kültür yolojisi

advertisement
DİKKAT…BU ÖZET 12 ÜNİTE
OLUP,BURADA YALNIZ İLK
ÜNİTE GÖSTERİLMEKTEDİR
KÜLTÜR
YOLOJİSİ
KISA ÖZET
WWW.KOLAYAOF.COM
1. Ünite - Kültürün Önemi
Kültür, insanın kendi varlığı üzerine düşünebilme, doğayı kendi varlığını anlamlandırma yönünde dönüştürebilme becerisinin sonunda ortaya çıkan bir simge üretme etkinliğidir.
Kent yaşamı, düzenli tarım, istikrarlı ticaret ve sanayi gibi belli bir yerde sabit kalmayı gerektiren üretim ilişkilerine bağlıdır.
Pelolitik Çağ: insanlık tarihinin çok büyük bir kısmını kaplayan, günümüzden iki milyon yıl
öncesinden 10.000 yıl öncesine kadar olan zaman dilimi. Yontma veya Eski Taş Çağı da denilen bu süreç, çağdaş insanın ataları olan Homo Neanderthal ve Homo Sapiens türlerinin birlikte varolduğu bir tarihsel dönemdir, insanların alet yapmaya, teknolojiyi geliştirmeye
Paleolitik'te başladıkları çeşitli kanıtlarla ortaya konmuştur.
Rene Descartes (1596-1650): Orta Çağ'ın din merkezli skolastik felsefesinden kopuşun önemli halkalarından biri olan Fransız düşünür Descartes, modern felsefenin kurucu büyük filozofları arasında yer alır. Avrupa'da Aydınlanma düşüncesinin, insanın merkez alındığı bir düşünce sistematiğinin öncülerindendir. Felsefede olduğu kadar matematik ve ilahiyat alanlarında
da yenilikçi fikirleriyle, Avrupa'da 16. yüzyıldan itibaren yaşanan büyük dönüşümün düşünsel
yol açıcılarından olmuştur.
Modem düşünce, doğayı hesaplanabilir birimlere ayırıp kategorileştirmeyi, kapitalizm aracılığıyla da bunları, mümkün olduğu kadar piyasada ticarete konu olabilir nesnelere (metâlar)
dönüştürme iddiasını içerir.
Birincil ve ikincil toplumsallaşma süreçleri: Bireyin doğumundan ölümüne kadar olan
süreçte, topluma uyum göstermesini sağlayan toplumsal norm ve değerlerin öğrenilmesidir. Birincil toplumsallaşma genellikle bireyin ilk çevresi olan ailede gerçekleşir.
ikincil toplumsallaşma ise bireyin kendi çevresinden uzaklaşıp (örneğin okula gitmek
gibi), geniş toplumsal ve kurumsal ilişkiler içine girmesi ile gerçekleşir. Birincil toplumsallaşma bireyin doğumundan erişkin olana kadar geçen zamanı kaplarken, ikincil toplumsallaşma ömür boyu sürer.
İnsanın benzerleriyle etkileşim içinde olmayı arzulaması, modern bir olgu değildir; tersine her
türlü mit, efsane, destan, masal, belli biçimler altında ve kültürel özelliklere göre değişiklik
göstererek, bu temel insanlık durumunu ortaya koymak için oluşturulmuş anlatılardır.
Evrenin ve varlığın belli bir şekilde açıklanması, aslında, o topluluğu oluşturan bireylerin üretim ilişkilerine dair ipuçlarını da barındırır.
Belli bir kültürel özellik, üzerine inşa edildiği açıklama şemaları doğrultusunda anlam kazanır.
Değerler sayesinde, toplumun bireyleri, doğrudan iletişime gerek kalmadan eylemlerin anlamlarını üretir, algılar, paylaşır ve yeniden üretirler.
Kültür, hiç değişmeyen sabit bir alan değil; hatta tam tersine, değerlerin sürekli değişmesi
sonucu yeni yapıların ortaya çıktığı bir süreçtir.
Çağdaş enformasyon toplumunda neredeyse sadece teknik nesnelere indirgenmiş
olan teknoloji kavramı, aslında, araç-gereçten ziyade, onları ortaya çıkaran bilgi, algı,
tasavvur, üretim, değerler bağlamının tamamıdır.
Kültür, somutlaşmış nesne ve kullanımlar düzeyinde kalmaz; bu üretimlerin soyut temsillerini
de içerir.
Dil, sadece işlevsel olarak çalışan bir olgu değildir; aynı zamanda iletişimsel süreçte yeni anlamlar üretilmesini, mevcut kavram ve ifadelerin, hatta kimi zaman kuralların değişkenlik
kazanmasına yola açan etkileşimlerin oluşmasını sağlayan bir düşünsel zemindir.
2. Ünite - Kültür: Antropolojik Yaklaşımlar
İnsan türünün en özel ve eşsiz niteliği dünyayı kavramsallaştırma ve bunu simgelerle
ilerletme yeteneğidir. Antropologlar bu yeteneğe kısaca kültür adını verir.
On sekizinci yüzyıla kadar kültür terimi çoğunlukla tarımsal etkinliklere yönelik olarak ve yetiştirme, işleme, terbiye etme (ya da dinsel tapınma) anlamında kullanılmıştır.
On yedinci yüzyıl sonunda toplumsal yaşamdaki değişimlerle birlikte kültür teriminin anlam
ve içeriği değişmeye başlamıştır.
Kültürün, on sekizinci yüzyılda, toplumsal değer ve davranış biçimlerini ifade eden toplumsal
alana dair bir anlama bürünmesinde ise Aydınlanma düşüncesinin önemli bir rolü vardır. Bu
dönemde kültür terimi “insan zihninin etkin olarak geliştirilmesi” anlamını kazanmıştır. Yine
bu dönemde antropolojinin gelişmesiyle belirli bir halkın “bütün yaşam biçimi” anlamında
yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Kültür olgusunun üç anlam katmanı olduğunu belirtebiliriz.
 Genel bir entelektüel, tinsel ve estetik gelişim süreci (uygarlık/medeniyet anlamında);
 Entelektüel ve sanatsal etkinlik pratikleri (yüksek kültür anlamında) ve
 Bir grubun yaşam biçimi olarak kültür.
Evrimci ve tarihselci antropolojik yaklaşımlar ;
Evrimciliğin ilk temsilcilerinden biri olan Edward B. Tylor’un yapmış olduğu kültür tanımı, “Bir
dönemin ya da bir toplumsal grubun yaşam biçimi” olan kültürün antropolojik tanımının da
temelini oluşturur ve yalnızca insanlığın kültüre sahip olduğuna işaret eder. Bu oldukça “geniş” tanım, kültürün günlük yaşamın “üstünde” değil, aksine herkesin günlük hayatının “içinde” olduğunu vurgular. Bu tanım kültürü, insan grupları tarafından üretilen her şeyi, gündelik
toplumsal yaşamın tüm unsurlarını kapsayacak şekilde genişletir. Her bir kültürün nasıl geliştiğinin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini zira her kültürün kendine özgü ve ayrı bir tarihi olduğu görüşü ise tarihsel özgücü yaklaşımın temel tezidir.
Bu nedenle kültürel göreceliliğin kurucularından biri olan Boas bu doğrultuda evrimci okula
karşı en güçlü kuramsal tezi oluşturmuştur. Bu yaklaşıma göre her kültür kendi tarihinin ürünüyse, insan kültürlerini ‘ilkel’ olandan ‘uygar’ olana doğru tek çizgide bir evrim sürecinden
Download