ı tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü felsefe ve din bilimleri

advertisement
I
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (DİN SOSYOLOJİSİ)
ANABİLİM DALI
CAFERİLERDE DİNİ VE SOSYAL HAYAT
(ANKARA KEÇİÖREN ÖRNEĞİ)
DOKTORA TEZİ
Ali ALBAYRAK
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Niyazi AKYÜZ
ANKARA-2006
II
ÖNSÖZ
Din sosyolojisinin en önemli konularından birini dini gruplar oluşturmaktadır.
Çünkü dinin sosyolojik anlatımı, her şeyden önce bir dini topluluk, cemaat veya
grup oluşturma özelliğinde toplanmaktadır. Her yeni dini grup, hem yeni bir dünya
görüşünü, değerler sistemini ve toplum düzenini savunmakta hem de kültürel hayatın
bütün kısımları ile yakın ilişki halinde bulunmaktadır. Bu nedenle dini gruplar, çok
yönlü birer sosyal fenomen olarak din sosyolojisine konu olmak durumundadır.
Bu araştırma, Türkiye’nin toplumsal yapısında dinin, gerek bütün kurum ve
kurallarıyla, gerekse dinden doğan gruplar yoluyla etkisi konusunu Ankara Keçiören
çerçevesinde uygulamalı olarak ele almayı, bir dini grup olarak Caferilerin inanç,
ibadet hayatını ve dinin sosyal hayata aktarımını ortaya çıkarmayı amaç
edinmektedir. Böylelikle din ile toplumsal yapılar arasındaki karşılıklı etki ve
tepkileri, dini yaşayışın farklılaşmasını, Caferiler arasındaki sosyal ilişkileri Ankara
Keçiören Caferileri örnekleminde daha derinlemesine ve çeşitli boyutlarıyla ortaya
koymak mümkün olacaktır.
Böyle bir araştırmayla uygulamalı kısımdan elde edilen verilerden hareketle,
Türkiye’deki toplumsal yapı tipleri ile din arasındaki bağların nasıl bütünleştiği veya
farklılaştığı konusunda genellemelere giderek , din sosyolojisi çalışmalarına katkıda
bulunmak hedeflenmektedir.
Araştırma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında araştırmanın
konusu, amacı ve önemi, sayıltı ve denenceleri, kapsam ve sınırlılıkları ve yöntemi
ile ilgili konular üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde grup, sosyal grup, sosyal ve
III
dini grupların çeşitleri ve özellikleri, mezhep ve Caferi mezhebi, Caferilerde inanç
esasları, Caferilerde ibadet hayatı gibi konularda bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde
alan araştırmasından elde edilen veriler doğrultusunda, Caferilerde inanç, ibadet ve
dinin sosyal hayata aktarımı ile ilgili tutumlarına etki eden tutumlar bağlamında
analizler yapılarak yorumlarda bulunulmuştur. Üçüncü bölümde de araştırmanın
sonuçlarına yer verilmiştir.
Araştırmanın bütün aşamalarında katkılarıyla bana destek olan danışman
hocam Doç. Dr. Niyazi Akyüz’e teşekkür ederim. Ayrıca araştırma boyunca yakın
ilgisini ve rehberliğini esirgemeyen hocam Prof. Dr. Zeki Aslantürk’e teşekkür
ederim. Elde edilen verilerin analizleri konusunda her türlü desteğini esirgemeyen
Doç. Dr. Nurullah Altaş’a teşekkürü bir borç bilirim.
Caferi grupla tanışmamı sağlayan ve bana her konuda referans olan Caferi
alimi Gürsel Tanış’a, Keçiören’deki ahundlardan Hasan Baykoca’ya, Abdullah
Güngör’e ve Seyyid Süca’ya teşekkür ederim. Anketlerin dağıtılması ve toplanması
işlemlerinde yakın ilgi ve yardımlarını gördüğüm Hüseyin Adıgüzel’e ve müezzin
Tevfik Bey’e teşekkür ederim.
Ali ALBAYRAK
ANKARA-2006
IV
KISALTMALAR
a. g. e.
: Adı geçen eser
a. g. m.
: Adı geçen makale
A.Ü. İ. F. D.
: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
bkz.
: bakınız
C.
: Cilt
Çev.
: Çeviren
Der.
: Derleyen
D. E. Ü. İ. F. D. : Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Haz.
: Hazırlayan
S.
: Sayı
s.
: Sayfa
Trz.
: Tarihsiz
V
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………...II
KISALTMALAR…………………………………………………………………..IV
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………..V
TABLOLAR……………………………………………………………………..XVI
GİRİŞ…………………………………………………………………………………I
1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE PROBLEMİ……………………………...1
2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ…………………………………….3
3. ARAŞTIRMANIN SAYILTI VE DENENCELERİ…………………………5
4. ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE SINIRLARI……………………………...8
5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ………………………………………………8
5.1. Araştırmanın Modeli………………………………………………………..10
5.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi………………………………………….11
5.3. Veri Toplama Aracının Hazırlanması………………………………………13
5.4. Veri Toplama Aracının Geçerlik ve Güvenirliği…………………………...14
5.4.1. İnanç Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirliği…………………………………15
5.4.2. İbadet Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği………………………………..17
5.4.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği……...19
5.5. Verilerin Analizi……………………………………………………………21
I. BÖLÜM…………………………………………………………………………..22
VI
DİNİ GRUPLAR BAĞLAMINDA TÜRKİYE’DE CAFERİLİK……………...22
1. Grup ve Sosyal Grup………………………………………………………...22
1.1. Sosyal Grupların Sınıflandırılması……………………………………...26
1.2. . Sosyal Grupların Özellikleri…………………………………………..31
2. Dini Gruplar ve Çeşitleri……………………………………………………...34
2.1. Tabii Dini Gruplar………………………………………………………36
2.1.1. Aile……………………………………………………………………36
2.1.2. Klan…………………………………………………………………...38
2.1.3. Mahalli Birlikler: Köyler ve Şehirler…………………………………38
2.1.4. Kabile ve Millet………………………………………………………40
2.1.5. Cinsiyet ve Yaş Üzerine Kurulmuş Cemiyetler………………………40
2.2. Sırf Dini Gruplar………………………………………………………..41
2.3. İlkel ve Milli Dinler Çevrelerinde Sırf Dini Gruplar…………………...43
2.3.1. Gizli Dini Cemiyetler…………………………………………………43
2.3.2. Sır Cemiyetleri………………………………………………………..44
2.4. Evrensel Dinler Seviyesinde Sırf Dini Gruplar…………………………46
3. Bir Dini Grup Olarak Mezhepler……………………………………………..49
3.1 İslam’da Mezhepler……………………………………………………...49
3. 2. Caferi Mezhebi…………………………………………………………52
3.3. Caferiliğin İnanç Esasları……………………………………………….54
VII
3.3.1. Tevhid………………………………………………………………...54
3.3.2 Adalet………………………………………………………………….55
3.3.3. Nübüvvet……………………………………………………………...56
3.3.4. İmamet………………………………………………………………..58
3.3.5. Mead…………………………………………………………………..64
3. 4. İnançla İlgili Diğer Konular……………………………………………65
3.4.1. Rec’at…………………………………………………………………66
3.4.2. Beda…………………………………………………………………..68
3.4.3. Takıyye………………………………………………………………..69
3.5. Caferilerde İbadet……………………………………………………….70
3.5.1. Namaz………………………………………………………………...70
3.5.2. Oruç…………………………………………………………………...76
3.5.3. Hac……………………………………………………………………..77
3.5.4. Zekat…………………………………………………………………..78
3.5.5. Humus………………………………………………………………...78
3.5.6. Cihad………………………………………………………………….79
3.5.7. Emr Bi’l Ma’ruf Nehy-i Ani’l Münker……………………………….79
3.5.8. Tevella ve Teberra……………………………………………………80
3. 6. Türkiye’de Caferiler……………………………………………………80
VIII
3. 7. Keçiören’de Caferiler………………………………………………......82
II. BÖLÜM…………………………………………………………………………85
UYGULAMALI ARAŞTIRMANIN BULGULARI……………………………..85
1. ÖRNEKLEM GRUBUNUN OLGUSAL KİMLİKLERİ……………….85
1.1. Örneklem Grubunun Cinsiyete Göre Dağılımı…………………………...85
1.2. Örneklem Grubunun Yaşa Göre Dağılımı………………………………..85
1.3. Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Dağılımı………86
1.4. Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yerleşim
Merkezine Göre Dağılımı………………………………………………...86
1.5. Örneklem Grubunun Eğitim Durumuna Göre Dağılımı………………….87
1.6. Örneklem Grubunun Medeni Durumuna Göre Dağılımı…………………87
1.7. Örneklem Grubunun Meslek Durumuna Göre Dağılımı…………………88
1.8. Örneklem Grubunun Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılımı……………..88
1.9. Örneklem Grubunun Din Eğitimi Aldıkları Yere Göre Dağılımı………...89
1.10.
Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözmelerine Göre
Dağılımı…………………………………………………………………..89
1.11.
Örneklem Grubunun Din ile İlgili Görüşlerine Göre Dağılımı……...90
1.12.
Örneklem Grubunun Tercih Ettikleri Dini Hayat Tarzlarına Göre
Dağılımı…………………………………………………………………..90
1.13.
Örneklem Grubunun Kendini Tanımlamasına Göre Dağılımı………90
IX
2. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA
AKTARIMINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER…………………………...91
2.1. Cinsiyete Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili tutumları……………………………………………….91
1.1.1. İnanç…………………………………………………………………91
2.1.2. İbadet………………………………………………………………...93
3.1.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı………………………………………94
2.2. Yaşa Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla
İlgili Tutumları……………………………………………………………95
2.2.1. İnanç…………………………………………………………………..95
2.2.2
İbadet………………………………………………………………...97
2.2.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı………………………………………98
2.3 Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………................98
2.3.1. İnanç…………………………………………………………………98
2.3.2
İbadet……………………………………………………………….101
2.3.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..103
2.4 Oturulan Semte Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...105
2.4.1. İnanç………………………………………………………………..106
2.4.2
İbadet……………………………………………………………….106
X
2.4.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..106
2.5 Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İnanç,
İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………..108
2.5.1. İnanç………………………………………………………………..109
2.5.2
İbadet……………………………………………………………….110
2.5.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..111
2.6 Eğitim Durumlarına Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………...112
2.6.1. İnanç………………………………………………………………..113
2.6.2
İbadet……………………………………………………………….116
2.6.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..117
2.7 Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...120
2.7.1. İnanç………………………………………………………………..119
2.7.2
İbadet……………………………………………………………….119
2.7.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..121
2.8 Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...122
2.8.1. İnanç………………………………………………………………..122
2.8.2
İbadet……………………………………………………………….124
2.8.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..126
XI
2.9 Gelir Durumuna Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...127
2.9.1. İnanç………………………………………………………………..127
2.9.2
İbadet……………………………………………………………….128
2.9.3
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..129
2.10 Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………...129
2.10.1. İnanç………………………………………………………………..130
2.10.2 İbadet……………………………………………………………….131
2.10.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..131
2.11 Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin
İnanç,
İbadet
ve
Dinin
Sosyal
Hayata
Aktarımıyla
İlgili
Tutumları………………………………………………………………...134
2.11.1. İnanç………………………………………………………………..134
2.11.2 İbadet……………………………………………………………….134
2.11.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..136
3. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA AKTARIMI
İLE
İLGİLİ
TUTUMLARININ
BETİMSEL
İSTATİSTİKLERİ…………………………………………………………………138
3.1 Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Frekans Dağılımları……………….138
3.1.1. Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle Olur
XII
Düşüncesi…………………………………………………………………..138
3.1.2.
Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel
Örneklerdir Düşüncesi……………………………………………………..139
3.1.3.
Mead
Dinin
Kontrol
Mekanizmasıdır
Düşüncesi…………………………..............................................................139
3.1.4. İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi…………………………..140
3.1.5. İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi…………...141
3.1.6. İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi……………………..141
3.1.7. Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin Hakiki Varisleridir Düşüncesi.
……………………………………………………………………………...143
3.1.8. İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar Düşüncesi……………………….145
3.1.9. Hz. Ali Peygamberin Vasisidir……………………………………...146
3.1.10. Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ıda Sevmez……………………….147
3.1.11. Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi
Yükselmiştir………………………………………………………………..148
3.1.12. Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine Vesile
Olur………………………………………………………………………...149
3.1.13. Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır………………………..150
3.2. Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………….151
3.2.1. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamının Okunması…………………..151
3.2.2. Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılması…………..152
XIII
3.2.3. Humus……………………………………………………………….152
3.2.4. Hayat Akide ve Cihattır Anlayışı……………………………………153
3.2.5. Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münker………………………………154
3.2.6. Tevella Teberra……………………………………………………...155
3.2.7. Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutma…………………………..156
3.2.8. Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşama…………………….156
3.2.9. İmamların Doğum ve Ölüm Günleri………………………………...158
3.2.10. Muharrem Ayı Merasimleri………………………………………..158
3.2.11. Gadir Bayramı……………………………………………………...159
3.2.12. Nevruz Bayramı……………………………………………………160
3.3.Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımlarıyla İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri…………………………………………………….161
3.3.1. Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır Düşüncesi
………………………………………………………………………….161
3.3.2. Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmamasının Önemi…162
3.3.3. Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir…..163
3.3.4. Sünnilerle Komşuluk İlişkisi…………………………………...164
3.3.5. Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi
Törenlerine Katılma……………………………………………165
3.3.6. Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlık
Yapmaları………………………………………………………166
XIV
3.3.7. Resmi Nikaha Rağmen Dini Nikah…………………………….167
3.3.8. Mut’a Nikahı…………………………………………………...168
3.3.9. Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmesi
………………………………………………………………………….170
3.3.10. Miras Paylaşımında Kadın Erkek Eşitliği……………………...171
3.3.11. Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların Düşüncelerinin
Eleştirilebilmesi………………………………………………..172
3.3.12. Diğer Mezheplerden Olanlarla İlişkiler………………………..173
3.3.13. Akraba İlişkileri………………………………………………..174
3.3.14. Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı…………..175
3.3.15. Oy Kullanma…………………………………………………...176
III. BÖLÜM……………………………………………………………………….178
SONUÇLAR………………………………………………………………………178
SONUÇLAR……………………………………………………………….178
KAYNAKÇA……………………………………………………………...186
EKLER…………………………………………………………………...197
EK 1 ANKET FORMU……………………………………………………197
XV
TABLOLAR
Tablo 1: İnanç Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları……………………..15
Tablo 2: İbadet Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları…………………….17
Tablo 3: Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği Faktör ve Madde Analizi
Sonuçları……………………………………………………………………………19
Tablo 4: Örneklemin Cinsiyeti……………………………………………………85
Tablo 5: Örneklemin Yaşı…………………………………………………………85
Tablo 6: Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yeri……………………...86
Tablo 7: Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği
Yerleşim Merkezine Göre Dağılımı……………………………………………….86
Tablo 8: Örneklem Grubunun Eğitim Durumu…………………………………87
Tablo 9: Örneklemin Medeni Durumu…………………………………………...88
Tablo 10: Örnekklem Grubunun Meslek Durumu……………………………...88
Tablo 11: Örneklem Grubunun Gelir Durumu………………………………….89
Tablo 12: Örneklem Grubunun Din Eğitimi Durumu…………………………..89
Tablo 13: Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözme Durumu………….89
Tablo 14: Örneklem Grubunun Dini Görüş Durumu…………………………...90
Tablo 15: Örneklem Grubunun Tercih Ettikleri Dini Hayat Durumu………...90
Tablo 16: Cinsiyete Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının t-Testi
Sonuçları……………………………………………………………………………91
XVI
Tablo 17: Cinsiyete Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının t-Testi
Sonuçları……………………………………………………………………………93
Tablo 18: Cinsiyete Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili
Tutumlarının t-Testi Sonuçları……………………………………………………94
Tablo 19: Yaşla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları……………...95
Tablo 20: Yaşla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları……………..97
Tablo 21: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………..99
Tablo 22: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………….99
Tablo 23: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri…………………………………………….101
Tablo 24: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………….101
Tablo 25: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………………..103
Tablo 26: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………………..103
Tablo 27: Oturulan Semte Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının t-Testi
Sonuçları…………………………………………………………………………..105
Tablo 28: Oturulan Semte Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının t-Testi
Sonuçları…………………………………………………………………………..106
XVII
Tablo 29: Oturulan Semte Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla
İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları…………………………………………….106
Tablo 30: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin
İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………...108
Tablo 31: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin
İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları………………………..109
Tablo 32: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin
İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………..110
Tablo 33: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin
İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………….110
Tablo 34: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin
Dinin
Sosyal
Hayata
Aktarımıyla
İlgili
Tutumlarının
Betimsel
İstatistikleri………………………………………………………………………..112
Tablo 35: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin
Dinin Sosyal Hayata aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
……………………………………………………………………………………..112
Tablo 36: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..113
Tablo 37: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnaçla İlgili Tutumlarının
Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….114
Tablo 38: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..115
XVIII
Tablo 39: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….116
Tablo 40: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………………...117
Tablo 41: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………………..117
Tablo 42: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri…………………………………………………………….119
Tablo 43: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….119
Tablo 44: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………………...121
Tablo 45: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………………..121
Tablo 46: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..123
Tablo 47: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının
Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….123
Tablo 48: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..125
Tablo 49: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….125
XIX
Tablo 50: Gelir Durumuyla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları
……………………………………………………………………………………...127
Tablo 51: Gelir Durumuyla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçlar
……………………………………………………………………………………...128
Tablo 52: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..130
Tablo 53: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının
Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….130
Tablo 54: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..131
Tablo 55: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….131
Tablo 56: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………...133
Tablo 57: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………..133
Tablo 58: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………..135
Tablo 59: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları………….135
Tablo 60: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel
XX
İstatistikleri………………………………………………………………………..136
Tablo 61: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans
Analizi Sonuçları………………………………………………………………….136
Tablo 62: Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle Olur
Düşüncesi………………………………………………………………………….138
Tablo 63: Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel Örneklerdir
Düşüncesi………………………………………………………………………….139
Tablo 64: Mead dinin kontrol mekanizmasıdır Düşüncesi………….………...140
Tablo 65: İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi…………………………..141
Tablo 66: İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi………...142
Tablo 67: İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi…………………….143
Tablo 68: Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin Hakiki Varisleridir Düşüncesi
……………………………………………………………………………………...145
Tablo 69: İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar Düşüncesi……………………….145
Tablo 70: Hz. Ali Peygamberin Vasisidir Düşüncesi…………………………...146
Tablo 71: Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ı da Sevmez Düşüncesi…………….147
Tablo 72: Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi
Yükselmiştir Düşüncesi…………………………………………………………..148
Tablo 73: Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine Vesile
Olur Düşüncesi……………………………………………………………………149
XXI
Tablo 74: Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır Düşüncesi……………150
Tablo 75: Kur’an’ın Türkçe Anlamından Okunmasıyla İlgili Tutum………..151
Tablo 76: Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılmasıyla İlgili
Tutum……………………………………………………………………………...152
Tablo 77: Humusun Verilmesiyle İlgili Tutum…………………………………153
Tablo 78: “Hayat Akide ve Cihattır” Sözünün Hayata Geçirilmesiyle İlgili
Tutum……………………………………………………………………………...154
Tablo 79: Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münkerle İlgili Tutum………………155
Tablo 80: Tevelli Teberi Görevi ile İlgili Tutum………………………………..155
Tablo 81: Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutmayla İlgili Tutum………...156
Tablo 82: Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşamakla İlgili Tutum….157
Tablo 83: İmamların Doğum ve Ölüm Günleriyle İlgili Tutum……………….158
Tablo 84: Muharrem Ayının Onunda Aşura Matemliklerinde Nüha
Okunmasına Katılmayla İlgili Tutum…………………………………………...159
Tablo 85: Gadir Bayramında Oruç Tutmayla ilgili Tutum……………………160
Tablo 86: Nevruz Bayramında İbadet Etmekle İlgili Tutum………………….161
Tablo 87: Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır……………162
Tablo 88: Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmaması Önemli Değildir
……………………………………………………………………………………...163
Tablo 89: Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir……….164
Tablo 90: Sünnilerle Komşuluk İlişkisi Kurmakla İlgili Tutumlar…………...165
XXII
Tablo 91: Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine
Katılmayla İlgili Tutumlar……………………………………………………….166
Tablo 92: Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlıklarını
Normal Karşılarıma………………………………………………………………167
Tablo 93: Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha Gerek Yoktur………………...168
Tablo 94: Mut’a Nikahının Yapılmasını Normal Karşılama…………………..169
Tablo 95: Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmesi
……………………………………………………………………………………...170
Tablo 96: Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşitliği………………………171
Tablo 97: Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların Düşüncelerinin
Eleştirilebilmesi…………………………………………………………………...172
Tablo 98: Diğer Mezhepten Olanlarla İlişkiler………………………………..173
Tablo 99: Akraba İlişkileri……………………………………………………...174
Tablo 100: Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Benim İçin
Önemli Değildir…………………………………………………………………...175
Tablo 101: Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi Olması…………………176
1
GİRİŞ
1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE PROBLEMİ
Bu araştırmanın konusunu teorik düzeyde, bir dinin hangi sosyal gruplarda
yaşadığı, hangi sosyal grupların doğuşuna neden olduğu ve bu sosyal grupların
aralarındaki ilişkilerin incelenmesi, uygulamalı düzeyde ise alan araştırmasında elde
edilen veriler doğrultusunda Ankara Keçiören Caferilerinde dini ve sosyal hayata
ilişkin tasvir, analiz ve değerlendirmeler oluşturmaktadır.
Din sosyolojisinin esas alanı ve aynı zamanda bu disiplinin en zor
konusundan biri de din ve toplumdur. Aşkın bir güç olmasının yanı sıra aynı
zamanda sosyal bir fenomen de olan dinin, toplum ve diğer sosyal ünitelerle
1
karşılıklı bir ilişkisi bulunmaktadır . Bir grup veya toplum içindeki bütün sosyal
fenomenlerin birbirleriyle ilişkileri bulunmaktadır. Yani sosyal fenomenler, sürekli
olarak karşılıklı etkileşim içerisindedirler ve her bir parça en azından dolaylı yolla
birbiriyle bağlantılıdır.
2
Din sosyolojisi, dini grupların tipolojisiyle ilgilenerek dinin toplumla
olan karşılıklı ilişkisini, din ve toplumun karşılıklı olarak birbirleri üzerine olan
3
etkilerini inceleme konusu yapmaktadır.
Bu nedenle de dini gruplar, din
sosyolojisinin en önemli konularından birini teşkil etmektedir. Dinin sosyolojik
anlatımı, her şeyden önce bir dini topluluk veya cemaat oluşturma özelliğinde
toplanmaktadır. Her yeni dini grup, yeni bir dünya görüşü, değerler sistemi ve
toplum düzenini de beraberinde getirmektedir. Bununla beraber dini grubun, kültürel
1
Ronald L. Johnstone, Religion in Society, New Jersey, 1992, s. 1.
R. L. Johnstone, a.g.e., s. 9.
3
Joahim Wach, Din Sosyolojisi, Çev. Ünver Günay, Kayseri, 1990, s. 443.
2
2
4
hayatın bütün kısımları ile yakın ilişki halinde bulunduğu açıktır. Buna göre dini
gruplar, gerek ortaya çıkış nedenleri, geliştirdikleri cemaat şekilleri ve dayandıkları
temeller itibariyle; gerekse ortaya çıktığı ve varlığını sürdürdüğü toplumsal çevre ile
ilişkileri bakımından çok yönlü birer sosyal fenomen olarak din sosyolojisine konu
olmak durumundadır.
Türkiye’nin dini yapısı göz önünde bulundurulduğunda, Caferi mezhebinin
genel kabul gören mezheplerin dışında mütalaa edildiği anlaşılmaktadır. Tarihi
olarak Şii Sünni çatışmasının yaşanmış olması ve zaman zaman bu çatışmanın
tetiklenmesi ülkemizdeki farklı dini yapıların inceleme konusu yapılmasının önemini
ortaya koymaktadır. Sünnilerin ve Şiilerin kendileri dışındaki mezhep ve fırkaları din
dışı ilan etmeleri toplumsal ölçekte sosyal ilişkilerin sağlıklı kurulamaması, birtakım
çatışmaların yaşanması gibi ciddi problemlere neden olabilmektedir. Günümüzde
farklı sosyal ve dini gruplar kamusal alanda kendini ifade etme fırsatı bulmakta,
isteklerini ve problemlerini açıkça dile getirebilmektedirler. Caferiler de son yıllarda
sık sık kendilerini ifade eden dini sosyal gruplar arasında bulunmaktadır. Dolayısıyla
da bu tip gruplarla ilgili kendilerinden hareket eden araştırmaların yapılması önemli
bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu çalışmanın araştırma sahasını oluşturan Ankara Keçiören’de oturan
Caferiler, kırsal kesimlerden göç etmişlerdir. Bundan dolayı da şehirleşmenin ve
sanayileşmenin getirdiği problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Şehirleşmenin
sonucu olarak dini tutum ve geleneklerde zayıflamanın meydana geldiği
bilinmektedir. Çünkü, dini tutum ve geleneklerin cemaatçi yapıya bağlı olduğu, bu
bağların kopması ile fertlerin değiştiği, bu tutumların da zayıfladığı kabul
4
Hans Freyer, Din Sosyolojisi, Çev. Turgut Kalpsüz, Ankara, 1964, s. 64.
3
edilmektedir. Bu araştırmada Caferi toplumunun inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımıyla ilgili olarak şu sorulara cevap aranmaktadır: Toplumsal yapının bir öğesi
olan din, toplumdaki genel değişmeden etkilenmekte midir? Toplumsal yapıda
meydana gelen değişme süreci içinde “yaşanan din”de örgütsel yapı, dünya görüşü,
değerler ve davranış biçimlerinde bir değişme meydana gelmekte midir? Caferilerin
inanç, ibadet hayatına ve dinin sosyal hayata aktarımına etki eden faktörler nelerdir?
2.ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Bu araştırma, dini bir grup olarak Caferilerin inanç, ibadet hayatını ve dinin
sosyal hayata aktarımını ortaya çıkarmayı amaç edinmektedir. Böylelikle din ile
toplumsal yapılar arasındaki karşılıklı etki ve tepkileri, dini yaşayışın farklılaşmasını,
Caferiler arasındaki sosyal ilişkileri Ankara Keçiören Caferileri örnekleminde daha
derinlemesine ve çeşitli boyutlarıyla ortaya koymak mümkün olacaktır.
Ayrıca böyle bir araştırmayla uygulamalı kısımdan elde edilen verilerden
hareketle, Türkiye’deki toplumsal yapı tipleri ile din arasındaki bağların nasıl
bütünleştiği veya farklılaştığı konusunda genellemelere giderek , din sosyolojisi
çalışmalarına katkıda bulunmak amaçlanmaktadır.
Dini bir grup olan Caferilerin kırsal bölgelerden büyük şehirlere göç
sürecinde geleneksel dini hayatlarında ne gibi değişikliklerin meydana geldiğinin
tespit edilmesi, söz konusu topluluğun günlük hayatlarında karşılaştıkları din ile ilgili
problemlerini nasıl çözdüklerinin belirlenmesi araştırmanın bir diğer amacını
oluşturmaktadır..
Türkiye’de yapılan sosyoloji ve din sosyolojisi çalışmaları incelendiğinde
ülkemizdeki mevcut farklı mezheplere yönelik ampirik çalışmaların yetersizliği
4
hemen ortaya çıkmaktadır. Oysa günümüzde kültürel faaliyetlerin hızlı ve çok
boyutlu cereyan etmesi, mezhep meselelerini gündemde tutmaktadır. Çeşitli
mezheplerin bulunduğu ülkemiz söz konusu olduğunda bu durum daha da önem
kazanmaktadır. Din, hem bir toplumun sosyal bütünleşmesini sağlayan, hem de o
toplumda derin ayrılmalar ve farklılaşmalara neden olan bir unsur olabilmektedir.
Ancak dinin toplum içerisindeki yapıcı ve birleştirici rolü ayrılık yaratıcı ve
parçalayıcı fonksiyonundan daha fazladır. Toplumdaki birlik ve bütünleşmenin
temini dinin asıl gayesi olmamakla birlikte din, neticede sosyal bütünleşmeyi
gerçekleştirmeye yönelmektedir. Çünkü bir din, herhangi bir toplumda yayılıp
yerleştiği ve kökleştiği andan itibaren, orada çeşitli inançlar, kurumlar, normlar,
değerler, adetler, tavır ve davranış modelleri aracılığı ile hayatiyet bulmakta ve bu
şekilde o, toplumun sosyal varlığı ile kaynaşarak, toplum fertlerini dini ve sosyokültürel bütünleştirici bir fonksiyon görmektedir.
5
Din, geçmişte olduğu gibi bugün de toplumumuzun, sosyal yapımızın,
kültürümüzün ana unsuru ve dinamiği olma özelliğini korumakta, insanımızın değer
yargılarının, sosyal ilişkilerinin ve ahlaki hayatının oluşması ve şekillenmesinde
işlevini sürdürmektedir. Bu nedenle sosyologlar ve din sosyologları, değişen sosyokültürel şartlar içinde din olaylarını da toplumsal bir olgu olarak kabul edip
araştırmak, yine dini inanç, tutum ve davranışların da ne gibi değişmelerden
geçmekte olduğunu özellikle deneysel araştırmaların konusu yapmak zorunluluğu ile
karşı karşıyadırlar.
5
6
6
Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İstanbul, 1998, s. 114.
Mehmet Bayyiğit, Sosyo-Kültürel Yönleriyle Türkiye’de Hac Olayı, Ankara, 1998, s. 17.
5
Toplumda ortaklaşa paylaşılan inançlar ve pratiklerle, insanın kutsalla
7
ilişkilerini kapsayan din, toplumun kutsalla ilişkilerini düzenlemesi yanında,
toplumun değerler sisteminin, sosyal ilişkilerinin ve normların şekillenmesinde en
etkin kurumlardan biridir. Bu bakımdan din, sosyolojik araştırmalarda büyük bir
titizlikle ve anlayışla, toplumda ortaya çıkan şekilleri altında ele alınması gereken
8
çok önemli bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu araştırma ile elde edilecek verilerin, dünyada ve ülkemizde meydana gelen
yenilik ve değişmeler karşısında, Caferilerin dini inanç, düşünce ve davranışlarında
ortaya çıkan etki ve tepkilerin tespitine katkı sağlayacağı, dolayısıyla da ülkemizde
din ile toplum arasındaki ilişkilerin objektif, bilimsel ve sosyolojik incelenmesine
katkı sağlayacağı umulmaktadır. Böylece bu çalışma, ülkemizde din toplum
ilişkisinin daha doğru değerlendirilmesi, farklı dini anlayışların sosyal ve dini
yapılarının objektif bir şekilde ortaya konulması açısından önem taşımaktadır.
Farklı dini algılamalara sahip olan ülkemizde mezheplerin din anlayışlarının
yine din sosyolojisinin perspektifleri açısından tespit edilmesi son derece önemli bir
durumdur. Konuya bu açıdan bakıldığında Türkiye’de mezhepler üzerine din
sosyolojisi araştırmalarının gerekli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın
da din sosyolojisi alanında konuyla ilgili boşluğun doldurulmasına katkı sağlayacağı
ümit edilmektedir.
3. ARAŞTIRMANIN SAYILTILARI VE DENENCELERİ:
Araştırma öncesi, kanıtlanmalarına gerek görülmeden, doğru kabul
edilebilecek olan sayıltılar, bir anlamda denenmeyen yargılar olduklarından iyi tespit
7
8
Glenn M. Vernon, Sociology of Religion, McGraw Hill Book Company Inc. New York, 1962, s. 55.
Ü. Günay, a. g. e., s. 21.
6
edilmeleri gerekmektedir. Çünkü araştırma sonuçlarının geçerliliği bu sayıltıların
9
doğruluğuyla orantılı olacaktır. Sayıltılar araştırmanın üzerinde kurulduğu temeli
oluşturduklarından, sağlam sayıltılara dayanmayan araştırmanın sonucu da çok
sağlıklı
kabul
10
edilmemektedir.
Matematik
ve
geometrideki
çalışmalar
kendiliğinden apaçık olan ama ispatı mümkün olmayan gerçeklere “aksiyomlara”
dayandırıldığı gibi sosyal bilimlerdeki araştırmalar da sayıltılara dayandırılır. Bu
sayıltılar mantıksal ve açık olmalı, tartışılır olmamalı ve gerekçeleri bulunmalıdır.
Başka bir ifadeyle varsayılan, deneyden bağımsız bir bilimsel araştırmanın temelinde
yer alan bütün birimler için geçerli olduğu gözlenen öncül önermelerdir. Bir anlamda
11
sorgulayan aklın aracıdır.
Denenceler ise, sayıltıların aksine denenmesi hedeflenen ifadelerdir. Bailey’e
göre denence “iki ya da daha fazla değişken arasındaki özel ilişkiyi tahmin eden ve
test edebilecek formda olan önermedir”.
12
Araştırma, kuram ve uygulama bütünlüğünü sağlama açısından aşağıdaki
sayıltılardan hareket etmektedir:
a. Anket sorularını cevaplayan kişilerin, mensubu oldukları Caferilerin sosyokültürel özelliklerini temsil ettikleri varsayılmıştır.
b. Bu çalışmada uygulanacak olan metot ve teknikler araştırmanın modelini
gerçekleştirecek güçtedir.
c- Araştırmaya katılanların anket sorularını doğru cevapladıkları
düşünülmektedir.
9
Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, 1994, s. 71.
Zeki Aslantürk, Sosyal Bilimler İçin Araştırma Metod ve Teknikleri, İstanbul, 1995, s. 34.
11
Birsen Gökçe, Toplumsal Bilimlerde Araştırma, Ankara, 1999, s. 55.
12
Kenneth D. Bailey, Methods of Social Research, The Free Pres, New York, 1987, s.41.
10
7
Bu temel sayıltıların yanında araştırmada şu denencelerin sınanması söz
konusu olmaktadır:
a. Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayat içindeki ifadeleriyle ilgili
tutumları cinsiyet değişkenine bağlı olarak farklılık arz etmektedir.
b. Caferilerin yaş ve sosyo-ekonomik durumlarına bağlı olarak inanç, ibadet
ve dinin sosyal hayat içindeki ifadeleri arasında bir ilişki bulunmaktadır.
c. Bölge olarak doğum yerlerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal
hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.
d. Caferilerin sahip oldukları sosyo-kültürel çevre ve taklid edilen müçtehide
bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana
gelmektedir.
e. Caferilerin hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim merkezlerine
bağlı olarak. inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma
meydana gelmektedir.
f. Eğitim düzeylerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.
g. Medeni duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.
h. Mesleki duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.
i. Din eğitimi alınan yere bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.
8
4. ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE SINIRLARI:
Her araştırma, özellikle de ampirik araştırmalar, kullandıkları örneklem ile
sınırlı olduklarından, bu araştırmada da elde edilecek olan sonuçlar belirlenecek olan
örneklem ile sınırlıdır. Bu nedenle araştırma, çalışma alanı olarak seçilen Ankara
Keçiören Caferileri
örneklemi ile sınırlandırılmak durumundadır. Ancak, elde
edilecek verilerden hareketle, diğer illerde bulunan Caferilerle ilgili olarak
genellemelere ve karşılaştırmalara da gidilecektir.
Bu araştırmada elde edilecek veriler, araştırmaya katılanların verecekleri
cevapların doğru olduğu varsayımıyla sınırlıdır. Araştırma belli bir evren üzerinde ve
belli bir zaman diliminde yapılacağı için araştırmada elde edilecek sonuçlar da bu
anlamda kendi evreni ve yapıldığı zamanla sınırlı tutulacaktır.
5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Sosyolojide metodoloji konusundaki tartışmalar, sosyolojinin bir bilim dalı
olarak ortaya çıktığı dönemlerden beri devam ettiği gibi bu bilim dalının bir alt
disiplini olan din sosyolojisinde de metodolojik yaklaşım sorunu hala sürmektedir.
Din sosyolojisinin sadece bir metodundan değil, farklı metot ve tekniklerinden söz
etmek gerekmektedir. Bu durumun, din sosyolojisi konularının oldukça geniş,
karmaşık olmasından ve sosyolojinin farklı metodolojik yaklaşımlarından ileri
13
geldiği söylenebilir. Ancak yapılan her araştırma, bilimsel bir sonuca gidebilmesi
için bilimsel bir yönteme dayanmak zorundadır. Bilimsel bir araştırma en genel
13
Ü. Günay, Din Sosyolojisi., s.61.
9
anlamıyla uygun yöntem ve teknikler kullanarak bilimsel bilgi üretme işi olarak
14
tanımlanabilmektedir.
Metot, Latince “methodus” kelimesinden türemiş olup, izleme, peşinden
gitme manalarına gelmektedir. Günümüzde bir amaca ulaşmak için tutulan düzenli
yol, sistem, usul, tarz veya belli bir düzene göre ve belli ilkelere bağlı kalarak bir
15
şeyi söyleme ve yapma biçimi anlamlarında kullanılmaktadır. A. Kurtkan’a göre
metot “Araştırma yolu ile bulunup ortaya konulabilecek olan somut sebep-sonuç
ilişkilerini ve ( mümkün olduğu hallerde) bu ilişkilerin temelinde yer alan soyut ilmi
16
kanunları tespit edebilmek için izlenmesi gereken yol anlamına gelmektedir.
Bilimsel araştırmalar, belli bakış açıları ve metotlar içeren akademik bir
17
disiplin içerisinde yapılmak zorundadır. Gerçek bilgiye ulaşmanın en güvenilir, en
verimli ve başarılı yolu ancak bilimsel metotla mümkün olmaktadır. Bilimsel metot
yalnızca bilgi edinmenin, bir probleme yaklaşmanın , olayları çözmenin yolu değil,
18
aynı zamanda doğru düşünmenin de bir yoludur.
Bu duruma göre bilimsel
metodoloji, düzenli düşünmeyi, bilgi edinmede belli kural ve yollardan yine düzenli
bir şekilde yararlanmayı, bunu daha güvenilir ve verimli kılmak için gerekli alet ve
teknikleri bulup kullanmayı, çözümleri dikkatli bir şekilde test etmeyi ve devamlı
19
geliştirmeyi ifade etmektedir. Bu bilgiler ışığında araştırmanın metot ve modeli
aşağıda verilmiştir.
14
Muzaffer Sencer-Y. Irmak, Toplumbilimlerinde yöntem, İstanbul, 1989, s.20.
Nilgün Çelebi, Sosyoloji ve Metodoloji Yazıları, Ankara, 2001, s.131.
16
Amiran Kurtkan , Sosyal İlimler Metodolojisi, İstanbul, 1978, s.3.
17
David Hall-İ. Hall, Practical Social Research, Project work in the Community,London, 1996, s. 30.
18
Burhan Baloğlu, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemi, İstanbul, 1997, s.12.
19
Orhan Türkdoğan, Bilimsel Değerlendirme ve Araştırma Metodolojisi, İstanbul, 1989, s.167.
15
10
5.1. Araştırmanın Modeli
Sosyal bilimlerde model, genel anlamıyla parçalardan meydana gelen bir
bütünün iki ya da daha fazla karakteristik değişkeni arasındaki ilişkilerin sayısal veya
20
kavramsal bir biçimde simgesel olarak açıklanması
şeklinde tanımlanabilmektedir.
Karasar da modeli “araştırma amacına uygun ve ekonomik olarak, verilerin
21
toplanması ve çözümlenebilmesi için gerekli şartların düzenlenmesi” olarak tarif
etmektedir. Modeller genel olarak kuramsal modeller ve ampirik modeller olmak
üzere ikiye ayrılır. Betimleyici ve açıklayıcı olan kuramsal modeller, iki değişken
arasındaki ilişkiler tarafından tanımlanır. Ampirik modeller ise, kuramsal bir modelin
22
ölçülebilir şeklini ifade etmektedir.
Bu araştırmada karşılaştırmalı ilişkisel tarama modeli benimsenmiş, ampirik
veriler ise survey tekniği ile oluşturulmuştur. Bu araştırma, metodolojik olarak
betimsel, keşfedici ve açıklayıcı bir özelliğe sahiptir. Araştırmada nicel ölçümlerin
yanı sıra yorumlayıcı nitel veriler de birlikte toplanmış ve birden fazla araştırma
tekniği birbirini destekleyecek şekilde kullanılmıştır.
Araştırmada dokümanter ve ampirik inceleme yöntemleri birlikte kullanılmış,
İslamın temel kaynaklarından başka Türkiye içinde ve dışında ortaya çıkmış, belge,
kitap, makale, bildiri gibi yayınlar incelenmiş, Caferi cemaati üzerine anket ve
mülakatlar uygulanmış, teorik ve ampirik sonuçlar değerlendirilip yorumlanmıştır.
Anketin hazırlanışında, Bilimsel Araştırma Teknikleri ile ilgili çalışmalardan ve
anket tekniği kullanılarak yapılan araştırmalardan faydalanılmıştır.
20
Aysel Aziz, Araştırma Yöntemleri- Teknikleri ve İletişim,Ankara, 1990, s.76; Özer Serper-N.
Gürsakal, Araştırma Yöntemleri, İstanbul, 1989, s. 37.
21
N. Karasar, a. g. e., s.76.
22
A. Aziz, a. g. e., s.23.
11
Anketin uygulanmasına geçilmeden önce, sorulacak olan soruların
anlaşılabilirliğini ve geçerliliğini kontrol etmek amacıyla, örneklem alanını iyi bir
şekilde temsil eden küçük bir grup üzerinde “pilot araştırma” yapılmıştır.
Anlaşılması güç olan ifadeler, daha anlaşılır hale getirilmiş, anket ve mülakatlar
katılımcı gözlem tekniği ile desteklenmiştir. Yapısal-fonksiyonel yaklaşıma göre,
toplum birbirine bağlı ögelerden meydana gelmektedir. Her ögenin toplumun
fonksiyonlarını yerine getirmede belirli bir görevi bulunmaktadır. Toplumun hayati
fonksiyonlarını gerçekleştiren maddi ve manevi ögeler, düşünce ve inançlar dengeli
23
bir bütün oluşturarak düzenli bir birlik oluşturmaktadırlar. Bu çalışmada Uygulama
alnından elde edilen veriler doğrultusunda yapısal-fonksiyonel bir yaklaşımla
Caferilerin dini ve sosyal hayatına etki eden faktörler tespit edilmeye ve açıklanmaya
çalışılmıştır.
5.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Bir araştırma planında kararlaştırılması gereken en önemli konulardan birisi
de araştırma evreninin belirlenmesidir.Araştırma planında yalnızca araştırma
probleminin sınırlarının belirlenmesi yeterli değildir. Bu problemin hangi evren
üzerinde gözlemlerde bulunularak araştırılacağının da açık, net ve kesin olarak tespit
24
edilmesi gerekmektedir.
Herhangi bir araştırma veya gözlem alanına giren obje ve bireylerin tümüne
evren denilmektedir. Evren, tam olarak betimlenmiş bireyler ya da gözlemler
25
grubudur. Başka bir deyişle evren, araştırma sonuçlarının genellenmek istendiği
elemanlar bütünüdür. İki tür evren vardır. Birincisi, genel evren, ikincisi de çalışma
23
Ömer Aytaç, Sosyoloji Bir Giriş Denemesi, Elazığ, 2002, s. 221; B. Gökçe, a. g. e., s. 43-44.
Sami Güven, Toplumbiliminde Araştırma Yöntemleri, Bursa, 1996, s. 23.
25
Saim Kaptan, Bilimsel Araştırma Teknikleri,Ankara, 1973, s. 145.
24
12
evrenidir. Genel evren, tanımlanması kolay ulaşılması güç hatta imkansız olan bir
bütünü ifade eder. Çalışma evreni ise, ulaşılabilen evrendir. Araştırmacının, hem
gözleyerek hem de ondan seçilmiş bir örnek küme üzerinde yapılan gözlemlerden
26
yararlanarak, hakkında görüş bildirebileceği evren çalışma evrenidir. Buna göre bu
çalışmanın genel evrenini Türkiye’deki Caferiler, çalışma evrenini de Ankara
Keçiören’de yaşayan Caferiler oluşturmaktadır.
Sosyal bilimlerde yapılan araştırmalarda zaman, maliyet ve emek faktörleri
sınırlayıcı unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayı evrenin tamamı
yerine onu temsil edecek nitelikte bir parçası seçilir ve inceleme o parça üzerinde
gerçekleştirilir. Evrenin içerisinde bulunan birimleri temsil etmek üzere seçilen
parçaya örneklem, bu parça üzerinde yapılan araştırmayla genellemelere ulaşma
27
işlemine de örnekleme adı verilir. Belli parametreleri ortaya koymak üzere yapılan
çalışmaların takip ettiği iki yol vardır. Birincisi evrenin tamamı üzerinde, ikincisinde
ise, evrenden temsil yeteneğine sahip bir parça üzerinde gözlem yapılır. Bu da
araştırmacının genel kanaatlere ulaşmasını sağlar.
28
Bu araştırmada evreni temsil ettiği düşünülen bir parça üzerinde çalışmalar
yapılmıştır. Zaten evrenin tamamına ulaşılmasının imkansızlığı bütünü temsil ettiği
29
varsayılan bir örnek üzerinde çalışılmasını zorunlu kılmaktadır. Caferilerde dini ve
sosyal hayat adlı bu çalışmada, evreni en iyi temsil ettiği varsayılan, tesadüfi
örnekleme tekniğiyle bir örneklem oluşturulmuştur.
Araştırmanın çalışma evrenini oluşturan Ankara Keçiören’de yaşayan
Caferilerin sayıları hakkında herhangi bir çalışmanın olmaması burada yaşayan
26
N. Karasar, a. g. e., s. 109-110
B. Gökçe, a. g. e., s.129.
28
Ali Balcı, Sosyal Bilimlerde Araştırma, Ankara, 2001, s. 89.
29
Özer Ozonkaya, Toplumbilim, İstanbul, 1996, s. 50.
27
13
örneklem grubunun ne kadar olduğu konusunda kesin bir sayıya ulaşmamızı
engellemiştir. Ancak örneklem alanından elde ettiğimiz verilere göre Keçiören’de
4500 Caferinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Sayı tespitinden sonra 600 kişi
üzerinde anket uygulamasına karar verilmiştir. Uygulama, anket uygulama
yöntemlerinden yüz yüze uygulama yoluyla gerçekleştirilmiş, grup içerisinden iki
anketör tarafından katılımcılara bire bir uygulanmıştır. Dağıtılan 600 anketten 461
katılımcının cevapladığı anket formları analize tabi tutulmuştur. Bunun yanında
mülakat ve katılımcı gözlem tekniğiyle anketlerden elde edilen veriler
desteklenmiştir. Bu araştırmada sadece nicel veri toplama teknikleri kullanılmamış,
nitel veri toplama teknikleri de kullanılmıştır.
5.3. Veri Toplama Aracının Hazırlanması
Araştırmada kullanılan anket formunun geliştirilmesi yoğun bir çalışmayı
gerektirmiş, Din Sosyolojisi alanında benzer çalışmaların olmaması bu yoğunluğu
daha da arttırmıştır. Ancak hem araştırma için geliştirilen hipotezler işimizi
kolaylaştırmış hem de çalışma konusuyla ilgili yaptığımız kaynak taramaları
soruların hazırlanmasında yol göstericilik yapmıştır. Bu çerçevede Caferilerin
olgusal kimliklerini, inançla ilgili tutumlarını, ibadetle ilgili tutumlarını ve dinin
sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarını ortaya koymak amacını güden bir anket
formu geliştirilmiştir.
Geliştirilen ölçek uygulamaya geçilmeden önce, araştırmaya katılanlara
sorulacak soruların araştırma amacına hizmet edip etmediğini tespit etmek ve
katılımcılar tarafından soruların anlaşılabilirliğini ortaya koymak amacıyla örneklemi
temsil eden 95 kişi üzerinde ön araştırma yapılmıştır. Bu araştırma sonunda
14
anlaşılmayan ve araştırma amacına hizmet etmediği tespit edilen sorularda gerekli
değişiklikler yapılmış ve anket formunda yeni düzenlemelere gidilmiştir.
Ön uygulamadan elde edilen veriler ışığında, bağımsız değişken olarak 14,
inançlarla ilgili tutum ölçeği olarak 13, ibadetle ilgili tutum ölçeği olarak 12, dinin
sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutum ölçeği olarak 15 soru dan oluşan anket formu
30
geliştirilmiştir. Bu yeni anket formu Likert tipi ölçek geliştirme yöntemine göre
oluşturulmuştur. Ölçeklerde her madde için “Hiç katılmıyorum, Katılmıyorum,
Fikrim yok, Katılıyorum, Tamamen katılıyorum” olmak üzere 1’den 5’e doğru
puanlanan beş seçenek sunulmuştur. Bunlardan “Hiç katılmıyorum” seçeneği en
olumsuz ve en az puanı, “Tamamen katılıyorum” ise, en olumlu ve en çok puanı
alacağını göstermektedir. Katılımcıların işaretledikleri seçeneklerden hareketle,
inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili toplam puanlar hesaplanmıştır.
Buna göre, inançla ilgili tutum ölçeğinden katılımcıların alabildiği en fazla puan
(13X5=65), en düşük puan (1X13=13), ibadet ölçeğinde, en yüksek puan (12X5=60),
en düşük puan (12X1=12), Dinin sosyal hayata aktarımı ölçeğinde ise, en yüksek
puan, (15X5=75), en düşük puan, (15X1=15) olduğu anlaşılmaktadır.
5.4. Veri Toplama Aracının Geçerlik ve Güvenirliği
Veri toplama aracını oluşturan inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına
ait ölçeklerin her birinin tek bir yapıyı ölçüp ölçmediğini test etmek için faktör
analizi uygulanmıştır. Faktör analizi, bir ölçekte bulunan maddelerin aynı niteliği
ölçen maddeler olup olmadığının, farklı nitelikleri ölçüyor ise bunların neler
olduğunun anlaşılmasını sağlayan bir tekniktir. Faktör analizi sonuçlarının
30
Likert tipi ölçeklerle ilgili daha geniş bilgi için bkz. A. Ata Tezbaşaran, Likert Tipi Ölçek Geliştirme
Kılavuzu, Ankara, 1997, s. 9-11.
15
değerlendirilmesinde, ölçekte bulunan maddelerden faktör yük değerleri .40’ın
altında olan maddeler ölçekten çıkartılmıştır. Ölçeklerde yer alan yeterlilik
ifadelerinin, söz konusu yeterliliğe sahip olanla olmayanı ayırt etme gücünü ve bu
kapsamda güvenirliğini incelemek için ölçekte bulunan her bir maddeye verilen
tepkiler ile ölçekten alınan toplam puan arasındaki ilişki miktarı, pearson korelasyon
katsayısı tekniğiyle hesaplanmıştır. Araştırma yeterlik ölçeğinin güvenirliğinin bir
31
göstergesi olarak Cronbach Alfa iç tutarlılık katsayısı hesaplanmıştır.
5.4.1 İnanç Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirliği
Örneklem alanından 95 kişi üzerinde uygulanan “İnanç Ölçeği”nin faktör
analizi ve madde analizi sonuçları tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1: İnanç Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları
Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling
,814
Adequacy.
Bartlett's Test of
Approx. Chi-Square
Sphericity
Df
6912,203
78
Sig.
,000
Örneklemden elde edilen verilerin yeterliğinin tespit edilebilmesi için yapılan
Kaiser-Meyer Olkin (KMO) testi sonucu .81 olarak belirlenmiştir. Bulunan değerin
bire yaklaştıkça mükemmelleştiğini göz önünde bulundurursak tespit edilen değer
32
“çok iyi” olarak derecelendirilebilir.
31
Erten Gökçe, İlköğretim Öğretmenlerinin Yeterlikleri, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1999,
s.95.
32
KMO için bkz. Ezel Tavşancıl, Tutumların Ölçülmesi ve SPSS ile Veri Analizi, Ankara, 2002, s. 50.
16
İnanç Ölçeği Maddeleri
"İmamlar İlimde En Üstün Kimselerdir".
İmamlar Masumdurlar Hiç Günah
İşlemezler".
Hz. Ali Peygamberin Vasisidir.
Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin
Hakiki Varisleridir.
"İmamet" Temel İnanç Esaslarındandır.
İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar.
Hz. Hüseyin'i Sevmeyen Allah'ı da Sevmez.
Gerçek Manada İman "Ehl-i Beyt'in
Velayetini Kabul Etmekle" Olur.
Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük
Günahların Affedilmesine Vesile Olur.
Cafer-i Sadık'ın Şefaat Etme Hakkı Vardır.
Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması
Gereken En Güzel Örneklerdir.
Caferi İnancına Göre, Hz. Hüseyin'in
Şehadetiyle İslamın Şerefi Yükselmiştir.
"Mead" Dinin Kontrol Mekanizmasıdır.
Birinci
Faktör Yük
Değeri
Madde
Toplam
Korelasyonu
.90
.80
.86
.85
.83
.82
.81
.81
.71
.70
.67
.65
.65
.61
.75
.76
.72
.73
.69
.84
.61
.75
.73
.54
.67
.49
Açıklanan Varyans= % 59
Alfa = .91
13 maddeden oluşan “İnanç Ölçeği” faktör analizi sonuçları incelendiğinde,
maddelerin birinci faktör yük değerlerinin .61 ile .90 arasında değiştiği
gözlenmektedir. Hesaplanan faktör yük değerlerinin yüksek olması,
ölçeğin
birbiriyle ilişkili maddelerden oluştuğunu ve hedeflenen yapıyı ölçtüğünü
göstermektedir. Tek bir faktörün açıkladığı toplam varyans ise %59’dur. Diğer
yandan, her bir maddenin araştırmaya katılanları ne düzeyde ayırt ettiğini
değerlendirmek amacıyla yapılan madde analizi sonuçlarına göre madde toplam
korelasyonlarının .49 ile .84 arasında yüksek düzeyde olduğu görülmektedir.
17
Ulaşılan bu bulgular, “İnanç Ölçeğini” oluşturan 13 maddeden her birinin ayırt edici
özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. İnanç ölçeğinin güvenirlik katsayısı alfa ise
.91 olarak bulunmuştur. Bu değer ölçme aracının güvenilir olduğunun bir göstergesi
olarak yorumlanabilir. Bütün bu bulgular birlikte düşünüldüğünde, söz konusu
“İnanç Ölçeğinin” geçerli ve güvenilir bir veri toplama aracı olduğu söylenebilir.
5.4.2. İbadet Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği
Örneklem grubunun ibadetlerle ilgili tutum ve davranış düzeylerini tespit
etmek amacıyla geliştirilen “İbadet Ölçeği”nin faktör analizi ve madde analizi
sonuçları tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2: İbadet Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları
Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling
,898
Adequacy.
Bartlett's Test of
Approx. Chi-Square
Sphericity
Df
Sig.
3233,204
66
,000
KMO testinin .89 olarak tespit edilmesinden dolayı “İbadet Ölçeği” için
örneklemden elde edilen verilerin oldukça yeterli olduğu söylenebilir.
İbadet Ölçeği Maddeleri
"Gadir Bayramı"nda Oruç Tutarım.
İmamaların Doğum ve ÖlümGünlerinde
Onları Anmak İçin İbadet Ederim.
"Nevruz Bayramı"nda İbadet Ederim.
Muharrem
Ayının
Onunda
"Aşura
Matemlikleri"nde "Nüha" Okunmasına
Katılırım.
Birinci
Faktör Yük
Değeri
Madde
Toplam
Korelasyonu
.81
.77
.79
.73
.76
.74
.73
.67
18
Zincir Vurarak Hz. Hüseyin'in Acısını
Yaşarım.
"Hayat Akide ve Cihattır" Sözünü
Hayatımda Uygularım.
"Tevelli ve Teberi" Görevimi Yerine
Getiririm.
Emr Bi'l Ma'ruf ve Nehy Ani'l Münker
Görevimi Yaparım.
Kur'an-ı
Kerim'i Türkçe Anlamından
Daima Okurum.
Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan
Sakınırım.
"Humus"umu Her Yıl Veririm.
Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutarım.
.74
.74
.73
.73
.69
.63
.63
.63
.71
.66
.64
.62
.64
.56
.57
.54
Açıklanan Varyans = %52
Alfa = .90
Örneklem grubunun ibadetle ilgili tutum ve davranışlarını ölçmek için
geliştirilen “İbadet Ölçeği”’nin analiz sonuçları incelendiğinde, birinci faktör yük
değerlerinin .81 ile . 63 arasında değiştiği görülmektedir. Faktör yük değerlerinin
yüksek olması, ölçeğin birbiriyle yüksek düzeyde ilişkili olan maddelerden
oluştuğunu ve ölçeğin tek faktörlü bir ölçek olduğunu göstermektedir. Tek bir
faktörün açıkladığı toplam varyans ise % 52’dir. Öte yandan, madde analizi
sonuçlarına göre madde toplam korelasyonlarının da .54 ile .77 arasında yüksek
düzeyde olduğu görülmektedir. Bu bulgu da 12 ifadeden oluşan “İbadet Ölçeği”’nin
ayırt edici özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ölçeğin güvenirlik katsayısı alfa
ise . 90 olarak bulunmuş olup, bu değer de ölçme aracının güvenilir olduğunun bir
göstergesi olarak yorumlanabilir. Yukarıda belirtilen tüm bulgular birlikte
değerlendirildiğinde “İbadet Ölçeği” nin geçerli ve güvenilir bir veri toplama aracı
olduğu söylenebilir.
19
5.4.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği
Örneklemin sosyal hayatla ilgili tutum ve davranışlarının düzeylerini ölçmek
için geliştirilen “dinin sosyal hayata aktarımı ölçeği”nin faktör analizi ve madde
analizi sonuçları tablo 3’te verilmiştir.
Tablo 3: Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği Faktör ve Madde Analizi
Sonuçları
Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling
,885
Adequacy.
Bartlett's Test of
Approx. Chi-Square
Sphericity
Df
4185,095
105
Sig.
,000
“Dinin sosyal hayata aktarımı ölçeği” faktör ve madde analizi sonucunda
KMO .88 olarak tespit olunmuştur. Bu bulgu da örneklemden elde edilen verilerin
yeterli olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği
Maddeleri
Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri
Kişilerle
Arkadaşlıklarını
Normal
Karşılarım.
Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup
Olmaması Önemli Değildir.
Yaşadığım Şehirdeki Sünni Olan
İnsanlarla Komşuluk İlişkisi Kurmamda
Herhangi Bir Sakınca Yoktur.
Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha
Gerek Yoktur.
Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan,
Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine
Katılmamda Bir Sakınca Yoktur.
Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne
Olduğu Önemli Değildir.
Kendi Mezhebimizden Olanlar Kadar
Diğer Mezheplerden Olanlarla da
İlişkilerimiz Geliştirilmelidir.
Birinci
Faktör Yük
Değeri
Madde
Toplam
Korelasyonu
.80
.77
.76
.76
.75
.72
.72
.69
.61
.61
.77
.57
.71
.56
20
Bir Siyasi Partiye Oy Verirken
Caferiliğe Yakınlığı Benim İçin Önemli
Değildir.
Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi
Olduğunu Düşünüyorum.
Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek
Kadar Söz Hakkı Verilmelidir.
Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış
Veriş Yapılmalıdır.
Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan
İmamların
Düşünceleri
Eleştirilebilmelidir.
Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşit
Hakka Sahip Olmalıdır.
Akrabalarımla İyi İlişkilerim Giderek
Zayıflamaktadır.
Mut'a Nikahının Yapılmasını Normal
Karşılarım.
Açıklanan Varyans = .44
Alfa = .89
.69
.69
.68
.61
.59
.55
.44
.41
.61
.54
.63
.50
.54
.54
.47
.39
Örneklemin sosyal hayatla ilgili tutum ve davranışlarını ölçmeye yönelik
olarak geliştirilen ve 15 maddeden oluşan “dinin sosyal hayata aktarımı ölçeği” nin
faktör analizi sonuçları incelendiğinde, maddelerin birinci faktör yük değerlerinin .41
ile .80 arasında değiştiği görülmektedir. Bu bulgu, ölçeğin dinin sosyal hayata
aktarımıyla ilgili tutum ve davranışları ölçen tek faktörlü bir araç olduğunu
göstermektedir. Tek bir faktörün açıkladığı toplam varyans ise % 44’tür. Ölçekte
bulunan 15 ifadenin araştırmaya katılanları ne denli ayırt ettiğini değerlendirmek
amacıyla
yapılan
madde
analizi sonuçları incelendiğinde, madde toplam
korelasyonlarının .39 ile .77 arasında olduğu görülmektedir. Bu da ölçekteki
maddelerin ayırt edici özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ölçeğin güvenirlik
katsayısı olarak bulunan alfa değeri ise .89’dur. söz konusu bulgular birlikte
değerlendirildiğinde, “Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği” nin geçerli ve güvenilir
bir veri toplama aracı olduğu ifade edilebilir.
21
6.5. Verilerin Analizi
Bu araştırmada anket ile araştırmaya katılanlardan toplanan verilerin
çözümlenmesinde SPSS istatistik paket programı kullanılmıştır. Örneklemin inanç,
ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutum düzeyleri kendi düşüncelerine
bağlı olarak Likert tipi beşli derecelendirme ölçeğiyle elde edilmiştir. Beşli
derecelemeli ölçeğin değerlendirilmesinde şu puan aralıkları esas alınacaktır:
Kesinlikle Katılmıyorum=1.00-1.79, Katılmıyorum=1.80-2.59, Fikrim Yok=2.603.39, Katılıyorum=3.40-4.19, Tamamen Katılıyorum=4.20-5.00.
Araştırmada verilerin analizi aşamasında, yüzde ve frekans dağılımı yanı sıra,
aritmetik ortalama, t-testi, varyans analizi (Anova), Lsd Post-hoc çoklu karşılaştırma
test tekniklerinden yararlanılmıştır. Örneklem grubunun inanç, ibadet ve dinin sosyal
hayata aktarımı ile ilgili cinsiyete, oturulan semte göre tutum düzeyleri incelenirken
ilişkisiz örneklemler t-testi
33
uygulanmıştır. Yaş ve ailenin aylık geliri ile inanç,
ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı ile arasındaki ilişkiyi ölçmek için korelasyon
34
uygulanmıştır. Diğer maddeler için ise, tek boyutlu varyans analizi
(Anova)
kullanılmıştır. Söz konusu test işlemlerinde manidarlık düzeyi .05 olarak seçilmiş
fakat .01 düzeyinde manidar olan fark ve ilişkiler de belirtilmiştir.
33
t-testi ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Şener, Büyüköztürk, Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El
Kitabı, Ankara, 2002, s.39.
34
Varyans analizi testi ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Kazım Özdamar, Paket Programlar İle
İstatistiksel Veri Analizi, C. 1, Eskişehir, 2002, s. 382; Uğur Korum, Soysal Bilimlerde İstatistik,
Ankara, 1991, s. 243-246.
22
I. BÖLÜM
Bu bölümde araştırmada kullanılacak olan grup, sosyal grup, dini grup,
Şiilik, mezhep, fırka gibi temel kavramlar, çalışmanın problem ve amacına uygun bir
biçimde tanımlanarak açıklanmıştır.
DİNİ GRUPLAR BAĞLAMINDA TÜRKİYE’DE CAFERİLİK
1. Grup ve Sosyal Grup
Grup kavramı ilmi literatüre günlük dilden geçmiş olup, şahıslardan,
hayvanlardan, bitkilerden veya diğer nesnelerden küme halinde az sayıda olanları
35
ifade etmek için kullanılmaktadır. İnsan, her yerde ve geçmişinin her döneminde
gruplar içinde yaşamış, sürekli olarak yeni yeni gruplar oluşturmuştur. Çünkü
insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için birbirleriyle işbirliğinde bulunmaları ve
toplumsal ilişkilere girebilmeleri gerekmektedir. Ortak bir amaç, bir ihtiyaç, bir inanç
çevresinde iki ya da daha fazla insanın karşılıklı ilişkilerde bulunması bir grubun
oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle grup, sosyal hayatın en önemli
unsurlarından ve sosyolojinin temel kavramlarından birini oluşturmaktadır. Grup
kavramının sosyolojik dilde günlük hayattaki kullanılışından farklı ve özel bir
manası bulunmaktadır. Gündelik dilde grup sözcüğünün her tür topluluk için
kullanılmakta oluşu, sosyolojik çözümlemeler için bu terimin kesin bir tanımlamaya
kavuşturulmasını gerekli kılmaktadır. Bu tanımlama ve betimleme, hem sosyal
grupların başka topluluklardan ayırt edilebilmesini, hem de kendi içlerindeki
35
Zeki Aslantürk-T Amman, Sosyoloji, İstanbul, 2000, s. 193.
23
36
tipleştirmeyi kolaylaştıracaktır . Sosyologların çalışma konularından biri olmasıyla
37
bu tanımlama daha da önemli bir hal almaktadır.
Grup, üyeleri arasında bir etkileşim olduğu sürece varolan sosyal bir varlık
olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu düşünce, aralarında etkileşim bulunan bütün
bireylerin bir grup oluşturdukları anlamına gelmemektedir. Bir grubun varlığından
söz edebilmek için bu etkileşim çerçevesinde bazı değer,norm ve ideolojilerin, geniş
anlamda özel bir duygusal ortamın ve birleştirici tinsel unsurların varolması
gerekmektedir. Grubun fiziki yapısı bu normlara uyan, mevcut ideolojiyi taşıyan,
gruba özgü duygusal ortamı yaşayan,ortak değerler veya çıkarlar çerçevesinde
38
birleşen grup üyelerinin toplamından başka bir şey ifade etmemektedir. Bu açıdan
bakıldığında grubu, “kendi aralarında üyelik bilincini paylaşan ve etkileşim halinde
39
olan insanlar” olarak tanımlamak mümkün görünmektedir.
İnsanların, ortak amaçlara ulaşmak için belli bir işbirliği içerisinde
40
birbirleriyle sosyal ilişkilere girişmesi sonucunda ortaya çıkan sosyal grup , bir
araya gelmiş olan insanların sosyal ilişkiler ağı içinde ve karşılıklı ilişkiler
biçiminde, az veya çok standardize olmuş bir tarzda ortaya çıkmaları ve sosyo41
kültürel çevrenin normlarına uymaları olayıdır şeklinde tanımlanabilmektedir.
Sosyal hayatın vazgeçilmez temel unsurlarından olan sosyal grup, sosyal
organizasyonun iyi anlaşılabilmesi için çok önemli bir durum arz etmektedir. Çünkü
36
Mine Tan, Toplumbilime Giriş Temel Kavramlar, Ankara, 1981, s. 43.
Phil Zuckerman, Invitation to the Sociology of Religion, New York, 2003, s. 17.
38
Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, 1975, s. 398.
39
Veysel Bozkurt, Değişen Dünyada Sosyoloji, İstanbul, 2004, s. 152.
40
Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, İstanbul, 1987, s. 180.
41
Nihat Nirun, Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi, Ankara, 1991, s. 125.
37
24
insanlar sosyal gruplar sayesinde sosyal statülerine kavuşmaktadırlar. Bu nedenle
42
sosyal grup sosyolojinin temel kavramlarından birini oluşturmaktadır.
İnsan kendi cinsinden olanlarla ilişkiye girmeksizin uzun bir süre ayakta
kalamamaktadır. Grup veya birlik hayatının temel noktası bazı müşterek, benzeri
veya zıt çıkar durumlarında bireylerin diğer bireylerle karşılıklı etkileşmesine
dayanmaktadır. Birlik halinde yaşamak çok çeşitli bir durum arz etmektedir. Bir
öğrenci kendi arkadaş çevresi içinde, aile içindeki davranışlardan oldukça farklı olan
davranışlara sahip olur. Baba bir işçi olarak, ev yaşantısında çok az veya hiç yer
kaplamayan ilişkilerin geniş anlamına sahiptir. Evli bir kadın briç kulübünün bir
üyesi olarak, anne ve eş görevi ile çok az benzer bir rol oynar. Her özel grup,
üyelerinin hareketlerini ve düşüncelerinin şekillerini yansıtır. Biz fertler olarak bu
sosyal grubun içinde kendimize bir yer buluruz.
43
Sosyal grupların çok çeşitli oluşu, onun tanımı konusunda sosyologlar
arasında tam bir birliğin sağlanmasına engel olmuştur. Konuya farklı açılardan
yaklaşanlar değişik tanımlar yapmışlardır. J.Fichter, “sosyal grubu, birbirleri arasında
44
karşılıklı ilişkiler bulunan insanlar”
olarak tanımlarken, M. Walner, “bir grup,
mensupları karşılıklı ilişkiler etki ve tepkilerle bünyevi bir düzene sahip, alaka ve ana
tasavvurlarla ve daha çok veya daha az önemli bir biz şuuruyla birbirine bağlı ve
sosyal yoğunluğu olan fikren teşkilatlanmış varlık ve faaliyetin bütünleştirici
45
güçleriyle açıklık kazanmış bulunan nispi sürekli sosyal bir teşekküldür”
şeklinde
tanımlamaktadır.
42
Eyüp Sanay, Genel Sosyoloji Dersleri, Ankara, 1985, s. 191.
Kimball Young, Sociology A Study of Society and Culture, American Book Company, New York,
1942, s. 16.
44
Joseph Fıchter, Sosyoloji Nedir?, Çev. Nilgün Çelebi, Konya, Trz., s. 52.
45
E. Sanay, a. g. e., s. 192-193.
43
25
Sosyal grupları, karşılıklı rollere, statülere, değer yargılarına ve inançlara
sahip ve bu özelliklerinin farkında olarak karşılıklı ilişki içerisinde bulunan, ayırt
edilebilen özellikleri taşıyan birden fazla bireyi kapsayan topluluk şeklinde de
46
tanımlamak mümkün görünmektedir.
Sosyal grup, bir veya daha fazla ortak özelliği olan, bazı ortak ihtiyaçlarını
veya beklentilerini karşılamak veya tamamlamak için bir araya gelen, bir varlık veya
ünite olduklarının farkında olan, bazı kurallarla birbirine karşılıklı olarak bağımlı
bulunan ve bu kurallar çerçevesinde birbirleriyle dolaylı veya dolaysız etkileşimde
bulunan bir ünite olarak da tanımlanabilmektedir. Grup sosyal hayatın temel
kaynağıdır. Bir insanın hayatı sosyal bir grupla başlamakta ve bir sosyal grup
içerisinde sona ermektedir. Birey kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve hayatını
sürdürebilmek için başkalarının yardımına, desteğine ve işbirliğine muhtaçtır. Çünkü
bireyler tek başlarına hayatlarını devam ettirememekte ve soylarının devamını
sağlayamamaktadırlar. O halde her birey her zaman ve her yerde bir veya daha fazla
47
sosyal grupla dolaylı ya da dolaysız ilişki halinde bulunmaktadır.
Bir sosyal grubu anlayabilmek o grubun üyelerinin tabi oldukları kuralları,
normları, âdet ve usulleri bilmekle mümkündür. Bu kurallar ve normlar,bir taraftan
fertleri bir takım rolleri yapmaya zorlamaktadır. Diğer taraftan da fertlerin
kendilerinden beklenen role uygun düşmeyen veya bu rol ile uygunluk halinde
bulunan faaliyetleri için onları ödüllendirmekte veya cezalandırabilmektedir. Buna
göre bir grubun anlaşılmasında önemli olan ikinci husus kuralların veya normların
uygulanma tarzının demokratik ya da zorlayıcı olup olmadığı hususudur. Fertlere
46
47
İsmail Doğan, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, 2000, s. 97.
Sezgin Kızılçelik-Y.Erjem, Sosyoloji Terimler Sözlüğü, Konya, 1992, s. 194.
26
rollerin zorla yükletilmediği gruplarda rol ifası daha kolay olmakta ve resmi emirler
gayri resmi olarak beklenen davranışlar ile uygunluk halinde bulunmaktadır.Buna
göre, grup mensuplarının gruba gerçekten mensup olduklarının söz konusu
olabilmesi için grupta oluşmuş olan kıymet hükümlerini benimsemiş olmaları
gerekmektedir.
48
Bütün bu tanımlamalara göre herhangi bir kalabalığın grup olabilmesi için
ortak amaçlar, ortak normlar, bir grup olma hissi gibi şartları taşıması yanında sahip
49
olması gereken en önemli şeyin ortak etkileşim olduğu anlaşılmaktadır.
Sosyal
grup, aynı yerde birlikte bulunan, ancak aralarında az bir şeyi paylaşan geçici
topluluklarla aynı değildir. Mesela, birlikte yolculuk yapan insanlar yolculukla ilgili
ortak amaç taşımalarına rağmen, aralarında gerçek bir etkileşim olmadığı ve bu
geçici beraberlik herhangi bir anlam içermediği için sosyal grup olarak
isimlendirilememektedir.
50
1.1. Sosyal Grupların Sınıflandırılması
Grup olgusu, farklı zamanlarda çeşitli şekillerde sınıflandırılmış ve üzerinde
en çok çalışma yapılmış kavramlardan bir tanesidir. Grupların karakteristikleri
üzerinde 19.yüzyılda Alman sosyologu F.Tönnies’in çalışmaları çok büyük önem arz
etmektedir. Tönnies, iki tür ilişki ve bu ilişkilerden kaynaklanan iki tür toplumdan
söz etmektedir. Bu iki toplum arasındaki ayrımı belirleyen üç temel nokta ise
büyüklük, amaç ve duygusal yoğunluktur. Ona göre bu üç karakteristik
endüstrileşme ile birlikte değişecektir. O, geleneksel toplumlarda grupların
küçüklüğünü, daha duygu yüklü ve bireylerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik
48
Âmiran Kurtkan Bilgiseven, Genel Sosyoloji, İstanbul, 1986, s. 223.
Çiğdem Kağıtçıbaşı, İnsan ve İnsanlar,İstanbul, 1983, s. 200.
50
Henry L. Tischler, Introduction to Sociology, Forth Edition, New York, 1993, s. 104.
49
27
olduğunu görmüştür. Endüstrileşmiş toplumlarda ise ilişkilerin çıkarlara dayandığını,
resmi olduğunu, büyük organizasyonlar tarafından korunduğunu ve yürütüldüğünü,
ekonomik veya politik amaçlı olduğunu gözlemiştir. Tönnies, ilişkilerin gayri resmi
olduğu diğer bir deyişle duygu ve sevgi yüklü olduğu, akrabalık bağlarının ve
geleneklerin önem kazandığı bu tür ilişkilere ve bu ilişkilerin hakim olduğu
51
toplumlara cemaat demektedir.
Cemaat sosyal düzenin ilksel bir yapı şekli olup daha çok toplumsal gelişimin
erken safhalarında geniş bir yayılma alanı bulmuştur. Ancak cemaat modeli sadece
bu erken gelişim safhalarıyla sınırlı kalmamakta daha sonraları hatta bugün dahi
taşrada rastlanılabilen bir sosyal ana şekli oluşturmaktadır. Bundan başka yüksek
seviyeli aydın çevrelerin de bazı şartlar altında saf bir cemaat şeklini
gerçekleştirebilmeleri mümkün görünmektedir. Cemaatte önemli olan nokta bütün
güçlük ve zaruretlerin,daha doğrusu dış çevrenin zorla kabul ettirdiği yaşayış tarzının
hiç bir zaman tek bir ferde veya bir aileye yahut bir çiftliğe tesir etmeyip, daima
bütün gruba birden tesir etmesi, dolayısıyla bunların bir birlik halinde tepki
göstermeleridir. Cemaat her zaman biz demekte, her olayı biz şuuruyla yaşayıp
karşılamaktadır. Çünkü bir evi tehdit eden su baskını veya çığ, hepsini de aynı ölçüde
tehdit ettiğinden, buradaki insanlar ortak bir kaderle karşı karşıya bulunmaktadırlar.
Buna ayrıca aşağı yukarı herkesin aynı işler başarmakta olduğu gerçeği de
eklenmelidir. Cemaatin üyelerinin hepsi aynı geçim faaliyetine girişirler, bazı
yerlerde sadece hayvancılık, başka bir yerde balıkçılık, daha başka bir yerde ise bir
52
çeşit ziraatçılık yapmaktadırlar.
51
52
Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriş, Eskişehir, 1990, s. 232.
H. Freyer, Sosyolojiye Giriş, Çev.Nermin Abadan, Ankara, 1963, s. 101.
28
Tönnies’in isimlendirdiği bir başka ilişki biçimi ise cemiyettir. Bu tür ilişkiler
ise, gelişmiş ve kalabalık toplumlarda görülen soğuk, sevgiden arınmış, çıkarlara
dayalı, her şeyin bir ücretinin bulunduğu bir ilişki sistemidir. Burada önemli olan
insanların yüklendikleri rolü en iyi biçimde yerine getirmeleridir. Duygudan çok
akılcılık öne çıkmaktadır. İşlerin en iyi ve başarılı bir biçimde yapılması toplumu
ayakta tutan temel şart olarak görünmektedir. Tönnies’in cemiyet ilişkilerinde,
ekonomik sistem akılcı, rasyonel ve resmi kurallar üzerine kuruludur. Mesleki
farklılaşma önem kazanmakta, her gün ortaya çıkan yeni şartlar doğrultusunda ortaya
53
yeni meslekler çıkmaktadır.
Burada fertler arasındaki ilişkiler, duygulara değil
54
sebeplere dayanmakta, kişisel çıkarlar öne çıkmaktadır.
Emile Durkheim de Tönnies’e benzer şekilde mekanik ve organik dayanışma
kavramlarını kullanmıştır. Mekanik dayanışma, küçük ve düzenli toplumlardaki
insanların aralarındaki ilişkileri açıklamaktadır. Bu ilişkiler grubun küçük olması ve
insanların birbirlerini tanımaları sebebiyle sıcak dostça ve samimidir. İnsanlar ortak
bir temele bağlı oldukları, inançları ve değerleri birbirine benzediği için bir
dayanışma içerisinde bulunmaktadırlar. Organik dayanışmanın hakim olduğu
toplumlarda ise artık ilişkiler resmileşmiş, katılaşmış, kuralcı ve akılcı bir hal
almıştır. Bu da Tönnies’in cemiyet kavramıyla benzerlik arz etmektedir. Bireysel
ilişkilerin azaldığı ve zayıfladığı bu dayanışma tipinde insanları birbirlerine
bağlayan, toplumda yerine getirdikleri görevleridir. İnsanlar, yerine getirdikleri
belirgin görevler nedeniyle farklılık kazanmakta ve sahip oldukları kişisel özellikleri
55
önemini kaybetmektedir.
53
E. Özkalp, a.g.e., s. 232-233.
Edgar A. Schuler ve diğerleri, Readings in Sociology, New York, 1963, 210.
55
Joseph Curran, Introductory Sociology, New York, 1977, s. 72.
54
29
Weber de toplumsal oluşumları bireylerin toplumsal ilişkileri üzerine yani
birbirlerine yönelmiş anlamlı sosyal eylemler üzerine inşa etmektedir. O’na göre,
duygusal ve geleneksel eylemler cemaat oluşumuna neden olmakta ve o buna
cemaatleşme demektedir. Amaç ve değer bakımından akli eylemler toplum
56
oluşumuna neden olmakta bunu da toplumlaşma olarak isimlendirmektedir.
Yukarıdaki sosyologların temel düşüncelerine benzeyen, sosyolojide
insanların bir araya gelişlerindeki amaçları incelemede başvurulan diğer bir grup
ayrımı da Amerikalı sosyolog H.Charles Cooley tarafından ortaya atılan birincil ve
ikincil gruplardır.
Cooley birincil grupları, yüz yüze ilişkilerin, yardımlaşma, dostluk ve sevgi
57
bağlarının yüksek olduğu gruplar olarak tanımlamaktadır. Birincil grupların üyeleri
üyelik ve “bizlik” duygusuna sahiptirler. Herhangi bir olaya “biz” kavramıyla
yaklaştıkları için grup dayanışmasının yüksek olduğu görülür. Birey, bütünün
dünyasında yaşar ve iradesinin birincil amacını bu duygu içerisinde bulur. Bu samimi
58
ilişki ve işbirliğinin en önemli olanları aile, komşuluk ve mahalle gruplarıdır.
Birincil grup ilişkilerini yüz yüze temaslar kolaylaştırmaktadır. Bu temasların
fiziki yakınlığı birincil grupların zorunlu bir özelliği değildir. Birincil grubun tanıtıcı
özelliği olan ortak çıkar ve duygu bağı yüz yüze ilişkiler haline gelebilir veya
gelmeyebilir, fakat bu bağın, arada çok uzun mesafeler bulunması halinde türlü
haberleşme araçları yoluyla da ortaya çıkıp geliştiği ve devam ettiği görülmüştür.
Grupların değişik derecelerde birincil veya ikincil olarak sınıflandırılması, fiziki
56
Max Weber, Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev. Özer Ozankaya, Ankara, 1995, s.
72.
57
Peter Worsley ve diğerleri, Introducıing Sociology, Second Edition, New York, 1977, s. 343.
58
Leonard Brom-P. Selnznick, Sociology, Row Peterson Company, New York, 1955, s. 128.
30
yakınlıktan çok haberleşme temasın samimiliği veya kolaylığı ölçüsüne
59
dayandırılmalıdır.
Ancak Cooley’in yaptığı grup ayırımına katılmayan, onun çalışmasını
yanıltıcı bulan sosyologlar da vardır. T.B.Botomore konuyla ilgili olarak şunları
söylemektedir: “Bu çalışma yanıltıcı bir çalışmadır. Cooley’e göre, birincil gruplar
çeşitli bakımlardan birincilik niteliği taşımaktaysa da, asıl önemlisi,bireylerin
ideallerinin ve toplumsal doğalarının oluşumu ve biçimlenmesi açısından temel
nitelikte olmaları ve diğer ilişkilerle aynı değişimler geçirmemeleri, bu ikincil türdeki
ilişkilere kaynak teşkil edecek biçimde kalıcılık niteliği taşımalarıdır. Bunlar sadece
birey için değil sosyal kurumlar için de hayat kaynağıdırlar. Cooley ve son
zamanların bazı sosyologları küçük gruplar üzerinde yapılan araştırmalara
dayanarak, genel anlamda, bilinen toplum düzeyine varılabileceğini ileri sürer
gibidirler. Bu görüş, küçük grupların toplumsal hayatta belirleyici etkileri olduğu
görüşünden güç almaktadır. Oysa ortadaki veriler bu durumun tamamen tersinin de
mümkün olabileceğini göstermektedir. Tarihsel olarak, toplumun küçük gruplar
üzerindeki etkisi, küçük grupların toplum üzerindeki etkisinden çok daha fazla
olmuştur. Örneğin bugünkü Batılı aile grubu sanayi toplum düzeninin ürünü olarak
ortaya çıkmıştır. Geleneksel köy yapısındaki değişiklikler de, toplumdaki diğer
60
değişimlerinin sonucunda olmuştur.”
Cooley hiçbir zaman ikincil grup sözünü kullanmamakla birlikte birincil
grubun karşıt özelliklerine sahip gruplar için ikincil kavramını kullanmayı doğal
karşılamaktadır. İkincil gruplar, birincil grupların dışında kalan her türlü gruptur. Bu
59
Lundberg, A. George, C. C. Schrag ,O. N. Larsen,N., Sosyoloji, Çev.Özer Ozonkaya, C. I, Ankara,
1970, s. 76.
60
T. B. Bottomore, Toplum Bilim, Çev.Ünsal Oskay, İstanbul, 1970, s. 105.
31
gruplar büyük çaplı, önemli ve resmi gruplardır. Bu grupların örneklerini özellikle
sanayileşmiş ve kentleşmiş toplumlarda görmek mümkündür. Bu gruplar karşılıklı
çıkarlara göre teşkilatlanmış resmi örgütlerdir. Kültürel farklılaşma ve iş bölümünün
yaygınlaşması, kentleşme sonucu bu tür gruplar çoğalmaktadır. Şirketler, bankalar,
sendikalar bu tür gruplardır. Burada önemli olan bireylerin veya grup üyelerinin
hayatla ilgili meseleleri değil, üyelerin üstlendiği birtakım toplumsal görevlerin
yerine getirilmesidir. Üyeler arasında karşılıklı yükümlülük ve hakları belirleyen
şeyler yazılı yasa, tüzük ve yönetmelik kurallarıdır. İkincil gruplar resmi gruplar
olarak da isimlendirilebilirler. Böylece resmi organizasyonlar, belirli bir amaca
61
hizmet ettiği sürece ikincil grup olarak tanımlanabilir.
Sorokin, sosyal grupları yatay ve dikey olmak üzere iki kesime ayırır.
Bunlardan yatay gruplar milletler, dini organizasyonlar ve siyasi partiler gibi geniş
ve kapsayıcıdır. Dikey gruplar ise ekonomik sınıflar gibi bireylere toplumda bir statü
ve derece veren daha küçük bölümlerdir.
62
1.2. Sosyal Grupların Özellikleri
Sosyal gruplar çok farklı ve çeşitli olmasına rağmen bazı ortak özellikler de
taşımaktadır. Bunları şöyle özetlemek mümkündür:
Her bireyin grup içerisinde diğerlerine oranla belirli bir yeri vardır.
63
Başkalarıyla eşit, onlardan üstte veya altta olması belirlenmiştir.
Bir sosyal grubun üyeleri düzenli bir şekilde karşılıklı olarak birbirlerini
64
etkilerler.
61
Aynı gruba mensup üyeler arasında gerçek karşılıklı ilişkiler vardır.
E. Özkalp, a.g.e., s. 234.
Samuel Koenig, Sosyoloji Toplum Bilimine Giriş, Çev. S. Sucu-O. Aykaç, İstanbul, 2000, s. 213.
63
Mahmut Tezcan, Sosyolojiye Giriş, Ankara, 1995, s. 61.
62
32
Aralarında karşılıklı ilişkiler olmayan topluluklar fiziki bakımdan birbirlerine ne
kadar yakın olurlarsa olsunlar, yine de sosyal grup sayılamazlar. Mesela, bir
otobüste, trende veya vapurda yolculuk yapan insanlar, fiziki bakımdan birbirlerine
çok yakın olmalarına rağmen bir grup sayılamazlar. Bununla birlikte aralarında belli
bir etkileşim olan her insan topluluğu da grup değildir. Mesela bir maçın seyircileri,
aralarında bir etkileşim olmakla birlikte, bir grup olarak kabul edilemezler. Çünkü
grubun varlığı aynı zamanda bu etkileşim çerçevesinde bazı ortak değerlerin,
kuralların ve hatta belli bir duygu ortamının oluşmasını da gerektirmektedir.
65
Sosyal grupların en önemli özellikleri sürekliliktir. Grubun sürekliliği için
üyelerin bir arada kalmaları, bunun sağlanabilmesi için de istikrar gereklidir. İstikrarı
66
sağlamanın şartı ise bütünleşme ve ahengi sağlamada yatmaktadır.
Üyelerin her birinin grup içindeki yeri ve durumu belirlenmiş, her üye belli
roller üstlenmiştir. Grup üyeleri arasındaki bağlar, rollere uyulduğu ölçüde
güçlenmektedir. Bu nedenle de rollerin yerine getirilmesi bazı esaslara bağlanmıştır.
Böylece grup içindeki sosyal denetim ve baskı mekanizması ortaya çıkmaktadır. Bu
esaslara uyulmadığı takdirde üyeler, gruptan çıkarılma, kınanma, azarlanma gibi
67
cezalara çarptırılacağının farkındadırlar.
Grubun önemli özelliklerinden biri de özdeşimdir. Özdeşim kişinin kendi
varlığını ve özelliklerini üyesi olduğu gruba ve grubun özelliklerine bağlı olarak
64
Rıchard J. Gelles-A. Levine, SociologyAn Introduction, Fifth Edition, McGraw Hill Inc., New
York, 1995, s. 179.
65
J. Fichter, a. g. e., 53; E. Sanay, a.g.e., s. 198.
66
S. Dönmezer, a. g. e., s. 183.
67
David Popenoe ve diğerleri, Sociology, New York, 1971, s. 37.; E. Sanay, a.g.e., s. 199.
33
68
algılamasıdır. Bir grubun her üyesi, kendisini grubun bir parçası olarak kabul eder
69
ve diğer üyeler tarafından grubun üyesi olarak tanımlanır.
Grubun bir diğer özelliği de gerek kendi üyeleri gerekse kendilerinin dışında
bulunanlar tarafından kabul edilen bir varlığa sahip olmasıdır. Bu durum, üyelerin
kendilerine biz, diğerlerine onlar demelerinden açıkça anlaşılmaktadır. Grubun
üyeleri arasında ortak değer ve yararlar bulunmaktadır. Grubun faaliyetlerinin
tamamı bu ortak amaca yöneliktir. Bu da biz şuuru ile gerçekleşebilmektedir. Sosyal
grubu oluşturan üyeler arasında varolan sıkı bağlılık ve aynı türe mensup olma ortak
şuuruna biz şuuru adı verilmektedir.
70
Grup, her şeyden önce içine aldığı üyelerinde ortaya çıkan grup birliğine
dayanmaktadır. Grubun devamlılığı bu birlik şuuruna bağlı olup, grup birliği şuuru,
bütün gruplarda görülen bir durum arz etmektedir.
71
Çeşitleri ve özellikleri üzerinde durulan sosyal gruplar hakkında son olarak
şunların söylenmesi mümkündür. Toplum geniş ve heterojen bir özelliğe sahip
olduğundan bireyi tam olarak kuşatamamaktadır. Diğer bir ifadeyle bireyin topluma
üyeliği doğrudan doğruya değil ancak gruplar aracılığıyla mümkün olmaktadır.
Çünkü gruplar bireyi tamamen kuşatabilmekte ve birey gruplara daha güçlü bağlarla
bağlanabilmektedir. Gruplar toplumun parçaları olduğundan, birey üyesi olduğu
çeşitli gruplar vasıtasıyla toplumun bir üyesi haline gelebilmektedir. Daha önce de
belirtildiği gibi, gruplar bireyin hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Birey
hayatının çeşitli aşamalarında bir çok grubun üyesi haline gelmektedir. Dünyaya
68
Gönül İçli, Sosyolojiye Giriş, Ankara, 2005, s. 67.
R. Serge Denisoff-R. Wahrman, An Introduction to Sociology, Second Edition, Macmillan
Publishing Co., Inc., New York, 1979, s. 82.
70
G. İçli, a. g. e., s. 67-68.
71
Tahir Çağatay, Günün Sosyolojisine Giriş, Ankara, 1968, s. 105.
69
34
gözlerini yeni açan bir bebek kendisini ailenin içinde bulmaktadır. Aile grubu bireyin
kendi iradesiyle seçtiği bir grup olmayıp, hazır bulunmuş bir gruptur. Birey hemen
hemen ölünceye kadar istesin veya istemesin, zayıf ya da güçlü bağlarla bağlandığı
bu grubun üyesi olarak kalmaktadır. Özellikle statü toplumlarında aile, bireyin
gelecekteki başarı ve hayat biçimini belirlediğinden birey için daha büyük bir önem
taşımaktadır. Bununla birlikte aile, bütün toplumlarda, sosyalleşme süreciyle bireye
toplumun norm ve değerlerini aktaran, diğer bir ifadeyle, bireyi toplumsal bir kişi
haline getirmek suretiyle onun toplumun bir üyesi olmasını sağlayan en önemli grup
72
olma özelliğini taşımaktadır.
2. Dini Gruplar ve Çeşitleri
İnsanlık tarihi kadar eski olan dinin sosyolojik çözümlenmesi, her şeyden
önce onun belli bir topluluk ve cemaat özelliğinde toplanmaktadır. Her din bir
toplum içerisinde ortaya çıkmakta ve yayılmaktadır. Öte yandan din, inananlarını
birbirlerine bağlayıcı ve birleştirici bir etkiye sahip olduğu için
73
sosyal hayatta
cemaat ya da ümmet olarak ifade edilen bir topluluk oluşturur. Bu nedenle
sosyologlar dine, kutsalın toplum hayatındaki tecrübesi olarak bakmaktadırlar.
74
Aynı dine inanan kimseler bir birlik ve topluluk meydana getirmektedirler.
Dini gruplar bütünüyle ele alındığında, dinin iki ana sosyal grup türünde hayatiyet
bulduğu tespit edilecektir. Bunun ilk şekli, dinin organik cemaat içinde vücut
bulduğu şeklidir ki, bunlara tabii dini gruplar adı verilmektedir. İkincisi de sırf dini
gruplar olarak isimlendirilmektedir. Sosyal hayatta rastlanan gruplardan bazıları tabii
şekilde var olan gruplardır. Onları oluşturan üyeler, kan veya evlilik, akrabalık ya da
72
Altan Eserpek, Sosyoloji, Ankara, 1981, s. 165.
Anthony Giddens, Sociology, New York, 1989, s. 459.
74
Kamil Kaya, Mikrososyoloji ve Toplumsal Grup Tipleri, Isparta, 2002, s. 150.
73
35
komşuluk bağı gibi organik cemaat bağlarıyla birbirine kenetlenmiş durumdadırlar.
Kültür ve medeniyetin en alt basamaklarındaki, besin arama, sığınak, alet ve silah
yapımı, avlanma ve savaş gibi birtakım ortak faaliyetler ve ihtiyaçlar, organik
bağlarla birbirlerine bağlı, tabii ve birbirine yakın yerlerde yerleşmiş bu grupların
üyelerini birbirine daha da yaklaştırmaktadır. Bu tabii ve organik cemaatlerin
üyelerinin birbirlerine kenetlenmesinde rol oynayan çeşitli faktörler arasında din bağı
önemli bir yer işgal etmektedir. Çünkü,aynı organik cemaate mensup kimseler, aynı
zamanda tabii olarak aynı dini inançları paylaşmakta ve ortak dini faaliyetler ve
merasimlere katılma yoluyla birbirlerine sıkıca kaynaşmaktadırlar. Böylece, kan
akrabalığı ve komşuluk esasına dayalı bulunan bu cemaatle, aynı zamanda inanç ve
ibadet birlikleri de oluşturmaktadırlar. İşte, organik bağlarla dini bağların birbirine
çakıştığı bu tür gruplara özdeş dini gruplar veya tabii dini gruplar adı verilmektedir.
75
Başka bir kısım topluluk şekillerinde ise, grup bağını sağlayan temel rabıtanın
özel dini bir bağ olduğu görülmektedir. Bu durum, dinin sosyal hayatta tabii ve
organik cemaatlerin dışında ve onlardan tamamen farklı yeni bazı topluluk şekillerini
yaratabilme özelliğinden kaynaklanmaktadır. İşte grup üyelerini birbirine bağlayan
temel bağın spesifik bir biçimde dini olduğu bu tür gruplara dinden doğan gruplar
veya sırf dini gruplar adı verilmektedir. Dini grupların bu şekilde tabii dini gruplar ve
sırf dini gruplar şeklinde ikiye ayrılmasının, dinler tarihi içinde dini gruplarla ilgili ve
birbirini izleyen iki ayrı safhaya işaret ettiği, çünkü tabii dini gruplara ilkel kültür
seviyesindeki toplumlarla çok tanrılı halk dinleri zemininde rastlandığı, buna karşılık
sırf dini grupların yüksek ve tek tanrılı dinlere mahsus topluluk şekli olduğu öne
sürülmüştür. Ancak, bu iki safhalı ayrımın mutlak olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü,
75
Ü. Günay, Din Sosyolojisi., s. 238.
36
ilkel kültür seviyesinde de sırf dini gruplara rastlamak mümkün olduğu gibi, tek
tanrılı ve evrensel dinlerin hakim olduğu karmaşık kültürlerde ve hatta modern
cemiyetlerde bile tabii ve özdeş dini grup ve cemaat örneklerini bulmak mümkün
76
olmaktadır.
2.1. Tabii Dini Gruplar
2.1.1. Aile
Bütün insan topluluklarında ve her türlü kültür aşamalarında, aile kurumuna,
yani ana-baba, çocuklar ve bazen kan akrabalığı durumunda bulunan diğer bir takım
şahısların sıkı bir hayat birliği meydana getirecek şekilde birlikte yaşama olayına
rastlanılmaktadır. Ailevi gruplar büyük sosyal yapıların tuğlaları olarak kabul
edilmektedir. Aile, kutsal dışı cemaatlerin ve en eski, en ilkel dini cemaat şekillerinin
ilk hücresi olarak görülmektedir. Ailenin meydana getirdiği ilk organik ve kutsal dışı
cemaat, insanlığın ilk devrelerinde, bir dini cemaat olarak görülmektedir. Gerçekten
bu topluluğun üyelerini birleştiren duygu, kan bağı üzerine değil, kutsal dışı
faktörlerin içinde ve gerisinde kendilerine bağlı olunan ve hayatı meydana getiren
ilahi kuvvetlerin hissedilmesi olayına bağlı bulunmaktadır.
77
Aile kurumunun, bütün kavim ve kültürlerde varlığına rastlanacak kadar
genel ve yaygın olmasına karşılık, aile şekilleri çok çeşitlilik arz etmektedir. Bugün
modern toplumlarda görülen aile tipi asla tarih içerisinde var olagelmiş tek tipi
oluşturmamaktadır. Din sosyolojisi için, aile sosyolojisinin iki temel meselesi önem
arz etmektedir. Bunlardan birincisi büyük aile-küçük aile ayrımıdır. Bugün modern
76
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 239; Dini gruplar için bkz. Mehmet Taplamacıoğlu, Din Sosyolojisine
Giriş,Ankara, 1967, s. 133-136; M. Rami Ayas, Türkiyede İlk Tarikat ZümreleşmeleriÜzerine Din
Sosyolojisi Açısından Bir Araştırma,Ankara, 1991, s. 16.
77
Gustav Mensching, Dinî Sosyoloji, Çev.Mehmet Aydın, Konya, 1994, s. 15.
37
sanayi toplumlarında, özellikle büyük şehirlerdeki hayat şartları nedeniyle küçük aile
tipi hakim bulunmaktadır. Yani gerçekten bir hayat birliği meydana getirecek şekilde
birlikte yaşayanlar, sadece iki nesilden, kısaca ana, baba ve çocuklardan meydana
gelmektedir. Büyük şehirlerdeki mesken durumu ve modern iş hayatının gerekleri
küçük aile tipinin hakim olmasını gerekli kılmaktadır. Küçük aileye oranla daha fazla
78
kişilerden oluşan büyük aileye de özellikle taşrada rastlanılmaktadır.
Din sosyolojisi açısından önemli olan ikinci ayrım da ataerkil, anaerkil aile
ayrımıdır. Modern toplumlarda bu konuda tek yönlü bir gelişme kaydedilmiş ve baba
hakimiyetine dayanan aile tipi normal aile tipi haline gelmiştir. Ancak çeşitli
kültürlerde, zaman zaman ana esasının hakim olduğu da görülmektedir. Çok tanrılı
halk dini özelliği taşıyan bütün dinlerde aile, büyük bir dini önem arz eden ve daima
içerisinde
dini ayin ve merasimlerin yerine getirildiği başlıca yerlerden birini
oluşturmaktadır. Ailenin aynı zamanda bir ibadet ve ayin birliği haline gelmesi,
aileyi üyeleri arasında kan ve birlikte yaşamanın doğurduğu öteki bağlardan daha
79
kuvvetli bir dayanak haline getirmiştir.
Aile grubunun sahip olduğu dini önem, onun oturduğu evin dini bir anlam ve
ehemmiyet kazanmasına neden olmuştur. Çünkü, aile grubunun oturduğu ev, aynı
zamanda dini ayin ve törenlerin yapıldığı, kurbanların kesildiği ve hatta aile
büyüklerinin gömüldüğü yer olmaktadır. Bu durum da evin çeşitli bölümlerinin ayrı
bir dini önem ve anlam kazanmasını sağlamıştır. Mesela, evin aile fertlerinin
toplanma yeri olan ocak, tanrılara adanan kurban ve adakların yerine getirildiği bir
yer olarak dini bir önem elde etmiştir. Bunun gibi eşik ve kapı da önem kazanmış ve
hatta bizzat evin dini önemi nedeniyle bir çok politeist dinlerde onu koruyan özel
78
79
H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 40.
H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 41.
38
tanrılar tasavvur olunmuştur. Ev eşyası ve aile üyelerinin yanı sıra bu koruyucu
tanrılar da mahrem bilindiklerinden, bir yerden başka bir yere göç halinde bu tanrılar
veya onların sembolleri de beraber götürülmüş ve onların başkalarının eline düşmesi
80
ya da tahrip ve imha edilmemesine dikkat edilmiştir.
2.1.2. Klan
Sosyolojide toplum şekillerinin en küçüğünü oluşturan klan, kendilerini
bitki, hayvan veya eşya ile aynı cevherden gelmiş sayan insanların oluşturduğu bir
topluluktur. Sözü geçen bitki hayvan ve eşyaya totem, bu totemle klan fertlerini
birbirlerine bağlayan ve hepsinde ortak olduğu sanılan cevher mana olarak
isimlendirilmektedir. Mana, kutsal olmakla beraber onda hem korkulan hem de saygı
duyulan bir güç bulunmaktadır. Bu güce çarpıcı kuvvet anlamında tabu
denilmektedir.
81
Klanlar aynı zamanda yıllık törenlerde tüm üyelerinin toplandığı sağlam dini
82
birliklerdir. Klandaki birlikteliğin temel şartı kan birliğidir. Aileler bir klan veya
kabile oluşturmak için bir araya gelirler ve kendi dinleri ile donatılmış bir birlik
oluştururlar. Bu birliktelik sadece fiziksel değil, manevi ve zihinsel alanda da
83
çözülmez bir anlam taşımaktadır.
2.1.3. Mahalli Birlikler: Köyler ve Şehirler
Tabii bağlarla kurulmuş olan gruplar sadece aileler ve klanlardan
oluşmamaktadır. Kan akrabalığının yanı sıra komşuluğun etkisiyle meydana gelmiş
mahalli birlikler de tabii gruplardandır. Nitekim sosyal antropoloji toplumun
80
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 241.
Mehmet Taplamacıoğlu,”Din ve Toplum İlişkileri ve Dini Gruplar” A.Ü.İ.F.D., C. XIII, Ankara,
1965, s. 17.
82
H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 44.
83
G. Mensching, a. g. e. , s. 25.
81
39
teşkilatlanması ve tabakalaşmasında komşuluğun önemli bir yerinin bulunduğunu
84
ortaya koymaktadır.
Komşuluk esasına dayalı birlikte ikametin ortaya çıkardığı mahalli sosyal
ünitelerin, din sosyolojisinde aynı zamanda tabii dini cemaatler olarak karşımıza
çıktığı görülmektedir. Gerçekten de, özellikle çok tanrılı dinlerde ilahların yer ve
bölgelere göre sınıflandıkları dikkat çekicidir. Aslında bu dinlerde, bir çok mahalli
birliklerin her birinin kendilerine özel bir veya birkaç ilahının bulunduğu ve bu
sosyal ünitelerin mensuplarının bu ilahlara özel ibadetler ve ayinlerle ibadet ettikleri
görülmektedir. Böylece bu mahalli üniteler aynı zamanda birer tabii dini grup
oluşturmaktadır. Bu tür grupların icra ettikleri dini ayinler, törenler ve özel tanrıların
şerefine kutladıkları dini bayramlar, grup içerisindeki bağı artırmakta ve
güçlendirmektedir. Küçük mahalli ünitelerin zamanla genişleyip site veya şehir
halini almaları, dini grupların sosyolojisi açısından yeni gelişmelerin ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Böyle bir gelişmede ekonomik faktörlerin önemi üzerinde
çok durulmaktadır. Bununla beraber bunda dini saiklerin de çok önemli rol oynadığı
anlaşılmaktadır. Mesela, Sümerlerde görüldüğü üzere, dünya yüzünde rastlanan tipik
ilk şehir örneklerinin, bir mabet etrafında oluşmuş tapınak şehirler olmaları kayda
değer bir durum arz etmektedir. Hatta bu nedenle bazı düşünür ve sosyologlar,
şehirlerin başlangıcında ekonomik faktörlerin değil de dini faktörlerin yattığını öne
sürmektedirler.
84
85
85
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 245.
Ü. Günay, Din Sosyolojisi , s. 246.
40
2.1.4. Kabile ve Millet
Hem kan hısımlığına dayanan hem de komşuluk faktörünün işin içine
86
karıştığı bir başka organik cemaat şekli de kabiledir. Kabilelerin kendilerine has
87
gelenekleri ve özel bir dinleri vardır. Üstelik kabilede organik cemaat bağları ile
dini bağlar çakıştığından,bu sosyal ünite çeşidi de tabii dini grupların önemli bir türü
olarak karşımıza çıkmaktadır. Kan ve komşuluk bağlarının yanında ortak bir tarihe
ve geleneklere sahip bulunan bir başka sosyal grubu da millet oluşturmaktadır.
Milletler her şeyden önce akrabalık, gelenek, dil, kültür ve din birlikleridir. Milletler
tabii ve organik cemaat bağlarının dini bağlarla güçlendirildiği sosyal üniteleri
meydana getirmektedir. Milli dinler bir millete bağlı inanç ve tapınmanın tipik
örneklerini oluşturur. Bununla birlikte bir milletin mensuplarının bir çok dine veya
mezhebe mensubiyeti de bilinmektedir. Bu durumun, bir çok sosyal ve sosyolojik
problemi de beraberinde getirmektedir. Nitekim bugün Din Sosyolojisinde üzerinde
önemle durulan dini çoğulculuk olayı, bir anlamda aynı devlet veya siyasi idare çatısı
altında çeşitli dini grup veya mezheplerin yer alması olayını ifade ettiği gibi, aynı
milletin veya aynı kültür dairesine mensup kişilerin farklı din veya mezheplere
88
mensubiyetleri ve bundan kaynaklanan sosyal süreçleri de içermektedir.
2.1.5. Cinsiyet ve Yaş Üzerine Kurulmuş Cemiyetler
Tabii bağlarla dini bağların aynileştiği grup şekillerinden biri de cinsiyet ve
yaş gruplarıdır. Zira, yerine göre aynı yaştan olanlar veya aynı cinsiyete mensup
bulunanlar çok sıkı bir şekilde kenetlenmiş dini üniteler oluşturabilmektedirler. İlkel
kültürlerde bunun örneklerini bulmak mümkün olmaktadır. Doğu ve Batı Afrika
86
87
88
H. Freyer, Din Sosyolojisi , s. 46.
M. Taplamacıoğlu, a. g. m., s. 19.
Ü. Günay, Din Sosyolojisi , s. 249.
41
toplumları, Polinezya, Melanezya, Avustralya, Meksika ve Amerikan yerlileri ile
eski Yunan ve Roma’da kısmen veya tamamen yaş üzerine kurulmuş ibadet
gruplarına rastlanmaktadır. Isparta’da yaşlara göre altı ünite bulunmaktaydı.
Roma’da da gençlik cemiyetlerinin bulunduğu bilinmekteydi. İslamiyet’te de ilk
fütüvvet gruplarının yaş grupları oldukları bilinmektedir. İhvan-ı Safa’da da yaşlara
göre taksimat bulunmaktadır ve bir gruptan diğerine geçmek belli ayinlerle
olmaktadır. Esasen bu tür gruplar yapıları itibariyle büyük bir çeşitlilik arz
etmektedir. Bazıları geçici, bazıları da daha uzun ömürlüdürler. Aynı yaştakiler
arasında kurulan arkadaşlık ve dostluk bağları, aynı zamanda manevi ve dini bağlara
dönüşebilmektedir. Böylece oluşan grupların, ortak inançlara bağlandıkları ve ortak
seremoniler ve ayinleri yerine getirdikleri görülmektedir. Pek çok toplumda yaş
gruplarına giriş, belli ayin ve şartların icrasıyla mümkün olmaktadır.
89
2.2. Sırf Dini Gruplar
Sırf dini gruplara çok tanrılı halk dinlerinde de rastlanmakla birlikte bu
gruplar genellikle evrensel dinlerde ortaya çıkmaktadır. Yani sırf dini gruplar,
evrensel dinlerle beraber sürekli tezahürler haline gelmişlerdir. Bu durum, evrensel
dinlerle birlikte ortaya çıkan, öncekilerden farklı dini tecrübenin içinde özel bir
cemaatleşme şekli ve böyle bir cemaatleşmeye duyulan ihtiyacın çok kuvvetli
olduğunu göstermektedir. Her şeyden önce bir toplum içinde diğerleriyle birlikte
yaşarken, başkalarının faaliyetine katılmaktan dolayı ve kutsalla birlikte olurken
cesaret, güç ve teselli kazanmak için insanı başkalarıyla birleşmeye zorlayan bir
eğilimin güçlü bir şekilde mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir birlik, insan için
o kadar değerlidir ki, tarih boyunca en etkin sosyolojik ve dini kurumların bu tür bir
89
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 251.
42
birlik arayışından doğduğunu söylemek mümkün görünmektedir. İşte bu arayış
sayesinde sadece yeni dini tecrübe tarafından harekete geçirilen fertlerin ilk
bütünleşmesi meydana gelmemiş, aynı zamanda yeniden bütünleşmeye ihtiyaç
duyulduğu anda grup, bu arayış sayesinde kendini sürekli olarak korumuştur. İslam,
Hıristiyan, Budist inançlarındaki ümmet, ecclesia, samgha kavramları ve bunlara
yüklenen anlamlar, buna delil teşkil etmektedir. Bunların her biri yüzyıllarca bir
temel ilham faktörü, düşünce ve faaliyet kaynağı olarak varlığını sürdürmüştür. Bu
düşünce ve faaliyetlerin ortaya çıkardığı tarihi kurumları reddedenler bile şuurlu
90
veya şuursuz, onun varlığını kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Aslında bir grubun talep ettiği dini değerlerin psikolojik ve sosyolojik tahlili,
açıklamanın türü ne olursa olsun, grup üzerine etkide bulunan bu değerlerin baskı
yapıcı karakterini inkar edememektedir. Her tecrübe için aynı durum söz konusu
olmaktadır. Grup içerisinde bulunan ortak veya paralel tecrübelerin varlığı, kuvvetli
bir birliğin meydana gelmesine neden olmaktadır. Grubun korunma ve yayılma
ihtiyaçları da üyeleri birleştiren dayanışma duygularının ortaya çıkmasında rol
oynamaktadır.
91
Dini bir grubun oluşması için o toplulukta yaşayan fertlerin bir arayış içinde
olması ve yeni dini tecrübeyle harekete geçirilen fertlerin bu arayışına yeni dini
mesajın cevap verebilmesi gerekmektedir. Bunun yanında, evrensel dinlerde bir din
kurucusunun, yani kitleleri harekete geçirebilecek bir din önderinin varlığına da aynı
92
ölçüde belki daha da şiddetli olarak ihtiyaç duyulmaktadır.
90
Niyazi Akyüz,” Dinlerin Teşekkülünde Dini Liderlerin Karizması”, Dini Araştırmalar dergisi, C.I,
Ankara, 1999, s. 45-46.
91
J. Wach, a. g. e., s. 41-42.
92
N. Akyüz, a. g. m., s. 47.
43
Sırf dini gruplarla ilgili önemli bir durum da, onlardan bir kısmının ortaya
çıktıkları toplumdaki geleneksel dini yıkarak onun yerini almak ve daha sonra da
sınırlarını gittikçe genişletmek suretiyle yayılmalarına karşılık, bazılarının kapalı bir
cemiyet halinde iken başka yerlere göç ederek kendilerine uygun yeni ortamlar
bulmaları, bazılarının da milli bir hüviyet taşırken yeni yorumlarla evrensel bir
statüye kavuşmaları sonucu yayılmış olmalarında toplanmaktadır.
93
2.3. İlkel ve Milli Dinler Çevrelerinde Sırf Dini Gruplar
2.3.1. Gizli Dini Cemiyetler
Az karmaşık toplumlar ve medeniyetlerde rastlanan gizli dini cemiyetler sırf
dini grupların tipik örnekleridir. Bununla birlikte gizli cemiyetlere daha karmaşık
toplumlar ve medeniyetlerde ve hatta günümüz modern toplumlarında da
rastlanmaktadır. Mesela İslam’da Karmatilik, Batınilik, İsmaililik hareketleri, Hasan
Sabbah’ın hareketi gizli cemiyetlere örnek teşkil edebilmektedir. Aynı şekilde Dürzi
ve Nusayri cemaatlerinin de temelde gizli cemiyetler oldukları öne sürülmektedir.
Bunun gibi Hıristiyanlığın ilk yıllarında gelişmiş bulunan Gnostisizm hareketi de
aynı kategoriye dahil edilebilmektedir. Masonluk ise varlığını günümüzde de
sürdüren dikkate değer gizli bir cemiyet tipidir. Zira, insanoğlu gizli ve esrarengiz
olana karşı tarihin her devrinde bir merak ve temayül göstermiş, gizli cemiyetler
oluşturmak veya mevcutlarına katılmak suretiyle sadece küçük bir topluluk
mensuplarının paylaştığı ve başkalarına kapalı bir esrarı kutsal bir mabet gibi
korumak istemiştir. İlkel toplumlarda gizli cemiyetler sırf dini sebeplerle kurulmuş
topluluklar oldukları halde, karmaşık toplumlara doğru gidildikçe işin içerisine dini
faktörlerin yanı sıra başka nedenlerin de karıştığı görülmüştür. Özellikle modern
93
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 253.
44
toplumlarda sırf dini amaçlara dayalı gizli cemiyetlerin yanında tamamen dünyevi
maksatlara yönelik gizli cemiyetlerin kurulduğu, bir çok durumda ise bunların
94
birleştiği görülmektedir.
Gizli cemiyet diye adlandırılan şey, nispeten gelişmemiş spesifik dini teşkilat
şeklidir. Gizli cemiyetin üyeleri zorunlu olarak ne akrabadırlar ne de aynı
yaştandırlar. Fakat kendilerini, bu toplumun koruyucuları nazarı ile bakılan özel
uluhiyetlerin kültünü geliştirmeye ve bu kültçe uygun bulunan şartları yerine
getirmeye götüren ortaklaşa dini tecrübeleri paylaşmaktadırlar. Böylece oluşan
95
dernek, devamlılık, güçlülük ve çeşitlilik arz etmektedir.
Gizli cemiyetin bazı şartlarının amacı, onların tüm üyeleri için büyük bir
fayda sağlayan toprağın ve hayvanların verimliliğinin artırılması, tanrının yardımının
kazanılmasıdır. Gizli cemiyetler olarak teşkilatlanmış bütün zümrelerde üyelik, tabii
gruplardaki gibi olağan bir şey olmayıp, ancak bir ayırma ve seçme sonucudur.
Onların geleneği, ayin ve merasimi, cemiyete girenlerin kendilerine özgü haklarıdır.
Gizlilik o kadar sıkıdır ki, içlerine giren yabancı ve araştırıcıların cemiyetin gerçek
96
amaç, yapı ve niteliklerini kavrayabilmeleri oldukça güçtür.
2.3.2. Sır Cemiyetleri
Sırf dini grupların ikinci türünü sır cemiyetleri oluşturmaktadır. Bu
cemiyetlerin mensupları menşelerini tanrılara kadar götürmekte, atalarının ruhlarına
94
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 254.
J. Wach, a. g. e., s. 136.
96
J. Wach,” Toplumun Sırf Dini Teşkilatlanması,” Çev.M.Rami Ayas, A.Ü.İ.F.D., C. XIX, Ankara,
1973, s. 178.
95
45
saygı göstermekte ve birliğin kutsal kabul edilen törenlerine katılmak suretiyle
97
ölümden sonraki mutluluğa hazırlık yapmaktadırlar.
Batıni kültler ile sır cemiyetleri arasındaki sınır belirgin değildir. Bu tür
cemiyetlere pek çok ilkel toplumda rastlanmıştır. Bunların sık sık ekonomik ve
politik çıkarlarla birbirlerine karıştıkları söylenebilir. Bütün sır cemiyetlerinin ortak
prensibi, yalnızca sırdaş üyelerin yaklaşabileceği dini bir emanete sahip olmaktır. Bu
örgütler gizli davranış ilkesi sebebiyle sağlam bir yapıya sahip oldukları gibi, külte
girişi aşama aşama mümkün kılan yatay ve dikey olarak farklılaşmış rolleri
benimsemişlerdir.
98
Sır cemiyetlerini, gizli dini cemiyetlerden kesin hatlarla ayırmak oldukça
zordur. Bununla beraber onları ötekilerden ayıran bazı özellikler vardır. Mesela,
genellikle gizli cemiyetlerin kurucularını bulmak mümkün olmadığı halde, sır
cemiyetlerinde çok net olmasa da, cemiyetin efsanevi veya tarihi bir kurucusunun
bulunduğu görülmektedir. İkinci önemli bir farklılık da, bu cemiyetlerde, özellikle
ilkel gizli dini cemiyetlere oranla daha ayrıntılı ve daha gelişmiş efsaneler,
doktrinler, ilahiyat ve ayin usullerine rastlanması, aynı zamanda onların daha derin,
daha net bir dayanışma duygusuna sahip olmalarıdır. Sır cemiyetlerinde asıl gaye
dinidir. Ancak onlarda, karşılıklı yardımlaşma gibi başka sosyal, ekonomik ve hatta
politik gayelerin de kısmen rol oynadığı söylenebilir. Bu itibarla dini amaçlı sır
cemiyetlerini, onların aynı zamanda içlerinde besledikleri başka gayelere göre tiplere
97
J. Wach, a. g. e., s. 140.
Günter Kehrer ve diğerleri, Din Sosyolojisi, Çev. M. Emin Köktaş, Der. Y. Aktay-M. Emin Köktaş,
Ankara, 1998, s. 56.
98
46
ayırmak mümkündür. Bununla beraber sır cemiyetleri yaş ve mesleğe dayalı gruplar
99
ve loncalardan oldukça farklı bir özellik göstermektedir.
Başlangıçta sır cemiyetlerinin sahip oldukları din ve kült, ister bireysel isterse
kollektif olsun, gerçek bir dini hareket sonucu ortaya çıkmaktadır. Çoğunlukla bu
dini hareket, geleneksel ve yerleşik dine karşı bir tepki hareketi olarak başlar. Bu
şekilde kurulan dini grup sağlam bir tarzda oturarak varlığını uzun yıllar sürdürebilir
veya tersine çok kısa ömürlü olabilir. Sır kültü, grubun üyeleri tarafından büyük bir
gizlilikle saklanır. Esasen cemiyete seçilen üyeler de büyük bir itina ile seçilir ve
tıpkı gizli cemiyetlerde olduğu gibi bazı sınavlardan ve özel bir giriş merasiminden
sonra gruba kabul edilirler. Sır cemiyetleri ile ilgili önemli bir nokta da onların
doğrudan doğruya fertlerin ruhları ve vicdanlarına hitap etmeleridir. Nitekim, tabii
teşkilat ile dini teşkilatın çatıştığı doğal dini gruba fertler doğumla kendiliğinden ait
oldukları halde, onların içinden çıkan sırf dini gruplara ancak belli bir seçimle
girmek mümkündür. Bu bakımdan sırf dini gruplar ve onların bir türü olan sır
cemiyetleri, genel halk dinlerine oranla daha ileri bir adımı ifade etmektedir. Ancak,
böyle de olsa sırf dini gruplar, çok tanrılı halk dinleri çevrelerinde istisnai bazı
100
tezahürler olarak görülmektedir.
2.4. Evrensel Dinler Seviyesinde Sırf Dini Gruplar
Dinden doğan gruplar, yüksek, evrensel dinlerin ortaya çıkması ile devamlı
ve kurallı tezahürler haline gelebilmektedir. Bu tür dinlerin ortaya çıkmasıyla beliren
ilk yenilik dini kuran bir kimsenin ortaya çıkmasıdır. Bu tür dinlerin hepsinde dinin
kurucusuyla birlikte onun etrafında dar ve küçük bir grubun da ortaya çıktığı görülür.
99
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 256; J. Wach, a. g. e., s. 186.
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s., 257.
100
47
Bu küçük ve dar grup dinden doğan grupların ilk ve asli şekli olarak
değerlendirilir.
101
Çünkü, din kurucusunun etrafında birbirlerine sağlam bağlarla
bağlanan ilk dini cemaat, daha sonra kurumlaşarak dini cemaatin ilk çekirdeğini
oluşturacaktır.
İlk üyelerin yeni dini gruba girmelerinde pek çok unsur bulunmakla birlikte,
onları din kurucusunun etrafında toplayan temel faktör yeni dinin orijinal şartlarının
kutsal içeriğidir. Öte yandan, din kurucusunun şahsiyeti de oldukça önemlidir. Dini
liderlerin yandaşları üzerinde kendi şahsiyetleri aracılığıyla yerine getirdikleri tesiri
ifade etmek için, M. Weber “Karizma” kavramını kullanmaktadır. Bu tabir, bir
kimsenin müstesna bir deruni ve manevi cezbe gücüyle donatılmış olması manasına
gelmektedir. Başka bir deyişle, bir kimsenin başkalarını etkileyebilme kabiliyeti bu
102
tabirle dile getirilmektedir.
Bu kabiliyetin en gelişmiş örneği büyük din
kurucularının kişiliklerinde görülmektedir.
103
Ancak dinin kurucusunun ölmesi bu dini gruplar hayatında bir dönüm noktası
oluşturur. Çünkü, grubu bir arada tutan merkez şahsiyet kaybedilmiştir ve yeri de
onun yakın arkadaşları tarafından bile doldurulamamaktadır. Böylece manevi
unsurlarını kaybeden grup, maddi unsurlara, ayin ve ibadetlere, zamanla kurulmuş
olan teşkilatlara dayanmaya başlar. Dinin yayılması ve mensuplarının sayılarının
104
çoğalması daha güçlü teşkilatlara ihtiyaç hissettirir.
Din kurucusunun ölümü yeni dini grubun bünyesinde köklü bir değişikliğin
ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Grubun dağılma ve parçalanma tehlikesi
bulunmaktadır. Grubu bu durumdan kurtulabilmesi açısından, din kurucusunun en
101
102
103
104
H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 50-51.
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 261.
Joachim Wach, Din Sosyolojisine Giriş, Çev. Battal İnandı, Ankara, 1987, s. 42.
H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 52-53.
48
yakınında bulunan ve onun güvendiği ilk öğrencileri önemli bir yer tutmaktadır.
Ancak bundan daha da önemli olan, söz konusu dinin getirmiş olduğu dini esaslar,
inançlar ve ibadetlerdir. İslamla ilgili olarak Hz. Peygamberin ölümünden bir süre
önce Veda Haccındaki hutbesinde “Kendinden sonra sımsıkı sarıldıkları müddetçe
dalalete ve ayrılığa düşmeyecekleri iki şey bıraktığını, bunların da, Allah’ın kitabı
Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin sünneti olduğunu” belirtmesi bu açıdan bakıldığında
oldukça dikkat çekicidir.
105
Dini liderin ölümünden sonra dini cemaatin sınırlarının giderek genişlediği
dönemde evrensel din, heterojen kitleleri bağrında toplayacak, bu kitlelerin de dini
durumları, ihtiyaçları ve temayülleri açısından aralarında büyük farklılıklar ortaya
çıkacaktır. Böylece geniş yığınları oluşturan kişilerin farklı dini eğilim ve ihtiyaçları,
değişik dindarlık şekillerinin oluşmasına imkan verecek ve ayrı teşkilatlara bağlanma
durumları söz konusu olabilecektir. Pek çok dinde mezhepler ve tarikatlar
aracılığıyla ortaya çıkan farklı oluşumlar ve teşkilatlanmalar bu durumun en iyi
örneklerini oluşturmaktadır.
106
Max Weber ve Ernest Troeltsch, dini grupları kilise ve mezhep olarak
107
sınıflayarak inceleme konusu yapmışlardır.
Ancak sosyologların bir kısmı, bu
sınıflandırmanın tarihsel ve kültürel açıdan sınırlı olduğu, onların kilise-mezhep
tipolojilerini yaparken dikkat etmedikleri dolayısıyla da bu tipolojilerin açık ve kesin
olmadığı konusunda eleştirilerde bulunmuşlardır.
108
Her ne kadar eleştirilse de bu
tipolojilerin sonradan gelen sosyologlara yol göstericilik yaptığı, dini grupların
105
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 262-263.
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 265.
107
Paul Chalfant, R. E. Becley, C. E. Palmer, Religion in Contemporary Society, Mayfield Pub.
California, 1981, s. 84.
108
Meredetih Mc. Guire, Religion The Social Contex, Wadsworth, Publishing Com., California, 1992,
s. 138.
106
49
incelenmesinde büyük kolaylıklar sağladığı gözardı edilmemelidir. Gerçekten de
sonradan gelen bazı sosyologlar kilise ve mezhebe ek olarak denominasyon ile kült
109
grubunu ekleyerek dörtlü yeni bir tipoloji oluşturmuşlardır.
İslam Dinindeki farklı mezhep ve fırkaların dinin bizzat kendisi değil dinin
anlaşılma ve algılanma biçimlerinin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu
çalışmanın konusu olan Caferilik Mezhebi’nin dinden doğan bir dini grup olarak
isimlendirilmesi mümkün görünmektedir. Ancak Caferiliğin incelenmesine
geçmeden önce genelde ve İslam dini söz konusu olduğu için özelde mezhep nedir,
neyi ifade etmektedir, bunun tespit edilmesi gerekmektedir.
3. Bir Dini Bir Grup Olarak Mezhepler
3.1 İslam’da Mezhepler
Batılı sosyologlara göre dini grupların sınıflandırılmasında bir grubu ifade
eden mezhep kelimesi etimolojik olarak kesmek manasına gelen “couper”
kelimesinden değil, takip etmek manasına gelen “sequi” kelimesinden türemiştir.
Bununla beraber mezhep kelimesinin özü, dini cemaatin ve onun dogmatik
temellerinin parçalı karakterinde bulunmaktadır. Buna göre mezhep, daha büyük ve
organize bir gruptan ayrılmak ve aynı zamanda bu büyük grubun kavram
bütünlüğünden ayrılmak, farklı unsurları kısmi olarak kendi merkezine
yerleştirmektir. Mezhepleri iki kategoriye ayırmak mümkündür. Dogmatik
mezhepler, dini pratikli mezhepler. Bunlardan birincisi inanç konularındaki
110
farklılıklardan, ikincisi ise ibadet konularındaki farklılıklardan ortaya çıkmıştır.
109
J. Milton Yinger, Religion, Society and the Individual An Introduction to the Sociology of Religion,
The Macmilan Company, New York, 1965, s. 148-155.
110
G. Mesching, a. g. e., s. 196; Mircea Elliade, “Sect”, The Encyclopedia of Religion, Macmilan
Company, C. XIII., New York, 1987, s. 154.
50
İslami literatüre göre mezhep Arapça z-h-b kökünden türemiş olup gidilen
yer, yol, gitme zamanı, gitmek gibi anlamlara gelmektedir. Kelime bilimsel
111
literatürde dinin farklı anlaşılması ve algılanmasından kaynaklanan dini grupları
ifade etmek için kullanılmaktadır. Buradan hareketle itikadi ve ameli sahadaki
düşünce ekolleri olarak nitelenen mezhepler, temelde, insanın sosyal bir varlık
olmasından kaynaklanan, doğal örgütlenme çabalarıdır.
112
Zaten sosyologlar için
mezheplerin önemli olması, onların, insanların kendi topluluklarını oluşturmak için
113
gösterdikleri bilinçli çabalara örnek oluşturmalarında yatmaktadır.
İslam Dininde mezhep kavramının yanında itizali dini grupları ifade etmek
için kullanılan kavramlardan biri de fırkadır. Başkalarından ayrı bir insan
topluluğunu belirten bu kavram, İslam’daki itizali grupları en iyi ifade etmektedir.
Ancak fırkalar başlangıçta her şeyden önce siyasi nedenlerden kaynaklanmaktadır.
114
Fakat sonradan dini ve sosyal farklılıklar üzerine temellenir hale gelmişlerdir.
İslam’da bu ayrılmalar sonunda pek çok mezhep ortaya çıkmıştır. Bunlardan
biri de Şiadır. Şia, Arapça şy’a kökünden gelmekte olup “miktar, süre, sıra, aslan
yavrusu, eş, benzer, misafir uğurlamak, bir insanın yardımcıları ve ona uyanlar, aynı
görüşte olmasalar da bir şey üzerinde birleşen topluluk, fırka, bölük, yayılmak”
anlamlarına gelir. Bunların en yaygın kullanılanları “taraftar, yardımcı, fırka ve
111
M. Saffet Sarıkaya, İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler, Isparta, 2001, s. 1; Abdülbaki Gölpınarlı,
Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar, İstanbul, 1997, s. 16; Enver Benhan Şapolyo, Mezhepler ve
Tarikatlar Tarihi, Ankara, 1964, s. 32.
112
Hasan Onat, Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci, Ankara, 2003, s. 128-129.
113
Bryan Wilson, Dini Mezhepler Sosyolojik Bir Araştırma, Çev. A. İhsan Yitik- A. Bülent Ünal,
İstanbul, 2004, s. 31.
114
Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 283; A. Vehbi Ecer, İslam Mezhepler Tarihine Giriş, Kayseri, 1980,
s. 3.
51
115
bölük” anlamlarıdır.
söyler.
İbn Nedim de Fihrist’inde Şia’nın taraftar manasına geldiğini
116
Şianın ıstılah anlamı ise şöyledir: “Şia, Ali b. Ebi Talip’in, Hz.
Peygamber’den sonra nas ve tayinle halife olduğuna inanan, imametin kıyamete
kadar O’nun Fatıma’dan olan soyundan devam edeceğini ileri süren toplulukların
117
müşterek adıdır”
Şia ile ilgili bir başka tanımlama ise şöyledir: “Şia, Peygamber’den hemen
sonra Hz. İmam Ali’nin imamet ve hilafetine inanıp o hazret ve ondan sonraki Ehl-i
Beyt imamlarına tabi olanlara verilen isimdir.”.
118
Şehristani “Sadece Hz. Ali’nin izinden giden; onun imamet ve hilafetini nas
119
ve vasiyet üzere kabul eden kimselere Şia denir”
derken, İbn Hazm da “ Ali’nin
Allah’ın Resulü’nden sonra halkın en üstünü ve imamete daha layık olduğunu ve
120
imametin onun evlatlarında devam edeceğini kabul eden birine Şia” demektedir.
Ebul-Hasan Eş’ari de “Ali’ye uydukları ve onu peygamberin diğer yakınlarına tercih
121
ettikleri için bu insanlara Şia denmiştir”
şeklinde bir tanım yapmaktadır.
Nevbahti’ye göre Şia, Peygamber zamanında Ali’nin taraftarı olarak bilinen,
ondan sonra da, onun imametini öne süren kimselerin oluşturduğu fırkanın adı
olduğu gibi, Selman-i Farisi, Ebuzer Gıffari, Mikdad b. Esved, ve Ammar b. Yasir
115
İbn Manzur, Lisanu’l Arap, C. VIII., Beyrut, 1374, s. 188.
İbn Nedim, el-Fihrist, Beyrut, 1417, s. 217.
117
H. Onat, Emeviler Devri Şii Hareketleri ve Günümüz Şiiliği, Ankara, 1993, s. 15; E. Ruhi Fığlalı,
“Şiiliğin Doğuşu ve Gelişmesi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul,
1993, s. 33.
118
Mehdi Aksu, İslam Tarihinde Gerçeğe Giden Yol, İstanbul, 2003,s. 85; A. Vehbi Ecer, Şia ve
Doğuşu, Kayseri, 1984, s. 3; Muhammed Cevad Muğniyye, eş-Şia ve’t-Teşeyyü, Beyrut, trz., s. 16.
119
Şehristani, el Milel ve’n Nihal, C. I, Beyrut, 1413, s. 144.
120
İbn Hazm Ali b. Ahmet, , el-Fasl fi’l Milel ve’l-Ehva ve’n-Nihal, C. II, Mısır, 1321, s. 113; İbn
Haldun, Mukadime, Haz. Süleyman Uludağ, C. I, İstanbul, 1988, s. 558.
121
Ebul-Hasan Eş’ari, Makalatu’l İslamiyyin, İstanbul, 1928, s. 5.
116
52
ilk olarak Şii diye isimlendirilen kişilerdir.
122
Buradan anlaşılmaktadır ki, Şii alimler
Şia’nın başlangıç noktasını Peygamberin yaşadığı dönem olarak kabul
etmektedirler.
123
Ayrı bir mezhep olarak teşekkül eden ve günümüze kadar birçok kollar
halinde gelen Şiiliği şu şekilde de tarif etmek mümkündür. “Hz. Ali’nin nas ve
vasiyet ile halife olduğunu, hilafetin ancak onun soyundan gelenlere aidiyetini kabul
ile, bunun genel halk oyunun seçimine bağlı bir husus değil de dinin esasına ait bir
124
rükün olduğunu kabul eden kimselere Şii denir”.
Şia’nın tanımı ve ortaya çıktığı zamanla ilgili olarak farklı görüşler öne
sürülse de böyle tartışmalar bu çalışmanın konusunu ve amacını oluşturmadığı için
bunlar üzerinde durulmayacaktır. Bizim üzerinde duracağımız şey, Şia’nın tek parça
halinde kalmayıp çeşitli alt gruplara ayrılmasıyla ortaya çıkan yeni anlayışlardan
birini oluşturan Caferilik, diğer bir adıyla İmamiye Mezhebidir.
3. 2. Caferi Mezhebi
Bu araştırmanın asıl konusunu oluşturan Caferi mezhebi, Şii fırkalarından
birini oluşturmaktadır. Bu mezhebin bir diğer adı da İmamiyye’dir. İmamiyye, Hz.
Peygamber’in ölümünden sonra Hz. Ali, onun çocuklarını ve torunlarını hem
Allah’ın emri hem de peygamberin tayini ve vasiyeti ile meşru imam olarak kabul
125
ederek on iki imama inanmayı iman esaslarından sayanların mezhebidir.
122
Bu
Nevbahti, Fıraku’ş-Şia, Necef, 1355, s. 17.
Allame Tabatabai, Tüm Boyutlarıyla İslamda Şia, Çev. Kadir Akaras-A. Kazımi, İstanbul, 1999, s.
35.
124
Yaşar Kutluay, Tarihte ve Günümüzde İslam Mezhepleri, Ankara, 1968, s. 103.
125
E. R. Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul, 1990, s. 140.
123
53
mezhebin fıkhını ve akaidini hazırlayan kişi Cafer-i Sadık olduğu için Caferiyye de
denilmektedir.
126
Ebu Zehra’ya göre de İmamiyye; imametin nass ve tayin yoluyla Hz.
Hüseyin’den sonra Ali Zeyne’l-Abidin’e, ondan sonra Muhammed el-Bakır’a ondan
sonra Cafer-i Sadık’a, ondan sonra Musa Kazım’a
ondan sonra Ali er-Rıda’ya,
ondan sonra Hasan el-Askeri’ye, ondan sonra on ikinci imam olan Askeri’nin oğlu
127
olan Muhammed’e ait olduğunu kabul eden fırkadır.
Ülkemizde yaşayan Caferiler ise kendilerini şu şekilde tanımlamaktadırlar:
“Caferilik, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s)'ın mezhebine mensup olmak demek olup, Hz.
Resulullah (s.a.a)'dan sonra İslam camiasının önderliğinin ilki Hz. Ali olan on iki
imama ait olduğuna inanan Ehl-i Beyt mektebinin ortak ismidir. Bu mektebe aynı
zamanda İsnaaşeriyye, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denmektedir. Ancak bu
mektep, Türkiyemizde daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken İran, Irak,
Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan, Bangladeş
ve Hindistan gibi aynı inancı paylaşan Ehl-i Beyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde
Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur.
Burada şunu da vurgulamalıyız ki, bu mektebe Caferi mezhebi denilirken,
onun da İslam camiası içerisinde ortaya çıkan Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli, Zahiri,
Sevri ve diğer İslami mezhepler türünden bir mezhep olduğu anlaşılmamalıdır.
Çünkü mezhep, belli bir ilmi kariyer ve şartları haiz olarak içtihat derecesine ulaşan
bir alimin, İslam dini üzerinde ortaya koyduğu yorum ve fetvalar mecmuasına denir.
Oysa bu mektep, kendisini müntesip kıldığı İmam Cafer Sadık ve diğer imamları
126
Neşet Çağatay, İslam Tarihi, Ankara, 1993, s. 431; Hayreddin Karaman, “Caferiyye”, Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. VII, İstanbul, 1993, s. 4.
127
Muhammed Ebu Zehra, İslam’da Siyasi ve İtikadi İslam Mezhepleri Tarihi, Çev. H. Karakaya-K.
Aytekin, İstanbul, 1983, s. 59.
54
müçtehit olarak kabul etmez. Aksine, imamların Allah Teala'nın emri ve Hz.
Resulullah'ın açıklaması ile tayin edilen birer ilahi hüccet olduklarına inanır.
Dolayısıyla da İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere, on iki imamın din konusunda
yaptıkları açıklamaların, onların kendi içtihatları sonucu vardıkları şahsi fetva ve
yorumları değil de, bizzat Allah Teala'nın Resul-ü Ekrem'e indirdiği dini öğretinin
özü olduğuna inanır.
Aslında bu mektebe mezhep ismini veren de bu mektebin kendi mensupları
değildir. İslam camiasında herhangi bir müçtehidin fetvalarına uyan diğer İslami
fırkalar bu mektebe mezhep ismini yakıştırmışlardır. Onlar, kendi yöntemlerine
mezhep ismini verdikleri gibi, bu mektebin öğretilerinin daha çok Hz. İmam Cafer
Sadık (a.s)'tan geldiğini ve diğer imamların böyle bir şansı yakalayamadıklarını
görünce, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s)'ın da kendilerinin müntesip olduğu
müçtehitlerden biri gibi sıradan bir müçtehit olduğuna inandıklarından, kendi
mezheplerine kıyasla bu mektebe de Caferi mezhebi ismini koymuşlardır. Oysa bu
128
mektep, kendisini bir mezhep olarak nitelendirmemektedir.”
3.3. Caferiliğin İnanç Esasları
Şii alimler inanç esaslarını şu beş temel nokta üzerinde toplamaktadırlar: 1Tevhid, 2- Adalet, 3- Nübüvvet, 4- İmamet, 5- Mead.
3.3.1. Tevhid
Allah’ın varlığı ve birliği tüm İslam alimlerinin üzerinde en çok durdukları
bir konu olmuştur. Dolayısıyla da Şia alimleri de tevhide büyük önem vermişlerdir.
128
http://www.aalulbayt.org/html/tur., ( 12 / 05 / 2004 Tarihi itibariyle)
55
Allah’ın varlığını ispat konusunda kullanılan deliller ve izlenilen metotlarda Şia
129
alimleri ile diğer alimler arasında bir fark bulunmamaktadır.
M. Şirazi tevhidle ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: Tevhidin çeşitli
dalları vardır: Bunlar, zatta tevhid, sıfatta tevhid, fiil ve eylemlerde tevhid ve ibadette
tevhiddir. Zatta tevhid: O’nun zatı ve benliğinin tek olması, eşi ve benzerinin
olmamasıdır. Sıfatta tevhid: İlim, kudret, ezeliyet ve ebediyet sıfatlarının tamamı
onun zatında bir aradadır ve bunlar O’nun eşiz zatıyla tamamen aynı ve birdir. Fiil ve
eylemlerde tevhid: Yani kainatta ortaya çıkan her şey, bütün hal harekat, davranış ve
oluşumlar hep Allah’ın irade ve takdirinden kaynaklanmaktadır. İbadette tevhid:
İbadet sadece Allah’a mahsustur. O’nun mukaddes zatından başka mabut yoktur.
130
3.3.2 Adalet:
Caferilere göre Allah, kimsenin hakkını zayi etmez, bir kimsenin hakkını
diğerine vermediği gibi, kulları arasında ayırım da yapmaz. O, tam manasıyla adildir.
O, iyi amele ceza vermez, kötü işi de teşvik etmez. Hiç kimseyi başkasının günahıyla
131
hesaba çekmez.
Adalet ilahi kemal sıfatlardandır. O adildir, zalim değildir, hükümlerinde
zulmedici, fiillerinde kulları zorlayıcı değildir. İtaat edenlere sevap verir ve cennete
koyar, asi olanları da cezalandırır. Kullarının gücünün yetmediği şeyi onlara
yüklemez ve hak ettiklerinden fazla ceza vermez, haseni terk etmez, kabihi asla
129
Avni İlhan, “Şiada Usulü’d-din”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, s. 409.
Nasır Mekarim Şirazi, İnançlarımız, Çev. İsmail Bendiderya, İstanbul, 1997, s. 20-22; Abdülbaki
Gölpınarlı, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1979, s. 235-239.
131
N. Mekarim Şirazi, Ehl-i Beyt Mektebi’nde Temel İnançlar, Çorum, 1993, s. 75.
130
56
yapmaz. Çünkü iyiyi yapmak ona zor gelmediği gibi kötüyü yapmaya da muhtaç
132
değildir. Allah hakimdir, fiilleri en kamil nizama göre hikmete uygundur.
Allah insanları iyiyi olduğu kadar kötüyü de yapabilecek bir güçte
yaratmıştır. O, kullarının ne yapacaklarını önceden bildiği halde onlara tam bir irade
hürriyeti vermiştir. Herhangi bir zorlama yoktur. Bununla birlikte, Caferilikte kaza
ve kader konuları üzerinde tartışma yasaklanmış, bunlar Allah’ın bir sırrı olarak
133
kabul edilmiştir.
Çünkü Hz. Ali, kendisine kader hakkında soru soran birine şu
cevabı vermiştir: “O, derin bir denizdir; sakın içine dalma”. Sonra adam O’na kader
hakkında ikinci defa sormuş ve O da demiştir ki: “O, karanlık bir yoldur; sakın içine
girme”. Sonra adam üçüncü defa sormuş O da: “O, Allah’ın bir sırrıdır; sakın
134
hakkında konuşma”. demiştir.
3.3.3. Nübüvvet:
Caferiler, nübüvveti, Allah’ın insanlar arasından seçtiği bazı kullarını, Cebrail
aracılığıyla gönderdiği vahiyleri insanlara tebliğ etmekle görevlendirmek şeklinde
tanımlamakla teorik olarak ve genel çerçevede diğer İslam mezhepleriyle aynı
kanaati paylaşmakla beraber peygamber göndermeyi Allah hakkında vacip görmek
135
suretiyle Mutezile’ye uymuştur.
Onlara göre peygamber, hiçbir beşer etkisi olmadan Allah’tan haber veren
insandır. Peygamber, ismet, fetanet, sıdk, emanet, ilim sahibi ve zamanının en üstün
136
insanı olmalıdır.
132
Peygamberlerin masum olmaları gerekir. Çünkü, peygamber
Halife Keskin, Kendi Kaynakları Işığında Şia İnanç Esasları, İstanbul, 2000, s. 100.
E. Ruhi Fığlalı, İmamiyye Şiası, İstanbul, 1984, s. 218.
134
Şeyh Saduk, Şii İmamiyyenin İnanç Esasları, Çev. E. Ruhi Fığlalı, Ankara, 1978, s. 33-34.
135
Y. Şevki Yavuz, “İmamiyye’nin Usulüd-dine İlişkin Görüşleri”, Milletlerarası Tarihte ve
Günümüzde Şiilik Sempozyumu, s. 669.
136
M. Rıza Muzaffer, Akaidül İmamiyye, Beyrut, 1417, s. 77; M. S. Sarıkaya, a. g. e., s. 186.
133
57
vahiy almasında, onu korumasında ve insanlara iletmesinde hata ve günahtan
korunmuş olmalıdır. Bunlar tekvini hidayetin üç rüknünü oluşturur. Bu rükünlerde
hata yapmak, tekvin kanununda hata yapmak anlamına gelir ki, bu konuda hata
137
olması imkansızdır.
Şeyh Ebü Cafer’e göre, nebiler, resüller ve hüccetler (imamlar) meleklerden
daha üstündürler. Melekler ise, ruhani varlıklardır ve masumdurlar. Kendilerine
emrettiği hiçbir şeyde Allah’a karşı gelemezler ve emredilenleri yerine getirirler.
Yemezler, içmezler, acı duymazlar, eksiklik hissetmezler, ihtiyarlamaz ve dermansız
kalmazlar. Yiyecekleri ve içecekleri Allah’ı tesbih ve takdistir. Hayatlarında tat
aldıkları şey de çeşitli ilimlerden gelir. Yüce Allah, onları dilediği gibi, kudreti ile
nurlar ve ruhlar şeklinde yaratmıştır. Onların arasındaki her sınıf, yaratılmışlardan bir
cinsi korumaktadır.
138
Nübüvvet konusuyla ilgili olarak üzerinde durulması gereken konulardan biri
de Kur’an’ın değiştirilip değiştirilmediği meselesidir. Erken devir Caferi
kaynaklarında Müslümanların elinde dolaşan Kur’an’ın ashap tarafından tahrif
edildiği ve içinde imametin, Ali ile onun çocuklarına tahsis edildiğini bildiren
139
kısımların çıkartıldığı iddialarına açıkça yer verilmiştir.
Ancak Küleyni’nin
“Kur’an Hz. Muhammed’e on yedi bin ayet olarak indirildiği halde elimizde sadece
6263 ayet vardır, diğerleri de Hz. Ali’nin cemettiği şekilde Ehl-i Beyt’in yanında
saklıdır” şeklindeki iddialarına Şeyh Saduk ve çağdaş mutedil Şii alimler
137
A. Tabatabai, a. g. e., s. 162; Allame Askeri, Kitap ve Sünnet Işığında Nebi ve Peygamberlerin
“Günah İşlemez”liği –İsmeti-, Çev. İsmail Bendiderya, İstanbul, 2004, s. 32-33; Murteza Mutahhari,
Vahy ve Nübüvvet, Çev. Ünal Çetinkaya, Ankara, 1990, s. 22-23.
138
Şeyh Saduk, a. g. e., s. 104-106.
139
Y. Şevki Yavuz, a. g. m., s. 669.
58
140
katılmamaktadırlar.
Hatta Ş. Saduk, “Bizim Kur’an’ın mevcut halinden fazla
141
olduğunu söylediğimizi ileri süren bir yalancıdır”
demektedir.
Rıza Muzaffar de bu konuda şunları söylemektedir:”Kur’an-ı Kerim ile ilgili
inancımız Kur’an’ın Nebi’nin dilinde, Allah tarafından indirilmiş ilahi vahiy
olduğuna inanırız. Onda her şey açıklanmıştır. O, insanların belagatta ve fesahatta
aciz kaldığı Allah’ın kalıcı mucizesidir. O, gerçekleri ve yüksek bilgileri kaplar.
Onun yerine başka bir şey getirmek, onu değiştirmek ve bozmak imkansızdır.
Ellerimiz arasında okuduğumuz bu kitap, Nebi’ye indirilen Kur’an’ın kendisidir.
Kim bundan başkasını iddia ederse o, şaşırmıştır veya yanılmıştır veya
142
karıştırmaktadır. Onların hepsi de doğru yolun dışındadır”.
3.3.4. İmamet:
Şia’nın inanç ve düşünce sisteminin temel taşını oluşturan imamet, Caferi
inanç esaslarından dördüncüsüdür. Bu kavram genel anlamıyla Şia’yı, özelde de
Caferileri diğer fırkalardan ayıran en temel inançtır. Bu anlayış, İslam tarihindeki en
143
büyük, en köklü ve en derin ihtilaf kaynağını oluşturmaktadır.
Çünkü Şii anlayışın
merkezinde Hz. Ali’nin Peygamber tarafından imam olarak tayin edilmiş olduğu fikri
yatmaktadır. Aslında Şiiliği diğer mezheplerden ayıran en belirgin özellik de,
temelde Ali’nin nass ve tayinle imam olduğu fikrinin etrafında şekillenen imamet
140
A. İlhan, a. g. m., s. 415.
Şeyh Saduk, a. g. e., s. 99.
142
M. R. Muzaffer, a. g. e., s. 81; bkz. M. Ebü Zehra, İmam Cafer Sadık, İstanbul, 1992, s. 288-290.
143
İlyas Üzüm, İnanç Esasları Açısından Türkiye’de Ca’ferilik, (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul,
1993, s. 198; M. Mescid-i Camii, Ehl-i Sünnet ve Şia’da Siyasi Düşüncenin Temelleri, çev. Malik
Eşter, İstanbul, 1995, s. 172-173.
141
59
meselesinin inanç esası olarak kabul edilmesidir. Şiilik denildiğinde de ilk akla gelen
144
İmamet nazariyesi olmaktadır.
Caferilere göre iman, imamete inanmakla tamamlanmaktadır. Onlara göre,
her asırda peygamberin görevleri ile donatılmış, insanların dünyada ve ahirette
kurtuluşlarına ve mutluluklarına kefil olmuş, hidayet ve irşatlarını uhdesine almış bir
145
imamın bulunması gerekmektedir. Bu da nass ve tayin yoluyla olmaktadır.
Caferilerin imamlar hakkındaki görüşleri şu şekildedir: “İmamlar bizim gibi
insanlardır. Biz nasıl sorumlu isek onlar da sorumludurlar. Sadece onlar şerefli
kullardır. Allah onlara özel olarak kereminden bahşetmiş ve onlara dostluğunu
vermiştir. Çünkü onlar, insanoğlunda bulunan ilim, takva, şecaat, kerem, iffet ve
bütün faziletli ahlak ve övülen sıfatlarda en üstün derecede idiler, bu hususta onlara
hiçbir insan yaklaşamaz. Bu sıfatlardan ötürü, Hz. Peygamberden sonra insanlara ait
olan hikmet ve hükümlerde, dine ait açıklama ve kanun koymada, kanunlarla ilgili
açıklama ve yorumlarda kaynak, yol gösterici ve imam olmaya hak
146
kazanmışlardır.
Cafer Sadık’a atfedilen bir rivayete göre, imamlar peygamber
değillerdir, ancak onun durumundadırlar. Peygamber’e helal olan kadın onlara helal
olmaz. Bunun dışında Resülullah’ın menzilesindedirler. Onlar sahip oldukları bilgi
açısından da en üstün kimselerdir. Çünkü onların bilgilerinin bir sınırı yoktur. Onlar
bilmek istedikleri şeyi diledikleri zaman bilebilme gücüne sahiptirler. Bilmek
istedikleri şeyi Allah onlara bildirir. Yine Cafer Sadık’a atfedilen bir rivayete göre,
144
H. Onat, “Şiiliğin Doğuşu Meselesi”, AÜİFD, C. XXXVI, Ankara, 1997, s. 82; Ali Şeraiti, Ümmet
ve İmamet, Ankara, 1997, s. 7.
145
H. Onat, “Yirminci Asırda Şiilik ve İran İslam Devrimi”, Tarihte ve Günümüzde Şiilik
Sempozyumu, s. 126; Hüseyin Ali el-Muntazeri, Velayet-i Fakih, Çev. Şeyho Duman, Ankara, 1991,
s. 174.
146
Hüseyin Atay, Ehl-i Sünnet ve Şia, Ankara, 1983, s. 108-109.
60
imamlardan birisi başına ne geleceğini ve ne olacağını bilmezse o, Allah’ın kulları
147
üzerine hücceti olarak kabul edilmemektedir.
Şeyh Saduk’a göre, “İmamlar Allah’ın kendilerine itaat edilmesini emrettiği
Ulü’l-Emr olan kişilerdir. Onlar Allah’ın kapılarıdır ve O’na giden yolda Allah’a
işaret eden delillerdir. Onlar O’nun ilminin hazinesi, vahyin açıklayıcıları ve
tevhidinin rükünleridir. Onlar hata ve yanlışlardan korunmuşlardır. Onlar, Allah’ın
kendilerinden kirleri giderdiği ve tertemiz temizlediği kimselerdir. Onların
mucizeleri ve delilleri vardır. Yıldızların gök halkının emniyeti oluşları gibi onlar da
yeryüzü insanlarının emniyetidirler. Onlar bu ümmet içinde Nuh’un gemisine
benzetilebilirler. Ona binen kurtulur ve bağışlanma kapısına ulaşır. Onlar, Allah’ın
148
kerim kullarıdırlar”.
Buradaki Nuh’un gemisi benzetmesi Hz. Peygamber’in Ehl-i
Beyt’i Nuh’un gemisine benzettiği hadisten kaynaklanmaktadır. Bu benzetme
kurtuluş vesilesi olarak kabul edilen bir simge durumundadır.
149
Caferilere göre, peygamberliğin Allah tarafından insanlığa bir lütuf olduğuna
inanıldığı gibi, her asırda yol gösteren ve insanları hidayete erdirme konusunda
nebiye hilafet eden bir imama da inanılması gerekir. Çünkü imamet peygamberliğin
devamıdır.
150
Bunun delili de resullerin gönderilmesidir. Peygamberden sonra
imamın tayin edilmesi gerekir. Bu tayin işi de insanların seçimi ve tercihine bağlı
147
Muhammed b. Yakup Kuleyni, el-Kafi fi’l İslam, C. II, Tahran, 1348, s. 36-37.
Şeyh Saduk, a. g. e., s. 109-110; Hüseyin Şerefuddin, el- Muracaat, Haz. Bahri Akyol, Basım yeri
yok, 1998, s. 35; Ali Avcu, İmamiye Şiası’nda İmamet Anlayışının Doğuşu, (Basılmamış Yüksek
Lisans tezi), Samsun, 2002, s. 15.
149
Hüseyin Kahraman, “Şia’da Ehl-i Beyt ve ‘Nuh’un Gemisi’ Benzetmesi”, Marife, S. 3, Kış 2004,
Konya, 2005, s. 177; Ebulfazl Seven, “Kurtuluş Gemisi”, Kıble, S. 3, Bahar 2002, İstanbul, 2002, s.
60-67.
150
S. Ali Hüseyni, İmam Cafer Sadık ve Fikri Akımlar, Çev. Hazma Aydın, İstanbul, 2001, s. 18.
148
61
değildir. Tayin ancak, Allah tarafından nass ile olduğu gibi, peygamberin diliyle
151
veya bir imamdan önceki imamın diliyle yani insanlara bildirmesiyle olur.
Bu anlayışa göre, her peygamber ölüm zamanı yaklaştığında kendisi için bir
vasi tayin etmiştir. İslam peygamberi de on iki zatı vasi tayin etmiştir. Bu on iki
vasiden on biri vefat etmiş olup, sonuncusu halen hayattadır. İşte bu sonuncu vasinin,
dünyanın zulümle doğduğu bir çağda Allah’ın izniyle zuhur edeceğine ve dünyayı
152
adaletle dolduracağına inanılmaktadır.
Bu düşünceden hareketle Caferiler, peygamberin vefat etmeden önce
kendisinden sonra kimin imam olacağını bildirdiğine inanırlar. Onlara göre, “Bugün
size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım”. Maide: 5 / 3 ayetindeki
“dinin kemali” ifadesi Ali b. Ebi Talib olarak algılanmıştır. Aynı sure içerisinde
geçen 67. ayette de “Ey peygamber! Sana indirileni tebliğ et”. emriyle Peygamber,
Ali’nin kendisinden sonra velayet makamına tayin olduğunu bildirmiştir. Hz. Ali’nin
imameti ile ilgili olarak tüm Şii alimlerin kabul ettiği bir başka delil de “Gadir Hum”
hadisesidir. Onlara göre Hz. Peygamber Maide suresinin 67. ayeti nazil olduğunda,
Veda Haccından dönerken Cuffe yakınlarında Gadir Hum denilen yere gelince “Ben
kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.; Allahım O’na dost olanlara dost,
153
düşman olanlara da düşman ol”. diyerek Hz. Ali’nin velayetini bildirmiştir.
151
M. R. Muzaffer, a. g. e., s. 87-88.
M. Sabir-i Tebrizi, Caferi Mezhebine Göre Dinin Esasları, Çev. H. Perviz Hatemi, İstanbul, 1965,
s. 6; Hüseyin Tacirinesep, Mehdilik ve İmam Mehdi, Çev. Davut Duman, Ankara, 2001, s. 125.
153
H. Onat, “Şii İmamet Nazariyesi”, AÜİFD, C. XXXII, Ankara, 1992, s. 97-98; Bahaüddin Varol,
Ehl-i Beyt Gerçeği, İstanbul, trz, s. 115; M. Salih Sarı, İmamiye Şiası Kaynaklarına Göre İlk Üç
Halife, (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2002, s. 33-34; Allame Emini, Gadir-i Hum, Çev.
Seyyid Ali Hüseyni, İstanbul, 1998, s. 31-32; Ali Rıza Sabiri, 1001 Hadis Işığında İmam ali, İstanbul,
2004, s. 197-198; M. Bin İbrahim-i Numani, Hz. Mehdi Hakkında Hadisler, Çev. Cevad Gök, Kum,
trsz, s. 51; Ensari Kirmani, İmam En Büyük Önder, Çev. İrfan Keser, Ankara, 1991, s. 64.
152
62
Caferi alimleri, imamın tayininin Allah üzerine aklen ve naklen vacip
olduğuna inanırlar. Bunun delilleri de şunlardır: Birincisi, İmametin Allah tarafından
bir lütuf olduğudur. Şüphesiz lütuf Allah üzerine vaciptir. Çünkü O, kulları için en
iyisini yapar. İkincisi, şeriatı korumaktır. Resul’ün şeraitini bozmadan,
değiştirmeden, eklemeden ve eksiltmeden korumak gereklidir. Çünkü Kur’an ayetleri
toplanmıştır, muhakkak ki, hükümlerin çoğu, Kur’an’ın zahirinden bilinmez. Bunun
için, müfessirlerin Kur’an’dan hükümleri çıkarmak için Allah tarafından var
154
edilmeleri vaciptir.
Allah, unutmayan, yanılmayan, hata yapmayan, zulmetmeyen,
günahlardan arınmış, kimseye muhtaç olmayan fakat kendisine muhtaç olunan bir
155
imam atamalıdır.
Kur’an’da imamet delili kabul edilen ayetlerle ilgili olarak M. Ticani Semavi
şunları söylemektedir: Allah-u Teala Bakara suresinin 124. ayetinde şöyle
buyuruyor:
"O zaman Rabbi, İbrahim'i bazı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip
tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam (önder) edeceğim. İbrahim, soyumu
da imam (önder) et dedi. Allah benim ahdime dedi, zalimler nail olamazlar”.
Semavi’ye göre Allah-u Teala bu ayet-i kerimede imamet makamının, ilahi
bir makam olduğunu ve onu kendi istediği kimselere verdiğini açıklamaktadır. Zira,
bu ayet-i kerimede açıkça, İbrahim'in imametinin Allah tarafından verildiği ve bu
makamın Allah'ın bir ahdi olduğu ve ilahi ahde layık olmayan zalimlerin bundan
uzak kalacağı açıkça belirtilmiştir.
154
Donalt Donaltson, Akidetü’ş Şia, Mısır, trz, s. 305-36; Ahmet Akbulut, Sahabe devri Siyasi
Hadiselerinin Kelami Problemlere Etkileri, İstanbul, 1992, s. 100; et-Tusi, “İmamet Risalesi”, Çev.
Hasan Onat, AÜİFD, C. XXXV, Ankara, 1996, s. 183-184; Şirali Bayat, Caferi mezhebinde Namaz ve
Oruç,İstanbul, 1996, s. 13.
155
Metin Bozan, İmamiyye’nin İmamet Nazariyesinin Teşekkül Süreci, (Basılmamış doktora tezi),
Ankara, 2004, s. 100.
63
Yine Allah-u Teala Enbiya suresinin 73. ayetinde şöyle buyuruyor:
"Onlara öyle rehberlik ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevk ederler ve
onlara hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik ve onlar bize
ibadet eden kişilerdi."
Ve yine Secde suresinin 24. ayetinde de şöyle buyruluyor: "Sabrettikleri ve
ayetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola
ileten rehberler tayin etmiştik.”
Kasas suresinin 5. ayetinde de şöyle buyuruluyor :
"Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hale getirilmesi istenenlere lütfetmeyi ve
onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları miras bırakmayı dilemedeydik."
Semavi bu ayetleri şöyle yorumlamaktadır: “Bazıları ayetlerde geçen imamet
lafzından maksadın nübüvvet ve risalet olduğunu ileri sürmüştür. Oysa bu, hatadır ve
imamet lafzından anlaşılan manaya ters düşmektedir. Zira, Resul aynı zamanda hem
156
nebi ve hem de imamdır, ama her imam, resul veya nebi değildir.”
Caferilerin görüşüne göre peygamber, kendi vazifesini tam ve mükemmel
şekilde yerine getirmiş, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Ancak dinin
yorumlanmasında meydana gelen ihtilafların giderilebilmesi için, masum olarak
157
kabul edilen peygamberin vasisine yani imama ihtiyaç duyulmaktadır.
Caferilere göre imam yeryüzünde Allah’ın nurudur, hak ve batılı bilmenin tek
vasıtasıdır. İmam yaratılışı ve tasarrufları itibariyle diğer insanlardan üstündür. O
156
M. Ticani Semavi, Doğrularla birlikte, Kum, 2004, s. 60.
A. Muhammed İmami Keşani, “Masum İmam’ın Gerekliliği”, Ehl-i Beyt Mesajı, S. 15, İstanbul,
1997, s. 238; Sa’duddin Mesud b. Ömer Taftazani, Şerhu’l-Akaid, Çev. Süleyman Uludağ, İstanbul,
1990, s. 70; Hanry Corbin, İslam Felsefesi Tarihi, Çev. Hüseyin Hatemi, İstanbul, 1994, s. 103;
Kemal Kılıçoğlu, Ehl-i Beyt Yolu Alevi İlmihali, Amasya, 1998, s. 24.
157
64
hem kanun koyucu, hem de bu kanunu uygulayandır ve yaptığından sorumlu
değildir. Hayır ve şer ona göre tayin edilir. Onun yaptığı her şey hayırdır. Nehyettiği
de şerdir. Allah’a ve Resülüne inanmayan bir kafire iyi işlerinin faydası olmadığı
158
gibi, imama inanmayanların namaz, oruç, zekat ve haccı da bir işe yaramaz.
Caferi inancına göre imamlar, zahiren ve batınen masum oldukları gibi, imam
olmadan önce de imam olduktan sonra da masumdurlar. Bu konuda önemli din
adamlarından Tusi şöyle demektedir: “Hikmet sahibi olan yüce Allah’ın, saygı ve
tazimi gerektiren emaneti kendisine batınen lanet edilmesi ve kendisinden
uzaklaşılması caiz olan kimselere vermesi asla yakışmaz. Zira bu bir cehalet ve
gaflettir. Keza, imamın henüz imam olmadan önce masum olduğu, önceki
davranışlarından anlaşılır. Çünkü, imamın söylediği sözler o konuda delil olan
sözlerdir. İmamın imam olmadan önce de masum olması gerekir. Zira, böyle
olmazlarsa onlardan uzak durulması gerekir. Nitekim peygamberler için de aynı şeyi
159
söyleriz. Yani onlar, henüz peygamber olmadan önce masumdurlar.”
3.3.5. Mead:
Caferilerin inanç esaslarından birisi de meaddır. Dönülecek yer ve dönüş
zamanı manasına gelen mead, öldükten sonra yeniden dirilmeye, kişinin inanç ve
amellerinden dolayı hesaba çekileceğine, bunun sonucuna göre de azap veya mükafat
160
göreceğine inanmak demektir.
158
A. İlhan, Mehdilik, İzmir, 1976, s. 21; Muhammedi Reyşehri, İmamet ve Rehberiyet Felsefesi, Çev.
Ünal Çetinkaya, Ankara, 1991, s. 29.
159
M. Ebü Zehra, İslamda Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, s. 62; Mehmet Bulut, Ehl-i Sünnet ve
Şia’da İsmet İnancı, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 1982, s. 12-13; Eyüp Koç, İmamiye’de
İmamların Masumiyeti, (Basılmamış Yüksek Lisans tezi), İstanbul, 1998, s. 103; Ö. Niyazi Uysal,
İmamiye Şiası’nda Masumiyet Anlayışının Doğuşu, (Basılmamış Yüksek Lisans tezi), Isparta, 1998, s.
38-39.
160
Seyyid Abdürrezzak el-Hasani, Ta’rifü’ş- Şia, Suriye, 1923, s. 25; İsmail Mutlu, Tarihte ve
Günümüzde Caferilik, İstanbul, 1995, s. 177, Teoman Şahin, Alevilere Söylenen Yalanlar, Ankara,
65
Caferilere
göre,
meada
inanmak,
bütün
ilahi
dinlerin
temelini
oluşturmaktadır. Öyle ki, mead inancının dinden alınması, o dinin temelden çöküp
yok olması demektir. Bütün ilahi dinler mebde (yaratıcı) ve mead (öldükten sonra
tekrar dirilip kıyamet gününde yaptığının karşılığını bulmak) inancı üzerine
kurulmuştur. Peygamber ve imamet inancı, aslında bu iki ilkeyi tebliğ edip gereğinin
uygulanmasını sağlamak içindir. Bütün ilahi peygamberler, beşere onun ve varlık
aleminin sonsuz ilim ve kudret sahibi olan bir yaratıcısı olduğu, insanın yalnızca bu
birkaç günlük dünya hayatı için değil, ebedi bir yaşam olan ahiret hayatı için
yaratıldığı, dünyanın ise sadece bu ebedi yaşam için azık toplama yeri olduğu ve
kendilerinin ise, insana bu doğrultuda yardımcı olmak için gönderildikleri mesajını
161
vermişlerdir.
Ahiret alemine inanmayı konu edinen meadla ilgili esaslarda Caferilerin
görüşleri ile Ehl-i Sünnet, Mu’tezile ve Zeydiye’nin görüşleri arasında önemli bir
farklılık bulunmamaktadır. Ancak, kabirde ölmüş olanlara melekler tarafından
sorulacak sorulara “imamın kimdir?” ilavesi, sadece kendi imamlarını tanıyanların
sırat köprüsünü geçebileceklerine inanmaları ve kıyametteki hesap işinin imamlara
162
havale edildiğine inanılması gibi farklı görüşler de benimsenmiştir.
3. 4. İnançla İlgili Diğer Konular
Dinin usulüyle ilgili olmamakla birlikte Caferileri diğer mezheplerden ayırt
eden bazı konular bulunmaktadır. Bunlar, rec’at, beda ve takiyyedir.
1995, s. 55; Ercan Dağdeviren, Ankara İli Keçiören İlçesinde Yaşayan Caferilerde Dini Hayat ve
İlçenin Günümüz Dini Yapısı, Elazığ, 1998, s. 11.
161
www.caferilik.com., (12 / 15 2004 Tarihi itibariyle); A. Sabri Hamedani, İslamda Caferi Mezhebi
ve İmam Cafer Sadık Buyrukları, Ankara, 1983, s. 72-73.
162
Y.Ş. Yavuz. a. g. m., s. 682.
66
3.4.1. Rec’at
Lügatta dönüş, dönmek anlamlarına gelen rec’at ıstılaha göre bazı halis
mü’minlerin ve bazı münafık, facir ve zalimlerin kıyametten önce bu dünyaya geri
dönmelerine denir. Bu inanca göre, ilahi adalet hükümetinin yeryüzünün tamamına
hakim olmasını arzu eden halis mü’minler, bu isteklerine ulaşmak için Allah’ın
kudreti ile imam Mehdi’nin zuhurundan sonra bu dünyaya dönecek ve arzularını
göreceklerdir. Yine dünyada hakkın önünü alıp onu yok etmek için yek vücut olan
bazı facir ve zalim münafıklar bu dünyaya geri dönecek ve yaptıklarının cezasını
163
halis mü’minler tarafından göreceklerdir.
Caferi alimler Kur’an-ı Kerim’de rec’at inancına “Onlar: Rabbimiz, bizi iki
defa öldürdün iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (Bu ateşten)
çıkmaya yol var mıdır, derler.” Mü’min 40/11. ayetini delil kabul ederek, ayette
geçen iki defa ölmek ve ikinci defa dirilmek ifadelerinin rec’ate delalet ettiğini ileri
sürmektedirler.
164
Rec’at inancının bir başka delilinin de Kur’an’da geçen Ashab-ı Kehf kıssası
olduğunu söyleyen Ebü Cafer, bunu geçmiş milletlerin yaşadığını dolayısıyla bu
165
ümmetin de başına geleceğini iddia etmektedir.
Rec’atla ilgili rivayetlerde dünyaya gelecek ilk kişinin Hz. Hüseyin olacağı,
hem Peygamberin, hem de Hz. Ali’nin dünyaya döneceği anlatılmaktadır. Mehdi
ortaya çıktığı zaman da her mü’minin mezarına gelerek “Ey falanca kişi, sahibin
ortaya çıktı, istersen kalk ona katıl, istersen Rabbinin nimetleriyle baş başa kal.”
163
(Yazarı yok), Ric’at, Çev. Cafer Bendiderya, İmam Ali Müessesesi, Kum, 2001, s. 22-23; M.
Aksu, a. g. e., s. 391.
164
İ. Üzüm, a. g. e., s. 280.
165
Şeyh Saduk, a. g. e., s. 66.
67
denileceği ifade edilmektedir. Hz. Ali ile birlikte Muaviye ve adamlarının da
dünyaya döneceği, Ali’nin Muaviye ve adamlarından intikam alacağından
166
bahsedilmektedir.
Rec’atla ilgili inanışlar bütün alimler tarafından kabul görmemiş, hatta
şiddetle eleştirilmiştir. Bunların başında Şii alim Musa Musavi gelmektedir. Musavi,
bu anlayışa katılmadığını ve konuyla ilgili rivayetleri de uydurma bulduğunu ifade
etmektedir. Bu anlayışı Pitagor’un ortaya attığı tenasüh fikrine benzetmekte ve
167
İslam’la bir alakasının olmadığını söylemektedir.
Ancak Rıza Hüseyinneseb bu iddiayı reddetmekte ve konuyla ilgili olarak
şunları söylemektedir: “Şia inanışındaki rec’at meselesinin tenasüh inancıyla hiçbir
ilgisi yoktur. Çünkü tenasüh görüşü kıyameti inkara dayalı, evrenin sürekli bir
dönüşüm halinde olduğunu savunan ve her dönemin bir önceki dönemin tekrarı
olduğuna inanan bir görüştür. Bu görüşe göre her insanın ruhu ölümden sonra
yeniden dünyaya geri döner ve başka bir bedene intikal eder. Oysa rec’ate inananlar,
İslam’daki kıyamet ve ahiret inancına iman etmekte ve bir bedenden ayrılmış bir
168
ruhun başka bir bedene intikalinin muhal olduğuna inanmaktadırlar.”
Rec’at inancının günümüz Caferilerinin inanç hayatlarında çok belirleyici bir
unsur olduğunu söylemek pek mümkün görünmemektedir. Çünkü, örneklem
alanımıza uyguladığımız ölçeğimizdeki “Rec’ate inanmak Caferi inancının esas
unsurlarından biridir.” ifadesine, araştırmaya katılanların hemen hemen hepsi bu
konuda bilgilerinin olmadığını anket formlarının kenarlarına not etmişlerdir.
166
İ. Mutlu, a. g. e., s. 450.
Musa Musavi, Şia ve Şiilik Mücadelesi, Çev. Tahir Hoca, İstanbul, 1995, s. 162.
168
Rıza Hüseyinneseb, Cevaplıyoruz, Çev. Muhammed Mücahidi, İstanbul, 2004, s. 130-131.
167
68
Görüşlerine başvurduğumuz ahundlar da bu konuların çok derin olduğunu ve halkın
bunları anlayamayacağına inandıkları için üzerinde durmadıklarını ifade etmişlerdir.
3.4.2. Beda
Beda kavramı, insanın bir şeyde, bir işte gerçek olmayan bir görüşe sahip
olması, kendi görüş ve kararına göre o işi işlemeye kalkıştıktan sonra da görüşünde
169
yanıldığını, gerçeğin başka türlü olduğunu anlaması, o işi yapmaktan vazgeçmesi
anlamına gelmektedir.
Lügat manası zuhur olan beda, insanın bir şey hakkında başta ilim ve zan yok
iken sahip olduğu görüşünün bunları elde ettikten sonra değişmesi, bir karardan
başka bir karara geçmesidir. Bu anlamda Allah hakkında söylenmesi caiz değildir.
Bu kavram Allah’a nispet edildiği zaman bundan murat beklenmeyen bir durumun
170
ortaya çıkması ya da meydana gelmesidir.
Burada söz konusu olan şey Allah’ın fikir değiştirmesi değildir. Cafer Sadık
“Allah bir şeyi yaptıktan sonra ondan pişmanlık duyar iddiasında bulunan biri bizim
görüşümüze göre Allah’ın inkarcısıdır” demektedir. Beda anlayışı Caferilerde Cafer
Sadık’ın oğlu İsmail’in ölümüyle ortaya çıkmıştır. Anlatıldığına göre, Cafer Sadık
önce oğlu İsmail’in imametinden söz etmiştir. Ancak onun daha kendi sağlığında
ölmesi üzerine “Allah oğlum hakkında izhar ettiğini hiçbir şeyde izhar
etmemiştir.”demesi, beda inanışının aslını teşkil etmiştir.
171
Beda da tıpkı rec’a konusu gibi günümüz Türkiye’si Caferileri tarafından
genel olarak çok iyi bilinen bir konu olarak değerlendirilememektedir. Çünkü yine
169
M. R., Muzaffer, a. g. e., s. 67.
Mehmet Atalan, Şiiliğin Farklılaşma Sürecinde Ca’fer es-Sadık’ın Yeri, (Basılmamış doktora tezi),
Ankara, 2004, s. 89.
171
E. R. Fığlalı, İmamiyye Şiası, s. 223.
170
69
örneklem alanımızda araştırmaya katılanların büyük bir çoğunluğu “Beda kullar
içindir, Allah için düşünülemez.” ifadesine bu kelimenin anlamını bilmediklerini not
etmişlerdir.
3.4.3. Takıyye
Takıyye açık veya muhtemel bir tehlikeden korunmak maksadıyla inancın
172
saklanması ve gizlenmesidir.
İmam Muhammed Bakır konuyla ilgili olarak
“Takıyyeden daha değerli bir şey yoktur. Takıyye mü’minin cennetidir. Sizi
yönetenler adaletsiz ve zalimlerse, onlarla göstermelik olarak kaynaşın, iyi geçiniyor
173
gibi görünün.” dediği nakledilir.
Caferilere göre, imam ortaya çıkıncaya kadar takıyye vaciptir, ondan
vazgeçmek caiz değildir. Takıyyeyi imamın çıkışından önce terk eden kişi Allah’ın
dininden ve Caferiyye mezhebinden çıkmış, Allah’a, O’nun resulüne, imamlara
muhalefet etmiş olur. Hucurat suresindeki “Doğrusu Allah katında en üstün olanınız
en çok sakınanınızdır.” Ayetini Cafer Sadık “En çok sakınanınız takıyye ile amel
174
edeninizdir.” şeklinde açıklamıştır.
Takıyye inancına temel teşkil eden ayetlerden diri de Al-i İmran suresi 27’
deki “Mü’minler, inananları bırakıp kafirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa,
Allah ile dostluğu kalmaz. Ancak onlardan korunmanız başka, onların şerlerinden
korunmak için dost gözükebilirsiniz…” ayetidir.
Çağdaş Şii alimlerinden Ali Şeriati takıyyeyi ikiye ayırmaktadır. Bunlardan
birincisi, vahdet takıyyesi, ikincisi de savaşım takıyyesidir. Vahdet takıyyesi: İhtilaflı
172
Nevbahti, a. g. e., s. 65.; Seyyid Muhsin Emin, A’yanu’ş-Şia, C. I, Beyrut, trz, s. 119; A. İlhan,
“Takıyye, Doğuşu ve Gelişmesi”, DEÜİFD, C. II, İzmir, 1985, s. 159.
173
Kuleyni, a. g. e., (Babu’t-Takıyye), C. II, s. 220.
174
Şeyh Saduk, a. g. e., s. 128.
70
ve iç ayrılığa neden olacak olan konuların gündeme getirilmesinden kaçınmak, aynı
safta olanların karşıt görüşlerine katlanmak, toplumun iç birliğinin korunması ve
düşman karşısında birlik oluşturulabilmesi için yapılan takıyyedir. Savaşım takıyyesi
175
ise; imanın korunması için gizli mücadelenin özel şartlarına uymaktır.
Rıza Muzaffer takıyyenin her hususta ve her konuda vacip olmadığını hatta
savaş gibi özel durumlarda takıyyeyi terk etmenin vacip olduğunu söyleyerek onun
gerekli ve gereksiz yerlerinin olduğunun altını çizmektedir.
176
Takıyye inancı da Türkiye’deki Caferilerin fazla bilgili olmadıkları konular
arasında yer almaktadır. Örneklem alanımızda uyguladığımız ölçeğimizdeki
“Takıyye vaciptir.” ifadesine yukarıdaki iki konuda olduğu gibi bilgilerinin olmadığı
notunu düşmüşlerdir.
3.5. Caferilerde İbadet
3.5.1. Namaz
Namaz konusuna geçmeden önce Caferilerin vaktin ilanı olan ezanın
okunmasında ve namaz için gerekli olan abdest konularında mevcut olan birtakım
farklılıkların üzerinde durulması gerekir. Caferilerde ezan şöyle okunmaktadır:
Dört defa “Allahu ekber”
İki defa “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh”
İki defa “Eşhedü enne Muhammeden resulullâh”
İki defa “Eşhedü enne Aliyyen veliyyullâh”
İki defa “Hayye ales-salâh”
175
176
A. Şeraiti, Ali Şiası Safevi Şiası, Çev. Feyzullah Artinli, İstanbul, 1990, s. 218-219.
M. R, Muzaffer, a. g. e., s. 107.
71
İki defa “Hayye ale’l felâh”
İki defa “Hayye alâ hayr’il amel”
İki defa “Allahü ekber”
İki defa “Lâ ilâhe illallâh”
Caferi camilerinde ezanlar canlı olarak da okunmakla birlikte genellikle
banttan okutulmaktadır. Bu bantlar ya İran’dan temin edilmekte ya da ahundlar
tarafından doldurulmaktadır. Caferiler bu durumun fıkıhları açısından bir mahzuru
olmadığını, alimlerinin buna izin verdiğini söylemektedirler. Görüşmelerimiz
sırasında “Ezanı niçin banttan okutuyorsunuz?” sorusuna ezan okuyacak güzel sesli
insanların her zaman denk gelmediğini, banttan okutularak bu meselenin
çözümlendiğini söylemişlerdir. Zaten Caferilerin ezan, ikamet ve benzeri görevleri
yerine getirecek müezzin benzeri yetişmiş elemanları bulunmadığından bu görevleri
halktan insanlar yerine getirmektedirler.
İkamet de “Hayye alâ hayr’il amel” den sonra iki defa “Kad kameti’s salâh”,
bir defa “Lâ ilâhe illallâh” denilerek tamamlanır.
Caferilerde abdest konusunda ayırt edici bir farklılık olarak ayakların
meshedilmesi görülmektedir. Çünkü bu grup ayaklarını yıkamamakta sadece
meshetmekle yetinmektedirler. Buna Kur’an’da Maide 6’daki “Ey iman edenler,
namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız, başınıza
meshediniz ve topuklara kadar ayaklarınıza da” ayetini delil göstermektedirler.
Çalışma evrenimizi oluşturan Keçiören’deki Caferiler de ayaklarını
yıkamayıp meshetmektedirler. Ancak mesh sadece ayağa yapılmakta çorap ve mest
üzerine yapılanlar kabul edilmemektedir.
72
Caferilerde namaz cemaatle kılındığı gibi ferdi olarak da kılınabilir. Ancak
herkes imam olamaz. Kişinin imam olabilmesi için mezhebe ait fıkhi bilgileri bilmesi
ve Kur’an’dan ezberinin olması yeterli görülmemektedir. Bu bilgilerin yanında imam
olacak kişinin bilgili, yalan söylemeyen, güvenilir, sözünde duran ve adil bir insan
olması gerekmektedir. Mesela, sakalını kesen bir kimse ne kadar bilgili olursa olsun
adaleti olmadığı için namaz kıldıracak özelliğe sahip görülmemektedir. Dolayısıyla
da camilerde ahundlar olmadığı zaman içlerinden biri imamlık yapamamakta, cemaat
namazlarını ferdi olarak kılmaktadır.
Diğer mezhep ve fırkalarda olduğu gibi Caferilerde de namaz Allah’ın
emridir ve çok önemli bir ibadettir. Onlara göre namaz farz ve müstehap olmak
177
üzere iki temel kısma ayrılır.
Farz namaz, kılınması gerekli olan ve kılınmadığı
takdirde kıyamette insanın azaba uğramasına sebep olan namazdır. Müstehap namaz
ise, kılınması iyi olduğu ve kılındığında sevap alınmasına rağmen, kılınmaması
durumunda kıyamette insanın azaba uğramasına neden olmayan namazdır.
178
Vacip yani farz olan namazlar şunlardır: Her gün kılınan beş vakit namaz,
cuma namazı, fıtır ve bayram namazı, ayat namazı, tavaf namazı, nezir namazı,
179
cenaze namazı.
Günlük yerine getirilen namazlar farz olanlardandır. Güneşin doğmasından
önce sabah iki rekat, öğle ve ikindi dörder, akşam üç, yatsı dört rekattır. Ancak
Caferilere göre, öğle ile ikindinin arasını, akşamla yatsının arasını birleştirmek
180
konusunda bir engel yoktur.
Dolayısıyla Türkiye’deki Caferiler de namazlarını
birleştirerek kılmaktadırlar. Caferilerin namazı kılış şekillerinde bazı farklılıklar
177
Et-Tusi, El-mebsut fi Fıkhi’l İmamiyye, C. I, Tahran, trz, s. 70.
Cafer Bendiderya-C. Bayar, Ehl-i Beyt Mektebine Göre Namaz Rehberi, İstanbul, 2002, s. 25.
179
Kaşif’ül Gıta, Caferi Mezhebi Fıkhı ve Esasları, Çev. Abdülbaki Gölpınarlı, Kayseri, 1992, s. 63.
180
El-Hasani, a. g. e., s. 28.
178
73
bulunmaktadır. Namazın kılınışı şöyledir: Allah-ü Ekber diyerek namaza başlanır ve
buna tekbiret-ul ihram denilir. Namazda eller bağlanmaz yanlara salınır. Besmele ile
fatiha okunduktan sonra yine besmele ile tam bir sure okunur. Rükûda en az bir defa
“Sübhâne Rabbiye’l-azîm ve bi-hamdihî, Allahümme salli alâ Muhammedin ve Âl-i
Muhammed” denir. Secdede “Sübhâne Rabbiye’l a’lâ ve bi-hamdihî, Allahümme
salli alâ Muhammedin ve Âl-i Muhammed” denir. Namazların ikinci rekatında Fatiha
ve sure okunduktan sonra rükûya gidilmeden eller yüz hizasına kaldırılarak dua
okunur ve buna “kunut” denir. Kunutta şu dua okunur. “Rabbenâ âtinâ fî’d-dünyâ
haseneten ve fî’l-âhirati haseneten ve kınâ azâben-nâr bi-câhi Muhammedin ve
âlihi’l-athâr”. Teşehhüt’te “Eşhedü en-lâ ilâhe illallâh vahdehû lâ şerîke lehû ve
eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlühû; Allahümme salli alâ Muhammedin
ve âl-i Muhammed” denir. Eğer namaz iki rekatlik ise “Es-selâmu aleyke eyyuhe’nnebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtuh, es-selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi’s sâlihîn,
es-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuh” denilerek selam verilir. Ancak baş
sağa sola döndürülmez. Eğer namaz dört rekatlik ise, ikinci rekatta teşehhüt
okunduktan sonra selam vermeden ayağa kalkılır. Üçüncü rekatda Fatiha suresi veya
üç defa “ Sübhânellâhu ve’lhamdü lillâhi velâ ilâhe illellâhü ve’llâhü ekber” denir.
Buna tesbihât-ı erbea zikri adı verilir. Dördüncü rekat da aynı şekilde kılınır.
Namazların sünnetleri genellikle kılınmaz. Ancak kılmak yasak değildir, isteyen
kılabilir. Caferilerin namazlarıyla ilgili en önemli ve ayırt edici nokta secde edilen
yer meselesidir. Onlara göre, yiyecek ve giyecek cinsi şeylere secde olmaz. Secde
sert ve toprak cinsi şeylere yapılırsa caizdir. Üzerine secde yapılabilecek en temiz
181
toprak da Kerbela toprağıdır.
181
Caferilerde herhangi bir toprak üzerine de secde
Süleyman Ateş, İmamiyye Şiasının Tefsir Anlayışı, İstanbul, 1998, s. 29.
74
yapılabildiği halde Kerbela toprağının tercih edilmesi hem Kerbela olaylarının
hatırlanmasını hem de Hz. Hüseyin’in hatırasının canlı tutulmasını sağlamaktadır.
Böylece grup içi bütünleşme gerçekleşmekte, Caferi toplumu kendi inançlarıyla ilgili
bir dinamizm kazanmaktadır. Bu nedenle her Caferinin yanında “türbet” veya
“mühür” dedikleri sertleştirilmiş ve çeşitli şekiller verilmiş Kerbela toprağı
bulunmaktadır. Bu topraklar özel koruyucu kadife kumaşlar içerisinde taşındığı gibi
camilerde de bir sandık içerisinde bulundurulmakta ve isteyenler buradan alıp
kullanmaktadırlar. Herkes secde edeceği yere bu toprakları koymakta, secdelerini
bunun üzerine yapmaktadır. Namazdan sonra saygıyla öpülüp başa götürüldükten
sonra kadifelere sarılarak kaldırılmaktadır.
Namazdan sonra da tesbihatta 34 defa Allah-ü Ekber, 33 defa elhamdülillah,
33 defa sübhânellâh zikirleri okunur. Hz. Peygamber kızı Fatıma’ya öğrettiği için bu
182
tesbihatlara Hz. Fatıma tesbihatı demektedirler.
Yine namazdan sonra şükür
secdesi yapmanın müstehap olduğuna inanırlar. Bunun dışında her namazdan sonra
ayağa kalkarak kıbleye dönük bir şekilde “ziyaret” adını verdikleri ve Allah’a hamd,
14 masuma salât ve selam içeren bir dua okurlar.
Cuma günü öğle namazı yerine iki rekat Cuma namazı kılınabilir. Ancak
183
Cuma namazı kılındığı halde müstehap ihtiyat gereği öğle namazı da kılınmalıdır.
Caferilere göre günümüzde Cuma namazı kılmak farz değildir. Ancak kılmakta fayda
ve sevap vardır. Bu çalışmanın çalışma evrenini oluşturan Keçiören’de yaşayan
Caferiler Cuma namazlarını daima kılmaktadırlar. Cuma namazının kılınabilmesi
için biri imam olmak üzere beş kişinin olması gerekir. Buna göre Cuma namazı beş
182
183
Muhsin Kıraati, En İyi Dost Namaz, Çev. İsmail Bendiderya-K. Seyidoğlu, İstanbul, 2004, s. 57.
İmam Humeyni, Tam İlmihal, İstanbul, 2003, s. 147-148.
75
184
kişiden az bir sayıyla farz olmaz.
Cuma namazında önemli olan bir husus da
hutbeyi okuyan kişiyle namazı kıldıranın aynı olması gerekmektedir.
Ramazan ve Kurban bayramı namazı imamın zuhuru döneminde farzdır ve
cemaatle kılınması gerekir. İmamın gaib olduğu günümüzde ise müstehap olup
185
cemaatle veya ferdi olarak kılınabilir.
Müstehap yani nafile namazlar ise şöyledir: Günlük nafile namazlar, gece
namazı, ğufeyle namazı. Günlük nafileler: Sabah namazının nafilesi sabah
namazından önce kılınır iki rekattır. Öğle namazının nafilesi öğle namazından önce
kılınır sekiz rekattır. İkindi namazının nafilesi ikindi namazından önce kılınır sekiz
rekattır. Akşam namazının nafilesi dört rekattır. İkişer rekat halinde akşam
namazından sonra kılınır. Yatsı namazının nafilesi iki rekattır yatsı namazından sonra
oturularak kılınır. Gece namazı on bir rekattır ve gece yarısından itibaren sabah
namazına kadar kılınabilir. Bunun sekiz rekatı dörder rekat halinde gecenin nafilesi
niyetiyle, iki rekat şef namazı bir rekat da vitir namazı niyetiyle kılınır. Ğufeyle
186
namazı akşamla yatsı arasında kılınır, iki rekattır.
Yolculuk halinde, dört rekatlık namazlar iki rekat olarak kılınmaktadır.
Bunun için 46 km.den fazla mesafe yeterli görülmüştür. Yolcu on gün kalacağı veya
on gün kalmaya karar verdiği yerlerde namazlarını tam olarak kılmalıdır.
Caferilerin kıldıkları bir başka namaz da âyât namazıdır. Bu namaz güneş
veya ay tutulması, deprem, gök gürlemesi ve şimşek çakması gibi halkın korkuya
kapıldığı zamanlarda insanların Allah’a sığınarak kıldıkları iki rekat namazdır.
184
El-Hılli, Muhtelifü’ş-Şiati: fi Ahkami’ş-Şeriati, C. II, Kum, 1412, s. 226; M. Fazıl Lenkerani,
Tevzih-ul Mesail , İran, 1997,s. 295.
185
Cevad Tebrizi, Tam İlmihal, İstanbul, 1999, s. 272; M. F. Lenkerani, a. g. e., s. 307; Humeyni, a. g.
e., s, 284.
186
C. Bendiderya-C. Bayar, a. g. e., s. 106-107.
76
3.5.2. Oruç
Caferilere göre oruç, İslam’ın rükünlerinden biridir. Hüküm bakımından üç
kısma ayrılır: Farz olan oruç, müstehap oruç ve haram oruç. Farz olanlar da asıl
bakımından ve sebep bakımından farz olanlar diye ikiye ayrılır. Asıl bakımından farz
olanlar Ramazan ayının orucudur. Sebep bakımından farz olanlar ise, kaza ve
keffaret oruçlarıdır. Müstehap oruçlar da Recep, Şaban aylarında ve diğer mübarek
günlerde tutulan oruçlardır. Haram olanlar Ramazan ve kurban bayramlarında,
187
kurban bayramının ikinci ve üçüncü günlerinde tutulan oruçtur.
Caferilere göre orucun farz kılınması, insanlara doğru yolu göstermesine ve
onlara hidayet etmesine karşılık, Allah'a tazimde bulunmak, insanoğluna Kur'ân'ı
indiren Allah'ın ululuğunu ve büyüklüğünü fiilen izhar etmek içindir. Nitekim yüce
Allah oruçla ilgili olarak Bakara Suresi’nin 185. ayetinde şöyle buyurmuştur: “Size
oruç farz kılındı... Size hidayet etmesine karşılık Allah'ı ululamanız için.” Oruç, nasıl
tutulursa tutulsun, nasıl yerine getirilirse getirilsin, dış görünüş itibariyle Allah'ın
büyüklüğüne delâlet eder, yüce Allah'a tazim sayılır.
188
Caferilerin oruçla ilgili görüşlerindeki en temel farklılık, seferi durumunda
karşımıza çıkmaktadır. Bu mezhep Ramazan ayında yolculukta oruç tutan kimseyi
yolcu değilken oruç yiyen birine benzetmekte dolayısıyla yolculukta mutlaka oruç
189
tutulmamasını uygun görmektedir.
Oruç ibadetine son derece önem veren Caferiler camilerinde teravih namazı
kılmamakla birlikte, çalışma alanımızdaki yaptığımız görüşmelerde Ramazan ayı
187
Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 67.
Ayetullah Uzma Hamenei, Ehl-i Beyt Fıkhında Oruç ve Hükümleri, Haz. Kevser Yayınları,
İstanbul, 2001, s. 20.
189
E.R. Fığlalı, İmamiyye Şiası, s. 233.
188
77
boyunca bin rekat nafile namaz kılınması gerektiği söylenmiştir. Ramazanın 19.,21.,ve
23. geceleri “ehyâ geceleri” olarak isimlendirilmekte ve Kadir Gecesinin bu üç
geceden birinde olabileceği düşünülmekte, bu gecelerde çeşitli ibadetler yapılmaktadır.
“Ehya geceleri” başlamadan önce ehya guslü alınmakta ve bu sünnet olarak kabul
edilmektedir. Bu gecelerde, vaaz edilmekte, mersiyeler ve cevşen-i kebir
okunmaktadır. Gece yarısından sonra Kur’an baş üzerine konularak, önce Allah’a
sonra on dört masuma yemin verilerek dua edilmekte ve bu yeminler on kez tekrar
edilmektedir. Yetmiş defa estağfurullah, yetmiş kere de Hz. Ali’nin katiline lanet
okunmaktadır. Kur’an’ın peygamberin kalbine indiği anda uyanık bulunabilmek için
akşamla sabah arasında uyunmamaktadır.
3.5.3. Hac
Hac, emredilmiş belli amelleri yerine getirmek amacıyla Allah’ın evi olan
Kâbe’yi ziyarete gitmektir. Şu şartlar varolduğunda insana farz olur: Baliğ olmak,
akıllı ve hür olmak, hacca gitmeden dolayı daha önemli bir ameli terk etmek zorunda
190
kalmamak, mali yeterliliği olmak, bedenen sağlıklı olmak, yol güvenliği olmak.
Caferilerde hem mali hem de bedeni bir ibadet olan haccın güç yetirildiği halde terk
edilmesinin küfür derecesine varacağı kabul edilmektedir.
191
Caferilerde hac kadar önemli olan bir diğer ibadet de imamların kabirlerine
yapılan ziyaretlerdir. Grubun tamamına teşmil etmek pek uygun olmamakla birlikte
araştırma evrenimizde görüştüğümüz bazı Caferilerin imamların kabrini ziyaret
etmenin hacdan daha sevap olduğu düşüncesini taşıdığı gözlemlenmiştir. Caferilerin
ziyarette bulundukları mekanlar şunlardır: Irak’ta Kerbela’da Hz. Hüseyin ve
190
Humeyni, a. g. e., s. 379; el-Hasani, a. g. e., s. 29; Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 72.
Ebu’l Kasım el-Huî, Caferi Fıkhında Hac Nasıl Yapılır?, Çev. Hüseyin Yeşil, Ankara, 1990, s.
175.
191
78
yarenlerinin türbesi, Necef’te Hz. Ali’nin türbesi, İran’ın Meşhet kentindeki 8. imam
Rıza’nın mezarı, Kum’da Ma’suma-i Kum’un türbesi, Suriye’nin başkenti Şam’da
Hz. Zeynep ve Hz. Rukayye’nin türbeleri, Mekke’de Hz. Hasan ve Hz. Hatice’nin
türbeleri Caferiler tarafından en çok ziyaret edilen mekanlardır. Bunlardan
Kerbela’yı ziyaret edene Kerbelai, Meşhed kentine gidenlere Meşhedi denmektedir.
Herhangi bir imamın mezarını ziyaret etmeden önce ziyaret guslü alınmalıdır.
İmamın yattığı binaya girerken selam verilerek, hürmetle girilir. İmamın kendine ait
ziyaretnamesi okunur. İki rekat ziyaret namazı kılınır. Anne-baba, eş, dost için de
namaz kılınır, dualar edilir.
3.5.4. Zekat
Caferilere göre zekat, önemli ibadetlerdendir. Hakim olan anlayışa göre zekat
vermeyenin namazı makbul değildir. Diğer mezheplerde olduğu gibi dokuz cins
şeyden verilir. Bunlar: Deve, sığır, koyun-keçi, buğday, arpa, üzüm, hurma, altın ve
192
gümüştür.
Zekat verilecek kişide dikkat edilmesi gereken o kişinin on iki imama
inanan bir Şii olmasıdır. Eğer yanlışlıkla Şii olmayan birine zekat verildiyse, ikinci
defa verilmesi gerektiğine inanılmaktadır.
3.5.5. Humus
Caferiler, Enfal suresinin 41. “…Bilin ki ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri
Allah’ın,
Peygamberin
ve
yoksulların,
yetimlerin,
düşkünlerin
ve
yolcularındır…”ayetini delil göstererek humusun peygamber ve yakınlarına, zekata
bedel olarak verilmek üzere farz kılındığına inanırlar. Onlara göre, Allah, mal ve
beden sadakaları olan zekat ve fıtrayı peygamber ve yakınlarına haram etmiştir. Buna
karşılık onlara, humustan pay ayrılmıştır. Humus yedi şeyden verilir: İmam veya
192
E. R. Fığlalı, İmamiye Şiası, s. 233; Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s.68; el-Hasani, a. g. e., s. 30.
79
naibinin izniyle olmak üzere kendileriyle savaşılmış kimselerden alınan harp
ganimetleri, altın, gümüş, demir, bakır gibi madenler, defineler, denizden çıkarılan
inci, mercan gibi şeyler, haramla karışmış mallar, zımminin bir müslümandan aldığı
arazi, ticaret yoluyla veya başka yollarla elde edilen kâr.
193
Caferiler, toplanan humusu altı parçaya bölerler. Payın birini Allah için, birini
peygamber için, birini de imam için ayırırlar. Bu üç parçanın gaib imama ait
olduğuna inanılır. Geriye kalan üç parçayı da yetimlere, miskinlere ve yolda kalmış
olanlara harcarlar.
194
3.5.6. Cihad
Caferilere göre cihad, düşmana karşı koymak, yeryüzündeki zulüm ve fesada
karşı, hak ve gerçek için canla, başla, malla savaşmaktır. Cihad iki kısımdır: Birincisi
cihad-ı ekber, ikincisi cihad-ı asgardır. Birincisi içteki düşman olan nefse karşı
durmaktır. İkincisi dinin düşmanlarıyla savaşmaktır.
195
3.5.7. Emr Bi’l Ma’ruf Nehy-i Ani’l Münker
Caferilere göre, dinin dayandığı esaslardan biri olarak kabul edilen emr bi’l
ma’ruf nehy-i ani’l münker ibadetlerin en üstünlerinden ve itaatlerin en
196
yücelerindendir. Buna uymak her müslümanın üzerine farzdır.
Ma’rufu
emretmekle iyi şeylerin yapılması, münkerden men etmekle de kötülüklerin ortadan
197
kaldırılması amaçlanmaktadır.
193
E. R. Fığlalı, İmamiye Şiası, s. 234; Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s.70.
İbrahim Çalışkan “Caferi Mezhebinde İbadetler”, Tarihte ve günümüzde Şiilik Sempozyumu, s. 488.
195
Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 73; İ. Çalışkan, a. g. m., s. 489.
196
Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 74; el-Hasani, e. g. e., s. 32.
197
M. Kıraati, İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak, Çev. İsmail Bendiderya-C. Bendiderya,
İstanbul, 2004, s. 51.
194
80
3.5.8. Tevella ve Teberra
Tevella Allah, peygamber ve imamlarla bunları sevenleri sevmek, teberra da
Allah’ı, peygamberi ve imamları sevmeyenleri sevmemek manasına gelmektedir.
Kur’an’da Fetih suresinin 29. âyeti olan “Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde
bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler…” ifadesi ile
Mücadele suresinin “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun Allah’a ve
resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin” 22. ayeti tevella ve teberranın
temelini oluşturmaktadır.
198
3. 6. Türkiye’de Caferiler
Yaklaşık olarak bir milyar 150 milyon nüfuslu İslam dünyasının beşte birinin
Şii olduğu kabul edilmektedir. Ancak bu sayı, içinde diğer Şii ve Batıni fırkaları da
barındırdığından Caferilere ait kesin bir sayı olarak kabul edilemez. Caferilerin
tahmini dağılımlarına ait sayı aralıkları şu şekilde verilebilir: İran 58-60 milyon,
Hindistan 30-40 milyon, Pakistan 30 milyon, Irak 12-14 milyon, Azerbaycan 7
milyon, Afganistan 4-6 milyon, Yemen 4-6 milyon, Lübnan 1milyon, Türkiye 1-1.5
milyon, Suriye 150-200 bin, Kuveyt 500-600 bin, Suudi Arabistan 300-500 bin,
Bahreyn 250-500 bin, Katar 30-80 bin, Birleşik Arap Emirlikleri 375 bin. Bunun
dışında Orta Asya cumhuriyetleri, Afrika, Avrupa ve Amerika kıtasında küçük
cemaatler halinde varlıklarını devam ettirmektedirler.
199
Türkiye’de yaşayan Caferilerin sayılarını tam olarak tespit etmek mümkün
değildir. Çünkü, ülkemizde etnik köken ve mezhepler hakkında nüfus istatistikleri
tutulmamaktadır. Bu konuda kimi kaynaklar 1-1.5 milyondan bahsederken İstanbul
198
199
İ. Üzüm, a. g. e., s. 318.; E. R. Fığlalı, İmamiye Şiası, s. 335.
Faik Bulut, “Şii Ali Aşkı”, Atlas Dergisi, S. 139, Ekim 2004, s.78.
81
Halkalı’da Zeynebiye Camii ahundlarından Selahaddin Özgündüz bu rakamı 3
milyona çıkarmaktadır.
Türkiye’deki Caferiler homojen bir yapı göstermemektedirler. Araştırma
süresince elde ettiğimiz bilgiler doğrultusunda üçlü bir tipolojiden bahsedilebilir: aCaferi anne-babadan olanlar, b- Önceden Alevi iken sonradan Caferi fıkhını tercih
edenler, c- Sünnilikten Caferiliğe geçenler. Bunlardan Alevilikten Caferileşenler
oldukça önemli bir sayıyı teşkil etmektedirler. Hem Aleviler kendilerini Caferi
fıkhına yatkın hissetmekteler hem de Caferiler Alevi olanların Caferileşmeleri için
ciddi gayret sarf etmektedirler. Ortak pek çok değeri paylaşan bu iki grubun
bütünleşmesi de kolay olmaktadır. Sünni iken Caferi fıkhını seçenler önemli bir
sayıyı oluşturmamaktadırlar. Bunlardan mülakat şansı bulduğumuz bazı katılımcılar
“Niçin Caferi fıkhını tercih ettiniz?” sorusuna “Caferi fıkhını daha inandırıcı bulduk”
cevabını vermişlerdir.
Yine Caferilerle ilgili olarak başka bir tipolojiden de bahsedilebilir: a- Kevser
grubu, b- Zeynebiye grubu. Kevser grubunu Caferi fıkhına ait eğitimini İran’da almış
olanlar oluştururken, Zeynebiye grubunu da özellikle İstanbul Halkalı’da bulunan
Caferiler teşkil etmektedirler. Zeynebiye grubu Türkiye’deki Caferilerin lideri olarak
Selahaddin Özgündüz’ü kabul etmektedirler. Ancak araştırma evrenimizi oluşturan
Ankara Keçiören’de yaşayan Caferilerin bu görüşe katılmadıkları gözlenmiştir.
Buradakilerin herhangi bir lideri destekleri veya öne çıkardıkları tespit edilmemiştir.
Hatta Özgündüz tarafından dile getirilen “Caferiler Federasyonu” hakkında da
olumlu bir tutumları bulunmamaktadır. Burada yaşayan Caferiler bazı şikayetleri ve
istekleri olmakla birlikte mevcut durumdan memnun olduklarını söylemektedirler.
Caferiler, istekleri ve şikayetleriyle ilgili olarak da bu durumu Türkiye’nin kendi iç
82
dinamikleriyle çözmenin doğruluğuna inanmaktadırlar. Özellikle kendi camilerine
karışılmamasını, okullarda Caferilerle ilgili bilgilerin de verilmesini, Diyanet İşleri
Başkanlığı’nda kendilerinin de temsil edilmelerini, fıkıhlarını öğrenmek için İran ya
da Irak gibi ülkelere gitmek yerine bunun kendi ülkelerinde sağlanmasını
istemektedirler.
1970’li yılların başlarında büyük çoğunluğu Kars ve ilçeleri, Ardahan, Iğdır,
Ağrı’nın Iğdır’a komşu olan bölgeleri ve Erzurum ili sınırları içerisinde yaşayan
Caferiler, köyden kente göç sürecinde İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi
200
metropollere taşınmışlardır.
Daha sonra çoğunlukla ekonomik sebeplerden dolayı
Türkiye’nin çeşitli bölgelerine dağılmışlar ve oralara yerleşmişlerdir. Buna göre
Caferilerin göç sürecinden önce yaşadıkları il ve ilçeleri şu şekilde tespit etmek
mümkündür: Iğdır, Aralık, Tuzluca, Kars, Akyaka, Arpaçay, Taşlıçay (Ağrı).
201
Göçten sonra ise Caferiler şu il ve ilçelerde yaşamaktadırlar: İstanbul, İzmir,
Tire, Bursa, Manisa (Turgutlu), Aydın (Söke), Çorum, Kocaeli (Çayırova). Bunların
dışında Ankara (Keçiören), Kırıkkale sınırları içerisinde de Caferiler bulunmaktadır.
Bu araştırmanın uygulama alanını da Keçiören’de yaşayan Caferiler oluşturmaktadır.
3. 7. Keçiören’de Caferiler
Keçiören 30 Kasım 1983 tarihli ve 2983 sayılı kanunla ayrı bir ilçe haline
getirilmiştir. İlçe, doğu ve güneydoğudan Altındağ, güney ve batıdan Yenimahalle,
kuzeybatıdan Kazan, kuzeyden de Çubuk ilçeleriyle çevrili olup, ilçenin doğusunda
Hüseyin Gazi Dağı ve 1985 m yüksekliğindeki İdris Dağı, kuzeyinde Karyağdı Dağı
200
201
F. Bulut, a. g. m., s. 87.
İ. Üzüm, a. g. e., s. 84-92.
83
ile Ufuktepe ve batısında Yükseltepe bulunmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımına göre,
Keçiören’de toplam 625.167 kişi ikamet etmektedir.
Keçiören
İlçesi
Sınırları
202
içerisinde
önemli
sanayi
faaliyetleri
bulunmamaktadır. Ancak geniş ölçüde emek gücüne dayanan ve büyük rakamlarla
sermaye gerektirmeyen birtakım atölyeler bulunmaktadır. Ayrıca oto boya ve kaporta
tamirhaneleri vardır. Tarım önemli bir gelir kaynağını teşkil etmekle beraber, ilçeye
bağlı köylerde hayvancılık yapılmaktadır. Köylerde Aile nüfuslarının kalabalık
olması İlçe Merkezinin genişlemesi sonucu İlçenin kenar mahallesi durumuna gelen
köylerdeki halkın önemli bir kısmı memur yada işçidir. Bununla beraber tarım
önemini hala korumakta ve kırsal kesimin önemli ölçüde gelir kaynağını
203
oluşturmaktadır.
Örneklem alanından elde ettiğimiz bilgilere göre Keçiören’de yaklaşık olarak
4500 Caferi bulunmaktadır. Keçiören’de yaşayan Caferiler genellikle Kars ve Iğdır
illerinden göç etmişlerdir. Etlik Yayla Mahallesindeki “Muhammediye Camii” ve
Keçiören Kamil Ocak Mahallesindeki “Allahüekber Camii” olmak üzere iki adet
camileri bulunmaktadır. Camilerde görevli olan kişilere “ahund” adı verilmektedir.
Caferilere göre namaz kıldıran ve camilerde görev yapan kişilerin maaş almaları caiz
değildir. Bu nedenle camilerde görev yapan “ahund”lar devletten maaş almamakta
grup kendi aralarında para toplayarak görevlilerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Para
ve caminin diğer masraflarını karşılama işlerinin organize eden her camiye ait
derneklerin başkanlarıdır. Bu iki camii dışında Bab-ı Ali Vakfı önemli bir merkez
durumundadır. Sünni, Alevi ve Caferi olmak üzere herkese açık olan bu vakıf
Kızılay İzmir 2. cadde 36/14 numarada bulunmaktadır. Vakıf sadece cumartesi
202
203
http://www.kecioren.bel.tr., (25 / 03 / 2005 Tarihi itibariyle)
http://www.ankara.gov.tr., (25 /03 / 2005 Tarihi itibariyle)
84
öğleden sonra açılmakta ve hem ilmi tartışmaların yapıldığı bir eğitim yeri hem de
sosyo-kültürel konuların konuşulduğu bir sivil toplum örgütü işlevi görmektedir.
Türkiye’nin diğer illerindeki Caferilere ait camilerde görev yapan ahundlar
gibi Keçiören’deki ahundlar da ya Irak’ın Necef ya da İran’ın Kum şehrinde öğrenim
görmüşlerdir. Günümüzde de bu uygulama devam etmekte ve her görevlinin yerini
dolduracak genç bir insan Caferi mezhebinin fıkhını öğrenmesi için Kum’a
gönderilmektedir. Ancak çalışma süresi boyunca görüştüğümüz Caferiler bu
durumdan pek memnun değillerdir. Onlar mezheplerine ait bilgileri Türkiye’de
alabilecekleri bir ortamı arzulamaktadırlar. Öte yandan İran’da eğitim görüp
Türkiye’ye dönen ahundlar, İran yandaşı ve oradaki rejimin benzerini Türkiye’de
isteyen, bunun için çalışan insanlar olarak değerlendirilmektedirler. Caferi toplumu
bu değerlendirmelerden ve güvensizlik ortamının oluşmasından huzursuzdur.
Caferiler, ilköğretim okullarında ve liselerde okutulan Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi derslerinde kendileriyle ilgili konuların da bulunmasını, Diyanet İşleri
Başkanlığı’nda temsil hakkı verilmesini istediklerini ifade etmektedirler.
85
II. BÖLÜM
UYGULAMALI ARAŞTIRMANIN BULGULARI
Araştırmanın bu bölümde örneklem alanında yapılan uygulama sonucunda
elde edilen bulgular doğrultusunda, araştırmaya katılanların olgusal durumları ve
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı ile ilgili analizlere, sonuç ve
değerlendirmelere yer verilecektir.
3. ÖRNEKLEM GRUBUNUN OLGUSAL KİMLİKLERİ
3.1. Örneklem Grubunun Cinsiyete Göre Dağılımı
Cinsiyet
Kadın
Erkek
Toplam
N
196
265
461
%
42,5
57,5
100,0
Tablo 4: Örneklemin Cinsiyeti
Tablo 4’den anlaşıldığı gibi araştırmaya katılan 461 kişiden % 42,5’i
kadınlardan, % 57,5’i erkeklerden oluşmaktadır. Görüldüğü gibi örneklem içinde
kadın erkek oranlarının dağılımı birbirine yakın çıkmıştır. Bu yakınlık eşit düzeyde
temsil edilmeleri açısından önemli bir durum arz etmektedir.
1.2. Örneklem Grubunun Yaşa Göre Dağılımı
Tablo 5: Örneklemin Yaşı
N
Valid
Missing
Mean
Median
Mode
Std. Deviation
Skewness
Std. Error of Skewness
Minimum
461
0
40,4577
40,0000
40,00
14,6728
4
,563
,114
18,00
86
Maximum
Percentiles
91,00
28,5000
40,0000
50,0000
25
50
75
Tablo 5’ten anlaşıldığı gibi araştırmaya katılanların % 25’i 18 ile 27 yaş
arasında, % 25’i 28 ile 39 yaş arasında, % 25’i 40 ile 49 yaş arasında, % 25’ i de 50
ve üzeri yaş arasında bulunmaktadır.
1.3 Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Dağılımı
Doğum Yeri Bölge Olarak
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Doğu Anadolu Bölgesi
İç Anadolu Bölgesi
Akdeniz Bölgesi
Ege Bölgesi
Marmara Bölgesi
Toplam
N
20
327
78
7
22
7
461
%
4,3
70,9
16,9
1,5
4,8
1,5
100,0
Tablo 6: Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yeri
Tablo 6 incelendiğinde araştırmaya katılanların bölge olarak doğum yerine
göre dağılımlarının Doğu Anadolu Bölgesi % 70,9, İç Anadolu Bölgesi % 16,9, Ege
Bölgesi % 4,8, Güneydoğu Anadolu Bölgesi % 4,3, Akdeniz Bölgesi % 1,5,
Marmara Bölgesi % 1,5 olduğu görülmektedir.
1.4 Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği
Yerleşim Merkezine Göre Dağılımı
Yerleşim Merkezi
İl
İlçe
Belde
Köy
Toplam
N
310
99
12
40
461
%
67,2
21,5
2,6
8,7
100,0
87
Tablo 7: Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği
Yerleşim Merkezine Göre Dağılımı
Araştırmaya katılanların hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim
merkezine göre dağılımı tablo 7’de verilmiştir. Buna göre hayatlarının büyük
çoğunluğunu ilde geçirenler % 67,2, ilçede geçirenler % 21,5, Köyde geçirenler %
8,7, beldede geçirenler % 2,6 dır.
1.5: Örneklem Grubunun Eğitim Durumuna Göre Dağılımı
Eğitim Durumu
Okuyup Yazması Yok
Okur-Yazar
İlkokul
Ortaokul
Lise
Üniversite ve Üstü
Toplam
N
8
21
139
123
127
43
461
%
1,7
4,6
30,2
26,7
27,5
9,3
100,0
Tablo 8: Örneklem Grubunun Eğitim Durumu
Araştırmaya katılanların eğitim durumunun %1,7 okuyup yazması
olmayanlar, % 4,7 okur-yazar olanlar, % 30,2 ilkokul, % 26,7 ortaokul, % 27,5 lise,
% 9,3 üniversite ve üstü eğitim düzeylerine sahip olanlar şeklinde dağıldığı
görülmektedir.
1.6 Örneklem Grubunun Medeni Durumuna Göre Dağılımı
Medeni Durum
Evli
Bekar
Dul (Eşi Ölmüş)
Boşanmış
Toplam
N
372
68
16
5
461
%
80,7
14,8
3,5
1,1
100,0
88
Tablo 9: Örneklemin Medeni Durumu
Tablo 9’dan anlaşıldığı gibi araştırmaya katılanların % 80,7’si evlilerden, %
14,8’i bekarlardan, % 3,5’i dullardan, (eşi ölmüş) % 1,1’i de boşanmışlardan
oluşmaktadır.
1.7 Örneklem Grubunun Meslek Durumuna Göre Dağılımı
Meslek Durumu
İşşiz
Emekli
Serbest meslek
Memur
Esnaf
Öğrenci
İşçi
Özel Şirket Elemanı
Ev Hanımı
Toplam
N
15
97
75
57
35
22
39
10
111
461
%
3,3
21
16,3
12,4
7,6
4,8
8,5
2,2
24,1
100,0
Tablo 10: Örnekklem Grubunun Meslek Durumu
Tablo 10 incelendiğinde anlaşılacağı üzere örneklemin meslek dağılımı % 3,3
işsiz, % 21 emekli, % 16,3 serbest meslek sahibi, % 12,4 memur, % 7,6 esnaf, % 4,8
öğrenci, % 8,5 işçi, % 2,2 özel şirket elemanı, % 24,1 ev hanımı şeklindedir.
1.8 Örneklem Grubunun Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılımı
N
Valid
Missing
Mean
Median
Mode
Std. Deviation
Skewness
Std. Error of Skewness
Minimum
461
0
620,316
7
600,000
0
650,00
178,194
32
,533
,114
300,00
89
Maximum
Percentiles
1250,00
500,000
0
600,000
0
750,000
0
25
50
75
Tablo 11: Örneklem Grubunun Gelir Durumu
Tablo 11 incelendiğinde, araştırmaya katılanların % 25’nin 500 milyondan
az, % 25’nin 500 milyon ile 599 milyon arası, % 25’nin 600 milyon ile 749 milyon
arası, % 25’nin de 750 milyon ve üzeri aylık gelire sahip oldukları anlaşılmaktadır.
1.9 Örneklem Grubunun Din Eğitimi Aldıkları Yere Göre Dağılımı
Din Eğitimi Alınan Yer
Ailemden
Okuldan
Kendi Kendime
Ahundlardan
Toplam
N
94
47
5
315
461
%
20,4
10,2
1,1
68,3
100,0
Tablo 12: Örneklem Grubunun Din Eğitimi Durumu
Tablo 12’ye bakıldığında araştırmaya katılanların din eğitimlerini % 20,4
aileden, % 10,2 okuldan, % 1,1 kendi kendine, % 68,3 ahundlardan aldıkları
anlaşılmaktadır.
1.10 Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözmelerine Göre Dağılımı
Dini Problemlerin Çözülmesi
Aile Büyüklerime Sorarım
Kitaplardan Araştırarak
Camilerimizdeki Görevlilere
Sorarak
Toplam
N
46
96
319
%
10,0
20,8
69,2
461
100,0
Tablo 13: Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözme Durumu
90
Tablo 13 incelendiğinde anlaşılacağı üzere örneklem grubu karşılaştıkları dini
problemlerini % 10,0 aile büyüklerine sorarak, % 20,8 kitaplardan araştırarak, %
69,2’si ise camilerde görev yapan kişilere sorarak çözüme kavuşturmaktadır.
1.11 Örneklem Grubunun Din ile İlgili Görüşlerine Göre Dağılımı
Dini ile İlgili Görüşleri
Din Allah tarafından konulmuş bir dünya
ve ahiret nizamıdır
Din gereklidir ancak alanı dünya değil
ahirettir
Toplam
N
428
%
92,8
33
7,2
461
100,0
Tablo 14: Örneklem Grubunun Dini Görüş Durumu
Örneklem grubunun din ile ilgili görüşlerinin % 92,8’nin din Allah tarafından
konulmuş bir dünya ve ahiret nizamıdır, % 7,2’nin de din gereklidir ancak alanı
dünya değil ahirettir şeklinde olduğu tablo 14’den anlaşılmaktadır.
1.12 Örneklem Grubunun Tercih Ettiği Dini Hayat Tarzlarına Göre Dağılımı
Tercih Edilen Dini Hayat Tarzı
Bilimsel verilere dayanan bir din
Ehl-i Beyt sevgisini öne çıkaran bir din
Toplam
N
6
455
461
%
1,3
98,7
100,0
Tablo 15: Örneklem Grubunun Tercih Ettiği Dini Hayat Durumu
Tablo 15 incelendiğinde görüleceği gibi örneklem grubunun din ile ilgili
görüşleri % 1,3 bilimsel verilere dayanan bir din, % 98,7 de Ehl-i Beyt sevgisini ön
plana çıkaran bir din olarak gerçekleşmektedir.
1.13 Örneklem Grubunun Kendini Tanımlamasına Göre Dağılımı
Araştırmaya katılan 461 kişinin tamamı kendisini sadece Şii olarak
tanımlamış, başka bir isimlendirme kullanmamıştır.
91
2. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA
AKTARIMINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER
2.1. Cinsiyete Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumları
Bireylerin cinsiyetlerinin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarılması
konusuyla yakından ilişkili olduğu pek çok bilimsel araştırmada karşılaşılan bir
sonuçtur. Bu konularda bazen kadınların, bazen de erkeklerin tutum puanları yüksek
çıkmaktadır. Bu durum da cinsiyet değişkeninin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımı konularında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.
2.1.1. İnanç
Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların cinsiyete göre inanca
yönelik tutumlarında anlamlı bir fark olduğu ortaya çıkmıştır.
Tablo 16: Cinsiyete Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının t-Testi
Sonuçları
Cinsiyetiniz
Nedir?
Kadın
Erkek
N
196
265
X
62,90
63,76
S
3,20
4,13
Sd
458,0
t
2,53
P
,012
Caferilerin inanca yönelik tutumları cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı
bir farklılık göstermektedir. Erkeklerin inanca yönelik tutum puanlarının (X=63,76),
kadınlara (X= 62,90) göre daha yüksek olduğu görülmektedir. İnanca yönelik
tutumların cinsiyete göre farklılık gösterip göstermemesi konusu pek çok araştırmada
değişik sonuçlarla karşımıza çıkmaktadır. Fırat’ın üniversite öğrencileri üzerine
yaptığı araştırmada kızların erkeklere göre daha kararsız ve agnostik bir inanca sahip
92
204
oldukları ortaya çıkmıştır.
Kaya’nın araştırmasında da erkeklerin tutum puanları
kızlara oranla daha yüksek çıkmıştır. Kaya konuyla ilgili olarak şunları
söylemektedir: “Erkek öğrencilerin dini tutum puan ortalamalarının kız öğrencilerin
ortalamasından yüksek bulunması sonucuna bakılarak, erkek öğrencilerin dini
tutumlarının kız öğrencilere göre daha olumlu yönde ve daha güçlü olduğu
205
söylenebilir”
çıkarken
Köktaş’ın araştırmasında erkeklerin tutum puanları yüksek
206
, Koştaş’ın üniversite gençliği üzerinde yaptığı araştırmasında kadınların
207
puanları yüksek çıkmıştır.
Bazı araştırmalarda da konuyla ilgili herhangi bir
208
farklılaşma görülmemiştir.
Bu araştırmanın konusunu oluşturan Keçiören Caferilerinde tespit edilen
inanç boyutunun cinsiyete göre farklılaşması, grubun sahip olduğu farklı dini yapıyla
yakından ilgili olduğu söylenebilir. Şia mezhebinin genel kabul gören dört
mezhepten farklılıklar arz etmesi ve bu farklılıkların diğer mezheplerce pek kabul
görmemesi grup içerisinde farklı tutumların geliştirilmesine neden olmuş olabilir. Bu
nedenle de erkekler inançlarını ifade etmede kadınlara göre daha rahat bir davranış
ortaya koymuş olabilirler. Araştırmada meydana gelen inanca yönelik tutumların
cinsiyete göre farklılaşmasının sebebinin de grup içerisinde geliştirilen bu tutumdan
kaynaklandığı söylenebilir.
204
Erdoğan Fırat, Üniversite Öğrencilerinde Allah İnancı ve Din Duygusu, (Basılmamış Doktora
Tezi), Ankara, 1977, s. 76.
205
Mevlüt Kaya, Din Eğitiminde İletişim ve Dini Tutum, Samsun, 1998, s. 116.
206
M. Emin Köktaş, Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, 1993, s. 78.
207
Münir Koştaş, Üniversite Öğrencilerinde Dine Bakış, Ankara, 1995, s. 32; Niyazi Akyüz, İlahiyat
Fakültesi Öğrencilerinin Din Anlayış Ankara, Marmara ve Atatürk Üniversitesi Örneği, Ankara,
2001, s. 60.
208
N. Akyüz, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine Bir araştırma,
(Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1994, s. 69; Ramazan Uçar, Alevi-Bektaşi Geleneği Üzerine
Sosyolojik Bir Araştırma, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2003, s. 87.
93
2.1.2. İbadet
Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların cinsiyete göre ibadete
yönelik tutumlarında anlamlı bir fark olduğu görülmüştür.
Tablo 17: Cinsiyete Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının t-Testi
Sonuçları
Cinsiyetiniz
Nedir?
Kadın
Erkek
N
196
265
X
48,43
52,34
S
8,94
7,95
sd
391,16
t
4,86
P
,001
Örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları cinsiyete göre istatistiksel
olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Erkeklerin ibadete yönelik tutum
puanlarının (X= 52,34) kadınlara (X= 48,43) göre daha yüksek olduğu
görülmektedir. İbadete yönelik tutumların cinsiyete göre farklılık göstermesi başka
209
araştırmalarda da karşımıza çıkmaktadır.
Çapcıoğlu’nun yaptığı araştırmada
erkeklerle kadınlar arasında ibadet hayatına bağlılık düzeylerinin ortalaması
karşılaştırıldığında, erkeklerin kadınlara oranla ibadetlerine daha düşkün oldukları
görülmektedir.
210
Caferilerin ibadete yönelik tutumlarının cinsiyete göre farklılaşması ve
erkeklerin tutum puanlarının kadınlara göre daha yüksek çıkmasının nedeninin Caferi
mezhebinin bazı özelliklerinden kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü mezhepte önemli
bir yeri olan bazı ibadetleri kadınların yerine getirmeleri erkeklere göre daha zordur.
Mesela, imamların kabirlerini ziyaret etmek çok sevaptır. Ancak kadınların tek
başlarına bunu yapmaları tavsiye edilmemektedir. Dolayısıyla da kadınlar bu tür
209
M. E. Köktaş, a. g e., s. 107.
İhsan Çapcıoğlu, Sosyal Değişme Sürecinde Din ve Kadının toplumsal Konumu,(Kastamonu
Örneği), (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003, s. 97.
210
94
ibadetlerden uzak kalmaktadırlar.
Elde edilen verilere bakıldığında da Araştırmaya katılan 196 kadından
111’nin ev hanımı olduğu görülmektedir. Bu da kadın katılımcıların herhangi bir
kazançlarının olmadığı anlamına gelebilir. Böylece kadınlar zekat, hac ve humus gibi
ibadetleri yerine getirecek şartları taşımıyor olabilirler. İşte bu durum da kadınların
ibadetlere katılım puanlarında erkeklerden daha az puan almalarına neden olmuş
olabilir.
2.1.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların cinsiyete göre dinin
sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında anlamlı bir fark olduğu anlaşılmıştır.
Tablo 18: Cinsiyete Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla
İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları
Cinsiyetiniz
Nedir?
Kadın
Erkek
N
196
265
X
61,85
64,53
S
9,23
9,15
sd
418
t
3,08
p
,002
Caferilerin dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları cinsiyete göre
istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Erkeklerin dinin sosyal
hayata aktarımına tutum puanlarının (X= 64,53) kadınlara (X= 61,85) göre daha
yüksek olduğu görülmektedir. Bu farklılaşmanın kaynağı erkeklerin kadınlara oranla
sosyal hayatta daha aktif bir rol oynaması ve grup dışı ilişkilere sahip olması olarak
açıklanabilir. Araştırmaya katılan kadınların büyük çoğunluğunun ev hanımı olması
dolayısıyla da daha dar bir çevrede hayatlarının devam etmesi farkın bir başka nedeni
olarak ileri sürülebilir. Öte yandan sosyal hayata yönelik tutumların cinsiyete göre
95
211
farklılaşması benzer çalışmalarda da karşımıza çıkmaktadır.
2.2. Yaşa Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumları
Toplumda çeşitli yaş gruplarına göre inançla ilgili bir takım farklı tutumların
sergilendiği bilinen bir gerçektir. Yaşlara göre dini inançlara yönelik tutumları
araştırmayı konu edinen çalışmalara göre, ileri yaşlarda daha çok geleneksel bir
anlayış hakimken, genç yaşlarda daha rasyonel veya agnostik anlayış tarzı kendini
göstermektedir. Buradan hareketle yaş ile inanca yönelik tutumlar arasında doğrudan
212
bir ilişkinin varlığından söz edilebilir.
Öte taraftan yaşla ibadete yönelik tutumların
213
da arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışmalarda bulunmaktadır.
2.2.1. İnanç
Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların yaşa göre inanca
yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır.
Tablo 19: Yaşla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları
Correlations
Yaşınız
Kaçtır?
Yaşınız Kaçtır?
İNANÇTOP
Pearson Correlation
Sig. (2-tailed)
N
Pearson Correlation
Sig. (2-tailed)
N
İNANÇTOP
1
,162**
.
,000
461
461
,162**
1
,000
.
461
461
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
211
Ramazan Karaman, Sanayileşmenin Dine Etkisi (Konya Örneği), Konya, 2000, s. 133-134; R.
Uçar, a. g. e., s. 88.
212
Ü. Günay, Erzurum ve Çevresinde Dini Hayat, İstanbul, 1999, s. 75; Himmet Hülür- A. Kalender,
Sosyo Politik Tutumlar ve Din (Konya Araştırması), Konya, 2003, s. 208.
213
M. Bayyiğit, a. g. e., s. 88.
96
Tablo 19 incelendiğinde inanç ile yaş arasında düşük düzeyde, pozitif ve
anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmektedir. (r=0.162, n= 461 p<.01) Buna göre yaş
arttıkça inanca yönelik tutumların da arttığı söylenebilir.
Gençlerin hem ait oldukları sosyal çevreleri hem de rasyonel bir dünya
görüşüne daha açık olmaları nedeniyle geleneksel inanç formlarından bağımsız olma
istekleri bu ilişkinin nedeni olarak ileri sürülebilir. Örneklem alanında yapılan
görüşmelerde gençlerin bazı inanç formlarına mesafeli yaklaştıklarının gözlenmesi
de bu bulguları desteklemektedir.
Yaş faktörüne bağlı olarak inanç düzeylerinde bir artışın meydana geldiği
benzer çalışmalarda da karşımıza çıkmaktadır.
Sezen yaşlılarda dini duygu ve düşüncenin artmasıyla ilgili olarak şunları
ifade etmektedir: “Bunu sadece ölüm korkusuyla izah etmek doğru olmaz. Beşeri
zevkleri tadan insanoğlu, belli bir yaştan sonra bu hazları kanıksar, bu hazlar
gençliğindeki kadar cazip gelmez. Bedeni aşan hazlara yönelir. Din bu bakımdan
214
ruhi ve fikri tatmin olarak daha güçlü hale gelir.”
Uçar, araştırmasında Alevi-Bektaşilerin yaş düzeyleri arttıkça inançlara olan
215
bağlılıklarının arttığını, yaş düzeyleri düştükçe de azaldığını ifade etmektedir.
Köktaş da yaş ilerledikçe bireylerin Allah, peygamber, ahiret gibi inançlara
216
yönelimlerinde bir artışın meydana geldiğini belirtmektedir.
214
Yümni Sezen, Türk Toplumunun Laiklik Anlayışı, İstanbul, 1993, s. 100.
R. Uçar, a. g. e., s. 91.
216
M. Emin Köktaş, a. g. e., s. 79-84.
215
97
2.2.2. İbadet
Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların yaşa göre ibadete
yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır.
Tablo 20: Yaşla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları
Correlations
Yaşınız
Kaçtır?
Yaşınız Kaçtır?
İBADETTO
Pearson Correlation
Sig. (2-tailed)
N
Pearson Correlation
Sig. (2-tailed)
N
1
.
461
,372**
,000
461
İBADETTO
,372**
,000
461
1
.
461
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
Tablo 20 incelendiğinde ibadet ile yaş arasında düşük düzeyde, pozitif ve
anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmektedir. (r=0.372, n= 461 p<.01) Buna göre yaş
arttıkça ibadete yönelik tutumların da arttığı söylenebilir.
Görüldüğü üzere tıpkı inançta olduğu gibi ibadete yönelik tutumlarda da
gençler geleneksel uygulamanın dışında hareket etmektedirler. Bunun nedeninin
gençlerin ibadetleri yerine getirme konusunda rasyonel temeller aramaları, araştıran
ve sorgulayan bir tavır sergilemelerinin olduğu söylenebilir. Keçiören’de bulunan
camilerde yaptığımız gözlemlerde de vakit namazlara ve cenaze namazlarına
katılanların genellikle orta yaşın üzerinde oldukları tespit edilmiştir.
Yaş ile ibadet ilişkisi benzer çalışmalarda da görülmektedir. Uçar,
araştırmasında gençlerin ibadete yönelik tutumlarının düşük olduğunu, orta yaş ve
98
217
üstünün ise yüksek olduğunu belirtmektedir.
Köktaş’ın çalışmasında ise bireylerin yaşları ile ibadetleri yerine getirme
arasında bir ilişki görülmekte ve insanların yaşlanmalarıyla ibadetlere yönelimlerinin
218
arttığı vurgulanmaktadır.
2.2.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Örneklem grubunun yaşıyla dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumları
arasında yapılan korelasyon analizi sonucunda herhangi bir ilişki tespit
edilememiştir.
2.3. Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin
Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
Coğrafya olaylarının sosyal olay ve olgulara etki ettiği bilinen bir gerçektir.
Özellikle
sosyo-kültürel ve ekonomik yapılar coğrafyanın etkisi altında
şekillenmektedir. Coğrafi farklılıklar gelişmiş ve sanayileşmesini tamamlamış
ülkelere nazaran tam olarak gelişememiş ülkelerde daha da önem kazanmaktadır.
Böyle ülkelerde her bölge kendisine has bir sosyo-ekonomik ve kültürel yapıya
219
sahiptir ve zihniyet dünyaları da bu yapı etrafında şekillenmektedir.
Buradan
hareketle coğrafi bölgelerin bireylerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımıyla ilgili tutumlarında da etkili olduğu söylenebilir.
2.3.1. İnanç
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde bölge olarak doğum yeri
217
R. Uçar, a. g. e., s. 93.
M. Emin Köktaş, a. g. e., s. 109.
219
Z. Aslantürk, Kutsalın Dönüşü Yeni Toplum Arayışları, İstanbul, 1998, s. 69; İbn Haldun, a. g. e.,
s. 340-341; Ahmet Taner Kışlalı, Siyaset Bilimi, Ankara, 1987, s. 28; Montesquieu, Kanunların Ruhu
Üzerine, Çev. Fehmi Baldaş, İstanbul, 1965, C. II, s. 30.
218
99
değişkenine göre yapılan analizler sonucunda inanca yönelik tutumlarda
farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 21: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Bölge Olarak Doğum Yeri
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Doğu Anadolu Bölgesi
İç Anadolu Bölgesi
Akdeniz Bölgesi
Ege Bölgesi
Marmara Bölgesi
Karadeniz Bölgesi
Toplam
N
20
327
78
5
22
7
2
461
X
65,00
63,50
63,41
61,80
61,36
61,42
63,50
63,40
S
,00
3,54
3,33
4,38
7,72
4,61
2,12
3,78
Tablo 22: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 186,039
Gruplariçi
6414,720
Toplam
6600,759
sd
6
454
460
Kareler
F
p
Ortalaması
31,007
2,194 ,042
14,129
Anlamlı
Fark
1-5, 1-6,
2-5, 3-5*
*1. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2. Doğu Anadolu Bölgesi 3. İç Anadolu
Bölgesi 4. Akdeniz Bölgesi 5. Ege Bölgesi 6. Marmara Bölgesi 7. Karadeniz Bölgesi
Tablo 21 ve 22 birlikte değerlendirildiğinde inanç tutum puanlarının bölge
olarak doğum yerine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir.
[F(6,454)=2.194,p<.05] başka bir deyişle örneklem grubunun inanca yönelik tutumları,
bölge olarak doğum yerine bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın
100
kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde doğanlarla ( X=65,00) Ege Bölgesi’nde doğanlar ( X=61,36),
Güneydoğu Anadolu Bölge’sinde doğanlarla ( X= 65, 00) Marmara Bölgesi’nde
doğanlar ( X=61,42), Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla ( X=63,50) Ege
Bölgesi’nde doğanlar ( X=61,36), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla ( X= 63,41)
Ege Bölgesi’nde doğanlar ( X=61,36) arasında inanca yönelik tutumların farklılaştığı
ortaya çıkmıştır. Görüldüğü gibi en yüksek puana Güneydoğu Anadolu Bölge’sinde
doğanlar sahipken, en düşük puan da Ege Bölgesi doğumlulardadır. Bu sonuca göre
Güneydoğu Anadolu Bölge’sinde doğanların, Ege ve Marmara doğumlulara göre
daha yüksek inanç tutum puanlarına sahip oldukları belirlenmiştir. Aynı şekilde
Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlar Ege Bölgesinde
doğanlara göre daha yüksek inanç tutum puanlarına sahiptir.
Elde edilen bu bulgular genel olarak değerlendirildiğinde Güney Doğu
Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi doğumlular Caferi
inançlarına, Ege ve Marmara Bölgeleri doğumlulardan daha olumlu tutum puanlarına
sahiplerdir. Caferilerin Türkiye’nin çeşitli bölgelerine Doğu bölgelerinden göç
ettikleri bilinmektedir. Bu bölgelerde doğanlarda geleneksel Caferi inancına bağlı
bir hayat sürdürülürken, özellikle kıyı bölgelerinde doğanlarda geleneksel inancın
giderek zayıfladığı söylenebilir.
Araştırmanın çalışma evrenini oluşturan Keçiören Caferileri bölge olarak İç
Anadolu Bölgesi’nde bulunmaktadır. Bu bölgede doğanların inanca yönelik tutum
puanlarının Doğu bölgelerinde doğanların puanlarına oldukça yakın olduğu
görülmektedir. Bunun başlıca nedenleri çalışma alanımızdaki Caferilerin bir arada
yaşamaları ve çeşitli dernek ve vakıflar sayesinde sosyal ilişkilerinin sıkı ve sağlıklı
101
olmasıdır. Bir başka neden de Keçiören’de yaşayan Caferilerin göç ettikleri
topraklarla bağlarını devam ettirmeleridir.
2.3.2. İbadet
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde bölge olarak doğum yeri
değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda
farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 23: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Bölge Olarak Doğum Yeri
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Doğu Anadolu Bölgesi
İç Anadolu Bölgesi
Akdeniz Bölgesi
Ege Bölgesi
Marmara Bölgesi
Karadeniz Bölgesi
Toplam
N
20
327
78
5
22
7
2
461
X
58,20
51,74
45,11
49,00
47,54
50,71
57,50
50,68
S
3,13
7,86
7,84
15,26
11,73
11,75
3,53
8,59
Tablo 24: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 4241,284
Gruplariçi
29776,477
Toplam
34017,761
sd
6
154
460
Kareler
F
Ortalaması
706,881
10,778
65,587
p
,000
Anlamlı
Fark
1-2, 1-3,
1-4, 1-5,
1-6, 2-3,
2-5, 3-6*
*1. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2. Doğu Anadolu Bölgesi 3. İç Anadolu
Bölgesi 4. Akdeniz Bölgesi 5. Ege Bölgesi 6. Marmara Bölgesi 7. Karadeniz Bölgesi
102
Tablo 23 ve 24 birlikte değerlendirildiğinde ibadet tutum puanlarının bölge
olarak doğum yerine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir.
[F(6,454)=10,778,p<.01] başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete yönelik
tutumları, bölge olarak doğum yerine bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir.
Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=58,20) Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar
(X=51,74), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlar (X=45,11), Akdeniz Bölgesi’nde
doğanlar (X=49,00), Ege Bölgesi’nde doğanlar (X=47,54), Marmara Bölgesi’nde
doğanlar ( X=50,71), Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla ( X=51,74) İç Anadolu
Bölgesi’nde doğanlar (X=45,11) ve Ege Bölgesi’nde doğanlar (X=47,54), İç
Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=45,11) Karadeniz Bölgesi’nde doğanlar arasında
ibadete yönelik tutumların farklılaştığı ortaya çıkmıştır
Görüldüğü gibi en yüksek puana Güneydoğu Anadolu Bölgesinde doğanlar,
en düşük puan da İç Anadolu Bölgesi doğumlular sahiplerdir. Bu sonuca göre
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanların, Doğu Anadolu, İç Anadolu, Akdeniz,
Ege ve Marmara Bölgesi doğumlulara göre daha yüksek ibadet tutum puanlarına
sahip oldukları belirlenmiştir. Aynı şekilde Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar İç
Anadolu Bölgesi’nde doğanlara ve Ege Bölgesi’nde doğanlara göre daha yüksek
inanç tutum puanlarına sahiptir. İç Anadolu Bölgesi doğumlular ise Karadeniz
Bölgesi doğumlulara göre daha düşük tutum puanına sahiptir. İnanç tutum
puanlarında olduğu gibi ibadet puanlarında da en yüksek puanların yine doğu
bölgelerinde en düşük puanın ise çalışma alanımızın da içinde olduğu İç Anadolu
Bölgesi’nde gerçekleştiği görülmektedir. Bu da gösteriyor ki, söz konusu bölgede
doğanlar teorik olarak büyük şehirleşme ve modernleşmeden fazla etkilenmeseler de
103
teoriyi pratiğe geçirmede bu etkiden kurtulamamışlardır. Zaten çalışma alanında
yaptığımız görüşmeler ve camilerdeki gözlemlerimiz de bu tespiti desteklemektedir.
2.3.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde bölge olarak doğum yeri
değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik
tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 25: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Bölge Olarak Doğum Yeri
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
Doğu Anadolu Bölgesi
İç Anadolu Bölgesi
Akdeniz Bölgesi
Ege Bölgesi
Marmara Bölgesi
Karadeniz Bölgesi
Toplam
N
20
327
78
5
22
7
2
461
X
71,85
62,88
61,26
70,80
66,31
69,57
72,50
63,39
S
6,17
9,64
7,32
6,01
7,53
6,97
3,53
9,27
Tablo 26: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 2761,651
Gruplariçi
36812,497
Toplam
sd
6
454
460
Kareler
Ortalaması
460,275
81,085
F
p
5,676
,000
Anlamlı
Fark
1-2, 1-3,
1-5, 3-4,
3-5, 3-6*
*1. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2. Doğu Anadolu Bölgesi 3. İç Anadolu
Bölgesi 4. Akdeniz Bölgesi 5. Ege Bölgesi 6. Marmara Bölgesi 7. Karadeniz Bölgesi
Tablo 25 ve 26 birlikte değerlendirildiğinde dinin sosyal hayata aktarımı
104
tutum puanlarının bölge olarak doğum yerine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı
gözlenmektedir. [F(6,454)=5,676,p<.01] Başka bir ifadeyle örneklem grubunun dinin
sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları, bölge olarak doğum yerine bağlı olarak
anlamlı bir şekilde değişmektedir.
Farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=71,85) Doğu Anadolu Bölgesi’nde
doğanlar (X=62,88), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlar (X=61,26) ve Ege
Bölgesi’nde doğanlar (X=66,31), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=61,26) Ege
Bölgesi’nde doğanlar ( X=66,31) ve Marmara Bölgesi’nde doğanlar (X=69,57)
arasında dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumların farklılaştığı ortaya
çıkmıştır.
Verilerden anlaşılacağı gibi en yüksek puana Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde doğanlar, en düşük puana da İç Anadolu Bölgesi doğumlular sahiplerdir.
Görüldüğü üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar, Doğu Anadolu, İç
Anadolu ve Ege Bölgesi doğumlulardan daha olumlu tutum puanlarına sahiplerdir. İç
Anadolu Bölgesi ise Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgelerinden daha düşük tutum
puanına sahiptir. Bütün bu bulgulardan anlaşılmaktadır ki, yine örneklem alanımızın
içinde bulunduğu İç Anadolu Bölgesi dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutum
puanlarında en olumsuz tutuma sahiptir. Bu durumun da örneklem grubunun Türk
toplumunun genel anlayışından farklı bir dini yapı arz etmesi ve ibadetlerinde farklı
uygulamaların olmasından kaynaklandığı ve geleneksel inançların egemen olduğu
ortamlarda büyüyen bireylerin diğer insanlarla aralarına bir mesafe koydukları ileri
sürülebilir.
105
2.4. Oturulan Semte Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
İnsanların içinde yaşadıkları fiziki çevrenin dini ve sosyal tutumlarına etki
ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla da insanlar bulundukları çevreye bağlı olarak bazı
tutumlar geliştirebilmektedirler
2.4.1. İnanç
Caferilerin inanca yönelik tutumları oturdukları semte göre farklılık
gösterdiği yapılan analizler sonucunda ortaya çıkmıştır.
Tablo 27: Oturulan Semte Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının
t-Testi Sonuçları
Semt
Etlik
Hasköy
N
166
295
X
63,02
63,61
S
2,42
4,36
sd
459
t
1,60
P
,010
Örneklem grubunun inanca yönelik tutumları oturulan semte göre istatistiksel
olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Hasköy’de oturanların inanca yönelik
tutum puanlarının (X=63,61) Etlik’te oturanlara (X= 63,02) göre daha yüksek olduğu
görülmektedir.
2.4.2. İbadet
Caferilerin ibadete yönelik tutumlarının oturdukları semte göre farklılık
gösterdiği yapılan analizler sonucunda ortaya çıkmıştır.
106
Tablo 28: Oturulan Semte Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının
t-Testi Sonuçları
Semt
Etlik
Hasköy
N
166
295
X
47,02
52,74
S
6,79
8,82
sd
459
t
7,22
P
,000
Örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları oturulan semte göre
istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Hasköy’de oturanların
ibadete yönelik tutum puanlarının (X=52,74 Etlikte oturanlara (X= 47,02) göre daha
yüksek olduğu tablo 27’den anlaşılmaktadır.
2.4.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Caferilerin dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları oturdukları semte
göre farklılık gösterdiği yapılan analizler sonucunda ortaya çıkmıştır.
Tablo 29: Oturulan Semte Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları
Semt
Etlik
Hasköy
N
166
295
X
56,70
67,15
S
6,44
8,47
sd
459
t
13,80
P
,000
Tablo 28 incelendiğinde örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına
yönelik tutumları oturulan semte göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaşmaktadır. Hasköy’de oturanların dinin sosyal hayata aktarımına yönelik
tutum puanlarının (X=67,15) Etlikte oturanlara (X= 56,70) göre daha yüksek olduğu
görülmektedir.
107
Görüldüğü gibi oturulan semte göre Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal
hayata aktarımına yönelik tutum puanları, her iki semtte oturanların homojen bir yapı
arz etmesine rağmen anlamlı bir şekilde farklılık göstermiştir. Örneklem alanında
yapılan gözlemlerden anlaşılmıştır ki, Hasköy’de oturanlar Etlik’te oturanlara oranla,
her alanda kendilerini ifade etme konusunda daha rahat ve dış dünyaya daha açık bir
tavır ortaya koymaktadırlar. Bu durumun da Caferilerin hem dini hem de sosyal
alanda belirleyici bir özelliği olan ahundların tutumlarından kaynaklandığı
söylenebilir. Ahundlarla yaptığımız derinlemesine mülakatlarda bu durum kendini
göstermiştir. Hasköy’deki caminin ahundu Hasan Baykoca ile görüşmelerimiz son
derece samimi ve rahat bir ortamda geçmiş, sorularımızın tamamı net olarak
cevaplanmıştır. Etlik’teki caminin ahundu olan Abdullah Güngör ile yaptığımız
görüşmeler ise daha sıkıntılı geçmiştir. Etlikte oturanların tutumlarında etkili olan bir
başka unsurun da Bab-ı Ali Vakfı olduğu düşünülmektedir. Bu vakıf Ankara’da
Kızılay’da İzmir caddesinde faaliyette bulunmaktadır. Vakıf hem dini hem de sosyal
çalışmalar açısından son derece faaldir ve Caferi mezhebine ait önemli gün ve
gecelerde programlar düzenlemektedir. Bu vakfa yaptığımız ziyaretler sırasında
görüştüğümüz kişilerde, en doğru anlayışın kendilerininki olduğu anlayışının hakim
olduğu ve bir mezhep taassubu zihniyetinin güdüldüğü gözlenmiştir. Etlikteki
cemaatin Hasköy’dekilere oranla vakıfla daha sıkı ilişkileri neticesinde bu tutumların
onlar üzerinde de etkili olduğu düşünülmektedir.
Çalışma alanında yaptığımız görüşmeler sonucunda konuyla ilgili olarak
yaptığımız bir başka tespit ise şudur. Hem Etlik hem de Hasköy’de oturan Caferiler
Kars kökenli olmalarına rağmen, Etlik’te oturanlar Bayrakdar köyünden, Hasköy’de
oturanlarsa, Uzunkise köyünden göç etmişlerdir. Uzunkise köyü Akyaka ilçesi ve
108
yakın köylerdeki Sünni toplumla iyi ilişkiler geliştirebilmişlerdir. Bayrakdar köyü ise
daha içine kapanık bir tavır sergilemiş ve Sünni köylerle sıkı ilişkiler
geliştirememişler, dini ve sosyal açıdan kendileri gibi köylerle ilişki içerisinde
olmuşlardır. İşte bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda iki mahalle arasındaki
tutum farklılıklarının anlaşılması mümkündür.
Etlik’te oturan Caferilerin daha çok şehrin dışında bulunan yayla
mahallesinde oturmaları, Hasköy’dekilerin ise merkeze daha yakın bir mekanda
yerleşmiş olmalarının da iki semt arasındaki tutum farklılıkları üzerinde etkili olduğu
düşünülebilir.
2.5. Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin
İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
Kır ve kent hayatı insanların tutumlarını etkileyen önemli faktörlerdendir.
Dolayısıyla da insanlar
hayatlarının büyük bölümünün geçtiği yere bağlı olarak
bazı tutumlar geliştirebilmektedirler.
2.5.1. İnanç
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde hayatlarının büyük
çoğunluğunun geçtiği yer değişkenine göre yapılan analizler sonucunda inanca
yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 30: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre
Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Hayatın Geçtiği Yer
İl
İlçe
Köy
Toplam
N
295
99
67
461
X
63,23
63,10
64,58
63,40
S
4,06
3,85
1,63
3,78
109
Tablo 31: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre
Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 110,610
Gruplariçi
6490,149
Toplam
6600,759
sd
2
458
460
Kareler
F
Ortalaması
55,305
3,903
14,171
p
,02
Anlamlı
Fark
1-3, 2-3*
* 1. İl, 2. İlçe, 3. Köy
Tablo 30 ve 31 birlikte değerlendirildiğinde inanç tutum puanlarının
örneklem grubunun hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere göre anlamlı bir
şekilde farklılaştığı gözlenmektedir.
[F(2,458)=3,903,p<.05] Başka bir deyişle
örneklem grubunun inanca yönelik tutumları, hayatlarının büyük çoğunluğunun
geçtiği yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını
belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, hayatlarının büyük çoğunluğunu
ilde geçirenlerle (X= 63,23) köyde geçirenler (X= 64,58), hayatlarının büyük
çoğunluğunu ilçede geçirenlerle (X= 63,10) yine köyde geçirenler arasında anlamlı
bir farklılaşma meydana gelmiştir. Hayatlarının çoğunu köyde geçirenlerin, il ve
ilçede geçirenlere göre daha yüksek tutum puanına sahip oldukları görülmektedir. Bu
220
bulgulara benzer sonuçlar başka araştırmalarda da karşımıza çıkmaktadır.
Bu durumun da il ve ilçede yaşayanların köyde yaşayanlara göre geleneksel
inançtan uzaklaşmalarıyla açıklanması mümkündür. Gerçekten de kentlerde yaşayan
bireylerde şehirleşme ve modernleşmenin etkisiyle zihniyet dünyalarında bir takım
değişiklikler meydana gelmektedir. İşte bu değişiklikler bireylerin inanç dünyaları
üzerinde de etkili olmaktadır. Köyde yaşayanlarda ise durum biraz daha farklıdır.
220
Bkz. Kayhan Mutlu, “Bir Dindarlık Ölçeği (Sosyoloji’de Yöntem Üzerine Bir Tartışma)”, İslami
Araştırmalar Dergisi, C. III, S. 4, Ankara, 1989, s. 197.
110
Köy hayatında geleneksel inanç belirleyici bir konumdadır. Bireyler birbirlerine
yakın yaşamaktadır bu da adeta sosyal kontrol mekanizması görevini yerine
getirmektedir. Bu durum da köyde yaşayanların manevi değerlere daha bağlı olması
sonucunu doğurmaktadır.
Taş, araştırmasında köyde veya küçük yerleşim birimlerinde yaşayanların
dindarlık düzeylerinin büyük şehirlerde yaşayanlara göre daha yüksek olduğunu
söylemektedir.
221
2.5.2. İbadet
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde hayatlarının büyük
çoğunluğunun geçtiği yer değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete
yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 32: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre
Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Hayatın Geçtiği Yer
İl
İlçe
Köy
Toplam
N
295
99
67
461
X
50,73
47,62
54,97
50,68
S
8,57
8,62
6,68
8,59
Tablo 33: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre
Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 2157,273
Gruplariçi
31860,488
Toplam
34017,761
sd
2
458
460
Kareler
F
p
Ortalaması
1078,637 15,506 ,000
69,564
Anlamlı
Fark
1-2, 1-3,
2-3*
111
* 1. İl, 2. İlçe, 3. Köy
Tablo 32 ve 33’deki veriler birlikte değerlendirildiğinde ibadet tutum
puanlarının örneklem grubunun hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere göre
anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(2,458)=15,506,p<.01] başka bir
deyişle örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları, hayatlarının büyük
çoğunluğunun geçtiği yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın
kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, hayatlarının büyük
çoğunluğunu ilde geçirenlerle (X= 50,73)ilçede (X= 47,62) ve köyde geçirenlerle
(X= 54,97), hayatlarının büyük çoğunluğunu ilçede geçirenlerle (X= 63,10) yine
köyde geçirenler arasında anlamlı bir farklılaşma meydana gelmiştir. Hayatlarını
köyde geçirenler ilde ve ilçede geçirenlere göre daha yüksek tutum puanına
sahiptirler. Şehirlerde yaşayanlar şehirleşme ve sanayileşmenin dini hayat üzerindeki
tesirinden olumsuz etkilenirken köyde yaşayanlar bu etkiden uzak kalabilmektedirler.
Buradan hareketle hayatlarının büyük bölümünü köyde geçirenlerin inanç ve ibadete
yönelik tutumlarda daha olumlu yaklaşımlarının olması beklenebilir.
2.5.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde hayatlarının büyük
çoğunluğunun geçtiği yer değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal
hayata aktarımına yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
221
K. Taş, a. g. e., s. 131.
112
Tablo 34: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre
Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel
İstatistikleri
Hayatın Geçtiği Yer
İl
İlçe
Köy
Toplam
N
295
99
67
461
X
62,27
62,81
69,17
63,39
S
9,61
7,73
7,68
9,27
Tablo 35: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre
Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans
Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 2644,810
Gruplariçi
36929,337
Toplam
39574,148
sd
2
458
460
Kareler
F
p
Ortalaması
1322,405 16,401 ,000
80,632
Anlamlı
Fark
1-3, 2-3*
* 1. İl, 2. İlçe, 3. Köy
Tablo 34 ve 35’de verilen bulgular birlikte ele alındığında dinin sosyal hayata
aktarımı tutum puanlarının örneklem grubunun hayatlarının büyük çoğunluğunun
geçtiği
yere
göre
anlamlı
bir
şekilde
farklılaştığı
gözlenmektedir.
[F(2,458)=16,401,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun dinin sosyal hayata
aktarımına yönelik tutumları, hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere bağlı
olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan
LSD testi sonuçlarına göre, hayatlarının büyük çoğunluğunu ilde geçirenlerle (X=
62,27) köyde geçirenler (X= 69,17), hayatlarının büyük çoğunluğunu ilçede
geçirenlerle (X= 62,81) yine köyde geçirenler arasında anlamlı bir farklılaşma
113
meydana gelmiştir. Hayatlarını köyde geçirenler ildekilere ve ilçedekilere göre daha
yüksek tutum puanına sahiptirler. Bu da gösteriyor ki, köyde yaşayanların sosyal
hayatlarına din daha çok yansımakta ve günlük yaşantılarında belirleyici bir unsur
özelliğine sahipken, il ve ilçede yaşayanlarda bu hassasiyet giderek azalmaktadır
denilebilir.
2.6. Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
Bireylerin sahip oldukları eğitim düzeyleri hem zihniyetlerini hem de
davranışlarını belirleyici bir özellik taşımaktadır. İnsanların eğitim durumları inanç,
ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı konularındaki tutumlarında etkili olmaktadır.
Bu nedenle eğitim değişkeninin Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımına yönelik tutumlarının oluşmasında önemli bir faktör olma özelliği
taşımaktadır.
2.6.1. İnanç
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde eğitim değişkenine göre
yapılan analizler sonucunda inanca yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana
geldiği görülmektedir.
Tablo 36: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Eğitim Durumu
Okuyup Yazması Yok
Okur-yazar
İlkokul
Ortaokul
Lise
Üniversite ve Üstü
Toplam
N
8
21
139
123
127
43
461
X
65,00
62,90
63,81
63,72
63,52
60,72
63,40
S
,00
1,37
2,21
2,76
3,27
8,76
3,78
114
Tablo 37: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnaçla İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 372,907
Gruplariçi
6227,853
Toplam
6600,759
sd
5
455
460
Kareler
F
p
Ortalaması
74,581
5,449 ,000
13,688
Anlamlı
Fark
1-6, 2-6,
3-6, 4-6,
5-6 *
*1- Okuyup yazması yok, 2- Okur-yazar, 3- İlkokul, 4- Ortaokul, 5- lise, 6Üniversite ve üstü
Tablo 36 ve 37’da verilen bulgular birlikte ele alındığında inanç tutum
puanlarının örneklem grubunun eğitim durumlarına göre anlamlı bir şekilde
farklılaştığı gözlenmektedir. [F(5,455)=5,449,p<.01] Başka bir deyişle örneklem
grubunun inanca yönelik tutumları, eğitim durumlarına bağlı olarak anlamlı bir
şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi
sonuçlarına göre, üniversite ve üstü eğitim düzeyine sahip olanlar (X= 60,72) okuyup
yazması olmayanlardan (X= 65,00), okur-yazar olanlardan (X= 62,90), ilkokul
mezunu olanlardan (X= 63,81), ortaokul mezunu olanlardan (X= 63,72) ve lise
mezunu olanlardan (X= 63,52) daha düşük inanç tutum puanına sahiplerdir. En
olumlu tutum düzeyine okuyup yazması olmayanlar, en olumsuz tutum düzeyine de
üniversite ve üstü eğitim alanlar sahiplerdir. Bir başka ifadeyle eğitim düzeyi
yükseldikçe inançla ilgili tutum puanları düşmekte, eğitim düzeyi düştükçe inançla
115
ilgili tutum puanları yükselmektedir. Taşğın’nın Aleviler üzerine yaptığı
çalışmasında da aynı sonuçlar ortaya çıkmıştır.
222
Burada alınan eğitimin etkisine bağlı olarak değişen bir zihniyet yapısı söz
konusu olabilir. Dolayısıyla da bireylerin algılama ve değerlendirme biçimleri
farklılaşabilir. Bunun sonucu olarak da eğitim yükseldikçe geleneksel değer
yargılarından uzaklaşma gerçekleşebilir.
223
2.6.2. İbadet
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde eğitim değişkenine göre
yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana
geldiği görülmektedir.
Tablo 38: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Eğitim Durumu
Okuyup Yazması Yok
Okur-yazar
İlkokul
Ortaokul
Lise
Üniversite ve Üstü
Toplam
222
N
8
21
139
123
127
43
461
X
58,75
48,19
51,32
53,06
49,09
46,20
50,68
S
2,81
3,41
6,87
8,23
8,93
12,22
8,59
Ahmet Taşğın, Diyarbakır ve Çevresindeki Türkmen Alevilerde Dini Hayat,(Basılmamış Doktora
Tezi), Ankara, 2003, s. 72; İ. Çapcıoğlu, a. g. e., s. 90.
223
Veysel Uysal, “Günümüz Türk Toplumunda Dinsellik ve Kadın/Erkek Aleyhtarı Tutumlar”, M. Ü
İlahiyat Fakültesi Dergisi ,S. 20, 2001, s. 99; Ü. Günay, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dini Hayat, s.
76; R.Uçar, a. g. e., s. 112.
116
Tablo 39: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 2587,130
Gruplariçi
31430,632
Toplam
34017,7
sd
5
455
460
Kareler
F
p
Ortalaması
517,426
7,490 ,000
69,078
Anlamlı
Fark
1-2, 1-3,
1-5, 1-6,
2-4, 3-5,
4-5, 4-6,
5-6 *
*1- Okuyup yazması yok, 2- Okur-yazar, 3- İlkokul, 4- Ortaokul, 5- lise, 6Üniversite ve üstü
Tablo 38 ve 39’da verilen bulgular birlikte ele alındığında ibadet tutum
puanlarının örneklem grubunun eğitim durumlarına göre anlamlı bir şekilde
farklılaştığı gözlenmektedir. [F(5,455)=7,490,p<.01] Başka bir deyişle örneklem
grubunun ibadete yönelik tutumları, eğitim durumlarına bağlı olarak anlamlı bir
şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi
sonuçlarına göre, okuyup yazması olmayanlarla (X= 58,75) okur-yazar olanlar (X=
48,19), ilkokul mezunu olanlar (X= 51,32), lise mezunu olanlar (X= 49,09) ve
üniversite ve üstü eğitim düzeyine sahip olanlar (X= 46,20) arasında, okur yazar
olanlarla ortaokul mezunu olanlar arasında (X= 53,06), ilkokul mezunlarıyla lise
mezunları arasında, ortaokul mezunlarıyla lise ve üniversite ve üstü eğitim alanlar
(X= 46,20) arasında anlamlı bir faklılaşma tespit edilmiştir. İbadete yönelik tutum
puanlarında en olumlu puanı okuyup yazması olmayanlar, en olumsuz puanı ise
üniversite ve üstü eğitim düzeyine sahip olanlar almışlardır. Bu sonuca göre eğitim
seviyesi yükseldikçe ibadete yönelik tutum puanlarında bir düşüş meydana
gelmektedir. Araştırmaya katılanlardan üniversite mezunu olanlarla yapılan
117
görüşmelerde, onların geleneksel bazı uygulamalara katılmadıkları tespit edilmiştir.
Bu şahıslar özellikle matem günlerinde deste vurma işlemini doğru bulmadıklarını ve
böyle bir uygulamaya katılmadıklarını beyan etmişlerdir.
2.6.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde eğitim değişkenine göre
yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda
farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 40: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Eğitim Durumu
Okuyup Yazması Yok
Okur-yazar
İlkokul
Ortaokul
Lise
Üniversite ve Üstü
Toplam
N
8
21
139
123
127
43
461
X
71,62
52,38
62,02
66,14
63,44
63,67
63,39
S
9,54
4,03
9,50
8,75
8,62
8,62
9,27
Tablo 41: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 4286,270
Gruplariçi
35287,877
Toplam
39574,148
sd
5
455
460
Kareler
F
p
Anlamlı
Ortalaması
Fark
857,254
11,053 ,000 1-2, 1-3,
1-5, 1-6,
77,556
2-3, 2-4,
2-5, 2-6,
3-4, 4-5*
118
*1- Okuyup yazması yok, 2- Okur-yazar, 3- İlkokul, 4- Ortaokul, 5- lise, 6Üniversite ve üstü
Tablo 40 ve 41’de verilen bulgular birlikte ele alındığında dinin sosyal hayata
aktarımı tutum puanlarının örneklem grubunun eğitim durumlarına göre anlamlı bir
şekilde farklılaştığı gözlenmektedir.
[F(5,455)=11,053,p<.01] Başka bir deyişle
örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları, eğitim
durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını
belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, okuyup yazması olmayanlarla
(X= 71,62) okur-yazar olanlar (X= 52,38), ilkokul mezunları (X= 62,02), lise
mezunları (X= 63,44), üniversite ve üstü eğitim seviyesine sahip olanlar (X= 63,67)
arasında, okur-yazar olanlarla ilkokul mezunları, orta okul mezunları (X= 66,14), lise
mezunları ve üniversite ve üstü eğitim almış olanlar arasında, ilkokul mezunlarıyla
ortaokul mezunları arasında, ortaokul ile lise mezunları arasında anlamlı bir fark
olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuca göre okuyup yazması olmayanlar en yüksek
tutum puanını alırken, okur-yazar olanlar diğer eğitim düzeylerine göre en düşük
puanı almışlardır.
2.7. Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
Medeni durum, insanların hayata bakışlarını ve hayatı anlamlı kılan değerlere
karşı tutumların geliştirilmesinde etkili olmaktadır. Medeni durum değişkeni
Caferilerin ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarının
belirlenmesinde
göz
değerlendirilmektedir.
önünde
tutulması
gereken
bir
unsur
olarak
119
2.7.1. İnanç
Örneklem grubunun medeni durumlarına göre inanca yönelik tutumlarında
anlamlı bir farklılaşma gözlenmemiştir.
2.7.2. İbadet
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde medeni durum değişkenine
göre yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana
geldiği görülmektedir.
Tablo 42: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Eğitim Durumu
Evli
Bekar
Dul (Eşi Ölmüş)
Boşanmış
Toplam
N
372
68
16
5
461
X
50,91
47,16
57,25
60,00
50,68
S
8,04
10,45
6,80
,00
8,59
Tablo 43: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 1987,960
Gruplariçi
32029,801
Toplam
34017,761
sd
3
457
460
Kareler
F
p
Ortalaması
662,653
9,455 ,000
70,087
Anlamlı
Fark
1-2, 1-3,
1-4, 2-3,
2-4*
* 1- Evli 2- Bekar 3- Dul (Eşi Ölmüş) 4- Boşanmış
Tablo 42 ve 43 birlikte incelendiğinde örneklem grubunun medeni
durumlarına göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülecektir. [F(3,457)=9,455,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete
120
yönelik tutumları, medeni durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde
değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına
göre evlilerle (X= 50,91) bekarlar (X= 47,16), dul (eşi ölmüş) olanlar (X= 57,25) ve
boşanmışlar (X= 60,00) arasında, bekarlarla da dul ve boşanmış olanlar arasında
anlamlı bir farklılaşmanın olduğu ortaya çıkmıştır. Dul ve boşanmış olanlar, evli ve
bekar olanlardan daha yüksek tutum puanına sahiptirler. En düşük puanı bekar
olanlar alırken, en yüksek puanı da dullar almışlardır. Bu konuda yapılan başka
224
araştırmalarda da benzer sonuçlarla karşılaşılmaktadır.
Bu sonuçlara göre dul ve boşanmış olanların ibadete daha fazla temayüllü
oldukları görülmektedir. Bu durumun da dul ve boşanmış olanların toplum içerisinde
kendilerini sahipsiz hissetmeleri ve kendilerine kötü gözle bakılmasının önüne
geçmek istemeleri gibi psikolojik ve sosyolojik nedenlerden kaynaklandığı
söylenebilir. Dul ve boşanmış olanların yaş ortalamalarının da yüksek olması ihtimal
dahilindedir. Bunun da onların ibadete yönelik tutum puanlarının yüksek olmasına
neden olduğu söylenebilir.
Günay’ın araştırmasında, evlilerin ibadetlere en bağlı kişilerken bekarların
225
ibadete yönelik en olumsuz tutum içerisinde olduklarını söylemektedir.
Taş yaptığı
çalışmasında da bireylerin ibadetlerini yerine getirmesi ile medeni durumları arasında
anlamlı bir farkın olduğunu ifade ederek, evli olanların bekarlara göre ibadetleri
yerine getirme konusunda daha duyarlı olduklarını söylemektedir.
224
226
N. Akyüz, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine Bir araştırma, s.120;
R. Uçar, a. g. e., s.118; R. Karaman, a. g. e., s. 95.
225
Ü. Günay, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dini Hayat, s. 104..
226
Kemaleddin Taş, Türk Halkının Gözüyle Diyanet, İstanbul, 2002, s. 138.
121
2.7.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde medeni durum değişkenine
göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda
farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 44: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Eğitim Durumu
Evli
Bekar
Dul (Eşi Ölmüş)
Boşanmış
Toplam
N
372
68
16
5
461
X
62,64
64,30
73,31
75,00
63,39
S
9,27
8,48
4,70
,00
9,27
Tablo 45: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata
Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 2513,034
Gruplariçi
37061,113
Toplam
39574,148
sd
3
457
460
Kareler
F
p
Anlamlı
Ortalaması
Fark
837,678
10,329 ,000 1-2, 1-3,
1-4, 2-3,
81,097
2-4*
* 1- Evli 2- Bekar 3- Dul (Eşi Ölmüş) 4- Boşanmış
Tablo 44 ve 45 birlikte incelendiğinde örneklem grubunun medeni
durumlarına göre dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarının anlamlı bir
şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(3,457)=10,329,p<.01] Başka bir deyişle örneklem
grubunun medeni durumlarına göre dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları,
medeni durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın
kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, evlilerle (X= 62,64)
122
bekarlar (X= 64,30), dul (eşi ölmüş) olanlar (X= 73,31) ve boşanmışlar (X= 75,00)
arasında, bekarlarla da dul ve boşanmış olanlar arasında anlamlı bir farklılaşmanın
olduğu ortaya çıkmıştır. Dul ve boşanmış olanlar, evli ve bekar olanlardan daha
yüksek tutum puanına sahiptirler. En düşük puanı evli olanlar alırken, en yüksek
puanı da boşanmışlar almışlardır.
İbadete yönelik tutumlarda olduğu gibi dinin sosyal hayata aktarımında da
dul ve boşanmış olanların en yüksek puanı almış oldukları görülmektedir. Bu
durumu dul ve boşanmış olanların hem yeni bir yuva kurmak istemeleriyle hem de
eskiden daha fazla sorumluluk sahibi olmalarıyla açıklamak mümkündür. Böylece
dul ve boşanmış olanlar dinin sosyal hayata aktarımında duyarlı davranarak sosyal
çevrelerinde kendilerini daha rahat hissedeceklerdir.
2.8. Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
Meslek grupları ya da herhangi bir mesleğinin olup olmaması insanların
inanç ve ibadet hayatlarının belirlenmesinde önemli bir unsurdur. Bu konularda farklı
meslek gruplarında insanlar farklı tutum içerisinde olabildikleri gibi işsiz olanlar da
bir işte çalışanlara göre farklı tavır takınabilmektedirler.
2.8.1. İnanç
Meslek gruplarına göre inanca yönelik tutum puanlarının anlamlı bir şekilde
farklılaştığı tespit edilmiştir.
123
Tablo 46: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Meslek
İşsiz
Emekli
Serbest meslek
Memur
Esnaf
Öğrenci
İşçi
Özel şirket elemanı
Ev hanımı
Toplam
N
15
97
75
57
35
22
39
10
111
461
X
60,66
64,20
63,10
62,52
64,17
63,40
64,28
63,60
63,14
63,40
S
7,92
1,76
5,12
5,80
1,33
2,38
1,58
2,98
2,94
3,78
Tablo 47: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 283,912
Gruplariçi
6316,848
Toplam
6600,759
sd
8
452
460
Kareler
F
p
Anlamlı
Ortalaması
Fark
35,489
2,539 ,010 1-2, 1-3,
1-5, 1-6,
13,975
1-7, 1-9,
2-4, 2-9,
4-5, 4-7*
* 1- İşsiz 2- Emekli 3- Serbest meslek 4- Memur 5- Esnaf 6- Öğrenci 7- İşçi
8- Özel şirket elemanı 9- Ev hanımı
Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun mesleki
durumlarına göre inanca yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülecektir. [F(8,452)=2,539,p<.05] Başka bir deyişle örneklem grubunun mesleki
durumlarına göre inanca yönelik tutumları, mesleki durumlarına bağlı olarak anlamlı
bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi
sonuçlarına göre, işsizlerle (X= 60,66) emekliler (X= 64,20), serbest meslek sahipleri
124
(X= 63,10), esnaflar (X= 64,17), öğrenciler (X= 63,40), işçiler (X= 64,28) ve ev
hanımları (X= 63,14) arasında, emeklilerle memur olanlar ve ev hanımları arasında,
memurlarla esnaf ve işçi olanlar arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir.
İşsizler diğer meslek gruplarına göre en düşük tutum puanını alırken işçiler,
emekliler ve esnaflar en yüksek tutum puanına sahip olmuşlardır. Buna göre inanca
yönelik olumlu tutum puanına sahip olanlar herhangi bir mesleği olanlarda çıkarken,
olumsuz tutum puanına da bir meslek sahibi olmayan işsizlerde rastlanmaktadır. Bu
sonuca göre bir iş sahibi olmanın inanca yönelik tutumlarda belirleyici bir rol
oynadığı söylenebilir.
Toplumda bir işi olmayan ve herhangi bir statüsü bulunmayan bireylerin hem
aile hem de bireysel hayatlarının düzensiz olması yüksek ihtimaldir. Bu durum
onların sosyal hayatlarını etkilediği gibi dini hayatlarını da etkilemektedir. Böyle
insanlar bazen isyan halinde bazen de dinin hoş karşılamadığı tavırlar içerisinde
bulunabilirler. Bu ruh hali içerisinde de dini inançlarında bir zayıflamanın meydana
gelmesi mümkündür.
2.8.2. İbadet
Meslek gruplarına göre ibadete yönelik tutum puanlarının anlamlı bir şekilde
farklılaştığı tespit edilmiştir.
125
Tablo 48: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Meslek
İşsiz
Emekli
Serbest meslek
Memur
Esnaf
Öğrenci
İşçi
Özel şirket elemanı
Ev hanımı
Toplam
N
15
97
75
57
35
22
39
10
111
461
X
43,46
54,05
52,77
47,61
52,77
46,18
53,15
44,10
48,83
50,68
S
10,72
5,92
8,55
10,36
7,39
9,64
7,22
3,95
8,13
8,59
Tablo 49: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 4394,128
Gruplariçi
29623,633
Toplam
34017,761
sd
8
452
460
Kareler
F
p
Ortalaması
549,266
8,381 ,000
65,539
Anlamlı
Fark
1-2, 1-3,
1-5, 1-7,
1-9, 2-4,
2-6, 2-8,
2-9, 3-6,
3-8, 3-9,
4-5, 4-7,
5-8, 5-9,
6-7, 7-8,
7-9*
* 1- İşsiz 2- Emekli 3- Serbest meslek 4- Memur 5- Esnaf 6- Öğrenci 7- İşçi
8- Özel şirket elemanı 9- Ev hanımı
Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun mesleki
durumlarına göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülecektir. [F(8,452)=8,381,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun mesleki
126
durumlarına göre ibadete yönelik tutumları, mesleki durumlarına bağlı olarak anlamlı
bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi
sonuçlarına göre işsizlerle (X= 43,46) emekliler (X= 54,05), serbest meslek sahipleri
(X= 52,77), esnaflar (X=52,77), işçiler (X= 53,15) ve ev hanımları (X= 48,83)
arasında, emeklilerle memurlar (X= 47,61), öğrenciler (X= 46,18), özel şirket
elemanı (X= 44,10) ve ev hanımları (X= 48,83)arasında, serbest meslek sahipleriyle
öğrenci, özel şirket elemanı ve ev hanımları arasında, memurlarla esnaf ve işçiler
arasında, esnaflarla özel şirket ve ev hanımları arasında, öğrencilerle işçiler arasında,
işçilerle özel şirket elemanı ve ev hanımları arasında anlamlı bir farklılaşmanın
olduğu tespit edilmiştir.
Meslek gruplarına göre ibadete yönelik tutumlarda en yüksek puanı emekliler
alırken en düşük puanı da işsizler almışlardır. İnanca yönelik tutumlarda da işsizlerin
en düşük puanı almış oldukları göz önünde bulundurulursa, ibadete yönelik
tutumlarda da iş ve meslek sahibi olmanın belirleyici olduğunu söylemek mümkün
görünmektedir. Akyüz’ün çalışmasında da
işsizlerin düzenli bir gelirlerinin
olmaması nedeniyle kendilerini namaz ibadetine veremediklerini ifade ettikleri
227
belirtilmektedir.
2.8.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Örneklem grubunun meslek gruplarının dinin sosyal hayata aktarımına
etkisini ortaya koymak amacıyla yapılan analizlerde anlamlı bir farklılaşma tespit
edilememiştir. Buna göre dinin sosyal hayata aktarımında meslek gruplarının
belirleyici bir etkisinin olmadığı söylenebilir.
227
N. Akyüz, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine Bir araştırma, s.81.
127
2.9. Gelir Durumuna Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
Bireylerin sosyo-ekonomik durumları inanç dünyasının ve ibadet hayatının
şekillenmesinde önemli bir faktördür. Bu açıdan Caferilerin gelir durumlarına göre
inanç ve ibadete yönelik tutumlarının ele alınması önemli görülmektedir.
2.9.1. İnanç
Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların gelir durumlarına göre
inanca yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır.
Tablo 50: Gelir Durumuyla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi
Sonuçları
Correlations
Ailenizin Aylık Ortalama Pearson Correlation
Gelir Durumu Nedir?
Sig. (2-tailed)
N
İNANÇTOP
Pearson Correlation
Sig. (2-tailed)
N
Ailenizin Aylık
Ortalama
Gelir Durumu
Nedir?
İNANÇTOP
1
-,140**
.
,003
461
461
-,140**
1
,003
.
461
461
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
Tablo 50 incelendiğinde örneklemin gelir durumu ile inanca yönelik tutumları
arasında düşük düzeyde, negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. (r=0.140,
n= 461, p<.05) Buna göre gelir arttıkça inanca yönelik tutumların zayıfladığı
söylenebilir. Çelik’in yaptığı araştırmada da sosyo-ekonomik durumla inanca yönelik
tutum puanları arasında anlamlı bir ilişki görülmekte, ekonomik durum yükseldikçe
inanç puanında bir düşüş görülmekte, tersine ekonomik düzey düştükçe inanca
128
228
yönelik tutum puanlarında bir yükselme görülmektedir.
Gelir durumu düşük olanların kendilerini dine daha yakın hissettikleri belki
de ekonomik zayıflıklarını inançla takviye ettikleri, bunun tam tersine yüksek gelir
sahiplerinin de mal varlıklarının verdiği güvenle inanç konusunda daha zayıf
oldukları söylenebilir.
2.9.2. İbadet
Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların yaşa göre ibadete
yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır.
Tablo 51: Gelir Durumuyla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi
Sonuçları
Correlations
Ailenizin Aylık Ortalama Pearson Correlation
Gelir Durumu Nedir?
Sig. (2-tailed)
N
İBADETTO
Pearson Correlation
Sig. (2-tailed)
N
Ailenizin Aylık
Ortalama
Gelir Durumu
Nedir?
İBADETTO
1
-,315 **
.
,000
461
461
-,315 **
1
,000
.
461
461
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
Tablo 51 incelendiğinde örneklemin gelir durumu ile ibadete yönelik
tutumları arasında düşük düzeyde, negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir.
(r=0.315, n= 461 p<01) Buna göre gelir arttıkça ibadete yönelik tutumların
zayıfladığı söylenebilir.
Günay, yaptığı araştırmada gelir durumu yükseldikçe ibadete yönelik
228
Celalettin Çelik, Şehirleşme ve Din, Konya, 2002, s. 201.
129
229
tutumların düşüş gösterdiğini belirtmektedir.
Köktaş, sosyo-ekonomik statü yükseldikçe ibadetlere karşı ilginin azaldığını,
dolayısıyla da ekonomik durumla ibadet arasında bir ilişkinin olduğunun altını
230
çizmektedir.
Burada yine inançta olduğu gibi ekonomik durumu yüksek olanların
kendilerini güvende hissetmelerinin ibadete yönelik tutumlarda da etkili olduğu
söylenebilir.
2.9.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Yapılan analiz sonucunda örneklem grubunun gelir durumuyla dinin sosyal
hayata aktarımı arasında herhangi bir ilişki gözlenmemiştir.
2.10. Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin
Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
İnsanların din eğitimlerini aldıkları yer inanç ve ibadet konularındaki
tutumlarında etkili olmaktadır. Bu nedenle din eğitimi alınan yer değişkeni
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarının
oluşmasında önemli bir faktör olma özelliği taşımaktadır.
2.10.1. İnanç
Din eğitimi alınan yere göre inanca yönelik tutum puanlarının anlamlı bir
şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir.
229
230
Ü. Günay, Erzurum ve Çevresinde Dini Hayat, s. 99.
Köktaş, a. g. e., s. 111.
130
Tablo 52: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Din Eğitimi Alınan Yer
Ailemden
Okuldan
Kendi kendime
Ahundlardan
Toplam
N
94
47
5
315
461
X
63,91
59,76
64,40
63,77
63,40
S
2,18
8,93
1,34
2,38
3,78
Tablo 53: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 694,818
Gruplariçi
5905,942
Toplam
6600,759
sd
3
457
460
Kareler
F
p
Anlamlı
Ortalaması
Fark
231,606
17,922 ,000 1-2, 2-3,
2-4*
12,923
*1- Ailemden, 2- Okuldan, 3- Kendi kendime, 4- Ahundlardan
Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din eğitimlerini
aldıkları yere göre inanca yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülecektir. [F(3,457)=17,922,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun inanca
yönelik tutumları, din eğitimlerini aldıkları yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde
değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına
göre, din eğitimlerini okuldan alanlarla (X= 63,91) ailelerinden alanlar (X= 59,76),
kendi kendilerine öğrenenler (X= 64,40) ve ahundlardan alanlar (X= 63,77) arasında
anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir. Din eğitimlerini kendi kendilerine
tamamlayanlar en yüksek puanı alırken okuldan alanlar en düşük puanı almışlardır.
Okullardaki din eğitimi belli bir mezhebe göre düzenlenmediği dolayısıyla da
Caferilerin din anlayışlarına göre verilmediği için din eğitimlerini okullardan alanlar
131
en düşük puanı almışlardır. Din eğitimlerini kendi çabalarıyla almaya çalışanlar ise,
dini bilgilerini daha çok mezhebin kendi prensiplerini anlatan kaynaklardan ve
uygulayarak öğrenmekte bunun için de yüksek puan almaktadırlar.
Din eğitimlerini okul dışından alanların dini inanç tutumlarının, din
eğitimlerini okuldan alanlara göre daha yüksek olduğu başka çalışmalarda da ortaya
çıkmıştır. Altaş, öğrenci velileri üzerine yaptığı çalışmasında “Velilerden okul
dışında din eğitimi almış olanların dini inanç tutumları, okul dışında din eğitimi
231
almayanlara göre yüksektir”
demektedir.
2.10.2. İbadet
Din eğitimi alınan yere göre ibadete yönelik tutum puanlarının anlamlı bir
şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir.
Tablo 54: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Din Eğitimi Alınan Yer
Ailemden
Okuldan
Kendi kendime
Ahundlardan
Toplam
N
94
47
5
315
461
X
48,58
45,00
53,80
52,10
50,68
S
7,95
12,48
8,67
7,58
8,59
Tablo 55: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili
Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 2619,812
Gruplariçi
31397,949
Toplam
34017,761
sd
3
457
460
Kareler
F
p
Anlamlı
Ortalaması
Fark
873,271
12,711 ,000 1-2, 1-4,
2-3, 2-4*
68,704
132
*1- Ailemden, 2- Okuldan, 3- Kendi kendime, 4- Ahundlardan
Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din eğitimlerini
aldıkları yere göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülmektedir. [F(3,457)=12,711,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete
yönelik tutumları, din eğitimlerini aldıkları yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde
değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına
göre, din eğitimlerini ailelerinden alanlarla (X= 48,58) okuldan alanlar (X= 45,00) ve
ahundlardan alanlar arasında, okuldan alanlarla kendi kendilerine öğrenenler (X=
53,80) ve ahundlardan alanlar (X= 52,10) arasında anlamlı bir farklılaşma
gözlenmektedir.
İnanca yönelik tutumlarda olduğu gibi ibadete yönelik tutumlarda da din
eğitimlerini kendi kendilerine tamamlayanlar en yüksek puanı alırken, okuldan
alanlar en düşük puanı almışlardır. İnanç konusunda da söylendiği gibi okullarda
herhangi bir mezhebin inanç ve ibadet esasları öğretilmemektedir. Din eğitimini
kendi gayretleriyle tamamlayanların ise araştırmaları sırasında bazı ibadetlere
katılarak öğrendiklerini söyleyebiliriz. Bu durum da onların yüksek puan almalarına
neden olmuştur.
2.10.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Yapılan analiz sonucunda örneklem grubunun din eğitimlerini aldıkları yere
göre dinin sosyal hayata aktarımı arasında herhangi bir farklılaşma gözlenmemiştir.
231
Nurullah Altaş, “Öğrenci Velilerinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerine Karşı
Tutum Düzeylerinin Dini Tutum Düzeyleriyle İlişkisi”, AÜİFD, C. XLV, S. 1, Ankara, 2004, s. 102.
133
2.11. Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları
İnsanlar dini konularda karşılaştıkları problemleri çözmek amacıyla bir takım
mercilere başvurma ihtiyacı duyarlar. Bazıları aile büyüklerine, bazıları din
alimlerine danışarak, bazıları da kitaplardan kendileri araştırarak problemlerini
çözmeye çalışır. Müracaat edilen kaynakların farklı olması, inanç ve ibadet gibi
konulara yönelik tutumlarda da farklılıkların olmasına neden olabilir.
2.11.1. İnanç
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde din ile karşılaşılan
problemlerin çözülüş şekli değişkenine göre yapılan analizler sonucunda inanca
yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 56: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Dini Problemlerin Çözülüş
Şekli
Aile büyüklerime sorarak
Kitaplardan araştırarak
Ahundlara sorarak
Toplam
N
X
S
46
96
319
461
64,10
62,18
63,66
63,40
2,81
6,24
2,71
3,78
Tablo 57: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 186,568
Gruplariçi
6414,191
Toplam
6600,759
sd
2
458
460
Kareler
F
p
Anlamlı
Ortalaması
Fark
93,284
6,661 ,000 1-2, 2-3*
14,005
134
*1- Aile büyüklerime sorarak 2- Kitaplardan araştırarak 3- Ahundlara sorarak
Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din ile ilgili
karşılaştıkları problemleri çözdükleri yere göre inanca yönelik tutumlarının anlamlı
bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(2,458)=6,661,p<.01] Başka bir deyişle
örneklem grubunun inanca yönelik tutumları, dini problemlerini çözdükleri yere
bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için
yapılan LSD testi sonuçlarına göre, din ile ilgili karşılaştıkları problemleri
kitaplardan araştırarak çözenlerle (X= 62,18) aile büyüklerine sorarak çözenler
(X=64,10) ve ahundlara sorarak çözenler (X= 63,66) arasında anlamlı bir farklılaşma
gözlenmektedir.
Din ile ilgili problemlerini çözdükleri yere göre inanca yönelik tutumlarında
en düşük puanı kitaplardan araştırarak çözenler alırken, en yüksek puanı da aile
büyüklerine sorarak çözenler almışlardır. Problemlerini ahundlara sorarak çözenlerin
aldıkları puanlar da göz önünde tutulduğunda Caferilerin din ile ilgili konularda
başvurdukları iki mercilerinin olduğu anlaşılmaktadır. Caferi akaidine göre eğitim
yapan herhangi bir kurumun olmaması gerçeğinden hareketle bu sonucun son derece
normal bir sonuç olduğu söylenebilir.
2.11.2. İbadet
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde din ile karşılaşılan
problemlerin çözüm şekli değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete
yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
135
Tablo 58: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Dini Problemlerin Çözülüş
Şekli
Aile büyüklerime sorarak
Kitaplardan araştırarak
Ahundlara sorarak
Toplam
N
X
S
46
96
319
461
55,26
50,04
50,21
50,68
7,76
11,45
7,47
8,59
Tablo 59: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 1072,983
Gruplariçi
32944,778
Toplam
34017,761
sd
2
458
460
Kareler
F
p
Ortalaması
536,492
7,458 ,001
71,932
Anlamlı
Fark
1-2, 1-3*
*1- Aile büyüklerime sorarak 2- Kitaplardan araştırarak 3- Ahundlara sorarak
Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din ile ilgili
karşılaştıkları problemleri çözdükleri yere göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı
bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(2,458)=7,458, p<.05] Başka bir deyişle
örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları, dini problemlerini çözdükleri yere
bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için
yapılan LSD testi sonuçlarına göre, din ile ilgili karşılaştıkları problemleri aile
büyüklerine sorarak çözenlerle (X= 55,26) kitaplardan araştırarak çözenler (X=
50,04) ve ahundlara sorarak çözenler (X= 50,21) arasında anlamlı bir farklılaşma
gözlenmektedir.
Görüldüğü gibi dini problemlerini çözüme kavuşturmak için aile büyüklerine
136
başvuranlar hem kitaplara hem de ahundlara müracaat edenlerden daha yüksek tutum
puanına sahiplerdir. Bu durum da tıpkı inançta olduğu gibi dinin pratik boyutu olan
ibadet hayatında da ailenin belirleyici bir etkisinin olduğunu göstermektedir.
2.11.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı
Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde din ile karşılaşılan
problemlerin çözüm şekli değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal
hayata aktarımına yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir.
Tablo 60: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel
İstatistikleri
Dini Problemlerin Çözülüş
Şekli
Aile büyüklerime sorarak
Kitaplardan araştırarak
Ahundlara sorarak
Toplam
N
X
S
46
96
319
461
69,36
66,82
61,50
63,39
7,31
8,38
9,14
9,27
Tablo 61: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre
Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans
Analizi Sonuçları
Varyansın
Kareler
Kaynağı
Toplamı
Gruplararası 3913,691
Gruplariçi
35660,456
Toplam
39574,148
sd
2
458
460
Kareler
F
p
Anlamlı
Ortalaması
Fark
1956,846 25,132 ,000 1-3, 2-3*
77,861
*1- Aile büyüklerime sorarak 2- Kitaplardan araştırarak 3- Ahundlara sorarak
Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din ile ilgili
karşılaştıkları problemleri çözdükleri yere göre dinin sosyal hayata aktarımına
137
yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(2,458)=25,132,
p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına yönelik
tutumları, dini problemlerini çözdükleri yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde
değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına
göre, din ile ilgili karşılaştıkları problemleri aile büyüklerine sorarak çözenlerle (X=
69,36) ahundlara sorarak çözenler (X= 61,50), kitaplardan araştırarak çözenlerle
(X= 66,82) yine ahundlara sorarak çözenler arasında anlamlı bir farklılaşma
gözlenmektedir.
Din ile ilgili sorunların çözüme kavuşturdukları yerlere göre dinin sosyal
hayata aktarımına yönelik tutumlarında en yüksek puanı aile büyüklerine soranlar, en
düşük puanı da ahundlara soranlar almışlardır.
Yapılan bu analizler sonucunda Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal
hayata aktarımına yönelik tutumlarında en yüksek puanı ailenin aldığı ahundların ise
aileden daha az puan aldığı görülmektedir. Bu duruma göre de ahundların sanki
bireysel ilişkilerinin zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Ancak durum hiç de böyle
değildir. Çünkü ahundlar hem dini hayatın hem de sosyal hayatın içinde Caferi
bireylerle son derece yakın ilişki içerisindedir. Ailenin ahundlardan daha yüksek
puan almalarının sebebini, bireylerin ellerinde doğup büyüdükleri aile büyüklerini
kendilerine daha yakın hissetmelerinde aramak gerekmektedir. Üstelik aile büyükleri
geleneklerine bağlıdır ve dini inanç ve uygulamaları iyi bilmektedirler.
138
3. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA
AKTARIMI İLE İLGİLİ TUTUMLARININ BETİMSEL İSTATİSTİKLERİ
3.1. Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Frekans Dağılımları
Bu bölümde inanç ölçeğinin maddeleri katılım ve tutumlar bağlamında tek
tek ele alınacaktır.
3.1.1. Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle
Olur Düşüncesi
Caferilerin inanç sistemlerinde Ehl-i Beyt’in özel ve önemli bir yeri vardır.
Öyle ki onları sevmek ve velayetlerini kabul etmek imanlı bir fert olabilmek için
gerekli olan en temel şartlardandır. Caferilerin bu konuyla ilgili düşüncelerini
aşağıda elde edilen bulgularda görmek mümkündür.
Tablo 62: Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle
Olur Düşüncesi
Gerçek manada iman Ehl-i Beyt’in velayetini kabul
etmekle olur.
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
1
15
445
461
%
,2
3,3
96,5
100,0
X= 4,96 S= ,19
Tablodan da anlaşıldığı gibi örneklem grubunun % 98,8’ i gerçek manada
imanın Ehl-i Beyt’in velayetini kabul etmekle olur düşüncesine katılırken, % 1,2’si
konuyla ilgili herhangi bir fikir beyan etmemiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki
örneklem grubunun bu konudaki görüşleri Caferilerin genel düşünceleriyle
örtüşmektedir.
139
3.1.2. Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel
Örneklerdir Düşüncesi
Diğer İslam mezhep ve fırkalarında olduğu gibi Caferilerde de peygamberler
Allah tarafından gönderilen dinin hem tebliğcisi hem de uygulayıcısıdırlar.
Dolayısıyla da insanlar için en güzel örnekleri oluştururlar. Örneklem grubunun
konuyla ilgili düşünceleri de aşağıdaki elde edilen bulgulardan anlaşılmaktadır.
Tablo 63: Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel
Örneklerdir Düşüncesi
Peygamberler insanlık için uyulması en güzel örneklerdir.
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
10
451
461
%
2,2
97,8
100,0
X= 4,97, S= .14
Tablodan da anlaşıldığı gibi araştırmaya katılanların %2,2’si katılıyorum,
%97,8’i de tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmişlerdir. Görüldüğü gibi
örneklem grubunun tamamı peygamberlerin insanlık için en iyi örnek olduğu
konusunda oldukça olumlu bir tavır içerisindedirler. Buradan anlaşılmaktadır ki
örneklem grubunun bu konudaki görüşleri İslam’ın konuyla ilgili genel
düşünceleriyle örtüşmektedir.
3.1.3. Mead Dinin Kontrol Mekanizmasıdır Düşüncesi
Bütün ilahi dinler mebde (yaratıcı) ve mead (öldükten sonra tekrar dirilip
kıyamet gününde yaptığının karşılığını bulmak) inancı üzerine kurulmuştur. Bu
manada Meada inanmak, bütün ilahi dinlerin temelini oluşturduğu gibi Caferilerin de
inanç esaslarından birini oluşturmaktadır. Onlara göre, mead inancının dinden
alınması, o dinin temelden çöküp yok olması anlamına gelmektedir.
140
Tablo 64: Mead Dinin Kontrol Mekanizmasıdır Düşüncesi
Mead dinin kontrol mekanizmasıdır
Katılmıyorum
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
6
6
13
436
461
%
1,3
1,3
2,8
94,6
100,0
X= 4,90, S=.43
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi, meadın dinin kontrol mekanizması
olmasıyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların %1,3’ü katılmıyorum, %1,3’ü fikrim
yok, % 2,8’i katılıyorum ve % 94,6’sı tamamen katılıyorum şıklarını
işaretlemişlerdir. Görüldüğü gibi örneklem grubunun %97,4’ü (2,8+94,6) konuyla
ilgili olumlu bir tavır ortaya koymuşlardır. İslam dinindeki dünyada yapılan işlerin
karşılığının ahirette mutlaka kişinin karşısına çıkacağı anlayışı hangi mezhep ve
fırkadan olursa olsun bireylerin hareketlerinde bir sınırlandırma getirmiştir. Buradan
hareketle
elde
edilen bulgular doğrultusunda Caferilerin de konuyla ilgili
anlayışlarının İslam’ın genel anlayışıyla paralellik gösterdiğini söyleyebiliriz.
3.1.4. İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi
Caferiler İslam'ın temel ilkelerinden bir diğerinin de imamet olduğuna
inanırlar. Onlara göre, imamet makamı aynen nübüvvet makamı gibi ilahi bir makam
olup, o makama gelecek kişiyi Allah seçer. Nasıl ki, kullar peygamber seçme
hakkına sahip değillerse, imam seçme hakkına da sahip değillerdir. Peygamberlerde
gerekli olan bütün şartların imamlarda da şarttır ve peygamberlerin varlığını zorunlu
232
kılan gerekçeler aynen imamların da varlığını da zorunlu kılmaktadır.
232
www.kubrakutuphane.com., (12/04/2005 Tarihi itibariyle)
Caferilere
141
ait bir kesimi içine alan örneklem alanımızdaki konuyla ilgili bulguların betimsel
yorumu aşağıdaki gibidir.
Tablo 65: İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi
İmamet Dinin Temel Esassıdır
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
4
19
438
461
%
0,9
4,1
95,0
100,0
X= 4,94, S=.26
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi, imametin dinin temel esası
olmasıyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların %0,9’u fikrim yok, % 4,1’i
katılıyorum ve % 95,’i tamamen katılıyorum şıklarını işaretlemişlerdir. Görüldüğü
gibi örneklem grubunun %99,1’i (4,1+95,0) konuyla ilgili olum bir tavır ortaya
koymuşlardır. Bilindiği gibi imamet meselesi Caferilerin inanç esaslarından birini
233
teşkil etmektedir.
Dolayısıyla da bu düşünceye katılanların sayılarının oldukça
yüksek çıkması son derece normal bir sonuç olarak değerlendirilmelidir.
3.1.5. İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi
Caferilere göre peygamberler her türlü günah ve hatadan masum olup ilahi
ilimle teyit ediliyorlarsa, imamlar da aynen öyledir. Böyle oldukları için de onları
ancak Allah tayin edebilir. Çünkü kimin masum olup, nübüvvet veya imamet
makamına layık olduğunu ancak Allah bilir. Bu sıfatı kulların teşhis etmesi
imkansızdır. Ehl-i Beyt imamları yüksek ahlak üzere olup insanları da ahlaklı olmaya
234
davet eden hikmet dolu kişilerdir.
233
Bu düşünceden hareketle Caferiler imamların
M. Şirazi, Ehl-i Beyt Mektebi’nde Temel İnanç Esasları, s. 199.
Mehdi Sadr, Ehl-i Beyt Ahlakı, İstanbul, 1996, s. 36; Üstad Razi Al-i Yasin, İmam Hasan’ın Barışı,
çev. Cafer Bendiderya ve Diğerleri, İstanbul, 2002, s. 58.
234
142
günah işlemediklerine, masum olduklarına inanmaktadırlar. Örneklem alanından elde
edilen veriler de bu görüş istikametinde gerçekleşmiştir.
Tablo 66: İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi
İmamlar masumdurlar hiç günah işlemezler
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
3
17
441
461
%
0,7
3,7
95,7
100,0
X= 4,94, S=.26
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi, imamların masumluğu ve günah
işlemezliğiyle ilgili olarak, araştırmaya katılanların %0,7’si fikrim yok, % 3,7’si
katılıyorum ve % 95,7’si tamamen katılıyorum şıklarını işaretlemişlerdir. Görüldüğü
gibi örneklem grubunun %99,4’ü (3,7+95,7) konuyla ilgili olumlu bir tavır ortaya
koymuşlardır. İmamların masumiyetine inanan Caferilerde böyle bir sonuç son
derece normaldir. Çünkü onlara göre imama inanmak farz olduğu gibi imamın
masumluğuna da inanmak farzdır.
3.1.6. İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi
Caferilere göre, imamlar dinin koruyucusu, uygulayıcısı ve açıklayıcısıdırlar.
Bundan dolayı da insanların hem dünya hem de din işlerinde müracaat ettikleri bir
mercii durumundadırlar. Onların bu önemli özellikleri ilimde en üstün kişiler
olmalarını zorunlu kılmaktadır. Konuyla ilgili olarak gruba ait internet sitelerinde
şöyle denilmektedir: “Coşkun ilme ve kamil hilme sahip, işleri yürütebilen, siyaset
bilen, riyasete layık, itaati farz olan, Allah'ın emrini ayakta tutan ve Allah'ın
kullarının hayrını isteyen biri olmalıdır. Allah, peygamberleri ve onların vasilerini
(Allah'ın selamı onlara olsun) muvaffak eder, onları sebatlı kılar, başkalarına
143
vermediği gizli ilim ve hikmetlerden onlara verir. İlimleri, zamanlarındaki bilginlerin
235
ilminin üstünde olur.”
Tablo 67: İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi
İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi
Katılmıyorum
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
%
4
1
15
441
461
0,9
0,2
3,3
95,7
100,0
X= 4,93, S= .34
Yukarıdaki
tablo
incelendiğinde
araştırmaya
katılanların
%0,9’u
katılmıyorum, %0,2’si fikrim yok, %3,3’ü katılıyorum, %95,7’si de tamamen
katılıyorum şıkkını tercih etmiş oldukları görülmektedir. Bu değerlerden
anlaşılmaktadır ki araştırmaya katılanların % 99’u imamların ilimde en üstün
insanlar oldukları düşüncesine olumlu manada katılmaktadırlar.
3.1.7. Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamber’in Hakiki Varisleridir
Düşüncesi
İmamların Hz. Peygamber’in hakiki varisleri olmasıyla ilgili olarak Caferilere
ait sanal bilgi ortamlarında şunlar anlatılmaktadır: “Allah Azze ve Celle, Hz.
İbrahim'i nübüvvet ve halillik makamına seçtikten sonra, onu, üçüncü bir makam
olarak, imamet makamına tayin etti. Bir fazilet olarak onunla şereflendirdi ve onunla
anısını yükselterek: "Ben seni insanlara imam kılıyorum" buyurdu. Hz. Halil (a.s)
ise, bunun sevincinden: "Benim zürriyetimden de". dedi. Allah Tebareke ve Teala
ise: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz". cevabını verdi. Böylece bu ayet-i kerime,
235
www.kubrakutuphane.com., (15/05/2005 Tarihi itibariyle)
144
kıyamet gününe kadar, bütün zalimlerin imametini batıl kılıp, bu makamı seçkin
insanlara bıraktı.
Sonra Allah Teala, Hz. İbrahim'i yüceleyerek, seçkinlik ve taharet ehli
kimseleri onun neslinde karar verdi ve şöyle buyurdu: "Ve biz ona İshak'ı ve
Yakup’u bir hediye olarak bahşiş ettik ve hepsini salih insanlardan karar kıldık. Ve
biz onları bizim emrimizle hidayet eden imamlar kıldık. Onlara hayır işler
yapmalarını, doğrudan namaz kılmalarını ve zekat vermelerini vahyettik ve onlar
bize ibadet edenlerdi."
Böylece bu makam, onun zürriyetinde devam edegeldi. Asırdan asra, onu
birbirlerinden miras alıp gidiyorlardı. Ta ki, Allah Celle ve A'la bu makamı, Hz.
Nebiyy-i Ekrem (s.a.a)'e miras olarak ulaştırarak: "İbrahim (a.s)'a en evla olanlar,
ona uyanlar, bu Nebi ve iman getiren kimselerdir. Allah mü'minlerin velisidir"
buyurdu.
O halde, imamet makamı o Hazret'e özgü idi. O Hazret de Allah Teala'nın
emriyle, Allah Teala'nın ona çizip farz kıldığı şekilde, onu Hz. İmam Ali (a.s)'a
bıraktı ve sonra da, Allah Teala'nın: "Ve kendilerine ilim ve iman verilen kimseler,
onlara derler ki: "Allah'ın kitabında kıyamet gününe kadar bırakıldınız..." kavli
gereğince, o Hazret'in kendilerine ilim ve iman verdiği seçilmiş zürriyetine ait oldu.
Dolayısıyla, kıyamet gününe kadar o, yalnızca Hz. Ali (a.s)'ın evlatlarında olacaktır.
Çünkü Hz. Muhammed'den sonra artık bir peygamber yoktur. İmamet,
peygamberlerin makamı ve vasilerin mirasıdır. İmamet, Allah'ın ve Resul'ün hilafeti,
236
Emir-ül Mü'minin Ali'nin makamı, Hasan ve Hüseyin'in mirasıdır.”
236
www.kubrakutuphane.com., (15/ 05/2005 Tarihi İtibariyle)
145
Tablo 68: Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamber’in Hakiki Varisleridir
Düşüncesi
Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin Hakiki Varisleridir
Katılmıyorum
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
4
7
450
461
%
0,9
1,5
97,6
100,0
X= 4,95, S=.30
Tablo 73’ten anlaşıldığı gibi, Ehl-i Beyt imamlarının Hz. Peygamber’in
hakiki varisleri olduğu konusuyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların % 0,9’u
katılmıyorum, % 1,5’i katılıyorum, % 97,6’sı ise tamamen katılıyorum şeklinde
cevap vermişlerdir. Buradan anlaşılmaktadır ki, örneklem grubunun % 99,1’i
konuyla ilgili olumlu düşünceler taşımaktadır.
3.1.8. İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar
Caferilere göre imamlar, dini hem en iyi bilenler hem de onu günlük hayatta
en iyi uygulayanlardır. Şeyh Tusi konuyla ilgili olarak şöyle demektedir : İmam,
dinin tamamı konusunda imamdır ve büyük-küçük, açık-kapalı bütün hükümlerin
tamamını uygulamakla yükümlüdür. Böyle birinin bütün hükümleri bilmemesi caiz
237
değildir.
Tablo 69: İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar Düşüncesi
İmamlar Dinin uygulayıcısıdırlar
Katılmıyorum
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
237
N
2
13
446
461
%
0,4
2,8
96,7
100,0
Ahmed el-Katip, Şiada Siyasal Düşüncenin GelişimiŞuradan Velayet-i Fakihe, Çev. Mehmet
Yolcu, Ankara, 2005, s. 72; H. İbrahim Bulut-Özkan Gül, “İmamiyye Şiasında İlmu’-İmam İnancı”,
Marife, S. I, Bahar 2005, s. 80.
146
X= 4,95, S=.25
Tablodan da anlaşıldığı gibi imamların dinin uygulayıcısı olduğu konusuyla
ilgili olarak örneklem grubunun % 0,4’ü katılmıyorum, % 2,8’i katılıyorum, %
96,7’si de tamamen katılıyorum şeklinde kanaat kullanmışlardır. Buna göre
araştırmaya katılanların % 99,5’i konuya olumlu bakarken, % 0,4’ü olumsuz
yaklaşmaktadır. Bu da gösteriyor ki, büyük çoğunluk geleneksel anlayışın etkisinde
iken, az da olsa aykırı fikirler de karşımıza çıkmaktadır.
3.1.9. Hz. Ali Peygamber’in Vasisidir
Caferilere göre Hz. Peygamber Gadir-i Hum vadisinde Hz. Ali hakkında
“Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır” diyerek, O’nu kendisine halife
tayin etmiştir. Onlara göre bu olay Allah’ın emriyle olmuştur. Bu konuda Maide
suresinin 67. ayeti delil kabul edilir. Ayette şöyle buyrulmuştur. “Ey peygamber,
Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O’nun
elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.” Caferilere
göre Allah bu ayette, Peygamberin Hz. Ali’yi imam olarak halka tanıtmasının ve
velayet hakkında nazil olanı onlara tebliğ etmesini emretmiş ve ona itaat etmeyi
herkese farz kılmıştır.
238
Tablo 70: Hz. Ali Peygamber’in Vasisidir Düşüncesi
Hz. Ali Peygamberin Vasisidir
Katılmıyorum
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
238
N
2
17
442
461
%
0,4
3,7
95,9
100,0
A. Emini, a. g. e., s. 40; M. Aksu, a. g. e., s. 152; İmam Nesai, Hadislerle Hz. Ali, İstanbul, 1999,
s.6; E. R. Fığlalı, İmam Ali, Ankara, 1996, s. 7-8; A. Gölpınarlı, Mü’minlerin Emiri Hazreti Ali,
İstanbul, 1990, s. 52; M. Asım Köksal, Hazreti Hüseyin ve kerbela Faciası, Ankara, 1984, s. 12.
147
X= 4,95, S=.27
Tablo 75’ye göre Hz. Ali’nin peygamberin vasisi olmasıyla ilgili olarak,
araştırmaya katılanların % 0,4’ü katılmıyorum, % 3,7’si katılıyorum ve % 95,9’u da
tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmişlerdir. Buna göre örneklem grubunun çok
az miktarı olumsuz tavır takınırken, oldukça büyük bir çoğunluğu olumlu bir tavır
sergilemiştir. Bu durum da, Caferilerin Hz. Ali’ye atfettikleri önem göz önünde
bulundurulduğunda oldukça normal bir sonuç olarak değerlendirilmelidir.
3.1.10. Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ı da Sevmez
Caferilerin inançlarına göre Ehl-i Beyt sevgisi peygamber ve Allah sevgisiyle
aynı şeyi ifade eder. Dolayısıyla da Ehl-i Beyt’ten herhangi bir kişinin sevilmemesi
Allah’ın sevilmemesi gibi değerlendirilir.
Tablo 71: Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ı da Sevmez Düşüncesi
Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ıda Sevmez
Hiç katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
%
4
6
11
66
374
461
0,9
1,3
2,4
14,3
81,1
100,0
X= 4,73, S=.65
Tablodaki bulgulara bakıldığında, Hz. Hüseyin’i sevmeyenin Allah’ı da
sevmeyeceği düşüncesiyle ilgili olarak, araştırmaya katılanlardan % 0,9’unun hiç
katılmıyorum, % 1,3’ünün katılmıyorum, % 2,4’ünün fikrim yok, % 14,3’ünün
katılıyorum ve % 81,1’inin tamamen katılıyorum şeklinde kanaat belirttikleri
görülmektedir. Buna göre, konuyla ilgili olarak örneklem grubunun % 2,2’si olumsuz
tavır takınırken, % 2,4’ü konuya nötr yaklaşmış, % 95,4’ü ise olumlu tavır ortaya
148
koymuştur.
3.1.11. Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi
Yükselmiştir
Caferilere göre, Hz. Hüseyin’nin Mekke’den Kerbela’ya hareket etmesinin
sebebi dinin, hak ve hakikatin müdafaası, İslam’ın izzetinin korunmasıdır. O, bu
şerefli amaç uğrunda şahadet mertebesine ermiştir. Dolayısıyla da O’nun şahadeti
239
İslam’ın şerefini yükseltmiştir.
Bu konuyla ilgili örneklem grubunun düşünceleri
aşağıdaki gibidir.
Tablo 72: Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın
Şerefi Yükselmiştir Düşüncesi
Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi Yükselmiştir
Katılmıyorum
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
N
%
3
14
29
415
461
0,7
3,0
6,3
90,0
100,0
X= 4,85, S=.47
Hz. Hüseyin’in şahadetiyle İslam’ın şerefi yükselmiştir düşüncesiyle ilgili
olarak tablo 77 deki bulgulara göre, örneklemin % 0,7’si katılmıyorum, % 3’ü fikrim
yok, % 6,3’ü katılıyorum ve % 90’ı tamamen katılıyorum şeklinde görüş belirtmiştir.
Bu sonuca göre, örneklem grubunun % 0,7’si olumsuz, % 3’ü orta noktada, % 96,3’ü
ise olumlu bir şekilde meseleye yaklaşmıştır.
239
Muhammed İbrahim, “İmam Hüseyin’in Kıyamının Sebepleri”, (Kerbela ve İmam Hüseyin’in
Kıyamı Üzerine İçinde), İstanbul, 1998, s. 219.
149
3.1.12. Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine
Vesile Olur
Caferiler muharrem ayının onuncu günü şehid edilen Hz. Hüseyin ve ailesi
için göz yaşı dökmeyi ibadet, hatta günahların affedilmesi için bir vesile kabul
ederler. İmam Zeynel Abidin şöyle buyurmaktadır : “Her kim Hz. Hüseyin’in
şahadetinden dolayı göz yaşı dökerse, Allah onu uzun süre yerleşip kalacağı cennet
odalarına yerleştirir. Allah bizim için ağlayanlardan eziyetleri giderir, onu azap ve
240
ateşinden uzaklaştırır.”
Tablo 73: Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine
Vesile Olur Düşüncesi
Hz. Hüseyin İçin Ağlamak
Affedilmesine Vesile Olur
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
Büyük
Günahların
N
%
2
8
15
110
326
461
0,4
1,7
3,3
23,9
70,7
100,0
X= 4,62, S=.67
Yukarıda verilen tablodan da anlaşılacağı üzere, Hz. Hüseyin için ağlamak
büyük günahların afedilmesine vesile olur düşüncesi ile ilgili olarak araştırmaya
katılanların, % 0,4’ü hiç katılmamakta, % 1,7’si katılmamakta, % 3,3’ü fikrim yok,
% 23,9’u katılıyorum ve % 70,7’si de tamamen katılıyorum şeklinde kanaat
belirtmişlerdir. Bu bulgular sonucunda tabloyu değerlendirdiğimizde örneklem
grubunun, % 2,1’i Hz. Hüseyin’in şahadetiyle İslam’ın şerefinin yükselmesi
düşüncesine katılmadığı, % 3,3’ünün orta noktada durduğu, % 94,6’sının da bu
240
Musa Güneş- Cafer Bendiderya, Kerbela Şehidlerine Ağlamak, İstanbul, 1997, s. 91-92.
150
düşünceye katıldığı görülmektedir. Buna göre söz konusu düşünceye Caferilerin
büyük çoğunluğunun katıldığını ifade edebiliriz.
3.1.13. Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır
Caferilere göre Allah’ın rızasını kazananlar Allah’ın izni ile başkalarına
şefaat edeceklerdir. Konuyla ilgili olarak Cafer-i Sadık şöyle demektedir: “Kıyamet
günü biz, günahkar Şiilerimize şefaat edeceğiz ama salih amel sahiplerini Allah
241
kurtaracaktır”.
Tablo 74: Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır Düşüncesi
N
%
1
5
21
106
328
461
0,2
1,1
4,6
23,0
71,1
100,0
Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim yok
Katılıyorum
Tamamen katılıyorum
Toplam
X= 4,63, S=.64
Cafer-i Sadık’ın şefaat etme düşüncesi ile ilgili olarak
araştırmaya
katılanların, % 0,2’si hiç katılmamakta, % 1,1’i katılmamakta, % 4,6’sı fikrim yok,
% 23,0’ü katılıyorum ve % 71,1’i de tamamen katılıyorum şeklinde kanaat
belirtmişlerdir. Bu bulgular sonucunda tabloyu değerlendirdiğimizde örneklem
grubunun, % 1,3’ünün Cafer-i Sadık’ın şefaat etme hakkı vardır düşüncesine
katılmadığı, % 4,6’sının orta noktada durduğu, % 94,1’inin de bu düşünceye katıldığı
görülmektedir. Buna göre söz konusu düşünceye Caferilerin büyük çoğunluğunun
katıldığını ifade edebiliriz.
241
M. Aksu, a. g. e., s. 439.
151
3.2. Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri
Bu başlık altında araştırmaya katılanların ibadetlere yönelik kanaatlerini
belirlemek amacıyla, ölçek içerisinde yer alan sorulara verilen cevaplar ve bu
cevapların katılım oranları incelenecektir.
3.2.1. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamının Okunması
Caferilerin Kur’an ile ilgili düşünceleri genel İslam düşüncesiyle aynıdır.
Kur’an değişmemiştir ve değiştirilemeyecektir. Eksilme ve fazlalaşma söz konusu
değildir. Bazı Şia gruplarının Kur’an’daki Hz. Ali ile ilgili ayetlerin çıkartıldığı
şeklindeki görüşler bu çalışmanın konusunu oluşturan grup tarafından kabul
edilmemektedir. Örneklem alanında yapılan gözlemlere göre, örneklem grubunda
hakim olan görüş, Kur’an şu andaki gibi indirildiği ve Arapça’sından ya da Türkçe
tercümelerinden okunmasının ibadet olduğu şeklindedir. Bu sonuç aşağıdaki
bulgularla da paralellik arz etmektedir.
Tablo 75: Kur’an’ın Türkçe Anlamından Okunmasıyla İlgili Tutum
Kur’an-ı Kerim’i Türkçe anlamından daima okurum
Hiçbir zaman
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
4
26
58
142
231
461
0,9
5,6
12,6
30,8
50,1
100,0
X= 4,23, S=.93
Tablo 80’deki verilerden hareketle araştırmaya katılanların % 0,9’u Kur’an’ı
Türkçe anlamından hiç okumamakta, % 5,6’sı bazen okumakta, % 12,6’sı ara sıra
okumakta, % 30,8’i çoğu zaman okumakta, % 50,1’i ise her zaman okumaktadır.
Buna göre sıklık dereceleri farklı olmakla birlikte örneklem grubunun % 99,1’i
152
Kur’an’ın Türkçe anlamını okumaktadır.
3.2.2. Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılması
Bilindiği gibi din, inananlardan bazı davranışlardan kaçınmalarını, bazı
davranışları da bilhassa yapmalarını ister. Bütün bunları emir ve yasaklar bütünü
olarak da isimlendirmek mümkündür. İnanan insanlar da dinin bu çağrısına farklı
sıklık derecesine bağlı olarak cevap verebilirler. Konuyla ilgili olarak örneklem
grubunun tutumlarını aşağıdaki tabloda görmek mümkündür.
Tablo 76: Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılmasıyla
İlgili Tutum
Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınırım
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
2
18
114
327
461
0,4
3,9
24,7
70,9
100,0
X= 4,66, S=.57
Tablodan da anlaşılacağı gibi araştırmaya katılanların % 0,4’ü dinin
yasaklamış olduğu işleri yapmaktan bazen kaçınmakta, % 3,9’u ara sıra kaçınmakta,
% 24,7’si çoğu zaman kaçınmakta, % 70,9’u da her zaman kaçınmaktadır.
Görüldüğü gibi dinin yasaklamış olduğu işlerin yapılmasından kaçınılması
konusunda, sıklık dereceleri değişiklik gösterse de örneklem grubunun tamamının
olumlu bir tutum içerisinde olduğu söylenebilir.
3.2.3 Humus
Beşte bir anlamına gelen humustan maksat, bir yıllık kazançtan geriye kalan
malın beşte birine eşit olan bir çeşit vergidir. Caferilerin humusla ilgili tutumları
153
aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tablo 77: Humusun Verilmesiyle İlgili Tutum
Humusumu her yıl veririm
Hiçbir zaman
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
15
35
88
131
192
461
3,3
7,6
19,1
28,1
41,6
100,0
X= 3,97, S=1,09
Humusun her yıl verilmesiyle ilgili olarak, örneklem grubunun tutumlarına
ait verileri gösteren tablo 82 incelendiğinde, araştırmaya katılanların % 3,32’sinin
hiçbir zaman, % 7,6’sının bazen, % 19,1’inin ara sıra, % 28,1’inin çoğu zaman ve %
41,6’sının da her zaman şıklarını tercih etmiş oldukları görülmektedir. Buna göre
humusla ilgili örneklemin büyük çoğunluğu olumlu kanaate sahipken, az miktarda
bir kesim de olumsuz tutum içerisindedir.
3.2.4. “Hayat Akide ve Cihattır”
Haksızlıkla mücadele etmek Caferilere göre bir çeşit cihat olarak kabul
edilmektedir. Bu tür bir mücadele Hz. Hüseyin’in özelliklerinden de biridir.
Dolayısıyla da Caferiler O’nun bu özelliğini hayatlarında mümkün olduğunca
uygulamaya gayret gösterirler.
154
Tablo 78: “Hayat Akide ve Cihattır” Sözünün Hayata Geçirilmesiyle
İlgili Tutum
“Hayat Akide ve cihattır” sözünü hayatımda uygularım
Hiçbir zaman
Bazen
Arasıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
4
15
25
145
272
461
0,9
3,3
5,4
31,5
59,0
100,0
X= 4,44 S=,81
Örneklem grubunun konuyla ilgili tutumlarına ait verileri gösteren tablo 83
incelendiğinde, araştırmaya katılanların % 0,9’u hiçbir zaman, % 3,3’ü bazen, %
5,4’ü arasıra, % 31,5’i çoğu zaman ve % 59,0’ı da her zaman şıklarını tercih etmiş
oldukları görülmektedir. Buna göre Hz. Hüseyin’in bu prensibiyle ilgili örneklemin
büyük çoğunluğu olum kanaate sahipken, az miktarda bir kesim de olumsuz tutum
içerisindedir.
3.2.5. Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münker
Caferilere göre insan, etrafında olup biten olaylara duyarsız davranmamalı,
dini ve insani değerlerin korunması için sosyal sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Bunun en başta gelen şekli de iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymaktır. Bu görev
büluğ çağına ermiş her müslümana farzdır. Bu farzı yerine getiren toplum kendi iç
242
problemlerini giderip güçlü bir yapıya kavuşacaktır.
242
Muhammed Ali Şimali, Şia Mezhebini Tanıyalım, Çev. Akın Caba, İstanbul, Trz, s. 73; M. Kıraati,
İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak, s. 26.
155
Tablo 79: Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münkerle İlgili Tutum
Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münker Görevimi Yaparım
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
5
30
122
304
461
1,1
6,5
26,5
65,9
100,0
X= 4,57 S=,66
Tablodaki veriler incelendiğinde, emr bi’l ma’ruf nehyi ani’l münker
göreviyle ilgili olarak araştırmaya katılanların % 1,1’i bazen yapmakta, % 6,5’i ara
sıra yapmakta, % 26,5’i çoğu zaman yapmakta ve % 65,9’u da her zaman
yapmaktadır. Buna göre örneklem grubunun iyiliği emredip kötülükten sakındırma
konusunda tamamen olumlu tutum içerisinde olduğu ve bunun yerine getirilmesi
gereken bir görev kabul edildiği söylenebilir.
3.2.6. Tevella Teberra
Caferi inancına göre, tevella ve teberra farz olan amellerdendir. Tevalla,
243
Allah’ı ve dostlarını sevmektir. Teberra ise, Allah düşmanlarından uzak durmaktır.
Tablo 80: Tevelli Teberi Görevi ile İlgili Tutum
Tevella Teberra Görevimi Yerine Getiririm
Bazen
Arasıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
4
45
120
292
461
0,9
9,8
26,0
63,3
100,0
X= 4,51 S=,70
Tablodaki veriler incelendiğinde, tevelli teberri göreviyle ilgili olarak
243
M. Ali Şimali, a. g. e., s. 73-74.
156
araştırmaya katılanların % 0,9’u bazen yerine getirmekte, % 9,8’i ara sıra yerine
getirmekte, % 26,sı çoğu zaman yerine getirmekte ve % 63,3’ü de her zaman yerine
getirmektedir. Buna göre örneklem grubunun tevelli teberri konusunda tamamen
olumlu tutum içerisinde olduğu ve bunun yerine getirilmesi noktasında hassas
davrandıkları söylenebilir.
3.2.7. Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutma
Caferiler,
her yıl muharrem ayının onuncu günü Hz. Hüseyin ve
yanındakilerin şehit edilmesinin hatırasını canlı tutmak ve meydana gelen olaylar
nedeniyle üzüntülerini dile getirmek için yas tutmaktadırlar.
Tablo 81: Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutmayla İlgili Tutum
Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutarım
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
4
15
81
361
461
0,9
3,3
17,6
78,3
100,0
X= 4,73 S=,55
Tablodaki veriler incelendiğinde, aşura günü Hz. Hüseyin için yas tutuma
konusuyla ilgili olarak araştırmaya katılanların % 0,9’u bazen yas tutmakta, % 3,3’ü
ara sıra yas tutmakta, % 17,6’sı çoğu zaman yas tutmakta ve % 78,3’ü de her zaman
yas tutmaktadır. Buna göre örneklem grubunun aşura günü Hz. Hüseyin için yas
tutma konusunda tamamen olumlu tutum içerisinde olduğu söylenebilir.
3.2.8. Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşama
Caferilere göre Aşura ayı matem ayıdır. Bu ayda Ehl-i Beyt’e yapılan
muameleler için ağlayıp göz yaşı dökmek oldukça önem verilen bir uygulamadır.
157
Muharrem ayı boyunca kendilerine ait camilerde çeşitli programlar düzenlenmekte,
aşura ayının anlamı, Kerbela olayının hikayesi, Hz. Hüseyin ve ailesinin
kahramanlıkları anlatılmakta, ilahi, mersiye, nühalar okunmaktadır. Bu programlara
kadın, erkek ve çocuk hatta Caferi olmayan herkes gelebilmektedir. Türkiye’nin
çeşitli yerlerinde matem tutulmasının bir parçası olarak deste adı verilen zincirlerle
insanların kendilerini yaralamaları şeklinde uygulamalar olmakla birlikte, giderek bu
uygulama terk edilmekte hatta insanın kendi bedenine zarar verir ve grubu halkın
nazarında kötü göstermeye neden olursa, bu tip uygulamaların caiz olmayacağı
244
şeklinde fetvalar verilmektedir.
Son zamanlarda illa kan akıtmak isteyenler için
Kızılay’a kan bağışı uygulaması getirilmiştir. Çalışmaya konu olan Keçiören
Caferilerinde toplu olarak böyle bir uygulama gözlenmemiştir. Ancak bireysel olarak
çeşitli illere giden grup üyeleri arasında hala bu eylemi yapanlar bulunmaktadır.
Örneklem alanında derinlemesine yaptığımız gözlemler sonucunda bu eylemi
gerçekleştirenlerin yaşlı kesimi oluşturduğu, gençlerinse bu eylemi hiç yapmadıkları
ortaya çıkarılmıştır.
Tablo 82: Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşamakla İlgili
Tutum
Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşarım
Hiçbir zaman
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
138
62
23
66
172
461
29,9
13,4
5,0
14,3
37,3
100,0
X= 3,15 S=1,71
Tablo 87’deki verilere göre, zincir vurarak Hz. Hüseyin’in acısını yaşama
konusunda örneklem grubunun % 29,9’u hiçbir zaman, % 13,4’ü bazen, % 5’i ara
sıra,
%
14,3’ü
çoğu zaman ve % 37,3’ü de her zaman bu eylemi
gerçekleştirmektedir. Görüldüğü gibi araştırmaya katılanların % 29,9’u bu konuda
244
Ayetullah Uzma Hamenei, Ehl-i Beyt Fıkhına Göre Sorular ve Fetvalar, Çev. Komisyon, İstanbul,
2003, s.123.
158
olumsuz tutum içerisindedir.
3.2.9. İmamların Doğum ve Ölüm Günleri
Caferiler Ehl-i Beyt imamlarının doğum ve ölüm günlerinde Allah’a şükür ve
imamların makamlarını övmek için birtakım ibadetler yapmaktadırlar. Bunlar
genellikle oruç tutmak, mersiyeler okuyup göz yaşı dökmek, imamların makamını
ziyaret etmek şeklinde gerçekleştirilir.
Tablo 83: İmamların Doğum ve Ölüm Günleriyle İlgili Tutum
İmamların Doğum ve Ölüm Günlerinde Onları Anmak
İçin İbadet Ederim
Hiçbir zaman
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
7
29
26
97
302
461
1,5
6,3
5,6
21,0
65,5
100,0
X=4,42 S=,95
İmamların doğum ve ölüm günlerinde onları anmak için ibadet etme
konusunda araştırmaya katılanların % 1,5’i hiçbir zaman ibadet etmemekteyken, %
6,3’ü bazen, % 5,6’sı ara sıra, % 21,’i çoğu zaman, % 65,5’i de her zaman ibadet
etmektedirler. Bundan anlaşılmaktadır ki, örneklem grubunun % 98,5’i konuyla ilgili
olarak olumlu tutum sergilemektedir.
3.2.10. Muharrem Ayı Merasimleri
Muharrem ayında matem programları düzenlemek ve bu programlara
katılmak hem sevap hem de grup üyelerinin birbirleriyle bütünleşmesi açısından
oldukça önemlidir. Bu nedenle Caferiler matem programlarına katılma konusunda
hassas davranırlar ve bu merasimlerin kendilerini Allah’a yaklaştırdığına inanırlar.
159
Dolayısıyla camilerde ve camilerin yanındaki hüseyniyelerde Kerbela olayı anlatılır,
konuyu canlandıran piyesler oynanır, ilahiler, mersiyeler ve nühalar okuyarak göz
yaşları dökülür.
Tablo 84: Muharrem Ayının Onunda Aşura Matemliklerinde Nüha
Okunmasına Katılmayla İlgili Tutum
Muharrem Ayının Onunda Aşura Matemliklerinde Nüha
Okunmasına Katılırım
Hiçbir zaman
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
2
22
29
121
287
461
0,4
4,8
6,3
26,2
62,3
100,0
X=4,45 S=,84
Tablo 89 incelendiğinde, konuyla ilgili olarak örneklem grubunun % 0,4’ü
hiçbir zaman, % 4,8’i bazen, % 6,3’ü ara sıra, % 26,2’si çoğu zaman ve % 62,3’ ü de
her zaman şıklarını tercih etmiş oldukları görülmektedir. Buna göre araştırmaya
katılanların % 99,6’ sı merasimlere katılma konusunda olumlu tutum içerisindedirler.
Bu verilerden hareketle Caferilerin geleneksel uygulamaları devam ettirme
noktasında duyarlı davrandıkları söylenebilir.
3.2.11. Gadir Bayramı
Caferilere göre, Hz. Peygamber veda haccından dönerken Gadir-i Hum
denilen vadiye geldikleri zaman Hz. Ali’nin kendisinden sonra, hilafet, velayet ve
imametini ilan etmiştir. Bundan dolayı da Caferiler için en büyük bayram gadir
bayramıdır. Caferiler bu olayın hatırasına ve Allah’a şükretmek için gündüzleri oruç
tutmaktadırlar.
160
Tablo 85: Gadir Bayramında Oruç Tutmayla ilgili Tutum
Gadir Bayramında Oruç Tutarım
Hiçbir zaman
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
19
33
58
118
233
461
4,1
7,2
12,6
25,6
50,5
100,0
X=4,11 S=1,13
Gadir bayramında oruç tutmayla ilgili olarak örneklem grubunun % 4,1’i
hiçbir zaman tutmamakta, % 7,2’si bazen tutmakta, % 12,6’sı ara sıra tutmakta, %
25,6’sı çoğu zaman tutmakta, % 50,5’i de her zaman tutmaktadır. Araştırmaya
katılanların % 95,1’i konuyla ilgili olumlu tutum içerisinde oldukları göz önünde
tutularak Caferilerin gadir bayramının önemi hakkında oldukça hassas oldukları
söylenebilir.
3.2.12. Nevruz Bayramı
Nevruz Caferiler tarafından bahar bayramı olarak bilinmekle birlikte Ehl-i
Beyt İmamları’nın altıncısı Hz. İmam Cafer Sadık (a.s)’tan nakledilen bazı
hadislerde bu güne maneviyat boyutu kazandırabilecek birtakım müspet olayların da
bu günde cereyan etmiş olduğu kaydedilmektedir. Örneğin, Müalla bin Hüneys’in o
hazretten naklettiği bir hadiste şöyle geçmektedir: “Nevruz Allah Teala’nın
insanlardan, sadece O’na tapmaları ve şerik koşmamaları, peygamberlerine,
hüccetlerine ve imamlara iman getirmeleri için ahit aldığı gündür... Nevruz, Hz.
Nuh’un gemisinin Cudi dağına oturduğu gündür. Nevruz, binlerce kişi oldukları
halde ölüm korkusundan memleketlerinden çıkmaları üzerine Allah’ın ölün
demesiyle ölen ama sonra tekrar dirilttiği insanların tekrar dirildikleri gündür...
161
245
Nevruz, Hz. İbrahim’in kavminin putlarını kırdığı gündür...”
Bundan dolayı da
Caferiler bu günde oruç tutmakta ve fakir fukaraya sadakalar vermektedirler.
Tablo 86: Nevruz Bayramında İbadet Etmekle İlgili Tutum
Nevruz Bayramında İbadet Ederim
Hiçbir zaman
Bazen
Ara sıra
Çoğu zaman
Her zaman
Toplam
N
%
107
50
48
67
189
461
23,2
10,8
10,4
14,5
41,0
100,0
X=3,39 S=1,63
Tablo 91’den de anlaşılacağı gibi, nevruz bayramında ibadet etme konusunda
araştırmaya katılanların % 23,2’si hiçbir zaman ibadet etmediklerini belirtirlerken, %
10,8’i bazen, % 10,4’ü ara sıra, % 14,5’içoğu zaman, % 41’i de her zaman ibadet
ettiklerini ifade etmişlerdir. Bu verilere göre, örneklem grubunun % 76,8’i değişik
sıklık derecesinde nevruz bayramında ibadet ederlerken, % 23,2’sinin hiçbir zaman
ibadet etmedikleri ortaya çıkmaktadır.
3.3. Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımlarıyla İlgili Tutumlarının
Betimsel İstatistikleri
3.3.1. Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır
Günlük hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan ticari hayat, sosyal bir varlık
olan insanın asla kendini soyutlayamayacağı bir realitedir. Ancak bazı gruplarda
gruplar arası ilişkiler zayıf olabilmektedir. Bu tür grupların kendilerinin
dışındakilerle ilişkilerini belirleyen en temel unsur dini anlayış ve uygulayış
biçimleridir. Böyle dış dünya ile ilişkisi olmayan, kendisini diğer gruplardan izole
245
http://pup39.bravenet.com., (10 / 09 / 2005 tarihi itibariyle)
162
246
eden toplumlara kapalı toplum adı verilmektedir.
Tablo 87: Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır
Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır
Hiç Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
3
4
145
309
461
0,7
0,9
31,5
67,0
100,0
X=4,64 S=,57
Tabloda yer alan bulgulara göre, diğer mezhepten olanlarla alış veriş
yapılması konusunda örneklem grubunun % 0,7’si hiç katılmamakta, % 0,9’u fikrim
yok demekte, % 31,5’i katılmakta ve % 67’si de tamamen katılmaktadır. Buna göre,
araştırmaya katılanların % 0,9’u orta noktada yer alırken, % 0,7’si diğer mezhepten
olan insanlarla alış veriş yapılmasına olumsuz cevap vermiş, % 98,5’i bu konuda
olumlu tavır sergilemiştir. Buradan hareketle Caferilerin kendileri dışındakilerle alış
veriş yapma konusunda olumlu kanaate sahip oldukları ve kapalı toplum özelliği
göstermedikleri söylenebilir.
3.3.2. Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmamasının Önemi
Grup içindeki ilişkilerin çok sıkı ve samimi olması grubun en önemli
özelliklerindendir. Birey, grup içerisinde kazandığı değerlerle dış dünyayı anlamaya
ve anlamlandırmaya çalışacaktır. Dolayısıyla da arkadaş ve dost seçerken de aynı
davranışı gösterecektir. Dini bir grup olan Caferilerin bu konuyla ilgili yaklaşımları
aşağıdaki tabloda verilmiştir.
246
H. Bergson, Ahlak ile Dinin iki Kaynağı, Çev. Mehmet Karasan, İstanbul, 1967, s. 334.
163
Tablo 88: Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmaması Önemli
Değildir
Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmaması Önemli
Değildir
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
2
75
11
92
281
461
0,4
16,3
2,4
20,0
61,0
100,0
X=4,24 S=1,12
Tablo 93 incelendiğinde görülecektir ki, arkadaş ve dost seçerken Caferi olup
olmaması konusunda örneklem grubunun % 0,4’ü hiç katılmamakta, % 16,3’ü
katılmamakta, % 2,4’ü fikrim yok demekte, % 20’si katılmakta ve % 61’i tamamen
katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 16,7’si konuya olumsuz
bakmakta, % 2,4’ü orta noktada yer almakta ve % 81’i de olumlu yaklaşmaktadır.
3.3.3. Kız Alıp Verirken Mezhebinin Ne Olduğu Önemli Değildir
Bilindiği gibi aile toplumun en küçük yapı taşını oluşturmaktadır. Dolayısıyla
da toplumun yapısı ailenin sahip olduğu yapıya göre şekillenmektedir. Dağınık ve
sorunlu bir aile, içinde bulunduğu topluma sadece problem üretecektir. Bunun için
fertler yeni bir aile kurarlarken, kendilerine eş olarak seçtikleri insanda birtakım
nitelikler aramaktadırlar. Gruplar arası sosyal mesafenin uzak ya da yakın olmasının
247
en önemli göstergelerinden birisi de evlenme konusudur.
Özellikle farklı dini
anlayışlara sahip olan gruplar bu konuda daha hassas davrana bilmektedirler. Farklı
bir dini anlayışa sahip olan Caferilerin konuyla ilgili düşünceleri aşağıdaki tabloda
247
Asım Yapıcı, “Sünni ve Alevi Grupların Birbirlerine Yönelik Tutumlarını Belirleyen Faktörler
Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir Değerlendirme”, tabula rasa, Ocak-Nisan 2004, S. 10, s. 170.
164
verilmiştir.
Tablo 89: Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir
Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
18
94
72
81
196
461
3,9
20,4
15,6
17,6
42,5
100,0
X=3,74 S=1,29
Tablo 94 incelendiğinde görülecektir ki, kız alıp verirken mezhebinin ne
olduğu önemli değildir konusunda örneklem grubunun % 3,9’u hiç katılmamakta, %
20,4’ü katılmamakta, % 15,6’sı fikrim yok demekte, % 17,6’sı katılmakta ve %
42,5’i Tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 24,3’ü konuya
olumsuz bakmakta, % 15,6’sı orta noktada yer almakta ve % 60,1’i de olumlu
yaklaşmaktadır.
3.3.4. Sünnilerle Komşuluk İlişkisi
Sosyal bir varlık olarak insan, çevresiyle ilişki kurmakta ve bu ilişkiye ihtiyaç
duymaktadır. Özellikle komşuluk ilişkisi hem Türk toplumunun sahip olduğu sosyokültürel yapı hem de din tarafından gerekli görülmektedir. Bu durum Türk ata
sözlerinde “komşu komşunun külüne muhtaçtır” şeklinde ne özlü ifadesini
bulmuştur. Hz. Peygamber’in komşuluk ilişkilerini düzenleyen ve tavsiye eden
hadisleri de bulunmaktadır. İşte bu nedenle değişen dünyanın tüm şartlarına rağmen,
eski gücünü biraz kaybetse de toplumumuz komşuluk ilişkilerine hala önem
vermektedir. Aslında bu durum sosyal bütünleşme açısından da oldukça önemlidir.
Bu açıdan Caferilerin Sünnilerle komşuluk ilişkilerine yönelik tutumları önem arz
165
etmektedir.
Tablo 90: Sünnilerle Komşuluk İlişkisi Kurmakla İlgili Tutumlar
Yaşadığım Şehirdeki Sünnilerle Komşuluk
Kurmamda Herhangi Bir Sakınca Yoktur
İlişkisi
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
136
325
461
29,5
70,5
100,0
X=4,70 S=,45
Tablo 95’deki verilere göre Sünnilerle komşuluk ilişkisi kurma konusunda
örneklem grubunun % 29,5’i katılıyorum, % 70,5’i de tamamen katılıyorum şıklarını
tercih etmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların tamamı Sünnilerle komşuluk
ilişkisi kurma konusunda olumlu tutum içerisindedir. Bu da Türk toplumunun sosyal
bütünleşmesi açısından oldukça önemli bir durumu ifade etmektedir.
3.3.5. Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine
Katılma
Düğün, sünnet, nişan, mevlid ve cenaze törenleri sosyal ilişkilerimizi
güçlendiren, bazen bir sevince ortak olma, bazen de bir acıyı paylaşma şeklinde
kendini gösteren kültürel değerlerimizdir. Türk toplumu bu değerlerini günümüzde
de korumakta, hangi mezhep ve fırkadan olursa olsun benzeri törenlere iştirak
etmektedir. Böylece farklı algılamalara sahip olan insanlar birbirlerini tanıma fırsatı
bulabilmekte ve sosyal ilişkiler geliştirilebilmektedirler. Bu açıdan Caferilerin
Sünnilerin bu tür törenlerine katılma ile ilgili tutumlarının tespit edilmesi önemli
görülmektedir.
166
Tablo 91: Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi
Törenlerine Katılmayla İlgili Tutumlar
Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi
Törenlerine Katılmamda Bir Sakınca Yoktur
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
4
1
135
321
461
0,9
0,2
29,3
69,6
100,0
X=4,67 S=,52
Yukarıdaki tablodaki verilerden de anlaşılacağı gibi, Sünnilerin düğün,
sünnet, nişan, mevlid ve cenaze törenlerine katılmayla ilgili olarak örneklem
grubunun % 0,9’u katılmadığını, % 0,2’si fikrinin olmadığını, % 29,3’ü katıldığını ve
% 69,6’sı tamamen katıldığını belirtmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların %
0,9’u olumsuz, % 0,2’si orta noktada, % 99,9’u da konuyla ilgili olarak olumlu
kanaatlere sahiptir. Bu da gösteriyor ki; Caferiler, Sünnilerin bu gibi törenlerine
büyük çoğunlukla katılmayı uygun görmektedirler.
3.3.6. Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlık
Yapmaları
Evlilik öncesi evlenecek adayların birbirlerini tanımaları yeni kurulacak olan
ailenin sağlıklı olması açısından oldukça önemlidir. Ancak bu tanıma işleminin nasıl
olması gerektiği konusu farklı kesimler tarafından farklı uygulamaları içermektedir.
Caferiler evlenmek isteyen kadın ve erkeğin birbirlerini tanımak maksadıyla görüşüp
konuşmalarını,
karşılıklı
sorular
sormalarını
gerekli
ve
caiz
olarak
167
248
değerlendirmektedirler.
Tablo
92:
Gençlerin
Evlilik
Öncesi
Evlenecekleri
Kişilerle
Arkadaşlıklarını Normal Karşılarıma
Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri
Arkadaşlıklarını Normal Karşılarım
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
Kişilerle
N
%
11
137
67
63
183
461
2,4
29,7
14,5
13,7
39,7
100,0
X=3,58 S=1,33
Tablo 97 incelendiğinde, gençlerin evlilik öncesi evlenecekleri kişilerle
arkadaşlık yapmaları konusuyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların % 2,4’ü hiç
katılmamakta, % 29,7’si katılmamakta, % 14,5’i fikrim yok demekte, % 13,7’si
katılmakta ve % 39,7’si de tamamen katılmaktadır. Bu verilere göre, örneklem
grubunun % 32,1’i evlilik öncesi arkadaşlık yapılması hususunda olumsuz, % 14,5’i
orta noktada, % 53,4’ü de olumlu kanaate sahiptir. Buradan hareketle, Caferilerin,
verdikleri cevapların yarıdan fazlası olumlu çıksa da evlilik öncesi arkadaşlık
konusunda çok rahat olmadıkları ortaya çıkmaktadır.
3.3.7. Resmi Nikaha Rağmen Dini Nikah
Resmi ve dini nikah konusu uzun yıllardır toplumda bir tartışma konusu
olmuştur. Bir kısım insanlar resmi nikahı yeterli görürken, bir kısmı da resmi nikahın
yanında dinin nikahın da olması gerektiğine inanmıştır. Hatta bazıları da sadece dini
nikahı yeterli görmüş resmi nikaha gerek görmemiştir. Caferilerde dini nikah
248
M. Aksu, Kur’an ve Ehl-i Beyt Hadislerinde Evlilik Cinsel Sorunlar, İstanbul, 2005, s. 127;
Hüseyin Ensariyan, İslam’da Aile Düzeni, Çev. Kadri Çelik, Kum, 2003, s. 157.
168
olmadan resmi nikahın olamayacağı, asıl olanın dini nikah olduğu inancı yaygındır.
Aşağıdaki veriler de bu durumu desteklemektedir.
Tablo 93: Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha Gerek Yoktur
Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha Gerek Yoktur
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
73
164
54
14
156
461
15,8
35,6
11,7
3,0
33,8
100,0
X=3,03 S=1,54
Tablo 98’den anlaşıldığı gibi resmi nikah yapılınca dini nikaha gerek yoktur
düşüncesiyle ilgili olarak örneklem grubunun % 15,8’i hiç katılmamakta, % 35,6’sı
katılmamakta, % 11,7’si orta noktada durmakta, % 3’ü katılmakta ve % 33,8’i
tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 51,4’ü resmi nikah
yapılınca dini nikaha gerek yoktur düşüncesine olumsuz bakarken, % 36,8’i konuya
olumlu yaklaşmıştır. % 11,7’si de ne olumlu ne de olumsuz fikir beyan etmişler orta
noktada bulunmayı tercih etmişlerdir. Buradan anlaşılmaktadır ki Caferilerin yarıdan
fazlası dini nikahın gerekliliğine inanmakta ve resmi nikahı yeterli görmemektedir.
3.3.8. Mut’a Nikahı
Caferilere göre nikah, süre ve mahiyet bakımından ikiye ayrılır. Bunlardan
birincisi, taraflardan birisi ölünceye veya boşama gerçekleşinceye kadar devam eden
süresiz nikah, ikincisi ise, belirli bir süre için yapılan süreli nikahtır. Mut’a nikahı bu
ikinci tür nikahtan sayılmaktadır. Ehl-i Sünnet mezhepleri mut’anın önceden
uygulanmakla birlikte sonradan kaldırıldığını ileri sürerken, Caferiler bu nikahın
169
249
halen meşru ve caiz olduğunu savunmaktadırlar.
Nisa suresinin 24. ayeti
“Onlardan bir şeye karşılık istimta ettiğinizde, ücretlerini kendilerine kararlaştırıldığı
biçimde verin.” ve Maide suresinin 87. ayeti “Ey iman edenler! Allah’ın size helal
kıldığı şeyleri haram kılmayın / o şeylerden kendinizi mahrum etmeyin. Haddi de
aşmayın çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” bu konuya delil olarak
gösterilmektedir. Mut’anın caiz olduğuyla ilgili olarak Ehl-i Beyt imamlarına ait
çeşitli rivayetler de bulunmaktadır. İmam Ca’fer şöyle buyurmuştur: “Mutayı Kur’an
indirmiş, Allah Resulü’nün sünneti böyle cereyan etmiştir” İmam Rıza da şöyle
buyurmaktadır: “Mut’a sadece onun hükümlerini bilene helaldir, bilmeyenlere ise
250
haramdır”
Buradan anlaşılmaktadır ki; muta helal olmakla birlikte yapılabilmesi
birtakım şartlara bağlanmıştır. Mut’ayı yapacak olan hem onun hükümlerini bilmeli
251
hem de bu iş keyfi bir uygulama olmayıp ihtiyaca binaen olmalıdır.
Çalışma
evrenimizi oluşturan Keçiören’de yaşayan Caferilerin mut’ayla ilgili düşüncelerini
aşağıdaki tabloda görmek mümkündür.
Tablo 94: Mut’a Nikahının Yapılmasını Normal Karşılama
Mut’a Nikahının Yapılmasını Normal Karşılarım
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
18
13
32
132
266
461
3,9
2,8
6,9
28,6
57,7
100,0
X=4,33 S=1,00
Tablodan anlaşılacağı gibi, mut’a nikahının yapılmasının normal
249
Abdulkadir Çuhacıoğlu, Kitap ve Sünnet Işığında Müt’a Nikahı, Amasya, 2002, s. 15-16.
A. Çuhacıoğlu, a. g. e., s. 20.
251
A. Çuhacıoğlu, a. g. e., s. 25.
250
170
karşılanmasıyla ilgili olarak örneklem grubunun % 3,9’u hiç katılmamakta, % 2,8’i
katılmamakta, % 6,9’u fikrim yok demekte, % 28,6’sı katılmakta, % 57,7’si de
tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 6,7’si mut’anın
yapılmasını normal karşılamayla ilgili olumsuz kanaate sahipken, % 86,3’ü de
konuya olumlu bakmaktadır.
3.3.9. Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmesi
Toplumların devamlılığı için vazgeçilmez bir unsur olan aile, sosyal
müesseselerin bütünleşmesinde temel rol oynamaktadır. Toplum yapısında ve sosyal
sistemin işleyişinde ailenin bir kurum olarak önemli yeri bulunmaktadır. Aile
252
içerisinde esas olan şey karşılıklı sevgi, dayanışma, bağlılık ve iş bölümüdür.
Aileyi oluşturan temel taşlardan kadın ve erkeğin, kendilerini ilgilendiren konularda
ortak karar almaları ve birbirlerine eşit söz hakkı tanımaları toplumda sağlıklı bir
aile yapısının oluşmasında önemli katkılar sağlar. Bu nedenle Türk toplumunun bir
parçasını oluşturan Caferilerin konuyla ilgili olarak ne gibi tutumlara sahip
olduğunun tespit edilmesi önemli görülmektedir. Caferilerin aile içi kararlarda
kadına erkek kadar söz hakkı verilmesi konusundaki düşüncelerini aşağıdaki tabloda
görmek mümkündür.
Tablo 95: Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı
Verilmesi
Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı
Verilmelidir
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
9
7
182
263
461
2,0
1,5
39,5
57,0
100,0
X=4,51 S=,63
Tabloda da görüldüğü gibi, aile içi kararlarda kadına da erkek kadar söz hakkı
252
Mustafa Erkal, Sosyoloji, Trabzon, 1982, s. 45.
171
verilmelidir konusuna yönelik olarak örneklem grubunun % 2’si katılmıyorum,
%1,5’i fikrim yok, % 39,5’i katılıyorum ve % 57’si de tamamen katılıyorum şıklarını
tercih etmişlerdir. Bu verilere göre araştırmaya katılanların % 2’si konuyla ilgili
olarak olumsuz tutuma sahipken, % 96,5’i olumlu tutuma sahiptir. Bu da gösteriyor
ki, Caferiler aile içi kararlarda kadının da söz hakkının olduğunu kabul etmektedirler.
3.3.10. Miras Paylaşımında Kadın Erkek Eşitliği
Caferi fıkhına göre miras paylaşımında erkeğe kadının iki katı verilmesi
gerekmektedir.
253
Diğer mezhep ve fırkalarda da aynı hüküm geçerli olmasına
rağmen pratik hayattaki uygulaması bazı değişikliklere maruz kalmaktadır. İnsanlar
bu konuda daha çok medeni kanunun şartlarına göre hareket etmektedirler. Araştırma
evrenimizi oluşturan Keçiören’de yaşayan Caferilerin bu konudaki uygulamaları
aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tablo 96: Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşit Hakka Sahip
Olmalıdır
Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşit Hakka Sahip
Olmalıdır
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
6
47
18
152
238
461
1,3
10,2
3,9
33,0
51,6
100,0
X=4,23 S=1,01
Tablodan anlaşılacağı gibi, miras paylaşımında kadın ve erkek eşit hakka
sahip olmalıdır konusunda örneklem grubunun % 1,3’ü hiç katılmamakta, % 10,2’si
253
C. Tebrizi, a. g. e., s. 494.
172
katılmamakta, % 3,9’u fikrim yok demekte, % 33’ü katılıyorum, % 51,6’sı da
tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların
% 11,5’i miras konusunda kadın erkek eşitliğine olumsuz bakarken, % 84,6’sı
olumlu kanaat taşımaktadır. Buradan hareketle örneklem grubunun büyük
çoğunluğunun miras paylaşımında, geleneksel anlayışın tersine eşitlik ilkesine göre
taksimat yaptıkları söylenebilir.
3.3.11.
Caferilere
Ait
Camilerde
Görev
Yapan
Ahundların
Düşüncelerinin Eleştirilebilmesi
Caferilere ait camilerde görev yapan ahundlar din eğitimlerini İran’da
tamamlamış ve Caferi fıkhına vakıf olan insanlardır. Görev yaptıkları çevrenin tüm
dini hizmetlerini yerine getirmekte, problemlerine çözüm getirmektedirler. Bundan
dolayı da halk tarafından sevilen ve saygı duyulan bir konuma sahiplerdir. Ancak
onların bireysel düşünceleri sorgulanamaz bir güce sahip değildir. Aşağıdaki tabloda
örneklem grubunun ahundların düşünceleriyle ilgili kanaatlerini görmek
mümkündür.
Tablo 97: Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların
Düşüncelerinin Eleştirilebilmesi
Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların
Düşünceleri Eleştirilebilmelidir
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
3
15
12
182
249
461
0,7
3,3
2,6
39,5
54,0
100,0
X=4,42 S=,75
Tablo 102’de görüldüğü gibi, ahundların düşüncelerinin eleştirilebilmesi
konusuyla ilgili olarak, örneklem grubunun % 0,7’si hiç katılmamakta, % 3,3’ü
katılmamakta, % 2,6’sı fikrim yok demekte, % 39,5’i katılmakta, % 54’ü tamamen
173
katılmaktadır. Buna göre ahunların düşüncelerinin eleştirilebilmesi hususunda
araştırmaya katılanların % 4’ü olumsuz yaklaşırken, % 93,5’i olumlu
yaklaşmaktadır. Bu da gösteriyor ki; ahundların bireysel düşünceleri eleştiriye açık
ve sorgulanabilir olarak değerlendirilmektedir.
3.3.12. Diğer Mezheplerden Olanlarla İlişkiler
Sosyal hayatımızda grup içi ilişkiler kadar gruplar arası ilişkiler de önem arz
etmektedir. Farklı inanç ve uygulamalara sahip olan insanların birbirlerini tanımaları
ve anlamaları ancak bu şekilde mümkün olur. İşte bu açıdan Caferilerin kendi
mezheplerinin dışındakilerle ilişkilerinin tespit edilmesi önemli görülmektedir.
Tablo 98: Kendi Mezhebimizle Olduğu Kadar Diğer Mezhepten
Olanlarla da İlişkilerimiz Geliştirilmelidir
Kendi Mezhebimizle Olduğu Kadar Diğer Mezhepten
Olanlarla da İlişkilerimiz Geliştirilmelidir
Hiç Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
1
2
142
316
461
0,2
0,4
30,8
68,5
100,0
X=4,67 S=,50
Tablodaki veriler incelendiğinde görülmektedir ki, kendi mezhebimizle
olduğu kadar diğer mezhepten olanlarla da ilişkilerimiz geliştirilmelidir düşüncesiyle
ilgili olarak araştırmaya katılanların % 0,2’si hiç katılmamakta, % 0,4’ü fikrim yok
demekte, % 30,8’i katılmakta ve % 68,5’i de tamamen katılmaktadır. Bu sonuca
göre, araştırmaya katılanların % 0,2’si konuya olumsuz yaklaşırken, % 99,3’ü
olumlu yaklaşmaktadır. Bu da Caferilerin, kendileri dışındaki inanç ve kanaatlere
sahip olan insanlarla ilişki kurmakta bir sakınca görmedikleri şeklinde
174
değerlendirilebilir.
3.3.13. Akraba İlişkileri
Akrabalık hem bireyler arasında davranışın düzenlenmesinde hem de
toplumsal, siyasal ve bölgesel grupların oluşmasında önemli rol oynamaktadır.
254
Ancak endüstriyel-modern toplumlarda ilişkilerin resmi bir zeminde gelişmesi
akrabalık anlayışının zayıflamasına neden olmaktadır. Geleneksellikten modern
topluma geçiş sürecinde değerlendirilen Türk toplumunda da akrabalık bağlarının
zayıflamasından söz edilebilir. Bu bağlamda Caferilerin de akrabalık ilişkilerinde bir
zayıflamanın meydana gelmesi kaçınılmaz kabul edilebilir. Caferilerin akraba
ilişkilerinin zayıflamasına yönelik düşünceleri aşağıdaki tabloda görülmektedir.
Tablo 99: Akraba İlişkileri
Akrabalarımla İyi İlişkilerim Giderek Zayıflamaktadır
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
31
85
71
107
167
461
6,7
18,4
15,4
23,2
36,2
100,0
X=3,63 S=1,31
Tablodan da anlaşılacağı gibi akrabalarımla iyi ilişkilerim giderek
zayıflamaktadır düşüncesiyle ilgili olarak araştırmaya katılanların % 6,7’si hiç
katılmamakta, % 18,4’ü katılmamakta, % 15,4’ü orta noktada yer almakta, % 23,2’si
katılmakta ve % 36,2’si de tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya
katılanların % 25,1’i konuyla ilgili olumsuz kanaat belirtirken, % 59,4’ü olumlu
kanaat belirtmiştir. Buradan hareketle Caferilerin akrabalık ilişkilerinde eskiye oranla
254
Ali Rıza Balaman, Evlilik Akrabalık Türleri, Ankara, 2002, s. 1.
175
bir zayıflamanın meydana geldiği söylenebilir.
3.3.14. Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı
Çağdaş siyasal hayatın en önemli kurumlarından birisi olan siyasal partiler,
demokratik rejimlerde siyasal katılmayı organize etmekte ve katılmanın genişliğini
etkilemektedirler.
255
Bireyler siyasal hayata katılma noktasında bazen grup şuuruyla
bazen ideolojik bir düşünceyle bazen de bir mezhep veya cemaat gayretiyle hareket
etmektedirler. Yani kişilerin mensup oldukları dini anlayışlar onların siyasal
tutumlarına etki edebilmektedir. Ancak bazı gruplar dini anlayışlarını siyasal
tercihlerine yansıtmayabilmektedirler. Türkiye’de farklı bir dini algılamaya sahip
olan Caferilerin siyasi partilere oy verirlerken, bu partilerin Caferiliğe yakınlığı
hakkındaki görüşlerini aşağıdaki tabloda görmek mümkündür.
Tablo 100: Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Benim
İçin Önemli Değildir
Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Benim
İçin Önemli Değildir
Hiç Katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
16
60
10
94
281
461
3,5
13,0
2,2
20,4
61,0
100,0
X=4,22 S=1,19
Yukarıdaki tabloya göre, bir siyasi partiye oy verirken Caferiliğe yakınlığıyla
ilgili olarak, araştırmaya katılanların % 3,5’i hiç katılmamakta, % 13’ü
katılmamakta, % 2,2’si fikrim yok demekte, % 20,4’ü katılmakta, % 61’i tamamen
255
Ali Yaşar Sarıbay, Siyasal Sosyoloji, İstanbul, 1998, s. 87.
176
katılmaktadır. Buna göre katılımcıların % 16,5’i konuya olumsuz yaklaşmakta, %
81,4’ü ise olumlu yaklaşmaktadır. Buradan hareketle Caferilerin siyasal hayatlarında
mensubu oldukları mezhebin çok belirleyici olmadığı söylenebilir.
3.3.15. Oy Kullanma
Siyasi davranışlar genellikle katılma veya geri çekilme şekilleri olarak
karşımıza çıkmaktadır. Katılma, seçimlerde oy verme ve belli bir siyasi teşkilat
lehine çalışmayı ifade ederken, geri çekilme oy vermeme, siyasi sistemden desteğini
256
çekme anlamına gelmektedir.
Bireylerin siyasal hayata katılmalarında onların
sosyo-ekonomik durumları, eğitim düzeyleri, şehirde ya da kırsal kesimde yaşamaları
etkili olabilmektedir. Caferilerin oy kullanmakla ilgili tutumları aşağıdaki tabloda
verilmiştir.
Tablo 101: Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi Olması
Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi Olduğunu
Düşünüyorum
Katılmıyorum
Fikrim Yok
Katılıyorum
Tamamen Katılıyorum
Toplam
N
%
1
1
129
330
461
0,2
0,2
28,0
71,6
100,0
X=4,70 S=,47
Tablo 106’daki veriler incelendiğinde oy kullanmanın bir vatandaşlık görevi
olduğu düşüncesiyle ilgili olarak araştırmaya katılanların % 0,2’si katılmamakta, %
0,2’si fikrim yok demekte, % 28’i katılmakta ve % 71,6’sı tamamen katılmaktadır.
Buna göre katılımcıların % 0,2’si konuya olumsuz, % 99,6’sı olumlu yaklaşmaktadır.
Bunun da Caferilerin hemen hemen tamamının oy vermenin vatandaşlık görevi
256
H. Musa Taşdelen, Siyaset Sosyolojisi, İstanbul, 1997, s. 178.
177
olduğu düşüncesine katıldıklarını gösterdiği söylenebilir.
178
III. BÖLÜM
SONUÇLAR
Bu bölümde, araştırmanın bulgularına dayalı olarak ulaşılan sonuçlara ve
geliştirilen önerilere ye verilmiştir.
SONUÇLAR
Araştırmanın bulgularına dayalı olarak ulaşılan sonuçları, “değişik faktörlere
göre Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarında
ortaya çıkan farklılaşma” ve “Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımıyla ilgili tutumlarının betimsel istatistikleri” olmak üzere iki başlık altında
değerlendirmek mümkündür.
Değişik Faktörlere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal
Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Sonuçları:
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik
tutumlarında cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılaşma ortaya
çıkmıştır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda
erkeklerin tutum puanları kadınlara oranla daha yüksek çıkmıştır. Bu sonuca göre
“Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayat içindeki ifadeleriyle ilgili tutumları
cinsiyet değişkenine bağlı olarak farklılık arz etmektedir” şeklindeki birinci denence
doğrulanmıştır.
Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumlarıyla yaş arasında hem anlamlı
hem de pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur. Yaş arttıkça inanç ve ibadete yönelik
tutumlarında da bir artış meydana gelmektedir. Caferilerin dinin sosyal hayata
aktarımına yönelik tutumlarıyla yaş arasında bir ilişki ortaya çıkmamıştır.
179
“Caferilerin yaş ve sosyo-ekonomik durumlarına bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin
sosyal hayat içindeki ifadeleri arasında bir ilişki bulunmaktadır” şeklindeki ikinci
denencenin inanç ve ibadet bölümü doğrulanmış, dinin sosyal hayat içindeki ifadeleri
kısmı doğrulanmamıştır.
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları
bölge olarak doğum yerine göre farklılaşmaktadır. İnançla ilgili olarak en olumlu
tutum düzeyine Güneydoğu Anadolu Bölgesi, en olumsuz tutum düzeyine de Ege
Bölgesi sahiptir. İbadet hayatı ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarda
yine Güneydoğu Anadolu Bölgesi en yüksek tutuma, İç Anadolu Bölgesi de en düşük
puana sahiptir. Üçüncü denence olan “bölge olarak doğum yerlerine bağlı olarak
inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana
gelmektedir” ifadesi de doğrulanmıştır.
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları
oturdukları semte göre farklılaşmaktadır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımına yönelik tutumlarda Hasköy’de oturanlar Etlik’te oturanlara göre daha
yüksek tutum puanına sahiplerdir. Buna göre, “Caferilerin sahip oldukları sosyokültürel çevre ve taklid edilen müçtehide bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal
hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir” şeklindeki dördüncü
denence doğrulandığı anlaşılmaktadır.
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları
hayatlarının büyük bölümünü geçirdikleri yere göre farklılaşmaktadır. İnanç, ibadet
ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda hayatlarının büyük bölümünü
köyde geçirenler en olumlu tutum düzeyine sahiplerdir. En düşük tutum düzeyine de
inanç ve ibadet hayatıyla ilgili olarak hayatlarının büyük bölümünü
ilçede
180
geçirenler, dinin sosyal hayata aktarımında da ilde geçirenler sahiplerdir. Bu sonuca
göre “Caferilerin hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim merkezlerine
bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana
gelmektedir.” Şeklindeki beşinci denence de doğrulanan denenceler arasında yer
almaktadır.
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları
eğitim durumlarına göre farklılaşmaktadır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata
aktarımına yönelik tutumlarda okuyup yazması olmayanlar en olumlu tutum
düzeyine sahiplerdir. En düşük tutum düzeyi ise inançta ve ibadette üniversite ve
üstü eğitim seviyesine sahip olanlarda, dinin sosyal hayata aktarımında da okur-yazar
olanlarda görülmektedir. “Eğitim düzeylerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin
sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.” Şeklindeki altıncı
denence doğrulanmıştır.
Caferilerin inanca yönelik tutumlarında medeni durumlarına göre bir
farklılaşma görülmezken, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik
tutumlarında farklılaşma görülmektedir. İbadet ve dinin sosyal hayata aktarımında en
yüksek tutum puanını boşanmış olanlar almaktadırlar. En düşük tutum puanını ise,
ibadette bekar olanlar, dinin sosyal hayata aktarımında da evli olanlar almışlardır.
“Medeni duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir
farklılaşma meydana gelmektedir.” Şeklindeki yedinci denencenin inanç kısmı
doğrulanmazken, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı kısmı doğrulanmıştır.
Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumları meslek durumlarına göre
farklılaşırken, dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında farklılaşmamaya
rastlanmamıştır. İnançta en yüksek puanı işçiler, en düşük puanı da işsiz olanlar,
181
ibadette en yüksek puanı emekliler, en düşük puanı da yine işsiz olanlar almışlardır.
“mesleki duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir
farklılaşma meydana gelmektedir” şeklindeki sekizinci denencenin ise inanç ve
ibadet kısmı doğrulanmış, dinin sosyal hayata aktarımı bölümü doğrulanmamıştır.
Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumlarıyla gelir durumları arasında
negatif, anlamlı ancak düşük düzeyde bir ilişki vardır. Gelir durumu yükseldikçe
inanç ve ibadete yönelik tutum puanlarında bir düşüş olmakta, tersine gelir durumu
düştükçe inanç ve ibadete yönelik tutum puanları yükselmektedir. Örneklem
grubunun gelir durumuyla dinin sosyal hayata aktarımı arasında herhangi bir ilişki
gözlenmemiştir.
Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumları din eğitimi alınan yere göre
farklılaşmaktadır. İnanç ve ibadete yönelik tutumlarda en olumlu tutum düzeyine din
eğitimini kendi kendime aldım diyenler sahipken, en olumsuz tutum düzeyine ise
okuldan aldım diyenler sahiptirler. Din eğitimlerini aldıkları yere göre dinin sosyal
hayata aktarımı arasında ise herhangi bir farklılaşma gözlenmemiştir. “din eğitimi
alınan yere bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir
farklılaşma meydana gelmektedir.” Şeklindeki denencenin dinin sosyal hayata
aktarımı kısmı doğrulanmamış ancak inanç ve ibadet kısmı doğrulanmıştır.
Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları
din ile ilgili karşılaşılan problemlerin çözülüş şekline göre farklılaşmaktadır. İnanç,
ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda en olumlu tutum
düzeyine din ile ilgili karşılaştıkları problemi aile büyüklerine sorarak çözenler
sahiptirler. En olumsuz tutum düzeyine de inançta ve ibadette kitaplardan
araştıranlar, dinin sosyal hayata aktarımında da ahundlara sorarak çözenler
182
sahiptirler.
Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili
Tutumlarının Betimsel İstatistiklerinden Elde Edilen Sonuçlar:
Caferiler inanç sistemlerinde Ehl-i Beyt’e özel ve önemli bir yer
vermektedirler. Onlara göre gerçek manada iman Ehl-i Beyt’in velayetini kabul
etmekle olmaktadır.
Caferiler peygamberleri Allah’ın insanlara gönderdiği en güzel örnekler
olarak görmekte ve onların hem dinin tebliğcisi hem de uygulayıcısı olduklarını
düşünmektedirler.
Caferiler, inanç esaslarından birini oluşturan meada yani öldükten sonra
tekrar dirilip kıyamet gününde yaptığının karşılığını bulmaya inanmaktadırlar.
Caferiler İslam'ın temel ilkelerinden birinin de imamet olduğuna inanırlar.
Onlara göre, imamlar masumdurlar hiç günah işlemezler, dinin koruyucusu,
açıklayıcısı ve uygulayıcısıdırlar. Bundan dolayı da ilimde en üstün kişilerdir. Ehl-i
Beyt imamları Hz. Peygamberin hakiki varisleridirler. Caferiler, Cafer-i Sadık’ın
şefaat etme hakkının olduğuna inanmaktadırlar.
Caferilerin inançlarına göre Ehl-i Beyt sevgisi peygamber ve Allah sevgisiyle
aynı şeyi ifade etmektedir. Dolayısıyla da Ehl-i Beyt’ten herhangi bir kişinin
sevilmemesi Allah’ın sevilmemesi gibi değerlendirilir. İşte bu nedenle Hz.
Hüseyin’in sevilmemesi Allah’ın sevilmemesiyle eş değerde tutulmuştur. Hz.
Hüseyin Allah’ın dini uğruna şehit olmuş ve bu şahadetle dinin şerefi yükselmiştir.
Caferiler muharrem ayının onuncu günü şehit edilen Hz. Hüseyin ve ailesi için göz
yaşı dökmeyi ibadet, hatta günahların affedilmesi için bir vesile kabul etmektedirler.
183
Bazı Şia gruplarının Kur’an’daki Hz. Ali ile ilgili ayetlerin çıkarıldığı
şeklindeki görüşler bu çalışmanın konusunu oluşturan grup tarafından kabul
edilmemektedir. Onlar, Kur’an’ın hiç değişmediğine ve nazil olduğu gibi
korunduğuna inanmaktadırlar. Caferilere göre, Kur’an hem Arapçısından hem de
Türkçe anlamından ibadet maksadıyla okunabilmektedir.
Dinin yasaklamış olduğu işlerin yapılmasından kaçınılması konusunda, sıklık
dereceleri değişiklik gösterse de araştırmaya katılanların tamamı olumlu bir tutum
içerisindedir.
Humusun her yıl verilmesi konusunda araştırmaya katılanların büyük
çoğunluğu olumlu tutum sergilerken, az miktarda da olumsuz tutum görülmektedir.
Caferiler iyiliği emredip kötülükten sakındırma konusunda tamamen olumlu
tutum içerisindedirler ve bunu yerine getirilmesi gereken bir görev kabul
etmektedirler.
Caferiler tevelli teberri konusunda tamamen olumlu tutum içerisinde ve
bunun yerine getirilmesi noktasında oldukça hassas davranmaktadırlar.
Caferilere göre Aşura ayı matem ayıdır. Bu ayda Ehl-i Beyt’e yapılan
muameleler için ağlayıp göz yaşı dökmek şeklindeki uygulamalara oldukça önem
verilmektedir. Bu merasimlerde eskiden deste vurup kan akıtmak yaygın iken son
zamanlarda bu uygulama hemen hemen bırakılmıştır. Kan akıtmak isteyenler
Kızılay’a kan bağışında bulunmaktadırlar.
Allah’a şükür maksadıyla Caferiler, Gadir ve Nevruz bayramlarında oruç
tutmaktadırlar.
Caferiler, kendileri dışındakilerle alış veriş yapma, arkadaş ve dost seçme,
184
komşuluk ilişkileri kurma ve sünnet, düğün gibi merasimlerine katılma konularında
olumlu kanaatlere sahiptirler.
Caferiler, Sünnilerle kız alıp verme ve gençlerin evlenecekleri kişilerle evlilik
öncesi arkadaşlık yapmaları konusunda çok rahat değillerdir. Bu konulara olumlu
yaklaşan kadar olumsuz yaklaşanlar bulunmaktadır.
Caferilerin yarıdan fazlası dini nikahın gerekliliğine inanmakta ve resmi
nikahı yeterli görmemektedir.
Caferiler mut’a nikahının dinen caiz olduğuna inanmakla birlikte uygulama
konusunda çok istekli değillerdir.
Caferiler aile içi kararlarda kadının da söz hakkının olduğunu kabul etmekte
ve miras paylaşımında, geleneksel anlayışın tersine eşitlik ilkesine göre taksimat
yapılmasını savunmaktadırlar.
Caferiler camilerinde görev yapan ahundların bireysel düşüncelerini eleştiriye
açık ve sorgulanabilir olarak değerlendirmektedirler.
Türk toplumuyla bütünleşme açısından bir problemi olmayan Caferiler,
kendilerininki dışındaki inanç ve kanaatlere sahip olan insanlarla ilişki kurmakta bir
sakınca görmemektedirler.
Caferilerin akrabalık ilişkilerinde modernleşme ve şehirleşmenin etkisiyle
eskiye oranla bir zayıflamanın meydana geldiği söylenebilir.
Oy vermenin vatandaşlık görevi olduğu düşüncesini taşıyan Caferiler oy
verdikleri siyasi partilerde Caferiliğe yakınlığa önem vermemektedirler. Onların
siyasal hayatlarında mensubu oldukları mezhep çok belirleyici değildir.
185
Türk toplumunun bir parçasını oluşturan Caferiler, toplumun genel din
anlayışından farklı bir anlayışa sahiptirler. Bu farklı anlayış birtakım ihtiyaçları da
beraberinde getirmektedir. Bu ihtiyaçlardan en önemlilerinden biri de yetişmiş din
adamı konusudur. Caferiler din hizmetlerini görecek insanları Türkiye dışına
göndermek durumunda kalmaktadırlar. Bu da hem çocuklarını gönderen aileler hem
de öğrenim için yurt dışına giden öğrenciler için maddi ve manevi zorluk anlamına
gelmektedir. Son zamanlarda daha çok İran’a gönderilen ve Kum’daki eğitimini
tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönen öğrenciler “İran’daki rejimi Türkiye’ye
getirecek kişiler” olarak yargılanabilmektedirler. Bu durum da güvensizlik ortamını
doğurmaktadır. Bu tür öğrencilerin öğrenimlerini Türkiye’de sağlamak için bazı
adımların atılması ve ülke dışında okuyup geri dönenlere ön yargılı suçlamalardan
kaçınılması Caferilerin en başta gelen isteklerini oluşturmaktadır..
Türkiye’de camilerin denetimi Anayasa tarafından Diyanet İşleri
Başkanlığına verilmiştir. Ancak Caferilerin kendilerine ait camileri bulunmakta ve
bu camilere Sünni imamlar atanmaktadır. Caferi toplumu bu imamların arkasında
namaz kılmamakta, kendi ahundlarının imamlığını istemektedirler.
Genelde Azeri Türkü olan Caferiler bu toplumun içinde yaşamaktan
memnundurlar ve başka bir ülkede yaşamak istememektedirler. Ancak Türk toplumu
içindeki varlıklarının kendi farklılıklarıyla kabul edilmesini istemektedirler.
Caferiler, aynı toplumda yaşayan Sünnilerin ve Caferilerin birbirlerini din
dışına itmeden tanımaya gayret etmelerinin ve mevcut farklılıkları olduğu gibi kabul
etmeye çalışmalarının birlikte yaşamak açısından oldukça önemli olduğu görüşünü
taşımaktadırlar.
186
KAYNAKÇA
A- KİTAPLAR
AKSU, Mehdi, İslam Tarihinde Gerçeğe Giden Yol, İstanbul, 2003.
.................., Kur’an ve Ehl-i Beyt Hadislerinde Evlilik Cinsel Sorunlar, İstanbul,
2005.
AKYÜZ, Niyazi, “Dinlerin Teşekkülünde Dini Liderlerin
Karizması”, Dini
Araştırmalar Dergisi, C. I, Ankara, 1991.
………………, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine
Bir Araştırma, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1994.
………………., İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Din Anlayışı Ankara, Marmara ve
Atatürk Üniversitesi Örneği, Ankara, 2001.
ASKERİ, Allame, Kitap ve Sünnet Işığında Nebi ve Peygamberlerin “Günah
İşlemez” liği –İsmeti-, Çev. İsmail Bendiderya, İstanbul, 2004.
ASLANTÜRK, Zeki, Sosyal Bilimler İçin Araştırma Metod ve Teknikleri,
İstanbul,1995.
………………, Kutsalın Dönüşü Yeni Toplum Arayışları, İstanbul, 1998.
ASLANTÜRK, Zeki-T. Anman, Sosyoloji, İstanbul, 2000.
ATALAN, Mehmet, Şiiliğin Farklılaşma Sürecinde Ca’fer es-Sadık’ın Yeri,
(Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2004.
ATAY, Hüseyin, Ehl-i Sünnet ve Şia, Ankara, 1983.
ATEŞ, Süleyman, İmamiyye Şiasının Tefsir Anlayışı, İstanbul, 1998.
187
AVCU, Ali, İmamiye Şiası’ında İmamet Anlayışının Doğuşu, (Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi), Samsun, 2002.
AYAS, M. Rami, Türkiye’de İlk Tarikat Zümreleşmeleri Üzerine Din Sosyolojisi
Açısından Bir Araştırma, Ankara, 1991.
AYTAÇ, Ömer, Sosyoloji Bir Giriş Denemesi, Elazığ, 2002.
AZİZ, Aysel, Araştırma Yöntemleri-Teknikleri ve İletişim, Ankara, 1990.
BAİLEY, Kenneth D., Methods of Social Research, The Free Pres, New York, 1987.
BALAMAN, Ali Rıza, Evlilik ve Akrabalık Türleri, Ankara, 2002.
BALCI, Ali, Sosyal BilimlerdeAraştırma, Ankara, 2001.
BAYAT, Şirali, Caferi Mezhebinde Namaz ve Oruç, İstanbul, 1996.
BAYYİĞİT, Mehmet, Sosyo-Kültürel Yönleriyle Türkiye’de Hac Olayı, Ankara,
1998.
BALOĞLU, Burhan, Sosyal İlimlerde Araştırma Yöntemi, İstanbul, 1997.
BENDİDERYA, Cafer-C. Bayar, Ehl-i Beyt Mektebine Göre Namaz Rehberi,
İstanbul, 2002.
BERGSON, H., Ahlak ile Dinin İki Kaynağı, Çev. Mehmet Karasan, İstanbul, 1967.
BİLGİSEVEN, Amiran Kurtkan, Genel Sosyoloji, İstanbul, 1986.
BOTTOMORE, T.B., Toplum Bilim, Çev. Ünsal Oskay, İstanbul, 1970.
BOZAN, Metin, İmamiyye’nin İmamet Nazariyesinin Teşekkül Süreci, (Basılmamış
Doktora Tezi), Ankara, 2004.
BOZKURT, Veysel, Değişen Dünyada Sosyoloji, İstanbul, 2004.
188
BROM, Leonard-P. Selnznick, Sociology, Row Peterson Company, New York, 1955.
BULUT, Mehmet, Ehl-i Sünnet ve Şia’da İsmet İnancı, (Basılmamış Doktora Tezi),
İzmir, 1982.
BÜYÜKÖZTÜRK, Şener, Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, Ankara, 2002.
CAMİİ, M. Mescid-i, Ehl-i Sünnet ve Şia’da Siyasi Düşüncenin Temelleri, Çev.
Malik Eşter, İstanbul, 1995.
CHALFANT, Paul- R. E. Becley, C. E. Palmer, Religion in Contemporary Society,
Mayfield Pub., California, 1981.
CORBİN, Hanry, İslam Felsefesi Tarihi, Çev. Hüseyin Hatemi, İstanbul, 1994.
CURRAN, Joseph, Introductory Sociology, New York, 1977.
ÇAĞATAY, Neşet, İslam Tarihi, Ankara, 1993.
ÇAĞATAY, Tahir, Günün Sosyolojisine Giriş, Ankara, 1968.
ÇAPCIOĞLU, İhsan, Sosyal Değişme Sürecinde Din ve Kadının toplumsal Konumu
(Kastamonu Örneği), (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003.
ÇELEBİ, Nilgün, Sosyoloji ve Metodoloji Yazıları, Ankara, 2001.
ÇELİK, Celalettin, Şehirleşme ve Din, Konya, 2002.
ÇUHACIOĞLU, Abdülkadir, Kitap ve Sünnet Işığında Mut’a Nikahı, Amasya, 2002.
DENISOFF, R. Serge-R. Wahrman, An Introduction to Sociology, Second Edition,
Macmillan Publishing Co., Inc., New York, 1979.
DOĞAN, İsmail, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, 2000.
DONALTSON, Donalt , Akidetü’ş Şia, Mısır, trz.
189
DÖNMEZER, Sulhi, Sosyoloji, İstanbul, 1987.
ECER, A. Vehbi, İslam Mezhepler Tarihine Giriş, Kayseri, 1980.
………………, Şia ve Doğuşu, Kayseri, 1984.
EMİN, Seyyid Muhsin, A’yanu’ş-Şia, C. I, Beyrut, trz.
EMİNİ, Allame, Gadir-i Hum, Çev. Seyyid Ali Hüseyni, İstanbul, 1998.
ENSARİYAN, Hüseyin, İslam’da Aile Düzeni, Çev. Kadri Çelik, Kum, 2003.
………………, El-mebsut fi Fıkhi’l İmamiyye, C. I, Tahran, trz.
EŞ’ARÎ, Ebul-Hasan, Makalatu’l İslamiyyin, İstanbul, 1928.
FICHTER, Joseph, Sosyoloji Nedir?, Çev. Nilgün Çelebi, Konya, trz.
FIĞLALI, E. Ruhi, İmamiye Şiası, İstanbul, 1984.
………………., Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul, 1990.
………………, İmam Ali, Ankara, 1996.
FIRAT, Erdoğan, Üniversite Öğrencilerinde Allah İnancı ve Din Duygusu,
(Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1977.
FREYER, Hans, Sosyolojiye Giriş, Çev. Nermin Abadan, Ankara, 1963.
………………, Din Sosyolojisi, Çev. Turgut Kalpsüz, Ankara, 1964.
GELLES, J. Richard-A. Levine, Sociology an Introduction, Fifth Edition, McGraw
Hill Inc., New York, 1995.
GIDDENS, Anthony, Sociology, New York, 1989.
GÖKÇE, Erten, İlköğretim Öğretmenlerinin Yeterlikleri, (Basılmamış Doktora Tezi),
Ankara, 1999.
190
GÖKÇE, Birsen, Toplumsal Bilimlerde Araştırma, Ankara, 1999.
GÖLPINARLI, Abdülbaki, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul,
1979.
………………, Mü’minlerin Emiri Hazreti Ali, İstanbul, 1990.
………………, Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar, İstanbul, 1997.
GUIRE, Meredetih Mc., Religion The Social Contex, Wadsworth, Publishing Com.,
California, 1992.
GÜNAY, Ünver, Din Sosyolojisi, İstanbul, 1998.
………………, Erzurum ve Çevresinde Dini Hayat, İstanbul, 1999.
GÜNEŞ, Musa-C. Bendiderya, Kerbela Şehidlerine Ağlamak, İstanbul, 1997.
GÜVEN, Sami, Toplumbiliminde Araştırma Yöntemleri, Bursa, 1996.
HALL, David- İ. Hall, Practical Social Research, Project Work in The
Community,London, 1996.
HAMEDANİ, A. Sabri, Caferi Mezhebi ve İmam Cafer Sadık Buyrukları, Ankara,
1983.
HAMENEİ, Ayetullah Uzma, Ehl-i Beyt Fıkhında Oruç ve Hükümleri, Haz. Kevser
Yayınları, İstanbul, 2001.
………………, Ehl-i Beyt Fıkhına Göre Sorular ve Fetvalar, Çev. Komisyon,
İstanbul, 2003,
HASANİ, Seyyid Abdürrezzak, Ta’rifü’ş- Şia, Suriye, 1923.
HILLİ, Muhtelifü’ş-Şiati: fi Ahkami’ş-Şeriati, C. II, Kum, 1412.
191
HUÎ, Ebu’l Kasım, Caferi Fıkhında Hac Nasıl Yapılır?, Çev. Hüseyin Yeşil, Ankara,
1990.
HUMEYNİ, İmam, Tam İlmihal, İstanbul, 2003.
HÜLÜR, Himmet- A. Kalender, Sosyo Politik Tutumlar ve Din (Konya Araştırması),
Konya, 2003.
HÜSEYİNNESEB, Rıza, Cevaplıyoruz, Çev. Muhammed Mücahidi, İstanbul, 2004.
HÜSEYNİ, S. Ali, İmam Cafer Sadık ve Fikri Akımlar, Çev. Hazma Aydın,
İstanbul, 2001.
İBN HALDUN, Mukadime, Haz. Süleyman Uludağ, C. I, İstanbul, 1988.
İBN HAZM, b. Ahmet, el-Fasl fi’l Milel ve’l-Ehva ve’n-Nihal, C. II, Mısır, 1321.
İBN MANZUR, Lisanu’l Arap, C. VIII, Beyrut, 1374.
İBN NEDİM, el-Fihrist, Beyrut, 1417.
İÇLİ, Gönül, Sosyolojiye Giriş, Ankara, 2005.
İLHAN, Avni, Mehdilik, İzmir, 1976.
JOHNSTONE, Ronald, Religion in Society, New Jersey, 1992.
KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem, İnsan ve İnsanlar,İstanbul, 1983.
KAPTAN Saim, Bilimsel Araştırma Teknikleri,Ankara, 1973.
KARASAR, Niyazi, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, 1994.
KARAMAN, Ramazan, Sanayileşmenin Dine Etkisi (Konya Örneği), Konya, 2000.
KATİP, Ahmed, Şiada Siyasal Düşüncenin Gelişimi Şuradan Velayet-i Fakihe, Çev.
Mehmet Yolcu, Ankara, 2005.
192
KAŞİF’ÜL GITA, Caferi Mezhebi Fıkhı ve Esasları, Çev. Abdülbaki Gölpınarlı,
Kayseri, 1992.
KAYA, Kamil, Mikrososyoloji ve Toplumsal Grup Tipleri, Isparta, 2002.
KAYA, Mevlüt, Din Eğitiminde İletişim ve Dini Tutum, Samsun, 1998.
KEHRER, Günter ve Diğeleri, Din Sosyolojisi, Çev. M. Emin Köktaş, Der. Y.
Aktay-M. Emin Köktaş, Ankara, 1998.
KESKİN, Halife, Kendi Kaynakları Işığında Şia İnanç Esasları, İstanbul, 2000.
KILIÇOĞLU, Kemal, Ehl-i Beyt Yolu Alevi İlmihali, Amasya, 1998.
KIRAATİ, Muhsin, En İyi Dost Namaz, Çev. İsmail Bendiderya-K. Seyidoğlu,
İstanbul, 2004.
………………, İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak, Çev. İsmail Bendiderya-C.
Bendiderya, İstanbul, 2004.
KIŞLALI, A. Taner, Siyaset Bilimi, Ankara, 1987.
KIZILÇELİK, Sezgin-Y. Erjem, Sosyoloji Terimler Sözlüğü, Konya, 1992.
KİRMANİ, Ensari, İmam En Büyük Önder, Çev. İrfan Keser, Ankara, 1991.
KOÇ, Eyüp, İmamiye’de İmamların Masumiyeti, (Basılmamış Yüksek Lisans tezi),
İstanbul, 1998.
KOENİG, Samuel, Sosyoloji Toplum Bilimine Giriş, Çev. S. Sucu-O. Aykaç,
İstanbul, 2000.
KORUM, Uğur, Soysal Bilimlerde İstatistik, Ankara, 1991.
KOŞTAŞ, Münir, Üniversite Öğrencilerinde Dine Bakış, Ankara, 1995.
193
KÖKSAL, M. Asım, Hazreti Hüseyin ve Kerbela Faciası, Ankara, 1984.
KÖKTAŞ, M. Emin, Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, 1993.
KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, el-Kafi fi’l İslam, C. II, Tahran, 1348.
KUTLUAY, Yaşar, Tarihte ve Günümüzde İslam Mezhepleri, Ankara, 1968.
LENKERANİ, M. Fazıl, Tevzih-ul Mesail , İran, 1997.
LUNDBERG, George A.-C. C. Schrag-O. N. Larsen, Sosyoloji, Çev.Özer Ozonkaya,
C. I, Ankara, 1970.
MENSCHİNG, Gustav, Dinî Sosyoloji, Çev.Mehmet Aydın, Konya, 1994.
MONTESQUEİU, Kanunların Ruhu Üzerine, Çev. Fehmi Baldaş, C. II, İstanbul,
1965.
MUĞNİYYE, M. Cevad, eş-Şia ve’t-Teşeyyü, Beyrut, trz.
MUNTEZARİ, Hüseyin Ali, Velayet-i Fakih, Çev. Şeyho Duman, Ankara, 1991.
MUTAHHARİ, Murteza, Vahy ve Nübüvvet, Çev. Ünal Çetinkaya, Ankara, 1990.
MUSAVİ, Musa, Şia ve Şiilik Mücadelesi, Çev. Tahir Hoca, İstanbul, 1995.
MUTLU, İsmail, Tartihte ve Günümüzde Caferilik, İstanbul, 1995.
MUZAFFER, M. Rıza, Akaidül İmamiyye, Beyrut, 1417.
NESAİ, İmam, Hadislerle Hz. Ali, İstanbul, 1999.
NEVBAHTİ, Fıraku’ş-Şia, Necef, 1355.
NİRUN, Nihat, Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi,
Ankara, 1991.
194
NUMANİ, M. Bin İbrahim-i, Hz. Mehdi Hakkında Hadisler, Çev. Cevad Gök, Kum,
trz.
ONAT, Hasan, Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci, Ankara, 2003.
OZANKAYA, Özer, Toplumbilim, İstanbul, 1996.
ÖZDAMAR, Kazım, Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi, C.1, Eskişehir,
2002.
ÖZKALP, Enver, Sosyolojiye Giriş, Eskişehir, 1990.
POPENOE, David ve Diğerleri, , Sociology, New York, 1971.
REYŞEHRİ, Muhamedi, İmamet ve Rehberiyet Felsefesi, Çev. Ünal Çetinkaya,
Ankara, 1991.
Ric’at, Haz. İmam Ali Müessesesi, Çev. Cafer Bendiderya, Kum, 2001.
SABİRİ, Ali Rıza, 1001 Hadis Işığında İmam Ali, İstanbul, 2004.
SADUK, Şeyh, Şii İmamiyyenin İnanç Esasları, Çev. E. Ruhi Fığlalı, Ankara, 1978.
SANAY, Eyüp, Genel Sosyoloji Dersleri, Ankara, 1985.
SARI, Sarı, İmamiye Şiası Kaynaklarına Göre İlk Üç Halife, (Basılmamış Doktora
Tezi), İstanbul, 2002.
SARIBAY, A. Yaşar, Siyasal Sosyoloji, İstanbul, 1998.
SARIKAYA, M. Saffet, İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler, Isparta, 2001.
SCHULER, Edgar A. ve diğerleri, Readings in Sociology, New York, 1963.
SEMAVİ, M. Ticani, Doğrularla birlikte, Kum, 2004.
SENCER, Muzaffer-Y. Irmak, Toplumbilimlerinde Yöntem, İstanbul, 1989.
195
SERPER, Özer, N. Gürsakal, Araştırma Yöntemleri, İstanbul, 1989.
SEZEN, Yümni, Türk Toplumunun Laiklik Anlayışı, İstanbul, 1993.
B- MAKALELER
ALTAŞ, Nurullah, “Öğrenci Velilerinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Derslerine Karşı Tutum Düzeylerinin Dini Tutum Düzeyleriyle İlişkisi”,
AÜİFD, C. XLV, S. 1, Ankara, 2004.
BULUT, Faik, “Şii Ali Aşkı”, Atlas Dergisi, S. 139, Ekim 2004.
BULUT, H. İbrahim-Özkan Gül, “İmamiyye Şiasında İlm-u İmam İnancı”, Marife,
S.1, Bahar, 2005.
ÇALIŞKAN, İbrahim, “Caferi Mezhebinde İbadetler”, Milletlerarası Tarihte ve
Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993.
ELLİADE, Mircea , “Sect”, The Encyclopedia of Religion, Macmilan Company, C.
XIII, New York, 1987.
et-TUSİ, “İmamet Risalesi”, Çev. Hasan Onat, AÜİFD, C. XXXV, Ankara, 1996.
FIĞLALI, E. Ruhi, “Şiiliğin Doğuşu ve Gelişmesi”, Milletlerarası Tarihte ve
Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993.
İBRAHİM, Muhammed, “İmam Hüseyin’in Kıyamının Sebepleri”, (Kerbela ve
İmam Hüseyin’in Kıyamı Üzerine İçinde), İstanbul, 1998.
İLHAN, Avni, “Takıyye, Doğuşu ve Gelişmesi”, DEÜİFD, C. II, İzmir, 1985.
………………, “Şiada Usulü’d-din”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik
Sempozyumu, İstanbul, 1993.
196
KAHRAMAN, Hüseyin, “Şia’da Ehl-i Beyt ve ‘Nuh’un Gemisi’ Benzetmesi”,
Marife, S. 3, Kış 2004, Konya, 2005.
KARAMAN, Hayreddin, “Caferiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.
VII, İstanbul, 1993.
KEŞANİ, A. Muhammed İmami, “Masum İmam’ın Gerekliliği”, Ehl-i Beyt Mesajı,
S. 15, İstanbul, 1997.
MUTLU, Kayhan, “Bir Dindarlık Ölçeği (Sosyoloji’de Yöntem Üzerine Bir
Tartışma)”, İslami Araştırmalar Dergisi, C. III, S. 4, Ankara, 1989.
ONAT, Hasan, “Şii İmamet Nazariyesi”, AÜİFD, C. XXXII, Ankara, 1992.
………………, Emeviler Devri Şii Hareketleri ve Günümüz Şiiliği, Ankara, 1993.
………………., “Şiiliğin Doğuşu Meselesi”, AÜİFD, C. XXXVI, Ankara, 1997.
………………, “Yirminci Asırda Şiilik ve İran İslam Devrimi”, Milletlerarası
Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993.
SEVEN, Ebulfazl, “Kurtuluş Gemisi”, Kıble, S. 3, Bahar 2002, İstanbul, 2002.
C- İNTERNET KAYNAKLARI
http://www.aalulbayt.org/html/tur
http://www.ankara.gov.tr
http://pup39.bravenet.com
http://www.caferilik.com
http://www.kecioren.bel.tr
www.kubrakutuphane.com
197
EKLER
EK 1 ANKET FORMU
Bu anket formu, “Caferilerde Dini ve Sosyal Hayat ( Ankara Keçiören
Örneği)” adlı doktora çalışmasının bir parçasını oluşturmaktadır. Anket içerisinde,
Caferilerin Dini ve Sosyal hayatlarını tespit etmeye yönelik sorular bulunmaktadır.
Anket sorularının cevaplandırılması konusunda göstereceğiniz dikkat ve ilgi,
araştırma sonuçlarının sağlıklı olması için son derece önem taşımaktadır. Bu nedenle,
bütün soruları dikkatlice okuyarak, seçeneklerden durum ve görüşünüzü en iyi
yansıtan ifadeyi işaretleyiniz.
Anket sorularına vereceğiniz cevaplar tamamen bilimsel bir amaç için
kullanılacaktır. Lütfen anket formuna isimlerinizi yazmayınız ve hiçbir soruyu
cevapsız bırakmayınız.
Anketin doldurulmasında gösterdiğiniz ilgi ve yardımdan dolayı şimdiden
teşekkür ederim.
Arş. Gör. Ali ALBAYRAK
Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
1. BÖLÜM
Lütfen durumunuza uygun olan seçeneğin önündeki paranteze (x) işareti koyunuz.
1- Cinsiyetiniz nedir?
1- ( ) Kadın
2- ( ) Erkek
198
2- Yaşınız kaçtır? (Örneğin 26 yaşındayım gibi)
(Lütfen yazınız)................................
3- Doğum yeriniz ( Bölge olarak) neresidir?
1- ( ) Güneydoğu Anadolu Bölgesi
2- ( ) Doğu Anadolu Bölgesi
3- ( ) İç
Anadolu Bölgesi
4- ( ) Akdeniz Bölgesi
5- ( ) Ege Bölgesi 6- ( ) Marmara Bölgesi 7- ( )
Karadeniz Bölgesi
4- Hayatınızın büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim merkezi aşağıdakilerden
hangisidir?
1- ( ) İl 2- ( ) İlçe 3- ( ) Belde 4- ( ) Köy
5- Eğitim durumunuz nedir? (Örneğin: Lise mezunuyum gibi)
(Lütfen Yazınız)………………………………………………
6- Medeni durumunuz nedir?
1- ( ) Evli 2- ( ) Bekar 3- ( ) Dul (eşi ölmüş) 4- ( ) Boşanmış 5- ( ) Evli,
ama ayrı yaşıyor
7- Mesleğiniz nedir?
( Lütfen nerede ne iş yaptığınızı açıkça yazınız. Örneğin: Altındağ Belediyesinde
otobüs
şoförüyüm
veya
Keçiören’de
terzilik
yapıyorum
gibi).…………………………………………………………………………………
199
8- Ailenizin aylık ortalama gelir durumu nedir?
( Lütfen,
örneğin,
350
000000
veya
1.500
000000
gibi
açık
yazınız)………………………………………………….
9- Din eğitiminizi nereden aldınız?
(Lütfenyazınız)………………………………………………………………………
10- Din ile ilgili olarak karşılaştığınız problemleri en iyi nasıl çözersiniz?
(Lütfen yazınız)………………………………………………………………
11- Aşağıdaki düşüncelerden hangisi din ile ilgili görüşünüzü (inancınızı) en iyi
temsil etmektedir?
1- ( ) Din, Allah tarafından konulmuş bir dünya ve ahiret nizamıdır.
2- ( ) Din gereklidir, ancak alanı dünya değil, ahirettir.
3- ( ) Bilimin gelişmesi ile dine olan ihtiyaç ortadan kalkacaktır.
12- Aşağıdaki dini hayat tarzlarından hangisini tercih edersiniz?
1- ( ) Bilimsel verilere dayanan bir din. 2- ( ) Siyasi ve ideolojik özelliği ön
planda olan bir din.
3- ( ) Ehl-i Beyt sevgisini ön plana çıkaran bir din.
özelliği olan bir din.
4- ( ) Tasavvuf(/mistik)
5- ( ) Cemaatlerin anladığı gibi bir din
13Aşağıdakilerden hangisi size daha yakındır.
1-
( ) Sünnilik
2 ( ) Alevilik
yazınız)……………………………………..
3- ( ) Şiilik
4- ( ) Diğer (Lütfen
200
II. BÖLÜM
Lütfen düşüncelerinizi ve durumunuzu en iyi yansıtan ifadeyi seçerek, şıkkın
önündeki paranteze ( x ) işareti koyunuz.
II –A
1- Gerçek manada iman “ Ehl-i Beyt’in velayetini kabul etmekle” olur.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
2-Peygamberler, insanlık için uyulması gereken en güzel örneklerdir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
3- “Mead” dinin kontrol mekanizmasıdır.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
4- “İmamet” temel inanç esaslarından biridir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
5- “İmamlar masumdurlar, hiç günah işlemezler”.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
201
6- “İmamlar ilimde en üstün kimselerdir”.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
7- Ehl –i Beyt İmamları Hz. Peygamberin hakiki varisleridir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
8- İmamlar, dinin uygulayıcısıdırlar.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
9- Hz. Ali peygamberin vasisidir
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
10- Hz. Hüseyin’i sevmeyen Allah’ı da sevmez.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
11-
Caferi inancına göre, Hz. Hüseyin’in şehadetiyle İslam’ın şerefi
yükselmiştir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
12- Hz. Hüseyin için ağlamak büyük günahların affedilmesine vesile olur.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
202
13- Cafer-i Sadık’ın şefaat etme hakkı vardır.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
II- B
1- Kur’an-ı Kerimi Türkçe anlamından daima okurum.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
2- Dinin yasaklamış olduğu işleri yapmaktan sakınırım.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
3- “Humus”umu her yıl veririm.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
4- “Hayat akide ve cihattır” sözünü hayatımda uygularım.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
5- Emr bi’l-ma’ruf ve nehy ani’l münker görevimi yaparım.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
203
6- “Tevelli ve teberri”görevimi yerine getiririm.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
7- Aşure günü Hz. Hüseyin için yas tutarım.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
8- Zincir vurarak Hz. Hüseyin’n acısını yaşarım
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
9- İmamların doğum ve ölüm günlerinde onları anmak için ibadet ederim.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
10- Muharrem ayının onunda “Aşura matemlikleri”nde “nüha” okunmasına
katılırım.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
11- “Gadir Bayramı”nda oruç tutarım.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
12- “Nevruz Bayramı”nda ibadet yaparım.
1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( )
Her zaman
204
III. BÖLÜM
Lütfen durumunuzu ve düşüncelerinizi en iyi yansıtan ifadeyi seçerek, şıkkın
önündeki paranteze (x) koyunuz.
1- Diğer mezhepten olanlarla da alış veriş yapılmalıdır.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
2- Arkadaş ve dost seçerken Caferi olup olmaması önemli değildir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
3- Kız alıp verilirken mezhebinin ne olduğu önemli değildir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
4- Yaşadığım şehirdeki
Sünni olan insanlarla komşuluk ilişkisi kurmamda
herhangi bir sakınca yoktur.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
5- Sünnilerin düğün, sünnet, nişan, mevlid, cenaze gibi törenlerine katılmamda
bir sakınca yoktur.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
205
6-
Gençlerin evlilik öncesi evlenecekleri kişilerle arkadaşlıklarını normal
karşılarım.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
7- Resmi nikah yapılınca dini nikaha gerek yoktur.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
8- Mut’a nikahının yapılmasını normal karşılarım.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
9- Aile içi kararlarda kadına da erkek kadar söz hakkı verilmelidir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
10- Miras paylaşımında kadın ve erkek eşit hakka sahip olmalıdır.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
11-
Caferilere
ait
camilerde
görev
yapan
imamların
düşünceleri
eleştirilebilmelidir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
206
12- Kendi mezhebimizden olanlar kadar diğer mezheplerden olanlarla da
İlişkilerimiz
geliştirilmelidir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
13- Akrabalarımla iyi ilişkilerim giderek zayıflamaktadır.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
14- Bir siyasi partiye oy verirken Caferiliğe yakınlığı benim için önemli değildir.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
15- Oy kullanmanın bir vatandaşlık görevi olduğunu düşünüyorum.
1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( )
Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum
Download