Ayrımcılık ve İğrenme Duygusu Ayrımcılık belirli bir kişi ya da gruba belirli özelliklerinden dolayı önyargılı davranmaya denir1. Dünyada ve ülkemizde maalesef hala baş etmeye çalıştığımız bir sorun ayrımcılık. Ayrımcılığın yaş, cinsiyet, statü gözetmeksizin herkes tarafından yapılabileceğine şahit olduk. Bu durum, beni bu kadar nefret ve ayrımcılık duygusunun nereden geldiğini düşünmeye itti. Bunun üzerine ayrımcılığın ve iğrenme duygusunun çıkış noktalarını ve neden var olduklarını anlatan bir makale okudum. Makale merak ettiğim pek çok soruya cevap verdi ve beni ayrımcılık konusunda, insanların neden ayrımcılık yaptığı konusunda aydınlattı. O makaleden edindiğim izlenimleri ve yorumlarımı paylaşacağım bu yazımda. Makale2’nin bahsedeceğim bölümü ayrımcılığın insan doğasındaki yerine ve çıkış noktalarına parmak basıyor. Hayvanların aksine insanlar öleceklerini bilerek yaşayan tek canlılar. Bu fani yanımızı değiştiremeyeceğimizi bildiğimiz halde gene de bu özelliğimizin ötesine geçme arzusuna sahibiz. Ölümsüz olmadığımızı biliyoruz ama bu konuda hiçbir şey yapamıyoruz. Bu durum bizde bir kaygı ve utanç yaratıyor. Bu karışık duygular da insanlarda bir dengesizlik ve ahlaki çöküntü haline sebebiyet veriyor Kendimizi bu faniliğimizden uzak tutmanın bir diğer yolu ise bu “fani”, “hayvani” yani zayıflık göstergesi olan özelliklerimizi başkalarının üzerine atmaktır. Bu sayede belirli bir grubu bir “alt-sınıf”’ a dönüştürmüş oluruz ve onları zayıf olarak nitelendirirken kendimizi güçlü hissederek tatmin oluruz. Ayrımcılığın ve belirli bir kesimi dışlamanın insanın doğasından geldiğini öğrendiğimde şaşırmadım değil. Ben ayrımcılığın hep çevresel faktörler sayesinde “oluşturulduğunu” düşünürdüm. Ama burada ifadeleri netleştirmekte fayda var. İnsan doğasında var olan şey ayrımcı olmak değil, ayrımcı olmaya yatkın olmaktır. Bu yatkınlık büyük ihtimalle evrimsel süreçte kurtulmayı başaramadığımız özelliklerimizden biri. İnsanları gruplandırma ve dışlama ilkel bir savunma mekanizması olarak var olmuş da olabilir. Ama insanları hayvanlardan ayıran bir diğer özellik de kendi özelliklerini değiştirebilmesi ve evrimsel süreçle gelen karakteristik özelliklerinden kurtulabilmesidir; bu da bana göre yalnızca eğitimle başarılabilir. Günümüzde, bu “ayrımcılığa yatkın olma” durumunu aşabilecek konumda olmalıyız. 1 2 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ayrımcılık Not For Profit, Martha C. Nussbaaum, Princeton University Press, 2010 Daha geçen hafta Pakistanlı sınıf arkadaşlarımdan bir buluşma daveti aldım. Arkadaşım, bana toplanıp yöresel yemeklerinden yapacaklarını ve benim de gelmemi istediğini söyledi. Hemen kabul ettim ama yurtlarına vardığımızda gördüğüm manzaraya şaşırmadım değil. Yaklaşık altıyedi kişilik bir grup yöresel geleneksel kıyafetlerini giymiş konuşuyorlardı. Arkadaşıma sanırım yanlış yere geldiğimizi söylemeye hazırlanıyordum ki arkadaşım kalabalık grubu selamlayarak aralarına girdi ve o da kendi geleneksel kıyafetini giydi. Böyle bir durumda bilincim otomatik olarak bu gruba ait olmadığımı işaret etti ve buraya gelme kararımı sorguladım. Fakat bir dakika sonra beni de sohbete dâhil ettiler ve ne etnik köken, ne din, ne kültürel farklılıklar gözetmeksizin koyu bir muhabbet sardı ortalığı. O an gerçekten utandım. O insanları, sırf kılıklarına bakarak yargıladığım için utandım. İnsanları, basmakalıp bir şekilde algılamanın ne kadar yanlış olduğunu, bilincimizin bizi ne kadar yanılgıya düşürebileceğini kavradım o an. Benim ve pek çoğumuzun yaptığı hatalara düşmemeleri için çocuklara erken yaşta farklı cinsel tercihlerin, etnik grupların, dinlerin ve buna benzer özelliklerin bir önyargı oluşturmaması gerektiği aşılanırsa, empati kurma ve dünyayı başkalarının gözünden görebilme öğretilirse işte o zaman ayrımcılık sorunu ortadan kaldırılabilir. Ayrımcılığın olmadığı bir toplum barış ve huzur yolunda ilerler. İnsanlar, sahip oldukları farklılıkları ve çeşitliliği birbirleriyle savaşmak yerine insanlığın ortak yararı için kullanırsa işte o zaman gerçek anlamda gelişmişlik sağlanabilir. Umarım bir gün insanlar “ayrımcılık” duygularını tamamen bir kenara atarak “insan” ırkının birliğine yoğunlaşabilir.