Question Acaba Şura Ayeti: “Onların işleri, aralarında danışma iledir”(1) hükümet oluşturulmasını halkın sorumluluğuna bırakmamış mıdır? Answer: Halkın halka hakimiyeti veya Allah tarafından atanan bir kimsenin hakimiyeti için bu ayete dayanmak, kesinlik arz etmeyen bir konuda ayetin ifade ettiği genel anlama dayanmaktır ki bu da batıl bir iştir (söz konusu ayette böyle bir konu olmadığı için ayetin hükmünü de olmayan bir konuya yükleyemeyiz). Gerçi ilk bakışta bu ayetin genel anlamının içerdiği hükme bakıldığı zaman “somut örnek şüphesi” düşünülebilir; ama dakik ve ince bakıştan sonra, böyle bir delil getiren şahsın, söz konusu ayetten kendi iddiasını ispatlamak için faydalanma hedefinde olduğu anlaşılır. Bu ayette eğer genel hüküm varsa bu hüküm, müminlerin işlerinde meşveret etmeleridir ve hükümet ve rehberlik meselesinde bu ayeti delil göstermek için öncelikle hükümet işinin halkın işleri zümresinden olduğu ispat edilmelidir. Bu durumda (hükümet ve rehberliğin halkın işleri arasında olduğunu tasavvur ederek) şöyle denilebilir: Çünkü hükümet, insanların işlerinin bir kısmıdır ve müminler kendiişlerinde meşveret ederler. O hal de hükümet, halkın meşveretiyle oluşur ve lider de cumhurun meşveretiyle belirlenir; ama hükümetin insanların işlerinin bir parçası olduğu ispatlanmadığı sürece, söz konusu ayetin delil gösterilmesi doğru değildir. Zira bu, kesinlik arz etmeyen bir konuda genel hükme dayanmaktır. Faraza ayetin genel anlamının böyle bir delaleti olduğu farz edilse bile özelde ve somut örnek gösterilmesinde de yukarıda söz konusu edilen delil geçerli olacaktır. Allah-u Teâlâ Peygamber Ekrem (s.a.a)’e şöyle buyurur: “iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven.”(2)Allah-u Teâlâ “ümmet kararını verdiği zaman” veya “sen ve onlar kararlaştırdığınız zaman” şeklinde buyurmamıştır; bu ise en son ve kesin karar vermenin Peygamber Ekrem (s.a.a)’in sorumluluğunda olduğunu ve meşveretin ön hazırlık, uzmanlık ve konuyu tanıma ve … boyutu taşıdığını ortaya koymaktadır. Şura Suresi'nde de meşveret sınırları belirlenmiş ve “iş hakkında onlara danış” buyrularak bu sınırın “Allah’a dair işler”in değil, “insanların işleri” hakkında olduğu açıklanmıştır. Kanun, yargı ve hüküm Allah’a aittir ve meşvereti kabul etmez; hangi şeyler helaldir, neler haramdır ve neler farzdır, bunların tamamı Allah’ın iradesine bağlıdır ve bir taraftan Kur’an ve sünnetle diğer taraftan akli delille açıklığa kavuşur. İslam toplumunda üç çeşit iş vardır: Birincisi, kanun koyma ikincisi, kanunun uygulanması ve üçüncüsü, kanunun en güzel şekliyle icra edilmesi ve işlerin kanunla uygunluk taşımasının gözetmenliği; yani kanunların icrasını kanunla mukayese edecek, doğrululuğunu ve yanlışlığını denetleyecek ve doğru amel edilmemesi durumunda cezalandıracak bir güç ve organın bulunması gerekir. İslam nizamında kanun koyucu ve yargı gücü Allah’a aittir ve ilahi kanunun uygulanması insanların görevidir. Şimdi insanların kanunları uygulamak istediklerini düşününüz; örneğin halkın kendi tabii kaynaklarından en güzel şekliyle yararlanmak ve kendi bağımsızlığını korumak istediğini düşünelim. Burada meşveretin belirleyici bir rolü vardır. Acaba çiftçilik migüçlendirilmelidir yoksa mandıracılık ve sanat mı; ülke nasıl yapılandırılmalıdır; sermaye yatırımı nasıl olmalıdır; örneğin ekonomik sorunlar nasıl halledilmelidir; trafik gibi şehir sorunları nasıl çözümlenmelidir ve benzeri işlerin tamamı kültürel, iktisadi, siyasi ve askeri alanlarda İslam toplumunun yapılandırılmasıyla alakalı işler hakkında konuşulup tartışılır.Refrence: 1.Şura Suresi, 38. ayet. 2.Âl-İmran Suresi, 159. ayet. -----------------------------Kaynak: DÜŞÜNCE ESİNTİSİ ; AYETULLAH CEVATİ AMULİ . www.ahlulbaytportal.com Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır