TEKSTİL SANAYİİNDE DİŞ TİCARET SORUNLAR! AÇIK OTURUM 235 YÖNETICI Mak.Y.Müh, Ünal ŞERAFETTİNOĞLU 1936 Gaziantep doğumlu. I960'da İ.T.Ü. Mak. Fakültesinden mezun oldu. 25 yıl Sumerbank'ta çeşitli görevlerde bulundu, 1985'ten itibaren T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Teknik Baş Denetçisi olarak görev yapmaktadır, KATİLANLAR Ahmet ARBATLI 1950 İstanbul doğumlu, Useyi Saintrjoseph FEW sız Köleji'nde okudu, 1975 ODTÜ Ekonomi bölümü mezıjjiu. .Î977'dè işletme mßSferJhi bitirdi. -"•/', , < <1975-1981 ara<,ı Ankara'da Türkiye, Odalar Birliği ye özel firmalarda dış ticaret konularında yöneticilik yaptı.- İ9B2ı yılı faşında Edpa Pazarlama AŞ, 'nde çahşmaya başladı, 12.9.1986 tarihinden itibaren aynı firmada Genel Müdürlük görevini yürütmektedir. Mak.Y.Müh. Ayçan-ÇAKI RÖĞULLAİI 1944 doğumlu. 1967'de İ,T*Ü, Makina Fakültesini bitirdi, Yedek-subaylık hizmetinden sonra, 1969-1971'de Karabük Demir Çelik işletmelerinde, 1971-1973 yıllan arası TÜBİTAK Sanayi ile ilişkiler ünitesinde görev yaptı. 1973-1983 yılları arası serbest mühendismüşavir olarak çalıştı. 1983 yılından bu yana Anavatan Partisi Kurucusu, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi, Denizli Milletvekili, Plân ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili ve Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu Başkanı olarak çalışmaktadır. Çeşitli dergilerde yayınlanmış makale ve çevirileri, kongrelerde sunduğu bildirileri vardın İngilizce ve Almanca bilmektedir. Sırrı GÜLÎEICİN 1929 EskişehirMihallıççık doğumlu, IİT.İ.A. 1954 mezunu. Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünde çalıştı, 8 yıl mali müşavirlik yaptL 1965 yılından itibaren hazır giyim, konfeksiyon üretim ve ihracatı ile uğraşıyor, İ.T,O, meclis üyeliği, bütçe komisyonu başkanlığı, 5. BYKP hazırlanırken Hazırgiyim ve Örgü Komisyonu başkanlığı yaptı, 3 yıldan bu yana İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı. Dr. Mehmet KABASAKAL 1951 Malatya doğumlu. Boğaziçi Üniversitesifndcn "Endüstri İdarecisi" olarak mezun oldu. 1975 yılında A.Ü. Siyasal Bilgi ter Fakültesinde lisansüstü eğitime başladı, 1984 yılında "Siyaset Bilim Doktoru" oldu. 1976-1977 yılında BaUkesir Pamuklu Dokuma Sanayii A,Ş/de İdare Meclisi üyeliği yaptı. 1978 yılında DPT'de müşavir olarak görev aldı. Ocak 1961 rde Boğaziçi Üniversitesi'nde Atatürk Devrimi Araştırma Enstitüsünü kurdu ve yönetti, 1983 Eylül'ünde Üniversitef den ayrıldı; Uluslararası[nitelikte.birtamtma şirketinin Genel Koordinatörlüğünü üstlendi, 1984 yılında Genel Müdür Yardımcısı sıfatıyla MEPTAŞ'm İstanbul Şubesini kurdu, Halen bu görevini sürdüren KABASAKAL 1985 yılından itibaren Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği'nin Başkan Vekilliğini yapmaktadır. Siyaset Bilimi, İktisat ve Planlama konularında yayınlanmış birçok çalışması ve yazısı bulunmaktadır, Yücel ÖZ 1940 İnegöl doğumlu, Galatasaray Lisesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. 1967A 977 yılları arasında Ticaret Bakanlığı Dış Ticaret Dairesinde çalıştı, bu arada Paris Ticaret Müşavir Yardımcılığı ve Kuveyt Ticaret Müsteşarlığı görevlerinde bulundu, 1977fden bu yana özel sektörde çalışmaktadır, Halen Biesseci A.Ş, İthalat-İhracat Müdürüdür, Haluk ÖZELÇÎ 1943 Ankara doğumlu, Orta öğrenimini Ankara Koleji'nde yaptı, 1968'deA.İ.T.İ.F. İşletme Bölümünü bitirdi. Askerlik hizmetinden sonra 1971 yılında o zamanki adı Dış Ekonomik İlişkiler Bakanlığı olan, daha sonra Ticaret Bakanlığına dönüşen ve şu anda da Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı fna bağlanan İhracat Genel Müdürlüğü fnde çalışmaya başladı. 1975-1978 yıllarında Hamburg'ta ticaret müşavir yardımcısı, 1982-1986 yıllarında Doğu Berlin'de ekonomi ve ticaret müşaviri olarak görev yaptı, Yurda döndükten sonra aynı Cenel Müdürlüğün Sanayi Ürünleri Daire Başkanlığını yapmakta olup İngilizce ve Almanca bilmektedir. Prof.Dr. îîker PARASIZ 1943 Kütahya doğumlu, 1966'da A.Ü, Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. 1972 yılında Fransa'da Montpellier Üniversitesinde "L'ın dation Turguie" a'dlı tezini savunarak doktor oldu, 1975'de "Dayanıklı Tüketim Malları" adlı tezini savunarak Doçent oldu. 1980fde Prof, oldu. Halen Uludağ Üniversitesi İİBF öğretim üyesidir. Para ve Banka, Makro Ekonomi, Para Politikası, Uluslararası Para Sistemi adlı kitapları ve birçok makalesi vardır, îdi! TURUNÇ 1958 Ankara doğumlu, 198Vde ODTÜ İdari İlimler Fakültesini bitirdi, 1983 yılında aynı bölümde 'Türk Pamuklu Tekstil Sanayiinde Teknolojik Yayılma ve bir Yöntem Önerisi" konulu tez vererek lisansüstü öğrenimini tamamladı. 1981-1986 yıllan arasında MPM Ekonomi Şubesinde uzman yardımcısı veuzman olarak çalıştı. Halen Dışbank Ekonomik Araştırmalar Etüd ve Planlama Müdürlüğünde görevli bulunmaktadır. Tekstil sanayiine ilişkin araştırma ve bildirileri bulunmaktadır, 237 AÇIK OTURUM ÜNAL ŞERAFETTİNOĞLUt Oturum Başkanı Sayın izleyiciler, hepinizi saygıyla selamlıyor, açık oturumu açıyorum, Öncelikle katılan konuşmacıları takdim etmek istiyorum. Sayın Ahmet ARB ATLI, EDPA Pazarlama A.Ş. Gn. Md. Mak.Y.Müh. Sayın Ayçan ÇAKIROĞULLARI, Denizli Milletvekili ve Türkiye-AETKarma Parlamento Komisyonu Başkanı Sayın Sırrı GÜLTEKİN, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçılar Birliği Başkanı Saym Dr, Mehmet KABASAKAL, MEPTAŞ GnMd.Yrd. Sayın Yücel ÖZ BİESSECİ İthalat-İhracat Md. Sayın Haluk ÖZELÇİ, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracat Genel Müdürlüğü Sanayi Ürünleri Daire Başkanı Prof.Dr. Sayın İlker PARASIZ, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Saym idil TURUNÇ, Dışbank Ekonomik Araştırmalar Etüt ve Planlama Müdürlüğünde Ekonomist. Efendim, açık oturumumuzda ilk bölümde daha önceden benim hazırlamış olduğum soruları sayın konuşmacılara yönelteceğim, Bu iki aşamada gerçekleşecek. Ondan sonra sayın izleyicilerimizin sorularını toplayabilmek için bir 15 dakikalık ara vermeyi düşünüyoruz ve bu arada sorularınızı topladıktan sonra da gene saym konuşmacılarımıza söz vereceğiz.Şimdi ilk sorumuz Sayın İdil TURUNÇ hanımefendiye olacak. Bize tekstil ve giyim sanayiinde genel sorunlar hakkında bir derleme yapacaklar ve konuyu takdim edecekler. Buyurun efendim. İDİL TURUNÇ Teşekkür ederim, Sayın Başkan, değerli izleyiciler. Tekstil sanayiinin sorunlarını bir ekonomist olarak arz yönünden ve talep yönünden gelen sorunlar olmak üzere iki ayrı guruptatoplamak uygun olacağı düşüncesindeyim. Bu nedenle Öncelikle arz yönüyle ilgili olan sorunlara, daha sonra da talep yönüyle ilgili olan sorunlara değinmek İstiyorum. Üretimin arz yönüyle İlgili olan sorunların teknik ve finansman sorunlar adı altında iki ayrı grupta daha incelenebileceğini düşünüyorum. Teknik sorunlar konusunda da daha başka ayrıntılara girmek isterim. Teknik sorunlarla ilgili olarak ilk değinmek istediğim üretim süreci. Bilindiği gibi tekstil sanayii Türkiye'de çok sayıda ileri ve geri teknolojinin birlikte olduğu, her İki teknolojinin de birlikte yer aldığı bir görünüm arz etmektedir. Bu nedenle de ayrıca teknik üretim sürecinde de çok sayıda aşamanın olması ve bunların da birbirleriyle etkileşim içerisinde olması, ilk aşamalarda ortaya çıkan sorunların daha sonraki aşamalarda giderek artmasına neden olmaktadır Bu nedenle birinci sorun olarak değineceğim konu makro açıdan öncelikle her aşamada kullanılan makinalarm özelliklerinin ve standartlarının bilinerek ve bu makinaların her aşamada önceki ve sonraki aşama ile uyum içinde olmasına özen gösterilmesi gerekmektedir, Bir başka deyişle, sektörde teknolojik dengenin sağlanmasına yönelik olarak bazı çalışmaların yapılması gerektiği düşüncesindeyim. Bilindiği gibi, Türkiye'de iplikrdokumarterbiye ve konfeksiyon bütünleşmesi olan entegre firmaların sayısı oldukça az bulunmaktadır. Ancak çalışmalar da göstermektedir ki, firmalarda entegrasyon düzeyi arttıkça ölçek ve yeni teknolojilerin beraberinde gündeme geldiği, bunun da verimlilik ve maliyetleri olumlu yönde etkilediği söylenmektedir. Bir ikinci sorun olarak kalite kontrol sorunu, yine teknik sorunlar başlığı altında incelenebilir düşüncesindeyim. Daha sonra hammadde niteliği, Türkiye'de hammaddenin niteliğine ilişkin olan sorunlarda sanıyorum, hammaddenin fiyatlanması konusunda ortaya çıkmaktadır. Bu konuda istikrarlı bir fiyat politikasının izlenmediği dikkat çekicidir. Bilindiği gibi Ekim 86'da alman kararlara kadar dünya fiyatları ile yurtiçi fiyatları arasında özellikle 238 pamuk ve pamuk îpliğînde büyük bir farklılık belirmiş ve bunun sonucunda da İmalatçıların büyük ölçüde gereksinmelerini ithalat yoluyla karşılamaları gündeme gelmişti. Yapılan görüşmeler sonucunda firmalarda şu anda toplam üretim maliyeti içerisinde en büyük paya sahip olan kalemin hammadde ve yardımcı maddeler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Daha sonra enerji sermaye ve işçilik giderleri gelmektedir. Sektörün bir başka sorunu da, yine yatırım hedefleri belirlenirken, bunların niteliğine ilişkin olan ilkelerin belirlenmemiş olması, sanıyorum önemli bir sorun durumundadır. Çünkü bu sektörde bir taraftan ikinci el ithal tezgah artışına neden olurken, diğer yandan da yurtiçinde bundan bağımsız olarak üretim yapma çabalan sürmekte ve sonuçta sektörde herkesin kendi İmkanlarına göre bağımsız olarak yatırım yapmaları sözkonusu olabiliyor. Bu da sektörün dengesizliğini artıran bîr başka sorun durumunda. Ayrıca Türkiye'de son zamanlarda bilebildiğim kadarıyla, kârların yoğun olduğu dönemlerde bunların yatırıma dönüşmediği gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Daha doğrusu bu kârların ne ölçüde yatırıma dönüştüğünü gösteren bilgiler elimizde bulunmamaktadır. Sanıyorum sektör büyük ölçüde krize girdi deniliyor* Bu özelliğin büyük bîr etkisi oldu sanıyorum. Bir başka nokta, arz öneriyle ilgili olarak finansal sorunlar. Kanımca finansal sorunlar da iki boyutta gündeme geliyor. Birincisi teknoloji seçimi sırasında, diğeri de firmaların normal üretimlerini sürdürmeleri için gerekli olan finansman sorunları şeklinde. Yapılan birçok araştırmalar firmaların teknoloji seçimlerine finansman güçlükleri nedeniyle, finansmanları ölçüsünde yaptığını ortaya çıkarmıştır. Diğer konulardaki sorunlar, imalat sırasındaki finansman sorunları ise daha çok İzlenen devlet politikası ile yakından ilişki içerisindedir. Bu nedenle bu konuda fazla bîrşey söylemek istemiyorum, Talep yönünden gelen sorunlar ise yurtdışı ve yurtdışı talepleriyle ilgilidir. Bilindiği gibi yurt dışında toplam ihracatın % 60 civarında bir kısmı AET ülkelerine yapılmaktadır ve Mayıs-Haziran döneminde imzalanan anlaşmayla Türkiye'nin 1988 yılı sonuna kadar AET ülkelerine ihraç edeceği kotalar ve miktarları belirlenmiş durumdadır, Ortadoğu pazarlarının payının % 20-25 dolaylarında olduğu sanılmaktadır. Ancak bu durumda üretim artışı olabileceği gibi mevcut talebe bağlı olarak üretim kapasitelerinde eksiklik kalabileceği gîbl artışların da olabileceği gibi bir durum ortaya çıkabilmektedir sanıyorum. Önümüzdeki yıllarda Sovyetler Birliği ile imzalanan doğal gaz çerçevesinde ne tür taleplerin geleceği ve Türk tekstil sanayiinde buna ne ölçüde ayak uydurabileceği konusunda eksik bilgiler bulunmaktadır, İç piyasa talebi konusunda da bildiğimiz gibi, tekstil ürünleri niteliği gereği, her zaman bir talebe sahip olan ürünlerdir. Ancak bildiğimiz gibi Türkiye'deki üretim kapasitesi talebin oldukça üzerinde bulunmaktadır, Bu nedenle de dış pazar sorunu ağırlığını giderek artırmaktadır Şu anda sorun olarak belirlediğim bunlar, sanıyorum çok daha fazla eklemeler yapılabilir sorunlara. Teşekkür ederim, BAŞKAN Sayın İdil TURUNÇ biz de çok teşekkür ederiz. İyi toparlayabildimse, birincisi teknolojik veyahutta teknik sorunlar başlığı altında topladınız, İkinci başlıkta finans ve yatırım sorunlarını ve son olarak da talep, iç ve dış talep yönünden topladınız ve dışsatımlarda oldukça yoğun sorunlarımızın olduğuyla da ile sonuçlandırmış oldunuz. Bu durumda ikinci sorumuzu Prof, Dr, İlker PARASIZ Hocamıza yöneltmek istiyorum. Sanayileşmiş ülkelerin dış ülkelere özellikle de sanayilerini geliştirmekte olan ülkelere karşı uyguladıkları tedbirleri bir tarihçe şeklinde sıralayabilir misinizi Prof, Dr, İLKER PARASIZ Teşekkür ederim Sayın Başkan, Değerli izleyiciler, önce bana bu fırsatı verdiği için Makina Mühendisleri Odasına da ayrıca teşekkürlerimi sunarım. Çünkü yepyeni bir konuda bana en azından yeni bilgiler edinmeme büyük katkıda bulundular. Ben konuma girmeden önce şöyle bir kuralı yani genel hayatta aslında dış ticarette çok geçerli bîr kuralı, ama genel hayatta da her zaman geçerli olan bir iki genel kuralı söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum. Bunlardan bir tanesi mutlak üstünlükler, birdi239 geri de mukayeseli üstünlüklerdir. Şimdi acaba insanlar, günlük hayatlarında mutlak ola-' r^MiîY¥>îduk!ön^^ of§atëf;%ô^âr^^ d«ftlàhrt-*^kafeïfnâr»rafcsjrt1ér riïiïtiùtiii fcôylé tfïrefaeWW i'$m\hà\iWü^kM'WiV avuka^diyef^'Hem?6n"parf0iäK dafctlfayafciyftPEbfc feoràtirbîrSëlSràê^^dBîyf BıHaVtP kâîdaWarrvàr^e**^ çëîèflni këridf^ fatkbiVtr^émyb"éfa^a^nVféndifel î s b M u t ^ 1 Ï V ; ^ n P â ? n ^ à % 6Ü[HVİıkâf* ifcrpàVrriàgjyfa däkmcffazärif)!i^kfefertlrtàBHIf: OHuh'^SnVrs fjfflîigü ffiWS^ilfeKWfëfrrir niàhkërf*ëae'.s&vuHàblHîi ifthêVbu évukatm Yeşim'i ik'f*pafnîAfa^azrVŞarTOif fefkrtîter*tUEîtiaMkéhdrsî'fteV5ne!kâdarè1t paVnrfakta dàkfilcy-v^iybrl^dèi ; 15und^r$ilik' v d$^rârïnr yurotrftàcéfe Ç&nRfc buHrJa-foyle bir^â'Mjrvardîf^DavayryÜrutrhefiTe Mäiicägipâtàp y3z*ya2makle%eCtf^^^ kaAhacagl'parâdart'selcfctere otfëyecégl d a H a ! f e M d r f / ^ ' M û i l â r a r ^ V t e k r ^ d e tema pfënsïp blltioV vë bàfAf^oriohrii1ërltàfrafihdafll1daîBizëfempdie ^âifén v^icfehUi^falahnWfa' dàfëoriterirfi kurd'ukïëh genel^eVçé^e'bu'rhufeyesèli ükürİlÜklePüstüneaff: tabfî'tekstif* sektöründe bd-kendrirginaèfr'bf^ya-çMyor. BakiyortuHü^'dün 'ëêfabrH&Hàrvgek&fç gc$ dük/SönffderecefTeHtekndfd}irervar 'dwiyor Almanya'da, bizim tefenblöjıterim'ız M a h n yänfridä zër^-if kalıyor deni^Öh Bü dürumdä bir Hahdrfepmış gibi bir durum;ortaca :çıkıy6F. Aslında1 "düKjm4abll Ki^öyle^degıl'/'yanrAlmanya Veyahutta Japonya veya1 Xmérlka'tèVa İtalya- son5 der'écé Üstün1 teMnöîöjıye safiîp ülkderbileoisalaf; bü'ülkefer teksflïï^éO'fV çok: dmk Q*stün'vottfuklärt afânlardaf üretFrthflerîrVi yapmaları* tëksffH; diyelim- ki başka'ülkelere' bi'raftmafarrgei^W/Ämä^ ğFmv'dürurhöyfe degîirBafifıIar bfzé mutaVtesélf üstünlük 1er-feorlS'irti çrnpozê'eBiybriàr;' ama kërfdi'Fêrt ^ëk:dé r^ïàVet etmiyorlar. Yani mutlak ofarak üstün dldıiğumü'z endüstrileri biz' gene d e ^ m ettirelim felsefesi1 İçinde görüriüyarlar. Tabir bu W çelişki gibi gÖÄuVoK Ama-bùnisn-içindede frisch arıyor, acaba bu ÇeHşkıİi flufumu orteöan k'aWfrfé; briların açımdan'bakıyöfu2?; bîr de'kef»drrrîf£ açısıncîân; bakfyoruz; b'rr duruTtı var mi 'cfiyè; Odä şu dfüförT^ani batılılar Her ne kadar da mukayeielrüsfürrlükferteoi-fsi dëmislersè 'd'£ çok u^urr^bir farriarfâ yaymalar; yani uz'un vadede bôyfèdfr; äma'krsa vadede'işl'er tabîî deftîşîyör/Şirtidi Bii olayı brr'zamatrperspektifi İçinde, içok üzün'&ir zamanda ele alabiliriz';:bir de-Rlsa'^âmahda^ele älabfririz. îşte/kîsa 2îamàVdà4ele âidrgimtz zaman riatrTTfànn, görünöjte mutlak üstünlükler teorisine'cfàha'yakın gîbl'görünmelerirfin necfehîhi ortaya koya-' billfe, Şimdrbü i^m'kokdnmé inersek sabahleyin bîr Ttön'uşmadı arkadaşımız çok;güzel vt/rgüladıiârVHîridîsfari^kadar götürmek mümTcüh, yàrrîÏ8. yüzyıllara kadar; bi'^ ö;kadar gitmeyelim; 1930flârdân başlayalirh. Biliyorsunuz, 19z9veköWorhfk'kr'U» s/faa):riä'a;dühyada himayecilik zirveye çrkmıştır ve ünlü deyimime "kö'rnşunui:dilenciîeştîrme politikası" dediğimiz himayecilik politikaları, 1929-1933 yılları arasında dünya ticareti hacmini % 300 azaltmıştır veyahutta üçken bire düşmüştür dünya ticaret hacrjıi, Bunup ürerine AßD, 1934 yılından itibaren, tâbfı Amerika demek gerekiyor işin başında, çünkü dünya ticaret hacminin büyükbfr böfümüriüo dévirierde'gëne Amerika götürüyordu ve günümüzde de oyleXmèrika'siz herhangi'bi rşeyı tartışma^ berk i yanlış olur.'Bunun 'üzeri ne Amerika^" yoruz. 1934 yılında karşılıklı trdàtoâhtasmàlàn yaşadı1 Çerçevesinde dünya ticâretinf artır= maWiçîfi birtaftlrnMliyetle're'gifişillyof' 1940'h yıjlarâaİ. Dünya Savaş incïàn sonra, bir arida bakıyorsunuz, ĞATT/yariî Gümrük ve tarifeler1 Çenet Antlaşması diye bir ^nîajmanın imzalandığını görüyorsunuz.'Ayni zamanda îMFninı durulduğunuı görüyordunuz. Aynı anda Dünya Bankasının kurulduğunu görüyorsunuz. Bu üç kyruIuş .birlikte^ dünyada, istikrarı sağlamak, istihdamı sağlamak, dünya ticaretini artırrnak'prensiplçrmi getirmiştir. Tabii !bÜrffiafWâh "döviz kurlarında istikrarı Ve istihdamı; dovizkurjarı'ndakV istikrarı IMF, istlhdamr-dîyetırn kî Dünyâ BânkasH Dünya titaretifii serbestleştirmeyi 'dé ÙATT üsffen' misti. Tabii GATT; birtakfrfı dünya tkaretmi artırmak; serbestleştirmek Ve o sïraHa'dîinyâdakr mevcuïtarifeleri indifmek; kotaları isë kesin kanırmak, yariî GATT dédigimiz kuruluşun ämaci'tetilah kaldırmaktır vé kèsin kufaF koyrrrüştur; ama tarifeler konusu hela indir240 pamuk ve pamuk îpliğînde büyük bir farklılık belirmiş ve bunun sonucunda da İmalatçıların büyük ölçüde gereksinmelerini ithalat yoluyla karşılamaları gündeme gelmişti. Yapılan görüşmeler sonucunda firmalarda şu anda toplam üretim maliyeti içerisinde en büyük paya sahip olan kalemin hammadde ve yardımcı maddeler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Daha sonra enerji sermaye ve işçilik giderleri gelmektedir. Sektörün bir başka sorunu da, yine yatırım hedefleri belirlenirken, bunların niteliğine ilişkin olan ilkelerin belirlenmemiş olması, sanıyorum önemli bir sorun durumundadır. Çünkü bu sektörde bir taraftan ikinci el ithal tezgah artışına neden olurken, diğer yandan da yurtiçinde bundan bağımsız olarak üretim yapma çabalan sürmekte ve sonuçta sektörde herkesin kendi İmkanlarına göre bağımsız olarak yatırım yapmaları sözkonusu olabiliyor. Bu da sektörün dengesizliğini artıran bîr başka sorun durumunda. Ayrıca Türkiye'de son zamanlarda bilebildiğim kadarıyla, kârların yoğun olduğu dönemlerde bunların yatırıma dönüşmediği gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Daha doğrusu bu kârların ne ölçüde yatırıma dönüştüğünü gösteren bilgiler elimizde bulunmamaktadır. Sanıyorum sektör büyük ölçüde krize girdi deniliyor* Bu özelliğin büyük bîr etkisi oldu sanıyorum. Bir başka nokta, arz öneriyle ilgili olarak finansal sorunlar. Kanımca finansal sorunlar da iki boyutta gündeme geliyor. Birincisi teknoloji seçimi sırasında, diğeri de firmaların normal üretimlerini sürdürmeleri için gerekli olan finansman sorunları şeklinde. Yapılan birçok araştırmalar firmaların teknoloji seçimlerine finansman güçlükleri nedeniyle, finansmanları ölçüsünde yaptığını ortaya çıkarmıştır. Diğer konulardaki sorunlar, imalat sırasındaki finansman sorunları ise daha çok İzlenen devlet politikası ile yakından ilişki içerisindedir. Bu nedenle bu konuda fazla bîrşey söylemek istemiyorum, Talep yönünden gelen sorunlar ise yurtdışı ve yurtdışı talepleriyle ilgilidir. Bilindiği gibi yurt dışında toplam ihracatın % 60 civarında bir kısmı AET ülkelerine yapılmaktadır ve Mayıs-Haziran döneminde imzalanan anlaşmayla Türkiye'nin 1988 yılı sonuna kadar AET ülkelerine ihraç edeceği kotalar ve miktarları belirlenmiş durumdadır, Ortadoğu pazarlarının payının % 20-25 dolaylarında olduğu sanılmaktadır. Ancak bu durumda üretim artışı olabileceği gibi mevcut talebe bağlı olarak üretim kapasitelerinde eksiklik kalabileceği gîbl artışların da olabileceği gibi bir durum ortaya çıkabilmektedir sanıyorum. Önümüzdeki yıllarda Sovyetler Birliği ile imzalanan doğal gaz çerçevesinde ne tür taleplerin geleceği ve Türk tekstil sanayiinde buna ne ölçüde ayak uydurabileceği konusunda eksik bilgiler bulunmaktadır, İç piyasa talebi konusunda da bildiğimiz gibi, tekstil ürünleri niteliği gereği, her zaman bir talebe sahip olan ürünlerdir. Ancak bildiğimiz gibi Türkiye'deki üretim kapasitesi talebin oldukça üzerinde bulunmaktadır, Bu nedenle de dış pazar sorunu ağırlığını giderek artırmaktadır Şu anda sorun olarak belirlediğim bunlar, sanıyorum çok daha fazla eklemeler yapılabilir sorunlara. Teşekkür ederim, BAŞKAN Sayın İdil TURUNÇ biz de çok teşekkür ederiz. İyi toparlayabildimse, birincisi teknolojik veyahutta teknik sorunlar başlığı altında topladınız, İkinci başlıkta finans ve yatırım sorunlarını ve son olarak da talep, iç ve dış talep yönünden topladınız ve dışsatımlarda oldukça yoğun sorunlarımızın olduğuyla da ile sonuçlandırmış oldunuz. Bu durumda ikinci sorumuzu Prof, Dr, İlker PARASIZ Hocamıza yöneltmek istiyorum. Sanayileşmiş ülkelerin dış ülkelere özellikle de sanayilerini geliştirmekte olan ülkelere karşı uyguladıkları tedbirleri bir tarihçe şeklinde sıralayabilir misinizi Prof, Dr, İLKER PARASIZ Teşekkür ederim Sayın Başkan, Değerli izleyiciler, önce bana bu fırsatı verdiği için Makina Mühendisleri Odasına da ayrıca teşekkürlerimi sunarım. Çünkü yepyeni bir konuda bana en azından yeni bilgiler edinmeme büyük katkıda bulundular. Ben konuma girmeden önce şöyle bir kuralı yani genel hayatta aslında dış ticarette çok geçerli bîr kuralı, ama genel hayatta da her zaman geçerli olan bir iki genel kuralı söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum. Bunlardan bir tanesi mutlak üstünlükler, birdi239 BAŞKAN Teşekkürler Sayın İlker PARASIZ, Bize bir yandan dış ülkelerin korumacılığı kaldırdıklarını söylerken, bir yandan da bunu nasıl uyguladıklarını ve tarihçesiyle çok güzel dile getirdiler. Şimdi izninizle Sayın Yücel ÖZfe dış ülkelerce tekstil ürünlerimize konmuş olan kotalar ve bu kotaların hangilerinin tamamen döldurulabildiği, doldurulamayan kota varsa doldurulamayış nedenlerini rica edelim. Buyurun efendim, YÜCEL ÔZ Saym Başkan, sayın dinleyiciler. Sayın PARASIZ kotaların nasıl geldiğine, olmaması gerektiği halde nasıl geldiğine kısaca değindiler, Türkiye de bu kotalar uygulanan ülkelerden birisi, Türkiye'de de kotalar yeni, Türkiye ihracatının gelişmesiyle birlikte kotalarda kendini yavaş yavaş hissettirmeye başlamış, kısıtlamalar gelmeye başlamıştır. Türkiye'de ihracatın milyon dolarla ifade edildiği yıllarda, ihracatının büyük bir kısmı pamuk, fındık, incir, üzüm, tütün gibi maddelerden teşekkül etmekteydi. Batılı gelişmiş dostlarımızla ihracatımız açısından bu devrelerde sorunumuz yoktu. Belki elimizde zaman zaman stoklar bulunmuyordu ama sıkıntısı bizi ilgilendirmiyordu. 19601ı yılların sonlarında başta Adana bölgemizde olmak üzere yeni modern pamuklu tesislerin kurulmaya4 eski büyüklerin modernizasyona gitmeye başlamalarıyle pamuk ipliği ve hambezde Türk Tekstili Avrupa piyasalarında zemin yoklamaya başlamıştır. 19701i yılların başlarında TARİŞ-ÇUKOBİRLİK-ANTBİRLİK'in büyük iplik fabrikaları ile özel teşebbüsün Önceleri daha küçük kapasiteli iplik fabrikalarının faaliyete geçmesiyle de bilhassa pamuk ipliğinde önemli miktarlarda ihracat başlamış oldu, İhracatımızın başlamasıyla da batılı ülkelerde giderek artan itirazlar başladı. Bu itirazlar yalnız bu sahada değil, ihracatçılarımızın olumlu olarak kabul ettiğini, başta Irak ve İran olmak üzere Orta Doğu ülkelerindeki çabalarımızda da görüldü. Hatta bu ülkelerle iyi ilişkilere girmeye başlamamızdan öyle çekinir oldular ki, Araplarla ilişkilerimizi azaltmamızı resmi ağızlardan defalarca tekrar etmek ihtiyacını hissettiler. Avrupalı dostlarımızın kendi üreticilerini koruma bahanesiyle sürdürdükleri itirazlar İlk semeresini Temmuz 1982 ayında verdi ve Türkiye AET ile pamuk ipliğinde anlaşmaya vardı. Kasım 1982 ayında, anlaşma sağlanamadığından, T-Shirt için AET tek taraflı kota uygulamaya başladı. Aralık 1985'de hambez-mensucatta 5 kategori üzerinden, Mayıs 1986'da İse konfeksiyonda 11 kategori üzerinden anlaşma sağlandı, Ancak bu anlaşmalar sağlanıncaya kadar da, AET tek taraflı olarak, ihracatı önemli ölçüde artan kategoriler üzerinden kotalar uygulamıştır. Anlaşma sağlandı der iken, Türkiye'nin buna gönüllü bir şekilde taraftar olduğunu söylemek istemiyorum. Bir yerde de bu anlaşmaları yapmak mecburiyetinde kaldı, A.B.D. ile 18,10,1985 tarihinde Antalya ve 6,6,1986 tarihinde Cenevre Anlaşmalarında 12 kategori üzerinde kota uygulamaları başlamıştır. Ancak 2 kategorinin de dahil edilmesi için toplantı çağrısı yapmıştır. Şimdi devamlı kotalar, kısıtlamalar deniyor. Bu konuda olanlar bunu biliyorlar, ama ben bunları açıklamakta fayda görüyorum. Hangi kategoriler neleri ifade ediyor, onlara kısaca değineceğim. AET'de iplik, hambez ve mensucatta 5 kategori var, bunlar; KATEGORİLER: 1 2 9 32 56 KAPSAMI % 100 Pamuk İpliği (parekende olmayan) Sair pamuklu mensucat-hambez Havlu nevi bukleli mensucat-havlu-havluluk kumaş Döşemelik kadife (İngiltere) Akrilik esaslı el örgü iplikleri (parekende hale getirilmiş (B.Almanya-İngiIîere) Bunlar, AET'de konfeksiyon dışındaki tekstil ürünlerine uygulanan kotaların hangileri olduğu. Konfeksiyonda ise 11 kategori var, 242 4 5 6 7 8 12 13 20 39 73 83 T-shirtler ve benzerleri Örme kazaklar Pantalonlar Bluzler ve Spor gömlekleri Gömlekler Çoraplar (B.Aİmanya - Benelüks) Külotlar (B.Almanya-Fransa-İngiitere) Çarşaflar ve yatak örtüleri Masa Örtüleri (Almanya) spor elbiseleri (efofman-joggîng) (B.Almanya) Diğer dış giyim eşyası Esasında kota, bize uygulanan kota bu kadar değil, Türkiye'nin ihracatının arttığı her alanda önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkabilecek rakamlar mevcuttur. Bunlara baz olarak da bîr önceki yıla göre % 20 ihracat artışı sağlanan kategorilerde yine kota uygulanacak. Önümüzdeki yıl yok, ama ihracatın seyri, takip eden seyir göz önünde bulundurulursa, hiç değilse daha bir çok kategoride bizi zorlayacaklarına inanıyoruz. Bunlar 21 26 29 81 Anorak Kadınlar için tek parçalı elbiseler Kadınlar için tayyör ve takım halinde elbiseler ve benzerleri Kadınlar için diğer dış giyim eşyaları Bu AET'nin bize uyguladığı yahut AET'yle yaptığımız anlaşmalardaki geçerli olan kategoriler üzerindeki kotalar. ABD'nin ise, Sayın PARASIZ da söylediler, nisbi olarak harcarımız çok önemli artmıştır. ABD'nin yaptığı ithalatın içerisinde payı çok cüzi olmasına rağmen, ABD de belki belki, başka bir düşünce bulamıyorum, belki belki AET'deki artışımızdan korkarak, kendi ülkesindeki ihracatımızın da önemli miktarlara çıkmasından çekindiği için, daha ilk başta kota uygulamaya başladı diyebilirim. Başka da birşey aklıma gelmiyor» Çünkü 90 milyon dolar Amerika için hiçbirşey değiL Amerika'da neler var, 313 317 319 604-A Pamuklu çarşaflık hambez Pamuklu twill-saten hambez Pamuklu çadır bezi ve branda bezi hambez Bükülmüş akrilik iplik (sadece akrilik esaslı, devamsız bükülmüş çok katlı suni iplikler) Konfeksiyon dalında İse on kategoride kota var, Bunlar: 335 339 340 640 341 348 361 369 Pamuklu palto ve ceketler Kadınlar için pamuklu örme gömlek ve bluzlar Erkekler için pamuklu gömlekler Erkekler için sentetik elyaftan gömlekler Kadınlar için pamuklu dokuma gömlek ve bluzlar Kadınlar için pamuklu örme ve dokuma şort ve pantalonlar Pamuklu yatak çarşafları Sadece temizlik bezleri 243 Kotalar bunlar. Bu kotalarda, AET'nin bize kota uyguladığı kategorilerde zaman içindeki Türkiye'nin durumu ne? 1980 île 85 yıllan arasında Türkiye'nin bu kategoriler içerisindeki bir durumuna gözatmakta fayda var. Yani Türkiye nereden nereye gelmiştir AET içinde, KATEGORİ 4 T-SHIRT : Ülkemiz 1984 yılında 2 büyük ihracatçıdan biridir, İhracatı» mız AET'nin ithalatının % 11,2 dır, 1980'de 8 milyon civarında olan ihracatımız 1984'de 25,017,000 adede ulaşmıştır. 1985 yılında uygulanan tek taraflı kota yüzünden 21,137,000 adede düşmüştür, 1985'deki payımız % 10TODUR, AET 1986 yılı için kota miktarının 27,500,000 olmasını istemiştir. KATEGORİ 5 KAZAKLAR : 198p-85 yılları arasında ihracatımız 2,5 misli artarak % 10'luk pay ile 4, sıradadır. Miktar 15.846.000 olup, AET 1986 için 11,000.000 adet İle smırlandınlmasını istemiştir, KATEGORİ 6 PANTOLONLAR : 1980-85 yılları arasında ihracatımız 6 misli artmıştır. Burada 5. olan Türkiye'nin 1985 ihracatı 8,540,000 adet olup, 1986 yılı için AET 9.500.000 adetlik kota tahsis etmeyi düşünmüştür, KATEGORİ 7 BLUZ : 1980-85 yılları arasında 8 misli artış gösterdi, 1985'de % 8lik seviye ile 3, durumdadır. Miktar 7.358.000 adettir, 1982 yılında bu kategoride 14. idik. AET burada kotanın 7.400,000 olmasını istemiştir. KATEGORİ 8 GÖMLEK : 1980-85 yılları arasında 20 misli bir artış göstermiştir, 1985 yılında 13.260,000 adetlik seviye ile 4. durumdadır, AET'nin 1986 yılı kotataiebi 10,600,000 adettir. KATEGORİ 12 ÇORAP : Türkiye 1980 yılında bu piyasada yoktu, 1985 yılında 22.020,000 çift ile % 7,2 seviyeye ulaşmıştır ve 3, durumdadır. AET'nin kota talebi 18.500.000 çifttir. KATEGORİ 13 SLIP : 1980-85 yılları arasında 20 misli artış gösterdi. % 5'lik seviye ile 6. durumdadır, Miktar 11,846,000 adettir, AET'nin talebi 10.000.000 adettir, KATEGORİ 20 ÇARŞAFLAR : 1980-85 yılları arasında ihracatımız 4 misli artış göstererek 1985 yılında 2. duruma gelmiştir, İhracat oranı % 15'dir. Miktar 4.787 tondur. AET'nin talebi 4.800 tondur, KATEGORİ 39 MASA ÖRTÜLERİ : 1980-85 yıllan arasında 30 misli artış göstererek 1985 yılında 3, duruma gelmiştir, İhracat oranı % 13,7'dir. AET'nin talebi 1,700 tondur, KATEGORİ 73 EŞOFMAN : Türkiye bu sahada yenidir. 1980 yılındaki ihracatı çok cüz'idir. 1982 yılında 22., 1985 yılında 6.dır. Oran % 5'dir. AET'nin talebi ise 1,300 tondur. KATEGORİ 83 DİĞER DIŞ GİYİM : 1980 yılında cüzi ihracatı 1984 yılında artarak % 12 lik seviyeye ulaşmıştır, 2, dir, miktar 1.755 tondur. 1985 yılında 4, iüğe inmiştir. Miktar ise 1,194 tondur. Sebebi ise tek taraflı uygulanan kotadır. AET'nin 1986 talebi ise 1.700 tondur. Bu izahattan sonra AET île vardığımız antlaşmalara göre kota uygulanan kategorilerde Türkiye'nin kullanma durumu,,. BAŞKAN: Sayın ÖZ, zamanı daha iyi kullanabilmek için,.kullanılmayanları, dolduramadığımız kotaları ve nedenlerini lütfen ön-plana alabilir miyiz? YÜCEL ÖZ: Peki kısaca geçeyim efendim, AET ile varılan anlaşmalara göre belirlenen kotalar ve kullanılma durumları şunlardır, 244 İPLİK-HAMBEZ MENSUCAT KOTA Miktarı (TON) 1986 Yılı Kategori 1986 1 2 82.000 12500 9 1780 32 490 56 B.Alm. İng. 1650 ' 1500 1987 Kollanılma Durymu 82.500 Kullanılmıştır 13500 İngiltere, İspanya ve Portekiz dışmda kulla» nılmamıştır. Burada anlaşma sırasında hata mı, onu bilemiyorum/ ülke bazında antlaşmalar yapmamız sözkonusu, Portekiz ve İspanya zaten bunların ihracatçısı, bu ülkelere konfeksiyon ve tekstil ürünü ihracatımız güç, Yunanistan'da var. Ama belirli miktar da bu ülkelere ayrılmış, 1900 1406 tonu kullanılmıştır. 374 ton bakiye vardır, kullanılacağı düşünülüyor yıl sonuna kadar 495 (İngiltere) 136 tonu kullanılmıştır. 354 ton boşluk vardır. 1750 B.Alm, için 337 ton boşluk var. 1600 İng,. için 843 ton boşluk var. KONFEKSİYON 1986 .9.06,198§ 31.12.1986 1987 1988 5 4,5 5 4 3 33.000,000 16.500.000 11.500.000 9.500.000 14.000.000 15,182.000 8.943.000 5.371.000 5.541.000 8.135.000 34,650,000 17,242,500 12,075,000 9,880,000 14.420.000 36.382.500 18.018,412 12,678,750 10,275,200 14,852,600 6,5 6,5 22,000.000 4.000,000 12.000.000 2.500.000 23,430.000 4.260,000 24.952,950 4,536.900 6;5 6,5 6,5 . 10.000,000 1.500,000 1.700,000 4.100.000 933.000 350.000 10.650,000 1.597.500 1.810.500 11,342,250 1,701,337 1,928,818 6 6.000 3.515 6.360 6.741,6 6,5 1,800 1,050 1.917 2.041,6 •4,5 1,490 2,000 (Bilahare Bildirilecek) 708 2,130 2.268,4 Kategori Yıllık Ar, % 4 Ad. 5 Ad. 6 Ad. 7 Ad. 8 Ad. 12 Çift B.Alm. Benelüks 13 Ad, B.Alm. Fransa İngiltere 20 Ton 39 Ton B.Alm. 73 Ton B.AIm. 83 Ton 1986 yılı başından 9.6.1986 tarihine kadar AET'nîn tek taraflı kotaları uygulandığından AET bu devrede ithal ettiğini hesapladığı geçici rakkamları 1986 yılı kotasından düşerek bakiyeyi 9.6.1986-31.12.1986 tarihleri arasında kullandırmıştır, Ancak Ekim 1986 ayı içinde yapılan toplantılarda kati rakkamlarla düzeltmeler yapılmıştır, 245 Kategorilerin 26.10,1986 tarihi, itibariyle kullanılma durumları şöyledir. KATEGORİ 4 T-SHIRT : Halen kullanılmamış miktar 4,957.978 adet olup, bunun 3,459,295 adedi İngiltere kotasını oluşturmaktadır. KATEGORİ 5 KAZAKLAR : 236,708 adet olup kullanılmamış miktar bulunmaktadır. KATEGORİ 6 PANTOLON ; Kullanılmayan miktar 1.752.766'dır. KATEGORİ 7 BLUZLAR : Tamamı kullanılmıştır. KATEGORİ 8 GÖMLEK : 1,450.420 adet kullanılmayan kota vardır. KATEGORİ 12 ÇORAP : B.Almanya ve Benelüks kotaları KATEGORİ 13 SLIP: B.Almanya kotasından 5,358,919 adet kullanılmayan miktar vardır. Fransa kotası doldurulmuştur, KATEGORİ 20 ÇARŞAFLAR : Kullanılmayan miktar 490 tondur. KATEGORİ 39 MASA ÖRTÜLERİ : Almanya için geçerli bu kotada kullanılmayan miktar 787 tondur. KATEGORİ 73 EŞOFMAN : Tamamı kullanılmıştır. KATEGORİ 83 DİĞER DIŞ GİYİM : Tamamı kullanılmıştır, ABD (iplik - hambez - mensucat) KATEGORİ 313 PAMUKLU ÇARŞAFLIK HAMBEZ 1986: 15,900.000 syd. 1987: 16.854.000 syd. 1986 yılı için verilen belgelerle kota aşılmış durumdadır. KATEGORİ 317 PAMUKLU TWILL—SATEN HAMBEZ 1986/87: 12J00.000 syd. (2.000,000 syd.si yalnız saten) 1987/88: 13,250.000 syd. (1,120.000 syd.si yalnız saten) 1986/87 sezonu için kota dofdurulmuştur. Ancak kati rakkam değildir, KATEGORİ 319 PAMUKLU ÇADIR EZÎ VE BRANDA BEZİ HAMBEZ : 1986/87: 11,000.000 syd. 1987/88: 11,660.000 syd. 1986/87 sezonunda 975.220 syd.lik boşluk bulunmaktadır, KATEGORİ 604—A BÜKÜLMÜŞ AKRİLÎK İPLİK : 1986: 689,000 Libre 1987: 730.340 Libre Kota doldurulmuştur. ABD (Konfeksiyon) KATEGORİ 335 Pamuklu palto ve ceket 339 Pamuklu örme gömlek ve bluz 340 Pamuklu ve suni elyaftan gömlek 640 (Yanlızca ipliği boyalı olanlar) 341 Pamuklu dokuma gömlek-bluz (Yalnızca ipliği boyalı olanlar) 348 Pamuklu pantalon-şort (Yalnızca uzun pantalonlar) 361 Pamuklu Çarşaflar 369/5 Yalnızca temizlik bezi 1,07.86 31.6.87 31,6.88 73.500 Düz 460,000 Düz 450.000 Düz 225,000 Düz 435,000 Düz 480,000 Düz 550,000 Düz 275,000 Düz 380,000 Adet 1.450.000 £ 77.ik) Düz 487,600 Düz 468,000 Düz 234,000 Düz 452,400 Düz 487,200 Düz 583.500 Düz 691,500 Düz 402,800 Adet 1-537,000 £ A,B.D, için kotalar sezonluk olduğundan dağıtım devam etmektedir. Herhalde söyleyeceklerim var, ama,,, 246 BAŞKAN Evet, çok teşekkürler Sayın ÖZ. Efendim, biz bu oturuma başlarken, önce her konuşmacıya onar dakika diye tasarlıyorduk ilk turda, Sonra tam başladık, dedik ki biz de kota koymayalım bari, uyarı kelimeleriyle yetineüm. Bundan sonraki sorumuz Sayın Sim GÜLTEKİN'e olacak. Sayın GÜLTEKİN, yurtiçi kota dağıtım ve paylaşılması nasıl olmaktadır ve bu paylaşmanın dış ticaretimizde sorun yaratıp yaratmadığı konusunda görüşlerinizi rica ediyoruz efendim, SİRRİ GÜLTEKİN Teşekkür ederim Sayın Başkan, Evvela süreyi dikkatli kullanmak için saatime bakayım, izin verirseniz. Evet, ben de çok içinde olduğum için. Öncelikle teşekkür ederim size ve bu güzel toplantıyı yapan Makîna Mühendisleri Odası'na ve buraya teşrif eden sayın izleyicilere. Efendim, Sayın Yücel ÖZ etraflıca bilgi verdi. Ben onlara değinmeden önce bazı konulara değinmek istiyorum ve aşağı yukarı Haziran ortalarından beri uygulama konusunda bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. Bilindiği gibi kota olaylarına mesnet teşkil eden, yani esas teşkil eden antlaşmalar, Mayıs ayı sonunda Avrupa Ekonomik Topluluğu, gene Haziran ayı başlarında Amerika Birleşik Devletlerimle yapılan anlaşmalardan kaynaklanmaktadır. Bu anlaşmalar, biraz evvel Sayın ÖZ'ün değindiği kategorlere tekstil alanında önemli kısıtlamalar getirmiştir. Bu anlaşmalardan evvelki durumu sîzlere arz etmek istiyorum. Biz ihracatçı birlikleri olarak 1985 yılında hazır giyim ve konfeksiyon üyesi ihracatçılarımızı toplantıya çağırdık. Bu toplantılarda üyelerimizin büyük bir çoğunluğu. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile anlaşmaya taraftar değildi. Tek taraflı kısıtlamalar konulsa bile, bizim ihracatımızın artarak devam ettiği ve bir otolimitasyon anlaşması sonucunda bu imkanları elden kaçıracağımız dile getirildi. Ancak AT'nîn kısıtlamaları insafsız bir hale geldi, Biraz evvel bir arkadaşım çok güzel değindi. Bu anlaşmaların istisna olması lazım. Çok elyaflılar anlaşmasına göre, diğer uygulamalara göre, bir ülkenin veya bir topluluğun bir üçüncü ülkeye kısıtlama uygulaması için, evvela anî artışlar olması lazım. Yerli üreticilerin, yani ithalatı yapan ülkelerdeki üreticilerin zararlarının olması lazım, Fiyat uygulamalarında gene bazı değişiklikler olması lazım. Ancak bizim yaptığımız İncelemelerde bunların çoğunun mevcut olmadığı halde, kısıtlama uygulandığı tespit edilmiştir, Yani şunu söylemek istiyorum ki, gerek Amerika Birleşik Devletleri'nde, gerek Avrupa Ekonomik Topluluğu'nda bize yapılan kısıtlamaların, gerek bu esaslara, gerek bizim bu toplulukla yaptığımız anlaşmalara göre; 1, Korumacılık sisteminin getirilmesini biz hala kabul edemiyoruz, Ö zaman haklı olarak şu soru ortaya gelecektir: Neden anlaşma yapıldı? Çünkü ben de o antlaşmaları yapan heyetin içindeyim. Cevap, 1985 yılı sonunda AET bütün bunları nazarı itibara almadan, benim hatırımda kaldığına göre, 4 veya 5 kategorideki mallarımıza kısıtlamalar getirdi. Bu kısıtlamalara biz alışmıştık, ancak bazı yeni usuller getirdi. Bizim ürünlerimizin Avrupa'ya ihraç dönemleri vardır. Verdikleri tek taraflı lisansları bu ihraç dönemlerine özellikle uydurmadılar, 2, Verdikleri ithal lisanslarına o kadar küçük parçalar ayırdılar ki, bunları alan birçok ithalatçı, bunları ithal etmeye bile lüzum görmedi, 3, İthalatçı olmayanlara lisans verildi. Bir anım var, Almanya'da okuyan bir öğrenci "urk çocuk bana geldi, 2000 tane gömlek vermişler, bunu nasıl ithal edeceğim diye ihraatçı birliklerinde görevli olduğum için bana gelmiş. İş buraya kadar geldi ve ne oldu? ir önemli kısıtlama daha geldi bizim gündemimize, Bir kısıtlama rakamda yaptılar. Onan sonra dağıtımda bizi yıkan ikinci bir kısıtlama uygulamasına daha gittiler ve sonuçta r köşeye sıkıştık. Değerli izleyiciler, sonra ne oldu? Sonra hiç unutmuyorum, Ankara'n yetkili arkadaşlarımız geldi, Biz 1986 Mart ayında, hatırımda kaldığına göre, yeniden elerimizle toplantılar yaptık, geniş toplantılar yaptık, Zannediyorum 4ÖÖ'ü aşkın üyez geldi, O zaman ben sordum, acaba gene ısrar edelim mi? 1985'deki gibi gene dayata247 hm, dayanalım diyen bir tek üyemiz yok, 1985'deki gibi dayatalım, tek taraflı onlar uyguiasm diyemedi. Yani öyle bir noktaya getirildik ki, gerek üreticilerimiz, gerek ihracatçılarımız, gerek bizler, sektör temsilcileri ve gerek bizim üstümüzdeki yetkililer artık bu işin bir anlaşmayla sonuçlanması zamanının geldiğine kanaat gelirdiler. Fakat biz bu anlaşmayı da, şunu açıklıkla söyleyeyim ki, hala hazmetmiş değiliz. Bu boğazımızda durur. Bir çok anîtlaşmaîar, mesela Sayın Ayçan Bey çok iyi bilir, mesela bir Roma anlaşması, mesela Ankara anlaşması esaslarına aykırı uygulama olmuştur. Mesela katma protokol hükümlerine aykırı anlaşma olmuştur. Biz hala bunların Avrupa Ekonomik Topluluğunun bize yapmaması gerektiği kanısındayız. Ama neden yaptınız, şeklinde zannederim cevap verdim. Etendim bilindiği gibi, konuşmamın başında arz ettim, Mayıs ayı sonunda Ekonomik Topluluk ile bir anlaşma oldu. Bunları, kategorileri ben sıralamayacağım. Olayı tekrar etmek ve zaman almak islemiyorum. Kota dağılımı, bir emrivaki karşısındaydık.Kota dağılımını nasıl yapalım konusu gündemimize geldi ve biz ihracatçı birlikleri olarak, gerçekten bir ön hazırlık yapma çabasına girdik. Neler yaptık, bunları izah etmek istiyorum. Fvvela kota uygulaması yapan ülkeler nezdinde incelemeler yaptık. Nerede? Portekiz'de ve İspanya'da. Bunlar uzun yıllardan beri kota uygulamacı yapan ülkelerdi. Buraya değerli arkadaşlarımızı gönderdik ve bu arkadaşlarımız burada incelemeler yaptılar ve raporlarını verdiler, İkincisi, bunların dışında kota uygulaması yapan ülkelerde yapılan incelemeleri elde ettik. Bu incelemeleri elde ettik. Bu incelemeleri biz inceledik ve ortaya iki esasın çıktığını tespit ettik. Bir tanesi Hong-Kong, Tayland gibi uzak doğu ülkelerinde uygulanan sistem, burada kota dağıtan kuruluşlar, her müracaat edene lisansları veriyorlar. Sonra ne oluyor? Sonra bu lisanslar, bir borsa kurulmuş, borsaya düşüyor. Hergün pantalon lisansı, gömlek lisansı, t-shirt lisansı değişiyor. Yani araya muhtelif şeyler giriyor müesseseler ihracatçı şeklînde giriyor ve sonra onlar kotaları satıyor ve tabii bu hakiki ihracatçının üreticinin aleyhine ve bunun Ötesinde ülkenin aleyhine bir durum meydana getiriyor. Nitekim bundan AET ülkelerinin de çok bizar olduklarını yaptığımız incelemeler ve görüşmeler sonucunda tespit ettik, İki, bir dîğer kısım ülkeler bunların içerisinde Portekiz'i ve İspanya'yı sayabiliriz, bunlar lisansları kotaları yani şimdi günlük deyimleri doğrudan doğruya ihtiyaç sahiplerine kime üreticilere veriyorlar. Üreticiler ihracatçı üreticilere veriyorlar bunları doğrudan doğruya ihraç için kullanıyorlar. Herhangi bîr şekilde başkasına satmak bundan açıktan menfaat elde etmek olayı bu ülkelerde yok. Şimdi bunu ülkemizde nasıl uygulayacağız konusu gündeme geldi. Çünkü bizde ayrı bîr sistem var son olarak hükümetimizin getirdiği bir sistem var, ihracatı daha da arttırmak için bilindiği gibi dış ticaret sermaye şirketleri kurulmuştur. Dış ticaret sermaye şirketleri bilindiği gibi üretici değildir. Hatta benim bildiğim, belki yanlış bilebilirim, bu şirketlerden yetkili arkadaşlar var belki benden sonra aydınlatırlar. Bu şirketler üretim de yapamıyorlar, o şirket kuruluşunun adı altında. Yaparlar, kitaba uydururlar, o başka meseleler. Ama şirket kuruluşu altında üretim yapamıyorlar. Şimdi bizim İspanya ve Portekiz'de çok beğendiğimiz sistem Türkiye'de uygulanması mümkün değildir. Çünkü büyük ihracat yapmış kuruluşlara kota vermeme durumu, elbette bazı sıkıntılara sebebiyet verecektir. Şimdi buna, biraz sonra izin verirseniz değineceğim. Ondan evvel bu kota dağılımı konusunda bîr hayli uğraştık; nasıl dağıtalım? Çünkü heryerde söylüyorum, Kota dağıtımı demek menfaat dağıtımı demektır.Bunu verdiğiniz kişi menfaat verecek, vermediğiniz kişi zararlı olacak. Öyle bîr dağıtım yapılmalı ki, bu dağıtım esnasında herkes hakkına razı olsun. Olmaz da. Yani bu mümkün değil. Dünyada bunun çaresi bulunmamış. Şikayetleri nasıl asgariye indirebilir konusu gündeme gelmiştir. Bizim için ve bunun için bazı şeyler düşündük. Dedik ki evvela kota dağıtımını adil bir şekilde yapmak için müesseseleşelim, İki, bir kota dağılımını dirayette yapılacak bir teknik güç oluşturalım. Üç, bunu bir planlama sonucu dağıtalım ve bu konulara hakim olabilirsek, şikayetlerin asgariye ineceğini düşündük. Tabii takdir edersiniz kj, bizim birliğimiz eskiden 8 birlik içerisindeydi. Bu 8 birlik içerisinde 248 bunu yapmak mümkün değildi. Bizim görüşümüze göre ve gerçekten o birlikler İçerİsînde biz bunu yaparken fevkalade sıkıntılar çektik. Olaylar gazetelere intikal etti. Hepimiz yıprandık, Tabiî bütün bunun yanında ihracat geriledi, ihracatçı zor duruma düştü. Fakat Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı île yaptığimız temaslar, bu temaslar kolay olmamıştır.Ha« ni burada 3-5 kelimeyle geçiştiriyoruz, ama bizim için de bir hayli sıkıcı olmuştur. Onlar için de yorucu olmuştur. Bunlar sonucunda 1 Eylül 1986 tarihinden itibaren müstakil bîr Tekstil İhracatçıları Birliği kurulmuştur. Bu Tekstil İhracatçıları Birlikleri kurulduktan sonra, belki de İlgilenenlerin farketîiği gibi, şikayetler yavaş yavaş azalmıştır. Bu ama herşey bitti mi? Bitmedi. T>îr, rvvc Lı i v ü e s - ' ^ ^ I t ^ r r K h i n ıîk adımın! ati:k. ikine i plein, bir Icknsk g u ^ j l u s î i ' ı n a meselesi, simdi teknik güç o l u ş t u r r m k için çalısı y o n 1 ? . Maniama konusu ^eldi TaLıi butun bunlardan, yani şu düşüncelerden n e r r y t gelmek ıs:ıyc,ruz'' Evv* J a b ı / r n o i r l i g i M i / i n i sorg-Kong'taki gil-ı sistem ayıı olmakla beraber veya dığeı u l k e i r î d e n'chKv, ;;i l >i, evv°<a Mr ihti r as kuruiıiv'J h a l i m p.Hmest, yani bugüne «>adar ahsa^HHı^nvı, '!'!,<i ,\\ \ b i r l f k i e r m i n kota dağılımında çc*k basai ılı olmayacağım zaVÜ ial., n«î ec!i w oı,,{ . '.ir 'S h 1 ' r t ' 4 . f hthds hirhgı hahne ft lecokrır. İ k i n c i l i , bu birlikte iekıu 1 ^ut rAıı^ı^K • . .'!!/, I S j',un sr r-r Id ı!-( K JÎ <"L'i 'vue1/ 1 r . \f a» 1 n,,ıır -iı/cr ' ^U< » r °iu ı *ı ;:,ur .x »!' . i •-'' !' f , * ' • «;.i ı 'ı • lu y a n n j m e veiect ksinız, on gün sonra alaejksj•- - l-ji " I Î - M / P-asından l)crı b u n u heryerde s ö y l ü y o r i ' m . Evve•' ••(! - '.r^c;,: ve b u n u yav.ış vavas artırdık, Z a n n e d i y o r u m ki ,.'ı. ı 'î-.jl' *'i i n --i siniz, öğleden ^rıiud, ama CJIITÎ. zsa, en nihayet i 'l)i: hıra/ , j vvt 1 ,:u etlinim gibi bu teknik g n ü ü ı . ! l a / i n e ve Dis ' u a r e ı ıv.i--1' - i ! , M ^.-h Ü'I*M: hu ko:sud^ı revkuLde anlayış gostrııvorlaı. Zaîen netice iti;, r.ıylo ıc - ' -m ;.*»"< • <n.'1 ..«d1 ! f ^r M'Koyr ^ r k t ^ ı e h i 7 m e t h L Bunun y o l u n u n da bundan W fJ'C.ıni, ' , j r ' i e r l ' y r a / ' s !• ! horLc > ı^rî*r üıhîu. ^ksın ı MÎ iddia cia su anda görülmemektedir. İJU'i f i ; ı'tjj/ i; r < ! / su R,ı ı»maf a vt'!:ti f *' i^n evvel iıf, ı k bir hatıram! nakletmek ıstiyo- 1 ıum H J Î H "Î. -iic< Î yîL'v^rurîi, b ı / l a ^ ı : f>0 y,ı ı ,:n.' '.^rl'/onv Vdni b r n ı m nüfus k a g ı d ı m d ı f/)k u' t ifn;v \"'" f ! d.iiij-.c.1,., t 1 »rtrk <!« iıiî'^si, k.ıp»-ı h r z ; damgası, b i h r e r n ne damgası. HaU n nul;,-, k a j ^ ^ ' m d u s a U ı y o r j n . , hatif.» o L r a k . O /.aııarj iki kişilik İm aılt- vardı. 2 kışı\\U nit ,"sı!'ıf.;n I ek'îi' * ÎMı\k« \ a r d ı . Vesikd\'a : ıl-ı .ılfluğu Acıman bunların evine b ı r a k s a m z. ıaiı< . ' j n c l f j^ıtı.t-v v i>L'.m rsı.ih^lle 1 S gün b u r u konuştu. Nasıl 2 tane ekmek gidiyor? Varı,ı! y-ıMMi bir od^r '.a:i-!:o'. .:ya ;kıiıfi ^hmei ' ırrrdep. ^ e ! d ı , dağıtım budur. Yanı öyle ' d . ^ ı ı : M yapar rik^ıM/ lr, l)i^Uc İH»nn U I P M I eu'occk, l'anaaı getirecek ve bu dağıtımın di'iımt »)l(Ju^ziı'iu /-yi. " Î ' U L ' irıi)jM.ı7in ı:« îirn ı kısmını bu tenkil etti. Bunun için neler \ Ï'\)ÏJ'.\K^\K< \ry'\'ı î<- $\ \'U h' »yerjp ^oyiuyrjıii'î», Hoyît o U y l o i d a r'r-dikodunun o n u n c ge t l î n i f v fkır.uf^ f-ıuı^î* ;',tf 7 iek .',m, a/ ıhmak '«• M« nt ycpahıu^ LvvHa ıdciipsı u ! a n l . u / her y e r r l e ' u y i s y o ^ ' m , yt !'p M I I U T ! « . » I r m ^ l u r rîıyebiifneÜ. ÜIMC alı ; b i r l i k l e r i n i n k."p«sı hun<^ atiktir, hepir?n iri le'-ioniarı a c ı k j r . Our-ıi /t.pmak \f\u ne yapauz*' Bunu yapmak I^ın {•weh dagıMrnl.ii> IIJMJ odelırn dcıiik. Yarii bugün ihracalçı b ı r l i k k n n . l e n h(s» uy» rni^. gı d i p , k i m , ne aid pg?f .w hüir */r hüra:n y a m n . L l;i, v i s l e n daha geıirdîk, ! lang; kolada, hangi kaleguntîen ne r:ıık«.i» va < Ne iiiilv'dfi.dai* i^lıtVde c ı l r b i l i r i / ? Bund da a l ı k l ı k gelirHjk İsleyen her ııyi'mı/ pjclifi, bunları anında ihracatç» birliklerinden öğrenebilir, Şimdi bu esasları g e h n n L Burulan sonra zaınanındd, fazla uzatmadan, evet uzamış olsa bile, dağıtımı nasıl y a p ı y o r ı j i ^ îîu dağıtım şöyle oluyor: Verilen kısıtlı rak^niinn ikiye ayırdık, ikiye bolduk, Bunlaım h\r kısmını past peıformans dediğimiz, yin« ^^«nış senenin gücüne göre dağılmayı uygun gorduk. ikinci yarısını serbestçe her rnürdcard edene vermeyi uygun gördük. % 50 geçmiş performansa gore dağıtım, yanı onların isnat ettiği nokta üyelerimizin, 1985 yılı içerisinde yaptığı ihracatlardır. 1985 yılı içerisinde ne kadar ihracat yaptıysa, gümrük çıkışlı beyannameleri kendilerinden aldık. Geçmiş performans listelerini Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğîyla birlikte yaptık ve onlara % 50'yi dağıttık. Doğru oldu mu? Hayır, doğru olmadı. Çok yanlışlıklar yaptık, Olay Türkiye'nin gündeminde evvela yeni bir olaydır, İhracatçımız bize beyannamesini vermedi, Verdikleri beyannamelerin çoğu shra- 24İ catçi birliklerinde hatalı değerlendirildi. Tabii burada en az, en cüzi şey de, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına vermek lazım. Onlar bizden daha geniş imkanlara sahip. Onlar tarafından bu değerlendirmeler yapıldı. Geçmiş performans tahsislerini yaptık. Geriye kalan % 50 serbest bölümden her isteyene, gerek yeni ihracata başlamış olsun, gerek geçmiş performansı olsun bunlara dağıtım yaptık. Yalnız biz, biraz evvel, yani konuşmamın başında arzettiğim gibi, bir Hong-Kong olmak istemiyoruz. Kesinlikle kotaları, tahsisleri ihracatçıya vermek İstiyoruz. Özellikle üreticiye vermek istiyoruz. Bunun aksini düşünemiyoruz ve bu düşüncemiz de bu son yapılan 3-4 aylık uygulamadan sonra değişmemiştir. Bilakis isabetli olduğu anlaşılmıştır. Şimdi bunu önlemek bakımından, yani bir ticaret maksadıyla kullanılmasnı önlemek bakımından bazı önlemler getirdik. Bunların bir tanesi geçmiş performanstan lisans alan üyemizden % 10 teminat alıyoruz. Yani ne kadar ihracat yapacaksa, ihracatın toplam tutan üzerinden % 10 teminat mektubu alıyoruz veya diğer teminat unsurlarını kabul ediyoruz. Eğer serbestten müracaat edip ihracat yapacaksa aldığımız teminat oranı % 15'e çıkıyor. Bizden yeşil bilgi belgesi veriyoruz.. Müracaat ettiği anda teminat almak suretiyle yeşil bilgi belgesini aldıktan sonra 2 ay içerisinde ihracatını gerçekleştirmeye mecbur. Zaruri hallerde bir hafta süre veriyoruz. Tabii bütün bu konular, bilindiği gibi, hakikaten kota dağıtmanın, bilhassa alanların, bunların suiistimal etmesini önlemiştir. Sayın Başkan, benim bu konuda belki sorular olacaktır diye, daha fazla uzatmak istemiyorum. Teşekkür ederim, BAŞKAN Sayın GÜLTEKİN, size çok teşekkür ederiz. Gerçekten güzel açıkladınız. Efendim bundan sonra Sayın ARBATU'ya, Ahmet ARBATUfya bir sorumuz olacak, Bu soru, dış ticarette kotasız yeni pazarlar bulma ve açılma, yeni ürünlere geçme konularındaki faaliyetler neler olmalıdır? Konuşmacılarımız gayet güzel açıkladılar. Bizim dış ticaretimizde daima bir kotayla karşılaşma sorunumuz var. Bu AET olsun, ABD olsun veya başka konularda kotayla karşılaşıyoruz. Şimdi düşünüyoruz, acaba kotasız başka ülkeler var mıdır? Bizim bunlara açılmamız gerekir mi? Ne yapmalıyız? Bu konuda siz de bir pazarlama şirketinde bulunduğunuzdan dolayı size bu soruyu yöneltmek istiyoruz. Acaba hangi faaliyetlerimiz vardır? Burada da sorunlar çıkacak mı? AHMET ARBATLI: Sayın konuşmacılar şu ana kadar AET, ABD gibi yoğun kota baskısı altında olduğumuz ülkelere yönelik ihracattaki sorunları dile getirdiler. Tabii ülkemizin aşağı yukarı, neredeyse elyafa kadar baskı altında tutulduğu tekstil alt sektörü üretiminde şüphesiz yeni pazarlar konusu herkesin gündeminde. Şimdi kota uygulaması olmayan ülkeler, nasıl ülkeler olabilir? Herşeyden önce kota uygulamasının sebeplerine indiğimiz zaman, sayın konuşmacıların da aktardıkları gibi bîr yerli üretimi korumak, yani korumacılık politikası ön planda geliyor. Bu açıdan bir yaklaşımda bulunduğumuz zaman, yönelmemiz gereken ülkeler aşağı yukarı belli gözüküyor. Bunlar geniş ticaretimiz olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, yani ülke bazında saymak gerekirse İran, Irak, Körfez ülkeleri ve bazı Kuzey Afrika ülkeleri, özellikle Cezayir olarak göze çarpıyor. Bu bölgedeki diğer ülkeler için fazla umutlu konuşamıyoruz. Çünkü bu ülkeler, petrol gelirleri açısından çok avantajlı durumda olmadıkları için, kendileri de mahalli sanayilerini kurma ve geliştirme yolunda. Yani diğer bir deyişle, bizim rakibimiz ülkeler durumundalar. İkinci grup olarak COMECON ülkelerini değerlendirebiliriz. Bu ülkelerle zaten ticaretimizin bir geçmişi var sayılır. Ancak tekstil sektörümüzün içinde bulunduğu sorunların çözümü açısından, resmi ve firma bazında tüm temaslarda mevcut ikili anlaşmalarımıza, elden geldiğince tekstil sektörünün ürünlerine dahi! etme çabası içinde bulunabiliriz. 250 Şimdi bu iki ana gruptan sonra AET dışı bir İskandinav grubu var* Bunu da not etmek lazım. Bunun dışında Asya ülkelerinde zaten yoğun bir rekabet içindeyiz. Orta ve Uzakdoğuda ve Latin Amerika'da da keza aynı durum sözkonusu. Dolayısıyla kota dışı uygulamalarda üç blok görebiliyoruz. Şimdi bunu biraz daha detaylı bir şekilde irdelersek, bu ülkeIjrin durumlarına, önemli olanlarına, en azından teker teker bakabiliriz. Şimdi İranla başlarsak, İran'da hazır giyim pazarımız yok. Dokuma ürünleri için ise oldukça sınırlı ve zaman zaman daha özel diyebileceğimiz bazı büyük ihaleler sözkonusu olmuyor, Fakat büyük bir iplik tops ve elyaf pazarımız var zaten halihazırda, bu konudaki önde gelen tesislerimiz bu pazara hakim sayılırlar. Ancak İran-lrak savaşının devam ediyor olması ve petrol fiyatlarındaki dramatik düşüşler bu pazarımıza son bir yıl zarfında önemli bir darbe vurdu ve şu anda aşağı yukarı durma noktasında. O kadar gariptir ki, şu anda takas görüşmeleri var ve bizim iki sene önce bu pazara göndermiş olduğumuz akrîlik iplikleri tekrar bize geri satmak istiyorlar. Böylesine dramatik bir durum var. Irak'a geçince burada biraz daha yelpaze çeşitleniyor. Burada elyaftan başlayarak iplik her türlü dokuma mamulü örgü, fazla olmamakla birlikte ve de hazır giyim konusunda AET'nİn başta gelen ülkesi tabii Almanya, Fransa, hatta İtalya gibi olmasa da yine de bize nefes aldıracak bir hazır giyim pazarı da sözkonusu idi geçen seneye kadar. Bu sene sadece devlet alım yapıyor ve çok cüzi miktarlarda, Irak özel sektöründe ise hazır giyim konusunda lisans Germiyorlar. Keza yine savaşın getirdiği ödeme güçlükleri ve petrol fiyatlarındaki düşüşten Irak'ta had safhada etkilenmiş durumda, Ticaretimiz 6 ay kadar durma noktasına geldi. Ancak Merkez Bankaları arasında yeni varılan anlaşma gereğince tekrardan tekstil sektörü için 150 milyon dolar civarında 1987 yılında veya realize olmak üzere bir pazar beklentimiz ülke olarak var. Tabii bu rakam sırf fikir versin dîye söylüyoruz, herhangi bir ciddi çalışmaya dayanmıyor. Sadece o pazardaki talebin toplanmasını yapıp, bu talebin de Türkiye tarafından karşılanacağını varsaydığımızda böyle bir rakamdan söz edebiliriz. Körfez ülkelerine gelince, yani Emirlikler, Suudi Arabistan gibi ülkelerde sadece hazır giyim sektörümüzün küçük de olsa sürekli bir pazarı ve de bir şansı var, Fakat maalesef ihracat rakamları fazla bizi rahatlatacak veya hamle yaptıracak bir pazar niteliğinde gözükmüyor. Cezayir'e gelince, Cezayir özellikle iplik ve bir ölçüde kumaşta hazırgîyim ihracatı sözkonusu önemli pazarlarımızdan birisi, Yılda 60 milyon dolar civarında bir iplik ihracatımız sözkonusu, özellikle akrilik iplik. Yine petrol fiyatlarındaki düşüşten çok ani bir etkilenme geçiriyor bu pazarımız ve bazı ödeme güçlükleri içinde. Yani bunları hep söylüyorum. Manzara biraz karamsar gözüküyor, tabii onu vurgulamak için söylüyorum. Ancak şu anda bildiğimiz kadarıyla, yine hükümetimizin bu alanda son derece olumlu ve ümitle beklediğimiz bazı çalışmaları var. Bu ödeme güçlüğünde karşılıklı bir ticaretimiz olduğu için, petrol aldığımız için, bizim İhracatımızın bir nevî hükümete ek bir kaynak sorunu yaratmaksızın çözümlenmesi yönünde son adımların atıldığını da memnuniyetle izliyoruz. İkinci blok olarak tarif ettiğimiz COMECON ülkelerine gelince, bu ülkeleri ara mallarından ziyade, özellikle hazır giyim ihracatçımızın artırılması için gerek firma düzeyinde, gerekse hükümet düzeyinde çabalarımızın yoğunlaştırılması gereken pazarlar olarak görüyoruz. Çünkü karşımızda önemli bir nüfus var. Yani giydirilme durumunda olan çok geniş bir ülkeler topluluğu var. Aramızda bir avantajımız şu ikili anlaşmalar var. Yani birtakım şeyleri empoze etme imkanı var. Çünkü ikili anlaşmalar olmadığı zaman ticaretin kendi kuralları içinde türlü çeşit sorunlarla karşılaşılıp ihracatımızın geliştirilmesine fazla bir yön verilemiyor, İhracatımız eceliyle nereye kadar gelecekse oraya kadar geliyor, tıkanıyor. Bu alanda özellikle Sayın TURUNÇ'un da ifade ettikleri gibi bîr doğal gaz hesabı sözkonusu. Bu doğal gaz hesabı çalıştığı zaman buradan özellikle hazır giyim sektörüne önemli bir 1§1 pay gelmesini bekliyoruz. Bunun dışında Macaristan ve Çekoslavakya da bir ölçüde pazar olabilirler. Fakat en önemli pazarın yine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği olduğu ortaya çıkıyor Üçüncü blok olarak aldığımız İskandinav ülkelerinde benim de fazla bir bilgim olmadığı için size fazla bırşey aktaramıyorum. Ancak son tekstil üreticisi kalkınmakta olan ülkeler toplantısı oldu İstanbul'da geçenlerde. Orada İskandinav delegesi bütün kapıların açık olduğunu, bizden alaka gelmediğini bizzat bildirdiler. Burada herhalde meseleyi ciddiyetle ele alıp, hem firma bazında, hem meslek kuruluşları bazında muhakkak bu İskandinav pazarının biraz daha anlaşılması ve geliştirilmesi gerekiyor. Zannediyorum ben de zamanımı doldurdum. Teşekkür ederim Sayın Başkan, BAŞKAN Sayın ARBATLİ çok teşekkür ediyoruz. Sayın Dr, Mehmet KABASAKAL fa bir soru yönelteceğiz. Türk tekstil sektörünün bugünkü yapısından kaynaklanan dış ticaret sorunları nelerdir? Sizce bunun nedenleri nelerdir? Açıklar mısınız? DR. MEHMET KABASAKAL Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben öncelikle açıklama gerektiren şu konuya değineyim, Makina Mühendisleri Odası'nın değerli yöneticilerinin ve sizin çabalarınıza rağmen bu açık oturuma katılanlar bîr araya gelemedik. Biz pazar ve kota paylaşımı derken, galiba soru paylaşımında bir hata yaptık. Efendim belirttiğiniz, Türkiye'de genel olarak dış ticaret sorunları nelerdir konusu aslında başlıbaşına bir oturum konusu olabilecek sorunları içeriyor. Türkiye genç bir ülke, sanayi zaten kendi ile orantılı olarak genç bir sanayi var. Yeni kurulmuş bir sanayi var. Cumhuriyetin ilanından sonra gelişen bir sanayi var. Dış ticareti ise sanayiye oranla daha da genç. Sayın ARBATLİ bu konuda daha tecrübeli olabilir. Fakat dış ticaret sermaye şirketlerinden birinin yöneticisi olarak benim sektörümdeki tecrübem 4,5 yıl Bunun planlamada geçen 2 yıl da Devlet Planlama Teşkilatından dış ekonomik ilişkiler gibi daha farklı düzeyde tecrübeye dayanan bir şey. öyle bir gençlik dönemi yaşayan, daha doğrusu gelişme yaşında bir çocuk dönemi yaşayan, ihracattan da büyük atılımlar, çok büyük gelişmeler beklememek gerekirken, Türkiye aslında bu atılımları zaman zaman yaptı, yapmaya da devam edecek zannediyorum. Fakat bu atılımları yaparken bir dizi sorunu da yaşamak ve bu sorunlar içinde büyümek durumunda. Türkiye'de dış ticaret, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar tamamıyla azınlıkların elinde, onların yönetiminde olan bir işti. Dolayısıyla Türk nüfusun bu alana ilgisinin azlığından dolayı bir birikim oluşamamıştı ve bu yüzden Türkiye'de kamu ve özel girişimde böyle bîr birikim oluşamadığından sorunlar belli bir noktaya gelince, işler artmaya başlayınca tek tek ortaya çıktı ve bu sorunları değişik boyutlarıyla her gün yaşıyoruz. Tekstil sektöründe Türkiye, diğer arkadaşlarımız sabahki oturumlarda, biraz önce de Sayın TURUNÇ ve Sayın PARASIZ değindiler, 60iara kadar geleneksel tarım ürünleri ihracını yapan bir ülkeydi ve 196Q'a kadar da pamuk ve pamuk ipliği ihracatı Türkiye'nin bu alandaki ürünleriydi. 601ı yıllardan sonra durum değişmiştir, Bu dönemde bir yandan pamuk üretimi ve verimi artarken diğer yandan Türkiye pamuğunu işleyerek ihraç etmeye başlamış, pamuk ipliği ve pamuklu dokuma ihracatı her yıl giderek artmıştır, AET'yle yapılan anlaşmalar çerçevesinde Ankara Anlaşması ve katma protokol çerçevesinde Türkiye AET'den. birçok kullanılmış ve yeni tekstil makînası almaya girişmiş, bu da Türkiye'de bu alandaki üretimin artmasına ve bir süre sonra da ihracatın gelişmesine neden olmuştur. Şimdi izninizle bu sektörün bugün yaşadığı sorunlar nedir? Ona değinmek istiyorum. Bu sorunların bir kısmı üretimden kaynaklanan, üretim kaynaklı sorunlar, bir kısmı pazarlama sorunlarıdır. Yine bu sorunları değişik bir şekilde sınıflamaya sokarsanız, işletme yönetiminden kaynaklanan sorunlar, çevre ve altyapıdan kaynaklanan sorunlar, ülke dışından kaynaklanan sorunlar diye de ele alıp bölümlemek mümkündür. Üretimle ilgili sorun252 lara sabahki oturumlarda ve biraz evvel değinildi. Özellikle sabahki oturumlarda nitelikli işgücü eksikliği, enerji pahalılığı ve buna belki enerjinin sürekli ve düzenli olmaması, kesintileri de eklenebilir. Tekstil yan sanayi ile tekstil sanayiinin ilişkilerinin arzulanan düzeyde olmaması, ambalaj sanayi gibi konulan eklemek mümkündür ve bu yüzden de kalite ve standart sorunlarımız olduğu, halen yaşadığımız kalite ve standart sorunlarımız olduğu gerçeği ortadadır. Pazarlama sorunlarına gelince, bu sorunları çok değişik biçimlerde ve boyutlarda yaşıyoruz. Aslında bu sorunların içinde yaşayanlar, sorunların bir kısmını veya bütününü yaşadıkları için çok iyi biliyorlar. İlgili meslek kuruluşları da bu sorunları üyeleriyle görüşmelerde derler, gerek kendileri çözüm araştırırlar, gerek kamu kesiminde de bu sorunların çözümünde yardımaolması İçîn raporlar verirler. Fakat bu sorunlarla ilgili ciddi bilimsel çalışmalar sanıyorum yok ve biraz sonra sîze sunacağım çalışma, Boğa» ziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Muzaffer BÖDUR'un çalışması. Eğer bu çalışmalardan ilki değilse, sanıyorum ilklerinden biri. En azından benim gördüğüm ilki. Sayın BÖDUR'un bu çalışmasında hepimizin bildiği sorunlar var, ama bir kısmını, belki en önemlilerini atlamamak için tek tek değinmek istiyorum. Bir yabancı dergide çıkan makalesinde, 44 tekstil sektöründe 44 ihracat sorununa değinmiş. Ben bunların canalıcı olanları, birbirine benzerliği görülenleri ayıklayarak, biraz da kendi yaşadığımız olaylar içinde açarak sîze aktarmaya çalışacağım. Sorunların sıklık derecelerine göre sıralanmış bir kısmı, Fakat ben daha çok pratiklik açısından belki, ilgili İlgisiz maddeler halinde aktarmaya çalışacağım, 1. Yükseköğretim maliyeti, Türk İhracatçısının yaşadığı sorunlardan biridir, ihracatçısının ve ihracatının, 2, Belgelerin kamu kurum ve kuruluşlarında geç düzenlenmesi. Bunlara ihracatçı birlikleri dahildir. Bunlara DPT'nın Teşvik Uygulama Dairesi dahildir. Birlik yönetîcisiyim, bunlar yaşadığımız sorunlar. Hiçbir sorunu gözardı etmemek durumundayız. Varsa, sorunları olduğu gibi ortaya koyup çözümlerini beraber aramak durumundayız. Kamu kesiminde ihracatla ilgili evrak işlemlerinin yavaş olduğu bu çalışmada belgelenmiş ve ortaya konmuştur, Bunu gidermenin yollarını aramak lazım. Zaten hükümet bu konuda çalışmalar yapmıştır. Minimuma indirmeye çalışmıştır. Ama daha da yapılacak çok şey olduğu ortadadır. Bir diğer sorun, kamunun, kamu kesimi ve ilgili kuruluşların dış pazarlar konusunda, bu alanda faaliyet gösteren şirketlere, firmalara veya ilgililere yeterli bilgiyi alamaması ve aktaramaması sorunudur. Bir sorun enerji yetersizliğidir. Biraz önceki bölümde de değindiğim araştırmada o bulgu da ortaya çıkmıştır, Bir diğer sorun ihracat kredi faizlerinin yüksekliğidir. Enflasyon ve döviz kuru değişmesi nedeniyle, ihracatçının düzenli fiyat verememesi, bir başka sorunu oluşturmaktadır. Bu da pazarda istikrarı engelleyen ve bir pazara sürekli yerleşmeyi engelleyen bir unsurdur. İçteki enflasyon, dışta da döviz kuru bu durumu engellemektedir, Bir başka sorun, ihracatçımızın her arzuladığında veya belirli bir program yaptığında, malını düzenli gönderebîlmek için düzenli bir nakliye hizmetini bulamamasıdır. Yine diğer bir sorun, üretim ve ihracatın finansmanı konusudur. Teşvik devletle ilgili bîr konu. Buraya gelmeden evvel Sayın ÖZELÇPye azıcık devlete taş atacağız dedik, o da bunun rövanşı var dedi, Çünkü ihracatçı birlikleri sık sık hazinede toplantı fer yaparlar, Ha» zine Müsteşarlığı yöneticilerinin başkanlığında ve sorunların çözümü için çaba harcanır. Şüphesiz birçok sorunu beraber çözeceğiz, Biz şimdilik sorunların varlığını dile getirmekle yetinelîm. Bîr diğer sorun teşvik sistemlerinin sık sık değişmesi, maalesef Türkiye'nin yaşadığı önemli bir sorundur. Vergi iadeleri her gün biraz düşürülüp Bugün konur, yarın kaldırılırbelli ürünlere konur, belli ürünlerden kaldırılır, İhracat sisteminin teşvik sistemiyle ve her yönüyle belirli bir düzen ve süreklilik içinde olması lazımdır, Bu araştırmada üretici, bu 253 soruya cevap veren üretici firmaların, ihracatçı firmaların çoğu da aynı konudan yakınmış olmalılar ki, bu bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bîr diğer sorunumuz, aynı ülkeye, aynı ürünü satan firmalar arasında koordinasyonun eksikliğidir. Bu gerçekten önemlidir. Kendi firmalarımız arasında rekabetin olmasına ve bazen bu rekabetin çok aşırı ölçülere varması ve ürünlerimizin yok pahasına satılmasına neden olmaktadır. Sabahki konuşmacılardan biri de bu konuya değindi. Burada bir koordinasyon eksikliği maalesef vardır ve giderilmesi gerekir. Bir sorunumuz kötü ambalajlamadır, Türkiye'de ambalaj sanayiinin, herhalde ihracatı devam ettirmeyi hedeflemişsek ve artırarak sürdürmeyi hedef lemişsek, nitelikli ambalaj yapabilecek hale gelmesi lazımdır. Bir diğer sorunumuz, dış ülkelerde ofis açmanın güçlüğüdür, Bununla ilgili mevzuat düzenlemeleri belki gerekebilir. Yine sorunlarımız arasında bir diğeri, rakip ülkelere oranla İşçi, işgücü verimindeki düşüklüktür. Yüksek navlun yine bir diğer sorun. Yabancı rakipler hakkında bilgi yetersizliği, girdiğiniz ve rekabet ettiğiniz bir pazarda rakiplerinizi iyi tanımamak, onlar hakkında yeterli bilgi sahibi olmamak gibi bir durum da sözkonusudur. Üretim planı yokluğu, imalatçıların ihracata yönelik olarak bir üretim planı yapmamaları, yapamamaları, yine bu sektörde görülen bir eksikliktir. Alıcı firmaların, ithalatçı firmaların ödemelerini geciktirmesi ve bu yüzden de Türk üreticisinin, ihracatçısının sıkıntıya düştüğü, yine bu araştırmanın bulguları arasındadır ve hepimizin yaşadığı, birçok firmanın kapanma noktasına geldiği bir vakadır, Pazar araştırmalarının yapılamaması, yine yaşadığımız bir gerçektir ve bunun da gide» rilmesi gerekir, İhracatta birçok firma çeşitli fırsatlarla kendisine şu veya bu şekilde gelmiş ithalatçılarla karşılaşmakta ve ihracatı sürekli bir iş olarak da edinmemektedir. Bu da, ihracatın sürekli olmaması, bazı firmaların dönemsel ihracat yapması gibi bir durum da yine sözkonusudur, O firmaların kendilerini böyle bîr düzene ve yapıya sokmaları, sürekli ihracat yapar hale gelmeleri lazımdır. Detayda sayılabilecek bir kaç şey daha var, yine bulgu. Biri numune göndermede güçlük; örnek göndermek lazım ürünlerinizle İlgili pazara. Bu ortaya çıkmış bulunuyor. İhracatta nitelikli eleman sorunu. Bu, birçok genç arkadaşımızı görüyorum, sempozyumu ilgiyle izleyen, İlgi var, ama kendilerini hızla bu sektör için hazırlasınlar. Çünkü nitelikli eleman sorunu Türkiye'nin yaşadığı bir sorundur. Özellikle tekstil sektörü, Türkiye'nin gelişmekte olan ve büyük potansiyel görülen bir sektörü olduğu için bu alanda uzman, konusunu iyi bilen, ürettiği ve satacağı malı iyi bilen uzman arkadaşlara, gençlere, genç kadrolara ihtiyaç vardır. İthalatçı firmalar hakkında bilgi yetersizliği ve bu yüzden karşılaşılan güçlükler,Türk ihracatçısının yaşadığı başka bir problemdir, Yeterince güvenilmeyen veya malı gönderdikten sonra paranın tahsilinde güçlük çekilen durumlar olmaktadır. Bu nedenle bunu da giderecek mekanizmalar, öneriler kısmında, belki değineceğimiz şeyler olacak. Teknolojik ömrünü doldurmuş makinaların kullanılması ile bu makinalarla yapılan ürünlerin ihraç edilmesi pazar rekabetini, pazarda rekabet güçlüğünü doğurmaktadır. Bu konuya da değinildi. Bu da bir, bugün vaka olarak ortadadır* Ulusların, en önemli İki sorunumuz ise uluslararası, özellikle tekstil sektöründe, uluslararası tanıtım yetersizliği ve fuarlarda iyi temsil edilememedir. Firmaların belirttikleri bir konu, dışsatım için dışarıda yapılacak reklama yeterince kaynak, para, döviz ayırabilecek durumda olmadıklarıdır. Bu da ülkemizin yaşadığı, üretici ihracatçımızın yaşadığı bir başka gerçektir. Sayın Başkan, sorunları böylece özetlemeye çalıştım, BunUn özetlerken de, bu değerli araştırmadan büyük ölçüde yararlandım, İsterseniz öneriler kısmını, fazlaca hakkımı da kullanmamak îçln sonraya bırakıyorum, 254 lara sabahki oturumlarda ve biraz evvel değinildi. Özellikle sabahki oturumlarda nitelikli işgücü eksikliği, enerji pahalılığı ve buna belki enerjinin sürekli ve düzenli olmaması, kesintileri de eklenebilir. Tekstil yan sanayi île tekstil sanayiinin İlişkilerinin arzulanan düzeyde olmaması, ambalaj sanayi gîbî konulan eklemek mümkündür ve bu yüzden de kalite ve standart sorunlarımız olduğu, halen yaşadığımız kalite ve standart sorunlarımız olduğu gerçeği ortadadır. Pazarlama sorunlarına gelince, bu sorunları çok değişik biçimlerde ve boyutlarda yaşıyoruz, Aslında bu sorunların içinde yaşayanlar, sorunların bir kısmını veya bütününü yaşadıkları için çok İyi biliyorlar. İlgili meslek kuruluşları da bu sorunları üyeleriyle görüşmelerde derler, gerek kendileri çözüm araştırırlar, gerek kamu kesiminde de bu sorunların çözümünde yardıma olması İçin raporlar verirler. Fakat bu sorunlarla ilgili ciddi bilimsel çalışmalar sanıyorum yok ve biraz sonra sîze sunacağım çalışma, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Muzaffer BODUR'un çalışması. Eğer bu çalışmalardan ilki değilse, sanıyorum ilklerinden biri, En azından benîm gördüğüm îlki. Sayın BODUR'un bu çalışmasında hepimizin bildiği sorunlar var, ama bîr kısmını, belki en önemlilerini atlamamak için tek tek değinmek istiyorum. Bir yabancı dergide çıkan makalesinde, 44 tekstil sektöründe 44 ihracat sorununa değinmiş. Ben bunların canahcı olanları, birbirine benzerliği görülenleri ayıklayarak, biraz da kendi yaşadığımız olaylar içinde açarak size aktarmaya çalışacağım. Sorunların sıklık derecelerine göre sıralanmış bîr kısmı. Fakat ben daha çok pratiklik açısından belki, ilgili ilgisiz maddeler halinde aktarmaya çalışacağım, 1. Yükseköğretim maliyeti. Türk ihracatçısının yaşadığı sorunlardan bindir, ihracatçısının ve ihracatının, 2, Belgelerin kamu kurum ve kuruluşlarında geç düzenlenmesi. Bunlara ihracatçı birlikleri dahildir. Bunlara DPT'nm Teşvik Uygulama Dairesi dahildir. Birlik yoneticisiyim, bunlar yaşadığımız sorunlar. Hiçbir sorunu gözardı etmemek durumundayız. Varsa, sorunları olduğu gibi ortaya koyup çözümlerini beraber aramak durumundayız. Kamu kesiminde ihracatla ilgili evrak işlemlerinin yavaş olduğu bu çalışmada belgelenmiş ve ortaya konmuştur, Bunu gidermenin yollarını aramak lazım, Zaten hükümet bu konuda çalışmalar yapmıştır. Minimuma indirmeye çalışmıştır. Ama daha da yapılacak çok şey olduğu ortadadır, Bîr diğer sorun, kamunun, kamu kesimi ve ilgili kuruluşların dış pazarlar konusunda, bu alanda faaliyet gösteren şirketlere, firmalara veya ilgililere yeterli bilgiyi alamaması ve aktaramaması sorunudur. Bir sorun enerji yetersizliğidir. Biraz önceki bölümde de değindiğim araştırmada o bulgu da ortaya çıkmıştır. Bîr diğer sorun ihracat kredi faizlerinin yüksekliğidir. Enflasyon ve döviz kuru değişmesi nedeniyle, ihracatçının düzenli fiyat verememesi, bir başka sorunu oluşturmaktadır. Bu da pazarda istikrarı engelleyen ve bir pazara sürekli yerleşmeyi engelleyen bir unsurdur. İçteki enflasyon, dışta da döviz kuru bu durumu engellemektedir. Bir başka sorun, ihracatçımızın her arzuladığında veya belirli bir program yaptığında, malını düzenli gönderebilmek için düzenli bir nakliye hizmetini bulamamasıdır. Yine diğer bir sorun, üretim ve ihracatın finansmanı konusudur. Teşvik devletle ilgili bir konu. Buraya gelmeden evvel Sayın ÖZElÇİ'ye azıcık devlete taş atacağız dedik, o da bunun rövanşı var dedi. Çünkü ihracatçı birlikleri sık sık hazînede toplantılar yaparlar, Hazine Müsteşarlığı yöneticilerinin başkanlığında ve sorunların çözümü için çaba harcanır, Şüphesiz birçok sorunu beraber çözeceğiz. Biz şimdilik sorunların varlığını dile getirmekle yetine! i m, Bir diğer sorun teşvik sistemlerinin sık sık değişmesi, maalesef Türkiye'nin yaşadığı önemli bîr sorundur, Vergi iadeleri her gün biraz düşürülür. Bugün konur, yarın kaldırılır; belli ürünlere konur, belli ürünlerden kaldırılır, İhracat sisteminin teşvik sistemiyle ve her yönüyle belirli bir düzen ve süreklilik içinde olması lazımdır. Bu araştırmada üretici, bu 253 soruya cevap veren üretici firmaların, ihracatçı firmaların çoğu da aynı konudan yakınmış olmalılar ki, bu bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bir diğer sorunumuz, aynı ülkeye, aynı ürünü satan firmalar arasında koordinasyonun eksikliğidir, Bu gerçekten önemlidir. Kendi firmalarımız arasında rekabetin olmasına ve bazen bu rekabetin çok aşırı ölçülere varması ve ürünlerimizin yok pahasına satılmasına neden olmaktadır. Sabahki konuşmacılardan bîri de bu konuya değindi. Burada bir koordinasyon eksikliği maalesef vardır ve giderilmesi gerekir, Bir sorunumuz kötü ambalajlamadır, Türkiye'de ambalaj sanayiinin, herhalde ihracatı devam ettirmeyi hedeflemişsek ve artırarak sürdürmeyi hedeflemişsek, nitelikli ambalaj yapabilecek hale gelmesi lazımdır. Bir diğer sorunumuz, dış ülkelerde ofis açmanın güçlüğüdür. Bununla ilgili mevzuat düzenlemeleri belki gerekebilir, Yine sorunlarımız arasında bir diğeri, rakip ülkelere oranla işçi, işgücü verimindekî düşüklüktür, Yüksek navlun yine bir diğer sorun. Yabancı rakipler hakkında bilgi yetersizliği, girdiğiniz ve rekabet ettiğiniz bir pazarda rakiplerinizi iyi tanımamak, onlar hakkında yeterli bilgi sahibi olmamak gibi bir durum da sözkonusudur. Üretim planı yokluğu, imalatçıların ihracata yönelik olarak bir üretim planı yapmamaları, yapamamaları, yine bu sektörde görülen bir eksikliktir, Alıcı firmaların, ithalatçı firmaların ödemelerini geciktirmesi ve bu yüzden de Türk üreticisinin, ihracatçısının sıkıntıya düştüğü, yine bu araştırmanın bulguları arasındadır ve hepimizin yaşadığı, birçok firmanın kapanma noktasına geldiği bir vakadır, Pazar araştırmalarının yapılamaması, yine yaşadığımız bir gerçektir ve bunun da giderilmesi gerekir, İhracatta birçok firma çeşitli fırsatlarla kendisine şu veya bu şekilde gelmiş ithalatçılarla karşılaşmakta ve ihracatı sürekli bir iş olarak da edinmemektedir. Bu da, ihracatın sürekli olmaması, bazı firmaların dönemsel ihracat yapması gibi bir durum da yine sözkonusudur, Ö firmaların kendilerini böyle bir düzene ve yapıya sokmaları, sürekli ihracat yapar hale gelmeleri lazımdır. Detayda sayılabilecek bir kaç şey daha var, yine bulgu. Bİrİ numune göndermede güçlük; örnek göndermek lazım ürünlerinizle ilgili pazara, Bu ortaya çıkmış bulunuyor. İhracatta nitelikli eleman sorunu. Bu, birçok genç arkadaşımızı görüyorum, sempozyumu ilgiyle izleyen. İlgi var, ama kendilerini hızla bu sektör için hazırlasınlar. Çünkü nitelikli eleman sorunu Türkiye'nin yaşadığı bir sorundur. Özellikle tekstil sektörü, Türkiye'nin gelişmekte olan ve büyük potansiyel görülen bîr sektörü olduğu için bu alanda uzman, konusunu iyi bilen, ürettiği ve satacağı malı iyi bilen uzman arkadaşlara, gençlere, genç kadrolara ihtiyaç vardır. İthalatçı firmalar hakkında bilgi yetersizliği ve bu yüzden karşılaşılan güçlükler,Türk İhracatçısının yaşadığı başka bîr problemdir. Yeterince güvenilmeyen veya malı gönderdikten sonra paranın tahsilinde güçlük çekilen durumlar olmaktadır Bu nedenle bunu da giderecek mekanizmalar, öneriler kısmında, belki değineceğimiz şeyler olacak. Teknolojik ömrünü doldurmuş makînaların kullanılması ile bu makinalarla yapılan ürünlerin İhraç edilmesi pazar rekabetini, pazarda rekabet güçlüğünü doğurmaktadır, Bu konuya da değinildi, Bu da bir, bugün vaka olarak ortadadır. Ulusların, en önemli iki sorunumuz ise uluslararası, özellikle tekstil sektöründe, uluslararası tanıtım yetersizliği ve fuarlarda iyi temsil ed'lememedir. Firmaların belirttikleri bir konu, dışsatım için dışarıda yapılacak reklama yeterince kaynak, para, döviz ayırabilecek durumda olmadıklarıdır. Bu da ülkemizin yaşadığı, üretici ihracatçımızın yaşadığı bir başka gerçektir. Sayın Başkan, sorunları böylece özetlemeye çalıştım. Bunları özetlerken de, bu değerli araştırmadan büyük ölçüde yararlandım, İsterseniz öneriler kısmını, fazlaca hakkımı da kullanmamak için sonraya bırakıyorum, 1§4 BAŞKAN: Efendim çok teşekkürler Sayın KABASAKAL Şimdi bu aşamasında oturumumuzun, Sayın Haluk ÖZ ELÇİ ye söz vermek istiyorum. Kendileri Sanayi Ürünleri Daire Başkanımız oluyor, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığımızda, Bize lütfen başta AET ve ABD olmak üzere, Türkiye'nin diğer ülkelerle olan ilişkilerindeki son gelişmeleri ve düzenlemeleri anlatsınlar, Buyurun efendim. HALUK ÖZELÇİ: Teşekkür ederim Sayın Başkan, Sayın dinleyiciler. Gerek sabahleyin tebliğ sunan arkadaşlar, gerekse benden önceki konuşmacılar konuyla ilgili gayet iyi açıklamalarda bulundular. Şimdi böylece bana sorulan bu suale daha önce değindiğim daha önce değinilen konulara değinmeden cevap vermek oldukça zor, ama bir kere daha tekrarlamak istemiyorum. Onun için mümkün olduğu kadar kısa bir şekilde halihazırda gerek ABD, gerekse AET başta olmak üzere, Türkiye'nin diğer ülkelerle olan ilişkilerindeki son gelişmelere değineceğim. Şimdi bunları ben bir sıra dahilinde arz etmeye çalışacağım. Öncelikle vereceğim iki başlık altında haber pek iç açıcı değil. Şöyle ki, Kanada'/i-n çok yv^km bir gelecekte tekrar masaya oturacağız. Yani Kanada bizi birkaç kategoride naz*ır bozulmasına neden oluyor diye görüşmeye davet etti. İlk görüşmeyi bundan aşağı yukarı br ay kadar evvel yaptık Ankara'da ve konuyu tetkik edeceğimizi, yeni başlan blv araya gelinmesi icap ettiğini, bu arada da bazı hazırlıklar yapmamızın icap ettiğini söyleyerek, vakit kazanma yoluna gittik. Fakat bir yere kadar gelinebiliyor, i lalen haüiîdaki M FA çerçevesinde bir yere kadar geliniyor. Eğer verdikleri notayı kabul etmezseniz ki, biliyorsunuz, 60 gün içerisinde tek taraflı olarak kota uygulamaya başlıyorlar, bu çok taraflı elyaf anlaşmasının 3. maddesi gereğince şimdi burada rahatsız oldukları kategorileri açıkça belirtmediler miktarda söylemediler Sadece genel olarakiTürkiye'yleolan tekstil dış ticaretini bir genel çerçeve içine sokmak istiyorlar ki,biz buna taraftar değiliz prensipte. Biz mümkün olduğu kadar az kategoriyi kotaya bağlama yönünde bir mücadele içindeyiz. Bunda da zaman bizim için önemli hadise, Çünkü herhangi bir kategori kotaya bağlanırken mutlak surette yapılmış olan fiili durum nazarı itibare alınıyor. Şimdi Kanada ile hadise böyle. Bundan evvel yalnız bir şeye daha değinmek istiyorum. Özellikle Sayın ÖZ, kategorilerin durumunu belirtirken Kanada'y« nazarı itibare almadılar. Fakat o da belki cephesinden haklı. Çünkü Kanada'da, Kanada'yla yapılmış bir anlaşmamız var, pantalonlarda. 18 Şubat 1986 tarihinde yapılmıştır. Bu anlaşma 750,000 adedi kapsar, yıl sonuna kadardır. Fakat biz bunda kotanın kısa süre içerisinde dolacağını tahmin etmediğimiz için herhangi bir dağıtıma gitmedik. Dağıtıma gitmediğimiz için de, fazla üzerinde durulan bir konu olmadı, Nitekim de istatistikler doğruluyor. Kanada tarafından aldığımız en son istatistiklerde, Eylül sonu itibariyle600 bin adet pantalon ve pantalon kategorleri içerisnde mütalaa edilendiğerşeyler, örneğin şortlar veya bahçıvan tipi pantalon dahil olmak üzere 600 bin adet miktar girmiş, yani 150 bin adetlik miktar sözkonusu Şu anda Kanada'yla. Bütün arzumuz, işte pantalonun yanma başka kategori daha ekletmemek yapılacak olan müzakerelerde. Ama şimdiden birşey söylemek erken tabii. Bundan sonra ikinci konu Amerika. Şimdi şöyle: Amerika ile Antalya'da yapılmış olan, 1985 Ekim ayında yapılmış olan 2 kategorideki anlaşmanın akabinde, 1986 yılında Cenevre'de 10 kategoride daha anlaşma yapıldı. Böylece iradi kısıtlama anlaşmasına tabi olan kategorilerin sayısı 12'ye çıkarıldı, Yalnız Cenevre'de ilk 10 kategoride anlaşma yapılırken, 2 kategoride de designated consultation level denen, yani iki taraf da anlaştıkları rakama yaklaşıldığı anda tekrar istişareye gelebilecekleri rakamlar üzerinde birbirlerine niyet mektubu verdiler. Bunun normal bîr kota anlaşmasından farkı şu: Belirlenmemiş olan rakama yaklaşıldığı takdirde, yaklaşılırken, daha doğrusu ihracatçı ülke; ithalatçı ülkeye müracaat edip kendisini görüşmeye çağırıyor ve görüşmede daha fazla bir miktar talep edebiliyor, Bu daha iyi bir niyetle kabul edilebiliyor. Zaten adından da belli, yani çok hassas olmadıkları için böyle bir anlaşmaya 'peki' diyorlar. Aksi takdirde onu da kotaya dahil 255 etmek İçîn her türlü çabayı gösterirlerdi. Şimdi Amerika bİzî önümüzdeki ay içerisinde, önümüzdeki aybaşında 605-0 ki bu sentetik el örgü iplikleri ve 350 pamuklu sabahlık bornozlar, bu kategorilerde bizi görüşmeye davet etti. 30 Eylül tarihinde notayı verdi. Şimdi biz iki ay içerisinde, yani 60 gün içerisinde Amerika'yla mutlak suretle oturmak zorundayız bu kategorilerde, Oturmadığımız takdirde ne olur? Oturmadığımız takdirde, demin de izah etmeye çalıştığım gibi, Amerika tek taraflı olarak kotasını koyar» Hatta ve hatta bu notayı verirken de dedi ki, 350'de eğer benimle gelip oturmazsa 64972 düzine, 605-0'da 747,011 paundluk tek taraflı kota koyacak, Bunu da açıkça söylüyor. Şimdi 60 günün sonunda mutlak suretle masaya oturmak gerek ve oturup bu rakamların daha üzerinde limitler alabilir miyiz, onun pazarlığına girmek lazım. Bu tabii bunda ne dereceye kadar muvaffak olacağız bilemiyorum. Ama yine demin dediklerim gibi, Amerika MFA çerçevesinde, yani çok elyaflar anlaşması çerçevesinde bu başvurusunu bize yaptı. Buna 60 gün İçerisinde cevap vermek zorundayız. Şimdi, bununla İlgili ben birşey daha vereyim sîze. Der ki Amerika, 35O'de özellikle, benim İstatistiklerime göre diyor Amerika, Temmuz 1986 itibariyle geriye 12 ay gittiğim vakit senin payın Amerika istatistiklerine göre % 9,3'e vardı, Ben seni onun için çağırıyorum görüşmeye. Nitekim de demin söylediğim gibi bu da 64.972 düzineye tekabül eden bir rakam, 605-0'da da, yani sentetik el örgü ipleri 605-0, bunda da pazar payın diyor, aynı dönem içerisinde yani 86 Temmuz'dan 12 ay geriye giderekten, % 7.5'e çıktı diyor. Bunlar aslında büyük rakamlar Amenka için. Büyük rakamlar derken, Amerika İçin diye parantez açıyorum. Çünkü diğer, daha önce anlaşma yapıları kategorilere baktığımız vakit, Amerika'nın genel tekstil ithalatı içerisinde bizim rakamlarımız binde ile ifade ediliyor. Onunla mukayese ederek bunlar yüksek rakamlardır dedim, 9,3 ve 7,5 büyük rakamlar gibi gözüküyor. Zira her iki kategoride de Amerika'nın ithalatı yüksek değil, yani kısa bir süre İçerisinde biz de orada bayağı bir pazar payı elde etmişiz. Şimdi bu iki kötü haberden sonra ben şu şeye değinmek istiyorum. Bilindiği gibi AET'yle yapılan iradî anlaşmalardan sonra bir kota dağıtım sistemimiz oldu. Bu dağıtım sistemini yaparken de, demin Sayın GÜLTEKİN'İn izah ettiği gibi, geçmiş performansa ve serbest dağıtım esasına göre bir dağıtım oldu, Şimdi geçmiş performansa göre yapılan dağıtım esasında geçmiş yılın fiili ihracatı ele alındı önce. Daha geçmiş yıllara gidemedik, yani 84'e, 83'e kadar gidemedik. Niçin gidemedik? Çünkü bizim gümrük tarife İstatistik pozisyonlarımızla AET'nin nimeksî kendi gümrük tarife pozisyonları birbirine uymuyor, Yani Türkiye'den bir mal 60,01 veyahut buna tekabülen bîr şeyde çıktığı vakit, bunun açıklamasına da bakıyoruz, eski gümrük tarife istatistik pozisyon cetvellerinde, sadece 2 veya 3 başlık var. Halbuki nîmekste o kategoriye tekabül eden başlık altında belki 20 tane ayrı fasıl var. Böylece biz kesinlikle daha doğrusu biz derken, tabii ihracatçımız kesinlikle olayı tevsik edemiyor. Daha doğrusu neyi ihraç ettiğini bilemiyor, 4 sene evvel yapılmış, 3 sene evvel yapılmış bir ihracatta bunu ortaya koyamıyor. Şimdi 1985 yılından itibaren gümrük tarife istatistik pozisyonları gayet sağlıklı. Buna göre mukayese edilmeyecek kadar iyi neticeler almıyor. Fakat biz bu aşamaya geldikten sonra AET kendileriyle yapılmış olan iradi kısıtlama anlaşmasının gereklerinden olan mutat toplantılardan, geçen İstanbul'da yapılan toplantıda harmonize sistem denen bir sistemi getirdi. Bu sadece tekstil için değil, tüm ürünler içîn sözkonusu olan bir sistem. Fakat tekstilde de bunu uygulayacaklarını ve bu sisteme bizim de belirli bir vade içerisinde katılmamız gerektiğini söylediler. Sistemin ana hatları şöyle: Şimdi kategoriler var. Bu kategoriler içerisinde, örneğin 4 t-shirtler diyelim, 83, bunun içerisinde de 4. kategoriye girebilecek bazı mamuller var. Bu da örme bir kategoridir. Bazı kategorilerde de harmonize sistem, tamamen ortadan kaldırmayı esas alıyor. Şöyle: 83'den 4. kategoriye, 5, kategoriye ve 7e kategoriye bazı mamuller değişim katsayılanyla girecektir. Böylece 83, kategori tümüyle ortadan kalkacaktır. Fakat 4, kategori, 5 kategori ve 7, kategori belirli oranda payını artıracaktır. Bu sistemi kaba hatlarıyla izah ettiler. Buna 1987 yılında uymamız diye birşeyîn de sözkonusu olmadığını ayrıca belirttiler. 256 Şöyle ki, şimdi anlaşmamız 1988 yılına kadar sürecek. Yani biz önümüzdeki 2 yılda bu sistemin dışında kalabiliriz, Ancak bu sistemi çok ince bir şekilde, çok hassas bîr şekilde tetkik etmek lazım, Çünkü ilk tetkiklerimize göre bazı kayıplarımızın olması sözkonusu olabilecek. Burada çok hassas olmak lazım. Özellikle sektörden de bunu rica ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde müsteşarlıkta yapılan bir toplantıda ihracatçı birliklerle bu konu üzerinde gayet hassas durarak fikirler geliştirmesini, oluşturmasını istedik. Hadiseyi müsteşarlıkta tekfcr bir kere daha tezekkür edeceğiz ve ondan sonra büyük bir olasılıkla 1987 yılı içerisinde harmonize sisteme geçmemeyi arzu ediyoruz, Tabii bu sektörün de görüşü alındıktan sonra yapılacaktır. Yani biz açıkçası buna daha hazır olmadığımızı, bizden tam olarak ne aldığını veya bize ne vereceğini hesap etmeden bu sistemin İçerisine girmek İstemiyoruz. Fakat er veya geç gireceğiz. Bu mutlak. Çünkü sistem bunu gerektiriyor. Önemli olduğuna inandığım konulardan bir tanesi de ABD ile biz Cenevre anlaşmasını yaptıktan sonra, daha doğrusu ilk Antalya anlaşması yapıldıktan, Cenevre anlaşması da ondan sonra gündeme geldikten sonra, ABD bize 'peki, bu ihracat nasıl kontrol edilecek' dedi. Çünkü AET ile yapılan anlaşma sonunda bir de irade işbirliği anlaşması imzalandı ve bilgi belgeleri doldurulmak suretiyle ihracatın Türkiye'den çıkışı kontrol altına alındı. Aynı şekilde AET tarafından da girişi kontrol altına alınmıştı. Şimdi ABD'nde durum ayrı, Amerika diyor ki, 'ben herhangi bir ülkeyle anlaşma yaptıktan sonra, bir de vize anlaşması yaparım, Vize anlaşması ş>:dur: Benimki o kadar komplike değildir. Fatura, orijinal faturanın arkasına bir kaşe b.iMİ••. Bu kaşenin üzerinde ihracatçı birliklerinin ismi yazar, ondan sonra bir tarih vardır, bir numara vardır ve bana daha evvelden gönderilecek imza örneklerine havi şahıslar da bunu imzalar. Yani ihracatçı birliklerinde görevlendirilecek olan görevîiier imzalarlar, geiir. Bu kaşeye havi olmayan hiçbir faturayı ben sokmam ABD gümrüklerinden içeri. Böylece siz çıkışta bu işi kontrol altına alırsınız, ben de girişte. Yani faturayı, tasdikli faturayı ibraz edemeyen bir partiyi sokmam ve gümrükte kalır. Böylece bunun kontrolü gayet sağlıklı yapılır. Prensip olarak tetkik edildi ve uygun görüldü hadise. Biz her türlü çalışmayı yaptık. İhracatçı birliklerinin imza örnekleri, kaşeler hazırlandı ve verildi ABD Büyük Elçiliğine Ankara'da, Amerika'ya iletilmek üzere, Fakat maalesef daha sonra Amerika tarafı kendileriyle yapmış olduğumuz 12 kategorideki anlaşma kapsamındaki kategoriler yerine, Amerika'nın mevcut 116 kategorisinin de aynı şekilde vizeli olarak gelmesini istediler. Biz buna prensipte "hayır" dedik. Anlaşması yapılmamış olan kategorileri vize kapsamına kabul etmeyiz. Bunu bir başlangıç olarak kabul ettik. Diğer kategorilerle de olabilir, dedik. Önce vize anlaşmasını tüm kategorilere dahil ederler, arkasından da başka birtakım kısıtlamalar gelebilir, bu kategoriler için prensipte "hayır" dedik bu hadiseye ve hala ABD'den cevap bekliyoruz vize anlaşması konusunda. Yani burada tutumumuzu kesinlikle belirlemiş bulunmaktayız, Bu vize anlaşmasına ABD eğer bizim istediğimiz şekilde ki, olması gereken de odur, "hayır" derse ne olur? "Hayır" der ise şöyle bir olay sözkonusu, ihracatçımız buradan mal gönderiyor. Bu mallar Amerika'ya gidiyor. Şimdi ihracatçı birlikleri bu işin kaydını gayet iyi tutuyorlar. Gerek İzmir, gerek Mersin, gerekse İstanbul, Antalya da dahil olmak üzere. Fakat 3, ülkelerden gitmesi muhtemel Türk menşeli malların ne kadar olduğunu takip etmeye imkan yok. Bu takdirde bir, buradaki kayıtlarımız ne kadar sağlıklı olursa olsun, Amerika'da şu anda gümrüklerde olan mal miktarlarıyla ne derece paralellik gösterdiğini bilemez durumdayız tabii. Fakat burada tekrar vurgulamakta yarar görüyorum, anlaşma, Cenevre'deki anlaşma yapıldıktan 10 gün sonra Türk Hükümeti vize ile ilgili tüm sorumluluklarını yerine getirmiş ve ABD Büyükelçiliğine vermiştir hadiseyi ve maalesef bugüne kadar Amerika, bu konuda müsbet yaklaşım içine girmemiştir. Bunu Özellikle vurgulamakta yarar görüyorum. Şimdi son olarak da benim değinmek istediğim bu çok elyaflar anlaşması (MFA), daha önceki konuşmacılardan Sayın ARBATU'nın değindiği gibi, yaz aylarında yeni anlaşma imzaya açıldı, Şimdi yeni anlaşmayı Türkiye henüz imzalamadı. Bekliyor^ bizim gibi bir 2S7 sürü ülke de imzalamadı, Yeni anlaşmanın getirdiği çok önemli iki tane konu var. Bunlardan bir tanesi, ki en önemlilerinden bir tanesi şu, İthalatçı ülkelerin MFA'in üçüncü maddesine dayandırdıkları tek taraflı kısıtlamalarını karşılıklı anlaşmaya varılamaması halinde bir yıl daha uzatabilmeleri kabul ediliyor bu anlaşmayla veyahut getirilen bu maddeyle MFA'ye, Yani eskiden MFA çerçevesinde ithalatçı ülke notayı verdikten sonra MFA'in üçüncü maddesine dayanaraktan pazarım bozuluyor diye tek taraflı olarak kısıtlama uygulamaya başlıyordu, Bu tek taraflı kısıtlamanın süresi de bir yıldı. Bir yıl sonra taraflar karşı karşıya gelmek zorundaydılar. Fakat şimdi karşılıklı anlaşmaya varılamaması halinde, bir yıl daha uzatma yetkisini veriyor otomatikman. İkincisi de bitkisel elyaflar ve ayrıca bitkisel elyaf karışımı ve ipek ihtiva eden karışımlardan mamul tekstil ürünleri de MFA kapsamına alındı. Bu ilk defa oluyor. MFA'in temelini pamuk ve pamuklu ürünler teşkil ederdi. Fakat bitkisel elyaf da devreye girdi, Yani bitkisel elyaftan özellikle şunun üzerinde duruyorlar rami denen bitki, bu Uzakdoğu'da özellikle yetişen bir bitki. Bununla beraber, İpek ihtiva eden karışımlardan mamul tekstil de MFA kapsamına alınmış oldu. Saf ipek hala hariç. Fakat maalesef ipekli ihtiva eden rami veya ipekli ihtiva eden başka bir ürün de şimdi MFA'nrn içine girmiş oldu, Şîmdî HongKong ve Kore protokolü olumlu karşılamadıkları halde, imzalamamaları sözkonusu değil, imzalayacaklar, O kulislerde konuşulan bir olay. Fakat herkes bir beklemede, herkes özellikle bu son getirilen iki tane konunun karşısında olduklarını belirtmeye çalışıyorlar. Ama ne dereceye kadar direnebilecekler? O da ayrı bir konu tabii. Biz, tekrar ediyorum, henüz imzalamadık anlaşmayı. Bir bekleme dönemi içerisindeyiz, Tetkik ediyoruz. Fakat bizim MFA'in dışında olmamız sözkonusu değil. Bugüne kadar bundan önceki MFAleri imzaladık, Bunun da tetkiki bittikten sonra imzalayacağımızı sanıyorum. Evet Sayın Başkan, teşekkürler, BAŞKAN Çok teşekkür ederiz Sayın ÖZELÇİ, açıklamalarınız için, Şimdi efendim bu aşamada birinci gruptaki sorularımızın sonuna geldik. Bunu da Sayın benizli Milletvekilimiz Ayçan ÇAKIROĞULLARrna yöneltiyoruz, Başta AET olmak üzere dış ülkelerle olan ilişkilerimiz ve son düzenlemeler hakkında görüşleri aldık, durumu aldık, acaba geleceğe dönük ne tahmin ediliyor, durumu nasıl görüyorlar, sorunlarda azalma veya artma mı olur? Bunu rica ediyoruz kendilerinden, buyurun efendim, AYÇAN ÇAKÏROCULLARI Sayın Başkan, oturuma katılan değerli arkadaşlarım, kıymetli konuklar, basınımızın değerli mensupları, sözlerimin başında hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlamak istiyorum, Türkiye AET Karma Parlemente Komisyonu'nun bugünkü toplantısında bulunmayı çok arzu eden, TBMM'de Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarının ve genel kurul çalışmalarının olması sebebiyle aramızda bulunamayan komisyon üyesi değerli milletvekili arkadaşlarımın da sevgilerini, saygılarını sözlerimin başında ifade etmek istiyorum. Mensubu bulunmakla büyük mutluluk duyduğum Makina Mühendisleri Odamızın Bursa Temsilciliğinin bu toplantıyı düzenlemiş olmasındaki memnuniyetimi ifadeyle birlikte, belli aralıklarla geleneksel hale getirilen bu toplantıların, konuşulanların, görüşülenlerin burada kalmaması için îlgililerince ve bizlerle birlikte peşinin bırakılmamasını ve bunların doğru olanlarının, uygun olanlarının hayata geçirilmesi yönünde de gayret sarfedilmesi yönündeki temennilerimi ifade etmek istiyorum, Türkiye'nin tekstil konusundaki ihracat meseleleri bugünkü durumu ve geleceğine bakışımız yönünde sayın başkanın yönelttiği soruya başlamadan önce, konuşmaların büyük ağırlığını teşkil eden ve şu anda başkanı bulunduğum AET île ilgili durumların geçmiş dönemine kısaca temas ettikten sonra, önümüzdeki günlerdeki gelecek programlarından ve gündemde olan konularından bahsetmek istiyorum. Bugün öyle bir tesadüf ki, 6 Kasım 258 Şöyle ki, şimdi anlaşmamız 1988 yılına kadar sürecek. Yani biz önümüzdeki 2 yılda bu sistemin dışında kalabiliriz, Ancak bu sistemi çok ince bir şekilde, çok hassas bîr şekilde tetkik etmek lazım, Çünkü ilk tetkiklerimize göre bazı kayıplarımızın olması sözkonusu olabilecek. Burada çok hassas olmak lazım. Özellikle sektörden de bunu rica ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde müsteşarlıkta yapılan bir toplantıda ihracatçı birliklerle bu konu üzerinde gayet hassas durarak fikirler geliştirmesini, oluşturmasını istedik. Hadiseyi müsteşarlıkta tekfcr bir kere daha tezekkür edeceğiz ve ondan sonra büyük bir olasılıkla 1987 yılı içerisinde harmonize sisteme geçmemeyi arzu ediyoruz, Tabii bu sektörün de görüşü alındıktan sonra yapılacaktır. Yani biz açıkçası buna daha hazır olmadığımızı, bizden tam olarak ne aldığını veya bize ne vereceğini hesap etmeden bu sistemin İçerisine girmek İstemiyoruz. Fakat er veya geç gireceğiz. Bu mutlak. Çünkü sistem bunu gerektiriyor. Önemli olduğuna inandığım konulardan bir tanesi de ABD ile biz Cenevre anlaşmasını yaptıktan sonra, daha doğrusu ilk Antalya anlaşması yapıldıktan, Cenevre anlaşması da ondan sonra gündeme geldikten sonra, ABD bize 'peki, bu ihracat nasıl kontrol edilecek' dedi. Çünkü AET ile yapılan anlaşma sonunda bir de irade işbirliği anlaşması imzalandı ve bilgi belgeleri doldurulmak suretiyle ihracatın Türkiye'den çıkışı kontrol altına alındı. Aynı şekilde AET tarafından da girişi kontrol altına alınmıştı. Şimdi ABD'nde durum ayrı, Amerika diyor ki, 'ben herhangi bir ülkeyle anlaşma yaptıktan sonra, bir de vize anlaşması yaparım, Vize anlaşması ş>:dur: Benimki o kadar komplike değildir. Fatura, orijinal faturanın arkasına bir kaşe b.iMİ••. Bu kaşenin üzerinde ihracatçı birliklerinin ismi yazar, ondan sonra bir tarih vardır, bir numara vardır ve bana daha evvelden gönderilecek imza örneklerine havi şahıslar da bunu imzalar. Yani ihracatçı birliklerinde görevlendirilecek olan görevîiier imzalarlar, geiir. Bu kaşeye havi olmayan hiçbir faturayı ben sokmam ABD gümrüklerinden içeri. Böylece siz çıkışta bu işi kontrol altına alırsınız, ben de girişte. Yani faturayı, tasdikli faturayı ibraz edemeyen bir partiyi sokmam ve gümrükte kalır. Böylece bunun kontrolü gayet sağlıklı yapılır. Prensip olarak tetkik edildi ve uygun görüldü hadise. Biz her türlü çalışmayı yaptık. İhracatçı birliklerinin imza örnekleri, kaşeler hazırlandı ve verildi ABD Büyük Elçiliğine Ankara'da, Amerika'ya iletilmek üzere, Fakat maalesef daha sonra Amerika tarafı kendileriyle yapmış olduğumuz 12 kategorideki anlaşma kapsamındaki kategoriler yerine, Amerika'nın mevcut 116 kategorisinin de aynı şekilde vizeli olarak gelmesini istediler. Biz buna prensipte "hayır" dedik. Anlaşması yapılmamış olan kategorileri vize kapsamına kabul etmeyiz. Bunu bir başlangıç olarak kabul ettik. Diğer kategorilerle de olabilir, dedik. Önce vize anlaşmasını tüm kategorilere dahil ederler, arkasından da başka birtakım kısıtlamalar gelebilir, bu kategoriler için prensipte "hayır" dedik bu hadiseye ve hala ABD'den cevap bekliyoruz vize anlaşması konusunda. Yani burada tutumumuzu kesinlikle belirlemiş bulunmaktayız, Bu vize anlaşmasına ABD eğer bizim istediğimiz şekilde ki, olması gereken de odur, "hayır" derse ne olur? "Hayır" der ise şöyle bir olay sözkonusu, ihracatçımız buradan mal gönderiyor. Bu mallar Amerika'ya gidiyor. Şimdi ihracatçı birlikleri bu işin kaydını gayet iyi tutuyorlar. Gerek İzmir, gerek Mersin, gerekse İstanbul, Antalya da dahil olmak üzere. Fakat 3, ülkelerden gitmesi muhtemel Türk menşeli malların ne kadar olduğunu takip etmeye imkan yok. Bu takdirde bir, buradaki kayıtlarımız ne kadar sağlıklı olursa olsun, Amerika'da şu anda gümrüklerde olan mal miktarlarıyla ne derece paralellik gösterdiğini bilemez durumdayız tabii. Fakat burada tekrar vurgulamakta yarar görüyorum, anlaşma, Cenevre'deki anlaşma yapıldıktan 10 gün sonra Türk Hükümeti vize ile ilgili tüm sorumluluklarını yerine getirmiş ve ABD Büyükelçiliğine vermiştir hadiseyi ve maalesef bugüne kadar Amerika, bu konuda müsbet yaklaşım içine girmemiştir. Bunu Özellikle vurgulamakta yarar görüyorum. Şimdi son olarak da benim değinmek istediğim bu çok elyaflar anlaşması (MFA), daha önceki konuşmacılardan Sayın ARBATU'nın değindiği gibi, yaz aylarında yeni anlaşma imzaya açıldı, Şimdi yeni anlaşmayı Türkiye henüz imzalamadı. Bekliyor^ bizim gibi bir 2S7 miza göre/24, ve 50, maddelere göre, kısıtlamalar ve pazar bozma halleri Türkiye'nin kabul edebileceği hususlar değildir, Bu normal münasebetler başladıktan sonra, bu konularda birikmiş meselelerimizi, tezlerimizi, gerekçelerimizi karşılıklı olarak dile getirmemiz meselelerimizin çözümüne yaklaşmamızı ve Türkiye lehinde olumlu neticeler almamıza İmkan verecektir. Yine burada bir kaç cümle ilç ileriki günlerimize ait ihracat meselelerimiz ve tekstil ihracatımız ile ilgili konulara gelmek istiyorum. Yine muhtelif konuşmacılar tarafından ifade edildi, Türkiye 2 milyar, 2,2 milyar dolar seviyesindeki dışsatımından, ihracatından bugün 8 milyar dolar seviyelerine gelmiş bir ülkedir ve 1987 senesi için öngörülen ihracat rakamlarımız sekiz milyar yediyüzelli milyon dolardır, Daha önceleri pamuk, üzüm, incir, tütün gibi geleneksel tarım ürünlerimiz dışında çok az miktarda sanayi ürünleri, madenler ve hizmetler sektöründe ihracat imkanı bulan Türkiye, bugün bu oranın tamamen tersine dönüşmesi sonucu üç bin kalemin üzerinde sanayi mamulü ihraç eder duruma gelmiştir. Yine özellikle, münhasıran AET konusunda çalışan İktisadi Kalkınma Vakfı'nın yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye 53 sanayi kolunun 45'inde AET ülkeleri ile rekabet edebilir durumda bir ülkedir. Başta otomotiv endüstrimiz olmak üzere, Bursa'yı da yakından ilgilendirdiği için vurgulamak istiyorum, 8 sanayi dalımızla beraber, tarımda birim alandan daha fazla ürün elde etmek için topluluğun uyguladığı FEOGA sistemi gibi entansif tarıma geçiş, kaliteli tohum kullanma, sulama, tarımda daha az eleman istihdamı gibi konular Türkiye'nin gündeminde olan ve hükümetin kararlılıkla üzerine gittiği meselelerdir. Sözlerimi, yanlış anlaşılan bazı hususları da açıklığa kavuşturarak tamamlamak istiyorum. Türkiye anlaşmalardan doğan hakları İle her an tam üyeliğe müracaat etme hakkını kendisinde bulunduran bir ülkedir. Nitekim Anavatan Partisi'nin parti programında, seçim beyannamesinde ve daha sonra TBMM'nce tasdik edilen hükümet programında TürkiyeAET ilişkileri açıkça ifade edilmiştir, Her safhadaki haklarımızı korumakla birlikte, hedefimiz, tam üyeliktir. Yine Beşinci BYKP'nm Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Genel Kuruldaki görüşmelerinde de açıkça ifade edildiği gibi ve yüce meclisin oylarıyla kanunlaştığı gibi, bu konudaki görüşler aynı şekilde yer almaktadır. Bugün siyasî partilerimizden biri müstesna, diğer bütün siyasi partiler, Türkiye-AET İlişkilerinin gelişmesi ve Türkiye'nin AET'ye tam üyeliği yönünde aynı görüşleri paylaşmaktadır, İşçi kesimimiz, tarım kesimimiz, sanayi kesimimiz Türkiye'nin AET ile ilişkilerinin normalizasyonu, canlandırılması ve tam üyeliğe götürülme konusunda fikir birliğine varmış durumdadır. Yalnız Türkiye'nin tam üyeliğe müracaat etmesi ile tam üye olması arasında, bizim de Türkiye olarak ihtiyaç duyduğumuz belli bir dönem vardır. Bir önce ifade ettim; tarımımızla, sanayiimizle ve diğer kesimlerimizle ilgili Türkiye'nin de hazırlanması gereken bu sene, diğer üye ülkelerde de olduğu gibi, memleketlerin durumuna göre üç beş seneden başlayıp, durumuna göre beş altı seneye kadar uzayabilmektedir. Bu yöndeki gayret ve çabalarımızı sürdürdüğümüz takdirde Türkiye'nin AET ile olan İlişkilerinin önümüzdeki günlerde daha da İyileşeceğini, olumlu gelişmelere yaklaştığımızı ifade etmek İstiyorum, Görüşmelerin birinci bölümünde Sayın Başkan'a, açık oturuma katılan değerli arkadaşlarıma ve sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, BAŞKAN Teşekkürler sayın Çakıroğulları açıklamalarınız için, Şimdi ikinci sorulara geçeceğiz. Fakat birinci bölümdeki soruların cevapları hayli uzadı. Ben ikinci soru olarak, sayın konuşmacılarımızın birinci bölümde ortaya koymuş oldukları sorunlara ne öneriler getiriyorlar, bu sorunları aşmada neleri tavsiye ediyorlar? Bunu dinlemek istiyorduk. Ancak birinci bölümde bazı konuşmacılarımız, hem sorunları dile getirdiler, hem de önerilerini birlikte söylediler. Onun için sorumda küçücük bir rötuş yapıyorum. Eklemek istedikleri hususları soralım ve aynı zamanda birinci soruda cevap vermemiş, dile getirmemiş olanlardan da tamamını rica edelim. Onun için ilk sözü tekrar Sayın İdil Turunç Hanıma bırakıyorum. 260 Ancak zamanımız oldukça az, Bir beş dakika gibi gene bir kota uygulaması yapalım isterseniz, İDİL TURUNÇ Tekstil sanayinin sorunlarının birinci bölümde arz yönünden ve talep yönünden gelen sorunlar olmak üzere iki ayrı bölümde anlatmıştım. Şimdi kısaca bu çerçevede neler olabilir, neler beklenebilir, yapılan araştırmalar çerçevesinde bazı önerilerde bulunmak istiyorum. Kısa dönemde Türkiye'nin içinde bulunmuş olduğu ölçek ve teknoloji yapısının değişmesinin mümkün olmadığı bilinen bir gerçek durumundadır, Teknolojinin kısa bir süre içerisinde değişmesi olanaklı değildir. Ancak öte yandan küçük ve orta ölçekli İşletmelerin de, dünyada pek çok örneğini gördüğümüz gibi, örneğin İtalya ve Almanya'da birçok yönden büyük avantajlara da sahip olduğunu da biliyoruz, Bu nedenle Türkiye'de küçük ve orta ölçekli işletmelerde organizasyonun düzeltilmesi konusunda ve teknolojilerinin mümkün olduğu kadar yenilenmesi yönünde değişik kesimlerden destek sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Öte yandan büyük işletmeler için zaman içerisinde verimlilik ve üretim maliyetlerinin düştüğü bilinmektedir, O noktada herhangi bir sorun olduğunu zannetmiyorum. Yalnız burada da önemli olan kalite faktörü. Vine teknoloji İle sınırlı olmakla birlikte dış taleplere bağlı olarak, onların çerçevesinde dizaynların yapılması ve üretimin yapılmasında yarar olur kanısındayım, İkinci bir sorun, kalite sorunuydu, teknik sorunlar çerçevesinde değindiğim. Araştırmacılar, tebliğ sunan arkadaşlarımız, kalite kontrol birimlerinin kurulmasından söz ettiler. İşletmelerde,, işletme bünyelerinde veya işletmelerden bağımsız olarak kalite kontrol birimlerinin kurulması, ihracat için yapılan üretimin kalitesini ve dolayısıyla da ihracat değerini, fiziksel olarak artmamış bite olsa, ihracat değerini artıracaktır, Hammaddelerin niteliğine ilişkin olarak fiyat sorunundan söz etmiştim. Bu noktada da fiyat, İzlenecek yurt İçinde izlenecek, fiyat politikasının bugün toplam maliyet İçerisinde önemli bîr yer tutması nedeniyle hammadde ve yardımcı maddenin maliyetini düşürmesi yönünden büyük avantajlar sağlayacağı ve dış piyasalarda da rekabet gücümüzü artıracağı sanılmaktadır. Bir başka nokta, Türkiye'de dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla, sanıyorum ki, yatırım mallan sanayiine ağırlık verilmesi gerekmektedir. Bunun da yolu, doğal olarak araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yürütülerek bilinçli bir program çerçevesinde yapılmasıyla mümkün olabilir. Finansman konusunun, daha önce de belirttiğim gibi izlenen ekonomik politika ile büyük Ölçüde ilgilidir. Talep konusunda, daha önce de kalite konusundan bahsederken değindiğim gibi, ihracatı fiziksel olarak artırmanın mümkün olmadığı noktada kalitenin yükseltilerek^ üretim değerinin artırılması gerekmektedir. Ben sonuç olarak şöyle bağlantı istiyorum. Sektörün içinde bulunduğu durum; gerek pazar, gerek teknoloji, gerek rnakina, gerek teçhizat gerekse talep yönünden dışa bağımlı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle bir taraftan araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle birlikte, yeni ürünlerin geliştirilmesine çalışılırken, öte yandan da mevcut pazarlara yönelik kaliteli üretimin sürdürülmesi gerekmektedir, sanıyorum. Teşekkür ederim, BAŞKAN Biz de teşekkür ederiz Sayın İdil TURUNÇ, Şimdi efendim, Sayın Prof, Dr, İlker PARASIZ bize dış ülkelerin nasıl sınırlar koyduğunu söyledi. Ama bunları nasıl aşacağımızı da herhalde şimdi söyleyecekler. Buyrun efendim. İLKER PARASIZ Bu konuda bizim gibi amatörlere, profesyonellerin işini yapması herhalde önerilemez, Yani biz bu konunun amatörleriyiz. Herhalde salondaki sayın dinleyicilerimiz de profes261 yonelleri. O bakımdan bizim naçizane teorik bazı tavsiyelerimiz olabilir. Bu alanda benim şöyle bir şansım oldu, Yani pratikte bir şansım oldu, Onbeş gün evvel Anadolu Üniversitesî'nde bir jüriye katıldım. Bir tezde birlikte çalışmıştık bir arkadaşla. Ö da Countr Trade üzerine, yani karşılıklı ticaret dünya ülkelerinde, ismi de Dr. Nüvit OKTAY. Ben de onun tezinden bazı alıntılar yapmak durumunda kaldım Countr Trade ile ilgili. Dünya ticaretin de batılılar, himayeci veyahut ne o merkantilist politikalara yönelince, bunun karşılığında da şöyle bir olay çıkıyor, Ö zaman Countr Trade denilen böyle dövizsiz birtakım, arada yine döviz gidip geliyor; ama karşılıklı satın almalar, karşılıklı ticaret şeklinde bir ticaret şeklî de kendiliğinden oluşuyor. Tabii dünyada şu anda kabaca dünya ticaretinin %30'unun da bu türlü karşılıklı ticaret ilişkileriyle yürütüldüğü söylenmekte. Ama bu % 30 rakamının içine zaten o yöntemle ticaret yapan Doğu Bloku ülkelerinde dahil olduğu zannediyorum. Şimdi bu Countr Trade denilen yöntem birinci önerimiz, Şimdi burada, yaklaşık iki saatten beri tartışılan bîr konu var, kotalar. Bu kotalar konusunda batılılar son derece deneyimli. Yani Hong-Kong'la uğraşmışlar, Kore ile uğraşmışlar, Japonya, hele ta başta Japonya İJe uğraşmışlar, yani bu konularda. Bu kotaları delmenin mutlaka birtakım yolları vardır. Ama onları, onlar bilirler ve bilerek deldîrirler. Aksi takdirde kolay kolay atlatmanın imkanı yok. Ancak bazı karşılıklı ticaret İlişkileriyle belki bu kotaları delmek mümkün olabilir. Bunlardan bîr tanesi şu olabilir. Örneğin, ülkemize yaptığı birtakım ihaleler var. Japonya ile diyelim ki, Fatih köprüsünü veyahutta Adapazarı'na kadar olan otoyol ihalesini verdik. Ama Japonya'yla ticaretimize baktığımız zaman hiç de olumlu aşamada değiliz. Japonya'ya ihale vermişiz. Oysa bu İhaleyi bîr, diyelim ki bir batı ülkesine verseydik, bunun karşılığında da acaba bu, tabii biz Japonya bize bunu ucuz birtakım kredi imkanları belki tanıyor, ama bu kredi imkanlarının ötesinde bu karşılıklı ticaret yolu İle lobi oluşturarak, acaba kotaları yükselttirme veyahutta, pardon alçaktırma veyahutta kota koymama gibi birtakım zorlayıcı önlemler aldırabilir miydi, diye insanın aklına geliyor. Bir diğer konu da şu; dünyada yaklaşık, yani 200-300 tane switch şirketleri var. Bu swjch şirketleri, başlangıçta Doğu-Batı ticaretini organize etmek İçin İsviçre ve Avusturya'da kümelenmişler, ama günümüzde güçlü ticaret şeklînde bu dünyada bazı ülkelerin satamadığı malları satıyorlar, Tabii bu da akla geliyor. Sonra Türkiye'nin nüfus artışı malum, ülkemizin toprak genişliği malum, zenginliklerimiz malum, yani geleceğin büyük ülkeleri arasına girmeye aday bir ülkeyiz. O zaman büyük yatırımlar var. Bu büyük yatırımların, tabii ki bugünden projelerin hazırlanması sözkonusu olabilir ve bu projeler batılıların iştahını kabartıcı şekilde projeler olur, ama hemen bugün veya yarın yürürlüğe konacak projeler değildir bunlar, beş on senelik projelerdir, Ama bu projelere almak için tabiî onları dürtükleme ve bunun sonucunda da birtakım kota indirimleri veya tarife indirimleri veya kota koymama gibi yöntemler sağlanabilir. Bu konuda gene bir örnek vermek gerekirse, mesela Amerika'da "Happytimes" bir çikolata üreten fabrikaymış. Bu Happytimes firması Boeing firmasından % 20 peşin, % 801 on yıl vadeli olmak üzere, 10 milyon dolar karşılığında yolcu uçağı satın alıyor. Bu uçağı daha sonra Brezilya'ya yıllık 1 milyon dolar üzerinden 10 yıllığına kiralıyor, karşılığında da kakao ve şeker alıyor. Şimdi bu türlü birtakım ilişkiler acaba bizim de, böyle Türk Hava Yollan uçaklarında veyahut aklıma geldi, Ankara'nın kömür temininde mesela Johannesburg'dan diyelim ki ikiyüzbin ton kömür Türkiye ithal ediyor döviz karşılığında. Aynı şey Güney Afrika Birliği'ne teklif edilemez miydi? Yani tekstil karşılığında biz senden kömürü alırız. Yani böyle bir şey akla geliyor. Bir diğer şey gene bu karşılıklı ticaret ilişkilerinden gözardı edilmemesi gereken az gelişmiş ülkelerin piyasalar* ^âr. Örneğin Afrika ülkeleri, tabii ki 85 veya 84 rakamları değil bunlar, S3 ve 82 rakamları, tam hatırlayamıyorum. 60 milyar dolarlık dövizle ticareti var. Bunun ötesinde de 30-40 milyar dolarlık da takas veyahutta işte bu Countr trade, takasın geniş anlamında kullanılan countr trade ticareti var. Yani 100 milyar dolarlık piyasaya Türkiye hiç, yani Libya'yı saymazsak fazla girmiş değil. Şimdi bu piyasadan birtakım alacağımız şeyler olabilir, alamayacağımız şeyler olabilir. Yani Afrika piyasası bize hiç hitap etmez. Ama 182 günümüzde switch şirketleri vasıtasıyla örneğin şöyle işlemler yapılabilmekteymiş: Mesela biz Afrika'dan, Afrika'ya diyoruz kî, bizden tekstil alın, onlar bizden tekstil alıyor. Bize ne satarsınız? Kauçuk satarız, kahve satarız, muz satarız. Türkiye'nin ihtiyacının ötesinde bu maddeler, Bunları WJ kez mesela ihracatçıya vergi iadesi şeklinde değil de, bu vergi İadesi benzeri indirimle switch şirketlerine devredip, onlar aracılığıyla bu malları dünyada pazarlamak, Böylece Türk tekstil ürünleri Afrika'ya, Afrika'nın da muzu bu switch şirketleri vasıtasıyla dünyaya pazarlama yöntemleri düşünülebilir. Nitekim Kore elmayla muz degiştiriyormuş, bu şekiide. Mesela Türkiye'de elma bol, elma ile muz da değiştirilebilir. Aynı Kore, Yeni Zellanda ve Avustralya'dan etle tekstil ürünleri değsştîriyormuş. Türkiye de örneğin geçen yıllarda yahut işte bu et piyasasında fiyatların yükselmesin! engellemek için ithalata girdiler. Gene aynı ülkelerden bu şekilde Countr Trade yöntemleri bunlara da teklif edebilirdi. Bunun ötesinde akla gelen şunlar var. Dünyada her ülkeye kota konmuyor. Şimdi biz diyoruz ki, tekstil sektörü Türkiye'de gelişti. Yani gelişmiş bir sektör. Şimdi h^ngi ülkenin gelişmiş sektörünü şöyle v\ dhrsak,. örneğin bir Fransız burada Renault fabrikasını yaptı. Biz deriz ki, işte biz yapıyor«:/, Renault üretiyoruz. Ama bir Fransız ben Renault'yu Türkiye'de üreterek, Türkiye'ye ^atıyorum diyor. O zaman biz tekstili, madem tekstilde ileriyiz, tekstiide çok geri olan ülkelere birtakım yatırımlar yaparak da tekstili pazarlayabiliriz. Yani sembolik yatırımlarla,, aynı onların bize yaptığı uygulamaları biz de bizden geri birtakım az gelişmiş ülkelerde bunu deneyebiliriz. Sonra bazı ülkelerin kolalan dolmuş değil, o kotalardan yararlanabiliriz. Mesela Kore, Türkiye üzerinden Sovyetler Birüği'yle bu işi deneme çabalarına pekala girebiliyor da, Türkiye aynı denemeye giremiyor. Bu şekilde Türkiye bir denemeye girebilir. Sonra dediğimiz gibi, hiç kotası olmayan ülkeler var dünyada. Serbest bölgeler var yaklaşık üçyüz tane. Şimdi bizim esas hedefimi/, örneğin Amerikan piyasası olabilir, Çünkü olmalıdır da. Çünkü büyük bir piyasa çok da cüzi bir rakamla. Amerikan piyasasına girmişiz. Bizi bu alana da sokmuyorlar. Ama Amerika'ya çok yakın serbest bölgeler var, Şimdi biz serbest bölgeleri Türkiye'de açacağız. Bize gelecek, bize istihdam sorununu vs, yaratacak diye düşünüyoruz. Biz de sembolik birtakım yatırımlarla, tabii bunda iş adamlarımızın da örgütlenmesi gerekir. Bu Amerika'ya yakın olan serbest bölglerde yatırımlara girip, o ülkelerin tabii ki yatırımcıları da vardır, onlarla ortak da olunabilir. Bu şekiide bir serbest bölgede Türk tekstilini değerlendirme imkanı olabilir. Yani buradan oraya, diyelim kî düz t-shirt gider, orada zenci kafası basılır, Amerika'ya gönderilebilir. Yani Amerikalılar bu pek şu aşamada yutmazlar, ama en azından o ülkelerin ihracatı gibi olursa, o zaman diyecekleri birşey kalmaz. Bunlar tabii akla geliyor, tabii bunu bizim şirketlerin veyahutta şu andaki ihracat birliklerinin bu türlü geniş organizasyonlara girmesi ilk aşamada düşünülemez ama.. BAŞKAN Sayın PARASİZ, zamanımız çok azaldı, cevabınızı daha kısa tutmanızı rica edeceğim, İLKER PARASIZ Ben birincide, biliyorsunuz Sayın Başkan, kısa tuttum. İkinci için biraz hakkım var gibi. Bir diğer bizim bu alanda yararlanabileceğimiz bankalardır. Yani zamanımızda, günümüzde bankacılık sektörüyle, uluslararası bankacılık diye bîr kavram çıktı. Son 10 yıldır, 15 yıldır, özellikle petrol krizinden bu tarafa. Dolayısıyla biz gerek ülkemize gelen ulusla« rarası bankalardan, gerekse Türk bankalarının uluslararası örgütlerle teması ile işte bu Count Trade işlemlerinde yararlanma yollarına gene gidebiliriz. Bir diğer yöntem de şu olabilir, Kore yapıyormuş bunu. Örneğin Kore firması, DAIWO diye bir Kore şirketi General Motorola Amerika'da otomobil üretmek için anlaşma yapıyor ve Samsung Company'nin New Jersey'deki renkli televizyon yapımına giriştiği söyleniyor. Yani Kore Amerikan yatırımcıİarıyİa Amerika'da yatırım yaparak, Amerika'ya ihracatı planlıyor. Aynı şeyi biz de deneyebiliriz. Tabiî Amerikalı partner olabilir, yani bu yöntemler denenebilir, Bir de Iİ3 tabii şu husus var: Dünya ticareti son petrol krizi, 1973 petrol krizinden sonra geriledi. Yani dünyada bir gerileme oldu, 19801i yılların başında bu buhran had safhaya çıktı ve henüz tam atlatılmış değil ama önümüzdeki yıllarda bunun atlatılması da beklenebilir, Bu beklenti ile birlikte Türk ihracatının, yanı karşıda kota koyan ülkeler yavaş yavaş bu kotalarını kaldırma yoluna da gidebilirler, Bunlar benim kısa dönemde söyleyeceğim şeyler dışa dönük. İçe dönük de birkaç şey söylemek istiyorum. Onlar da şunlar: Biz çok yaygaracı bir milletiz. Yanı herşeyi afişe ediyoruz, Afişe ettiğimiz zaman da herşeyi öğreniyorlar, Yani şimdi bizim yanımızda Yunanistan var, Türk televizyonunu seyrediyorlar en azından. Hadi ondan da geçtik, İstanbul'da birçok Rum Türk vatandaşı var. Bunlar her halikarda Türkiye'deki uygulamaları anında iletebilirler, Yani Ege ötesine. Bunlar da Türkiye'nin böyle açık, ben işte vergi iadesi yapıyorum, damping yapıyorum, Bunlar açık eşgali olduğu zaman haliyle Türkiye'nin aleyhine olmakta. Onun için, demin şöyle bir şey oldu. Bu teşvikler çok değiştiriliyor. Aslında çok değiştirilmesi, biraz yanıltmak bakımından belki İyi bir taktik, Yani tam iyi mi, kötü mü düşünülebilir de, yani bu açıdan düşünüldüğü zaman. Kredi teşviklerinin artırılması, düşük faizli kredi vermek, mesela vergi iadesinin yerine beş sene vergi almasınlar özel sektörden. Mesela maliyeciler uğramasın beş sene, böyle bîrşey olabilir, Yanı açıkça vergi iadesi yerine, vergi alınmaz, O zaman kimse, niçin vergi almıyorsun diye herhalde sormaz. Sonra küçük işletmeler içinde ihracat gruplaşmalarının teşvik edilmesi gerekir. Özellikle moda sanayiinde bu çok önemli. Sonra bir de bu kotalar, herhalde batı, 10 tane Amerika kota koymuşsa, 90 tane de kota koymadığı mal vardır. Onun için kota koymadığı mallan hemen ufak değişikliklerle bizim girmemiz gerekir, Yani ufak tefek değişikliklerle, yani moda, Kota mı deniyor, ona yoksa hareketli kota mı ona bir isim vardır herhalde. Bu yönde de bîr çalışma yapılabilir. Sonra Türkiye'de bir sorun da, bu döviz meselesidir. Tabii Türk Lirası sürekli esnek, sürekli değer kaybettirilerek ihracat teşvik olunuyor, Ama vadeli döviz kurlarının da yavaş yavaş gündeme gelip, vadeli döviz kuru tekniklerinin Türk iş alemiyle, böyle yakından tanışmasında da yarar var. Uzun vadede söyleyeceğim birşey, şu var; şimdi Türkiye'nin tekstil sektörü ihracatının %25'ini temsil ediyor. Endüstriyel ihracatının da % 35-% 40'ını, Bu çok riskli bîr rakamdır, Yani Türk ihracatının % 25'ini tekstilin oluşturması, işte riskli bir rakamdır. En ufak bir çalkantıda ülke ekonomisi büyük ölçüde etkilenir,- Onun için Türkiye ileriki yıllarda bu rakamı düşürmelîdir. Yani tekstil sektörünü geriletmemelidir, ama tekstil sektörünün yanı sıra, artık başka sektörlere de ağırlık vermesi gerekir. Bunun bir diğer gerekçesi de şu, biz herhalde bizden pek çok azgelişmiş ülkeye göre, gelişmiş ülkeyiz. Yani çok gelişmiş ülke değilsek bile, gelişmişlerin biraz gerisinde olan bir ülkeyiz ve o ülkeler için diyoruz ki, sîz artık tekstili terkedin, yarın uzun vadede bize de derler. Yani 300 dolar adam başına milli geliri olan bir ülke Türkiye'yi de yarın 2000 dolar, 1500 dolar adam başına milli gelirini görür, der ki, artık tekstil sektörünü bana da bırak diyebilir. Yani onun için de tedbir almamız gerekir bugünden. Dolayısıyla Türk sanayiini çeşitlendirmek gerekir. Teşekkür ederim. BAŞKAN Sayın Parasız başlangıçta profesyonel değilim dedi. Ama bir de olsaymış, diyeceğiz. Cerçekten çok güzel açıklamaları için teşekkür ediyoruz. Efendim Sayın Öz'e tekrar söz veriyoruz ve ilk konuşmasının 25 dakika olduğunu da hatırlatarak, şimdi 5 dakikalık sınırı rica ediyoruz kendisinden, doldurulmayan kota varsa, doldurulmayış nedenleri konusundaki açıklamalarını ve önerilerini bekliyoruz, YÜCEL ÖZ Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, Hani konuşmasam memnun olacaksınız herhalde. Ben çok kısa birkaç yere değineceğim. Doldurulamayan kota bu sene var, fakat sayın Gül2§4 tekinin de açıkladığı gibi, anlaşma Mayıs 86'da yapıldı. 9.6,1986 tarihine kadar AET kendi istediğini uyguladı bize. 9 Haziran'dan bugüne kadar da bize anlaşmayla sağlanan şeyleri biz yapıyoruz, uyguluyoruz. Yani geçiş dönemidir, doldurulamayanlar vardır. Fakat Türk tekstilîndekî süratli ilerleyiş, bu sene doldurulamadı diye önümüzdeki yıllarda da doldurulamayacak manasına gelmemeli. Çok süratli bir gelişme var ve 1988 yılı sonuna kadar olan anlaşmalar % 3,1 kategoride, diğerleri de 6, 4, 5 seviyesinde, yanî son derece cüzi artışlar öngörülmüş. Bu artışlar Türkiye için 1987 yılından itibaren başlayacak, üzüntülere sebep olacak rakamlardır esasında. Mayıs ayında yapılan anlaşana, Türkiye açısından başarı ile elde edilmiş bir miktarları İfade eden bîr anlaşmadır, ondan öncekilere nazaran. Ancak Türkiye'nin ilerleyişi gözönünde bulundurulur ise, yine de çok cüzi seviyededirler. Sayın Çakıroğulları biraz rahatlattı, İnşallah dediği gibi bu 3,4, 5, 6 seviyesindeki artış miktarları, 88 yılından sonra süratli bir şekilde arttırmanın çaresini de buluruz diyeyim. Ve eğer bu şeyler sağlanamaz ise, artışlar sağlanamaz ise, krizlerin de geleceğini şimdiden görüyorum diyeceğim üzülerek. Çünkü Sayın Arbatlı'nm söyledikleri de, yani bize kalan piyasaların son derece az oluşu, Türkiye için önemli bir konu, gelişmenin bize çok yardımcı olan ihracat değerlerimizin süratle artmasını sağlayan, fakat kısıtlamalar dolayısıyla da sıkıntılara gireceğimiz bîr yer. Onun için çalışmalarımızı daha baskılı bir şekilde devam ettirerek, bu kotaların artırılmasına çalışılmalı. Teşekkür ederim. BAŞKAN Efendim çok teşekkür ederiz. Gerçekten zamana uyarak çok güzel özetlediniz, Şimdi Sayın Cültekİn'den tekrar rica edelim, SIRRI GÜLTEKİN Teşekkür ederim efendim. Benîm ilave edeceğim çok kısıtlı meseleler var. Müsaade i ederseniz ben Sayın Öz'ün ifade ettiği gibi doldurulamayan bazı kotalar var. Fakat anlaşma bünyesinde bazı tedbirler alınmıştır. Bu sene doldurulamayan kotaların % 10'u 1987 senesine nakledilecektir. Bu anlaşma hükümlerinden bir tanesidir. Bunun gibi önümüzde iki ay vardır. Bu iki ay değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Doldurulamayan bazı kotaların da Birlik ve Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının sayın yetkilileri tarafından alınacak tedbirlerle doldurulmasını bekliyoruz. Şimdi buna değindikten sonra, ben konuşmamı şu noktada tamamlamak istiyorum. 1986 yılında yeni bir işe girdik, Bu şekilde hazır giyim ve konfeksiyonda Özellikle, yani genellikle tekstilde bu yıla göre bir uygun kota uygulaması yoktu. O bakımdan evvela tecrübe sahibi olduk. Yani kota dağıtılması konusunda artık ihracatçı birlikleri tecrübe sahibi olmuştur, Bu tecrübe kazanılırken bazı eksiklikler de tesbit edilmiştir. Bunların bir tanesi evvela kota dağıtılması olayı özel ihtisas isteyen bir olaydır, Yani bunu yetişmiş elemanlarla ancak yapabilirsiniz, Aksi takdirde sıradan memurlarla, evrak işine bakan bir memuru alıp, gel sen şu işi, kota işini yap diyemiyorsunuz, Biz bunun sıkıntılarını aşağı yukarı Haziran ayından beri yaşıyoruz. Bu konuda evvela tedbirler alınacaktır, İkincisi, bunun evvelki konuşmamda, birinci raundda geçmiş performans için % 50, serbest tahsisler için % 50 ayrıldığını arz etmiştim. Şimdi bunun sebepleri vardır. Sayın Özelçi bunu izah etti, beni tamamladı, kendilerine teşekkür ediyorum. Bu yıl daha sağlıklı rakamlar elimizde var, 1986 rakamları daha sağlıklıdır. 1985'de ilk uygulama yılının getirdiği sıkıntılardan bir tanesi de geçmiş performansların gerektiği gibi tesbit edilememesiydî. Bunun muhtelif kademelerde kusuru olmuştur. Ama bu seneki rakamlar daha sağlıklı olduğuna göre, acaba gene % 50 past performansa, % 50 serbeste mi tahsis edelim, yoksa past performansı bir miktar artıralım mı? sorusu ve konusu gündemdedir. Mesela past performansın hiç olmazsa % 60lara çıkarılması ihracatımız bakımından daha rahatlatıcı bir ortam yaratacaktır. Serbest lisans dağıtımında bundan evvel yapılan uygulama şuydu: % 15 teminatı yatır, sıraya gir, al. Ancak bu bilindiği gibi bazı sıkıntılar getirdi. Bazı üyelerimiz gerçekleştiremeyeceği rakamları talep ettiler. Şimdi de tabiî karşımızda verilen iki aylık sürenin uzatıl265 ması taleplerinde bulunmaktadırlar. Bunu önleme bakımından, bu konuda da bazı tedbirler alınabilir mi? Mesela bazı kriterler getirilip, uygulama ona göre yapılabilir mi? Bunları şu şekilde özetlemek kısaca kabildir, Acaba açılan akreditiflere mi serbest lisans verilmelidir? Şimdi akreditif şartı aranmamaktadır. Sadece biraz evvel arz ettiğim gibi sıraya giriyorsunuz, % 15 teminat yatırıyorsunuz, istediğiniz miktarı alıyorsunuz. Bundan sonraki uygulamada en azından akreditifini getir, teminat mı yatır, öyle lisans verelim denebilir mi, vesaik mukabili ihracatta gene buna benzer bir kısım sözleşmeler aranabilir mi konusu İncelenmektedir, gündemdedir. Bunun yanında gene bazı ihracatçılarımızdan gerek past perforformansa göre yapılan tahsislerde, gerek serbest bölümden yapılan tahsislerden alınan teminatlar çok olduğu öne sürülmektedir. Bu % 10'lar past performansta, % 151er serbest tahsislerde acaba ele alınıp bir miktar artırılabilir mi veya serbestte yapılan tahsislerde birtakım suîstimaller olduysa, bazı kota satışlarına tevessül edildiyse, bunlar hasıl önlenebilir? Mesela burada % 15 teminatı artırmak bir çözüm müdür? Başka bîr olay, gene 4-5 aylık uygulamada, ihracatta, hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında ve tekstil İhracatında bazı ülkelere talep çok fazla, mesela Almanya'ya. Almanya'nın bütün rakamları dolmuştur bizde, Tek istisnası vardır veya yoktur. Buna mukabil bazı ülkelere yapılan ihracatta fevkalade sıkıntılar var. Bunlar gözönüne alınmalıdır. Mesela Yunanistan, İspanya ve Portekiz'e hiçbir ihracat yapamıyoruz, Ancak yapılan anlaşma çerçevesi içerisinde bunlara da rakamlar konulmuştur. Bunu nasıl önleyebiliriz? Nasıl buralara ihracat yapabiliriz? Bİz gerçi ihracat birlikleri olarak bunun tedbîrini aldık. Gene idari işbirliğinin anlaşması hükümleri gereğince bunlara yapamadığımız ihracatı, diğer ülkelere, fazla ihracat yaptığımız ülkelere aktardık. Bu hakkımızı kullandık ve bunu zannediyorum, müsteşarlık makamı topluluğa bildirdi. Bu günlerde müspet bîr sonuç almak istiyoruz. Evvela bu gibi ülkelere nasıl ihracatımızı artırabiliriz? Bunun gibi, Danimarka ve İzlanda gibi bazı ülkeler var kî, bunlara çok az İhracat yapılmaktadır. Buralarda nasıl tedbir alabiliriz, ne gibi tedbirler almak suretiyle İhracatımızı artırabiliriz? Bunun yanında mal bazında bazı sıkıntılarımız vardır. Mesela bütün ülkelere t-shirt; kategori saymayacağım rakamları pek sevmiyoruz tabii; kazaklar, blüzler, örme dış giysi, spor giysisi, yani eşofmanlar (73. kategori) ve çoraplarda fevkalade tahaecum olduğu halde, AET bazında, topluluk bazında, mesela pantolonlara, gömleklere, 39, kategori ev tekstiline, çarşaflara ve sliplere rağbet azdır, Bunların, kotaların dolmaması ihtimali var. Burdan mütevellit sıkıntılarımız vardır. Bunun yanında bunlar için ne tedbir almalıdır? Bunun yanında en önemli olay şudur: Mesela bazı ülkelerde hakikaten talep azdır, Bazı ülkelerden yapılan talep azdır, Ancak bu az olan talepleri yapan ülkelere bir ihracat yaptığımız vakit, topluluk üyesi ülkelerde artık serbest dolaşım başlamaktadır. Bu ülkelere ihracatı yapıp, ondan sonra diğer ülkelere, kotası dolan ülkelere nasıl bunlar taşınacaktır? Bu önemli bir olaydır. Bu gibi bazı tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirlerden bir kısmını üyelerimiz, ihracatçılarımız alacaktır, bir kısmını mesleki teşekküller, ihracatçı birlikleri başta olmak üzere Sanayi Odaları ve Ticaret Odaları alacaktır. Bir kısım tedbirler de bizim boyumuzu aşmaktadır. Bu ancak hükümetimiz, ilgili merciler alacaktır ki, bunların başında Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı gelir. Geçen haftaki toplantıda bir nebze bunlara değindik. Mesela Türk ihracatçısı Almanya'yı çok iyi tanır. Almanya'ya komşu kapısı gibi, sabah gidiyor, akşam dönüyor. Ama Almanya için bu. Fakat İngiltere'ye gelince iş değişiyor. Mesela İngiltere'de 1-2 kategori hariç, diğer kategorilerde maalesef dolduramama durumundayız, Ama buna mukabil, biraz evvel arz ettiğim gibi 3-4 ülke var ki, hiç ihracat yapamıyoruz. Bunlar için mesela fuarlar başta olmak üzere, bir kısım özel teşvikler verilmelidir. Ancak bizim teşvik sistemimiz konusunda Sayın PARASIZ'a çok iştirak ediyorum. Bazı teşvikleri biz böyle, göze parmak sokar gibi yapıyoruz. Halbuki şuna İnanıyorum ki, yaptığımız bir inceleme var. Bir çok büyük ihracatçı ülkelerde bizden fazla teşvikler yapılmaktadır. Ancak bu teşvikler o kadar böyle, gözden saklanmıştır ki, biz uzun araştırmalar sonucunda bunu öğrenebildik. Artık biz de bu sistemi İhracatımıza, ihracatçımıza getirmeliyiz, Ö ba266 kımdan 1987 senesi gelirken, 1986 senesinin yaladığımız bazı problemlerini de oraya taşımak, ancak kota dağıtımında, ihracatta mümkün olduğu kadar 1986 yılında yapılan hatalardan arınarak, 1987 senesine girmek gerekir, kanısındayım« Teşekkür ederim, BAŞKAN Biz de teşekkür ediyoruz efendim. Sayın Arbatlt buyurun, lütfen sizin de 5 dakika sınırına uymanızı rica edeceğim. AHMET ARBATÜ AET ve ABD dışı pazarlara şöyle bîr göz gezdirmiştik. AET ve ABD'nin kota uygulamaları karşısında, biz ürünleri çeşıtlesek de, belli bir ürünün pazar payının belli bir noktaya gelmesinden sonra, bunun da kota kapsamı içine alınacağını görüyoruz ki, birtakım hiç beklemediğimiz ürünlerde de bu kota uygulamasıyla karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla bu iki pazarın dışındaki pazarların geliştirilmesi İçin birşeyler yapılıyor, Fakat mutlaka bu çabaların yoğunlaştırılması lazım. Zira dünya ticareti genelde daralmakta, özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün başlamasıyla birlikte yalnız tekstil sahasında değil, birçok sahada genelde dünya ticaretinde bir daralma ve Sayın Parasız'm da değindiği gibi çok hızlı bir şekilde dengeli ticarete, yani Country Trade dediğimiz bu takas olabilir, Öff-set programlan çerçevesinde olabilir. Miktar eşitliğinde, değer eşitliğinde çeşitli karşılıklı ticaret kapsamı içinde Country Trade dünya ticaretini, Sayın Parasız % 30 dedi, fakat birçok kaynak % 40'a kadar ulaştığını söylüyor. Şimdi bu pazarların geliştirilmesi için de, gene bu çerçeve içinde ikili anlaşmaları en Önemli konu olarak görüyoruz. Tabiî özel sektörde sürekli bu konuların içinde günlük çabalarımız olduğu için, belki bizim sıkışıklığımızın İçinde çok önemli gibi geliyor. Ama tahmin ediyorum, genel bir doğru bu. Zira biz, ithalatımız, en önemli gücümüz, yani 11 milyar dolar ithalattan bahsediyoruz, bir kere bunu gereğince kullanmamız lazım. İthalatımız olan ülkeleri dengeli ticarete zorlayarak pazar payımızı geliştirmek, çıkış noktalarımızdan en önemlileri,,bir tanesi olabilir, buna canlı örnek vereceğim, Macaristan örneği. Muhakkak büyük pazar değildir. Ama çok çarpıcı bir örnektir. İthalatımız 45 milyon dolar, ihracatımız 8 milyon dolar. Fakat Macaristan'ın ithalat yapısını İncelediğimizde, bizim gayet rekabetçi olduğumuz, dünya fiyatlarıyla mal sunabildiğimiz her malı alıyorlar. Fakat bizden almıyorlar, Niye? Çünkü hiç bastırmamışız ve Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın 6-7 ay kadar Önce gayet açık bir tavrı oldu ve hatta bir otobüs ihalesi de İkarus'a verilmedi» Bu gerçek çok çıplak bir şekilde ortaya çıkınca altı ayda Türkiye'den mal almak üzere Macaristan'dan tam onüç heyet geldi ve sonuçlan da kısa dönemde alınmaya başlandı. Şimdi bu örnek, tabii çok daha büyük ithalatımız olan ülkeler var. Başta çok zor olabilir. Fakat orta vadede mutlaka en azından 1 milyar dolar bir pazar payımızda gelişme sağlanabilir. Bu yolda, bu ikili anlaşmalar çerçevesinde zaten COMECON ülkeleri dış ticaretimiz bu çerçevede yürütülüyor. Sonra bir politika olarak tekstil sektörümüzün karşı karşıya bulunduğu yoğun üçüncü dünya ülkelerinden gelen bir rekabet var, Çünkü, her gelişmekte olan ülkenin ana kalemlerinden bir tanesi tekstil. Dolayısıyla bu İkİlİ anlaşmalar ve karşılıklı ticaret düzenlemeleri içinde tekstile de bir ağırlık verip, bu konuda empozelerde bulunmamız gerekiyor, Çünkü bütün bu gelişmekte olan ülkeler tekstilini satmak istiyor, Mesela biz Sovyetler Birlîği'ne dokuma mamulü satmak istediğimiz zaman, sizden alamam diyor, Niye? Çünkü Hindistan var diyor, Pakistan var diyor. Onların başka birşeyi de yok diyorn Ne alayım? Yani bu konuda empozelerde bulunmaz» sak, evet, belki pazar payımız artar, ama tekstil gereken hisseyi almayabilir. Bu önemli konudan sonra iki küçük konuya daha değinip sözlerimi bağlamak istiyo= rum. Yine Sayın Parasız, Afrika ülkelerinden bahsetti. Evet, orada potansiyel bir pazar yatıyor. Fakat bu ülkelerle bizim kurumsal düzenlemelerimiz yok. Mesela bir Sudan'a, bir Fransızca konuşan ülkeler dediğimiz Batı Afrika şeridi var. Buraya devamlı İngiltere, Fransa, İtalya çok sürekli bir biçimde mallarını pazarlıyor. Şimdi biz satamayız. Bu şartlar altında oraya satamayız, İsterseniz yüzde yüz ucuz fiyat verin. Çünkü ne banka muameleleri tu287 tar, ne geminiz vardır giden, ne de oradaki adamı tamyorsunuzdur, ne de malı gönderdikten sonra paranızı alabilirsiniz; Mümkün değil, alamazsınız. Çünkü bir firma olarak biz bu kurumsal düzenlemeleri yapacak durumda değiliz. Dolayısıylajhracat sigortası konusu gündeme geliyor. Hiç fazla güçlü olmadığımız piyaslarda da güçlenmek ve pazardan pay elde etmek için devletin bir ihracat sigortası ve ülke riskine göre değişen primlerde bu kurumu süratle devreye sokması lazım. Bizim maliyetlerden yana bir sorunumuz olacağını zannetmiyorum, Önemli olan bu kurumsal düzenlemelerdir, Son bir konu olarak tabii tanıtım ve aktif pazarlama büyük önem taşıyor. Bu konuda da bireysel olarak küçük işletmelerin, tabii imkanlarını aşan bîr konu, yani hiçbir satış yapıp yapamayacağınızı bilemediğiniz bîr yere iki üç eleman göndermek, orada günlerce tutmak, bazı İşletmelerin bir yıllık kârını aşıyor, Burada da tahmin ediyorum, görev büyük ihracat organizasyonlarına düşüyor. Bu konuda da devletle bu tür büyük pazarlama organizasyonların belli bîr uyum içinde önceden belirlenmiş hedeflere yönelmeleri lazım. Yani şimdi bîz bütün firmalar, hepimiz ayrı yerlere gidiyoruz. Orada karşılaştığmiz bilgileri birbirimize aktarma durumunda olamıyoruz. Dolayısıyla birçok kaynak boş yere sarfedilmiş oluyor. Bu konuda da bir eşgüdüm sağlanırsa, ya devlet düzeyinde veya bir meslek kuruluşu tarafından bir sorun da aşılmış olabilir. Teşekkür ederim, BAŞKAN Biz de çok teşekkür ediyoruz Sayın Arbatlı, Evet Mehmet Kabasakal, buyurun efendim. MEHMET KABASAKAL Sayın Arbatlı'nın bıraktığı noktadan alarak, ihracatımızın sorunlarına çözüm önermeye devam etmek istiyorum. Efendim bir pazara girebilmek ve o pazarda kalıcı olabilmek, o pazarı bilmeyi, pazar bilgisini gerektiriyor. Sayın Gültekin'in belirttiği Almanya pazarı şu anda kotaların en çok dolduğu pazardır, Çünkü ihracatçımız o pazara sıkça gitmiştir ve o pazarı ihracatçımız iyi bilir. Yeni pazarlar hakkında bilgi edinebilmek o kadar kolay bir şey değil. Onu da Sayın Arbatlı belirtti. Masraflı, zor ve pahalı bir iş. Şimdi Türkiye'nin altyapı yetersizliği, kurumsal düzenleme eksiklikleri var, dedik efendim.. Bunların giderilebilmesi için meslek kuruluşları olarak ihracatçı birlikleri, kamu kurumu olarak İhracatı Geliştirme Merkezi (İGEME) ve başka meslek kuruluşları, büyük-küçük ihracatçılar elele verip, birtakım düzenlemeler yapmak zorundalar. Dış ofisler açmak zorunda Türkiye, Japonların böyle bir modeli var jetso modeli, Güney Kore'nin Kotra'sı var. Bu tür uygulamalar dünyada var. Bu tür uygulamaları izleyip, inceleyip, ki Hazine Müsteşarlığının ilgili organları bu konularda incelemeler yapıp yayınlar çıkarıyorlar. Fakat düzenleme aşamasına da gelmesi lazım. Sayın Çakıroğuliarı'nın da belirttiği gibi, kağıt üzerinde kalmaması lazım. Eğer bu çalışma, bu düzenleme yapılırsa, pazar hakkında bir fikrimiz olacak, O pazarlarda müşterimiz durumunda olan firmalar hakkında fikrimiz olacak. Kime mal gönderirsek; mal bedelini tahsil edebiliriz, kime gönderirsek alamayız, hangi firma malı alıp üzerine yatar? Bunu bilmek imkanımız olacak. Girdiğimiz, uğraş verdiğimiz pazarlardaki rakiplerimiz hakkında, bizimle beraber uğraşan, rekabet eden rakiplerimiz hakkında bir fikrimiz olacak. Onun İçin böyle bir mekanizmanın mutlaka oluşturulması lazım. Türk ihracatının sürekli gelişme göstermesi isteniyorsa, ikinci bir konu, hepimiz bu alanda yeniyiz, dedim. Bunu kabul etmek lazım. Bankacımız yeni, ihracatçımız yeni, bir çok hata yaparak öğreniyoruz. Hem üreticimizin, hem dışsatımcimızm kendini bir taraftan yetiştirirken, onun yetişmesine, gelişmesine, uluslararası rekabet alanında kendini gösterebilmesini sağlayacak mekanizmaların da ayrıca oluşturulması lazım. Tekstil sektörü özellikle hazır giyim, konfeksiyon sektörü, küçük işletmelerden oluşan bir sektördür. Sayın Başkan benden daha iyi bilirler, Sayın Gültekin, Bir çok imalatçı vardır, ihracat faturasının nasıl kesileceğini bilmez. Malını nasıl gönderirse daha emin olacağını bilmez. Onun için mevzuatını, ihracat mevzuatı sadeleştirilmiştir, Ama daha çok sadeleştirilmesi gerekir ve bu sadeleşme mevzuatın da üretici, ihracatçıya uygun mekanizmalar kanalıyla, bunlar se268 kimdan 1987 senesi gelirken, 1986 senesinin yaşadığımız bazı problemlerini de oraya taşımak, ancak kota dağıtımında, İhracatta mümkün olduğu kadar 1986 yılında yapılan hatalardan arınarak, 1987 senesine girmek gerekir, kanısındayım. Teşekkür ederim. BAŞKAN Bİz de teşekkür ediyoruz efendim. Sayın Ârbatlı buyurun, lütfen sizin de 5 dakika sınırına uymanızı rica edeceğim, AHMET ÂRBATLI AET ve ABD dışı pazarlara şöyle bir göz gezdirmiştik. AET ve ABD'nin kota uygulamaları karşısında, biz ürünleri çeşitlesek de, belli bîr ürünün pazar payının belli bir noktaya gelmesinden sonra, bunun da kota kapsamı içine alınacağını görüyoruz ki, birtakım hiç beklemediğimiz ürünlerde de bu kota uygulamasıyla karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla bu iki pazarın dışındaki pazarların geliştirilmesi için birşeyler yapılıyor. Fakat mutlaka bu çabaların yoğunlaştırılması lazım. Zira dünya ticareti genelde daralmakta, özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün başlamasıyla birlikte yalnız tekstil sahasında değil, birçok sahada genelde dünya ticaretinde bir daralma ve Sayın Parasız'ın da değindiği gibi çok hızlı bir şekilde dengeli ticarete, yani Country Trade dediğimiz bu takas olabilir, Öff-set programları çerçevesinde olabilir. Miktar eşitliğinde, değer eşitliğinde çeşitli karşılıklı ticaret kapsamı içinde Country Trade dünya ticaretini, Sayın Parasız % 30 dedi, fakat birçok kaynak % 4ö'a kadar ulaştığını söylüyor. Şimdi bu pazarların geliştirilmesi İçin de, gene bu çerçeve içinde ikili anlaşmaları en önemli konu olarak görüyoruz. Tabiî özel sektörde sürekli bu konuların içinde günlük çabalarımız olduğu için, belki bizim sıkışıklığımızın içinde çok önemli gibi geliyor. Ama tahmin ediyorum, gene! bir doğru bu. Zira biz, ithalatımız, en önemli gücümüz, yani 11 milyar dolar ithalattan bahsediyoruz, bir kere bunu gereğince kullanmamız Sazım. İthalatımız olan ülkeleri dengeli ticarete zorlayarak pazar payımızı geliştirmek, çıkış noktalarımızdan en önemlileri,,bir tanesi olabilir, buna canlı örnek vereceğim, Macaristan örneği. Muhakkak büyük pazar değildir. Ama çok çarpıcı bir örnektir. İthalatımız 45 milyon dolar, ihracatımız 8 milyon dolar. Fakat Macaristan'ın ithalat yapısını incelediğimizde, bizim gayet rekabetçi olduğumuz, dünya fiyatlarıyla mal sunabildiğimiz her malı alıyorlar. Fakat bizden almıyorlar, Niye? Çünkü hîç bastırmamışız ve Hazîne Dış Ticaret Müsteşarlığının 6-7 ay kadar önce gayet açık bîr tavrı oldu ve hatta bir otobüs İhalesi de İkarus'a verilmedi. Bu gerçek çok çıplak bir şekilde ortaya çıkınca altı ayda Türkiye'den mal almak üzere Macaristan'dan tam onüç heyet geldi ve sonuçlan daaısa dönemde alınmaya başlandı, Şimdi bu örnek, tabii çok daha büyük İthalatımız olan ülkeler var. Başta çok zor olabilir. Fakat orta vadede mutlaka en azından 1 milyar dolar bir pazar payımızda gelişme sağlanabilir. Bu yolda, bu İkili anlaşmalar çerçevesinde zaten COMECON ülkeleri dış ticaretimiz bu çerçevede yürütülüyor. Sonra bîr politika olarak tekstil sektörümüzün karşı karşıya bulunduğu yoğun üçüncü dünya ülkelerinden gelen bir rekabet var. Çünkü, her gelişmekte olan ülkenin ana kalemlerinden bir tanesi tekstiL Dolayısıyla bu ikili anlaşmalar ve karşılıklı ticaret düzenlemeleri içinde tekstile de bir ağırlık verip, bu konuda empozelerde bulunmamız gerekiyor» Çünkü bütün bu gelişmekte olan ülkeler tekstilini satmak istiyor, Mesela biz Sovyetler Bîrliği'ne dokuma mamulü satmak istediğimiz zaman, sizden alamam diyor. Niye? Çünkü Hindistan var diyor, Pakistan var diyor. Onların başka birşeyİ de yok dİyor% Ne alayım? Yani bu konuda empozelerde bulunmazsak, evet, belki pazar payımız artar, ama tekstil gereken hisseyi almayabilir. Bu önemli konudan sonra iki küçük konuya daha değinip sözlerimi bağlamak istiyorum, Yine Sayın Parasız, Afrika ülkelerinden bahsetti. Evet, orada potansiyel bir pazar yatıyor. Fakat bu ülkelerle bizim kurumsal düzenlemelerimiz yok. Mesela bir Sudan'a, bir Fransızca konuşan ülkeler dediğimiz Batı Afrika şeridi var. Buraya devamlı İngiltere, Fransa, İtalya çok sürekli bir biçimde mallarını pazarlıyor. Şimdi biz satamayız. Bu şartlar altında oraya satamayız. İsterseniz yüzde yüz ucuz fiyat verin, Çünkü ne banka muameleleri tu187 tar, ne geminiz vardır giden, ne de oradaki adamı tanıyorsun uzdur, ne de malı gönderdikten sonra paranızı alabilirsiniz. Mümkün değil, alamazsınız. Çünkü bîr firma olarak biz bu kurumsal düzenlemeleri yapacak durumda değiliz. Dolayisiylajhracat sigortası konusu gündeme geliyor. Hiç fazla güçlü olmadığımız piyaslarda da güçlenmek ve pazardan pay elde etmek için devletin bir İhracat sigortası ve ülke riskine göre değişen primlerde bu kurumu süratle devreye sokması lazım. Bizim maliyetlerden yana bir sorunumuz olacağını zannetmiyorum. Önemli olan bu kurumsal düzenlemelerdir. Son bir konu olarak tabiî tanıtım ve aktif pazarlama büyük önem taşıyor. Bu konuda da bireysel olarak küçük işletmelerin, tabii imkanlarını aşan bir konu, yani hiçbir satış yapıp yapamayacağınızı bilemediğiniz bir yere iki üç eleman göndermek, orada günlerce tutmak, bazı işletmelerin bir yıllık kârını aşıyor. Burada da tahmin ediyorum, görev büyük ihracat organizasyonlarına düşüyor, Bu konuda da devletle bu tür büyük pazarlama organizasyonların belli bir uyum İçinde önceden belirlenmiş hedeflere yönelmeleri lazım. Yani şimdi biz bütün firmalar, hepimiz ayrı yerlere gidiyoruz. Orada karşılaştığmız bilgileri birbirimize aktarma durumunda olamıyoruz. Dolayısıyla birçok kaynak boş yere sarfedilmiş oluyor. Bu konuda da bîr eşgüdüm sağlanırsa, ya devlet düzeyinde veya bir meslek kuruluşu tarafından bir sorun da aşılmış olabilir. Teşekkür ederim. BAŞKAN Bİz de çok teşekkür ediyoruz Sayın Arbatlı, Evet Mehmet Kabasakal, buyurun efendim. MEHMET KABASAKAL Sayın Arbatlı'nın bıraktığı noktadan alarak, ihracatımızın sorunlarına çözüm önermeye devam etmek istiyorum. Efendim bir pazara girebilmek ve o pazarda kalıcı olabilmek, o pazarı bilmeyi, pazar bilgisini gerektiriyor. Sayın Gültekinin belirttiği Almanya pazarı şu anda kotaların en çok dolduğu pazardır. Çünkü ihracatçımız o pazara sıkça gitmiştir ve o pazarı ihracatçımız iyi bilir. Yeni pazarlar hakkında bilgi edinebilmek o kadar kolay bir şey değil. Onu da Sayın Arbatlı belirtti. Masraflı, zor ve pahalı bir iş. Şimdi Türkiye'nin altyapı yetersizliği, kurumsal düzenleme eksiklikleri var, dedik efendim,. Bunların giderilebilmesi için meslek kuruluşları olarak ihracatçı birlikleri, kamu kurumu olarak İhracatı Geliştirme Merkezî (İGEME) ve başka meslek kuruluşları, büyük-küçük İhracatçılar elele verip, birtakım düzenlemeler yapmak zorundalar. Dış ofisler açmak zorunda Türkiye, Japonların böyle bir modeli var Jetso modeli, Güney Kore'nin Kotra'sı var. Bu tür uygulamalar dünfada var. Bu tür uygulamaları izleyip, inceleyip, ki Hazine Müsteşarlığının ilgili organları bu konularda incelemeler yapıp yayınlar çıkarıyorlar, Fakat düzenleme aşamasına da gelmesi lazım. Sayın ÇakıroğuÜan'nm da belirttiği gibi, kağıt üzerinde kalmaması lazım, Eğer bu çalışma, bu düzenleme yapılırsa, pazar hakkında bir fikrimiz olacak. O pazarlarda müşterimiz durumunda olan firmalar hakkında fikrîmiz olacak. Kime mal gönderirsek; mal bedelini tahsil edebiliriz, kime gönderirsek alamayız, hangi firma malı alıp üzerine yatar? Bunu bilmek imkanımız olacak. Girdiğimiz, uğraş verdiğimiz pazarlardaki rakiplerimiz hakkında, bizimle beraber uğraşan, rekabet eden rakiplerimiz hakkında bir fikrimiz olacak. Onun için böyle bir mekanizmanın mutlaka oluşturulması lazım. Türk ihracatının sürekli gelişme göstermesi isteniyorsa, ikinci bir konu, hepimiz bu alan= da yeniyiz, dedim. Bunu kabul etmek lazım. Bankacımız yeni, ihracatçımız yeni, bir çok hata yaparak öğreniyoruz. Hem üreticimizin, hem dışsatımcımızın kendini bir taraftan yetiştirirken, onun yetişmesine, gelişmesine, uluslararası rekabet alanında kendini gösterebilmesini sağlayacak mekanizmaların da ayrıca oluşturulması lazım. Tekstil sektörü özellikle hazır giyim, konfeksiyon sektörü, küçük işletmelerden oluşan bir sektördür. Sayın Başkan benden daha iyi bilirler, Sayın Gültekin. Bir çok imalatçı vardır, ihracat faturasının nasıl kesileceğini bilmez. Malını nasıl gönderirse daha emin olacağını bilmez, Onun için mevzuatını, ihracat mevzuatı sadeleştirilmiştir. Ama daha çok sadeleştirilmesi gerekir ve bu sadeleşme mevzuatın da üretici, ihracatçıya uygun mekanizmalar kanalıyla, bunlar se268 minerler olabilir, günlük seminer. Uzun seminer, şüphesiz bîr kuruluş yöneticisinin veya sahibinin zaman ayırıp devam edebileceği bir şey değildir. Ama en kolay ve en kısa yoldan ulaştırılmalı, bilgi edinmesi o mekanizmaları kavraması ve hızla kabul etmesi, uygulaması sağlanmalıdır. İhracatta katma değer uygulanması, iyi açıklaması yapılmadığı için, üretici firmaları, ihracatçı firmaları aylarca sıkıntıya sokmuştur. Tabii sonunda öğrenmiştir herkes. Ama bu daha fazla ızdırapsız bir şekilde de olabilirdi. Yine ihracatçı firmalarımızın, büyük küçük ihracatçılarımızın rakiplerini tanıması, rakiplerinin neler yaptığını bilebilmesi açısından dış gezilere, fuarlara gitmesi özendirilmelidir. Gerekirse devlet ve ilgili meslek kuruluşları bu yolda çaba harcamalı, düzenli organizasyonlarla dış giyim fuarlarına katılmalarını sağlamalıdırlar. Devlete tabii bir çok düşen görev de var. Devletten fazla şey bekleyip, çok da yüklenmemek lazım. Ama yine de bazı şeyleri, baba görevini de henüz sürdürdüğü için devletten beklemek durumundayız. Devlet istikrarlı bir dışsatım politikası izlemelidir. Vergi iadesi konularındaki düzenlemelerin sıkça yapılması, teşviklerin sık sık değişmesinin getirdiği karmaşayı veya sıkıntıları daha önce dile getirdim. Ö konuya girmek istemiyorum. Yalnız düzenli olmalıdır, Sağlıklı ve istikrarlı olmalıdır. Özellikle Türk ihracatının bir yarası vardır, Ö yarayı bir daha kanatmamak için teşviklerin sağlıklı ve kontrol edilebilir şekilde verilmesi sağlanması lazımdır. Üretimle birlikte, ihracat planlı olarak ele alınmalı ve teşvikler buna göre verilirse, bu sorunların da kısmen giderilebileceği düşüncesi vardır. Pazarlama alanında nitelikli İşgücüne İhtiyacımız olduğunu söylemiştim, Bunun için de üniversitelerin bu yönde programlar uygulaması gerekir. Yine yabancı dil eğitimi önemlidir, İhracat sektörümüz için, artık bir değil, birden çok dil bilen pazarlamacılarımızın dünya pazarlarında faaliyet gösterir hale gelmesi lazımdır. Sayın Arbatlı değindi, ben sadece ihracat sigortasının da gerekli olduğunu belirterek geçeceğim. Sektörde bir yaramızdan söz etmiştim. Gerçekten bu sektörde faaliyet gösteren İnsanlar için yüzkarası olabilen bir olaydır. Ama sektörel ve sanayimize zarar veren firmaların kara listeye alınarak, artık faaliyetlerinden men edilmesi zorunludur, İhracat sektörünün sağlıklı bir yapıda faaliyetini sürdürebilmesi için taşımada sübvansiyon ve yüksek navlunun aşağıya çekilmesi gerekir. Bunun dışında İç taşımada, demiryolu taşımasına ağırlık vermek, navlunu düşürecektir. Bunun için demiryolu taşımasına ağırlık vermek mekanizmayı iç ulaşımın bu yönde gelişmesini sağlamak lazımdır. Dış taşımada çağdaş bir denizcilik filosunun oluşturulması, geliştirilmesi lazımdır. THY'nın, artık bütün yabancı uçak firmaları, Türkiye'de kargo servisi kurdular, onlarla daha İyi rekabet edecek düzeyde geliştirilmesi lazımdır, Finansmanda bankacılık sektörümüz, artık ihracatı hepimiz gibi, o da geliştirerek işlemleri ihracat işlemlerine süratle hız kazandıracak bir yapıya ulaşmıştır. Bankacılık sektörünün hızlı işlem yapması çok önemlidir. Çünkü finansman sıkıntısı çeken, zaten kısıtlı, sınırlı imkanlarla faaliyet gösteren firmalarımızın hızla mal bedellerini tahsil edebilmeleri lazım. Fakat bu yönde olumlu gelişmeler vardır. Zaten İdil Turunç Hanımın bu masada oturuyor olması, bü sektörde çok mesafe aldığımızı göstermektedir. Türkiye'nin son olarak ihracatta üzerinde durması gereken bir nokta da tekstilde uluslararası bir ihtisas fuarı oluşturulmasıdır, Türkiye'de böyle bir fuarı düzenli olarak belirli perîyodlarla yapmasıdır. Ben bu konudaki çabalarını çok iyi biliyorum ve Sayın Gültekİn'in böyle bir mekanizma Türkiye'de oluşturulsun diye ne gibi sıkıntılara katlandığını biliyorum. Ama inşallah o çabalarının sonuçlarını da Türkiye günün birinde görecektir. Türkiye sadece kendisi böyle bir tekstil ihtisas fuarı oluşturmakla kalmamalı, dış fuarları da İzlemeli ve oraya etkin bir şekilde katılabilmelidir. Bazı fuarlarımızda Türkiye'nin ulaştığı düzeyle ölçülemeyecek biçimde bir düzenlemeyle karşı karşıya kalınmıştır. Bunu birçok, fuarı gezen, Türklerden görenler olmuştur. Artık profesyonel kadrolarca bu fuar organizasyonlarını yapmak lazım ve Türkiye'nin birikimini yansıtacak en iyi mekanizmaları kurarak, bu fuarlara gitmek, orada çağdaş Türkiye'nin, çağdaş ürünlerini, nitelikli ürünlerini sergilemek lazım. Bunları eninde sonunda yapacağız ve Türk İhracatı da önümüzdeki yıllarda bugün geldiğinden daha hızlı belki adımlar atmaya devam edecek. Çok teşekkür ederim. 289 İÂŞKAN Biz de çok teşekkür ediyoruz Sayın Kabasakal, Evet Sayın Özelçi,. eklemek istediğiniz hususlar için size söz veriyorum, HALUK ÖZELÇİ Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın dinleyiciler, benîm cevaplandırdığım sual veyahutta üzerinde konuştuğum, tartıştığım hadîse başta AET ve ABD olmak üzere Türkiye'nin diğer ülkelerle olan ilişkilerindeki son gelişmeler ve düzenlemeler. Bu çerçeve içerisinde ben konuyu ABD, Kanada diye ilk evvela ele almıştım ve bu ülkelerle ilgili olarak yakın gelecekte karşılaşacağımız bazı konuları dile getirmiştim. En yakın gelecekte Kanada'yla, sonra ABD'yle görüşmelere oturacağız. Toplantıya katılacak arkadaşlar mutlak surette ülke menfaatlerini gözetecek bir çalışma içerisinde gerekli müzakereleri yürütecek^ lerdir. Bu konuda buna ekleyecek başka bîr şey görmüyorum. Harmonize sistem konusunda ise, AET île, onu tekrar bir daha özellikle vurgulamak İstiyorum, AET'den yetkililer geldikleri vakit, konunun Önemini Özellikle vurguladılar, İstanbul'da bundan bir ay evvel yapılan toplantıda, Bu toplantıdaki ilgililer, ki ihracatçı birlikleri yetkilileri yönetim kurullarından ilgililer de bulundular bu toplantılarda. Bu konu Türkiye İçin çok önemli. Çünkü halihazırda AET İle yapılmış olan iradi kısıtlama anlaşmasının içine dahil olmayan bazı kategorilerin de yapılacak olan düzenlemeden sonra devreye girmesi sözkonusu olabilecek. Onun için çok ciddi bir çalışma yapılması lazım burada. Büyük görev düşüyor, özellikle başta ihracatçı birlikleri ve yönetim kurullarına burada tabi müsteşarlık da delegasyonla devamlı temas ederek kendileriyle oluşturulacak olan fikirleri ve AET'ye götürülecek olan son öneriyi tesbit etmede, elinden gelen her türlü çabayı gösterecektir, yardımı da yapacaktır, Orası gerçek, Şimdi ben demin izah ettiğim konuların dışında bir kaç hususa değinmek istiyorum. Özellikle Sayın Parasızın gayet kısa bir şekilde değindiği bir konuya, ben yeniden değinmek istiyorum, Örneğin dedi ki, demin ben de konuşmamda değindim, ABD'de 116 tane kategoriden 12'sinde kota anlaşmasına girdik. 2 tanesinde de daha önceden belirlenmiş bîr miktar üzerinde designated consultation level üzerinde anlaşmaya vardık, dedim, Şimdi geriye aşağı yukarı 104 tane, 102 tane kategori kalıyor. Bu kategorilerde ne yapabiliriz? Yani şimdi anlaşmasını yaptığımız kategorilerin büyük bîr kısmını çok kısa bir süre içerisinde doldurdu ihracatçılar, Ne yapabiliriz burada? Ben olayda belki psikolojik birşey de vardır, diye yaklaşmak istiyorum. Çok enteresan, 339, kategori kadınlar ve kızlar İçin tshirtler ve örme bluzlar, 338 ise erkekler için aynı ürün grubu, Düğme yerleri değişiktir. Başka da bîr değişiklik yoktur, T-shirtte, 339, kategori ihracatçı birliklerinde dağıtıma başlandıktan 2 ay sonra bitti. 338'de İse hiçbir kıpırdanma yok, İnanılacak gibi değil, düğme yeri değişiktir yani, Amerika!! istemiyor mu erkek t-shirtünü? Yani bunun, tabii burada ihracatçıya büyük bir çaba düşüyor. Bu çabayı göstermesi gerekli, Şimdi Amerikandaki kategorilerle ilgili bilgiler, ihracatçı birliklerinin elinde var. Yani hangi kategoriler nedir, bun İarın birbirinden farkı nelerdir? Bu konuda bilgi var. Keza AET kategori lerindede aynı olay sözkonusu, yanî AET'de de 147 tane kategori var. Bunun İçerisinde, 16 tanesinde anlaşma yaptık, geri kalanı serbest şuanda. Ama tabii AET de devamh takibediyor. Yani hangi kategoride belirli limitlerin-üzerine yükseîîrsek, mutlak surette takipteyiz. Hemen bir anlaşma şeyi arayacaktır, bir nota verecektir, bir görüşmeye çağıracaktır bizi. Ama yanî bu kategorilerde de ihracatçılarımızın gayet teyakkuz içerisinde, dikkatli bir çaba göstermelerinde yarar var. Olayı aşma bakımından, tabii bu arada bîr de şeye dikkat etmeleri lazım. Şimdi kategori 4 t-shirtler, t-shirt yalın İç giysi olarak kabul ettiğimiz vakit, bisiklet yakalı, katma değeri çok düşük bir madde, ama bunun yerine daha pahalı bîr t-shirt türü üretip, kotayı onunla doldurmakta yarar var. En ucuzundan değil de, mümkün olduğu kadar daha pahalışıyla doldurmanın, tabii hem ülke menfaati olarak, hem de ihracatçının merifaati dolayısıyla, bu çok önemli. Çünkü sanki bundan 3-4 sene evvel Tayvan, Güney Kore, Hong- 2?0 Kong'un özellikle domine ettikleri bu kategorilerde; sanki katma de|eri daha yüksek maddelere çekilip, bize pazarı bırakmış gibi bir havalan var. Orası sezinleniyor. Ondan sonra, Parasız değindi hadiseye biraz evvvel, kısa bir süre sonra da belki bizi itecek, diğer ülkeler, bizim altımızdaki gelişme yolundaki diğer ülkeler bizi itecekler, oralardan çıkın da biz girelim diye. Onun için şimdiden bu şeylere girmekte yarar var. Bir de benim değinmek istediğim hadise, şimdi Türkiye, halihazırda tekstilde çok kuvvetli. Biz bunu görüşmeye gelen heyetlerle yapılan karşılıklı temaslarda vurguluyoruz, diyoruz ki, peki, Türkiye şu anda başka ne satar; ürünlerinizi çeşitlendirin diyorlar. Ne satabiliriz? Şu anda yüksek teknoloji satamayız halihazırda, ama bundan belki S sene sonra Türkiye yüksek teknolojili 3-5 çeşit mal satabilecek duruma gelecektir. Bunlarda da iddialı olabilecektir. Ama. şu anda tekstilde çok kuvvetli ve mümkün olduğu kadar fazla ürünü satmak zorundayız, Ama diğer çalışmalarımızı, çabalarımızı, araştırmalarımızı da sürdürmek, ayrıca en büyük görevimiz olmalı. Şimdi ben, konuyla ilgili söyleyeceklerim bundan ibaret. Yalnız sona erdirmeden evvel bazı konulara değinmek istiyorum, Özellikle Sayın Kabasakal'ın değindiği bazı konulara değinmek istiyorum. Şimdi vergi iadeleri ile ilgili olarak dediler ki, vergi iadeleri yeni baştan ele alınmalıdır. Ondan sonra yeniden düzenlenmelidir, gibi baz; şeyler. Şimdi Türkiye GATT'a, sübvansiyonların kaldırılması koluna imza attı. Bir hükümet politikası var. Belirli bir süre içerisinde vergi iadeleri kademeli olarak kaldırılacak. Şimdi mutlak surette diğer ülkelerin uyguladığı, gayet nazik, ince türde iadeler olabiliyor. Bunları çok somut şekilde koymak lazım ortaya, çok somut şekilde, araştırarak, inceleyerek koymak lazım ve bunları hakikaten yazılı şekilde verildiği zaman, Sayın Kabasakal ilgili yerlere örneğin Devlet Planlama Teşkilatına, Teşvik Uygulamaca; onlar herhalde orada incelenecektir, değerlendirilecektir. Ondan sonra nakliye konusuna değindiler. Demir/olu, tabii o da bir hükümet politikası, yani demiryolu şebekesi genişletilecek ki, demiryolundan faydalanma durumu ortaya çıkacak. Yani bunu da şu aşamada, kısa aşamada, bilemiyorum, ona da tabii belirli somut öneriler gelmesi lazım. Yalnız bunun yanında, benim değineceğim; havayolu ve denizyolu taşımacılığında bazı gelişmeler var, biliyorsunuz onu. Bundan ibaret benim söyleyeceklerim. Çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN Ben de çok teşekkür ediyorum Sayın Özelçi, Yalnız izninizle bu harmonize konusunda özel sektörümüze yeteri kadar bilgi iletildi mi, konusuna kısa bir cevap verir misinizi HALUK ÖZELÇİ Tabii, Şimdi şöyle, ben demin de söyledim, AET İle iradi işbirliği anlaşmasını yaptıktan sonra, kısıtlama anlaşmasını imzaladıktan sonra, rutin beraber olma durumu var, üç aylık, dört aylık periyodlar dahilinde karşı karşıya gelinecek ve görüşülecek, bilgi teattisinde bulunulacak. Şimdi en son olarak bundan bir ay kadar önce, 20 gün kadar önce İstanbul'a geldiler. Olağan görüşmeydi ve orada getirdiler harmonize sistem olayını gündeme. Sistemin çok yeni olduğunu, Hong-Kong'un da buna şu anda bir reaksiyon gösterdiğini, daha imzalamadığını, ondan sonra bizim keza anlaşma sonuna kadar bu sisteme girmeme durumumuzun da sözkonusu olduğunu, ancak belirli bir süre içerisinde mutlak surette buna girileceğini, en geç anlaşma bittikten sonra, yani 1988 sonunda söylediler ve olayı izah etmeye çalıştılar. Dediğim gibi, hadise daha çok somut değil, çünkü üzerinde çok dikkatli çok uzun çalışılması icap edecek bir sistem, sektörün bundan fazlasıyla haberi olduğunu pek sanmıyorum. Sadece dediğim gibi yönetim kurullarının ve ihracatçı birliklerinden ilgili arkadaşlar katıldı bu toplantıya. BAŞKAN Tekrar teşekkür ediyorum efendim, Sayın Çakıroğullan buyurun. 271 AYÇAN ÇAKIRÖÖULIAR! Sayın Başkan, değerli izleyiciler. Biraz Önce Sayın Özelçî de temas ettiler. Ben bu bölümdeki, bu kısa bölümdeki konuşmaya oradan başlamak istiyorum. Biz Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu üyeleri olarak geçtiğimiz günlerde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon gibi muhtelif yurt köşelerimizde temaslarımız oldu, İzmir'de özellikle tekstille ve konfeksiyonla ilgili ilginç bulduğum ve sizlere de aktarmakta yarar gördüğüm bir olaydan bahsetmek istiyorum, İzmir'i bilenleriniz vardır, Hatay semtinde daha önce terzilik yapan, müteakiben tuhafiyecilik yapan, şu anda da üç apartmanın alt katında, zemin katında konfeksiyonculuk yapan bir iş adamımız şunları anlattı, Dedi ki, siz böyle kotadır, kategoridir falan filandır, bunları böyle pek mesele yapmayın, dert yapmayın, Demin ki bir yerdeki düğme meselesi, hesabı. Biz dedi, fermuarı sağdan sola dikeriz, yukarıdan aşağıya dikeriz, onlara bîr çare buluruz. Ama, bilhassa konfeksiyon için işçi başına yatırımın ucuzluğu, istihdamın yüksekliği ve bir yerde memleketimizden pamuk yerine iplik, iplik yerine hambez, hambez yerine kumaş, kumaş yerine konfeksiyon gibi katma değeri memleketimizde bırakan bu sektörümüz için bir çare bulmak zorundayız, Şu anda İstanbul Başkanımızda yanımızda; Sayın Gültekin ve müteşebbisimiz, iş adamımız, ihracatçımız muhtelif çareleri arıyor veya onun gayreti içerisinde oluyor hazır giyim ve konfeksiyon için. Gerçekten söylendiği kadar mesele basit değil. İnşallah bu yurt içerisindeki programlarımızı komisyon olarak, önümüzdeki günlerde Eskişehir, Bursa, Kars, Erzurum ve Gaziantep gibi de devam ettireceğiz. Bir çok meselelerle yerinde ve doğrudan temaslarla konu hakkında bizlerin de bilgi sahibi olması, meselelerin gündeme geldiğinde daha iyi görüşme imkanı vermesi bakımından önemlidir. Bu anda hepimizin bildiği gibi, tekstil de olmak üzere Türkiye'mizin ihraç ürünlerine pazar bulabilmek için elimizde çanta, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere çalmadığımız kapıyı bırakmıyoruz, Bengaldeş we Güney Kore'deki bu temaslar da, şu anda bunun yakın örnekleri yalnız bir çok konuşmacılar temas ettiler. Dış üjkelerle bu münasebetlerimizde bizim takip ettiğimiz bu politika, mecliste bazı muhaliflerimîzce hatalı bulunmakta, İşte, merkantilist dış politika olmaz vs. gibi kalıplaşmış birtakım düşünceler. Ben bütün konuşmacı arkadaşlarımın görüşlerine katılıyorum. Bugün milletlerarası ilişkiler tamamen karşılıklı menfaatlere ve bunun dengesine dayanmaktadır. Dolayısıyla bizim mal ve hizmet olarak yaptığımız ithalatta bu anlayışla meselenin üzerine gitmemiz doğrudur. Bu böyle yapılmaktadır. Artık bugün Türkiye, yardım değil, ticaret isteyen bir ülkedir. Ülkelerden, diğer memleketlerden yardım değil, ticaret isteyen bir ülkedir, Nitekim coğrafi konumuyla da Ortadoğu ve İslam ülkeleriyle Avrupa arasında köprü olan Türkiye'nin Ortakpazar'la olan, AET ile olan ilişkileri için eskiden olduğu gibi değil, Ortadoğu ve islam ülkeleri de Türkiye'yi Avrupa'da, Ortak Pazar'da temsilcileri olarak görmek istediklerini, 48 İslam ül= kesinin toplantısında Genel Sekreterleri Dr, Habip Şattî'nin dilinden ifade etmişlerdir. Hepiniz olduğu gibi, bizlerde inanıyoruz ki, milli birlik ve beraberliğimiz devam ettiği sürece; şu anda problem gibi gözüken bir çok hususlar dahil, aşamayacağımız engel, varamayacağımız hedefimiz yoktur. Teşekkür ederim, Sayın Başkan. BAŞKAN Biz de çok teşekkür ederiz Sayın Çakıroğuliarı, Efendim toplantımızın sorular bölümü tamamlanmış oldu. Programımıza göre geç haşlamış olmamıza rağmen, biz kendi program dilimimizdeki süreyi de biraz aştık. Bu itibarla, ara vermeden, eğer sayın konuşmacılarımız da uygun görürlerse, ara vermeden salondan sorulara geçmek İstiyoruz, Soru sormak İsteyenler lütfen işaret buyursunlar. Kendi isimlerini mikrofona teşrif etmek suretiyle, kendi isimlerini ve kime soru sorduklarını da belirtsinler. Buyurun efendim, sız, PROF. HANÎFE TÖZÜN (Hacettepe Üniversitesi Zonguldak Mühendiîik Fakültesi) Benim iki yönde sorum olacak. Ancak öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Ulusal tekstil sempozyumu deyince, sadece dış ticaret ve teknolojinin tartışılacağını düşünmemiş» 171 tim. Başka konuların da işin içine gireceğini düşünmüştüm başlangıçta. Şimdi burada asıl soracağım iki soru var. Biri Sayın Mehmet Kabasakal'a. İnsan gücünün veriminin artırılmasından bahsetti. Ama bu nasıl sağlanacak, insan gücünün, iş gücünün verimini artırma konusunda işverenlerin veyahut üreticilerin ne gibi çabalan var? Üstelik Türkiye'dekirazönce İdil Hanım'm söyledikleriyle üretim maliyetleri içerisinde iş gücü maliyetlerinin en düşük olduğu bîr ortamda, halen ücretler sınırlı tutulmaktadır ve bundan da vazgeçilmemektedir, Böyle bir durum sözkonusuyken; siz İnsan unsurundan verimliliğinin artırilmasmı nasıl isteyebilirsiniz? DR, MEHMET KABASAKAL Hemen mi cevaplayayım Sayın Başkan, yoksa bütün sorulardan sonra mı? BAŞKAN Sorulan toplayalım, ondan sonra. Başka sorusu olanlar lütfen? "Salondan Birisi" Ben bîr küçük esnaf ve halktan bir kişiyim. Bu konu, mesela şimdi tekstilin, Türkiye ihracat konularının detaylarını burada dinledik. Fakat sağlık açısından bizde üretilen tekstilin, mesela sentetik, selülozik diye ayrılan kasımları var, Mesela floş ve bugün yapılan sentetik iplikler. Bunlardan mamul olan, mesela Avrupa bunun sağlığa zararlı olduğunu tesbit etmiş yıllar evvel. Biz Arap ülkelerine birtakım ihracatlar yapıyoruz. Adamlar o sıcakla, o sentetik iplikle, eğer konu o şekilde gidiyorsa, biz peşinen hem pazarı kaybetmiş oluyoruz, hem de mümkün değil, adam bir daha Türk malını orada giymek bir daha, ne bileyim temelli kaybetmiş oluyoruz o pazarı. Bu konulara sağlık açısından gerektiği şekilde eğilindiğini ben zannetmiyorum. Bazı kimyasal maddelerin zararlarını, mesela Meksika'da bir pijama yapılmış bunun kanser yapıcı asaları Meksika tespit edebiliyor. Bizde yapılan bu üretimlerin hiç bu konuda bir araştırması yok. Bu bakımdan bir de Ortak Pazar konusunda Çakıroğulları milletvekilimize sormak istiyorum. Daha yıllar evvel bir kooperatif başkanı iken, Birleşmiş Milletler istatistiklerine dayanarak birçok uluslu şirketlerin 1986 yılında devletler üzerinde hakim olacağı, okumuştum yıllar evvel, 1986 yılları geldi, hakikaten bugün Ortak Pazar bir topluluk, fakat bugünkü dünya ekonomisi içinde çok etkin bir durumu olduğunu, siyasi ekonomik bir etkinliğini göremiyorum. Buraya katılmakla, konu, bilmiyorum, ne derece bizi bağlayacak, ne derece fayda sağlayacak? Öteki güçlerle çok uluslu güçlerin etki alanları daha etkili olduğuna göre, acaba tercihimiz yine Ortak Pazar mı olacak? Teşekkür ederim. BAŞKAN Evef, başka sorusu olan yoksa, biz sayın konuşmacılardan sırayla rica edelim. Buyurun efendim, MEHMET KABASAKAL Efendim, ben işgücü verimini artırmak gerekir dedim. Öğretim Görevlisi Hanım arkadaşımız da haklı olarak bunu nasıl artıracaksınız? İşçi ücretleri bu kadar düşükken, üretim maliyetleri içinde işçi ücretlerinin aldığı pay bu kadar düşükken dedi. Tabiî o ayrı bir konu, ne işveren temsilcisi olarak konuşuyorum, ne işçi temsilcisi olarak konuşuyorum. Eğer Türkiye'de toplu pazarlık sistemi daha işler bir hale gelirse, femek veren insan, emeğinin karşılığını daha hakça alacaktır ve böyle bir mekanizma içinde o sorun çözülebilecektir. Asıl sizin sorunuza, iş gücü verimini nasıl artırırız sorunuza gelmek istiyorum, O da iş gücünü nitelikli hale getirmekle mümkündür. Ücret ayrı bir konu. Biraz evvel söyledim, onu o mekanizma içinde çözmek mümkün. Nitelikli hale getirmek için de, iş başında eğitim yapabilirsiniz. Başka birtakım seminerler yapabilirsiniz, İşgücü niteliğini ne kadar yükseltebilirseniz, verimi de o kadar fazla olacaktır. Bugün Türkiye sanayi leşi rken, köylü bir nü- 273 fusa sanayileşmeyi veya köylüyü alıp fabrikaya sokmayı denemiş ve zaman içinde, iş kazalarının pahasına işçi, bir işçi kesimi oluşmaya başlamıştır, Niteliğini, işgücü niteliğini artırdığınızda, verimin de doğal olarak artacağın! umuyorum. Diğer konuya-mevzumuz dışıdır. Ama-toplu sözleşme sisteminin daha iyi işlemesiyle çözüm geleceği kanısındayım. Diğer soruya gelince; biraz evvel benzerî bir açıklamayı sayın GÜLTEKİN yaptı zannediyorum. İhracatçı birlikleri içinde kota uygulaması başladığından bu yana eski kadronun bu işi götüremeyeceği ortaya çıkmıştır. Daha nitelikli yapıya kavuşturmak için de ça» lışmalar başlamıştır. BAŞKAN Teşekkür ediyoruz. Evet Sayın ÇAKIROĞULLARI buyurun, AYÇAN ÇAKSROĞULLARI Sayın Başkan, değerli soru sahibimiz, sorunun beni ilgilendiren bölümüne ben cevap vermek istiyorum. Diyelim ki kuru üzüm, bugün Türkiye olarak çekirdeksiz kuru üzümün tonunu 600 dolar civarında ihraç etmekteyiz, topluluk üyesi memlekerlrie. Yunan çiftçisinin ihracat fiyatı 1200 dolar civarında tonu ve hizım iç piyasa ela verebildiğimiz ücret, kilogram bası 400 TL, Türkiye'nin tam üyeliği halinde, bugünkü rakamlarla konuşur isek, ne 600 dolar olacak tonu ne 1200 dolaı; vasati 900 dolar civarında bir fiyat olacaktır. Çiftçimize, köylümüze ödediğimiz kuru üzüm fiyatı huğun 400 lira civarında, 000 liraya doğru çıkma imkanını bulacaktır. Bunun gibi daha bİKük örnekleri sıralamak mümkün. Özet olarak Türkiye bugün NATO'nun tam üyesidir. OECD donem bakanlığı devam çimekledir. Kasım'sn şu günlerinde Avrupa Konseyi'nde Doneni Başkanlığı yapacaktır. Avrupa Ekonomik Topİuİuğu'yta da ilgili ilk konuşmamda belirttiğim gibi, kararını vermiş bir memlekettir. İnşallah diğer konuşmacı arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, önümüzdeki günlerdeki gelişmelerle de biriken problemlerimizi süratle çözeceğiz. Teşekkür ederim, BAŞKAN Çok teşekkür ederiz, Sayın soru sahihinin öteki sorusu, daha önceki tebliğleri içerisinde Abdüikadİr İSKENDER Beyin tebliğinde yer alıyordu. Bu itibarla bu toplantımızın konusu dışında da kalıyor sanıyorum. Efendim oturumumuzun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu oturuma katılan ve bize çok değerli görüşlerini sunmuş olan sayın konuşmacılarımıza, siz sayın izleyicilerimize ve bize bu oturumu düzenleyen Sayın Makine Mühendisleri Odası'na çok teşekkür ediyoruz ve saygılar sunuyorum. 274