno, 2010,http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pd f,Understanding the Euro Crisis: How did the subprime crisis become a sovereign debt crisis in Europe? s:16, EriĢim Tarihi, 10.12.2013). Bir bakıma AMB‘ nin FED‘ e kıyasla resesyon ihtimaline göre para politikası çerçevesini yapılandırmakta ve krize tepki vermekte geç kaldığı ifade edilebilir. Bu gecikmede 2009 yılında Euro Bölgesinin tarihinin en büyük daralmasında önemli rol oynamıĢtır Küresel Finansal Kriz ve Avrupa Borç Krizi Arasındaki Bağlantı A.B.D‘ de konut kredileri piyasasında ortaya çıkan krizle Avrupa Borç Krizi arasındaki bağlantının yapısı önem arz etmektedir. Bu bağlantı beĢ bileĢen 83 çerçevesinde sınıflanabilir. Bunlar; bankacılık temelli finansal krizler ve kamu borç krizleri arasındaki sistemik iliĢki, A.B.D. ve AB ekonomileri arasındaki sistemik bağlılık ve A.B.D‘ de ihraç edilen türev finansal araçların gölge bankacılık faaliyetleri kapsamında AB finansal sistemi içerisindeki payı, bu türev araçların AB‘nin büyük finansal kuruluĢlarının bilançolarında yer alması ve beklentiler kanalının etkin çalıĢması olarak sıralanabilir. Bankacılık temelli finansal krizler ve kamu borç krizleri arasındaki sistemik iliĢki ikinci bölümde ―Avrupa Borç Krizinin Yayılması‖ baĢlığı altında irdelenmiĢtir (Bkz. Bölüm 2, Sayfa). Bir diğer husus finansal krizler ve kamu borç krizleri arasındaki A.B.D. ve AB ekonomileri arasındaki sistemik bağlılıktır. A.B.D. ve AB ekonomileri arasındaki sistemik bağlılığın yüksek olması küresel krizin AB ekonomisi üzerinde ortaya çıkardığı etkilerin derinleĢmesinde önemli rol oynamıĢtır. Bu iki ekonomik yapı arasındaki sistemik bağlılığın yüksek olmasının çeĢitli nedenleri vardır. Bu nedenler; bu ekonomilerin birbirlerinin en büyük dıĢ ticaret ortağı olması, karĢılıklı sermaye hareketlerinin en fazla gerçekleĢtiği ekonomiler olmaları ve toplam sermayenin 2/3‘ünden fazlasının bu iki ekonomi tarafından ithal edilmesi olarak sıralanabilir (Akçay vd., 2013: 28-30). AB finansal sisteminde gölge bankacılık faaliyetleri krizin AB‘ye yayılması ve derinleĢmesinde kritik öneme sahiptir. A.B.D.‘ de artan menkul kıymetleĢtirme sonucu türev araçların kullanımı yaygınlaĢmıĢtır. Bu türev araçların çoğunluğu konut kredileri piyasasında faaliyet gösteren firmaların eĢik altı kredilerin riskini düĢürmek istemesi ve fon ihtiyacını karĢılamak istemesi nedeniyle ortaya çıkmıĢtır. Bu varlıkların menkul kıymetleĢtirilmesi A.B.D piyasalarında yapılmıĢtır. Bununla birlikte; bu varlıkların fonlanması ve vade dönüĢümü baĢta Ġngiltere olmak üzere AB‘nin geliĢmiĢ ülkelerinden ve çeĢitli off-shore merkezlerinden gölge bankacılık faaliyetleri kapsamında yürütülmüĢtür (Akçay vd., 2013: 29-30). Bir diğer husus türev araçların AB‘nin büyük finans kuruluĢlarının bilançolarında yer almasıdır. Küresel Finansal Krize giden süreçte, menkul kıymetleĢtirilmesi A.B.D.‘ de, fonlanması ve vade dönüĢümü AB‘de yapılan türev araçlar; BNP 84 Paribas ve Barclays gibi büyük finans kuruluĢlar tarafından yatırım amacı ile satın alınmıĢtır. Bu nedenle, A.B.D‘ de konut kredileri piyasasının çökmesi aynı zamanda düĢük sermaye yeterlilik ve yüksek kaldıraç oranları ile çalıĢan bu büyük finans kuruluĢlarının da bilançolarının bozulmasına yol açmıĢtır (Akçay vd., 2013: 30). Bu bağlamda, Küresel krizin AB ve Euro Bölgesi üzerinde olumsuz etkilerinin oldukça yüksek seviyede gerçekleĢmesinin nedenleri AB‘nin en çok yabancı sermaye çeken blok olması, AB bankalarının uluslararası bankacılık sektöründe hakim pozisyonda bulunmaları ve AB finansal piyasalarında 2000‘li yılların baĢından itibaren yaygın olarak kullanılmaya baĢlayan sentetik finansal araçlara yatırım yapan gölge bankacılık sektörü faaliyetleri Ģeklinde sıralanabilir (Akçay vd., 2013: 28). Beklentiler kanalı ise küresel kriz sonrası artan risk algısı çerçevesinde irdelenebilir. Bu bağlamda artan risk algısı AB tahvil ve hisse senedi piyasaları üzerinde olumsuz etkilerini göstermiĢtir. Bu olumsuz etkiler yükselen tahvil faizleri ve düĢen borsa endeksleri olarak sıralanabilir. Bir diğer yönden, bu dönemde Euro-Dolar paritesi ve hisse senetleri getirileri arası iliĢkinin yönü de değiĢmiĢtir. Bu dönemde AB‘nin güney ve kuzey ülkelerinde döviz kuru ve hisse senedi piyasalarında Lehman Borthers‘ ın iflası öncesi dönemde bu iki değiĢken arasındaki iliĢki negatif, kriz sürecinde nötr ve krizin baĢlangıç safhasında pozitif yönlü olarak gerçekleĢmiĢtir (Grammatikos ve Vermulen,2012:532). Küresel Kriz ve Avrupa Borç Krizi arasındaki iliĢkide bir diğer husus ise krizin AB‘ye bulaĢması ve yayılmasından sonra derinleĢmesidir. Krizin derinleĢmesinin altında yatan nedenler üç gösterge etrafında sıralanabilir. Bunlar, AB bankacılık sektörünü kurtarmak için hazırlanan kurtarma paketlerinin toplam maliyeti, finans sektörüne verilen devlet garantileri ve hisse senedi piyasası endeksindeki azalıĢlar olarak sıralanabilir (Candelon, 2010:12). Küresel krizin AB ve Euro Bölgesinde derinleĢerek resesyona yol açması bir takım olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmıĢtır. Bu olumsuzluklar, bankalar arası interbank piyasasında ortaya çıkan likidite sıkıĢıklığı, Euro‘ nun aĢırı değerlenmesi ile AB‘ 85 nin A.B.D.‘ ye ihracatının azalması, enflasyonist baskıların artması ve birçok Avrupa ülkesinde konut piyasasında düĢüĢler olarak sıralanabilir (Dabrowski,2010:42,http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md /163/163-26.pdf s483). ġekil 3.14. ABD‘deki Finansal ve AB‘deki Borç Krizlerinin Küresel Etki(leĢim).leri (2006-2011) Kaynak:http://kibritcioglu.socionet.ru/files/IKV-Kibritcioglu-20110125.pdf, EriĢim Tarihi, 18.09.2013 Yunanistan Krizi Avrupa Borç Krizinin ortaya çıkıĢında Yunanistan Krizi Küresel Finansal Kriz ve Kredi derecelendirme kuruluĢlarının yapmıĢ oldukları not indirimleri ile beraber katalizör (hızlandırıcı). rol oynamıĢtır. Bu hızlandırıcı rolde küresel kriz ve tek para uygulaması sonucu aktarım kanallarının etkin çalıĢması önemli rol oynamıĢtır. Yunanistan Krizi, Avrupa Borç Krizi gibi birçok farklı kriz tipini içerisinde barındıran bileĢke bir krizdir. Yunanistan Krizi; büyüme krizi, rekabet gücü krizi, kamu maliyesi krizi ve bankacılık krizlerinin bileĢiminden oluĢan bir krizdir. Bu nedenle konu sırasıyla, büyüme, rekabet gücü, kamu maliyesi ve bankacılık çerçevesinde ele alınabilir. 86 Konu büyümeyle olan iliĢkisi çerçevesinde ele alındığında Yunanistan ekonomisinin 2002 yılında Euro Bölgesine dâhil olmasından sonra azalmaya baĢlayan borçlanma maliyetleri sonrasında dıĢ borçlanmaya, kur ve iĢlem risklerinin azalmaya baĢlamasıyla da ithalata dayalı bir büyüme sergilediği görülmektedir. Bunun sonucunda Yunanistan ekonomisi GSYH‘ de yüksek büyüme oranları yakalamıĢtır (IMF 2010:8,Köse ve Karabacak, 2011:296). (Bkz. ġekil 3.15). ġekil 3.15. Yunanistan ve Euro Bölgesi GSYĠH Büyüme Oranları (1961-2009,% DeğiĢim). Kaynak: WorldBank, Eurostat, http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Greece_GDP_growth_19612010.svg, EriĢim Tarihi, 05.01.2014 Bu büyümenin iki özelliği bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; büyümenin önemli oranda iç talepte artıĢları ile birlikte, Euro‘nun da benimsenmesiyle beraber iĢletmelere ve hane halkına sağlanan düĢük faizli kolay eriĢilebilen kredilerle desteklenmesi, ikincisi ise bu büyümenin; ikiz açık olarak ifade edilen, bütçe açığı ve cari iĢlemler hesabı açığının birlikte ortaya çıkmasıyla gerçekleĢmesidir (IMF, 2010:8, Köse ve Karabacak, 2011:296). AB ve Euro Bölgesine dâhil olunmasından sonra ortaya çıkan düĢük faiz oranları kamu borçlarının finansmanı ve uzun vadeli finansman olanakları açısından uygun 87 bir makroekonomik iklim ortaya çıkarmıĢtır. DüĢük faiz oranları harcamalarda artıĢa ve ekonominin 2008‘e kadar ortalama %4 büyümesini sağlarken, GSYĠH tutarının yüksek olması kamu borçlarının milli gelire oranının daha düĢük görünmesine neden olarak Yunanistan‘ın kamu finansman sistemindeki zayıflıkları gizlemiĢtir (Çapanoğlu, 2010:2). Bu doğrultuda, Yunanistan 2001 yılında Euro Bölgesine üye olduğunda kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranı %101,5 ile yüksek seviyelerde idi ve bu seviye parasal birliğe dâhil olunması sonrası Maastrich Kriterlerindeki % 60 seviyesine düĢmedi (Çapanoğlu, 2010:2). Yunanistan‘ın tarihsel süreçte süregelen makroekonomik dengeleri ile 2009 yılında baĢlayan kriz yakından iliĢkilidir. Bu çerçevede, Yunanistan‘ın makroekonomik dengeleri çerçevesinde büyüme yapısında kamu borçları artarak süregelmiĢtir (Çapanoğlu, 2010:2). (Bkz. ġekil 3.19). Euro Bölgesine dâhil olunmasından sonra ortaya çıkan büyümenin potansiyel büyümenin üzerinde olması iç talebi tetiklemiĢtir. Ġç talebi karĢılamak için daha fazla borçlanmaya gidilmiĢtir. Bu süreç sonunda Yunanistan‘da kamu borcunun GSYĠH‘ ya oranı artmıĢtır (Bkz. ġekil 3.16). ġekil 3.16. Yunanistan‘ın Kamu Borçları/GSYĠH( 1970-2010, %). Kaynak: European Commission, IMF, http://www.jetdencre.ch/les-peuples-de-leuro-en-crise-partie3-la-grece-saignee-par-lausterite-1471, ‗den uyarlanmıĢtır. EriĢim Tarihi, 05.01.2014 88 Yunanistan‘ın makroekonomik dengelerinde önemli yer tutan borçlanma dinamiği 1990‘lardan itibaren yüksek ücret ve sosyal güvenlik yükünün kamu maliyesi üzerinde yarattığı baskılar ve küresel kriz sürecinde Yunanistan ekonomisinin turizm ve gemi inĢa gibi önemli sektörlerinde ortaya çıkan küçülme ve vergi gelirlerindeki düĢüĢ eklenince, ülkede kamu mali dengesi ciddi ölçüde bozulmuĢ ve borçlanma dinamiği sürdürülebilir olmaktan çıkmıĢtır (ABGS, 2011:8). Bunların yanı sıra Yunanistan‘da süregelen rüĢvet ve yolsuzluk borçlanma ile elde edilen fonların ve AB yardımlarının büyümeye katkı derecesini azaltmıĢtır. Parasal birliğe dahil olunmasından sonra enflasyon baskı altına alınmasına rağmen Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyretmiĢtir (Bkz. ġekil 3.20). Potansiyelin üzerinde büyüme, ücret artıĢlarının verimliliğin üzerinde seyretmesine neden olmuĢ ve sonucunda Yunanistan‘ın rekabet gücü düĢmüĢtür (Ergin, 2013: 35-38). (Bkz. ġekil 3.21). DüĢen rekabet gücü ise cari iĢlemler hesabı açığı ve bunun finansmanı sorununu ortaya çıkarmıĢtır (Bkz. ġekil 3.17) (Ergin,2013: 35). ġekil 3.17. Yunanistan ve Euro Bölgesi TÜFE Enflasyon Oranları ( 2003-2012, % DeğiĢim). Kaynak:http://qz.com/54386/greek-deflation-is-exactly-what-the-imf-wants-heres-why-thats-scary/, EriĢim Tarihi, 03.01.2014 89 ġekil 3.18. Yunanistan‘ın Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, 1999Q1=100 Kaynak: AMB ġekil 3.19. Yunanistan‘ın Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi/GSYĠH (2000-2012, %). Kaynak: AMB 90 ġekil 3.20. Yunanistan Bütçe Açığı/GSYĠH (1970-2010, %). Kaynak: http://www.oecd.org/eco/economicoutlook.htm, Reuters, http://www.telegraph.co.uk/finance/financialcrisis/7146523/EU-forcesGreecto-take-more-action-asit-endorses-plan-to-cut-deficit.html,EriĢim Tarihi, 05.01.2014 Özetle Yunanistan ekonomisinin parasal birliğe dahil olduktan sonra, büyük bütçe açıkları,(Bkz. ġekil 3.20) kamu borcu, cari iĢlemler hesabı açığı, rekabet gücü kaybı sorunları ile karĢılaĢtığı söylenebilir (Todorovic ve Bogdanovic, 2011:167). Yunanistan‘da Ekim 2009‘da göreve gelen hükümet önceki hükümetin makroekonomik verilerini revize ederek Yunanistan‘ın borçlarını ödeyemeyeceğini ilanı Yunanistan‘da krizin baĢlangıcı olmuĢtur. Revize edilen veriler ıĢığında Yunanistan‘ın bütçe açığının GSYH‘nin %13,6‘sına, borç stokunun ise GSYH‘nin %115,1‘ine ulaĢtığı anlaĢılmıĢtır (Köse ve Karabacak, 2011:295). Yunanistan‘ın bütçe açığındaki bu önemli sapma baĢlıca üç nedenden kaynaklanmaktadır: Bu nedenler aĢağıdaki gibi sıralanabilir (SGP, 2010:16, Köse ve Karabacak, 2011:295-296). 1. Ekonomik gerilemeden ve reel GSYH‘de beklenenden daha büyük bir düĢüĢten kaynaklanan ―ekonomik döngü‖ etkisi, 2. Gelir toplama mekanizmalarının gevĢekliğinden ve harcamaların yüksekliğinden kaynaklanan ―seçim veya politik döngü‖ etkisi, 91 3. Vergileri toplama, harcamaları kontrol etme ve verileri kaydetmeye iliĢkin yaygın yapısal yetersizliklerden ve eksikliklerden kaynaklanan ―yapısal‖ etki (SGP, 2010: 16, Köse ve Karabacak, 2011:295-296). Küresel Finansal Krizin artırdığı risk algısı ve Euro Bölgesi üzerinde ortaya çıkardığı olumsuz etkiler ve Yunanistan‘da krizin baĢlangıcı ile Yunanistan‘ ın 10 yıllık devlet tahvil faizleri artmaya baĢlamıĢtır (Bkz. ġekil 3.21). ġekil 3.21. Yunanistan Devlet Tahvil Faizleri (1992-2014, %). Kaynak: AMB Yunanistan‘ın ihraç ettiği devlet tahvillerinin büyük çoğunluğunun Almanya ve Fransa‘daki bankaların bilançolarında yer alması ve AB yönetiminin krizin baĢlangıcında müdahalede hızlı davranmaması piyasalarda Euro Bölgesine iliĢkin panik havasını ortaya çıkarmıĢtır. Yunanistan‘da 2009 yılı itibarıyla kamu borcunun yaklaĢık %90‘ı (2009 yılı sonu itibarıyla 150 milyar avro). Bir çoğu Avrupa bankaları olmak üzere yabancı bankalardan alınan borçlar oluĢturmuĢtur. Kamu borç yükünün içinde Fransız bankaları %36, Alman bankaları %21 ve diğer Avrupa bankaları %32‘lik bir paya sahiptir. Avrupa merkezli olmayan bankaların payı ise %11‘dir (IMF, 2010:127, Köse ve Karabacak,2011:). Bu çerçevede, IMF 92 Yunanistan‘daki ekonomik krizin derinleĢmesinin diğer ülkelere de güçlü bir yayılma etkisi ortaya çıkarabileceğini öngörmüĢtür (Köse ve Karabacak, 2011:295296). Yunanistan krizinin diğer Avrupa ülkelerine yayılmasını engellemek amacıyla Euro Bölgesi ülkeleri Mart 2010‘da Yunanistan‘a yardım etmek amacıyla IMF ile ortak bir finansal yardım mekanizması oluĢturmak için anlaĢma sağlamıĢlar ve 110 milyar Euro tutarında ve vadesi 3 yıl olan kurtarma paketi Yunanistan‘ın kullanımına tahsis edilmiĢtir. Ayrıca 30 milyar Euro tutarında acil yardım paketi de Euro Bölgesi Maliye Bakanları tarafından onaylanmıĢtır (ABGS, 2011:5). Sonuçta Yunanistan için bu kadar yüksek tutarda kurtarma paketinin onaylanması Yunanistan‘ın Yunan tahvillerinin riskini daha da artırmıĢ ve Yunanistan borçlarını çeviremez konuma sürüklenmiĢtir.16 Piyasalar ise makroekonomik dengeleri benzer olan diğer PIIGS ülkelerinin borçlanma kağıtlarını Yunanistan‘ı baz alarak fiyatlamaya baĢlamıĢlardır. Bunun sonucunda bu ülkelerinde risk primleri artmaya baĢlamıĢtır. Bu Ģekilde tasarım problemleri olan Euro Bölgesi ve bu bölge içerisinde makroekonomik problemleri olan ülkeler için kriz süreci hızlanmıĢtır. 16 Kurtama paketinin onaylanmasına rağmen Yunanistan‘ın tahvil faizlerinin yükselmesinin nedenleri Avrupa Borç Krizinin Yayılması ana baĢlığı altında incelenmiĢtir. 93 Çizelge 3.7. Yunanistan‘ın En uzun Dört Ayı TARĠH GELĠġMELER 30.Kas.09 Papandreou, Yunanistan‘ın istatistiklerle oynadığını ve ulusal borcun çok yüksek olduğunu doğruladı. 8.Ara.09 Fitch kredi derecelendirme kuruluĢu, Yunanistan‘ın uzun vadeli kredi notunu A-‘den BBB+‘ya düĢürdü. 14.Ara.09 Yunan Hükümeti, bütçe açığını 2010-2011 yılında GSYĠH‘nin %4‘ü oranında indirme planını açıkladı. 17.Ara.09 S&P kredi derecelendirme kuruluĢu da Yunanistan‘ın kredi notunu düĢürmesi ve kemer sıkma politikalarına tepki olarak binlerce iĢçi ayaklandı. 2.ġub.10 Yunan Hükümeti kamu sektöründe çalıĢanların ücret kesintileri ve vergi oranlarındaki artıĢ dâhil daha kapsamlı tasarruf paketi açıklamak zorunda kaldı. 10.ġub.10 AB liderleri Yunanistan‘ın kurtarılması ihtimalini gündemlerine ilk defa aldılar. 11.ġub.10 Almanya BaĢbakanı Merkel Yunanistan‘a yardım fikrine Ģiddetle karĢı çıktı. 26.ġub.10 Goldman Sachs‘ın Yunanistan‘ın borcunu kamufle ettiği ortaya çıktı. 9.Mar.10 Papandreou yardım istemek amacıyla Obama ile görüĢtü. 11.Nis.10 AB zor durumdaki Euro üyeleri için 30 milyar Euro' luk kurtarma paketini kabul etti. 16.Nis.10 Yunanistan‘ın 45 milyar Euro' luk IMF yardımına ihtiyacı olabileceğini açıkladı. 23.Nis.10 Yunanistan, AB ve IMF‘den toplam 45 milyar Euro'luk kredi aldı. 27.Nis.10 S&P Yunanistan‘ın kredi derecesini BB+ olarak değiĢtirerek Yunanistan tahvillerini ―yatırım yapılamaz‖ seviyesine düĢürdü. 28.Nis.10 Angela Merkel, Yunanistan‘ı Euro‘ya dâhil etmenin hata olduğunu açıkladı. 2.May.10 Yunanistan, IMF-AB‘nin 110 milyar Euro'luk ortak yardım paketini kabul etti. Kaynak: Usak, 2011: 24 Kredi Derecelendirme KuruluĢlarının Yaptıkları Not Ġndirimleri Kredi derecelendirme kuruluĢlarının yaptıkları not indirimlerine iliĢkin daha detaylı bilgiler ikinci bölümde yer alan Avrupa Borç Krizi‘nin Yayılması baĢlığı altında incelenmiĢtir. Bu nedenle not indirimlerine kısaca değinilecektir. Not indirimleri krizin ortaya çıkıĢı, yayılması ve derinleĢmesinde önemli rol oynamıĢtır. Küresel kriz sonrası derecelendirme kuruluĢlarının Euro Bölgesi ülkelerinde yaptığı not indirimleri hali hazırda yükselmeye baĢlayan ülkelerin riskinin, yatırımcılar nezdinde daha yüksek algılanmasına neden olmuĢtur. Bu 94 algıda bu tahvil faizlerini daha fazla yükseltmiĢtir. Bu bağlamda kredi derecelendirme kuruluĢlarının not indirimlerinin krizin bulaĢma ve yayılma riskini artırdığı ifade edilebilir (De santis, 2012:7). 3.4. Avrupa Borç Krizinin Yayılması 3.4.1. Avrupa Borç Krizinin BulaĢıcılığı Ve Yayılma Kanalları Avrupa Borç Krizinin yayılması sürecinde ilk olarak bulaĢıcılık kavramına değinilebilir. Bu doğrultuda günümüz küresel finansal sitemde ise daha çok finansal bulaĢıcılık öne çıkmaktadır. Literatürde finansal bulaĢıcılığa dair birçok farklı tanım yapılmıĢtır. Bununla birlikte; genel olarak dönemlerinde bulaĢıcılık; ―piyasalar farklılaĢması‖ olarak arası aktarım tanımlanmaktadır mekanizmalarının (Corsetti vd., kriz 2011, Küçüksaraç vd., 2012:2). Bu doğrultuda krizlerin bulaĢıcılığında aktarım kanallarının ön plana çıktığı söylenebilir. Krizlerin aktarım kanallarının doğru bir Ģekilde saptanması kriz dönemlerinde dıĢsal Ģoklardan kaynaklanan makroekonomik kırılganlığın etkisinin azaltılması amacıyla alınan önlemlerin etkili olabilmesi açısından önem arz etmektedir. Bir baĢka ifade ile finansal bir Ģokun, sadece kriz dönemlerinde beliren kanallarla mı ya da her durumda etkili olabilecek kanallarla mı aktarıldığının saptanması ekonomi yönetimi otoriteleri tarafından doğru ve etkili kriz önleme ve iyileĢme mekanizmalarının tasarlanması açısından önem arz ettiği söylenebilir (Küçüksaraç vd., 2012:3). Literatürde kriz aktarım kanalları veya mekanizmaları; faiz oranları, döviz kurları ve varlık fiyatları olmak üzere üçe ayrılmaktadır (Mishkin, 1995, Topçu vd. 2013:4). Son dönemlerde kredi kanalı da bir kriz aktarım mekanizması olarak kabul edilmektedir (Topçu vd. 2013:4). Bu bağlamda Avrupa Borç Krizinin yayılmasında hangi aktarım kanallarının ön plana çıktığı sorusu akıllara gelmektedir. Bu çerçevede Avrupa Borç Krizi üç aktarım mekanizması vasıtasıyla etki edebilmektedir. Bunlar; finans kanalı (aracı kurumlar ve menkul kıymet borsaları)., 95 kurtarma paketleri nedeniyle oluĢan iĢsizlik ve döviz kuru hareketleri olarak sıralanabilir (Massa vd., 2011, Topçu vd., 2013:4-5). Euro Bölgesine katılan ülkeler ve genel olarak AB üyesi ülkeler arasında karĢılıklı dıĢ ticaret geliĢmiĢtir. Bu nedenle krizin yayılımında dıĢ ticaret kanalının da etkili rol oynadığı söylenebilir. Bir baĢka yönden beklentiler, finans kanalı yolu ile krizin yayılmasında önemli rol oynamıĢtır. Bu bağlamda beklentiler kanalı ile krizin yayılmasında Yunanistan‘ın iflasının AB ve Euro Bölgesinde ortaya çıkardığı Ģok etkili olmuĢtur. Bu doğrultuda Yunanistan‘ın iflasının AB ve Euro Bölgesinde ortaya çıkardığı Ģok ile Lehman Brothers‘ ın iflasının küresel sistem üzerinde ortaya çıkardığı Ģok Küresel Finansal Kriz ve kamu borç krizinin yayılmasında benzer etkilere yol açmıĢtır. 3.4.2. Avrupa Borç Krizinin Yayılmasında Küresel Finansal Kriz Ve Yunanistan Krizlerinin Ortaya Çıkardığı Etkiler Yunanistan‘ın krize gerçekleĢtirilememesi sürüklenmesinde, ve dıĢ Yunanistan‘da borçlanmayla elde yapısal edilen reformların fonların etkin kullanılamaması gibi hususlar Lehman krizinin yarattığı olumsuz etkilerle birleĢmesi önemli rol oynamıĢtır (ABGS, 2011:4). Yunanistan‘ın krize sürüklenmesi sonrasında kamu borç krizinin AB ve Euro Bölgesi geneline yayılması ile Lehman Brothers‘ın iflası ile Küresel Finansal Krizin yayılması bir takım benzerliklere sahiptir. Bu benzerlikler davranıĢsal finans kanalı çerçevesinde irdelenebilir. DavranıĢsal finans kanalı çerçevesinde, her iki iflasın ortaya çıkardıkları risk algılarının aynı temellere dayandığı söylenebilir. Bu temeller Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın içinde bulundukları ekonomik ve finansal sistemler ile ilgilidir. Nihayetinde; Lehman Brothers‘ ın iflas baĢvuru sonrası A.B.D‘ deki konut kredileri piyasasındaki krizin küresel finansal sistem üzerinde oluĢturduğu risk algısı ile Yunanistan‘ın iflası sonrası Euro Bölgesindeki kamu borç krizlerinin AB üzerinde oluĢturduğu risk algısının, finansal krizin ve kamu borç krizinin bulaĢıcılıkları ve yayılımında benzer etkilere yol açtığı sonucuna varılabilir (Bkz. ġekil 3.22). 96 ġekil 3.22. Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın Ġflasının Ortaya Çıkardığı Risk Algılarının Nedenleri ve Sonuçları Kaynak: Yazar Tarafından HazırlanmıĢtır. ġekil 3. 3‘ te görüldüğü üzere Lehman Brothers ve Yunanistan‘ın iflası bulundukları sistemler içinde risk algılarını artırmıĢtır. Artan risk algıları da küresel finansal sistemi finansal krize ve AB ve Euro Bölgesini kamu borç krizine sürüklemiĢtir. Bu doğrultuda Küresel Finansal Kriz‘ in Avrupa Borç Krizi‘nin ortaya çıkıĢında hızlandırıcı etkisi olduğu söylenebilir. 97 Bu bağlamda Avrupa Borç Krizi‘nin ortaya çıkıĢ sürecinde Küresel Finansal Kriz merkezli dıĢ Ģok etkili olmuĢtur. Literatürde Lehman Krizi olarak da isimlendiren Küresel Finansal Kriz tüm küresel sistemi olduğu gibi Euro Bölgesi ve AB‘yi bir bütün olarak olumsuz bir Ģekilde etkilemiĢtir. Küresel Finansal Krizin olumsuz etkileri Euro Bölgesinde makroekonomik kırılganlıkları olan ülkeler üzerinde daha fazla olmuĢtur. Euro Bölgesinin en fazla makroekonomik kırılganlıklara sahip ülkeleri PIIGS ülkeleridir. Avrupa Borç Krizinin bulaĢıcılığı ve yayılmasında Euro Bölgesinde makroekonomik kırılganlıklar önemli rol oynamıĢtır. Avrupa Borç Krizinin Euro Bölgesinde yer alan ülkelerin makroekonomik yönden zayıflık ve kırılganlık derecesine göre seçici etki yaparak yayıldığı ifade edilebilir. Küresel Finansal Krizin küresel etki yapan akut bir kriz, Avrupa Borç Krizinin ise seçici etki yapan kronik bir kriz olduğu sonucuna varılabilir http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2012/Baskan_SDE.php, (TCMB,2012, EriĢim Tarihi, 05.05.2013). Avrupa Borç Krizinin seçici etkisi ve kronik yapısı doğrultusunda, krizin baĢlangıcından bu yana Avrupa Borç Krizinin derinleĢtiği ülkelerde krizin diğer geliĢmekte olan ülkelere göre daha uzun süreli olduğu görülmüĢtür (Küçüksaraç vd., 2013:7). Krizin yayılmasının analizinde makroekonomik kırılganlığı en yüksek olan ülke ve ülkelerin tespit edilmesi önem arz etmektedir. Bu doğrultuda PIIGS ülkeleri arasında makroekonomik kırılganlığı en yüksek olan ülke Yunanistan‘dır (Kaya vd., 2011:4).17 Ülkelerin makroekonomik kırılganlıklarına göre seçici etki yapan ve kronik bir kriz olan Avrupa Borç Krizinin, ekonomisinin kırılganlık derecesi ampirik olarak da test edilen Yunanistan‘da baĢlayıp en fazla bu ülkede derinleĢmiĢtir. Sonrasında ise bu ülkeden çeĢitli kanallar vasıtası ile makroekonomik kırılganlıkları yüksek olan diğer PIIGS ülkelerine bulaĢması ve yayılmasında AB piyasalarındaki genel panik havası etkili rol oynamıĢtır. 17 Kaya vd (2011). yapılan çalışmada kırılganlık endeksi oluşturulmuştur. PIIGS ülkeleri ile beraber Belçika’nın kırılganlığı test edilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda Yunanistan’ın PIIGS ülkeleri içinde kırılganlığı en yüksek ülke olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. 98 Bu çerçevede ilk olarak Ġfade edilebilecek husus bir AB ve Euro Bölgesi ülkesi olarak Yunanistan‘ın iflasının, AB ve Euro Bölgesi piyasalarında AB ve Euro Bölgesinin geleceğine iliĢkin soru iĢaretleri ortaya çıkarması kaynaklı artan sistemik risktir. Devamında bu riski tetikleyen baĢka geliĢmelerde yaĢanmıĢtır. Bunlardan en çok öne çıkan AB yönetiminin krize reaksiyon göstermede geç ve yetersiz kalmasıdır. AB yönetiminin krizden çıkılması için sonradan gösterdiği reaksiyonlar ise krizi çözümüne ve yayılmasına negatif etki yapmıĢtır. 3.4.3. AB Ekonomi Yönetiminin Avrupa Borç Krizinin Yayılmasındaki Rolü AB yönetimi Mayıs 2010‘a kadar Yunanistan‘daki krize reaksiyon göstermede yetersiz kaldığı söylenebilir. Bu piyasalardaki panik havasını daha da artırmıĢtır. Ortaya çıkan panik havası içerisinde AB yönetiminin sorunun çözümüne nasıl yaklaĢacağına iliĢkin beklentilerin etkileri, Yunanistan‘ın makroekonomik verilerini revize etmesi ve borçlarının ödeyemeyeceğini ilan etmesinin etkisine kıyasla daha fazla rol oynamıĢtır. AB ve Euro Bölgesi açıklamalardan ziyade yatırımcıları AB Yunanistan‘dan yönetiminin Yunanistan krizin yapısına Krizi‘nin iliĢkin çözümünde uygulayacağı politika çerçevesine iliĢkin açıklamalara odaklanmıĢtır. Bir bakıma piyasalar Yunanistan‘ın kamu borçları ve makroekonomik verilerine iliĢkin açıklamalardan daha fazla AB yönetiminin kriz ve krizin çözümüne iliĢkin açıklamalarını fiyatlamıĢlardır (Mink ve Haan, 2013:111). Bu fiyatlamalar sonrasında yatırımcılar Yunanistan‘ın borçlanma kâğıtlarını riskli algılamaları, bu kâğıtların faizlerini daha fazla yükseltmiĢtir. Artan faizler sonrası Yunanistan‘la benzer makroekonomik görünüme sahip ülkelerde yatırımcılar tarafından riskli olarak algılanmaya baĢlamıĢtır. Bu çerçevede bu ülkelerin borçlanma kâğıtlarının faizleri de artmaya baĢlamıĢtır. Artan faizlerde yatırımcılar nezdinde bu ülkelerinde Yunanistan gibi borçlarını ödeyemeyebileceği algısını ortaya çıkarmıĢtır. Bu algı bağlamında piyasalarda bu ülkelerin kamu borç krizi yaĢayabilme ihtimali sorgulanmaya baĢlanmıĢtır. Bu ihtimal ise literatürde yer alan kamu borç krizlerinin kendi kendini gerçekleĢtirmesi teorisinin AB ve Euro Bölgesi ölçeğinde gerçekleĢmesine neden olmuĢtur. 99 3.4.4. Kamu Borç Krizlerinin BulaĢıcılık Ve Yayılma Derecesinin Yüksek Olması Literatürde kamu borç krizlerinin kendi kendini gerçekleĢtirme özelliğine sahip olup olmadıkları tartıĢılagelmektedir (Chamon, 2007). Bir baĢka ifade ile bu teori; bir ülkenin kamu borç krizi yaĢayabileceğine iliĢkin piyasalarda oluĢabilecek bir algının; ülkenin borçlanma araçlarının maliyetlerini artıĢ trendine sürükleyerek ülkenin makroekonomik görünümünü borçlarının anapara ve faiz ödemelerini yapamayacak konuma sürüklemesi olarak özetlenebilir. Bu bağlamda Yunanistan krizi ile Yunanistan‘dan PIIGS ülkelerine doğru bir kamu borcu spirali ortaya çıkma ihtimali artmıĢtır. Bu çerçevede Yunanistan krizi borç stoku yüksek olan diğer PIIGS ülkelerinin finansmana ulaĢmasını daha maliyetli hale getirerek bir borç spirali ortaya çıkarmıĢtır. Bir bakıma, yatırımcıların „Yunanistan‟da olan niçin Ġspanya ya da Ġtalya‟da da olmasın‟ düĢüncesini benimsedikleri söylenebilir. Bu durum AB ve Euro Bölgesinde devlet tahvillerinin faizlerini yükseltmiĢtir. Bu yükseliĢ, normal Ģartlar altında borçlarını çevirebilecek konumdaki ülkelerin ortaya çıkan panik havası nedeni ile borcunu çeviremez duruma gelmesine yol açmıĢtır. Bir bakıma literatürde kendi kendini gerçekleĢtirme (Self-Fulfilling Prophecy) olarak bilinen kısır bir kriz döngüsünün baĢlama ihtimali ortaya çıkmıĢtır (Usak, 2011:25). Bu döngünün ortaya çıkma ihtimalini baĢka geliĢmelerde tetiklemiĢtir. Bunlardan bir tanesi AB yönetimin kamu borcu spirali ve bu kısır kriz döngünün AB ve Euro Bölgesinde ortaya çıkma ihtimalini görmezden gelerek Yunanistan‘a yardım konusunda istekli davranmamasıdır. AB yönetiminin bu isteksiz tavrı piyasaların Euro‘nun sahipsiz bırakıldığı algısını fiyatlamasına yol açmıĢtır (Paul De Grauwe,2010,Usak,2011: 26). Ortaya çıkan bu algı Yunanistan ile benzer makroekonomik görünüme sahip diğer PIIGS ülkelerinin borçlarını ödemekte zorlanabileceği algısını yatırımcılar nezdinde daha fazla kuvvetlendirmiĢtir. 100 3.4.5. Avrupa Borç Krizinin Yayılmasında Euro Bölgesi Ülkelerinin Ġhraç Ettikleri Borçlanma Araçlarının Rolü AB‘nin toplam üretiminin %2‘sini karĢılayan Yunanistan gibi ekonomisi küçük bir ülkenin kriz yaĢamasının, AB ve Euro Bölgesi yatırımcılarının diğer ülkeleri de krize sokacak kadar büyük bir paniğe kapılmasına neden olarak AB ve Euro Bölgesini krize sürüklediği sorusunu akıllara getirmiĢtir (Ergin, 2013). Bu sorunun cevabı ise baĢta Yunanistan‘ın ihraç ettiği devlet tahvillerinin hangi ülkelerin bankaları bilançolarında tutulduğu ile verilebilir (Bkz. ġekil 3.23). ġekil 3.23. 2009 Yılı Verileri Ġle Yunanistan‘ın Ġhraç Ettiği Devlet Tahvillerinin Bilançolarında Bulunduran Ülkelerin Yüzdesi Kaynak: IMF,2012: 208, Ergin 2013:150 ġekil 3. 4‘ te görüldüğü üzere Yunanistan‘ın devlet tahvillerinin toplamda % 89 ‗u AB içerisinde yer alan bankaların bilançolarında bulunmaktadır. Yine toplamda %57‘lik kısmı ise birliğin lokomotif ülkeleri olan Almanya ve Fransa‘nın bankalarının bilançolarında yer aldığı görülmektedir. Yunanistan‘ın iflasının Yunan devlet tahvillerinin geri ödenmeme riskini artırması, özellikle Almanya ve Fransa‘daki bankaların bilançolarında bozulmaya yol açmıĢtır. Bilançolarda ortaya çıkan bozulma sonrası AB ve Euro Bölgesi bankacılık sektöründe sistemik risk artmıĢtır. 101 Artan sistemik risk sonrası yatırımcılar kamu borçlarının reel GSYiH‘ ya oranı göstergesinde benzer yapıda olan diğer Euro Bölgesi ülkelerinin devlet tahvillerini de Yunanistan devlet tahvilleri çerçevesinde fiyatlamaya baĢlamıĢlardır. Daha somut bir ifade ile ülkelerin Yunanistan‘daki kriz öncesi Euro cinsinden borçlanma maliyetleri Alman Markına yaklaĢırken, Yunanistan krizi ile borçlanma maliyetleri Yunan Drahmisine yaklaĢmaya baĢlamıĢtır (Dağdelen,2011: 3,http://www.businessweek.com/news/2010-05-14/euro-breakup-talk increases- as-germany-loses-proxy-update1-.html). Borçlanma maliyetlerindeki yükselme sonrası makroekonomik görünümü Yunanistan‘a en benzer Euro Bölgesi ülkesi olan Portekiz de kamu borcu krizinin ortaya çıkma olasılığı artmıĢtır. Bu olasılık güncel hayatta gerçek kiĢiler arasında gerçekleĢen borç iliĢkilerine benzetilerek ele alınabilir.18 Devamında bu olasılık Portekiz de kamu borç krizi ortaya çıkarmıĢtır Bu bağlamda Yunanistan‘ın ve Portekiz‘in temerrüde düĢmesi; AB bankalarının AB‘nin toplam borcunun %3.3‘ üne tekabül eden yükümlülüklerini karĢılayamayacakları gerçeğini ortaya çıkarmıĢtır (Nemeth, 2012:4). Euro Bölgesi Bankacılık sektörü Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanmak amacıyla ihraç ettiği finansal araçları kayda değer bir oranda bilançolarında bulundurmaktadır. Bu durum ise, Euro Bölgesinde kamu borçlarının riskinin Euro Bölgesi bankacılık sektörüne aktarımında önemli rol oynamıĢtır (Roman ve Bilan, 2012:166). Bu çerçevede bankalarda kalıcı likidite sorunları baĢ göstermeye 18 Örneğin; Ortak A, B,C olmak üzere üç tane ortağı olan bir şahıs şirketi olsun. Bu her üç ortağında “X” bankasından %25 faizli kredi kullandığını düşünelim. Ortakların aylık kazançları sırasıyla 100000, 110000, 350000 lira olsun. Üçüncü kişilere olan toplam borçları sırasıyla 50000, 52000 ve 1000 lira olsun. Ortaklardan A alacaklılarına “kişisel harcamalarımı takip ederken yaptığım yanlış hesaplamalar nedeniyle, sahip olduğum varlıklarımın, yükümlülüklerimi karşılayamadığını görmekteyim. Bu nedenle size olan borçlarımı ödeyemeyeceğim” faksını çeksin. Bu faksı okuyan alacaklı X bankası ortak B’ nin toplam borcunun ve aylık kazancının ortak A’ya çok yakın seviyelerde olduğunu bilmektedir. Ortak B tekrar X bankasına kredi başvurusu yapar. Ancak banka ortak B’nin durumunun iflas eden A’ya benzemesinden ötürü bu sefer %45 faiz oranından kredi açabileceğini ifade eder. Çünkü A’dan istenen faiz oranı iflas etmesinden ötürü % 50’ye yükselmiştir. Ortak B A’ya benzediği için onun borçlanma maliyeti de ortak A’nın borçlanma maliyetine yakınsamıştır. Ortak B artan borçlanma maliyeti sonucu borçlarını yine borçla çevirememeye başlar. Çünkü artık borçlarının faiz ödemelerini yapamamaktadır. En sonunda adi şirketin diğer ortağı C X bankasına kredi başvurusu yapar. A ve B iflas etmeden önce X bankası C’den %15 faiz istemekte idi. Ancak Banka C’nin A ve B ile adi ortaklık ilişkisinde olmasını bir risk unsuru olarak görmektedir. Bu nedenle C’den % 15 değil %20 faiz talep eder. Görüldüğü üzere ortak B borçlarını çevirebilecek konumda iken adi ortaklık ilişkisi içinde olduğu A’nın iflası nedeniyle borçları çevirememiştir. Ortak C’nin ise çok iyi durumda olmasına rağmen A ve B ile adi ortaklık ilişkisi sonucu borçlanma maliyeti yükselmiştir. 102 baĢlamıĢtır. Bu durum Euro Bölgesi merkez bankalarını Euro sistem 19 içerisinden borçlanmaya zorlamıĢtır (Lapavitas vd, 2010: 51-52). Sonuçta, Euro Bölgesi ülkeleri bankacılık sektörleri arasındaki karĢılıklı yükümlülükler artmıĢtır (Bkz. ġekil 3.24). (Değerli ve KeleĢ., 2011:6). ġekil 3.24. Euro Bölgesi Ülkeleri Bankacılık Sektörleri KarĢılıklı Yükümlülükleri (Milyar ABD Doları, Mart 2011 itibarıyla). Kaynak: BIS, Değerli ve KeleĢ, 2011:6 Borç krizinin yayılmasında bir baĢka önemli husus ise PIIGS ülkelerinin toplam kamu borçlarının kendi aralarında ve AB‘nin lokomotif ülkelerine olan dağılımıdır (Usak, 2011: 24). (Bkz. ġekil 3.25). 19 Euro Bölgesine katılan ülkelerin merkez bankaları ile birlikte Avrupa Merkez Bankasının yer aldığı merkez banları sistemine verilen isimdir. 103 ġekil 3.25. Euro Bölgesinde Merkez ve Çevre Ülkelerinin Birbirlerine Olan KarĢılıklı Borçları Kaynak: BIS, Newyork- Times, 31.12.2009, Usak, 2011: 24 104 ġekil 3.25‘de görüldüğü üzere AB ekonomilerinin ağırlıklı olarak birbirlerinden borçlandıkları görülmektedir. Bu durum kreditörlerin, özellikle de bankaların yaĢayacağı mali bünye sorunlarının AB ve Euro Bölgesi ekonomileri için bir tehdit ortaya çıkarmaktadır. Bu tehdit, AB ekonomi yönetiminin finansal sistemi kurtarmak için devasa maliyetler yüklenmek zorunda kalabileceği ihtimalini kuvvetlendirmiĢtir (Sezgin, 2012:147). Bu çerçevede Euro Bölgesi‘ne hakim olan genel düĢünce, kamu borçlarının ödenmesi için Yunanistan‘a AB tarafından yardım yapılmamasının gerektiği yönünde oluĢmasına rağmen; Yunanistan‘ın kamu borçlarını ödeme konusunda moratoryum ilan etmesi durumunda bile, Euro Bölgesi bankacılık sistemine ve diğer üye ülkelere kontrol edilemeyecek ekstra bir yük getirmeyeceği inancı hakim olmuĢtur (ġanlıoğlu politikalarına ve Bilginoğlu, karĢı oluĢan bu 2010:159). Bununla yaklaĢımlar, Nisan birlikte, kurtarma 2010 sonlarına doğru Portekiz‘den sonra ve Ġspanya devlet tahvillerinin risk primlerinin hızlı bir Ģekilde artması sonucu değiĢmeye baĢlamıĢtır (ġanlıoğlu ve Bilginoğlu, 2010:159). 2010 yılı bahar aylarında Yunanistan‘ın borç geri ödemelerinde karĢılaĢtığı sorunlar, baĢta PIIGS ülkeleri olmak üzere diğer bazı Euro Bölgesi ülkelerini de direkt olarak olumsuz bir Ģekilde etkilemeye baĢlamıĢ ve bu durum Yunanistan‘a mali yardımların yapılması zorunluluğunun ortaya çıkmasına neden olmuĢtur (ġanlıoğlu ve Bilginoğlu, 2010:159). Bu bağlamda AB yönetimi 2 Mayıs 2010 tarihinde Yunanistan için kurtarma paketini onaylamıĢtır. Kurtarma paketinin onayı baĢlangıçta Euro Bölgesinde devlet tahvilleri piyasası üzerinde olumlu bir etki yapmıĢtır. Ancak kısa bir süre sonra Yunanistan‘ın CDS primleri tekrar yükselmeye baĢlamıĢtır (Bkz. ġekil 3.26). 105 ġekil 3.26. Kurtarma Paketleri Sonrası PIIGS Ülkeleri Kamu Borçları Geri Ödenmeme Riski Yayılımı Kaynak: Thompson Reuters‘ dan uyarlanmıĢtır. Yunanistan‘ın devlet tahvillerinin geri ödenmeme riski olan CDS primlerinin tekrardan artmaya baĢlaması; diğer benzer makroekonomik görünüme sahip PIIGS ülkelerinin CDS primlerini yükseltmeye baĢlamıĢtır (Bkz. ġekil 3. 26). Yunanistan kurtarma paketi sonrasında Yunanistan‘ın CDS primleri yükselmeye baĢlamıĢ ve bu yükseliĢle diğer PIIGS ülkelerinin de CDS primleri ve 10 yıllık tahvil faizleri artmaya baĢlamıĢtır. Bu artıĢ; kurtarma paketinin yatırımcılar tarafından nasıl fiyatlandığı sorusu çerçevesinde irdelenebilir. Bu bağlamda, AB yönetimince Yunanistan için 110 milyar Euro tutarında devasa kurtarma paketinin onaylanması; yatırımcılar nezdinde Euro Bölgesinin geleceğine iliĢkin ki kuĢkuları daha da artırmıĢtır. Yunanistan krizinin baĢlangıç evrelerinde AB yönetiminin krizin çözülmüne liĢkin isteksiz davranması, Euro Bölgesinin geleceğine iliĢkin kuĢkuları artırmıĢtır. Artan kuĢkular sonucu AB yönetiminin Yunanistan için devasa bir kurtarma paketini onaylaması, yatırımcıların bu seferde Euro Bölgesi ve AB‘nin dağılmasına kadar sonuçları ağır olabilecek ciddi bir krizle karĢı karĢıya kalındığı algısını fiyatlamalarına neden olmuĢtur. Bir baĢka ifade ile Euro Bölgesinde baĢta Yunanistan‘ın CDS primleri olmak üzere PIIGS ülkelerinin 106 CDS primlerinin spillover (yayılma) etkisi artarak kamu borcu spirali oluĢturmaya baĢlamıĢtır (Ergin, 2013). (ABGS, 2011). OluĢan kamu borcu spirali ile Yunanistan‘da baĢlayan kriz artık Euro Bölgesine yayılmaya baĢlamıĢtır. Bu yayılma neticesinde Yunanistan ve Portekiz‘den sonra Ġrlanda‘da kamu borçlarını çevirmez konuma sürüklenmiĢtir. Bir baĢka ifade ile Yunanistan krizi Ġrlanda ve Portekiz‘e aktarım kanallarının kriz döneminde etkin çalıĢması ile bulaĢarak yayılmıĢtır. Krizin yayılması sonrası diğer PIIGS ülkelerinin yükümlülüklerinin hangi ülkelerin bankalarının bilançolarında yer aldığı kamu borç krizinin bundan sonraki aĢamaları açısından önem arz etmeye baĢlamıĢtır. Bu bağlamda, 2010 yılı verileri itibari ile diğer PIIGS ülkelerinin, yabancı bankalara olan toplam yükümlülükleri incelediğinde yine Yunanistan‘la benzer bir tablo ile karĢılaĢılmaktadır. Çünkü diğer PIIGS ülkelerinin yabancı bankalara olan yükümlülükleri içerisinde yine Almanya ve Fransa bankaları ağırlıktadır (Bkz. ġekil 3.27). Krizin bu ülkelere bulaĢması düĢük sermaye yeterliliği ve yüksek kaldıraç oranları ile çalıĢan ve Yunanistan‘ın iflası ile riski yüksek olan AB bankacılık sektöründe krizin etkilerini daha da derinleĢmiĢtir. 107 ġekil 3.27. Euro Bölgesi Çevre Ülkeleri Bankacılık Sektörlerinin Yabancı Bankalara Olan Yükümlülükleri ( Brüt ABD Doları Eylül 2010 Ġtibarı ile) Kaynak: BIS, Kaya vd., 2011: 5 ‗den uyarlanmıĢtır. Bu bağlamda AB ve Euro Bölgesi bankacılık sektörünün neden PIIGS ülkelerinin kağıtlarına yatırım yaptığı sorusu ön plana çıkmıĢtır. Bu soru risk ve getiri arasındaki iliĢki çerçevesinde irdelenebilir. Bu doğrultuda Küresel Finansal Kriz öncesi, Euro Bölgesi Merkez ülkelerinde likiditenin bolluğu yaĢanmıĢtır. Merkez ülkelerinin bankacılık sektörü bu likiditeyi çevre ülkelerinin borçlanma araçlarına yatırarak likiditenin getirisini artırmak istemiĢlerdir. Borçlanma araçlarında da devlet tahvilleri ön plana çıkmıĢtır. Bu bağlamda devlet tahvillerinin Basel kriterlerine göre risksiz kabul edilmesi, özel sektör tahvillerine kıyasla devletlerin ödeme garantisinin oluĢu ve paraya çevrilmesinin kolay olması merkez ülkeleri bankalarını, çevre ülkelerinin düĢük faiz oranlarından fazla sayıda ihraç ettiği devlet tahvillerine yatırım yapmaya yöneltmiĢtir. Buradan ortaya çıkan sonuç krizin yayılması ve bulaĢıcılığında devlet tahvillerinin riskinin önemli rol oynadığıdır. 108 Bu kapsamda devlet tahvillerinin riskinin bulaĢıcılığı incelenebilir. BulaĢıcılık analizleri için genel kabul gören yaklaĢımda bulaĢıcılık; kriz dönemleri finansal getirilerin oynaklığının yüksek olduğu dönemler olarak ifade edilmektedir (Küçüksaraç vd., 2013:7). Yunanistan krizinde devlet tahvillerinin risk primlerinin bulaĢıcılığı bu yaklaĢım çerçevesinde irdelenebilir. Constancio,(2012)20 yaptığı çalıĢmada 2009-2011 yılları arasında Yunanistan devlet tahvil getirilerinin Portekiz ve Ġrlanda‘nın devlet tahvil getirilerine olan bulaĢıcılık etkisini kredi riski yaklaĢımı ile incelemiĢtir. Bu dönemde Yunanistan devlet tahvil getirilerinin, Portekiz ve Ġrlanda devlet tahvil getirilerine bulaĢıcılık etkisinin %25 ve %45 aralığında saptamıĢtır. 21 (Constancio,2012:113). Yunanistan tahvil getirilerinin Portekiz ve Ġrlanda tahvillerine bulaĢma derecesinin yüksek olması bu ülkelerin borçlarını çevirmesini daha da zorlaĢtırmıĢtır. Bu bağlamda AB yönetimi sırasıyla Ġrlanda ve Portekiz için de kurtarma paketlerini onaylamıĢtır. Bu kurtarma paketleri de aynı Yunanistan için onaylanan kurtarma paketinde olduğu gibi ilk olarak kısa bir süre Euro Bölgesinde riski düĢürmüĢ daha sonra ilk duruma göre aynı nedenlerden ötürü daha çok yükseltmiĢtir (Bkz. ġekil 3. 26). Constancio (2012) yine aynı çalıĢmasında, Yunanistan, Ġrlanda ve Portekiz devlet tahvil getirilerinin, Ġtalya ve Ġspanya devlet tahvil getirileri üzerine bulaĢma etkisini incelemiĢtir. Ortaya çıkan sonuçlara göre, 2009-2011 arası dönemde, Yunanistan, Ġrlanda ve Portekiz‘in devlet tahvil getirilerinin Ġtalya‘nın devlet tahvil getirilerini yaklaĢık olarak ortalama hesaplama ile %38, Ġspanya‘nın ise %33 etkilediği sonuçlarına ulaĢmıĢtır (Constancio,2012:113). Yine bu doğrultuda, 5 Temmuz 2011 tarihinde Moody‘ nin Portekiz‘in kredi notunu indirmesi ile birlikte Yunanistan‘ın temerrüde düĢmesi kaygıları; bu süreçte Ġtalya ve Ġspanya‘nın ekonomilerine iliĢkin herhangi bir olumsuz veri açıklanmamasına rağmen Ġspanya ve Ġtalya‘nın devlet tahvil faizlerini artırmıĢtır. Bu durumda Yunanistan 20 özel sektörünün bulaĢıcılık etkisinde rol oynamıĢtır Vitor,Constancio,Avrupa Merkez Bankası başkan yardımcısı. Vitor Constancio yaptığı çalışmada yalnızca Portekiz’e ilişkin sonuçları vermiş İrlanda’ya ilişkin durumunda yaklaşık olarak aynı yönde olduğunu vurgulamıştır. 21 109 (Constancio,2012:111). Ancak Ġspanya ve Ġtalya‘nın pozisyonları 2011 sonu ve 2012 yılı baĢlangıcı itibariyle iyileĢme göstermiĢtir (Constancio,2012:113). Euro Bölgesinde CDS primlerinin daha da artması Yunanistan‘ın borçlarını çevirmesini daha da zorlaĢtırmıĢtır. Bu nedenle AB yönetimi 21 Temmuz 2011 tarihinde Yunanistan için ikinci kurtarma paketini onaylamıĢtır. Yunanistan‘a ikinci kurtarma paketinin onaylanmasından sonra PIIGS ülkeleri CDS primleri farklı yönlerde hareket etmeye baĢlamıĢtır (Bkz., ġekil2.26). Bu farklı yönlerdeki hareketlerin ve Ġspanya ve Ġtalya‘nın pozisyonlarının düzelmeye baĢlamasının nedenleri ―Euro Bölgesinde Ortaya Çıkan Kamu Borçlarının Sürdürülebilirliği‖ kısmında irdelenmeye çalıĢılmıĢtır. 3.4.6. Avrupa Borç Krizinin Yayılması Ġle PIIGS Ülkelerinde Kamu Borçlarının Sürdürülebilirliği Euro Bölgesinde PIIGS ülkelerinin artan kamu borçları ve bu borçların sürdürülebilirlik düzeyinin tespiti krizin daha da derinleĢmesini ve kronikleĢmesini önlemede önem arz etmektedir. Değerli ve KeleĢ(2011) tarafından yapılan çalıĢmada Euro Bölgesi PIIGS ülkelerinin kamu borçlarının sürdürülebilirliği standart borç dinamiği denklemi ile incelenmiĢtir. Çıkan sonuçlara göre Yunanistan, Portekiz ve Ġrlanda‘nın borçlarını piyasa faizleri ile çevirebilmesi için faiz dıĢı fazla dengesinde kayda değer bir ilerleme sağlamaları gerektiği sonucu ortaya çıkmıĢtır. Ġtalya‘nın ise kısa vadede borçlarını çevirmede sıkıntısı olmadığı saptanmıĢtır. Bununla birlikte, Ġtalya‘nın borçlarının faiz seviyesine duyarlı olması ve orta vadede borçların çevrilmesinde sorun yaĢaması nedenlerinden ötürü piyasaların Ġtalya‘yı da riskli ülkeler sınıfında algılamasına neden olmuĢtur. Ġspanya ise kamu maliyesindeki problemlerin en düĢük çıktığı ülke olmuĢtur (Değerli ve KeleĢ, 2011:3-4). PIIGS ülkeleri ile ilgili krize iliĢkin daha spesifik konular Euro Bölgesinde Kamu Borç krizleri kısmında irdelenmiĢtir. 110 3.5. Euro Bölgesi Ülkelerinde Kamu Borç Krizleri Bu kısımda PIIGS ülkelerinde kamu borç krizleri incelenmiĢtir. Yunanistan krizi ise bu bölümde incelenmemiĢtir. Çünkü Yunanistan Krizi bu çalıĢmada kriz sürecini Euro Bölgesinde krize geçiĢ sürecini hızlandırıcı etki yapmasından ötürü ―Avrupa Borç Krizinin Nedenleri‖ kısmında incelenmiĢtir. 3.5.1. Ġrlanda Krizi Ġrlanda‘da ortaya çıkan kriz A.B.D.‘ de konut kredileri piyasasında ortaya çıkan krizle benzerlik göstermektedir. A.B.D. ortaya çıkan kriz ve Ġrlanda krizi; Minsky‘ nin finansal istikrarsızlık hipotezi çerçevesinde irdelenebilir (Minsky,1982). A.B.D.‘ de krizin ortaya çıkıĢında ekonominin aĢırı istikrarda olduğu algısı önemli rol oynamıĢtır. Bu algı yatırımcıların sahip oldukları fazla likiditeyi daha fazla getiri elde edebilmek amacıyla aĢırı riskli yatırım araçlarına yöneltmesine neden olmuĢtur. Bunun sonucunda konut kredileri piyasasında balon etkisi oluĢmuĢtur. 22 Bu olumsuz etkide finansal istikrarsızlık ortaya çıkararak A.B.D.‘ de finans sektörünü krize sürüklemiĢtir. Benzer Ģekilde Ġrlanda ekonomisi de 1990‘lardan itibaren aĢırı ekonomik büyüme sağlamıĢtır. 2000‘lerden itibaren oluĢan zenginliği yatırımcıların konut piyasalarına yöneltmesi konut kredileri piyasasında balon oluĢmasına neden olmuĢtur. (Ergin, 2013) Bu nedenle ilk önce Ġrlanda‘nın büyüme dönemlerinin incelenmesi; krizin ortaya çıkıĢının ve nedenlerinin analizine olumlu katkı sağlayabileceği ifade edilebilir.23 Ġrlanda ekonomisi 1990‘larda yakaladığı yüksek ekonomik büyüme oranları ile ―kelt kaplanı‖ olarak anılmaya baĢlanmıĢtır. 1990‘lara gelinceye kadar, Ġrlanda‘da biliĢim sektörünün altyapısı geliĢtirilmiĢ ve bu sektörde istihdam edilecek nitelikli insan sermayesi24 yetiĢtirilmiĢtir. Ayrıca, Ġrlanda‘daki biliĢim sektörünün uluslararası 22 Ekonomik balon (diğer adlarıyla spekülatif balon, piyasa balonu, fiyat balonu finansal balon veya spekülatif çılgınlık). gerçek değerlerinden çok fazla fiyat değişimi gösteren malların ticaretini yapmaktır (Diğer bir deyişle şişkin fiyatları olan mallar ve varlıklarla ticaret yapmaktır.). (www.wikipedia.com). 23 İrlanda Krizi A.B.D.’ de ki konut kedileri piyasasındaki krizle benzerlik göstermesinden ötürü daha detaylı incelenmeye çalışılmıştır. 24 İnsan Sermayesinin bir ülkenin ekonomik büyüme sağlamasındaki rolü üçüncü bölümde daha detaylı olarak incelenmeye çalışılmıştır. 111 alanda rekabet gücünü artırmak için gerekli kurumsal yapı ve hukuki çerçeve oluĢturulmuĢtur (http://cemilertem.com/bir-model-olarak-irlanda/, EriĢim tarihi, 08.11.2013). Sonuçta Ġrlanda biliĢim sektörünün toplamda geliĢmiĢlik derecesi artmıĢtır. Ayrıca bu dönemde düĢük kurumlar vergisi sayesinde doğrudan yabancı yatırımlar artmıĢtır. Ġrlanda‘ya yatırım yapan uluslararası firmalar ihracat yaparak25 Ġrlanda ekonomisinin büyümesini sağlamıĢlardır. Bu dönemde ihracata dayalı bir büyüme ortaya çıkmıĢtır. Bu noktada vurgulanması gereken bir baĢka husus ise global paradoks26 kavramı ile ilintilidir. Sonuçta bu dönemde ekonomik büyüme sağlanarak iĢsizlik azalmıĢtır (Ergin, 2013). (Bkz. ġekil 3. 28). ġekil 3.28. Ġrlanda Ekonomisi GSYĠH Büyümesi ve ĠĢsizlik Oranında Yüzde DeğiĢmeler (1983-2011, %). Kaynak:IMF,WEO,Veritabanı,http://irisheconthoughts.wordpress.com/2011/07/11/unemploymentin-ireland-part-2-gdp-growth-and-unemployment/ EriĢim Tarihi, 10.01.2013 25 İlaç sektörü ağırlıklıdır (Ergin, 2013). Global paradoks kavramı; “bilgisayarlaşma sayesinde dünya ekonomisinde küçük aktörlerin büyük aktörlere dönüşmesini ifade etmektedir. Bu bağlamda, İrlanda tüm ekonomik sistemini bilişim sektörünün verimliliğini artırmaya yönelik konumlandırması sonucu oldukça yüksek büyüme oranları yakalaması global paradoks kavramına örnek olarak verilebilir. 26 112 2001 yılında ABD‘de biliĢim sektöründe ortaya çıkan dot.com krizi ile Ġrlanda‘nın ihracata dayalı büyüme dönemi son bulmuĢtur. Çünkü bu krizden etkilenen birçok firma Ġrlanda‘nın büyüme döneminde Ġrlanda‘ya yatırım yapmıĢtır. 2002 yılında ise Euro Bölgesine girilmesi ile Ġrlanda için yeni bir büyüme periyodu baĢlamıĢtır (Ergin, 2013: 54-56). Ġrlanda ekonomisinin büyüme döneminde harcanabilir gelir aĢırı bir Ģekilde arttı. 1990‘lı yıllar sonucu artan gelir ve nüfus artıĢı ile iç talep artmıĢtır (Ergin, 2013: 54-56). Ülkenin vatandaĢları ellerindeki fazla fonu ve likiditeyi gayrimenkul yatırımlarına yöneltmiĢlerdir. Bu yatırımların yanı sıra artan göç ile beraber konut sektöründeki talep daha da artmıĢtır. Ġrlanda‘daki toplam konutun %40‘ı 1996-2006 yılları arasında yapılmıĢ olmasına rağmen ortalama bir evin maliyeti bu dönemde yaklaĢık %300‘lük artıĢ sergilemiĢtir (Usak, 2011:27). Ġç talebin artması özellikle konut piyasasında gerçekleĢmiĢtir. Artan konut talebi inĢaat sektörünün büyümesine yol açmıĢtır. ĠnĢaat sektöründe iĢgücü ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. Artan ihtiyaç Doğu Avrupa ülkelerinden gelen göçle sağlanmıĢtır. Artan göç sonucu konut talebi daha da artmıĢtır. Konut talebinin karĢılanabilmesi için Bu dönemde bankalar müteahhit firmalara yüksek oranda kredi kullandırmıĢlar ve kredilerde geniĢleme ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca bankalar açtıkları kredileri finanslayabilmek için Euro Bölgesine dahil olunması ile düĢen faiz oranları sayesinde diğer Euro Bölgesi ülkelerinden ucuza borçlanmıĢlardır (Ergin,2013: 7374). Ayrıca bu dönemde enflasyon artıĢı ile beraber ücret artıĢlarının yaĢanması Ġrlanda ekonomisinin rekabet gücünü aĢındırmıĢtır (Todorovic ve Bogdanovic, 2011:170). Bu bağlamda, Ġrlanda‘da 1990‘larda düĢük faiz oranları, vergi kolaylıkları ve gevĢek bankacılık düzenlemeleriyle ĢiĢirilen ―konut fiyatı balonunun 2000‘lerin baĢlarında sönmeye baĢlaması, gerek konut gerekse bankacılık kesiminde ciddi sorunlar yaĢanmaya baĢlamasına ve 2008‘ den itibaren tüm küresel finansal sisteme yayılmaya baĢlayan ABD‘deki krizin de etkisiyle Ġrlanda‘daki kamu borç krizi 2008-2010 arasında derinleĢmiĢtir (Kibritçioğlu, 2011:6). 113 Küresel Finansal Krizle birlikte konut balonunun patlaması sonucu Ġrlanda‘ da bankacılık sektöründe birçok sorunlu ve batık kredi ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca bu bankalar açtıkları konut kredilerini finanse edebilmek için büyük kısmı parasal birlik içerisinden olmak üzere düĢük faiz oranlarında borçlanması nedeniyle Ġrlanda‘da bankacılık kesiminin borç yükü artmıĢtır. Bankacılık kesiminin artan borç yükü Ġrlanda hükümeti açısından risk oluĢturmuĢtur. Çünkü Küresel Finansal Kriz öncesi dönemde Ġrlanda hükümetinin bankacılık kesiminin borçlarına verdiği devlet garantisi Euro Bölgesi merkez ülkelerininkinden bile kat ve kat fazladır (Bkz.. ġekil 3.29). Küresel Finansal Kriz sonrasında hükümet bankacılık sektörünü kurtarmak adına 6 bankanın 400 milyar Euro‘ luk yükümlülüklerini karĢılayacağını taahhüt etmiĢtir. Ancak bu yeterli olmayınca Ġrlanda tüm mevduatlara 2 yıl boyunca devlet garantisi vermiĢ ve bankaların borcu kamu borcuna dönüĢmüĢtür (Ergin, 2013: 7374). ġekil 3.29. Euro Bölgesi Merkez Ülkeleri ve Ġrlanda Hükümetlerinin Bankaların Borçlarına Verdiği Garantilerin GSYĠH‘ ya Yüzdesi Kaynak: IMF, Dadush vd,, 2010:47 114 Bir baĢka ifade ile kamu borçlarının GSYĠH‘ da ki payı %7‘den %100‘e yükselmiĢtir. Ġrlanda‘nın borç dinamiğinin Yunanistan la benzeĢmeye baĢlaması Yunanistan krizinin Ġrlanda ekonomisi riskinin daha fazla artmasına neden olmuĢtur. Yunanistan krizi ile artan risk sonrası borçlanma maliyetleri daha da yükselmiĢtir. Artan maliyetlerle Ġrlanda borçlarını çeviremez, diğer bir ifade ile borçlarının faiz ödemelerini yapamaz duruma gelmiĢtir Ve Ġrlanda‘da kamu borç krizi baĢlamıĢtır (Ergin, 2013: 73-74). Sonuç olarak Ġrlanda bankacılık sektörü konut kredileri piyasasında artan talebi karĢılayabilmek için parasal birlikle düĢen faiz oranları ile aĢırı borçlanmaya gitmiĢlerdir. Ġrlanda bankacılık kesiminin yükümlülüklerinin büyük bir kısmı devlet garantisi altındadır. 2008 Küresel Finansal Krizinden sonra konut kredileri piyasasında ortaya çıkan balon sönmüĢtür. Bu durum Ġrlanda bankacılık kesiminin borçlarının devlet garantisi altında olması nedeni ile banka borçlarının kamu borçlarına dönüĢmesine yol açmıĢtır. Yunanistan krizi ile birlikte Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin artıĢı Ġrlanda hükümetini bankacılık kesiminin borçlarını çevirememesine yol açmıĢtır. 3.5.2. Portekiz Krizi Kamu borç krizinin ortaya çıktığı bir diğer ülke ise Portekiz‘dir. Portekiz de krizin ortaya çıkıĢında iki temel faktör rol oynamıĢtır. Bu faktörler; düĢük rekabet gücüne bağlı olarak ortaya çıkan cari açığın finansmanı sorunu ve kamu maliyesindeki problemler olarak sıralanabilir (ABGS, 2011). Portekiz ekonomisi parasal birliğe katılmadan önce düĢük büyüme oranlarına sahiptir. Ülke parasal birliğe dâhil olduktan sonra dahi istenen büyüme oranlarını yakalayamamıĢtır (Bkz., ġekil 3.32). Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi Portekiz ekonomisinin düĢük rekabet gücüdür. Portekiz Euro Bölgesine dâhil olduktan sonrası düĢen borçlanma maliyetleri sonucu iç talep artmıĢ hane halkı borçları artmıĢtır. Bu dönemde meydana gelen ücret artıĢlarının toplam faktör verimliliğinden fazla olması ve enflasyon oranının Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyretmesi (Bkz. ġekil 3.30) reel kurun 115 değerlenmesine yol açarak Portekiz‘in rekabet gücünü aĢındırmıĢtır (Bkz. ġekil 3.31). ġekil 3.30. Portekiz TÜFE Bazlı Enflasyon Oranı Kaynak: AMB Birim İşgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reeel Efketif Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100 2013 Q2 2012 Q3 2011 Q4 2011 Q1 2010 Q2 2009 Q3 2008 Q4 2008 Q1 2007 Q2 2006 Q3 2005 Q4 2005 Q1 2004 Q2 2003 Q3 2002 Q4 2002 Q1 2001 Q2 2000 Q3 1999 Q4 1999 Q1 1998 Q2 1997 Q3 1996 Q4 1996 Q1 115 110 105 100 95 90 85 Portekiz ġekil 3.31. Portekiz Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyeti Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (Rekabet Gücü Göstergesi). (96Q1-2013Q2, 99Q1=100). Kaynak: AMB 116 DüĢen rekabet gücü Portekiz ekonomisinin ihracat ve ithalat kalemlerini olumsuz etkileyerek kronik bir sorun olarak cari iĢlemler hesabı açığı sorununu ortaya çıkarmıĢtır (Bkz. ġekil 3.32). Rekabet gücünün düĢük olmasından ötürü cari iĢlemler açığının kompozisyonunda mal ihracatının düĢük olması önemli rol oynamıĢtır (Bkz. ġekil 3.33 (A).). ġekil 3.32. Portekiz‘in GSYĠH Büyüme Oranı ve GSYĠH‘ nın Yüzdesi Olarak Cari ĠĢlemler Hesabı Açığı Kaynak: IMF, Dadush vd. , 2010: 60 Euro Bölgesine dahil olunmasından sonra borçlanma maliyetlerinin azalması ile cari açığın finanse edilebilmesi amacı çerçevesinde, büyümeyi hızlandırmak için kamu borçları ve bütçe açığı artmıĢtır.27 Bir baĢka ifade ile Portekiz cari açığa bağlı olarak ortaya çıkan finansman açığı sorununu düĢük faiz oranları vasıtasıyla borçlanarak kapatmak istemiĢtir (Bkz. ġekil 3.33 (B).). Portekiz; Yunanistan‘dan sonra krizin en çok derinleĢtiği ve kronikleĢtiği iki PIIGS ülkesinden bir tanesidir. Tıpkı Yunanistan da olduğu gibi Portekiz mali 27 Borçlara ilişkin veriler Avrupa Borç Krizinin nedenleri kısmında artan kamu ve hane halkı borçları başlığı altında verilmiştir. 117 disiplinsizliğe bağlı olarak kamu maliyesinin yönetiminde problemlere sahiptir (Ergin, 2013). Bu nedenle Avrupa Borç Krizinin seçici etkisi ile Portekiz ekonomisinin kırılganlığı arasında anlamlı bir iliĢki söz konusudur. Yunanistan‘ın krize sürüklenmesi Yunanistan‘a en fazla benzer ülke olan Portekiz‘in devlet tahvillerinin de yatırımcılar tarafından benzer Ģekilde fiyatlanmasına neden olmuĢtur. Bu nedenle Portekiz‘in fonlama maliyetleri artmaya baĢlamıĢtır. Artan fonlama maliyetleri ile Portekiz borçlarını çevirememeye baĢlamıĢ ve Portekiz de kamu borç krizi ortaya çıkmıĢtır. ġekil 3.33. Portekiz Ekonomisi Cari ĠĢlemler Hesabı Dengesi BileĢenleri ve Cari ĠĢlemler Hesabı Açığının Finansman Kalemleri( %GSYĠH, 1995-2011). Kaynak: European Commission 3.5.3. Ġspanya Krizi Ġspanya Borç Krizinin temel nedenleri; Ġspanya ekonomisinin 2000‘lerin öncesinde ve Euro Bölgesine dâhil olunmasından sonra potansiyelin üzerinde büyümesi, 118 Ġspanya‘ nın otonom yapısı nedeni ile bankacılık sektörünün denetim altına alınamaması ve mali disiplinde oluĢan aksaklıklar28 düĢük rekabet gücü sorunu, Portekiz Krizinin Ġspanya krizini tetiklemesi olarak sıralanabilir. Ġspanya 2000‘li yılların öncesinde % 6‘lara varan büyüme oranları yakalamıĢtır (Bkz. ġekil 3.34(A).). Yüksek büyüme oranları ile beraber ortaya çıkan zenginlik artıĢı ile iç talep artmıĢtır. Artan iç talebe bağlı olarak yüksek düzeyde ekonomik büyüme sağlamıĢtır. Ülkenin 2002 yılında Euro Bölgesine katılmasıyla düĢen büyüme trendi tekrardan yükselmeye baĢlamıĢ ve iç talep yeniden artmaya baĢlamıĢtır. Ġç talep artıĢı en fazla inĢaat ve gayrimenkul sektöründe görülmüĢtür. Çünkü oluĢan zenginlik artıĢı ile oluĢan fazla likiditeyi yatırımcılar ev sahibi olmak amacıyla değerlendirmek istemiĢtir. Bu nedenle tüketiciler konut kredilerine yönelmiĢlerdir. Euro Bölgesine dâhil olunması ile düĢen borçlanma maliyetleri nedeniyle bankalar ve özel sektör artan iç talebi karĢılamak için borçlanmaya gitmiĢlerdir (Ergin, 2013:113-147). ġekil 3.34. Ġspanya Ekonomisi Büyüme ve ĠĢsizlik Oranları Kaynak: AMB, Eurostat Bu çerçevede Ġspanya‘daki borç krizinin temelde Portekiz‘inki gibi bir düĢük büyüme problemi olduğu söylenemez. Ġspanyada ortaya çıkan krizin, temelinde 1990‘ların sonlarından 2008 yılına kadar olan süreçte bankacılık sektöründe çeĢitli 28 Buna rağmen İspanya mali disiplin noktasında diğer PIIGS ülkelerinde daha iyi durumdadır. 119 nedenlerden dolayı yaĢanan aĢırı kredi geniĢlemesi, konut fiyatlarında meydana gelen büyük artıĢlar sonrası spekülatif balon oluĢması olduğu ifade edilebilir (Bryson, 2011: 4, Kibritçioğlu,2011:7-8). Ġspanya‘nın bankacılık sektörünün sorunlu olması da Ġspanya‘yı krize sürükleyen nedenlerden bir tanesidir. Ġspanya‘da bankacılık sektöründe bölgesel tasarruf ve yatırım bankalarının ağırlıkta olduğu görülmektedir. Ġspanya‘da bankacılık sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesini Ġspanya Merkez Bankası yapmaktadır. Ancak bölgesel tasarruf ve kredi bankalarının Ġspanya Merkez Bankasının gözetimi ve denetimine tabi olmaması, bu bankalarda meydana gelebilecek aksaklıkların saptanabilmesini olumsuz etkilemiĢtir (Ergin, 2013). Bunun nedeni ise Ġspanya‘nın otonom siyasi yapısıdır. 2009 yılı itibari ile Ġspanya‘da açılan mortgage kredilerinin büyük çoğunluğu bölgesel tasarruf ve kredi bankaları tarafından açılmıĢtır (Vural, 2012,http://www.slideshare.net/neslist/ispanya-bankalari-ve-avrupa-borkrizi,EriĢim Tarihi,17.12.2013). Bunların yanı sıra Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyreden enflasyon oranı, yüksek iĢgücü maliyetleri ve toplam faktör verimliliğinin düĢük olması, rekabet gücünü aĢındırarak (Bkz.ġekil.2.35) cari dengenin bozulmasına yol açmıĢtır. Konut kredileri piyasasında oluĢan balonun patlaması ile bu piyasada çok fazla sayıda batık kredi ortaya çıkmıĢtır. Cari açığın finansmanı ve bankacılık sektörünün artan iç talebi karĢılamak için aldığı borçlar Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan Krizi ile birlikte artan borçlanma maliyetleri ile çevrilemez konuma gelerek Ġspanya‘yı borç krizine sürüklemiĢtir (Ergin, 2013:113-147). Ġspanya krizinde vurgulanması gereken bir diğer husus Ġspanya‘ nın iĢsizlik oranıdır. Krizle birlikte Ġspanya AB‘ nin en yüksek iĢsizlik oranına sahip ülkesi konumuna gelmiĢtir. Bunun nedeni Ģöyle özetlenebilir; Ġspanya‘ 1990‘ lardan itibaren potansiyel büyümesinin üzerinde büyümüĢtür. Bu iç talebi daha da artırmıĢtır. Artan iç talep daha çok konut piyasasında yaĢanmıĢtır. Konut piyasasında artan talebin karĢılanması için iĢçi ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle Ġspanya doğu Avrupa‘ dan göç almıĢtır. Artan göç ile birlikte ekonominin 120 durgunluğa girmesi ise iĢsizlik sorununu daha fazla artırmıĢtır (Ergin, 2013:113147). ġekil 3.35. Ġspanya' nın Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100 Kaynak: AMB, Eurostat Ġspanya krizin derinleĢtiği PIIGS ülkeleri içerisinde kamu maliyesindeki problemlerin en az olduğu ülkedir. Kamu borçlarının sürdürebilirliği kısmında ifade edildiği üzere Ġspanya borçlarını çevirebilmede diğer PIIGS ülkelerine göre daha iyi konumdadır. Ġspanya‘nın PIIGS ülkeleri içerisinde Ġtalya ile birlikte AB‘nin toplam ekonomik büyüklüğü içerisinde payının yüksek olması nedeniyle Yunanistan krizi ve özellikle 2011 sonrasında Ġspanya‘nın devlet tahvil faizlerinin diğer PIIGS ülkelerine nazaran Ġtalya ile birlikte pozitif ayrıĢmasına neden olmuĢtur. 3.5.4. Ġtalya Krizi Ġtalya‘da diğer Ġrlanda ve Ġspanya‘daki gibi bir konut fiyatı balonu veya ciddi bir bankacılık problemi gözlemlenmemesine ve kamu açıkları da çok yüksek 121 olmamasına rağmen, borç stoku düzeyinin yüksek, büyüme beklentilerinin zayıf olması nedeniyle Mayıs 2011‘den bu yana uluslararası kredi derecelendirme kuruluĢlarının yaptığı not indirimleri Ġtalya‘nın riskini artırmıĢtır (Kibritçioğlu, 2011:8). Ġtalya‘da yaĢanan kriz diğer PIIGS ülkelerindeki kadar derin bir kriz değildir. Ġtalya‘daki kriz, büyüme ve rekabet gücü krizinin kamu borç krizine dönüĢmesi suretiyle ortaya çıkmıĢtır. Ġtalya ekonomisinin temel problemi ekonominin yavaĢ büyümesi sorunudur. 1960‘lardan bu yana Ġtalya ekonomisinin büyüme trendinin yavaĢladığı ve Küresel Finansal Kriz sonrası küçüldüğü görülmektedir (Bkz. ġekil 3.36). Ġtalya ekonomisinin Euro Bölgesine dâhil olmasının sonrasında dahi ekonomisinin büyüme performansını artıramamıĢtır. ġekil 3.36. Ġtalya Ekonomisi Reel GSYĠH Büyümesi ve Trendi (1960-2010). Kaynak: Thomson Reuters Datastream, http://marginalrevolution.com/marginalrevolution/2011/11/eurocontagion.html/italygdp, Tarihi, 25.12.2013 OECD, EriĢim Ġtalya ekonomisinin neden düĢük büyüme performansı gerçekleĢtirdiği çeĢitli ampirik çalıĢmalara konu olmuĢtur. Bu yapılan çalıĢmaların ortak sonucu Ġtalya‘nın toplam faktör verimliliğinin düĢük olmasıdır (Dadush ve Eidelman,2010:54-55, http://m.ceip.org/2010/04/20/is-italy-next-greece/8od3, EriĢim Tarihi, 05.01.2014). 122 Toplam faktör verimliliği ile rekabet gücü arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz konusudur. Toplam faktör verimliliğinin düĢük olması ülkenin Euro Bölgesine dahil olmasından sonra reel kur değerlenmesine yol açarak, Ġtalya‘nın rekabet gücünü aĢındırmıĢtır (Bkz. ġekil 3.37). Ayrıca, Ġtalya‘nın toplam faktör verimliliği ve rekabet gücünün düĢük olmasının nedenleri; iĢgücü piyasası katılıkları, ikili emek piyasası eksiklikleri ve aĢırılıkları olan regülasyonlar, yeterli seviyede olmayan kamu hizmetleri, ulaĢtırma, telekomünikasyon gibi belkemiği sektörlerde yetersiz rekabet ortamı olarak sıralanabilir (Dadush ve Eidelman,2010: 54-55, http://m.ceip.org/2010/04/20/isitaly-next-greece/8od3, EriĢim Tarihi, 05.01.2014). Küresel Finansal Krizle birlikte küresel ölçekte ortaya çıkan durgunluktan Ġtalya ekonomisi de olumsuz etkilenmiĢtir. 1990‘lardan bu yana Ġtalya kamu borçlarının yüksek seviyede olduğu bir ülkedir. DüĢük büyüme oranlarına sahip olan ülke, Küresel Finansal Krizin ortaya çıkardığı durgunluğu aĢmak için kamu harcamalarını ve borçlarını artırınca Ġtalya‘ nın kamu borcu GSYĠH‘ nın %120 sine tekabül etmiĢ ve bütçe açığı sorunu ortaya çıkmıĢtır (Ergin, 2013). Kamu borcunun büyük kısmının yerleĢikler tarafından tutulması, kamu borçlarının vadesinin daha uzun olması, nispeten mali disiplinin sağlanabilmesi, bankacılık sektörünün sağlıklı olması Avrupa Borç Krizinde diğer PIIGS ülkelerine göre Ġtalya‘yı pozitif ayrıĢtıran hususlar olmuĢtur (Ergin, 2013). 123 ġekil 3.37. Ġtalya Ekonomisi Birim ĠĢgücü Maliyetleri Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, 99Q1=100 Kaynak: AMB 3.6. Euro Bölgesinin Kurulmasının ve Avrupa Borç Krizinin Türkiye‟nin Avrupa Birliği Ve Euro Bölgesi KarĢısında Rekabet Gücüne Olan Etkisi Bu baĢlık altında Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi karĢısında rekabet gücü reel efektif döviz kuru endeksi yardımı ile ortaya konmaya çalıĢılacaktır. Bunun yapılmasındaki amaç ise Türkiye‘ nin en fazla ekonomik iliĢki içinde bulunduğu ülke gruplarının AB ve Euro Bölgesi olmasıdır. Bu ölçümün yapılmasında çeĢitli yöntemler araĢtırılmıĢtır. Sonuçta açıklanmıĢ karĢılaĢtırmalı üstünlükler endeksleri (AKÜ) ve reel efektif döviz kuru endekslerinin bu ölçümlerin yapılmasında en uygun göstergeler olduğunu kanaatine varılmıĢtır. Tez konusunun bütününde makroekonomik anlamda rekabet gücünün ölçümünde reel efektif döviz kuru endekslerine yoğunlaĢırmıĢtır. Çünkü reel efektif döviz kuru endeksleri hesaplamasının yapıldığı ülkenin dıĢ ticaret yaptığı ülkelere karĢı fiyat rekabeti yapabilme derecesini döviz kurları çerçevesinde ortaya koymaktadır. AKÜ endeksleri ise fiyat rekabetine iliĢkin unsurlar içermemekte, yalnızca belirli ürün gruplarına göre nominal ihracat ve ithalat tutarları üzerinden rekabet gücünü ölçen 124 göstergelerdir. Bu nedenle Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesine karĢı rekabet gücünün ölçümünün, reel efektif döviz kuru endeksi ile ölçülmesinin daha anlamlı sonuçlar sağlayacağı ileri sürülebilir. Salt anlamda Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi karĢısındaki rekabet gücünün reel efektif döviz kuru endeksi ile ölçümü için, reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamasında kullanılacak dıĢ ticaret ağırlıklarının yalnızca AB ve Euro Bölgesi ülkelerinden oluĢması gerekmektedir. Avrupa Komisyonu tarafından bir takım reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamaları yapılmaktadır. Bu hesaplamalar, çeĢitli ülkelerin AB ve Euro Bölgesi karĢısındaki rekabet güçlerini ölçen TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endekslerini içermektedir. Bu ülkelerden bir tanesi de Türkiye‘dir. Ancak Avrupa Komisyonunun yaptığı bu hesaplamalarda temel yıl olarak 2005 yılı seçilmiĢtir. Bu seçim Euro Bölgesinin kurulmasının Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi karĢısındaki rekabet gücü üzerindeki etkisini tam olarak ölçmemektedir. Bu ölçümün tam olarak saptanabilmesi için Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi karĢısındaki rekabet gücünü ölçen TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksleri, tek para uygulamasının baĢladığı 2002 yılı (Ocak ayı) temel yıl olacak Ģekilde yeniden düzenlenmiĢtir. Bu düzenleme ile Euro Bölgesinin kurulmasının ve tek para uygulamasının (Euro‘ya geçilmesinin) Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi üzerindeki rekabet gücüne olan etkisi ortaya çıkmıĢtır. (Bkz. ġekil 3.34, ek1). 125 ġekil 3.38. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği‘ne Göre Hesaplanan TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (2002.01=100,1994-2013) Kaynak:EuropeanCommision,http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/ data_section_en.htm,‘den geliĢtirilmiĢtir. EriĢim Tarihi, 10.01.2014 ġekil 3.38 ‗de görüldüğü üzere Euro Bölgesinin kurulması sonrasında Türkiye‘nin AB ve Euro Bölgesi karĢısındaki rekabet gücü aĢınmıĢtır. Tek para uygulamasının baĢladığı 2002 yılı ocak ayında reel kur 100 olarak kabul edilmiĢ, Eylül 2013 tarihi itibari ile reel kurun Euro Bölgesi ve AB için sırasıyla 109. 2832602, 112. 5884567 düzeylerinde olduğu ortaya çıkmıĢtır (Bkz. Ekler 1). Bir baĢka ifade ile 2002 yılı Ocak ayı ve 2013 yılı Eylül ayı arasında kalan dönemde Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve AB karĢısındaki rekabet gücü sırasıyla %9. 2 ve %12.5 düzeyinde düĢürmüĢtür. Küresel Finansal Kriz‘ in baĢladığı, 2008 yılı Eylül ayı itibari ile Türkiye‘nin reel efektif döviz kuru endeksi Euro Bölgesi ve AB karĢısında sırasıyla, 124. 5974825, 127. 3195636 olarak hesaplanmıĢtır. Bir baĢka ifade ile Küresel Finansal Kriz ortaya çıkana kadar Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve AB karĢısındaki rekabet gücü %24.5 ve %27.3 düzeyinde düĢmüĢtür. 126 Avrupa Borç Krizi sonrası parasal birlik ile zenginleĢen Euro Bölgesi ülkeleri bu kazanımlarını kaybetmeye baĢlamıĢlardır. Nitekim Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan krizi ile ortaya çıkan Avrupa Borç Krizi, Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve AB karĢısındaki reel efektif döviz kuru endeksinin yeniden 2002 yılı Ocak ayı düzeyine yaklaĢmaya baĢlamasına neden olmuĢtur. Avrupa Borç Krizinin derinleĢtiği 2011 yaz aylarında ise reel efektif kur en düĢük seviyelerine gelmiĢtir. Ağustos 2011 itibari ile reel efektif kur Euro Bölgesi ve AB için sırasıyla 103. 156437 106.5809993 düzeylerinde olduğu ortaya çıkmıĢtır. Amerika BirleĢik Devletleri Merkez Bankası (FED) BaĢkanı Bernanke‘ nin 22 Mayıs konuĢmasında FED‘ in tahvil alımını azaltmaya baĢlayacağını ilan etmesi ile geliĢmekte olan ekonomilerden, geliĢmiĢ ekonomiler yönünde sermaye hareketleri baĢlamıĢtır. GeliĢmekte olan ekonomilerde döviz miktarı azalmaya baĢlamıĢ ve bu ekonomilerin ulusal paraları değer kaybetmeye baĢlamıĢtır. Bu geliĢmekte olan ülkelerden bir tanesi de Türkiye‘dir. FED‘ in tahvil alımını azaltacağını ilan etmesinin ardından Dolar/TL ve Euro/TL paritesi hızla yükselmeye baĢlamıĢtır. TL Dolar ve Euro karĢısında değer kaybetmiĢtir. TL‘nin Euro‘ya karĢı değer kaybetmesi Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve AB karĢısında reel efektif döviz kuru endeksinin değer kaybetmesine yol açmıĢtır. Neticede ise FED‘ in geliĢmekte olan ekonomiler piaysalarındaki yatırımcılara verdiği çıkıĢ sinyali, Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve AB‘ye karĢı rekabet gücünü TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksi çerçevesinde artırmıĢtır. 127 4. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ ETKĠLEYEN MAKROEKONOMĠK VE MĠKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE SINIFLANMASI Bu bölüme kadar anlatılan kısımda ifade edildiği üzere URG kavramı çok boyutlu ve içinde birçok unsuru barındıran bir kavramdır. Kavramın boyutsal çeĢitliliği nedeniyle gerek uluslararası kuruluĢların yapmıĢ oldukları çalıĢmalarda, gerekse akademik çalıĢmalarda URG‘ yi etkileyen faktörleri sınıflamada bir yeknesaklık oluĢmamıĢtır. Ayrıca bu sınıflamalarda URG‘ yi etkileyen her faktörün diğer faktörlerle etkileĢimi de söz konusudur. Bu nedenle URG‘ yi etkileyen faktörleri tam anlamıyla sınıflamak teorik anlamda bir zorluk ifade etmektedir. Tez konusunun amaçları ekseninde bu çalıĢmada yapılan sınıflama; Euro Bölgesinin Avrupa Borç Krizi öncesi, süreci ve sonrasında düĢen URG‘ si kapsamında ĢekillenmiĢtir. Bir bakıma sınıflama, salt anlamda URG‘ yi etkileyen tüm faktörleri kategorize etmekten ziyade; borç krizi öncesi, süreci ve sonrasında Euro Bölgesinin URG‘ sini düĢüren temel faktörler zemininde yapılandırılmıĢtır. Yapılan sınıflamada belirlenen faktörler URG üzerinde doğrudan etkili olan faktörlerdir. Ayrıca, sınıflamada makroekonomik faktörler ve mikro-ekonomik faktörler Ģeklinde ikili bir sınıflamaya gidilmiĢtir 4.1. Makro-Ekonomik Faktörler Makroekonomi, ekonomi biliminin, toplam tüketim, toplam üretim, toplam tasarruf, toplam yatırım, toplam gelir (milli gelir). ve istihdam gibi toplam büyüklüklerini inceleyen ve bunlar ile ilgili çözümleme ve çıkarımlar yapan alt dalıdır (http://tr.wikipedia.org/wiki/Makroekonomi, EriĢim Tarihi, 08.08. 2013). Bir toplumun bir yıl boyunca yaptığı tüketim harcamaları, yatırımları toplamı, kamu harcamalarının tamamı, diğer ülkelerle yapılan alıĢveriĢlerin net tutarı, tasarrufların tamamı ve toplumun tamamını ilgilendiren diğer tüm kararlar makroekonomiyi oluĢturmaktadır (Altınok, 2004:15). Bir sistem olarak makroekonomik sistem birçok unsura sahiptir. Ayrıca bu unsurlar birbirleri ile karĢılıklı etkileĢim halindedir (Bkz. ġekil 4. 1). 128 ġekil 4.1. Makroekonomik Döngü Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Macroeconomics, EriĢimTarihi, 03.08.2013 Avrupa Borç Krizi öncesi, süreci ve sonrasında Euro Bölgesinde Borç krizinin derinleĢtiği ülkeler makroekonomik zayıflıklara ve kırılganlıklara sahiptir. Ayrıca, Borç krizinin derinleĢtiği Euro Bölgesi ülkelerinin (Euro Bölgesi Güney Ülkeleri). URG‘ leri azalmıĢtır (Schwab vd, 2012:24). Tez konusunun temel amaçlarından bir tanesi URG‘ yi etkileyen faktörleri Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflamak ve analiz etmektir. Bu kapsamda, URG‘ yi etkileyen faktörlerin sınıflamasında ilk olarak incelenecek temel iki faktör‘ den birincisi, makroekonomik faktörlerdir. Birinci bölümde makroekonomik zeminde URG ―ödemeler dengesi sorunlarına yol açmaksızın, ekonomik büyüme ve istihdam artıĢı baĢta olmak üzere bir ülkenin iktisat politikası temel hedeflerini gerçekleĢtirme yeteneği olarak tanımlanmıĢtır (Fagerberg 1988:355, Bedir, 2009b:13). Makroekonomik faktörlerin sınıflanması, bu tanım paralelinde yapılmıĢtır. Bu kapsamda makroekonomik faktörler kendi içerisinde; dıĢ ekonomik âlemle olan faktörler, kamu maliyesine iliĢkin faktörler, para politikasına iliĢkin faktörler, finansal istikrara iliĢkin faktörler ve istihdama 129 iliĢkin faktörler olarak beĢ baĢlıkta sınıflanmıĢtır. Bu sınıflamada ki temel dayanak üç unsurdan oluĢmaktadır. Bu unsurlar; Euro Bölgesi ülkelerinin makroekonomik zayıflıkları, iktisat politikasının temel hedefleri ve URG‘ dir. Bir bakıma sınıflamanın temel amacı; makroekonominin ve iktisat politikasının temel alanları referans alınarak, Euro Bölgesi ülkelerinin makroekonomik zayıflıkları çerçevesinde URG‘ yi etkileyen temel makroekonomik faktörleri sınıflamaktır. Ayrıca sınıflaması yapılan faktörlerin verimliliği ile bir ekonominin büyüme ortaya çıkarabilmesi arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz konusudur. Bu iliĢki çerçevesinde bir ülke ekonomisinin büyüme ortaya çıkarması, o ülkedeki vatandaĢların reel gelirlerinde artıĢ meydana getirir. Reel gelirde meydan gelen artıĢlar bir ülkede var olan hayat standartlarını yükselterek refah artıĢı sağlamaktadır. Kısaca, iktisat politikasının temel hedeflerini gerçekleĢtirmede etkili olan faktörlerin verimlilik seviyesinin yüksekliği, bir ülke ekonomisine büyüme oranı kapsamında refah artıĢı sağlayarak; o ülkenin toplamda URG‘ sinin artıĢına olumlu yönde katkı yapmaktadır. Euro Bölgesinde URG‘ yi düĢüren makroekonomik zayıflıklar krizin derinleĢtiği Euro Bölgesi ülkelerinde ortak sorunlardır. Bu sorunlar; cari iĢlemler hesabı açığı sorunu, zayıf mali disiplin ve kamu maliyesi ile birlikte ortaya çıkan artan bütçe açığı ve kamu borçları, para politikasının bağımsızlığının kaybedilmesi, artan risk algısıyla ortaya çıkan finansal istikrarsızlık ve yüksek iĢsizlik oranı olarak sıralanabilir. Sıralanan problemlerinde sırasıyla URG‘ yi etkileyen alt makroekonomik faktörler ile doğrudan iliĢkili olduğu görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 2). 130 ġekil 4.2. Avrupa Borç Krizi Çerçevesinde Euro Bölgesinde URG‘ yi etkileyen Makroekonomik Faktörler ile Euro Bölgesinde Avrupa Borç Krizine Neden Olan Makroekonomik Zayıflıklar Arasındaki ĠliĢki Kaynak: Yazar Tarafından HazırlanmıĢtır. 4.1.1. DıĢ Ekonomik Âlemle Olan ĠliĢkilere ĠliĢkin Faktörler Bir ülkenin dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkilerinin takip edildiği çizelgeye ödemeler dengesi bilançosu (Balance Of Payments). denir. Bir baĢka ifade ile Ödemeler Dengesi; belirli bir dönemde, bir ülkede yerleĢik olanların (kiĢi, iĢletme, kurum)., diğer ülkelerde yerleĢik olanlarla yaptıkları ekonomik faaliyetlerin sistematik bir Ģekilde raporlandığı çizelgedir (Yalçıner, 2012:123). Ödemeler bilançosunun kalemleri aĢağıdaki çizelgedeki gibidir (Bkz. Çizelge 4. 1.). 131 Çizelge 4.1. Ödemeler Bilançosu Kaynak: www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odmaindosya1.php, EriĢim tarihi, 28.06.2013 132 Bu faktörün seçilmesindeki temel kıstas; ödemeler bilançosunda yer alan cari iĢlemler hesabı dengesinin URG üzerindeki etkisinin gösterilmesidir. Cari iĢlemler hesabı dengesinin seçilmesindeki temel ölçüt; URG‘ leri düĢük ve Avrupa Borç Krizi‘nin derinleĢtiği Euro Bölgesi ülkelerinin temel yapısal zayıflıklarından bir tanesinin cari açık sorunu olmasıdır. Bu nedenle Avrupa Borç Krizi bu yönüyle cari açık krizi olarak da isimlendirilmektedir (Cansen, 2013, http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22878611.asp, EriĢim Tarihi 16.04.2013). Cari ĠĢlemler Hesabı Cari iĢlemler hesabı (Current Account).; ödemeler dengesinin bir ülkenin ekonomisinin diğer ülke ekonomileriyle olan iliĢkileri arasındaki karĢılıklı bağlantıyı ve bu karĢılıklı iliĢkinin zaman içerisinde nasıl değiĢtiğini yansıtan bir alt hesabıdır. Cari iĢlemler hesabı kendi içerisinde dört alt hesap grubundan oluĢmaktadır. Bu hesaplar; dıĢ ticaret dengesi, hizmetler dengesi, gelir dengesi ve cari transferler hesaplarıdır (Yalçıner, 2012: 27). Cari iĢlemler hesabı alt kalemleri itibari ile bir ülkenin dıĢ ticareti ve buna bağlı olarak ortaya çıkan büyümesinin niteliği ile ilgili olarak referans alınabilecek bir makroekonomik göstergedir. KuĢkusuz; cari iĢlemler hesabı dengesinin yanı sıra ödemeler dengesinin diğer kalemlerinin de URG üzerinde etkisi söz konusudur. Cari iĢlemler hesabının yanı sıra diğer kalemlerinde URG üzerindeki etkisine değinilecektir. Avrupa borç krizi kimi analistler tarafından bir cari açık krizi olarak isimlendirilmektedir(Cansen,2013,http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22878611.ap ,EriĢim Tarihi 16.04.2013). Cari iĢlemler hesabı dengesi bir ülkenin makroekonomik ve dıĢ ticaret performansının niteliği konusunda kayda değer bir göstergedir. Bu bağlamda, makroekonomik ve dıĢ ticaret performansı da URG‘ nin en önemli göstergelerindendir. Krizin derinleĢtiği ve aynı zamanda URG‘ leri düĢük olan ülkelerin temel problemlerinden bir tanesinin de cari iĢlemler hesabı açığı olduğu görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 3.). 133 Ödemeler dengesinin bir bakıma en önemli kalemlerinden bir tanesi olan cari iĢlemler dengesi hesabı çerçevesinde; Euro Bölgesinin güneyi ve kuzeyi arasındaki makroekonomik göstergeler açısından farklılaĢmanın daha da belirginleĢtiği görülmektedir. Euro‘ya geçiĢ sonrası kur ve faiz oranı risklerinin minimize edilmesi Euro Bölgesinde dıĢ ticareti geliĢmiĢtir. Euro Bölgesinde dıĢ ticaretin geliĢmesi ile Euro Bölgesinin kuzey ülkeleri cari iĢlemler hesabı fazlası verip dıĢ ticaret rekabet güçlerinin artması ile paralel olarak URG‘ lerini artırmıĢlardır. Güney ülkeleri ise; parasal birlik içinde olmanın bir sonucu olarak para politikasını kullanamamaları ve kur ayarlaması yapamamaları nedeniyle dıĢ ticaret rekabet güçlerinin azalması ile paralel olarak cari iĢlemler hesabı açığı vermiĢler ve URG‘ leri azalmıĢtır (Bkz. ġekil 4. 3.). ġekil 4.3. Euro Bölgesinde SeçilmiĢ Güney ve Kuzey Ülkelerinde Cari ĠĢlemler Hesabının GSYĠH‘ ya Oranı ve Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Endeksi Skoru iliĢkisi Kaynak: Schwab vd., The Global Competitiveness Report 2012–2013, s.24‘den uyarlanmıĢtır.http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_2012-13.pdf , EriĢim Tarihi, 03.08.2013 Cari iĢlemler hesabını etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörlerin genel olarak dıĢ ticaret performansı ile iliĢkili olduğu ifade edilebilir. DıĢ ticaret performansında da döviz kurları önemli rol oynamaktadır. 134 DıĢ ticaret, ithalat ve ihracattan oluĢur ve dıĢ ülkelerle mal bazında yapılan ticaret rakamlarını içerir. Bir ülkenin ekonomik iliĢkilerinin önemli bir bölümünün, dıĢ ticaret istatistiklerinde gözlemlenmesi mümkündür (http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke, EriĢim Tarihi, 20.12.2013). DıĢ ticaret; malların ve sermayenin ulusal sınırların dıĢına akımı ile ilgili olan ekonomik iĢlemlerdir. DıĢ ticaret alım satım iĢlemlerinin teslimi açısından ithalat ve ihracat olmak üzere ikiye ayrılmaktadır (http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke, EriĢim Tarihi, 20.12.2013). Bir ülkenin dıĢ ticaret performansında en önemli göstergeler, dıĢ ticaret açığı, dıĢ ticaret hacmi verileri ihracatın ithalatı karĢılama oranıdır. Bir ülkenin dıĢ ekonomik âlemle gerçekleĢtirdiği toplam Ġthalatın, ihracattan fazla olması durumunda dıĢ ticaret açığı, az olması halinde ise dıĢ ticaret fazlası söz konusudur. DıĢ ticaret hacmi; bir ülkenin yapmıĢ olduğu ithalat ve ihracatın toplamından oluĢmaktadır. Ġhracatın ithalatı karĢılama oranı ise, bir ülkenin yaptığı toplam ihracatın toplam ithalata bölünmesiyle elde edilir. Ġhracat-ithalat oranı bir ülkenin dıĢ ticaret performansının seyri hakkında genel bilgi verir (http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke, EriĢim Tarihi, 20.12.2013). URG‘ nin ölçümü üzerine yapılan kuramsal çalıĢmaların genel anlamda dıĢ ticaret performansının ölçümü çerçevesinde Ģekillendiği birinci bölümde ifade edilmiĢtir. Ayrıca URG‘ nin ölçümü üzerine yapılan kurumsal çalıĢmalarda da dıĢ ticarete iliĢkin faktörlerin yer aldığı görülmektedir. Ülkeler ihraç ve ithal ettikleri ürün ve hizmetler ile birbirlerine üstünlük sağlayabilirler. Örneğin; X ülkesinin fonksiyonel özelliği daha fazla olan bir telefonu diğer ülkelere oranla daha düĢük maliyetle üretebilmesi X ülkesinin diğer ülkeler karĢısında bu ürün çeĢidinde rekabet avantajı sağlar. Artan rekabet avantajı dıĢ ticaret rekabet gücüne olumlu etki yapar. DıĢ ticaret rekabet gücünün artması da bir ülkenin kaynaklarını kullanmada diğer ülkelere oranla verimliliğinin göstergesi ve toplam refahının ve ekonomik gücünün bir bileĢeni olarak ifade edilen URG‘ sini artırır. 135 DıĢ ticaret performansı bağlamında cari iĢlemler hesabının oluĢumunda döviz kurları ayrı bir öneme sahiptir. Döviz kurunda ortaya çıkacak dalgalanmaların dıĢ ticaret üzerindeki etkilerinin anlaĢılması, özellikle geliĢmekte olan ülkelerde uygun döviz kuru politikasının belirlenmesi açısından önem arz etmektedir (Karagöz ve ġen, 2010:7). Bir ülkenin para biriminin yabancı paralar karĢısında değer kazanması, ülkenin ihracatının parasal tutarını azaltıcı, ithalatının parasal tutarını artırıcı yönde etkiler. Değer kaybetmesi ise ithalatının parasal tutarını azaltıcı, ihracatının parasal tutarını artırıcı yönde etkiler (Bkz. ġekil 4.4). Çünkü bir ülkenin parasının değerinin düĢük olması, bir baĢka ifade ile yabancı paranın ülke parası cinsinden fiyatının yüksek olması; yurtiçine gelen döviz miktarını artırır. Tersi durumda ise azaltır. ġekil 4.4. DıĢ Ticaret-Döviz Kuru ĠliĢkisi Kaynak:http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/dsticaretin-kur-ile-iliskisi.html‘den EriĢim Tarihi, 10.08.2013 uyarlanmıĢtır. DıĢ ticaret ve kur iliĢkisinin genel hatları yukarıdaki paragraftaki özetlendiği gibidir. Ancak bu iliĢkiyi ve cari açığı etkileyen birçok baĢka faktör söz konusudur. Bir ülkenin para biriminin değerinin düĢük olması, cari iĢlemler hesabı üzerinde her zaman aynı etkiyi ortaya çıkarmayabilir. Örneğin, ithalatının büyük bir kısmı yurtiçinde üretimde kullanılan enerji alımından oluĢuyorsa, ulusal para birimin değer kaybetmesinin ihracat üzerindeki olumlu etkisi aynı ölçekte ithalata yansımayabilir. Hatta ihraç edilen ürünlerin üretiminde dıĢardan ithal edilen enerji girdi maliyetleri olduğu için ihracat üzerinde de beklendiği ölçüde olumlu etkisi 136 olmayabilir. Bir bakıma önemli olan husus ihraç edilen ürünlerin girdi maliyetlerinin yurtiçi kaynaklımı olduğu yoksa; ithalatla mı sağlandığı hususu önem arz etmektedir (Eğilmez,2012,DıĢ-ticaretin Kur ile ĠliĢkisi, http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/dsticaretin-kur-ile-iliskisi.html, EriĢim Tarihi, 10.01.2014). Bir baĢka önemli olan husus ise bir ülkenin cari açık sorununun sürdürebilirliğidir. Cari açığın sürdürebilirliği ve ekonomik büyümenin niteliği arasında bir etkileĢim söz konusudur. Eğer bir ülke ekonomisi sabit yatırımların, altyapı yatırımlarının tesisi amaçlı ithalat gerçekleĢtiriyorsa, zamanla bu yatırımlar ekonomik büyüme ve istihdam sağlayacağı için bu ülke ekonomisinin cari açığı taĢıma kapasitesinin yüksek olacağı ifade edilebilir (Togay, Trt Türk Ekonomi Dünyası Programı, 10.12.2013). Bu bağlamda Ġkinci bölümde ifade edildiği üzere baĢta Yunanistan olmak üzere PIIGS ülkelerinin borçlanma ile elde ettiği fonları sabit yatırımlara dönüĢtüremediği ve yapmıĢ oldukları ithalatın da tüketime dayalı olması, bu ülke ekonomilerinin cari iĢlemler hesabı açığının sürdürebilirliğini olumsuz etkilemiĢtir. Sonuç olarak cari açık sorunu bu ülke ekonomilerinin makroekonomik kırılganlıklarından bir tanesi olarak ortaya çıkmıĢtır. Sermaye Hareketleri Sermaye hareketleri ve URG iliĢkisi, U.R.G.‘ yi ölçmede temel göstergelerden bir tanesi olan reel efektif döviz kuru endeksi çerçevesinde irdelenebilir. Literatürde sermaye hareketleri ve reel döviz kuru arasındaki iliĢkiyi inceleyen birçok çalıĢma yapılmıĢtır. Bu çalıĢmalarda sermaye hareketlerindeki artıĢın reel efektif döviz kurunun değerlenmesine ve bu kapsamda dıĢ ticaret ve makroekonomik performansları çerçevesinde URG‘ nin azalmasına neden olduğu kabul edilmektedir (Bakardzhieva, Naceur ve Kamar, 2010: 3). Bir ülkede sermaye hareketlerinin artması ülkedeki dolaĢımdaki yabancı para miktarının artması sonucunu doğuracaktır. Yabancı para miktarının artması ise yabancı paranın kaynak maliyetini azaltıcı yerli paranın kaynak maliyetini artırıcı 137 yönde etki yapar. Bu çerçevede yerli paranın değeri artar. Yerli paranın değerinin artması ise rekabet gücünü olumsuz etkiler. Bir bakıma ihracat yapmanın maliyeti artarken, ithalat yapmanın maliyetinin azalacağı ifade edilebilir. Bu durum ise ülkenin cari iĢlemler hesabının açık vermesine neden olabilir. Bu bağlamda, sermaye hareketlerinin artması özellikle geliĢmekte olan ekonomiler için yatırımların ve cari açığın finansmanında önemli rol oynamaktadır (Bakardzhieva, Naceur ve Kamar, 2010:3). Ayrıca literatürde her sermaye hareketi çeĢidinin reel efektif döviz kuru endeksi üzerindeki etkisinin farklı Ģekillerde gerçekleĢtiği kabul edilmektedir. Örneğin; Doğrudan yabancı yatırımların ve portföy yatırımlarının (firmanın modernizasyonu amacıyla kullanılırsa). artması, reel efektif döviz kurunun değerlenmesine neden olmaktadır (Bakardzhieva, Naceur ve Kamar, 2010: 3). Euro Bölgesinde pratikte sermaye hareketleri reel efektif döviz kuru iliĢkisi literatürü destekler nitelikte geliĢmiĢtir. Tek para uygulaması ile ekonomik büyüme dönemine geçen PIIGS ülkeleri finansal piyasalarında yatırımcılar nezdinde olumlu bir algı oluĢmuĢtur. Bu bağlamda PIIGS ülkeleri finansal piyasaları, yatırımcıların cüzdanlarındaki atıl fonların getirisini maximize etmek için bir seçenek haline gelmiĢtir. Sonuçta PIIGS ülkelerine çoğunluğu portföy yatırımı Ģeklinde olmak üzere sermaye hareketleri gerçekleĢmiĢtir. Artan sermaye hareketleri ise bu ülkelerde reel kurun değerlenmesine yol açmıĢtır. Reel kurun değerlenmesi ise rekabet gücünü aĢındırmıĢtır. Sonuçta cari iĢlemler hesabı açığı sorunu ortaya çıkmıĢtır. Resmi Rezervler Bir ülkenin ödemeler bilançosu resmi rezervler hesabı o ülke merkez bankasının çizdiği para politikası çerçevesine göre gerektiğinde kullanılmak üzere için tuttuğu ödeme araçlarını ifade etmektedir (http://www.turkcebilgi.org/ekonomi/genelekonomi-kavramlari/odemeler-bilancosu-3454.html, EriĢim Tarihi, 10.12.2013). Bu bağlamda resmi rezervler hesabı ile URG iliĢkisinin daha çok bir ülkenin dıĢ ticaret ve rekabet gücü politikası ile iliĢkili olduğu ifade edilebilir. Bir bakıma bir 138 ülkenin merkez bankasının resmi rezerv miktarının yüksek olması ülkenin dıĢ ticaret ve rekabet gücü politikasının etkinliğini olumlu yönde etkileyeceği ifade edilebilir. Örneğin; düĢük kur yüksek faiz makroekonomik politika çerçevesinin uygulandığı bir ülkenin merkez bankasının resmi rezerv miktarının yüksek olması, Merkez bankasının kurun yükseldiği dönemlerde piyasaya döviz satımı yapabilmesini sağlayarak kurun denge seviyesini düĢürmeye yöneltebilmektedir. Bu örnek çerçevesinde resmi rezervler hesabının kurun düĢürülmesi için merkez bankasının uygulayacağı para politikası çerçevesinin olumlu sonuç vermesine katkı sağlayabileceği ifade edilebilir. Euro Bölgesinde 2000-2014 arası dönemde AMB‘ nin ödemeler görülmektedir. Bu dengesi artıĢ ise resmi AMB‘ rezervleri nin hesabı uygulayacağı bakiyesinin para arttığı politikalarının yürütülmesine katkı sağlayabileceği ifade edilebilir (Bkz. ġekil 4. 5). ġekil 4.5. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Resmi Rezervler Hesabı (2000-2014,MilyonEuro). Kaynak: http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=127.RA.M.U2.N.8.802.N.A1.E 139 Net Hata Noksan Hesabı Ödemeler dengesi iĢlemleri alacak ve borç Ģeklinde kaydedilmektedir. Bu nedenle bir muhasebe denkliği olarak cari iĢlemler dengesi hesabının, sermaye ve finans hesaplarına eĢit olması gerekmektedir. Ancak, uygulamada bu eĢitlik her zaman mümkün olmamaktadır (Yalçıner, 2012:144). Bu eĢitliğin pratikte sağlanamamasının nedeni yapılan ölçüm hataları ve ödemeler bilançosundaki verilerin eksik veya fazla derlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede ödemeler bilançosunda cari iĢlemler hesabı ve sermaye finans hesaplarının denkliğini sağlanması için net hata noksan hesabı kullanılmaktadır. Bu bağlamda, net hata ve noksan kaleminin oluĢmasının nedenleri; zaman uyumsuzlukları, beyan yanlıĢlıkları veya hataları, kayıt dıĢılıklar, anketlerdeki ölçüm hataları olarak sıralanabilir (http://www.mahfiegilmez.com/2012/05/net-hatave-noksan.html,EriĢim Tarihi, 10.12.2013). Net Hata Noksan hesabının URG‘ ye olan etkisi yine bir ülkenin dıĢ ticaret çerçevesinde rekabet gücü politikası ve merkez bankalarının para politikaları çerçevelerinde irdelenebilir. Net Hata Noksan hesabının pozitif bakiye vermesi ödemeler bilançosunun raporlandığı dönemde ülkeye kaynağı belli olmayan döviz giriĢi, negatif bakiye vermesi ise kaynağı belli olmayan döviz çıkıĢı olduğu anlamına gelmektedir. Bu bağlamda bir ülkenin rekabet gücü politikası ve merkez bankalarının para politikalarında piyasadaki döviz miktarı önemli bir veridir. Bir ülkenin dönemler itibari ile ödemeler bilançosu net hata noksan hesabın genellikle yüksek çıkması dönem içinde, ülke içindeki döviz piyasalarına kaynağı belli olmayan döviz giriĢ ve çıkıĢlarının yüksek derecede olduğunu gösterir. Bu durum daha önce döviz kuru politikası zemininde yapılandırılan dıĢ ticaret ve rekabet gücü politikasının amaçlarının gerçekleĢmesinde olumsuz rol oynayabilir. Bir diğer yönden ise merkez bankalarının döviz kuruna para politikası araçları ile müdahale edeceği dönemlerde kaynağı belli olmayan döviz giriĢ ve çıkıĢları, 140 merkez bankalarının uygulayacağı para politikasının etkinliğini zedeleyebileceği ifade edilebilir. Euro Bölgesi ölçeğinde AMB ödemeler bilançosu net hata noksan hesabının negatif ve pozitif bakiye çerçevesinde dalgalı bir seyir izlediği görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 6). ġekil 4.6. Avrupa Merkez Bankası Ödemeler Bilançosu Net Hata Noksan Hesabı (2000-2014). Kaynak: http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=116.BOP.Q.U2.N.4.998.N.A1.E 4.1.2. Kamu Maliyesine ĠliĢkin Faktörler Kamu maliyesi; bir ülkenin vatandaĢlarının ihtiyaçlarını karĢılayabilmek amacıyla yapacağı hizmetlerin finanse edilmesi amacıyla toplanan gelir ve harcamaların yönetimini kapsamaktadır. Kamu gelirleri ve harcamaları arasındaki denge bütçe dengesini ifade etmektedir. Kamu gelirlerinin kamu harcamalarını aĢması bütçe fazlasını, tersi durum ise bütçe açığını ortaya çıkarır. Bütçe açığının finansmanı için devletler para ve sermaye piyasalarından kamu borçlanması gerçekleĢtirirler. Bu bağlamda, kamu maliyesine iliĢkin faktörler kamu 141 gelirleri, kamu harcamaları, bütçe dengesi ve kamu borçları çerçevesinde ele alınacaktır. Kamu Gelirleri Kamu gelirleri; bir devletin vatandaĢlarının ihtiyaçlarını finanse etmek amacıyla gerçekleĢtireceği kamu harcamalarının finansmanı amacıyla genellikle egemenlik veya hükümranlık gücüne dayanarak vatandaĢlarından topladığı gelirler olarak tanımlanabilir. Kamu gelirleri; vergi gelirleri, para ve vergi cezaları, harç gelirleri, emisyon gelirleri, resim gelirleri, fonlar ve fon gelirleri, Ģerefiye gelirleri, enflasyon vergisi, parafiskal gelirler, mali tekeller, zorunlu borçlar, enflasyon vergisi devletin egemenlik gücüne dayanmaksızın elde ettiği gelirler Ģeklinde sınıflanabilir (http://www.ekodialog.com/kamu_maliyesi/1_kamu_devlet_gelirleri.html, EriĢim Tarihi, 05.12.2013). Kamu gelirleri URG iliĢkisi verimlilik ve refah seviyesi odaklı DEF URG yaklaĢımı çerçevesinde irdelenebilir. Bir ülkenin kamu gelirlerini toplamada etkin olması vatandaĢlarının hayat standardını ve refahını yükseltecek hizmetleri yapmak için gerçekleĢtireceği kamu harcamalarının finansmanını sağlar. Hizmetlerin artıĢı ekonomik büyüme ve URG artıĢı sağlayarak ülkenin vatandaĢlarının refah seviyesini artırıcı yönde etki yapabileceği ifade edilebilir. Euro Bölgesinde parasal birlik döneminde Euro Bölgesi ülkeleri tarafından toplanan kamu gelirlerinin niceliği artıĢ sergilemiĢtir. Ancak 2008 Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan Krizi sonrası dönemde ortaya çıkan resesyon sonucunda Euro Bölgesi ülkeleri tarafından toplanan kamu gelirlerinin azaldığı görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 7). 142 ġekil 4.7. Euro Bölgesi Toplam Kamu Gelirleri (1996-2012, Milyon Euro). Kaynak:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0000.TOR.B1300 .CU.E Kamu Harcamaları Kamu harcamaları; bir devletin vatandaĢlarının ihtiyaçlarının karĢılanarak hayat standartlarının artırılması için gerekli olan kamu hizmetlerinin yürütülmesi için gerçekleĢtirdiği harcamalar olarak tanımlanabilir. Kamu harcamaları genellikle idari, fonksiyonel ve ekonomik olmak üzere üç grupta sınıflandırılmaktadır. Kamu harcamalarının ülke vatandaĢlarının hizmetleri çerçevesinde yapılması ülkede hayat standardı artıĢına yol açar ve ülkenin URG seviyesinin artmasına katkı sağlar. Euro Bölgesi uygulaması aynı zamanda tek paranın olması anlayıĢı zemininde yapılandırılan bir büyüme modelidir. Bu bağlamda Euro Bölgesinde kamu harcamalarında artıĢ gerçekleĢtiği görülmektedir (Bkz. ġekil 4. 8). 143 ġekil 4.8. Euro Bölgesi Kamu Harcamaları (Milyon Euro). Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html 144 Bütçe Dengesi Bütçe; Kamu kesiminin gelecek bir dönem için kaynak-harcama dengesini yansıtan ve parlamenter demokrasilerde yasama organının, yürütme organına kamu harcaması yapma ve kamu gelirlerini toplama konusunda verdiği yetkiyi gösteren belgedir. Kamu harcamaları ve kamu gelirleri arasındaki negatif fark bütçe açığını, pozitif fark bütçe fazlasını ifade etmektedir (http://butce.nedir.com/#ixzz2b0QMMv8H, EriĢim Tarihi, 08.08.2013). Ġkinci bölümde ifade edildiği üzere refah seviyesi düĢük Euro Bölgesi ülkelerinin kalkınmasının, cari açık ve bütçe açığının aynı dönemde var olduğu ikiz açık hipotezi çerçevesinde olması amaçlanmıĢtır. Bu bağlamda Euro Bölgesi ülkelerinde mali disiplinin zayıflığının da etkisiyle ülkeler, tasarruf ve finansman açıklarını düĢen borçlanma maliyetleri ile borçlanma yolu ile finanse etme yoluna giderek bütçe dengesinden taviz vermiĢlerdir. Bu çerçevede bu ülkelerde tasarruf ve finansman açığı sorununa ek olarak bütçe açığı sorunu ortaya çıkmıĢtır. Bu doğrultuda, Avrupa Borç Krizi öncesi, süreci ve sonrasında Euro Bölgesi ülkelerinin karĢılaĢtığı temel problemlerden bir tanesi artan bütçe açığı sorunudur (Bkz. ġekil 4. 9). Bütçe açığı ise kamu borçlanması yolu ile finanse edilmek istenmesi hali hazırda yüksek seviyelerde olan kamu borçlarının artmasına neden olmuĢtur. Tasarruf ve finansman açığı sorunu ile birlikte bütçe açığı sorunu yatırımların finansmanını olumsuz etkilemektedir. Bu etkide büyümeyi negatif yönde etkileyeceği için bütçe açığının URG üzerinde uzun dönemde olumsuz etkisi olabileceği ifade edilebilir 145 ġekil 4.9. Euro Bölgesi Bütçe Açığının GSYĠH‘ ya Oranı Kaynak: AMB, Kamu Borçları Bir ülkede tasarruf ve finansman açığı sorunun varlığı, ülkenin kaynak açığı sıkıntısı olduğunu iĢaret eder. Ayrıca bu açıklar bütçe açığını da tetiklemektedirler. Bu nedenle devletler bu açıklarını kapatmak için ulusal ve uluslararası piyasalardan borçlanırlar. Bir ülkede vatandaĢların hayat standartlarında artıĢ sağlayacak kamu hizmetleri ve yatırımlarının gerçekleĢtirilmesinin ekonomik büyümeye olumlu katkı sağlayabileceği ifade edilebilir. Bu bağlamda ülkeler borçlanmayı bir ekonomik büyüme aracı olarak kullanabilirler. Bu amaç çerçevesinde Euro Bölgesi uygulamasında da kamu borçları refah seviyesi düĢük ülkelerin ekonomik büyüme sağlaması doğrultusunda kullanılmıĢtır. Tek para uygulamasına geçilmesi sonrasında Euro Bölgesinde on yıllık devlet tahvil faizlerinin düĢmeye baĢlamasının da etkisi ile kamu borçlarının arttığı görülmektedir (Bkz. ġekil 4.10). 146 Bu kamu borçlarının finansmanı ise yine borçlanma yolu ile gerçekleĢtirilmiĢtir. Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan Krizi sonrası Euro Bölgesi ve AB genelinde devlet tahvilleri piyasasında faizlerin yükselmeye baĢlaması ile artan kamu borçlarının çevrilebilirliğini zorlaĢtırmıĢtır. Bir diğer yönden ise Küresel Finansal Krizin ortaya çıkardığı resesyonun aĢılması için uygulanan geniĢletici para ve maliye politikaları sonucu artan kamu harcamalarının finansmanı sorunu bütçe açıklarını tetiklemiĢtir. Bütçe açıklarının finansman sorunu ise kamu borçlarını tetiklemiĢtir. Bu bağlamda Euro Bölgesinde kalkınma seviyesi düĢük ülkeler için yapılandırılan büyüme modelinin temel unsurlarından olan kamu borçlarının ekonomik büyüme sağlayamadığı ifade edilebilir. Çünkü bu ülkeler borçlanma ile elde etiği fonları gelir getirecek yatırımlara dönüĢtürememiĢlerdir. Bu durumda refah seviyesi düĢük ülkelerin kalkınması çerçevesinde URG‘ yi olumsuz etkilemiĢtir. ġekil 4.10. Euro Bölgesi Brüt Kamu Borçları( 1996-2012, Milyon Euro). Kaynak:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0X13.MAL.B1300 .SA.E 147 4.1.3. Para Politikasına ĠliĢkin Faktörler Para Politikası, ekonomik büyüme, istihdam artıĢı ve fiyat istikrarı gibi hedeflere ulaĢabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini etkilemeye yönelik olarak alınan kararları ifade etmektedir (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sozluk.htm#parapolitikasi, EriĢim Tarihi,12.01.2014).). Bu bağlamda, para politikası fiyat istikrarını sağlama temel amacı çerçevesinde iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢmesine katkı sağlama amacıyla yetkili para otoritesi tarafından alınan kararları ve uygulamaları kapsamaktadır. Genel olarak merkez bankalarının temel amacı fiyat istikrarını sağlanmaktır. Para politikalarının yürütülmesi yetkisi merkez bankaları bünyesinde yer alan para politikası kurullarındadır. Para politikası kurulu alacağı kararlar ve gerçekleĢtireceği uygulamalarla ilk olarak fiyat istikrarının sağlanması amacı çerçevesinde bir ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢmesine katkı sağlar. Merkez bankaları bu görev ve amaçlarını yerine getirmek için para politikası araçlarını, para politikasının araçlarının iĢlevselliklerini sağlamak için parasal aktarım mekanizmalarını kullanırlar. Bu mekanizmalar; faiz kanalı, döviz kuru kanalı, varlık fiyatları kanalı, kredi kanalı ve beklentiler kanalı olarak sıralanabilir (Cambazoğlu ve Karaalp, 2012:53) (Bkz.ġekil 4.11). 148 ġekil 4.11. Parasal Aktarım Mekanizması Kaynak: AMB, Kasapoğlu, 2007 149 ġekil 4.12. BasitleĢtirilmiĢ Parasal Aktarım Mekanizması Kaynak: TCMB, 2013:3 150 Para politikası araçları merkez bankalarına göre farklılık arz edebilir. Ancak, genellikle bu araçlar; dolaylı ve doğrudan olmak üzere iki sınıfta kategorize edilmektedir (Bkz. Çizelge 4.2.). URG‘ yi etkileyen para politikasına iliĢkin faktörler para politikasının temel amacı olan fiyat istikrarı ve bunu sağlamaya yarayan parasal aktarım mekanizmaları çerçevesinde yapılacaktır Çizelge 4.2. Para Politikası Araçları DOLAYLI PARA POLĠTĠKASI ARAÇLARI Açık Piyasa iĢlemleri Döviz – Efektif iĢlemleri Reeskont Penceresi lemleri Zorunlu KarĢılık Oranları Faiz Oranı Kontrolleri Kredi Tavanı Kontrolleri FarklılaĢtırılmıĢ Reeskont Kotaları Disponibilite Uygulaması Finansal Aracıların Portföylerinin DOĞRUDAN PARA POLĠTĠKASI ARAÇLARI Yeniden Düzenlenmesi Hisse Senedi ve Tahvil Alımına Yönelik Kredilerin Kontrolü Tüketici Kredilerinin Kontrolü Özel Mevduatlar Merkez Bankasının Moral Takviyesi Reklam Öğütler Kaynak: Önder, 2005: 55-91 ve Resmi Olmayan 151 Fiyat istikrarı Bir ekonomide fiyat istikrarı göstergesi fiyatlar genel seviyesinin istikrarını ifade etmektedir. Fiyatlar genel seviyesinin ölçümü ise belirli bir temel yıl baz alınarak fiyatlar genel seviyesindeki artıĢı ifade eden oranla gerçekleĢtirilir. Bu oran enflasyon oranı olarak isimlendirilmektedir. Enflasyon oranı, tüketici, üretici ve GSYĠH endeksleri çerçevesinde üç farklı Ģekilde hesaplanabilmektedir. Para politikasının temel amacı bir ülkede refah artıĢı sağlayacak ekonomik iklim sağlamak, bu amaca ulaĢmadaki en önemli hedefi ise fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarının sağlanamaması bir ülkenin rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyecektir. Çünkü enflasyon artıĢı reel kurun değerlenmesine yol açacağı için rekabet gücü kaybı ortaya çıkacaktır. Nitekim ikinci bölümde ifade edildiği üzere borç krizinin derinleĢtiği PIIGS ülkelerinde enflasyon oranlarındaki artıĢ Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde gerçekleĢmiĢtir. Artan enflasyon oranı bu ülkelerdeki reel kurun diğer Euro Bölgesi ülkelerine oranla daha fazla değerlenmesine yol açmıĢtır. Bu değerlenme ise rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemiĢtir. Bu olumsuz etki ise cari açık sorununu ortaya çıkarmıĢtır. Faiz Oranları Faiz kısaca; bir ödeme aracının belirli bir dönemde kullanım hakkının devralınması için ödenen bedel olarak tanımlanabilir. Faiz oranları ise bu bedelin miktarını hesaplamaya yarayan bir ölçüdür. Günümüzde birçok yatırım faizler çerçevesinde borçlanma yolu ile finanse edilmektedir. Bu nedenle günümüz ekonomik ve finansal sisteminde faiz oranları kritik bir öneme sahiptir. Bu çerçevede faizler, döviz kuru politikası ile birlikte ekonomi yönetimlerinin en önemli araçlarından bir tanesi haline gelmiĢtir (Aksoy ve Tanrıöven, 2012). 152 Bu önem çerçevesinde faiz politikasını yürüten merkez bankaları çeĢitli para politikası araçları ile para politikasının ve ülkenin ekonomi politikasının amaçları doğrultusunda faizleri yönlendirmeye çalıĢmaktadırlar. Bu bağlamda merkez bankaları; fonlama faizi, (gecelik borç verme faizi). borç alma faizi, politika faizi, geç likidite penceresi faizi, gösterge faiz29 gibi enstrümanlar ile piyasada oluĢan faizlere yön vermektedirler. Bir ekonomide ulusal paranın likidite arzı yüksek olursa ulusal paranın kaynak maliyeti düĢeceği için faiz oranları düĢer. Likidite düĢük olursa yerli para cinsinden açık ortaya çıkar ve yerli para cinsinden kaynak maliyeti yüksek olacağı için faiz oranları yükselir. Yine yabancı para içinde likidite seviyesi yüksek olduğunda yabancı para cinsinden faiz oranları düĢer, düĢük olduğunda döviz açığı ortaya çıkar ve faiz oranları yükselir. Bir ülkede piyasa faiz oranlarının çok yüksek olması finansman açığı sorunu ortaya çıkarabilir. Finansman açığı ise GSYĠH‘ yı yükseltecek yatırımların gerçekleĢtirilememesine neden olur. Bu durum tasarruf açığı sorunu ortaya çıkarır. Sonuçta ülkenin kalkınma düzeyi olumsuz etkilenerek bu süreç bir döngü halinde devam eder (Bkz. ġekil 4.13). Sonuçta ülkenin refah seviyesinin göstergesi olan URG olumsuz etkilenir. ġekil 4.13. Nurkse Yoksulluğun Kısır Döngüsü Kaynak: Nurkse, 1952:571-583, Nurkse, 1961,Sarıdoğan, 2011:151 29 Gösterge faizin tahvili piyasalarda oluşmaktadır. Ancak merkez bankaları gösterge tahvilin faizini belirli bir noktaya yönlendirerek piyasadaki diğer faizleri etkileyebilmektedir. 153 Euro Bölgesinde faiz oranları ve URG iliĢkisi yine benzer Ģekilde gerçekleĢmiĢtir. Faiz oranları Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan krizine kadar düĢük seyretmiĢtir. Bu dönemde finansman olanakları arttığı için kalkınma seviyesi daha düĢük olan Euro Bölgesi ülkeleri büyüme ve URG artıĢı sağlamıĢlardır. Krizlerden sonra yükselen faiz oranları ile bu ülkelerde var olan finansman ve tasarruf açığı sorunları derinleĢmiĢ ve ekonomileri resesyon dönemine girmeye baĢlayarak URG seviyeleri olumsuz etkilenmiĢtir. Döviz Kurları Döviz kavramının temelinde para kavramı yatmaktadır. Para kavramının tanımı paranın fonksiyonları çerçevesinde yapılabilir. Paranın fonksiyonları üç tanedir. Bu fonksiyonlar; paranın değiĢim, tasarruf ve spekülasyon aracı olmasıdır (Seyidoğlu, 2013). Bu çerçevede; bir ekonomik sistemde satın alma gücünün transferini, geleceğe yönelik olarak saklanmasını ve bu satın alma gücü üzerinden satın alma gücünün kazanımını sağlayan banknot, madeni cisim veya kaydi olarak ifade edilen değerlere para denir. Dünya‘da iki yüzün üzerinde bağımsız devlet vardır. Her devletin varlığı aynı zamanda her devlete özgü bir ekonomik sistemi ortaya çıkarmaktadır. Bu ekonomik sistemlerde bulundukları devlete ait ulusal paralara sahiptir. Küresel ekonomik sistemde birçok sayıda fazla para çeĢidinin olması; küresel ekonomik sistemi oluĢturan alt ekonomik sistemler arasında gerçekleĢecek ekonomik iĢlemlerde değiĢim aracının değerinin ne olması gerektiği hususunu ön plana çıkarmaktadır. Döviz kavramının temel çıkıĢ noktası iĢte tam bu noktadadır. Döviz kurları ve URG arasındaki iliĢki reel kur üzerinden analiz edilebilir. Para politikasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarının temel göstergesi enflasyon oranıdır. Enflasyon oranı ile reel kur arasında doğrudan bir iliĢki söz konusudur. En yalın anlatımı ile eğer bir ülkede enflasyon oranı, rakip ülkelerin enflasyon oranından yüksek ise o ülkenin üretim maliyetlerinin rakiplerinden daha fazla olduğu anlamına gelmektedir. Bir baĢka ifade ile bir ülkenin rakiplerine oranla rekabetçiliğinin yüksek olması için döviz kurlarındaki artıĢ oranının o ülkedeki enflasyon artıĢ oranından büyük olması gerekmektedir. 154 Bu husus reel kurun değer kaybettiğinin ve bu kapsamda rekabetçiliğin arttığının göstergesidir. Ancak döviz kurundaki artıĢ enflasyon oranını daha fazla artırırsa maliyetler yükseleceğin için kazanılan rekabet avantajının geçici bir kazanım olacağı vurgulanabilir(Özatay,2013,http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fatih_ozatay/enflasy onu_yukseltmeden_rekabet_gucunu_arttirmak-1095066). ġekil 4.14. Euro Bölgesinde Nominal Döviz Kuru, Enflasyon oranı ve Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi ĠliĢkisi Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html 155 Varlık Fiyatları Merkez bankalarının faiz oranları ve para arzında yapmıĢ olduğu değiĢiklikler varlık fiyatları üzerinde de etki göstermektedir. Bu etki kredi ve hisse senedi piyasaları üzerinden incelenebilmektedir (TCMB, 2013:6). Kredi kanalı, büyük firmalardan daha çok sermaye ve para piyasalarından fon ihtiyaçlarını karĢılayamayan ve banka kredilerine bağımlı olan küçük ve orta ölçekli iĢletmelerin yatırım harcamalarını etkilediği söylenebilir. Kredi kanalı merkez bankalarının para politikaları çerçevesinde irdelenebilir. Örneğin geniĢletici bir para politikası sonucu bankaların rezervleri ve mevduatları artacağından verebilecekleri kredi miktarı yükselecektir. Bir baĢka yönden geniĢletici para politikası firmaların değerini yükselterek firmaların algılanan borç riski, nakit akıĢı ve nominal borç üzerinde olumlu etkiye yol açacaktır. Bu olumlu etkiler asimetrik bilgi sorunundan kaynaklanan ahlaki tehlike (Moral Hazard). ve ters seçim (Adverse Selection). etkisini azaltabilir. Bu durumsa, bankaların kredi arzını artırmasına neden olacağı ifade edilebilir (TCMB, 2013:6). Hisse senedi kanalı faiz kanalı iliĢkilidir. Merkez bankalarının faizleri indirmesi tahvillerin getirilerini azaltacağından hisse senedi piyasasında talep artıĢı olacaktır. Bu durum ise hisse senedi fiyatlarının yükselmesine neden olacaktır (TCMB, 2013:6). Ancak merkez bankasının faaliyet gösterdiği ülkede hisse senedi piyasasındaki getiriler ile merkez bankası faizleri arasındaki iliĢkinin derecesi güçlü ise merkez bankalarının faiz indirimleri hisse senedi piyasasındaki getirileri düĢüreceği için hisse senedi fiyatları düĢecektir.30 Varlık fiyatları kanalı URG ile iliĢkilendirilebilir. Bir ülkede bir eĢik değere kadar Ġlk olarak kredilerde geniĢleme yatırımları finanse edeceği için büyümeye olumlu yönde katkı sağlayıp vatandaĢların hayat standartlarında ve refah düzeyinde artıĢ sağlayarak URG‘ ye olumlu yönde katkı sağlayacağı ifade edilebilir. Ancak aĢırı kredi geniĢlemesi ise kredi piyasasında balon veya köpük etkisi oluĢturabilir. Euro 30 FED’in 2014’te tahvil alımını durdurabileceğini açıklaması gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi piyasalarında bu tip bir etkiye yol açmıştır. 156 Bölgesinde genel olarak sürekli yerel kredilerde artıĢ gerçekleĢtiği görülmektedir (Bkz. ġekil 4.15). ġekil 4.15. Euro Bölgesi Yerel Krediler (1998-2014, Milyon Euro). Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html Hisse senedi piyasalarının URG‘ ye olan etkisi sermaye hareketleri çerçevesinde irdelenebilir. Bir ülkenin hisse senedi piyasasında getirilerin yüksek olması portföy yatırımları çerçevesinde ülkeye sermaye hareketini getirecek yönde etki yapar. Ülkeye gelen yabancı sermaye ile döviz açığı, cari açık ve yatırımlar finanse edilebilir. Bu durumda, büyüme çerçevesinde URG‘ ye olumlu yönde katkı sağlayabileceği ifade edilebilir. Beklentiler Beklentiler kanalı, ekonomik birimlerin gelecek dönemlere ekonomik koĢullarda yaĢanmasını bekledikleri değiĢimler aracılığıyla çalıĢan aktarım kanalı olarak tanımlanabilir (TCMB,2013:6). Beklentiler kanalı Euro Bölgesinde negatif yönde etkin çalıĢan bir aktarım kanalı olmuĢtur. Yunanistan krizi sonrasında tüm Euro Bölgesi ve AB‘de borçlanma maliyetlerinin yükselmesi çerçevesinde krizin bulaĢıcılığında beklentiler kanalının önemli rol oynadığı söylenebilir. 157 4.1.4. Finansal Ġstikrara ĠliĢkin Faktörler Finansal istikrar olgusunu etkileyen birçok sayıda faktör sınıflanabilir. Bu bağlamda finansal istikrar kavramı üzerinde kesin bir görüĢ birliğine varılan bir kavram değildir. Bu nedenle konunun amaçları çerçevesinde finansal istikrar kavramı AMB yaklaĢımı çerçevesinde ele alınacaktır. Avrupa Merkez Bankası (2005). Finansal istikrarı; finansal aracılar, piyasalar ve piyasa altyapılarından oluĢan finansal sistemin istikrarlı olması durumunu, tasarrufların karlı yatırım olanaklarına yönlendirilebilmesi ve Ģoklara karĢı dayanıklı olması olarak tanımlanmıĢtır (AktaĢ, 2011:8). Finansal istikrarsızlığa yol açabilecek riskler ise aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Özatay, 2011:14). Açılan kredilerin geri ödenmesinde yaĢanabilecek sorunlar Finansal kurumların bilançolarındaki borçları kısa ve alacakları uzun vadeli ise ve aradaki fark giderek açıldığı takdirde; finansal kurumların bilançolarının duyarlılığının artması, Finansal kurumların sermayesinin kat ve kat üzerinde varlık birikimine giderek (mesela kredi açan). yüksek kaldıraç oranı ile çalıĢması, Finansal kurumun geçici likidite sorunu yaĢadığında ekonomik ortam buna uygun olmaz ise likidite sorununun sermaye sorununa dönüĢme ihtimali Bu bağlamda tasarrufların yatırıma dönüĢme derecesi ve ekonominin dıĢ Ģoklara dayanıklılık derecesi unsurlarının ön plana çıktığı söylenebilir. Tasarrufların Yatırıma DönüĢme Derecesi Parasal birliğin sağlanması, siyasi ve ekonomik birliğe giden süreçte bir aĢama olmasının yanı sıra; kalkınma ve refah seviyesi düĢük AB ülkeleri ekonomileri için seçilen ve yapılandırılan büyüme modelidir. tasarrufların artarak yatırımlara ve Bu kapsamda, bu ülkelerde yatırımların büyümeye dönüĢmesi amaçlanmıĢtır. Ancak, parasal birlik süresince tüm Euro Bölgesinde tasarrufların yatırımlara dönüĢtürülemediği görülmektedir (Bkz. Bölüm 3). 158 Ekonominin DıĢ ġoklara Dayanıklılık Derecesi AMB‘ nin yapmıĢ olduğu finansal istikrar tanımı çerçevesinde finansal istikrarın diğer unsuru ekonomik sistemin dıĢ Ģoklara karĢı dayanıklı olmasıdır. Ancak Lehman Brothers‘ ın iflası ile patlak veren Küresel Finansal Krizde en fazla kırılganlık gösteren ekonomik sistemlerden bir tanesi Euro Bölgesi olmuĢtur. Ayıca parasal birlik süresince zayıf mali disiplin ve zayıf maliye politikası Euro Bölgesinin riskini artırarak finansal istikrarı zedelemiĢtir. Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin düĢmesi ile kamu ve hane halkı borçlarında artıĢ ve kredi geniĢlemesi yaĢanmıĢtır. Örneğin; Ġspanya ve Ġrlanda‘ da konut kredileri piyasasında balon oluĢmuĢtur. Finansal kurumlar yüksek kaldıraç oranları ile çalıĢmıĢlardır. Kriz süresince yaĢadıkları likidite sorunları sermaye sorununa dönüĢerek bazı finansal kurumlar iflas etmiĢtir. Bu kapsamda kriz öncesi, süreci ve sonrasında URG‘ yi etkileyen bir faktör olarak finansal istikrarın; gerek tasarrufların yatırımlara dönüĢmesi gerekse finansal sistemin dıĢ Ģoklara karĢı dayanıklı olunması yönlerinden sağlanamadığı görülmektedir. Sonuç olarak Avrupa Borç Krizi çerçevesinde finansal istikrar URG iliĢkisi Ģu Ģekilde özetlenebilir; Finansal istikrar tasarrufların yatırımlara dönüĢmesini sağlar. Yatırımlarda bir ekonominin büyümesine olumlu katkı sağlar. Büyüyen bir ekonominin de URG‘ si artar. BaĢta Euro Bölgesi güney ülkeleri olmak üzere Euro Bölgesinde; borçlanma ile sağlanan kaynaklar yatırımlara dönüĢtürülememiĢtir. Ödenemeyen borçlar ve krediler bölgenin riskini artırmıĢtır. Zayıf makroekonomik yapı ve finansal istikrarsızlık ile Euro Bölgesini dıĢ Ģoklara kırılgan hale getirmiĢtir. Küresel Finansal Kriz ve Yunanistan krizi ile Euro Bölgesi borç sarmalı içerisine girmiĢtir. Nihayetinde parasal birlik ile amaçlanan ekonomik büyüme seviyesi; nicelik ve nitelik olarak sağlanamamıĢ, hatta krizin ilk yıllarında ekonomide küçülme görülmüĢtür. Büyümedeki olumsuz çizelgede Euro Bölgesinin URG‘ sine olumsuz yönde etkilemiĢtir. Çünkü; Finansal istikrar fiyat istikrarı ve verimlilik ile beraber büyümenin üç sacayağından (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf, bir tanesidir EriĢim Tarihi, 159 15.12.2013).Büyüme ise URG‘ nin en temel bileĢenlerinden bir tanesidir (Bkz.bölüm1). 4.1.5. Ġstihdama ĠliĢkin Faktörler ĠĢsizlik Oranı Bir ekonomide ekonomik faaliyetlere katılabilecek insan gücünün kullanılma, çalıĢma veya çalıĢtırma derecesi ―istihdamı‖ göstermektedir (YahĢi, 2007:21, SavaĢır, 1999:81). Euro Bölgesinde borç krizi süreci ve sonrasında istihdam seviyesinin düĢtüğü görülmektedir (Bkz. ġekil 4.16). Ġstihdamı etkileyen birçok faktör söz konusudur. Konunun amaçları çerçevesinde iĢgücü verimliliği ve iĢgücü maliyetleri alt faktörler ele alınacaktır. KuĢkusuz, eğitim, nüfus, sosyolojik faktörler vb. unsurlarda istihdam ile iliĢkilidir. Bu faktörler URG‘ yi etkileyen mikro ekonomik faktörler baĢlığı altında incelenecektir. ġekil 4.16. Euro Bölgesi ĠĢsizlik Oranı (1996-2014,%). Kaynak: AMB, http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=132.STS.M.I6.S.UNEH.RTT000.4.000 160 ĠĢgücü Maliyetleri ĠĢgücü maliyetlerindeki artıĢ bir ülkenin rekabet gücünü olumsuz etkiler. Daha kapsamlı bir ifade ile bir ülkede iĢgücü maliyetlerinde ortaya çıkacak bir artıĢın ülkenin rekabet gücü üzerinde olumsuz etki ortaya çıkarmaması için maliyet artıĢlarının verimlilik artıĢından büyük olmaması gerekmektedir. Euro Bölgesinde özellikle PIIGS ülkelerinin rekabet güçlerindeki aĢınmada enflasyon oranı ile birlikte iĢgücü maliyetleri önemli rol oynamıĢtır. Bu dönemde iĢgücü maliyetlerinde artıĢ yaĢanmıĢtır (Bkz. ġekil 4.17). ĠĢgücü maliyetlerindeki artıĢ reel kurun değerlenmesine yol açarak rekabet gücünün olumsuz etkilenmesine neden olmuĢtur. ġekil 4.17. Euro Bölgesi Birim ĠĢgücü Maliyetleri ve Saatlik ĠĢgücü Maliyetleri Endeksi (2008=100). Kaynak: AMB, http://www.ecb.europa.eu/home/html/index.en.html 161 ĠĢgücü Verimliliği ĠĢgücü verimliliği; iĢgücü piyasalarının daha düĢük maliyetle daha fazla çıktı üretebilme derecesidir. Verimlilik fiyat istikrarı ve finansal istikrar ile birlikte büyümenin üç temel unsurundan bir (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf, tanesidir. EriĢim Tarihi, 15.12.2013) Bu kapsamda bir ülkedeki iĢgücü piyasalarının verimliliği büyümeye ve URG‘ ye olumlu yönde katkı sağlar. Çünkü URG; bir ekonominin toplam verimlilik düzeyi olarak da tanımlanmaktadır. Verimlilik arttıkça ekonominin büyüme yaratma kapasitesi artar. Euro Bölgesinde iĢgücü verimliliği, özellikle Küresel Finansal Kriz döneminde resesyon nedeniyle düĢmüĢtür (Bkz. ġekil 4.18). Bununla birlikte; iĢgücü maliyetlerinin artması rekabet gücünü olumsuz etkilemiĢtir. ġekil 4.18. ĠĢgücü Verimliliği Kaynak:AMB,http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=119.ESA.Q.I6.Y.0000.LABPR O.1000.TTTT.L.U.R 162 4.2. Mikro Ekonomik Faktörler 4.2.1. Verimlilik Verimlilik en temel tanımı; ile en az maliyetle en fazla üretebilme yeteneğidir. Ancak; verimliğe iliĢkin bu yaklaĢım daha çok üretim süreçleri ile sınırlı kalacağından, URG çerçevesinde verimlilik daha kapsamlı bir yaklaĢımla ele alınabilir. OECD‘ ye göre verimlilik; bir ülkedeki sermaye ve emek gücünün katma değer yaratma seviyesidir (OECD, 2001:16, Adıgüzel, 2011:98). (Dünya Ekonomik Forumu). DEF‘ e göre URG; bir ülkenin faktörleri, kurumları ve politikalarının verimlilik karmasıdır (Schwab v.d:2013). Bu doğrultuda verimlilik; ―bir ülkenin faktörleri, kurumları ve politikalarının; ekonomik büyüme kapsamında ortaya çıkacak refah artıĢına yönelik katma değer ortaya çıkarabilme derecesi‖ olarak tanımlanabilir. Bir ülkenin temel hedefi vatandaĢlarına yüksek hayat standartları sağlamaktır ve bunu gerçekleĢtirmenin koĢulu salt anlamda rekabet edilebilirliği sağlamaktan ziyade ülkenin kaynaklarını kullanmadaki verimlilik seviyesine bağlıdır (Göker, 1993:119, Porter, 1990, Adıgüzel, 2011:98). 4.2.2. Ġnsan Sermayesi URG‘ nin temelinde yatan temel unsurlardan bir tanesi ekonomik büyüme ve kalkınmadır. Ekonomik büyüme ve kalkınma bağlamında bir ülkenin rekabet gücünün artması için fiziki sabit yatırımlar kadar beĢeri sermaye yatırımları da önem arz etmektedir (Altay vd., 2007: 98, Adıgüzel, 2011:3). Bir bakıma insan sermayesi ekonomik büyümenin en önemli faktörlerinden bir tanesidir (Schultz: 1961,Kwon ve Dae bong, 2007:3). Ġnsan sermayesi URG iliĢkisi günümüzde geçerli olan rekabet anlayıĢı ile iliĢkilendirilebilir. Günümüzde geçerli olan rekabet anlayıĢı bilgi üstünlüğüne dayalı bir yaklaĢımdır (Bkz.1.bölüm). Bilginin oluĢması bir süreci ifade etmektedir. Bu 163 süreç; gözlem yapma, veri toplama, veri iĢleme olarak sıralanabilir. Bu süreci baĢlatan, devam ettiren ve sonuçlandıran unsurun insan unsuru olması sebebiyle bilginin oluĢma sistematiğinin en önemli birimi insan unsurudur. URG‘ nin temelinde, verimlilik artıĢı, firma rekabetçiliği, ekonomik büyüme ve reel gelir artıĢı refah artıĢı unsurları vardır. Eğer bir firma, endüstri ve ülke yetiĢmiĢ insan sermayesi çerçevesinde bilgi üstünlüğüne sahip olursa verimlilik düzeyi artarak rekabet avantajı kazanır. Verimlilik ile birlikte kaynakların etkin tahsisi sayesinde büyüme ve kalkınma sağlanarak bir ülkenin vatandaĢlarının gelirlerinde meydana gelecek artıĢ sonucu hayat standartları ve refah artıĢı gerçekleĢir. Sonuçta ülkenin toplamda URG düzeyi artacaktır. Ġnsan sermayesi ekonomik büyüme çerçevesinde rekabet gücünün tek bileĢeni değildir. Ancak; URG‘ nin diğer bileĢenleri açısından rekabetçi olmayan bir ülke; URG‘ nin bir unsuru olarak insan sermayesinin maximize edilmesi koĢulu ile toplamda URG‘ sini artırabilir. Örneğin, Japonya ve Ġsviçre zengin doğal kaynaklara sahip olmasa da yüksek insan sermayesi unsuru ile ekonomik büyüme ve kalkınma sağlamıĢlardır (Adıgüzel, 2011: 94). 4.2.3. Altyapı Bir ülkedeki ekonomik faaliyetlerin konuĢlanmasında önemli bir yere sahip olan altyapı ülkenin ekonomik büyümesi kapsamında URG‘ ye olumlu katkı sağlar (Adıgüzel, 2011:167). Altyapı ‗nın URG‘ ye olan katkısı aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Adıgüzel, 2011: 167, 168). Altyapı ekonomik faaliyetlerin konuĢlanmasını sağlar. Ekonominin uluslararası pazarlara olan entegrasyon derecesinin artırır. GeliĢmiĢ ulaĢtırma ve iletiĢim altyapısı ihracatı büyütür. GeliĢmiĢ ulaĢtırma altyapısı alıcı ve satıcılara tedarik ve esneklik kabiliyeti kazandırır. GeliĢmiĢ altyapı ülkenin geliĢmiĢlik seviyesine iliĢkin bir gösterge olmasından ötürü ülkeye olan güveni artırarak uluslararası yatırımları ülkeye çekmede rol oynar. 164 Firmaların faaliyetlerini büyütebilmeleri için ön Ģarttır. Güvenilir altyapı girdi ve çıktı pazarlarına eriĢimi kolaylaĢtırır ve bu pazarlara giriĢ çıkıĢ için iĢlem maliyetlerini azaltır. 4.2.4. Finansal Sistem Bir ekonomide finansal sistem; ―belirli kiĢi ve kurumların, piyasaların, araçların ve organizasyonların, beraberce çeĢitli fonksiyonları yerine getirmek üzere bir araya gelmeleri sonucunda oluĢan bir bütün‖ olarak tanımlanabilir (AfĢar, 2007:1998). URG‘ nin temelinde verimlilik artıĢı yatmaktadır. Verimlilik artıĢı bir ülkenin yatırımlardan elde edeceği getiri oranının göstergelerinden bir tanesidir (Schwab vd., 2013). Bir baĢka ifade ile, bir ülkede tasarrufların yatırıma dönüĢme derecesinin yüksekliği, ülke ekonomisinin verimliliğini artırır (Adıgüzel, 2011:123). Yatırım; belli bir dönemde bir ülkede sermaye malları stokuna yapılan net ilavedir (Aksoy ve Tanrıöven, 2012: 1). Bir ülkedeki tasarrufların yatırıma dönüĢtürülebilme derecesinin artıĢı etkin ve geliĢmiĢ bir finansal sistemin varlığı ile sağlanır. GeliĢmiĢ bir finansal sistemin özellikleri; Esneklik, hızlı iyileĢme, makroekonomik istikrar, finansal sistemin alt yapısı, Finansal sistemde düzenleme ve denetlemenin kalitesi, piyasa disiplini olarak sıralanabilir (Mishkin, 2000:27, Yetiz, 2008:11). Bir bakıma bir ekonomide tasarrufların yatırımlara dönüĢebilme derecesi finansal istikrarla sağlanabilir (Avrupa Merkez Bankası, 2005). Finansal istikrarı sağlamanın koĢullarından bir tanesi de geliĢmiĢ bir finansal sistemin varlığı ile sağlanabilir. GeliĢmiĢ bir finansal sistem bir ülke ekonomisinin büyümesine olumlu katkı sağlar. Ayrıca literatürde ülkeler arası büyüme farklılıklarının oluĢmasında finansal aracılık faaliyetlerinin ciddi ölçüde etkisi olduğunu vurgulayan yaklaĢımlar mevcuttur (Adıgüzel, 2011:125). Finansal sistem bir ülkedeki fonların tedarikinde ve yeni teknolojilerin yayılmasında önemli bir unsur olduğu için bir ülkenin URG‘ sinin artıĢında belirleyici faktörlerden bir tanesidir ve geliĢmiĢ bir finansal sistemin bir ülke ekonomisine sağlayacağı katkılar aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Adıgüzel, 2011:124). 165 Tasarruf sahiplerine yüksek düzeyde nakit düzeyi sağlayarak küçük değerdeki tasarrufları büyük ölçekteki yatırımlara sevkeder. Yatırım seçeneklerinin artmasını sağlayarak tasarruf sahiplerinin riskini azaltır. Kaynakların kötü yönetilme ve değerlendirme riskini azaltarak yatırımların izlenmesine yardımcı olur. Tasarlanan projeler hakkında bilgi edinme ve bu bilgileri değerlendirme maliyetlerini uzmanlaĢmıĢ yatırım hizmetleri aracılığı ile azaltır. Kaynakların verimli bir Ģekilde tahsisini sağlar. 4.2.5. Hammadde Olanakları Hammadde; endüstride bir ürün ya da yapının elde edilmesinde kullanılan gerekli bileĢenlerin iĢlenip elde edilmesinden önceki durumunu ifade etmektedir (http://tr.wikipedia.org/wiki/Hammadde, EriĢim Tarihi,09.10.2013). Hammadde olanaklarının yoğunluğu ve bu yoğunluğun etkinliği dıĢ ticaret üzerinde etkilidir. Örneğin; petrol, petrol benzeri ürünlerin hammaddesidir. Petrol hammaddesinin yoğunluğundan ötürü petrol benzeri ürünlerin ihracatı Petrolün yoğun Ģekilde çıkarıldığı ülkelerin dıĢ ticaret hacimlerinin niceliksel olarak en önemli bileĢenlerinden bir tanesidir. Bu kapsamda, hammadde kaynaklarının yoğunluğu ihracat artıĢı kapsamında URG‘ ye olumlu katkı sağlayabilir. 4.2.6. AraĢtırma- GeliĢtirme (AR-GE) AR-GE; iĢletmelerde yeni ürün ve üretim süreçlerinin ortaya çıkarılmasına yönelik sistemli ve yaratıcı çalıĢmalardır (Zerenler vd, 2007:656). AR-GE‘ nin dıĢ ticaret vasıtasıyla URG‘ ye katkısı söz konusudur. AR-GE‘ nin URG‘ ye olan katkısını dıĢ ticareti etkileyen faktörlerin yanı sıra iĢletmelerin yenilik yaratabilme derecesi kapsamında da düĢünülebilir. Bir ülkedeki firmaların AR-GE faaliyetlerine yapmıĢ olduğu yatırım o firmaların rekabetçiliğini artıracağı için toplamda ülkenin URG‘ sini de artıracaktır. 166 Avrupa Borç Krizi kapsamında krizi yaĢayan ve aynı zamanda rekabet güçleri düĢük olan ülkelerdeki firmaların DEF‘ in hazırlamıĢ olduğu 2013 Küresel rekabet gücü yıllığında yer alan ―firmaların AR-GE faaliyetlerine olan yatırımları‖ alt endeksinde tıpkı toplam rekabet gücü endeksinde olduğu gibi alt sıralarda olduğu görülmektedir (Schwab vd, 2012: 13,). 4.2.7. Kurumlar Bir ülkedeki kurumların URG‘ ye sağlayacağı katkı, yine ekonomik büyüme temelinde irdelenebilir. Ayrıca DEF‘ in yaklaĢımında kurumların verimliliği, URG‘ nin üç temel bileĢeninden bir tanesidir (Schwab vd, 2013). Acemoğlu‘na göre ülkeler arası ekonomik büyüme farklılıklarının ortaya çıkmasının temelinde; coğrafi farklılıklar, kültürel farklılıklar, Ģans faktörü ve kurumsal yapı farklılıkları yatmaktadır (Acemoğlu, 2008, Özatay, 2011:7). Acemoğlu‘na göre ifade edilen bu unsurlardan en önemli olanı kurumsal yapı farklılıklarıdır. Çünkü; Güney ve Kuzey Kore gibi aynı kültür ve coğrafyaya sahip ülkeler olmasına rağmen ekonomik olarak güneyin kuzeyden daha fazla büyüdüğünü, Çin‘in son 50 yılda kültürünün değiĢmemesine rağmen ekonomik olarak büyüyebildiğini, ABD ve Nijerya gibi biri zengin diğeri yoksul olan iki ülke arasındaki farkın Ģansla açıklanamayacağını vurgulayarak, kurumsal yapı farklılıklarını ekonomik büyümede daha fazla öne çıkarmıĢtır (Acemoğlu, 2008, Özatay, 2011:7). Acemoğlu dıĢında literatürde ekonomik büyümenin temelinde kurumsal yapı farklılıklarını konumlandıran baĢka yazarlarda mevcuttur. Nobel ekonomi ödülü sahibi Douglas North‘a göre bir ülke ekonomisinin büyüme sağlayabilmesinde etkili olan kurumsal yapısının baĢka bir ülke tarafından birebir uygulanması, uyuĢmazlık ortaya çıkarabileceğinden orijinal ülkedeki baĢarı elde edilemeyebilir (Adıgüzel, 2011:163, North, 1990, Demir; 1997:101). Ayrıca Rodrik ‗e göre de bu kurumsal yapılar, mülkiyet hakları ile ilgili olan kurumlar, düzenleyici kurumlar, ve sosyal güvenlik kurumlarıdır (Rodrik, 2007, Özatay, 2011:7). 167 Kısaca bir ülkedeki kamu ve özel sektör bağlamında kurumsal yapının etkinliği ve verimliliği, ülke ekonomisinin toplam verimliliğine katkı sağlayarak ekonomik büyüme ve bu bağlamda URG artıĢı sağlayacaktır. 4.2.8. Coğrafi konum Coğrafi konumun bir ülkenin URG‘ sine olan katkısı; ülkedeki firmaların rekabetçiliği ve dıĢ ticaret çerçevesinde irdelenebilir. Bir ülkenin coğrafi konumunun coğrafi konumunun geliĢmiĢ bir ulaĢtırma altyapısı oluĢturulmasına uygun olması ve hammadde kaynaklarına yakın olması; ülkedeki firmaların girdi maliyetlerini düĢürerek karlılıklarını artırır. Karlılıkları artan firmaların rekabetçilik seviyelerinin artması ülkenin URG‘ sini artırır. Bir diğer yönden; bir ülkenin coğrafi konumunun; karlılık seviyesi yüksek dıĢ pazarlara yakın olması ülkenin dıĢ ticaretinin geliĢmesine olumlu katkı sağlayarak ülkenin URG‘ sini artırır (Adıgüzel, 2011:162). 4.2.9. Teknoloji Dar anlamı ile teknoloji; üretim süreçlerinde mal ve hizmet üretebilmek amacıyla kullanılan bilgidir. Teknolojik birikimi yüksek firmalar ve endüstriler, daha düĢük maliyetle üretim yapabilmeleri sonucu daha verimli çalıĢtıkları için karlılıklarını ve rekabet güçlerini artırabilirler. Bir ülkenin rekabetçiliği ile o ülkedeki firma ve endüstrilerin rekabetçiliği arasında yakın bir iliĢki olmasından ötürü, verimlilik düzeyi yüksek firma ve endüstrilere sahip bir ülkenin URG‘ si de toplamda artıĢ gösterecektir (Porter, 1990). 4.2.10. ĠĢ Etiği URG‘ yi etkileyen bir faktör olarak ĠĢ etiği faktörü, konunun temel amaçları çerçevesinde seçilmiĢtir. Çünkü ĠĢ etiği ve Avrupa Borç Krizinin oluĢum sürecinde Euro Bölgesinde ortaya çıkan URG kaybı arasında yakın bir iliĢki söz konusudur. Euro Bölgesinin kurulmasının amaçlarından bir tanesi; AB‘nin henüz kalkınma aĢamalarını tam anlamı ile tamamlayamamıĢ ülkelerin kalkınmasını sağlamaktır. 168 Parasal birliğin kurulmasından sonra Euro Bölgesinde borçlanma maliyetlerinin düĢmesi ile; bahsi geçen ülkeler dıĢ kaynakla, bir bakıma borçlanma ile büyüyebilme olanağına eriĢmiĢlerdir. Ancak, bu ülkelerde borçlanma ile elde edilen kaynakların yatırımlara dönüĢtürülememesi ve daha önce alınan borçların ödenememesi sebebiyle bu ülkelerin borçlanma maliyetleri artırmıĢtır. Parasal birlik içerisinde artan borçlanma maliyetleri sonucu Avrupa Borç Krizi ortaya çıkmıĢtır. Avrupa Borç Krizine iliĢkin kalkınma seviyesi düĢük ülkelerin borçlarını ödeyememesinde etkili olan sebeplerden bir tanesi bu ülkelerde rüĢvet ve yolsuzluk oranlarının yüksek olmasıdır (Köse ve Karabacak, 2011). Bir bakıma, bu ülkelerde borçlanma maliyetlerinin düĢük seviyede olmasından ötürü yüksek miktarda alınan borçlar yolsuzluk oranlarının yüksek olması sebebiyle büyüme ve bu kapsamda refah artıĢı sağlayacak yatırımlara dönüĢtürülememiĢtir. Krizin baĢladığı yıldan bir yıl öncesi olarak DEF 2008 yılı küresel rekabet gücü endeksi raporunda kamu fonları ile yolsuzluk iliĢkisini ifade eden alt endekste,31, toplamda 134 ülke arasında, URG‘ si düĢük ve krizi derinden yaĢayan ve ülkeler olarak; Ġspanya 32. ,Portekiz 33., Yunanistan 64. ,Ġtalya 74. sıradadır. Birliğin ekonomik yönden geliĢmiĢ ülkeleri olarak ifade edilebilecek ve toplamda URG‘ leri yüksek kuzey ülkelerinin ise ilk 10‘da yer aldıkları görülmektedir (Porter ve Schwab, 2009: 13, 366 http://www.weforum.org/pdf/GCR08/GCR08.pdf). 4.2.11. Ġnovasyon Ġnovasyon; yeni veya önemli ölçüde değiĢtirilmiĢ ürün (mal ya da hizmet)., veya sürecin, yeni bir pazarlama yönteminin ya da iĢ uygulamalarında, iĢyeri organizasyonunda veya dıĢ iliĢkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.‖(OECD,EUROSTAT,http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_ PUBLIC/OSLO/EN/OSLO,EN.PDF,http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0novasyon,, EriĢim Tarihi, 10.10.2013). 31 Endekse göre, sıralamada 1. olmak yolsuzluğun diğer ülkelere göre en az seviyede olduğu anlamına gelmektedir. 169 Bir ülkedeki iĢletmelerin inovasyon seviyesinin yüksek olması firmaların ürettikleri ürünlere yeni iĢlevler ekleyebilmesini veya sıfırdan yeni ürünleri piyasaya sürebilmesini sağlayarak rekabet avantajı kazanmasını sağlar. Firmaların rekabetçiliğinin artması ülkenin URG‘ sine olumlu yönde katkı sağlar. Bir diğer yönden bir ülkenin inovasyon seviyesinin yüksekliği ülkenin geliĢmiĢlik seviyesine iliĢkin önemli bir göstergedir. Buna örnek olarak; DEF küresel rekabet gücü endeksinde geliĢmiĢ ve URG‘ si yüksek ülkeler; yenilik temelli ülkeler olarak kategorize edilmektedir (Schwab vd, 2013). 170 171 5. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ ETKĠLEYEN MAKROEKONOMĠK FAKTÖRLERĠN REEL EFEKTĠF DÖVĠZ KURU ENDEKSĠ ÇERÇEVESĠNDE ANALĠZĠ Bu bölüme kadar incelenen kısımda, URG kavramı teorik olarak incelenerek URG‘ yi etkileyen makro ve mikro-ekonomik faktörler Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflandırılmıĢtır. Uygulama bölümünde ise Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflaması yapılan makroekonomik faktörler ve Euro Bölgesi TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksi arasındaki iliĢkiler incelenecektir. 5.1. AraĢtırmanın Amacı Bu araĢtırmanın amacı; reel efektif döviz kuru endeksini etkileyen faktörleri Avrupa Borç Krizi çerçevesinde analiz etmektir. Daha kapsamlı bir ifade bu araĢtırmanın amacı; üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflanan URG‘ yi etkileyen makro-ekonomik faktörler ve makro-ekonomik anlamda URG‘ yi ölçmede bir gösterge olan reel efektif döviz kuru endeksi arasındaki iliĢkilerin Euro Bölgesi ölçeğinde analiz edilerek, reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesinde iktisat politikasının temel hedefleri zemininde makroekonomik iklimi yansıtan bir gösterge olabilirlik durumunu incelemektir. 32 Bir diğer yönden bu incelemenin yapılmasının rekabet gücü çerçevesinde döviz kurlarının genel makroekonomik yapı üzerindeki etkilerini Euro Bölgesi ölçeğinde ortaya koyması beklenmektedir. 32 Çalışmanın amacı daha spesifik olarak ifade edilebilir. Bu bağlamda; Üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi çerçevesinde URG’ yi etkileyen makroekonomik faktörler, Dış ekonomik alemle olan ilişkiler, kamu maliyesi, para politikası, finansal istikrar ve istihdam olmak üzere iktisat politikasının temel alanları çerçevesinde sınıflanmıştır. Bu doğrultuda üçüncü bölümde URG’ yi etkileyen makroekonomik faktörler ile reel efektif döviz kuru endeksi arasındaki ilişkinin analizi; reel efektif döviz kuru endeksinin iktisat politikasının temel alanları çerçevesinde Euro Bölgesinde genel makroekonomik iklimi yansıtan bir gösterge olabilirlik durumunu da ortaya koyabileceği ifade edilebilir. 172 5.2. AraĢtırmanın Kısıtları Bu araĢtırmanın kısıtları yapıldığı alan olarak Euro Bölgesi33, zaman olarak 2001 Ocak ayı ve 2013 yılı Eylül ayı arasında kalan dönemdir. AraĢtırmanın yapılacağı zaman periyodunun seçiminde verilere eriĢilebilirlik kriteri önemli rol oynamıĢtır. 5.3. AraĢtırmanın Yöntemi AraĢtırmanın amaçlarına ulaĢmak için bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenlerden oluĢan ekonometrik model kurulmuĢtur. Bu bağlamda bu model üzerinden çeĢitli istatistiki ve ekonometrik testler yapılmıĢtır. Bu testler aĢağıdaki gibi sıralanabilir. DeğiĢkenler arasındaki istatistiki iliĢkiyi saptayabilmek için korelasyon analizi yapılmıĢtır. Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki ekonometrik iliĢkiyi ölçmek için çoklu doğrusal regresyon modeli kullanılmıĢtır. Çoklu doğrusal regresyon modelinin sonuçlarının anlamlı olabilmesi çerçevesinde modelde yer alan değiĢkenlere ait zaman serilerine durağanlık incelemesi yapabilmek için Augment-Dickey Fuller testi yapılmıĢtır. Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki uzun dönem dengesini saptayabilmek için Johannsen eĢ bütünleĢme testi yapılmıĢtır. Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki kısa dönem dengesini saptayabilmek için Vektör Hata Düzeltme Modeli kullanılmıĢtır. Bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢkenler arasındaki iliĢkilerin yönünü saptamak amacıyla Vektör Hata Düzeltme Modeline dayalı Granger Blok dıĢsallık Nedensellik testi yapılmıĢtır. Bağımlı değiĢkende meydana gelen Ģoklara bağımsız değiĢkenlerin verdiği tepkileri saptamak amacıyla Etki-Tepki Analizi yapılmıĢtır. 33 Değişkenlere ait zaman serileri tek tek Euro Bölgesi ülkelerinin şeklinde oluşturulmamıştır. Bir başka yönden Euro Bölgesine üye olan ülke sayısı yıllar itibari ile değişmiştir. Bu çerçevede Avrupa Merkez Bankasının yıllar itibari ile Euro Bölgesine üye olan ülkelerin verilerinden yararlanarak hazırladığı “Euro Bölgesi” zaman serileri kullanılmıştır. Örneğin; işsizlik oranı değişkeni zaman serileri her ülkenin ayrı ayrı zaman serisi kullanılmamış, Avrupa Merkez Bankasının tüm Euro Bölgesi ülkelerinin işsizlik oranı verilerini birleştirerek oluşturduğu Euro Bölgesi işsizlik oranı değişkeni kullanılmıştır. 173 Bağımlı değiĢkeni açıklayan bağımsız değiĢkenlerin bağımlı değiĢkeni açıklamada önem sırasını saptamak amacıyla Varyans AyrıĢtırması metodu kullanılmıĢtır. 5.4. AraĢtırmanın Literatüre Katkısı AraĢtırmanın literatüre katkısı; üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflanan URG‘ yi etkileyen makro-ekonomik faktörleri ve makroekonomik anlamda URG‘ yi ölçmede bir gösterge olan reel efektif döviz kuru endeksi arasındaki iliĢkilerin Euro Bölgesi ölçeğinde analiz edilerek, reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesinde iktisat politikasının temel hedefleri zemininde makroekonomik iklimi yansıtan bir gösterge olabilirlik durumunun incelemesinin ortaya çıkaracağı ampirik bulgulardır. 5.5. AraĢtırmanın Veri Seti ÇalıĢmanın bağımlı değiĢkeni reel efektif döviz kuru endeksidir. Bağımsız değiĢkenlerin seçiminde dört ana baĢlık rol oynamıĢtır. Bu baĢlıklar URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörler, iktisat politikasının temel hedefleri, Avrupa Borç Krizinin nedenleri ve literatürde yapılan benzer çalıĢmalar olarak sıralanabilir. Bir baĢka ifade ile seçilen değiĢkenlerin bu dört ana baĢlığın kesiĢim kümesi olduğu söylenebilir.(Bkz. ġekil 5.1). Bu kesiĢim kümesi belirlendikten sonra çalıĢmanın amacını en iyi yansıtacak değiĢkenler araĢtırılmıĢtır. Bu araĢtırma kapsamında üçüncü bölümde URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörler ve Avrupa Borç Krizinin nedenleri arasındaki iliĢki çizelgesi referans olmuĢtur. Bu bağlamda her satırı temsil edecek değiĢkenler literatürde yapılan çalıĢmalarda baz alınarak seçilmiĢtir (Bkz. Çizelge 5.1). Bu çalıĢmalar; Pancaro, 2013, Arghyrou ve Chortareas, 2006, Rafiq, 2010, Koray ve Mcmillin,2013, Edwards, 2006, Hakkio, 1986, Xiaolong, 2013 olarak sıralanabilir. Aurangzeb ve Asif, 2013, , He, 174 ġekil 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin seçimi (A). 175 Çizelge 5.1. Bağımsız DeğiĢkenlerin Seçimi (B). AVRUPA BORÇ KRĠZĠ ÇERÇEVESĠNDE URG’YĠ ETKĠLEYEN MAKROEKONOMĠK FAKTÖRLER AVRUPA BORÇ KRĠZĠNĠN DERĠNLEġTĠĞĠ EURO LiTERATÜRDE BÖLGESĠ YAPILAN BENZER SEÇiLEN TEMSiLi ÜLKELERĠNDE VAR VE REFERANS DEĞĠġKEN OLAN TEMEL ÇALIġMALAR MAKROEOKONOMĠK ZAYIFLIKLAR DIġ EKONOMiK ALEMLE OLAN ĠLĠġKĠLERE ĠLĠġKĠN FAKTÖRLER KAMU MALĠYESĠNE ĠLĠġKĠN FAKTÖRLER PARA POLĠTĠKASINA ĠLĠġKĠN FAKTÖRLER Pancaro,2013 CARĠ ĠġLEMLER HESABI AÇIĞI SORUNU ARTAN KAMU BORÇLARI VE BÜTÇE AÇIKLARI Arghyrou ve EURO BÖLGESĠ- Chortareas,2006 CARĠ ĠġLEMLER Rafiq,2010 HESABI Mcmillin ve Koray,2006 FĠYAT ĠSTĠKRARININ SAĞLANAMAMASI VE PARA POLĠTĠKASI EURO BÖLGESĠKAMU BORÇLARI EURO BÖLGESĠ Edwards, 2006 ENFLASYON ORANI BAĞIMSIZLIĞININ KAYBEDĠLMESĠ FiNANSAL ĠSTĠKRARA ĠLĠġKĠN FAKTÖRLER KÜRESEL KRĠZ VE BORÇ KRĠZĠ ĠLE ARTAN RĠSK ALGISI Hakkio, 1986, EURO BÖLGESĠ 10 YILLIK DEVLET TAHVĠL FAĠZLERĠ iSTiHDAMA iLiġKiN FAKTÖRLER ĠġSĠZLĠK SORUNU Aurangzeb ve Asif, EURO BÖLGESĠ 2013, He, Xiaolong, ĠġSĠZLĠK ORANI 2013 176 Çizelge 5.2‘de görüldüğü üzere en soldaki sütunda iktisat politikasının temel hedefleri baz alınarak Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflaması yapılan URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörler yer almaktadır. Ġkinci sütunda krizin yaĢandığı ülkelerdeki temel makroekonomik zayıflıklar yer almaktadır. Bu zayıflıklarda URG‘ yi etkileyen hangi makroekonomik faktöre denk geliyorsa o faktörün karĢısına yazılmıĢtır. Üçüncü sütunda ise literatür de değiĢkenlerin kullanıldığı benzer çalıĢmalar yer almaktadır. Dördüncü sütunda, bu faktörler ve makroekonomik zayıflıkların URG‘ yi ölçmede makroekonomik bir gösterge olan reel efektif döviz kuru endeksi ile olan iliĢkisinin incelenebilmesi için her faktör için birer temsili bağımsız değiĢken seçilmiĢtir. Veri seti tüm Euro Bölgesi için oluĢturulmuĢtur ve mevsimsellikten arındırılmıĢdır. Çizelge 5.2. ÇalıĢmada Kullanılan DeğiĢkenlere ĠliĢkin Bilgiler 177 5.5.1. Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Reel efektif döviz kuru endeksi (REDKE) çalıĢmanın bağımlı değiĢkenidir. REDKE bir rekabet gücü göstergesidir. Reel döviz kuru hesaplamasında bir ülkenin döviz kurları enflasyon etkisinden arındırılmaktadır. Farklı fiyat endekslerinin kullanıldığı REDKE‘ ler söz konusudur. Bunlar, TÜFE, ÜFE, birim iĢgücü, GSYĠH bazlı endeksler olarak sıralanabilir. Avrupa Merkez Bankası (AMB) bu deflatörler yardımı ile REDKE‘ ler hesaplamaktadır. Ancak AMB‘ ye göre bu REDKE‘ ler Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi ülkelerinin rekabet güçlerini tam olarak yansıtmamaktadırlar. Çünkü; bu endekslerin hesaplanmasında Euro Bölgesinin kendi içerisinde gerçekleĢen ticaret dikkate alınmamaktadır. Bu nedenle AMB ―Harmonised Competivess Indicators‖ (HCI). olarak isimlendirdiği reel efektif döviz kuru endeksleri hesaplamaktadır. AMB‘ ye göre HCI‘ lar Euro Bölgesi için en doğru rekabet gücü göstergeleridir. HCI‘ lar bütün olarak Euro Bölgesi ve her Euro Bölgesi ülkesi için ayrı ayrı hesaplanmaktadır. AMB TÜFE, birim iĢgücü maliyetleri ve GSYĠH bazlı olmak üzere üç farklı HCI hesaplamaktadır (Schmitz vd,2012:5,http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecbocp134.pdf, EriĢim Tarihi 09.09.2013). Bu çalıĢmada, AMB tarafından hesaplanan Euro Bölgesi TÜFE bazlı HCI- reel efektif döviz kuru endeksi bağımlı değiĢken olarak seçilmiĢtir. Reel efektif döviz kuru endeksinin bağımlı değiĢken olarak seçilmesindeki teorik beklenti; reel efektif döviz kuru endeksinin üçüncü bölümde sınıflaması yapılan URG‘ yi etkilen makroekonomik faktörler ile uzun ve kısa dönemde denge durumuna gelmesidir. Bu değiĢkenlerin kısa ve uzun dönemde dengeye gelmesi, sınıflaması yapılan üçüncü bölümdeki makroekonomik faktörlerin anlamlılığını ölçeceği beklenmektedir. Bir diğer teorik beklenti ise reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesi ölçeğinde genel makroekonomik görünümü yansıtabilecek bir gösterge olduğunu ortaya koymaktır. 178 5.5.2. Cari ĠĢlemler Hesabı Bir ülkenin dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkileri ―ödemeler bilançosu‖ olarak isimlendirilen çizelge ile takip edilir. Bu bilançonun ortaya çıkardığı makroekonomik göstergeler çerçevesinde en önemli kaleminin cari iĢlemler hesabı olduğu ifade edilebilir. Ġkinci bölümde ifade edildiği üzere AB ve Euro Bölgesinde tek para uygulaması refah seviyesi zayıf AB ülkelerinin kalkınması için yapılandırılan bir büyüme modelidir. Tek para uygulaması ile AB içerisinde kuzeyden güneye toplam dıĢ ticaret hacmi artmıĢ ve bu Ģekilde güney ülkeleri ithalata dayalı olarak büyümüĢlerdir. Bu durum ise bu ülkelerin cari iĢlemler açığı vermesine neden olmuĢtur. Bu çerçevede Avrupa Borç Krizinin yaĢandığı ülkelerde URG‘ yi etkileyen dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkilere iliĢkin faktörlerde cari iĢlemler hesabı açığı sorunu, bu ülkeleri krize sürükleyen temel makroekonomik zayıflıklardan bir tanesi olarak ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkilere iliĢkin faktörleri temsil etmesi için cari iĢlemler hesabı seçilmiĢtir. Ayrıca çalıĢmanın bağımlı değiĢkeninin reel olması ve cari iĢlemler hesabı değiĢkenine iliĢkin zaman serilerinin parasal büyüklükleri içermesi nedeni ile 1999 yılı 2. ayı baz olacak Ģekilde yeniden düzenlenen TÜFE deflatörü yardımı ile reel hale getirilmiĢtir. Konunun teorik kısmında ifade edildiği üzere Euro Bölgesinde güney ülkelerinde var olan cari açık probleminin temelinde bu ülkelerin reel efektif döviz kuru endekslerinin değerlenmesi yatmaktadır. Bu nedenle cari iĢlemler hesabı değiĢkeninden teorik beklenti; kısa ve uzun dönemde reel efektif döviz kuru endeksi ile denge durumuna gelmesidir. Bu çerçevede bir diğer teorik beklenti; konunun teorik çerçevesinde reel efektif kurdaki değerlenmenin cari açığa neden olduğu vurgulandığı için reel efektif döviz kuru endeksinden cari açık yönünde nedensellik iliĢkisinin ortaya çıkmasıdır. 179 5.5.3. Kamu Borçları Euro Bölgesinde krizin derinleĢtiği ülkeler tek para uygulaması sonrasında borçlanma maliyetlerinin düĢmesi nedeniyle tasarruf ve finansman açıklarını borçlanma yolu ile kapatma yoluna gitmiĢlerdir. Kamu mali yönetimi disiplinin zayıf olduğu bu ülkeler düĢük faiz oranları nedeniyle kontrolsüz ve aĢırı borçlanmaya gitmiĢlerdir. Bu nedenle bu ülkelerde kamu borçları ve kamu borçlarının GSYĠH‘ ya oranı çok yüksek rakamlara çıkmıĢtır. Bu ülkelerde artan kamu borçları bütçe açıklarına da neden olmuĢtur. Veri seti oluĢturulurken ilk olarak brüt kamu borçları serisi oluĢturulmak istenmiĢtir. Ancak Euro Bölgesine iliĢkin brüt kamu borçları verileri aylık frekansta elde edilememesinden ötürü kamu borçlarını yansıtabilecek ve aylık frekansta temin edilebilecek baĢka değiĢkenler araĢtırılmıĢtır. Bu bağlamda Euro Bölgesi ülkeleri tarafından ihraç edilen borçlanma kağıtlarının toplam tutarı içerisinde ödenmeyen (Outstanding amount). tutarlarını ifade eden zaman serisi kamu borçları değiĢkeni için oluĢturulmuĢtur. Bir baĢka ifade ile seçilen değiĢken Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanmak için ihraç ettikleri borçlanma araçlarının ödenecek toplam tutarları içerisinde ödenmeyen, vadesi henüz bitmemiĢ tutarları ifade etmektedir. Ayrıca değiĢkene ait zaman serileri TÜFE deflatörü kullanılarak reel hale getirilmiĢtir. Esasında kamu borçları değiĢkeni için brüt kamu borçlarından ziyade bu tip bir zaman serisinin oluĢturulması konunun teorik çerçevesi ile daha yakından iliĢkilidir. Çünkü Euro Bölgesinde yatırımcılar Euro Bölgesi ülkelerinin brüt kamu borçlarından ziyade, bu kamu borçları içerisinde ağırlıkta olan borçlanma araçlarında devletlerin ödeyemediği borçların yüksek olmasını fiyatlamıĢlardır. Bu fiyatlama sonrası ise bu ülkelerin tahvil faizleri yükselmeye baĢlamıĢtır. Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanma düzeylerinin yüksek olmasında ihraç ettikleri borçlanma araçlarının etkisi büyük olmuĢtur. Bu bağlamda bu değiĢkenin seçilmesindeki teorik beklenti; reel efektif döviz kuru endeksi ile kısa ve uzun dönemde dengeye gelmesidir. 180 5.5.4. Enflasyon Oranı URG kavramının bir ülkenin iktisat politikasının temel amaçlarını gerçekleĢtirme derecesi ile olan iliĢkisi 1 ve 3. bölümde vurgulanmıĢtır. Ġktisat politikasının temel amaçlarından bir tanesi fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Fiyat istikrarı ise para politikası araçlarıyla sağlanabilir. Bu bağlamda para politikalarını yürüten merkez bankalarının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Para politikasının etkinliğini fiyat istikrarının sağlanması çerçevesinde yansıtan en kayda değer gösterge bir ülkede belirli bir dönemde fiyatlar genel seviyesindeki artıĢı ifade eden enflasyon oranıdır. Enflasyon çeĢitli endeksler yardımı ile hesaplanabilir. Bu endekslerden bir tanesi Tüketici Fiyat Endeksidir. Ġkinci ve üçüncü bölümde ifade edildiği üzere krizin derinleĢtiği ülkelerde rekabet gücünün düĢük olmasının en önemli nedenlerinden biri bu ülkelerde Euro Bölgesi ortalamasının üzerinde seyreden enflasyon oranlarıdır. Bir diğer yönden tüm Euro Bölgesi ülkeleri adına para politikasını AMB‘ nin yürütmesi bu ülkelerde para politikası bağımsızlığının kaybedilmesine neden olmuĢtur. Bu ülkelerde para politikası bağımsızlığının kaybedilmesi enflasyonun yükseldiği dönemlerde bu ülkelerin önlem almasını sağlayacak para politikası çerçevesinden mahrum bırakmıĢtır. Bu durum ise enflasyonun baskılanmasını engelleyerek bu ülkelerin rekabet güçlerinin aĢınmasına neden olmuĢtur. Sonuçta Avrupa Borç Krizi çerçevesinde URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörler içerisinde yer alan para politikası ve fiyat istikrarına iliĢkin faktörler içerisinde krizin derinleĢtiği ülkelerde aynı zamanda bir makroekonomik zayıflık olarak Euro Bölgesi ortalaması üzerinde seyreden enflasyon oranları ön plana çıkmıĢtır. Konunun teorik kısmında Euro Bölgesi Güney ülkelerinde reel efektif kurun değerlenmesinin altında yatan nedenler olarak bu ülkelerde Euro Bölgesi ortalamasının üstünde seyreden enflasyon oranları ve verimlilik artıĢlarının üzerinde seyreden ücret artıĢları gösterilmiĢtir. Bu bağlamda enflasyon oranı değiĢkeninden teorik beklenti; kısa ve uzun dönemde reel efektif döviz kuru endeksi ile dengeye gelmesidir. 181 5.5.5. On Yıllık Devlet Tahvil Faizleri Finansal istikrar; bir ekonomide ödeme sistemi, riskin dağıtılması, kaynakların etkin dağılımı gibi ekonomik iĢlevlerin geçici bir dalgalanma, bir Ģok veya yapısal bir değiĢim dönemlerinde bile etkin bir Ģekilde yerine getirilmesini ifade etmektedir (Bundesbank, 2003:2, Sezgin ve Darıcı, 2009:17). Bu bağlamda bir ülkede finansal istikrar, iktisat politikasının ulaĢmaya çalıĢtığı amaçlardan biridir. Bu doğrultuda finansal istikrarın makroekonomik anlamda URG‘ yi etkileyen faktörlerden biri olduğu ifade edilebilir. Euro Bölgesinin kurulmasından sonra parasal birliğe dâhil olan ülkelerin ihraç ettikleri 10 yıllık devlet tahvil faizlerinin parasal birlik kurulmadan önceki Alman markının seviyesine yaklaĢmaya baĢlamıĢtır. Bu bağlamda baĢta Euro Bölgesi olmak üzere AB genelinde 10 yıllık devlet tahvil faizleri düĢmeye baĢlamıĢtır. Bir bakıma Euro Bölgesi devlet tahvilleri piyasasında süregelen olumlu hava tüm AB genelindeki tahvil piyasalarına sirayet etmiĢtir. Finansal istikrarın bir finansal sistemde ödeme sistemlerinin istikrarı ve bu finansal sistemin dıĢ Ģoklara karĢı dayanıklılığı ile yakından iliĢkili olan bir kavramdır (Avrupa Merkez Bankası, 2005). Bu çerçevede özellikle 2006 yılı ile beraber Euro Bölgesi güney ülkelerinin yükümlülüklerini yerine getirmede kullandıkları ödeme sistemlerinin istikrarı zayıf mali disiplinlerinin de etkisi ile bozulmaya baĢlamıĢtır. Bunun yanı sıra AB ve Euro Bölgesi piyasaları Küresel Finansal Krizle birlikte gelen dıĢ Ģokla sarsılmıĢtır. Bu dıĢ Ģok; AB ve Euro Bölgesinin finansal istikrarının zayıf olduğunu ortaya çıkarmıĢtır. Ayrıca Küresel Finansal Krizin ortaya çıkardığı artan risk algısı ile AB ve Euro Bölgesinin finansal istikrarının derecesi daha da zayıflamıĢtır. Bu bağlamda AB ve Euro Bölgesinde 10 yıllık devlet tahvilleri piyasasında faiz oranları hızla yükselmeye baĢlamıĢtır. Artan faiz oranları ülkelerin borçlarını çevirmesini daha da zorlaĢtırmıĢtır. Borçların çevrilmesinin zorlaĢması ise Euro Bölgesi ve AB‘de ödeme sistemlerinin istikrarını daha fazla zedeleyerek finansal istikrarsızlık ortaya çıkarmıĢtır. 182 Yukarıda ifade edilen nedenlerden ötürü AMB tarafından Euro Bölgesi için açıklanan 10 yıllık devlet tahvil faizleri, kurulan modelde finansal istikrarı temsil etmesi için bağımsız değiĢken olarak seçilmiĢtir. AMB bu faiz oranlarını tüm Euro Bölgesi üyesi ülkelerin 10 yıllık devlet tahvil faizlerinden yola çıkarak tüm Euro Bölgesinin 10 yıllık devlet tahvil faizlerini yansıtacak tek bir seri hesaplamıĢtır. Ayrıca değiĢkene ait zaman serisi nominal faiz oranlarını içermektedir. Bağımlı değiĢkenin reel olmasından ötürü; nominal faizleri içeren zaman serisi reel faiz oranı34 formülü yardımı ile enflasyon etkisinden arındırılarak reel hale getirilmiĢtir. Euro Bölgesinde devlet tahvil faizlerinin yükselmesi Euro Bölgesinde finansal istikrarı olumsuz etkilemiĢtir. Üçüncü Bölümde ifade edildiği üzere finansal istikrar URG‘ yi etkileyen bir makroekonomik faktördür. Bu bağlamda 10 yıllık devlet tahvil faizleri değiĢkenin seçilmesindeki teorik beklenti; tahvil faizlerinin reel efektif döviz kuru endeksi ile kısa ve uzun dönemde dengeye gelmesidir. 5.5.6. ĠĢsizlik Oranı Modelde kullanılan son bağımsız değiĢken Euro Bölgesi iĢsizlik oranıdır. ĠĢsizlik oranı bir ekonomik sistemde istihdamın seviyesini yansıtan en önemli göstergedir. Krizin yaĢandığı ülkelerde en büyük problemlerden bir tanesinin iĢsizlik problemi olması sebebiyle istihdamı etkileyen faktörleri temsil etmesi adına Euro Bölgesi iĢsizlik oranı bağımsız değiĢken olarak seçilmiĢtir. URG bir ülkenin uzun dönemde hayat standartları ile ve refahı ile ilgilidir. Bir ülkenin URG‘ sini uzun dönemde azalması bir ülkede istihdam seviyesini olumsuz etkileyerek iĢsizlik oranını artırmaktadır. Bu doğrultuda iĢsizlik oranı değiĢkeninin seçilmesindeki teorik beklenti; iĢsizlik oranının reel efektif döviz kuru endeksi ile kısa ve uzun dönemde dengeye gelmesi ve reel kurun değerlenmesi ile iĢsizlik oranının artıĢı arasında pozitif yönlü iliĢki olmasıdır. 34 , Yalçıner,2012 183 5.6. AraĢtırmanın Sonuçları AraĢtırmaya iliĢkin veri seti ve bu veri setine iliĢkin düzenlemeler Excel 2010 programında gerçekleĢtirilmiĢ olup, araĢtırmanın analizinde yapılan istatistiki ve ekonometrik testler E views 7 programında uygulanmıĢtır. 5.6.1. Korelasyon Analizi Sonuçları DeğiĢkenler arası iliĢkiyi incelemenin yöntemlerinden bir tanesi korelasyon analizidir. Korelasyon analizi değiĢkenler arasındaki istatistiki yönde iliĢkinin incelenmesi için kullanılır (Çakmur Yıldırtan, 2011: 33). Korelasyon analizi analize dahil edilecek değiĢkenlerin arasında hesaplanacak korelasyon katsayısı yardımı ile yapılır. Korelasyon katsayısının temelini kovaryans oluĢturmaktadır. Korealasyon katsayısı ―r‖ ile ifade edilirse değiĢkenler arasındaki iliĢki aĢağıdaki gibi ifade edilebilir (GüriĢ vd., 2011:148-151). , r=0; değiĢkenler arasında iliĢki yoktur r<0; değiĢkenler arasında ters yönlü iliĢki vardır. r>; değiĢkenler arasında pozitif yönlü iliĢki vardır. Bu çerçevede araĢtırmada kullanılan değiĢkenlere ait korelasyon matrisi aĢağıdaki çizelgedeki gibidir (Bkz. Çizelge 5.3). 184 Çizelge 5.3. Korelasyon Analizi Matrisi Yapılan korelasyon analizine göre TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksinin en kuvvetli istatistiki iliĢkisi -%20.6 ile 10 yıllık devlet tahvil faizleri değiĢkeni ile gerçekleĢirken en zayıf iliĢkisi %2,7 ile kamu borçları ile gerçekleĢmiĢtir. 5.6.2. Augment-Dickey Fuller Testi Ġle Yapılan Durağanlık Analizi Sonuçları Bağımlı ve bağımsız değiĢkenlere ait zaman serilerinin durağanlık analizi Augment Dickey Fuller testi ile yapılmıĢtır. Serilerin durağanlığı incelenirken iki tane hipotez kurulmaktadır. Bu hipotezler aĢağıdaki gibi ifade edilebilir. H0:Zaman serileri birim kök içermektedirler. H1: Zaman serileri birim kök içermemektedirler. Bu bağlamda düzey değerinde zaman serilerinin birim kök içerdiğini ifade eden boĢ hipotez olan h0 tüm zaman serileri için 0,05 anlamlılık düzeyinde kabul edilmiĢtir. Serilerin birim kök içermediğini ifade eden h1 hipotezi ise reddedilmiĢtir. Çünkü olasılık değerleri 0,05‘den büyüktür bir baĢka ifade ile seriler 0,05 anlamlılık 185 seviyesinde birim kök içermektedirler. Bu nedenle serilerin birinci farkı alınarak zaman serileri için hipotezler yeniden test edilmiĢtir. Zaman serilerinin birinci farkı değerinde zaman serilerinin birim kök içerdiğini ifade eden boĢ hipotez olan h0 tüm seriler için 0,05 anlamlılık düzeyinde red edilmiĢtir. Serilerin birim kök içermediğini ifade eden h1 hipotezi ise kabul edilmiĢtir (Bkz. Çizelge 5.4). Çizelge 5.4. Serilerin Durağanlıklarının Augment-Dickey Fuller Testi ile Testi Ġle Ġncelenmesi DÜZEY DEĞERLER (I0). Sabit terim ve trend içeren model seçilmiĢtir. Bilgi kriteri olarak Hannan-quinn bilgi kriteri seçilmiĢtir. Olasılık Gecikme Max gecikme Gözlem Seriler LOGHCPIREER 0.5598 1 13 151 LOGCAD 0.6482 5 13 147 LOGDEBT 0.8442 1 13 151 LOGINFA 0.1167 12 13 140 LOGGVB 0.2254 0 13 152 LOGUNEMP 0.5579 3 13 149 *H0 hipotezi kabul edilmiĢtir. BĠRĠNCĠ FARK DEĞERLER (I1). Sabit terim içeren model seçilmiĢtir. Bilgi kriteri olarak Hannan-quinn bilgi kriteri seçilmiĢtir. Olasılık Gecikme Max gecikme Gözlem Seriler D(LOGHCPIREER). 0.0000 0 13 151 D(LOGCAD). 0.0000 4 13 147 D(LOGDEBT). 0.0000 0 13 151 D(LOGINFA). 0.0001 11 13 140 D(LOGGVB). 0.0000 0 13 151 D(LOGUNEMP). 0.0269 2 13 149 **H1 hipotezi kabul edilmiĢtir. Bu sonuçlara göre değiĢkenlere ait zaman serileri düzey değerlerinde durağan değildir. Ancak zaman serileri birinci farklarında durağanlaĢmaktadırlar. 186 5.6.3. Johannsen EĢ BütünleĢme Testi Sonuçları Ġki zaman serisi aynı dereceden bütünleĢikse ve düzey değerlerinde yapılan regresyondan elde edilen hata terimleri durağan ise, bu iki seriye eĢ bütünleĢik (cointegrated) denilir (Çemrek, 2006: 50). Ġki tane I(0). değiĢkenin herhangi bir doğrusal birleĢimi de I(0). olduğundan, bir tanımlama problemi söz konusudur. Bu durumu gidermek için değiĢkenler kümesi arasında kaç tane eĢ bütünleĢme iliĢkisinin olduğunu belirlemek için bir test yapılması gerekmektedir. Johannsen bu konuya yönelik bir test yöntemi geliĢtirmiĢtir (Holden and Thompson, 1992:30, Çemrek, 2006:60). Bu araĢtırmada Johannsen EĢ BütünleĢme Testi yapılırken aĢağıdaki adımlar izlenmiĢtir. Ġlk olarak VAR modeli kurulmuĢtur. Uygun gecikme uzunluğunu bulmak için 8. gecikmeye kadar bakılmıĢ LR istatistiği bilgi kriterine göre 8. Gecikme, gecikme uzunluğu olarak seçilmiĢtir.(Bkz. Çizelge 5. 5). Var modelinin durağanlığı, oto-korelasyon sorunu olup olmadığı, zaman serilerinin normal dağılıp dağılmadığı, değiĢen varyans varsayımının sağlanıp sağlanmadığı madığı incelenmiĢtir.(Bkz Ekler)35 1- 8 gecikme aralığında sabit terim ve trend içeren model seçilmiĢtir. EĢ bütünleĢme vektörlerini saptayabilmek için Özdeğer istatistiği kullanılmıĢtır. EĢ bütünleĢme vektörleri kapsamında normalize edilmiĢ katsayılarla eĢ bütünleĢme denklemi oluĢturulmuĢtur. Normalize edilen katsayıların anlamlılığı ise t testi değerleri ile incelenmiĢtir. Bu doğrultuda trend ve sabit terim içeren model seçilerek ve 1-8 gecikme aralığında gerçekleĢtirilen eĢ bütünleĢme testi sonuçları aĢağıdaki çizelgedeki gibidir. 35 Kurulan VAR modeli varsayımları sağlamaktadır. 187 Çizelge 5.5. Uygun Gecikme Seviyesinin Belirlenmesi Lag LogL LR FPE AIC SC HQ 0 618.9968 NA 8.57e-12 -8.455128 -8.331953 -8.405078 1 1850.225 2343.580 5.94e-19 -24.94104 -24.07881* -24.59069 2 1935.743 155.7013 3.01e-19 -25.62404 -24.02276 -24.97339 3 2005.534 121.2916 1.90e-19* -26.09012* -23.74979 -25.13917* 4 2031.247 42.56071 2.21e-19 -25.94824 -22.86886 -24.69699 5 2052.768 33.83884 2.76e-19 -25.74852 -21.93009 -24.19696 6 2089.266 54.37010 2.82e-19 -25.75540 -21.19791 -23.90354 7 2116.720 38.62452 3.30e-19 -25.63752 -20.34098 -23.48536 8 2157.937 54.57734* 3.25e-19 -25.70948 -19.67389 -23.25702 Çizelge 5.6. Sabit Terim ve Trend Ġçeren EĢ BütünleĢme Modeline Göre Öz değer Ġstatistiği Sonuçları Hipotezdeki Koentegre Vektör Özdeğer (Eigenvalue). Maksimum Yüzde 5‟lik Özdeğer Kritik Olasılık (Max-Eigen). Değer Değeri ** Sayısı Hiçbiri * 0.339923 59.81732 40.95680 0.0001 En Fazla 1* 0.252121 41.83412 34.80587 0.0062 En Fazla 2 0.152343 23.80022 28.58808 0.1816 En Fazla 0.109177 16.64770 22.29962 0.2547 En Fazla 4 0.077762 11.65713 15.89210 0.2068 En Fazla 5 0.051000 7.537932 9.164546 0.1008 Özdeğer istatistiği 0.05 seviyesinde 2 tane eĢbütünleĢme denkleminin olduğunu iĢaret etmektedir. * 0.05 seviyesinde eĢ bütünleĢme olmadığını ifade eden H0 hipotezi rededilmektedir **MacKinnon-Haug-Michelis (1999). p-değerleri 188 Çizelge 5.7. EĢ Bütünleme Analizi Sonuçlarına göre OluĢturulan EĢ BütünleĢme Denklemi DeğiĢkenler LOGCAD LOGDEBT LOGĠNFA LOGGVBN LOGUNEMPRA TREND Katsayılar -0.063 -2.08 14.7 0.62 1.8 0.002 (0.01). (1.41). (7.79). (0.13). (0.48). (0.003). -6 1.48 1.9 4.76 3.75 0.6 Standart Hata T istatistiği Katsayıların yorumları: LOGCAD değiĢkeninde ortaya çıkan %1 birimlik değiĢme, LOGHCPIREER değiĢkeninde -%0,06 lık azalmaya neden olmaktadır. LOGDEBT değiĢkeninde ortaya çıkan %1 birimlik değiĢme, LOGHCPIREER değiĢkeninde -%2.08‘lik azalmaya neden olmaktadır. LOGINFA değiĢkeninde ortaya çıkan %1 birimlik değiĢme, LOGHCPIREER değiĢkeninde %14. 7 artıĢa neden olmaktadır. LOGGVBN değiĢkeninde ortaya çıkan %1 birimlik değiĢme, LOGHCPIREER değiĢkeninde %0.62 artıĢa neden olmaktadır. LOGUNEMP değiĢkeninde ortaya çıkan %1 birimlik değiĢme, LOGHCPIREER değiĢkeninde %1. 8 artıĢa neden olmaktadır. Yapılan eĢ bütünleĢme analizi sonuçlarında öz değer istatistiklerine göre 2 adet eĢ bütünleĢme vektörü saptanmıĢtır. Tüm bağımsız değiĢkenlerin katsayıları 189 istatistiksel olarak anlamlı, trend değiĢkenin katsayısı ise istatistiksel olarak anlamsız çıkmıĢtır. Bu doğrultuda yapılan eĢ bütünleĢme analizine göre bağımsız değiĢkenler TÜFE bazlı harmonize reel efektif kur ile uzun dönemde dengeye gelmektedir. Konunun teorik çerçevesinde Euro Bölgesi ülkelerinin rekabet gücünün değiĢiminde enflasyonun önemli rol oynadığı ifade edilmiĢti. Bu ülkelerde enflasyonun Euro Bölgesi ortalaması üzerinde olması reel efektif kurun değerlenmesine yol açmıĢtır. Bir baĢka ifade ile reel efektif kurun değerlenmesi ve enflasyon oranı arasında pozitif yönlü bir iliĢki söz konusudur. EĢ bütünleĢme analizi sonuçları teorik kısımda rekabet gücündeki değiĢmeye iliĢkin varılan yargıları destekler nitelikte gerçekleĢmiĢtir. EĢ bütünleĢme analizine göre bir rekabet gücü göstergesi olarak reel efektif kur üzerinde en etkili değiĢkenin enflasyon oranı olduğu görülmektedir. Uzun dönemde enflasyon oranında ortaya çıkacak %1 birimlik değiĢme, reel efektif kurda +%14. 7‘ lik bir artıĢa neden olmaktadır. EĢ bütünleĢme grafiği incelendiğinde ise özellikle küresel finansal krizin ve Avrupa Borç Krizinin ortaya çıktığı 2008 ve 2009 yıları arasında değiĢkenler arasındaki eĢ bütünleĢme iliĢkisinin maksimum noktaya çıktığı görülmektedir (Bkz. ġekil 5.2). Bir diğer yönden Euro Bölgesinde makroekonomik görünümün iyi olduğu ve ülkelerin yüksek büyüme oranları yakaladığı 2004-2007 arası dönemde eĢ bütünleĢme iliĢkisinin sıfıra daha yakın olduğu görülmektedir. Makroekonomik görünümün kötüleĢtiği dönemlerde, makroekonomik görünümü temsil eden tmesil bağımsız değiĢkenlerin, TÜFE bazlı reel efektif kur ile dengeye gelmeleri; Euro Bölgesinde TÜFE bazlı reel efektif kurun makroekonomik iklimin bozulduğuna dair bir sinyal olabileceği yargısını akıllara getirmektedir. 190 ġekil 5.2. EĢ BütünleĢme Grafiği EĢ bütünleĢme analizi ile modeldeki değiĢkenlerin uzun dönemde dengeye geldiği saptanmıĢtır. Bundan sonraki adımda değiĢkenlerin kısa dönemde denge analizinin yapılabilmesi için Vektör hata düzeltme modeli oluĢturulacaktır. 5.6.4. Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları Vektör hata düzeltme modeli değiĢkenler arasında kısa dönemli iliĢkilerin belirlenebilmesi amacıyla yapılmaktadır. Bu bağlamda vektör hata düzeltme modeli yine Johannsen testinde olduğu gibi 1-8 gecikme aralığında sabit terim ve trend içeren model üzerinden yapılmıĢtır. Bu bağlamda vektör hata düzeltme modeli sonuçları Çizelge 5.8‘ de görülmektedir. 191 Çizelge 5.8. Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları HATA DEĞĠġKENLER DÜZELTME STANDART HATA T ĠSTATĠSTĠĞĠ TERĠMĠ D(LOGHCPIREER). -0.01 (0.01) -1 D(LOGCAD). 14.54 (2.39) 6.08 D(LOGDEBT). 0.000375 (0.0065) 0.5 D(LOGINFA). 0.005990 (0.0257) 2.5 D(LOGGVBN). -0.409319 (0.21908) -1.9 D(LOGUNEMPRA). -0.012599 (0.00622) -2.08 EĢ bütünleĢme testinde öz değer istatistiğine göre iki adet eĢ bütünleĢme vektörü saptanmıĢ ve vektör hata düzeltme modelinde hesaplanan hata düzeltme terimlerinden iki tanesinin katsayısı negatif, mutlak değer olarak 0-1 aralığında ve istatistiksel olarak anlamlı çıkmıĢtır. Bu doğrultuda 10 yıllık devlet tahvil faizleri ve iĢsizlik oranı değiĢkenlerine iliĢkin hata düzeltme terimlilerinin katsayısı negatif iĢaretli ve 0-1 aralığındadır. Ayrıca t istatistiği değeri istatistiksel olarak anlamlıdır. Bu sonuç hata düzeltme mekanizmasının çalıĢtığını göstermektedir. Bir baĢka ifade ile Vektör Hata Düzeltme Modeli Sonuçları uzun dönemde dengeye gelen değiĢkenlerin kısa dönemde de dengeye geleceklerini ve bu dengeden sapma olduğunda uzun dönemde tekrar dengeye gelineceğini göstermektedir. 5.6.5. Vektör Hata Düzeltme Modeline Dayalı Granger Blok DıĢsallık Nedensellik Testi Sonuçları DeğiĢkenler arasındaki kısa dönemde nedensellik iliĢkilerinin yönünü saptayabilmek için vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger Blok DıĢsallık nedensellik testi yapılmıĢtır. Sonuçlar Çizelge 5.9‘ da görülmektedir. 192 Çizelge 5.9. Vektör Hata Düzeltme Modeline Dayalı Granger Blok DıĢsallık Nedensellik Testi Sonuçları Bağımlı DeğiĢken: D(LOGHCPIREER). Bağımlı DeğiĢken: D(LOGCAD). Bağımsız Olasılık DeğiĢkenler D(LOGHCPIREER). *0.0080 Bağımsız DeğiĢkenler Olasılık D(LOGCAD). 0.3807 D(LOGDEBT). 0.8785 D(LOGDEBT). *0.0007 D(LOGGVBN). 0.8774 D(LOGINFA). *0.0093 D(LOGINFA). 0.9169 D(LOGGVB). *0.0000 D(LOGUNEMPRA). 0.6233 D(LOGUNEMP). *0.0020 Hepsi 0.0000 Hepsi 0.9431 *0.05 düzeyinde anlamlıdır. Bağımlı DeğiĢken: D(LOGDEBT). Bağımsız DeğiĢkenler Olasılık D(LOGHCPIREER). 0.5053 *0.05 düzeyinde anlamlıdır. Bağımlı DeğiĢken: D(INFA). Bağımsız Olasılık DeğiĢkenler D(LOGHCPIREER). 0.9008 D(LOGCAD). 0.6862 D(LOGCAD). 0.2800 D(LOGINFA). 0.9234 D(LOGDEBT). 0.9861 D(LOGGVB). 0.9940 D(LOGGVB). 0.1019 D(LOGUNEMP). 0.3085 D(LOGUNEMP). *0.0073 Hepsi 0.5076 Hepsi 0.3489 *0.05 düzeyinde anlamlıdır. Bağımlı DeğiĢken: D(LOGGVB). *0.05 düzeyinde anlamlıdır. Bağımlı DeğiĢken: D(LOGUNEMPRA). Bağımsız Olasılık DeğiĢkenler D(LOGHCPIREER). 0.1399 Bağımsız DeğiĢkenler Olasılık D(LOGHCPIREER). 0.8936 D(LOGCAD). 0.1549 D(LOGCAD). 0.1416 D(LOGDEBT). 0.9727 D(LOGDEBT). *0.0239 D(LOGINFA). 0.9774 D(LOGINFA). 0.2803 D(LOGUNEMP). 0.8721 D(LOGGVB). 0.1512 Hepsi 0.9827 Hepsi *0.0006 *0.05 düzeyinde anlamlıdır. *0.05 düzeyinde anlamlıdır. 193 ġekil 5.3. Nedensellik Testine Göre DeğiĢkenler Arasındaki ĠliĢkiler Diyagramı Nedensellik testinin sonuçlarına göre tüm değiĢkenlerden cari açık değiĢkeni yönünde tek yönlü nedensellik iliĢkisi ortaya çıkmıĢtır. Konunun teorik kısmında reel efektif kurdaki değerlenmenin, Euro Bölgesinde cari açığa neden olduğu vurgulanmıĢtır. Bu bağlamda nedensellik testine göre de TÜFE bazlı reel efektif kur, cari açığın bir nedeni olarak ortaya çıkmıĢtır. Enflasyon ve reel efektif kur arasında kısa dönemli nedensellik iliĢkisi saptanmamıĢtır. 5.6.6. Etki Tepki Analizi Sonuçları Etki-tepki fonksiyonları, rassal hata terimlerinden birinde ortaya çıkacak olan bir standart hatalık Ģokun, içsel değiĢkenlerin Ģimdiki ve gelecekteki değerlerine olan etkisini yansıtan bir yöntemdir. Bir baĢka ifade ile, bir makro ekonomik büyüklüğün üzerinde en etkili değiĢkenin hangisi olduğu varyans ayrıĢtırması ile; etkili bulunan bu değiĢkenin politika aracı olarak kullanılabilir olup olmadığı ise, etki-tepki fonksiyonları ile saptandığı ifade edilebilir (Özgen ve Güloğlu, 2004:97, BarıĢık ve Kesikoğlu). Bağımlı değiĢkende oluĢacak bir standart sapmalık Ģoka karĢın bağımsız değiĢkenlerin tepkilerini yansıtan değerler ve grafikleri Çizelge 5.10 ve Ģekil 5.4 4‘te görülmektedir. 194 Çizelge 5.10. Etki Tepki Analizi Sonuçları 195 ġekil 5.4. Etki Tepki Analizi Grafikleri 196 LOGHCPIREER değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir Ģoka olan tepkisi, artan trendle baĢlayıp 7. Dönemde maksimum noktaya gelmekte daha sonra azalmaya baĢlamaktadır. 8. Dönemde ise yeniden artmaya baĢlamaktadır. LOGCAD değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir Ģoka olan tepkisi, 3. ve 7.dönemde sıfır noktasına gelmekte 4 ve 8. dönemlerde ise sırasıyla negatif ve pozitifteki maksimumu değerlerine ulaĢmaktadır. LOGDEBT değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir Ģoka olan tepkisi, 5. dönemde negatife geçerek azalan trend de devam etmiĢtir. 8.dönemden sonra ise yine negatifte artan trende geçmiĢtir. LOGINFA değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir Ģoka olan tepkisi, negatiften baĢlayıp azalarak devam etmekte 10.dönemde en yüksek noktasına ulaĢmaktadır. LOGGVBN değiĢkeninin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir Ģoka olan tepkisi, 4.dönemde sıfır noktasına gelip negatife geçmektedir. LOGUNEMPRA değiĢkenin LOGHCPIREER değiĢkeninde ortaya çıkacak bir Ģoka olan tepkisi, 7. Dönemden sonra pozitif ve artan trende ilerlemektedir. 5.6.7. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları Varyans AyrıĢtırması, her bir değiĢkendeki değiĢimin ne kadarının kendisinden, ne kadarlık kısmının diğer değiĢkenlerde meydana gelen değiĢmelerden kaynaklandığını yüzde olarak ifade eden bir ekonomik göstergedir (Çemrek, 2006:104, Enders,2004). Bu bağlamda Varyans ayrıĢtırması analizi, bağımsız değiĢkenlerin bağımlı değiĢkendeki değiĢmeleri açıklamadaki önemlilik derecelerini dönemler itibari ile saptamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu doğrultuda TÜFE bazlı reel efektif kura iliĢkin varyans ayrıĢtırması sonuçları aĢağıdaki Çizelge 5.11 ve Ģekil 5. 5‘te görülmektedir. 197 Çizelge 5.11. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları 198 ġekil 5.5. Varyans AyrıĢtırması Analizi Sonuçları 199 Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksi değiĢkenini (LOGHCPIREER). açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGCAD, LOGINFA, LOGDEBT, LOGUNEMPRA, LOGGVBN Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile cari açık (LOGCAD). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGINFA, LOGGVBN, LOGUNEMPRA, LOGHCPIREER, LOGDEBT Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile kamu tarafından ihraç edilen borçlanma araçları (LOGDEBT). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGUNEMPRA, LOGGVBN, LOGHCPIREER, LOGINFA, LOGCAD Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile enflasyon oranı (LOGINFA). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGDEBT, LOGUNEMPRA, LOGCAD, LOGGVBN, LOGHCPIREER, Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması analizine göre 10. Dönemler itibari ile 10 yıllık devlet tahvil faizleri (LOGGVBN). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGINFA, LOGDEBT, LOGCAD, LOGUNEMPRA, LOGHCPIREER Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır (10 Yıllık tahvil faizlerindeki değiĢmeleri açıklamada enflasyon oranının önemlilik derecesi tahvil faizleri değiĢkeninden bile daha yüksek çıkmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması analizine göre iĢsizlik oranı (LOGUNEMPRA). değiĢkenini açıklamada bağımsız değiĢkenlerin önem sırası; LOGDEBT, LOGINFA, LOGGVBN, LOGHCPIREER, LOGCAD Ģeklinde ortaya çıkmıĢtır. 5.7. Genel Değerlendirme Bu araĢtırmada üçüncü bölümde Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflaması yapılan URG ve reel efektif döviz kuru endeksine iliĢkin faktörlerin, Avrupa Borç Krizi çerçevesinde analizi gerçekleĢtirilmiĢtir. 200 Euro Bölgesinde yer alan ülkeler parasal birliğe dahil olunması ile döviz kuru politikalarını değiĢtirerek ulusal paralarını tedavülden kaldırmıĢlardır. Ġkinci bölümde rekabet gücü sorunu baĢlığı altında iĢlendiği gibi döviz kuru politika değiĢikliği Euro Bölgesi kuzey ülkelerinde reel efektif kurun değer kaybetmesine neden olurken, güney ülkelerinde reel efektif kurun değerlenmesine neden olmuĢtur. Modelde yer alan her bağımsız değiĢken ayrıca iktisat politikasının temel alanlarını yansıtan değiĢkenlerdir. Bu kapsamda araĢtırmanın bu model üzerinden incelenmesi Euro Bölgesinde reel efektif döviz kuru endeksinin makroekonomik görünüme iliĢkin bileĢke bir gösterge olabilirlik durumuna iliĢkinde fikir verebilir. OluĢturulan ekonometrik modelde değiĢkenlere ait zaman serileri birinci farklarında durağanlaĢmıĢtır. Bu nedenle ekonometrik modelin çözümünde uzun dönemli iliĢkileri saptayabilmek için eĢ bütünleĢme analizine geçilmiĢtir. EĢ bütünleĢme analizinde 1-8 Gecikme aralığında, trend ve sabit terim içeren modelde öz değer istatistiklerine göre iki adet eĢ bütünleĢme vektörü saptanmıĢtır. EĢ bütünleĢme vektörlerinin saptanması değiĢkenlerin uzun dönemde dengeye geldiğini göstermektedir. Bir baĢka ifade ile modelde yer alan değiĢkenlerdeki değiĢmeleri Euro Bölgesinde reel efektif kurda değiĢmeleri uzun dönemde açıklayabilmektedirler. Bu durum ise Euro Bölgesinde TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksinin, cari açık, kamu borçları, enflasyon oranı, 10 yıllık devlet tahvil faizleri ve iĢsizlik oranı değiĢkenlerindeki uzun dönemdeki değiĢmeleri yansıtan bir gösterge olabileceği yorumunu ortaya çıkarabilmektedir. Devamında Vektör Hata Düzletme Modeline göre değiĢkenler arasındaki kısa dönem dengesi incelenerek değiĢkenlerin kısa dönemde dengeye gelindiği saptanmıĢtır. Ayrıca hata düzeltme modeline göre enflasyon oranın katsayısının negatif iĢaretli olması kısa dönemde oluĢacak dengesizliklerin uzun dönemde giderileceği sonucunu ortaya çıkarmıĢtır. Nedensellik analizinde ise reel efektif kur, cari açıktaki değiĢmenin bir nedeni olarak ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca tüm değiĢkenler cari açığın bir nedeni olarak ortaya çıkmıĢtır. Bu doğrultuda bu değiĢkenlerin de bir URG göstergesi olan reel efektif döviz kurundaki değiĢmeleri açıklamadaki önemlilik dereceleri de konunun bir diğer 201 yönünü aydınlatmaktadır. Bu kapsamda vektör hata düzeltme modeline dayalı etki-tepki analizi ve varyans ayrıĢtırması analizi yapılmıĢtır. Vektör hata düzeltme modeline göre değiĢkenlerin kısa dönemde denge durumuna geldikleri saptanmıĢtır. Devamında yapılan blok dıĢsallık nedensellik testinin sonuçları çerçevesinde etkitepki analizi ve varyans ayrıĢtırması analizi yapılmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması analizi sonuçlarına göre reel efektif kurdaki değiĢmeleri açıklamada en önemli iki değiĢken sırasıyla cari açık ve enflasyon oranı olarak ortaya çıkmıĢtır. Kısaca özetlemek gerekirse; Bir URG göstergesi olarak Euro Bölgesinde TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksinin üçüncü bölümde sınıflanan URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörlere iliĢkin temsili bağımsız değiĢkenlerle uzun ve kısa dönemde dengeye geldiği saptanmıĢtır. 202 203 6. SONUÇ Bir ülkenin vatandaĢlarının ihtiyaçlarını karĢılama derecesinin yüksek olması, vatandaĢlarının hayat standartlarını ve refahını yükseltici etki yapmaktadır. ĠĢte bu etkinin derecesinin ölçülmesi noktasında URG kavramı ön plana çıkmaktadır. Bir ülkedeki vatandaĢların hayat standartlarını etkileyebilecek çok fazla sayıda faktör söz konusudur. Bu nedenle URG kavramı kaotik ve kompleks bir yapıya sahip kavramdır. URG kavramının kompleks ve kaotik yapısı URG‘ nin tanımlanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu nedenle URG‘ ye iliĢkin yapılacak tanımın URG‘ yi etkileyecek tüm unsurları kapsayacak bir yaklaĢımla ele alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada URG‘ yi tanımlamada geliĢtirdiği verimlilik odaklı yaklaĢım ortaya çıkmaktadır. Verimlilik odaklı URG yaklaĢımı bir ülkenin rekabet gücünün ölçülmesinde kamu borcu, enflasyon ve faiz oranları gibi makroekonomik değiĢkenlerin yanı sıra, insan sermayesi, inovasyon düzeyi, coğrafi konu gibi mikro ekonomik değiĢkenleri de içerisinde barındırmaktadır. Bu çerçevede URG kavramının tanımlanması makroekonomik göstergeler çerçevesinde yapılabilir. Bu doğrultuda makroekonomik göstergelerin genel çerçevesini yansıtacak bir zemine ihtiyaç vardır. Ġktisat politikasının temel hedeflerinin bu zemin olabileceği ifade edilebilir. Ġktisat politikasının temel hedefleri; ödemeler bilançosu denkliğinin sağlanması, kamu mali dengesinin sağlanması, fiyat istikrarının sağlanması, finansal istikrarın sağlanması ve tam istihdamın gerçekleĢtirilmesi olarak sıralanabilir. Tüm bu hedeflerin gerçekleĢtirilmesi ise reel ekonomik büyüme ortaya çıkarak refah artıĢı sağlayacaktır. Bir diğer yönden URG kavramı firma ve endüstri düzeyinde rekabet gücü kavramlarını da kapsamaktadır. Bu bağlamda URG; ―ekonomik sistem olarak bir ülkenin verimlilik düzeyinin ülkedeki firmaların uluslararası pazarlara yönelik ürün üretip, satabilmesini ve ülkenin iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢme derecesini artırarak büyüme ve refah artıĢı sağlayabilme derecesi‖ olarak tanımlanabilir. 204 URG kavramının tanımlanmasından sonra URG kavramını hangi faktörlerin etkilediği sorusu plana çıkmaktadır. Bu bağlamda URG kavramını etkileyen birçok faktör olması, bu faktörlerin sınıflanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu zorluğun en aza indirgenebilmesi için sınıflanmanın belirli bir zemin temelinde yapılması gerekir. Bu zeminin belirlenmesi doğrultusunda URG kavramı bir ülkenin makroekonomik görünümü ile yakından iliĢkilidir. Ülkelerin makro-ekonomik görünümünün bozulması ekonomik krizlere yol açmaktadır. Bu bağlamda ekonomik krizlerin URG‘ yi etkileyen faktörlerin sınıflanmasında bir çerçeve teĢkil edebileceği söylenebilir. Günümüzde yaĢanan en son krizlerden bir tanesi Avrupa Borç Krizidir. Avrupa Borç Krizi baĢlangıç safhalarında bir büyüme ve rekabet gücü krizi olarak ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle Avrupa Borç Krizinin URG‘ yi etkileyen faktörlerin sınıflanmasında seçilecek ekonomik kriz olabileceği ifade edilebilir. Ġfade edildiği üzere Avrupa Borç Krizi baĢlangıç aĢamalarında bir büyüme ve rekabet gücü krizi olarak ortaya çıkmıĢtır.(Barosso, 2011, Akçay,2013) Bu bağlamda krizin ortaya çıkıĢında rekabet gücü sorunu bir yapısal problem olarak kendini göstermiĢtir. Bu nedenle üçüncü bölümde URG‘ yi etkileyen makro ve mikro ekonomik faktörler Avrupa Borç Krizi çerçevesinde sınıflanmıĢtır. URG kavramının makroekonomik zemininde iktisat politikasının temel hedeflerinin gerçekleĢtirilmesinin öne çıkması nedeniyle, makroekonomik faktörler bu doğrultuda ana baĢlıklar halinde sınıflanmıĢtır. Bu baĢlıklar, dıĢ ekonomik alemle olan iliĢkilere iliĢkin faktörler, kamu maliyesine iliĢkin faktörler, para politikasına iliĢkin faktörler, finansal istikrara iliĢkin faktörler ve istidama iliĢkin faktörler olarak sıralanabilir. Ayrıca bu faktörleri etkileyen alt faktörün sınıflanması konunun amaçları çerçevesinde yapılmıĢtır. Mikro ekonomik faktörler ise; verimlilik, insan sermayesi, altyapı finansal sistem hammadde olanakları, araĢtırma- geliĢtirme (ar-ge) kurumlar coğrafi konum teknoloji, iĢ etiği ve inovasyon Ģeklinde ana baĢlıkları halinde sınıflanmıĢtır. 205 URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörlerin sınıflanması üçüncü bölümde yapılmıĢtır. Bu bağlamda bu faktörlere iliĢkin seçilen bağımsız değiĢkenler ile herhangi bir rekabet gücü göstergesinin bağımlı değiĢken olduğu bir modele yapılacak bir takım istatistiki ve ekonometrik testlerin Euro Bölgesinde rekabet gücü bağlamında genel makroekonomik yapıya iliĢkin yorumlar yapılabilecek sonuçlar ortaya çıkarabileceği düĢünülmüĢtür. Bu düĢünce çerçevesinde bu modeli oluĢturacak değiĢkenler kapsamında makroekonomik faktör olarak bir rekabet gücü göstergesi araĢtırılmıĢtır. Birinci bölüm ve üçüncü bölümde konunun ilgili kısımlarında vurgulandığı üzere reel efektif döviz kuru endeksi dıĢ ticaret performansı bağlamında makroekonomik bir rekabet gücü göstergesidir. Bu bağlamda AMB‘ de reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamaları yapmaktadır. AMB ayrıca harmonize rekabetçilik göstergeleri olarak isimlendirdiği reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamaları yapmaktadır. AMB‘ ye göre harmonize göstergeler, diğer yapmıĢ olduğu reel efektif döviz kuru endeksi hesaplamalarına göre daha anlamlı rekabet gücü göstergeleridir. Çünkü harmonize göstergeler Euro Bölgesi içerisinde gerçekleĢen ticareti de dikkate alarak hesaplanmaktadır. Bu nedenle Euro Bölgesi, TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksi çalıĢmanın bağımlı değiĢkeni olarak seçilmiĢtir. Bağımsız değiĢkenlerin seçiminde ise seçilecek değiĢkenlerin dördüncü bölümde iktisat politikası temel hedefleri çerçevesinde URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörlere iliĢkin ana baĢlıkları temsil etmesi amaçlanmıĢtır. Literatürdeki çalıĢmalar dan da yararlanılarak bağımsız değiĢkenler seçilmiĢtir. Bu değiĢkenler, cari açık, kamu borçları, enflasyon oranı, on yıllık devlet tahvilleri faiz oranları ve iĢsizlik oranı olarak sıralanabilir. Kurulan model sonucu değiĢkenler arasındaki istatistiki iliĢkiyi tespit etmek için korelasyon analizi uygulanmıĢtır. DeğiĢkenler arasında istatistiki iliĢki saptandıktan sonra, ekonometrik iliĢkiyi saptayabilmek için çoklu doğrusal regresyon modeli kurulmuĢtur. Bu regresyon modelinin çözümünün anlamlı olabilmesi için zaman serilerine durağanlık testleri yapılmıĢtır. Durağanlık testleri sonucunda değiĢkenlerin düzey değerlerinde durağan olmadığı tespit edilmiĢtir. Bu nedenle 206 bağımlı değiĢken ve bağımsız değiĢken arasındaki uzun dönemli iliĢkileri belirleyebilmek için ilk olarak VAR Modeli kurulmuĢtur. Devamında değiĢkenler arasında uzun dönemde denge durumunun tespiti için Johannsen EĢ BütünleĢme Testi yapılmıĢtır. Johannsen EĢ bütünleĢme Testine göre değiĢkenlerin uzun dönemde dengeye geldikleri saptanmıĢtır. Johannsen Testinin yapılmasının ardından hata düzeltme modeli kurulmuĢtur. Hata düzeltme modeline göre değiĢkenler arasında kısa dönem iliĢkiler araĢtırılmıĢtır. Hata düzeltme modeli sonuçlarına göre değiĢkenlerin kısa dönemde dengeye geldikleri saptanmıĢtır. Yine hata düzeltme modeline dayalı olarak Granger Blok dıĢsallık Nedensellik Testi yapılmıĢtır. Teorik çerçeveyi destekleyecek Ģekilde Euro bölgesinde reel efektif kurun cari açığın bir nedeni olduğu ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca Nedensellik testi sonuçlarına göre, tüm değiĢkenlerin cari açığın nedeni olduğu sonucu ortaya çıkmıĢtır. Bağımsız değiĢkenlerin bağımlı değiĢkende ortaya çıkacak Ģoklara olan tepkileri ise etki tepki analizinde incelenmiĢtir. Etki-tepki analizi sonuçlarına göre cari açık ve enflasyon oranının 5. dönemlerden sonra reel efektif kurda ortaya çıkacak Ģoklara verdikleri tepkilerin pozitif yönlü olduğu ortaya çıkmıĢtır. Varyans ayrıĢtırması analizi sonuçlarına göre de yine bu iki değiĢken reel efektif kurdaki değiĢmeleri açıklamada modelde yer alan diğer değiĢkenlerden daha fazla (10. dönemler itibari ile) önem derecesine sahip oldukları sonucu ortaya çıkmıĢtır. Bu kapsamda Euro bölgesinin reel efektif kur çerçevesinde rekabet gücü üzerinde en etkili değiĢkenin Euro Bölgesi enflasyon oranı olduğu ortaya çıkmıĢtır. Bir baĢka ifade ile Euro Bölgesinde enflasyonun baskılanamamasının reel kurun değerlenmesine yol açtığı, değerlenen reel kurunda cari açık sorununa neden olduğu saptanmıĢtır. Bir URG göstergesi olarak reel efektif döviz kuru endeksini etkileyen faktörlerin Avrupa Borç Krizi çerçevesinde analizinin ortaya çıkardığı sonuçlar; bu faktörlerin sınıflanmasının anlamlı olduğu sonucunu ortaya çıkarmıĢtır. Çünkü bu faktörlere 207 iliĢkin seçilen değiĢkenler uzun ve kısa dönemde makroekonomik bir URG göstergesi olarak reel efektif kurla dengeye gelmektedirler. Ayrıca bu değiĢkenlerin reel efektif kur bağlamında rekabet gücü değiĢmelerinde politika aracı olarak kullanılabileceği sonucu ortaya çıkmıĢtır. Bu bağlamda dördüncü bölümde iktisat politikası temel hedefleri çerçevesinde sınıflaması yapılan URG‘ yi etkileyen makroekonomik faktörlere iliĢkin seçilen temsili değiĢkenlerin 2001-2013 arası dönemde TÜFE bazlı harmonize reel efektif kurla uzun dönemde dengeye gelmesi ve politika aracı olabilmesi, TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksinin Euro Bölgesinde genel makroekonomik görünümü yansıtan bir bileĢke gösterge olabileceği yorumunu ortaya çıkarmaktadır. Bu sonuç yalnızca incelenen dönem çerçevesinde Euro Bölgesi için geçerlidir ve çalıĢmaya dahil edilmeyen baĢka bağımsız değiĢkenlerin reel efektif döviz kuru ile iliĢkili olmadığı sonucunu içermemektedir. Euro Bölgesinde TÜFE bazlı harmonize reel efektif döviz kuru endeksinin değerlenmesinin hangi noktadan sonra uzun ve kısa dönemde Euro Bölgesinin makroekonomik görünümünü olumsuz etkileyeceği baĢka araĢtırmalara konu olabilir. 208 209 KAYNAKÇA ABGS. (2011). Ekonomik ve Mali Politikalar BaĢkanlığı, Avrupa Birliği‟nde Küresel Finansal Krize KarĢı Alınan Önlemler ve Birliğin Rekabet Gücünün Arttırılmasına Yönelik GiriĢimler: Euro Rekabet Paktı‖,: Ankara, (http://www.abgs.gov.tr/files/EMPB/euro_plus_pact.pdf, EriĢim Tarihi 10.10.2013. Acemoğlu, D. (2008). Introduction to Modern Economic Growth, Princeton University Press. Adıgüzel, M. (2011). Uluslararası Rekabet Gücü Belirleyici Faktörler Ve Ölçülmesi, Türkiye Bağlamında Bir Değerlendirme, Nobel Yayıncılık. AfĢar, A. (2007). Finansal GeliĢme ile Ekonomik Büyüme Arasındaki ĠliĢki, Mufad Journal, http://journal.mufad.org/attachments/article/335/19.pdf Aiginger, K. (1997). ―The Use Of Unit Values To Discriminate Between Price And Quality Competition‖, Cambridge Journal of Economics, 21, 571-592. Aiginger, K. (2006). ―Competitiveness: From a Dangerous Obsession to a Welfare Creating Ability with Positive Externaties‖, J. Int Compet Trade, 6, 161-177. Akçay, B. (2006). Euro Alanın Ekonomisine ĠliĢkin Bir Değerlendirme, Ankara, Avrupa ÇalıĢmaları Dergisi, 5(2), 1-27. Akçay, B. (2013). Avrupayı Saran Kriz (Avro Bölgesi), Seçkin Yayıncılık, Ġstanbul. Akın O. (2013). "Altı Sigma Ġle Faaliyet Tabanlı Maliyetleme Sisteminin Entegrasyonu: Kuramsal Bir YaklaĢım", Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi SBE Dergisi, 8. Aksoy, A. ve Tanrıöven, C. (2012). Sermaye Piyasası Yatırım Araçları ve Analizi, Ankara, 3. Baskı. Aktan, C., Can, V. and Ġstiklal Y. (2004). TiSK Rekabet Dizisi, Ajans-Türk Basın ve Basım A.ġ. AktaĢ, C. (2003). GeliĢmekte olan Ülkelerde rekabet Politikası: Bir Çerçeve ÇalıĢması, Rekabet Kurumu, Yayın No:0114. AktaĢ, C. (2011). Finansal Ġstikrar Analizi Bağlamında Türkiye Ġçin Finansal Ġstikrar Endeksi Önerisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara. Alesina, A. Francesco G. (ed.). (2010). Europe and the Euro, National Bureau of Economic Research Conference Report, Chicago, IL: Chicago University Press. 210 Altay, A. and Pazarlıoğlu, M. V. (2007). Uluslararası Rekabet Gücünde BeĢeri Sermaye: Ekonometrik YaklaĢım, Selçuk Üniversitesi Karaman Ġ.Ġ.B.F Dergisi, YlL:9 Say:12, ss.96–108. Altay, B. (2006). Avrupa Birliği`nde Rekabet Politikaları, Türkiye Ve Avrupa Birliği`nin Ġhracatta Rekabet Gücünün Ölçülmesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Afyon. Altınok, S. (2004). Ġktisada GiriĢ. Arghyrou, M. G. and Chortareas, G. (2006). Current Account Imbalances and Real Exchange Rates in the Euro Area, Working Paper No. E2006/23. Artıis, M. J. (2002). Reflections on the Optimal Currency Area (OCA). criteria in the light of EMU, Working Papers 69, Oesterreichische Nationalbank (Austrian Central Bank). Aurangzeb, A. (2013). Factors Effecting Unemployment: A Cross Country Analysis, International Journal of Academic Research in Business and Social SciencesJanuary 2013, Vol. 3, No. 1 ISSN: 2222-6990. Avrupa Merkez Bankası (2005). “Assessing Financial Stability: Conceptual Boundaries and Challenges”, in Financial Stability Review. Aynagöz, Çakmak, Ö. AçıklanmıĢ KarĢılaĢtırmalı Üstünlükler Ve Rekabet Gücü: Türkiye Tekstil Ve Hazır Giyim Endüstrisi Üzerine Bir Uygulama, http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2005_1_8.03.03.2013 Balassa, B. (1965). Trade liberalisation and ―revealed‖ advantage1.The Manchester School, 33(2), 99-123. comparative BarıĢık, S. ve Kesikoğlu, F. (2006). ―Türkiye‘de Bütçe Açıklarının Makro Ekonomik DeğiĢkenler Üzerine Etkisi (1987-2003 VAR, Etki-Tepki analizi, Varyans AyrıĢtırması).‖ Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 61(4). BAROSSO, (2011). Taking Stock Of The Euro Plus Pact, http://ec.europa.eu/europe2020/pdf/euro_plus_pact_presentation_december _2011_en.pdf, EriĢim Tarihi,04.12.2013. Bayraktutan, Y. (2003). Bilgi ve Uluslararası Ticaret Teorileri, C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Dergisi, 4(2), 175. Bedir, A. (2009a). Uluslararası Ticarette Fiyata Dayalı Rekabet Gücü ile Endüstri-Ġçi Ticaret Arasındaki ĠliĢki: Türk Ġmalat Sanayii Örneği. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara. Bedir, A. (2009b). Uluslararası Ticarette Fiyata Dayalı Rekabet Gücü ile Endüstri-Ġçi Ticaret Arasındaki ĠliĢki: Türk Ġmalat Sanayii Örneği. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara. 211 Bordo, M. and Eıchengreen, B. (1999). Is Our Current International Economic Environment Unusually Crisis Prone? in David Gruen and Luke Gower (eds)., Capital Flows and the International Financial System, Sydney: Reserve Bank of Australia. Bryson, J. H. (2011). “European Debt Crisis: What's Next?”, Wells Fargo Securities Economics GroupSpecial Commentary. Buckley, P. J. et al, (1988). “Measures Of International Goals At The Lowest Possible Cost) And Effectiveness Competitiveness: A Critical Survey”, Journal of (having the right goals). It is this choice of industrial Marketing Management. Bundesbank, D. (2003). Report on The Stability of The German Financial System, Monthly Report, Frankfurt. Cambazoğlu, B., Karaalp, H. S. (2012). Parasal Aktarım Mekanizması Döviz Kuru Kanalı: Türkiye Örneği, Yönetim Ve Ekonomi Yıl:2012 Cilt:19 Sayı:2 Celal Bayar Üniversitesi Ġ.Ġ.B.F. MANĠSA, Candelon, B. C. and Palm, F. (2010). Banking and Debt Crises inEurope: The Dangerous Liaisons?, CESifo Working Paper SeriesNo.3001. Cansen, (2013), http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22878611.ap, Tarihi07.04.2013 EriĢim Chamon, M. (2007). Can debt crises be self-fulfilling?, Journal of Development Economics, 82, 234-244. Chang Moon, H., Rugman, A. M., & Verbeke, A. (1998). A Generalized Double Diamond Approach To The Global Competitiveness Of Korea And Singapore. International Business Review, 7(2), 135-150. Cho, D. S., (1998), “From National Competitiveness to Bloc and Global Competitiveness” Competitiveness Review, Vol.:8 (1). Cho, D. S., and Moon, H. C. (2000). From Adam Smith to Michael Porter. Evolution of Competitiveness Theory. Asia-Pacific Business Series, 2. Commission Of The European Communities. (2003). “Some Key Issues in Europe’s Competitiveness-Towards an Integrated Approach, Communication from the Commission to the Council and the European Parliament. Council Of The European Union (2011). EUCO 10/1/11 REV 1 CO EUR 6 CONCL 3, 24/25 http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/ec/120 296.pdf EriĢim Tarihi, 12.11.2013 Competiveness Advisory Group. (Ciampi Group) (1995). Efficiency And Profitability. But It ıs Not An End In Itself “Enhancing European Competitiveness”. First report or a target. It is a powerful means to achieve 212 rising to the President of the Commission, the Prime living standards and increasing social welfare - a tool Ministers and the Heads of State. Constâncio, V. (2012). Contagion And The European Debt Crisis Financial Stability Review • No. 16 • April Corsetti, G., Pericoli, M. and Sbracia, M. (2011). “Correlation Analysis Of Financial Contagion”, http://www.econ.yale.edu/growth_pdf/cdp822.pdf EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Çakıcı, K. ve Konur, F. (2011). Avro Alanı’nın Borç Krizi Ve Geleceğı: Optimum Para Alanları Teorisi Çerçevesinde Bır Değerlendirme, Anadolu International Conference in Economics IIJune 15-17, 2011, Eskisehir, Turkey. Çakmur, Yıldırtan, Z. Ve Dina, E. ( 2012). Views Uygulamalı Temel Ekonometri (Makro Ekonomik Verilerle). Türkmen Kitabevi, Ġstanbul. Çapanoğlu, S. G. (2010). Yunanistan‟da YaĢanan Borç Krizi ve Avro Alanına Etkileri. Ġktisadi Kalkınma Vakfı Değerlendirme Notu. Çemrek, F. (2006). Elektrik Enerjisi Sektöründe EĢbütünleĢme Analizi, EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, EskiĢehir. Çivi, E. (2001). Rekabet Gücü: Literatür AraĢtırması, Celal Bayar Üniversitesi Ġ.Ġ.B.F. MANĠSA,Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 8(2). Çivi, E., Erol, Ġ., Ġnanlı, T., and Erol, E. D. (2008). Uluslararası Rekabet Gücüne Farklı BakıĢlar. AĠBÜ-ĠĠBF Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Dergisi. Dabrowski, (2010). http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md/163/16326.pdf s483). 42, Dadush, Eidelman Is Italy Next Greece http://m.ceip.org/2010/04/20/is-italy-nextgreece/8od3 EriĢim Tarihi, 05.01.2014 Dadush, U. (2010). Paradigm Lost: The Euro in Crisis, Carnegie Endowment, http://carnegieendowment.org/files/Paradigm_Lost2.pdf EriĢim Tarihi,03.04.2013 Dağdelen, (2011). (http://www.businessweek.com/news/2010-05-14/euro-breakuptalk increases-as-germany-loses-proxy-update1-.html). EriĢim Tarihi, 12.10.2013 De Santis, R. A. (2012). The Euro Area Sovereign Debt Crisis: Safe Haven, Credit Rating Agencies And The Spread Of The Fever From Greece, Ireland And Portugal Working Paper Series, No. 1419. Değer, M. K. ve Öztürk, L (2003). Parasal Birliğin Üye Ülkeler Açisindan Fayda Ve Maliyetleri, Ankara Avrupa ÇalıĢmaları Dergisi, 2(4), 103-121 213 Değerli, A. ve KeleĢ, G. (13/ 16 Eylul 2011). Kamu Borç Stoku Surdurulebilirliği ve Euro Bolgesi Borc Krizi, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Ekonomi Notları. Demir, O. (1997). Ekonomide Devlet, SPK, Ankara. Dias, J. (2012). Sovereign Debt Crisis In The European Union: A Minimum Spanning Tree Approach, Physica, A. 391 2046–2055. Dunning, J. H. (1992). The competitive advantage of countries and the activities of transnational corporations. Transnational corporations, 1(1), 135-168. Dunning, J., 1993, Dunning on Porte, Annual Meetings of Academy of International Business, Toronto Durand, M. Simon, J. and Webb, C. (1992). “OECD’s Indicators of International Trade And Competitiviness”, OECD Economic Department Working Papers. Edwards, S. (1988). “Exchange Rate Misalignment in Developing Countries,” World BankO ccasional Papers, No.2. Edwards, S. (2006). The Relationship Between Exchange Rates and Inflation Targeting Revisited, NBER Working Paper No. 12163Issued in April 2006NBER Program(s). Eğilmez, M. http://www.mahfiegilmez.com/2012/05/net-hata-ve-noksan.html, adersinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Eğilmez, M. DıĢ-ticaretin Kur ile ĠliĢkisi, http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/dsticaretin-kur-ile-iliskisi.html, adresinden 10 Ocak 2014‘te alınmıĢtır. Eğilmez, M. Euro Krizinin Nedeni, http://www.mahfiegilmez.com/2012/06/eurokrizinin-nedeni.html, adresinden 12 Haziran 2013‘te alınmıĢtır. Enders, W. (2004). Applied Econometric Time Series, 2.nd edition, John Wiley&SonsInc. USA. Ercan, M. K. and Ban, Ü. (2005). Finansal Yönetim, Ankara, Gazi Kitabevi, 1. Baskı. Ergin, N. E. (2013). Hasta Adam Avrupa: Avro Krizi, Hesap Uzmanları DerneğiYayınları, Ġstanbul. Erkan, H. (1987). Sosyal Piyasa Ekonomisi: Ekonomik Sistem ve Piyasa Ekonomisine ĠĢlerlik Kazandırılması, Konrad Adeneur Vakfı, Slimm Ofset, Ġzmir, 214 Erkan, H. ve Tatlıdil, R. (1990). Serbest Bölgelerde Uygulanacak TeĢvik Tedbirlerinin Sektörlere Katkıları Yönünden Değerlendirilmesi, TOBB Yayınları, Yayın No:175, Ankara. Ertem, C. http://cemilertem.com/bir-model-olarak-irlanda/, adresinden 08 Kasım 2013‘te alınmıĢtır. Fagerberg, J. (1988). ―International Competitiveness‖, The Economic Journal, 98(391), 355-374. Feurer, R., & Chaharbaghi, K. (1994). Defining Competitiveness: A Holistic Approach. Management Decision, 32(2), 49-58. Fitoussi, J. P., and Saraceno, F. (2010). Europe: How Deep is A Crisis? Policy Responses And Structural Factors Behind Diverging Performances. Journal of Globalization and Development, 1(1). Fontaine, P. Understanding the Euro Crisis: How did the subprime crisis become a sovereign debt crisis in Europe? http://www.akb.org.br/upload/130820121627034529_Patrick%20Fontaine.pd f EriĢim Tarihi, 17.10.2013 Garelli, (2006). http://www.imd.org/uupload/www01/documents/wcc/content/fundamentals.p df EriĢim Tarihi, 17.10.2013 Ghose, D. and H. Kharas ―International Competitiveness, the Demand for Exports andReal Effective Exchange Rates in Developing Countries,” Journal ofDevelopment Economics, No.41. 1993 Göker, A. Türkiye Sanayinde Rekabet Gücü Ya Da Teknoloji Faktörü, TMMOB 1993 Sanayi Kongresi, Bildiriler Kitabı Ankara S.119,arsiv.mmo.org.tr pdf 10110.p Gökmenoğlu, S. M. (2011). OECD Ülkelerinde Uluslararası Rekabet Gücü, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, Grafton, Q. (2011). “Sovereign Debt Crises, ; Real Economy and ; Euro Zone Crisis”, (Çevrimiçi)., http://bree.gov.au/ documents/ publications/ REQ_Review_Sovereign_ Debt_ Crises_ Dec2011.doc, 1–5, adresinden 17 Ocak 2012‘de alınmıĢtır. Grammatikos, T. and Vermeulen, R. (2012). Transmission of the financial and sovereign debt crises to the EMU: Stock prices, CDS spreads and exchange rates. Journal of International Money and Finance, 31(3), 517533. Grauwe, P. (2010). “Crisis in the Eurozone and How to Deal with it?”, CEPS Policy Brief, No.204. 215 GüriĢ, S., Çağlayan, E., & GüriĢ, B. (2011). EViews ile temel ekonometri. Der Yayınları. Ġstanbul. Gürpınar, K. ve Sandıkçı, M. (2008). Uluslararası Rekabetçilik Analizinde Mıchael E. Porter‟ın Elmas Modeli YaklaĢımı: Türkiye‟deki Bazı Endüstrilerdeki Uygulanabilirliğinin ve Sonuçlarının AraĢtırılması, Selçuk Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik AraĢtırmalar Dergisi, 15, 107-125 Haberler, G. (1933). The Theory of International Trade, London: George Allen and Unwin. Hakkio, C. Interest rate and Exchang Rates What is The Relationship, http://www.kansascityfed.org/publicat/ECONREV/EconRevArchive/1986/4q8 6hakk.pdf EriĢim Tarihi, 17.10.2013 Haque, I. U. (1991). International competitiveness: interaction of the public and the private sectors : Collected papers from an EDI policy seminar held in Seoul, Korea, April 18-21, 1990, Economic Development Institute (Washington, D.C.).World Bank. Hatsopoulos, G. N., Krugman, P. R., & Summers, L. H. (1988). US competitiveness: Beyond the trade deficit. Science, 241(4863), 299-307. Hautcoeur, P.C. (2011). Chaque Grande Crise Est Différente. Economie et Statistique, 438–440, 1–4. Hilsenrath, J. ―Q&A: Carmen Re&nhart on Greece, U.S. Debt and Other„Scary Scenar&os‟‖, -e Wall Street Journal, http://blogs.wsj.com/economics/2010 /02/05/qa-carmen-reinhart-on-greece-us-debtand-other-scary-scenarios/, adresinden 29 Ocak 2011‘den alınmıĢtır. HIS MAJESTY S TREASURY (1983). Ġnternational Competitiveness Economic Progress Report, Temmuz, no:158. Holden, K. and Thomson, J. (1992). Co-Integration: An Introductory Survey, British Review of Economic Issues, 14 (33), 1-55. IMD, (2007). http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/PressRelease.pdf EriĢim Tarihi, 17.10.2013 IMF (International Monetary Fund). (2010). Country Report, Greece: Staff Report on Request for Stand-By Agreement, No:10/110. 216 IMF, (2012). Greece: Fourth Review Under the Extended Arrangement Under the Extended Fund Facility, and Request for Waivers of Applicability and Modification of Performance Criterion—Staff Report; Staff Statement; Press Release; and Statement by the Executive Director for Greece, Country Report, 12/57. IĢığıçok, E. 100 Soruda 6 Sigma, http://www.ekohaber.com.tr/Prof_Dr_Erkan_Isigicok-ekohaber-5-haberid11820.html, adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır. Kamar, B., Bakardzhieva, D., and Naceur, S. B. (2010). The Ġmpact Of Capital And Foreign Exchange Flows On The Competitiveness Of Developing Countries (No. 10-154). International Monetary Fund. Karaaslan, A. ve Tuncer, G. (2010). Uluslararası Rekabet Gücünün Artırılmasında Temel Devlet Politikaları, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 26. Karagöz, K., and ġen, A. (2010). Döviz Kuru Rejimi–Ticarî Rekabet Gücü ĠliĢkisi: Türkiye Ġçin Ampirik Bir Analiz. Akademik BakıĢ E-Dergisi, 21, 112. Kasapoğlu, Ö (2007). Parasal Aktarım Mekanizmaları: Türkiye Ġçin Uygulama, TCMB, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara. Kaya, N., Barlas, Y. ve Kalafatcılar, K. (2011). Euro Bölgesi Çevre Ülke Ekonomilerinin Kırılganlıkları ve Bankacılık Sektörlerinin KarĢılıklı Duyarlılıkları, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Ekonomi Notları. Kılıç, C. ve Bayar, Y. (2012). Euro Bölgesi Borç Krizinin Türkiye Ekonomisi‘ ne Olası Yansımaları Üzerine Bir Değerlendirme, Ekonomi ve Yönetim AraĢtırmaları Dergisi, 1(2). KırankabeĢ, M. C. (2006). Küresel Rekabet Gücü Boyutunda AB Ülkeleri ile Türkiye‘nin KarĢılaĢtırılmalı Analizi Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Kıvılcım, F. (2013). KüreselleĢme Kavramı Ve KüreselleĢme Sürecinin GeliĢmekte Olan Ülke Türkiye Açısından Değerlendirilmesi, Sosyal Ve BeĢeri Bilimler Dergisi, 5, 1, ISSN: 1309-8012 (Online). http://www.sobiad.org/ejournals/dergi_SBD/arsiv/2013_1/Fulya_Kivilcim.pdf EriĢim Tarihi,08.08.2013 Kibritçioğlu, A. (2011). Current Sovereign Dept Crisis in Eurozone Countries. Munich Mersonal RePEc Archive, MPRA Paper No.33528. Koray, F. and Mcmıllın, W. D. (2006). Fiscal Shocks, the Trade Balance, and the Exchange Rate Working Paper, http://www.bus.lsu.edu/economics/papers/pap06_02.pdf EriĢim Tarihi, 17.10.2013 217 Köse, Y. ve Karabacak, H. (2011). ―Yunanistan Ekonomik Krizi: Nedenleri, Etkileri ve Alınan Tedbirlere Iliskin Bir Degerlendirme‖, Maliye Dergisi, 160, 289306. Kösekahyaoğlu L. ve Özdamar, G. (2005). Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Estonya'nın Sektörel Rekabet Gücü ve DıĢ Ticaret Yapısı Üzerine KarĢılaĢtırmalı Bir Analiz, , Sosyoekonomi Dergisi, 2005-2, s.73102. Krugman, P. (1994). “Competitiveness: ForeignAffairs, 23(2), 28-44. A Dangerous Obsession”, Krugman, P. (2001). Politika TaĢeronları ve ÖnemsizleĢen Refah, çeviren: NeĢenur Domaniç, Literatür Yayıncılık, Ġstanbul. Krugman, P. (2011a). “Can Europe Be Saved?”, The New York Times,” 12 Ocak, internet:http://www.nytimes.com/2011/01/16/magazine/16Europet.html adresinden 12 Ocak 2011‘de alınmıĢtır. Krugman, P. (2011b). “Kenen, Mundell, and Europe”, The New York Times, 14Ocak,internet:http://krugman.blogs.nytimes.com/2011/01/14/kenenmundell-and-europe/ adresinden 14 Ocak 2011‘de alınmıĢtır. Küçüksaraç, D., Özlü, P., ÜnalmıĢ D. (2012). Küresel Kriz, Avrupa Borç Krizi ve GeliĢmekte Olan Piyasalarda BulaĢıcılık Etkisi, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Ekonomi Notları. Kwon, D. B. (2009). Human CapĠtal And Its Measurement, The 3rd OECD World Forum on ―Statistics, Knowledge and Policy‖ Charting Progress, Building Visions, Improving Life Busan, Korea. Lapavitsas, C. Kaltenbrunner, A., Lambrinidis, G., Lındo, D., Meadway, J., Mıchell, J., Paınceıra, J. P., Pıres, E., Powell, J., Stenfors A. and Teles N. (2010). Eurozone Between Austerity and Default, Research on Money and Finance (RMF)., RMF Occas&onal Report, 1-69. Liesner, H. H. (1958). ―The European Common Market and British Industry‖, Economic Journal, 68. Lin, T. (2012). The Euro crisis – What role did the common currency play? http://blogs.worldbank.org/developmenttalk/the-euro-crisis-what-role-did-thecommon-currency-play, EriĢim Tarihi, 16.11.2013 Maciejewski, E. B. (1983). “Real Effective Exchange Rate Indices,” IMF Staff Papers, No.33. Markusen, J. R. (1992). Productivity, Competitiveness, Trade performance and real Income: the Nexus Among Four Concepts, Minister of Supply and Services, Canada. Marsh, I. W. and Tokarick, S. P. (1996). ―An Assessment of Three Measures of Competitiveness‖, Weltwirtschaftliches Archiv, No.132(4). 218 Marshall, A. (1922). Money, Credit and Commerce, Macmillan. Massa, I., Keane, J. and Kennan, J. (2011). “The Euro Zone Crisis: Risks for Developing Countries”, Background Note, Ġngiltere: Overseas Development Institute. Mathieu, C. et Sterdyniak, H. (2007). Comment expliquer les disparités économiques dans l‘UEM , Revue de l‘OFCE, n°. 102. In English: “How to deal with economic divergences in EMU?”, Intervention Journal of Economics, 4 (2007)., 2. Mcfetridge, D. “Competitiveness: Concepts and Measures. (http://www.ic.gc.ca/epic/site/easaes.nsf/vwapj/op05e.pdf/$FILE/op05e.pdf, ,‖ Yayımlanma Tarihi,21 Eylül 2005, EriĢim Tarihi, 04.04.2013). MILL, J. S, (1848), Principles of Political Economy, New York: Kelly, MILL, J.S, (1865),Principles of Political Economy, New York: Kelly, Miller, V. (1998). ―EMU: Views in the other EU Member States‖, House of Commons Research PaperNo. 98/39, internet: http://www.parliament.uk/commons/lib/research/rp98/rp98-039.pdf adresinden 07 Ağustos 2011‘de alınmıĢtır. Minsky, H. P. (1982). “The Financial-Instability Hypothesis: Capitalist Processes and the Behaviour of the Economy”, ed. Charles P. KindlebergerMĠLL and Jean-Pierre Laffargue, Financial Crises, Theory, History, and Policy, Cambridge University Press. Mishkin, F. S. (1995). "Symposium on the Monetary Transmission Mechanism‖. The Journal of Economic Perspectives, 9(4), 3-10 Mishkin, F. (2000). “Financal Policies and the Prevention of Financial Policies in Emerging Market Countries”, NBER Working Papers. Mink, M., and De Haan, J. (2013). Contagion during the Greek sovereign debt crisis. Journal of International Money and Finance, 34, 102-113. Morley, M. Reverse Globalisation, http://www.gxsinsights.eu/2nd_edition/global_business/0810_ReverseGlobal isation.htmi, adresinden 15 Ocak 2014‘te alınmıĢtır. Mundell, R. A. (1961). ―A Theory of Optimum Currency Area‖, American Economic Review, 51, 657-665. NEMETH, F. European Debt Crisis – Origin, Consequences And Potentıal Solutıons, http://www.derivat.sk/files/fsn%202012/Nemeth.pdf EriĢim Tarihi, 16.11.2013 North, D. C. (1990). A transaction cost theory of politics. Journal of Theoretical Politics, 2(4), 355-367. 219 Nurkse, R. (1952). "Same International Aspects ofthe Problem of Economic Development", The American Economic Review, 42(2), 571-583. Nurkse, R. (1961). Problems Of Capital Formatian In Underdeveloped Countries, Oxford Unıversıty Press New York. OECD, 2001, http://www.oecd.org/std/productivity-stats/2352458.pdf EriĢim Tarihi, 16.11.2013 Önder, T. Para Politikası: Araçları, Amaçları ve Türkiye Uygulaması, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Örnek, Ġ. (2007). Avrupa Para Birliği Bir Optimal Para Alanı Mı?, Selçuk Üniversitesi ĠĠBF Sosyal ve Ekonomik AraĢtırmalar Dergisi, 7(13), 155180. Özalp, H. (2011). Avrupa Parasal Birliği’nin Optimal Para Alanı Teorisi Çerçevesinde Analizi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Adana. Özatay, (2013). http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fatih_ozatay/enflasyonu_yukseltmeden_re kabet_gucunu_arttirmak-1095066, EriĢim Tarihi, 16.11.2013 Özatay, F. (2011). Parasal Ġktisat: Kuram ve Politika, Efil Yayınları, Ankara. Özgen, F. B., & Güloğlu, B. (2004). "Türkiye'de iç Borçların iktisadi Etkilerinin VAR, Tekniği ile Analizi," METU Studies In Development, 1: 93-114. Öztürk, M. ve Aras, O. N. (2011). Euro ve Kriz Sonrası Dönemde Parasal Ġstikrar, EKONOMĠ BĠLĠMLERĠ DERGĠSĠ Cilt 3, No 2, Pancaro, C. (2013). Current Account Reversalsin Ġndustrial Countriesdoes The Exchangerate Regime Matter?, European Central Bank Working Paper Seriesno 1547. Pietrobelli, C. (2005). ―Real Effective Exchange Rates: Methodological Proposals for a Computable Index and an Application to Chile: 1973-1986‖, Piyasalar Genel Müdürlüğü, Ankara, Economia Internazionale, 44(1).1991, Porter M. (1990). The Competitive Advantage of Nations. New York: Free Press, (Republished with a new introduction, 1998 Porter, M. (2004). ―Building the Microeconomic Foundations of Prosperity: Findings from the Business Competitiveness Index‖, Global Competitiveness Report 2003-2004, World Economic Forum, 39-56. Porter, M. Schwab, K (2009). 13, 366 http://www.weforum.org/pdf/GCR08/GCR08.pdf EriĢim Tarihi, 16.11.2013 Posner, M. V. (1961). ―International Trade and Technical Change‖. Oxford Economic Papers, 13, 323-341. 220 President‘s Commission On Industrial Competitiveness, (1985). Report of the President’s Commission on International Competitiveness, Washington D.C., Prime Ministers and the Heads of State. Rafiq, S. (2010). Fiscal stance, the current account and the real exchange rate: Some empirical estimates from a time-varying framework, Structural Change and Economic Dynamics, 21(4), 276-290. Reinhart, C. M. (2009). Economic and Fiscal Consequences of Financial Crises, Munich Personal Repec Archive (MPRA)., MPRA Paper No. 13025, 1–11, (Çevrimiçi). Rekabet Forumu, (2006). Rekabet Postası, No:1, Sabancı Üniversitesi, Ġstanbul (www.ref.sabanciuniv.edu05.07.2013/, adresinden 05 Temmuz 2013‘te alınmıĢtır. Rodrik, D. (2007). One Economics, Many Recipes. Princeton University Press. ISBN 0-691-12951-7. Roman, A. and Bilan, I. (2012). The Euro Area Sovereign Debt Crisis and the Role of ECB's Monetary Policy, ProcediaEconomics and Finance, 3, 763–768. Rugman, A. M., and D'cruz, J. R. (1993). The" double diamond" model of international competitiveness: The Canadian experience. MIR: Management International Review, 33, Special Issue. Santos, P. (2008). ―Export Productivity and Specialization in China, Brazil, India and South Africa‖, United Nations University, World Institute for Development Economics Research, Research Paper No. 2008/28, http://www.wider.unu.edu/stc/repec/pdfs/rp2008/rp2008-28.pdf, adresinden 11 Ocak 2011‘de alınmıĢtır. Sarıdoğan, E. (2010). Mikroekonomi ve Makroekonomi Düzeyindekuresel Rekabet Gucünü Etkileyen Faktörler ve Stratejiler, Ġstanbul. SavaĢır, R. (1999). “Türkiye ve AB Ülkelerinde Küçük ve Orta Boyutlu ĠĢletmeler Açısından Ġstihdam Politikası”, Kamu ĠĢletmeleri ĠĢverenler Sendikası, Ankara. Schmitz vd, (2012). 5, http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecbocp134.pdf, EriĢim Tarihi, 13.09.2013. Schultz, T. W. (1961). Investment in Human Capital. American Economic Review, 51, 1-17. Schwab vd., 2012, http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_201213.pdf EriĢim Tarihi, 16.11.2013 Schwab, vd. 2013, http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_201314.pdf,EriĢim Tarihi, 16.11.2013 221 Scott, B. R., and Lodge, G. C. (1985). US competitiveness in the world economy.The International Executive, 27(1), 26-26. Seyidoğlu, H. (2003). Uluslararası Ġktisat, Güzem Yayınları., Ġstanbul. Seyidoğlu, H. (2013). Uluslararası Ġktisat, Güzem Yayınları., Ġstanbul. Sezgin, O. ve Darıcı, B. (2009). Para Politikasının Finansal Ġstikrarı Sağlama Sürdürme Sorumluluğu: Finansal Ġstikrara Yönelik Geleneksel – Spesifik Para Politikası Uygulamaları, Balıkesir Üniversitesi, Bandırma Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi, Yönetim ve Ekonomi AraĢtırmaları Dergisi, 11, 15-28, Sezgin, Z. (2012). Küresel Krizin Ġkinci Perdesi: 2011 Avrupa Borç Krizi, ĠĢletme AraĢtırmaları Dergisi 4(2), 141-150. SGP, (2010). Update of the Hellenic Stability and Growth Programme (Including an Updated Reform Programme, Ministry of Finance, Athens. Siggel, E. “International Competitiveness and Comparative Advantage: A Survery and a Proposal for Measurement‖, 2007 (http://www.ifo.de/link/vsi07_mdc_degrauwe_Siggel_p2.pdf, adresinden 09 Kasım 2010‘den alınmıĢtır. SilahĢör Ata, D. (1999). Parasal Birlik, Avrupa Para Birliği ve Türkiye, Hazine MüsteĢarlığı Ekonomik AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü Yayınları. Smıt, A. J. (2010). ―The Competitive Advantage of Nations: Is Porter‘s Diamond Framework a New Theory That Explains The International Competitiveness of Countries‖, Southern African Business Review, 14, 1. Smıth, A. (1776). The Wealth of Nations, New York: The Modern Library. Smıth, A. (1937). The Wealth of Nations, New York: The Modern Library. Stolper, W. F. and Samuelson, P. A. (1941). "Protection Wages", Review of Economic Studies 9(1), 58–73 Stratejik DüĢünce http://www.sde.org.tr/userfiles/file/ABkriz_27_06_2012.pdf, Tarihi,12.11.2013). and Real Enstitüsü, EriĢim ġanlıoğlu, Ö. ve Bilginoğlu, M. A. (2010). Euro Bölgesi‘nde YaĢanan Mali Sorunlar Ve Maliye Politikalarında Uyum ArayıĢları, Erciyes Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 35, 149-173. TCMB,2013http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/kitaplar/ParasalAktarim.php EriĢim Tarihi, 16.11.2013 Thompson, A, Strickland, A.J. and Gamble J, E. (1997), Strategic Management: Concepts and Cases, McGraw Hill Comp. Inc. 11. Edition, Sıngapure. 222 Timurçin, D. (2011). Türkiye’de Kobi’lerin Rekabet Gücü Ve Rekabet Üstünlüğü Sağlamada Kümelenmenin Etkisi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul. Todorović, M., and Bogdanović, J. (2011). The European Union Debt Crisis And The Eurozone‘s Survival. Facta Universitatis Series: Economic and Organization, 8, 165-180. Togay, S. (10.12.2013). TRT Türk Ekonomi Dünyası Programı. Topçu, M. K., Gürson, P., Ülker H. Ġ. and Erkan, T. E. (2013). AB Borç Krizi ve Aktarım Mekanizmaları ile Yayılımı: Türkiye’ye Muhtemel Etkileri, International Conference On Eurasian Economie. Tunçsiper, B. ve Yakut, ġ. (1998). Avrupa birliği'nin ekonomik parasal birlik hedefi ve Türkiye'nin uyumu. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1, 100-119. Turner, P., and Van't Dack, J. (1993). Measuring International Price and Cost Competitiveness, BIS Economic Papers, No.39. UNIDO. (2003). Competing through innovation and learning, Industrial Development Report 2002/2003. Ureche-Rangaua, L. and Burıetz, A. (2013). One Crisis, Two Crises…The Subprime Crisis And The European Sovereign Debt Problems, Economic Modelling, 35, 35–44 Usak Raporları, Krizdeki Birlik Euro Bölgesi’nin Borç Sarmalı ve AB’nin Geleceği, Usak Raporları Rapor No. 11-01, Mart 2011 no : 11-01mart 2011 Utkulu, U. (2005). ―Avrupa Parasal Birliği Gerçekten Bir Optimum Para Sahası mıdır?‖, Siyasa, 1(1). Uysal, D. (2000). Teknolojik GeliĢim Ve Global Rekabet Üzerine Etkisi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6, 5-15. Velloso, J. P. R. (1991). International Competitiveness and Creation of an Enabling Enviroment. Vural, 2012, http://www.slideshare.net/neslist/ispanya-bankalari-ve-avrupaborkrizi,EriĢim adresinden 17 Aralık 2013‘te alınmıĢtır Walther, T. (1997). The World Economy, New York: John Wiley & Sons, Inc. Wihlborg, C., Willett, T. D., and Zhang, N. (2010). The Euro Debt CrisisIt isn‘t just fiscal, World Economıcs, 11(4). Xiaolong, H. (2013). Real Effectıve Exchange Rate And Unemployment Rate: The difference Between Re-Exportıng And Non-Re-Exportıng Countrıes, Graduate School of Clemson University, Unpublished Master Thesis. 223 YahĢi, F. (2007). KüreselleĢme ve Ġstihdam, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Adana. Yalçıner, K. (2012). Uluslararası Finansman. Detay Yayıncılık, Ankara. Yetiz, F. (2008). Finansal Sistemin Yapısı, Finansal DerinleĢme Ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi, Türk Finans Sistemi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Adana. Yılmaz, ġ. E. (1992). DıĢ Ticaret Kuramlarının Evrimi, Gazi Ünivrsitesi Yayınları Ankara. Yiğit, S. (2008). Ülke Rekabetçiliğinde Porter'ın Elmas Modeli / Porter's Diamond Model On Competitiveness Of Nations. GaziosmanpaĢa Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmammıĢ Yüksek Lisans Tezi, Tokat. Zerenler, M. Türker, N. ve ġahin, E. (2007). "Küresel Teknoloji, AraĢtırmaGeliĢtirme (Ar-Ge). ve Yenilik ĠliĢkisi", Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17, 653-667. ĠNTERNET KAYNAKLARI Ġnternet: http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/rekabet, 2013‘te alınmıĢtır. adresinden 03 Mart Ġnternet: www.rekabetdernegi.org/rekabethakkinda.htm, 2013‘te alınmıĢtır. adresinden 03 Mart Ġnternet: 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında,Kanun,http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=e2zD+crWr/0= H7deC+LxBI8=, adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.danismend.com/kategori/altkategori/musteriodaklilik, adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf, adresinden 15 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel_efktf/REDKHesaplamasi.pdf, adresinden 30 Aralıkt 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.rekabet.gov.tr/default.aspx?nsw=rjyxdXNKvOZsIIb8vxRa5w==H7 deC+LxBI8=, adresinden 01 Ocak 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.imd.org/research/publications/wcy/upload/methodology.pdf, adresinden 04 Nisan 2013‘te alınmıĢtır. 224 Ġnternet: http://www.deloitte.com/assets/DcomGlobal/Local%20Assets/Documents/Ma nufacturing/dttl_2013%20Global%20Manufacturing%20Competitiveness%20I ndex_11_15_12.pdf 15.04.2013 Ġnternet: http://thomsonreuters.com/ Ġnternet: http://www.rekabetkongresi.org/documents/RK2010_Sunum_Selcuk_Karaata .pdf, adresinden 03 Mart 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://en.wikipedia.org/wiki/Economic_and_Monetary_Union_of_the_Europea n_Union, adresinden 08 Ekim 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://en.wikipedia.org/wiki/File:Supranational_European_Bodies-en.svg EriĢim Tarihi, 22.8.2013 Ġnternet: http://sdw.ecb.europa.eu/browseSelection.do?DATASET=0&DATASET=1&sf l1=4&FREQ=M&sfl2=4&node=SEARCHRESULTS&q=long+term+interest+ra te, adresinden 01 Ocak 2014‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://epp.eurostat.ec.europa.eu/portal/page/portal/eurostat/home/ Ġnternet:http://ec.europa.eu/index_en.htm Ġnternet: http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/images/f/f1/Real_GDP_ growth%2C_2002n2011_%28%25_change_compared_with_the_previous_y ear%3B_average_2002-2011%29.png, adresinden 10.12.2013 Ġnternet: http://www.bloomberg.com/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.spiegel.de/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.economist.com/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.worldbank.org/ EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.bis.org/index.htm EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.disequilibrium.org/tag/crisis/, adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet:http://www.cid.harvard.edu/archive/res/gcr_2000_overview.pdf, adresinden 10 Ocak 2014‘te alınmıĢtır. Ġnternet:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html, adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. 225 Ġnternet: http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_gdp_201307.en.html‘, adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_ulct_201307.en.html uyarlanmıĢtır, adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.europeanvoice.com/article/2011/february/merkelsarkozypresentco mpetitiveness-pact/70165.aspx. adresinden Ġnternet: http://www.ekopolitik.org/images/cust_files/090317164507.pdf, adresinden 08 Ağustos 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://kibritcioglu.socionet.ru/files/IKV-Kibritcioglu-20110125.pdf, adresinden 18 Eylül 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Greece_GDP_growth_19612010.svg, adresinden 05 Ocak 2014‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.imf.org/external/index.htm EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.jetdencre.ch/les-peuples-de-leuro-en-crise-partie-3-la-grecesaignee-par-lausterite-1471, EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://qz.com/54386/greek-deflation-is-exactly-what-the-imf-wants-hereswhy-thats-scary/, adresinden 03.01.2014 Ġnternet: http://www.oecd.org/eco/economicoutlook.htm EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.telegraph.co.uk/finance/financialcrisis/7146523/EUforcesGreecto-take-more-action-as-it-endorses-plan-to-cut-deficit.html, adresinden 05 Ocak 2014‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2014/01/weodata/index.aspx adresinden Ġnternet: http://irisheconthoughts.wordpress.com/2011/07/11/unemployment-inireland-part-2-gdp-growth-and-unemployment/ adresinden 10 Ocak 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://thomsonreuters.com/ adresinden Ġnternet: http://thomsonreuters.com/datastream adresinden Ġnternet: http://www.oecd.org/ adresinden Ġnternet:http://marginalrevolution.com/marginalrevolution/2011/11/eurocontagion.ht ml/italygdp, adresinden 25 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. 226 Ġnternet:http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/data_ section_en.htm, 2014‘den geliĢtirilmiĢtir. adresinden 10 Ocak 2014‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.nytimes.com/, EriĢim Tarihi, 12.10.2013 http://www.reuters.com/ Ġnternet: http://tr.wikipedia.org/wiki/Makroekonomi, adresinden 08 Ağustos 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://en.wikipedia.org/wiki/Macroeconomics, adresinden 03 Ağustos 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: www.tcmb.gov.tr/odemedenge/odmaindosya1.php, Haziran 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://disticaret.nedir.com/#ixzz2pSuVGmke, 2013‘te alınmıĢtır. adresinden adresinden 20 28 Aralık Ġnternet: http://www.turkcebilgi.org/ekonomi/genel-ekonomi-kavramlari/odemelerbilancosu-3454.html, adresinden 10 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=127.RA.M.U2.N.8.802 .N.A1 EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=116.BOP.Q.U2.N.4 .998.N.A1.E EriĢim Tarihi, 12.10.2013 Ġnternet: http://www.ekodialog.com/kamu_maliyesi/1_kamu_devlet_gelirleri.html, adresinden 05 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://www.stratfor.com/topics/economics-and-finance Ġnternet: http://butce.nedir.com/#ixzz2b0QMMv8H, adresinden 08 Ağustos 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0 X13.MAL.B1300.SA.E EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet: http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sozluk.htm#parapolitikasi, adresinden 12 Ocak 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=132.STS.M.I6.S.U NEH.RTT000.4.000 EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet: http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2013/Baskan_Kadirhas.pdf, adresinden 15 Aralık 2013‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://tr.wikipedia.org/wiki/Hammadde, alınmıĢtır. adresinden 09 Ekim 2013‘te 227 Ġnternet:http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_PUBLIC/OSLO/EN/OSLO,EN. PDF, adresinden 01 Mayıs 2014‘te alınmıĢtır. Ġnternet: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0novasyon, EriĢim Tarihi, 10.10.2013 Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=127.RA.M.U2.N.8. 802.N.A1.E EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=121.GST.A.I6.N.B0 000.TOR.B1300.CU.E EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=119.ESA.Q.I6.Y.00 00.LABPRO.1000.TTTT.L.U.R EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet:http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/docu ments/mreea17.xls‘den UyarlanmıĢtır, EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet: http://www.tcmb.gov.tr/ucaylik/ua4/a121.pdf, EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet:https://www.deloitte.com/assets/DcomMexico/Local%20Assets/Document s/mx(en-mx).Global_Manufacturing_Competitiveness2013.pdf EriĢim Tarihi, 2.11.2013 Ġnternet:http://www.imd.org/uupload/IMD.WebSite/wcc/WCYResults/1/scoreboard. pdf 1EriĢim Tarihi, 2.11.2013 http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2012/Baskan_SDE.php, 10.06.2013 EriĢim Tarihi, VERi KAYNAKLARI Ġnternet:http://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html Tarihi,15.01.2014 EriĢim Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=122.ICP.M.U2.N.0 00000.4.INX 15.01.2014 Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?node=SEARCHRESULTS&q=une mployment+rate&SERIES_KEY=132.STS.M.U2.S.UNEH.RTT000.4.000 EriĢim Tarihi,15.01.2014 Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?node=SEARCHRESULTS&q=long +term+interest+rate&SERIES_KEY=229.IRS.M.U2.L.L40.CI.0000.EUR.N.Z EriĢim Tarihi,15.01.2014 Ġnternet:http://www.ecb.europa.eu/stats/money/securities/debt/html/debt_securities _130D.F33000.1.E.en.html 15.01.2014 Ġnternet:http://sdw.ecb.europa.eu/quickview.do?SERIES_KEY=122.ICP.M.U2.N.0 00000.4.ANR EriĢim Tarihi,15.01.2014 228 229 EKLER 230 Ek-1. Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Türkiye‟nin Euro Bölgesi Aylar KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Türkiye‟nin Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi 93.33999 97.75185 ġub1994 79.60743 83.56031 Mar1994 70.33954 74.09907 Nis1994 56.67517 59.66352 May1994 57.39984 60.47167 Haz1994 60.4325 63.69091 Tem1994 60.78026 64.36565 Ağu1994 60.4706 64.04559 Eyl1994 59.87028 63.33455 Eki1994 62.47841 66.01118 Kas1994 65.79481 69.36091 Ara1994 67.70557 71.2239 Oca1995 65.89427 69.43933 ġub1995 66.30716 70.00025 Mar1995 64.88792 68.78339 Nis1995 66.79539 70.90615 May1995 68.62804 72.75945 Haz1995 69.28693 73.53328 Tem1995 68.59281 73.00635 Ağu1995 69.97112 74.2749 Eyl1995 74.50803 78.87801 Eki1995 73.69275 78.1356 Kas1995 73.35616 77.91692 230 Oca1994 231 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Ara1995 71.03084 75.38641 Oca1996 72.89874 77.29074 ġub1996 71.66514 76.0335 Mar1996 71.13118 75.44073 Nis1996 72.63571 76.86016 May1996 73.18948 77.44568 Haz1996 71.71723 75.78767 Tem1996 69.38575 73.45919 Ağu1996 69.87736 74.02755 Eyl1996 71.6411 75.62891 Eki1996 72.9705 76.59917 Kas1996 72.27855 75.71402 Ara1996 71.90214 75.21864 Oca1997 73.05452 76.25042 ġub1997 75.8255 78.94436 Mar1997 77.23339 79.84039 Nis1997 78.52048 80.71632 May1997 78.56142 80.77894 Haz1997 77.54171 79.50562 Tem1997 80.17369 81.66078 Ağu1997 81.8412 83.34592 Eyl1997 82.12059 83.90577 Eki1997 83.70327 85.47452 Kas1997 83.48152 85.09954 Ara1997 84.32048 85.75001 Oca1998 86.65121 87.86501 ġub1998 85.13689 86.16336 232 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi 84.65537 85.22544 Nis1998 84.67648 85.16213 May1998 82.78923 83.84287 Haz1998 82.20135 83.15184 Tem1998 83.50949 84.52937 Ağu1998 84.766 86.07829 Eyl1998 85.59594 87.33676 Eki1998 86.13807 88.36673 Kas1998 87.13429 89.05801 Ara1998 85.53733 87.69017 Oca1999 85.38264 87.52067 ġub1999 85.7808 87.73832 Mar1999 86.56905 88.28644 Nis1999 87.52477 89.06055 May1999 86.74274 88.01006 Haz1999 87.25468 88.22153 Tem1999 87.84074 88.99369 Ağu1999 87.04979 88.32934 Eyl1999 89.22927 90.14959 Eki1999 89.98929 90.97157 Kas1999 91.51706 92.23131 Ara1999 93.1677 93.52002 Oca2000 94.72151 94.93286 ġub2000 97.33221 97.39275 Mar2000 99.00613 98.91312 Nis2000 100.563 100.1223 May2000 103.545 103.1018 Haz2000 99.0452 99.34272 232 Mar1998 233 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Tem2000 100.1341 100.3233 Ağu2000 102.9022 102.685 Eyl2000 106.2904 105.9766 Eki2000 109.512 108.7715 Kas2000 112.0562 111.5594 Ara2000 109.7173 109.6717 Oca2001 109.1621 109.7652 ġub2001 96.45797 96.98119 Mar2001 83.64302 84.02027 Nis2001 75.61292 75.76876 May2001 86.70904 86.58154 Haz2001 85.91204 85.64609 Tem2001 80.04134 79.92946 Ağu2001 74.41533 74.70639 Eyl2001 73.91735 74.21728 Eki2001 72.84642 73.09138 Kas2001 82.33717 82.40198 Ara2001 87.87313 87.98446 Oca2002 100.0001 99.99659 ġub2002 103.2394 103.1038 Mar2002 102.9736 102.9265 Nis2002 106.7851 106.687 May2002 97.48662 97.83251 Haz2002 85.80079 86.46766 Tem2002 77.4663 78.12486 Ağu2002 81.46415 82.10782 Eyl2002 83.16061 83.66533 234 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi 85.55619 86.02818 Kas2002 89.4983 90.06786 Ara2002 89.80454 90.52893 Oca2003 84.41864 85.52086 ġub2003 86.24221 87.68568 Mar2003 86.43494 88.24677 Nis2003 90.13117 92.08172 May2003 94.18742 96.73454 Haz2003 97.02319 99.56873 Tem2003 100.5492 103.1156 Ağu2003 102.3382 104.9347 Eyl2003 104.8533 107.4191 Eki2003 97.67511 100.0972 Kas2003 96.58929 98.89064 Ara2003 95.03102 97.54595 Oca2004 99.36038 101.8398 ġub2004 100.6447 102.911 Mar2004 104.8601 107.0744 Nis2004 103.8825 105.9256 May2004 93.63873 95.54264 Haz2004 93.71922 95.45702 Tem2004 95.8947 97.64971 Ağu2004 95.59831 97.43431 Eyl2004 94.35214 96.31192 Eki2004 95.02691 97.16246 Kas2004 95.20367 97.32468 Ara2004 96.02527 97.98157 Oca2005 101.9054 103.9258 234 Eki2002 235 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi ġub2005 105.6515 107.4881 Mar2005 103.7997 105.7142 Nis2005 102.1767 103.8918 May2005 104.6804 106.4783 Haz2005 109.6542 111.1466 Tem2005 111.9298 113.874 Ağu2005 109.6988 111.4749 Eyl2005 111.1872 112.7739 Eki2005 113.6205 115.4225 Kas2005 117.4327 119.2371 Ara2005 117.3473 119.0848 Oca2006 117.8902 119.6316 ġub2006 120.1122 121.7166 Mar2006 118.0105 119.9317 Nis2006 116.6187 118.6623 May2006 105.5344 107.0228 Haz2006 96.11311 97.61318 Tem2006 99.72535 101.2956 Ağu2006 103.8966 105.1674 Eyl2006 104.8856 106.1336 Eki2006 107.4089 108.4992 Kas2006 107.9889 108.9047 Ara2006 107.0529 107.8125 Oca2007 110.9297 111.4574 ġub2007 112.6063 113.3173 Mar2007 110.468 111.4893 Nis2007 112.9582 113.9134 236 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi 115.3913 116.306 Haz2007 116.9977 117.7804 Tem2007 117.3917 117.981 Ağu2007 115.0206 115.7938 Eyl2007 118.3166 119.4157 Eki2007 123.0824 124.2413 Kas2007 121.94 123.4815 Ara2007 123.9084 125.7378 Oca2008 124.4387 126.8533 ġub2008 123.2213 125.571 Mar2008 112.5638 115.3265 Nis2008 107.5141 110.1817 May2008 114.5115 117.2403 Haz2008 114.8354 117.4508 Tem2008 116.073 118.4016 Ağu2008 125.4935 127.9333 Eyl2008 124.5975 127.3196 Eki2008 116.1374 118.9206 Kas2008 113.6192 117.3315 Ara2008 110.4604 115.8827 Oca2009 109.6937 115.6618 ġub2009 108.488 114.4402 Mar2009 104.1477 110.3286 Nis2009 109.0098 114.8076 May2009 109.8259 115.1473 Haz2009 107.5967 112.5219 Tem2009 110.1185 114.7825 Ağu2009 110.1148 114.5917 236 May2007 237 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Eyl2009 108.1371 112.9531 Eki2009 109.9681 115.3473 Kas2009 109.1089 114.1165 Ara2009 110.596 115.6791 Oca2010 118.7962 123.4911 ġub2010 121.5485 126.149 Mar2010 120.694 125.5628 Nis2010 126.065 130.6342 May2010 128.8655 133.4933 Haz2010 129.3988 133.5765 Tem2010 126.7016 130.7311 Ağu2010 128.0946 131.8191 Eyl2010 129.0962 133.0603 Eki2010 129.2711 133.839 Kas2010 129.7588 133.945 Ara2010 125.7545 129.6735 Oca2011 122.5706 125.8423 ġub2011 118.2537 121.3634 Mar2011 115.1915 118.7821 Nis2011 116.3236 120.0461 May2011 115.8165 119.3713 Haz2011 111.8499 115.5843 Tem2011 109.1455 112.737 Ağu2011 103.1564 106.581 Eyl2011 105.0006 108.7111 Eki2011 106.594 110.4589 Kas2011 110.6816 114.6218 238 Ek-1. (devam) Türkiye‘nin Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği KarĢısında TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi 110.6545 114.3503 Oca2012 116.2483 119.6058 ġub2012 118.6534 121.9394 Mar2012 115.9236 119.2651 Nis2012 117.8176 121.0384 May2012 119.7979 122.9157 Haz2012 120.3238 123.5244 Tem2012 123.5784 126.2189 Ağu2012 123.6024 126.0248 Eyl2012 119.2913 121.9356 Eki2012 120.3421 123.2049 Kas2012 122.9094 125.7458 Ara2012 120.6591 123.6003 Oca2013 123.481 126.6284 ġub2013 122.2582 125.8886 Mar2013 123.3486 127.2004 Nis2013 123.9616 127.5992 May2013 122.1865 125.7674 Haz2013 116.6052 120.3162 Tem2013 116.3061 120.0688 Ağu2013 112.2864 115.8828 Eyl2013 109.2833 112.5885 Kaynak:EuropeanCommision,http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/ data_section_en.htm, EriĢim Tarihi, 10.01.2014‘den geliĢtirilmiĢtir 238 Ara2011 239 Ek-2. IMD Rekabet Gücü Endeksi 2013 Sıralaması 240 Ek-2. (devam) IMD Rekabet Gücü Endeksi 2013 Sıralaması Kaynak:http://www.imd.org/uupload/IMD.WebSite/wcc/WCYResults/1/scoreboard.pdf 241 Ek-3. Deloitte 2013 yılı Üretim Rekabet Gücü Endeksi Kaynak:https://www.deloitte.com/assets/DcomMexico/Local%20Assets/Documents/mx(enmx).Global_Manufacturing_Competitiveness2013.pdf 242 Ek-4. Dünya Ekonomik Forumu 2013-2014 Küresel Rekabet Gücü Endeksi Kaynak: Schwab, 2013http://www3.weforum.org/docs/WEF_GlobalCompetitivenessReport_201314.pdf vd. 243 Ek-5. Var Modeli Varsayımlar: AR Karakteristik Polinomların Ters Kökleri 244 Ek-5. VAR modeli Artıkları için Portmenteau Otokorelasyon testi 245 Ek-5: VAR Modeli Artıkları Normallik testi 246 Ek-5: Var Modeli Artıkları Heterodastiki Testi 247 Ek-6: Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Metedolojisi Pi=Türkiye‘nin fiyat endeksi, Ri TL' nin dolar bazında değeri, Pj j ülkesinin fiyat endeksi, Rj j ülkesi parasının dolar bazında değeri, Wij Türkiye için j ülkesinin ağırlığıdır. Bu endekste IMF tarafından hesaplanmıĢ ülke ağırlıkları kullanılmıĢtır. IMF ülke ağırlıklarını hesaplarken, 1988-1990 yılları dıĢ ticaret verilerinin yanısıra turizm ve çeĢitli mal türlerine iliĢkin kullanmıĢtır(http://www.tcmb.gov.tr/ucaylik/ua4/a121.pdf, 05.10.2013). verileri EriĢim de Tarihi, Ek-7: Euro Bölgesi ve Euro Bölgesi Ülkeleri Tüfe Bazlı Harmonize Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi (1999 Q1=100) BE DE EE IE GR ES FR IT CY LV LU MT NL AT PT SI SK FI 1993-01 Euro Area 112.5 105.5 108.6 47.8 109.2 95.9 113.5 104.4 102.1 100.2 38.7 103.6 89.2 103.9 104.8 104.9 95.2 92.6 102.8 1993-02 111.4 105.5 108.9 48.7 101.1 96.4 112.8 104.9 100.1 99 42.1 103.7 88.9 103.8 104.8 104.1 96.4 94.4 97.1 1993-03 109.6 105.4 108.6 48.9 100.4 96.9 112.9 104.3 97 97.6 48.4 103.7 90.3 103.4 104.6 102.8 95.4 94.7 94.9 1993-04 110.4 105.4 108.8 49.5 100.9 96.7 111.5 104.9 98.2 98.8 50.3 104 88.5 103.6 104.8 102.5 92.7 94.4 98.3 1993-05 109.9 104.8 107.8 49.1 100.2 96.3 106.5 104.4 102.3 97.6 51.2 103.7 88.4 103 104.2 101.1 90.6 94.4 100.1 1993-06 107.9 103.6 106.4 49.7 99 95.4 103.7 103.5 103 97.1 53.9 103.1 87.9 101.9 103.4 100 88 95.2 100.1 1993-07 104 102.1 105.2 49.4 96.6 94.3 101 101.2 100.2 96 54.4 102.1 87.8 100.7 102.7 97.8 86.7 89.4 98 1993-08 102.6 100.6 106.1 50 95.4 93.5 98 99.2 98.5 94.5 52.9 100.8 87.7 101.9 103.2 95.1 87 87.7 95.9 1993-09 105.1 100.6 108 51.6 96.7 92.6 101.5 101 98 96.2 53.2 100.7 88.8 103.7 104.4 95.9 88.6 88.6 94 1993-10 104.4 99.2 107.9 52.4 97.4 92.7 101.7 100.5 97 96.8 55.8 99.5 89.9 103.6 104.5 95.6 89.2 90 95 1993-11 101.8 99.8 105.7 52.3 96.9 92.8 100.2 100 95 96.4 60.1 100.3 90.3 101.9 103.2 96 87.3 90.9 95.6 1993-12 100.9 101.3 104.7 53.2 97.9 92.4 98.1 101.1 93.8 95.8 62.9 101.5 90.4 101 102.8 96.2 86 90.8 96 1994-01 101.4 101.3 104.4 53.6 99.8 92.7 98.1 101.3 95.1 96.3 63.1 101.2 91.1 100.8 102.6 96.8 85.6 91.6 97.6 1994-02 101.7 102.2 104.4 55.9 98.6 93.3 99 101 95.6 94.8 67 102 91 100.6 102.5 96.7 85.6 92 99.1 1994-03 103.4 103.3 106 61 98.6 94.1 99.4 101.8 95.3 96.9 67.9 102.6 91.6 101.6 103.4 95.9 86.6 92.2 98.6 1994-04 103.8 103.2 105.6 62.3 98.9 93.6 100.2 101 98.2 96.6 69.5 102.5 89.1 101.1 103.1 96.2 87.5 92.3 99.1 1994-05 105.1 103.9 106.4 62.9 99.9 93.9 99.8 102 98.7 97.4 69.4 103 89.2 102 103.6 95.9 88.2 92 98.6 1994-06 105.3 104.5 106.8 64.4 100.3 92.9 100.1 102.5 97.1 98.5 70.3 103.1 89.7 102.5 103.7 96 89.3 91.7 97.8 1994-07 107.7 105.9 108.6 66.9 100.4 95.1 101.8 103.5 96.9 99.1 71.2 104.1 89.6 103.6 104.9 97.9 91.1 91.4 99.8 1994-08 107.5 106 108.8 68.5 100.2 95.6 101.5 103.5 95.5 98.4 72.6 104.1 89.8 103.7 105.1 98.7 91.7 92.3 100.8 1994-09 107.4 105.8 108.4 70.3 100.5 95.6 101.2 103.6 95.7 100.5 73.1 104.2 90.2 103.8 105 98.9 92.6 93.8 103.1 1994-10 108.4 105.9 108.8 71.4 101.7 96 101.6 103.9 95.5 101.6 73.6 104.5 90.4 104.2 105.2 99.1 93.8 94.6 107.9 1994-11 106.7 105.4 108 71.5 101 95.3 101.1 103.1 94.3 100.5 74.2 104.3 91.5 103.5 104.7 99.1 94.9 95.2 107.2 Tarih/Ülke 248 105.1 104.9 107.5 71.5 100.7 95.4 100 102.2 93 99.8 75 104.2 91.6 103 104.3 98.9 94.5 95.6 105.5 1995-01 106.4 105.7 108.4 72.3 101.4 96.3 98.6 103.1 92.9 99.5 74.6 105 92.4 104.2 105 100 96.4 96.5 106.1 1995-02 107.3 106.6 109.2 74.3 101.1 96.4 99.6 103.3 91.7 98.4 76.4 105.7 92.6 105.1 105.6 100.6 97.5 96.4 106.9 1995-03 109.4 109.6 113.2 77.6 100.7 97.3 98.3 104.8 84.9 100.4 78.7 107.6 95.1 108.1 108.1 102.5 100.8 96.7 109.3 1995-04 109.4 109.9 113.3 78.7 100.6 97.7 100.3 106 82.5 100.7 81 107.8 92.4 108.3 108.3 101.9 101.2 96.6 109.9 1995-05 108.2 108.4 111.3 78.2 100.9 97.2 101.9 103.5 86.6 99.6 81.5 107 91.4 106.8 107.3 100.6 100.2 96.2 108.9 1995-06 108.3 108.3 111 77.9 100.9 97.2 102.6 104.1 86.9 99.5 80.9 106.9 91 106.8 107.2 100.1 100.5 95.3 108.2 1995-07 109.4 108.4 111.2 78.2 101.3 97.2 103.4 105.1 88.3 100.3 79.9 106.8 91 106.5 107.1 100.3 100.7 96.3 108.7 1995-08 108.1 106.9 109 77.1 101.3 96.7 102.6 105.1 91 99.2 78.7 105.5 90.8 104.8 105.8 100.5 99.7 97.2 109.1 1995-09 107.4 106.4 108.6 77.6 101.3 96.3 101.8 104.5 91.4 98.7 78.6 105.2 90.5 104.4 105.4 100.1 98.9 97.5 107.6 1995-10 108.9 107.6 110.3 80 101.4 96.4 102.5 104.6 90.3 99.5 78 106.2 92.3 105.7 106.2 100.7 98.4 97.6 107.8 1995-11 109.2 107.4 109.9 80.1 101.4 95.9 103.2 105.8 91.2 99.8 78.1 106 93.2 105.6 105.8 100.5 97.4 97.7 107.8 1995-12 108.5 106.9 109 81.1 101.1 96 103.7 105.1 92.3 98.9 79.2 105.5 92.8 104.8 105 99.8 95.7 98.2 106.2 1996-01 108 106.2 107.9 82.2 101.4 96.2 104 104.9 93.9 98.8 79.9 105 91.6 104.5 105.1 100.1 94.1 97.6 105 1996-02 107.7 106 107.6 84.7 101.4 96.1 104 104.2 94.9 97 81.2 104.7 91.6 104.2 105 100 93 97.3 102.7 1996-03 107.3 105.6 106.9 84.7 101.3 97.2 103.7 104.5 95.7 98 82.1 104.3 91.8 103.9 104.5 100 93.1 97.4 101.4 1996-04 106.2 104.8 105.5 85.7 100.9 97.9 104 104.3 96.7 97.6 82.4 103.7 91.9 103.1 103.7 100.1 93.7 97.7 99.2 1996-05 105.3 103.8 104.4 84.9 101.5 99.2 103.4 103.6 98.3 97.2 83.2 103 91.5 101.8 102.9 99.5 93 97.3 99.6 1996-06 105.6 103.6 104.5 85.2 102.3 99.6 102.4 103.5 99.3 97.6 83.5 103 91.7 101.7 103.2 99.7 93.6 96.9 101 1996-07 106.6 103.8 105.2 86.3 103 100.8 102.9 104.2 99.4 97.9 84.2 103.3 91.9 102.1 103.6 100.4 94.8 97.1 102.1 1996-08 107.3 104.4 105.9 87 103.2 100.4 103.1 103.7 99.4 98.2 84.1 103.8 92.2 102.5 103.8 101.4 96 97.6 103.6 1996-09 106.4 103.8 105.1 86.8 103.9 100.6 103 103.1 100.1 98.2 84.9 103.1 92.4 101.9 103.1 101.3 95.6 97.8 102.9 1996-10 105.5 103.4 104.1 86.4 104 101.4 102.3 103.2 100.4 98.3 85.4 102.4 92.6 101.1 102.6 101.4 94.8 97.7 102.7 1996-11 105.6 103.3 104.2 87.2 106.2 101.4 102.4 103 100.3 98.4 85.8 102.6 93 101 102.9 101.2 94.4 97.8 102.1 1996-12 104.2 102.3 103 86.6 107 100.9 101.4 102.1 101.1 97.8 86.8 101.9 92.4 100.2 102.2 100.6 94.1 97.7 101.9 1997-01 102.3 101.1 102.1 85.6 106.4 101.1 100.2 101.1 100.6 97.6 87.8 101.1 93.3 99 100.8 100.7 93.9 97.5 100.8 1997-02 99.4 99.8 100.7 85 106.3 100.8 98.5 100.1 98.2 96.8 88.8 100.5 93.9 97.5 100.4 99.9 93.7 99.3 99.4 249 1994-12 98.4 99.3 100.3 84.9 105.7 99.8 98.1 99.8 96.8 97.6 89.6 100.3 94.3 97.2 100.2 99.8 93.5 100.2 98.8 1997-04 97.5 98.8 99.4 86.1 104.6 98.8 97.9 99.3 97.2 98.1 89.9 100 94.4 96.7 99.9 99.1 94.5 101.2 98.1 1997-05 97.3 98.9 99.4 87.4 101.3 98 97.8 99 97.3 96.6 90.9 99.7 94.3 96.8 99.8 99.1 95.3 101.7 97.4 1997-06 95.7 98.1 98.4 87.1 100.8 98.2 97.1 98 97.1 95.5 91.6 99.3 94.3 95.7 99.2 98 95.5 102.6 97.1 1997-07 93.2 96.6 96.7 86 101.5 98.1 96 96.6 96.5 95.5 93.2 98.4 94.8 94.6 98.2 96.9 95.2 103.1 96.6 1997-08 92.5 96 96.3 86.6 100.2 98.2 95.7 96.4 95.6 94.7 94 98.1 94.9 94.4 97.8 96.7 94.2 104.4 95.4 1997-09 95.1 97.3 97.6 88.1 101.8 98.5 97.2 97.9 97.1 96 92.8 99 95.2 95.9 98.5 97.3 94 103.4 96.4 1997-10 96.4 98 98.6 89.3 100.3 99.4 97.9 98.7 97.6 97.5 92.7 99.5 95.9 96.6 98.9 97.3 94.1 104.7 97.3 1997-11 98 98.6 99.5 90.8 102.4 101 98.4 99.7 98.4 99.7 92.8 99.9 96.9 97.4 99.4 97.6 94.7 105.1 97.7 1997-12 98.4 98.5 99.7 91.6 101.9 101.5 98.7 99.8 98.6 100.7 93.5 99.9 98.1 97.7 99.6 97.8 95.4 105.8 97.8 1998-01 97.8 98.6 99.4 92.1 98.7 101.6 98.6 99.6 98.3 100 94.6 100.2 99.9 97.6 99.5 97.8 96.1 106.7 97.8 1998-02 96.6 98 98.6 92.7 97.3 101.1 98.1 99.1 97.7 100.6 95.1 99.5 98.6 97.1 99.1 97.3 96.2 106 96.8 1998-03 95.5 97.5 97.9 92.5 96.8 95.1 97.5 98.5 97.5 99.8 95 99.3 98.8 96.6 98.7 97.2 96.5 107.1 96.1 1998-04 95.9 97.8 98.1 93 98.1 92.1 97.3 98.7 97.5 100.9 94.6 99 99.3 97 99 97.3 97.6 107.2 96.3 1998-05 98.4 99.2 99.6 94.1 100.3 94.1 98.4 99.8 98.7 101.7 93.4 99.9 99.8 98.1 99.5 98.5 99.3 108.3 97.4 1998-06 98.8 99.3 99.8 94.7 100.6 96.4 98.8 99.9 99 102.6 93.9 99.8 100.8 98.2 99.5 98.8 99.5 107.8 97.7 1998-07 98.4 99.2 99.6 95.3 100.4 98.1 98.9 99.6 98.8 101.5 94 100.1 100.9 98.2 99.4 98.9 99 107 97.4 1998-08 99.8 99.6 100.4 97 101 97.9 99.5 100.2 99.5 104 94.2 100.3 101.3 98.8 99.9 99.3 99.7 106.1 98.7 1998-09 103 100.9 102.2 100.5 103 97.6 100.7 101.7 101.1 105 95.9 101.2 101.4 100.7 101 100.1 101 103.8 101.5 1998-10 104.4 101.7 102.9 101.8 103.8 97.9 101.2 102.3 101.8 104.3 96.4 101.6 100.6 101.7 101.5 100.8 102.2 98.2 102.6 1998-11 102 100.6 101.6 100.5 102.1 99.2 100.2 101.2 100.6 102.2 97.3 100.9 99.9 100.5 100.6 100.3 101.2 100 101.3 1998-12 102.3 100.8 101.4 101.4 102.1 99.3 100.5 101.3 100.9 101.8 98.1 101.1 99.9 101 100.9 100.8 101 99.9 101.9 1999-01 101.6 101.1 100.8 100.8 101.3 100.3 100.4 100.8 100.7 100.8 98.7 99.5 99.9 100.8 100.5 100.3 100.6 101 101 1999-02 100 99.8 99.9 99.8 100 100.1 100.1 100 100 99.8 100.4 100.6 100 100 100 100.1 99.9 101.1 100 1999-03 98.4 99.1 99.2 99.4 98.6 99.6 99.5 99.2 99.3 99.3 101 100 100.1 99.2 99.5 99.6 99.5 98 99 1999-04 97.1 98.3 98.6 99.1 97.7 98.4 98.7 98.4 98.5 98.3 101.1 99.6 99.4 98.3 98.8 99.1 98.3 96.9 98.7 1999-05 96.3 97.9 98 98.9 97.8 97.8 98.5 98.1 98.3 98.4 101.3 99.6 99.7 98 98.7 98.8 97.4 94.8 98.4 250 1997-03 94.3 96.9 96.9 97.8 96.5 97.3 98 97.1 97.4 97.7 102.1 98.8 99.4 97 97.8 98.3 96.1 95.5 97.2 1999-07 94.3 97.3 96.8 97.5 96.5 97 98.1 96.9 97.4 97.9 101.2 97.7 99.4 96.6 97.7 98.2 96.8 101.9 97 1999-08 95.5 97.2 97.5 98 97.5 97 98.8 97.4 97.9 97.9 101.4 99.3 99.6 97.7 98.1 98.3 98.1 103.7 97.6 1999-09 94.1 96.7 96.5 97.5 96.6 96.3 98.3 96.7 97.4 97.9 103.1 98.8 99.3 96.5 97.5 97.9 98.6 105.7 96.8 1999-10 95 97.2 97.1 98 97.3 96 98.5 97.2 97.9 98.4 103.4 99.2 99.5 97 98 98.3 99.2 106.7 97.4 1999-11 92.6 96.1 95.8 97.1 95.8 95.2 97.6 96 96.6 97.5 105 98.3 100.3 95.9 97.1 97.6 98.9 107.2 96.2 1999-12 90.7 95.5 94.3 96.9 95.2 94.2 96.9 95.3 95.6 97.1 106.4 98.1 100.6 94.7 97 96.9 98.1 108.6 95.4 2000-01 90.7 94.8 94.3 96.7 95.4 93.7 97.3 95.3 95.8 98.1 106.2 97.9 100.4 94.6 96.5 96.7 97.5 110.4 95.5 2000-02 89.1 94.8 93.2 95.8 94.5 92.6 96.7 94.2 95.1 97.4 107.5 97.7 100.1 93.7 96.4 96.1 96.9 113.5 94.8 2000-03 87.6 94.4 92.2 95.2 93.7 91.8 96.1 93.6 94.3 97.3 108.4 97.3 99.6 92.9 95.6 95.5 96.2 114.9 94.1 2000-04 86.3 93.7 91.3 94.6 93 90.8 95.6 92.8 93.6 96.9 110.3 97.4 99.6 92.3 95.1 95.7 95.8 115.1 93.3 2000-05 84.7 92.9 90 93.7 92.3 89.8 95 92 92.8 96.5 111.2 96.6 99.5 91.7 94.4 95.4 94.9 111.9 92.5 2000-06 87.7 94.5 91.8 95 94.9 90.5 96.5 93.5 94.3 97.6 108.3 98.5 99.1 93.6 95.6 96.6 95.2 113.1 94.1 2000-07 87 93.8 91.4 95.5 94.7 90.5 96.7 93 94 97.5 108.4 97.7 99.1 93.2 95 96.6 95.1 112.4 93.7 2000-08 84.6 93.3 89.7 94.7 93 89.5 95.8 91.8 92.8 96.4 110.3 96.9 98.8 92 94.2 96 94.4 111.6 92.4 2000-09 82.8 92.7 88.8 94 91.5 88.3 94.9 90.8 91.6 94.9 111.4 96.4 98 90.8 93.5 95.3 94.4 109.6 91.5 2000-10 81.8 92 88.2 94.2 91 88.4 94.4 90.1 91 94.2 111.8 96.2 98.6 90.5 93.2 95 94.3 108 91.1 2000-11 82.3 92.3 88.4 94.9 91.7 88.7 94.8 90.5 91.4 94.9 110.6 96.5 98.3 90.8 93.4 95.3 94.8 109.8 91.4 2000-12 85.3 93.5 90.5 96.5 93.6 89.9 96.2 91.8 93 97.1 107.7 97.9 98.6 92.5 94.3 96.6 94.9 109.5 92.9 2001-01 88.3 94.6 91.7 98.6 96 91.3 97.3 93.2 94.8 97.5 105.4 98 99.1 96 95.6 98.3 95.3 110.9 94.8 2001-02 87.6 94.4 91.6 98.2 95.6 91.4 97 92.7 93.8 97.2 106.2 97.9 99.1 95.7 95.3 98.5 95.5 112.6 94.4 2001-03 87.8 94.4 91.4 98.3 95.8 91.5 97.4 92.8 94.4 97 106.7 98.2 99.8 95.9 95.1 98.6 96 113.2 94.4 2001-04 87.3 94.4 91 98 95.3 91.6 97.1 92.5 94.2 96.6 107.3 97.6 100.4 95.7 95.1 98.2 95.7 113.8 93.8 2001-05 85.5 93.4 89.9 97.2 94.2 90.6 96.3 91.9 93 95.9 108.7 97.6 100 94.7 94.1 97.7 94.9 113.9 93.2 2001-06 84.1 92.9 89 96.8 93.5 90 96.1 91.1 92.3 96.5 110.2 97 100.1 93.9 93.5 97.3 94.5 114.1 92.5 2001-07 85.1 93.3 89.5 97.6 94.3 90.8 96.1 91.6 92.8 95.6 110.2 96.9 100.8 94.8 93.9 97.9 94.6 115.7 92.9 2001-08 87.7 94.7 91 99.4 96.4 92.3 97.2 92.9 94.3 97.7 108.6 98.2 100.9 96.5 94.7 98.9 95.8 115.6 94.5 251 1999-06 88.6 95.1 91.4 100.2 96.9 92.8 97.7 93.1 94.7 98.2 109 98.4 101.2 97.1 95.2 99.2 96.6 114.8 95.3 2001-10 88.6 95.1 91.2 99.9 97.5 92.8 97.9 93.2 94.9 98.6 109.1 98.3 101.2 97.2 95.1 99.4 96.8 114.3 95.2 2001-11 86.9 94.3 90.3 99 96.6 92.1 97.5 92.3 94.1 97.5 109.3 97.7 101.4 96.4 94.4 99.1 96.7 115 94.2 2001-12 87.4 94.5 90.7 99.4 97.5 92.7 97.7 92.3 94.2 98.3 108.8 97.8 101.8 97 94.3 99.2 96.8 115.1 94.4 2002-01 87.2 94.3 90.2 99.2 97.5 92.9 97.6 92.6 93.9 97.3 107.6 97.3 102.6 97.6 94 99 97.4 116.2 94.3 2002-02 86.2 93.7 89.8 99.1 96.7 91.9 97.4 91.9 93.6 97.2 107.7 97.2 101.5 97 93.5 98.8 96.4 116.7 93.5 2002-03 86.5 93.7 89.8 99 97.4 92.3 97.7 91.9 93.8 97.1 108 97.2 101.4 97.2 93.3 98.9 96.4 117.4 93.5 2002-04 86.7 93.6 89.6 99.8 98 92.5 98.3 92.1 93.9 97.4 107.2 97.5 101.4 97.6 93.7 99 97.1 118.1 93.8 2002-05 88.8 94.5 90.6 100.9 100 93.4 99.4 93.1 95.1 98.1 105.7 98.5 101.3 98.6 94.5 99.9 97.5 115.6 94.9 2002-06 91.4 95.7 92 102 102 94.7 100.7 94.4 96.7 99.8 103.6 99.5 101.4 100.3 95.4 101 98 112.8 96 2002-07 93.3 96.6 93.2 102.7 102.9 95.7 101.3 95.3 97.8 101.4 102.8 100.3 102.2 101.5 96.1 101.8 98.9 112.8 97.3 2002-08 92.8 96.3 92.7 102.2 102.7 95.6 101.1 95.1 97.7 102.1 103.6 100.1 102.2 101.1 96.1 102 99 115.3 96.8 2002-09 93 96.3 92.7 102.3 103 95.9 101.2 95.1 97.8 102 103.5 100.4 102.8 101.4 95.8 102.1 98.8 118.1 96.7 2002-10 93.4 96.5 92.8 102.5 103.5 96.2 101.8 95.3 98.1 102 103.1 100.9 102.9 101.5 95.9 102.4 98.9 121.4 96.9 2002-11 93.8 96.6 93 102.8 104.5 96.5 102.2 95.6 98.5 102.4 102.1 101.4 103.2 101.7 96 102.8 98.7 122.4 97.1 2002-12 94.9 97.1 93.6 103.1 105.6 97 102.7 96 99.1 103.4 102 101.7 103.5 102.6 96.2 103 99.2 122.7 97.5 2003-01 97.6 98.3 94.8 104.3 108.3 98.2 103.7 97.4 100.4 104.7 100.2 102.9 104.1 104.3 97 103.8 100.4 128.8 98.8 2003-02 98.8 99 95.6 104.6 109.5 99.2 104.2 98.2 100.7 105.1 100.1 103.3 104.4 105 97.2 104.3 100.8 128.6 99.5 2003-03 99.5 99.2 95.8 105 110.4 99.4 104.5 98.4 101.1 106.2 100.3 103.9 104.7 105.3 97.2 104.2 101 130.5 99.7 2003-04 99.5 99 95.6 104.7 111.2 99.4 104.6 98.2 101.5 105.5 100.1 103.7 104.4 105.4 97.4 104.7 101.1 133.1 99.5 2003-05 103.3 100.4 97.4 106.3 114.3 101.4 106.1 99.9 103.6 107.2 97.6 105 105.9 107.9 98.5 106.1 102.2 134.4 101.5 2003-06 103.8 101 97.8 106.1 114.2 101.7 106.2 100.2 103.8 106.9 97.7 104.9 106.5 108 98.8 106.1 102.6 134 101.6 2003-07 102.2 100.2 96.9 105.7 113 100.8 105.7 99.5 103.1 105.3 98.7 104.3 105.7 107.3 98.5 105.4 102.2 132.7 100.7 2003-08 101.1 99.7 96.3 105.3 112.3 100.4 105.4 99 102.3 104.9 99.3 104.2 105.1 106.5 98.1 105.3 101.5 133.4 100.1 2003-09 101 99.7 96.1 105.3 112.2 100.1 105.2 99.1 102.4 105.8 99.4 104.6 104.8 106.3 98 105.5 101.1 135.4 99.7 2003-10 103 100.4 97.1 106 113.6 101.1 106.1 100 103.4 106.6 99 104.9 106.5 107.4 98.4 105.9 101.8 136.7 100.5 2003-11 102.9 100.4 97.1 105.7 113.6 101.4 106.2 100.1 103.5 106.6 99.3 105.2 106.1 107.1 98.5 105.7 101.7 137.4 100.4 252 2001-09 105.8 101.9 98.6 106.9 116 102.8 107.5 101.4 104.8 107 97.8 106.7 108.2 108.8 99.5 106.6 102.5 139 101.9 2004-01 106.9 102.1 99.2 107.2 116.7 103 107.5 101.9 105.2 107.2 97.4 107.4 109 109.6 99.7 107 102.5 144.8 102.3 2004-02 106.9 102 99.1 107.3 116.7 103.2 107.6 102 105.4 107.3 98.3 107.7 109.1 109.5 99.8 106.9 102.4 146.2 102.2 2004-03 104.7 100.8 98.1 106.6 115 102.5 106.7 101 104.2 106.4 99.7 106.6 108.3 108.1 98.9 106 101.4 145.8 100 2004-04 102.9 100.2 97.2 106.1 113.5 101.5 106.3 100 103.3 105.1 100.8 105.8 108.4 106.9 98.1 105.7 100.9 145.6 98.7 2004-05 104.1 100.7 97.6 108.2 114.1 102.4 107.2 100.6 103.8 106.2 100.6 106.2 108.3 107.6 98.6 106.2 101.2 146 99.1 2004-06 104.1 100.7 97.5 108.5 114.6 102.5 107.3 100.7 103.9 107.4 100.8 106.5 108.8 107.3 98.6 107.4 101.4 146.9 99.2 2004-07 104.4 101 97.6 108.3 115 102.4 107.5 100.8 104.1 107.9 100.9 106.7 109 107.6 98.6 106.5 101.4 147.2 99.5 2004-08 104.3 100.9 97.6 108.1 115.1 102.4 107.6 100.7 104 108.3 101.7 106.7 108.2 107.3 98.7 106.1 101.2 146.3 99.3 2004-09 104.4 101 97.6 108.2 115.4 102.7 107.8 100.7 104 108.5 101.2 106.9 108.6 107.4 98.5 106.2 100.9 146.5 99.3 2004-10 105.5 102.1 98.1 108.3 116.4 103.3 108.5 101.3 104.3 109.3 100 107.8 108.5 108.1 99 106.5 101.3 146.7 99.9 2004-11 106.7 102.5 98.7 109.3 118.1 103.9 109.2 102 105 110.2 98.9 109 107.9 109 99.5 107 102.1 148.4 100.2 2004-12 107.9 102.8 99.4 110 119.1 104.4 109.5 102.6 105.8 111 98 109.6 109.6 109.5 99.9 107.4 101.8 150.6 100.6 2005-01 106.2 102.3 98.4 108.9 117.8 104.6 108.8 101.5 105 109.1 96.5 108.8 109.1 109 99.5 106.9 100.9 151.9 99.7 2005-02 105.1 101.8 97.7 108.8 117 103.3 108.6 101.3 104.3 108.2 96.9 108.7 109.1 108.4 99 106.4 100.9 152.9 99.1 2005-03 106.1 102.6 98.1 109.4 117.3 103.6 109.1 101.8 104.7 108.3 97.2 109.2 109.3 108.7 99.2 106.2 101.5 152.1 99.2 2005-04 105.1 102 97.6 109.4 116.7 103.5 108.9 101.2 104.3 107.9 97.8 109.1 109.4 107.9 98.8 106.1 100.9 148.7 98.8 2005-05 104 101.4 97.2 109.1 115.8 103 108.4 100.5 103.8 108.2 98 108.7 108.8 107.1 98.3 105.7 100.3 149.2 97.8 2005-06 101.3 100.4 95.7 108.6 113.6 101.8 107.4 99.2 102.3 107.8 97.6 107.1 107 105.5 97.4 104.8 99.4 150.1 96.7 2005-07 101.3 100.5 95.6 109.1 113.9 102 107.5 99.2 102.2 107.7 97.9 107.5 106.6 105.3 97.3 105.2 100 148.3 96.7 2005-08 101.9 100.8 95.9 109.5 114.4 102.2 107.9 99.5 102.4 108.2 98.5 108.2 107.2 105.6 97.3 105.5 99.7 148.9 96.9 2005-09 101.4 100.4 95.9 109.6 114.4 102.1 107.9 99.3 101.8 108.1 98.8 108.2 106.7 105.2 97.1 105.1 100.1 149 96.5 2005-10 100.7 100.1 95.5 109.1 113.8 102 107.8 98.9 101.7 108.3 99 108.8 107 104.7 96.8 105 100.3 149 96.2 2005-11 99.6 99.7 94.9 109 113 101.5 107.6 98.3 101.4 108.5 99.2 107.4 106.8 104.3 96.5 105 99.5 149.4 95.8 2005-12 99.6 99.8 94.9 108.8 112.7 101.6 107.7 98.3 101.2 108.5 99 107.1 106.9 104.5 96.5 105 99.3 152.4 95.7 2006-01 100.1 100.2 94.8 109.3 113.3 102 108.3 98.6 101.5 108.4 99.2 107.8 106.3 104.8 96.5 105.1 99.2 155.1 95.6 2006-02 99.1 99.7 94.3 109.1 113.1 101.2 108 98.2 100.9 108 99.1 107.7 106.1 104 96.2 105 99.1 155 95.2 253 2003-12 99.9 99.9 94.6 109.4 113.6 101.8 108.5 98.5 101.4 108.2 99.3 108 107 104.2 96.5 105.6 99.5 155.5 95.3 2006-04 101 100.5 95.2 109.9 114.5 102.5 108.9 99 101.9 108.2 99.6 108.3 108.6 104.8 97 105.8 99.8 156.5 95.7 2006-05 102.8 101.4 96 110.8 116 103.2 109.8 99.8 102.7 108.6 101.2 109.3 109.4 105.7 97.4 106.3 100.5 156.6 96.3 2006-06 103.4 101.5 96.4 111.2 116 103.8 110.1 100 103.1 108.7 101.3 109.4 109.4 105.9 97.6 106.4 100.4 155.5 96.3 2006-07 103.5 101.5 96.5 111.4 116.3 104.1 110.3 100 103.2 108.6 101.9 109.6 109.3 105.9 97.7 106.2 100.1 154.5 96.2 2006-08 103.3 101.6 96.1 112.2 116.6 103.9 110.2 100 103.1 108.6 102.2 109.8 108.9 106.1 97.7 106.1 100.8 156.9 96.2 2006-09 102.9 101.4 95.9 111.9 116.2 103.8 109.9 99.7 103.3 108.4 102.6 109.1 108.9 105.9 97.4 106.7 101.1 157.4 95.9 2006-10 102.2 101 95.7 111.3 115.8 103.9 109.4 99.3 102.8 108 102.4 108.6 108.1 105.4 97 106.4 100.4 159.8 95.8 2006-11 102.7 101.4 96 111.9 116.4 103.9 109.7 99.5 103 108 102.9 108.9 107.9 106 97.1 106.4 100.4 164.2 96 2006-12 103.4 101.8 96.4 112.4 117.6 104.4 110.2 99.9 103.4 108.3 103.4 109.3 108.3 106.7 97.3 106.7 100.9 168.6 96.2 2007-01 102.7 101.2 96.3 112.7 116.8 104.2 110 99.3 102.9 107.6 103.7 109.4 107.5 105.8 97.3 106.5 100.5 168.3 95.7 2007-02 102.9 101.4 96.4 112.7 117.1 103.9 110.2 99.3 103 107.4 103.8 109.3 107.4 105.8 97.3 106.5 100.3 169.6 95.8 2007-03 103.5 101.5 96.5 113.9 118 104.3 110.6 99.5 103.2 107.8 103.6 109.9 107.8 106.3 97.4 106.9 100.6 173.1 96.3 2007-04 104.3 101.8 96.9 114.2 118.8 104.6 110.8 99.9 103.4 107.9 104.6 110.4 107.9 106.9 97.6 107.4 101 174.9 96.5 2007-05 103.9 101.3 96.8 114.7 118.7 104.3 110.8 99.6 103.1 107.6 106 110.1 107.7 106.6 97.5 107 101.2 173.4 96 2007-06 103.2 101 96.4 115 118.2 104.1 110.4 99.4 102.7 107 106.9 109.7 107.5 106 97.2 106.7 101.2 171.9 95.7 2007-07 103.7 101.2 96.7 115.5 118.9 104.5 110.7 99.5 102.8 107.5 107.9 109.9 108.3 105.8 97.5 106.6 101.4 175.1 95.9 2007-08 103.4 101.2 96.4 116.1 118.7 104.4 110.6 99.6 102.8 107.4 109 109.7 108.4 105.5 97.4 106.3 101.6 173.6 95.7 2007-09 104.1 101.5 97 116.9 119.7 104.8 111 99.9 103.1 107.8 109.6 110 109.4 106 97.4 106.8 101.9 172.7 95.9 2007-10 104.7 102.1 97.1 117.4 120.4 105.1 111.8 100.2 103.4 108.3 110.7 111 109.8 106.2 97.7 106.8 102.6 174 95.9 2007-11 106.2 103.1 98.1 118.6 121.9 106 112.5 100.9 104 108.9 112.2 111.6 110.8 107 98 107 103.3 176 96.8 2007-12 105.6 103.2 97.6 119.3 121.7 105.9 112.6 100.7 103.9 109.3 113.2 111.6 110.7 106.6 98.2 106.9 103.3 174.8 96.2 2008-01 106 103.5 97.5 121 122.3 106.2 113.1 101 104.3 109.4 114.7 111.8 111.2 106.5 97.9 107 103.8 173.8 97.3 2008-02 105.3 103.3 97.1 120.7 122.4 106.2 113 100.5 103.8 109.4 115.9 111.1 110.8 106.1 97.5 106.8 103.3 175.7 96.7 2008-03 108.5 105.1 98.6 121.9 125.5 107.5 114 101.9 105.4 110.4 117.4 112.7 112.7 107.6 98.5 107.8 104.5 180.6 98.3 2008-04 109.2 105.4 98.5 122.7 126.4 108.3 114.4 102.4 105.9 111.1 118.3 113.2 113 108.1 98.9 108.1 104.9 181.7 98.5 2008-05 108.6 105.5 98.3 122.4 125.7 108 114.2 101.9 105.2 110.7 118.3 113 112.2 107.6 98.6 107.5 104.5 186.3 98.3 254 2006-03 108.2 105.6 97.8 122.6 125.5 107.7 114.1 101.8 104.9 110.7 117.7 112.9 112.2 107.2 98.3 107.6 104.6 192.4 98 2008-07 108.1 105.8 97.8 122.7 125.2 107.6 114.3 101.7 105 111.2 117.6 113.2 114 107.3 98 106.9 104.7 190.9 98.1 2008-08 105.2 104.3 96.4 122.4 122.8 106.5 112.9 100.3 103.8 110.2 117.3 111.1 112.7 105.9 97.1 106.1 103.4 190.5 97 2008-09 103.9 103.7 95.7 122.8 121.6 106.2 112.1 99.6 103 109.7 117.7 110.3 111.7 104.9 96.8 106.3 103.1 191.5 96.8 2008-10 101.6 102.6 94.4 123 118.8 105.4 111 98.6 102 108.6 117.8 108.8 111 103.2 96.2 105.5 103.2 191.2 96 2008-11 100.8 101.9 94.1 123.4 118.6 105.2 110.6 98.1 101.7 107.7 117.9 107.1 110.3 102.8 96 105.1 102.5 192.8 95.8 2008-12 106 104.5 96.8 126.9 122.9 107.2 112.7 100.2 104.5 109.9 120.9 109 114.1 106 97.8 106.6 103.9 199 98.8 2009-01 106 104.1 96.9 126.6 122.4 107.6 112.9 100.1 104.1 108.9 124.3 108.5 112.3 106.1 97.8 106.2 104.8 200.2 99.4 2009-02 105.4 103.5 96.8 126.6 119.8 107.5 112.3 99.7 103.9 108 126.5 108.6 111.7 105.5 97.9 105.7 105.6 201.7 99.5 2009-03 107.2 104.2 97.5 126.4 121.7 108.3 112.2 100.6 105 109.9 126.2 109 114.1 107 98.3 106.4 106.3 201.9 100.5 2009-04 106 103.7 96.8 124.3 120.9 107.4 111.8 100 104.4 109.4 123.9 109 113.5 106.6 97.7 106.1 105.1 199.6 99.7 2009-05 106.3 103.7 96.8 124 120.8 107.5 111.9 100.2 104.7 109.8 123.1 109.6 113.1 107.1 97.8 105.8 104.9 199 99.6 2009-06 107.4 103.8 97.6 124.2 121 108.2 112.6 100.7 105.1 109.8 124.3 110.7 113.5 107.8 98 106 105.6 199.5 100.4 2009-07 106.8 103.8 97.2 124.8 120.5 108.5 112.9 100.6 104.8 109.5 123.6 110.9 113.4 106.2 98 105.8 105.5 198.5 100.3 2009-08 106.8 104.1 97.3 123.9 120.5 108.7 113 100.7 104.8 109.2 122.5 111.2 113.7 106.3 98.1 105.6 105.2 197.7 100 2009-09 107.6 104.6 97.6 123.8 121.3 109.1 113 101.2 105.5 109.9 121.6 111.9 114.5 107.1 98.4 106 105.5 198.1 100.5 2009-10 108.4 104.9 98 124.1 122 109.6 113.6 101.6 105.8 110.8 120.4 112.4 114.9 107.8 98.6 105.8 105.6 198.8 100.1 2009-11 108.2 104.8 97.8 123.6 121.6 109.9 113.8 101.5 105.8 111.6 119.4 112.9 114.4 107.8 98.6 105.8 106.1 198.7 100.3 2009-12 106.9 104.3 97.3 123.6 119.9 109.2 113.1 100.9 105.1 111 119 112.1 113.5 106.8 98.3 105.5 105.4 198.1 99.9 2010-01 104.5 103.3 95.9 122.6 117.9 108.1 112.2 100 104 110 116.8 111.3 112.6 105.4 97.4 104.8 104.4 194.7 98.5 2010-02 101.7 102.1 94.3 121.3 115.1 107.6 110.7 99 102.5 108.9 115.5 109.7 110.9 103.8 96.4 104 103.7 192.7 96.7 2010-03 100.9 102.1 93.8 121.3 114.4 107.6 110.8 98.4 101.7 108.6 114.6 109.5 110.7 103.4 96 103.5 103.1 191.3 96 2010-04 99.4 101.5 92.7 120.7 112.8 107.4 110.1 97.7 101 107.7 114.3 108.8 109.6 102.5 95.4 103.1 102.9 190.4 95.2 2010-05 96.3 100.2 91.2 120.1 109.9 106.4 108.6 96.1 99.3 105.5 113.5 107.2 107.4 100.3 94.4 102.3 101.9 189.3 93.6 2010-06 94.5 99.1 90.3 119.9 107.8 105.8 107.6 95.2 98.4 104.6 113.3 106 105.8 99.1 93.9 101.9 101.7 188.6 92.8 2010-07 96.4 99.9 91.2 120.4 109.9 107.4 108.5 96.2 99.7 105.6 114.2 107.7 107.7 99.8 94.5 103 102.5 190 93.7 2010-08 96 99.9 91 120 109.4 107.5 108.4 95.8 99.6 105.8 113.8 107.5 108 99.7 94.3 102.9 102.3 189 93.6 255 2008-06 96.1 100.4 91 120.6 109.7 107.2 108.9 96 99.2 106.4 113.8 107.6 107.9 100.1 94.3 102.6 101.7 188.8 93.6 2010-10 99.1 101.9 92.6 122.4 112.6 108.4 110.2 97.4 101 107.8 114.8 109.4 109.6 102.1 95.4 103.5 102.4 189.8 95.4 2010-11 97.7 101.2 92 122.5 110.9 107.7 109.6 96.7 100.3 106.5 114.7 108.6 109.4 101.3 94.8 103.1 102.2 189.1 95.1 2010-12 95.6 100.3 90.9 121.4 109.2 107 108.9 95.6 99.1 105.5 113.6 107.8 108.4 100 94.3 102.4 101.7 188.4 93.8 2011-01 95.6 100.3 90.7 120.4 109.3 106.8 108.9 95.5 99 106.4 114.5 108.1 108 99.7 94.4 103.4 101.5 189.4 93.6 2011-02 96.6 100.9 91.2 120.9 110.1 107.2 109.5 96 99.6 106.9 114.6 108.8 108 100.3 95.1 103.4 101.5 190 94 2011-03 98.2 101.7 91.9 121.7 111.3 108.3 110.4 96.7 100.4 107.4 114.6 109.7 109.2 101.1 95.6 103.9 102.1 191.4 94.7 2011-04 99.7 102.3 92.7 122.7 112.5 108.7 111.2 97.4 101.1 108.3 114.9 110.4 109.7 102.2 96.3 104.3 102.2 192.1 95.3 2011-05 98.7 102 92.1 122.6 111.6 108.2 110.6 96.9 100.7 107.9 114.7 110 109.2 101.7 95.9 104 102.3 191.9 94.8 2011-06 98.8 102.4 92.2 122.7 111.5 108.3 110.4 97 100.9 108.5 115.1 109.8 109.4 101.7 95.9 103.8 101.9 191.9 95.2 2011-07 97.7 102.3 91.7 122.7 110.7 107.6 109.9 96.4 100 107.3 114.8 109.2 108.6 101.4 95.7 103.7 101.4 191.1 94.7 2011-08 98.1 102.1 91.8 123.6 110.5 107.5 109.9 96.6 100.6 106.9 115.7 109.6 109.1 101.6 95.8 103.7 101.7 192.1 95.1 2011-09 97.5 101.5 91.5 123.9 109.1 108 109.5 96.1 100.5 106.2 115.9 108.7 108.1 100.7 95.6 103.6 101.9 192.7 94.7 2011-10 97.9 101.6 91.7 123.9 109.4 107.8 109.6 96.3 101.1 106.9 116.6 108.8 107.8 100.8 95.8 104.2 102.5 193.4 94.8 2011-11 97.4 101.6 91.5 123.9 108.7 107.4 109.3 96.2 100.8 107.1 117.1 108.7 107.1 100.4 95.7 103.9 102.3 194.2 94.7 2011-12 95.8 100.8 90.5 123.4 107.3 106.4 108.4 95.5 100.1 106.6 117.4 107.8 106.3 99.4 95.2 103.3 101.6 193.2 93.6 2012-01 93.8 99.9 89.3 122.5 105.7 105.1 107.2 94.4 98.9 105.4 116 106.9 105 98.3 94.2 103.7 101 192.7 92.9 2012-02 94.2 100.3 89.7 122.2 106.7 104.9 107.4 94.6 99.2 106 115.4 107.4 105.9 98.8 94.2 103.8 101 191.8 93.1 2012-03 94.4 100.2 89.6 122.5 107.3 104.9 107.4 94.8 99.4 106.4 115.3 107.3 106.2 98.8 94.4 103.4 100.9 191.7 93.1 2012-04 94.3 100 89.5 122.5 106.5 104.8 107.9 94.5 99.4 106.5 115 107.3 106.5 98.7 94.3 103.2 101.1 191.8 92.9 2012-05 93.1 99.4 88.9 122.7 105.1 103.8 107.1 94 99 106 115.3 106.6 105.7 97.8 94 102.6 100.8 191.7 92.8 2012-06 92.5 99 88.5 122.8 104.3 103.5 106.6 93.7 98.9 105.5 115.4 106.1 105.9 97.5 94 102.4 100.4 192.1 92.6 2012-07 90.7 98 87.5 121.4 103 102.4 106 92.8 97.8 104.8 114 105.4 104.5 96.7 93.3 101.9 99.5 190.4 91.4 2012-08 90.6 98.2 87.5 121 103.3 102.1 106.2 92.7 97.6 105.1 113.6 105.5 104.1 96.6 93.2 101.9 99.6 189.5 91.2 2012-09 92.5 99.1 88.4 122.3 104.6 102.9 108 93.4 98.7 105.2 114.4 106.8 105.1 97.7 94.1 102.2 100.8 190.9 92.4 2012-10 92.9 99.4 88.6 122.8 104.9 103.5 108.3 93.6 98.7 105.1 114.1 107.1 105.2 98.7 94.4 102.1 100.8 191.4 92.7 2012-11 92.3 99.1 88.3 122.6 104.1 102.9 107.7 93.3 98.5 104.4 114.1 106.6 105.2 98.5 94.4 101.9 100.5 191.3 92.5 256 2010-09 2012-12 93.6 99.6 89.1 123 105.3 103.1 108.3 93.9 99.2 105.4 114.5 107 105.6 99.4 94.9 102.2 101 192 93.2 2013-01 94.9 100.1 89.8 124.1 106.4 103.2 108.7 94.4 99.8 106.6 113.6 107.5 106.5 100.4 95.3 102.3 101.4 193.1 93.6 2013-02 95.8 100.6 90.3 124.7 107.4 103.5 109.2 94.6 100.2 107.2 113.3 108.3 106.9 101.1 95.5 102.4 102.1 193.4 94 2013-03 94.5 99.8 89.7 124.2 106.1 102.5 108.5 94.1 99.4 106.4 112.5 107.2 106 100.2 95 102.1 101.1 192.8 93.2 2013-04 94.4 100 89.5 124.6 106 102.7 108.2 94.2 99.5 106 112.5 107.3 106.6 100.3 95.2 102.3 101.3 193.2 93.7 2013-05 94.6 100 89.9 125 105.8 102.5 108.3 94.2 99.5 106.1 112.7 106.8 106.6 100.4 95.4 102.5 101 193 93.9 2013-06 96.1 100.9 90.8 126.6 106.7 103.2 109 94.9 100.4 106.9 113.5 107.7 107.5 101.3 95.9 102.9 102 194.3 94.8 2013-07 96.2 100.9 90.8 126.5 106.7 102.7 108.9 94.9 100.2 106.9 113.5 107.4 107.7 101.4 95.8 102.8 102.4 194.3 95 2013-08 97.3 101.4 91.3 127.1 107.2 102.8 109.6 95.5 100.9 107.1 113.4 108.2 107.9 101.9 96.3 102.8 102.8 194.9 95.5 2013-09 97 101.3 91.2 126.2 106.8 102.7 109.3 95.4 100.7 106.7 113.1 108.3 107.6 101.5 96.5 102.9 102.6 194.5 95.4 Euro Area :Euro Bölgesi BE: Belçika DE: Almanya EE: Estonya IE: Ġrlanda GR: Yunanistan ES: Ġspanya FR: Fransa IT: Ġtalya 257 CY: Kıbrıs Rum Kesimi LV: Letonya LU: Litvanya MT: Malta NL: Hollanda AT: Avusturya PT: Portekiz SI: Slovenya SK: Slovakya FI: Finlandiya Not: For the euro area, the real effective exchange rate of the euro vis-à-vis 39 trading partners is displayed. For euro area countries, the table shows the harmonised competitiveness indicators calculated vis-à-vis these same trading partners plus the other euro area countries. A positive change points to a decrease in price competitiveness. Kaynak: https://www.ecb.europa.eu/stats/exchange/hci/html/hci_A.en.html, EriĢim Tarihi, 05.01.2014 258 Ek-8: Euro Bölgesi Ülkeleri ve SeçilmiĢ Ülkelerin Euro Bölgesine karĢı TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi, (Ocak 1994Aralık 2013,2005=100) Kaynak: http://ec.europa.eu/economy_finance/db_indicators/competitiveness/documents/mreea17.xls‘den UyarlanmıĢtır, EriĢim Tarihi, 05.01.2014 259 260 ÖZGEÇMĠġ KiĢisel Bilgiler Soyadı, adı : KUZU, Mehmet Uyruğu : T.C. Doğum tarihi ve yeri : 24/08/1986 Ankara Medeni hali : Bekâr Telefon : 0 (505). 805 55 83 Faks : Mehmetkuzu86@g e-posta : mail.com Mezuniyet Eğitim Derecesi Yüksek lisans Okul/Program yılı Gazi Üniversitesi /Muhasebe- Devam Finansman Bilim Dalı Ediyor Selçuk Üniversitesi/ ĠĢletme Lisans Bölümü 2010 Lise Osmaniye Atatürk Lisesi 2003 ĠĢ Deneyimi, Yıl ÇalıĢtığı Yer Görev 2011 Ocak- Aralık Bayburt Üniversitesi AraĢtırma Görevlisi 2011Aralık-Devam Gazi Üniversitesi AraĢtırma Görevlisi Ediyor Yabancı Dili Ġngilizce GAZİ GELECEKTİR...