T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ GENEL TÜRK TARĠHĠ ANABĠLĠM DALI BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN SINIR SORUNLARI Yüksek Lisans Tezi Merve BAĞCI Ankara 2015 T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ GENEL TÜRK TARĠHĠ ANABĠLĠM DALI BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN SINIR SORUNLARI Yüksek Lisans Tezi Merve BAĞCI Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU Ankara 2015 T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ GENEL TÜRK TARĠHĠ ANABĠLĠM DALI BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN SINIR SORUNLARI Yüksek Lisans Tezi Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU ………………………………………………………. Prof.Dr. Saadettin Yağmur GÖMEÇ ………………………………………………………… Doç.Dr. Güljanat K.ERCĠLASUN ………………………………………………………… Tez Sınav Tarihi: 06 Ocak 2015 TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranıĢ ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalıĢmada bana ait olmayan tüm veri, düĢünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim. (24/04/2015) Merve BAĞCI ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ .................................................................................................................... I KISALTMALAR ................................................................................................. III GĠRĠġ ..................................................................................................................... 1 A. Kaynaklar ....................................................................................................... 1 B. Yöntem ve Sorunlar ........................................................................................ 6 C. Sınır Sorunları ve Kavramsal Çerçeve .........................................................11 1. Sınır Nedir? ..................................................................................................11 2. Uluslararası Hukuka göre Sınırlar Nasıl Belirlenir? ......................................15 3. Sınırlar ve ÇatıĢma Potansiyeli .....................................................................19 4. Sınır ÇalıĢmaları ve Uluslararası ĠliĢkiler .....................................................21 5. Kimlik ve Sınırlar .........................................................................................25 1. BÖLÜM ÇĠN VE TÜRKĠSTAN .......................................................................28 A. GiriĢ .................................................................................................................28 1. Coğrafi Özelliklerine Göre Türkistan Ġle Ġlgili Tanımlamalar: Merkezi ............28 Asya, Orta Asya ve Ġç Asya .................................................................................28 2. Çin Coğrafyası ................................................................................................33 3. Tarihi Süreç Ġçerisinde Orta Asya‟da Kültür ve Kimlik Sorunları ....................41 4. Sovyetler Birliği Dönemi‟nde Türkistan‟da Milliyetler Politikaları ..................44 5. Sovyet Döneminde Cumhuriyetler Arası Sınır Temelli AnlaĢmazlıklar ............47 B. Sınır Belirleyen AntlaĢmalar ve SSCB-Çin ĠliĢkileri ......................................49 1. Tarihsel Arka Plan ...........................................................................................49 2. Sovyetler Birliği- Çin Sınır ĠliĢkileri ................................................................54 3. Rusya Federasyonu ve Çin Sınır ĠliĢkileri ........................................................61 2. BÖLÜM KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ- ÇĠN HALK CUMHURĠYETĠ SINIR ĠLĠġKĠLERĠ ..............................................................................................65 A. Çin Halk Cumhuriyeti ve Sınır Belirleme Politikaları ...................................65 1.Çin ve Batı Sınırı ..............................................................................................65 2.Çin DıĢ Politikası ve Sınır Belirleme Ġlkeleri ....................................................66 2.1.1.Çin DıĢ Politikası Temel Ġlkeleri .................................................................67 2.1.2. Soğuk SavaĢ Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler ......................................69 2.1.3. Güvenlik Bağlamında Çin‟in Orta Asya Politikaları ...................................70 2.1.4. 2001 Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler ..................................................72 2.1.5. Sınır Belirleme Ġlkeleri ..............................................................................72 2.1.6. Batı Sınırının Güvenliği ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi ...........................73 B. KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ VE SINIR BELĠRLEME POLĠTĠKALARI ..................................................................................................76 1. Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti ve Kazakistan Coğrafyası .........................76 2. Çin ile Sınır ĠliĢkileri Bağlamında Kazakistan Tarihi ......................................80 2.1.1.Çarlık Rusyası Dönemi Öncesi ...................................................................80 2.1.2. Çarlık Rusyası Dönemi ..............................................................................83 2.1.3. Sovyetler Birliği Dönemi ...........................................................................83 2.1.4. Sovyetler Birliği Sonrası Bağımsızlık Dönemi ...........................................84 3. Sovyetler Birliği Sonrası Dönemde Çin-Kazakistan Sınır ĠliĢkilerini Belirleyen Unsurlar .............................................................................................85 3.1. Kazakistan DıĢ Politikası ..............................................................................85 3.2. Radikal Ġslami Hareketler .............................................................................90 3.3. Doğu Türkistan Sorunu .................................................................................92 3.4. Jeopolitik Konum ve Ekonomik ĠliĢkiler .......................................................97 4. Çin Halk Cumhuriyeti- Kazakistan Cumhuriyeti Sınır AnlaĢmaları ...............98 4.1. Kazakistan ve Bağımsız Devletler Topluluğu.............................................. 100 4.2. ġangay ĠĢbirliği Örgütü, Bölgesel Güvenlik ve Sınır AnlaĢmaları ............... 103 SONUÇ VE TARTIġMA .................................................................................... 115 ÖZET................................................................................................................... 127 ABSTRACT ........................................................................................................129 KAYNAKÇA....................................................................................................... 131 EKLER ................................................................................................................ 143 ÖNSÖZ Yüksek lisans tez konusu olarak baĢlangıçtan günümüze Kazak-Çin sınır sorunlarını incelemekteki amacım, her zaman yakın ilgimi çekmiĢ olan Orta Asya coğrafyasında güvenlik problemlerinin özellikle Soğuk SavaĢ sonrası bölgenin jeopolitiğindeki değiĢmelerin bölgenin gelecek vadeden Kazakistan Cumhuriyeti ve tarih boyunca söz konusu coğrafyada hak iddia eden Çin‟in sınır iliĢkilerine nasıl yansıdığını ele almaktı. Sınır sorunları iki ülke için hem dünyada hem de Türkiye‟de ayrı ayrı ve sıklıkla çalıĢmaların bir bölümü Ģeklinde çalıĢılmıĢtır. Bugün Kazakistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan coğrafyada Çin sık sık egemenlik alanı oluĢturma çabası içerisinde olmuĢtur. 2000‟li yıllarda değiĢen parametreler gerek Kazakistan gerekse Çin‟in öncelikle Doğu Türkistan problemi olarak adlandırdığı Sincan Özerk Bölgesi ile ilgili politikalarını biçimlendirmiĢ, genç cumhuriyet Kazakistan ile olan iliĢkilerini güvenlik sorunsalı altında Ģekillendirerek iĢbirliğine taĢımasında etkili olmuĢtur. Bu bağlamda her iki ülkenin birbiri ile olan iliĢkilerini sınır iliĢkileri bağlamında incelemek Ģu anda antlaĢmalar ile tamamen çözülmüĢ olan sınır sorunları tarihini incelemenin, geçiĢli bir özelliğe sahip Orta Asya coğrafyasında değiĢen dünya konjoktörüne bağlı olarak gelecekte karĢılaĢılabilecek çatıĢmaların potansiyelini anlamamızda faydalı olacağını düĢünüyorum. ÇalıĢmamızın araĢtırmacılara baĢta sınırların belirlenmesi ve buna etki eden faktörlerin değiĢkenliği olmak üzere Kazakistan- Çin iliĢkilerinin ĢekilleniĢini, dünya I konjoktörü ile bağlantılı olarak kimlik politikalarının ve uluslararası örgüt ve iĢbirliği oluĢumlarıyla bağlantısı hakkında ıĢık tutmasını umuyoruz. ÇalıĢmalarım boyunca değerli yardım ve katkıları ile beni yönlendiren kıymetli tez danıĢmanım Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU‟ya, her konuda destek olan hocam Yrd. Doç.Dr. Bahar Senem ÇEVĠK‟e, tez ile ilgili kaynak önerileri ile tezime yön veren Gazi Üniversitesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim üyelerinden Doç.Dr. Güljanat Kurmangaliyeva ERCĠLASUN‟a, deneyimlerini paylaĢan ve beni motive eden çalıĢma arkadaĢlarıma, hayatım boyunca eğitimim için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan anneme ve babama, anlayıĢlarını ve sevgilerini esirgemeyen kardeĢlerim, dostlarım ve sevdiklerime teĢekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. 6 Ocak 2015 Merve BAĞCI II KISALTMALAR UNESCO BirleĢmiĢ Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği SUÖB Sincan Uygur Özerk Bölgesi ġĠÖ ġangay ĠĢbirliği Örgütü SCO ġangay ĠĢbirliği Örgütü BDT Bağımsız Devletler Topluluğu CIS Bağımsız Devletler Topluluğu ÇHC Çin Halk Cumhuriyeti RF Rusya Federasyonu BM BirleĢmiĢ Milletler KGB Sovyet Devlet Güvenlik Komitesi KNB Kazakistan Ġstihbarat TeĢkilatı SSR Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti III BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN SINIR SORUNLARI GĠRĠġ A. Kaynaklar BaĢlangıçtan bugüne Çin Halk Cumhuriyeti ile Kazakistan‟ın sınır sorunları konusunu ele alırken birincil olarak faydalandığımız araĢtırmaların yer aldığı bu bölüm konu ile ilgili araĢtırma yapmak isteyenler için faydalı olması açısından önemlidir. ÇalıĢmamız tarih yanında aynı zamanda uluslararası iliĢkiler disiplininin de inceleme konusu içinde olduğu için çalıĢma esnasında kütüphanelerden edindiğimiz Türkçe ve Ġngilizce kaynakların yanında Avrasya Stratejik AraĢtırma Merkezi, Uluslararası Stratejik AraĢtırmalar Kurumu, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü gibi kurumların Türkçe ve Ġngilizce hakemli dergi ve kitaplarından faydalanırken Central Asian Survey, Journal of Borderland Studies gibi hakemli dergilerden, Central AsiaCaucasus Institute Silk Road Studies Programme, International Boundaries Research Unit, International Crisis Group, Carnegie Endowment for International Peace gibi uluslararası enstitü ve araĢtırma merkezlerinin rapor ve yayınlarından da faydalanmaya çalıĢtık. Belgeler Gerek anlaĢmalar gerekse anlaĢma yapan taraf ülkelerin zirve kayıtları ve açıklamalar baĢta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere ülkelerin dıĢiĢleri bakanlıklarının resmi internet sitelerinden ve devletlerin resmi haber ajanslarının internet sitelerinden Ġngilizce olarak taranmıĢtır. ÇalıĢmada ġangay ĠĢbirliği 1 Örgütü‟nün kuruluĢ prensiplerini ve organizasyon Ģemasını ġangay ĠĢbirliği Örgütü ġartı‟ndan edindiğimiz bilgiyle Ģekillendirdik. Kimi zaman da analizlerimizi kuvvetlendirmek adına ülkelerin resmi makamlarınca yayımlanmıĢ raporlardan faydalandık. Bu kapsamda dikkat çeken en önemli belgelerden biri Çin Halk Cumhuriyeti‟nin Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketi ve iç güvenlik sorunlarına neden olduğu eylemlerini tüm dünyaya ilan ettiği “East Turkistan Terrorist Forces Cannot Get Away With Impunity” baĢlıklı rapordur. AraĢtırma ve Ġncelemeler Jeopolitik Açıdan Sınırlar-Servet Karabağ: Servet Karabağ‟ın bu eseri, çalıĢmamızda baĢucu kaynağı olarak kullandığımız bir kaynak olmuĢtur. Kaynakçasından sıklıkla faydalandığımız eser, tarihin akıĢı içerisindeki değiĢimlerin teorilere ne Ģekilde yansıdığını ve jeopolitiğin Ģekillendirmede kazandığı yeni konumu vurgulamaktadır. Küresel Çağda Siyasi Coğrafya- Kenan ArıbaĢ: Türkiye‟de yayımlanmıĢ kapsamlı Türkçe siyasi coğrafya kitaplarından biri olan eser tüm yönleri ile dünyada siyasi oluĢumları Ģekillendiren öğeleri ele almıĢtır. ÇalıĢmamızda bilhassa jeopolitik teorilerin küreselleĢen dünyaya nasıl uyum sağladığı ve değiĢimlerin politikaları ne yönden etkilediği konusunda ArıbaĢ‟ı referans aldık. Siyasi coğrafya ve bağlantılı dallarda çalıĢacak araĢtırmacıların incelemesi tavsiye olunur. Jeopolitik, Strateji ve Coğrafya, Ed. Colin S.Gray-Geoffrey Sloan: Editörlüğünü Colin S.Gray ve Geoffrey Sloan ‟ın yaptığı özellikle jeopolitik üzerine makalelerin bulunduğu eserden 21. Yüzyılda devletlerin sınır anlaĢmazlıklarını çözmede jeopolitiğin iĢlevini yansıtma konusunda faydalanılmıĢtır. 2 An Historical Atlas Of Central Asia-Yuri Bregel: Rus coğrafyacı Yuri Bregel Orta Asya hakkında yazdığı tarih atlasında Orta Asya‟da ilk yerleĢimlerden günümüze yaĢamıĢ millet, kavim ve toplulukların tarihini anlatmıĢtır. Tezimizin Orta Asya coğrafyasının sınırlarının tartıĢıldığı bölümünde bu eser baĢat bir kaynak olmuĢtur. Bunun yanı sıra eserde yer alan haritalar tezimizin içinde yer almaktadır. Yeni Orta Asya Jeopolitiği SSCB‟nin Bitiminden 11 Eylül SonrasınaMohammed-Reza Djalili ve Thierry Kellner: Eserde Orta Asya‟nın yeni jeopolitiği beĢ temel tema üzerinden anlatılmıĢtır. Ġlk tema kimlik belirleme temasıdır. Bu tema ile bölgenin sınırları, jeopolitik bölge olmasına sebep olan unsurlar incelenmiĢtir. Ġkinci temada geçiĢ dönemindeki siyasi sistemler bulunmaktadır. Üçüncü temada Orta Asya‟nın yeni jeopolitiği analiz edilmiĢtir. Bu kapsamda coğrafyada kurulmuĢ devletlerin Amerika BirleĢik Devletleri, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu gibi birincil ilgili devletlerle, BDT, AGĠT, ECO, Orta Asya ĠĢbirliği Örgütü gibi kurumlar ile olan iliĢkilerini ve bu tüm siyasi birimlerin birbirlerine karĢı olan politik duruĢları ele alınmıĢtır. Dördüncü tema Orta Asya‟nın kalbi olarak nitelendirebileceğimiz Hazar Bölgesinin jeopolitik konumunu konu alır. Eserin son teması, Orta Asya‟daki tehditleri ele almaktadır. Eser tezimizin ilerleyiĢ Ģeması ile benzer bir yaklaĢım ile yazılmıĢtır. Tezimizin ana amacı ülkelerin sınırlarını belirlerken bu sınırların belirlenmesi hakkındaki tarihi tartıĢmaların, bölgenin kimliğinin belirlenmesi ile kimliklerin bölgeyi Ģekillendirici etkisinin sınır iliĢkilerine nasıl yansıdığının anlatılmasıdır. Bu bağlamda bu kaynaktan sık faydalanılmıĢtır. Ġmparatorluklar BeĢiği SSCB, Çin ve Ġslam‟ın Arasında Orta Asya‟nın Yazgısı- René Cagnat ve Michel Jan: Tezimizin “Sınır Belirleyen AntlaĢmalar 3 Bağlamında Çin-SSCB ĠliĢkileri” baĢlığında sıklıkla faydalandığımız eserde bulunan haritalar görsel materyal olarak tezin ekleri kısmına eklenmiĢtir. Eserin SSCB‟nin dağılmasından önce yazılmıĢ olması bu döneme kadar olan hadiseler ile ilgili bakıĢ açısı oluĢturmamızda yardımcı olmuĢtur. Geleceğin Süper Gücü Çin Uzakdoğudaki Entegrasyonlar ve ġangay ĠĢbirliği Örgütü-Ed. Atilla Sandıklı ve Ġlhan Güllü: Çin Halk Cumhuriyeti‟nin sınır belirleme ilkeleri, 11 Eylül 2001 sonrası Çin Halk Cumhuriyeti‟nin dıĢ politikasındaki değiĢimler ve bölgesel iĢbirliği çabaları içerisinde ġangay BeĢlisi‟nden ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟ne geçiĢ döneminde yaĢananların aktarılmasında Atilla Sandıklı ve Ġlhan Güllü‟nün derlediği bu kaynaktan faydalandık. Pax Sinica Çin‟in Dünya Düzeni- BarıĢ Adıbelli: BarıĢ Adıbelli‟nin bu eseri Immanuel Wallerstein‟ın merkez-çevre yaklaĢımından yola çıkarak Çin‟in merkez ve çevresini belirlemiĢ buna bağlı olarak Çin‟in “karmaĢık” politikalarını incelemiĢtir. Bu yaklaĢımı Çin‟in güvenlik politikasını anlamamızda bize yol gösterici olmuĢtur. Yeni Dünya Düzeninde Rusya-Çin ĠliĢkileri-Umut Bekcan: Soğuk SavaĢ sonrası Orta Asya coğrafyasında Amerika BirleĢik Devletleri‟ne karĢı potansiyel iki rakip olan Çin ve Rusya Federasyonunun birbiri ile iliĢkilerini araĢtırmak nosyonu ile yazılan eserden bilhassa “Sınır Belirleyen AntlaĢmalar Bağlamında Çin-SSCB iliĢkileri” bölümümüzde faydalandık. Bu eserin önem kazanmasının bir diğer nedeni pek çok Rusça kaynağı ve kimi antlaĢmaların orijinallerini içerisinde barındırmasıdır. AraĢtırmacılar için önerilen bir kaynaktır. Kazakistan Tarihi Makaleler-Rap. Mehmet Saray: Kazak Tarihi‟ni yabancı okuyucuların nesnel olarak öğrenebilmesi amacıyla yazıldığı belirtilen ederden, 4 Kazakların Çinliler ile olan sınır münasebetlerinin ortaya çıkıĢını ve geliĢimini incelediğimiz kısmında sıklıkla faydalandık. Yeni Orta Asya Ya da Ulusların Ġmal EdiliĢi-Olivier Roy: Türkiye‟de 2000 yılında yayınlanan ve Mehmet Moralı‟nın Fransızca‟dan çevirdiği bu eser, Sovyet yönetimi altında yaĢamıĢ ulusların soğuk savaĢ sonrası bu miras etkisinde nasıl yeniden Ģekillendiğini, yeni ulus devletlerin oluĢumunda bölge dinamiklerinin nasıl etki ettiğini anlatmaktadır. Özellikle Sovyetler Birliği döneminde milliyetler politikasının nasıl uygulandığını ve sınırların nasıl belirlendiğini bu eserden yararlanarak ifade ettik. Bu eser Orta Asya coğrafyası, tarihi ve kültürünü oluĢturan tüm bileĢenleri detayları ile anlatmıĢ, okuyucuya bir pencere sunmuĢtur. Raporlar Central Asia: Border Disputes and Conflict Potential-International Crisis Group ICG Asia Report No 33: 2002 Nisan‟ında yayımlanan bu rapor Orta Asya‟da sınır sorunlarını kategorize ederek anlatan önemli bir kaynaktır. Orta Asya coğrafyasının Sovyetler Birliği sonrasında kurulan devletler ve bu devletlerin sınır iliĢkilerinin dıĢ politika düzleminde etkileri ve Kırgızistan örneğinde olduğu gibi iç politikada büyük değiĢimlere nasıl neden olduğu detaylandırılmıĢtır. Rapora göre bölgesel sınır sorunlarının anahtar ülkesi Özbekistan‟dır. Bunun en önemli sebebi Orta Asya‟nın en kalabalık ve askeri kuvvetleri en güçlü devleti olarak görülmesidir. Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan ile de doğrudan sınıra sahip olması da oldukça önemlidir. Fergana Vadisi‟nde Kırgızistan ve Tacikistan ile sıcak çatıĢma potansiyeli oldukça yüksektir. Raporda çatıĢma senaryolarına da yer verilmiĢtir. Bu senaryolar genel olarak bölge halklarının homojenlikten uzak dağılımlarının çıkaracağı sorunlar, ekonomik getirilere bağlı senaryolar, doğal 5 kaynakların kullanımının ve radikal dini grupların aktivitelerinin etrafında Ģekillenmektedir. Olası çatıĢma ve sorunlara dair hükümetlere ve örgütlere yönelik öneriler de raporun dikkat çekici yönleridir. Orta Asya örnekleminde sınır iliĢkileri ve çatıĢma potansiyellerini belirleyen faktörleri incelemek adına araĢtırmacılara bakıĢ açısı kazandırabilecek bir eserdir. Çin‟in Orta Asya Politikaları- Erkin Ekrem: Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi yayınlarından çıkan bu eser Çin‟in Orta Asya‟ya dair olan ekonomik, jeopolitik, sosyal tüm politikalarını detaylı olarak kapsamaktadır. Konu ile ilgili analiz ve öngörülerin de bulunduğu raporda Ekrem, Çin‟in gelecek vizyonunu verilere ve kaynaklara dayandırarak anlatmıĢtır. Bu kaynak tezimizin ana okumalarından biri olup bakıĢ açısı kazandırmada önemli bir role sahiptir. B. Yöntem ve Sorunlar Bu çalıĢmada öncelikle sınır kavramı sınırların belirlenmesinde kullanılan parametreler, uluslararası hukuk bağlamında sınırlar teorik çerçevede açıklanmıĢtır. Sonrasında Türk ve Rus coğrafyacıların çalıĢmalarından yola çıkarak Orta Asya tanımı yapılmıĢ, baĢlangıç tarihi Sovyetler Birliği‟nin kuruluĢu olmak üzere bölge halklarının Sovyet Sosyalist Devletleri haline nasıl geldiği anlatılmıĢtır. Sovyetler Birliği döneminde Çin ile Sovyetler Birliği‟nin yaĢadığı sınır sorunları ve bu sorunların çözümü izleyen konu olmuĢtur. Bu konu bağımsız devletler dönemindeki sınır iliĢkilerini anlamamızda bir alt yapı oluĢturmuĢtur. ÇalıĢmanın son bölümünde Çin Halk Cumhuriyeti‟nin sınır belirleme ilkeleri ve bu ilkelerin oluĢumunu anlatan bir bölüm bulunmaktadır. Daha sonra Çin ile en uzun sınıra sahip ülkesi Kazakistan Cumhuriyeti‟nin Kazakistan‟ın bağımsızlığı 6 öncesi Çin ile olan iliĢkilerinden baĢta güvenlik kaygıları olmak üzere, çeĢitli alanlarda iĢbirliğine götüren sınır iliĢkilerini ġangay ĠĢbirliği Örgütü kapsamına getiren süreci incelenmiĢtir. Yeni kurulan ülkelerden Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan Çin Halk Cumhuriyeti ile sınıra sahiptir. ÇalıĢmamızda Kazakistan Cumhuriyetini iĢlememizin nedeni daha önce de belirttiğimiz gibi yüzölçümü olarak birinci sırada gelmesi ve Çin ile en uzun sınıra sahip olması bağlamında ilgi çekici bir jeopolitik konumunun olmasıdır. ÇalıĢmamızda yol gösterici bilim dalı olarak tarih ön planda olsa da disiplinlerarası bir metot izlemeye gayret ettik. Uluslararası ĠliĢkiler bilimi ve tarih biliminin birlikte çizdiği çerçeveden Sovyet sonrası Kazakistan ve Çin arasındaki sınır sorununu realist kurama eleĢtiriler ve Immanuel Wallerstein‟ın öncülüğünü yaptığı dünya sistemi yaklaĢımından açıkça görmekteyiz. Atila Eralp‟in de ifade ettiği gibi realizmin temel özelliği olan iç ve dıĢ siyasi sistem ayrımı uluslararası değiĢimin incelenmesini zorlaĢtıran önemli bir unsurdur. Önemli dönüĢüm süreçlerinde değiĢimin unsurları önce içyapıda Ģekillenmekte ve sonra uluslararası sistemde ifadesini bulmaktadır. Ġçyapılardan kaynaklanmayan değiĢim durumlarında bile iç ve dıĢ faktörlerin etkileĢimi söz konusudur. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasının ardından savaĢ bağlamlı realist kuramın yerine sosyal, ekonomik ve kimliksel değiĢimin uluslararası iliĢkilere yansıdığı görülür. DıĢ politika ve güvenlik bakıĢ açısından yaklaĢtığımızda da Sovyetler Birliği sonrası realist kuramın devlet politikalarını belirlemede coğrafyanın özelliklerine göre tanımlama yönünden yaklaĢtığı jeopolitik yaklaĢım da sınır çalıĢmalarında yerini limoloji bilimine bırakmıĢtır. Disiplinler arası iliĢkiler bağlamında sınırları inceleyen bu bilim dalı, sınırlara toplumsal organizasyon ve insan psikolojisine dayalı karmaĢık sosyal 7 olaylarla ilgili algılayan bir yaklaĢım çerçevesinden bakar. Immanuel Wallerstein‟in dünya sistemi yaklaĢımı da limoloji bilimini merkez-çevre- yarı çevre kavramları ile beslemektedir. Limoloji bu ekonomik alanların geçiĢliliğini, toplumsal organizasyon Ģemalarını ve kimi faktörleri ile dolaylı, kimi faktörleri ile doğrudan etki eden üç ayrı grupta inceler. Çizdiğimiz bu büyük resimden Çin‟in batısına, Kazakistan‟ın doğu yakasına indiğimizde sınır iliĢkilerinin realist kuramdan çok disiplinli bu yeni bilimin güvenlik anlayıĢını yansıtan iç ve dıĢ yapı arasındaki denge arayıĢına geçiĢini görmekteyiz. Çin Halk Cumhuriyeti batı sınırında bulunan Sovyet ardılı Kazakistan ile olan iliĢkilerinde kendi iç politika ve güvenliğini besleyecek unsurları gözetmekte, aynı zamanda da bölgede öncelikle Rusya ve Amerika BirleĢik Devletleri ile olan rekabetinde Kazakistan‟ı araçsallaĢtırmaktadır. BarıĢ Adıbelli‟nin “Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni adlı kitabında da ifade ettiği gibi, Çin için bu merkez ve çevre Sovyetler Birliği‟nin dağılmasına kadar ideolojik bir ifade içermekteydi. Merkez algılaması devletin güvenliği ve devamlılığını içeriyordu ve Sovyetler Birliği bu tehdit algılamasında birinci sırada gelmekteydi. SSCB‟nin dağılması sonrası merkezçevre konumlandırması da halen bazı ideolojik kaygılar taĢısa da jeopolitik gerçeklikler üzerine kuruludur. Çin Halk Cumhuriyeti uluslararası çıkarları ile ulusal çıkarları arasındaki dengeyi her zaman korumuĢ, uluslararası çıkarlarının ulusal çıkarlarına hizmet etmesi hususunda taviz vermemiĢtir. Türkiye‟de Doğu Türkistan ve Çin üzerine çalıĢan akademisyenlerden Doç.Dr.Erkin Ekrem, hazırladığı Çin’in Orta Asya Politikaları adlı raporunun sonuç bölümünde bu durumu Ģu Ģekilde ifade eder: “ Orta Asya‟nın Çin ulusal çıkarlarındaki ağırlığı devam ettiği sürece, Pekin‟in Orta 8 Asya‟ya yönelik politikaları da kesintisiz sürecektir. Hatta bölgesel dengelerin değiĢmesine rağmen bazı ayarlar yapılarak bu politika uygulamaya çalıĢılacaktır.” Orta Asya coğrafyasında siyasi faaliyetler ve oluĢumların tarihçesine baktığımızda her evresinde insan ve mal hareketlerine rastlamaktayız. Sovyetler Birliği sonrası kurulan ülkelerin nüfusları da benzer Ģekilde genç ve dinamiktir. Hükümet ve devlet organlarının da yeni kurulan devletlerin çoğunda olduğu gibi geliĢme sürecinde olduğunu ifade edebiliriz. Etnik açıdan tam bir homojenliğe sahip olmayan devletler bu yönde politikalarını geliĢtirmeye devam etmektedirler. Kazakistan Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti iliĢkileri temelde Kazakistan‟ın bağımsızlığını güçlendirici tedbirleri ve güvenlik kaygıları ile, Çin Halk Cumhuriyeti‟nin bölgesel denge olabilme yarıĢı düzleminde geliĢmiĢtir. Ġki ülke arasında Kazak lider Nursultan Nazarbayev‟in de barıĢçıl tutumunun etkisi ile iĢbirliği eksenli çatıĢma çözümü yolu izlenmiĢtir. Kazakistan örneği üzerinden uluslararası örgütler bazında yapılan anlaĢmalara taraf olan ülkeleri değerlendirdiğimizde anlaĢmaların baĢta terörizm olmak üzere tehdit düzeyi yüksek faktörlere karĢı önlemleri içerdiği görülmektedir. Sorunların çözümüne ve iĢbirliğine yönelik anlaĢmaların çatıĢma yönetimine olumlu katkısı olmuĢ, bu yolla ekonomik iliĢkilerde de olumlu adımlar atılmıĢtır. AnlaĢmaların denge siyasetindeki yadsınamaz etkisi yeni bir dominant aktörün sahaya girmesi ile önemini artıracak ve yeni anlaĢmalara ve mevcut anlaĢmalarda yapılacak değiĢikliklere neden olacaktır. ÇalıĢma esnasında birçok sorun ile karĢılaĢtık. Bunlardan ilki kaynak eriĢimine dair idi. Genellikle Rus, Çinli ve Amerikalı akademisyenlerin yazdığı Ġngilizce eserlerin dıĢında özellikle Sovyetler Birliği Çin arasındaki sınır temelli 9 sorunların incelenmesi bağlamında bölgenin hakim dili olan Rusça belgelere ulaĢamamıĢ ve Rusça makaleleri inceleyememiĢ olmamız çalıĢmamızda bir eksikliktir. Coğrafi birimlerin adlandırması ve TürkçeleĢtirilmesi konusunda birtakım problemler ile karĢılaĢtık. Sovyetler Birliği döneminde yazılan kaynaklardaki yer adları Sovyetler sonrası yazılan kaynaklar ile birebir örtüĢmemekte idi. Bunun öncelikli nedeni bağımsızlık sonrası yer adlarının ülke dillerine çevrilmesidir. Bir diğer neden bu ülke dillerindeki adlandırmalar ve Rusçadaki karĢılıklarının Türkçeye çevrilmesinde birlik sağlanamamasıdır. Yer adlandırmalarındaki fonetik benzerlikler bize bilgi vermekte ve net bilgiye ulaĢabilmemizde yol göstermektedir ancak kaynakların orijinallerine sadık kalabilmek amacı ile metinde aynı yer adlarına farklı sözcüklerde rastlanabilmektedir. ÇalıĢmada Kazakistan coğrafyası çalıĢmanın içinde Kazak adlandırması altında günümüz kullanımı ile alınsa da bu halkın SSCB‟nin ilk dönemlerinde Kırgız olarak anıldığı ve Rus egemenliği altında bu ismi aldığı unutulmamalıdır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak siyasi varlığını sürdüren Doğu Türkistan‟ın bu ülkenin doğrudan sınırdaĢı olması ve jeopolitik olarak oldukça önemli bir yere sahiptir. Burada da unutulmaması gereken ġincang-Sincan-Xinjiang yani Çinlilerin “Yeni Ülke-Toprak” olarak adlandırdıkları bölgenin tarihi Doğu Türkistan bölgesi olması ve Han Çinlileri ile mücadele eden Uygur Türkleri‟nin bu adlandırma konusunda hassasiyetlerinin bulunduğudur. 10 C. Sınır Sorunları ve Kavramsal Çerçeve 1. Sınır Nedir? KaĢgarlı Mahmud‟un Divanü Lugati‟t Türk‟te sengir“dağın zirvesi, duvarın sonu” olarak bahsettiği1, Türk Dil Kurumu‟nun kökenini Yunanca sinoronkelimesinden Türkçe‟ye geçmiĢ olduğunu belirttiği sınır, kelime anlamı olarak iki komĢu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi olarak tanımlanabildiği gibi komĢu il ilçe veya kiĢilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi olarak da tanımlanabilir. 2 Sınır kelimesi yerine Arapça kökenli hudud kelimesinin de tarihi metinlerde sıklıkla kullanıldığı bilinmektedir. Bu anlamıyla sınırlar politik birimleri mülkî olarak birbirinden ayıran bir olgu gibi görünse de, birimler arası iliĢkilerin, kültür ve kültürü belirleyen unsurları baĢka bir deyiĢle birimin özel alanını belirleyen bir hat olarak da ifade edilebilir. Bilgi çağına girilmesi ile beraber antlaĢmalar yolu ile oluĢturulmuĢ politik birimlerin mülkî sınırlarının değiĢmediği görülmekte ancak bu birimler arası kültürün (ve kültürü belirleyen tüm unsurların) geçiĢliliğinin arttığı görülmüĢtür. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası ile sınır çalıĢmaları önemini artırmıĢtır. Uluslararası iliĢkileri belirleyen temel kavramların dönüĢmesi ile sınırlar coğrafi bir kavram olarak yalnızca bir politik birim Ģekli olan devletlere atfedilmemiĢ uluslararası örgütler, jeopolitik yaklaĢımlar ve çerçevesinde birçok anlamda konumlandırılmıĢtır. Soğuk SavaĢın sona ermesi ile sınırların değiĢmezliği ilkesinin eski önemini kaybetmesi ve bu önem kaybı sonucunda yaĢanan bölgesel çatıĢmalar ve son yüzyılda sosyal bilimlerin hızlı yükseliĢi sınır çalıĢmalarının yeni bir boyut 1 2 Mahmûd-El KâĢgarî, Dîvânü Lugâti’t Türk, Kabalcı Yayınevi,Ġstanbul, 2007, s.482 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Basımevi, Ankara, 1988, s. 1298 11 kazanmasına hız kazandırmıĢtır. Geleneksel sınır çalıĢmaları coğrafya bilimi ile yürütülmekteyken bugün tarih, antropoloji, hukuk, ekonomi, psikoloji, etnoloji gibi bilim dalları sınır çalıĢmalarının mihenk taĢı niteliğindedir. Siyasi tarih seyri içerisinde dil, din, etnik yapı, ortak tarihsel bağlar kapsamında yapılan tanımlamalar çeĢitli değiĢimlere uğramıĢtır. Bunlardan bazıları siyasi tarihlerinin tamamında bu sınırları çerçevesinde adlandırılmıĢlar ancak uluslararası sistemin geliĢimine paralel olarak yirminci yüzyılda politik birim benzeri kimliğine kavuĢmuĢlardır. GeçmiĢte bugünkü sınırları ile Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Çin egemenliğindeki Doğu Türkistan bölgesi “Türkistan” kavramının içine girmekteyken, bugün bölgeye Rusya Federasyonu da eklenerek Orta Asya denilmektedir. Coğrafya elbette ki politik birimlerin sınırlarının belirlenmesinde hala birincil rolü oynamaktadır. Akarsu, dağ, vadi gibi fiziki özellikler birimleri ayırmada sınır komisyonlarının dikkate aldığı unsurlardır. Mülki ve fiziki haritalar karĢılaĢtırıldığında sınırların büyük ölçüde fiziki unsurlar aracılığı ile çizildiği görülmektedir. Fiziki özellikler ile uyumlu sınır çizimlerinde de tartıĢmalı noktalar olabilmektedir. Örneğin, sınır belirlenirken hangi devletin yönetimine dâhil olduğu net olmayan fiziki unsurlar bu tarz çatıĢmaları doğurmaktadır. Herhangi bir dağ sırasındaki doruk hatları sınır olarak değerlendirilebilir. Fakat bunlar nadir olarak su bölümü çizgileri ile örtüĢürler. Sonuçta su bir kısmı sınırı oluĢturan bir devlete doğru akar ve bu akıntı devletin sınırını oluĢturur. Türkiye-Ermenistan sınırını oluĢturan Arpaçay ve Aras nehirleri bu duruma örnektir. Eğer suyun kaynağına sahip olan devlet bu suyun üzerinde örneğin baraj yapmak istese sınırdaĢ olduğu ülkeyle 12 anlaĢmazlıklar yaĢayabilir.3 Bu tür anlaĢmazlıklar ve sınırlamalar devletlerin dıĢ politikalarını belirlemelerinde de rol oynamaktadır. Sınırlar devletler için bazen yeni imkânlar anlamına gelmekte, bazen de dıĢ politikasına sınırlamalar getirmektedir. Devletlerarasındaki iliĢkilere kısıtlama getirmesi ve bu iliĢkilerin çerçevesinin belirlenmesi anlamında sınırlar oldukça önemlidir. Sınırların oynayacağı rol de diğer coğrafya faktörleri gibi durağan olmayıp dinamiktir ve zamana göre değiĢiklik gösterir.4 Hititliler ile Mısır arasında yapılan tarihte bilinen ilk uluslararası antlaĢma olan KadeĢ AntlaĢması‟ndan günümüze hem antlaĢmalar yolu ile hem de antlaĢmalar dıĢında geleneksel yöntemlerle sınır hatlarının çizildiği görülmektedir. Tarihin seyri içerisinde politik birimlerin en önemli kaygısı güvenlik olmuĢtur. Sınırlarını belirlemek amacı ile çeĢitli metotlara baĢvururken hendekler setler ve duvarlar öncelikli savunma hattı belirleyicileri olmuĢtur. Bunlardan en bilineni Çinlilerin bozkırdan gelen Türk akınlarından kendini korumak adına yaptığı üç bin kilometrelik Çin Seddi iken Romalıların Balkanlarda Eflak ovasından geçen kuzey sınırını pekiĢtirmek amacıyla Transilvanya Alplerinden Karadeniz‟e uzanan Trayan Duvarı ve Ġngiltere‟nin kuzeyindeki Picten Duvarı da kuzeyden gelebilecek olan saldırılara karĢı savunma hattı niteliğindeydi. Günümüzde Rusya Federasyonu Dağıstan Cumhuriyeti‟nde yer alan Hazar Denizi kıyısındaki Derbend Ģehri de bir sınır hattı oluĢturmaktadır. Tarihi metinlerde Derbent-i Harazan5 olarak geçmektedir. Soğuk SavaĢ esnasında iki kutbu birbirinden ayıran Berlin Duvarı ve hala mevcut olan Ġsrail 3 Servet Karabağ, Jeopolitik Açıdan Sınırlar, Gazi Kitabevi, Ankara, 2008, s. 18 John O‟Louglin ve Luc Anselin, “ Geography of International Conflict and Cooperation: Theory and Methods”Michael Don Ward (ed.),The New Geopolitics, Gordon and Breach Publishers, Philadelphia, 1992, s.12,s.15‟ten aktaran Tayyar Arı, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma Hegemonya ĠĢbirliği, MKM Yayıncılık, Bursa, 2008, s.224 5 Sezin Orhan Kurulay, Hudûd El-Âlem‟e Göre 10. Asırda Türk Boyları, Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, YayımlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul, 2007 s.143 4 13 Filistin hattını belirleyen duvar yakın dönemde güvenlik adına bilinen önemli örneklerdir. Ġkinci Dünya SavaĢı öncesinde Almanların Siegfrid (Zigfrid), Finlilerin Sovyetler Birliği‟ne karĢı yaptıkları Mannerheim hatları ve Fransızların Majino hattı savunma hatlarına verilebilecek diğer önemli örneklerdir. Sınır çalıĢmaları açısından incelenmesi gereken ilk önemli anlaĢma 1648 Westphalia AntlaĢmasıdır. Belirli kurallara göre hareket eden ve aralarında düzenli iliĢkiler bulunan parçaların (devletlerin) oluĢturduğu bütün, uluslararası sistem, bugün anladığımız anlamda Westphalia ile doğmuĢ sayılabilir. 6 Ġkinci olarak Versailles BarıĢ AntlaĢması olarak alınabilir. Versailles BarıĢ AntlaĢması ile Avrupa‟da siyasi sınırlar yeniden değiĢmiĢtir. Yeni sınırlar dâhilinde oluĢmuĢ politik birimlerin yapılarına iliĢkin incelemeler dahilinde sınır çalıĢmaları yeni boyutlar kazanmaya baĢlamıĢtır. 19. ve 20. yüzyılda da pek çok sınır problemi yaĢanmıĢtır. 1914 öncesi dünya sistemindeki sınır sorunları bazı kısımları birbiriyle örtüĢen dört ana kısma ayrılarak gruplanmıĢtır. Birincisi, tarihi iddialarla ve etnik-milliyetçi argümanlarla desteklenen toprak sorunları, ikincisi sınırların çizilmesi ile ilgili farklı prensipler dolayısıyla sınırın tam olarak geçtiği nokta ile ilgili sorunlar, üçüncüsü toprak iĢgallerine de sebep olan stratejik bölgeler ve kıymetli madenlerle ilgili sorunlar, dördüncüsü Fransız Devrimci devleti ve 20.yüzyılda Rusya, Almanya ve Irak örneklerinde olduğu gibi tüm toprak ve sınır sisteminin bazı devletler tarafından sorgulanması ve siyasi haritanın ciddi olarak değiĢtirilmeye çalıĢılması örnekleridir. 7 6 7 Oral Sander, Siyasi Tarih Ġlkçağlardan 1918’e,Ġmge, Ankara, 2007, s.101 Mesut Özcan, Sorunlu Miras Irak, Küre Yayınları, Ġstanbul, 2003, Ss.42-43 14 Siyasi Coğrafya Uzmanı Paasi‟ye göre sınırların yeniden ilgi alanı olmasının birkaç nedeni vardır.8 Birincisi, Berlin Duvarı‟nın yıkılması ve hem “Doğu” hem “Batı” anlamında süper güç ayrımının ortadan kalkması, “diğerleri” kavramının jeopolitik uygulamalar ve tehdit algıları çerçevesinde kullanılmasıdır. Ġkincisi, mülki Ģiddetin yeniden tanımlanması ve tüm dünya çapında etnik kimliklerin sürekli çatıĢmalarının açığa çıkması ve bu tartıĢmalı sınırların rollerinin dünyadaki tüm insanların hayatında rol oynamasıdır. Üçüncüsü, küreselleĢme sürecinin, ürün, fikir ve paranın beklenmedik akıĢının, dünya çapında sınırlar, milletlerin sınırları ve egemenliğinin problemlerinin ortaya çıkmasıdır. Son olarak çevresel risklerin devletlerin sınırlarının geçirgenliğini açığa çıkarmasıdır. Günümüzde politik sınırların belirlenmesi, devletlerin kendi aralarında belirledikleri sınır komisyonlarınca hazırladıkları akitler çerçevesinde sıklıkla belirlenmektedir. Bu akitler uluslararası hukukun belirlediği ilkeler doğrultusunda yapılmaktadır. 2. Uluslararası Hukuka göre Sınırlar Nasıl Belirlenir? Devletlerarasındaki sınırların hukuksal geçerliliği olabilmesi için diğer devletler tarafından da tanınması gerekmektedir. Bir diğer Siyasi Coğrafyacı Günel, uluslararası hukuk yönünden sınır tiplerini Ģu Ģekilde ayırmaktadır: 9 1. Eğer sınır uluslararası yasalara göre tanınmıĢsa bu sınır, normal yani hukuki nitelikte bir sınır olarak kabul edilmektedir. 8 Anssi Paasi, “Boundaries in Globalizing World”, Handbook of Cultural Geography, Kay Anderson, Mona Domash, Steve Pile ve Nigel Thrift (ed.), Sage Publications, London, 2003, s.462 9 Kamil Günel, Coğrafya’nın Siyasal Gücü, Çantay Kitabevi, Ġstanbul, 2002, ss.72-73 15 2. Bazı hallerde sınır, birbirine komĢu iki devletle öteki birkaç devlet tarafından tanınabilir. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası özellikle Sovyetler Birliği‟nin bazı sınır değiĢiklikleri bu tipe örnektir. 3. TartıĢmalı ya da de facto adı verilen sınırlar: Bu tip sınırlarda, sınırların meĢruluğu ilgili ülkelerden biri tarafından tanınmamaktadır. 4. Bir baĢka sınır tipi ise haritalarda mevcuttur fakat toprak üzerinde karĢılığı yoktur. Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra Polonya ve Almanya arasındaki sınır değiĢtiği halde, batılılarca barıĢ antlaĢmasına kadar 1939 yılından önceki sınır geçerli sayılmaktaydı. Haritalarda gösterilen bu sınırın gerçekte karĢılığı yoktu. 5. Bir de yukarıda belirtilen tiplerin dıĢında ve çoğu kez uluslararası hukuka göre dayanağı bulunmadığı halde, bazı topraklar üzerindeki iddia ve haklardan doğan sınırlardır. Uluslararası Hukuk Uzmanı Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuka göre kara sınırının taraflarca saptanmasının yalnızca antlaĢma yolu ile olabileceğini belirtmektedir. AntlaĢma yoluyla sınır saptanmasına gidildiği zaman, önce hangi öğelerin sınırı oluĢturacağına karar verilmekte ve daha sonra bir coğrafi harita üzerinde bu öğelerin karĢılığı olan enlem ve boylamlar belirlenerek antlaĢma metnine yazılmaktadır. AntlaĢma yürürlüğe girdikten sonra, ikinci aĢamada, kabul edilen verilerin yer üzerinde iĢaretlenmesine geçilmektedir. Bu amaçla taraflar iki tarafın uzmanlarından oluĢan karma sınır komisyonları kurmaktadır. 10 10 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008, ss.233-234 16 Uluslararası Hukuk “Uti possidetis, ita possideatis” 11 ilkesini benimsemektedir. Mevcut sınırların korunması günümüzde artık genel bir uluslararası hukuk kuralı sayılabilir. Böylece çatıĢmaların çoğalması önlenmekte ve özellikle etnik yönden homojen olmayan bölgelerde nüfus aktarımı ve etnik temizlik giriĢimlerinin yolu kapatılmaya çalıĢılmaktadır. Nitekim, Bosna Hersek sorununun trajik boyut kazanmasının baĢlıca nedeni olarak, zamanın Sırp yöneticilerinin uti possidetis ilkesine itibar etmemeleri, bazı bölgeleri Sırp sayarak etnik temizlik hareketlerine giriĢmeleri gösterilmektedir. 12 Sovyetler Birliği‟nin dağılması sonrası ülkelerin durumu da uti possidatis juris ilkesi ile açıklanmaktadır. Örneğin, koĢullarda meydana gelecek köklü değiĢikliğin mevcut sınırları etkilememesi prensibi; devletlerin ardıllığı bakımından da antlaĢmalarla belirlenen sınırların devam etmesi kuralı da, uti possidatis juris çerçevesinde değerlendirilebilmektedir. 13Dağılma süreci self determinasyon hakkına dayandırılmakla beraber bu hak bölgesel bütünlük ilkesinin sınırlamaları altında uygulanacaktı. Buna göre cumhuriyetlerin sınırları parçalanmadan önce belli olan federal sınırlar olacaktı. Dolayısıyla cumhuriyetlerin toprak bütünlüğü korunmuĢ oluyordu. Bu durumun tarafların özgür iradesi ile anlaĢarak değiĢtirilebilmesine imkân tanınmıĢtı. 14 Sınır komisyonları sınır hatlarını belirlerken birtakım yöntem ve ilkelere baĢvurur. Bu yöntemleri coğrafyacı Jones Ģu Ģekilde sıralamıĢtır: 15 11 “Neye sahipsen ona sahip kal.” Melda Sur, Uluslararası Hukukun Esasları, Beta Yayıncılık, Ġstanbul, 2008, s. 99 13 Sur, a.g.e s.99 14 Mustafa ġahin, Avrupa Birliği’nin Self-Determinasyon Politikası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000, ss-84-85‟den aktaran M. Akif Kütükçü, “Uluslararası Hukukta Self Determinasyon Hakkı ve Türk Cumhuriyetleri” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 12, 2004, s. 274 15 Stephen B. Jones, “ The Description of International Boundaries”, Annals of Association of American Geographers, Vol 33, No.2, June 1943, ss. 102-103 12 17 1. Kesin tanımlama yaparak belirleme: Sınır hatları detaylı bir Ģekilde tanımlanır. TamamlanmıĢ tanımlama ön anlaĢmadan ziyade sınır komisyonunun sonuç raporunda yer alır. 2. Kesin tanımlama ve sapmaların belirlenmesi: Bir sınır hattı tam olarak belirlenebilir ama sınır belirleyicilere coğrafi öğelere uygun gerekli düzenlemeleri yapma yetkisi verilir. Sınır belirleyici komisyonun böyle düzenlemeler hususundaki yöntem ve yetkisi, tartıĢmalı olabilecek eylemlerden kaçınabilmek için dikkatli ifade edilmelidir. 3. Önemli dönüĢ noktaları aracılığıyla belirleme: Sınırın önemli dönüĢ noktaları ya da açıları tanımlanır. Sınır belirleme komisyonu bunların arasındaki rotaları belirler. DönüĢ noktaları enlem, boylam ya da diğer koordinatlar ve arazilerin konumu ya da diğer belirgin kavramlar aracılığıyla tanımlanır. 4. Yön ve mesafeler aracılığıyla belirleme: Sınır bir gemi rotası gibi tanımlanır. Bu yöntem sudaki sınırlar için uygun olabilir. 5. Coğrafi kuĢaklar yolu ile belirleme: Bu metot dil gibi beĢeri özellikler aracılığıyla belirlenmiĢ sınırlar için uygun olabilir ya da coğrafi kuĢak iki nehir ya da iki hatla sınırlandırılır. 6. Doğal özellikler aracılığıyla belirleme: Bir sınır nehir, sıradağ, su ayrım çizgisi vb. gibi doğal özellikler boyunca sınırın rotasının tamamen tanımlanması çabası olmadan belirlenebilir. 7. Tanımlanan ilkelerle belirleme: Sınır belirleme komisyonu örneğin iki kabilenin arazisini ayırım çizgisinin belirlenmesi ya da su kaynaklarının eĢit ayrılabilmesi için görevlendirilebilir. 18 3. Sınırlar ve ÇatıĢma Potansiyeli Bazı durumlarda taraflar sınır üzerine uzlaĢamazlar. Bu durumlarda sınırın belirlenmesi için uluslararası bir hakem tayin edilmesini isteyebilir ya da uluslararası yargıya konuyu taĢıyabilirler. Komisyonlar tarafından çözülemeyen sorunlar mülkî değiĢimlere yol açabilecek devletlerarası çatıĢmalara da yol açabilmektedir. Sınırların kuvvet yoluyla değiĢtirilmesi uluslararası hukukun konusuna girer. BirleĢmiĢ Milletler Örgütü AntlaĢması Madde 2/4‟te “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler'in Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.”16ibaresi ile konuya dikkat çekilmiĢtir. Ancak siyasi tarihin pek çok kesitinde bu kuralın ihlal edildiği açıkça görülmüĢtür. Anderson bir sınır ihtilafının sonucunu genel kabule göre ihtilafın, anlaĢmazlık içinde olan hükümetler açısından sahip olduğu coğrafi önem; devletlerin elde edebileceği kazancın boyutu; anlaĢmazlık içindeki devletlerin nispi güçleri; uygulanabilecek kontroller de dâhil olmak üzere dünyadaki siyasi havaya ve tarafların iddialarının doğruluğu olmak üzere beĢ faktöre bağlamaktadır. 17 Siyaset Bilimci Goertz ve Diehl bu çatıĢmaların sonucunu yedi kategoride incelemektedir 18. 1. Fetih: DeğiĢikliğin temel aktörünün askeri güç olduğu durumlarda olur ve bu değiĢiklik resmi bir antlaĢma tarafından onaylanmaz. Buna örnek 16 BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması Madde 2/4 Ewan W. Anderson,” Jeopolitik: SavaĢ Alanı Olan Uluslararası Sınırlar”, Jeopolitik, Strateji ve Coğrafya, Ed. Colin S.Gray ve Geoffrey Sloan, Asam Yayınları, Ankara, 2003, s.182 18 Gary Goertz ve Paul F. Diehl, Territorial Changes and International Conflict, Routledge, London, 1992, s.53 17 19 olarak Altı Gün SavaĢları süresince Ġsrail‟in Batı ġeria‟yı zapt etmesi verilebilir. 2. Ġlhak: Bir politik birimin kendi egemenliğini bir mülk parçası üzerinde tek taraflı olarak geniĢletmesi durumunda olur. Örtülü bir tehdit olmasına rağmen bu değiĢikliğin temel aktörü diplomasidir. Dünya SavaĢı sonrası Fransa‟nın Almanya‟dan Saar‟ı edinimi ve 2014 yılında Rusya Federasyonu‟nun Kırım‟ı ilhakı buna örnektir. 3. Çekilme: Politik birimin bir parçasının halk oylaması, satın alma, telafi edici anlaĢma ya da düĢmanlık gibi nedenler üzerinden diğer birimlerce sonlandırılmasıdır. Bioco olarak da bilinen ve bugünEkvator Ginesi Cumhuriyeti‟nde bulunan Fernando Po adasının BirleĢik Krallık‟tan Ġspanya‟ya geçmesi buna örnektir. 4. Ayrılma: Bir politik birimin bir ya da birden fazla parçasının yeni bir ya da birçok birim kurmak amacı ile ayrılması sonucunda çözülmesi ya da değiĢmesi durumudur. 1971 yılında BangladeĢ‟in oluĢumu bu ayrılmaya örnek teĢkil eder. 5. BirleĢme: Ġki ya da daha fazla politik birimin mevcut oluĢumlarını sona erdirerek birleĢmesi sonucu oluĢur. Prusya ve birçok ilinin 1860‟larda Alman Devleti‟ni oluĢturması bu sürecin bir örneğidir. 6. Manda: Bir mülksel birim baĢka bir devlet uluslararası örgüt tarafından kontrol altına alındığında gerçekleĢir. Buna örnek olarak Birinci Dünya SavaĢı sonrasında Irak‟ın Ġngiliz mandasına girmesi ve Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası Nauru‟nun Avustralya mandasına girmesi verilebilir. 20 7. Bağımsızlık Verilmesi: Kolonyal yönetimin ortadan kalkması ile oluĢur. Hindistan buna örnek verilebilir. 4. Sınır ÇalıĢmaları ve Uluslararası ĠliĢkiler Kazakistan‟ın Çin ile olan sınır sorunlarını incelerken iki temel bakıĢ açısından yararlanılacaktır. Bunlardan ilki realist kuram-jeopolitik iliĢkisi, ikincisi de 1990‟lardan itibaren sınır çalıĢmalarına yeni bir bakıĢ açısı getiren Dünya Sistemi yaklaĢımı ve limoloji çalıĢmalarıdır. Soğuk SavaĢ döneminde realist uluslararası iliĢiler kuramı belirgin bir Ģekilde görülmekte iken Sovyetler Birliği‟nin dağılması ile birçok tartıĢmanın konusu haline gelmiĢtir. Bu dağılma ile güç dengesi- ya da dengesizliği-„nin yalnızca askeri açıdan değerlendirilmesinin yetersizliği ortaya çıkmıĢ, Sovyetler bakiyelerinin yaĢadığı sosyal, ekonomik ve kimliksel değiĢimin göz ardı edildiği ifade edilmiĢtir. SavaĢ bağlamlı realist teori toplumsal tabanlı değiĢim ve dönüĢüm sürecini yeterince ifade edememiĢtir. Uluslararası Uzmanı Eralp, realizmin temel özelliği olan iç ve dıĢ siyasi sistem ayrımı uluslararası değiĢimin incelenmesini zorlaĢtıran önemli bir unsur olduğunu ifade eder. Bildiğimiz gibi önemli dönüĢüm süreçlerinde değiĢimin unsurları önce içyapıda Ģekillenmekte ve sonra uluslararası sistemde ifadesini bulmaktadır. Ġçyapılardan kaynaklanmayan değiĢim durumlarında bile iç ve dıĢ faktörlerin etkileĢimi söz konusudur.19 KüreselleĢme ve kapitalist üretim biçiminin tüm dünyada hızla yayılması ile bu iç ve dıĢ faktörlerin temel belirleyicisi dünya 19 Atila Eralp, “Uluslararası ĠliĢkiler Disiplinin OluĢumu: Ġdealizm- Realizm TartıĢması”,Atila Eralp(der.), Devlet, Sistem ve Kimlik Uluslararası ĠliĢkilerde Temel YaklaĢımlar, ĠletiĢim, Ġstanbul, 2008, s. 87 21 ekonomileri olmuĢtur. Askeri üstünlüğe sahip olan güç unsurları neoliberal ekonomiyi de benimseyerek bu dönüĢümün belirleyici aktörü olmaya devam etmiĢtir. Böylece devletler sistemi, farklı devletlerin güç ve zayıflıkları ve bunlara dünya ekonomisinde düĢen iĢlev, dünya iĢbölümünün ortaya çıkardığı eĢitsiz bir ekonomik geliĢmenin etkisi olarak görülür. Sistemin en güçlü devleti merkezin “hegemonik” gücüdür. Bu hegemonik gücün yükseliĢi, üretim, ticari ve mali rekabet üstünlüğüne, düĢüĢü ise bu rekabet gücünün zayıflamasıyla açıklanır. 20 Realist uluslararası iliĢkiler teorisi ile jeopolitik arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. Temel olarak devlet politikalarının bölgesel, kuĢaksal ve yerel düzeyde coğrafi faktörlere bağlı olarak ifade eden teoriler Yunanca jeo (toprak) ve politika kelimelerinden Türkçe‟ye geçen “Jeopolitik” kavramına denk düĢmektedir. Jeopolitik anlayıĢa ya da jeopolitikacılara göre, devletin politikası, topraklarının büyüklüğüne, sınırlarının durumuna; komĢu ülke sayısına, kıyı durumuna, iç coğrafi durumuna ve baĢka faktörlere bağlıdır yani devletin politikasının belirlenmesinde bu ve baĢka coğrafi faktörler çıkıĢ noktasını oluĢturur.21 Coğrafyacı Retaille‟e göre jeopolitik iki yaklaĢım arasında gidip gelmektedir. Ġlki, bir yeniden yapılanma bilimidir ve o sebepten tarihsel bir bilimdir. Pragmatiktir ve dünyanın taĢıdığı her unsur onun için eĢsizdir. Birbiri ile aynı mekânsal özellikleri taĢıyan ancak siyasi birimlerin kendilerine özgü baskın eğilimleri üzerine düĢündürtür. Ġkincisi, devamlılıkları gözleyerek iĢe baĢlayan ve kehanet arayıĢı ve önceden belirlenmiĢ bir geleceği doğrulatmayı gösteren öngörüsel bir bilimdir. Ona 20 Faruk Yalvaç, “ Uluslararası ĠliĢkiler Kuramında Yapısalcı YaklaĢımlar”, Atila Eralp(der.),Devlet, Sistem ve Kimlik Uluslararası ĠliĢkilerde Temel YaklaĢımlar, ĠletiĢim, Ġstanbul, 2008, s.170 21 Ġbrahim Okçuoğlu, Emperyalist KüreselleĢme ve Jeopolitika, Ceylan Yayınları, Ġstanbul, 2009, s.51 22 göre iki model de tarihte önceden var olmuĢ Ģeyleri kapsar: çünkü ilk durumda, yapılan gözlenmiĢ gerçeği veya güncel olayları esas aldığı için; ikincisinde ise baĢarı ve etkinliğe bağlı olarak tarihi az ya da çok etkilemiĢ manivelaların eyleme geçmesine büyük önem verdiği içindir. 22 Tüm jeopolitik modellerin bir tarihi olduğunu savunan Retaille, jeopolitiği tarihten ayıran Ģeyi, yorumların bolluğu ya da birlikte var olan ve birbirlerine karĢıtlık gösterirken, kabul ettirmeye çalıĢan gerçeğin yeniden yapılandırılmasındaki bolluk olarak ifade eder. 23 Geleneksel jeopolitikçiler deterministik bir biçimde uluslararası çatıĢmaları (belli bir toprak parçası üzerindeki çatıĢmalar veya sınır çatıĢmalarını) ve yayılmacı politikaları diğer tüm faktörleri dıĢlayarak sadece coğrafya öğesiyle açıklamaktaydı. Bu yaklaĢım, halen özellikle stratejik ve askeri yaklaĢımlarda geçerli olmakla beraber, coğrafyacılar artık bunu bir ölçüde terk etmiĢ görünüyor. Çünkü bu tür yaklaĢımlarda coğrafya dıĢı siyasal, toplumsal ve ekonomik faktörler göz ardı edilmektedir.24Bu yeni yaklaĢıma eleĢtirel jeopolitik adı verilmiĢtir. Bu yaklaĢımı uluslararası iliĢkiler ve coğrafya bilimleri ile uğraĢan bazı akademisyenler benimsemeye baĢlamıĢtır. Bunlardan bazıları, jeopolitiği dünya politikalarının bir gerçekliği olarak kabul etmekten ziyade, sosyal, kültürel ve politik boyutları olan bir olgu olarak değerlendirmenin daha doğru olacağını iddia etmektedir. Elitist, devletçi, güvenlikçi, militarist ve emperyalist jeopolitik söylemi, popüler kültür ve hatta gündelik hayatın sıradanlığını bile içine alacak Ģekilde bir çalıĢma alanı olarak gören 22 Denis Retaille, “Tarihte Jeopolitik”, Avrasya Dosyası Jeopolitik Özel Sayısı, KıĢ 2002, Cilt:8, Sayı: 4, s. 36 23 Retaille, a.g.m s. 31 24 John O‟Louglin ve Luc Anselin, “ Geography of International Conflict and Cooperation: Theory and Methods”Michael Don Ward (ed.),The New Geopolitics, Gordon and Breach Publishers, Philadelphia, 1992, s.14‟ten aktaran Tayyar Arı, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma Hegemonya ĠĢbirliği,MKM Yayıncılık, Bursa, 2008, s.225 23 eleĢtirel jeopolitik, daha önce sözü edilmeyen konuları da artık analize rahatlıkla dahil ediliyor.25 Dünyadaki her türlü güç algısının değiĢimine bağlı olarak realist teorinin yerini yeni teorilere bırakması ile özellikle 1990‟lardan sonra uluslararası iliĢkilerde Immanuel Wallerstein‟ın Dünya Sistemi yaklaĢımı sınır çalıĢmalarının öncelikli eğilimi olmuĢtur. Geleneksel yaklaĢımlara limoloji disiplininin bakıĢ açısı eklenmiĢtir. Limoloji (limology), sınır çalıĢmalarına yönelik bilimsel bir disiplindir. Disiplinler arası yaklaĢımla sınırları inceler. Sınırları toplumsal organizasyon ve insan psikolojisine dayalı karmaĢık sosyal olaylarla ilgili algılayan bir yaklaĢımı içerir. Büyük oranda felsefeciler, sosyologlar, siyaset bilimciler, sosyal psikologlar vb. tarafından teklif edilen sosyal temele dayalı, çağdaĢ sosyal bilimlerin içeriğine uygun, artan oranda çok disiplinli yaklaĢıma dayanır. 26 Bu bakıĢ açısının konusu eleĢtirel jeopolitiğin konuları ile benzer bir yaklaĢıma sahiptir. Devlet sınırları çalıĢmalarına daha sentezci yaklaĢan Dünya sistemi teorisinde merkez- çevre ve yarı çevre olarak adlandırılan coğrafi bölgeler incelenir. Kapitalist üretim sisteminin oluĢturduğu üretim alanları oluĢmuĢtur. Bu üretim halkalarının bazı bölümlerinde kâr ve üretim yoğunlaĢma göstermektedir. Az sayıda ülkeyi içine alan bu tür bölgelere merkez adı verilmektedir. Daha az kârlı olan üretim halkalarına –ki bu durum daha geniĢ bir coğrafya için geçerlidir- periferi (çevre) denmektedir.27 Semi-Periferi (yarı çevre) bölge ve ülkelerde hem merkezdeki hem periferi (çevre)‟ deki ekonomik faaliyetlere benzer faaliyetler görülmektedir. 28 Limoloji çalıĢmalarında bunun 25 Kenan ArıbaĢ, Küresel Çağda Siyasi Coğrafya, Çizgi Kitabevi, Konya, 2007 s. 12 Karabağ, a.g.e s.50 27 Tayyar Arı, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma Hegemonya ĠĢbirliği, MKM Yayıncılık, Bursa, 2008, s.304 28 Arı,a.g.e s. 306 26 24 anlamı; sınır çalıĢmalarının „küresel, ulusal ve yerel‟ olmak üzere üç mülki seviyede çalıĢılması gerektiği ve „ Çevre‟ ve „merkez‟ fikri göreceliliğidir. 29 Bu görecelilik inceleme alanının kapsamını geniĢletmiĢ, analizlerde çok disiplinliliği zorunlu kılmıĢtır. Bunun yanında küreselleĢme nedeni ile ülkeler, coğrafi bölge ve kuĢaklararası geçiĢlilik artmıĢtır. Bunun doğal bir sonucu olarak devlet sınırlarının önemi yerini bölgesel ve uluslararası örgütlerin kapsamına bırakmaya baĢlamıĢtır ve ulus- devletlerin sonunun geldiği tartıĢmalarını alevlendirmiĢtir. 5. Kimlik ve Sınırlar Günümüz sınır çalıĢmalarını kimlik üzerine yapılan çalıĢmalar ile eklemlemek çatıĢmaların çözümlenmesi açısından faydalı bir yaklaĢımdır. Self determinasyon ilkesi ile önemi artan kimlik-sınır iliĢkisi yükselen etnik milliyetçilik ile doruk noktasına ulaĢmıĢtır. Mülki etnik sınırlar etnik ve politik kimliklerin en önemli unsurlarından biridir. Eğer belirgin bir milli kimlik, sabit sınırlar, mülki sabit devlet ve politik bütünlük yoksa, genellikle kimlik sorunları ortaya çıkar. 30 Asya‟da bunun örneklerine daha sık rastlanmaktadır. Örneğin Türkistan‟ın genç cumhuriyetlerinin hiçbirinde homojen nüfusa rastlanmamaktadır. Bu ülkelerden yüzölçümü en büyük olan Kazakistan‟da 2009 verilerine göre nüfus %63,1‟i Kazak, %23,7 Rus, %2,8 Özbek, %2,1‟i Ukraynalı, %1,4‟ü Uygur, %1,3‟ü Tatar, % 1,1‟i Alman ve %4,5‟i diğer halklardan oluĢmaktadır. 31 Özbekistan ise nüfusu homojene en yakın olan ülkedir ve %80 i Özbeklerden oluĢmaktadır. Nispeten sade bir coğrafi yapıya sahip olan bu bölgeler göç almaya oldukça elveriĢlidir. Bütün bu demografik 29 Vladimir Kolossov, “ Border Studies: Changing Perspectives and Theoretical Approaches”, Geopolitics,10, Routledge, 2005, ss. 606-632‟den aktaran Servet Karabağ, Jeopolitik Açıdan Sınırlar, Gazi Kitabevi, Ankara, 2008, s. 51 30 Karabağ, a.g.e s.55 31 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kz.html 25 hareketlilik hem yerli halklar arasında hem de göç etmiĢ nüfus arasında çekiĢme ve gerginliklere sıklıkla yol açmaktadır. Bu gerginlikler ülkelerin nüfus politikalarında etnik unsurların etkili olmasına sebep olmaktadır.Kazakistan Çinli göçü ile ilgili de kaygı taĢımaktadır. Resmi olarak 1200-5000 arasında Çinli Kazakistan‟a göç etmiĢtir. Resmi olmayan rakamlar 300.000‟i bulmaktaktadır. 1500 kilometrelik uzun ve kontrolü zor bu sınırın diğer tarafında 1.3 milyon kiĢinin yaĢadığı ve Kazakistan nüfusunun tamamının yalnızca 16 milyon olduğu düĢünüldüğünde bu kaygı anlaĢılır hale gelmektedir.32 ġüphesiz ki Çin Halk Cumhuriyeti kadim Asya‟nın en köklü siyasi birimidir. GeniĢ topraklarında onlarca farklı etnik grup bir arada yaĢamaktadır. Bu etnik gruplardan Ģüphesiz ki en önemlilerinden biri Uygur Türkleri‟dir. Çin hükümeti tarafından Sincan (Xinjiang) Özerk Bölgesi olarak adlandırılan Doğu Türkistan bölge açısından stratejik bir öneme sahiptir. Tarihi çağlarda batıdan ve kuzeyden gelen akıncılar için tampon vazifesindeyken, sonra Rusya ve diğer Avrupalı saldırganlara karĢı bir set oluĢturmuĢtur. Çin, özellikle ağır harp sanayini bu bölgeye kurarak, batıdan gelebilecek tehlikeleri önlemeyi planlamaktadır. 33 Çin‟in batıya açılan kapısı olarak nitelendirilen Doğu Türkistan bölgesi özellikle Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra ortaya çıkan bölge ülkeleri ile sınır teĢkil etmesi nedeni ile daha dikkat çekici bir önem kazanmıĢtır. 1990‟lı yıllardan bu yana Orta Asya ülkelerine yönelik Çin politikalarının dört temel alana yönlendirildiği görülmektedir. Bu hedefler “sınır güvenliğinin 32 Konuralp Ercilasun, “China in Central Asia: A Case Study of The Relationship Between China and Kazakhstan”, Commonwealth of Independent States Energy, Security and Development, New Delhi, 2007, s. 314 33 Saadettin Gömeç, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ, Ankara, 2011, s. 365 26 sağlanması, Doğu Türkistan‟daki bağımsızlık hareketlerinin kontrol altında tutulması, bölgede ekonomik hegemonyanın gerçekleĢtirilmesi ve enerji güvenliğinin sağlanması” Ģeklinde sıralanabilir. 34 Sovyetler Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında bulunan sınır sorunlarının büyük ölçüde çözülmüĢ görünmesine karĢın birliğin dağılması ardından bağımsız yeni devletlerin dıĢ politikalarının önde gelen sorunlarından birini teĢkil etmeye baĢlamıĢtı. Ülkelerin her birinin dıĢ politika ilkelerinin ve iç politika önceliklerinin farklı olması nedeni ile ortak bir güvenlik politikası belirlemek adına önce 1996‟da ġangay BeĢlisi olarak Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile anlaĢmaya varılmıĢ daha sonra beĢli 2001‟de Özbekistan‟ın katılması ile ġangay ĠĢbirliği Örgütü adını almıĢtır. Bu örgütlenme ile üye ülkeler ile güvenlik sorunları büyük ölçüde çözülmüĢtür ancak Tacikistan ile dağlık yapısı nedeni ile sınır geçiĢlerinde görece zorluklar yaĢanmaktadır. Bahsedilen ülkelerdeki Uygur Türkü azınlıkların Doğu Türkistan‟daki Çin hükümetinin baskılarına rağmen ayrılıkçı hareketleri desteklemesini engellemek Çin‟in iç politikasının dıĢ politikasına bir yansıması olarak görülebilir. 2004 yılı itibarıyla Doğu Türkistan ile Orta Asya Cumhuriyetleri arasında 22 gümrük kapısı açılmıĢtır. 35 Ticaretin büyük ölçüde buradan yapılmasını sağlayan bu durumun aynı zamanda insan hareketliliğini de artırdığı söylenebilir. Bütün bu etmenler ıĢığında devletlerin sınır politikalarının kimlik çatıĢmaları ve etnisite kavramından bağımsız değerlendirilemeyeceği açıktır. Bütün bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda Kazakistan Cumhuriyeti‟nin Çin ile olan sınır iliĢkilerini etkileyen iç ve dıĢ politika unsurlarını çok disiplinli bir yaklaĢımla incelemek çözülmüĢ ya da yeniden ortaya çıkabilecek potansiyeldeki sınır sorunlarını anlamamızda faydalı olacaktır. 34 35 Ahat Andican, “ Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, 12, 1, 2006, s.11 Andican, a.g.m. s.13 27 1. BÖLÜM ÇĠN VE TÜRKĠSTAN A. GiriĢ 1. Coğrafi Özelliklerine Göre Türkistan Ġle Ġlgili Tanımlamalar: Merkezi Asya, Orta Asya ve Ġç Asya Asya‟nın ortası baĢka bir deyiĢle Orta Asya tanımlaması tartıĢmalara açık bir konudur. Coğrafyacılar, akademisyen ve teorisyenler konunun bazı noktalarında mutabakata varabilmiĢ olsalar da bu kapsamda Türkistan coğrafyası ile de ifade etmenin doğru olduğu düĢünülmektedir. Bu bölümde öncelikle Orta Asya bölgesinin coğrafi ve demografik özelliklerine, tezin konusu olan sınır politikaları ile coğrafyanın özellikleri arasındaki iliĢkiye değinilecektir. Bu iliĢkiyi bölgenin tarihi ve Çarlık Rusyası sonrası Sovyetler döneminde sınırların belirlenmesi bağlamında geçirdiği dönüĢümün seyri ve bu seyri belirleyen etmenler izleyecektir. ġüphesiz ki bölgede birincil öneme sahip tek güç odağı Rus menĢeili yönetimler olmamıĢtır. Bölgenin Ģekillenmesinde Çin Halk Cumhuriyeti( Çin) de, önemli bir yere sahiptir. Özellikle Soğuk SavaĢ sonrası kutup değiĢimleri sonucunda Amerika BirleĢik Devletleri de bölgede etkin olmaya baĢlamıĢ, bölgenin sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynaklar nedeni ile enerji jeopolitiğinin belirleyici devleti olarak önde gelmekteydi. 28 Rus coğrafyacı Yuri Bregel “An Historical Atlas of Central Asia” adlı eserinde Merkezi Asya‟yı coğrafi unsurlar açısından tanımlamıĢtır. Bregel Batı bölümü Hazar Denizi‟nin doğusundaki Turan düzlüğünü ve onun kuzeyinde TiyenĢan ve Pamir Alay dağlarının doğu kısmını, Kopet dağlarının güney eteklerine uzayan Kazak bölgesini içerir; ve doğu kısmı Tarim havzasının yüksek platolarını ve Cungar havzasını (Tarım havzası yüksek Tibet platosundan Kunlun aralığı ile ayrılırken, TiyenĢan dağları diğerinden ayrılır) içerir. Orta Asya‟nın bu iki ana parçası, sıklıkla Doğu ve Batı Türkistan olarak anılır. Orta Asya‟nın doğusu ve batısı arasında uzanan dağ sistemleri Pamir‟in büyük çoğunlukla doğu batı çaprazından yayılır. Bu dağların en yüksek noktası 7, 496 m ile Darvaz dağ sistemi (Batı Türkistan‟da) ve 7,719 m ile Kongur dağ sistemi (Doğu Türkistan‟da)‟ne ulaĢır. Bu alanların bazısı (özellikle Pamir Alay‟da) dikey yönde zor insan hareketliliği yapar, ama bu sınırlar çoğunlukla belirsiz değildir. 36 UNESCO‟nun tanımına göre Orta Asya, Moğolistan ve Çin‟in batısını, Hindistan ve Pakistan‟ın kuzeyini, Ġran‟ın kuzeydoğusunu, Afganistan, Rusya ve Ortadoğu bölgesi ile eski Sovyet Cumhuriyetlerini içermektedir. Bölgeyi tanımlamak için kullanılan diğer bir metot ise etnik kökendir. Bu metot genellikle doğu Türkleri, Doğu Ġranlılar ve Moğolların nüfuslandığı bölgelerde kullanılmıĢtır. Bu bölgeler Sincan, Sibirya‟nın Müslüman/Türk bölgeleri, beĢ Orta Asya ülkesi, Afgan Türkistanı, Tibet, Kuzey Pakistan ve Afganistan‟ı kapsamaktadır. Bu belirtilen halklar bu geniĢ alanın “yerli halkları” olarak düĢünülür.37 36 Yuri Bregel, An Historical Atlas Of Central Asia, Brill, 2003, s.2 Ainur Nogayeva, Orta Asya’da ABD, Rusya ve Çin Stratejik Denge ArayıĢları, USAK Yayınları, Ankara 2011, s.97 37 29 Ġç Asya‟nın sınırlarını L.Lıgeti Ģu Ģekilde ifade eder: Bu sınır yukarda Ural Dağlarından baĢlar, Akmolinsk yaylasından geçer, Merkezi Altayların dıĢından dolanarak biraz kuzeye kıvrılır, sonra Güney-Sibirya‟nın kenar dağ zincirine varınca oradan doğuya doğru, ta Büyük Kingan dağına varıncaya kadar, hep o zinciri takibeder; orada tabii bir coğrafya hududu bulunmadığından, itibari olarak çizilen bir hat boyunca Bramaputra‟ya varır. Bu en uzak güney-doğu noktadan dik açı Ģeklinde batıya döner, Himalaya zincirinin kuzeyini takip ederek Dünya- Tepesi‟ne, Pamir‟e ve onu kucaklayarak hafif kuzey- batı yönünde Hazer Denizinin doğu kıyısına kadar uzanır. Bu arada Afgan Türkistanı denilen, Afganistan‟ın kuzey kısmını içine alır, fakat öte taraftan bugünkü Türkmenistan‟ın Kuzey- Ġran ve Türkmen Balkanları arasında uzanan güney-batı köĢesini sahasından dıĢarıda bırakır. Batıda Hazer Denizi‟nin doğu kıyısını, Ural nehrini, sonra Ural dağlarını takiple Ġç-Asya sınırının kuzey çıkıĢ noktasına ulaĢır.38 Orhun Abideleri‟nde bölge bir Türk yurdu olarak ifade edilir. Bilge Kağan Yazıtı Kuzey yüzünde bu coğrafya sınırları çizilmiĢtir. 39 Bölgenin Rusya ve Çin istilasından sonra, kararlı bir Ģekilde RuslaĢtırma, asimilasyon ve değiĢik Türk boylarını ayrı birer millet göstererek aralarındaki her türlü tarihi bağı koparma, böylece “böl, yönet” politikasını sürdürmelerinin bir neticesi olarak, özellikle “Türk, Türkçe, Türkistan” gibi kelimeler her türlü resmi 38 L. Ligeti, Bilinmeyen Ġç Asya, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 527, Ankara, 1998, S.15 39 “Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O Ģimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa ilde sıkıntı yoktur. Doğuda ġantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaĢmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin‟e kadar ordu sevk ettim, Tibet‟e ulaĢmama az kaldı. Batıda Ġnci nehrini geçerek Demir Kapı‟ya kadar Ordu sevk ettim. Kuzeyde Yır Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından iyisi hiç yokmuĢ. Ġl tutacak yer Ötüken ormanı imiĢ.” 30 yazıĢmalardan çıkarılmıĢtır.40 Bu kapsamda “Orta Asya” kavramının bu politikaların bir sonucu olarak bizatihi Ruslar tarafından ortaya atıldığı söylenmektedir. Ancak Rus dili iki farklı terim içermektedir. “Orta Asya”dar kapsamlı bir tanımdır ve Rus sınırları içine girmiĢ bölgeyi iĢaret eder. Bir diğer tanım olan “ Merkezi Asya” daha kapsamlı bir tanımdır ve Rus hakimiyeti altına girmemiĢ bölgeleri de kapsar. 41 Antik Çin tarihi belgelerinde, “Batı bölgeleri” terimi batı Çin‟i tanımlama için kullanılmıĢtır. Orta Asya‟nın farklı bir bölgesi olarak tanımlanması gerektiğini ilk kez 1843 yılında bir yer bilimci olan Alexander von Humboldt tarafından ortaya atılmıĢtır. Asya‟nın sınırları hakkında birçok tanım yapılmıĢtır. Bu bölge birçok kaynakta Stalin yönetimi döneminde de kullanılan Türkistan adı ile anılır. En dar kapsamlı tanımlama Sovyetler Birliği‟nin yaptığı tanımdır. Buna göre Orta Asya Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan‟dan oluĢur. Moğolistan ve Kazakistan‟ı kapsamaz. Bu tanım SSCB döneminde Rusya dıĢında da kullanılmıĢtır.42 Sınır iliĢkilerini belirleyen ana etmenlerden biri fiziki özelliklerdir. Çin ile sınırı olan Sovyet sonrası cumhuriyetlerin varlık alanları Türkistan kavramı kapsamında incelendiğinde belirleyici faktörlere odaklanmak daha kolay olmaktadır. Türkistan özellikle Orta Asya coğrafyası olarak tanımlanan bölgenin güney doğusuna, Batı Çin bölgesine denk düĢmektedir. Batı Türkistan ve Doğu Türkistan olarak ikiye ayrılmaktadır. Batı Türkistan‟ı bugünkü sınırları ile Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan‟ın güneybatısı ve Tacikistan‟ın kuzeyi olarak 40 Alâeddin Yalçınkaya, Sömürgecilik Pan Ġslamizm IĢığında Türkistan 1856’dan Günümüze, Lalezar, Ankara, 2006, s.19 41 Nogayeva, a.g.e s.98 42 Nogayeva a.g.e s.97-98 31 ifade edebildiğimiz gibi, Orta Asya‟nın batısı olarak da ifade edebilmekteyiz. Doğu Türkistan bölgesi bugün Çin egemenliği altındaki ġincang(Xinjiang) Uygur Özerk Bölgesi‟nin bulunduğu kadim Türk bölgesidir. Dağlık bir yapıya sahip olan bölgede özellikle güneye inildikçe dağların yükseltisinin arttığını ve yaĢam koĢullarını zorlaĢtırdığını söyleyebiliriz. Türkistan‟ın dörtte biri dağlarla kaplıdır. Çinlilerin doğu yakasına TiyenĢan dağları adı verdiği Tanrı Dağları doğuda Gobi batıda Kızılkum çölüne kadar olan bölgedeki sıradağlara verilen isimdir. GeniĢliği batıdan doğuya 2500 km‟ye kadar uzanır. Batı ve Doğu Türkistan‟ı ayıran önemli yer Ģekli ise Pamir Dağlarıdır. Bölge çok sayıda akarsuya sahip olmasına rağmen kapalı havza özelliği taĢımaktadır. Kaynağını Tanrı Dağları‟ndan alan akarsulardan bir kısmı kar ve buzlardan beslendiği için yılın tamamında su taĢırlar ve kapalı havzada yer alan göllere dökülürler. BaĢlıcaları, Sir Derya, Amuderya, ZerafĢan, Tarım, Çu ve Ġli nehirleridir.43 Türkistan‟da birçok göl de bulunmaktadır. Bunların en önemli özelliği sahanın Ģiddetli buharlaĢmaya maruz kalması nedeni ile kurumaya yüz tutmuĢ ya da su seviyeleri çok düĢük hale gelmiĢ olmasıdır. Dünyanın en büyük iç denizi olan Hazar Denizi bölgenin batı sınırında bulunmaktadır. Ertek, Yayık, Sağız, Cim akarsuları buraya dökülür. Amuderya ve Sirderya nehirlerinin döküldüğü Aral Gölü bölgesinde nükleer denemelerin de yapılması ve buna bağlı olarak radyoaktif kirliliğin de etkisi ile ekolojik dengeyi bozmaktadır. Kazakistan‟da bulunan BalkaĢ gölü bir diğer göldür. Bu göle Ġli ırmağı dökülmektedir. Önemli göllerinden biri de Kırgızistan‟da bulunan Issık Göl ve nükleer denemelere kurban verilmiĢ olan LopNor Gölü‟dür. 43 Ramazan Özey, Dünya Platformunda Türk Dünyası Ülkeler Ġnsanlar ve Sorunlar, Aktif Yayınevi, Ġstanbul, 1999, s.112 32 Orta Asya Uzmanı Bregel‟e göre bölgenin iklimi Orta Asya‟nın tamamında sert karasal iklim ve kuraklıktır. Kuzeyden güneye ve dağlardan düzlüklere artar. Buna göre Orta Asya üç ana doğal bölgeye ayrılır: step, çöl ve dağlar. YaklaĢık TiyenĢan dağları,Sir Derya nehri ve Aral Denizi‟nin kuzeyine uzanan step alanı, doğuda Mançurya‟dan batıda Macaristan‟a Avrupa kıtasının büyük step sahasının bir parçasıdır. Steplerin kuzey kısmı kuzeyde Sibirya ormanlarının ön step sınırı olmaya baĢlayan otlakları içerir, step bölgelerinin çoğu, buna rağmen, yarı çöl stepi ya da çöl stepi ile birçok nehir, seyrek bitki ve bazı tuz tavası ve tuz gölleri içerir. Step alanlarının güneyi, kuru Üst Yurt platosu birçok daha küçük kum çölleri, üç önemli çöl, Karakum, Kızılkum ve Taklamakan çölleri ile çevrelenen Orta Asya‟nın en büyük parçasını iĢgal eden çöl alanına uzanır. 44 (Ek-1) 2. Çin Coğrafyası Asya kıtasının ikinci Rusya, Kanada ve ABD‟den sonra dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip dördüncü ülkesi olan Çin günümüzde 9.326.410 kilometrekare karasal alana sahiptir. Sovyetler Birliği‟nin çökmesinden sonra batı alanında yeni bir hâkimiyet alanına sahip olan yeni cumhuriyetler ile birlikte 22.000 kilometrelik bir sınır alanı oluĢturdu. Sınırlarını Kuzey Kore (1416 km), Rusya (4300 km), Moğolistan(4677 km), Kazakistan (1700 km), Kırgızistan (1100), Tacikistan (414 km), Afganistan (210 km), Pakistan (523 km), Hindistan (4057), Nepal (1415 km), Bhutan (470 km), Myanmar (2185 km), Laos (505 km) ve Vietnam (1300 km) ile paylaĢır. Bu sınırlarından en uzunu olmamasına rağmen en sorunlusu Hindistan‟dır. Çin komĢuları ile olan sorunlarını barıĢ içinde birlikte yaĢamanın beĢ ilkesine uygun olarak çözmüĢtür. 1990‟lardan itibaren kazan-kazan yaklaĢımı ile çoğu komĢusu ile 44 Bregel a.g.e s.2 33 olan sorununu baĢarı ile çözmüĢtür. Orta Asya‟daki sınırları en kolay çözülen sınır problemleridir çünkü Çin bu hükümetleri güvenlik tehditlerine karĢı koruyacağı konusunda desteklemiĢtir.45(Ek-3) Çin devlet yönetimi için en önemli ve değiĢmez ilke ülkenin mutlak bütünlüğüdür. Temel görevlerin dıĢında genel yetkilerle donatılmıĢ olan merkezi yönetim Çin halkının mutluluğu için gereken her türlü tedbiri almak ve sosyalist halk demokrasisini uygulamakla yükümlüdür. 46 20. yüzyılın baĢına kadar imparatorluk olarak kalan Çin, imparatorluk sistemi ile askeri, siyasi ve ekonomik açıdan bölgede hakimiyet alanı oluĢturmuĢtur. M.Ö 206-M.S 220 yılları arasında Çin‟i Han sülalesi yönetmekteydi. Kültürel, sosyal ve siyasal alanlarda önemli bir noktaya gelen uygarlığın bu tarihten itibaren varlığını devam ettirebilmesinin birçok nedeni vardır. Önde gelen nedenlerden biri etkin bir hükümet yapısının ve bürokrasinin oluĢturulması idi. Ġmparatorlar danıĢmanlara sahipti. Mandarin adı verilen bürokratlar çeĢitli sınavlara girerek bürokrasiye adım atıyordu. Bu dönemde ekonomik yapı da çok güçlüydü. Kent kültürü batıdan daha önce burada mevcuttu ancak yine de imparatorluk gücünü köylüden almaktaydı. Köylülerden alınan vergiler imparatorluğun devamını sağlamaktaydı. Konfüçyüs öğretisinin de imparatorluğun gücünün artmasında büyük bir etkisi olduğu söylenebilir. Han sülalesinin Çin‟i yönettiği bu dönem Orta Asya‟da da Büyük Hun Ġmparatorluğunun hüküm sürdüğü bir dönemdir. Çin ile Büyük Hun Ġmparatorluğu 45 Wenwen Shen, “ China and its Neighbours: troubled relations”, http://www.euasiacentre.eu/pub_details.php?pub_id=46 , EriĢim 15.11.2012 46 Bekir Parlak ve Cantürk Caner, KarĢılaĢtırmalı Siyasal ve Yönetsel Yapılar, Alfa Aktüel Yayınları, Ġstanbul, 2005, s.262 34 arasındaki mücadelede Çin‟in savunma hattında olduğu görülür. Çin‟in taaruz hattına geçiĢi Çin tahtına imparator Wu‟nun geçiĢi ile baĢlar. Hunlara karĢı siyasal bir üstünlük kurma stratejisi ile yola çıkılır. Türkistan ve Çin tarihinin kesiĢtiği ilk dönemlerde bu stratejinin önemini Eberhard dört ana nokta üzerinden açıklar 47: 1- Hunların kuzeyden yaptıkları bazı akınlar, baĢkenti ve önemli bazı iç merkezleri devamlı tehlike altında bırakıyordu. 2- Çin baĢkentine gelen değerli eĢyalar, batı Shen hsi, Kansu ve Türkistan yoluyla oluyordu. Hunlar bu yolları hakimiyetleri altında tutmaktaydılar. Ticaretin emniyetle yapılabilmesi ve kervanların herhangi bir zarar uğramadan Çin baĢkentine ulaĢabilmesi için, bu yolun kendi kontrolleri altına geçmesi gerekiyordu. 3- Hunların Kansu‟daki hakimiyetleri, tehdit edici bir durum gösteriyordu. Eğer, güneylerinde yavaĢ yavaĢ güçlenmekte olan Tibetlilerle anlaĢırlarsa, daha büyük bir tehlike oluĢturabilirlerdi. O bakımdan bu iki gücü birbirinden uzak tutmak gerekiyordu. 4- Çin güçlenmeye ve zenginleĢmeye baĢladığı halde, hala Hunlara hediye ve prensesler göndermeye48 devam ediyordu. Bu da onur kırıcı bir durum olarak görülüyordu. Türkistan coğrafyasında milattan önce bu Ģekilde baĢlayan Türk-Çin hakimiyet mücadelesi, Rus Çarlığı‟nın bölgeyi iĢgali de dahil olmak üzere günümüze kadar devam etmiĢtir. 47 AyĢe Onat, “Çin Türkistan ĠliĢkilerinin BaĢlangıcı Hakkında Bazı Bilgiler”, Belleten, Cilt LIV, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Aralık 1990, Sayı 211, ss.913-914 48 MÖ. 200 yılları civarında Hun Hükümdarı Mete ile Çin Ġmparatoru Kao-Tzu arasında yapılan ve uzak doğunun ilk antlaĢması olarak kabul edilen dostluk ve barıĢ antlaĢmasının Ģartlarından biri Çinli bir prensesin Hun hükümdarına eĢ olarak gönderilmesini içeriyordu. Bu antlaĢmanın önemli maddelerinden biri de Çin Seddi‟nin Çin ve Hun devleti arasında sınır olarak kabul edilmesidir. 35 19. yüzyılın ortalarında nüfus patlaması, ekonomik durgunluk, yolsuzluk ve köylülerin emeklerinin sömürülmesinden rahatsızlık duyması nedeni ile toplumsal bir huzursuzluk dönemi yaĢanmıĢtır. Bu huzursuzluk ülkeyi Taiping Ġsyanı (18501864)‟na taĢımıĢtır. 49Hung Hiu-Çüan adlı bir kiĢinin önderliğinde çıkan ayaklanmaya yirmi milyon kiĢi katılmıĢ, Qing Hanedanlığına karĢı olan bu ayaklanma Mançular tarafından bastırılmıĢtır. 19. yüzyıl imparatorluk çözülmeleri de bu dönemde yaĢanmayabaĢladı. 1839-1842 yıllarında Afyon SavaĢı sonucunda Çin toprakları ve limanları Ġngilizler tarafından ticarete açılmaya zorlanmıĢtır. Çin‟in tarım merkezleri zarar görmüĢ ve resmi olmayan rakamlara göre 20 milyon kiĢi hayatını kaybetmiĢtir.50 SavaĢ sonrasında Çin Hong-Kong‟u uzun bir süreliğine Ġngiltere‟ye devretmiĢ, savaĢ tazminatı vermeye zorlanmıĢtır ve bu durum Çin‟de kapitülasyonlar devrini açmıĢtır. 51 1912‟de Sun Yat Sen tarafından cumhuriyet kurulmuĢ ancak bu durum ülkeye bir birlik getirmemiĢtir. SavaĢ lordları üstün konumlarını devam ettirmekteydiler. Sun Yat Sen liderliğindeki milliyetçi Kuomintag partisi 1921‟de Çin Komünist Partisi ile iĢbirliği yapmıĢtır. 1925 yılında Sun Yat Sen‟in ölümü sonrası yerine Çan Kay ġek geçti ve komünistlere yönelik baskı politikası uygulamaya baĢladı. Bu uygulama ile rejim diktatörlüğe yaklaĢtı. Kırsal elitler savaĢ beyleri ile iĢbirliği yaptı ve komünistler geri çekilmeye baĢladı. 1934-1935 yılları arasında komünistler tarafından Uzun YürüyüĢ gerçekleĢtirildi. Bu yürüyüĢ sırasında köylülerdeki devrimci potansiyel keĢfedildi. Bu iç karıĢıklık döneminde 1937 yılında Japonya Mançurya‟yı iĢgal etti. Bu 49 Wolfram Eberhard, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995, s.319 Judith G. Coffin ve Robert C. Stacey, Western Civilizations, New York, 2005, s.795 51 Eberhard, a.g.e s.317 50 36 dönemde milliyetçilerin yabancı sermaye ile iĢbirliği yaparak varlıklarını sürdürmeye çalıĢtığı ve nispeten geri çekildiği görülür. Japon iĢgali ile karĢı karĢıya kalan bölgelerde komünistlerin desteklendiği bilinmektedir. Mançurya‟nın da iĢgali komünistlerin yükselmesinde rol oynadı. Mao Zedung 1943 yılında Çin Komünist Partisi‟nin lideri olmuĢtur. Bu dönemde milliyetçilerin izole oldukları gözlemlenir. 1945 yılına gelindiğinde Çin Komünist Partisi‟nin üye sayısında artıĢ görülmeye baĢlanır. 1949 yılında Mao Zedung halkın da büyük desteği ile Çin Halk Cumhuriyeti‟ni kurdu. Etkili bir lider olan Mao, ekonominin düzenlenmesi, siyasal ve toplumsal düzenin yeniden kurulabilmesi için reformlar yapmayı amaçladı. Ġngiltere, Ġran ve Hindistan‟dan ithal ettiği afyon tüketimi toplumda bağımlılık düzeyindeydi ve toplumsal düzeni tehdit ediyordu. Bu tehdit üzerine Afyon kullanımı hakkında kısıtlayıcı düzenlemeler yaptı. Toprak reformu yapıldı, kadınların toplumsal statü olarak eĢitliği sağlandı. 1949-1953 yılları arasında özel giriĢimlere ağırlık verildi. 1953‟te hazırlanan birinci beĢ yıllık kalkınma planı Sovyetler Birliği ile yapılan iĢbirliği ile hazırlandı. Bu planla birlikte özetle sanayinin devletleĢtirilmesi ve tarımın kolektifleĢtirilmesi adımları ile Çin sosyalizme bir adım daha yaklaĢmıĢtır. Bu ekonomik plan bürokrasinin büyümesine yol açmıĢtır ancak eĢitsizlikler hala devam etmektedir. Kırsal alan kente göre daha geridedir. Mao Zedung 1956‟da “Yüz çiçek açsın, yüz fikir birbiri ile yarıĢsın” sloganı ile “Hundred Flowers Movement” ı baĢlatmıĢ, özgür düĢünce ortamı oluĢturmaya çalıĢmıĢtır ancak bu entelektüellerin komünist partiyi eleĢtirmesi ile sonuçlanınca bu kez de anti sağ bir kampanya baĢlatmıĢ, birçok insan sağcı olduğu gerekçesi ile tutuklanmıĢ muhalif görüĢler bastırılmıĢtır. 37 Mao‟nun amacı büyüyen bürokrasiyi engellemek, eĢitsizliği gidermek ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmaktı. Bunu yapabilmenin yolu insanların içindeki devrimci duyguları harekete geçirerek sosyalizme biraz daha yaklaĢabilmekten geçiyordu. 1958-60 yılları arasında yapılan “Büyük Sıçrama” (The Great Leap Forward) politikası ile de bu amaçlandı. Büyük sanayi ürünlerini ortaya çıkarmak için fabrikalara ihtiyaç olmadığı, köylülerin bunu kendilerinin de yapabileceği fikri ile yola çıkılmıĢtı ancak bu ütopik olduğu tartıĢmaları olan program baĢarısız oldu. Programın iyi koordine edilememesi iĢgücü ve kaynak israfına yol açtı. Ekonomi geriledi. Bütün bu olumsuz sonuçların devamında hava koĢullarının da etkisi ile otuz bin kiĢi aç kalarak yaĢamını yitirdi. 1960 yılında Mao Zedung‟un siyaseten uzaklaĢtığı ve Deng Xiaoping ve Liu Shoaqi‟nin ön saflarda yer aldığı görülür. Bu dönemde tarım üretimini artırmak için planlama yöntemi ile pazar mekanizmasını harmanlama benimsendi ancak Çin‟in ana sorunlarından biri olan eĢitsizliği yeniden gündeme getirdi. Bunun bir sonucu olarak Mao Zedung Çin‟de Kültür Devrimini baĢlattı. Çin‟i sosyalizme yeniden dönerek parti ve ulusun sınıf mücadelesini durdurmaya çalıĢtılar. Ġlk evresinde Marksizm ve Leninizm savunuldu. Yirmi bin öğrenci bu dönemde Bang Kong çağrısı ile ayaklandı ve daha sonra kızıl muhafızları oluĢturdu. Kızıl muhafızlar imparatorluğun kalıntılarını yok etmek için mücadele etti ve aydınları öldürdü. Ġkinci evrede (19691971), Mao, düzeni yeniden tesis edebilmek için halk özgürlük ordusunu oluĢturdu ( People‟s Liberation Army) ve bu kuvvetler kızıl muhafızların Ģiddetini durdurdu. Kızıl muhafızlar eğitilmek üzere kırlara gönderildi. Son evrede ise (1972-1976), sınıf mücadelesi henüz bitmemiĢ ancak parti içinde bir kanat tarafından radikalizm 38 savunulmaya baĢlamıĢtı, diğer kanat ise sınıf mücadelesi ile çeliĢen ekonomik kalkınmaya eğilinmesini önerilmiĢti. 1976‟da Mao‟nun ölümü ile Çin Komünist Partisi‟nin baĢına Deng Xiaoping gelir ve Çin Komünizminde dönüĢüm baĢladı. Xiaoping Kültür Devrimi‟nin yıkımlarını en iyi onaracak lider olarak görüldü ve Maocu politikalardan uzaklaĢıldı. Ekonomide devletin rolü azaltıldı. Özel iĢletmeler teĢvik edildi. Piyasa yabancı yatırımlara ve uluslararası ticarete açıldı. Sanatçı ve aydınlar partinin bağımlılığından çıktı. Ġyi yetiĢmiĢ memurlarla Çin bürokrasisi toparlanmaya çalıĢıldı. 1980‟ler ile Çin ekonomisi büyümeye baĢladı. Bu büyüme ve hızlı geliĢme ülkede bazı dezavantajlı durumlar ve grupların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu olaylardan en büyüğü 1989‟da meydana gelen Tiananmen Meydanı olaylarıdır. Pekin‟in Tiananmen meydanında toplanan öğrenciler hızla yükselen enflasyon ve yolsuzluk protesto edilirken öğrenciler ve aydınlar daha fazla demokrasi isteği taleplerini dile getirdiler ancak çıkan olaylarda askerler öğrencilere ateĢ açıldı ve hareket bastırıldı. Olaylar sonrası oluĢan siyasi baskı ekonomide gerilemeye neden oldu. 1992‟de reformist hareketler yeniden ortaya çıktı. 1993‟de Deng Xiaoping‟in yerine Jiang Zemin geçti. 1997 ile birlikte küresel ekonomiye entegrasyon süreci baĢladı, baĢta Dünya Ticaret Örgütü (WTO) olmak üzere çeĢitli örgütlere üye oldu. Çin tarihinde bu dönem rasyonel ve bilimsel karar vermek mekanizmalarının, uzmanlaĢmanın ön planda olduğu, teknokratlar dönemi olarak anılır. 39 2003‟e kadar görevini sürdüren Zemin‟den sonra Hu Jintao Çin Halk Cumhuriyeti‟nin cumhurbaĢkanlığı görevini üstlendi ve 2013 Mart‟ında görevi Xi Jinping‟e devretti. 52 2010 yılında Japonya‟yı geride bırakan, Amerika BirleĢik Devletleri‟nden sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline gelen Çin Halk Cumhuriyeti Uluslararası Para Fonu‟nun 2014 sonu açıklamasına göre satın alma gücü paritesini 17,6 trilyon dolara yükselterek rakibi Amerika BirleĢik Devletleri‟ni geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline gelmiĢtir. Bütün bunlara karĢı Çin‟in en büyük zaafı rejimidir. Ġnsan hakları sorunları, kısıtlanmıĢ azınlık hakları, kalkınmanın getirdiği sosyal ve çevre sorunları, bölgesel kalkınmıĢlık farklılıkları, Çin ekonomisinin yarattığı yıpratıcı rekabet Pekin hükümetinin yakın gelecekte baĢını ağrıtacak baĢlıca konular olarak tahmin edilebilir. 53 1 Ekim 1949‟da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti‟nde 23 eyalet, 5 özerk bölge, 4 belediye bulunmaktadır. Eyaletleri, Anhui, Fujian, Gansu, Guangdong, Guizhou, Hainan, Hebei, Heilongjiang, Henan, Hubei, Hunan, Jiangsu, Jiangxi, Jilin, Liaoning, Qinghai, Shaanxi, Shandong, Shanxi, Sichuan, Yunnan, Zhejiang; özerk bölgeleri Guangxi, Nei Mongol (Ġç Moğolistan), Ningxia, Xinjiang Uygur, Xizang (Tibet); belediyeleri Pekin, Chongqing, ġangay ve Tianjindir. 54 Çin devlet yönetimi, dünyanın en güçlü merkezi yönetim ağına sahip ülkelerinden birisidir. Merkezi yönetim sosyal yaĢamın her kademesinde doğrudan etkide bulunabilecek güç ve mekanizmayla donatılmıĢtır. Yerel yönetimler kendilerine verilen görev ve yetkileri 52 http://www.nytimes.com/2013/03/15/world/asia/chinas-new-leader-xi-jinping-takes-fullpower.html?pagewanted=all&_r=0 53 Abdullah Gündoğdu, Türk Jeopolitiği, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2009, s.56-57 54 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ch.html (EriĢim 23.07.2013) 40 yerine getirirken her aĢamada merkezi yönetimin ve Komünist Parti‟nin siyasal, yönetsel ve adli denetimi altındadır. Yerel yönetimin özerklik alanları sınırlıdır. 55 3. Tarihi Süreç Ġçerisinde Orta Asya’da Kültür ve Kimlik Sorunları Türkistan‟ın 19. yüzyılın baĢlarında Rus iĢgaline uğraması ile bölgenin etnik yapısı değiĢmeye baĢlamıĢ Slav nüfus ağırlık kazanmaya baĢlamıĢtı. 1917‟de BolĢevik Devrimi ile Rus Çarlığı yerine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kuruldu. Burada kurulan komünist rejim, çağdaĢı olan diğer ülkelerin gerisinde kalmamak için kendine bir takım metotlar belirlemiĢtir. Bölge halklarının Ġslami kimliği günümüzde de etkisini gösteren islamofobi (Ġslam korkusu)‟nin yönetimi etkilemesine sebep olmuĢtu. XX.yüzyılın 20‟li yıllarında radikal BolĢevikler ile Türk-Ġslam Birliği fikrini benimseyen akımlar arasında milli mesele siyaseti üzerinde büsbütün bir görüĢ ayrılığı meydana gelir. Fikir çatıĢmalarının sonucunda Pantürkizm ve Panislamizm hareketleri arka arkaya darmadağın edilir ve milli-toprak sınırlarını belirleme meselesinde BolĢevikler‟in yöntemi zaferi kazanmıĢ olur.56 SSSR‟nin yaklaĢımının birçok yönden kapitalist yaklaĢımdan daha etkili olduğunu savunanlar vardır. Bu görüĢe göre kapitalist yaklaĢım, icra gücünü fiilî güce daha yani askerî-ekonomik gelir kaynaklarına bağlarken, komünist politika insan benliğine yönelmiĢ ve beyinleri ele geçirme noktasında hareket etmiĢtir. Silah ve Ģiddetin “güçlü olan hakimdir, hakim olan hükmeder” yaptırımı, atılan son merminin bitiminde zecrî gücün zayıflamasıyla sona erer. Fakat yıkanan beyinlerin 55 Parlak ve Caner, a.g.e. s.281 Arslan Koçiyev, Milli Özelliklere Göre Orta Asya‟nın Sınırlarının Belirlenme Politikası, Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt 7, Sayı 2, Ġlkbahar 2001, Ankara, s.297 56 41 farklı motivasyon unsurları ile beslenerek kullanılması, motivasyon edenin büyük hatalar yapacağı ana kadar süreklilik arz eder. Sovyet ideologları, bu yöntemi göz önünde bulundurarak sadece maddî unsurların belirgin olarak üstünlüklerini değil, psikolojik güç avantajlarını da kullanarak riske sokmamaya çalıĢmıĢtır. 57 Motivasyon edenin yaptığı en büyük hata 80‟lerde Gorbaçov‟un yapacağı Glasnost (açıklık) politikası olacaktır. Bu da psikolojik gücün avantajlarını azaltarak kurulmuĢ SSC‟lerin çözülmesine ve en nihayetinde Sovyetler Birliği‟nin çözülmesinde bir etken olacaktır. Ortak tarih ve kültüre sahip bu coğrafyanın milli uyanıĢ fikri Sovyet yönetimini önlemler almaya zorlamıĢ, bağımsız devletler kurmalarını engellemek amacıyla homojenliği ortadan kaldıracak çalıĢmalar yapmıĢlardır. Ortak tarih bilincini tahrip etmek, dil politikaları gibi yollara baĢvurmuĢlardır. Ġdari düzenlemeye dair ilk çalıĢmalar Çarlık Rusya‟sı döneminde yapılmaya baĢlanmıĢtı. Orta Asya‟da, Çarlık yetkilileri idari bölümlenmeyi kendi çıkarlarına kullanmıĢlardı: Türkistan Genel Valiliği üç emirliğin eskiden sahip olduğu toprakları yavaĢ yavaĢ kendine katmıĢtı, himaye altında tutulan iki eski emirlik neredeyse topraksız kalmıĢtı; aynı Ģekilde, muazzam büyüklükteki Kazak Bölgesi, Kazakların yaĢadığı bir toprak olan Semireçe‟nin Türkistan Genel Valiliği‟ne katılmasıyla bölünmüĢtü.58 Lenin büyük çoğunluğu Müslüman olan bölge halklarının yerlileĢtirilebilmesi adına 1917 yılında kurulmuĢ olan Türkistan Halk Komiserleri Konseyi 57 Mustafa Kalkan, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Üzerindeki Stratejik Planları, Bilge Kültür Sanat, Ġstanbul, 2007, s.26 58 Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların Ġmal EdiliĢi, çev. Mehmet Moralı Metis, 2000, s.95 42 (Türksovnarkom)‟ni kurmuĢtur. Nisan 1918‟de Moskova, aynı isimdeki valiliğin yerine Türkistan Özerk Sovyet Cumhuriyeti‟nin kurulduğunu açıkladı. Bu cumhuriyet, Rusya Federal Sosyalist Cumhuriyeti‟ne (RSFC)bağlandı. Temmuz ayında, Bölge Sovyeti Özbekçe ve Kırgızca‟yı59 özerk cumhuriyetin resmi dili olarak ilan etti.60 Böylece dil politikaları SovyetleĢtirme çalıĢmasında ilk kez kullanılmıĢ oldu. V.Ġ. Lenin (Ulyanov) 13 Haziran 1920‟de milli bölgesel sınırları belirleme meselesinin gerçekleĢmesi gerekliliğine iĢaret etti. V.Ġ.Lenin: 1) Türkistan‟ın Özbekiya, Kırgıziya, Turkmeniya‟ya ayrılması için etnik ve diğer haritaların hazırlanmasını; 2) Adı geçen üç kısmın birleĢme ve ayrılma koĢullarının detaylı bir Ģekilde meydana çıkarılmasını talep eder. “Kırgıziya” olarak ifade edilmiĢ siyasi birim sonrasında Kazak olarak adlandırılmıĢtır. 2. madde ile bu üç idari bölümleme dıĢında kalan tüm toplulukların varlığı tehlikeye girmiĢtir. Örneğin “Özbekistan” devleti ismi altında Tacikler, Sartlar, Fergana Kıpçakları, TaĢkent Kuraminleri, Türkler, Aral ve Fergana Karakalpakları, Fergana ve Sir Derya Kırgızları bulunması gerekecekti ve 1920‟de kurulan Kırgız ASSR‟i (1926‟dan sonra Kazak ASSR‟i adını almıĢtır.) Kazaklar haricinde Aral Karakalpakları, Yedisu Kırgızları, TaĢkent Kuraminlerinin bir kısmı sayesinde daha da geniĢleyecekti. Böylece sadece Türkmenistan yalnızca Türkmen kabilelerini kendi etrafında birleĢtirecekti. 61 59 Aslında Kazakça, çünkü o zamanlar Ruslar Kazaklara Kırgız diyorlardı. Roy, a.g.e. s.97 61 Koçiyev a.g.m. s.298 60 43 4. Sovyetler Birliği Dönemi’nde Türkistan’da Milliyetler Politikaları Türkistan halklarının kaderlerini belirleyen asıl tarih 1924 olmuĢtur. Bu tarihle birlikte Sovyetlerin bu halklar üzerindeki asimilasyon politikası hız kazandı. Komünizmi yaymak, bir bütünlük sağlayabilmek, milliyetçiliğin her türlüsünü engelleyebilmek ana amacı ile baĢlamıĢtı. Asimilasyon politikası toplumları komünizm ekseninde ortak dil, ortak geçmiĢ, kültür öğelerine yabancılaĢtırmıĢ, milli özelliklerinden uzak bir yapıya kavuĢturmuĢtur. 1924‟te evvelce var olan tüm idari varlıklar feshedilip, “bir etni-bir toprak” ilkesi ile Orta Asya haritası yeniden çizildi. SSCB Anayasası, Rus Ġmparatorluğu‟nu RSFSC ile diğer “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri” arasında bir birlik haline getirerek bu bölünmeyi onayladı: Bu cumhuriyetlerin içinde özerk cumhuriyetler, özerk bölgeler ya da ulusal topraklar bulunabiliyordu. Ancak nihai tercihin yapılabilmesi için 1936‟yı beklemek gerekti. 62 Bu cumhuriyetlerin oluĢturulması çalıĢmaları sonrası 1924 yılının Eylül ayında sınırlar Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir: 63 1. Özbek Cumhuriyeti: Daha çok eski Buhâra Cumhuriyeti topraklarını ( Buhâra, Kermin, Nur-Ata, KarĢı, ġehribaz, Baysun ve Sarı Asi), Semerkand ve TaĢkent bölgelerini içine alıyordu. 2. Türkmen Cumhuriyeti: Hazar kıyılarında Merv bölgesine kadar uzanan Türkmen toprakları ile Buhâra Cumhuriyeti‟nin Türkmenlerle meskûn olan Kerki ve Çarçuy vilâyetleri ve Harezm Cumhuriyeti‟nin Türkmen bölgeleri olan TaĢöz, Ġlyali, Parsu, Kunya-Urgenç, Mangıt, 62 63 Roy a.g.e , ss.99-100 Yalçınkaya a.g.e ss.414-415 44 Ambar-Mamak, Sadavar, Dargan-Ata ve Hocaili‟nin bir kısmını içine alıyordu. 3. Kazak Cumhuriyeti (1936‟ya kadar muhtar bölge): Akmescid, EvliyaAta‟nın bir kısmı, Mirazçul, Çimkent, Alma-Ata, Carkent, PiĢbek‟in bir kısmı, Taldu Kurgan ve Çizak‟ın bir kısmı ile Kazak topraklarını içine alıyordu. Ayrıca Amu Derya ve Harezm yakınındaki Karakalpak yerleĢme bölgelerinden meydana gelen Karakalpak Muhtar Bölgesi tahsis edildi. 4. Tâcik Muhtar Bölgesi ( Ekim 1924‟ten sonra cumhuriyet): KurganTube, Kulyab, DuĢenbe, Sır Derya bölgesinin bir kısmı, Carm vilayeti ile ZerefĢan bölgesi ve Batı Pamir bölgesi, Vakhan bölgesinin bir kısmı ile Sarasu bölgelerini içine alıyordu. 5. Kırgız Muhtar Bölgesi (Ekim 1924‟ten sonra cumhuriyet): Karakol bölgesi BiĢkek, Evliya-Ata‟nın bir kısmı, Nemangan ile Andican‟ın mühim kısımları, Fergana ve Hokand‟ın bazı bölgeleri ile OĢ ve Pamir‟in kuzeyini içine alıyordu. (Ek-2) Bu yeni idari düzenleme ile ulusların kimliğinde derin yaralar açan bazı geliĢmeler de yaĢanmıĢtır. Yüzyıllardır bu toplumların sembolü olmuĢ bazı Ģehirler egemenliklerinden alınarak baĢka toplumların sınırlarına dahil edilmiĢtir. Tacik nüfusunun bulunduğu Semerkand Özbekistan‟da kaldı. Aynı dönemde (1930), ortak Özbek-Tacik mirasını yıkmak için baĢkenti Semerkand‟tan TaĢkent‟e taĢındı, çünkü TaĢkent her zaman için bir “Türk” kenti olmuĢtu. Bu bölünme her iki tarafta da üzüntü yarattı; Tacikler Semerkand‟ın özlemini çekerken, Özbekler de Tacikistan‟ın 45 bağımsızlığının kendilerine dayatılmıĢ olduğunu düĢündüler. 64 Bu durum aynı zamanda Özbek-Tacik düĢmanlığının temellerini atmıĢtır. Bu bölünmenin sebeplerinden biri de Sovyet milliyetler politikasıdır. SSCB‟nin milliyetler politikasının üç unsuru bulunmaktadır: 1. Stalin‟in uyguladığı “Sovyet Etnolojik Okulu” diye adlandırılabilecek millet politikası, 2. Dile dayanan idari ve siyasi sınıflandırma 3. Halkların ve toprakların stratejik ve politik gerekçelerle bölünmesidir.65 Ruslar daha 15‟nci yüzyıldan itibaren kendilerinin özel bir misyonu olduğuna ve millet olarak, Rus ırkı olarak bu misyon içinde seçilmiĢ olduklarına ve bu misyonu gerçekleĢtirmek için ellerinden gelen tüm gayreti göstermelerinin lüzumuna inanmıĢ ve beraber yaĢadıkları diğer toplumları da buna inandırmıĢlardır. 1700‟lerden itibaren Rus modernleĢme çabaları çerçevesinde Rus ilmini, edebiyatını, sanatını ve felsefesini geliĢtirmek için her türlü çalıĢmayı baĢlatmıĢ, geniĢ çapta eğitim ve öğretime önem vermiĢler ve Milli Misyon fikrini de pekiĢtirmeye devam etmiĢlerdir. Rus milliyetçiliği iĢte bu misyon yani üstün görev duygusu ve buna layık üstün millet anlayıĢı içinde geliĢmiĢtir.66 64 Roy, a.g.e. s.100 Ali Faik Demir, “Orta Asya Ġslam Cumhuriyetlerinde Ġslam ve Etnisite”, Orta Asya’nın SosyoKültürel Sorunları: Kimlik, Ġslam, Milliyet ve Etnisite, Ertan Efegil ve Pınar Akçalı ( Der.), Gündoğan Yayınları, Ġstanbul, 2003, s.116 66 Oya Akgönenç Muğisuddin, “Rusya Federasyonu‟nun DıĢ Politika Hedefleri ve Bunlar Üzerindeki Etken Faktörler”, Avrasya Dosyası Rusya Özel Sayısı, Sayı 1, Cilt 1, Ankara, 1994, S.21 65 46 5. Sovyet Döneminde Cumhuriyetler Arası Sınır Temelli AnlaĢmazlıklar Sovyet Sonrası Orta Asya Cumhuriyetleri‟nde milliyetçilik, bağımsızlığın itici güçlerinden biri olmuĢtur. Tarihi kökleri, gelenekleri ve inançlarını temsil edecek sembol ve mitler ıĢığında bağımsızlık sembollerini oluĢturan devletler, bayraklarında Kırgız GüneĢi, Kazak GüneĢi, Özbek Yıldızı, Türkmen Yıldızı gibi sembollere yer vermiĢtir. Türkistan coğrafyası devletlerinden Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan‟da otoriter liderler etrafında pek çok yönü ile otoriter olarak ifade edilebilecek devlet rejimleri kurulmaya baĢlandı. Bu otoriterleĢmenin ana sebebi serbest piyasa ekonomisine geçebilmek, demokratik değerlerin yerleĢmesi ve bu olguların gerçekleĢmesini milli değerleri koruyarak sağlayabilmektir. Tacikistan ise uzun bir süre iç problemleri ile uğraĢmıĢtır. Demokratik rejim arayıĢındaki Kırgızistan bağımsızlığın ilanı ile etnik unsurların taleplerine ve demokratikleĢme adına getirilen yeni fikirlere açık olmuĢtur. Bu açıklığın bir sonucu olarak ülkede iç karıĢıklıklar ve meĢruiyet tartıĢmaları sık sık yaĢanmıĢ, iki devrime sahne olmuĢtur. Kazakistan da içinde baĢta Ruslar olmak üzere birçok halka ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Ruslar azınlık olarak tanımlanması tartıĢılabilecek oranda Kazakistan‟da bulunmaktadır. Birliğin dağılmasından sonra bölgede uzun yıllar devam eden SovyetleĢtirme politikalarının kalıntıları Rus milliyetçiliğinin yeniden alevlenmesi korkusunu Kazakistan‟a önlemler alma zorunluluğu getirmiĢtir. Nursultan Nazarbayev etnik gruplara ayrıcalık konusunda tavizsiz bir tutum izlemektedir. Özbekistan lideri Ġslam Kerimov da benzer bir tutumla her türlü muhalefete ve dini- etnik fikirlere izin vermemekte, Özbek kimliğini ve dini bütünlüğü korumaya almaktadır. Türkmenistan da 47 Kazakistan ve Özbekistan‟a benzer bir tutum içerisindedir.“Türkmen” kimliğini yeniden yerleĢtirebilmek adına bilimsel ve kültürel çalıĢmalar yapılmaktadır. Sovyet Milliyetler politikası kapsamında “Homo Sovieticus” 67 oluĢturmaya çalıĢan SSCB yönetimindeki SSC‟lerde daha önce de üzerinde durulduğu Ģekilde homojenlikten uzak bir yapı oluĢturulmuĢtu. Ulus-devletleĢme süreci yeni Türkistan ülkelerinde ağır adımlarla gerçekleĢirken demokrasi figürünün yerleĢmesi zaman alacaktır. Kırgızistan Kırgız toplumuna uygun bir demokrasi kültürünü yerleĢtirebilmek amacı ile kuruluĢundan itibaren reformlara baĢlamıĢ ancak çabalar sekteye uğramıĢtı. Nursultan Nazarbayev Kırgızistan‟ın bu baĢarısızlığını demokratikleĢmenin ilk Ģartı olarak ekonomik kalkınma olarak görmemesi olarak ifade etmiĢtir.68 Ona göre bir ülke demokratik olmak istiyorsa önce ekonomik Ģartları iyileĢtirmelidir ve bu yol haritası üzerinden gitmektedir. Bulunduğu bölge itibari ile Kazakistan, Çin Tacikistan, Afganistan ve Özbekistan‟la komĢu olan Kırgızistan‟ın iç içe geçmiĢ sınırlarının ulusal politikalarının tamamında büyük bir etkiye sahip olduğu görülür. Bölge halkının yerleĢme biçimi ve kültürünün getirdiği Ģekilde kendilerini aynı anda üç farklı milliyete ait olarak ifade etmeleri baĢta Kırgızistan olmak üzere etnik çatıĢmaların ve etnik gruplara yönelik politikalar geliĢtirilmesi zorunluluğunu getirmiĢtir. Örneğin, Tacikistan‟daki Kulab bölgesindeki bir kiĢi, kavim olarak Türk, yerel kimlik olarak Kulabi ve uyruk olarak Tacik olduğunu söyleyebilir. 69 Aynı Ģekilde etno-linguistik olarak Özbek veya Türkmen, kabile bağı 67 Sovyet Ġnsanı Banu Avar‟ın Nursultan Nazarbayev ile Röportajı, Kökümüz Bir Diyor, Banu Avar‟la Sınırların Arasında Kazakistan Belgeseli, sn.4.48-4.56 69 Demir, a.g.m. s.118 68 48 olarak Barlas ya da Kungrat, bölgesel olarak Kulabi veya Garmi, dini olarak Müslüman ya da Yahudi Ģeklinde tanımlanabilir. 70 B. Sınır Belirleyen AntlaĢmalar ve SSCB-Çin ĠliĢkileri 1.Tarihsel Arka Plan Orta Asya‟nın kadim halklarından olan Çinliler ile bölgede uzun yıllar hâkimiyetini sürdürmüĢ Ruslar tarih boyunca çeĢitli nedenler ile karĢı karĢıya gelmiĢtir. Bu nedenlerden birisi bu iki halkın meĢruiyet sağladığı politik birimlerin sınırlarının belirlenmesi konusundaki anlaĢmazlıklardır. Sovyetler Birliği‟nin dağılması ile birlikte Çin‟in batı ve doğu sınırında Rusya Federasyonu ile sınır sorunlarını çözebilmek adına anlaĢmalar imzaladığını görmekteyiz. Bu anlaĢmaların niteliği ve öneminin anlaĢılabilmesi iliĢkilerin tarihi arka planının iyi anlaĢılması gerekmektedir. ÇalıĢmanın bu bölümünde öncelikle bu iki politik birim arasında 17. yüzyıldan baĢlayarak tarihi antlaĢmalar ıĢığında sınır iliĢkileri incelenecektir. KomĢu ülkelerin iliĢkilerinin tarihi tüm coğrafyalarda sert mücadelelere sebep olmuĢtur. Yakın iĢbirliği, mal ve kültür alıĢveriĢi, ortak düĢmana karĢı ortak çıkarların savunulması dönemlerini, gerginlik ve çatıĢma dönemleri izlemiĢtir. XIX. ncu ve XX. nci yüzyılda Avrupa devletleri arasındaki iliĢkilerin neden olduğu sayısız savaĢa kıyasla Rusya ve Çin arasındaki iliĢkiler nispeten sakindi; silahlı çatıĢmalar pek seyrek olduğu gibi yerce ve zamanca da sınırlıydı. 71 Ġki ülke arasındaki sınır sorunları genel olarak her iki ülkenin devlet rejiminin ve liderlerin tutumu ile paralel geliĢmiĢtir. Ġki ülkenin de komünist bir rejimle yönetilmesi ancak politikalarda 70 Demir, a.g.m. s.118-119 Fahri Çeliker, “Sovyetler Birliği ve Çin Amansız Bir DüĢmanlık mı? Yoksa Yeni Bir BaĢlangıç mı?”, Stratejik Etütler Bülteni, Genelkurmay BaĢkanlığı Basımevi, Sayı: 74, Ankara, 1981 s.31-38 71 49 farklılık olması Moskova ve Pekin‟i sık sık karĢı karĢıya getirmiĢtir. SSCB‟nin mirasçısı olan Rusya Federasyonu bu mirasın getirdiği olumlu getirilerin yanında sınır sorunları, dıĢ borçlar gibi konuları da sahiplenmek zorunda kalmıĢtır. Bu dönemde yalnızca Çin ile değil, Ukrayna, Baltık ülkeleri, Finlandiya, Japonya gibi ülkelerle de sınır sorunları yaĢamıĢtır. Bu sorunlardan bazıları taraf ülkeler nezdinde antlaĢmaların yeniden görüĢülmesi yoluyla çözülmüĢ bazıları ise çözümsüz kalmaya devam etmiĢtir. Sino-Rus iliĢkileri genelde, ve özellikle sınır sorunları, bölgenin uluslararası iliĢkilerinin ana unsurudur. Rus ve Çinli akademisyenlerin son dönemlerdeki tarih yazıcılığı bu iki devin ortak tarihlerinin nasıl olduğu konusunda çok değerli bakıĢ açıları sağlar. Rus ve Çinli akademisyenlerin aynı tarihi olaylara farklı yaklaĢımları Orta Asya‟daki istikrarsızlığın tarihsel köklerini yansıtır ve Çin-Rus güç mücadelesinin günümüzdeki bakıĢ açılarına ipuçları sağlayabilir. Akıllarda tutulmalı ki Rusya, Çin ve Müslüman dünyayı etkileyen bölgenin tarihi tümden incelenmelidir.72 Bu açıdan hem Rus hem de Çinli akademisyenlerin konuya bakıĢı bölge tarihinin dinamiklerini anlamak açısından faydalı olacaktır. Rus yayılmacılığının ilk nüvelerini 16. yüzyılda görmekteyiz. Çin ve Rusya‟nın sınır iliĢkilerine ilk kez Amur bölgesinde 17. yüzyılda rastlıyoruz. Rusların 1651‟de Amur bölgesinde çatıĢtıkları ilk Çinliler, sınır postaları değil, yerli Moğol, Mançu ve Türk göçebelerinden haraç toplayan Mançu memurlarıydı. O zamanlar esas Çin sınırı, Çin Seddi‟nin yaklaĢık 1000 km güneyinden baĢlıyordu. 72 Alexei D. Voskressenski, Current Concepts of Sino-Russian Relations And Frontier Problems in Russia And China, Central Asian Survey, 13, 3, 1994, s.362-363 50 Amur Nehri ile Çin Seddi arasındaki bölgeyi Çinliler haraç bölgesi olarak görüyorlardı. 73 Ruslarla ile Çin Qing Hanedanlığı arasında sınır konusunda ortaya çıkan ilk anlaĢmazlık daha önceden de değinildiği üzere Sibirya‟nın zaptı ile baĢlar. Kazaklardan bir grup Amur nehri boyunca aĢağıya inerek, Çinlilerin hakim oldukları bölgelerde “yasak”(vergi) toplamıĢ ve buralarda Çinli memurları öldürmekten çekinmemiĢti. Kazakları takiben Moskova hükümeti, kendi asker ve sivil adamlarını yollamakta ve Amur nehri boyunca Rus hakimiyeti yayılmakta idi. Rus ilerleyiĢini Çin kuvvetleri durdurdu. Çin kuvvetleri, Albazin ve Nerçinsk Rus kalelerini hücumla zapt etmek suretiyle, Rusların Amur boyunca denize kadar inmelerini önlediler. Bu durum karĢısında Moskova hükümeti, Çin devletiyle müzakerelere giriĢmek ve bir anlaĢma imzalamak zorunda kalmıĢtı. 74 Müzakereler esnasında Cezvit misyonerler tercüman olarak rol almıĢlardır. Çince, Rusça ve Mançu dilinde yapılan antlaĢma metinlerinde bilhassa sınırların tespitine dair kısımlarda, tercüme güçlüğünden dolayı bazı haksızlıklar yapılmıĢtır.75Nerçinsk AntlaĢması Ağustos 1689‟da Çin-Rus sınırının belirlenmesi giriĢiminde bulunularak ve diğer çatıĢmalardan kaçınılarak sonuçlandırıldı. Buna rağmen Qing Hanedanlığı reddetmeye devam etti, özellikle Opium SavaĢından sonra, Çin‟in “adil olmayan antlaĢmalar” olarak düĢündüğü ek sınır antlaĢmaları müzakere edildi. 76 On sekizinci yüzyıldan itibaren Sino-Sovyet iliĢkilerinin ağırlık merkezi Orta Asya‟ya doğru kaymaya baĢlamıĢ, bu bölgenin birçok bölümü sadece Rus ve Çin‟in 73 Çeliker, a.g.m., ss.31-32 Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi BaĢlangıçtan 1917’ye Kadar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1987, s.237-238 75 Eberhard, a.g.e s.307 76 Eric Hyer, The Sino-Russian Boundary Settlement” IBRU Boundary and Security Bulletin Summer, 1996, s.90 74 51 değil aynı zamanda diğer ülkelerin de dıĢ merkezi olmaya baĢlıyordu. Rusya‟nın kuzey Sibirya ve Kazakistan üzerine olan hareketliliğine bölgedeki kolonileĢme, tarımın geliĢmesi ve Rusya‟nın devlet ve milli çıkarlarını yansıtan ticaret eĢlik etti. 77 Bu yüzyılda iki ülke arasında yapılan ilk antlaĢma 1727 Kyahta AntlaĢmasıdır. Nerçinsk‟te belirlenen sınır yalnızca Amur bölgesi ile ilgili idi. Sınırın batıya doğru uzanan kısmı bu antlaĢma ile saptandı. Bu kısım Argun Nehri‟nin yukarı kısmından baĢlamakta ve Sayan Dağları‟nın batısına kadar devam etmektedir. Bu kesim, aĢağı yukarı Sovyet- Moğol sınırına uyar, Kyahta AnlaĢması, hem bir bütün olarak hem de toprak düzenlemesi bakımından genel olarak bir çıkar dengesidir. 78 Nerçinsk AntlaĢmasına göre Çin‟e ait olan Amur Nehri‟nin kuzey kıyısı 1850 yılında Ruslar tarafından iĢgal edildi. Bundan sonra Doğu Sibirya Genel Valisi Muravyof Çin‟in kuzey sınırı hakkında görüĢmeler yapılmasını Pekin‟den istedi ve bu görüĢmeler, Mayıs 1858‟de Amur kıyısındaki Aygun‟da yapıldı. 79 1858‟de Aygun AntlaĢması ile Rus sınırı Amur ve Ussuri Nehirlerine doğru taĢındı(pushed) ama nehrin batı alanları gelecekteki müzakerelerde görüĢülmek üzere nehrin batı kısmı “ortak mülkiyet” olarak aynen kaldı. 80 Çin-Sovyet batı sınırı ilk kez 1860 Pekin AntlaĢması ile belirlendi. Ġkinci Amur‟un aĢağı kısmı, Ussuri ve Pasifik ile sınırlandırılmıĢ ve Nerçinsk anlaĢmasına göre aynı Ģekilde Çin‟e ait olan bölge, ilk önce bir Rus- Çin kondominyomunun yönetimine bırakılmıĢtır. Sonra Pekin AntlaĢması‟yla 14 Kasım 1860‟ta kesin olarak Rusya‟ya katıldı. AnlaĢmanın ikinci maddesi ile de kuzeyde Sayan Gölü‟nden Issyk- 77 Voskressenski, a.g.m. s.374 Çeliker, a.g.m,s.32-33 79 Çeliker, a.g.m., ss 32-33 80 Hyer, a.g.m., s.90 78 52 Kul güneyindeki dağlara, oradan Kokond‟a uzanan bir çizgiyi izleyecekti. 81 1864 Çuguçak(Tarbagatay) görüĢmeleri sonunda Ruslar bu maddeyi kendi lehine çevirdi. 82 1860 Pekin AntlaĢması Rusya için, Uzakdoğu‟da olduğu gibi, Çin Türkistan‟ında da son derece elveriĢli koĢullar getiriyordu; çünkü bu antlaĢmayla St. Petersburg, KaĢgar‟da bir konsolosluk açma ve ticaret yapma yetkisini alıyordu. KuĢkusuz Rus gezgin ve tüccarlar bu fırsatı iyi değerlendirmiĢti ancak bu dönemde bu bölgede bağımsız devlet kurmaya çalıĢan Yakup Bey‟in ayaklanması sebebi ile Sinkiang83‟da bir karmaĢa hüküm sürmekteydi. 84 1877‟de Çin bir saldırı düzenledi ve Yakup Bey öldürüldü. Ruslar Çin ile 1879‟da yapılan Livadia AntlaĢması uyarınca Çin Ġli vadisi karĢılığında Tekes vadisini bırakıyordu. 4 milyon rublelik bir tazminat ödemeyi, KaĢgar ve Hotan‟a ulaĢan tepeleri Rusya‟ya bırakmayı ve Sinkiang‟ın belli baĢlı yedi kentinde konsolosluklar açma hakkını tanımayı kabul ediyordu. 85 Taraflar arasında anlaĢmazlık çıktı. Ġzleyen müzakereler 1881‟de St.Petersburg (Ġli) anlaĢması ile sonuçlandı, Ruslar Ġli Bölgesinden çekilmek için bölgesel bir tazminat aldı ve ġincang „da ticarette ve diğer haklarda imtiyazlı hale geldi. 86 (Ek-4) 1884‟te KaĢgar Bölgesi‟nde Çin-Rus Sınır Protokolü tarafından taslağı çizilen Pamir Dağları‟nın bir bölümü dıĢında Çin-Rus Orta Asya hattı belirlendi ama asla çizilemedi. Pamir Bölgesindeki sınır Anglo-Rus faktörü nedeni ile çok daha karmaĢıktı. Sonuç olarak Büyük Britanya ve Rusya bölgede yerleĢim konusunda müzakere etti ama, Çin bu anlaĢmanın bir parçası değildi. 1924‟te yeni Rus 81 Çeliker, a.g.m, s.33 Çeliker, a.g.m, s.33 83 Ġli Bölgesi 84 René Cagnat ve Michel Jan, Ġmparatorluklar BeĢiği SSCB, Çin ve Ġslam’ın arasında Orta Asya’nın Yazgısı, Çev. Erden Akbulut ve T. Ahmet ġensılay, Alan Yayıncılık, Ġstanbul, 1992, S. 130 85 Cagnat ve l Jan, a.g.e. s.130 86 Hyer, a.g.m, s.90 82 53 Hükümeti ve Çinli otoriteler yeni sınır antlaĢmasının müzakere edilebileceği konusunda anlaĢtı ama yeni antlaĢmanın imzalanmasından önce önceki antlaĢmalar “geçersiz” olarak düĢünülecekti. 87 Sınır iliĢkileri bağlamında Moğolistan iki ülke için önemli bir siyasi problem konusu olmuĢtu. DıĢ Moğolistan Rusların fayda çemberi altındaydı. 1911 sonlarında Urga‟dan Hukuktu bağımsızlığını ilan etti ve Çinlileri ülkeden kovdu. Rusya ile DıĢ Moğolistan‟ın bağımsızlığını tanıyan bir anlaĢma yapıldı, bununla Rusya yine ülkeyi fayda çemberi içerisinde değerlendirecekti. 1913‟te DıĢ Moğolistan‟ın muhtariyetini tanıyan, fakat Moğolistan‟ı Çin devletinin ittifakına dahil eden bir Rus-Çin ittifakı aktedildi. Rusya ihtilalinden DıĢ Moğolistan da etkilendi ve nihayetinde bir Sovyet Cumhuriyeti olarak Sovyet Rusya‟nın tam hakimiyeti alanına girdi. Çin bu bağımsızlığı tanımamıĢ ve Çan-Kay ġek 1944‟te yazdığı eserinde Çin‟in 1840 sınırlarının yeniden çizilmesi ve DıĢ Moğolistan‟ın iadesini konu etmiĢtir. 88 1949‟da komünist Çin ile Moğolistan Halk Cumhuriyeti karĢılıklı olarak elçilik tahsis ettiler. Ulan Batur‟a Çin‟den 12.000 iĢçi gönderildi. 1964‟te bu iĢçiler de Çin‟deki Rusların bölgeden ayrılmasına benzer Ģekilde Ulanbatur‟dan ayrılmıĢlardır. (Ek-5) 2. Sovyetler Birliği- Çin Sınır ĠliĢkileri 1917‟de Rus Ġhtilali oldu. Temelde Çarlık Rusya‟sının baskısına karĢı bir baĢkaldırı olan ihtilalde BolĢevikler ile MenĢevikler arasındaki mücadele Vladimir Ilyich Lenin önderliğindeki BolĢeviklerin zaferi ile sonuçlandı. Sovyetler Birliği asırlar süren Rus Çarlığı dönemi yerini iĢçi sınıfının yönetimde etkili olduğu 87 88 Hyer, a.g.m s.90 Eberhard, a.g.e. s.342-343 54 komünist rejime bıraktı. Bu esnada dünyada Birinci Dünya SavaĢı devam etmekteydi. Yeni kurulan Sovyet Rusya savaĢtan ağır yaralar ile çıktı. Ġç huzurun sağlanması ve savaĢın getirdiği toprak kayıplarının telafi edilmesi Sovyet Rusya‟nın birincil hedefi idi. Bu amaçla Mart 1918‟de Rusya ile savaĢtığı devletler arasında Brest Litovsk BarıĢ AntlaĢması imzalandı. Rusya için çok pahalıya mal olan bu antlaĢma ile Rusya batıda Polonya, Baltık devletleri, Finlandiya, Ukrayna ve Beyaz Rusya topraklarının bir bölümünü kaybetti. Romanya ile yaptığı BükreĢ antlaĢması ile Beseraya‟yı bu ülkeye verdi. Böylece Rusya‟nın elinden 3 milyon kilometrekarelik toprak ve 62 milyon insan çıktı. Kayıplar o kadar çoktu ki, Petersburg (daha sonra Petrograd ve sonra Leningrad, sonunda ise yine Petersburg) sınıra yakın olduğu gerekçesiyle baĢkent Moskova‟ya taĢındı. 89 Aynı dönemde Çin de itilaf devletleri safında Birinci Dünya SavaĢı‟nın içine çekilmiĢti. Bu nedenle uzun süredir savaĢmakta olduğu Japonya‟yla iliĢkilerinde olumlu yönde bir beklenti olmuĢtu. Mançu ve Sovyetler Birliği döneminde Qing Hanedanlığı ve Çarlık Rusyasından miras kalan sınır sorunu devam etti ve 1930‟larda ciddi askeri çatıĢmalara neden oldu. 1932 ile 1938 yılları arasında 500‟den fazla sınır ihlali kaydedildi. 1938‟de Zhanggufeng (Khasan) „de ve 1939‟da Nomonhan (KhalkaGol)‟da gerçekleĢen askeri çatıĢmalar bu süreçte meydana gelen ciddi sınır çatıĢmalarına iyi birer örnektir.90 89 Sander, a.g.e s. 391-392 Akihiro Iwashita, “ Border Dynamics in Eurasia: Sino- Soviet Border Disputes and The Aftermath”, Journal of Borderland Studies, Vol.23, No.3, Fall 2008, s.72 90 55 Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın sonunda Sovyet ordusu kuzeydoğu Çin‟i Japon kontrolünden “kurtardı” ve sınır nehirleri Amur ve Ussuri‟yi iĢgal etti. Fakat Sovyetler Birliği nehrin Çin tarafında bulunan adaları Çin‟in kendi hakkından geri çekilmesinden sonra bile iĢgal etmeye devam etti. Zaman zaman Çin Sovyetleri Çin‟e karĢı “emperyal” tavrından dolayı eleĢtirdi ama onlar Sovyet ordusunu tartıĢmalı adalar ya da bölgelerden zorla çıkaramadı. 91 1949‟da Çin‟de “Büyük Çin SavaĢı “ olarak tabir edilen savaĢ sona erdi. Mao Zedung komünist Çin Halk Cumhuriyeti‟ni kurdu. Sovyetler Birliği bu savaĢ esnasında önce Mao‟yu durdurmaya çalıĢsa da daha sonra Çin komünistlerine destek verdi. Çin ile Sovyetler Birliği arasında ideolojik bir görüĢ ayrılığı bulunmaktaydı. Ġki ülke arasında çıkan her çatıĢma dünya konjoktöründe yer edinen komünizmin farklı fraksiyonlarının çatıĢması olarak algılansa da gerçekte durum bu kadar ile sınırlı değildi. Aslında yarım milyar insanın yaĢadığı büyük bir ülkede komünistlerin zafere ulaĢması, Sovyet bloğuna ciddi bir güç getiriyordu ancak bazı problemler de yok değildi. Çin, Bulgaristan veya Çekoslavakya gibi bir uydu olmayacaktı ve uygulamada komünist dünyada ikinci bir lider güç ortaya çıkmıĢtı. 1950‟de sonuçlanan bir antlaĢma ile SSCB komünist Çin‟e Mançurya‟daki demiryollarını devredecek, ancak kısa süreliğine Port Arthur‟daki deniz üssünü elinde tutacaktı. 92 KruĢçev dönemine kadar Çin ve Sovyetler Birliği arasında yoğun bir iĢbirliği vardı. Sovyetler Birliği Çin‟in birinci beĢ yıllık kalkınma planını hazırlamıĢ karĢılıklı iĢbirliği çerçevesinde bilimsel araĢtırma anlaĢmalarına imza atmıĢtır. 91 Iwashita, a.g.m, s.72 Nicholas V. Riasanovsky ve Mark D. Steinberg, BaĢlangıçtan Günümüze Rusya Tarihi, Çev.Figen Dereli, Ġnkılap, Ġstanbul, 2011, S. 583 92 56 1950‟lerde KruĢçev‟in bir arada yaĢama ilkesine en sert muhalefeti Çin gösterdiği halde, 1970-82 yılları arasında kendisi ABD ve Batı Bloku ile iyi iliĢkiler kurmuĢ hatta Sovyetler Birliği‟ne karĢı BirleĢik Cephe oluĢturmuĢtur.93 Ġki ülke iliĢkisinin seyri 1959 yılında meydana gelen Çin-Hindistan silahlı çatıĢmasında Sovyetlerin Hindistan‟ın yanında yer alması ve aralarındaki güvenin zedelenmesi ile değiĢmiĢtir. Buna ek olarak Sovyetler Birliği, KruĢçev döneminden itibaren isteklerine cevap verilmemesi üzerine Çin‟e verdiği desteği geri çekip 1960 yazında Çin‟e gönderdiği uzmanları geri çağırmıĢtır. 1960‟ların baĢında Çin iĢgal altındaki adaları kurtarmaya çalıĢtı. Çin-Sovyet sınır müzakereleri baĢladı. 1964‟te Sovyet tarafı mevcut sınırın talveg prensibine 94 uygun olarak yeniden ele alınmasını temelde kabul etti. Lakin, Nikita KruĢçev Heixiazi Adası‟na talveg prensibinin uygulanmasını reddetti ve Sovyet kontrolü altında kalması konusunda ısrar etti. Çin haklı olarak adanın kendine ait olduğu konusunda ısrar etti. Müzakereler Rusya ve Çin‟in Amur ve Ussuri nehirleri üzerindeki tartıĢmalı adalar nedeni ile arası açılması nedeni ile çözüme ulaĢılamadan durdu.95 2 Mart 1969‟da Çin Zhenbao adasına saldırdığında Sovyetler Çin‟in cüreti nedeni ile neye uğradığını ĢaĢırdı. Zhenbao olayından sonra, tüm Çin-Sovyet sınır alanında Moskova ve Pekin arasında nükleer savaĢı da içeren topyekün savaĢın kıyısına gelindi. Rusya Çin‟i sınır alanında istikrarı sağlamak için mevcut konumun korunmasına razı etmeyi denedi. Ancak, Çin Zhou Enlai ve Aleksei Kosygin‟in 11 Eylül 1969‟daki görüĢmesi arifesinde Zhenbao adasını kontrol altına aldı. Bundan 93 BarıĢ Adıbelli, Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2009, s.74 Akarsu yatağının en derin noktalarının birleĢtirilmesi ile oluĢturulan hattır. 95 Iwashita, a.g.m, s.72 94 57 sonra, Sovyetler Çin‟in taleplerine ılımlı yaklaĢtı ve Amur ve Ussuri Nehri üzerinde bulunan birkaç adayı bıraktı. Sovyetler bu adalar üzerindeki de facto kontrolünü devam ettirdi ama Çin zaman içerisinde aĢama aĢama Sovyetlerden kontrolü almada baĢarılı oldu.96 1969‟dan itibaren Çinlilerin en büyük endiĢesi Çin‟in nükleer merkezi olan Lop Nur‟a bir Sovyet saldırısı idi. Çin‟e göre uzun süreden beri uluslararası sistemdeki karĢılıklı nükleer caydırıcılık stratejisi Ģimdilerde Sovyetler Birliği ile Çin arasında Asya‟da baĢlıyordu. Bu nedenle nükleer silahların önemi artmıĢtı. Çin Sovyetler Birliği‟ne karĢı bir takım güvenlik stratejileri geliĢtirmiĢti. 97 1970‟lerin baĢında iki ülke arasındaki iliĢkiler Amerika BirleĢik Devletlerinin ilgisini çekmeye baĢlamıĢtır. 1970‟li yıllarda SSCB‟nin küresel politikası baĢarılı olunca bu tehdidi hisseden ABD, aynı Ģekilde bu tehdide maruz kalan Çin ile ittifak tesis etme ihtiyacını duymuĢ ve ABD DıĢiĢleri Bakanı Henry Kissinger‟in çabasıyla ABD BaĢkanı Richard Nixon 1972‟de, daha diplomatik iliĢkiler kurulmamıĢ olan Çin‟i ziyaret etmiĢti. SSCB‟ye yönelik oynan bu üçgen strateji oyununda SSCB, 1980‟li yılların sonunda küresel gücünün üstünlüğünü kaybetmeye baĢlamıĢtır. 98 1973 yılında BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟ndaki konuĢmasından önce Çin‟in yalnızca “burada ve oradaki birkaç kilometre kareyi” geri istediğini ifade etti. Bu Pamir Dağları‟nda 20,000 kilometrekare; Amur ve Ussuri Nehirleri‟ndeki adaları (yaklaĢık 1,500 kilometrekare); 64 Çin köyü ile çevrelenen Blagoveshchensk bölgesinde Amur nehrinin Rus kıyısında 140 kilometrekare boyunca; ve Qiqihar 96 Iwashita, a.g.m s.72 BarıĢ Adıbelli, Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni,a.g.e, s.75 98 N.Hidayet Ekrem, Çin DıĢ Politikası (1950-2000), ASAM Yayınları Uzakdoğu-Pasifik AraĢtırmaları Dizisi, Ankara, 2003, a.g.e, s.77 97 58 AntlaĢması ile 1911‟de Qing Hanedanlığı‟nın çökmesinden iki hafta önce devredilen Manzhouli yakınlarında(Moğolistan-ÇHC-Rusya kesiĢim noktasında) 375 kilometrekareyi içeriyordu. Toplamda 33.000 kilometrekareydi. 99 Sovyetler 1978‟de Ussuri nehrindeki -1969‟da çatıĢmaya neden olan da dahil olmak üzere- birçok ada üzerinde kontrolü bırakmaya razı olduğunu açıklamıĢtır. 100 Ama Çin‟e göre Sovyet sınırı üzerinde olan geniĢ ormanlar, dağlık yöreler ve verimsiz topraklardan teĢkil olan sayısız küçük nokta sorun olmaya devam etmiĢtir. Pekin söz konusu bölgenin boĢaltılması konusunda Moskova‟ya görüĢmelere baĢlanmadan önce ısrar etti ancak Moskova bunu kabul etmedi. 101 Çin DıĢiĢleri Bakanı Huang Hua, 3 Nisan 1979‟da Pekin‟deki Sovyet Büyükelçisi‟ne hükümetinin, 11 Nisan 1980‟de sona erecek olan Çin-Sovyet ittifak antlaĢmasını uzatmama kararında olduğunu bildirdi. Bunu herkes bekliyordu. Fakat bu arada bir Ģey oldu ki, tam bir sürprizdi: Pekin hiçbir koĢul ileri sürmeden Moskova‟yı iki ülke arasındaki sorunları çözümlemek için yeni görüĢmelere baĢlamaya davet etti. 102 1980‟li yıllarda yaĢanan üç geliĢme, Çin-Rusya iliĢkilerinin önündeki engellerin aĢılmasında önemli rol oynamıĢtır: 1. Sovyetlerin Afganistan‟dan çekilmesi; 2. Kamboçya‟yı iĢgal eden Vietnam‟a Sovyet desteğinin kesilmesi; 99 Hyer, a.g.m, s.90 Umut Bekcan, Yeni Dünya Düzeni’nde Rusya-Çin ĠliĢkileri, Phoenix, Ankara, 2013, s.67 101 Allen S.Whiting, “ Sino-Soviet Relations: What Next?”, Annals of the American Academy of Political and Social Science, Vol 476, No bilinmiyor, 1984, ss. 144-145 102 Çeliker, Sovyetler Birliği ve Çin a.g.m. s.38 100 59 3. Çin-Sovyet sınırındaki silahlı kuvvetlerin sayısının yüzde 80 oranında azaltılarak,1969 öncesi seviyesine çekilmesi. Bu geliĢmeler üzerine, özellikle Çin tarafının Rusya‟ya adım adım yaklaĢması ile iliĢkilerde yumuĢama dönemi baĢlamıĢtır. 103 Gorbaçov ve Xiaoping 15 Mayıs 1989‟da Pekin‟de Xiaoping‟in deyimi ile geçmiĢi kapatıp geleceği konuĢmaya baĢlamak için bir araya gelmiĢtir. ĠliĢkilerin normalleĢmesi yolunda Çin‟e yönelik bu stratejik açılım öyle olumlu bir hava estirmiĢtir ki, SSCB 4 Haziran‟daki Tiananmen Olayları 104‟na nasıl tepki vereceğini bilememiĢtir.105 Daha sonra baĢlayan ılımlı havayı bozmamak adına dikkat çekici bir tepki göstermemiĢtir. 80‟lerin sonunda iki ülke arasındaki normalleĢme süreci 16 Mayıs 1991‟de 7500 km‟lik sınırın %98‟i üzerinde anlaĢma sağlanmasıyla sona erdi. Kalan % 2 lik bölümle ilgili görüĢmeler ise SSCB‟nin Aralık 1992‟de resmen dağılması sonucu gecikmelerle birlikte fazla aksamadı ve Ekim 1992‟de Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Rusya‟dan ortak bir heyetin Pekin‟e giderek 1991 anlaĢmasının prensiplerine bağlılıklarını iletmeleriyle yeniden canlandı. 106 91 AntlaĢması 3700 103 Mehmet Seyfettin Erol ve Ġlyas Kamalov ,“Rusya-Çin: MiĢka ve Dragon‟un “Enerjik AĢkı”, Stratejik Analiz, Haziran 2006, s.90 104 Çin Halk Cumhuriyeti‟nde yapılan ekonomik ve siyasi reformları protesto etmek amacıyla Pekin‟de bulunan Tiananmen Meydanı‟nda baĢlayan protestolar 15 Nisan 1989-4 Haziran 1989 arasında gerçekleĢmiĢ ve 4 Haziran 1989‟da Çin Hükümetinin kanlı bir Ģekilde protestoyu bastırması ile sona ermiĢtir. Ancak hükümetin göstericileri Ģiddet yolu ile dağıtması dünyada tepki ile karĢılanmıĢtır. 105 Bekcan, a.g.e., S.30 106 Mustafa Aydın, Küresel Politikalarda Orta Asya Avrasya Üçlemesi, “Çin‟in Stratejik Hesaplarında Orta Asya”, Nobel, 2005, s.74-75 60 kilometresi nehirden 600 kilometresi (sınır geçiĢine düĢen bölüm) ise karadan geçen ortak sınır bölümünü tanımlamaktadır.107 3. Rusya Federasyonu ve Çin Sınır ĠliĢkileri Çin‟de 1989 yılında Mihail Gorbaçov‟un Çin Halk Cumhuriyeti‟ni ziyareti ile iki ülke arasında otuz seneyi aĢkın süredir devam eden gergin iliĢkiler yumuĢamaya baĢlamıĢtır. 1991‟de SSCB‟nin parçalanmasıyla Çin, Rusya Federasyonunu 27 Aralık 1991‟de tanımıĢ ve diplomatik iliĢki tesis edilmiĢtir. Çin bu iliĢkileri hızlandırmak için, 1992‟de “Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu KarĢılıklı ĠliĢki Temelinin OluĢturulmasına ĠliĢkin Ortak Deklarasyon”, 1994‟te “ Çin- Rusya Ortak Deklarasyon”u, 1996‟da “Çin Rus Ortak Deklarasyon”, 1997‟de “ Çin-Rusya Dünyanın Çok KutuplaĢması ve Yeni Dünya Düzenine ĠliĢkin Ortak Deklarasyonu”u, 1998‟de “Liderler zirvesi Ortak Basın Bildirisi” gibi Ģu ana kadar ikili iliĢkilerini geliĢtiren sekiz önemli anlaĢma yapmıĢtır. Çin-Rusya sınır anlaĢmazlıkları ve sınır bölgelerinde askeri kuvvet indirimi konusu da 1993-1997 yılları arasındaki çalıĢmalarla çözülmüĢ durumdadır. 108 Çin- Rus sınırının batı kesimi ile ilgili düzenlemeler 1994 yılında yapıldı. Moğolistan‟ın batısında bulunan 53 kilometrelik kısa sınırı belirleme anlaĢması Çin ve Rusya Federasyonu Arasında Sınırın Batı Kesimi Üzerine Anlaşma 3 Eylül 1994‟te Moskova‟da iki ülkenin dıĢiĢleri bakanları Andrei Kozyrev ve Qian Qichen‟in katılımları ile Çin Halk Cumhuriyeti CumhurbaĢkanı Jiang Zemin‟in Rusya‟ya ilk resmi ziyareti esnasında imzalandı. Bu anlaĢmanın imzalanmasından 107 Yakov Zinberg, “The Vladivostok Curve: Subnational Intervention Into Russo-Sino Border Agreements”, IBRU Boundary and Security Bulletin, Autumn 1996, s.76 108 Ekrem N. Hidayet, a.g.e s. 78 61 sonra üst düzey bir Rus yönetici Çin ve Rus sınırının Ģu anda %99 düzeyinde çözüldüğünü ifade etti. Çin‟in tepkisi dıĢiĢleri bakanlığı sözcüsü aracılığı ile Ekim 1995‟te geldi. Rusya ve Çin arasındaki sınır hattının batı ve doğusu boyunca olan hattın büyük bir kısmının “hukuken belirlenmiĢ” olduğunu ifade etti. 109 Bunların yanında Kozyrev‟in 1992‟de toprak tavizi olmayacak demesine karĢın Primoski Kraylığı bölgesi ve Ussuri nehri baĢta olmak üzere birçok bölgenin Çin‟e verilmiĢ olunması Moskova ile bölge yönetiminin arasını açmıĢtır. Çin‟e bırakılacak olan 14,9 kilometrelik araziyle beraber Çin‟in Tümen Nehri yoluyla denize ulaĢabileceği ve inĢa edilecek bir liman ile Trans-Sibirya demiryolunun yük gelirlerini düĢürebileceği eleĢtirileri getirildi. 110 Rus Devlet Duması Eylül 1994 antlaĢmasını 23 Haziran 1995‟te onaylarken All China Congress of People‟s Deputies 29 Aralık 1994‟te onaylamıĢtı. AnlaĢmanın 8. maddesinde anlaĢmanın 17 Ekim 1995‟te yürürlüğe girmesi öngörülmüĢtü.111 Sınır problemlerinin büyük ölçüde çözülmesi ile Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında farklı alanlarda iĢbirlikleri gündeme gelmiĢtir.1996 Stratejik iĢbirliği deklarasyonu ile her iki ülke birbirlerini ABD‟nin süper gücünün etkinliğini sınırlandırmaya yönelik birer stratejik kanat olarak görmeye baĢlamıĢtır. 112 Ġki ülke liderleri arasında üst düzey görüĢmeler bu dönemde hız kazanmıĢtır. Jiang Zemin- B. Yeltsin, 1990-1999 yılları arasında yedi kez, Jiang Zemin-V.Putin 109 Zinberg, a.g.m s.78 Burak DağkuĢ, “BelirsizleĢen Sınırlar: Çin-Rusya Sınırı”, http://akademikperspektif.com/2013/09/19/belirsizlesen-sinirlar-cin-rusya-siniri/ ( EriĢim: 14.02.2014) 111 Zinberg, a.g.m s.78 112 Erol ve Kamalov, a.g.m. s.91 110 62 2000 yılında bir kez ikili zirve yapmıĢlardı. Liderler yoğun diyalogu karĢılamak için 1998‟de gizli telefon hattı tesis etmiĢlerdir. 113 2001‟de iki taraf arasında yüksek düzeydeki temaslar yoğunlaĢmıĢ ve “Ġyi KomĢuluk, Dostluk ve ĠĢbirliği AnlaĢması” imzalanmıĢtır. Bu anlaĢma beĢ önemli iĢbirliği alanının temelini oluĢturması açısından önemlidir: 1. ABD hegemonyasını engellemek için ortak hareket, 2. Ġki ülke arasındaki 4300 km‟lik sınırın hukuken belirlenmesi ve çizilmesi, 3. Silah satıĢı ve teknoloji transferi, 4. Enerji ve hammadde tedariki, 5. Orta Asya‟daki Ġslami akımların geliĢim ve yayılmasını durduracak önlemler.114 14-17 Ekim 2004‟te Vladimir Putin‟in Çin‟i ziyaret etti. Bu ziyaret uzun bir süredir çözülemeyen sınır sorunun çözümünde önemli bir dönüm noktası olmuĢtur. Taraflar arasında bir ek protokol imzalanmıĢtır. Bu antlaĢmaya göre Tarabarov adası ile Amur Nehri‟ndeki Büyük Usuriy Adası‟ın bir bölümü Çin‟e bırakılmıĢtır. 115 Bu hattın Çin‟e bırakılması Rus milliyetçileri baĢta olmak üzere Rusya Federasyonu‟nun çeĢitli kesimlerinden tepki almıĢtır. Rusya‟nın Çin ile olan stratejik iliĢkilerine toprakları feda ettiği tartıĢmaları yapılmıĢtır. Liberal Demokrat Parti milletvekillerinden Mitrofanov, “ 90‟lı yıllarda Rusya‟dan önemli oranda askeri teknoloji alan Çin‟e borcun ödenmesi gerektiğini ve zaten Sovyet lideri KruĢçev 113 Ekrem N.Hidayet, a.g.e, s.78 Erol ve Kamalov a.g.m. s.91 115 Ġlyas Kamalov, “Rusya Federasyonu‟nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak 2006, Sayı 69, S.88 114 63 zamanında Çin‟e çok fazla toprak verildiğini, Ģimdi verilmesi planlanan söz konusu toprakların ise, bu topraklarla kıyaslandığında çok küçük kaldığını” bildirmiĢtir. 116 21 Temmuz 2008 „de yapılan ek anlaĢmalarla sınır sorunu çözüldü. Sorunun neredeyse tamamen çözüldüğü düĢünülse de yine sadece resmi olarak çözüldüğü aĢikârdır. 116 Kamalov a.g.m, s.88 64 2. BÖLÜM KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ- ÇĠN HALK CUMHURĠYETĠ SINIR ĠLĠġKĠLERĠ A. Çin Halk Cumhuriyeti ve Sınır Belirleme Politikaları 1. Çin ve Batı Sınırı Çin Halk Cumhuriyeti‟nin batı sınırını teĢkil eden Sovyet Sonrası Orta Asya Cumhuriyetleri ile sınır uzunlukları Kazakistan (1700 km), Kırgızistan (1100), Tacikistan (414 km)‟dır. Bu ülkelerin nüfusu 2008 verilerine göre Kırgızistan‟da1175,356,869Tacikistan‟da1187,211,884, Kazakistan‟da11915,340,533‟tür. 2007 yılında aynı kaynağa göre120 1,321,851,888 kiĢi olan Çin Halk Cumhuriyeti‟nin nüfusu hızla artmaktadır. Çin medeniyeti ve sınır güvenliği denildiğinde yüzyıllardır ayakta duran Çin Seddi akla gelmektedir. Çin Seddi Ģu Ģekilde betimlenmektedir:Çin Seddi'nin Çince adı, "On Bin Li Uzunluğundaki Duvar" dır. Kilometre olarak ifade edilirse, yaklaĢık 6.700 kilometre uzunluktadır. Temeldeki geniĢliği 6.5 metre olan duvarın üst kısımdaki geniĢliği ise 5.7metredir. Duvarın yerden yüksekliği genelde 8.5 metre olup, önemli geçitlerin ve büyük kapıların bulunduğu yerlerde 12 metreye ulaĢmaktadır. Dağların yüksek zirvelerinde ise bu yüksekliğin 1.5-2 metreye kadar düĢtüğü de olmaktadır. Burçların yüksekliği 1-1.7 metre dolayındadır. Bazı 117 http://ciaworldfactbook.us/asia/kyrgyzstan.html EriĢim 20.07.13 http://ciaworldfactbook.us/asia/tajikistan.html EriĢim 20.07.13 119 http://ciaworldfactbook.us/asia/kazakhstan.html EriĢim 20.07.13 120 http://ciaworldfactbook.us/asia/china.html EriĢim 20.07.2013 118 65 bölümleri taĢtan ve bazı bölümleri de kerpiçten yapılmıĢ bu yapının, uzaydan çıplak gözle görüldüğü ileri sürülmektedir.121 Çin‟in batı sınırında bulunan söz konusu cumhuriyetler bugün Çin‟in en büyük özerk bölgesi olan tarihi Doğu Türkistan coğrafyası ile sınırdaĢtır. Tarihi adı ile Doğu Türkistan, siyasi birim adlandırılıĢı ile Sincan Uygur Özerk Bölgesi (Xinjiang Autonomous Region of China), yüzölçümü 1,828,418 kilometrekarelik yüzölçümü ile Çin Halk Cumhuriyeti‟nin en büyük özerk bölgesidir. Bunun 1/3 çöller, 90.000 kilometresini ormanlıklar geri kalanını tarıma elveriĢli topraklar ve dağlık bölgeler teĢkil eder. Doğu Türkistan‟ın kuzeyinde Altay dağları, güneyinde Karakum çölü ile Altundağı(Kuenlun) ve Pamir dağları yükselir. Ülkenin orta kısmında ise kendisini boydan boya kesen Tanrı dağı silsilesi bulunur. Bu dağ silsilesi ülkeyi kuzeyde Cungarya, güneyde ise Tarım havzaları olmak üzere iki kısma ayırır. Yüksekliği 4000 mt civarında olan Tanrı Dağlarının orta kısmında ise Turfan çukurluğu yer alır. Tanrı dağlarının doğudan batıya uzunluğu 2500km‟dir. Bu dağ silsilesinin 1700km‟lik kısmı Doğu Türkistan‟ın sınırları içerisinde kalır. Bu dağların kuzeyden güneye uzunluğu 2500-2700 km‟yi bulur.122Bölgenin nüfusu 2010 verilerine göre 21,813,334 kiĢidir.123 2. Çin DıĢ Politikası ve Sınır Belirleme Ġlkeleri Çin‟in sınır politikalarını anlayabilmek için ülkenin iç ve dıĢ politika ilkeleri, bölgeye yönelik yaklaĢımı iyi anlaĢılmalıdır. ÇalıĢmanın bu bölümünde öncelikle 121 Bülent Okay, “Çin Seddi‟nin YapılıĢ Nedeni Hakkında DeğiĢik Bir GörüĢ”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 36 Sayı: 1.2, Yıl 1993, s.145 122 BarıĢ Adıbelli, Doğu Türkistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2008, s.13 123 Ekrem Arıkoğlu, “2013 Yılında Doğu Türkistan‟ın Kültürel Durumu”, Ahmet Yesevi Üniversitesi V.Uluslararası Türkoloji Kongresi Bildiri Kitabı, Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayınları, Türkistan, 2013, s.56 66 Çin Halk Cumhuriyeti‟nin dıĢ politika prensiplerinden, ardından da iç politika ile dıĢ politika iliĢkisi bağlamında sınırların önemi ve belirlenmesi incelenecektir. 2.1.1. Çin DıĢ Politikası Temel Ġlkeleri Çin, gerek iç gerekse dıĢ politika ilkeleri ile uluslararası sistem içerisinde sakin bir güç olarak ifade edilebilir. KökleĢmiĢ bir politik duruĢ sergilemektedir. 1976 yılında Mao Zedung‟un ölümü ile ülkede politika değiĢiklikleri görülmeye baĢlandı. Ancak dıĢ politikada 1950‟lerdeki tutumunu büyük ölçüde korumuĢtur. Batı emperyalizminin yayılma endiĢesi ile özellikle üçüncü dünya ülkelerine yönelik olarak geliĢtirdiği ilkeler hala geçerlidir. Çin, bu ilkelerle ilintili olarak batı bloğunun saldırgan ve baskıcı tutumunun dıĢında bir siyaset izlediğini göstermeye baĢladı. Çin, bu siyaseti ilk kez, Kore Harbi'nden sonra toplanan Cenevre Konferansı'nda (1954) ve çoğu yeni bağımsız olmuĢ Asya-Afrika ülkelerini biraraya getiren Bandung Konferansı'nda (1955)dünya kamuoyu önünde sergileme fırsatı buldu. Cenevre görüĢmelerinde Asya'daki çatıĢmaların çözümüne sağladığı katkılarla gündeme gelen Çinli diplomatlar, Bandung'da komĢu ülkelerle imzaladığı sınır antlaĢmalarıyla ülkelerinin Amerikan propagandasında resmedildiği gibi agresif ve istilacı değil, barıĢçı ve iĢbirliğine yatkın olduğu mesajını verdi. 124 Çin baĢbakanı Zhau Enlai ile Hindistan BaĢbakanı Nehru tarafından kabul edilip ilan edilen “BarıĢ Ġçinde Birlikte YaĢama” nın beĢ ilkesi: 1. Egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı, 2. Saldırmazlık, 124 ÇağdaĢ Üngör,“Çin ve Üçüncü Dünya”, Ġ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 41, Ekim 2009, S.29 67 3. ĠçiĢlerine karıĢmama, 4. EĢitlik ve karĢılıklı çıkar, 5. BarıĢ içinde bir arada yaĢama olarak belirlendi. 1982 yılında ilkeler Çin anayasasına girdi. Bu ilkeler dönemin siyasi konjoktörüne uygun olarak belirlenmiĢti ancak doksanların baĢında iki kutuplu dünyanın bertaraf olması ile birlikte ortaya çıkan bilhassa Orta Asya‟daki yeni cumhuriyetler ile iliĢkilerinde de Çin‟in dıĢ politika düsturu olmaya devam edecektir. Bu ilkelerin uygulanmasında birincil yaklaĢım ideolojik, dayatmacı bir tutumdan uzak durulmasıdır. Konfüçyanizm, Maoculuk gibi kültürel-ideolojik öğelerini ihraç yoluyla değil ekonomik iliĢkileri güçlü tutmak yolunu tercih etmiĢtir. Bu iki aracın dengeli kullanılması ile Çin‟de yumuĢak güç ile sert gücün aynı anda kullanarak akıllı güç kavramı kapsamında politikalara yönlenmiĢlerdir. Bu politika önce “BarıĢçıl YükseliĢ” daha sonra BarıĢçıl GeliĢim” isimleri altında ifade edilmiĢtir. “BarıĢçıl YükseliĢ” kavramı ilk olarak Çin‟in desteğiyle 2003 yılında Boao Asya Forumu‟nda Zheng Bijian tarafından ortaya konulmuĢtur. Aynı forumun ertesi yıl yapılan zirvesinde Devlet BaĢkanı Hu ve BaĢbakan Wen yaptıkları konuĢmalarda “BarıĢçıl YükseliĢ” yerine “BarıĢçıl GeliĢim” kavramını kullanmıĢlardır. Dolayısıyla “BarıĢçıl YükseliĢ” kavramının resmi kabulünün olmadığı görülmüĢtür.125 Çin, yumuĢak gücün bir diğer unsuru olarak dıĢ politika bağlamında barıĢ içinde birlikte yaĢama, karĢılıklı çıkar anlayıĢına dayanan ekonomik iliĢkiler, çatıĢmaların çözümü için diyaloga ağırlık verme ve barıĢçıl kalkınma gibi değerleri 125 R.Kutay Karaca, “ Çin Halk Cumhuriyeti‟nin DıĢ Politikasında Orta Asya”, Uluslararası Sistemde Orta Asya DıĢ Politika ve Güvenlik, Der. M.Turgut Demirtepe ve Güner Özkan, USAK Yayınları, Ankara, 2013, s.62 68 öne çıkararak “barıĢ yanlısı, sorumluluk sahibi ve iĢbirliğine açık küresel bir ortak” imgesi oluĢturmaya çalıĢmaktadır. Alternatif kalkınma modeli olarak görülen “Pekin Konsensüsü” ve Çin‟in Batının aksine diğer ülkelerin “içiĢlerine karıĢmama” yaklaĢımı Pekin‟in özellikle Asya ve Afrika‟daki otoriter rejimler ile iktisadi temele dayanan ortaklıklar kurmasını kolaylaĢtırmaktadır. 126 Bu model “Washington Consensus”tan farklı olarak yalnızca büyümeye değil, koordine edilmiĢ, meyveleri toplum içinde yaygın bir biçimde dağıtılan, aynı zamanda toplumsal koĢulları ve çevre sorunlarını da göz önüne alan bir büyümeyi hedefliyor 127. 2.1.2 Soğuk SavaĢ Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler 1990‟ların ortasından itibaren güvenlik anlayıĢında değiĢimlere yer vermiĢtir. Çin, ekonomik büyümesinin sürdürülebilirliği adına, geçmiĢe nazaran, uluslararası norm ve uygulamalarla çok daha uyumlu bir güvenlik anlayıĢı izlemeye çalıĢmaktadır. Bu bağlamda Çin‟in bölgesel ve küresel güvenliğe yaklaĢımı giderek daha proaktif, gerçekçi ve yapıcı bir hal almıĢtır. 128 Çin‟in özellikle batı komĢuları ile olan iliĢkisi öncelikle güvenlik temeline oturtulmuĢtur. 90‟ların sonunda ġangay BeĢlisi ile bu temelin sağlamlığı için adım atılmıĢtır. SSCB sonrası yeni kurulan cumhuriyetlerin kendilerine Sovyetler Birliği dönemini hatırlatacak yaklaĢımlarda olan ülkelerden çekinmesi, içiĢlerine karıĢılmasını engellemek istemesi ve bu nosyonla ekonomik geliĢmelerini sağlamak istemeleri 2000‟li yıllarda Pekin Konsensusuna ılımlı yaklaĢmalarını sağlamıĢtır. 126 M. Turgut Demirtepe ve Hasan Selim Özertem, “Yükselen Tehdit Algısı KarĢısında Çin‟in YumuĢak Güç Siyaseti: Politikalar ve Sınırlılıkları”, Bilig, Bahar 2013, Sayı 65,s. 112 127 Ergin Yıldızoğlu, “Çin ve Yeni Jeopolitik”, Stratejik Analiz, c.5,sayı 50, Haziran 2004, s.81 128 Karaca, a.g.e. s.66 69 2.1.3. Güvenlik Bağlamında Çin’in Orta Asya Politikaları Çin „in bölge politikası hakkında birbirine yakın görüĢler ifade edilmektedir. Mustafa Aydın, Çin‟in Orta Asya‟ya yönelik politikalarının da bir parçasını oluĢturduğu genel dıĢ politika stratejisinin ağırlıklı olarak dört temel faktörün etkileĢimi sonucu ortaya çıktığını ifade eder: Sınırlarında ve sınır bölgelerinde istikrar arzusu; ekonomik, teknolojik ve askeri kapasitesini mevcut siyasal-sosyal yapı ve istikrarını koruyarak geliĢtirmek ve modernleĢtirmek isteği; ekonomik kalkınmasını sürdürmek için gerekli olan artan enerji ihtiyacını karĢılama sorunu; Soğuk SavaĢ sonrası Ģekillenen yeni uluslararası sistemdeki yeriyle ilgili beklenti ve endiĢeleridir.129 Amerika BirleĢik Devletleri‟nin bölgesel Ģirketler aracılığı ile enerji kaynaklarına eriĢimi ve askeri üslenme yolu ile bölgede etkili olmaya baĢlaması Çin‟in baĢta sınır komĢuları ile olan iliĢkilerinde ABD‟yi bir tehdit olarak görmesine neden olmuĢtur. Çinli uzmanlara göre, Orta Asya ülkeleri ile ABD arasında, insan hakları ve demokrasi konularında er ya da geç sorunlar yaĢanacaktır. Üstelik ABD‟nin Orta Asya‟da askeri olarak konuĢlanması, Rusya‟nın Çin ile birlikte Orta Asya stratejisini oluĢturmasına sebep olacaktır. Çin-Rusya ittifakı, sadece ABD‟yi dengelemekle kalmayacak, aynı zamanda Orta Asya ülkelerinin Batılı güçlerin baskılarına karĢı koyabilmesine yardımcı olacaktır. Çinli uzman Pang Zhong-ying, Orta Asya‟nın Çin‟in önemli çıkar alanı olduğunu ve bölgede etkin olabilmek için Yeni Bölgecilik Politikasını uygulaması gerektiğini ortaya koymaktadır. 130 129 Mustafa Aydın, “Çin‟in Stratejik Hesaplarında Orta Asya”, Küresel Politikalarda Orta Asya Avrasya Üçlemesi, Nobel, 2005, s.70 130 Erkin Ekrem, “Çin‟in Çevresel Bölge Politikası”, Stratejik Analiz, Cilt 4, Sayı 46, ġubat 2004, s.95 70 John Calabrese, Çin‟in Orta Asya ülkeleri ile olan stratejik iliĢkisini stratejik üslenme, modernleĢme arayıĢı, kamusal düzenin korunması olarak üç parametreye bağlar. Çin Orta Asya Cumhuriyetleri ile iyi iliĢkiler kurmak istemektedir. Amacı Sovyet sisteminden yeni ayrılmıĢ olan cumhuriyetlerin yeniden Rus egemenliğine girmesini engellemektir. Bu ülkelerin batı sınırında yer alması ülkeler ile olan ekonomik iliĢkiler yoluyla Çin‟in global büyümesine katkıda bulunması bu amaca eĢlik etmektedir. Politik amacı, eğer engellenmezse, batı sınırında ulusal kargaĢa oluĢturmak, ülkenin birliği ve Partinin hakimiyetini sağlamak gibi ikiz amaçlarla ilgilidir. Orta Asya üzerindeki Rus hakimiyetini gevĢetmek Çin için uzun vadede önemlidir. Özetle, stratejik üslenme parametresi bölgedeki Rus-Çin güç mücadelesinin bir öğesidir. 131 Calabrese‟e göre ikinci parametre modernleĢme arayıĢıdır. 132 Bu arayıĢın en önemli ayağı bölgedeki enerji jeopolitiğidir. Bölge ülkeleriyle stratejik ortaklıklar yolu ile Çin artan nüfusunun enerji gereksinimini sağlayabilmesi ve ekonomik sistemde baĢat Ģekillendirmektedir. aktör haline gelmesi bölgeye dair olan politikaları Üçüncü parametre kamusal düzenin korunmasıdır. Bu parametrenin belirleyicisi Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟dir. Çin için bölgede güvenliğin sağlanması özerk bölgenin güvenliği ile doğrudan iliĢkilidir. Çin‟in ayrılıkçı ve terörist olarak ifade ettiği Uygurlar ile komĢu ülkeler arasındaki iliĢkiler Çin‟in ilgisini fazlasıyla çekmektedir. Uygur ayrılıkçılar Orta Asya‟da sığınak ve destek bulmuĢlardır. Türkiye‟deki Doğu Türkistan Özgürlük Hareketi gibi bazı Uygur gruplarının merkezlerinin Avrupa‟da olmasına karĢın, diğerleri Orta Asya‟da 131 John Calabrese, “Çin‟in Orta Asya Politikası: Yenilenme ve Üslenme”, Avrasya Dosyası, TĠKA, No:16, s.83‟den özetle 132 Calabrese a.g.m, s.87 71 üslenmiĢtir. Bunların içinde Uygur Özgürlük Partisi(ULP) ve Kazakistan Bölgesel Uygur Birliği yer almaktadır. BirleĢmiĢ Ulusal Devrim Cephesi (UNRF) lideri olan Muhuttin Muhlisi gibi Uygur liderleri Orta Asya‟da yaĢamakta ve hareketi buradan idare etmektedirler. 133 Bunun gibi hareketleri kontrol altında tutmak amacıyla ülke yönetimleri ile iĢbirliği yapmaktadır. Bunlardan en kritiği 1996 „da yapılan ġangay AntlaĢmasıdır. 2.1.4. 2001 Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler 2001 yılı Kasım ayında Çin Komünist Partisi‟nin 16. Kongresinde Parti Genel Sekreteri olan Devlet BaĢkanı Jiang Zemin mevcut uluslararası güvenlik ortamına dair yaptığı açıklamasında güvenliği etkileyen tehditleri geleneksel ve geleneksel olmayan tehditler olarak ifade etmiĢtir. Geleneksel tehditlerden kasıt; etnik ya da dini ayrılıkların veya toprak anlaĢmazlıklarının tetiklediği, zaman zaman aniden ortaya çıkan yerel çatıĢmalardır. Güç politikalarının yanı sıra küresel ve bölgesel güçler tarafından izlenen tek taraflı politikalar da barıĢ ve güvenliğin karĢısında ciddi tehditler oluĢturmuĢtur. Geleneksel olmayan tehditler arasında, terörizm, ulusal sınırların ötesine geçen suçlar, çevreyi tehdit eden unsurlar, uyuĢturucu trafiği, AIDS, vb. bulunmaktadır. 134 2.1.5. Sınır Belirleme Ġlkeleri Çin topraklarını ilgilendiren sorunlara dıĢ politika prensipleri ile tutarlı bir Ģekilde yaklaĢmaktadır. Sınır anlaĢmazlığı yaĢadığı durumlarda müzakereler yolu ile 133 Calabrese, a.g.m. ss.90-91 Qimao Chen “Çin‟in Yeni Güvenlik AnlayıĢı ve Politikaları”, Geleceğin Süper Gücü Çin Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve ġangay ĠĢbirliği Örgütü, ed.Atilla Sandıklı ve Ġlhan Güllü, TASAM Yayınları, Ġstanbul, 2005,s. 55 134 72 barıĢçıl bir Ģekilde çözülmesi yolunu seçmiĢtir. AnlaĢmazlıkların çözümlenmesinin imkansız olduğu durumlarda ise Çin, tartıĢmaların bir süre rafa kaldırılmasını ve bu arada doğal kaynakların çıkarılması ve kullanılması için birlikte hareket edilmesini önermektedir.135 1980‟lerin baĢında Deng Xiaoping‟in çizdiği yeni vizyona paralel olarak barıĢı korumak, geliĢmeyi desteklemek ve dünyada istikrarı sağlamak için yeni giriĢimlerde bulunmak gereklidir. Yeni yaklaĢımlardan biri, toprak anlaĢmazlıklarını bugün çözümlemek, mümkün değilse rafa kaldırmak ve ilgili bütün ülkelerin çıkarları için müĢterek incelemeler yapmaktır. 136 Çin Halk Cumhuriyeti‟nde sınır topraklarının politikasının belirlenmesi 50‟lerin sonuna rastlar. 1957‟den baĢlayarak, sınır topraklarının nüfuslandırılması politikası biçimlendi. Nüfuslandırma politikası arada terk edilir gibi olduysa da, bu terk ediĢ geçici oldu. Bu politika 1964‟den itibaren yavaĢ yavaĢ yeniden uygulamaya sokuldu ve Kültür Devrimiyle birlikte de olağanüstü boyutlara ulaĢtı. 1968 ile 1976 arasında, yıllık olarak 1,5 milyon orta öğretim mezunu genç kırlara gönderildi. Yalnızca 1969‟da, bunlardan 2,7 milyonu bu harekete katılmıĢtı. Bu yeni kolonlar, ülkenin kırsal bölgelerinin tümüne dağılmıĢ olmakla birlikte, özellikle Heilongciang, Moğolistan ve Sincan sınır bölgelerinin yolunu tutmuĢlardı. 137 2.1.6. Batı Sınırının Güvenliği ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi Coğrafi kullanımı ile Doğu Türkistan, idari adlandırması ile Sincan Uygur Özerk bölgesi Çin Halk Cumhuriyeti için oldukça önemlidir. 9,6 milyon kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip Çin Halk Cumhuriyeti‟nin ekilebilir alanları 135 Chen ag.m. s.60 Chen a.g.m s.61 137 Bilgin, a.g.e., s.67 136 73 dünya ortalamasının yarısından daha azdır; toprağın ancak%14‟ü ekilebilir alanlardır. Dünyanın en kalabalık ülkesi olan ÇHC‟de, 1949yılında 542 milyon olan nüfus 2007 yılında 1,3 milyara ulaĢmıĢtır. 1950‟lilerinbaĢında nüfusun yaklaĢık %90‟ı kırsal kesimde yaĢamaktaydı. 1950‟lilerden günümüze kadar kır nüfusu kent nüfusu lehine azalmakla birlikte 2007 yılında nüfusun %55,1‟i, yaklaĢık 700 milyon kiĢi hâlâ kırsal alanda yaĢamaktadır 2008 yılında toplam iĢgücünün yaklaĢık %40‟ı tarım sektöründe istihdam edilmektedir. 138 Bu sebeple de Sincan Uygur Özerk Bölgesinin konumunun stratejikliği her geçen gün artmaktadır. Günümüzde Çin yönetimi, Doğu Türkistan meselesi ile ilgili stratejisini Orta Asya bağlamında üç temel yaklaĢım üzerine oturtmuĢ görünmektedir. Bunlar sırasıyla: a) Doğu Türkistan‟ın bağımsızlığı yönünde faaliyet gösteren tüm kiĢi ve organizasyonları “terörist olarak tanımlamak ve “teröre karĢı ortak mücadele” kavramı içinde uluslararası destek sağlamak. b) Doğu Türkistan‟da bağımsızlık mücadelesi veren güçlerin Orta Asya cumhuriyetlerini üs olarak kullanmasını engellemek. c) Orta Asya cumhuriyetlerinde yaĢayan Uygur diasporası tarafından kurulan bütün organizasyonların çalıĢmasını engellemek ve bunların teröristlerle bağlantıları olduğu iddiasıyla bölge yönetimleri tarafından kapatılmasını sağlamak.139 138 Seriye Sezen, “Çin Halk Cumhuriyeti‟nde Toprak Yönetimi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 66-1, s.97 139 Andican, a.g.m s.15 74 “Üç güce140 KarĢı Mücadele” olarak tasarlanan politika 11 Eylül 2001 sonrası uluslararası terörizme karĢı önem kazandı. Bölge devletlerinin bu politikaya karĢı tutumları ve uygulayabilme ölçüleri Çin‟in Doğu Türkistan politikası üzerinde belirleyici bir rol oynayacaktır. ġayet Doğu Türkistan ayrılıkçı faaliyetleri, Çin‟in baskısıyla tamamen yok edilirse, Doğu Türkistan sorunundan dolayı Çin‟in, Orta Asya ülkelerine olan ihtiyacı azalabilir ve Orta Asya ülkeleri üzerindeki Çin etkisi artık Doğu Türkistan sorununun teĢkil ettiği engel olmadan “yakın temas” ( yakın tehdit) Ģekline dönüĢebilir. Yani Doğu Türkistan, Çin‟in Orta Asya ülkeleri üzerinde etki yaratma konusunda bir duvar rolü oynamaktadır. Doğu Türkistan sorunu çözülmeden, akrabaları olan Orta Asya ülkelerinin böyle bir durumda Çin ile ne derece iĢbirliği yapabileceği Ģüphelidir.141 Özetle, Çin Halk Cumhuriyetinin iç ve dıĢ politika amaçlarını uyumlu bir Ģekilde sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Bu uyumu sağlayabilmek için Türkistan Cumhuriyetleri ile iliĢkilerinde Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟nin güvenliğini sağlayabilmek ve özerk bölgenin merkezi yönetim ile olan iliĢkilerini kontrol altında tutmak zorunluluğu duyduğunu ifade edebiliriz. DıĢ politika önceliğini doktrinlerden çok güvenlik ve egemenlik kaygıları oluĢturmuĢtur. Bu kaygıları yine bölgesel değil, uluslararası iliĢkilerin ve güç dengelerinin global bağlamına oturtarak çözümlemeye çalıĢmıĢtır. 142 Bölgesel iĢbirliği örgütleri aracılığı ile ülkeler ile ikili iliĢkilerinde oynadığı yapıcı ve öncü roller ile bağımsızlık sonrası Rusya Federasyonu‟nun bölgedeki 140 2001 Haziran‟ında imzalanan “ Terörizm, Bölücülük ve Radikal Dincilikle Mücadeleye ĠliĢkin ġangay AntlaĢması” ile “Terör, Ayrılıkçılık ve AĢırıcılığa KarĢı” bir yasal zemin oluĢturuldu. 141 Ekrem, ” Çin‟in Orta Asya Politikaları”, s. 50 142 Karaca, a.g.e.,s.124 75 hakimiyeti yeniden sağlama çabasına karĢı hakimiyet çabalarında bulunmuĢ, eski Sovyet ülkelerinin Rus egemenliğine karĢı olan çekincesini avantaja çevirmeyi kısmen baĢarmıĢtır. Doksanların ortalarında Rusya Federasyonu öncülüğündeki Bağımsız Devletler Topluluğu ve Çin Halk Cumhuriyeti‟nin Rusya Federasyonu‟nu da dahil ettiği ġangay BeĢlisi arasındaki bölge güvenliğini tesis etme mücadelesini görmekteyiz. B. KAZAKĠSTAN POLĠTĠKALARI CUMHURĠYETĠ VE SINIR BELĠRLEME 1. Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti ve Kazakistan Coğrafyası 1980‟lerin sonlarında Kazaklar Sovyet otoriter sistemine karĢı ayaklanmaya baĢlamıĢ ve 1986‟da Alma-Ata olayları milli bilinci güçlendirmeye baĢlamıĢtı. Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreterliği görevindeki Gennadi Kolbin‟in baĢarısız olması ve Mihail Gorbaçev‟in glasnot ve perestroyka uygulamasının hayata tam olarak geçirilememesinin bir sonucu olarak partinin birinci sekreterliğine Nursultan Nazarbayev getirildi. 1990 Nisan‟ının sonlarına doğru Kazakistan Yüksek Sovyeti cumhuriyette baĢkanlık sistemine geçilmesi kararını aldı. Parlamentoda gizli oy verme yöntemi ile yapılan seçim sonucunda Nursultan Nazarbayev cumhurbaĢkanı olarak seçildi. 143 Kazakistan 25 Ekim 1990‟da egemenliğini ilan etti. Bunu takiben 1991 yılında diğer Sovyet Cumhuriyetleri de Sovyet yönetimine muhalefet etmeye ve bağımsızlık yolunda birbirleri ile iĢbirliği yapmaya baĢladılar. Bu iĢbirliğinin en 143 A. Kayyum Kesici, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2003, s. 231 76 önemli ayağını bağımsız olacak devletlerin birbirini tanıması ve ekonomik iĢbirlikleri oluĢturacaktı. Daha sonra detaylı olarak inceleyeceğimiz gibi bunlardan ilki 1991‟de kurulacak olan Bağımsız Devletler Topluluğu olacaktır. Kendisine karĢı yapılan darbe giriĢiminin baĢarısız olması ardından milli çıkarlara yaptığı vurguyu politikalarına da yansıtan Nursultan Nazarbayev 1 Aralık 1991‟de halk oyu ile CumhurbaĢkanı seçildi. 16 Aralık 1991‟de de tam bağımsızlık ilan edildi. Mart 1992‟deBirleĢmiĢ Milletler‟e üye oldu. 28 Ocak 1993‟te bağımsız anayasanın da kabulü ile hukuk devleti olarak tarihe giriĢ yaptı. Kazakistan Cumhuriyeti BaĢmeridyene göre, Doğu yarımküresinde 46-87° boylamları arasında, Ekvatora göre ise, Kuzey yarımküresinde, 40-56° enlemleri arasında yer almaktadır. Kuzey- güney yönündeki geniĢliği 1.700 km. iken, doğubatı doğrultusundaki uzunluğu 2.500 km‟yi bulur. Ülkenin doğusundan batısına kadar 164 dakikalık bir zaman farkı vardır. 144 (EK-6)Kuzeyde; Omsk, Orenburg, Novosibirsky, Altay Ülkesi ve Altay Cumhuriyeti, doğuda Doğu Türkistan, güneyde Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan, batıda Hazar denizi ve Ġdil ile sınırı bulunmaktadır.145 Çarlık Döneminde bölgeyle ilgilenen ilk kiĢi Büyük Petro idi. Asya ve Avrupa arasındaki ticareti deniz yerine karadan geçirmeyi faydalı görmüĢtü. 1731‟de Çariçe Anna Ġvanova, artık “Kazaklar‟ın Ülkesi” olan bu ülkenin göçebeleriyle bir koruma antlaĢması yapar. AntlaĢmanın imzalanmasından sonra ülke, genel valisi, vergileri ve yeni kentleriyle (Verny, sonradan Alma-Ata) Rus usulüne göre düzenlenir. 1868‟de, Kazakistan devlet mülkiyeti ilan edilir. Bunu uzun savaĢlar izler 144 145 Özey, a.g.e. s.138 Özey, a.g.e. s.138 77 ve Ruslar geldikçe Kazaklar topraklarından olur. Rus Ģok birlikleri Kozaklardan‟dan kurulan alaylardan oluĢur; bu birlikler ülkede birçok kale kurarlar. 146 Bugün Kazakistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan toprakların Sovyetler Birliği içerisinde bulunduğu dönemde sınırlarının nasıl belirlendiği birinci bölümde detaylı olarak anlatılmıĢtı. 1920 yılında Lenin‟in milli bölgesel sınırları belirleme politikası kapsamında yaptığı idari bölümlemeler sonunda Türkistan Özbekiya, Kırgıziya ve Türkmeniya olarak ayrılmıĢ ve Kırgıziya olarak adlandırılan siyasi birim 1926 yılında Kazak özerk bölgesi, “Kazak Cumhuriyeti” adını almıĢ ve Aral Karakalpakları, Yedisu Kırgızları, TaĢkent Kuraminlerini de kapsamıĢtı. 1936‟ya kadar özerk bölge olarak kalan cumhuriyeti 1924‟teki belirlemeler ile Akmescid, Evliya-Ata‟nın bir kısmı, Mirazçul, Çimkent, Alma-Ata, Carkent, PiĢbek‟in bir kısmı, Taldu Kurgan ve Çizak‟ın bir kısmı, Kazak toprakları ve Amu Derya ve Harezm yakınındaki Karakalpak yerleĢme bölgelerinden meydana gelen Karakalpak Muhtar Bölgesi oluĢturuyordu. Stalin Kazakistan‟ın sınırlarını çizdirdiğinde BaĢkurdistan‟ın yakınlığını hesaba katmamıĢtır. Rus toprağı olan dar bir kulvar, eski Kazak savunma hatlarına tekabül eden Orenburg kulvarı Volga‟nın Müslüman cumhuriyetlerini (Tataristan, BaĢkurdistan) kendisi de Müslüman olan komĢu bir dile sahip olan Kazakistan‟dan ayırır. Ġslamcı hareketler bu cumhuriyetlerin geniĢ bir Müslüman topluluk içinde bir araya gelmesini savundu. Hatta, Kafkasyalı dağlıların sürülerini Karadeniz ile Hazar 146 Alain Giroux, “Kazakistan Asya Devinin Potansiyeli ve Ekonomik Modeli”, Unutkan Tarih Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Ed. Semih Vaner, Metis Yayınları, Ġstanbul, 1997, s.322 78 Denizi arasındaki ovalara indirmelerini bahane ederek, Rusları kovup, bu topluluğu Kafkas sıradağlarına kadar yaymak istemektedirler.147 Sınır bölgelerine yakın yerlerde otlakları bulunan çok sayıdaki göçebe, 1962‟de meydana gelen ve baĢka sonuçları yanında özellikle 120 000 Kazak‟ın Sovyetler Birliği‟ne kaçmasına yol açan olayların ardından doğuya kaydırılmıĢtır. 148 Coğrafi konumu Kazakistan için hem bir avantaj hem de dezavantaj oluĢturmaktadır. Orta Asya‟nın batı ucundan doğuda Çin sınırına kadar bir alanı kaplayan ülke batıda Hazar Denizi ve enerji jeopolitiğinin Asya‟ya giriĢ alanı, doğuda her geçen gün büyüyen bir ekonomiye sahip olan Çin‟in en önemli komĢusudur. Sovyet bakayası bu ülkenin Çin ile olan sınır iliĢkilerini inceleyebilmek için Kazakistan Cumhuriyeti‟nin bölge devletleri arasındaki nev-i Ģahsına münhasır özelliklerine değinmek gerekmektedir. Bu özelliklerden ilki sınır güvenliğinin ana belirleyicisi olan dıĢ politika yaklaĢımları ve ülkenin bölgedeki etki sahasının sınırlarının çizilmesidir. Ġkincisi, etki sahasının Çin Halk Cumhuriyeti ile kesiĢtiği bölgede yaĢayan tarihi-coğrafi adlandırması ile Doğu Türkistan, uluslararası adlandırması ile Sincan Uygur Özerk bölgesinin statüsü ve iki ülke arasındaki iliĢkileri Ģekillendirici özelliğidir. Üçüncüsü bölgede varlık gösteren uluslararası örgütler bağlamında Bağımsız Devletler Topluluğu ve ġangay ĠĢbirliği TeĢkilatı‟nın sınır sorunlarını çözmedeki etkin rolüdür. Bu üç ana baĢlık altında birbirine kazankazan ilkesi ile sıkıca bağlı olan iki ülkenin sınır sorunlarını detaylandırılacaktır. 147 Yves Lacoste, Büyük Oyunu Anlamak, NTV Yayınları, 2.Baskı, Ġstanbul, 2008, S.158 Michel Jan, “Çin‟de YaĢayan Türkdilli Nüfusa Uygulanan Pekin Politikası”, Unutkan Tarih Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Ed. Semih Vaner, Metis Yayınları, Ġstanbul, 1997, s.259 148 79 2. Çin ile Sınır ĠliĢkileri Bağlamında Kazakistan Tarihi 2.1.1. Çarlık Rusyası Dönemi Öncesi Çin ve Kazakistan arasındaki toprak anlaĢmazlıkları Kazakistan Cumhuriyeti‟nin kurulmasından önce baĢlamıĢtı. Bağımsızlık öncesi Çin-Kazak toprak anlaĢmazlıklarını iki döneme ayırmak mümkündür. Bunlardan birincisi Cungar Hanlığı hakimiyeti sırasında ele geçirilen Kazak toprakları olup, Cungar Hanlığı‟nın Çin tarafından bozguna uğratılmasından önce Kazakların eline geçen ancak Çin‟in Cungar topraklarının tümü üzerinde söz sahibi olma isteği sonucu ortaya çıkan anlaĢmazlıklar ve ikincisi, Kazak Hanlığı ‟nın Rusya ile birleĢmesinden sonra ortaya çıkan anlaĢmazlıklardır. 149 Bugünkü Kazakistan sınırları içerisinde kalan topraklar tarih boyunca çeĢitli kabile ve kavimlerin geçit yerini teĢkil eder. Kazak kelimesi üzerine yapılan incelemeler onun “hür, müstakil, mert, yiğit, cesur, asker, baĢ kaldıran manalarına geldiğini göstermektedir ki; Türklerin bir boyu olarak, ancak 15. asırdan itibaren çıkar.150 Bu coğrafi sahanın Kazak denilen bir Türk kavminin adıyla anılmaya baĢlanması Selçuklu hakimiyeti sonrası geliĢmelerle yakından ilgilidir. XI.yüzyıldan itibaren Türkler‟in önemli bir kısmının Selçuklular önderliğinde batıya doğru yayılmasından sonra Orta Asya‟da kalanlar istiklallerini uzun süre devam ettirmemiĢlerse de bunu takip eden ve yaklaĢık bir buçuk asır süren Moğol hakimiyeti devrinde kültürlerini ve varlıklarını koruyabilmiĢlerdi. 151 149 Meruyert Zhylkyshybayeva, Bölgesel Güç Dengesi IĢığında Kazakistan’ın Güvenliği, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmıĢ Doktora Tezi, Ankara, 2008, s.86-87 150 Gömeç, a.g.e. s.103 151 Mehmet Saray, “Kazakistan”, Ġslam Ansiklopedisi, Cilt 25, s.122, http://www.islamansiklopedisi.info/ (EriĢim 9.03.2014) 80 Moğol hakimiyeti sonrası Timur‟un devleti etrafında birleĢtiler ancak Timur‟un ölümü sonrası siyasi istikrarsızlık yeniden ortaya çıktı ve dağıldılar. Bir grup Timur‟un oğullarının diğer grup ise Özbek Hanlığı (1420‟de kurulan)‟nın hanı Ebulhayr tarafından teĢkilatlandırıldı. 15. yüzyılın ortasında DeĢt-i Kıpçak‟ta Özbek Hanlığı‟nın hanı olan Ebulhayr Han tahtını korumak için rakiplerini sürekli baskı altında tutuyordu. Kendilerinin han olması gerektiğini savunan Canıbek ve Kerey sultanlar Ebulhayr‟a karĢı koyamadı ve kendine bağlı kabilelerle birlikte Aral bölgesinden kuzeye Çu havzasına göçtü. Bu esnada burada Çağatay oğullarından Esen Buga Han hüküm sürmekteydi. Canıbek ve Kerey sultanları iyi karĢıladı, onlarla iĢbirliği yaptı. Onların Yedisu bölgesinin batı kısmı ile Çu ve Talas ırmakları arasındaki bozkırları ele geçirmelerine karĢı çıkmadı. Canıbek ve Kerey sultanlar, burada Kazak Hanlığı‟nı kurdular. Bu hanlığın değiĢik Türk kabile ve kavimlerinden oluĢan halkına “Kazak” adı verildi. 1456 yılında “Kazak Hanlığı” kuruldu. 152 Üç merkezli bir idare biçimi vardı. Bunlara orda veya cüz deniyordu. “Büyük-Ulu”, “Orta” ve “Küçük” cüz-ordalar birleĢtirildi ve tek bir otorite etrafında toplandılar. Bu cüz sisteminin etkileri hala günümüzde devam etmektedir. (EK-7) Yarım asırda nüfusu 200 binden 1 milyona ulaĢan Kazak Hanlığı, özellikle Kasım Han döneminde (1511-1523) devrin büyük devletleri, özellikle Rusya tarafından tanındı. Bugünkü Kazakistan topraklarını oluĢturan Ġdil ve Yayık nehirleri arası, Sir Derya kıyıları, Altay ve Tarbagatay bölgesi 1538-1580 yıllarında han olan Haknazar Han döneminde alındı. 1586 yılında Kazak hanı Tavkıl (1586-1598) Türkistan bölgesinde birçok kenti fethetti. 1598-1628 yılları arasındaki han Esim Han yönetiminde bazı kentleri ile birlikte Türkistan ve özellikle TaĢkent Kazak 152 Kesici, a.g.e. s. 32 81 hanlığının egemenliği altına girdi. Bununla birlikte 200 yıl süresince TaĢkent Kazak Devleti‟nin yönetimi altına girmiĢ oldu. 153 Kazaklar ile Çinlilerin orta cüz hanı Abılay Han dönemindeki ittifakına giden süreç 1635 yılında Altay ve Tarbagatay eteklerinde Cungar Hanlığı‟nın kurulması ile baĢladı. Cungarlar önce ĠrtiĢ kıyılarında yerleĢiktiler, ĠĢim‟in üst kısımları, Tobol, Emba‟yı iĢgal ederek Urallara ve Ġdil‟e kadar geldiler. Ve Kazak Hanlığının etrafında çizdikleri yarım daire ile Kazaklar için bir tehdit oluĢturmaya baĢladı. 154 Bu dönemden itibaren Cungarlar 155 ile Kazak Hanlığı sık sık savaĢtı. 18. yüzyılın ortalarında söz konusu bölgede bulunan orta cüz Ruslar tarafından da tehdit edilmeye baĢladı. Orta cüz hanı Abılay denge siyaseti izleyerek Çinlilere yaklaĢtı ancak daha sonra Çinlilerin taabiyet isteği nedeni ile diğer ordalar ile arası açıldı. Daha önce küçük cüzü kendi hakimiyetine almıĢ olan Ruslar ile 1739‟da iĢbirliğine gitti çünkü Çinliler orta cüzü iĢgal etmekle tehdit ediyordu. Ancak bu da Rusların orta cüz üzerinde hak iddia etmek isteme teĢebbüsü ile bozuldu ve Abılay Han yeniden müttefik değiĢtirdi. Bu sırada daha olumlu bir tavır içerisine giren Çin‟le Kazak ittifakı kuruldu. Ruslar bunun üzerine Kazaklara karĢı yumuĢak bir siyaset izledi. Çinliler ile olan problemleri henüz sona ermemiĢti. Büyük cüz, Moğol kabilelerinden Kalmukların hücumuna uğramıĢ ve 1723‟te Kalmukların hakimiyetinde kalmıĢtı. 1750‟ye kadar Kalmuk hakimiyetinde olan Kazaklar bu defa da Çinlilerin saldırısı ile karĢılaĢtı ve topraklarının doğu kısmı Çinlilere bırakılmıĢtı. 153 B.Kumekov, “Kazak Devleti‟nin OluĢumu”, Kazakistan Tarihi Makaleler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s.61 154 V. Galiev, “Kazakların Cungar Saldırılarına KarĢı KurtuluĢ SavaĢı”, Kazakistan Tarihi Makaleler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s.63 155 Farklı kaynaklarda farklı adlandırmalar altında anlatılan bu topluluk batı Moğol kabilesidir. Kalmuklar ya da Oyratlar olarak da ifade edilmektedir. 82 Böylece XIX.yüzyılın ilk yarısında orta cüzle büyük cüzün kuzey kısmı Rus hakimiyetine girdi. 156 2.1.2. Çarlık Rusyası Dönemi Kazaklar için Rus hakimiyeti dönemi bundan sonra baĢladı ve toprak iliĢkileri önce Rus Çarlığı, daha sonra da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği içerisinde Ģekillendi. Daha önce de bahsedildiği gibi Çarlık Rusyası ile Çin arasındaki ilk belge 1864 tarihli Çuguçak Protokolü idi. 1870 yılında, yine Rusya ile Çin arasında imzalanan Habarasuy Protokolü ile Kazak-Çin topraklarının kesin çizgisi belirlenmiĢ ve daha sonraki tarihlerde vuku bulan sınır anlaĢmazlıklarında bu belgeler baĢvuru kaynağı olmuĢtur. Ancak, ne yazık ki, Kazak topraklarına iliĢkin pazarlık Çin ve Rusya arasında yapılırken toprağın esas sahibi Kazak Hanlığı bu görüĢmelerde söz sahibi olmamıĢ, ayrıca Kazak-Çin sınırına iliĢkin kabul edilen verilerin yeryüzünde iĢaretlenmesi(demarcation/demarkatsia) sürecinde bazen kasıtlı olarak, bazen Rusça ve Çince metinlerde kullanılan kavramların farklı anlamlar içermesinden(çeviri hataları) dolayı Kazak-Çin sınır bölgesindeki bazı toprak alanlarının aidiyeti konusundaki anlaĢmazlık uzun yıllar boyunca çözüme bağlanamamıĢ ve görüĢmeler 1992 yılına kadar devam etmiĢtir. 157 2.1.3. Sovyetler Birliği Dönemi Sinolog Klara Hafizova158 ‟nın ifadesi ile çözüme bağlanamamasının yanında Kazak topraklarında Sovyet iktidarının kurulma sürecinde Kazak-Çin sınırı sıklıkla 156 Mehmet Saray, “Kazakistan”, Ġslam Ansiklopedisi, Cilt 25, s.123, http://www.islamansiklopedisi.info (EriĢim 9.03.2014) 157 Zhylkyshybayeva, a.g.e., s.88 158 Klara Hafizova, “Kazahsko-Kitayskaya Granitsa v ProĢlom i Segodnya”, EriĢim 28.11.2006, s.711, (www.kyrgyz.ru)‟den aktaran Zhylkyshybayeva, a.g.e., s.88 83 ihlal edilmiĢ iç savaĢ sırasında sınırı denetleme olanağı kısıtlı olduğundan önemli miktarda sınır direkleri yok edilmiĢtir. Çin Sovyet Kazakistanı‟nın anlaĢmalara aykırı olarak topraklarını geniĢlettiğini iddia ederek “kaybedilmiĢ topraklar” tezini ileri sürerken, Sovyet yönetimi “tartıĢmalı bölgeler” kavramını kullanmaktan kaçınmıĢtır. Sovyet yönetimi, Çin‟in “kaybedilmiĢ topraklar” tezi ile muhatap olmaktan kaçınmıĢ, hatta sınır sorununun varlığını bile kabul etmek istememiĢ, yalnızca ilgili tarafların görüĢlerinin uyuĢmadığı bölgelerde sınır çizgisini uyumlu hale getirmek için teknik görüĢmelerin yapılmasını teklif etmiĢtir. SSCB döneminde, Kazakistan ve Çin arasındaki sınır sorununa iliĢkin kurulan sınır komisyonu çalıĢmaları yürütmeye çalıĢmıĢ, komisyonda tarihçiler, coğrafyacılar, arĢiv görevlileri, sınır askeri görevlileri, Orta Asya Askeri Bölge görevlileri ve baĢka kurumlardan da yetkililer yer almıĢlardır. Bununla birlikte sınır sorunlarına iliĢkin herhangi bir çözüm bulunamamıĢtır. Hafizova‟ya göre 1970‟li yıllarda Sovyetler esneklik eğilimine girmiĢse de, Çin‟in ABD ile yakınlaĢması ve SSCB karĢıtı tutumu görüĢmelerin sonuçlanmasına izin vermemiĢtir. Bundan sonra Çin “tartıĢmalı bölgeler” konusunda daha ısrarlı tutum takınarak Çin-Sovyet sınırında asker sayısının 1964 öncesinde olduğu miktara düĢürmesini talep etmiĢtir. 1980‟lerde iliĢkiler nispeten yumuĢamıĢ, Sovyet yönetimi 1982-1984‟te sınırda tek taraflı denetim gerçekleĢtirmiĢ, 1987 yılında ise taraflar sınır çizgilerinin uyuĢmadığı alanların belirlendiği resmi haritalarını karĢılıklı olarak birbirlerine takdim etmiĢtir. 2.1.4. Sovyetler Birliği Sonrası Bağımsızlık Dönemi Kazakistan‟ın Çin Halk Cumhuriyeti ile olan sınırı Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile olan sınırı anlamına gelmektedir. Bu bölge Çin‟in batıya açılan kapısı 84 niteliğindedir. 1949‟da özgürlüğünü kaybeden, 1955 yılında “Sincan-Uygur Özerk Bölgesi adını alan Doğu Türkistan 64 yıldır Çin idaresindedir. Daha önceki bölümlerde detaylı olarak anlatılan bölge dünyanın ilk yer altı su kanalına sahiptir. Yeraltı ve yerüstü kaynakları ile Çin Halk Cumhuriyetinin hem iç hem de dıĢ politikasında dikkat çekici bir öneme sahiptir. Yeni kurulan cumhuriyetlerin çoğunda olduğu gibi Kazakistan‟da da milli devlet oluĢturabilmek için millet kavramını ayakta tutan ortak kültür, dil, tarih ve bunların bilinçlerinin geliĢtirilmesi yanında Ġslam medeniyetinin birleĢtirici unsur olarak kullanıldığı görülmektedir. Ancak radikal Ġslami hareketlerin devletlerin güvenliğini tehdit etmesi konunun hassas bir denge içerisinde olması gerekliliğini getirmektedir. Radikal Ġslami hareketler terör örgütüne dönüĢebilmekte ve devletlerin toprak bütünlüğünü etkileyebilecek boyuta gelebilmektedir. 3. Sovyetler Birliği Sonrası Dönemde Çin-Kazakistan Sınır ĠliĢkilerini Belirleyen Unsurlar 3.1. Kazakistan DıĢ Politikası Ulusal güvenlik devletlerin gündeminde her zaman birinci sırada olmaktadır. Ulusal güvenliği sağlamanın en önemli yollarından biri iç politika ve dıĢ politika arasında bir denge oluĢturabilmek ve dünya ile uyumlu bir toplum yaratabilmektir. Ülkelerarası çatıĢmaları engellemek imkansızdır ancak bu çatıĢmaları barıĢçıl yollar ile çözebilmek diplomasi sanatının belirgin bir özelliğidir. DıĢ politika araçları sınır güvenliğini sağlayabilmede de etkin bir rol oynarlar. Kazakistan‟ın Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Türkmenistan, Kırgızistan ve Özbekistan ile sınırı 85 bulunmaktadır. Bu sınırlarından özellikle Kırgızistan ve Özbekistan sınırları bağımsızlık öncesi idari bölümlemeler nedeni ile geçiĢli ve halk dağılımı açısından homojen olmayan bir yapıdadır. Bu da birçok problemin yaĢanmasına sebep olmaktadır. Örneğin Sovyetler Birliği‟nin milliyetler politikası çerçevesinde oluĢturduğu ve 1936‟da son haline ulaĢan geçiĢli ve kötü korunan KırgızistanKazakistan sınırı tren ile araba ile (bölgede oturanların yardımıyla) ve hatta yürüyerek geçilebilmektedir. Asya eyaletlerinden yasadıĢı göçler Kazakistan – Özbekistan sınırında yeterince aktif durumdadır. Birçok Çin vatandaĢı Kazakistan‟a yasadıĢı Ģekillerde gelmekte ancak Kazakistan Sınır muhafız yetkililerine göre Çin sınırındaki kitlesel yasadıĢı göç tehdidi çok ciddi durumdadır.159 2003 yılında nihayetlendirilen antlaĢmalar dizisi sonunda bile bu sorunlara çözüm bulunamamıĢtı. Kazakistan‟da sınırları sınır muhafız alayları korumaktadır. Bu muhafızlık sistemi 1991‟de Sovyetler Birliği döneminin sona ermesi ile kuruldu. Yapısal olarak küçük ve örgütseldi. Servis önceki KGB askeri birliğine dayanmaktaydı ve ilk birkaç yıl bağımsız olarak geliĢmeye baĢlamıĢtı. Bu oluĢum- geliĢim yıllarında açıkça takip edilen Sovyet modelini yerinden söküp çıkarmak için de efor sarf edilmiĢti. Bilhassa baĢkan Nazarbayev‟in uygun deneyiminde yeni bir tüzel yetki alanı altında Devlet Sınır Koruma Komitesi, Milli Güvenlik Servisi (KNB)‟nin kontrolünden kaldırıldı. Bu deneyim yakın zamanda 1999‟da bir kez daha kontrolünü düzenlemeye imkan sağladı, bugünkü durumu yansıtan ve KNB‟ nin kontrolü altında bir kez daha güvenli 159 Sergey V. Golunov ve Roger N. McDermott , “Border Security in Kazakhstan:Threats, Policies and Future Challenges”, Journal of Slavic Military Studies, 18: 31–58, 2005, s.42 86 Ģekilde yerleĢtirildi. Bir kriz veya savaĢ durumunda sınır komutası otomatik olarak savunma bakanlığına aktarılır. 160 Bağımsızlık sonrası Kazakistan dıĢ politikasının temel noktaları CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev tarafından belirlenmiĢtir. Kazakistan‟ın coğrafi konumu nedeni ile politikalarını komĢularından ve onlar ile olan sınır iliĢkilerinden bağımsız olarak belirlemesi neredeyse imkânsızdır. Kazakistan Cumhuriyeti Sovyetler Birliği‟nin çöküĢü sonrası bağımsızlığının unsurlarını yerine getirebilmek amacıyla Rusya Federasyonu ile olan iliĢkilerini belirli bir seviyede tutmaya çalıĢmıĢtır. Ġlk aĢamada Rusya Federasyonu ile iliĢkileri yakın bir seviyede idi. Bu yakın iliĢki dünya devletleri için ĢaĢırtıcı değildi, çünkü uzun bir süre Sovyet etkisinde kalmıĢ ve bu etki Kazakistan‟ın Rusya Federasyonu ile olan iliĢkilerinde sert dönemeçleri imkânsız kılmıĢtır. Bu bölümün ilerleyen kısımlarında inceleneceği gibi Rusya Federasyonu‟nun Bağımsız Devletler Topluluğu‟nu kurması ve Kazakistan‟ın bu topluluğun kurucu üyelerinden olması, Rusya ile kurulan sıkı iliĢkide Rusya‟nın baskın taraf duruĢunu değiĢtirmiĢtir. Ġç politika dinamikleri ve dünya konjoktörüne uyum sağlama çabaları Kazakistan‟ın dıĢ politika ilkelerini de etkilemiĢtir. Nursultan Nazarbayev bu konudaki fikrini Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir: “ Kapalı toplum, kafeste uçabilmektir. Ġsterse çok büyük olsun kafes. Açık toplum ise gökyüzünde uçabilmektir. Bizim tarih ve ruhumuza uygun olan ve bize yakıĢan; bir kartal gibi parlak güneĢin altında, sonsuz bozkır semalarında süzülmektir…”161 Bağımsızlığın ilk yılları yeni kurulan Orta Asya Cumhuriyetleri açısından zor bir süreçti. Sovyet sisteminin bıraktığı 160 Sergey V. Golunov ve Roger N. McDermott ,a.g.m, s.47 Nursultan Nazarbayev, Kritik On Yıl, Avrasya Stratejik AraĢtırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2003, Arka kapak. 161 87 dezavantajlı konumu değiĢtirme çabaları, bölge devletlerini kendi yönetim biçimlerini oluĢturabilmesi yolunda ilerletmiĢtir. DemokratikleĢme, iç istikrarı sağlama gibi hedefler bu yolun önemli öğelerindendir. Kazakistan bu öğeleri ekonomik büyüme ve istikrar ile eĢgüdümlü olarak yürütmektedir. Topraklarının geniĢ bir alana yayılması ve bununla bağlantılı olarak tarım alanlarının diğer ülkelere oranla daha fazla olması, enerji koridorlarının tamamının buradan geçiyor olması gibi nedenler Kazakistan Cumhuriyeti‟ni çağdaĢı olan devletlerin önüne geçirmiĢtir. DıĢ politikasını belirleyen diğer bir nokta Kazakistan‟ın etnik yapısıdır. The World Factbook 2009 verilerine göre ülkenin %63, 1 i Kazak, %23, 7 si Rus, %2,8 i Özbek, %2,1 „i Ukraynalı, %1,4 „ü Uygur, %1,3 „ü Tatar, %1,1 i ise diğer etnik gruplardan oluĢmaktadır. 162 Rusya Federasyonu‟nun Kazakistan ile iliĢkilerinde ülkedeki Rus azınlığa yönelik taleplerine Nazarbayev olumsuz bakmaktadır ve ülkede yaĢayan tüm milliyetlere eĢit haklar vermek konusunda kararlı tutumunu sürdürmektedir. Nazarbayev „in dıĢ politikası üç temel üzerinde ifade edilmektedir. Birincisi iç politikada popüler desteği muhafaza etmek ve Kazakistan içindeki Kazak nüfusu çoğunluk duruma geçirmek olmuĢtur. Bunları yaparken ulus bilincini oluĢturmak, milli bir dil, milli bir para birimi benimsemek gibi politikaları uygularken, ülke içinde oranı %40‟ı bulan Rus nüfusu ile çatıĢmamak ve Rusya‟nın bu sebepten doğabilecek olası bir müdahalesini engellemek gibi dengeli politikalar sorunsuz bir Ģekilde uygulanmıĢtır. Ġkincisi bölgesel istikrar ve iĢbirliğidir. Bu politika ile Rusya ve Çin gibi büyük güçler ile iĢbirliği yapılarak hem ekonomik hem de siyasal istikrar sağlanabilmiĢtir. Bütün bu giriĢimlerin Rusya ve Çin tarafından manipüle edilme ve 162 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kz.html 88 Kazakistan‟ın bir alt uydu devlet haline gelmesi ihtimali Nazarbayev‟i Batı dünyası ile yakın iliĢkiler kurma yoluna itmiĢtir. Batı dünyası ile kurulan iĢbirliği Kazak dıĢ politikasının üçüncü ayağını oluĢturmaktadır. 163 Kazakistan diplomasisinin ayırt edici özellikleri, ulusal çıkarlarını korumadaki kararlılığıyla birleĢen esnekliği ve tarafsız, çok yönlü ve dengeli bir konum almaktaki manevra kabiliyetidir. DıĢ siyaset çizgisinin Ģu ya da bu bölgedeki tahmin edilemeyen geliĢmelere, küresel pazarda değiĢen durumlara fazla bağımlı olamayacağını varsaymaktadır. Uygulamada, çok yönlülüğün temel içeriği, tüm dünya ülkeleriyle ve uluslararası örgütlerle karĢılıklı faydalı iliĢkiler kurmaktır.164 DıĢ politikayı sınır iliĢkileri üzerinden özetleyecek olursak 165, Çinli ve Kazak liderler istikrarlı iliĢkiler ve uzun vadeli komĢuluk iliĢkisi geliĢtirebilmek için 1995‟te anlaĢma imzaladı. Çin 1996 yılının Temmuz ayında son nükleer testi gerçekleĢtirdiğini açıkladı. Bu açıklama Kazaklar tarafından memnuniyetle karĢılandı çünkü bu testlerden zarar görüyorlardı. Çin Kazakistan sınırının çizilmesinde nihai tarih 1999 yılı oldu. Ancak Kazak tarafında belirsiz bir güvensizlik vardı ve tansiyon aynı kaldı. Örneğin, 2010 yılında Pekin Çinli çiftçilere ekin tarımı için bir milyon hektar Kazak arazisinin kiralanması için izin verilmesini teklif etti. Kazakistan‟da bu olay büyük yankı uyandırdı, bu durumun Çinli göçünü artırabileceği düĢünülerek protesto edildi. Sınır aĢan suların kullanımı da tartıĢmalı bir konu idi. Durumun izlenmesi için 2000 yılında ortak bir komisyon kuruldu. 163 Burak Bilgehan Özpek ve Hasan Ali Karasar, “Bağımsızlık Sonrası Kazakistan Politikası”, Bağımsızlıklarının 15. Yılında Türk Cumhuriyetleri, ed. Orhan Kavuncu ve Alaaddin Korkmaz, TOBB, Ankara, 2008, ss.180-181 164 K.Tokaev, “ Uluslararası Topluluklarda Kazakistan”, Kazakistan Tarihi Makaleler, Rap. Mehmet Saray,Türk Tarih Kurumu, Ankara,2007, s.188 165 Shirin Akiner, “Evolution of Kazakhstan‟s Foreign Policy: 1991-2011”, OAKA, USAK Yayınları, Cilt 6, Sayı 12, Ankara, 2011, s.5‟ten özetle 89 Cherny ĠrtiĢ-Karamay kanalının bir kısmı Batı Çin‟de kalıyordu ve bu Kazakistan‟a yakın alanlarda tahribat yapabileceği düĢünülerek kaygı yaratıyordu. 3.2. Radikal Ġslami Hareketler Bağımsızlık sonrası Çin Kazakistan sınır iliĢkilerini Ģekillendiren önemli bileĢenlerden biri bölge güvenliğini tehdit eden radikal dini hareketlerdir. Batı tipi demokrasinin getirdiği kavramlar, metotlar ve parametreler yeni Orta Asya ülkelerinin gelecek tahayyüllerinin birer parçası oldu. YetmiĢ yılı aĢkın süredir komünist rejim ile yönetilmiĢ olma ve bir “Sovyet insanı oluĢturma” projesi dahilinde toplumların o topluma özgü dini ve milli pratiklerini geri plana atması kaçınılmaz olmuĢtur. Fiziki coğrafyasının sade bir yapıda olması, istilalara ve sosyal etkileĢimlere kolayca maruz kalabilmesine yol açmıĢtır. Üzerinde yaĢadıkları coğrafyada iki komünist rejim hakimiyet sürmekte ve bölgenin Ġslami kimliğinin yaralanmasına sebep olmaktaydı. SSCB‟nin dağılması bölge halklarına bu yaralarını tedavi etmeleri fırsatını verdi. Uzak kaldıkları batı medeniyetinin demokrasi insan hakları, serbest piyasa ekonomisi gibi temel geliĢim noktalarını milli devletler oluĢturabilme noktasında değerlendirmeye çalıĢmıĢlardır. Sovyetler Birliği‟nin Afganistan‟ı iĢgali ve 1989‟da geri çekilmesi sonrası Taliban rejimi Afganistan‟da iktidara gelmiĢti. Taliban rejiminin iktidarı yeni cumhuriyetleri ve Çin Halk Cumhuriyeti‟ni rahatsız ediyordu. Doğu Türkistan‟daki ayrılıkçı grupları Taliban‟ın da desteklediği tartıĢmaları canlandı. Özellikle 11 Eylül 2001 olayından sonra Çin DıĢiĢleri Bakanlığı terörizm konusunda Amerika BirleĢik Devletlerinin çabalarını destekleyeceklerini ve kendilerinin de bu konuda onlardan aynı hassasiyeti göstermelerini beklediklerini ifade etti. Bu açıkça Sincan Uygur 90 Bölgesine ve ayrılıkçı fikirlerin oluĢumuna referans vermekteydi. Hızla tedbirler alınmaya baĢladı. Afganistan sınırı kapatıldı ve yabancı gazetecilerin giriĢi yasaklandı. Doğu Türkistan ayrılıkçı hareketlerinin Afganistan menĢeili olduğuna dair söylentiler yayılmaya baĢladı ve ardından 14 Kasım 2001‟de Pekin Uygur muhalefetini resmen Usame Bin Ladin‟e bağladı. Terörist Ģebekelerle olan bu iliĢkiler, 2002 Ocak‟ında yayınlanan on sayfalık bir belgede yayınlandı. Bu belgede Pekin özellikle East Turkestan Opposition Party (Doğu Türkistan Muhalefet Partisi)‟nin faaliyetlerini ortaya koyuyordu. Pek tanınmayan ikinci parti, Pekin‟e göre, Bin Ladin Ģebekesine, Taliban‟a ve Özbekistan Ġslami Hareketi‟ne bağlı olmaktadır. Bununla beraber söz konusu belge, bu özel grubun Çin topraklarında herhangi bir saldırısından bahsetmemekte, bu da kuĢku yaratmaktadır. Buna rağmen, Çinli makamlar, hiçbir küçük ayrıntı göstermeksizin bütün Uygur teĢkilatlarını, Washington‟a karĢı savaĢan Ģebekelerle bağlantılı “teröristler” olarak göstermekte tereddüt etmemiĢlerdir.166 Kazakistan ise bu dönemde Amerika BirleĢik Devleti‟nin Büyük Orta Doğu Projesi benzeri bir “ Büyük Orta Asya Projesi” iması nedeni ile Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti ile iliĢkilerinde kurduğu dengeyi Amerika BirleĢik Devleti ile de kurmaya çalıĢmıĢtır. Bunda Nursultan Nazarbayev‟in dengeli dıĢ politika ilkesi de etkili olmuĢtur. Ancak Çin‟in Uygur ayrılıkçı hareketlerine terörist vurgusu yapması konusunda bir açıklamasına rastlanmamaktadır. Kazakistan-Kırgızistan-Tacikistan hattındaki batı sınırının güvenliğinin sağlanması Çin Halk Cumhuriyeti‟nin bölgedeki etkinliğini artıracak, TacikistanÖzbekistan ve Tacikistan-Afganistan iliĢkilerini doğrudan etkileyecek ve Çin‟in 166 Djalili ve Kellner a.g.e. s.441 91 coğrafi dezavantajını avantaja çevirecekti. Bağımsızlığının hemen ardından 19921997 yılları arasında Tacikistan‟da Ġslami Yeniden DoğuĢ Partisi‟nin muhalefetinde bir iç savaĢ gerçekleĢti. Fakat 1998 yılında değiĢim olmuĢtur. Pek çok uluslararası arabulucular sayesinde savaĢan taraflar arasında barıĢ ilan edilip, iktidar radikal sloganlardan ve intikamdan vazgeçen muhalefete devlet görevlerinin %30‟nu devretmiĢtir. Bu yine de tam bir çözüm olarak görülmemektedir. Tacikistan‟da halen sosyo-ekonomik durum, yüksek suç oranı, siyasi istikrarsızlık (Tacikistan‟ın bütün muhalif grupları barıĢ sürecine dahil edilmemiĢtir) gibi nedenler radikalizmin patlaması için zemin oluĢturmaktadır. 167 Çin‟in batı komĢusu Tacikistan‟dan gelebilecek bu tür bir akımın kendi ülkesinde özellikle Doğu Türkistan‟da yükselmesi tehdidine karĢı özellikle ġangay BeĢlisi kapsamında tedbirler aldığını görmekteyiz. 3.3. Doğu Türkistan Sorunu 1949 sonrasında Çin‟in geliĢtirmeye çalıĢtığı teritoryal temeldeki yapay ulus anlayıĢına, ulusüstü kimlik olarak Ġslam ve ulusaltı kimlik olarak da Uygur etnik kimliği bir tehdit teĢkil ediyordu. Bu nedenle Çin, özellikle merkezi kontrolü arttırdığı dönemlerde, Marksist-Leninist idealler çerçevesinde Ġslamı ve Uygur etnik kimliğini Ģiddetle bastırma yoluna gitti. Bilhassa Büyük Ġleri Atılım (1958-1962) ve Kültür Devrimi (1966-1976) dönemleri, baskı politikalarının zirveye çıktığı dönemler oldu. Bu dönemlerde Çin kültürü ülkedeki tüm kültürlerin en geliĢmiĢi ilan 167 Sergey N. AbaĢin, “ Orta Asya Köktendinciliğinin Kökenleri Hakkında Birkaç Söz”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, 2001, s. 282 92 edildi. 168 Mao‟nun ölümünden sonra etnik politikalarda yumuĢamalar görüldü ancak bu 1989 Tiannanmen Olayları ile yeniden canlandı. Ġki bölge dahilinde iki ülkenin iliĢkilerini bölgenin etnik yapısı doğrudan etkilemektedir. Çin hükümeti tarafından baskı altında tutulan Müslüman nüfus, bölgeye planlı olarak yapılan Han Çinlisi göçü politikasından muzdariptir. 1941 yılında bölgede %80 oranında Uygur (2.984.000 kiĢi), %5 Han Çinlisi (187 000 kiĢi) bulunmakta iken, 2010 yılı istatistiklerine göre bu oranlarda ciddi bir değiĢiklik olmuĢ Uygurlar %43.3 (9.348.470 kiĢi)‟e gerilerken iken Han Çinlileri %41 ile (8 851 900 kiĢi) nüfusun neredeyse yarısına yaklaĢmıĢtır. Yine 2010 istatistiklerine göre 21.813.334 kiĢi olan nüfusun %8.3 „ünü bölgede yaĢayan Kazaklar oluĢturmaktadır.169 Türkistan‟ da yaĢayan 4,5 milyon Kazak, Kazakistan dıĢında yaĢayan en büyük azınlık grubunu oluĢturmaktadır.170 Bağımsızlık öncesi ve sonrası Sincan‟ın öteki önemli ulusal azınlığı olan Kazaklar ise, komĢu Kazakistan‟ın siyasal geliĢimini yakından izlemektedirler. Ġlili olsun, Cungaryalı olsun, hatta birkaç bin kiĢi de olsa Gansulu ya da Kingaylı olsun pek çok kimse, Rusya‟dan ya da Çin‟den gelerek Orta Asya‟nın bu bölgesini kasıp kavurmuĢ sayısız “devrimler”den kaçmak durumunda kalmıĢtır. Sincanlı Kazaklar‟ın pek çoğunun 1962‟de SSCB‟ye sığınmıĢ akrabaları vardır. KopuĢ uzun sürmüĢtür, zira 1962 ile 1986 arasında her türlü temas 168 Turgut Demirtepe, Çin‟in YumuĢak Karnı Doğu Türkistan Sorunu, USAK Stratejik Gündem, 18 Temmuz 2011, EriĢim: 1 Mart 2014 (http://www.usakgundem.com/yazar/2183/çin‟in-yumuĢak-karnıdoğu-türkistan-sorunu-.html ) 169 Arıkoğlu, a.g.m, s.56 170 Zharmukhamed Zardykhan, Kazakhstan and Central Asia: Regional Perspectives,Central Asian Survey, 21(2),2002, s.177 93 kesilmiĢtir. Birkaç yıldan beri ise eski SSCB Kazakları Çin tarafında yaĢayan ailelerini ziyaret edebilmektedirler. 171 Orta Asya‟da bağımsız eyaletlerin olması Çin sınırındaki Uygurların ve diğer Müslüman Türklerin daha güçlü özerklik veya bağımsızlık istekleri Çin‟e yeni güvenlik tehditleri oluĢturuyordu. Bu gruplar 1980‟lerde SSCB‟nin etnik siyasetinin artıĢından güç almıĢlardı. Kazakistan ve Kırgızistan‟daki ayrılma yanlısı Uygurlar Kırgız ve Kazak milliyetçiler tarafından seviliyor ve destekleniyorlardı. 1990‟ların baĢında baĢlayan aktivizm atılımı, Çin tarafından uygulanan baskıyla Kazakistan ve Kırgızistan‟daki otoriteler tarafından hızla engellendi. Çin hükümeti organize olan her Uygur grubun asıl veya olası teröristler olduğunu iddia ediyordu. 172 Çin hükümeti Doğu Türkistan eyaletinin güvenliğini diğer eyaletlerden ayrı tutmaktadır. Diğer eyaletlerde güvenliği silahlı polis kuvvetleri ile sağlarken, bu eyalette güvenliği Halkın KurtuluĢu Ordusu (People‟s Liberation Army) sağlamaktadır. Eyaletin güneyindeki Tarım havzasında yer alan tarihi Lop Nor gölü havzası da Çin Halk Cumhuriyeti için büyük bir önem taĢımaktadır. Çin‟in burada Nükleer AraĢtırma Merkezi ve Atom Deneme Alanı bulunmaktadır. Kazakistan‟a 900 kilometre, Almatı‟ya 1200 kilometre uzaklıktadır. 1962 ile 1992 yılları arasında 38 deneme yapılmıĢ 1980 yılına kadar havada patlatılmıĢ ve çevreye büyük tahribat vermiĢtir. Doğu Türkistan halkı 1969‟dan itibaren bu alanda yapılan denemelerden 171 Michel Jan, “Çin‟de YaĢayan Türkdilli Nüfusa Uygulanan Pekin Politikası”, Unutkan Tarih Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Ed. Semih Vaner, Metis Yayınları, Ġstanbul, 1997, S.259 172 Martha Brill Olcott, Central Asia’s Second Chance, Carnegie Endowment for International Peace, Washington D.C, 2005, ss.62-63 94 zarar görmüĢ ve günümüzde de görmektedir. Çin, bu alana günümüzde askeri güç yerleĢtirmiĢtir. Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟nin enerji güvenliğindeki yeri de görmezden gelinemez. Sincan; Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan‟a sınırı olan bir bölge olarak 2008 yılında 167 ülke ile ticari, bilimsel ve kültürel iliĢki kuran bir bölge haline gelmiĢtir. Sincan‟ın dıĢ ticaret miktarı 2008 yılı itibariyle 22.217.000.000$ dır. Sincan, ülkenin tümünde çıkan petrolün %25‟inin üretimini yapmakta, petrol rezervinin 1/4‟ini ve ülkede çıkan kömür rezervlerinin 2/5‟sini bünyesinde barındırmaktadır. Aynı zamanda enerji bağımlısı olan Çin‟in, Orta Asya enerjisini ülkeye ulaĢtırabilmesi için önemli bir geçiĢ yeri rolü oynamaktadır. Türkmenistan-Çin-Japonya doğal gaz anlaĢması veya baĢka bir deyiĢle “ Enerji Ġpek Yolu”, bölgeyi Orta Asya‟dan Uzakdoğu‟ya açılan önemli bir geçiĢ kapısı haline getirmektedir. 173 Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟ndeki Çin‟den ayrılma yanlısı aktivist hareketler ve Çin tarafından toprak bütünlüğünü zedeleyici nitelikte olarak dünya kamuoyuna ifade edilmektedir. 1997 yılının Ramazan ayında Gulca Ģehrinde cami ibadet eden Doğu Türkistanlıları gençlerin tutuklanması üzerine ayaklanan halka Çin askerleri ateĢ açmıĢ ve yüzlerce kiĢi hayatını kaybetmiĢtir. Yine aynı ay içerisinde Urumçi‟de üç otobüse bombalı saldırı düzenlendi ve bu saldırılardan Uygur gruplar sorumlu tutuldu. Bu olayların etkisini Pekin‟de 1997 ġubat‟ının son günlerinde bir otobüse bombalı saldırı düzenlenmesi ve bunu da Doğu Türkistan Azatlık TeĢkilatı‟nın üstlendiği ifade edilmesi pekiĢtirmiĢti. Bütün bu olaylar üzerine bir Uygur 173 Rasim Özgür Dönmez, “GörünürleĢtirerek Görünmez Kılmak: Sincan Uygur Sorunu”, OrtaAsya’da Siyaset ve Toplum: Demokrasi, Etnisite ve Kimlik, Der. M.Turgut Demirtepe, USAK Yayınları, Ankara, 2012, s.152 95 diasporasının olduğu bilinen Kazakistan‟a baskılar artmaya baĢladı. Çünkü Rus medyası Doğu Türkistan'da cereyan eden hadiseleri Kazakistan'da kurulu bulunan Uygur dernek ve teĢkilatlarının organize ettiğinden bahsetmeye baĢlamıĢtı. Bu, Kazakistan‟ın Çin Halk Cumhuriyeti ile olan tüm iliĢkilerini yıkıcı bir propaganda olarak nitelendirirken, Kazakistan bu tür haberleri korkunç ve dehĢet verici buluyordu. Ancak bu baskılar sonucu 20 Mart günü Almatı'daki Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçiliği önünde gösteri yapan Uygur aktivistlerden üçü tutuklanıyor ve Urumçi'deki bombalamalar ile ilgili olarak sorgulanıyordu. 174 1991‟deki bağımsızlığın ardından Çin ile diplomatik iliĢkilerin kurulması ardından Kazak hükümeti Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin tek meĢru hükümet olduğunu, Çin ve Tayvan'ın tek ve Çin sınırlarının topraklarının bölünmez bir parçası olduğunu, kabul etti. Kazakistan Cumhuriyeti Hükümetinin Tayvan ile hiç bir resmi iliĢkinin kurulmayacağını taahüt, resmi bir ifade olmamasına rağmen Doğu Türkistan meselesine müdahil olmayacağını bölücülük, terör ve etnik çatıĢmaya karıĢmayacağını garanti etti. Güney komĢusunu memnun etmek ve güvenlik taleplerinde bulunmasını engellemek için, Kazak Hükümeti sadece Kazak yurttaĢlarının ve diğer akraba topluluklarının problemlerini görmezden görmekle kalmayıp, aynı zamanda kendi sınırları içerinde, Doğu Türkistan Cumhuriyetinin avukatlığını yaparak Çin aleyhine çalıĢanları Sincan Özerk bölgesine müdahil olanları da engellemektedir. 175 Kazakistan Uygur sorununda genel olarak Çin‟i yatıĢtırıcı ve iki ülke arasında iliĢkilerin geliĢtirilmesini engellememesi yönünde bir çabanın içerisindedir. 174 Hasan Ali Karasar ve Sanat KuĢkumbayev, Türkistan BütünleĢmesi Merkezi Asya’da Birlik ArayıĢları 1991-2001, Ġstanbul, 2009, s. 100-101 175 Zardykhan, a.g.m, s.177 96 Kazakistan bu amaçla özellikle 90‟lı yılların ortalarından itibaren, ülkesindeki Uygur azınlık ve örgütler üzerinde denetimlerini sıklaĢtırmıĢ, Haziran 1996‟da Çin ile Ģüpheli ve suçluların iadesi konusunda bir anlaĢma imzalamıĢ, Çin‟den Kazakistan‟a geçerek siyasal sığınma talebinde bulunan kiĢileri Çin‟e iade etmiĢtir. 176 Mayıs 2000‟de “Uygur KurtuluĢ Örgütü” üyeleri Sincanlı (Xinjiang) bir iĢ adamını kaçırdıktan sonra US$100,000 miktarında parayı sınırları ötesinde fidye olarak gasp etmiĢler, iĢ adamının yeğenini öldürmüĢler ve BiĢkek‟teki markette bulunan Çin Mallarını ateĢe vermiĢlerdir. 25 Mayıs 2000‟de teröristler yukarıda bahsedilen durumla ilgili çalıĢmalar yapmak için Kırgızistan‟a giden Xinjiang Halkı Hükümeti‟nin (Xinjiang People‟s Government) ekibine saldırarak, bir kiĢinin ölümüne iki kiĢinin de yaralanmasına neden olmuĢlardır. Suçlular daha sonra Kazakistan‟a kaçmıĢlar ve aynı yılın Eylül ayında Alma-ata‟da kendilerini arayan iki Kazak polisi öldürmüĢlerdir.177 3.4.Jeopolitik Konum ve Ekonomik ĠliĢkiler Hazar Denizi‟ne doğru inen (okyanusların genel seviyesinin 28 metre altında) ve güneyde ve doğuda yüksekliklerin bulunduğu ve birbirinden bir dizi çukurluk alan ile ayrılan bir dizi sıradağın oluĢturduğu büyük bir anfitiyatro ile sınırlanan- batıdan doğuya ve kuzeyden güneye 2000 kilometrelik- büyük bir çukurluk vardır ve bu çukurluklardan doğuda bulunan Dzungari Kapısı Ortaçağ‟da Avrupa ve Ortadoğu üzerine gerçekleĢen Moğol akınlarının güzergahı üzerinde idi. 178 Bugün 176 Haluk Alkan, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar Kazakistan Özbekistan Kırgızistan Türkmenistan,Usak Yayınları, Ankara, 2011, S.81 177 http://www.china.org.cn/english/2002/Jan/25582.htm 178 Lacoste a.g.e s.265 97 Kazakistan‟ın Çin‟e açılan kapısı olan Dzungari Çin Halk Cumhuriyeti ile Kazakistan arasındaki petrol jeopolitiğini gelecek yıllarda etkileyecektir. Çin ile Kazakistan arasındaki ekonomik iliĢkilerin niteliği sınır iliĢkilerine de yansımıĢtır. Kazakistan‟ın Çin ile ekonomik iliĢkilerinde de esnek ve ılımlı tavrı görülmektedir. 1990‟ların ikinci yarısından itibaren Çin‟in çevreye yönelik algılaması da tamamen değiĢmiĢtir. Bu yeni süreçte yeni tehditler ıĢığı altında merkez-çevre yapısında çevreyi Hazar ve Orta Asya enerji havzaları oluĢturdu. 179 Bu bağlamda Kazakistan‟ın bölgede hakimiyet alanı oluĢturmak isteyen Amerika BirleĢik Devletleri ile olan iliĢkilerini mercek altına almıĢtır. Nazarbayev‟in ABD gezisinin hemen ardından Çin‟in Kazakistan Büyükelçisinin, ABD‟nin Orta Asya politikasının ülkesinin ekonomik geliĢimine ve komĢu ülkelerle yaĢanan sınır sorunlarında, kendi çıkarlarına karĢı bir baskı unsuru olarak kullanılması olasılığından duydukları endiĢeleri dile getirmesi dikkat çekicidir. Çin açıkça, Kırgızistan‟dakine benzer bir Ģekilde, bölgede yeni ABD üssünün açılmasına yönelik bir sürecin baĢlatılmaması konusunda Kazakistan hükümeti üzerinde baskı kurmaktadır.180 4. Çin Halk Cumhuriyeti- Kazakistan Cumhuriyeti Sınır AnlaĢmaları Daha önce bahsedildiği üzere, Çin sınırların çizildiği antlaĢmaların eĢitsiz olduğunu ısrar ile iddia etmektedir. Çin‟in bu retoriğinin bağımsız devletler ortaya çıktığı zaman da sürdürdüğünü görmekteyiz. SınırdaĢ ülkeler ile düzenlemeler yapılması yoluna gitmiĢtir. Kazakistan bu konuda da uyumlu bir tutum içinde konuya 179 180 Adıbelli, Pax Sinica a.g.e s.105-106 Alkan, a.g.e , s.82 98 yaklaĢmıĢ, iki ülke arasında baĢlayan görüĢmeler 20 Mart 1994‟te bir antlaĢmanın imzalanması ile sonuçlanmıĢtır. Bu antlaĢmanın 2. maddesine göre, yetmiĢ sınır noktasından yalnızca ikisinde, Saur-Tarbagatay dağları arasında kalan bölge ile Aladağ dağlarının 48. ve 49. noktaları arasındaki kısımda çözüme ulaĢılamadığı vurgulanmaktaydı. Bu konularla ilgili görüĢmeler Haziran 2000‟e kadar sürdü, sonuçta Kazakistan 364 mil karelik bir alanı Çin‟e bıraktı. 181 20 Mart 1994 anlaĢması sonrası Li Peng 25-28 Nisan 1994 tarihlerinde Kazakistan‟ı ziyaret etmiĢ ve Nazarbayev ile görüĢme yapmıĢtır. Ġki taraf Çin-Kazakistan sınır bölgesi meselesi, Çin‟in Kazakistan hükümetine kredi açması, Çin hükümetinin Kazakistan hükümetine karĢılıksız yardım etmesi ve demiryolu taĢımacılığının müzakere edilmesi gibi konularda anlaĢmalara varmıĢtır.” 182 Bu görüĢmeler de 2000 yılındaki nihayete taĢımıĢtır. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra bölgesel iĢbirliği ve güvenlik konularını içeren yeni birlik arayıĢları ortaya çıkmıĢtır. Yeni bağımsız olan devletler bölgesel denge içerisinde daha sonra Amerika BirleĢik Devletleri‟nin de dahil olacağı büyük güç rekabetinde kendilerine yer edinmeye çalıĢtı. BaĢta güvenlik arayıĢı olmak üzere arayıĢların ilk meyvesi Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Beyaz Rusya‟nın öncülüğü ile planlanan Bağımsız Devletler Topluluğu idi. Ġkincisi ise 1996‟da kurulan ġangay BeĢlisi ve daha sonra beĢli temelinde 2001 yılında kurulan ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟dür. 181 182 Alkan,a.g.e s.82 Ekrem,N. Hidayet, a.g.m. s.139 99 4.1. Kazakistan ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bağımsız Devletler Topluluğunun kuruluĢu 8 Aralık 1991 tarihli Minsk Deklerasyonu ve ardından Belovejsk AntlaĢması ve 21 Aralık 1991 Almaata Protokolü ve imzalanması ile tamamlandı. Almaata protokolünü 15 eski Sovyet devletinden 11‟i imzalamıĢtır. 8 Aralık 1991 tarihli Minsk AnlaĢması Rusya Federasyonu Devlet BaĢkanı Boris Yeltsin, Ukrayna Devlet BaĢkanı Leonid Kravçuk ve Beyaz Rusya Parlamento BaĢkanı Aleksandr ġuĢkeviç tarafından imzalandı. Üç lider Minsk AnlaĢması‟nın takdimi niteliğindeki bir deklarasyonla öncelikle BDT‟yi kurma sebeplerini açıkladılar. Buna göre: 1. Yeni Birlik AnlaĢması taslağı görüĢmelerinin baĢarısız olması; 2. Cumhuriyetlerin kendi bağımsız devletlerini oluĢturarak SSCB‟den ayrılmaları; 3. Merkezin dar görüĢlü politikalarının ülkede ciddi siyasi ve ekonomik kriz yaratması; 4. Birliğin birçok bölgesinde toplumsal gerilimlerin ve etnik çatıĢmaların artması. Bu nedenlerle üç lider kendilerini sorumlu sayarak BDT‟yi ilan eden deklarasyonda ayrıca, örgütün anlaĢma koĢullarını üstlenen diğer Sovyet cumhuriyetlerine de açık olduğu, topluluk üyesi ülkelerin nükleer silahlar üzerinde 100 ortak kontrol ve silahsızlanma baĢta olmak üzere Sovyetler Birliği‟nin imzaladığı uluslararası antlaĢmalardan doğan tüm yükümlülükleri üstlendiği bildiriliyordu. 183 Almaata Protokolü olarak anılan belgenin resmi adı Minsk AnlaĢmasına Ek Protokol‟dür. Bu protokol 21 Aralık 1991‟de Kazakistan‟ın baĢkenti Almaata‟da Minsk AnlaĢmasını imzalayan üç ülke ve sekiz eski Sovyet cumhuriyeti tarafından (Azerbaycan, Türkmenistan, Ermenistan, Kazakistan, Özbekistan) imzalandı. Kırgızistan, Ancak Moldova, Tacikistan, Azerbaycan anlaĢmayı parlamentosunda onaylamadığı için topluluk dıĢında kaldı. Protokolün imzalanması ile eĢzamanlı olarak Almaata Deklarasyonu da imzalandı. Bununla yeni bağımsız olmuĢ ülkelerin bağımsızlığını zedeleyecek durumlara karĢı alınacak tedbirler ve uluslararası hukuka uygunluk konusundaki ilkeler yer aldı. Uluslararası toplumun Sovyetler Birliği dönemindeki nükleer tehdidin devamı konusunda endiĢeleri bulunmaktaydı. Bu nükleer silahlara sahip eski Sovyet Cumhuriyetleri olan Beyaz Rusya, Kazakistan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında “Ortak Önlemler” antlaĢması imzalanmıĢtır. Bu anlaĢmayla, nükleer silaha sahip olan dört eski Sovyet cumhuriyeti Sovyet stratejik silahlarının ortak bir merkezi komuta altında toplanmasını, nükleer silahların ABD‟li uzmanlar nezaretinde 1994‟e kadar merkez dıĢındaki cumhuriyetlerden taĢınmasını ve nükleer silahların imhası için yapılan planların icrasını kararlaĢtırdı. Bu düzenleme ile endiĢeler giderilmeye çalıĢıldı. 184 183 Fırat PurtaĢ, Rusya Federasyonu Ekseninde Bağımsız Devletler Topluluğu, BarıĢ, Ankara, 2005, s. 64 184 PurtaĢ, a.g.e s.66 101 AnlaĢma ve deklarasyonlar sonrası Kazakistan Cumhuriyeti Bağımsız Devletler Topluluğu‟nun kurucu üyelerinden biri oldu. Bölgenin yeni bağımsız devletleri Rusya Federasyonu öncülüğünde ikinci bir düzenlemeye gitti. 15 Mayıs 1992‟de Rusya‟nın isteği üzerine Özbekistan‟ın baĢkenti TaĢkent‟te Bağımsız Devletler Topluluğunun bir organı olan Devlet BaĢkanları Konseyi toplandı. Bu zirvede altı üye ülke (Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Ermenistan) Kollektif Güvenlik AnlaĢması‟nı imzaladılar. AnlaĢmanın Birinci Maddesi; imzacı ülkelerin diğer ülkeleri hedef alan herhangi bir baĢka askeri ittifaka ya da gruba katılmayacağı Ģartını getiriyordu. Ġkinci Madde; herhangi bir imzacı tarafa bir tehdit söz konusu olduğunda üye ülkelerin derhal konuyu ele almasını öngörmekteydi. AnlaĢmanın 4. Maddesi, anlaĢmaya taraf olan ülkelerden birine yönelecek bir saldırının tüm taraf ülkelere yönelik bir saldırı sayılacağını öngördüğü için kollektif güvenlik anlaĢması niteliğindedir. 185 Yeni bağımsız devletlerin toprak bütünlüğü ile ilgili kaygılarının Bağımsız Devletler Topluluğu‟nun kurulması ile hem azaldığı hem de arttığı söylenebilir. Kolektif Güvenlik AnlaĢması ile kaygılarda azalma olmuĢ ancak Rusya Federasyonu‟nun BDT‟deki konumunun kaygıları artırdığı da söylenebilir. Kazakistan bu bağlamda Rusya Federasyonu ile 25 Mayıs 1992 tarihinde yaptığı Dostluk, ĠĢbirliği ve KarĢılıklı Yardım AnlaĢması‟yla sınırların değiĢmezliği ilkesi ve Kazakistan‟ın toprak bütünlüğünü teyit etmiĢtir.186 185 PurtaĢ a.g.e. s.90-91 Utku Yapıcı, Sovyet Sonrası Coğrafyada Devlet ve Milliyetçilik: Estonya, Ukrayna ve Kazakistan Örnekleri, Tan, Ankara, 2011, s.408 186 102 4.2. ġangay ĠĢbirliği Örgütü, Bölgesel Güvenlik ve Sınır AnlaĢmaları Bağımsız Devletler Topluluğu‟na bir rakip olarak algılanması tartıĢmalı olsa da bölgesel güvenlik ve iĢbirliği çabasının ikinci ürünü 1982‟de Çin Halk Cumhuriyeti ile SSCB arasında görüĢmeler ile temellerinin atıldığı ifade edilen ġangay BeĢlisidir. Sovyetler Birliği‟nin çökmesi ve yeni bağımsız ülkelerin oluĢması ile görüĢmeler devam etmiĢtir. GörüĢmeler sonucunda ilk zirve 26 Nisan 1996‟da ġangay‟da gerçekleĢtirildi ve yeni yapı oluĢturuldu. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan‟dan oluĢtu. Temel prensipleri, egemen devletlerin iç iĢlerine karıĢılmaması, ayrılıkçılık, terörizm ve dini radikalizm ile mücadele edilmesi, ABD'nin Ulusal Füze Savunma sisteminin (National Missile DefenceNMD) geliĢtirme çabalarının onaylanmaması, Güney Asya'da nükleer silahlanma yarıĢından duyulan kaygı, örgüte üye ülkeler arasında siyasal, ekonomik,sosyal ve kültürel iliĢkilerin geliĢtirilmesi ve devlet baĢkanları,dıĢiĢleri bakanları, savunma bakanları ve çeĢitli çalıĢma grupları arasında rutin toplantılarla üye ülkeler arasındaki iletiĢim kanallarının geliĢtirilmesi olarak belirlendi. 187 Sovyet hegemonyasından yeni çıkmıĢ ve bağımsızlığını yeni edinmiĢ olan Kazakistan ve diğer Orta Asya cumhuriyetlerinin bu beĢliye katılmasının bazı nedenleri bulunmaktadır. Ġlki Bağımsız Devletler Topluluğu aracılığı ile kendisini Sovyetler Birliği‟nin mirasçısı olarak ifade eden Rusya Federasyonu‟nun yeniden ülkeleri üzerinde etkili olmasından duydukları açık endiĢedir. Çin, bu ülkeler için bir 187 Gökhan Telatar, “ġangay ĠĢbirliği Örgütü: 21. Yüzyılın Bölgesel Global Çekim Merkezi”, Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve Ġlhan Güllü, TASAM Yayınları, Ġstanbul, 2005, s.165 103 alternatif niteliği taĢımasa da denge unsuru olabilecek bir nitelik taĢımaktaydı. Bu yönü ile ġangay BeĢlisine katılmak endiĢelerini azaltacak bir giriĢim olmuĢtur. Ġkinci neden ekonomik olarak Çin ve Rusya‟ya ihtiyaç duymalarıdır. Üçüncü sebebi, özellikle Tacikistan‟da 1992-1997 yıllarında yaĢanan iç savaĢ ve bu savaĢta bir Ġslam devleti kurmak amacıyla hareket ettiğini belirten Ġslami Yeniden DoğuĢ Partisi‟nin de muhalefet safında savaĢması, iç savaĢın kendi ülkelerine de sıçrayacağından endiĢe eden Orta Asya rejimlerinin iç güvenlik kaygısıdır.188 Zirveye katılan Çin, Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan “ Sınır Bölgelerindeki Askeri Alanlarda Güven Artırıcı Önlemlere ĠliĢkin AntlaĢma”yı imzaladı. Bu aynı zamanda ġangay Deklarasyonu olarak da anılmaktadır. Buna göre taraflar, aralarındaki uzun süreli iliĢkileri geliĢtirmelerinin beĢ devletin de çıkarına olduğu hususunda hemfikir olarak birbirlerine karĢı güç kullanmamayı ve güç tehdidinde bulunmamayı taahhüt etmiĢlerdir. 2. maddede iyi komĢuluk, dostluk, sınırda huzur ve güvenlik için alınacak tedbirleri sıralarken öncelikle sınırda askeri güçlerle ilgili bilgi değiĢiminin önemine vurgu yapmıĢlardır. Bilgi değiĢiminin içerisine, büyük çaplı askeri faaliyetler, askeri güçlerin olağanüstü durumlarda yer değiĢtirmeleri ve sınır çizgisine doğru geçici olarak 100 km‟den daha yakına gelmeleri halinde (Rusya-Çin doğu sınırında nehir üzerindeki askeri savaĢ gemileri de aynı Ģekilde) karĢı tarafa haber verilmesi girmektedir. Ġki ülke askeri personeli arasında askeri tatbikatlara gözlemci daveti tehlikeli askeri faaliyetlerin önlenmesi konusunda iĢbirliği yoluyla dostane iliĢkiler kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. 3. maddede askeri-teknik bilgilerin diğer tarafın bilgisi veya onayı olmadan üçüncü bir tarafla paylaĢılamayacağı, anlaĢmaya son verilse bile bu kurala uymaya devam 188 Telatar a.g.m. s.165 104 edecekleri hükme bağlanmıĢtır. 4. maddede sınırdan ne kadar kilometre uzaklıkta ne kadar askeri büyüklükte bir tatbikat yapılabileceği, 5. maddede ise askeri faaliyetlerin en az 10 gün önceden yazılı ve diplomatik kanalla karĢı tarafa bildirileceği belirtilmiĢtir. AnlaĢma süreyle sınırlı değildir. Tarafların 6 ay önceden yazılı ve diplomatik Ģekilde bildirmek suretiyle askıya alma ve çekilme hakkı vardır. AnlaĢmanın tek ülke kalana kadar ve Çin çekilmediği sürece yürürlükte kalması hükme bağlanmıĢtır.189 Ġkinci zirve 24 Nisan 1997 „de Moskova‟da yapıldı. Bu zirve sonucunda da “Sınır Bölgelerindeki Askeri Güçlerin Çok Taraflı Olarak Azaltılmasına ĠliĢkin AnlaĢma” imzalanmıĢtır. AnlaĢma ile Çin ile dört eski Sovyet cumhuriyeti arasındaki sınır boyunca silahsızlanmanın gerçekleĢtirilmesi amaçlanmıĢtır. Ayrıca güç kullanılmaması, güç kullanılması tehdidinde bulunulmaması, tek taraflı üstünlük arayıĢında olunmaması da Moskova Zirvesi‟nde mutabakata varılan konular arasındadır. 190 Kazakistan‟ın CumhurbaĢkanının daveti üzerine BaĢkan Jiang 3 Temmuz 1998‟de Kazakistan‟ı ziyaret etti ve üçüncü kez yapılan beĢ ülke üçüncü kez zirveye katıldı. Almatı Zirvesi‟nde üç Ģeytani güç olarak nitelendirilen ayrılıkçılık, dini radikalizm ve terörizmin üzerinde durulmuĢtur. Söz konusu senelerde Rusya Çeçenistan ile savaĢ halindedir. Çin ise Doğu Türkistan ile ilgili kaygılıdır. Dini radikalizm yani köktendinciliğin Orta Asya‟da yükselmesinin temelde üç sebebi vardır: Ġlk olarak, Ġslam‟ın Orta Asya‟da yükseliĢinde Sovyetler Birliği‟nin Afganistan‟ın sosyalist hükümetine destek amacıyla bu ülkeye yaptığı askeri 189 190 Bekcan, a.g.e, S.92-93 Telatar a.g.m. s.167 105 müdahale sonrası 1980‟lerde ABD liderliğindeki uluslararası kamuoyunun komünizmin panzehiri olarak gördüğü Ġslam‟a maddi ve manevi desteği büyüktür. Ġkincisi, SSCB‟nin dağılmasının ardından kurulan veya bağımsızlıklarını kazanan devletlerin, dini, kendilerini eski sosyalist sistemden ayıran ve ortaya çıkan kimlik boĢluğunu dolduran bir temel unsur olarak görmeleridir. Üçüncü olarak, 1980‟ler ve 90‟larda bölgenin sosyo-ekonomik bir kriz içerisinde olması marjinal akımların geliĢmesini sağlamıĢtır.191 Bu zirve esnasında Kazakistan ile Çin sınır sorunlarının çözümüne yönelik görüĢmeleri neticelendirmiĢ ve 1994 yılında imzalanan sınır anlaĢmasını temel alan yeni bir anlaĢma imzalayarak iki ülke arasındaki sınır ihtilaflarının nihai çözümüne giden yolda önemli bir adım atmıĢlardır. 192 ġangay BeĢlisinin dördüncü zirvesi 24 Ağustos 1999‟da BiĢkek‟te gerçekleĢti ve bu zirvede de üç temel tehdit ile bağlantılı olarak güvenlik riskleri tartıĢıldı. Çin‟in Kırgızistan ile olan sınır sorunları çözüldü. Alınan kararlara göre uluslararası güvenlik planlaması; dünya ekonomisinin sağlamlaĢtırılması, yoksulluğun azaltılması, sosyo-ekonomik seviyenin yükseltilmesi ve ekonomi, çevre, enerji ile istihbarat güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra birliğe üye ülkelerin nüfusu ve sınırlarının doğal ya da teknolojik felaketlere karĢı korunması konularından bağımsız olmamalıdır. Üye devletler; genel kabul görmüĢ uluslararası yasalar kapsamında, 1. Uluslararası bütün sorunlara dengeli yaklaĢım, 2. Her devletin; kendi tarihsel deneyim ve ulusal nitelikleri çerçevesinde; kalkınma konusunda kendi yolunu bağımsız bir biçimde çizmesinin, 191 192 Bekcan a.g.e. s.112-113 Telatar a.g.m s.168 106 ülke güvenirliğini ve ulusal onurunu korumasının ve uluslararası meselelere eĢit Ģartlarda katılımının garanti altına alınması, 3. Uluslararası ya da bölgesel uyuĢmazlık ve krizlerde; diplomatik ve politik yollardan, uluslararası yasalar ve ilkeler ile tüm tarafların yasal çıkarları göz önünde bulundurularak uzlaĢmanın sağlanması, 4. Kültür ve medeniyet farklılıklarının koruma altına alınması, medeniyetler ve dinler arası diyalogu hedefleyen giriĢimlerin desteklenmesi unsurlarını sağlayacak bir güvenlik yapısının kurulmasını savunmaktadır. 193 Özbekistan Ġslami Hareket‟inin 1999 yılı Ağustos ayında gerçekleĢtirdiği saldırı terörizme yapılan vurguyu artırdı ve beĢliyi yeni önlemlere dikkat çekmeye zorladı. 5 Temmuz 2000 tarihinde DuĢanbe‟de toplanan zirve sonrası Çin ile Tacikistan‟ın sınır problemi çözümlenmiĢ ve Çin‟in Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile olan güvenlik sorunu büyük ölçüde bitmiĢ, Özbekistan‟a gözlemci statüsü verilmiĢtir. 2001 yılına gelindiğinde ġangay BeĢlisi amacına büyük ölçüde ulaĢmıĢ ve sınır problemleri çözülmüĢtür. 14-15 Haziran 2001‟de Özbekistan‟ın da katılması ile Ģekil değiĢtirmiĢ ve ġangay ĠĢbirliği Örgütü olarak ĢekillenmiĢtir. 7 Haziran 2002‟de St. Petersburg Zirvesi yapılmıĢ ve ġĠÖ ġartı kabul edilmiĢtir. 5 Haziran 2001‟de kurulan ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟nün ana hedefleri, üye ülkeler arasındaki karĢılıklı güveni ve iyi komĢuluk iliĢkilerini güçlendirmek, siyasette, ticarette ve ekonomide, kültür, eğitim, enerji, taĢımacılık, turizm, çevrenin 193 BarıĢ Adıbelli ve Asım Memmedov, Kan Kırmızısı Devrim, Bilim Gönül Yayınları, Ġstanbul, 2010, s.196-197 107 korunmasında etkili iĢbirliğinin artırılması; kalıcı barıĢın sağlanması, bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması, yeni demokratik adil ve rasyonel siyasi ve ekonomik bir düzenin kurulması için ortak çaba gösterilmesidir. 194 Hem ülkelerin iç güvenliği, hem de bölgesel güvenliğini garanti altına alabilmek için 15 Haziran 2001 tarihinde terörizm, ayrılıkçılık ve aĢırıcılık ile mücadele için bir ġangay ġartı195 da düzenlenmiĢtir. Bu Ģartta terörizm, köktendincilik ve ayrımcılık kapsamına girecek suçlar tanımlanmıĢtır. ġartın 1. Maddesinin 1/b bendinde örgüt üyesi ülkelerin terörizme bakıĢ açısı ve terörist eylemler karĢısında izlenecek yol Ģu Ģekilde özetlenir: “Bir sivilin ya da silahlı çatıĢmalarda aktif olarak yer almayan herhangi bir kiĢinin ölümüne ya da ağır yaralanmasına sebep olacak Ģekilde kasıtlı yapılan herhangi bir eylem ya da bir malzeme tesisine önemli derecede zarara sebep olacak herhangi bir eylem; aynı zamanda bu eylemi organize etmek, planlamak, eyleme yardım etmek, suç ortaklığı yapmak; bu eylemin amacı, doğası gereği ya da bağlam gereği halkın gözünü korkutmak, halkın güvenliğini ihlal etmek ya da kamu yetkililerini ya da uluslararası bir organizasyonu böyle davranmaya zorlamak ya da herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunda Tarafların ulusal yasalarına uygun olarak bu eylem hakkında kovuĢturma açılır.” Aynı maddede ayrılıkçılık ve cezai süreci "Bir devlet'in toprak bütünlüğünü ihlal etmeye yönelik olarak topraklarının herhangi bir kısmının ilhak edilmesi ya da devlet'in parçalanması dâhil Ģiddete dayalı olarak gerçekleĢtirilen her türlü eylemi ve bu eylemlerin planlanması, hazırlanması ve bunlara iĢtirak edilmesi durumlarını 194 Brief Introduction to Shanghai Cooperation Organization, http://www.sectsco.org/EN123/brief.asp (EriĢim 6 Mart 2014) 195 http://www.sectsco.org/EN123/show.asp?id=69 108 ifade etmekte olup bahsi geçen eylemler Tarafların ulusal yasaları uyarınca cezai iĢleme tabidir.” ibaresi ile ifade edilir iken, köktencilik ve cezai yaptırımı “Ģiddet kullanarak yönetimi ele geçirmek ya da yönetimi elinde tutmak ya da bir Devletin anayasal rejimini Ģiddet kullanarak değiĢtirmeyi amaçlayan herhangi bir eylemdir. Aynı zamanda yukarıda belirtilen amaçlara hizmet etmek için yasadıĢı silahlı oluĢumların organizasyonu, bu organizasyonlara katılma, halkın güvenliğine vahĢice tecavüzde bulunma gibi eylemler de Tarafların ulusal yasaları uyarınca cezai iĢleme tabidir.” cümlesi ile tanımlanmıĢtır. ġartın 6. Maddesi bu üç konu ile ilgili olan iĢbirliğini on ana baĢlık altında toplar. 1. Bilgi paylaĢımı. 2. Operasyonel araĢtırma eylemlerini içeren ricaların yerine getirilmesi; 3. Bu sözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen eylemlerin önlenmesi, tespit edilmesi ve bastırılması için hem fikir olunan önlemlerin geliĢtirilmesi ve uygulanması, aynı zamanda uygulamanın sonuçları üzerine karĢılıklı bilgi paylaĢımı; 4. Diğer Tarafları hedefleyecek Ģekilde gerçekleĢtirilecek, bu SözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen eylemleri kendi topraklarında önlemek, tespit etmek ve bastırmak için alınan önlemlerin uygulanması; 5. Bu SözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen suçların iĢlenmesi amacıyla herhangi bir kiĢiye ve/ya da organizasyona herhangi bir Ģekilde yardım edilmesini ya da silah ve mühimmat tedarik edilmesini ve finansmanını önlemek, bunu saptamak ve bastırmak için alınan önlemlerin uygulanması; 109 6. Bu SözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen suçların iĢlenmesi amacıyla kiĢileri eğitmeyi amaçlayan eylemleri önlemek, bu eylemleri tanımlamak, bastırmak, yasaklamak ya da bu eylemlere son vermek için önlemlerin alınması 7. Düzenleyici yasal düzenlemelerin ve bunların pratik olarak uygulanmasıyla ilgili bilginin alıĢ-veriĢi 8. Bu sözleĢmenin 1. (1) maddesinde bahsedilen eylemlerin önlenmesi, tanımlanması ya da bastırılması alanında deneyimlerin paylaĢılması 9. Uzmanlarının değiĢik Ģekillerde eğitilmesi, yeniden eğitilmesi ve terfi ettirilmesi 10. Bu sözleĢmenin 1. (1) maddesinde bahsedilen eylemlerin bastırılmasında uygun olduğu Ģekilde pratik yardımı ve bundan doğacak sonuçları hafifletmeyi de içerek Ģekilde Tarafların karĢılıklı muvafakatıyla diğer iĢ birliği türlerinde anlaĢmalar akdedilmiĢtir. Bu anlaĢmalara SözleĢmenin ayrılmaz bir parçası olacak Ģekilde uygun protokollerle resmiyet kazandırılacaktır. 10 Mayıs 2002‟de DıĢiĢleri Bakanı Tang Jiaxuan ve Kazakistan DıĢiĢleri Bakanı Tokayev Pekin‟de Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti arasında Çin- Kazakistan sınırının belirlenmesi konusunun nihayete erdirilmesi konusunda sembolik bir anlam taĢıyan Çin-Kazak Sınırının Belirlenmesi protokolünü imzaladı. Ardından 12 Eylül 2002‟de Çin ve Kazakistan Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti arasında ÇinKazakistan Sınır AĢan Nehirlerin Kullanımı ve Koruması ĠĢbirliği AnlaĢması imzaladı. 23 Eylül 2002‟de anlaĢma yürürlüğe girdi. AnlaĢma uyarınca iki taraf ülke 110 Sınır aĢan Nehirler Ortak Komisyonu kuracak, komisyonun çalıĢmalarını düzenleyecek ve anlaĢmanın uygulanması ile ilgili problemleri çözecektir. Hâlihazırda her iki taraf da ortak komisyonun kurulması için hazırlık yapacaktır. 196 Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan‟dan oluĢan ġangay ĠĢbirliği Örgütüne gözlemci statüsünde devletler de dahil olmuĢtur. 17 Haziran 2004 TaĢkent Zirvesi‟nde Moğolistan, 5 Temmuz 2005 Astana Zirvesi‟nde Hindistan, Pakistan ve Ġran‟a gözlemci statüsü verildi. Çin‟in Orta Asya iliĢkilerinde çok yönlü bir yaklaĢım izlediği bilinmektedir. Buna en açık örnek Çin-Kazak ĠĢbirliği‟nin Ģekillendirdiği Çin-Kazak Ġyi KomĢuluk Dostluk ve ĠĢbirliği AntlaĢmasıdır. Çin in 2006 ĠĢbirliği Stratejisi kapsamında yapılan bu anlaĢma ve strateji, iki ülke arasındaki etkili iĢbirliğini korumak için Çin liderliğinde altı öncelik sunmuĢtur. Birincisi, güvenilir iliĢkiler ve siyasal dayanıĢma (tarafların temel çıkarları ile alakalı sorunlarda yüksek mertebeli anlaĢmaları ve ortak dayanıĢmayı artırmak) geliĢtirmektir. Ġkincisi, ekonomik alanda ve ticarette (iki ülke baĢbakanları ve aynı zamanda Çin-Kazakistan iĢbirliği komiteleri ve alt komiteleri arasında toplantılar düzenlemek) karĢılıklı fayda esaslı ortaklıklar yaratmaktır. Üçüncüsü kiĢiler ve kültürler arası ortaklıkları geniĢletmek( eğitim, Kazak öğrenciler için bursları artırmak, turizm, sağlık ve medya)tir. Dördüncüsü bilim teknoloji ve yeniliklerde ortaklıklar oluĢturmaktır. BeĢincisi, güvenlik iĢbirliğinde ortaklıklar yaratmak (üç Ģer güç, aĢırıcılık, ayrılıkçılık ve terörizm ile mücadele etmek) ve 196 “China‟s Territorial and BoundaryAffairs” http://www.fmprc.gov.cn/eng/wjb/zzjg/tyfls/tyfl/2626/t22820.htm (EriĢim 12.02.2014) 111 sonuncusu uluslararası arenada karĢılıklı dayanıĢma ve iĢbirliğinden emin olmaktır.197 Kazakistan ġangay ĠĢbirliği Örgütü bünyesinde sınır güvenliğini sağlayabilmek ve üye ülkeler ile iliĢkilerini güçlendirebilmek adına atılan adımlara olumlu yanıtlar vermiĢ ve askeri iĢbirliği kapsamında yapılan bir çok askeri tatbikata kimi zaman katılımcı olarak kimi zaman da ev sahibi ülke olarak katılmıĢtır. ġĠÖ‟nün güvenlik ve istikrarın sağlanması hususunda iĢbirliği amacı, üye devletlerarasında özellikle anti terör konusunu içeren çeĢitli tatbikatların yapılması yoluna götürmüĢtür. ġĠÖ tatbikatları belli bir senaryoya göre yürütülmektedir. Genellikle bu senaryolar, bir önceki tatbikattan sonra bölgede geliĢen olaylara göre tasarlanır. Dolayısıyla bu tatbikatlar, sadece antrenman niteliği taĢıyan ve üye ülkeler arasındaki iĢbirliğini göstermeyi amaçlayan tatbikatlar değil, aynı zamanda somut bir olaya karĢı mücadele etmeye yönelik yapılan gövde/güç gösterileridir.198 Bu tatbikatlar Kazakistan- Çin iliĢkilerini yakından ilgilendirmektedir. 6-12 Ağustos 2003 tarihlerinde yapılan ĠĢbirliği 2003 ve Vzaimodeystvie 2003 tatbikatları bunlardan ilkidir. Birinci aĢaması Kazakistan, ikinci aĢaması Çin Halk Cumhuriyeti Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟nde Ġnin Ģehri yakınlarında yapıldı. YaklaĢık 1300 asker katıldı. Özbekistan dıĢındaki tüm ülkeler katıldı. Tyan-ġan-1-2006 kodlu tatbikat ikinci tatbikattır. 24-26 Ağustos 2006 tarihleri arasında yapılan bu tatbikatın ilk aĢaması Kazakistan‟ın Zharkent kentinde, ikinci aĢaması da yine Ġnin Ģehrinde yapılmıĢtır. Yalnızca Kazakistan ve Çin Halk Cumhuriyeti katılmıĢtır. Bu tatbikat 197 Timur Dadabaev, “Chinese and Japanese Foreign Policies towards Central Asia From A Comparative Perspective”, The Pacific Review, 2014, s.11-12 198 Nogayeva a.g.e s.250 112 Çin uzmanlarına göre büyük bir sembolik önem taĢımaktadır. Bu tatbikatlar ülkeler arasında güvenlik alanındaki güveni yansıtmakla birlikte, bunlar sayesinde " taraflar siyasi ve psikolojik engelleri aĢabilmektedirler. 13-25 Eylül 2010 tarihlerinde yapılan BarıĢ Misyonu adlı tatbikatlara da yine Özbekistan dıĢında tüm ġĠÖ ülkeleri katılmıĢtır. Bu tatbikat Güney Kazakistan'da Matybulak poligonunda 5 bin askerin katılımıyla yapılmıĢtır. Tatbikatı önemli kılan faktörlerden ilki bu dönemde Nisan 2010 „da Kırgızistan'da iktidar değiĢiminden kaynaklanan ve ülkeyi iç savaĢın eĢiğine taĢıyan olayların etkisi sürmesidir. Ġkinci faktör de Afganistan‟ın istikrarsızlık içerisinde olması, uyuĢturucu trafiğinin ve üye ülkelerin birinde çıkan çatıĢmanın tüm bölgeye yayılmasının önlenmesidir. 199 Bu tatbikatlardan Kazakistan sınırında yapılan Tyan-ġan-1- 2006 kodlu tatbikatın önem arz ettiğinden bahsedilmiĢti. Tatbikatın ilk aĢamasının yapıldığı Zharkent Ģehri Kazakistan Cumhuriyeti‟nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile olan sınırında bulunmaktadır. 1882 yılında kurulmuĢtur. 1942‟den 1991‟e kadar Ġkinci Dünya SavaĢında büyük kahramanlıklar göstermiĢ ve 1941‟de savaĢta ölmüĢ olan Ivan Panfilov‟un adı ile anılmıĢtır. 35 bin kiĢiye yakın kiĢinin yaĢadığı Ģehir Çin sınırına 30 kilometre uzaklıktadır. Tatbikatın ikinci kısmının yapıldığı Ġnin (Yining) Ģehri ile komĢudur, Ġli bölgesine ve 1997 yılında yaĢadığı katliamla tanıdığımız Kulca Ģehrine oldukça yakındır. Bölgenin bir kısmı dağlıktır ve sınırı geçirgen bir özellik taĢır. Özellikle dağlık bölgenin kontrol edilmesi oldukça zordur. Çin‟in Orta Asya‟ya açılan en önemli kapısı ve geçiĢ Zharkent yakınındaki sınır kapısıdır. Bu sınır kapısı Sovyetler Birliği döneminde kapalı kalmıĢ bu nedenle de bölgedeki Kazak ve Uygur halkları Çin etkisinden uzak kalmıĢlardır. Sadece Çin‟den değil, 199 Nogayeva a.g.e s.250-253‟den özetle 113 Sovyet etkisinden de coğrafi uzaklık nedeniyle etkilenmemiĢlerdir. Uygur nüfusun çoğunlukta olduğu bu bölgeyle Avrupalı bazı örgütler çok yakından ilgilenmektedir.200 200 BarıĢ Adıbelli, Çin’in Avrasya Stratejisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2007, S.252253‟den özetle 114 SONUÇ VE TARTIġMA Devletlerarası sınırların oluĢumu bireylerin geliĢim süreci ile doğrudan ilgilidir. Bireylerin kimlik oluĢumu süreci ihtiyaçlar hiyerarĢisinin ikinci basamağı olan güvenliğini sağlama ihtiyacından etkilenmektedir. Güvenlik ihtiyacı birincil düzeyde fiziksel tehlikelere karĢı kiĢiyi tehdit algısını ortadan kaldırmaya zorlamaktadır. Bunun bir sonucu olarak kiĢi öncelikle fiziksel, buna bağlı olarak psikolojik sınırlarını oluĢturmaya baĢlayacaktır. Birincil düzeyde yalnızca kendine yönelik tehditleri önlemeye çalıĢırken toplumsallaĢması ile birlikte grup kimliğine sahip olabilmek adına bu kimliğin belirleyici kriterleri dâhilinde yine öncelikle fiziksel daha sonra da psikolojik sınırlar koymaktadır. Grubun niteliği değiĢtikçe kriterler ve sınırlar da değiĢmektedir. SiyasallaĢmıĢ olan insanın bir siyasi birim olan devleti oluĢturması sonrasında devleti oluĢturan üç ana unsur özünde sınırları teĢkil etmektedir. Thomas Hobbes egemenlik unsuru ile sınır koyma ihtiyacı iliĢkisini “Doğal olarak özgürlüğü ve baĢkalarına egemen olmayı seven insanların, devletler halinde yaĢarlarken, kendilerini tabi kıldıkları kısıtlamanın nihai nedeni, amacı veya hedefi, kendilerini korumak ve böylece daha mutlu bir hayat sürmek; yani insanları korku içinde tutacak ve onları ceza tehdidiyle, ahitlerini ifa etmeye ve doğa yasalarına uymaya zorlayacak belirgin bir güç olmadığında, insanların doğal duygularının zorunlu sonucu olan o berbat savaĢ durumundan kurtulmaktır.” sözü ile ifade etmiĢtir. Feodalizmin zayıflaması ile Avrupa‟da modern devlete geçiĢ baĢlamıĢtır ve devleti oluĢturan unsurların içini dolduran kavram sayısında artıĢ olmuĢtur. Bu artıĢın ana sebebi artık kilisenin ve feodal beylerin etkisinde olmayan bireylerin ihtiyaç-özgürlük dengesi bağlamında sınırlarını aĢmasıdır. 115 Çok uluslu, çok kültürlü imparatorluklarda uluslar kendi özlerini muhafaza edebilmek için grup kimliği sınırları belirlerken, bu büyük çatı altında da dıĢ tehditlere karĢı kendi kale ve surlar yapmak yolu ile sınırlarını belirlemiĢlerdir. AĢılması zor gözüken bu yapılardan bazıları öylesine sağlam yapılmıĢtır ki günümüze kadar ayakta kalmıĢtır. Ulus devletlerin oluĢması sonrası bahsedilen tiplerdeki fiziki sınır belirleyicileri kullanılmaya devam edilmiĢtir. Uluslararası ticaretin, insan akıĢının dünyayı küreselleĢmeye taĢıması ile kiĢisel ve toplumsal sınırların belirginliği tartıĢılır oldu. Ġkinci Dünya savaĢı sonrasında uluslararası iliĢkileri belirleyen temel kavramların değiĢmesi ile bu durum gözle görülür bir hal aldı, sınırlar salt coğrafi bir kavram olmaktan çıktı ve devletler üstü ve devletlerarası örgütler, jeopolitik yaklaĢımlar kapsamında konumlanmaya baĢladı. Soğuk SavaĢ sonrası sınırların değiĢmezliği ilkesi eski önemini kaybetmiĢ gibi göründü ve buna bağlı olarak bölgesel çatıĢmalarda artıĢlar gözlendi. Günümüzde teknoloji yolu ile kiĢilerin özel alan sınırları dahi anbean takip edilebilmekte ve savunmayı zorlaĢtırmaktadır. SavaĢ endüstrisinin tank top tüfek gibi konvansiyonel silahlara nükleer silahları eklemesi bölgesel çatıĢmaların tüm dünyayı etkileyen savaĢlara dönüĢmesinde belirgin bir rol oynadı. Bütün bu dönüĢüm ve değiĢimler sınır çalıĢmalarının da araĢtırma alanını geniĢletmiĢtir. Sosyal bilimlerin pozitif bilimler ile yarıĢır bir hale gelmesiyle de geleneksel sınır çalıĢmalarında coğrafya bilimine antropoloji, hukuk, etnoloji, ekonomi, psikoloji gibi bilimler eĢlik etmeye baĢlamıĢtır. Uluslararası hukuka göre kara sınırlarının saptanmasının tek yolu antlaĢma yapılmasıdır. Günümüzde mevcut sınırların korunması genel bir uluslararası hukuk kuralıdır ve bu kural yoluyla çatıĢmalar önlenmeye, etnik yönden homojen olmayan 116 bölgelerde nüfus aktarımı ve etnik temizlik giriĢimlerinin yolu kapatılmaya çalıĢılmaktadır. ġüphesiz küçük çatıĢmalar olarak görülen bu çatıĢmaların soykırıma dönüĢebilmesi günümüzde mümkündür. Orta Asya coğrafyasında ulusları birbirine bağlayan en önemli unsur ortak tarihsel bağlardır. Bu bağlar, içinde dil, etnik yapı ve sosyo-kültürel öğeler gibi Ģekillendiricileri barındırır. Bu Ģekillendiriciler politik birimlerin sınırlarının belirlenmesinde rol oynamıĢtır ancak yine de coğrafi özellikler hala birinci faktör olarak yerinde durmaktadır. GeçmiĢte coğrafi özellikler kapsamında su kaynağına yakınlık, verimli doğa koĢullarına ve tarım arazilerine sahip olma, ticaret yollarına sahip olma gibi (Ġpek yolu, baharat yolu vs.) öncelikler önde gelirken günümüzde bu özelliklere yer altı kaynaklara sahiplik, enerji koridorlarına ve boru hatlarına yakınlık gibi unsurlar eĢlik etmektedir. Bu unsurlar jeopolitik kavramı altında devletlerarası iliĢkileri ve gerek ikili gerekse çoklu sınır iliĢkilerini Ģekillendirmektedir. SSCB‟nin dağılması sonrası sınırların değiĢmezliği yeniden gündeme gelmiĢtir. Ancak ilk on yıl her açıdan bir karmaĢaya sahne olmuĢtur. Ġki kutuplu dünyanın yerini Amerika BirleĢik Devletleri‟nin üstünlüğünün alması yeni dünya düzeninin tüm oyuncularına yeni stratejiler geliĢtirme zorunluluğu getirmiĢtir. Sovyet bakayası topraklarda bölgesel bir bütünlük sağlanması çabası self determinasyon prensibine dayandırılmıĢtır. Yeni oluĢan cumhuriyetlerin sınırı parçalanma öncesi belirlenmiĢ olan sınırlar olacaktır ve bu yolla toprak bütünlüğü sağlanacaktır. Artık yeni bir politik kimliğe sahip olan yeni cumhuriyetler devletlerarası iliĢkilerinde birey davranıĢı göstererek özgür iradesi ile yeni sınır antlaĢmaları yapabilecektir. 117 16 Aralık 1991‟de bağımsızlığını kazanan Kazakistan, bölgenin ortasında büyük bir yüzölçümü ile konumlanmıĢtır. Rusya Federasyonu, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Çin Halk Cumhuriyeti ile sınırdaĢ olan ülkede önemli bir etnik dağılım vardır. KuruluĢ yıllarında oran olarak bugüne göre az olan Kazak nüfus, 2009 yılına gelindiğinde %63.1‟e ulaĢmıĢtır. %23.7 ile Rus, %2.8 ile Özbek, %2.1 ile Ukraynalı, %1.4‟ü Uygur, % 1.3‟ü Tatar, %1.1‟i Almanlar ve %4.5 ile diğer halklar takip etmektedir. CumhurbaĢkanı Nazarbayev, ulusal bağımsızlık ve ulus devlet inĢası konusundaki hassasiyetini ülke yönetimine yansıtmıĢtır. Kazakistan Anayasası Madde 39 ile etnik gruplar arası uyumu bozabilecek eylemler anayasaya aykırı sayılır. Bu yaklaĢımla hiçbir etnik unsura ayrıcalık tanınmayacağını ve hepsine eĢit mesafede olunacağının teminatını yasalar yolu ile vermiĢtir. Bunun en önemli sebebi bünyesinde barındırdığı ve kurulduğunda %39 civarında olan Rus nüfusudur. Kazaklar daha önce bünyesinde oldukları Rusların Rus nüfusu bahane ederek iç iĢlerine yeniden karıĢması kaygısını taĢımaktadır. Sovyet sonrası dönemde kurulan yeni devletler dıĢ göç vermeye baĢlamıĢtır. Sovyet alanındaki iç göç 1989‟da %11 iken 2000 yılında %28 „e yükselmiĢtir. En yüksek sayıya 1994 yılında ulaĢmıĢtır, 1999 yılı azalarak izlemiĢ 2000 yılında ise yine az bir artıĢ gözlenmiĢtir. Göç sorunundan en muzdarip ülke Kazakistan‟dır. Nüfusu 1989‟da 16,4 iken, 1999‟da 14,9‟a gerilemiĢtir. Bu da 2 milyon kiĢinin göç ettiği sonucunu vermektedir. 201 DıĢ göç sorununun ortadan kaldırılması için Kazakistan dıĢındaki Kazakların ülkeye teĢvik edici yollarla geri çağırılması, Oralman Projesi olarak bilinir, ve çeĢitli önlemler alınması yoluyla Kazak nüfus artmıĢ ve milli sermayeye katılmıĢtır. 201 Sebastien Peyrouse, Nationhood and The Minority Question in Central Asia. The Russians in Kazakhstan, Europe- Asia Studies, Vol. 59, No.3, May 2007 ,ss.492-493 118 Kazakistan CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev ülke sorunlarını çözmede tahmin edilebilir ve ilkeli bir yaklaĢım sergilemektedir. Yapıcı ve iĢbirliğine yönelik adımlar atması ve dengeli bir tavra sahip olması dikkat çekicidir. Anayasada belirtilen üniter, demokratik, seküler ve sosyal bir devlet olma niteliklerine sıkı sıkıya bağlı bir duruĢu bulunmaktadır. ÇatıĢmaların çözümünde zirve diplomasisini aktif olarak kullanmaktadır. Bu yönleri ile Çin Halk Cumhuriyeti ile benzeĢmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti de dıĢ iĢlerinde binlerce yıllık geleneğinin bir parçası olarak bir yol haritası uyarınca hareket etmekte ve iliĢkilerini “sessiz ve derinden” oluĢturmaktadır. Nazarbayev'in politikalarının milli egemenliği zedeleyecek her türlü sorunla aktif mücadeleyi içerdiğini söylemek yanlıĢ olmayacaktır. Ülkenin geliĢimi için ilk ve en önemli Ģartın kalkınma olduğunu ifade etmiĢtir ve buna uygun olarak gerek uluslararası örgütler, gerekse komĢuları ile ikili iliĢkiler düzeyinde ekonomik faaliyetlerini hızlandırmıĢtır. Önemli bir pazar sahasına sahip Çin Halk Cumhuriyeti de bunlardan biridir. Kazakistan ile Çin arasındaki sınır sorunlarını incelediğimizde bazı unsurların öne çıktığını gördük. Bunlardan ilki Çin'in "BarıĢ içinde birlikte yaĢamanın beĢ ilkesi olarak kabul ettiği ilkeler ve Kazakistan'ın dıĢ politika ilkelerinin birbiri ile uyumudur. Bu ilkelerden ilki olan "Egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı", Kazakistan'da Kazaklar dıĢındaki milletler, özellikle Ruslar ile baĢlayan, ile iliĢkileri bağlamında dikkatimizi çekmektedir. Çin‟in Sincan Uygur Özerk bölgesi ile ilgili olan uluslararası kamuoyunca tartıĢılan sorununda bu ilkeyi aktif bir Ģekilde uyguladığını görmekteyiz. Kazakistan da Çin‟e bu konuda destek vermektedir. Bilindiği üzere Kazakistan‟da yaĢayan %1.4‟lük bir oranda (2009) Uygur Türkü bulunmaktadır. Uygur Türklerinin bağımsızlık hareketlerinin öncülerinin özellikle 11 119 Eylül 2001 tarihinden sonra Ġslami terör örgütleri ile birlikte anılması hem Kazakistan hem de Çinli yetkililerce dikkatle izlenmiĢtir. Çin ile sınırı doğrudan Sincan Uygur Özerk Bölgesi üzerinden olan Kazakistan‟da bulunan Uygur bağımsızlık hareketi ve Uygur Diasporasının faaliyetlerinin yoğunluğu ve Kazakistan‟da destekçi bulması Çin‟i rahatsız etmekteydi. Doğu Türkistan Azatlık TeĢkilatı‟nın adı ile anılan bazı bombalı eylemler de Çin‟i konu ile ilgili tedbirler almaya zorladı. Haziran 1996‟da Ģüphelilerin ve suçluların iadesi hakkında anlaĢma imzalandı, Kazakistan sığınma talebi ile ülkesine gelen Çinlileri iade etti. Kazakistan‟ın bölgesel istikrar ve iĢbirliği amacı ile Çin ile olan söz konusu Uygur sorununda arabulucu bir yol izlediği görülmektedir. Bu tavır ġangay BeĢlisi‟nin ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟ne dönüĢmesi ile resmiyete dökülmüĢ,” Üç ġeytan” ile mücadelede iĢbirliğine götürmüĢtür. Ayrılıkçılık, dini radikalizm ve terör örgütün temel mücadele konuları olmuĢtur. Bunun bazı sebepleri vardır. Tarihi Doğu Türkistan coğrafyasında yaĢayan ve Han Çinlilerinin ötekileĢtirme çabalarına maruz kalan Uygur Türkleri Müslüman olmaları ve Çin nüfusu içerisinde önemli bir sayıda olmaları nedeni ile de Çin Hükümetinin iç güvenlik önceliklerinden birini teĢkil etmektedir. Bilindiği üzere dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, bünyesinde dünya üzerindeki tüm dinlere mensup vatandaĢları barındırmaktadır. Son yıllarda yumuĢak gücünü ve Konfüçyüs öğretisini aktif olarak kullanmaya baĢlayan Çin Halk Cumhuriyeti‟nin sayıca dikkati çeken Doğu Türkistan Uygur nüfusunun Ġslam dinine mensup olmasına çekince ile yaklaĢmakta ve nüfusun artmasından endiĢe etmektedir. Merkez- çevre yaklaĢımının çevre unsurunu oluĢturan Sincan Uygur Özerk Bölgesi aynı zamanda Çin‟in önemli yer altı ve yer üstü kaynaklarını da oluĢturmaktadır. Önem düzeyi yüksek bütün bu unsurlar Çin‟i iç politikada ayrılıkçılık, tüm dinlere 120 mesafeli yaklaĢma duruĢu ile dini radikalizm- köktendincilik ve diğer etnik unsurlara örnek oluĢturabilecek terör hareketlerini engelleme giriĢimlerinde komĢuları olan Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan ve ileride stratejik ortaklıkta bulunacağı Rusya Federasyonu ile iĢbirliği yapma zorunluluğunu getirdi. Daha sonra bölgenin nüfusu yüksek ülkelerinden Özbekistan‟da bu iĢbirliğine dâhil oldu. Bu meseleyi komĢuları ile çözmek istemesinin sebebi Sovyetler Birliği dönemi milliyetler politikasının oluĢturduğu sınırlar sonrası bugün de aynı kalarak devam eden komĢu devletlerin etnik homojenlikten uzak yapılarıdır. Özellikle Fergana bölgesi Kırgızlar, Özbekler ve Taciklerin bir arada yaĢadığı bir yerdir. 11 Eylül 2001 sonrası bir ayağı Afganistan‟da olduğu bilinen El-Kaide terörünün, insan ve uyuĢturucu kaçakçılığının artması Ģiddet ve çatıĢma potansiyelini önemli derecede artırmıĢtır. Bu insan ve para akıĢının getireceği yolsuzluk ve terör hem Çin Halk Cumhuriyeti hem de Rusya Federasyonu‟nu rahatsız etmektedir. Doğu Türkistan bağımsızlık hareketini dünya kamuoyuna bir terör örgütü olarak kabul ettirmeye çalıĢan Çin Halk Cumhuriyeti El-Kaide terör örgütünden beslendiğini bir belge ile de ifade etmiĢtir. Tacikistan‟da 1992-1997 yılları arasında devam eden ve 27 Aralık 1997 „de barıĢ ilanı ile sona eren iç savaĢın Ġslami Yeniden DoğuĢ Partisinin muhalifliğinde yapılmıĢ olması komünizm sonrası Ġran benzeri bir Ġslam Cumhuriyeti kurulması kaygılarını Çin tarafında artırmıĢtır. Bütün bu sebepler Çin‟i barıĢçıl yollar ve uyum ve iĢbirliği yolu ile üç Ģeytan ile mücadeleye yönlendirmiĢtir. Diğer taraftan Sovyetler Birliği döneminde hem Sovyetler hem de Çin komünist rejimlerinin sarmalında Ġslami kimlikleri zedelenen halklar ve sonrasında oluĢan baĢta Kazakistan olmak üzere Çin ile sınırı olan eski Sovyet cumhuriyetleri, öncelikle Tacikistan‟daki Ġslami hareketler, daha sonrasında ABD‟nin Afganistan‟ı 121 iĢgaline götüren radikal dini örgütlerin etkilerinden uzaklaĢabilmek, güvenlik sorunlarına çözüm bulabilmek ve ekonomik geliĢimlerini desteklemek amacıyla için Çin ve Rusya Federasyonu‟nun baĢat aktör olduğu uluslararası iĢbirliklerine bu aktörlerle ortak olarak girmiĢlerdir. Bu yol ile bölgede hem yeni bir “ağabey” oluĢumu konusunda denge sağlamıĢ hem de bağımsızlıklarını pekiĢtirecek adımlarda bu iĢbirliklerinden güç almıĢlardır. Kazakistan, bu cumhuriyetler içerisinde uyum ve iĢbirliği prensibine en bağlı ülkedir. BM ve ġĠÖ üyeliğinin yanında 1991 sonunda Bağımsız Devletler Topluluğuna üye olmuĢ, 1994 yılının baĢında Özbekistan ile ekonomik bir bölge oluĢturmak amacıyla Orta Asya ĠĢbirliği TeĢkilatı, 1995 Ocak‟ında Avrasya Gümrük Birliği ile temelleri atılan Avrasya Ekonomik Topluluğunu Rusya ve Beyaz Rusya ile kurmuĢtur. 1997‟de kurulan Avrupa Atlantik ve ĠĢbirliği Konseyi‟ne eski Sovyetler Birliği ülkeleri ile birlikte katılmıĢtır. 2010 yılında, üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı‟nın dönem baĢkanlığını yapmıĢ, 2011 yılı Haziran ayında Ġslam Konferansı Örgütü‟nün DıĢiĢleri Bakanları Konseyi‟ne Astana‟da ev sahipliği yapmıĢ ve bölgesel sorunların çözümünde etkin rol almıĢtır. Bunlara ek olarak 1300‟ün üzerinde uluslar ve hükümetler arası antlaĢma ve sözleĢmeye taraf olmuĢtur. 1 Ocak 2015 tarihi ile birlikte Rusya Federasyonu ve Belarus ile birlikte kurduğu Avrasya Ekonomik Birliği‟ne resmen girmiĢtir. Diğer Orta Asya Cumhuriyetleri arasında yüzünü batıya dönen ilk devlet olan Kazakistan‟ın dıĢ politikasında batı ile iĢbirliği ve bölgesel iĢbirliği ve istikrar da önemli bir unsurdur. Uluslararası ve uluslar üzeri örgütlere katılım ve etkinliği bu amacına yönelik attığı adımlardandır. Uluslararası topluma hızlı angaje olmuĢ olan devlet 2017 yılında Astana‟da EXPO 122 ‟ya ve yine 2017 yılında Almatı‟da Universiad KıĢ Olimpiyatlarına ev sahipliği yapacaktır. Önce Çarlık Rusyası daha sonra Sovyetler Birliği döneminde SSCB çatısı altında Ruslar ve Çinlilerin sıcak çatıĢmalar düzeyine ulaĢan sınır sorunları yapılan anlaĢmalar ile çözülmüĢ ancak Çin bu antlaĢmaların pek çoğunu eĢitsiz olarak nitelendirmiĢti. Benzer tartıĢmalar Sovyetler Birliği‟nin son döneminde Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti‟nin sınırları üzerine de olmuĢtur. 1989 yılından itibaren cumhuriyetin kuzeyindeki Rusların çoğunlukta olduğu bazı bölgelerin 1920 yılında Kırgızistan Özerk Cumhuriyetine verilmemiĢ olması gerektiği Rus entelektüeller ve siyasal kiĢiler tarafından sıklıkla yinelenmiĢti. Ruslar bu bölgeye geldiklerinde Kazakların yarı-göçebe olduklarını iddia etmiĢlerdir. Rus yazar Aleksandr Soljenitsin‟in “ Rusya‟yı Nasıl Canlandıracağız?” adlı makalesinde Kazakistan‟ın kuzey vilayetlerinin Rusya‟ya katılmasını istemiĢti. Bu teklif Kazak Türkleri arasında sert tepkilere yol açmıĢ 1 Ekim 1990 günü Almatı‟da düzenlenen bir ilmi konferansta, Soljenitsin‟in Rusya‟ya ilhakını talep ettiği toprakların, Türk Kazak boylarının tarihi yurdu olduğu belirtilerek, Kazakistan‟ın bölünemeyeceği açıklanmıĢtı. Bu iddiaların özünde Rus yayılmacılığı ve bu alanın yer altı ve yer üstü kaynaklara sahip olma isteği olduğu açıktır. 202 Bu söylemlerin yeniden ortaya çıkması ve kamuoyunda yer alması Rusya Federasyonu‟nun Kırım Özerk Bölgesi‟ni iĢgali ile sonuçlanan süreçle baĢlamıĢtır. Bağımsızlık sonrası Ukrayna kendi varlık mücadelesini Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu arasında sürdürmekteydi. Kasım 2013‟te bugüne kadar bilinen ancak kapalı kapılar arkasında kalmıĢ olan sorunlar yeniden görünür oldu. 21 Kasım 202 Gömeç a.g.e. s.146, Giroux a.g.m s.323 123 2013‟te Ukrayna‟nın AB ile olan serbest ticaret anlaĢmalarını askıya alması ile protestolar baĢladı ve iç savaĢa dönüĢtü. Rusya‟nın Ukrayna‟yla olan mevcut sorunlarını kullanarak probleme müdahil olması konuyu çözüm yerine kanlı çatıĢmalara taĢıdı. Ġhtilaflar çözülemedi ve 2014 Nisan‟da Rusya resmen Ukrayna‟nın doğusunu iĢgal etti. Yer yer sıcak çatıĢmaların devam ettiği Ukrayna‟ya Batı ekonomik yaptırımlar baĢlatmıĢ ve Batı Avrupa‟yı etkileyecek önemli dönemlerden birine daha adım atılmıĢtır. Bunlara ek olarak, Ortadoğu‟da Arap Baharı ile baĢlayan ve Suriye‟de insanlık dramına dönüĢen çatıĢmalar, Irak ġam Ġslam Devleti adında bir terör örgütünün Irak ve çevresinde faaliyet göstererek binlerce kiĢinin ölümüne, binlerce kiĢinin de vatanlarından kaçması uluslararası kamuoyunu doğrudan tehdit algısına taĢımıĢtır. Kazakistan CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev 25 Aralık 2013 tarihli Ulusa SesleniĢ konuĢmasında Kazakistan‟ın 1997 yılında planladığı 2030 stratejisinin sonuçlarını paylaĢmıĢtır. Planlamalar doğrultusunda zamanından önce ulaĢıldığı belirtilen hedefin bir ayağı da Ģüphesiz ki Milli Güvenlik idi. 14 bin kilometre uzunluğundaki devlet sınırlarının tüm ihtilafların çözülmesi ile sorunsuz bir konuma gelmesi ve uluslararası arenada tanınmıĢ olmasındaki baĢarıyı vurgulamıĢtır. Ayrıca Hazar Denizi‟ne denetlemelerin getirildiğini ifade etmiĢtir. Bu açıklama sonunda 2013 Aralık ayı itibari ile tüm sınır sorunlarının çözüldüğü görülmektedir. Soğuk SavaĢ sonrası tek kutuplu dünya oluĢacağına dair fikirler uluslararası ve ulus üstü örgütlerin, terör faaliyetlerinin etkisini artırması ile çok bilinmeyenli bir denkleme dönüĢmüĢtür. Sınır hatlarında güvenliğin geçmiĢ ile kıyaslandığında daha sıkı hale getirilmesi zorunlu hale gelmiĢtir. BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi‟nin 124 daimi üyesi olan Çin Halk Cumhuriyeti‟nin baĢta Ġslam kaynaklı terör örgütlerine, azınlıklar nedeni ile çıkması olası anlaĢmazlıklara ve sonrasında izleyeceği yol Ģüphesiz ki çalıĢmanın içinde sıklıkla ifade ettiğimiz ilkeler çerçevesinde olacaktır. Kazakistan gerek siyasal yaĢamı ile gerekse dıĢ politika davranıĢları ile bahsedilen bölgeye yönelik bir Rus yayılmacılığı tehdidine karĢı bugün daha güçlü bir duruĢ sergilemektedir. Rusların tarihi problemleri gündeme getirmesi durumunda Kazakistan‟ın potansiyel bir krizi yine dengeli ve uyumlu dıĢ politikası ile bugüne kadar yaptığı gibi diplomatik yollarla çözmeyi denemesi çatıĢma çözümü için mümkündür. Ancak toprak bütünlüğünü tehlikeye atacağı için sınır duyarlılığına sahip Çin Halk Cumhuriyeti‟nin öncelikle ġangay ĠĢbirliği Örgütü dâhilinde yapılan anlaĢmalar ve diğer iki taraflı anlaĢmalar kapsamında Kazakistan‟da yaĢanacak istikrarsızlığa kayıtsız kalamayacağı da bir gerçektir. Bölgede sıcak bir çatıĢmanın etnik kutuplaĢmaları ortaya çıkarması ve zaten geçirgen olan sınırların yeniden tartıĢılması konusunda tetikleyici bir güç olması da kaçınılmazdır. Kırım‟ın ilhakı ile yeniden baĢlayan bu kaygılar henüz yakın geçmiĢte yaĢanmaya baĢlandığı ve henüz “tarih” olmadığı için bu çalıĢmada detaylı olarak incelenmemiĢtir. Özetle, iki değerlendirilmesi, ülkenin iliĢkilerinin, konjoktörel faktörlerin sınır iliĢkileri dıĢlanması ile doğru paralel bir olarak analizden uzaklaĢtırabilir bu yüzden sınır iliĢkileri ve çatıĢma çözümlemelerinin bu iliĢkileri Ģekillendiren bir faktör olarak görülmesi daha doğru olacaktır. Çin-Kazakistan iliĢkileri ve onun bir parçası olan sınır sorunlarını oluĢturan heterojen toplumlar, uyuĢturucu kaçakçılığı, insan ticareti ve kaçak göçmenler sorunu gibi unsurlar yalnızca iki ülkeyi değil tüm bölgeyi yakından ilgilendirmektedir çünkü Sovyet sonrası bağımsızlığını kazanan devletlerin Sovyetlerin mirası ile karĢılaĢtığı 125 problemler ülkelere özgü siyasal belirlemelerin sonuçları dıĢında benzerdir. Bu yüzden “Orta Asya‟da Sınır Sorunları” üst baĢlığının ve bu çalıĢmada detaylı olarak incelenmeyen Kazakistan‟ın Çin Halk Cumhuriyeti dıĢındaki komĢuları ile olan sınır iliĢkileri alt baĢlığının tarihi, sosyal, hukuki, antropolojik ve psikolojik yönleri ile detaylı olarak ele alınması önemi her geçen gün artan sınır çalıĢmalarına ve ilgili literatür için bir kazanım olacaktır. 126 ÖZET Türkistan coğrafyası ya da bugün literatürde kullanılan hali ile Orta Asya, fiziki özellikleri ile tarih boyunca fetih ve istilaların öznesi konumundaydı. Köklü bir siyasi geçmiĢe sahip olan Çin, tarihi geliĢimi esnasında bölgenin hakimiyetini sağlama yarıĢında ön planda iken, Rus Çarlığı‟nın da ortaya çıkması ile Türkistan coğrafyası hanlıklar, Rus Çarlığı ve Çin Ġmparatorluğu‟nun yaĢam alanı haline gelmiĢtir. Günümüzde Orta Asya coğrafyasının kapladığı alan bakımından en büyük ikinci devleti olan Kazakistan konumu itibari ile Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti ile sınırdaĢtır. Yönetim biçimleri değiĢse de üç ülkenin birbiri ile olan sınır iliĢkileri 16. yüzyıla kadar uzanır. Kazak Hanlığı‟nın kurulması ile Çinliler ile sınır iliĢkileri kurdukları görülür. Rus Çarlığı‟nın bölgeyi iĢgali ve Hanlıkları sona erdirmesini Sovyet Rusya‟nın kuruluĢu izlemiĢ ve sınır değiĢikliklerinin temel dinamiklerini Sovyet Rusya belirlemiĢtir. 1991‟de SSCB‟nin dağılması sonucu ortaya çıkan bağımsız cumhuriyetlerden biri de Kazakistan Cumhuriyeti olmuĢ ve Çin Halk Cumhuriyeti‟nin en uzun sınır komĢusu haline gelmiĢtir. Batısında Hazar Denizi, doğusunda Çin Halk Cumhuriyeti‟nin Sincan eyaleti bulunan Kazakistan iç ve dıĢ politikalarında denge unsurunu izleyerek dünya konjoktörünü takip etmektedir. Çin Halk Cumhuriyet i barıĢ içinde yaĢamanın beĢ ilkesi bağlamında komĢuları ile iliĢkilerini sürdürmektedir. Batıya açılan kapısı olan Sincan eyaletinde ortaya çıkan ayrılıkçı hareketlerin komĢusu Kazakistan‟da desteklendiği Ģüphesi Çin Halk Cumhuriyeti‟ni önlemler almaya zorlamıĢtır. Bu önlemlerden biri önce ġangay BeĢlisi daha sonra 127 ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟nü kurmaktır. Öncelikle sınır sorunlarının çözümüne yönelik kurulmuĢ olsa da iki ülke arasında iĢbirliğini artırmıĢ bölge güvenliğinin sağlanmasında yer edinmiĢtir. 128 ABSTRACT The geographical region of Turkistan or, by its name used in the literature today, Central Asia was in a position of being the subject of the conquests and invasions throughout history. After China with its long-standing political past remained at the forefront in the race for holding a dominance during the historical improvement of the region, the Czardom of Russia emerged and the region became a living space of some khanates, the Czardom of Russia and the Empire of China. Today Kazakhstan, the second biggest state in Central Asia with regard to its square measure is bordering with the Russian Federation and the People‟s Republic of China as of its location. Though their regimes changed, the border relations of the three countries with each other have had a background reaching to the 16th century. After the Khanate of Kazakh was founded they had a border relation with China. And after the Czardom of Russia invaded the region and terminated the khanates Soviet Russia was founded, then it was Soviet Russia that determined the main dynamics of the border changes. As a result of the USSR‟s decomposition the Republic of Kazakhstan was founded as one of the independent republics and became the longest border neighbour of the People‟s Republic of China. Kazakhstan, with the Caspian Sea on the west, Xingjian Province of the People‟s Republic of China on the east, follows the world conjuncture by pursuing the equilibrant in its domestic and foreign policies. The People‟s Republic of China maintains relationships with its neighbour countries in the context of the five principles of living in peace. A doubt that Kazakhstan might have supported the separatist movements emerged in the 129 Xingjiang Province, that‟s to say, in its door opening toward the western world, has forced the People‟s Republic of China to make provisions against its neighbours. One of those provisions was founding firstly Shanghai Quintet, then Shanghai Cooperation Organization. Though the latter was founded as aimed at solving the problems about the borders, it has increased the cooperation between the two countries and benefited for rendering security for the region. 130 KAYNAKÇA AbaĢin, Sergey N. “ Orta Asya Köktendinciliğinin Kökenleri Hakkında Birkaç Söz”, Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, 2001, ss. 272- 282 Adıbelli, BarıĢ, Çin’in Avrasya Stratejisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2007 Adıbelli, BarıĢ, Doğu Türkistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2008 Adıbelli, BarıĢ, Memmedov, Asım, Kan Kırmızısı Devrim, Bilim Gönül Yayınları, Ġstanbul, 2010 Adıbelli, BarıĢ, Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2009 Akgönenç Muğisuddin, Oya, “Rusya Federasyonu‟nun DıĢ Politika Hedefleri ve Bunlar Üzerindeki Etken Faktörler”, Avrasya Dosyası Rusya Özel Sayısı, Sayı 1, Cilt 1, Ankara, 1994 Akiner, Shirin, “Evolution of Kazakhstan‟s Foreign Policy: 1991-2011”, OAKA, USAK Yayınları, Cilt 6, Sayı 12, Ankara, 2011 Alkan, Haluk, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar Kazakistan Özbekistan Kırgızistan Türkmenistan, USAK Yayınları, Ankara, 2011 Andican, Ahat,“ Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, 12, 1 Arı, Tayyar, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma Hegemonya ĠĢbirliği, MKM Yayıncılık, Bursa, 2008 131 ArıbaĢ, Kenan ve Hüdavendigâr, Muhammed Nafiz, Siyasi Coğrafya Açısından Çin, Çizgi Kitabevi, Konya, 2014 ArıbaĢ, Kenan, Küresel Çağda Siyasi Coğrafya, Çizgi Kitabevi, Konya, 2007 Arıkoğlu, Ekrem, “2013 Yılında Doğu Türkistan‟ın Kültürel Durumu”, Ahmet Yesevi Üniversitesi V.Uluslararası Türkoloji Kongresi Bildiri Kitabı, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayınları, Türkistan, 2013 Avar, Banu, Kökümüz Bir Diyor, Banu Avar’la Sınırların Arasında Kazakistan Belgeseli, TRT Haber Belgesel, Ocak 2006 Aydın, Mustafa “Çin‟in Stratejik Hesaplarında Orta Asya”, Küresel Politikalarda Orta Asya Avrasya Üçlemesi, Nobel, Ankara, 2005 B. Jones, Stephen , “ The Description of International Boundaries”, Annals of Association of American Geographers, Vol 33, No.2, June 1943, ss.99-117 Bekcan, Umut, Yeni Dünya Düzeni’nde Rusya-Çin ĠliĢkileri, Phoenix, Ankara, 2013 Bilgin, Hasan, Stratejik Açıdan Çin, USAK Yayınları, Ankara, 2010 Bregel, Yuri, An Historical Atlas Of Central Asia, Brill, 2003 Brzezinski, Zbigniew, Büyük Satranç Tahtası Amerika’nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeostratejik Gerekleri, Ġnkılap Kitabevi, 2005 Büyükakıncı, Erhan( Der.), DeğiĢen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Phoenix, Ankara, 2004 132 Cagnat, René ve Jan, Michel, Ġmparatorluklar BeĢiği SSCB, Çin ve Ġslam’ın arasında Orta Asya’nın Yazgısı, Çev. Erden Akbulut ve T. Ahmet ġensılay, Alan Yayıncılık, Ġstanbul, 1992 Calabrese, John, “Çin‟in Orta Asya Politikası: Yenilenme ve Üslenme”, Avrasya Etüdleri, TĠKA, 1998, No:16, ss. 75-97 Central Asia: Border Disputes and Conflict Potential, ICG Asia Report, No:33, International Crisis Group, Osh/ Brussels, 2002 China‟s Central Asia Problem, ICG Asia Report, No:244, International Crisis Group, Brussels, 2013 China‟s Neighbour Policy, European Council Of Foreign Relations Asia Center, February 2014 Çeliker, Fahri, “Sovyetler Birliği ve Çin Amansız Bir DüĢmanlık mı? Yoksa Yeni Bir BaĢlangıç mı?”, Stratejik Etütler Bülteni, Genelkurmay BaĢkanlığı Basımevi, Sayı: 74, Ankara, 1981, ss. 31-38 Dadabaev, Timur, “Chinese and Japanese Foreign Policies towards Central Asia From A Comparative Perspective”, The Pacific Review, 2014, ss.1-23 DağkuĢ, Burak, “BelirsizleĢen Sınırlar: Çin-Rusya Sınırı”, http://akademikperspektif.com/2013/09/19/belirsizlesen-sinirlar-cin-rusya-siniri/ (EriĢim: 14.02.2014) Dahlitz, Julie (der.), Peaceful Resolution at Major International Disputes, United Nations Publications, 1999 133 Demirtepe, M. Turgut ve Özertem, Hasan Selim “Yükselen Tehdit Algısı KarĢısında Çin‟in YumuĢak Güç Siyaseti: Politikalar ve Sınırlılıkları”, Bilig , Bahar 2013, Sayı 65, ss.98-118 Demirtepe, Turgut (Der.), Asya’da Siyaset ve Toplum: Demokrasi, Etnisite ve Kimlik, , USAK Yayınları, Ankara, 2012 Demirtepe, Turgut, Çin‟in YumuĢak Karnı Doğu Türkistan Sorunu, USAK Stratejik Gündem, 18 Temmuz 2011, EriĢim: 1 Mart 2014 (http://www.usakgundem.com/yazar/2183/çin‟in-yumuĢak-karnı-doğu-türkistansorunu-.html ) Demirtepe, Turgut,Özkan, Güner (Der.), Uluslararası Sistemde Orta Asya DıĢ Politika ve Güvenlik, USAK Yayınları, Ankara, 2013 Derleme, Kazakistan Orta Asya‟nın Ġncisi, KATEV, Almatı, 2003 Djalili, Mohammad-Reza, Kellner, Thierry, SSCB’nin Bitiminden 11 Eylül Sonrasına Yeni Orta Asya Jeopolitiği, Çev. ReĢat Uzmen, Bilge Kültür Sanat, Ġstanbul, 2009 Eberhard, Wolfram, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995 Efegil, Ertan, Akçalı, Pınar (Der.), Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları: Kimlik, Ġslam, Milliyet ve Etnisite, Gündoğan Yayınları, Ġstanbul, 2003 Ekrem, Erkin, Çin’in Orta Asya Politikaları Rapor, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2011 134 Ekrem, Erkin, “Çin'in Çevresel Bölge Politikası”, Stratejik Analiz, Cilt 4, Sayı 46, ġubat 2004, ss.88-95 Ekrem, Nuraniye Hidayet, Çin DıĢ Politikası (1950-2000), ASAM Yayınları Uzakdoğu-Pasifik AraĢtırmaları Dizisi, Ankara, 2003 Eralp, Atila (Der.), Devlet, Sistem ve Kimlik Uluslararası ĠliĢkilerde Temel YaklaĢımlar, ĠletiĢim, Ġstanbul, 2008 Ercilasun, Konuralp, “China in Central Asia: A Case Study of The Relationship Between China and Kazakhstan”, Commonwealth of Independent States Energy, Security and Development, New Delhi, 2007 Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, Ġstanbul, 2000 Erol, Mehmet Seyfettin ve Kamalov, Ġlyas, “Rusya-Çin: MiĢka ve Dragon‟un “Enerjik AĢkı”, Stratejik Analiz, Haziran 2006, Sayı 74, ss.89-95 Goertz Gary ve F. Diehl, Paul, Territorial Changes and International Conflict, Routledge, London, 1992 Golunov, Sergey V., McDermott, Roger N. ,“Border Security in Kazakhstan: Threats, Policies and Future Challenges”, Journal of Slavic Military Studies, 18, 2005, ss. 31–58 Gömeç, Saadettin, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, , Akçağ, Ankara, 2011 Gray, Colin S., Sloan, Geoffrey, (Der.), Jeopolitik, Strateji ve Coğrafya, Çev.Tuğrul Karabacak, ASAM Yayınları, Ankara, 2003, 135 Gündoğdu, Abdullah, Türk Jeopolitiği, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2009 Günel, Kamil, Coğrafya’nın Siyasal Gücü, Çantay Kitabevi, Ġstanbul, 2002 http://www.akorda.kz/index.php http://www.fmprc.gov.cn/eng/default.shtml http://www.islamansiklopedisi.info http://www.kazakhstan.org.tr/ http://www.mgk.gov.tr/ http://www.nytimes.com http://www.sectsco.org/EN123/ http://www.thediplomat.com/ https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ch.html Hyer, Eric, The Sino-Russian Boundary Settlement”, IBRU Boundary and Security Bulletin Summer, 1996, ss.90-94 Iwashita, Akihiro, “ Border Dynamics in Eurasia: Sino- Soviet Border Disputes and The Aftermath”, Journal of Borderland Studies, Vol.23, No.3, Fall 2008, ss. 69-81 Kalkan, Mustafa, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Üzerindeki Stratejik Planları, Bilge Kültür Sanat, Ġstanbul, 2007 Kamalov, Ġlyas “Rusya Federasyonu‟nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak 2006, Sayı 69, ss.85-92 136 Karabağ, Servet, Jeopolitik Açıdan Sınırlar, Gazi Kitabevi, Ankara, 2008, Karaca, R. Kutay, Dünyadaki Yeni Güç Çin Tek Kutuptan, Çift Kutuba, IQ Kültür- Sanat Yayıncılık, Ġstanbul 2004 Karasar, Hasan Ali ve KuĢkumbayev, Sanat, Türkistan BütünleĢmesi Merkezi Asya’da Birlik ArayıĢları 1991-2001, Ġstanbul, 2009 Kesici, A. Kayyum, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2003 Kesselman, Mark, Krieger, Joel, A.Joseph, William, Introdustion to Comparative Politics, Houghton Mifflin, Boston, 2004 Koçiyev, Arslan, “Milli Özelliklere Göre Orta Asya‟nın Sınırlarının Belirlenme Politikası”, Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt 7, Sayı 2, Ġlkbahar 2001, Ankara, ss. 295-305 Kurat, Akdes Nimet, Rusya Tarihi BaĢlangıçtan 1917’ye Kadar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1987 Kurazkhojayeva, Dinara, Kazakistan’ın Ulusal Güvenlik Sorunları, YayımlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008 Kütükçü, M. Akif , “Uluslararası Hukukta Self Determinasyon Hakkı ve Türk Cumhuriyetleri” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 12, 2004, ss. 259-276 Lacoste, Yves, Büyük Oyunu Anlamak, NTV Yayınları, 2.Baskı, Ġstanbul, 2008 137 Laruelle Marlene, Peyrouse Sebastien, China as a Neighbor: Central Asian Perspectives and Strategies, Central Asia- Caucasus Institute Silk Road Studies Program, Stockholm, 2009 Ligeti, L, Bilinmeyen Ġç Asya, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 527, Ankara, 1998 Mahmûd-El KâĢgarî, Dîvânü Lugâti’t Türk, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul, 2007 Nazarbayev, Nursultan, Kritik On Yıl, Avrasya Stratejik AraĢtırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2003 Nogayeva, Ainur, Orta Asya’da ABD, Rusya ve Çin Stratejik Denge ArayıĢları, USAK Yayınları, Ankara 2011 Okay, Bülent, “Çin Seddi‟nin YapılıĢ Nedeni Hakkında DeğiĢik Bir GörüĢ”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 36 Sayı: 1.2, Ankara 1993, ss.137-143 Okçuoğlu, Ġbrahim, Emperyalist KüreselleĢme ve Jeopolitika, Ceylan Yayınları, Ġstanbul, 2009 Olcott, Martha Brill, Central Asia’s Second Chance, Carnegie Endowment for International Peace, Washington D.C, 2005 Onat,AyĢe, “Çin Türkistan ĠliĢkilerinin BaĢlangıcı Hakkında Bazı Bilgiler”, Belleten, Cilt LIV, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Aralık 1990, Sayı 211, ss.? Ong, Russel, “ China‟s Security Interests in Central Asia”, Central Asian Survey, December 2005, 24, 4, ss.425-439 138 Orhan Kurulay, Sezin, Hudûd El-Âlem’e Göre 10. Asırda Türk Boyları, Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, YayımlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul, 2007 Özcan, Mesut, Sorunlu Miras Irak, Küre Yayınları, Ġstanbul, 2003 Özey, Ramazan, Dünya Platformunda Türk Dünyası Ülkeler Ġnsanlar ve Sorunlar, Aktif Yayınevi, Ġstanbul, 1999 Özpek, Burak Bilgehan ve Karasar, Hasan Ali, “ Bağımsızlık Sonrası Dönemde Türk Cumhuriyetleri‟nin DıĢ Politikaları”, Bağımsızlıklarının 15. Yılında Türk Cumhuriyetleri, ed. Orhan Kavuncu ve Alaaddin Korkmaz, TOBB, Ankara, 2007, ss.169-196 Paasi, Anssi “Boundaries in Globalizing World”, Handbook of Cultural Geography, Kay Anderson, Mona Domash, Steve Pile ve Nigel Thrift(ed.), Sage Publications, London, 2003, s.462-472 Parlak, Bekir, Caner, Cantürk, KarĢılaĢtırmalı Siyasal ve Yönetsel Yapılar, Alfa Aktüel Yayınları, Ġstanbul, 2005 Pazarcı, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008 Peyrouse, Sebastien, “Nationhood and The Minority Question in Central Asia. The Russians in –Kazakhstan”, Europe- Asia Studies, Vol. 59, No.3, May 2007, ss. 481501 PurtaĢ, Fırat, Rusya Federasyonu Ekseninde Bağımsız Devletler Topluluğu, BarıĢ, Ankara, 2005 139 Retaillé, Denis “Tarihte Jeopolitik”, Avrasya Dosyası Jeopolitik Özel Sayısı, KıĢ 2002, Cilt:8, Sayı: 4, ss.22-39 Riasanovsky, Nicholas V. ve Steinberg, Mark D., BaĢlangıçtan Günümüze Rusya Tarihi, Çev.Figen Dereli, Ġnkılap, Ġstanbul, 2011 Roy, Olivier, Yeni Orta Asya ya da Ulusların Ġmal EdiliĢi, çev. Mehmet Moralı Metis, 2000 Sander, Oral, Siyasi Tarih Ġlkçağlardan 1918’e, Ġmge, Ankara, 2007, s.101 Sandıklı, Atilla, Güllü, Ġlhan (Der.), Geleceğin Süper Gücü Çin Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve ġangay ĠĢbirliği Örgütü, TASAM Yayınları, Ġstanbul, 2005 Saray, Mehmet (Der.), Kazakistan Tarihi Makaleler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2007 Saray, Mehmet, “Kazakistan”, Ġslam Ansiklopedisi, Cilt 25, S.123, http://www.islamansiklopedisi.info (EriĢim 9.03.2014) Sezen, Seriye “Çin Halk Cumhuriyeti‟nde Toprak Yönetimi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 66-1, ss.96-116 Shen, Wenwen, “China and its Neighbours: troubled relations”, http://www.eu- asiacentre.eu/pub_details.php?pub_id=46, (EriĢim 15.11.2012) Soljenitsin, Alexandr, Rusya Nasıl Kurtulur?, Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1990 Sur, Melda, Uluslararası Hukukun Esasları, Beta Yayıncılık, Ġstanbul, 2008 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Basımevi, Ankara, 1988 140 Türköne, Mümtaz‟er (Ed.), Siyaset, Lotus, Ankara, 2006 Üngör, ÇağdaĢ, “ Çin ve Üçüncü Dünya”, Ġ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 41, Ekim 2009, ss.27-38 Vaner, Semih (Der.), Unutkan Tarih Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Metis Yayınları, Ġstanbul, 1997 Voskressenski, Alexei D. ,Current Concepts of Sino-Russian Relations And Frontier Problems in Russia And China, Central Asian Survey, 13, 3, 1994, ss.361-381 Wallerstein, Immanuel, Dünya Sistemleri Analizi, Bgst Yayınları, Ġstanbul, 2014 Whiting, Allen S. “ Sino-Soviet Relations: What Next?”, Annals of the American Academy of Political and Social Science, Vol 476, No bilinmiyor, 1984, ss. 142155 Yalçınkaya, Alâeddin, Sömürgecilik Pan Ġslamizm IĢığında Türkistan 1856’dan Günümüze, Lalezar, Ankara, 2006 Yapıcı, Utku, Sovyet Sonrası Coğrafyada Devlet ve Milliyetçilik: Estonya, Ukrayna ve Kazakistan Örnekleri, Tan, Ankara, 2011 Yıldızoğlu, Ergin, “Çin ve Yeni Jeopolitik”, Stratejik Analiz, c.5,sayı 50, Haziran 2004, ss.79-82 Yılmaz, Ġbrahim, Orta Asya’da Güvenlik Sorunları ve Bölgeye Yönelik ĠĢbirliği GiriĢimleri, YayımlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008 Zardykhan, Zharmukhamed, Kazakhstan and Central Asia: Regional Perspectives,” Central Asian Survey, 21(2), 2002 , ss.167–183 141 Zhylkyshybayeva, Meruyert, Bölgesel Güç Dengesi IĢığında Kazakistan’ın Güvenliği, YayımlanmıĢ Doktora Tezi, Ankara, 2008 Zinberg, Yakov, “The Vladivostok Curve: Subnational Intervention Into Russo-Sino Border Agreements”, IBRU Boundary and Security Bulletin, Autumn 1996, ss.7686 142 EKLER EK-1: Orta Asya Coğrafyası Haritası EK-2: Sovyetler Birliği Dönemi Orta Asya Devletleri Sınırları Haritası EK-3: Çin Halk Cumhuriyeti Ġdari Bölümleri Haritası EK-4: Çarlık Rusyası Dönemi Çin-Rus Sınır AntlaĢmaları Haritası EK-5: Rus- Çin Sınır AntlaĢmaları Haritası EK-6: Kazakistan Cumhuriyeti Haritası EK-7:Kazak Hanlığı Haritası 143 EK-1 ORTA ASYA COĞRAFYASI HARĠTASI (Bregel, a.g.e, s.97) 144 EK-2 SOVYETLER BĠRLĠĞĠ DÖNEMĠ ORTA ASYA CUMHURĠYETLERĠ SINIRLARI (Bregel, a.g.e. s.95 ) 145 EK-3 ÇĠN HALK CUMHURĠYETĠ ĠDARĠ BÖLÜMLERĠ HARĠTASI (CIA FACTBOOK MAPS) 146 EK-4 ÇARLIK RUSYASI DÖNEMĠ ÇĠN-RUS SINIR ANTLAġMALARI HARĠTASI ( Cagnat, Jan, a.g.e s.77) 147 EK-5 RUS-ÇĠN SINIR ANTLAġMALARI HARĠTASI ( Cagnat, Jan, a.g.e, s.93) 148 EK-6 KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ HARĠTASI (UN MAPS) 149 EK-7 KAZAK HANLIĞI HARĠTASI (Bregel, a.g.e. s.77) 150