TBMM B: 21 19 . 11 . 2009 O: 7 Tabii -biraz önce Şükrü Bey de ifade etti- gerçekten Türkiye’nin stratejik önemi tarih, kültüründen kaynaklanan ve bu coğrafyayı vatan yapmış ve bu coğrafyada millet olarak yaşamayı temin etmiş kimlik değerlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu kimlik değerleri Türkiye’ye çok yepyeni bir vizyon oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu kimlik değerlerini koruyarak stratejiyi geliştirmeniz gerekmektedir. Yoksa, bu kimlik değerlerini ayrıştırarak, çatıştırarak, Türkiye’nin menfaatlerine bu küresel dünyada hizmet etmeniz mümkün değildir. Bu bakımdan “Medeniyetler İttifakı” dediğimiz şey aslında Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığıyla buluşturulduğunda hangi anlama geldiğini Irak’ta gördük. Gerçekten Irak’ta gördük. Dolayısıyla Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığıyla “Medeniyetler İttifakı” adı altında dünyayı tek bir medeniyetin yönetimine terk etmek isteyen bir siyasal anlayış çerçevesinde diğer medeniyetleri, açıkçası medeniyet kaynaklarını ortadan kaldıracak girişimler karşısında da çok dikkatli olmamız gerekmektedir. Yani Huntington’un felsefesine göre, medeniyetler çatışması tezine göre “İnsanlar ya da ülkeler kendilerini medeniyetlere göre tanımladıkça açıkçası birtakım ülkeler parçalanmaya mecburdurlar.” diye ifade etmektedir ve Huntington, Türkiye’de çok farklı medeniyetler olduğunu iddia edip Türkiye’nin de “bölünük ülke” olduğunu söylemektedir. O bakımdan, bu teze göre bir antitez geliştirdiğiniz durumda gerçekten Huntington’u iyi anlamak lazım ve bizim için, medeniyet kimliğimizi tanımlamamız için üç tane şart ileri sürmektedir. Bakın, üç tane şart ileri sürmektedir Türkiye’nin bu yönde parçalanmaması için âdeta: Birincisi, o ülkenin siyasi ve ekonomik seçkinleri bu hareket noktasında önemle taraftar ve hevesli olmalıdır. Yani bizim bu coğrafyada oluşturduğumuz medeniyet ve kimlik değerlerinin değiştirilmesi konusunda hevesli olmalıdır. Kim hevesli? İşte görüyorsunuz. İkincisi, kamuoyu söz konusu yeniden tanımlama konusunda muvafık davranmaya istekli olmalıdır. Görüyor musunuz derin koalisyonu? Peki, üçüncüsü nedir? Kabul edici konumunda olan medeniyetteki Batı’yı hâkim gruplar mühtediyi benimsemeye istekli olmalıdırlar. İşte, bugün geldiğimiz bu noktada bizim milletimizin üzerinde oynanan kimlik değişimi konusundaki amacın, hedefin, aracıların nasıl geliştiğini Huntington “Eğer siz bunları yaparsanız âdeta medeniyetler çatışması çerçevesinde bölünük ülke olmaktan çıkarsınız.” demek suretiyle Türkiye’nin millî kimliğinin yeniden tanımlanması gerektiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’ye dışarıdan ithal bu tip tezlerle Türkiye’nin ne stratejisi ne de açıkçası birliği ve bütünlüğü temin edilebilir. Bu bakımdan, bu anlaşmada özellikle “kültürler arası diyaloğun geliştirilmesi amacıyla” diye bir kavram varken, bunu Medeniyetler İttifakıyla bağdaştırmak doğru değildir. Medeniyetler İttifakı, medeniyetlerin çatışması tezi üzerine tek bir medeniyetin hâkim olmasını temin etmek üzere ortaya konulmuş bir girişimdir ve bu girişimin -bir daha tekrarlıyorum- Irak’ta, İslam dünyasında, ABD’nin stratejik emelleri doğrultusunda, İslam’ın ideolojisinin de bir tehdit olduğunu dikkate alan bir girişimle karşı karşıya olunduğunu ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla burada, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen Medeniyetler İttifakına da yapılan atfın bu diyalogdan çok uzak olduğunu ifade etmek istiyorum. Nitekim zaten burada, diyalog ve iş birliğinden bahsediyor, ittifaktan bahsetmiyor. Dolayısıyla bu konferansın, bu Gençlik Forumunun İstanbul’da kurulması bence doğrudur. Bu ilişkilerimizi geliştirmemiz lazım. Türk dünyasıyla da bu tip kurumların kurulmak suretiyle Türk milletinin millî kimliğini oluşturan Türk-İslam anlayışına uygun, kimliğine uygun ilişkilerin, geliştirilecek bu tip kurumların gerçekten ülkemizde yapılması, bu konuda Türkiye’nin önderlik yapması bence son derece doğrudur. – 575 – GÖKHAN-21 313–317