15/5/2009

advertisement
İL:
borçlarının
OSMANİYE
AY-YIL: MAYIS 2009
TARİH: 15.05.2009
‫لَ ْن تَنَالُواْ الْر َِّب َح ََّّت تُ رنف ُقواْ رِمَّا ُرُتبُّو َن َوَما تُ رنف ُقواْ رمن‬
ٍ
‫اّللَ برره َعلريم‬
‫َش ْيء فَرإ َّن ه‬
Al-i İmran 3/92
VAKIF MEDENİYETİ
Muhterem Müslümanlar!
İnsanlığın, insanlık tarihi boyunca geliştirmiş
olduğu yüce değerlerden birisi de, kuşkusuz yardımlaşma
ve dayanışma duygusudur. Bu duygunun tezahür ettiği
kurumların başında, bir dini ve hukuki kuruluş olarak
vakıflar gelmektedir. Arapça bir kelime olan Vakıf; sözlükte
yer aldığı şekliyle durma, durdurma, hareketten alıkoyma,
hapsetme ve dinlendirme manalarına gelir. Çoğulu Evkaftır.
Terim olarak Vakıf; Bir mülkü Allah rızası için toplum
menfaatine tahsis ederek durdurmak, Allah'ın mülkü olmak
üzere ebedi temlikten menetmek ve gelirini hayırda
kullanmaktır.
Değerli Mü'minler!
İslam öncesi dönemde de var olduğu bilinen Vakıf
müessesesi, gerçek anlamdaki gelişmesini, mübarek
dinimizin yayılmasından sonra yapmıştır. İslam'ın dünyayı
şereflendirmesi ile vakfın ilk fiili numunesini de hazreti
Peygamber ( s.a.s ) efendimiz vermişlerdir. O, her
davranışında ümmeti için en güzel örnek olduğu için önce,
Medine-i Münevvere'de sahibi bulunduğu yedi ayrı
hurmalığını, daha sonra da Fedek ve Hayber
hurmalıklarından kendi hissesine düşeni Allah yolunda
vakıf buyurmuşlardır. Bunu gören Sahabe-i Kiram da
ellerindeki pek çok kıymetli gelir ve malları da
vakfetmişlerdir. Öyle ki, Hazret-i Cabir (r.a.) : "Muhacir ve
Ensar'dan imkân sahibi olup da vakfetmemiş bulunan tek
kişi bilmiyorum." demektedir.
Aziz Mü'minler!
Vakıflar, Hazret-i Peygamber ( s.a.s ) ve Ashab-ı
Kiram'ın fiilleriyle vücut bulmuş, hayır kurumlan olarak
başlamış, atalarımızın bu manevi mirasa sahip çıkmasıyla
da günümüze kadar uzanıp gelmiştir. Tarihe baktığımız
zaman atalarımızın sayısız hayır müesseseleri kurmuş
olduğunu görürüz. Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan
günümüze kadar vakıflar çok mühim işlere imza atmışlardır.
Millet olarak dünyada eşine rastlanılmaz, zengin bir vakıf
kültürünün mirasçılarıyız.
Bizler hasta ve garip leyleklerin bakım ve
tedavisi için bile vakıf kuran bir milletin evlatlarıyız.
Bu millet, bayram günlerinde top atılarak halkın
sevindirilmesini
düşünmüş,
alışveriş
edenlerin
aldatılmasını önlemeyi kendisine vazife saymıştır.
Yoksul genç kızlara çeyiz verilmesi, bunların
düğünlerinin yapılması bile hesaba katılmıştır.
Cezaevlerindeki mahkûmların ihtiyaçlannın karşılanması,
ziraatın geliştirilmesi, borç yüzünden hapse girenlerin
ödenmesi
bir
mesele
olarak görülmüş, ilgili vakıflar kurularak gerekli önlemler
alınmıştır. Aynı zamanda bu kurumların uzun ömürlü
olması için onlara kalıcı gelir kaynakları sağlanmıştır.
Değerli Kardeşlerim!
Vakıf müesseseleri ile diğergamlığın zirvesini
yakalayan Osmanlı Devleti, 26 binden fazla vakıf
kurarak insanlarla birlikte hayvanlara da hizmet
etmiştir. Osmanlı'da dikkatimizi çeken diğer bir husus
ise bu 26 bin küsur vakfın 1400 küsurunun hanımlar
tarafından
yaptırılmış
olmasıdır.
Ecdadımız,"
İnsanların, canlıların yaşadığı yerlerde, mutlaka onlara
yapılacak bir yardım, bir hizmet vardır" anlayışını
temel prensip edinerek hareket etmiş ve diğer
milletlerin
hayal
dahi
edemeyeceği
vakıflar
kurmuşlardır. Onlara bu anlayışı kazandıran yüce
dinimiz İslam'dan başkası değildir. Yüce Allah
hutbemin başında okumuş olduğum ayet-i kerimede
şöyle buyurmaktadır: “Sevdiğiniz şeylerden sarf
etmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarfederseniz
şüphesiz Allah onu bilir."1 Sevgili Peygamberimiz
“ Âdemoğlu öldüğü zaman, amel defteri kapanır. Üç
kimse bundan müstesnadır: Devamlı sadaka ( sadaka-i
Cariye ) meydana getirenler, topluma yararlı bir ilim (
eser ) bırakanlar ve kendisine hayır dua eden hayırlı
evlat bırakanlar."2 Buyurmuştur. Bu ve benzeri ayet ve
hadisler ecdadımızı: " İnsanların en hayırlısı insanlara
faydalı olan, malın en hayırlısı Allah yolunda harcanan
( vakfedilen ), vakfın en hayırlısı da halkın en çok ihtiyaç
duyduğu şeyi karşılayandır" anlayışına ulaştırmıştır.
Muhterem Müslümanlar!
Üzülerek ifade ederim ki, bugün vakıf medeniyeti
o görkemli eski görünüşünden çok uzaktadır. Onun içindir
ki, aradığımız huzuru bir türlü bulamıyoruz. Zira insana
huzur veren şey, başkalarına faydalı olmak ve onların hayır
duasını kazanmaktır. Zamanımızda kurulan derneklerin ve
vakıfların önemli bir kısmı tabela derneği ve vakfı olmaktan
Öteye gidemiyor. Çünkü bir kısmının teşkilat yapısı çok
zayıf, bir kısmı ise kişilerin tekelindedir. Eğer o eski vakıf
medeniyeti bugün de varlığını sürdürebilseydi, aç ve
mağdur insan ve hayvan kalmazdı. Günümüzde satıcılar
müşterilerini aldatıyorsa, fakirlerin boynu bayramlarda
bükülüyorsa, evlenme çağına gelmiş kızlarımız ve
erkeklerimiz evlenemiyorsa, insanlarımız borç yüzünden
hapse veya mezara giriyorsa, garibanlar hastanelerde rehin
kalıyorsa, bazıları çöplerden rızkını arıyorsa, kimsesiz
ölüler ortada kalıyorsa, bencillik hayatı kasıp kavuruyorsa
ilgili vakıfların olmayışı yüzündendir. Geçmişte vakıflar
halka hizmet ederek devlete büyük destek sağlıyordu. Emin
olunki vakıflar ihya edilirse pek çok mesele kendiliğinden
çözülecektir.
HAZIRLAYANIN ADI: Kemal BAHÇE
ÜNVANI: Cihan Cami İmam Hatibi
OSMANİYE
______________________________________________
1. Al-i İmran 3/92
2. R.Salihin Trc. C.3, Hadis No. 1412
Download