Düşündüğünüz, Söylemek istediğiniz, Söylediğinizi sandığınız, Söylediğiniz, Karşinizdakinin duymak istediği, Duyduğu, Anlamak istediği, Anladığını sandığı, Anladığı... İnsanların birbirlerini yanlış anlamasına sebep olan 9 etmen vardır. İletişim 1 İÇİNDEKİLER Sayfa No. 1. İletişim Nedir? 3 2. İletişim Modelinde Yer Alan Sistemler 4 3. Sözsüz İletişim 8 4. İlişkilerde Sosyal Mesafeler 11 5. Sağlıklı İletişimin Kurulamama Nedenleri 13 6. İletişimin Çeşitleri 15 7. İletişimimi Nasıl İyileştirebilirim? 19 İletişim 2 1. İLETİŞİM NEDİR? İletişim basit olarak şu şekilde tanımlanabilir: En az iki birim arasında birbirine ilişkin mesaj alış verişi. İnsan, dış dünyaya kendi iç psikolojik değerleri ile anlam verir ve bunu, kendi dışındakilere ifade etme ihtiyacı duyar, böylece iletişime hazır hale gelir. İletişim, kişiler arası duygu, düşünce ve bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır. Duygu ve düşüncelerin bir bilgi olarak aktarılmasındaki eylemler ve bu eylemlerin biçimi iletişimin özünü oluşturur. Bu özde önemli olan nokta ise iletişim açısıdır. İletişim açısı; konuşandan dinleyiciye doğru giden mesajda, ağızdan çıkan söz ve duygular ile beden dili arasındaki farktır. Açı ne kadar sıfıra yakınsa o kadar net bir iletişim kurulur. Kullanılan kelimeler, sözler, cümleler DİNLEYEN Duygular, davranışlar, hisler KONUŞAN İletişim açısını daraltmak için, samimi olmak ve yapmacık ifadeler takınmaktan kaçınmak yeterli olur. Böylece karşıdaki insan da doğal davranır ve güven duymaya başlar. İletişim bir bütündür ve iletişimi kelimeler, eller ve gözler gibi bütünlüğünden soyutlayarak ve süreçteki bir kesite bakarak değerlendirmek yanıltıcı olur. İletişim bir eylemdir ve tekrarlanamaz. İletişim esnasında ne söylediğimizin yanısıra, onu nasıl söylediğimiz daha çok önem taşımaktadır. İletişimin en önemli amacı, kişiler arasında anlaşma, yakınlaşma sağlamak ve sorunlarına çözüm getirebilmektir. İletişimi kuran ve başlatan kişi kendisini, duygu ve düşünce dünyasını, ilişkilerini, ilişkilerinin kendisindeki karşılıklarını açıklamak ve karşısındakine anlatmak ister. Buradaki “anlatmak” davranışının amacı, “anlaşılmak” tır. Bunun için de biri alıcı, biri verici olmak üzere iletişimde en az iki kişi yer alır. İletişim 3 2. İLETİŞİM MODELİNDE YER ALAN SİSTEMLER Dış uyaranlar ve kişilik özellikleri VERİCİ İletişimi başlatan Gönderme becerileri (İletişim Biçimi) ANLAMI KODLAMA Sözlü-Sembol Dili MESAJ Sözsüz-Beden Dili Dış uyaranlar ve kişilik özellikleri KODU AÇMA ALICI İletişimi sürdüren GERİ BİLDİRİM 1- Verici İletişim süreci içerisindeki kişilerden, iletişimi başlatan kişiye “verici kişi” denir. Verici, herhangi bir durumda diğer insanlara düşünce ve duygularını aktarma girişiminde bulunan kişidir. Verici kişinin aktardığı duygu ve düşüncelerde o olay öncesindeki ihtiyaç ve beklentilerinin, özellikle geçmiş yaşantılarının rolü çok büyüktür. İletişim 4 2- Alıcı İletişim süreci içerisinde, verici kişinin kodladığı anlamı alıp çözen ve değerlendiren kişiye “alıcı kişi” denir. Mesaj akışında alıcı kişinin tutumu, iletişimin akışını belirleyen önemli bir etkendir. Diğer yandan iletişim için esas olan, mesajlardaki sözcüklere verici kişi tarafından giydirilmiş olan anlamlardır. Alıcının, gönderilen mesaj kodlarını çözerken vericiyi anlama gayreti içinde olması gerekmektedir çünkü; doğru dinleme, doğru ve sağlıklı iletişimin en önemli parçasıdır. Sağlıklı insan ilişkilerinin temeli, çok basit gibi görünen ama çok ihmal edilen etkin dinlemenin doğru olarak uygulanmasıdır. 3- Anlamın Kodlanması ve Kodun Açılması Bir iletişimin başarılı olması ve amacına ulaşabilmesi için şu soruların cevaplarının verilmesi yerinde olur: - Ne söylemek istiyorum? - Ne zaman söylersem karşımdaki kişinin iletişim kanalları açık olur? - Nerede ve hangi ortamda iletişimi başlatırsam yerinde olur? Anlamın kodlanmasında etkin olan üç temel faktör vardır. a- İlişkinin Biçimi Anlamın kodlanması esnasında iletişim içindeki kişilerin statüsü, rolleri ve o andaki durum, ilişkinin biçimindeki işlevlere sahiptir. İlişkinin biçimi daha çok sosyal rollerle ilgilidir. İlişki, sahip olunan rollere göre şekillenir, biçim alır. Yani ilişkinin türünü, iletişim içindeki kişilerin sahip oldukları rol ve statülerin fonksiyonu belirler. Örneğin, iş yerinde bir tartışma yaşandığında o anda yöneticinize kızsanız bile bunu gösteremezsiniz. b- İlişkinin Bağlamı Yer, zaman ve yaş gibi faktörler anlam kodunu etkileyen özelliklerdir. İletişimin yeri ve zamanı, kodu hem oluşturmada hem de açmada etkilidir. Örneğin; bir anne, çocuklarına kızgınlığını misafirlerin yanında başka, yalnızken daha başka gösterir.... İletişim 5 c- İlişkinin Amacı Verici kişi ile alıcı kişinin amaçları ve ilgileri, anlamın kodlanmasını belirleyen temel özelliklerdir. Verici kişinin amaçları: Anlatmak, sorun çözmek, işbirliği yapmak, disiplin altına almak, bilgi vermek, ikna etmek, farklı görüşleri açmak, değiştirmek veya yön vermek olabilir. Alıcı kişinin amaçları: Anlamak, tartışmak, öğrenmek, işbirliği yapmak, değerlendirmek veya paylaşmak olabilir. Amaçların olumlu olması yapıcı bir iletişimi, olumsuz olması ise yıkıcı bir iletişimi ortaya çıkarır. 4- Mesaj İnsanlararası iletişim, kişilerin birbirlerine bilinçli ya da bilinçsiz olarak iletmek istedikleri duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir. Aktarılan mesaj, bireyin psiko-sosyal yaşantılarından oluşur. Bir yaşantıya ait duygu ve düşüncelerin kodlanarak sözlü, sözsüz veya yazılı bir anlatımla alıcı kişiye ulaşmasını sağlayan sembollere “mesaj” denir. Mesaj, vericiden çıkan duygu ve düşüncelerin, alıcının duyu organlarınca algılanmasını amaçlar. Mesaj, alıcıya ait ne kadar çok duyu organına ulaşırsa anlatım o ölçüde başarılı olur. Bu yüzden görme, işitme, dokunma ve koku ile ilgili faktörlerin iletişimde yer alması mesajın gücünü artırır. Böylelikle mesajı alacak kişideki bütün alıcılara ulaşma ve onları besleme imkanı oluşur. Mesaj; yazıda kullanılan grafik anlatımla, konuşmada kullanılan sembolleri içeren sözlü anlatımla veya bedenle oluşturulan işaretleri içeren sözsüz anlatımla (beden dili ile) ifade edilebilir. Diğer yandan belirsiz veya çelişkili mesajlar vermek, konuşma ile beden dilinin kullanımından ortaya çıkan mesajlar arasında uyumsuzluk veya açıklık yaratabilir. Bu yüzden iletişim kurmak zorlaşabilir ve açı derecesi artar. İletişim 6 5- Gönderme Becerisi Mesajların sözlü, sözsüz veya yazılı olarak istenen ilişki biçimine uygun olarak verilebilmesi, gönderme becerilerinin geliştirilmesi ile mümkündür. Bireyin mesaj gönderme becerisi, yaşanılan sosyal ortam ve kişilik özellikleri ile şekillenir. Gönderme becerisi bir diğer deyişle ifade edebilme yeteneğidir. İfade edebilme, sözel ve sözsüz iletişim olmak üzere temelde iki beceri ile mümkün olmaktadır. Gönderme becerisi; mesajın aktarılması için seçilmiş olan sözcükler, beden dili ve sesten oluşan bir bütündür. Ses ve beden, düşünülmeden kullanıldığı için, iletişimde önemli bir paya sahiptirler. Davranışlar ne kadar doğalsa, kurulan iletişim o kadar inanılır ve güvenilir olur. Sözel iletişim Sözel iletişimde önemli ve etkileyici olan, sözcükleri ve cümleleri yerinde kullanarak kolay ve güzel bir anlatım sunmaktır. Mesajın aktarılması için seçilmiş olan sözcükler ve sesin kullanılması, sözlü iletişimin kapsamındadır. Sözlü iletişim duygu ve düşüncelerimizi belirtmek için kullandığımız kelimelerdir. Yüzyüze kurulan bir iletişimin yapılandırılmasında, kullanılan kelimeler yaklaşık %10 rol oynamaktadır. Yalnız, telefonda konuşmalarda olduğu gibi sadece sesin kullanıldığı iletişimlerde bu rol %90lara çıkmaktadır. Sesin Kullanımı İletişim esnasında; kullanılan ses, ton ve vurgu dahil, ortalama olarak %30 oynamaktadır. rol Vurgu, kelimenin veya cümlenin anlam kazanmasında, bir düşünceyi doğru ifade etmede, söze duygu ve ezgi özelliği kazandırmakta en önemli unsurdur. Vurgu, konuşma esnasında ikna edici olabilmeyi sağlar. Ton ise, bir anlatım sırasında kişinin sesinin yüksekliğini değiştirerek (alçaltıp yükselterek) çeşitli duygular yüklemesidir. Tonlamada 5 değişik oluşum vardır: Yükselen – Alçalan - Tek düze - Yükselip alçalan - Alçalıp yükselen Tonlama yapılırken neşe, coşku, sevinç, hüzün, üzüntü, öfke, kızgınlık, şaşkınlık, iğrenme vbg. duygular ifade edilir. İletişim 7 Ses tonundaki ve perdesindeki (sesin alçak veya yüksek olması) değişimler farklı mesajlar iletebilir. O yüzden yavaşça ve duyulabilir bir biçimde konuşmak, ses ile ilgili negatif bir önyargının oluşmasını engeller. Çok hızlı, bağırarak veya alçak sesle konuşmak, kelimeleri ağız içinde gevelemek, konunun anlaşılmamasına veya istenen etkinin yaratılamamasına sebep olabilir, ters etki bile yaratabilir. Sesin fazlaca keskinleşmesi karşıdakini susturmaya yönelik bir itiraz cümlesini andırabilir. İddialı bir cümle ise saldırgan bir ton taşıyabilir. Eğer söylediğinizde ve söyleme biçiminizde bir belirsizlik varsa insanlar büyük olasılıkla mesajın içeriğinden çok, ses tonunuza yanıt vereceklerdir. Sağlam ve soğukkanlı bir ses tonunu koruyabilmek ancak kendinizi sağlam ve soğukkanlı hissettiğinizde ya da büyük ölçüde kendini izleme ve bilme durumlarında olabilir. 3. SÖZSÜZ İLETİŞİM Sözsüz iletişim, duygu ve düşüncelerin beden dili ile anlatılmasıdır. Kullanılan mimikler, yüz ifadeleri, jestler, eller ve kollarla yapılan hareketler, bakışlar, vücudun duruşu ve gülümseme, karşı tarafa ifade edilmesi istenilen düşünceleri ve duyguları destekler, anlam katar. Kurulan iletişimde, kullanılan beden dili %60 rol oynar. Sözsüz iletişimin bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Sözsüz iletişim bir çok anlatımdan daha çok anlam içerir. Gerçek duyguları ifade eder. Herkes tarafından kullanılır. Beden dili sayesinde hızlı bir iletişim kurulur. Beden dilinin evrensel bir yönü vardır. Sözsüz iletişimde, (beden dilinde) yer alan faktörleri sırayla ele alalım. İletişim 8 1. Duruş Duruş genelde alışkanlıkların sonucudur. Duruş biçimi (postür), kişilerin hakkında pek çok şey söyler. Bedende; baş, omuz ve göğüs açıklığından oluşan bir merkez vardır. Merkezin dengeli, omuzların genişlemeden dik olduğu duruş kendine güveni; merkezin kapalı, omuzların düşük, başın hafifçe öne eğik olduğu duruş güvensizliği; merkezin çok fazla açıldığı, omuzların ve kolların genişleyerek yana uzandığı duruş saldırganlığı; merkezin kapalı olduğu ve kolların öne kavuşturulduğu duruş ise, içe dönüklüğü veya savunmaya geçildiğini gösterebilir. Eller başın üstünde, ayaklar uzatılmış vaziyette oturuyorken üstünlük mesajı verilir. Bu hareketleri “beden dili“ olarak yorumlamak için aynı anlamı içeren en az 3 tane hareketin, aynı yönde yapılması gerekmektedir. İlk kez yapılan bir hareket için hemen yargıya varılamaz. Özellikle iş dünyasında vücudun duruş şekli; birini merkeze alma, gruba dahil etme veya dışlama gibi birçok anlam taşıyabilmektedir. 2. Yüz ifadesi Yüz ifadesi genelde mimik olarak adlandırılmaktadır. Mimikler, alıcı ve verici kişiler arasında bir nevi sinyal niteliği taşımaktadır. Yüz ifadesi, kişiye özgüdür ve iletişim tarzını belirler. Kaşları kaldırmak, yüzün kızarması, ağzın aşağıya doğru eğilmesi ve bunlar gibi pek çok hareket, iletişimde olunan kişi veya kişilerde belli bir etki ve izlenim uyandırır. Gülümseme belki de en dikkate değer yüz ifadesidir, fakat kolaylıkla taklit edilebilir. 3. Göz teması Etkili iletişim kurmak, karşıdakinin gözlerini yakalayıp onlara bakabilmeye, aynı zamanda konuşurken bakışları yüzün çeşitli yerlerine yöneltmeye bağlıdır. Bakışlar konuşmanın konusuyla da çeşitlilik kazanır. İletişimde olduğumuz kişiler ile aramızdaki ilişki düzeyi ve kişilik özellikleri de bakışlarda etkilidir. Karşımızdaki kişi ile yüzyüze konuşurken gözleri bize, bizi dinleyip dinlemediğini, söylediklerimizle ilgilenip ilgilenmediğini, içtenlik duyup duymadığını, sıkılıp sıkılmadığını söyler. Gözlerini hiç kaçırmadan devamlı bakan biriyle de konuşmak zordur. Göz teması, kişilerle olan mesafeyle belirlenir. Örneğin karşımızdaki insanla çok yakın duruyorsak birbirimize bakmamaya çalışırız. İletişim 9 4. Yükseklik ayarı Beden dilinde yer alan bir diğer factor, fiziksel yüksekliktir. Konuştuğunuz kişiyle aynı düzeyde durmak, eşitlik duygusu verir. Düzeyi yükseltmek, güç ve üstünlük göstergesidir. Düzeyler mümkün olduğunca eşitlenmelidir. 6- Geri Bildirim Geri bildirim, alıcı kişinin verici kişi (kaynak kişi/iletişimi başlatan) karşısındaki konumunu açıklığa kavuşturur. Geri bildirim, iletişimi güçlendirir. Bütün iletişimlerde verici kişinin en çok ilgilendiği konu da, geri bildirimdir. Mesajın, alıcıda yarattığı etki ve alıcının iletişime katılarak aldığı yer, ancak geri bildirimle açıklık kazanır. En hızlı geri bildirim, yüzyüze iletişimle alınır. Geri bildirimin kalitesi, iletişimin hem devamını hem de yönünü belirler. Doğru ve sağlıklı bir iletişim için geri bildirimde yer alması gereken özellikler şunlardır: Verici kişiyitam olarak dinlemek ve anlamaya hazır olmak, Kelimelerin içeriğine ve aktarılmak istenen duygulara açık olmak, Kelimelerin sözlük anlamları dışında, verici için ne anlama geldiklerini tanımayı istemek, Kodu açılan mesaj ile kodlanan mesajın anlam bütünlüğünü kontrol etmek, Ana konuyu kaçırmamak, Özetlemeler yapmak, İletişimi önyargı ve dirençle kesmemek, Verici kişinin duygularını anlayabilmek, farklı insanların bakış açılarından bakmayı başarabilmek (empati kurmak), Üzerinde fikir birliği olmayan noktalardan önce, anlaşılan noktaları açıklığa kavuşturmak, Duygusal gerginliğin bedene ve ses tonuna yansımasını önlemek, İletişimi kapatmadan doğru dinlemek ve sağlıklı geri bildirimleri sürdürme çabasından vazgeçmemek. İletişim 10 4. İNSANLARARASI İLİŞKİLERDE SOSYAL MESAFELER Mesafe, ilişkilerde kişilerin birbirlerine verdikleri değeri ve önemi gösteren, bulundukları yer konusunda bilgi veren en temel belirleyicidir. Mesafe, ilişkilerde önemli bir duygusal belirleyicidir. Kişinin, diğer insanlarla arasına koyduğu uzaklık, onlara karşı olan duyguları ile ilgilidir. Herkesin karşısındaki ile arasında, kendisini rahat hissettiği belli bir uzaklık vardır. Bu, kültürel eğilimlere göre değişir. Eğer biri çok yakına gelirse karşıdaki uzaklaşır, eğer çok uzaksa yakına gelir. Kendimizi çok yakın hissettiğimiz kişilere yaklaşır, temas ederiz. Hoşlanmadığımız kişiler söz konusu ise onlardan uzaklaşmaya ve aramıza mesafe koymaya çalışırız. Ancak doğru mesafeyi yakalayabildiğimizde rahat ve etkili bir iletişim kurulabilir. Birine yaklaşıp doğrudan ve en uygun mesafede yüzyüze geldiğinizde en yüksek etkiyi elde edersiniz. İnsanlar birbirleriyle iletişimlerini esas olarak dört bölgede düzenlerler: Mahrem alan, kişisel alan, sosyal alan ve genel alan. Hall’ın 1966’da yaptığı bir araştırmaya göre ABD’de mahrem mesafe 0-46 cm., kişisel mesafe 46-120 cm., sosyal mesafe 120-350 cm. ve genel mesafe ise 350 cm. den fazladır. Türkiye, İstanbul’da ise bu mesafeler şu şekildedir: 1- Mahrem Alan Mahrem alan, insanın psikolojik korunma sınırıdır. 0-25 cm. olan bu alana sadece özel duygusal ilişki içinde olan insanlar alınır. Bunlar aile bireyleri, eş, sevgili ve az sayıdaki yakın arkadaşlardır. Bu kişilerin dışında herhangi birinin mahrem alana girmesi halinde rahatsızlık duyulur. Samimi olmadığımız insanlarla mahrem alanımızda olursak sıkıntı, gerginlik ve huzursuzluk duyarız, saldırganlık eğilimlerimizde artış olur. Örneğin asansörler, toplu taşıma araçları, okullar veya aşırı kalabalık yerler vb. İletişim 11 2- Kişisel Alan 25 cm.-100 cm. olan kişisel alan, işyerlerinde, toplantılarda birbirlerini tanıyan ve arkadaş kabul eden kişiler arasında korunan mesafedir. Bu mesafe cinsiyete göre de değişebilmektedir. Örneğin, bayanlar biraraya geldiklerinde birbirlerine, erkeklerden daha yakın durmaktadırlar. Dünyada kişisel alanın en geniş olduğu yer İskoçya’dır. Bu alan orada 90 cm.den başlar. Kişisel alan, kendimizi yakın hissetmediğimiz insanların girmesine izin vereceğimiz en yakın alandır. Bu mesafenin aşılması rahatsızlık yaratır, geri çekilerek veya uzaklaşarak mesafeyi korumaya çalışırız. İlgi duyduğumuz birinin bu alana girmesini yakınlaşma isteği olarak algılarız. 3- Sosyal Alan Sosyal alan, kişinin diğer insanlarla arasında 100 cm.-250 cm.lik mesafedir. Bu mesafe toplantılarda, davetlerde ve birbirlerini az tanıyan kişiler arasında korunur. İş ortamında ise büro araçları, masalar, sandalyeler, çiçekler ve çeşitli aksesuarlar, sosyal mesafenin korunmasına yardımcı olur. Öte yandan insanlara yaklaşmak, onları kontrol etmeyi kolaylaştırır. 4- Genel Alan Genel alan, otobüs durakları, tren istasyonları, havaalanları veya büyük otellerin lobileri gibi topluma açık yerlerde birbirlerini hiç tanımayan insanların, diğer insanlarla aralarında en az 250 cm. mesafe bıraktıkları alandır. Bu alan içindeki kişilerle selamlaşma veya herhangi bir şekilde ilişki kurma ihtiyacı hissedilmez. Eğer bulunulan ortam 250 cm.lik genel alan bölgesini koruma imkanı veriyorsa insanların, diğer insanlardan farkında olmadan uzaklaştıkları gözlenir. İletişim 12 5. SAĞLIKLI İLETİŞİMİN KURULAMAMA NEDENLERİ Sağlıklı iletişim kuramama, alıcının veya vericinin sahip oldukları kişilik özelliklerinden ve içinde bulunulan ortamdan kaynaklanabileceği gibi aşağıdaki sebeblerden de kaynaklanabilir: Konsantre olamama Bütünü dinlememe Mesajı atlama Terminoloji kullanma Duygu ve düşüncelerin karşı tarafa ters gelmesi Kendi söylediğini karşı tarafa kabul ettirme Önyargılı davranma Konuşulanların, karşı tarafın ilgisini çekmemesi, konuya katılımın olmaması İletişim kazaları İletişim kazaları, mesajı alan ve veren arasında bilgi eksikliği, yer ve zamanın yanlış olması ya da aynı iletişim kanalında olmama, karşıdakine konsantre olamama gibi nedenlerden kaynaklanan yanlış anlamalardır. Duyguları etkileyen düşüncelerin şekillenmesinde, dolayısı ile kurulacak olan iletişimde kişinin iç konuşmalarının önemi büyüktür. Kızgınken oluşturulan “Bana bunu nasıl yapar!”, "Ben ona göstereceğim!" gibi cümleler, kızgınlığı kışkırtır. Veya iş arkadaşıyla bir anlaşmazlık yaşayan kişi, onu yöneticinin odasına girerken gördüğünde kendisini şikayet edeceğini sanıp kızgınlık yaşar. Oysa durum tamamen farklı olabilir. Olayı olduğundan daha ciddiye almak ve üstünde durmak, kızgınlığın yoğunluğunu artırır. Her şey olduğundan daha kötü görünmeye başlar. Sınır koymak ve esneklik göstermemek de iletişimi negatif yönde etkileyebilir. Düşünce dünyasındaki katı kurallar, tepkinin ertelenmesine ve duygu yoğunluğunun şiddetlenmesine yol açar. İletişim 13 Konuşandan dinleyiciye giden mesajda beklentilerin yüksek gerçekleşmemesi, olumsuz duyguların temel nedenlerindendir. olması veya a) Kişinin kendiyle ilgili beklentilerinin gerçekleşmemesi, başarısızlık duygusu ve özgüven kaybı, moral bozukluğuna yol açabilir. b) Kişinin başkalarıyla ilgili beklentilerinin gerçekleşmemesi, başkalarıyla çatışma yaşamasına neden olabilir. c) Düşük beklentiler ise kolay vazgeçmeye ve hayal kırıklığına neden olabilir. Kişinin, başkalarını değiştirme çabası, çevresindekilerin de kendisi gibi olmasını, gerekirse değişmesini istemesi ve karşılık alamaması hem iletişimini bozabilir, hem de kızgınlık yaratabilir. Yapmak istedikleri, yapması gerekenler tarafından engellenen kişiler, eğer sorumluluklarını o ana dek yerine getirmemişlerse, kızgınlıkla sonuçlanan çatışma yaşarlar. Ne yapmalı? Öfkeyi doğal haliyle ortaya koymanın, bağırıp çağırmanın rahatlatıcı olduğu düşünülür, ancak bu yaklaşım, öfkeyle başaçıkmanın en kötü yollarından biridir. Çünkü saldırgan yaklaşım, insanı daha çok uyarır. Kızgınlık dalga dalga çoğalır, hatta bulaşıcı olabilir. Kızgınlığı bastırmak değil, kontrol etmek gerekir. Bunu yapmak için; 1- Davranışlar duyguları doğurur. Genelde kişi düşünceleri ve duygularının sonucunda davranır. Kızan kişinin sesi yükselir, suratı asılır, el kol hareketleri sertleşir. Böyle bir ilişkinin tam tersi de geçerlidir. Kaygısız davranan kişinin kaygısı azalır, sakin ve kayıtsız davranan kişinin öfkesi geçer. 2- İş hayatı uygun olmayan duygusal çıkışları kabul etmez. Kızgınlığı olumlu enerjiye dönüştürüp işi tamamlamaya, daha yaratıcı olmaya yönelmek yarar sağlar. 3-“Onunla yaşamayı” öğrenmek: Karşınızdakinin, öfkenizi tetikleyen davranışlarını değiştirmesini beklemek yerine "onunla yaşamayı öğrenmek" en iyi yoldur. Arkadaşınızdan mutlak dürüstlük beklemek yerine, bazen bunun olamayacağını kabul etmek, ilişkiyi sürdürmek için daha uygundur. İletişim 14 "Onunla yaşamayı öğrenmek" veya "kişisel sınırları belirlemek" kolay olmasa da kızgınlık ile başa çıkmada çok etkili tekniklerdir. 4-Sınırları belirlemek: Kendini tanımak, hangi durumda, neye ne kadar tahammül edebileceğini belirlemek, daha kötüsüne hazırlanmaya yardımcı olur. Kişiye, kızgınlığını tetikleyen durumla başaçıkabileceğini gösterdiği için de psikolojik olarak daha güçlü hissetmesini sağlar. Sonuç olarak; kendini kontrol etme becerisi, kişiyi sonunda mahcup olacağı durumlara düşmekten korur ve böylece “bütünlük” (özü sözü bir olmak), “tutarlılık” ve “güvenirlilik” gibi sağlıklı iletişim kurmak için gerekli üç temel özelliği sergilemek mümkün olabilir. 6. İLETİŞİMİN ÇEŞİTLERİ İnsanlar arasında kurulan iletişim çeşitlilik göstermektedir. İletişimi iki şekilde ele alabiliriz. 1- Genel İletişim Genel anlamda kurulan iletişim, merkez konumundaki vericinin, duygu ve düşüncelerini yaygın bir alıcı grubuna yöneltmesidir. Bu, herhangi bir nesne aracılığı ile gerçekleştirilebilir. Genel iletişimde hedef kitle seçilir ve ulaştırılmak istenen düşünceler, örneğin medyayı kullanarak, alıcılara gönderilir, kitlelere hitap edilir. Genel iletişimin bir diğer yöntemi, yüzyüze görüşmedir. Burada da hedef kitle vardır ve kitlelere miting, konferans veya düzenlenen toplantılar yoluyla ulaşılır. 2- Odak İletişim Duygu ve düşüncelerin sözlü veya sessiz mesajlarla iki kişi arasında gidip gelmesidir. Odak iletişime örnek olarak; iki arkadaşın sohbeti, eşlerin konuşması veya ana-baba-çocuk iletişimi verilebilir. İletişim 15 Odak İletişimin Türleri a- Açılımlı İletişim Karşılıklı iletişimdir. Açılımlı iletişimde göndericinin amacı anlatmak, alıcının amacı ise anlamaktır. Örneğin iki dost aralarında konuşur; biri diğerine derdini anlatmaya, öbürü de arkadaşının derdini anlamaya çalışır, aralarında son derece açık ve net, karşılıklı, yüzyüze bir iletişim vardır. Açılımlı iletişim, son derece olumlu ve yapıcı bir iletişim örneğidir. b- Engelli İletişim Bazı durumlarda iletişimi başlatan kişi, sadece o duruma ait duygu ve düşünceleri aktarmakla kalmayıp bazı yan mesajları da ana mesaja ekleyebilir. Bu durumda alıcı kişi, mesajların bu engelleri ile ilgilenebilir veya o anda konuya kendince bazı yan duygu ve düşüncelerini ekleyebilir. İletişim 16 Engelli İletişim Modeli Kodu Açma Anlamı Kodlama YAN MESAJ ANA MESAJ VERİCİ ALICI YAN MESAJ Kodu Açma ANA MESAJ Anlamı Kodlama GERİ BİLDİRİM İletişim 17 Engelli iletişimlerde ana konunun kaybolma ihtimali çok yüksektir. Konuşmaya konu olan probleme çözüm bulma ihtimali giderek azalır. Böyle bir iletişimde alıcı ve verici kişiler, kendi iç çatışmaları ile konuyu kaybetme ve karmaşıklaştırma eğilimindedirler. Kişilerin geçmiş yaşantılarına ait sorunları o durumdaki iletişimi iyice zorlaştırır. Bu yüzden anlaşma, çözüm bulma ve yeniye yönelme imkanı ortadan kalkar. Üzerinde konuşulmakta olan konu üçüncü veya dördüncü sıraya atılarak kişilik sorunları tartışılmaya başlanır. Sorun değil, kişiler öne geçer. Tartışmacılar sorunu değil, kişiliklerini tartışmaya başlarlar. Bu da tartışılan konuyu içinden çıkılmaz bir hale getirir. c- Tıkanık İletişim İletişimi başlatan kişinin verdiği mesajlar, karşıdaki kişi tarafından alınmak istenmediğinde tıkanık iletişim başlar. Alıcı, vericiden gelen mesajlara kapalı olur. Gönderilen mesajların adeta alıcısı yoktur. Örneğin böyle bir iletişim, masa başında oluyorsa, konuşmadan yemek yenmesi, yemeğin sert bir biçimde tabaklara konması bu tıkanıklığın en açık belirtileridir. Evde kapının çarpılarak kapatılışı, hızlı adımlarla uzaklaşma vs. tıkanık iletişime örneklerdir. Karşılıklı suskunluk veya sadece birkaç negatif kelimenin ortaya atılması sırasında kullanılan beden dili, bir iletişim aracı değil, iletişimi kesme aracıdır. Tıkanık İletişim Modeli VERİCİ KİŞİ ANLAMI KODLAMA MESAJ ALICI KİŞİ Adeta yok İletişim 18 İletişim sırasında alıcı kişi, dinlediklerini anlamsız ve gereksiz olarak değerlendiriyorsa fizik varlığa rağmen psikolojik bir yokluk durumu ortaya çıkar. Algılananların kullanılmadığı ve geri bildirimlerin yapılmadığı ortamlarda iletişim tıkanıktır. Kişiler arasında görülmek istenmeyen “beden dili” ve duyulmak istenmeyen “kavram dili” donup kalır. Yani söz konusu olan, hem sağır hem de kör bir iletişimdir. Verici kişi adeta kendi kendine konuşur ve kendi kendine hareketler yapar. Alıcı kişi ise hoşnutsuzluğunu ve olumsuz tutumunu en açık biçimde, beden dili ile ifade eder. 7. İLETİŞİMİMİ NASIL İYİLEŞTİREBİLİRİM? Bunun için öncelikle ilk izleniminize dikkat etmeniz gerekmektedir. İlk 30 saniyenin, sözlere ilk başlamanın ve insanlar üzerinde bırakılan ilk izlenimin değiştirilmesi veya tekrar edilmesi mümkün değildir. Bunun için asla fırsatınız olmaz. Ardından, iyi bir iletişim için dinleme gelmektedir. Bunun için öncelikle karşınızdaki kişiyi işbirliği yapabilecek biri olarak algılayın. Birbirinizle konuşun, anlamaya çalışın. Karşınızdaki konuşurken, ona ne söyleyeceğinizi düşünmeyin. Bırakın onun konuşması bitsin, arada biraz sessizlik olsun, ondan sonra konuşmaya başlayın. Tüm bunlar için ise sabır ve hoşgörünün gerekli olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Kimi zamanlar kurduğumuz iletişimde alıcı konumunda kızgın ve öfkeli insanlar bulunabilir. Bu tür insanlar, genellikle düşünmeden yargılama ve bu yargıları yönünde de davranma eğilimindedirler. Eğer çok elektrikli bir tartışma içine girdiyseniz, ilk yapacağınız şey yavaşlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklınıza gelen ilk şeyi söylemeyin, yavaşlayın ve asıl söylemek istediğinizi düşünün. Aynı anda karşınızdakinin de söylediklerini duymaya ve anlamaya çalışın. Hemen cevap vermeyin. Kızgınlığınızın altında ne yattığını anlamaya çalışın. İletişim 19 İnsanın eleştirildiği zaman savunmaya geçmesi doğaldır, ama siz de saldırıya geçip savaşmayın. Onun yerine söylenenlerin altında yatanı bulmaya, asıl söylenmek isteneni dinlemeye çalışın. Belki karşınızdakinin asıl mesajı kendisini sevilmiyor ve ihmal ediliyor gibi hissetmesidir. Size düşen, gerçek mesajı buluncaya kadar sabırla dayanıp, gerekli soruları sormaktır. Ya da belki o ortamdan biraz uzaklaşıp rahatlamak isteyebilirsiniz. Ama kendinizin ya da karşınızdakinin kızgınlık ya da öfkesinin kontrolden çıkmasına izin vermeyin. Sükúnetinizi korumanız, durumun raydan çıkıp bir felaket olmasını engelleyecektir. İletişiminizi iyileştirebilmek için yapılabilecek bir başka şey ise, mizaha yönlenmedir. Mizah, çeşitli yollarla öfkenizin yoğunluğunun azalmasına yardımcı olabilir. Herşeyden önce daha dengeli bir bakış açısı sağlar. Birine öfkelenip de belli sıfatlarla etiketler takmaya başladığınızda, bir an durun ve o insanın gerçekten o “şey” ya da “öyle” olduğunu düşünün. Eğer karşınızdaki insanı benzettiğiniz şeyin ne olduğunu düşünerek kafanızda gerçekten öyleymiş gibi bir resim çizebilirseniz, öfkenizin azalmaya başladığını göreceksiniz. Çünkü mizah sırasında yaşanılan duygularla, öfkenin birarada bulunması mümkün değildir. Öfkesi çok yoğun olan davranışların altındaki temel mesaj, “Her şey benim istediğim gibi olmalı!” dır. Öfkeli insanlar kendilerinin ahlaken haklı ve doğru olduklarına inanırlar. Planlarını değiştirmelerine ya da engellenmelerine yol açan her türlü olay veya durum, onlar için dayanılmaz bir aşağılanma gibi algılanır. Kendilerinin bu şekilde sıkıntı yaşamamaları gerektiğini düşünürler. Belki başka insanlar sıkıntı çekebilirler, ama onlar değil! Kendinizde de buna benzer bir duyguyu yakalarsanız, kendinizi tüm caddelerin, dükkanların, resmi dairelerin sahibi olan bir kral ya da kraliçe gibi hayal edin. Tüm insanların sizin önünüzde eğildiğini, eteğinizi öptüğünü düşünün. Bu hayali görüntülere ne kadar ayrıntı koyarsanız, ne kadar talepkàr olduğunuzu ve ne kadar mantıkdışı davrandığınızı o kadar iyi anlayacaksınız. Ayrıca kızdığınız durum ve olayların gerçekte ne kadar önemsiz olduğunu da farkedeceksiniz. Mizah kullanırken iki noktada çok dikkatli olmak gerekir. Öncelikle mizah kullanmanın, sorunlarınızı gülerek geçiştirmek demek olmadığını, tersine onlarla yapıcı bir şekilde yüzleşebilmeniz demek olduğunu bilmelisiniz. İkincisi de mizah kullanayım derken, alaycı ve aşağılayıcı mizaha başvurmaktan kaçınmalısınız. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin bir başka yoludur. İletişim 20