Ocak-1984 DİNİMİZDE YARDIMLAŞMA VAKIF KURMA VE İbrahim URAL َۜ َ لَنْ تَنَالُوا الْ ِب َر ح َّٰتى تُن ِْف ُقوا ِم َما ت ُ ِِحبُو اّلل بِ ۪ه َع ۪ليم َ ّٰ َۜ َ َومَا تُن ِْف ُقوا ِمنْ َش ْيءٍ َف ِا Muhterem Müslümanlar! İnsanın yaratılışında başkalarına iyilik ve yardım temayülü vardır. İnsandaki bu duygu ve yöneliş, dini duygularla kaynaşınca daha kuvvetli ve belirgin bir hale gelir. Asırlarca insanlara hizmet veren yollar, köprüler, çeşmeler, imaretler, camiler, medreseler ve şifahaneler bu duygunun en canlı örnekleridir. Yardımlaşma ve iyilik yapma duygusu, Müslümanlarda daha gelişmiş bir haldedir. Çünkü gayesi yaratana ibadet ve kulluk; yarattıklarına şefkat ve merhamet olan İslam dini, her imkân ve vesile ile Müslümanları yardımlaşmaya ve dayanışmaya teşvik etmiş, zekat, fıtra ve kurban gibi ibadetlerle bunu bizzat gerçekleştirmeyi gaye edinmiştir. İşte Vakıflar, yardımlaşma, dayanışma ve toplumun ihtiyacı olan sosyal hizmetlerin yerine getirilmesini ve devamını sağlayan kurumlardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.) hutbemizin başında okuduğum hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "İnsan öldüğünde amel defteri kapanır. Ancak şu üç şey müstesna: Sadakai Cariye (sürekli sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve babasına hayır dua eden iyi evlat" buyurmuşlardır.1 Hadisi şerifte bildirilen "Sadakai cariye" müessese olarak en canlı ve sürekli dinamizmini vakıf teşkilatı ile kazanmıştır. İslam Tarihinde vakıf yapan ilk zat; Hz. Ömer'dir. Hz. Ömer Medine'de Semg denilen hurma bahçesi hakkında Peygamberimiz'e danışmış, Peygamberimiz de O'na "Aslını tut (vakfet), ürün ve meyvelerini ise Allah yolunda sebil yap!" buyurmuştur. Hz. Ömer bunun üzerine bahçesini vakfetmiştir. Meşhur sahabilerin pek çoğunun yaptıkları vakıflar vardır. Hatta Sahabeden Cabir b. Abdullah diyor ki "Ben muhacirlerden ve Ensar’dan bir kimse bilmem ki malı olsun da onu vakfetmiş olmasın". Şu söz de Peygamberimizin vahiy kâtiplerinden Zeyd b. Sabit'e aittir: "Ölü ve diri için vakıftan daha hayırlı bir şey görmedik". Çünkü vakfedilen mal sebebiyle ölü devamlı ecir ve mükafat kazanır. Bu mal hapsedilip satılamaz, bağışlanamaz, miras kalmaz. Böylece vakfın hayrı diri için de devam eder. Muhterem Müslümanlar! Dinimizin gereği olarak doğan ve gelişen vakıflar İslam âleminin her tarafına yayılmış, İslam toplumlarının içtimai ve iktisadi hayatında önemli ve şerefli bir yer tutmuştur. Sosyal güvenlik, sosyal adalet ve benzeri kavram ve ideallerin çağımızın toplumlarında henüz yeni gerçekleştiği hatırlanırsa, İslamiyet’in ve İslam medeniyetinin, çağımız medeniyetinden asırlarca ileride günümüzde insani ve sosyal hizmetlerin sahasını genişletmiş, maliyetlerini de yükseltmiştir. Bu hizmetlerin hepsini resmi kurumlardan beklemek doğru değildir. Müslümanlar, sosyal ve kültürel konularda vakıflar kurarak bu hizmetlere sahip çıkmalı, para harcayarak yapılan hayri hizmetlerin cihad değerinde olduğunu unutmamalıdırlar. Hutbemizi Peygamberimizin (a.s.) konumuzla ilgili bazı hadisi şeriflerinin mealleri ile bitiriyoruz: "Sizin en iyiniz; insanları yedirip içiren ve selamlaşmayı yerine getireninizdir."3 "İslam’da iyi bir çığır açan onun ecrine ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin sevabına erişir."4 "Allah katında işlerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır."5 "Veren el, alan elden üstündür."6 *** 1 2 3 4 5 6 Fethu'l-Kebir, 1/154. Al-i Imran, 3/92. Fethu'l-Kebir, 2/102. Fethu'l-Kebir, 3/200. Fethu'l-Kebir, 1/465. T irmizi, Zühd, 32.