TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA Kadınlar tarih boyunca her toplumsal statüde ve yapıda ikinci cins/ezilen cins olarak yer almışlardır. Erkek egemen sistem, kadını ev içinde karşılıksız emek harcamaya, edilgenleştirmeye, toplum içindeki asli görevlerini annelik ve ev kadınlığı üzerinden tanımlayarak kutsallaştırmaya çalışmaktadır. Çalışma yaşamında ise çoğu zaman kadınlar ev içi kimliği ile bağlantılı rollere uygun işlere mahkûm edilmektedir. (Öğretmenlik, Hemşirelik, Sekreterlik, vb.) Bu cinsiyetçi iş bölümü; kadınların daha az ücret almasını, yedek işgücü olarak kullanılmasını, sosyal güvencesi olmayan işlerde çalıştırılmalarını teşvik etmektedir. Çalışma yaşamında mevcut yasal düzenlemelerde yer alan cinsiyetçi hükümler, kadınların Anayasa’da ve Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW ) ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ( AİHS) de yer alan özel yaşama saygı hakkını ihlal ederek “iffetli-iffetsiz kriteriyle kadınların giyim kuşamına, makyajına, kimlerle konuşup konuşmayacağına kadar denetim ve baskı uygulamaya olanak sağlayacak düzenlemeler getirmiştir. 29.06.1930 tarihinde yürürlüğe giren ve hala yürürlükte olan 1702 Sayılı “İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi Ve Tecziyeleri Hakkında Kanun”un 27.maddesi “Gerek öğrenciye karşı ve gerek hariçte öğretmenlik sıfatı ile telif edilmeyen iffetsizliği sabit olan, öğretmenlerin meslekten ihracını” öngörmektedir. Çok sayıda kadın öğretmen, bu yasa hükümlerine göre disiplin cezası verilerek meslekten atılmış, bazıları ise ancak İdare Mahkemesi kararlarıyla tekrar göreve başlayabilmiştir. Aynı maddeye göre, eşcinsel olduğu gerekçesiyle bir din dersi öğretmeni iffetsiz olduğu sabit görülerek meslekten çıkarılmıştır. Bu uygulama, birçok özel yasada yer alan “iffetsizliği sabit görülen “ kavramının ne kadar muğlâk ve değişik yorumlanabileceğine açık bir örnektir. Çalışma yaşamında cinsel yönelim ayrımcılığı yapılması, Avrupa Birliği Komisyonu'nun 27.11.2000 tarih ve 2000/78/EC sayılı İstihdam Eşitlik Direktifi ile yasaklanmıştır. “İffet” kişiden kişiye, toplumdan topluma değişebilen hukuki tanımı yapılmamış olan bir kavramdır. Örneğin, Mersin’in Gülnar ilçesinde hâkimlik yapan Arzu Özpınar; kılık kıyafeti ve özel hayatına ilişkin olarak iffetsizlikle suçlanmış ve 2004 yılında HSYK kararıyla meslekten ihraç edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine açtığı davada AİHM, özel yaşam tarzı gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘özel hayatın ve aile hayatının korunması’ ile ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmetmiştir. 4459 sayılı Köy Ebeleri ve Köy Sağlık Memurları Teşkilatı Yapılmasına Dair Kanun’da, 3017 sayılı Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti Teşkilat ve Memurin Kanunu’nda, 4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına Dair Kanun’da İFFETSİZLİK NEDENİYLE MESLEKTEN ATILMA düzenlenmiştir. Ayrıca Asker ve Polislere ilişkin teşkilat yasalarında da iffetsiz bir kadınla ilişkisi olduğu için meslekten çıkarılma halleri düzenlenmiştir. Özetle iffetli olmak, yasalarımızda en temel erdem olarak yerini alarak, kadınların özel yaşamına disiplin cezaları yolu ile devlet ve işveren müdahalesine yasal zemin sunulmuştur. Bu cezaların idarenin ve işverenin keyfi uygulamalarına bırakılması Anayasa, CEDAW ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Toplumsal yaşamda ve çalışma yaşamında, cinsiyet temelli eşitsizliklerin giderilmesi, hayatın her alanında kadınlar için eşitsizliğin ve ayrımcılığın görünür kılınması ve bunlara karşı çözümler sağlayacak politikaların üretilmesi hedeflenmelidir. Türk Ceza Yasası ve Medeni Yasa’da yapılan olumlu değişiklikler, kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmesinde yeterli değildir.Bu nedenle Hukukun erkek egemenliğini esas alan yapısında köklü bir değişime gidilmeli ve kadınlara karşı cinsiyetçi hükümler tüm yasalardan ayıklanmalıdır. Başta 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası, 4857 Sayılı İş Yasası, 1702- 4357-4459-3017 sayılı yasalar olmak üzere, çalışma yaşamında sektörlere göre düzenlenmiş sair özel yasalardaki kadınlara ilişkin ayrımcılık taşıyan tüm hükümler kaldırılmalıdır. Kadınların yaşamları ve bedenleri üzerinde denetimi ve baskıyı hedefleyen cinsiyetçi bakış açısı terk edilerek TBMM Kadın –Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, KSGM, kadın örgütleri, Barolar, Üniversiteler ve demokratik kitle örgütleri ile işbirliği içinde kadınlara yönelik ayrımcılık içeren hükümlerin tümü değiştirilmelidir. ŞİDDETE KARŞI İZMİR KADIN KOORDİNASYONU ADI SOYADI MESLEĞİ İMZA