ilikten laikliğe

advertisement
Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına
Nadi # Genel Yayın Müdürü: Haşan Cemal, Müessese Müdürü: Emine
«il, Ya/ı İşleri Müdürü: Okay Gönensin, # Haber Merkezi Müdürü:
Bayer, Sayfa Düzeni Yönetmem: Ali Acar, # Temsilciler: ANKARA:
Doğan. İZMİR: Hikmet Çelinkaya, ADANA: Celal Başiangıy.
VİM: 27 ŞUBAT 1989
İmsak: 5.11
İstanbul Haberleri: Erhan Akyıldı/, Dış Haberler: Ergun Balcı, Ekonomi: Cengiz Turhan, Kültür: Celal Üsler,
Spor Danışmam: Abdulkadir Yticelman, Düzeltme: Refik Durbaş, Araştırma: Şahin Alpay, lş-Seııdika: Şük­
ran Ketene*, Yurt Haberleri: Necdet Doğan, Dizi Yazılar: Kerem Ç alışkan, 9 Koordinatör: Ahmet Korulsan,
# Mali işler: Erol Erkuı, 9 Muhasebe: Bülent Yener 9 Bütçe-Planlama: Sevgi Osmanbeşeoglu 9 Reklam:
Ayşe Torun, Ek Yayınlar: Hülya Akyol 9 İdare. Hüseyin Gürer, İşletme: Önder Çelik, Bilgi-lşlem: Nail İnal.
Güneş: 6.35
öğle: 12.21
İkindi: 15.26
Akşam: 17.59
Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Ga
34334 |st. PK 246-luanbuI. Tel: 512 05 05
Bürolar: Ankara: Zıya Gokalp Blv. İnkılap S.
133 II 41/428 9 İM"lr: H. Ziya Blv 1352 S.:
9 Adana: İnönü Cad 119 S. No: l kat I, Tel
Yatsı: 19.18
<JLÎL
İsmet Zeki Eyüboğlu’nun 36’sı yayımlanmış 71 kitabı var
ilikten laikliğe...
Ortaokuldayken
Nakşibendi tarikatına
giren ve burada altı
yıl kalarak yükselen L
Zeki Eyüboğlu
Bektaşiler, Halvetiler
ve Mevlevilerle de
ilişkilerde bulunmuş.
“Anadolu’daki
gelenekleri, töreleri
eşeleyince birçoğunun
çoktanrılı
dönemlerden kaldığını
gördüm.”
alpâF kabâcali
Yayımlanmış, yayımlanmamış
kitaplarının sayısı 71’e ulaşıyor.
Listede neler var neler... Divan şi­
iri üzerine incelemelerden “ Ana­
dolu uygar!ığı” m konu alan ça­
lışmalara, dinler ve mezhepler ta­
rihinden folklor derlemelerine,
felsefe çevirilerinden etimoloji
sözlüğüne kadar “ türlü çeşitli”
konular... Yayımlanmayanlar
arasında romanlar, şiirler, anılar
bile yar... İlk yazısı 1946’da, öğ­
renciliği sırasında “ Tarihten Ses­
ler” dergisinde yayımlanmış. De­
mek ki 43 yıldır yazıyor...
İsmet Zeki Eyüboğlu, ortaokul
öğrencisiyken Fatih’te Şeyh Sü­
leyman Efendi’nin tekkesinde
Nakşibendi tarikatına giriyor. Yıl
1939. Nakşibendiliği 1945’e kadar
sürüyor, tarikatın birtakım aşa­
malarından geçerek yükseliyor.
1942’de, Fatih’teki Kilise Camisi’nde imamın bulunmadığı za­
manlarda namaz kıldırmaya baş-
P O R T R E İ. ZEKİ EYÜBOĞLU_________
Yazar ve çevirmen
Ismet Zeki — “ Laik demek dine karşı olmak demek değil” .
lıyor. Çocukluğunda, çevresinde­
ki Çepni’lerden etkilenerek Bek­
taşîliğe merak sarıyor, yaşamı bo­
yunca Bektaşilerle sıcak ilişkiler­
de bulunuyor. Sahaf Muzaffer
Ozak’la yakınlığı sonucu Halveti
tarikatına da giriyorsa da, gerek­
li aşamalardan geçmiyor... Mevlevileri tanıyor, “ Mevlevi muhib­
bi (dostu)” oluyor...
Geciken öğrenim __
miyor...
Tekkede bulunduğu günlerin
etkisiyle önce divan edebiyatına
yönelik çalışmalar yapan İsmet
Zeki, felsefe öğrenimi gördükten
sonra dünyaya daha değişik açı­
lardan bakmaya başlıyor. Bu ba­
kış açısı, aynı zamanda, onun bir­
birinden kopuk görünen çalışma
alanları arasındaki bağlantıyı sağ­
lıyor.
Önce kısa bir açıklama yapa­
lım: Ona göre, “ Anadolu mede­
niyetleri” yok, bir “ Anadolu uy­
garlığı” var. Anadolu’da tarih
boyunca yaşayan toplulukların bu
topraklarda ortaya koydukları
ürünleri, gösterdikleri başarıları
birbirini izleyen buluş ya da uy­
garlık evreleri olarak değerlendi­
riyor. Ve diyor ki:
1948 yılında, Nakşibendilikten
dolayı biraz gecikmiş olarak, İs­
tanbul Üniversitesi Edebiyat Fa­
kültesi’nin Felsefe Bölümü’ne ya­
zılan İsmet Zeki Eyüboğlu, bura­
da felsefe tarihi, sistematik felse­
fe, ilkçağ tarihi, klasik filoloji bö­
lüm lerinden sertifika alıyor.
1953’te fakülteyi bitiriyor. Öğret­
menlikleri ve kimi ansiklopediler­
deki çalışmaları dışında, bağmı­ Felsefenin önemi_____
“ Özellikle Anadolu uygarlığı,
şız yazar olarak çalışmalarını sür­
dürüyor. Ancak bunca yazarlık Anadolu’da konuşulan diller, fel­
uğraşı, bunca kitap geçimini yal­ sefe yöntemi çerçevesinde ilgimi
nızca kalemiyle sağlamasına yet­ çekmeye başladı. Bu da yetmedi...
1925’te Trabzon’un Maçka ilçesinde doğdu. Vefa Erkek
Lisesi’ni (1948), İÜ Edebiyat Fakültesi Klasik Filoloji
Bölümü’nü bitirdi (1953). Bir süre öğretmenlik yaptı. 1959’dan
bu yana İstanbul’da serbest yazar ve çevirmen olarak çalışıyor.
Çeşitli gazete ve dergilerde çok sayıda yazısı ile telif ve çeviri
36 kitabı yayımlandı. Kitaplarından başlıcaları Divan Şiirinde
Sapık Sevgi (1968), Anadolu İnançları (1974), İnsanın Boyutları
(1979), Alevilik, Sünnilik, İslam Düşüncesi (1979), Şeyh
Bedrettin ve Varidat (1980), Anadolu Uygarlığı (1981), Kendi
Sözleriyle Atatürk İlkeleri (1981), Mezhepler Tarikatlar Tarihi
(1987), Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü (1988), Mcvlana’dir
Konuya ilişkin yapıtlar, belli alan­
lara yönelikti. Oysa bunların dı­
şında, el sürülmemiş başka alan­
lar vardı. Sözgelimi halkbilgisi
varlıkları... Bunlar üzerinde çalış­
maya başlayınca, kaynak sorunu
ortaya çıktı. Anadolu'da yaşadı­
ğım, gezdiğim yörelerde birtakım
geleneklere, törelere, alışkanlıkla­
ra rastlıyordum. Bunları biraz
eşeleyince çok daha eskilere git­
tim, birçoğunun çok tanrılı dö­
nemden kaldığım gördüm. Felsefe
insana bir bakış açısı veriyor.
Bundan yola çıkınca sorunları
görmek daha kolay oluyor.”
Anadolu tarihi_______
İsmet Zeki, üniversiteyi bitir­
dikten sonra 1948-1953 arasında
‘Türk Folklor Araştırmaları’ der­
gisinde “ Anadolu halkbilgisi var­
lıklarıyla ilgili derlemeler” yayım­
lar. Bunlar daha çok doğup bü­
yüdüğü Karadeniz yöresinde kemençe eşliğinde söylenen türkü­
lerdir. Sonradan, araştırmalarını
sürdürürken Anadolu gezilerine
çıkar; Türkiye’nin 57 ilini dolaşır:
“ Eski çağ, ilkçağ uygarlıklarının
kalıntılarının bulunduğu yerlere,
ayrıca köylere gittim. Bu geziler­
den en çok şunu öğrendim: Ana­
dolu tarihi kopmamış. 1071’de
Selçuklularla da başlamamış. En
arınmış, yeni sayılan kuramlarda
bile, özellikle geleneksel, Jöresel
nitelik taşıyanlarda, en eski çağ­
lardan kalma izler var. Düğünler­
den sünnetlere değin...”
Geliyoruz İsmet Zeki’nin ilgi ve
araştırma alanlarından bir başka­
sına; tarikatların, mezheplerin İs­
lam dinindeki yerine. O, bunların
dinle bağdaşmadığını söylüyor:
“ İslam dininde ayrılık yok. Bu
konuda Kuran’da ayetler var, ha­
disler var. Bütün mezhep ve tari­
katların Kuran’ın son biçimini al­
masından sonra ortaya çıktığı gö­
rülür. Bunların doğuşunun başlı­
ca nedeni şu: İslamiyet komşu ül­
kelerde yayılmaya, tutunmaya
başlayınca, Kuran yöresel gerek­
sinmeleri karşılayamaz oldu. Kar­
şısına başka odaklar çıkarıldı.
Bunlar yeni bir yoruma gittiler,
mezhepler böyle doğdu. Dört
mezhebin inanışları karşılaştırılın­
ca, uygulama bölümlerinde (na­
maz, orûç vb.) ayrılıklar görülür.
Bunların da yöresel gereksinme­
ler sonucu olduğu anlaşılır.”
Ya günümüzde? “ Bugün” di­
yor İsmet Zeki, “ Şeriat yandaşı
görünenlerin çoğu, tarikat uygu­
lamalarını yönlendiren kişilerdir.
Bunların birçoğu devlet kuruluş­
larına değin girmiş. Sözgelimi, ta­
rih boyunca Anadolu isyanlarının
elebaşısı, Nakşibendi tarikatıdır.
Bugün toplumsal olayların içinde
öncü durumunda olan, laikliğe
karşıt uygulamaları yönlendiren,
aynı tarikat...”
Türban..._________ __
Konuşmamız, laiklik üzerinde
yoğunlaşıyor. İsmet Zeki, çok sa­
yıda cami yapımından “ eski Sür­
yani rahibelerinin başörtüsüne
benzeyen türban” a, Mevtana Mü­
zesi girişindeki “ Kim burayı ge­
zerse yetmiş bin Kabe sevabı yap­
mış olur” yazısına, tekkelere, şe­
riatçıların uzun sakallarına, baş­
larındaki sarık ve dolaklarına ka­
dar pek çok örnek sıralayıp “ İs­
lam dininin özüne aykırı” diye ni­
telediği uygulamalar üzerinde
duruyor. Laikliğin gerçek anlamını da şöyle açıklıyor: _______
Din ve birey
“ Laik bir kimseyi dine karşı
göstermek yanlıştır. Bu, şundan
kaynaklanıyor: Laik olan, bütün
din verilerini toplumsal yönetim­
den uzaklaştırıyor. Oysa inançtan
toplumsal yönetimin odağı ol­
maktan çıkarmak isteyen, dine
karşı gösteriliyor. Bu, doğru de­
ğil. Din, bireysel bir eğilimdir.
Çünkü devletin dini olmaz. Kuran’da, hadislerde Tanrı, devleti
cennete ya da cehenneme gönde­
recek diye bir buyruk yok. Tan­
rı, ancak tek tek günah işleyenle­
ri cennete ya da cehenneme gön­
derir. Bu durumda bireysel olan­
la toplumsal olanı birbirinden
ayırmak gerekiyor. Laiklik top­
lumsal bir yönlendirme odağıdır,
din ise bireyseldir. Bir ülke değiş­
mez ilkelere göre, dine dayatıla­
rak yönetilemez, yönlendirilemez.
Ancak bunu benimsedikten son­
ra laik oluruz.”
Laikliğin 1950’den sonra yavaş
yavaş kemirildiğine, 12 Eylül’den
sonra da yalnız adının kaldığına
inanıyor İsmet Zeki. Tekkelerin
kapatılmasıyla, giyim kuşamla il­
gili ve “ TC’nin laiklik niteliğini
koruma amacını güden” devrim
yasalarının yürürlükte olmaları­
na, anayasayla da korunmalarına
karşın, uygulanmadığını ifade
ediyor.
Taha Toros Arşivi
Download