BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
GENEL TÜRK TARĠHĠ
ANABĠLĠM DALI
BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN
SINIR SORUNLARI
Yüksek Lisans Tezi
Merve BAĞCI
Ankara 2015
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
GENEL TÜRK TARĠHĠ
ANABĠLĠM DALI
BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN
SINIR SORUNLARI
Yüksek Lisans Tezi
Merve BAĞCI
Tez DanıĢmanı
Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU
Ankara 2015
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
GENEL TÜRK TARĠHĠ
ANABĠLĠM DALI
BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN
SINIR SORUNLARI
Yüksek Lisans Tezi
Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı
İmzası
Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU
……………………………………………………….
Prof.Dr. Saadettin Yağmur GÖMEÇ
…………………………………………………………
Doç.Dr. Güljanat K.ERCĠLASUN
…………………………………………………………
Tez Sınav Tarihi: 06 Ocak 2015
TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranıĢ
ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin
gereği olarak, çalıĢmada bana ait olmayan tüm veri, düĢünce ve sonuçları andığımı
ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim. (24/04/2015)
Merve BAĞCI
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖNSÖZ .................................................................................................................... I
KISALTMALAR ................................................................................................. III
GĠRĠġ ..................................................................................................................... 1
A. Kaynaklar ....................................................................................................... 1
B. Yöntem ve Sorunlar ........................................................................................ 6
C. Sınır Sorunları ve Kavramsal Çerçeve .........................................................11
1. Sınır Nedir? ..................................................................................................11
2. Uluslararası Hukuka göre Sınırlar Nasıl Belirlenir? ......................................15
3. Sınırlar ve ÇatıĢma Potansiyeli .....................................................................19
4. Sınır ÇalıĢmaları ve Uluslararası ĠliĢkiler .....................................................21
5. Kimlik ve Sınırlar .........................................................................................25
1. BÖLÜM ÇĠN VE TÜRKĠSTAN .......................................................................28
A. GiriĢ .................................................................................................................28
1. Coğrafi Özelliklerine Göre Türkistan Ġle Ġlgili Tanımlamalar: Merkezi ............28
Asya, Orta Asya ve Ġç Asya .................................................................................28
2. Çin Coğrafyası ................................................................................................33
3. Tarihi Süreç Ġçerisinde Orta Asya‟da Kültür ve Kimlik Sorunları ....................41
4. Sovyetler Birliği Dönemi‟nde Türkistan‟da Milliyetler Politikaları ..................44
5. Sovyet Döneminde Cumhuriyetler Arası Sınır Temelli AnlaĢmazlıklar ............47
B. Sınır Belirleyen AntlaĢmalar ve SSCB-Çin ĠliĢkileri ......................................49
1. Tarihsel Arka Plan ...........................................................................................49
2. Sovyetler Birliği- Çin Sınır ĠliĢkileri ................................................................54
3. Rusya Federasyonu ve Çin Sınır ĠliĢkileri ........................................................61
2. BÖLÜM KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ- ÇĠN HALK CUMHURĠYETĠ
SINIR ĠLĠġKĠLERĠ ..............................................................................................65
A. Çin Halk Cumhuriyeti ve Sınır Belirleme Politikaları ...................................65
1.Çin ve Batı Sınırı ..............................................................................................65
2.Çin DıĢ Politikası ve Sınır Belirleme Ġlkeleri ....................................................66
2.1.1.Çin DıĢ Politikası Temel Ġlkeleri .................................................................67
2.1.2. Soğuk SavaĢ Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler ......................................69
2.1.3. Güvenlik Bağlamında Çin‟in Orta Asya Politikaları ...................................70
2.1.4. 2001 Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler ..................................................72
2.1.5. Sınır Belirleme Ġlkeleri ..............................................................................72
2.1.6. Batı Sınırının Güvenliği ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi ...........................73
B. KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ VE SINIR BELĠRLEME
POLĠTĠKALARI ..................................................................................................76
1. Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti ve Kazakistan Coğrafyası .........................76
2. Çin ile Sınır ĠliĢkileri Bağlamında Kazakistan Tarihi ......................................80
2.1.1.Çarlık Rusyası Dönemi Öncesi ...................................................................80
2.1.2. Çarlık Rusyası Dönemi ..............................................................................83
2.1.3. Sovyetler Birliği Dönemi ...........................................................................83
2.1.4. Sovyetler Birliği Sonrası Bağımsızlık Dönemi ...........................................84
3.
Sovyetler Birliği Sonrası Dönemde Çin-Kazakistan Sınır ĠliĢkilerini
Belirleyen Unsurlar .............................................................................................85
3.1. Kazakistan DıĢ Politikası ..............................................................................85
3.2. Radikal Ġslami Hareketler .............................................................................90
3.3. Doğu Türkistan Sorunu .................................................................................92
3.4. Jeopolitik Konum ve Ekonomik ĠliĢkiler .......................................................97
4. Çin Halk Cumhuriyeti- Kazakistan Cumhuriyeti Sınır AnlaĢmaları ...............98
4.1. Kazakistan ve Bağımsız Devletler Topluluğu.............................................. 100
4.2. ġangay ĠĢbirliği Örgütü, Bölgesel Güvenlik ve Sınır AnlaĢmaları ............... 103
SONUÇ VE TARTIġMA .................................................................................... 115
ÖZET................................................................................................................... 127
ABSTRACT ........................................................................................................129
KAYNAKÇA....................................................................................................... 131
EKLER ................................................................................................................ 143
ÖNSÖZ
Yüksek lisans tez konusu olarak baĢlangıçtan günümüze Kazak-Çin sınır
sorunlarını incelemekteki amacım, her zaman yakın ilgimi çekmiĢ olan Orta Asya
coğrafyasında güvenlik problemlerinin özellikle Soğuk SavaĢ sonrası bölgenin
jeopolitiğindeki değiĢmelerin bölgenin gelecek vadeden Kazakistan Cumhuriyeti ve
tarih boyunca söz konusu coğrafyada hak iddia eden Çin‟in sınır iliĢkilerine nasıl
yansıdığını ele almaktı.
Sınır sorunları iki ülke için hem dünyada hem de Türkiye‟de ayrı ayrı ve
sıklıkla çalıĢmaların bir
bölümü Ģeklinde çalıĢılmıĢtır. Bugün Kazakistan
Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan coğrafyada Çin sık sık egemenlik alanı
oluĢturma çabası içerisinde olmuĢtur. 2000‟li yıllarda değiĢen parametreler gerek
Kazakistan gerekse Çin‟in öncelikle Doğu Türkistan problemi olarak adlandırdığı
Sincan Özerk Bölgesi ile ilgili politikalarını biçimlendirmiĢ, genç cumhuriyet
Kazakistan ile olan iliĢkilerini güvenlik sorunsalı altında Ģekillendirerek iĢbirliğine
taĢımasında etkili olmuĢtur. Bu bağlamda her iki ülkenin birbiri ile olan iliĢkilerini
sınır iliĢkileri bağlamında incelemek Ģu anda antlaĢmalar ile tamamen çözülmüĢ olan
sınır sorunları tarihini incelemenin, geçiĢli bir özelliğe sahip Orta Asya
coğrafyasında değiĢen dünya konjoktörüne bağlı olarak gelecekte karĢılaĢılabilecek
çatıĢmaların potansiyelini anlamamızda faydalı olacağını düĢünüyorum.
ÇalıĢmamızın araĢtırmacılara baĢta sınırların belirlenmesi ve buna etki eden
faktörlerin değiĢkenliği olmak üzere Kazakistan- Çin iliĢkilerinin ĢekilleniĢini, dünya
I
konjoktörü ile bağlantılı olarak kimlik politikalarının ve uluslararası örgüt ve iĢbirliği
oluĢumlarıyla bağlantısı hakkında ıĢık tutmasını umuyoruz.
ÇalıĢmalarım boyunca değerli yardım ve katkıları ile beni yönlendiren
kıymetli tez danıĢmanım Prof. Dr. Abdullah GÜNDOĞDU‟ya, her konuda destek
olan hocam Yrd. Doç.Dr. Bahar Senem ÇEVĠK‟e, tez ile ilgili kaynak önerileri ile
tezime yön veren Gazi Üniversitesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü
öğretim
üyelerinden
Doç.Dr.
Güljanat
Kurmangaliyeva
ERCĠLASUN‟a,
deneyimlerini paylaĢan ve beni motive eden çalıĢma arkadaĢlarıma, hayatım boyunca
eğitimim için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan anneme ve babama, anlayıĢlarını ve
sevgilerini esirgemeyen kardeĢlerim, dostlarım ve sevdiklerime teĢekkürlerimi
sunmayı bir borç bilirim.
6 Ocak 2015
Merve BAĞCI
II
KISALTMALAR
UNESCO
BirleĢmiĢ Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü
SSCB
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SUÖB
Sincan Uygur Özerk Bölgesi
ġĠÖ
ġangay ĠĢbirliği Örgütü
SCO
ġangay ĠĢbirliği Örgütü
BDT
Bağımsız Devletler Topluluğu
CIS
Bağımsız Devletler Topluluğu
ÇHC
Çin Halk Cumhuriyeti
RF
Rusya Federasyonu
BM
BirleĢmiĢ Milletler
KGB
Sovyet Devlet Güvenlik Komitesi
KNB
Kazakistan Ġstihbarat TeĢkilatı
SSR
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
III
BAġLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE KAZAK-ÇĠN SINIR
SORUNLARI
GĠRĠġ
A. Kaynaklar
BaĢlangıçtan bugüne Çin Halk Cumhuriyeti ile Kazakistan‟ın sınır sorunları
konusunu ele alırken birincil olarak faydalandığımız araĢtırmaların yer aldığı bu
bölüm konu ile ilgili araĢtırma yapmak isteyenler için faydalı olması açısından
önemlidir.
ÇalıĢmamız tarih yanında aynı zamanda uluslararası iliĢkiler disiplininin de
inceleme konusu içinde olduğu için çalıĢma esnasında kütüphanelerden edindiğimiz
Türkçe ve Ġngilizce kaynakların yanında Avrasya Stratejik AraĢtırma Merkezi,
Uluslararası Stratejik AraĢtırmalar Kurumu, 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü gibi
kurumların Türkçe ve Ġngilizce hakemli dergi ve kitaplarından faydalanırken Central
Asian Survey, Journal of Borderland Studies gibi hakemli dergilerden, Central AsiaCaucasus Institute Silk Road Studies Programme, International Boundaries Research
Unit, International Crisis Group, Carnegie Endowment for International Peace gibi
uluslararası enstitü ve araĢtırma merkezlerinin rapor ve yayınlarından da
faydalanmaya çalıĢtık.
Belgeler
Gerek anlaĢmalar gerekse anlaĢma yapan taraf ülkelerin zirve kayıtları ve
açıklamalar baĢta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere ülkelerin dıĢiĢleri
bakanlıklarının resmi internet sitelerinden ve devletlerin resmi haber ajanslarının
internet sitelerinden Ġngilizce olarak taranmıĢtır. ÇalıĢmada ġangay ĠĢbirliği
1
Örgütü‟nün kuruluĢ prensiplerini ve organizasyon Ģemasını ġangay ĠĢbirliği Örgütü
ġartı‟ndan edindiğimiz bilgiyle Ģekillendirdik. Kimi zaman da analizlerimizi
kuvvetlendirmek adına ülkelerin resmi makamlarınca yayımlanmıĢ raporlardan
faydalandık. Bu kapsamda dikkat çeken en önemli belgelerden biri Çin Halk
Cumhuriyeti‟nin Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketi ve iç güvenlik sorunlarına
neden olduğu eylemlerini tüm dünyaya ilan ettiği “East Turkistan Terrorist Forces
Cannot Get Away With Impunity” baĢlıklı rapordur.
AraĢtırma ve Ġncelemeler
Jeopolitik Açıdan Sınırlar-Servet Karabağ: Servet Karabağ‟ın bu eseri,
çalıĢmamızda baĢucu kaynağı olarak kullandığımız bir
kaynak olmuĢtur.
Kaynakçasından sıklıkla faydalandığımız eser, tarihin akıĢı içerisindeki değiĢimlerin
teorilere ne Ģekilde yansıdığını ve jeopolitiğin Ģekillendirmede kazandığı yeni
konumu vurgulamaktadır.
Küresel Çağda Siyasi Coğrafya- Kenan ArıbaĢ: Türkiye‟de yayımlanmıĢ
kapsamlı Türkçe siyasi coğrafya kitaplarından biri olan eser tüm yönleri ile dünyada
siyasi oluĢumları Ģekillendiren öğeleri ele almıĢtır. ÇalıĢmamızda bilhassa jeopolitik
teorilerin küreselleĢen dünyaya nasıl uyum sağladığı ve değiĢimlerin politikaları ne
yönden etkilediği konusunda ArıbaĢ‟ı referans aldık. Siyasi coğrafya ve bağlantılı
dallarda çalıĢacak araĢtırmacıların incelemesi tavsiye olunur.
Jeopolitik, Strateji ve Coğrafya, Ed. Colin S.Gray-Geoffrey Sloan:
Editörlüğünü Colin S.Gray ve Geoffrey Sloan ‟ın yaptığı özellikle jeopolitik üzerine
makalelerin bulunduğu eserden 21. Yüzyılda devletlerin sınır anlaĢmazlıklarını
çözmede jeopolitiğin iĢlevini yansıtma konusunda faydalanılmıĢtır.
2
An Historical Atlas Of Central Asia-Yuri Bregel: Rus coğrafyacı Yuri Bregel
Orta Asya hakkında yazdığı tarih atlasında Orta Asya‟da ilk yerleĢimlerden
günümüze yaĢamıĢ millet, kavim ve toplulukların tarihini anlatmıĢtır. Tezimizin Orta
Asya coğrafyasının sınırlarının tartıĢıldığı bölümünde bu eser baĢat bir kaynak
olmuĢtur. Bunun yanı sıra eserde yer alan haritalar tezimizin içinde yer almaktadır.
Yeni Orta Asya Jeopolitiği SSCB‟nin Bitiminden 11 Eylül SonrasınaMohammed-Reza Djalili ve Thierry Kellner: Eserde Orta Asya‟nın yeni jeopolitiği
beĢ temel tema üzerinden anlatılmıĢtır. Ġlk tema kimlik belirleme temasıdır. Bu tema
ile bölgenin sınırları, jeopolitik bölge olmasına sebep olan unsurlar incelenmiĢtir.
Ġkinci temada geçiĢ dönemindeki siyasi sistemler bulunmaktadır. Üçüncü temada
Orta Asya‟nın yeni jeopolitiği analiz edilmiĢtir. Bu kapsamda coğrafyada kurulmuĢ
devletlerin Amerika BirleĢik Devletleri, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu
gibi birincil ilgili devletlerle, BDT, AGĠT, ECO, Orta Asya ĠĢbirliği Örgütü gibi
kurumlar ile olan iliĢkilerini ve bu tüm siyasi birimlerin birbirlerine karĢı olan politik
duruĢları
ele
alınmıĢtır.
Dördüncü
tema
Orta
Asya‟nın
kalbi
olarak
nitelendirebileceğimiz Hazar Bölgesinin jeopolitik konumunu konu alır. Eserin son
teması, Orta Asya‟daki tehditleri ele almaktadır. Eser tezimizin ilerleyiĢ Ģeması ile
benzer bir yaklaĢım ile yazılmıĢtır. Tezimizin ana amacı ülkelerin sınırlarını
belirlerken bu sınırların belirlenmesi hakkındaki tarihi tartıĢmaların, bölgenin
kimliğinin belirlenmesi ile kimliklerin bölgeyi Ģekillendirici etkisinin sınır
iliĢkilerine nasıl yansıdığının anlatılmasıdır. Bu bağlamda bu kaynaktan sık
faydalanılmıĢtır.
Ġmparatorluklar BeĢiği SSCB, Çin ve Ġslam‟ın Arasında Orta Asya‟nın
Yazgısı- René Cagnat ve Michel Jan: Tezimizin “Sınır Belirleyen AntlaĢmalar
3
Bağlamında Çin-SSCB ĠliĢkileri” baĢlığında sıklıkla faydalandığımız eserde bulunan
haritalar görsel materyal olarak tezin ekleri kısmına eklenmiĢtir. Eserin SSCB‟nin
dağılmasından önce yazılmıĢ olması bu döneme kadar olan hadiseler ile ilgili bakıĢ
açısı oluĢturmamızda yardımcı olmuĢtur.
Geleceğin Süper Gücü Çin Uzakdoğudaki Entegrasyonlar ve ġangay ĠĢbirliği
Örgütü-Ed. Atilla Sandıklı ve Ġlhan Güllü: Çin Halk Cumhuriyeti‟nin sınır belirleme
ilkeleri, 11 Eylül 2001 sonrası Çin Halk Cumhuriyeti‟nin dıĢ politikasındaki
değiĢimler ve bölgesel iĢbirliği çabaları içerisinde ġangay BeĢlisi‟nden ġangay
ĠĢbirliği Örgütü‟ne geçiĢ döneminde yaĢananların aktarılmasında Atilla Sandıklı ve
Ġlhan Güllü‟nün derlediği bu kaynaktan faydalandık.
Pax Sinica Çin‟in Dünya Düzeni- BarıĢ Adıbelli: BarıĢ Adıbelli‟nin bu eseri
Immanuel Wallerstein‟ın merkez-çevre yaklaĢımından yola çıkarak Çin‟in merkez ve
çevresini belirlemiĢ buna bağlı olarak Çin‟in “karmaĢık” politikalarını incelemiĢtir.
Bu yaklaĢımı Çin‟in güvenlik politikasını anlamamızda bize yol gösterici olmuĢtur.
Yeni Dünya Düzeninde Rusya-Çin ĠliĢkileri-Umut Bekcan: Soğuk SavaĢ
sonrası Orta Asya coğrafyasında Amerika BirleĢik Devletleri‟ne karĢı potansiyel iki
rakip olan Çin ve Rusya Federasyonunun birbiri ile iliĢkilerini araĢtırmak nosyonu ile
yazılan eserden bilhassa “Sınır Belirleyen AntlaĢmalar Bağlamında Çin-SSCB
iliĢkileri” bölümümüzde faydalandık. Bu eserin önem kazanmasının bir diğer nedeni
pek çok Rusça kaynağı ve kimi antlaĢmaların orijinallerini içerisinde barındırmasıdır.
AraĢtırmacılar için önerilen bir kaynaktır.
Kazakistan Tarihi Makaleler-Rap. Mehmet Saray: Kazak Tarihi‟ni yabancı
okuyucuların nesnel olarak öğrenebilmesi amacıyla yazıldığı belirtilen ederden,
4
Kazakların Çinliler ile olan sınır münasebetlerinin ortaya çıkıĢını ve geliĢimini
incelediğimiz kısmında sıklıkla faydalandık.
Yeni Orta Asya Ya da Ulusların Ġmal EdiliĢi-Olivier Roy: Türkiye‟de 2000
yılında yayınlanan ve Mehmet Moralı‟nın Fransızca‟dan çevirdiği bu eser, Sovyet
yönetimi altında yaĢamıĢ ulusların soğuk savaĢ sonrası bu miras etkisinde nasıl
yeniden Ģekillendiğini, yeni ulus devletlerin oluĢumunda bölge dinamiklerinin nasıl
etki ettiğini anlatmaktadır. Özellikle Sovyetler Birliği döneminde milliyetler
politikasının nasıl uygulandığını ve sınırların nasıl belirlendiğini bu eserden
yararlanarak ifade ettik. Bu eser Orta Asya coğrafyası, tarihi ve kültürünü oluĢturan
tüm bileĢenleri detayları ile anlatmıĢ, okuyucuya bir pencere sunmuĢtur.
Raporlar
Central Asia: Border Disputes and Conflict Potential-International Crisis
Group ICG Asia Report No 33: 2002 Nisan‟ında yayımlanan bu rapor Orta Asya‟da
sınır sorunlarını kategorize ederek anlatan önemli bir kaynaktır. Orta Asya
coğrafyasının Sovyetler Birliği sonrasında kurulan devletler ve bu devletlerin sınır
iliĢkilerinin dıĢ politika düzleminde etkileri ve Kırgızistan örneğinde olduğu gibi iç
politikada büyük değiĢimlere nasıl neden olduğu detaylandırılmıĢtır. Rapora göre
bölgesel sınır sorunlarının anahtar ülkesi Özbekistan‟dır. Bunun en önemli sebebi
Orta Asya‟nın en kalabalık ve askeri kuvvetleri en güçlü devleti olarak görülmesidir.
Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan ile de doğrudan sınıra sahip
olması da oldukça önemlidir. Fergana Vadisi‟nde Kırgızistan ve Tacikistan ile sıcak
çatıĢma potansiyeli oldukça yüksektir. Raporda çatıĢma senaryolarına da yer
verilmiĢtir. Bu senaryolar genel olarak bölge halklarının homojenlikten uzak
dağılımlarının çıkaracağı sorunlar, ekonomik getirilere bağlı senaryolar, doğal
5
kaynakların kullanımının ve radikal dini grupların aktivitelerinin etrafında
Ģekillenmektedir. Olası çatıĢma ve sorunlara dair hükümetlere ve örgütlere yönelik
öneriler de raporun dikkat çekici yönleridir. Orta Asya örnekleminde sınır iliĢkileri
ve çatıĢma potansiyellerini belirleyen faktörleri incelemek adına araĢtırmacılara
bakıĢ açısı kazandırabilecek bir eserdir.
Çin‟in Orta Asya Politikaları- Erkin Ekrem: Ahmet Yesevi Uluslararası Türk
Kazak Üniversitesi yayınlarından çıkan bu eser Çin‟in Orta Asya‟ya dair olan
ekonomik, jeopolitik, sosyal tüm politikalarını detaylı olarak kapsamaktadır. Konu
ile ilgili analiz ve öngörülerin de bulunduğu raporda Ekrem, Çin‟in gelecek
vizyonunu verilere ve kaynaklara dayandırarak anlatmıĢtır. Bu kaynak tezimizin ana
okumalarından biri olup bakıĢ açısı kazandırmada önemli bir role sahiptir.
B. Yöntem ve Sorunlar
Bu çalıĢmada öncelikle sınır kavramı sınırların belirlenmesinde kullanılan
parametreler, uluslararası hukuk bağlamında sınırlar teorik çerçevede açıklanmıĢtır.
Sonrasında Türk ve Rus coğrafyacıların çalıĢmalarından yola çıkarak Orta Asya
tanımı yapılmıĢ, baĢlangıç tarihi Sovyetler Birliği‟nin kuruluĢu olmak üzere bölge
halklarının Sovyet Sosyalist Devletleri haline nasıl geldiği anlatılmıĢtır. Sovyetler
Birliği döneminde Çin ile Sovyetler Birliği‟nin yaĢadığı sınır sorunları ve bu
sorunların çözümü izleyen konu olmuĢtur. Bu konu bağımsız devletler dönemindeki
sınır iliĢkilerini anlamamızda bir alt yapı oluĢturmuĢtur.
ÇalıĢmanın son bölümünde Çin Halk Cumhuriyeti‟nin sınır belirleme ilkeleri
ve bu ilkelerin oluĢumunu anlatan bir bölüm bulunmaktadır. Daha sonra Çin ile en
uzun sınıra sahip ülkesi Kazakistan Cumhuriyeti‟nin Kazakistan‟ın bağımsızlığı
6
öncesi Çin ile olan iliĢkilerinden baĢta güvenlik kaygıları olmak üzere, çeĢitli
alanlarda iĢbirliğine götüren sınır iliĢkilerini ġangay ĠĢbirliği Örgütü kapsamına
getiren süreci incelenmiĢtir. Yeni kurulan ülkelerden Kırgızistan, Tacikistan ve
Kazakistan Çin Halk Cumhuriyeti ile sınıra sahiptir. ÇalıĢmamızda Kazakistan
Cumhuriyetini iĢlememizin nedeni daha önce de belirttiğimiz gibi yüzölçümü olarak
birinci sırada gelmesi ve Çin ile en uzun sınıra sahip olması bağlamında ilgi çekici
bir jeopolitik konumunun olmasıdır.
ÇalıĢmamızda yol gösterici bilim dalı olarak tarih ön planda olsa da
disiplinlerarası bir metot izlemeye gayret ettik. Uluslararası ĠliĢkiler bilimi ve tarih
biliminin birlikte çizdiği çerçeveden Sovyet sonrası Kazakistan ve Çin arasındaki
sınır sorununu realist kurama eleĢtiriler ve Immanuel Wallerstein‟ın öncülüğünü
yaptığı dünya sistemi yaklaĢımından açıkça görmekteyiz. Atila Eralp‟in de ifade
ettiği gibi realizmin temel özelliği olan iç ve dıĢ siyasi sistem ayrımı uluslararası
değiĢimin incelenmesini zorlaĢtıran önemli bir unsurdur. Önemli dönüĢüm
süreçlerinde değiĢimin unsurları önce içyapıda Ģekillenmekte ve sonra uluslararası
sistemde ifadesini bulmaktadır. Ġçyapılardan kaynaklanmayan değiĢim durumlarında
bile iç ve dıĢ faktörlerin etkileĢimi söz konusudur. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasının
ardından savaĢ bağlamlı realist kuramın yerine sosyal, ekonomik ve kimliksel
değiĢimin uluslararası iliĢkilere yansıdığı görülür. DıĢ politika ve güvenlik bakıĢ
açısından yaklaĢtığımızda da Sovyetler Birliği sonrası realist kuramın devlet
politikalarını belirlemede coğrafyanın özelliklerine göre tanımlama yönünden
yaklaĢtığı jeopolitik yaklaĢım da sınır çalıĢmalarında yerini limoloji bilimine
bırakmıĢtır. Disiplinler arası iliĢkiler bağlamında sınırları inceleyen bu bilim dalı,
sınırlara toplumsal organizasyon ve insan psikolojisine dayalı karmaĢık sosyal
7
olaylarla ilgili algılayan bir yaklaĢım çerçevesinden bakar. Immanuel Wallerstein‟in
dünya sistemi yaklaĢımı da limoloji bilimini merkez-çevre- yarı çevre kavramları ile
beslemektedir. Limoloji bu ekonomik alanların geçiĢliliğini, toplumsal organizasyon
Ģemalarını ve kimi faktörleri ile dolaylı, kimi faktörleri ile doğrudan etki eden üç ayrı
grupta inceler.
Çizdiğimiz bu büyük resimden Çin‟in batısına, Kazakistan‟ın doğu yakasına
indiğimizde sınır iliĢkilerinin realist kuramdan çok disiplinli bu yeni bilimin güvenlik
anlayıĢını yansıtan iç ve dıĢ yapı arasındaki denge arayıĢına geçiĢini görmekteyiz.
Çin Halk Cumhuriyeti batı sınırında bulunan Sovyet ardılı Kazakistan ile olan
iliĢkilerinde kendi iç politika ve güvenliğini besleyecek unsurları gözetmekte, aynı
zamanda da bölgede öncelikle Rusya ve Amerika BirleĢik Devletleri ile olan
rekabetinde Kazakistan‟ı araçsallaĢtırmaktadır. BarıĢ Adıbelli‟nin “Pax Sinica Çin’in
Dünya Düzeni adlı kitabında da ifade ettiği gibi, Çin için bu merkez ve çevre
Sovyetler Birliği‟nin dağılmasına kadar ideolojik bir ifade içermekteydi. Merkez
algılaması devletin güvenliği ve devamlılığını içeriyordu ve Sovyetler Birliği bu
tehdit algılamasında birinci sırada gelmekteydi. SSCB‟nin dağılması sonrası merkezçevre konumlandırması da halen bazı ideolojik kaygılar taĢısa da jeopolitik
gerçeklikler üzerine kuruludur.
Çin Halk Cumhuriyeti uluslararası çıkarları ile ulusal çıkarları arasındaki
dengeyi her zaman korumuĢ, uluslararası çıkarlarının ulusal çıkarlarına hizmet
etmesi hususunda taviz vermemiĢtir. Türkiye‟de Doğu Türkistan ve Çin üzerine
çalıĢan akademisyenlerden Doç.Dr.Erkin Ekrem, hazırladığı Çin’in Orta Asya
Politikaları adlı raporunun sonuç bölümünde bu durumu Ģu Ģekilde ifade eder: “ Orta
Asya‟nın Çin ulusal çıkarlarındaki ağırlığı devam ettiği sürece, Pekin‟in Orta
8
Asya‟ya yönelik politikaları da kesintisiz sürecektir. Hatta bölgesel dengelerin
değiĢmesine rağmen bazı ayarlar yapılarak bu politika uygulamaya çalıĢılacaktır.”
Orta Asya coğrafyasında siyasi faaliyetler ve oluĢumların tarihçesine
baktığımızda her evresinde insan ve mal hareketlerine rastlamaktayız. Sovyetler
Birliği sonrası kurulan ülkelerin nüfusları da benzer Ģekilde genç ve dinamiktir.
Hükümet ve devlet organlarının da yeni kurulan devletlerin çoğunda olduğu gibi
geliĢme sürecinde olduğunu ifade edebiliriz. Etnik açıdan tam bir homojenliğe sahip
olmayan devletler bu yönde politikalarını geliĢtirmeye devam etmektedirler.
Kazakistan Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti iliĢkileri temelde
Kazakistan‟ın bağımsızlığını güçlendirici tedbirleri ve güvenlik kaygıları ile, Çin
Halk Cumhuriyeti‟nin bölgesel denge olabilme yarıĢı düzleminde geliĢmiĢtir. Ġki
ülke arasında Kazak lider Nursultan Nazarbayev‟in de barıĢçıl tutumunun etkisi ile
iĢbirliği eksenli çatıĢma çözümü yolu izlenmiĢtir. Kazakistan örneği üzerinden
uluslararası
örgütler
bazında
yapılan
anlaĢmalara
taraf
olan
ülkeleri
değerlendirdiğimizde anlaĢmaların baĢta terörizm olmak üzere tehdit düzeyi yüksek
faktörlere karĢı önlemleri içerdiği görülmektedir. Sorunların çözümüne ve iĢbirliğine
yönelik anlaĢmaların çatıĢma yönetimine olumlu katkısı olmuĢ, bu yolla ekonomik
iliĢkilerde de olumlu adımlar atılmıĢtır. AnlaĢmaların denge siyasetindeki
yadsınamaz etkisi yeni bir dominant aktörün sahaya girmesi ile önemini artıracak ve
yeni anlaĢmalara ve mevcut anlaĢmalarda yapılacak değiĢikliklere neden olacaktır.
ÇalıĢma esnasında birçok sorun ile karĢılaĢtık. Bunlardan ilki kaynak
eriĢimine dair idi. Genellikle Rus, Çinli ve Amerikalı akademisyenlerin yazdığı
Ġngilizce eserlerin dıĢında özellikle Sovyetler Birliği Çin arasındaki sınır temelli
9
sorunların incelenmesi bağlamında bölgenin hakim dili olan Rusça belgelere
ulaĢamamıĢ ve Rusça makaleleri inceleyememiĢ olmamız çalıĢmamızda bir
eksikliktir.
Coğrafi birimlerin adlandırması ve TürkçeleĢtirilmesi konusunda birtakım
problemler ile karĢılaĢtık. Sovyetler Birliği döneminde yazılan kaynaklardaki yer
adları Sovyetler sonrası yazılan kaynaklar ile birebir örtüĢmemekte idi. Bunun
öncelikli nedeni bağımsızlık sonrası yer adlarının ülke dillerine çevrilmesidir. Bir
diğer neden bu ülke dillerindeki adlandırmalar ve Rusçadaki karĢılıklarının Türkçeye
çevrilmesinde birlik sağlanamamasıdır. Yer adlandırmalarındaki fonetik benzerlikler
bize bilgi vermekte ve net bilgiye ulaĢabilmemizde yol göstermektedir ancak
kaynakların orijinallerine sadık kalabilmek amacı ile metinde aynı yer adlarına farklı
sözcüklerde rastlanabilmektedir.
ÇalıĢmada Kazakistan coğrafyası çalıĢmanın içinde Kazak adlandırması
altında günümüz kullanımı ile alınsa da bu halkın SSCB‟nin ilk dönemlerinde Kırgız
olarak anıldığı ve Rus egemenliği altında bu ismi aldığı unutulmamalıdır. Sincan
Uygur Özerk Bölgesi olarak siyasi varlığını sürdüren Doğu Türkistan‟ın bu ülkenin
doğrudan sınırdaĢı olması ve jeopolitik olarak oldukça önemli bir yere sahiptir.
Burada da unutulmaması gereken ġincang-Sincan-Xinjiang yani Çinlilerin “Yeni
Ülke-Toprak” olarak adlandırdıkları bölgenin tarihi Doğu Türkistan bölgesi olması
ve Han Çinlileri ile mücadele eden Uygur Türkleri‟nin bu adlandırma konusunda
hassasiyetlerinin bulunduğudur.
10
C. Sınır Sorunları ve Kavramsal Çerçeve
1. Sınır Nedir?
KaĢgarlı Mahmud‟un Divanü Lugati‟t Türk‟te sengir“dağın zirvesi, duvarın
sonu”
olarak
bahsettiği1,
Türk
Dil
Kurumu‟nun
kökenini
Yunanca
sinoronkelimesinden Türkçe‟ye geçmiĢ olduğunu belirttiği sınır, kelime anlamı
olarak
iki
komĢu
devletin
topraklarını
birbirinden
ayıran
çizgi
olarak
tanımlanabildiği gibi komĢu il ilçe veya kiĢilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi
olarak da tanımlanabilir. 2 Sınır kelimesi yerine Arapça kökenli hudud kelimesinin de
tarihi metinlerde sıklıkla kullanıldığı bilinmektedir. Bu anlamıyla sınırlar politik
birimleri mülkî olarak birbirinden ayıran bir olgu gibi görünse de, birimler arası
iliĢkilerin, kültür ve kültürü belirleyen unsurları baĢka bir deyiĢle birimin özel alanını
belirleyen bir hat olarak da ifade edilebilir. Bilgi çağına girilmesi ile beraber
antlaĢmalar yolu ile oluĢturulmuĢ politik birimlerin mülkî sınırlarının değiĢmediği
görülmekte ancak bu birimler arası kültürün (ve kültürü belirleyen tüm unsurların)
geçiĢliliğinin arttığı görülmüĢtür.
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası ile sınır çalıĢmaları önemini artırmıĢtır.
Uluslararası iliĢkileri belirleyen temel kavramların dönüĢmesi ile sınırlar coğrafi bir
kavram olarak yalnızca bir politik birim Ģekli olan devletlere atfedilmemiĢ
uluslararası örgütler, jeopolitik yaklaĢımlar ve çerçevesinde birçok anlamda
konumlandırılmıĢtır. Soğuk SavaĢın sona ermesi ile sınırların değiĢmezliği ilkesinin
eski önemini kaybetmesi ve bu önem kaybı sonucunda yaĢanan bölgesel çatıĢmalar
ve son yüzyılda sosyal bilimlerin hızlı yükseliĢi sınır çalıĢmalarının yeni bir boyut
1
2
Mahmûd-El KâĢgarî, Dîvânü Lugâti’t Türk, Kabalcı Yayınevi,Ġstanbul, 2007, s.482
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Basımevi, Ankara, 1988, s. 1298
11
kazanmasına hız kazandırmıĢtır. Geleneksel sınır çalıĢmaları coğrafya bilimi ile
yürütülmekteyken bugün tarih, antropoloji, hukuk, ekonomi, psikoloji, etnoloji gibi
bilim dalları sınır çalıĢmalarının mihenk taĢı niteliğindedir.
Siyasi tarih seyri içerisinde dil, din, etnik yapı, ortak tarihsel bağlar
kapsamında yapılan tanımlamalar çeĢitli değiĢimlere uğramıĢtır. Bunlardan bazıları
siyasi tarihlerinin tamamında bu sınırları çerçevesinde adlandırılmıĢlar ancak
uluslararası sistemin geliĢimine paralel olarak yirminci yüzyılda politik birim benzeri
kimliğine kavuĢmuĢlardır. GeçmiĢte bugünkü sınırları ile Kırgızistan, Kazakistan,
Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Çin egemenliğindeki Doğu Türkistan
bölgesi “Türkistan” kavramının içine girmekteyken, bugün bölgeye Rusya
Federasyonu da eklenerek Orta Asya denilmektedir.
Coğrafya elbette ki politik birimlerin sınırlarının belirlenmesinde hala birincil
rolü oynamaktadır. Akarsu, dağ, vadi gibi fiziki özellikler birimleri ayırmada sınır
komisyonlarının
dikkate
aldığı
unsurlardır.
Mülki
ve
fiziki
haritalar
karĢılaĢtırıldığında sınırların büyük ölçüde fiziki unsurlar aracılığı ile çizildiği
görülmektedir. Fiziki özellikler ile uyumlu sınır çizimlerinde de tartıĢmalı noktalar
olabilmektedir. Örneğin, sınır belirlenirken hangi devletin yönetimine dâhil olduğu
net olmayan fiziki unsurlar bu tarz çatıĢmaları doğurmaktadır. Herhangi bir dağ
sırasındaki doruk hatları sınır olarak değerlendirilebilir. Fakat bunlar nadir olarak su
bölümü çizgileri ile örtüĢürler. Sonuçta su bir kısmı sınırı oluĢturan bir devlete doğru
akar ve bu akıntı devletin sınırını oluĢturur. Türkiye-Ermenistan sınırını oluĢturan
Arpaçay ve Aras nehirleri bu duruma örnektir. Eğer suyun kaynağına sahip olan
devlet bu suyun üzerinde örneğin baraj yapmak istese sınırdaĢ olduğu ülkeyle
12
anlaĢmazlıklar yaĢayabilir.3 Bu tür anlaĢmazlıklar ve sınırlamalar devletlerin dıĢ
politikalarını belirlemelerinde de rol oynamaktadır. Sınırlar devletler için bazen yeni
imkânlar anlamına gelmekte, bazen de dıĢ politikasına sınırlamalar getirmektedir.
Devletlerarasındaki iliĢkilere kısıtlama getirmesi ve bu iliĢkilerin çerçevesinin
belirlenmesi anlamında sınırlar oldukça önemlidir. Sınırların oynayacağı rol de diğer
coğrafya faktörleri gibi durağan olmayıp dinamiktir ve zamana göre değiĢiklik
gösterir.4
Hititliler ile Mısır arasında yapılan tarihte bilinen ilk uluslararası antlaĢma
olan KadeĢ AntlaĢması‟ndan günümüze hem antlaĢmalar yolu ile hem de antlaĢmalar
dıĢında geleneksel yöntemlerle sınır hatlarının çizildiği görülmektedir. Tarihin seyri
içerisinde politik birimlerin en önemli kaygısı güvenlik olmuĢtur. Sınırlarını
belirlemek amacı ile çeĢitli metotlara baĢvururken hendekler setler ve duvarlar
öncelikli savunma hattı belirleyicileri olmuĢtur. Bunlardan en bilineni Çinlilerin
bozkırdan gelen Türk akınlarından kendini korumak adına yaptığı üç bin kilometrelik
Çin Seddi iken Romalıların Balkanlarda Eflak ovasından geçen kuzey sınırını
pekiĢtirmek amacıyla Transilvanya Alplerinden Karadeniz‟e uzanan Trayan Duvarı
ve Ġngiltere‟nin kuzeyindeki Picten Duvarı da kuzeyden gelebilecek olan saldırılara
karĢı savunma hattı niteliğindeydi. Günümüzde Rusya Federasyonu Dağıstan
Cumhuriyeti‟nde yer alan Hazar Denizi kıyısındaki Derbend Ģehri de bir sınır hattı
oluĢturmaktadır. Tarihi metinlerde Derbent-i Harazan5 olarak geçmektedir. Soğuk
SavaĢ esnasında iki kutbu birbirinden ayıran Berlin Duvarı ve hala mevcut olan Ġsrail
3
Servet Karabağ, Jeopolitik Açıdan Sınırlar, Gazi Kitabevi, Ankara, 2008, s. 18
John O‟Louglin ve Luc Anselin, “ Geography of International Conflict and Cooperation: Theory and
Methods”Michael Don Ward (ed.),The New Geopolitics, Gordon and Breach Publishers,
Philadelphia, 1992, s.12,s.15‟ten aktaran Tayyar Arı, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma
Hegemonya ĠĢbirliği, MKM Yayıncılık, Bursa, 2008, s.224
5
Sezin Orhan Kurulay, Hudûd El-Âlem‟e Göre 10. Asırda Türk Boyları, Marmara Üniversitesi
Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, YayımlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul, 2007 s.143
4
13
Filistin hattını belirleyen duvar yakın dönemde güvenlik adına bilinen önemli
örneklerdir. Ġkinci Dünya SavaĢı öncesinde Almanların Siegfrid (Zigfrid), Finlilerin
Sovyetler Birliği‟ne karĢı yaptıkları Mannerheim hatları ve Fransızların Majino hattı
savunma hatlarına verilebilecek diğer önemli örneklerdir.
Sınır çalıĢmaları açısından incelenmesi gereken ilk önemli anlaĢma 1648
Westphalia AntlaĢmasıdır. Belirli kurallara göre hareket eden ve aralarında düzenli
iliĢkiler bulunan parçaların (devletlerin) oluĢturduğu bütün, uluslararası sistem,
bugün anladığımız anlamda Westphalia ile doğmuĢ sayılabilir. 6 Ġkinci olarak
Versailles BarıĢ AntlaĢması olarak alınabilir. Versailles BarıĢ AntlaĢması ile
Avrupa‟da siyasi sınırlar yeniden değiĢmiĢtir. Yeni sınırlar dâhilinde oluĢmuĢ politik
birimlerin yapılarına iliĢkin incelemeler dahilinde sınır çalıĢmaları yeni boyutlar
kazanmaya baĢlamıĢtır.
19. ve 20. yüzyılda da pek çok sınır problemi yaĢanmıĢtır. 1914 öncesi dünya
sistemindeki sınır sorunları bazı kısımları birbiriyle örtüĢen dört ana kısma ayrılarak
gruplanmıĢtır. Birincisi, tarihi iddialarla ve etnik-milliyetçi argümanlarla desteklenen
toprak sorunları, ikincisi sınırların çizilmesi ile ilgili farklı prensipler dolayısıyla
sınırın tam olarak geçtiği nokta ile ilgili sorunlar, üçüncüsü toprak iĢgallerine de
sebep olan stratejik bölgeler ve kıymetli madenlerle ilgili sorunlar, dördüncüsü
Fransız Devrimci devleti ve 20.yüzyılda Rusya, Almanya ve Irak örneklerinde
olduğu gibi tüm toprak ve sınır sisteminin bazı devletler tarafından sorgulanması ve
siyasi haritanın ciddi olarak değiĢtirilmeye çalıĢılması örnekleridir. 7
6
7
Oral Sander, Siyasi Tarih Ġlkçağlardan 1918’e,Ġmge, Ankara, 2007, s.101
Mesut Özcan, Sorunlu Miras Irak, Küre Yayınları, Ġstanbul, 2003, Ss.42-43
14
Siyasi Coğrafya Uzmanı Paasi‟ye göre sınırların yeniden ilgi alanı olmasının
birkaç nedeni vardır.8 Birincisi, Berlin Duvarı‟nın yıkılması ve hem “Doğu” hem
“Batı” anlamında süper güç ayrımının ortadan kalkması, “diğerleri” kavramının
jeopolitik uygulamalar ve tehdit algıları çerçevesinde kullanılmasıdır. Ġkincisi, mülki
Ģiddetin yeniden tanımlanması ve tüm dünya çapında etnik kimliklerin sürekli
çatıĢmalarının açığa çıkması ve bu tartıĢmalı sınırların rollerinin dünyadaki tüm
insanların hayatında rol oynamasıdır. Üçüncüsü, küreselleĢme sürecinin, ürün, fikir
ve paranın beklenmedik akıĢının, dünya çapında sınırlar, milletlerin sınırları ve
egemenliğinin problemlerinin ortaya çıkmasıdır. Son olarak çevresel risklerin
devletlerin sınırlarının geçirgenliğini açığa çıkarmasıdır.
Günümüzde politik sınırların belirlenmesi, devletlerin kendi aralarında
belirledikleri sınır komisyonlarınca hazırladıkları akitler çerçevesinde sıklıkla
belirlenmektedir. Bu akitler uluslararası hukukun belirlediği ilkeler doğrultusunda
yapılmaktadır.
2. Uluslararası Hukuka göre Sınırlar Nasıl Belirlenir?
Devletlerarasındaki sınırların hukuksal geçerliliği olabilmesi için diğer
devletler tarafından da tanınması gerekmektedir. Bir diğer Siyasi Coğrafyacı Günel,
uluslararası hukuk yönünden sınır tiplerini Ģu Ģekilde ayırmaktadır: 9
1. Eğer sınır uluslararası yasalara göre tanınmıĢsa bu sınır, normal yani
hukuki nitelikte bir sınır olarak kabul edilmektedir.
8
Anssi Paasi, “Boundaries in Globalizing World”, Handbook of Cultural Geography, Kay
Anderson, Mona Domash, Steve Pile ve Nigel Thrift (ed.), Sage Publications, London, 2003, s.462
9
Kamil Günel, Coğrafya’nın Siyasal Gücü, Çantay Kitabevi, Ġstanbul, 2002, ss.72-73
15
2. Bazı hallerde sınır, birbirine komĢu iki devletle öteki birkaç devlet
tarafından tanınabilir. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası özellikle Sovyetler
Birliği‟nin bazı sınır değiĢiklikleri bu tipe örnektir.
3. TartıĢmalı ya da de facto adı verilen sınırlar: Bu tip sınırlarda, sınırların
meĢruluğu ilgili ülkelerden biri tarafından tanınmamaktadır.
4. Bir baĢka sınır tipi ise haritalarda mevcuttur fakat toprak üzerinde
karĢılığı yoktur. Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra Polonya ve Almanya
arasındaki sınır değiĢtiği halde, batılılarca barıĢ antlaĢmasına kadar 1939
yılından önceki sınır geçerli sayılmaktaydı. Haritalarda gösterilen bu
sınırın gerçekte karĢılığı yoktu.
5. Bir de yukarıda belirtilen tiplerin dıĢında ve çoğu kez uluslararası hukuka
göre dayanağı bulunmadığı halde, bazı topraklar üzerindeki iddia ve
haklardan doğan sınırlardır.
Uluslararası Hukuk Uzmanı Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuka göre kara
sınırının taraflarca saptanmasının yalnızca antlaĢma yolu ile olabileceğini
belirtmektedir. AntlaĢma yoluyla sınır saptanmasına gidildiği zaman, önce hangi
öğelerin sınırı oluĢturacağına karar verilmekte ve daha sonra bir coğrafi harita
üzerinde bu öğelerin karĢılığı olan enlem ve boylamlar belirlenerek antlaĢma metnine
yazılmaktadır. AntlaĢma yürürlüğe girdikten sonra, ikinci aĢamada, kabul edilen
verilerin yer üzerinde iĢaretlenmesine geçilmektedir. Bu amaçla taraflar iki tarafın
uzmanlarından oluĢan karma sınır komisyonları kurmaktadır. 10
10
Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008, ss.233-234
16
Uluslararası
Hukuk
“Uti
possidetis,
ita
possideatis” 11
ilkesini
benimsemektedir. Mevcut sınırların korunması günümüzde artık genel bir
uluslararası hukuk kuralı sayılabilir. Böylece çatıĢmaların çoğalması önlenmekte ve
özellikle etnik yönden homojen olmayan bölgelerde nüfus aktarımı ve etnik temizlik
giriĢimlerinin yolu kapatılmaya çalıĢılmaktadır. Nitekim, Bosna Hersek sorununun
trajik boyut kazanmasının baĢlıca nedeni olarak, zamanın Sırp yöneticilerinin uti
possidetis ilkesine itibar etmemeleri, bazı bölgeleri Sırp sayarak etnik temizlik
hareketlerine giriĢmeleri gösterilmektedir. 12 Sovyetler Birliği‟nin dağılması sonrası
ülkelerin durumu da uti possidatis juris ilkesi ile açıklanmaktadır. Örneğin,
koĢullarda meydana gelecek köklü değiĢikliğin mevcut sınırları etkilememesi
prensibi; devletlerin ardıllığı bakımından da antlaĢmalarla belirlenen sınırların devam
etmesi kuralı da, uti possidatis juris çerçevesinde değerlendirilebilmektedir. 13Dağılma
süreci self determinasyon hakkına dayandırılmakla beraber bu hak bölgesel bütünlük
ilkesinin sınırlamaları altında uygulanacaktı. Buna göre cumhuriyetlerin sınırları
parçalanmadan önce belli olan federal sınırlar olacaktı. Dolayısıyla cumhuriyetlerin
toprak bütünlüğü korunmuĢ oluyordu. Bu durumun tarafların özgür iradesi ile
anlaĢarak değiĢtirilebilmesine imkân tanınmıĢtı. 14
Sınır komisyonları sınır hatlarını belirlerken birtakım yöntem ve ilkelere
baĢvurur. Bu yöntemleri coğrafyacı Jones Ģu Ģekilde sıralamıĢtır: 15
11
“Neye sahipsen ona sahip kal.”
Melda Sur, Uluslararası Hukukun Esasları, Beta Yayıncılık, Ġstanbul, 2008, s. 99
13
Sur, a.g.e s.99
14
Mustafa ġahin, Avrupa Birliği’nin Self-Determinasyon Politikası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara,
2000, ss-84-85‟den aktaran M. Akif Kütükçü, “Uluslararası Hukukta Self Determinasyon Hakkı ve
Türk Cumhuriyetleri” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 12, 2004, s. 274
15
Stephen B. Jones, “ The Description of International Boundaries”, Annals of Association of
American Geographers, Vol 33, No.2, June 1943, ss. 102-103
12
17
1. Kesin tanımlama yaparak belirleme: Sınır hatları detaylı bir Ģekilde
tanımlanır.
TamamlanmıĢ
tanımlama
ön
anlaĢmadan
ziyade
sınır
komisyonunun sonuç raporunda yer alır.
2. Kesin tanımlama ve sapmaların belirlenmesi: Bir sınır hattı tam olarak
belirlenebilir ama sınır belirleyicilere coğrafi öğelere uygun gerekli
düzenlemeleri yapma yetkisi verilir. Sınır belirleyici komisyonun böyle
düzenlemeler
hususundaki
yöntem
ve
yetkisi,
tartıĢmalı
olabilecek
eylemlerden kaçınabilmek için dikkatli ifade edilmelidir.
3. Önemli dönüĢ noktaları aracılığıyla belirleme: Sınırın önemli dönüĢ noktaları
ya da açıları tanımlanır. Sınır belirleme komisyonu bunların arasındaki
rotaları belirler. DönüĢ noktaları enlem, boylam ya da diğer koordinatlar ve
arazilerin konumu ya da diğer belirgin kavramlar aracılığıyla tanımlanır.
4. Yön ve mesafeler aracılığıyla belirleme: Sınır bir gemi rotası gibi tanımlanır.
Bu yöntem sudaki sınırlar için uygun olabilir.
5. Coğrafi kuĢaklar yolu ile belirleme: Bu metot dil gibi beĢeri özellikler
aracılığıyla belirlenmiĢ sınırlar için uygun olabilir ya da coğrafi kuĢak iki
nehir ya da iki hatla sınırlandırılır.
6. Doğal özellikler aracılığıyla belirleme: Bir sınır nehir, sıradağ, su ayrım
çizgisi vb. gibi doğal özellikler boyunca sınırın rotasının tamamen
tanımlanması çabası olmadan belirlenebilir.
7. Tanımlanan ilkelerle belirleme: Sınır belirleme komisyonu örneğin iki
kabilenin arazisini ayırım çizgisinin belirlenmesi ya da su kaynaklarının eĢit
ayrılabilmesi için görevlendirilebilir.
18
3. Sınırlar ve ÇatıĢma Potansiyeli
Bazı durumlarda taraflar sınır üzerine uzlaĢamazlar. Bu durumlarda sınırın
belirlenmesi için uluslararası bir hakem tayin edilmesini isteyebilir ya da uluslararası
yargıya konuyu taĢıyabilirler. Komisyonlar tarafından çözülemeyen sorunlar mülkî
değiĢimlere yol açabilecek devletlerarası çatıĢmalara da yol açabilmektedir.
Sınırların kuvvet yoluyla değiĢtirilmesi uluslararası hukukun konusuna girer.
BirleĢmiĢ Milletler Örgütü AntlaĢması Madde 2/4‟te “Tüm üyeler, uluslararası
ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal
bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler'in Amaçları ile bağdaşmayacak
herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına
başvurmaktan kaçınırlar.”16ibaresi ile konuya dikkat çekilmiĢtir.
Ancak siyasi
tarihin pek çok kesitinde bu kuralın ihlal edildiği açıkça görülmüĢtür. Anderson bir
sınır ihtilafının sonucunu genel kabule göre ihtilafın, anlaĢmazlık içinde olan
hükümetler açısından sahip olduğu coğrafi önem; devletlerin elde edebileceği
kazancın boyutu; anlaĢmazlık içindeki devletlerin nispi güçleri; uygulanabilecek
kontroller de dâhil olmak üzere dünyadaki siyasi havaya ve tarafların iddialarının
doğruluğu olmak üzere beĢ faktöre bağlamaktadır. 17
Siyaset Bilimci Goertz ve Diehl bu çatıĢmaların sonucunu yedi kategoride
incelemektedir 18.
1. Fetih: DeğiĢikliğin temel aktörünün askeri güç olduğu durumlarda olur ve
bu değiĢiklik resmi bir antlaĢma tarafından onaylanmaz. Buna örnek
16
BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması Madde 2/4
Ewan W. Anderson,” Jeopolitik: SavaĢ Alanı Olan Uluslararası Sınırlar”, Jeopolitik, Strateji ve
Coğrafya, Ed. Colin S.Gray ve Geoffrey Sloan, Asam Yayınları, Ankara, 2003, s.182
18
Gary Goertz ve Paul F. Diehl, Territorial Changes and International Conflict, Routledge,
London, 1992, s.53
17
19
olarak Altı Gün SavaĢları süresince Ġsrail‟in Batı ġeria‟yı zapt etmesi
verilebilir.
2. Ġlhak: Bir politik birimin kendi egemenliğini bir mülk parçası üzerinde
tek taraflı olarak geniĢletmesi durumunda olur. Örtülü bir tehdit olmasına
rağmen bu değiĢikliğin temel aktörü diplomasidir. Dünya SavaĢı sonrası
Fransa‟nın Almanya‟dan Saar‟ı edinimi ve 2014 yılında Rusya
Federasyonu‟nun Kırım‟ı ilhakı buna örnektir.
3. Çekilme: Politik birimin bir parçasının halk oylaması, satın alma, telafi
edici anlaĢma ya da düĢmanlık gibi nedenler üzerinden diğer birimlerce
sonlandırılmasıdır. Bioco olarak da bilinen ve bugünEkvator Ginesi
Cumhuriyeti‟nde bulunan Fernando Po adasının BirleĢik Krallık‟tan
Ġspanya‟ya geçmesi buna örnektir.
4. Ayrılma: Bir politik birimin bir ya da birden fazla parçasının yeni bir ya
da birçok birim kurmak amacı ile ayrılması sonucunda çözülmesi ya da
değiĢmesi durumudur. 1971 yılında BangladeĢ‟in oluĢumu bu ayrılmaya
örnek teĢkil eder.
5. BirleĢme: Ġki ya da daha fazla politik birimin mevcut oluĢumlarını sona
erdirerek birleĢmesi sonucu oluĢur. Prusya ve birçok ilinin 1860‟larda
Alman Devleti‟ni oluĢturması bu sürecin bir örneğidir.
6. Manda: Bir mülksel birim baĢka bir devlet uluslararası örgüt tarafından
kontrol altına alındığında gerçekleĢir. Buna örnek olarak Birinci Dünya
SavaĢı sonrasında Irak‟ın Ġngiliz mandasına girmesi ve Ġkinci Dünya
SavaĢı sonrası Nauru‟nun Avustralya mandasına girmesi verilebilir.
20
7. Bağımsızlık Verilmesi: Kolonyal yönetimin ortadan kalkması ile oluĢur.
Hindistan buna örnek verilebilir.
4. Sınır ÇalıĢmaları ve Uluslararası ĠliĢkiler
Kazakistan‟ın Çin ile olan sınır sorunlarını incelerken iki temel bakıĢ
açısından yararlanılacaktır. Bunlardan ilki realist kuram-jeopolitik iliĢkisi, ikincisi de
1990‟lardan itibaren sınır çalıĢmalarına yeni bir bakıĢ açısı getiren Dünya Sistemi
yaklaĢımı ve limoloji çalıĢmalarıdır.
Soğuk SavaĢ döneminde realist uluslararası iliĢiler kuramı belirgin bir Ģekilde
görülmekte iken Sovyetler Birliği‟nin dağılması ile birçok tartıĢmanın konusu haline
gelmiĢtir. Bu dağılma ile güç dengesi- ya da dengesizliği-„nin yalnızca askeri açıdan
değerlendirilmesinin yetersizliği ortaya çıkmıĢ, Sovyetler bakiyelerinin yaĢadığı
sosyal, ekonomik ve kimliksel değiĢimin göz ardı edildiği ifade edilmiĢtir. SavaĢ
bağlamlı realist teori toplumsal tabanlı değiĢim ve dönüĢüm sürecini yeterince ifade
edememiĢtir.
Uluslararası Uzmanı Eralp, realizmin temel özelliği olan iç ve dıĢ siyasi
sistem ayrımı uluslararası değiĢimin incelenmesini zorlaĢtıran önemli bir unsur
olduğunu ifade eder. Bildiğimiz gibi önemli dönüĢüm süreçlerinde değiĢimin
unsurları önce içyapıda Ģekillenmekte ve sonra uluslararası sistemde ifadesini
bulmaktadır. Ġçyapılardan kaynaklanmayan değiĢim durumlarında bile iç ve dıĢ
faktörlerin etkileĢimi söz konusudur.19 KüreselleĢme ve kapitalist üretim biçiminin
tüm dünyada hızla yayılması ile bu iç ve dıĢ faktörlerin temel belirleyicisi dünya
19
Atila Eralp, “Uluslararası ĠliĢkiler Disiplinin OluĢumu: Ġdealizm- Realizm TartıĢması”,Atila
Eralp(der.), Devlet, Sistem ve Kimlik Uluslararası ĠliĢkilerde Temel YaklaĢımlar, ĠletiĢim,
Ġstanbul, 2008, s. 87
21
ekonomileri olmuĢtur. Askeri üstünlüğe sahip olan güç unsurları neoliberal
ekonomiyi de benimseyerek bu dönüĢümün belirleyici aktörü olmaya devam etmiĢtir.
Böylece devletler sistemi, farklı devletlerin güç ve zayıflıkları ve bunlara dünya
ekonomisinde düĢen iĢlev, dünya iĢbölümünün ortaya çıkardığı eĢitsiz bir ekonomik
geliĢmenin etkisi olarak görülür. Sistemin en güçlü devleti merkezin “hegemonik”
gücüdür. Bu hegemonik gücün yükseliĢi, üretim, ticari ve mali rekabet üstünlüğüne,
düĢüĢü ise bu rekabet gücünün zayıflamasıyla açıklanır. 20
Realist uluslararası iliĢkiler teorisi ile jeopolitik arasında sıkı bir bağ
bulunmaktadır. Temel olarak devlet politikalarının bölgesel, kuĢaksal ve yerel
düzeyde coğrafi faktörlere bağlı olarak ifade eden teoriler Yunanca jeo (toprak) ve
politika kelimelerinden Türkçe‟ye geçen “Jeopolitik” kavramına denk düĢmektedir.
Jeopolitik anlayıĢa ya da jeopolitikacılara göre, devletin politikası, topraklarının
büyüklüğüne, sınırlarının durumuna; komĢu ülke sayısına, kıyı durumuna, iç coğrafi
durumuna ve baĢka faktörlere bağlıdır yani devletin politikasının belirlenmesinde bu
ve baĢka coğrafi faktörler çıkıĢ noktasını oluĢturur.21
Coğrafyacı Retaille‟e göre jeopolitik iki yaklaĢım arasında gidip gelmektedir.
Ġlki, bir yeniden yapılanma bilimidir ve o sebepten tarihsel bir bilimdir. Pragmatiktir
ve dünyanın taĢıdığı her unsur onun için eĢsizdir. Birbiri ile aynı mekânsal özellikleri
taĢıyan ancak siyasi birimlerin kendilerine özgü baskın eğilimleri üzerine
düĢündürtür. Ġkincisi, devamlılıkları gözleyerek iĢe baĢlayan ve kehanet arayıĢı ve
önceden belirlenmiĢ bir geleceği doğrulatmayı gösteren öngörüsel bir bilimdir. Ona
20
Faruk Yalvaç, “ Uluslararası ĠliĢkiler Kuramında Yapısalcı YaklaĢımlar”, Atila Eralp(der.),Devlet,
Sistem ve Kimlik Uluslararası ĠliĢkilerde Temel YaklaĢımlar, ĠletiĢim, Ġstanbul, 2008, s.170
21
Ġbrahim Okçuoğlu, Emperyalist KüreselleĢme ve Jeopolitika, Ceylan Yayınları, Ġstanbul, 2009,
s.51
22
göre iki model de tarihte önceden var olmuĢ Ģeyleri kapsar: çünkü ilk durumda,
yapılan gözlenmiĢ gerçeği veya güncel olayları esas aldığı için; ikincisinde ise baĢarı
ve etkinliğe bağlı olarak tarihi az ya da çok etkilemiĢ manivelaların eyleme
geçmesine büyük önem verdiği içindir. 22 Tüm jeopolitik modellerin bir tarihi
olduğunu savunan Retaille, jeopolitiği tarihten ayıran Ģeyi, yorumların bolluğu ya da
birlikte var olan ve birbirlerine karĢıtlık gösterirken, kabul ettirmeye çalıĢan gerçeğin
yeniden yapılandırılmasındaki bolluk olarak ifade eder. 23
Geleneksel jeopolitikçiler deterministik bir biçimde uluslararası çatıĢmaları
(belli bir toprak parçası üzerindeki çatıĢmalar veya sınır çatıĢmalarını) ve yayılmacı
politikaları diğer tüm faktörleri dıĢlayarak sadece coğrafya öğesiyle açıklamaktaydı.
Bu yaklaĢım, halen özellikle stratejik ve askeri yaklaĢımlarda geçerli olmakla
beraber, coğrafyacılar artık bunu bir ölçüde terk etmiĢ görünüyor. Çünkü bu tür
yaklaĢımlarda coğrafya dıĢı siyasal, toplumsal ve ekonomik faktörler göz ardı
edilmektedir.24Bu yeni yaklaĢıma eleĢtirel jeopolitik adı verilmiĢtir. Bu yaklaĢımı
uluslararası iliĢkiler ve coğrafya bilimleri ile uğraĢan bazı akademisyenler
benimsemeye baĢlamıĢtır. Bunlardan bazıları, jeopolitiği dünya politikalarının bir
gerçekliği olarak kabul etmekten ziyade, sosyal, kültürel ve politik boyutları olan bir
olgu olarak değerlendirmenin daha doğru olacağını iddia etmektedir. Elitist, devletçi,
güvenlikçi, militarist ve emperyalist jeopolitik söylemi, popüler kültür ve hatta
gündelik hayatın sıradanlığını bile içine alacak Ģekilde bir çalıĢma alanı olarak gören
22
Denis Retaille, “Tarihte Jeopolitik”, Avrasya Dosyası Jeopolitik Özel Sayısı, KıĢ 2002, Cilt:8,
Sayı: 4, s. 36
23
Retaille, a.g.m s. 31
24
John O‟Louglin ve Luc Anselin, “ Geography of International Conflict and Cooperation: Theory
and Methods”Michael Don Ward (ed.),The New Geopolitics, Gordon and Breach Publishers,
Philadelphia, 1992, s.14‟ten aktaran Tayyar Arı, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma
Hegemonya ĠĢbirliği,MKM Yayıncılık, Bursa, 2008, s.225
23
eleĢtirel jeopolitik, daha önce sözü edilmeyen konuları da artık analize rahatlıkla
dahil ediliyor.25
Dünyadaki her türlü güç algısının değiĢimine bağlı olarak realist teorinin
yerini yeni teorilere bırakması ile özellikle 1990‟lardan sonra uluslararası iliĢkilerde
Immanuel Wallerstein‟ın Dünya Sistemi yaklaĢımı sınır çalıĢmalarının öncelikli
eğilimi olmuĢtur. Geleneksel yaklaĢımlara limoloji disiplininin bakıĢ açısı
eklenmiĢtir. Limoloji (limology), sınır çalıĢmalarına yönelik bilimsel bir disiplindir.
Disiplinler arası yaklaĢımla sınırları inceler. Sınırları toplumsal organizasyon ve
insan psikolojisine dayalı karmaĢık sosyal olaylarla ilgili algılayan bir yaklaĢımı
içerir. Büyük oranda felsefeciler, sosyologlar, siyaset bilimciler, sosyal psikologlar
vb. tarafından teklif edilen sosyal temele dayalı, çağdaĢ sosyal bilimlerin içeriğine
uygun, artan oranda çok disiplinli yaklaĢıma dayanır. 26 Bu bakıĢ açısının konusu
eleĢtirel jeopolitiğin konuları ile benzer bir yaklaĢıma sahiptir. Devlet sınırları
çalıĢmalarına daha sentezci yaklaĢan Dünya sistemi teorisinde merkez- çevre ve yarı
çevre olarak adlandırılan coğrafi bölgeler incelenir. Kapitalist üretim sisteminin
oluĢturduğu üretim alanları oluĢmuĢtur. Bu üretim halkalarının bazı bölümlerinde kâr
ve üretim yoğunlaĢma göstermektedir. Az sayıda ülkeyi içine alan bu tür bölgelere
merkez adı verilmektedir. Daha az kârlı olan üretim halkalarına –ki bu durum daha
geniĢ bir coğrafya için geçerlidir- periferi (çevre) denmektedir.27 Semi-Periferi (yarı
çevre) bölge ve ülkelerde hem merkezdeki hem periferi (çevre)‟ deki ekonomik
faaliyetlere benzer faaliyetler görülmektedir. 28 Limoloji çalıĢmalarında bunun
25
Kenan ArıbaĢ, Küresel Çağda Siyasi Coğrafya, Çizgi Kitabevi, Konya, 2007 s. 12
Karabağ, a.g.e s.50
27
Tayyar Arı, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma Hegemonya ĠĢbirliği, MKM Yayıncılık,
Bursa, 2008, s.304
28
Arı,a.g.e s. 306
26
24
anlamı; sınır çalıĢmalarının „küresel, ulusal ve yerel‟ olmak üzere üç mülki seviyede
çalıĢılması gerektiği ve „ Çevre‟ ve „merkez‟ fikri göreceliliğidir. 29 Bu görecelilik
inceleme alanının kapsamını geniĢletmiĢ, analizlerde çok disiplinliliği zorunlu
kılmıĢtır. Bunun yanında küreselleĢme nedeni ile ülkeler, coğrafi bölge ve
kuĢaklararası geçiĢlilik artmıĢtır. Bunun doğal bir sonucu olarak devlet sınırlarının
önemi yerini bölgesel ve uluslararası örgütlerin kapsamına bırakmaya baĢlamıĢtır ve
ulus- devletlerin sonunun geldiği tartıĢmalarını alevlendirmiĢtir.
5. Kimlik ve Sınırlar
Günümüz sınır çalıĢmalarını kimlik üzerine
yapılan çalıĢmalar
ile
eklemlemek çatıĢmaların çözümlenmesi açısından faydalı bir yaklaĢımdır. Self
determinasyon ilkesi ile önemi artan kimlik-sınır iliĢkisi yükselen etnik milliyetçilik
ile doruk noktasına ulaĢmıĢtır. Mülki etnik sınırlar etnik ve politik kimliklerin en
önemli unsurlarından biridir. Eğer belirgin bir milli kimlik, sabit sınırlar, mülki sabit
devlet ve politik bütünlük yoksa, genellikle kimlik sorunları ortaya çıkar. 30 Asya‟da
bunun
örneklerine
daha
sık
rastlanmaktadır.
Örneğin
Türkistan‟ın
genç
cumhuriyetlerinin hiçbirinde homojen nüfusa rastlanmamaktadır. Bu ülkelerden
yüzölçümü en büyük olan Kazakistan‟da 2009 verilerine göre nüfus %63,1‟i Kazak,
%23,7 Rus, %2,8 Özbek, %2,1‟i Ukraynalı, %1,4‟ü Uygur, %1,3‟ü Tatar, % 1,1‟i
Alman ve %4,5‟i diğer halklardan oluĢmaktadır. 31 Özbekistan ise nüfusu homojene
en yakın olan ülkedir ve %80 i Özbeklerden oluĢmaktadır. Nispeten sade bir coğrafi
yapıya sahip olan bu bölgeler göç almaya oldukça elveriĢlidir. Bütün bu demografik
29
Vladimir Kolossov, “ Border Studies: Changing Perspectives and Theoretical Approaches”,
Geopolitics,10, Routledge, 2005, ss. 606-632‟den aktaran Servet Karabağ, Jeopolitik Açıdan
Sınırlar, Gazi Kitabevi, Ankara, 2008, s. 51
30
Karabağ, a.g.e s.55
31
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kz.html
25
hareketlilik hem yerli halklar arasında hem de göç etmiĢ nüfus arasında çekiĢme ve
gerginliklere sıklıkla yol açmaktadır. Bu gerginlikler ülkelerin nüfus politikalarında
etnik unsurların etkili olmasına sebep olmaktadır.Kazakistan Çinli göçü ile ilgili de
kaygı taĢımaktadır. Resmi olarak 1200-5000 arasında Çinli Kazakistan‟a göç
etmiĢtir. Resmi olmayan rakamlar 300.000‟i bulmaktaktadır. 1500 kilometrelik uzun
ve kontrolü zor bu sınırın diğer tarafında 1.3 milyon kiĢinin yaĢadığı ve Kazakistan
nüfusunun tamamının yalnızca 16 milyon olduğu düĢünüldüğünde bu kaygı anlaĢılır
hale gelmektedir.32
ġüphesiz ki Çin Halk Cumhuriyeti kadim Asya‟nın en köklü siyasi birimidir.
GeniĢ topraklarında onlarca farklı etnik grup bir arada yaĢamaktadır. Bu etnik
gruplardan Ģüphesiz ki en önemlilerinden biri Uygur Türkleri‟dir. Çin hükümeti
tarafından Sincan (Xinjiang) Özerk Bölgesi olarak adlandırılan Doğu Türkistan bölge
açısından stratejik bir öneme sahiptir. Tarihi çağlarda batıdan ve kuzeyden gelen
akıncılar için tampon vazifesindeyken, sonra Rusya ve diğer Avrupalı saldırganlara
karĢı bir set oluĢturmuĢtur. Çin, özellikle ağır harp sanayini bu bölgeye kurarak,
batıdan gelebilecek tehlikeleri önlemeyi planlamaktadır. 33 Çin‟in batıya açılan kapısı
olarak nitelendirilen Doğu Türkistan bölgesi özellikle Sovyetler Birliği‟nin
dağılmasından sonra ortaya çıkan bölge ülkeleri ile sınır teĢkil etmesi nedeni ile daha
dikkat çekici bir önem kazanmıĢtır.
1990‟lı yıllardan bu yana Orta Asya ülkelerine yönelik Çin politikalarının
dört temel alana yönlendirildiği görülmektedir. Bu hedefler “sınır güvenliğinin
32
Konuralp Ercilasun, “China in Central Asia: A Case Study of The Relationship Between China and
Kazakhstan”, Commonwealth of Independent States Energy, Security and Development, New
Delhi, 2007, s. 314
33
Saadettin Gömeç, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ, Ankara, 2011, s. 365
26
sağlanması, Doğu Türkistan‟daki bağımsızlık hareketlerinin kontrol altında
tutulması, bölgede ekonomik hegemonyanın gerçekleĢtirilmesi ve enerji güvenliğinin
sağlanması” Ģeklinde sıralanabilir. 34 Sovyetler Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti
arasında bulunan sınır sorunlarının büyük ölçüde çözülmüĢ görünmesine karĢın
birliğin dağılması ardından bağımsız yeni devletlerin dıĢ politikalarının önde gelen
sorunlarından birini teĢkil etmeye baĢlamıĢtı. Ülkelerin her birinin dıĢ politika
ilkelerinin ve iç politika önceliklerinin farklı olması nedeni ile ortak bir güvenlik
politikası belirlemek adına önce 1996‟da ġangay BeĢlisi olarak Rusya, Kazakistan,
Kırgızistan ve Tacikistan ile anlaĢmaya varılmıĢ daha sonra beĢli 2001‟de
Özbekistan‟ın katılması ile ġangay ĠĢbirliği Örgütü adını almıĢtır. Bu örgütlenme ile
üye ülkeler ile güvenlik sorunları büyük ölçüde çözülmüĢtür ancak Tacikistan ile
dağlık yapısı nedeni ile sınır geçiĢlerinde görece zorluklar yaĢanmaktadır. Bahsedilen
ülkelerdeki Uygur Türkü azınlıkların Doğu Türkistan‟daki Çin hükümetinin
baskılarına rağmen ayrılıkçı hareketleri desteklemesini engellemek Çin‟in iç
politikasının dıĢ politikasına bir yansıması olarak görülebilir. 2004 yılı itibarıyla
Doğu Türkistan ile Orta Asya Cumhuriyetleri arasında 22 gümrük kapısı açılmıĢtır. 35
Ticaretin büyük ölçüde buradan yapılmasını sağlayan bu durumun aynı zamanda
insan hareketliliğini de artırdığı söylenebilir. Bütün bu etmenler ıĢığında devletlerin
sınır
politikalarının
kimlik
çatıĢmaları
ve
etnisite
kavramından
bağımsız
değerlendirilemeyeceği açıktır. Bütün bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda
Kazakistan Cumhuriyeti‟nin Çin ile olan sınır iliĢkilerini etkileyen iç ve dıĢ politika
unsurlarını çok disiplinli bir yaklaĢımla incelemek çözülmüĢ ya da yeniden ortaya
çıkabilecek potansiyeldeki sınır sorunlarını anlamamızda faydalı olacaktır.
34
35
Ahat Andican, “ Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, 12, 1, 2006, s.11
Andican, a.g.m. s.13
27
1. BÖLÜM
ÇĠN VE TÜRKĠSTAN
A. GiriĢ
1. Coğrafi Özelliklerine Göre Türkistan Ġle Ġlgili Tanımlamalar: Merkezi
Asya, Orta Asya ve Ġç Asya
Asya‟nın ortası baĢka bir deyiĢle Orta Asya tanımlaması tartıĢmalara açık bir
konudur. Coğrafyacılar, akademisyen ve teorisyenler konunun bazı noktalarında
mutabakata varabilmiĢ olsalar da bu kapsamda Türkistan coğrafyası ile de ifade
etmenin doğru olduğu düĢünülmektedir. Bu bölümde öncelikle Orta Asya bölgesinin
coğrafi ve demografik özelliklerine, tezin konusu olan sınır politikaları ile
coğrafyanın özellikleri arasındaki iliĢkiye değinilecektir. Bu iliĢkiyi bölgenin tarihi
ve Çarlık Rusyası sonrası Sovyetler döneminde sınırların belirlenmesi bağlamında
geçirdiği dönüĢümün seyri ve bu seyri belirleyen etmenler izleyecektir. ġüphesiz ki
bölgede birincil öneme sahip tek güç odağı Rus menĢeili yönetimler olmamıĢtır.
Bölgenin Ģekillenmesinde Çin Halk Cumhuriyeti( Çin) de, önemli bir yere sahiptir.
Özellikle Soğuk SavaĢ sonrası kutup değiĢimleri sonucunda Amerika BirleĢik
Devletleri de bölgede etkin olmaya baĢlamıĢ, bölgenin sahip olduğu yeraltı ve
yerüstü kaynaklar nedeni ile enerji jeopolitiğinin belirleyici devleti olarak önde
gelmekteydi.
28
Rus coğrafyacı Yuri Bregel “An Historical Atlas of Central Asia” adlı
eserinde Merkezi Asya‟yı coğrafi unsurlar açısından tanımlamıĢtır.
Bregel Batı
bölümü Hazar Denizi‟nin doğusundaki Turan düzlüğünü ve onun kuzeyinde
TiyenĢan ve Pamir Alay dağlarının doğu kısmını, Kopet dağlarının güney eteklerine
uzayan Kazak bölgesini içerir; ve doğu kısmı Tarim havzasının yüksek platolarını ve
Cungar havzasını (Tarım havzası yüksek Tibet platosundan Kunlun aralığı ile
ayrılırken, TiyenĢan dağları diğerinden ayrılır) içerir. Orta Asya‟nın bu iki ana
parçası, sıklıkla Doğu ve Batı Türkistan olarak anılır. Orta Asya‟nın doğusu ve batısı
arasında uzanan dağ sistemleri Pamir‟in büyük çoğunlukla doğu batı çaprazından
yayılır. Bu dağların en yüksek noktası 7, 496 m ile Darvaz dağ sistemi (Batı
Türkistan‟da) ve 7,719 m ile Kongur dağ sistemi (Doğu Türkistan‟da)‟ne ulaĢır. Bu
alanların bazısı (özellikle Pamir Alay‟da) dikey yönde zor insan hareketliliği yapar,
ama bu sınırlar çoğunlukla belirsiz değildir. 36
UNESCO‟nun tanımına göre Orta Asya, Moğolistan ve Çin‟in batısını,
Hindistan ve Pakistan‟ın kuzeyini, Ġran‟ın kuzeydoğusunu, Afganistan, Rusya ve
Ortadoğu bölgesi ile eski Sovyet Cumhuriyetlerini içermektedir. Bölgeyi tanımlamak
için kullanılan diğer bir metot ise etnik kökendir. Bu metot genellikle doğu Türkleri,
Doğu Ġranlılar ve Moğolların nüfuslandığı bölgelerde kullanılmıĢtır. Bu bölgeler
Sincan, Sibirya‟nın Müslüman/Türk bölgeleri, beĢ Orta Asya ülkesi, Afgan
Türkistanı, Tibet, Kuzey Pakistan ve Afganistan‟ı kapsamaktadır. Bu belirtilen
halklar bu geniĢ alanın “yerli halkları” olarak düĢünülür.37
36
Yuri Bregel, An Historical Atlas Of Central Asia, Brill, 2003, s.2
Ainur Nogayeva, Orta Asya’da ABD, Rusya ve Çin Stratejik Denge ArayıĢları, USAK
Yayınları, Ankara 2011, s.97
37
29
Ġç Asya‟nın sınırlarını L.Lıgeti Ģu Ģekilde ifade eder: Bu sınır yukarda Ural
Dağlarından baĢlar, Akmolinsk yaylasından geçer, Merkezi Altayların dıĢından
dolanarak biraz kuzeye kıvrılır, sonra Güney-Sibirya‟nın kenar dağ zincirine varınca
oradan doğuya doğru, ta Büyük Kingan dağına varıncaya kadar, hep o zinciri
takibeder; orada tabii bir coğrafya hududu bulunmadığından, itibari olarak çizilen bir
hat boyunca Bramaputra‟ya varır. Bu en uzak güney-doğu noktadan dik açı Ģeklinde
batıya döner, Himalaya zincirinin kuzeyini takip ederek Dünya- Tepesi‟ne, Pamir‟e
ve onu kucaklayarak hafif kuzey- batı yönünde Hazer Denizinin doğu kıyısına kadar
uzanır. Bu arada Afgan Türkistanı denilen, Afganistan‟ın kuzey kısmını içine alır,
fakat öte taraftan bugünkü Türkmenistan‟ın Kuzey- Ġran ve Türkmen Balkanları
arasında uzanan güney-batı köĢesini sahasından dıĢarıda bırakır. Batıda Hazer
Denizi‟nin doğu kıyısını, Ural nehrini, sonra Ural dağlarını takiple Ġç-Asya sınırının
kuzey çıkıĢ noktasına ulaĢır.38
Orhun Abideleri‟nde bölge bir Türk yurdu olarak ifade edilir. Bilge Kağan
Yazıtı Kuzey yüzünde bu coğrafya sınırları çizilmiĢtir. 39
Bölgenin Rusya ve Çin istilasından sonra, kararlı bir Ģekilde RuslaĢtırma,
asimilasyon ve değiĢik Türk boylarını ayrı birer millet göstererek aralarındaki her
türlü tarihi bağı koparma, böylece “böl, yönet” politikasını sürdürmelerinin bir
neticesi olarak, özellikle “Türk, Türkçe, Türkistan” gibi kelimeler her türlü resmi
38
L. Ligeti, Bilinmeyen Ġç Asya, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu
Yayınları: 527, Ankara, 1998, S.15
39
“Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca
milleti hep düzene soktum. O Ģimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa ilde sıkıntı
yoktur. Doğuda ġantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaĢmama az kaldı. Güneyde Dokuz
Ersin‟e kadar ordu sevk ettim, Tibet‟e ulaĢmama az kaldı. Batıda Ġnci nehrini geçerek Demir Kapı‟ya
kadar Ordu sevk ettim. Kuzeyde Yır Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar
yürüttüm. Ötüken ormanından iyisi hiç yokmuĢ. Ġl tutacak yer Ötüken ormanı imiĢ.”
30
yazıĢmalardan çıkarılmıĢtır.40 Bu kapsamda “Orta Asya” kavramının bu politikaların
bir sonucu olarak bizatihi Ruslar tarafından ortaya atıldığı söylenmektedir. Ancak
Rus dili iki farklı terim içermektedir. “Orta Asya”dar kapsamlı bir tanımdır ve Rus
sınırları içine girmiĢ bölgeyi iĢaret eder. Bir diğer tanım olan “ Merkezi Asya” daha
kapsamlı bir tanımdır ve Rus hakimiyeti altına girmemiĢ bölgeleri de kapsar. 41
Antik Çin tarihi belgelerinde, “Batı bölgeleri” terimi batı Çin‟i tanımlama için
kullanılmıĢtır. Orta Asya‟nın farklı bir bölgesi olarak tanımlanması gerektiğini ilk
kez 1843 yılında bir yer bilimci olan Alexander von Humboldt tarafından ortaya
atılmıĢtır. Asya‟nın sınırları hakkında birçok tanım yapılmıĢtır. Bu bölge birçok
kaynakta Stalin yönetimi döneminde de kullanılan Türkistan adı ile anılır. En dar
kapsamlı tanımlama Sovyetler Birliği‟nin yaptığı tanımdır. Buna göre Orta Asya
Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan‟dan oluĢur. Moğolistan ve
Kazakistan‟ı
kapsamaz.
Bu
tanım
SSCB
döneminde
Rusya
dıĢında
da
kullanılmıĢtır.42
Sınır iliĢkilerini belirleyen ana etmenlerden biri fiziki özelliklerdir. Çin ile
sınırı olan Sovyet sonrası cumhuriyetlerin varlık alanları Türkistan kavramı
kapsamında incelendiğinde belirleyici faktörlere odaklanmak daha kolay olmaktadır.
Türkistan özellikle Orta Asya coğrafyası olarak tanımlanan bölgenin güney
doğusuna, Batı Çin bölgesine denk düĢmektedir. Batı Türkistan ve Doğu Türkistan
olarak ikiye ayrılmaktadır. Batı Türkistan‟ı bugünkü sınırları ile Türkmenistan,
Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan‟ın güneybatısı ve Tacikistan‟ın kuzeyi olarak
40
Alâeddin Yalçınkaya, Sömürgecilik Pan Ġslamizm IĢığında Türkistan 1856’dan Günümüze,
Lalezar, Ankara, 2006, s.19
41
Nogayeva, a.g.e s.98
42
Nogayeva a.g.e s.97-98
31
ifade edebildiğimiz gibi, Orta Asya‟nın batısı olarak da ifade edebilmekteyiz. Doğu
Türkistan bölgesi bugün Çin egemenliği altındaki ġincang(Xinjiang) Uygur Özerk
Bölgesi‟nin bulunduğu kadim Türk bölgesidir. Dağlık bir yapıya sahip olan bölgede
özellikle güneye inildikçe dağların yükseltisinin arttığını ve yaĢam koĢullarını
zorlaĢtırdığını söyleyebiliriz.
Türkistan‟ın dörtte biri dağlarla kaplıdır. Çinlilerin doğu yakasına TiyenĢan
dağları adı verdiği Tanrı Dağları doğuda Gobi batıda Kızılkum çölüne kadar olan
bölgedeki sıradağlara verilen isimdir. GeniĢliği batıdan doğuya 2500 km‟ye kadar
uzanır. Batı ve Doğu Türkistan‟ı ayıran önemli yer Ģekli ise Pamir Dağlarıdır. Bölge
çok sayıda akarsuya sahip olmasına rağmen kapalı havza özelliği taĢımaktadır.
Kaynağını Tanrı Dağları‟ndan alan akarsulardan bir kısmı kar ve buzlardan
beslendiği için yılın tamamında su taĢırlar ve kapalı havzada yer alan göllere
dökülürler. BaĢlıcaları, Sir Derya, Amuderya, ZerafĢan, Tarım, Çu ve Ġli
nehirleridir.43 Türkistan‟da birçok göl de bulunmaktadır. Bunların en önemli özelliği
sahanın Ģiddetli buharlaĢmaya maruz kalması nedeni ile kurumaya yüz tutmuĢ ya da
su seviyeleri çok düĢük hale gelmiĢ olmasıdır. Dünyanın en büyük iç denizi olan
Hazar Denizi bölgenin batı sınırında bulunmaktadır. Ertek, Yayık, Sağız, Cim
akarsuları buraya dökülür. Amuderya ve Sirderya nehirlerinin döküldüğü Aral Gölü
bölgesinde nükleer denemelerin de yapılması ve buna bağlı olarak radyoaktif
kirliliğin de etkisi ile ekolojik dengeyi bozmaktadır. Kazakistan‟da bulunan BalkaĢ
gölü bir diğer göldür. Bu göle Ġli ırmağı dökülmektedir. Önemli göllerinden biri de
Kırgızistan‟da bulunan Issık Göl ve nükleer denemelere kurban verilmiĢ olan LopNor Gölü‟dür.
43
Ramazan Özey, Dünya Platformunda Türk Dünyası Ülkeler Ġnsanlar ve Sorunlar, Aktif
Yayınevi, Ġstanbul, 1999, s.112
32
Orta Asya Uzmanı Bregel‟e göre bölgenin iklimi Orta Asya‟nın tamamında
sert karasal iklim ve kuraklıktır. Kuzeyden güneye ve dağlardan düzlüklere artar.
Buna göre Orta Asya üç ana doğal bölgeye ayrılır: step, çöl ve dağlar. YaklaĢık
TiyenĢan dağları,Sir Derya nehri ve Aral Denizi‟nin kuzeyine uzanan step alanı,
doğuda Mançurya‟dan batıda Macaristan‟a Avrupa kıtasının büyük step sahasının bir
parçasıdır. Steplerin kuzey kısmı kuzeyde Sibirya ormanlarının ön step sınırı olmaya
baĢlayan otlakları içerir, step bölgelerinin çoğu, buna rağmen, yarı çöl stepi ya da çöl
stepi ile birçok nehir, seyrek bitki ve bazı tuz tavası ve tuz gölleri içerir. Step
alanlarının güneyi, kuru Üst Yurt platosu birçok daha küçük kum çölleri, üç önemli
çöl, Karakum, Kızılkum ve Taklamakan çölleri ile çevrelenen Orta Asya‟nın en
büyük parçasını iĢgal eden çöl alanına uzanır. 44 (Ek-1)
2. Çin Coğrafyası
Asya kıtasının ikinci Rusya, Kanada ve ABD‟den sonra dünyanın en büyük
yüzölçümüne sahip dördüncü ülkesi olan Çin günümüzde 9.326.410 kilometrekare
karasal alana sahiptir. Sovyetler Birliği‟nin çökmesinden sonra batı alanında yeni bir
hâkimiyet alanına sahip olan yeni cumhuriyetler ile birlikte 22.000 kilometrelik bir
sınır alanı oluĢturdu. Sınırlarını Kuzey Kore (1416 km), Rusya (4300 km),
Moğolistan(4677 km), Kazakistan (1700 km), Kırgızistan (1100), Tacikistan (414
km), Afganistan (210 km), Pakistan (523 km), Hindistan (4057), Nepal (1415 km),
Bhutan (470 km), Myanmar (2185 km), Laos (505 km) ve Vietnam (1300 km) ile
paylaĢır. Bu sınırlarından en uzunu olmamasına rağmen en sorunlusu Hindistan‟dır.
Çin komĢuları ile olan sorunlarını barıĢ içinde birlikte yaĢamanın beĢ ilkesine uygun
olarak çözmüĢtür. 1990‟lardan itibaren kazan-kazan yaklaĢımı ile çoğu komĢusu ile
44
Bregel a.g.e s.2
33
olan sorununu baĢarı ile çözmüĢtür. Orta Asya‟daki sınırları en kolay çözülen sınır
problemleridir çünkü Çin bu hükümetleri güvenlik tehditlerine karĢı koruyacağı
konusunda desteklemiĢtir.45(Ek-3)
Çin devlet yönetimi için en önemli ve değiĢmez ilke ülkenin mutlak
bütünlüğüdür. Temel görevlerin dıĢında genel yetkilerle donatılmıĢ olan merkezi
yönetim Çin halkının mutluluğu için gereken her türlü tedbiri almak ve sosyalist halk
demokrasisini uygulamakla yükümlüdür. 46
20. yüzyılın baĢına kadar imparatorluk olarak kalan Çin, imparatorluk sistemi
ile askeri, siyasi ve ekonomik açıdan bölgede hakimiyet alanı oluĢturmuĢtur. M.Ö
206-M.S 220 yılları arasında Çin‟i Han sülalesi yönetmekteydi. Kültürel, sosyal ve
siyasal alanlarda önemli bir noktaya gelen uygarlığın bu tarihten itibaren varlığını
devam ettirebilmesinin birçok nedeni vardır. Önde gelen nedenlerden biri etkin bir
hükümet yapısının ve bürokrasinin oluĢturulması idi. Ġmparatorlar danıĢmanlara
sahipti. Mandarin adı verilen bürokratlar çeĢitli sınavlara girerek bürokrasiye adım
atıyordu. Bu dönemde ekonomik yapı da çok güçlüydü. Kent kültürü batıdan daha
önce burada mevcuttu ancak yine de imparatorluk gücünü köylüden almaktaydı.
Köylülerden alınan vergiler imparatorluğun devamını sağlamaktaydı. Konfüçyüs
öğretisinin de imparatorluğun gücünün artmasında büyük bir etkisi olduğu
söylenebilir.
Han sülalesinin Çin‟i yönettiği bu dönem Orta Asya‟da da Büyük Hun
Ġmparatorluğunun hüküm sürdüğü bir dönemdir. Çin ile Büyük Hun Ġmparatorluğu
45
Wenwen Shen, “ China and its Neighbours: troubled relations”, http://www.euasiacentre.eu/pub_details.php?pub_id=46 , EriĢim 15.11.2012
46
Bekir Parlak ve Cantürk Caner, KarĢılaĢtırmalı Siyasal ve Yönetsel Yapılar, Alfa Aktüel
Yayınları, Ġstanbul, 2005, s.262
34
arasındaki mücadelede Çin‟in savunma hattında olduğu görülür. Çin‟in taaruz hattına
geçiĢi Çin tahtına imparator Wu‟nun geçiĢi ile baĢlar. Hunlara karĢı siyasal bir
üstünlük kurma stratejisi ile yola çıkılır. Türkistan ve Çin tarihinin kesiĢtiği ilk
dönemlerde bu stratejinin önemini Eberhard dört ana nokta üzerinden açıklar 47:
1- Hunların kuzeyden yaptıkları bazı akınlar, baĢkenti ve önemli bazı iç
merkezleri devamlı tehlike altında bırakıyordu.
2- Çin baĢkentine gelen değerli eĢyalar, batı Shen hsi, Kansu ve Türkistan
yoluyla oluyordu. Hunlar bu yolları hakimiyetleri altında tutmaktaydılar.
Ticaretin emniyetle yapılabilmesi ve kervanların herhangi bir zarar
uğramadan Çin baĢkentine ulaĢabilmesi için, bu yolun kendi kontrolleri altına
geçmesi gerekiyordu.
3- Hunların Kansu‟daki hakimiyetleri, tehdit edici bir durum gösteriyordu. Eğer,
güneylerinde yavaĢ yavaĢ güçlenmekte olan Tibetlilerle anlaĢırlarsa, daha
büyük bir tehlike oluĢturabilirlerdi. O bakımdan bu iki gücü birbirinden uzak
tutmak gerekiyordu.
4- Çin güçlenmeye ve zenginleĢmeye baĢladığı halde, hala Hunlara hediye ve
prensesler göndermeye48 devam ediyordu. Bu da onur kırıcı bir durum olarak
görülüyordu.
Türkistan coğrafyasında milattan önce bu Ģekilde baĢlayan Türk-Çin
hakimiyet mücadelesi, Rus Çarlığı‟nın bölgeyi iĢgali de dahil olmak üzere günümüze
kadar devam etmiĢtir.
47
AyĢe Onat, “Çin Türkistan ĠliĢkilerinin BaĢlangıcı Hakkında Bazı Bilgiler”, Belleten, Cilt LIV,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Aralık 1990, Sayı 211, ss.913-914
48
MÖ. 200 yılları civarında Hun Hükümdarı Mete ile Çin Ġmparatoru Kao-Tzu arasında yapılan ve
uzak doğunun ilk antlaĢması olarak kabul edilen dostluk ve barıĢ antlaĢmasının Ģartlarından biri Çinli
bir prensesin Hun hükümdarına eĢ olarak gönderilmesini içeriyordu. Bu antlaĢmanın önemli
maddelerinden biri de Çin Seddi‟nin Çin ve Hun devleti arasında sınır olarak kabul edilmesidir.
35
19. yüzyılın ortalarında nüfus patlaması, ekonomik durgunluk, yolsuzluk ve
köylülerin emeklerinin sömürülmesinden rahatsızlık duyması nedeni ile toplumsal
bir huzursuzluk dönemi yaĢanmıĢtır. Bu huzursuzluk ülkeyi Taiping Ġsyanı (18501864)‟na taĢımıĢtır. 49Hung Hiu-Çüan adlı bir kiĢinin önderliğinde çıkan ayaklanmaya
yirmi milyon kiĢi katılmıĢ, Qing Hanedanlığına karĢı olan bu ayaklanma Mançular
tarafından bastırılmıĢtır. 19. yüzyıl imparatorluk çözülmeleri de bu dönemde
yaĢanmayabaĢladı. 1839-1842 yıllarında Afyon SavaĢı sonucunda Çin toprakları ve
limanları Ġngilizler tarafından ticarete açılmaya zorlanmıĢtır. Çin‟in tarım merkezleri
zarar görmüĢ ve resmi olmayan rakamlara göre 20 milyon kiĢi hayatını
kaybetmiĢtir.50 SavaĢ sonrasında Çin Hong-Kong‟u uzun bir süreliğine Ġngiltere‟ye
devretmiĢ, savaĢ tazminatı vermeye zorlanmıĢtır ve bu durum Çin‟de kapitülasyonlar
devrini açmıĢtır. 51
1912‟de Sun Yat Sen tarafından cumhuriyet kurulmuĢ ancak bu durum ülkeye
bir birlik getirmemiĢtir. SavaĢ lordları üstün konumlarını devam ettirmekteydiler.
Sun Yat Sen liderliğindeki milliyetçi Kuomintag partisi 1921‟de Çin Komünist
Partisi ile iĢbirliği yapmıĢtır. 1925 yılında Sun Yat Sen‟in ölümü sonrası yerine Çan
Kay ġek geçti ve komünistlere yönelik baskı politikası uygulamaya baĢladı. Bu
uygulama ile rejim diktatörlüğe yaklaĢtı. Kırsal elitler savaĢ beyleri ile iĢbirliği yaptı
ve komünistler geri çekilmeye baĢladı.
1934-1935
yılları
arasında
komünistler
tarafından
Uzun
YürüyüĢ
gerçekleĢtirildi. Bu yürüyüĢ sırasında köylülerdeki devrimci potansiyel keĢfedildi.
Bu iç karıĢıklık döneminde 1937 yılında Japonya Mançurya‟yı iĢgal etti. Bu
49
Wolfram Eberhard, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995, s.319
Judith G. Coffin ve Robert C. Stacey, Western Civilizations, New York, 2005, s.795
51
Eberhard, a.g.e s.317
50
36
dönemde milliyetçilerin yabancı sermaye ile iĢbirliği yaparak varlıklarını sürdürmeye
çalıĢtığı ve nispeten geri çekildiği görülür. Japon iĢgali ile karĢı karĢıya kalan
bölgelerde komünistlerin desteklendiği bilinmektedir. Mançurya‟nın da iĢgali
komünistlerin yükselmesinde rol oynadı. Mao Zedung 1943 yılında Çin Komünist
Partisi‟nin lideri olmuĢtur. Bu dönemde milliyetçilerin izole oldukları gözlemlenir.
1945 yılına gelindiğinde Çin Komünist Partisi‟nin üye sayısında artıĢ görülmeye
baĢlanır.
1949 yılında Mao Zedung halkın da büyük desteği ile Çin Halk
Cumhuriyeti‟ni kurdu. Etkili bir lider olan Mao, ekonominin düzenlenmesi, siyasal
ve toplumsal düzenin yeniden kurulabilmesi için reformlar yapmayı amaçladı.
Ġngiltere, Ġran ve Hindistan‟dan ithal ettiği afyon tüketimi toplumda bağımlılık
düzeyindeydi ve toplumsal düzeni tehdit ediyordu. Bu tehdit üzerine Afyon
kullanımı hakkında kısıtlayıcı düzenlemeler yaptı. Toprak reformu yapıldı,
kadınların toplumsal statü olarak eĢitliği sağlandı. 1949-1953 yılları arasında özel
giriĢimlere ağırlık verildi. 1953‟te hazırlanan birinci beĢ yıllık kalkınma planı
Sovyetler Birliği ile yapılan iĢbirliği ile hazırlandı. Bu planla birlikte özetle sanayinin
devletleĢtirilmesi ve tarımın kolektifleĢtirilmesi adımları ile Çin sosyalizme bir adım
daha yaklaĢmıĢtır. Bu ekonomik plan bürokrasinin büyümesine yol açmıĢtır ancak
eĢitsizlikler hala devam etmektedir. Kırsal alan kente göre daha geridedir.
Mao Zedung 1956‟da “Yüz çiçek açsın, yüz fikir birbiri ile yarıĢsın” sloganı
ile “Hundred Flowers Movement” ı baĢlatmıĢ, özgür düĢünce ortamı oluĢturmaya
çalıĢmıĢtır ancak bu entelektüellerin komünist partiyi eleĢtirmesi ile sonuçlanınca bu
kez de anti sağ bir kampanya baĢlatmıĢ, birçok insan sağcı olduğu gerekçesi ile
tutuklanmıĢ muhalif görüĢler bastırılmıĢtır.
37
Mao‟nun amacı büyüyen bürokrasiyi engellemek, eĢitsizliği gidermek ve
ekonomik kalkınmayı hızlandırmaktı. Bunu yapabilmenin yolu insanların içindeki
devrimci duyguları harekete geçirerek sosyalizme biraz daha yaklaĢabilmekten
geçiyordu. 1958-60 yılları arasında yapılan “Büyük Sıçrama” (The Great Leap
Forward) politikası ile de bu amaçlandı. Büyük sanayi ürünlerini ortaya çıkarmak
için fabrikalara ihtiyaç olmadığı, köylülerin bunu kendilerinin de yapabileceği fikri
ile yola çıkılmıĢtı ancak bu ütopik olduğu tartıĢmaları olan program baĢarısız oldu.
Programın iyi koordine edilememesi iĢgücü ve kaynak israfına yol açtı. Ekonomi
geriledi. Bütün bu olumsuz sonuçların devamında hava koĢullarının da etkisi ile otuz
bin kiĢi aç kalarak yaĢamını yitirdi.
1960 yılında Mao Zedung‟un siyaseten uzaklaĢtığı ve Deng Xiaoping ve Liu
Shoaqi‟nin ön saflarda yer aldığı görülür. Bu dönemde tarım üretimini artırmak için
planlama yöntemi ile pazar mekanizmasını harmanlama benimsendi ancak Çin‟in ana
sorunlarından biri olan eĢitsizliği yeniden gündeme getirdi. Bunun bir sonucu olarak
Mao Zedung Çin‟de Kültür Devrimini baĢlattı. Çin‟i sosyalizme yeniden dönerek
parti ve ulusun sınıf mücadelesini durdurmaya çalıĢtılar. Ġlk evresinde Marksizm ve
Leninizm savunuldu. Yirmi bin öğrenci bu dönemde Bang Kong çağrısı ile ayaklandı
ve daha sonra kızıl muhafızları oluĢturdu. Kızıl muhafızlar imparatorluğun
kalıntılarını yok etmek için mücadele etti ve aydınları öldürdü. Ġkinci evrede (19691971), Mao, düzeni yeniden tesis edebilmek için halk özgürlük ordusunu oluĢturdu (
People‟s Liberation Army) ve bu kuvvetler kızıl muhafızların Ģiddetini durdurdu.
Kızıl muhafızlar eğitilmek üzere kırlara gönderildi. Son evrede ise (1972-1976), sınıf
mücadelesi henüz bitmemiĢ ancak parti içinde bir kanat tarafından radikalizm
38
savunulmaya baĢlamıĢtı, diğer kanat ise sınıf mücadelesi ile çeliĢen ekonomik
kalkınmaya eğilinmesini önerilmiĢti.
1976‟da Mao‟nun ölümü ile Çin Komünist Partisi‟nin baĢına Deng Xiaoping
gelir ve Çin Komünizminde dönüĢüm baĢladı. Xiaoping Kültür Devrimi‟nin
yıkımlarını en iyi onaracak lider olarak görüldü ve Maocu politikalardan uzaklaĢıldı.
Ekonomide devletin rolü azaltıldı. Özel iĢletmeler teĢvik edildi. Piyasa yabancı
yatırımlara ve uluslararası ticarete açıldı. Sanatçı ve aydınlar partinin bağımlılığından
çıktı. Ġyi yetiĢmiĢ memurlarla Çin bürokrasisi toparlanmaya çalıĢıldı.
1980‟ler ile Çin ekonomisi büyümeye baĢladı. Bu büyüme ve hızlı geliĢme
ülkede bazı dezavantajlı durumlar ve grupların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu
olaylardan en büyüğü 1989‟da meydana gelen Tiananmen Meydanı olaylarıdır.
Pekin‟in Tiananmen meydanında toplanan öğrenciler hızla yükselen enflasyon ve
yolsuzluk protesto edilirken öğrenciler ve aydınlar daha fazla demokrasi isteği
taleplerini dile getirdiler ancak çıkan olaylarda askerler öğrencilere ateĢ açıldı ve
hareket bastırıldı. Olaylar sonrası oluĢan siyasi baskı ekonomide gerilemeye neden
oldu.
1992‟de reformist hareketler yeniden ortaya çıktı. 1993‟de Deng Xiaoping‟in
yerine Jiang Zemin geçti. 1997 ile birlikte küresel ekonomiye entegrasyon süreci
baĢladı, baĢta Dünya Ticaret Örgütü (WTO) olmak üzere çeĢitli örgütlere üye oldu.
Çin tarihinde bu dönem rasyonel ve bilimsel karar vermek mekanizmalarının,
uzmanlaĢmanın ön planda olduğu, teknokratlar dönemi olarak anılır.
39
2003‟e kadar görevini sürdüren Zemin‟den sonra Hu Jintao Çin Halk
Cumhuriyeti‟nin cumhurbaĢkanlığı görevini üstlendi ve 2013 Mart‟ında görevi Xi
Jinping‟e devretti. 52
2010 yılında Japonya‟yı geride bırakan, Amerika BirleĢik Devletleri‟nden
sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline gelen Çin Halk Cumhuriyeti
Uluslararası Para Fonu‟nun 2014 sonu açıklamasına göre satın alma gücü paritesini
17,6 trilyon dolara yükselterek rakibi Amerika BirleĢik Devletleri‟ni geçerek
dünyanın en büyük ekonomisi haline gelmiĢtir. Bütün bunlara karĢı Çin‟in en büyük
zaafı rejimidir. Ġnsan hakları sorunları, kısıtlanmıĢ azınlık hakları, kalkınmanın
getirdiği sosyal ve çevre sorunları, bölgesel kalkınmıĢlık farklılıkları, Çin
ekonomisinin yarattığı yıpratıcı rekabet Pekin hükümetinin yakın gelecekte baĢını
ağrıtacak baĢlıca konular olarak tahmin edilebilir. 53
1 Ekim 1949‟da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti‟nde 23 eyalet, 5 özerk bölge,
4 belediye bulunmaktadır. Eyaletleri, Anhui, Fujian, Gansu, Guangdong, Guizhou,
Hainan, Hebei, Heilongjiang, Henan, Hubei, Hunan, Jiangsu, Jiangxi, Jilin, Liaoning,
Qinghai, Shaanxi, Shandong, Shanxi, Sichuan, Yunnan, Zhejiang; özerk bölgeleri
Guangxi, Nei Mongol (Ġç Moğolistan), Ningxia, Xinjiang Uygur, Xizang (Tibet);
belediyeleri Pekin, Chongqing, ġangay ve Tianjindir. 54 Çin devlet yönetimi,
dünyanın en güçlü merkezi yönetim ağına sahip ülkelerinden birisidir. Merkezi
yönetim sosyal yaĢamın her kademesinde doğrudan etkide bulunabilecek güç ve
mekanizmayla donatılmıĢtır. Yerel yönetimler kendilerine verilen görev ve yetkileri
52
http://www.nytimes.com/2013/03/15/world/asia/chinas-new-leader-xi-jinping-takes-fullpower.html?pagewanted=all&_r=0
53
Abdullah Gündoğdu, Türk Jeopolitiği, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2009, s.56-57
54
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ch.html (EriĢim 23.07.2013)
40
yerine getirirken her aĢamada merkezi yönetimin ve Komünist Parti‟nin siyasal,
yönetsel ve adli denetimi altındadır. Yerel yönetimin özerklik alanları sınırlıdır. 55
3. Tarihi Süreç Ġçerisinde Orta Asya’da Kültür ve Kimlik Sorunları
Türkistan‟ın 19. yüzyılın baĢlarında Rus iĢgaline uğraması ile bölgenin etnik
yapısı değiĢmeye baĢlamıĢ Slav nüfus ağırlık kazanmaya baĢlamıĢtı. 1917‟de
BolĢevik Devrimi ile Rus Çarlığı yerine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
kuruldu. Burada kurulan komünist rejim, çağdaĢı olan diğer ülkelerin gerisinde
kalmamak için kendine bir takım metotlar belirlemiĢtir.
Bölge halklarının Ġslami kimliği günümüzde de etkisini gösteren islamofobi
(Ġslam korkusu)‟nin yönetimi etkilemesine sebep olmuĢtu. XX.yüzyılın 20‟li
yıllarında radikal BolĢevikler ile Türk-Ġslam Birliği fikrini benimseyen akımlar
arasında milli mesele siyaseti üzerinde büsbütün bir görüĢ ayrılığı meydana gelir.
Fikir çatıĢmalarının sonucunda Pantürkizm ve Panislamizm hareketleri arka arkaya
darmadağın edilir ve milli-toprak sınırlarını belirleme meselesinde BolĢevikler‟in
yöntemi zaferi kazanmıĢ olur.56
SSSR‟nin yaklaĢımının birçok yönden kapitalist yaklaĢımdan daha etkili
olduğunu savunanlar vardır. Bu görüĢe göre kapitalist yaklaĢım, icra gücünü fiilî
güce daha yani askerî-ekonomik gelir kaynaklarına bağlarken, komünist politika
insan benliğine yönelmiĢ ve beyinleri ele geçirme noktasında hareket etmiĢtir. Silah
ve Ģiddetin “güçlü olan hakimdir, hakim olan hükmeder” yaptırımı, atılan son
merminin bitiminde zecrî gücün zayıflamasıyla sona erer. Fakat yıkanan beyinlerin
55
Parlak ve Caner, a.g.e. s.281
Arslan Koçiyev, Milli Özelliklere Göre Orta Asya‟nın Sınırlarının Belirlenme Politikası, Avrasya
Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt 7, Sayı 2, Ġlkbahar 2001, Ankara, s.297
56
41
farklı motivasyon unsurları ile beslenerek kullanılması, motivasyon edenin büyük
hatalar yapacağı ana kadar süreklilik arz eder. Sovyet ideologları, bu yöntemi göz
önünde bulundurarak sadece maddî unsurların belirgin olarak üstünlüklerini değil,
psikolojik güç avantajlarını da kullanarak riske sokmamaya çalıĢmıĢtır. 57 Motivasyon
edenin yaptığı en büyük hata 80‟lerde Gorbaçov‟un yapacağı Glasnost (açıklık)
politikası olacaktır. Bu da psikolojik gücün avantajlarını azaltarak kurulmuĢ
SSC‟lerin çözülmesine ve en nihayetinde Sovyetler Birliği‟nin çözülmesinde bir
etken olacaktır.
Ortak tarih ve kültüre sahip bu coğrafyanın milli uyanıĢ fikri Sovyet
yönetimini önlemler almaya zorlamıĢ, bağımsız devletler kurmalarını engellemek
amacıyla homojenliği ortadan kaldıracak çalıĢmalar yapmıĢlardır. Ortak tarih
bilincini tahrip etmek, dil politikaları gibi yollara baĢvurmuĢlardır.
Ġdari düzenlemeye dair ilk çalıĢmalar Çarlık Rusya‟sı döneminde yapılmaya
baĢlanmıĢtı. Orta Asya‟da, Çarlık yetkilileri idari bölümlenmeyi kendi çıkarlarına
kullanmıĢlardı: Türkistan Genel Valiliği üç emirliğin eskiden sahip olduğu toprakları
yavaĢ yavaĢ kendine katmıĢtı, himaye altında tutulan iki eski emirlik neredeyse
topraksız kalmıĢtı; aynı Ģekilde, muazzam büyüklükteki Kazak Bölgesi, Kazakların
yaĢadığı bir toprak olan Semireçe‟nin Türkistan Genel Valiliği‟ne katılmasıyla
bölünmüĢtü.58
Lenin büyük çoğunluğu Müslüman olan bölge halklarının yerlileĢtirilebilmesi
adına 1917
yılında kurulmuĢ olan Türkistan Halk Komiserleri Konseyi
57
Mustafa Kalkan, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Üzerindeki Stratejik
Planları, Bilge Kültür Sanat, Ġstanbul, 2007, s.26
58
Olivier Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların Ġmal EdiliĢi, çev. Mehmet Moralı Metis, 2000, s.95
42
(Türksovnarkom)‟ni kurmuĢtur. Nisan 1918‟de Moskova, aynı isimdeki valiliğin
yerine Türkistan Özerk Sovyet Cumhuriyeti‟nin kurulduğunu açıkladı. Bu
cumhuriyet, Rusya Federal Sosyalist Cumhuriyeti‟ne (RSFC)bağlandı. Temmuz
ayında, Bölge Sovyeti Özbekçe ve Kırgızca‟yı59 özerk cumhuriyetin resmi dili olarak
ilan etti.60 Böylece dil politikaları SovyetleĢtirme çalıĢmasında ilk kez kullanılmıĢ
oldu.
V.Ġ. Lenin (Ulyanov) 13 Haziran 1920‟de milli bölgesel sınırları belirleme
meselesinin gerçekleĢmesi gerekliliğine iĢaret etti. V.Ġ.Lenin:
1) Türkistan‟ın Özbekiya, Kırgıziya, Turkmeniya‟ya ayrılması için etnik ve
diğer haritaların hazırlanmasını;
2) Adı geçen üç kısmın birleĢme ve ayrılma koĢullarının detaylı bir Ģekilde
meydana çıkarılmasını talep eder. “Kırgıziya” olarak ifade edilmiĢ siyasi birim
sonrasında Kazak olarak adlandırılmıĢtır. 2. madde ile bu üç idari bölümleme dıĢında
kalan tüm toplulukların varlığı tehlikeye girmiĢtir. Örneğin “Özbekistan” devleti ismi
altında Tacikler, Sartlar, Fergana Kıpçakları, TaĢkent Kuraminleri, Türkler, Aral ve
Fergana Karakalpakları, Fergana ve Sir Derya Kırgızları bulunması gerekecekti ve
1920‟de kurulan Kırgız ASSR‟i (1926‟dan sonra Kazak ASSR‟i adını almıĢtır.)
Kazaklar haricinde Aral Karakalpakları, Yedisu Kırgızları, TaĢkent Kuraminlerinin
bir kısmı sayesinde daha da geniĢleyecekti. Böylece sadece Türkmenistan yalnızca
Türkmen kabilelerini kendi etrafında birleĢtirecekti. 61
59
Aslında Kazakça, çünkü o zamanlar Ruslar Kazaklara Kırgız diyorlardı.
Roy, a.g.e. s.97
61
Koçiyev a.g.m. s.298
60
43
4. Sovyetler Birliği Dönemi’nde Türkistan’da Milliyetler Politikaları
Türkistan halklarının kaderlerini belirleyen asıl tarih 1924 olmuĢtur. Bu
tarihle birlikte Sovyetlerin bu halklar üzerindeki asimilasyon politikası hız kazandı.
Komünizmi yaymak, bir bütünlük sağlayabilmek, milliyetçiliğin her türlüsünü
engelleyebilmek ana amacı ile baĢlamıĢtı. Asimilasyon politikası toplumları
komünizm ekseninde ortak dil, ortak geçmiĢ, kültür öğelerine yabancılaĢtırmıĢ, milli
özelliklerinden uzak bir yapıya kavuĢturmuĢtur. 1924‟te evvelce var olan tüm idari
varlıklar feshedilip, “bir etni-bir toprak” ilkesi ile Orta Asya haritası yeniden çizildi.
SSCB Anayasası, Rus Ġmparatorluğu‟nu RSFSC ile diğer “Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetleri” arasında bir birlik haline getirerek bu bölünmeyi onayladı: Bu
cumhuriyetlerin içinde özerk cumhuriyetler, özerk bölgeler ya da ulusal topraklar
bulunabiliyordu. Ancak nihai tercihin yapılabilmesi için 1936‟yı beklemek gerekti.
62
Bu cumhuriyetlerin oluĢturulması çalıĢmaları sonrası 1924 yılının Eylül
ayında sınırlar Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir: 63
1.
Özbek Cumhuriyeti: Daha çok eski Buhâra Cumhuriyeti topraklarını (
Buhâra, Kermin, Nur-Ata, KarĢı, ġehribaz, Baysun ve Sarı Asi),
Semerkand ve TaĢkent bölgelerini içine alıyordu.
2.
Türkmen Cumhuriyeti: Hazar kıyılarında Merv bölgesine kadar
uzanan Türkmen toprakları ile Buhâra Cumhuriyeti‟nin Türkmenlerle
meskûn olan Kerki ve Çarçuy vilâyetleri ve Harezm Cumhuriyeti‟nin
Türkmen bölgeleri olan TaĢöz, Ġlyali, Parsu, Kunya-Urgenç, Mangıt,
62
63
Roy a.g.e , ss.99-100
Yalçınkaya a.g.e ss.414-415
44
Ambar-Mamak, Sadavar, Dargan-Ata ve Hocaili‟nin bir kısmını içine
alıyordu.
3.
Kazak Cumhuriyeti (1936‟ya kadar muhtar bölge): Akmescid, EvliyaAta‟nın bir kısmı, Mirazçul, Çimkent, Alma-Ata, Carkent, PiĢbek‟in
bir kısmı, Taldu Kurgan ve Çizak‟ın bir kısmı ile Kazak topraklarını
içine alıyordu. Ayrıca Amu Derya ve Harezm yakınındaki Karakalpak
yerleĢme bölgelerinden meydana gelen Karakalpak Muhtar Bölgesi
tahsis edildi.
4.
Tâcik Muhtar Bölgesi ( Ekim 1924‟ten sonra cumhuriyet): KurganTube, Kulyab, DuĢenbe, Sır Derya bölgesinin bir kısmı, Carm vilayeti
ile ZerefĢan bölgesi ve Batı Pamir bölgesi, Vakhan bölgesinin bir
kısmı ile Sarasu bölgelerini içine alıyordu.
5.
Kırgız Muhtar Bölgesi (Ekim 1924‟ten sonra cumhuriyet): Karakol
bölgesi BiĢkek, Evliya-Ata‟nın bir kısmı, Nemangan ile Andican‟ın
mühim kısımları, Fergana ve Hokand‟ın bazı bölgeleri ile OĢ ve
Pamir‟in kuzeyini içine alıyordu. (Ek-2)
Bu yeni idari düzenleme ile ulusların kimliğinde derin yaralar açan bazı
geliĢmeler de yaĢanmıĢtır. Yüzyıllardır bu toplumların sembolü olmuĢ bazı Ģehirler
egemenliklerinden alınarak baĢka toplumların sınırlarına dahil edilmiĢtir. Tacik
nüfusunun bulunduğu Semerkand Özbekistan‟da kaldı. Aynı dönemde (1930), ortak
Özbek-Tacik mirasını yıkmak için baĢkenti Semerkand‟tan TaĢkent‟e taĢındı, çünkü
TaĢkent her zaman için bir “Türk” kenti olmuĢtu. Bu bölünme her iki tarafta da
üzüntü yarattı; Tacikler Semerkand‟ın özlemini çekerken, Özbekler de Tacikistan‟ın
45
bağımsızlığının kendilerine dayatılmıĢ olduğunu düĢündüler. 64 Bu durum aynı
zamanda Özbek-Tacik düĢmanlığının temellerini atmıĢtır.
Bu bölünmenin sebeplerinden biri de Sovyet milliyetler politikasıdır.
SSCB‟nin milliyetler politikasının üç unsuru bulunmaktadır:
1.
Stalin‟in uyguladığı “Sovyet Etnolojik Okulu” diye adlandırılabilecek
millet politikası,
2.
Dile dayanan idari ve siyasi sınıflandırma
3.
Halkların
ve
toprakların
stratejik
ve
politik
gerekçelerle
bölünmesidir.65
Ruslar daha 15‟nci yüzyıldan itibaren kendilerinin özel bir misyonu olduğuna
ve millet olarak, Rus ırkı olarak bu misyon içinde seçilmiĢ olduklarına ve bu
misyonu gerçekleĢtirmek için ellerinden gelen tüm gayreti göstermelerinin lüzumuna
inanmıĢ ve beraber yaĢadıkları diğer toplumları da buna inandırmıĢlardır.
1700‟lerden itibaren Rus modernleĢme çabaları çerçevesinde Rus ilmini, edebiyatını,
sanatını ve felsefesini geliĢtirmek için her türlü çalıĢmayı baĢlatmıĢ, geniĢ çapta
eğitim ve öğretime önem vermiĢler ve Milli Misyon fikrini de pekiĢtirmeye devam
etmiĢlerdir. Rus milliyetçiliği iĢte bu misyon yani üstün görev duygusu ve buna layık
üstün millet anlayıĢı içinde geliĢmiĢtir.66
64
Roy, a.g.e. s.100
Ali Faik Demir, “Orta Asya Ġslam Cumhuriyetlerinde Ġslam ve Etnisite”, Orta Asya’nın SosyoKültürel Sorunları: Kimlik, Ġslam, Milliyet ve Etnisite, Ertan Efegil ve Pınar Akçalı ( Der.),
Gündoğan Yayınları, Ġstanbul, 2003, s.116
66
Oya Akgönenç Muğisuddin, “Rusya Federasyonu‟nun DıĢ Politika Hedefleri ve Bunlar Üzerindeki
Etken Faktörler”, Avrasya Dosyası Rusya Özel Sayısı, Sayı 1, Cilt 1, Ankara, 1994, S.21
65
46
5. Sovyet Döneminde Cumhuriyetler Arası Sınır Temelli AnlaĢmazlıklar
Sovyet Sonrası Orta Asya Cumhuriyetleri‟nde milliyetçilik, bağımsızlığın
itici güçlerinden biri olmuĢtur. Tarihi kökleri, gelenekleri ve inançlarını temsil
edecek sembol ve mitler ıĢığında bağımsızlık sembollerini oluĢturan devletler,
bayraklarında Kırgız GüneĢi, Kazak GüneĢi, Özbek Yıldızı, Türkmen Yıldızı gibi
sembollere
yer
vermiĢtir.
Türkistan
coğrafyası
devletlerinden
Kazakistan,
Türkmenistan ve Özbekistan‟da otoriter liderler etrafında pek çok yönü ile otoriter
olarak ifade edilebilecek devlet rejimleri kurulmaya baĢlandı. Bu otoriterleĢmenin
ana sebebi serbest piyasa ekonomisine geçebilmek, demokratik değerlerin yerleĢmesi
ve bu olguların gerçekleĢmesini milli değerleri koruyarak sağlayabilmektir.
Tacikistan ise uzun bir süre iç problemleri ile uğraĢmıĢtır.
Demokratik rejim arayıĢındaki Kırgızistan bağımsızlığın ilanı ile etnik
unsurların taleplerine ve demokratikleĢme adına getirilen yeni fikirlere açık
olmuĢtur. Bu açıklığın bir sonucu olarak ülkede iç karıĢıklıklar ve meĢruiyet
tartıĢmaları sık sık yaĢanmıĢ, iki devrime sahne olmuĢtur. Kazakistan da içinde baĢta
Ruslar olmak üzere birçok halka ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Ruslar azınlık
olarak tanımlanması tartıĢılabilecek oranda Kazakistan‟da bulunmaktadır. Birliğin
dağılmasından sonra bölgede uzun yıllar devam eden SovyetleĢtirme politikalarının
kalıntıları Rus milliyetçiliğinin yeniden alevlenmesi korkusunu Kazakistan‟a
önlemler alma zorunluluğu getirmiĢtir. Nursultan Nazarbayev etnik gruplara
ayrıcalık konusunda tavizsiz bir tutum izlemektedir. Özbekistan lideri Ġslam Kerimov
da benzer bir tutumla her türlü muhalefete ve dini- etnik fikirlere izin vermemekte,
Özbek kimliğini ve dini bütünlüğü korumaya almaktadır. Türkmenistan da
47
Kazakistan ve Özbekistan‟a benzer bir tutum içerisindedir.“Türkmen” kimliğini
yeniden yerleĢtirebilmek adına bilimsel ve kültürel çalıĢmalar yapılmaktadır.
Sovyet Milliyetler politikası kapsamında “Homo Sovieticus” 67 oluĢturmaya
çalıĢan SSCB yönetimindeki SSC‟lerde daha önce de üzerinde durulduğu Ģekilde
homojenlikten uzak bir yapı oluĢturulmuĢtu. Ulus-devletleĢme süreci yeni Türkistan
ülkelerinde ağır adımlarla gerçekleĢirken demokrasi figürünün yerleĢmesi zaman
alacaktır.
Kırgızistan
Kırgız
toplumuna
uygun
bir
demokrasi
kültürünü
yerleĢtirebilmek amacı ile kuruluĢundan itibaren reformlara baĢlamıĢ ancak çabalar
sekteye
uğramıĢtı.
Nursultan
Nazarbayev
Kırgızistan‟ın
bu
baĢarısızlığını
demokratikleĢmenin ilk Ģartı olarak ekonomik kalkınma olarak görmemesi olarak
ifade etmiĢtir.68 Ona göre bir ülke demokratik olmak istiyorsa önce ekonomik Ģartları
iyileĢtirmelidir ve bu yol haritası üzerinden gitmektedir. Bulunduğu bölge itibari ile
Kazakistan, Çin Tacikistan, Afganistan ve Özbekistan‟la komĢu olan Kırgızistan‟ın
iç içe geçmiĢ sınırlarının ulusal politikalarının tamamında büyük bir etkiye sahip
olduğu görülür. Bölge halkının yerleĢme biçimi ve kültürünün getirdiği Ģekilde
kendilerini aynı anda üç farklı milliyete ait olarak ifade etmeleri baĢta Kırgızistan
olmak üzere etnik çatıĢmaların ve etnik gruplara yönelik politikalar geliĢtirilmesi
zorunluluğunu getirmiĢtir. Örneğin, Tacikistan‟daki Kulab bölgesindeki bir kiĢi,
kavim olarak Türk, yerel kimlik olarak Kulabi ve uyruk olarak Tacik olduğunu
söyleyebilir. 69 Aynı Ģekilde etno-linguistik olarak Özbek veya Türkmen, kabile bağı
67
Sovyet Ġnsanı
Banu Avar‟ın Nursultan Nazarbayev ile Röportajı, Kökümüz Bir Diyor, Banu Avar‟la Sınırların
Arasında Kazakistan Belgeseli, sn.4.48-4.56
69
Demir, a.g.m. s.118
68
48
olarak Barlas ya da Kungrat, bölgesel olarak Kulabi veya Garmi, dini olarak
Müslüman ya da Yahudi Ģeklinde tanımlanabilir. 70
B. Sınır Belirleyen AntlaĢmalar ve SSCB-Çin ĠliĢkileri
1.Tarihsel Arka Plan
Orta Asya‟nın kadim halklarından olan Çinliler ile bölgede uzun yıllar
hâkimiyetini sürdürmüĢ Ruslar tarih boyunca çeĢitli nedenler ile karĢı karĢıya
gelmiĢtir. Bu nedenlerden birisi bu iki halkın meĢruiyet sağladığı politik birimlerin
sınırlarının belirlenmesi konusundaki anlaĢmazlıklardır. Sovyetler Birliği‟nin
dağılması ile birlikte Çin‟in batı ve doğu sınırında Rusya Federasyonu ile sınır
sorunlarını çözebilmek adına anlaĢmalar imzaladığını görmekteyiz. Bu anlaĢmaların
niteliği ve öneminin anlaĢılabilmesi iliĢkilerin tarihi arka planının iyi anlaĢılması
gerekmektedir. ÇalıĢmanın bu bölümünde öncelikle bu iki politik birim arasında 17.
yüzyıldan baĢlayarak tarihi antlaĢmalar ıĢığında sınır iliĢkileri incelenecektir.
KomĢu ülkelerin iliĢkilerinin tarihi tüm coğrafyalarda sert mücadelelere sebep
olmuĢtur. Yakın iĢbirliği, mal ve kültür alıĢveriĢi, ortak düĢmana karĢı ortak
çıkarların savunulması dönemlerini, gerginlik ve çatıĢma dönemleri izlemiĢtir. XIX.
ncu ve XX. nci yüzyılda Avrupa devletleri arasındaki iliĢkilerin neden olduğu sayısız
savaĢa kıyasla Rusya ve Çin arasındaki iliĢkiler nispeten sakindi; silahlı çatıĢmalar
pek seyrek olduğu gibi yerce ve zamanca da sınırlıydı. 71 Ġki ülke arasındaki sınır
sorunları genel olarak her iki ülkenin devlet rejiminin ve liderlerin tutumu ile paralel
geliĢmiĢtir. Ġki ülkenin de komünist bir rejimle yönetilmesi ancak politikalarda
70
Demir, a.g.m. s.118-119
Fahri Çeliker, “Sovyetler Birliği ve Çin Amansız Bir DüĢmanlık mı? Yoksa Yeni Bir BaĢlangıç
mı?”, Stratejik Etütler Bülteni, Genelkurmay BaĢkanlığı Basımevi, Sayı: 74, Ankara, 1981 s.31-38
71
49
farklılık olması Moskova ve Pekin‟i sık sık karĢı karĢıya getirmiĢtir. SSCB‟nin
mirasçısı olan Rusya Federasyonu bu mirasın getirdiği olumlu getirilerin yanında
sınır sorunları, dıĢ borçlar gibi konuları da sahiplenmek zorunda kalmıĢtır. Bu
dönemde yalnızca Çin ile değil, Ukrayna, Baltık ülkeleri, Finlandiya, Japonya gibi
ülkelerle de sınır sorunları yaĢamıĢtır. Bu sorunlardan bazıları taraf ülkeler nezdinde
antlaĢmaların yeniden görüĢülmesi yoluyla çözülmüĢ bazıları ise çözümsüz kalmaya
devam etmiĢtir.
Sino-Rus iliĢkileri genelde, ve özellikle sınır sorunları, bölgenin uluslararası
iliĢkilerinin ana unsurudur. Rus ve Çinli akademisyenlerin son dönemlerdeki tarih
yazıcılığı bu iki devin ortak tarihlerinin nasıl olduğu konusunda çok değerli bakıĢ
açıları sağlar. Rus ve Çinli akademisyenlerin aynı tarihi olaylara farklı yaklaĢımları
Orta Asya‟daki istikrarsızlığın tarihsel köklerini yansıtır ve Çin-Rus güç
mücadelesinin günümüzdeki bakıĢ açılarına ipuçları sağlayabilir. Akıllarda tutulmalı
ki Rusya, Çin ve Müslüman dünyayı etkileyen bölgenin tarihi tümden
incelenmelidir.72 Bu açıdan hem Rus hem de Çinli akademisyenlerin konuya bakıĢı
bölge tarihinin dinamiklerini anlamak açısından faydalı olacaktır.
Rus yayılmacılığının ilk nüvelerini 16. yüzyılda görmekteyiz. Çin ve
Rusya‟nın sınır iliĢkilerine ilk kez Amur bölgesinde 17. yüzyılda rastlıyoruz.
Rusların 1651‟de Amur bölgesinde çatıĢtıkları ilk Çinliler, sınır postaları değil, yerli
Moğol, Mançu ve Türk göçebelerinden haraç toplayan Mançu memurlarıydı. O
zamanlar esas Çin sınırı, Çin Seddi‟nin yaklaĢık 1000 km güneyinden baĢlıyordu.
72
Alexei D. Voskressenski, Current Concepts of Sino-Russian Relations And Frontier Problems in
Russia And China, Central Asian Survey, 13, 3, 1994, s.362-363
50
Amur Nehri ile Çin Seddi arasındaki bölgeyi Çinliler haraç bölgesi olarak
görüyorlardı. 73
Ruslarla ile Çin Qing Hanedanlığı arasında sınır konusunda ortaya çıkan ilk
anlaĢmazlık daha önceden de değinildiği üzere Sibirya‟nın zaptı ile baĢlar.
Kazaklardan bir grup Amur nehri boyunca aĢağıya inerek, Çinlilerin hakim oldukları
bölgelerde “yasak”(vergi) toplamıĢ ve buralarda Çinli memurları öldürmekten
çekinmemiĢti. Kazakları takiben Moskova hükümeti, kendi asker ve sivil adamlarını
yollamakta ve Amur nehri boyunca Rus hakimiyeti yayılmakta idi. Rus ilerleyiĢini
Çin kuvvetleri durdurdu. Çin kuvvetleri, Albazin ve Nerçinsk Rus kalelerini hücumla
zapt etmek suretiyle, Rusların Amur boyunca denize kadar inmelerini önlediler. Bu
durum karĢısında Moskova hükümeti, Çin devletiyle müzakerelere giriĢmek ve bir
anlaĢma imzalamak zorunda kalmıĢtı. 74 Müzakereler esnasında Cezvit misyonerler
tercüman olarak rol almıĢlardır. Çince, Rusça ve Mançu dilinde yapılan antlaĢma
metinlerinde bilhassa sınırların tespitine dair kısımlarda, tercüme güçlüğünden dolayı
bazı haksızlıklar yapılmıĢtır.75Nerçinsk AntlaĢması Ağustos 1689‟da Çin-Rus
sınırının belirlenmesi giriĢiminde bulunularak ve diğer çatıĢmalardan kaçınılarak
sonuçlandırıldı. Buna rağmen Qing Hanedanlığı reddetmeye devam etti, özellikle
Opium SavaĢından sonra, Çin‟in “adil olmayan antlaĢmalar” olarak düĢündüğü ek
sınır antlaĢmaları müzakere edildi. 76
On sekizinci yüzyıldan itibaren Sino-Sovyet iliĢkilerinin ağırlık merkezi Orta
Asya‟ya doğru kaymaya baĢlamıĢ, bu bölgenin birçok bölümü sadece Rus ve Çin‟in
73
Çeliker, a.g.m., ss.31-32
Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi BaĢlangıçtan 1917’ye Kadar, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1987, s.237-238
75
Eberhard, a.g.e s.307
76
Eric Hyer, The Sino-Russian Boundary Settlement” IBRU Boundary and Security Bulletin
Summer, 1996, s.90
74
51
değil aynı zamanda diğer ülkelerin de dıĢ merkezi olmaya baĢlıyordu. Rusya‟nın
kuzey Sibirya ve Kazakistan üzerine olan hareketliliğine bölgedeki kolonileĢme,
tarımın geliĢmesi ve Rusya‟nın devlet ve milli çıkarlarını yansıtan ticaret eĢlik etti. 77
Bu yüzyılda iki ülke arasında yapılan ilk antlaĢma 1727 Kyahta
AntlaĢmasıdır. Nerçinsk‟te belirlenen sınır yalnızca Amur bölgesi ile ilgili idi.
Sınırın batıya doğru uzanan kısmı bu antlaĢma ile saptandı. Bu kısım Argun
Nehri‟nin yukarı kısmından baĢlamakta ve Sayan Dağları‟nın batısına kadar devam
etmektedir. Bu kesim, aĢağı yukarı Sovyet- Moğol sınırına uyar, Kyahta AnlaĢması,
hem bir bütün olarak hem de toprak düzenlemesi bakımından genel olarak bir çıkar
dengesidir. 78 Nerçinsk AntlaĢmasına göre Çin‟e ait olan Amur Nehri‟nin kuzey
kıyısı 1850 yılında Ruslar tarafından iĢgal edildi. Bundan sonra Doğu Sibirya Genel
Valisi Muravyof Çin‟in kuzey sınırı hakkında görüĢmeler yapılmasını Pekin‟den
istedi ve bu görüĢmeler, Mayıs 1858‟de Amur kıyısındaki Aygun‟da yapıldı. 79
1858‟de Aygun AntlaĢması ile Rus sınırı Amur ve Ussuri Nehirlerine doğru
taĢındı(pushed) ama nehrin batı alanları gelecekteki müzakerelerde görüĢülmek üzere
nehrin batı kısmı “ortak mülkiyet” olarak aynen kaldı. 80
Çin-Sovyet batı sınırı ilk kez 1860 Pekin AntlaĢması ile belirlendi. Ġkinci
Amur‟un aĢağı kısmı, Ussuri ve Pasifik ile sınırlandırılmıĢ ve Nerçinsk anlaĢmasına
göre aynı Ģekilde Çin‟e ait olan bölge, ilk önce bir Rus- Çin kondominyomunun
yönetimine bırakılmıĢtır. Sonra Pekin AntlaĢması‟yla 14 Kasım 1860‟ta kesin olarak
Rusya‟ya katıldı. AnlaĢmanın ikinci maddesi ile de kuzeyde Sayan Gölü‟nden Issyk-
77
Voskressenski, a.g.m. s.374
Çeliker, a.g.m,s.32-33
79
Çeliker, a.g.m., ss 32-33
80
Hyer, a.g.m., s.90
78
52
Kul güneyindeki dağlara, oradan Kokond‟a uzanan bir çizgiyi izleyecekti. 81 1864
Çuguçak(Tarbagatay) görüĢmeleri sonunda Ruslar bu maddeyi kendi lehine çevirdi. 82
1860 Pekin AntlaĢması Rusya için, Uzakdoğu‟da olduğu gibi, Çin
Türkistan‟ında da son derece elveriĢli koĢullar getiriyordu; çünkü bu antlaĢmayla St.
Petersburg, KaĢgar‟da bir konsolosluk açma ve ticaret yapma yetkisini alıyordu.
KuĢkusuz Rus gezgin ve tüccarlar bu fırsatı iyi değerlendirmiĢti ancak bu dönemde
bu bölgede bağımsız devlet kurmaya çalıĢan Yakup Bey‟in ayaklanması sebebi ile
Sinkiang83‟da bir karmaĢa hüküm sürmekteydi. 84 1877‟de Çin bir saldırı düzenledi ve
Yakup Bey öldürüldü. Ruslar Çin ile 1879‟da yapılan Livadia AntlaĢması uyarınca
Çin Ġli vadisi karĢılığında Tekes vadisini bırakıyordu. 4 milyon rublelik bir tazminat
ödemeyi, KaĢgar ve Hotan‟a ulaĢan tepeleri Rusya‟ya bırakmayı ve Sinkiang‟ın belli
baĢlı yedi kentinde konsolosluklar açma hakkını tanımayı kabul ediyordu. 85 Taraflar
arasında anlaĢmazlık çıktı. Ġzleyen müzakereler 1881‟de St.Petersburg (Ġli) anlaĢması
ile sonuçlandı, Ruslar Ġli Bölgesinden çekilmek için bölgesel bir tazminat aldı ve
ġincang „da ticarette ve diğer haklarda imtiyazlı hale geldi. 86 (Ek-4)
1884‟te KaĢgar Bölgesi‟nde Çin-Rus Sınır Protokolü tarafından taslağı çizilen
Pamir Dağları‟nın bir bölümü dıĢında Çin-Rus Orta Asya hattı belirlendi ama asla
çizilemedi. Pamir Bölgesindeki sınır Anglo-Rus faktörü nedeni ile çok daha
karmaĢıktı. Sonuç olarak Büyük Britanya ve Rusya bölgede yerleĢim konusunda
müzakere etti ama, Çin bu anlaĢmanın bir parçası değildi. 1924‟te yeni Rus
81
Çeliker, a.g.m, s.33
Çeliker, a.g.m, s.33
83
Ġli Bölgesi
84
René Cagnat ve Michel Jan, Ġmparatorluklar BeĢiği SSCB, Çin ve Ġslam’ın arasında Orta
Asya’nın Yazgısı, Çev. Erden Akbulut ve T. Ahmet ġensılay, Alan Yayıncılık, Ġstanbul, 1992, S. 130
85
Cagnat ve l Jan, a.g.e. s.130
86
Hyer, a.g.m, s.90
82
53
Hükümeti ve Çinli otoriteler yeni sınır antlaĢmasının müzakere edilebileceği
konusunda anlaĢtı ama yeni antlaĢmanın imzalanmasından önce önceki antlaĢmalar
“geçersiz” olarak düĢünülecekti. 87
Sınır iliĢkileri bağlamında Moğolistan iki ülke için önemli bir siyasi problem
konusu olmuĢtu. DıĢ Moğolistan Rusların fayda çemberi altındaydı. 1911 sonlarında
Urga‟dan Hukuktu bağımsızlığını ilan etti ve Çinlileri ülkeden kovdu. Rusya ile DıĢ
Moğolistan‟ın bağımsızlığını tanıyan bir anlaĢma yapıldı, bununla Rusya yine ülkeyi
fayda çemberi içerisinde değerlendirecekti. 1913‟te DıĢ Moğolistan‟ın muhtariyetini
tanıyan, fakat Moğolistan‟ı Çin devletinin ittifakına dahil eden bir Rus-Çin ittifakı
aktedildi. Rusya ihtilalinden DıĢ Moğolistan da etkilendi ve nihayetinde bir Sovyet
Cumhuriyeti olarak Sovyet Rusya‟nın tam hakimiyeti alanına girdi. Çin bu
bağımsızlığı tanımamıĢ ve Çan-Kay ġek 1944‟te yazdığı eserinde Çin‟in 1840
sınırlarının yeniden çizilmesi ve DıĢ Moğolistan‟ın iadesini konu etmiĢtir.
88
1949‟da
komünist Çin ile Moğolistan Halk Cumhuriyeti karĢılıklı olarak elçilik tahsis ettiler.
Ulan Batur‟a Çin‟den 12.000 iĢçi gönderildi. 1964‟te bu iĢçiler de Çin‟deki Rusların
bölgeden ayrılmasına benzer Ģekilde Ulanbatur‟dan ayrılmıĢlardır. (Ek-5)
2. Sovyetler Birliği- Çin Sınır ĠliĢkileri
1917‟de Rus Ġhtilali oldu. Temelde Çarlık Rusya‟sının baskısına karĢı bir
baĢkaldırı olan ihtilalde BolĢevikler ile MenĢevikler arasındaki mücadele Vladimir
Ilyich Lenin önderliğindeki BolĢeviklerin zaferi ile sonuçlandı. Sovyetler Birliği
asırlar süren Rus Çarlığı dönemi yerini iĢçi sınıfının yönetimde etkili olduğu
87
88
Hyer, a.g.m s.90
Eberhard, a.g.e. s.342-343
54
komünist rejime bıraktı.
Bu esnada dünyada Birinci Dünya SavaĢı devam
etmekteydi. Yeni kurulan Sovyet Rusya savaĢtan ağır yaralar ile çıktı.
Ġç huzurun sağlanması ve savaĢın getirdiği toprak kayıplarının telafi edilmesi
Sovyet Rusya‟nın birincil hedefi idi. Bu amaçla Mart 1918‟de Rusya ile savaĢtığı
devletler arasında Brest Litovsk BarıĢ AntlaĢması imzalandı. Rusya için çok pahalıya
mal olan bu antlaĢma ile Rusya batıda Polonya, Baltık devletleri, Finlandiya,
Ukrayna ve Beyaz Rusya topraklarının bir bölümünü kaybetti. Romanya ile yaptığı
BükreĢ antlaĢması ile Beseraya‟yı bu ülkeye verdi. Böylece Rusya‟nın elinden 3
milyon kilometrekarelik toprak ve 62 milyon insan çıktı. Kayıplar o kadar çoktu ki,
Petersburg (daha sonra Petrograd ve sonra Leningrad, sonunda ise yine Petersburg)
sınıra yakın olduğu gerekçesiyle baĢkent Moskova‟ya taĢındı. 89
Aynı dönemde Çin de itilaf devletleri safında Birinci Dünya SavaĢı‟nın içine
çekilmiĢti. Bu nedenle uzun süredir savaĢmakta olduğu Japonya‟yla iliĢkilerinde
olumlu yönde bir beklenti olmuĢtu.
Mançu ve Sovyetler Birliği döneminde Qing Hanedanlığı ve Çarlık
Rusyasından miras kalan sınır sorunu devam etti ve 1930‟larda ciddi askeri
çatıĢmalara neden oldu. 1932 ile 1938 yılları arasında 500‟den fazla sınır ihlali
kaydedildi. 1938‟de Zhanggufeng (Khasan) „de ve 1939‟da Nomonhan (KhalkaGol)‟da gerçekleĢen askeri çatıĢmalar bu süreçte meydana gelen ciddi sınır
çatıĢmalarına iyi birer örnektir.90
89
Sander, a.g.e s. 391-392
Akihiro Iwashita, “ Border Dynamics in Eurasia: Sino- Soviet Border Disputes and The Aftermath”,
Journal of Borderland Studies, Vol.23, No.3, Fall 2008, s.72
90
55
Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın sonunda Sovyet ordusu kuzeydoğu Çin‟i Japon
kontrolünden “kurtardı” ve sınır nehirleri Amur ve Ussuri‟yi iĢgal etti. Fakat
Sovyetler Birliği nehrin Çin tarafında bulunan adaları Çin‟in kendi hakkından geri
çekilmesinden sonra bile iĢgal etmeye devam etti. Zaman zaman Çin Sovyetleri
Çin‟e karĢı “emperyal” tavrından dolayı eleĢtirdi ama onlar Sovyet ordusunu
tartıĢmalı adalar ya da bölgelerden zorla çıkaramadı. 91
1949‟da Çin‟de “Büyük Çin SavaĢı “ olarak tabir edilen savaĢ sona erdi. Mao
Zedung komünist Çin Halk Cumhuriyeti‟ni kurdu. Sovyetler Birliği bu savaĢ
esnasında önce Mao‟yu durdurmaya çalıĢsa da daha sonra Çin komünistlerine destek
verdi. Çin ile Sovyetler Birliği arasında ideolojik bir görüĢ ayrılığı bulunmaktaydı.
Ġki ülke arasında çıkan her çatıĢma dünya konjoktöründe yer edinen komünizmin
farklı fraksiyonlarının çatıĢması olarak algılansa da gerçekte durum bu kadar ile
sınırlı değildi. Aslında yarım milyar insanın yaĢadığı büyük bir ülkede komünistlerin
zafere ulaĢması, Sovyet bloğuna ciddi bir güç getiriyordu ancak bazı problemler de
yok değildi. Çin, Bulgaristan veya Çekoslavakya gibi bir uydu olmayacaktı ve
uygulamada komünist dünyada ikinci bir lider güç ortaya çıkmıĢtı. 1950‟de
sonuçlanan bir antlaĢma ile SSCB komünist Çin‟e Mançurya‟daki demiryollarını
devredecek, ancak kısa süreliğine Port Arthur‟daki deniz üssünü elinde tutacaktı. 92
KruĢçev dönemine kadar Çin ve Sovyetler Birliği arasında yoğun bir iĢbirliği
vardı.
Sovyetler Birliği Çin‟in birinci beĢ yıllık kalkınma planını hazırlamıĢ
karĢılıklı iĢbirliği çerçevesinde bilimsel araĢtırma anlaĢmalarına imza atmıĢtır.
91
Iwashita, a.g.m, s.72
Nicholas V. Riasanovsky ve Mark D. Steinberg, BaĢlangıçtan Günümüze Rusya Tarihi,
Çev.Figen Dereli, Ġnkılap, Ġstanbul, 2011, S. 583
92
56
1950‟lerde KruĢçev‟in bir arada yaĢama ilkesine en sert muhalefeti Çin
gösterdiği halde, 1970-82 yılları arasında kendisi ABD ve Batı Bloku ile iyi iliĢkiler
kurmuĢ hatta Sovyetler Birliği‟ne karĢı BirleĢik Cephe oluĢturmuĢtur.93 Ġki ülke
iliĢkisinin seyri 1959 yılında meydana gelen Çin-Hindistan silahlı çatıĢmasında
Sovyetlerin Hindistan‟ın yanında yer alması ve aralarındaki güvenin zedelenmesi ile
değiĢmiĢtir. Buna ek olarak Sovyetler Birliği, KruĢçev döneminden itibaren
isteklerine cevap verilmemesi üzerine Çin‟e verdiği desteği geri çekip 1960 yazında
Çin‟e gönderdiği uzmanları geri çağırmıĢtır.
1960‟ların baĢında Çin iĢgal altındaki adaları kurtarmaya çalıĢtı. Çin-Sovyet
sınır müzakereleri baĢladı. 1964‟te Sovyet tarafı mevcut sınırın talveg prensibine 94
uygun olarak yeniden ele alınmasını temelde kabul etti. Lakin, Nikita KruĢçev
Heixiazi Adası‟na talveg prensibinin uygulanmasını reddetti ve Sovyet kontrolü
altında kalması konusunda ısrar etti. Çin haklı olarak adanın kendine ait olduğu
konusunda ısrar etti. Müzakereler Rusya ve Çin‟in Amur ve Ussuri nehirleri
üzerindeki tartıĢmalı adalar nedeni ile arası açılması nedeni ile çözüme ulaĢılamadan
durdu.95
2 Mart 1969‟da Çin Zhenbao adasına saldırdığında Sovyetler Çin‟in cüreti
nedeni ile neye uğradığını ĢaĢırdı. Zhenbao olayından sonra, tüm Çin-Sovyet sınır
alanında Moskova ve Pekin arasında nükleer savaĢı da içeren topyekün savaĢın
kıyısına gelindi. Rusya Çin‟i sınır alanında istikrarı sağlamak için mevcut konumun
korunmasına razı etmeyi denedi. Ancak, Çin Zhou Enlai ve Aleksei Kosygin‟in 11
Eylül 1969‟daki görüĢmesi arifesinde Zhenbao adasını kontrol altına aldı. Bundan
93
BarıĢ Adıbelli, Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2009, s.74
Akarsu yatağının en derin noktalarının birleĢtirilmesi ile oluĢturulan hattır.
95
Iwashita, a.g.m, s.72
94
57
sonra, Sovyetler Çin‟in taleplerine ılımlı yaklaĢtı ve Amur ve Ussuri Nehri üzerinde
bulunan birkaç adayı bıraktı. Sovyetler bu adalar üzerindeki de facto kontrolünü
devam ettirdi ama Çin zaman içerisinde aĢama aĢama Sovyetlerden kontrolü almada
baĢarılı oldu.96
1969‟dan itibaren Çinlilerin en büyük endiĢesi Çin‟in nükleer merkezi olan
Lop Nur‟a bir Sovyet saldırısı idi. Çin‟e göre uzun süreden beri uluslararası
sistemdeki karĢılıklı nükleer caydırıcılık stratejisi Ģimdilerde Sovyetler Birliği ile Çin
arasında Asya‟da baĢlıyordu. Bu nedenle nükleer silahların önemi artmıĢtı. Çin
Sovyetler Birliği‟ne karĢı bir takım güvenlik stratejileri geliĢtirmiĢti. 97
1970‟lerin baĢında iki ülke arasındaki iliĢkiler Amerika BirleĢik Devletlerinin
ilgisini çekmeye baĢlamıĢtır. 1970‟li yıllarda SSCB‟nin küresel politikası baĢarılı
olunca bu tehdidi hisseden ABD, aynı Ģekilde bu tehdide maruz kalan Çin ile ittifak
tesis etme ihtiyacını duymuĢ ve ABD DıĢiĢleri Bakanı Henry Kissinger‟in çabasıyla
ABD BaĢkanı Richard Nixon 1972‟de, daha diplomatik iliĢkiler kurulmamıĢ olan
Çin‟i ziyaret etmiĢti. SSCB‟ye yönelik oynan bu üçgen strateji oyununda SSCB,
1980‟li yılların sonunda küresel gücünün üstünlüğünü kaybetmeye baĢlamıĢtır. 98
1973 yılında BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟ndaki konuĢmasından önce
Çin‟in yalnızca “burada ve oradaki birkaç kilometre kareyi” geri istediğini ifade etti.
Bu Pamir Dağları‟nda 20,000 kilometrekare; Amur ve Ussuri Nehirleri‟ndeki adaları
(yaklaĢık 1,500 kilometrekare); 64 Çin köyü ile çevrelenen Blagoveshchensk
bölgesinde Amur nehrinin Rus kıyısında 140 kilometrekare boyunca; ve Qiqihar
96
Iwashita, a.g.m s.72
BarıĢ Adıbelli, Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni,a.g.e, s.75
98
N.Hidayet Ekrem, Çin DıĢ Politikası (1950-2000), ASAM Yayınları Uzakdoğu-Pasifik
AraĢtırmaları Dizisi, Ankara, 2003, a.g.e, s.77
97
58
AntlaĢması ile 1911‟de Qing Hanedanlığı‟nın çökmesinden iki hafta önce devredilen
Manzhouli
yakınlarında(Moğolistan-ÇHC-Rusya
kesiĢim
noktasında)
375
kilometrekareyi içeriyordu. Toplamda 33.000 kilometrekareydi. 99
Sovyetler 1978‟de Ussuri nehrindeki -1969‟da çatıĢmaya neden olan da dahil
olmak üzere- birçok ada üzerinde kontrolü bırakmaya razı olduğunu açıklamıĢtır. 100
Ama Çin‟e göre Sovyet sınırı üzerinde olan geniĢ ormanlar, dağlık yöreler ve
verimsiz topraklardan teĢkil olan sayısız küçük nokta sorun olmaya devam etmiĢtir.
Pekin söz konusu bölgenin boĢaltılması konusunda Moskova‟ya görüĢmelere
baĢlanmadan önce ısrar etti ancak Moskova bunu kabul etmedi. 101
Çin DıĢiĢleri Bakanı Huang Hua, 3 Nisan 1979‟da Pekin‟deki Sovyet
Büyükelçisi‟ne hükümetinin, 11 Nisan 1980‟de sona erecek olan Çin-Sovyet ittifak
antlaĢmasını uzatmama kararında olduğunu bildirdi. Bunu herkes bekliyordu. Fakat
bu arada bir Ģey oldu ki, tam bir sürprizdi: Pekin hiçbir koĢul ileri sürmeden
Moskova‟yı iki ülke arasındaki sorunları çözümlemek için yeni görüĢmelere
baĢlamaya davet etti. 102
1980‟li yıllarda yaĢanan üç geliĢme, Çin-Rusya iliĢkilerinin önündeki
engellerin aĢılmasında önemli rol oynamıĢtır:
1. Sovyetlerin Afganistan‟dan çekilmesi;
2. Kamboçya‟yı iĢgal eden Vietnam‟a Sovyet desteğinin kesilmesi;
99
Hyer, a.g.m, s.90
Umut Bekcan, Yeni Dünya Düzeni’nde Rusya-Çin ĠliĢkileri, Phoenix, Ankara, 2013, s.67
101
Allen S.Whiting, “ Sino-Soviet Relations: What Next?”, Annals of the American Academy of
Political and Social Science, Vol 476, No bilinmiyor, 1984, ss. 144-145
102
Çeliker, Sovyetler Birliği ve Çin a.g.m. s.38
100
59
3. Çin-Sovyet sınırındaki silahlı kuvvetlerin sayısının yüzde 80 oranında
azaltılarak,1969 öncesi seviyesine çekilmesi.
Bu geliĢmeler üzerine, özellikle Çin tarafının Rusya‟ya adım adım yaklaĢması
ile iliĢkilerde yumuĢama dönemi baĢlamıĢtır. 103
Gorbaçov ve Xiaoping 15 Mayıs 1989‟da Pekin‟de Xiaoping‟in deyimi ile
geçmiĢi kapatıp geleceği konuĢmaya baĢlamak için bir araya gelmiĢtir. ĠliĢkilerin
normalleĢmesi yolunda Çin‟e yönelik bu stratejik açılım öyle olumlu bir hava
estirmiĢtir ki, SSCB 4 Haziran‟daki Tiananmen Olayları 104‟na nasıl tepki vereceğini
bilememiĢtir.105 Daha sonra baĢlayan ılımlı havayı bozmamak adına dikkat çekici bir
tepki göstermemiĢtir.
80‟lerin sonunda iki ülke arasındaki normalleĢme süreci 16 Mayıs 1991‟de
7500 km‟lik sınırın %98‟i üzerinde anlaĢma sağlanmasıyla sona erdi. Kalan % 2 lik
bölümle ilgili görüĢmeler ise SSCB‟nin Aralık 1992‟de resmen dağılması sonucu
gecikmelerle birlikte fazla aksamadı ve Ekim 1992‟de Kazakistan, Kırgızistan,
Tacikistan ve Rusya‟dan ortak bir heyetin Pekin‟e giderek 1991 anlaĢmasının
prensiplerine bağlılıklarını iletmeleriyle yeniden canlandı. 106 91 AntlaĢması 3700
103
Mehmet Seyfettin Erol ve Ġlyas Kamalov ,“Rusya-Çin: MiĢka ve Dragon‟un “Enerjik AĢkı”,
Stratejik Analiz, Haziran 2006, s.90
104
Çin Halk Cumhuriyeti‟nde yapılan ekonomik ve siyasi reformları protesto etmek amacıyla
Pekin‟de bulunan Tiananmen Meydanı‟nda baĢlayan protestolar 15 Nisan 1989-4 Haziran 1989
arasında gerçekleĢmiĢ ve 4 Haziran 1989‟da Çin Hükümetinin kanlı bir Ģekilde protestoyu bastırması
ile sona ermiĢtir. Ancak hükümetin göstericileri Ģiddet yolu ile dağıtması dünyada tepki ile
karĢılanmıĢtır.
105
Bekcan, a.g.e., S.30
106
Mustafa Aydın, Küresel Politikalarda Orta Asya Avrasya Üçlemesi, “Çin‟in Stratejik Hesaplarında
Orta Asya”, Nobel, 2005, s.74-75
60
kilometresi nehirden 600 kilometresi (sınır geçiĢine düĢen bölüm) ise karadan geçen
ortak sınır bölümünü tanımlamaktadır.107
3. Rusya Federasyonu ve Çin Sınır ĠliĢkileri
Çin‟de 1989 yılında Mihail Gorbaçov‟un Çin Halk Cumhuriyeti‟ni ziyareti ile
iki ülke arasında otuz seneyi aĢkın süredir devam eden gergin iliĢkiler yumuĢamaya
baĢlamıĢtır. 1991‟de SSCB‟nin parçalanmasıyla Çin, Rusya Federasyonunu 27
Aralık 1991‟de tanımıĢ ve diplomatik iliĢki tesis edilmiĢtir. Çin bu iliĢkileri
hızlandırmak için, 1992‟de “Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu KarĢılıklı
ĠliĢki Temelinin OluĢturulmasına ĠliĢkin Ortak Deklarasyon”, 1994‟te “ Çin- Rusya
Ortak Deklarasyon”u, 1996‟da “Çin Rus Ortak Deklarasyon”, 1997‟de “ Çin-Rusya
Dünyanın
Çok
KutuplaĢması
ve
Yeni
Dünya
Düzenine
ĠliĢkin
Ortak
Deklarasyonu”u, 1998‟de “Liderler zirvesi Ortak Basın Bildirisi” gibi Ģu ana kadar
ikili iliĢkilerini geliĢtiren sekiz önemli anlaĢma yapmıĢtır. Çin-Rusya sınır
anlaĢmazlıkları ve sınır bölgelerinde askeri kuvvet indirimi konusu da 1993-1997
yılları arasındaki çalıĢmalarla çözülmüĢ durumdadır. 108
Çin- Rus sınırının batı kesimi ile ilgili düzenlemeler 1994 yılında yapıldı.
Moğolistan‟ın batısında bulunan 53 kilometrelik kısa sınırı belirleme anlaĢması Çin
ve Rusya Federasyonu Arasında Sınırın Batı Kesimi Üzerine Anlaşma 3 Eylül
1994‟te Moskova‟da iki ülkenin dıĢiĢleri bakanları Andrei Kozyrev ve Qian
Qichen‟in katılımları ile Çin Halk Cumhuriyeti CumhurbaĢkanı Jiang Zemin‟in
Rusya‟ya ilk resmi ziyareti esnasında imzalandı. Bu anlaĢmanın imzalanmasından
107
Yakov Zinberg, “The Vladivostok Curve: Subnational Intervention Into Russo-Sino Border
Agreements”, IBRU Boundary and Security Bulletin, Autumn 1996, s.76
108
Ekrem N. Hidayet, a.g.e s. 78
61
sonra üst düzey bir Rus yönetici Çin ve Rus sınırının Ģu anda %99 düzeyinde
çözüldüğünü ifade etti. Çin‟in tepkisi dıĢiĢleri bakanlığı sözcüsü aracılığı ile Ekim
1995‟te geldi. Rusya ve Çin arasındaki sınır hattının batı ve doğusu boyunca olan
hattın büyük bir kısmının “hukuken belirlenmiĢ” olduğunu ifade etti. 109 Bunların
yanında Kozyrev‟in 1992‟de toprak tavizi olmayacak demesine karĢın Primoski
Kraylığı bölgesi ve Ussuri nehri baĢta olmak üzere birçok bölgenin Çin‟e verilmiĢ
olunması Moskova ile bölge yönetiminin arasını açmıĢtır. Çin‟e bırakılacak olan 14,9
kilometrelik araziyle beraber Çin‟in Tümen Nehri yoluyla denize ulaĢabileceği ve
inĢa edilecek bir liman ile Trans-Sibirya demiryolunun yük gelirlerini düĢürebileceği
eleĢtirileri getirildi. 110
Rus Devlet Duması Eylül 1994 antlaĢmasını 23 Haziran 1995‟te onaylarken
All China Congress of People‟s Deputies 29 Aralık 1994‟te onaylamıĢtı. AnlaĢmanın
8. maddesinde anlaĢmanın 17 Ekim 1995‟te yürürlüğe girmesi öngörülmüĢtü.111
Sınır problemlerinin büyük ölçüde çözülmesi ile Çin Halk Cumhuriyeti ile
Rusya Federasyonu arasında farklı alanlarda iĢbirlikleri gündeme gelmiĢtir.1996
Stratejik iĢbirliği deklarasyonu ile her iki ülke birbirlerini ABD‟nin süper gücünün
etkinliğini
sınırlandırmaya
yönelik
birer
stratejik
kanat
olarak
görmeye
baĢlamıĢtır. 112
Ġki ülke liderleri arasında üst düzey görüĢmeler bu dönemde hız kazanmıĢtır.
Jiang Zemin- B. Yeltsin, 1990-1999 yılları arasında yedi kez, Jiang Zemin-V.Putin
109
Zinberg, a.g.m s.78
Burak DağkuĢ, “BelirsizleĢen Sınırlar: Çin-Rusya Sınırı”,
http://akademikperspektif.com/2013/09/19/belirsizlesen-sinirlar-cin-rusya-siniri/ ( EriĢim:
14.02.2014)
111
Zinberg, a.g.m s.78
112
Erol ve Kamalov, a.g.m. s.91
110
62
2000 yılında bir kez ikili zirve yapmıĢlardı. Liderler yoğun diyalogu karĢılamak için
1998‟de gizli telefon hattı tesis etmiĢlerdir. 113
2001‟de iki taraf arasında yüksek düzeydeki temaslar yoğunlaĢmıĢ ve “Ġyi
KomĢuluk, Dostluk ve ĠĢbirliği AnlaĢması” imzalanmıĢtır. Bu anlaĢma beĢ önemli
iĢbirliği alanının temelini oluĢturması açısından önemlidir:
1. ABD hegemonyasını engellemek için ortak hareket,
2. Ġki ülke arasındaki 4300 km‟lik sınırın hukuken belirlenmesi ve çizilmesi,
3. Silah satıĢı ve teknoloji transferi,
4. Enerji ve hammadde tedariki,
5. Orta Asya‟daki Ġslami akımların geliĢim ve yayılmasını durduracak
önlemler.114
14-17 Ekim 2004‟te Vladimir Putin‟in Çin‟i ziyaret etti. Bu ziyaret uzun bir
süredir çözülemeyen sınır sorunun çözümünde önemli bir dönüm noktası olmuĢtur.
Taraflar arasında bir ek protokol imzalanmıĢtır. Bu antlaĢmaya göre Tarabarov adası
ile Amur Nehri‟ndeki Büyük Usuriy Adası‟ın bir bölümü Çin‟e bırakılmıĢtır. 115 Bu
hattın Çin‟e bırakılması Rus milliyetçileri baĢta olmak üzere Rusya Federasyonu‟nun
çeĢitli kesimlerinden tepki almıĢtır. Rusya‟nın Çin ile olan stratejik iliĢkilerine
toprakları
feda
ettiği
tartıĢmaları
yapılmıĢtır.
Liberal
Demokrat
Parti
milletvekillerinden Mitrofanov, “ 90‟lı yıllarda Rusya‟dan önemli oranda askeri
teknoloji alan Çin‟e borcun ödenmesi gerektiğini ve zaten Sovyet lideri KruĢçev
113
Ekrem N.Hidayet, a.g.e, s.78
Erol ve Kamalov a.g.m. s.91
115
Ġlyas Kamalov, “Rusya Federasyonu‟nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak 2006, Sayı 69,
S.88
114
63
zamanında Çin‟e çok fazla toprak verildiğini, Ģimdi verilmesi planlanan söz konusu
toprakların ise, bu topraklarla kıyaslandığında çok küçük kaldığını” bildirmiĢtir. 116
21 Temmuz 2008 „de yapılan ek anlaĢmalarla sınır sorunu çözüldü. Sorunun
neredeyse tamamen çözüldüğü düĢünülse de yine sadece resmi olarak çözüldüğü
aĢikârdır.
116
Kamalov a.g.m, s.88
64
2. BÖLÜM
KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ- ÇĠN HALK CUMHURĠYETĠ SINIR
ĠLĠġKĠLERĠ
A. Çin Halk Cumhuriyeti ve Sınır Belirleme Politikaları
1.
Çin ve Batı Sınırı
Çin Halk Cumhuriyeti‟nin batı sınırını teĢkil eden Sovyet Sonrası Orta Asya
Cumhuriyetleri ile sınır uzunlukları Kazakistan (1700 km), Kırgızistan (1100),
Tacikistan
(414
km)‟dır.
Bu
ülkelerin
nüfusu
2008
verilerine
göre
Kırgızistan‟da1175,356,869Tacikistan‟da1187,211,884,
Kazakistan‟da11915,340,533‟tür. 2007 yılında aynı kaynağa göre120 1,321,851,888
kiĢi olan Çin Halk Cumhuriyeti‟nin nüfusu hızla artmaktadır.
Çin medeniyeti ve sınır güvenliği denildiğinde yüzyıllardır ayakta duran Çin
Seddi akla gelmektedir. Çin Seddi Ģu Ģekilde betimlenmektedir:Çin Seddi'nin Çince
adı, "On Bin Li Uzunluğundaki Duvar" dır. Kilometre olarak ifade edilirse, yaklaĢık
6.700 kilometre uzunluktadır. Temeldeki geniĢliği 6.5 metre olan duvarın üst
kısımdaki geniĢliği ise 5.7metredir. Duvarın yerden yüksekliği genelde 8.5 metre
olup, önemli geçitlerin ve büyük kapıların bulunduğu yerlerde 12 metreye
ulaĢmaktadır. Dağların yüksek zirvelerinde ise bu yüksekliğin 1.5-2 metreye kadar
düĢtüğü de olmaktadır. Burçların yüksekliği 1-1.7 metre dolayındadır. Bazı
117
http://ciaworldfactbook.us/asia/kyrgyzstan.html EriĢim 20.07.13
http://ciaworldfactbook.us/asia/tajikistan.html EriĢim 20.07.13
119
http://ciaworldfactbook.us/asia/kazakhstan.html EriĢim 20.07.13
120
http://ciaworldfactbook.us/asia/china.html EriĢim 20.07.2013
118
65
bölümleri taĢtan ve bazı bölümleri de kerpiçten yapılmıĢ bu yapının, uzaydan çıplak
gözle görüldüğü ileri sürülmektedir.121
Çin‟in batı sınırında bulunan söz konusu cumhuriyetler bugün Çin‟in en
büyük özerk bölgesi olan tarihi Doğu Türkistan coğrafyası ile sınırdaĢtır. Tarihi adı
ile Doğu Türkistan, siyasi birim adlandırılıĢı ile Sincan Uygur Özerk Bölgesi
(Xinjiang Autonomous Region of China), yüzölçümü 1,828,418 kilometrekarelik
yüzölçümü ile Çin Halk Cumhuriyeti‟nin en büyük özerk bölgesidir. Bunun 1/3
çöller, 90.000 kilometresini ormanlıklar geri kalanını tarıma elveriĢli topraklar ve
dağlık bölgeler teĢkil eder. Doğu Türkistan‟ın kuzeyinde Altay dağları, güneyinde
Karakum çölü ile Altundağı(Kuenlun) ve Pamir dağları yükselir. Ülkenin orta
kısmında ise kendisini boydan boya kesen Tanrı dağı silsilesi bulunur. Bu dağ
silsilesi ülkeyi kuzeyde Cungarya, güneyde ise Tarım havzaları olmak üzere iki
kısma ayırır. Yüksekliği 4000 mt civarında olan Tanrı Dağlarının orta kısmında ise
Turfan çukurluğu yer alır. Tanrı dağlarının doğudan batıya uzunluğu 2500km‟dir. Bu
dağ silsilesinin 1700km‟lik kısmı Doğu Türkistan‟ın sınırları içerisinde kalır. Bu
dağların kuzeyden güneye uzunluğu 2500-2700 km‟yi bulur.122Bölgenin nüfusu 2010
verilerine göre 21,813,334 kiĢidir.123
2.
Çin DıĢ Politikası ve Sınır Belirleme Ġlkeleri
Çin‟in sınır politikalarını anlayabilmek için ülkenin iç ve dıĢ politika ilkeleri,
bölgeye yönelik yaklaĢımı iyi anlaĢılmalıdır. ÇalıĢmanın bu bölümünde öncelikle
121
Bülent Okay, “Çin Seddi‟nin YapılıĢ Nedeni Hakkında DeğiĢik Bir GörüĢ”, Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 36 Sayı: 1.2, Yıl 1993, s.145
122
BarıĢ Adıbelli, Doğu Türkistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2008, s.13
123
Ekrem Arıkoğlu, “2013 Yılında Doğu Türkistan‟ın Kültürel Durumu”, Ahmet Yesevi Üniversitesi
V.Uluslararası Türkoloji Kongresi Bildiri Kitabı, Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesi Yayınları, Türkistan, 2013, s.56
66
Çin Halk Cumhuriyeti‟nin dıĢ politika prensiplerinden, ardından da iç politika ile dıĢ
politika iliĢkisi bağlamında sınırların önemi ve belirlenmesi incelenecektir.
2.1.1. Çin DıĢ Politikası Temel Ġlkeleri
Çin, gerek iç gerekse dıĢ politika ilkeleri ile uluslararası sistem içerisinde
sakin bir güç olarak ifade edilebilir. KökleĢmiĢ bir politik duruĢ sergilemektedir.
1976 yılında Mao Zedung‟un ölümü ile ülkede politika değiĢiklikleri görülmeye
baĢlandı. Ancak dıĢ politikada 1950‟lerdeki tutumunu büyük ölçüde korumuĢtur. Batı
emperyalizminin yayılma endiĢesi ile özellikle üçüncü dünya ülkelerine yönelik
olarak geliĢtirdiği ilkeler hala geçerlidir. Çin, bu ilkelerle ilintili olarak batı bloğunun
saldırgan ve baskıcı tutumunun dıĢında bir siyaset izlediğini göstermeye baĢladı.
Çin, bu siyaseti ilk kez, Kore Harbi'nden sonra toplanan Cenevre
Konferansı'nda (1954) ve çoğu yeni bağımsız olmuĢ Asya-Afrika ülkelerini biraraya
getiren Bandung Konferansı'nda (1955)dünya kamuoyu önünde sergileme fırsatı
buldu. Cenevre görüĢmelerinde Asya'daki çatıĢmaların çözümüne sağladığı katkılarla
gündeme gelen Çinli diplomatlar, Bandung'da komĢu ülkelerle imzaladığı sınır
antlaĢmalarıyla ülkelerinin Amerikan propagandasında resmedildiği gibi agresif ve
istilacı değil, barıĢçı ve iĢbirliğine yatkın olduğu mesajını verdi.
124
Çin baĢbakanı
Zhau Enlai ile Hindistan BaĢbakanı Nehru tarafından kabul edilip ilan edilen “BarıĢ
Ġçinde Birlikte YaĢama” nın beĢ ilkesi:
1. Egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı,
2. Saldırmazlık,
124
ÇağdaĢ Üngör,“Çin ve Üçüncü Dünya”, Ġ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 41, Ekim
2009, S.29
67
3. ĠçiĢlerine karıĢmama,
4. EĢitlik ve karĢılıklı çıkar,
5. BarıĢ içinde bir arada yaĢama olarak belirlendi.
1982 yılında ilkeler Çin anayasasına girdi. Bu ilkeler dönemin siyasi
konjoktörüne uygun olarak belirlenmiĢti ancak doksanların baĢında iki kutuplu
dünyanın bertaraf olması ile birlikte ortaya çıkan bilhassa Orta Asya‟daki yeni
cumhuriyetler ile iliĢkilerinde de Çin‟in dıĢ politika düsturu olmaya devam edecektir.
Bu ilkelerin uygulanmasında birincil yaklaĢım ideolojik, dayatmacı bir
tutumdan uzak durulmasıdır. Konfüçyanizm, Maoculuk gibi kültürel-ideolojik
öğelerini ihraç yoluyla değil ekonomik iliĢkileri güçlü tutmak yolunu tercih etmiĢtir.
Bu iki aracın dengeli kullanılması ile Çin‟de yumuĢak güç ile sert gücün aynı anda
kullanarak akıllı güç kavramı kapsamında politikalara yönlenmiĢlerdir. Bu politika
önce “BarıĢçıl YükseliĢ” daha sonra BarıĢçıl GeliĢim” isimleri altında ifade
edilmiĢtir. “BarıĢçıl YükseliĢ” kavramı ilk olarak Çin‟in desteğiyle 2003 yılında
Boao Asya Forumu‟nda Zheng Bijian tarafından ortaya konulmuĢtur. Aynı forumun
ertesi yıl yapılan zirvesinde Devlet BaĢkanı Hu ve BaĢbakan Wen yaptıkları
konuĢmalarda
“BarıĢçıl
YükseliĢ”
yerine
“BarıĢçıl
GeliĢim”
kavramını
kullanmıĢlardır. Dolayısıyla “BarıĢçıl YükseliĢ” kavramının resmi kabulünün
olmadığı görülmüĢtür.125
Çin, yumuĢak gücün bir diğer unsuru olarak dıĢ politika bağlamında barıĢ
içinde birlikte yaĢama, karĢılıklı çıkar anlayıĢına dayanan ekonomik iliĢkiler,
çatıĢmaların çözümü için diyaloga ağırlık verme ve barıĢçıl kalkınma gibi değerleri
125
R.Kutay Karaca, “ Çin Halk Cumhuriyeti‟nin DıĢ Politikasında Orta Asya”, Uluslararası
Sistemde Orta Asya DıĢ Politika ve Güvenlik, Der. M.Turgut Demirtepe ve Güner Özkan, USAK
Yayınları, Ankara, 2013, s.62
68
öne çıkararak “barıĢ yanlısı, sorumluluk sahibi ve iĢbirliğine açık küresel bir ortak”
imgesi oluĢturmaya çalıĢmaktadır. Alternatif kalkınma modeli olarak görülen “Pekin
Konsensüsü” ve Çin‟in Batının aksine diğer ülkelerin “içiĢlerine karıĢmama”
yaklaĢımı Pekin‟in özellikle Asya ve Afrika‟daki otoriter rejimler ile iktisadi temele
dayanan ortaklıklar kurmasını kolaylaĢtırmaktadır. 126 Bu model “Washington
Consensus”tan farklı olarak yalnızca büyümeye değil, koordine edilmiĢ, meyveleri
toplum içinde yaygın bir biçimde dağıtılan, aynı zamanda toplumsal koĢulları ve
çevre sorunlarını da göz önüne alan bir büyümeyi hedefliyor 127.
2.1.2 Soğuk SavaĢ Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler
1990‟ların ortasından itibaren güvenlik anlayıĢında değiĢimlere yer vermiĢtir.
Çin, ekonomik büyümesinin sürdürülebilirliği adına, geçmiĢe nazaran, uluslararası
norm ve uygulamalarla çok daha uyumlu bir güvenlik anlayıĢı izlemeye
çalıĢmaktadır. Bu bağlamda Çin‟in bölgesel ve küresel güvenliğe yaklaĢımı giderek
daha proaktif, gerçekçi ve yapıcı bir hal almıĢtır. 128
Çin‟in özellikle batı komĢuları ile olan iliĢkisi öncelikle güvenlik temeline
oturtulmuĢtur. 90‟ların sonunda ġangay BeĢlisi ile bu temelin sağlamlığı için adım
atılmıĢtır. SSCB sonrası yeni kurulan cumhuriyetlerin kendilerine Sovyetler Birliği
dönemini
hatırlatacak
yaklaĢımlarda
olan
ülkelerden
çekinmesi,
içiĢlerine
karıĢılmasını engellemek istemesi ve bu nosyonla ekonomik geliĢmelerini sağlamak
istemeleri 2000‟li yıllarda Pekin Konsensusuna ılımlı yaklaĢmalarını sağlamıĢtır.
126
M. Turgut Demirtepe ve Hasan Selim Özertem, “Yükselen Tehdit Algısı KarĢısında Çin‟in
YumuĢak Güç Siyaseti: Politikalar ve Sınırlılıkları”, Bilig, Bahar 2013, Sayı 65,s. 112
127
Ergin Yıldızoğlu, “Çin ve Yeni Jeopolitik”, Stratejik Analiz, c.5,sayı 50, Haziran 2004, s.81
128
Karaca, a.g.e. s.66
69
2.1.3. Güvenlik Bağlamında Çin’in Orta Asya Politikaları
Çin „in bölge politikası hakkında birbirine yakın görüĢler ifade edilmektedir.
Mustafa Aydın, Çin‟in Orta Asya‟ya yönelik politikalarının da bir parçasını
oluĢturduğu genel dıĢ politika stratejisinin ağırlıklı olarak dört temel faktörün
etkileĢimi sonucu ortaya çıktığını ifade eder: Sınırlarında ve sınır bölgelerinde
istikrar arzusu; ekonomik, teknolojik ve askeri kapasitesini mevcut siyasal-sosyal
yapı ve istikrarını koruyarak geliĢtirmek ve modernleĢtirmek isteği; ekonomik
kalkınmasını sürdürmek için gerekli olan artan enerji ihtiyacını karĢılama sorunu;
Soğuk SavaĢ sonrası Ģekillenen yeni uluslararası sistemdeki yeriyle ilgili beklenti ve
endiĢeleridir.129 Amerika BirleĢik Devletleri‟nin bölgesel Ģirketler aracılığı ile enerji
kaynaklarına eriĢimi ve askeri üslenme yolu ile bölgede etkili olmaya baĢlaması
Çin‟in baĢta sınır komĢuları ile olan iliĢkilerinde ABD‟yi bir tehdit olarak görmesine
neden olmuĢtur. Çinli uzmanlara göre, Orta Asya ülkeleri ile ABD arasında, insan
hakları ve demokrasi konularında er ya da geç sorunlar yaĢanacaktır. Üstelik
ABD‟nin Orta Asya‟da askeri olarak konuĢlanması, Rusya‟nın Çin ile birlikte Orta
Asya stratejisini oluĢturmasına sebep olacaktır. Çin-Rusya ittifakı, sadece ABD‟yi
dengelemekle kalmayacak, aynı zamanda Orta Asya ülkelerinin Batılı güçlerin
baskılarına karĢı koyabilmesine yardımcı olacaktır. Çinli uzman Pang Zhong-ying,
Orta Asya‟nın Çin‟in önemli çıkar alanı olduğunu ve bölgede etkin olabilmek için
Yeni Bölgecilik Politikasını uygulaması gerektiğini ortaya koymaktadır. 130
129
Mustafa Aydın, “Çin‟in Stratejik Hesaplarında Orta Asya”, Küresel Politikalarda Orta Asya
Avrasya Üçlemesi, Nobel, 2005, s.70
130
Erkin Ekrem, “Çin‟in Çevresel Bölge Politikası”, Stratejik Analiz, Cilt 4, Sayı 46, ġubat 2004,
s.95
70
John Calabrese, Çin‟in Orta Asya ülkeleri ile olan stratejik iliĢkisini stratejik
üslenme, modernleĢme arayıĢı, kamusal düzenin korunması olarak üç parametreye
bağlar. Çin Orta Asya Cumhuriyetleri ile iyi iliĢkiler kurmak istemektedir. Amacı
Sovyet sisteminden yeni ayrılmıĢ olan cumhuriyetlerin yeniden Rus egemenliğine
girmesini engellemektir. Bu ülkelerin batı sınırında yer alması ülkeler ile olan
ekonomik iliĢkiler yoluyla Çin‟in global büyümesine katkıda bulunması bu amaca
eĢlik etmektedir. Politik amacı, eğer engellenmezse, batı sınırında ulusal kargaĢa
oluĢturmak, ülkenin birliği ve Partinin hakimiyetini sağlamak gibi ikiz amaçlarla
ilgilidir. Orta Asya üzerindeki Rus hakimiyetini gevĢetmek Çin için uzun vadede
önemlidir.
Özetle,
stratejik
üslenme
parametresi
bölgedeki
Rus-Çin
güç
mücadelesinin bir öğesidir. 131
Calabrese‟e göre ikinci parametre modernleĢme arayıĢıdır. 132 Bu arayıĢın en
önemli ayağı bölgedeki enerji jeopolitiğidir. Bölge ülkeleriyle stratejik ortaklıklar
yolu ile Çin artan nüfusunun enerji gereksinimini sağlayabilmesi ve ekonomik
sistemde
baĢat
Ģekillendirmektedir.
aktör
haline
gelmesi
bölgeye
dair
olan
politikaları
Üçüncü parametre kamusal düzenin korunmasıdır. Bu
parametrenin belirleyicisi Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟dir. Çin için bölgede
güvenliğin sağlanması özerk bölgenin güvenliği ile doğrudan iliĢkilidir. Çin‟in
ayrılıkçı ve terörist olarak ifade ettiği Uygurlar ile komĢu ülkeler arasındaki iliĢkiler
Çin‟in ilgisini fazlasıyla çekmektedir. Uygur ayrılıkçılar Orta Asya‟da sığınak ve
destek bulmuĢlardır. Türkiye‟deki Doğu Türkistan Özgürlük Hareketi gibi bazı
Uygur gruplarının merkezlerinin Avrupa‟da olmasına karĢın, diğerleri Orta Asya‟da
131
John Calabrese, “Çin‟in Orta Asya Politikası: Yenilenme ve Üslenme”, Avrasya Dosyası, TĠKA,
No:16, s.83‟den özetle
132
Calabrese a.g.m, s.87
71
üslenmiĢtir. Bunların içinde Uygur Özgürlük Partisi(ULP) ve Kazakistan Bölgesel
Uygur Birliği yer almaktadır. BirleĢmiĢ Ulusal Devrim Cephesi (UNRF) lideri olan
Muhuttin Muhlisi gibi Uygur liderleri Orta Asya‟da yaĢamakta ve hareketi buradan
idare etmektedirler.
133
Bunun gibi hareketleri kontrol altında tutmak amacıyla ülke
yönetimleri ile iĢbirliği yapmaktadır. Bunlardan en kritiği 1996 „da yapılan ġangay
AntlaĢmasıdır.
2.1.4. 2001 Sonrası DıĢ Politikadaki DeğiĢimler
2001 yılı Kasım ayında Çin Komünist Partisi‟nin 16. Kongresinde Parti
Genel Sekreteri olan Devlet BaĢkanı Jiang Zemin mevcut uluslararası güvenlik
ortamına dair yaptığı açıklamasında güvenliği etkileyen tehditleri geleneksel ve
geleneksel olmayan tehditler olarak ifade etmiĢtir. Geleneksel tehditlerden kasıt;
etnik ya da dini ayrılıkların veya toprak anlaĢmazlıklarının tetiklediği, zaman zaman
aniden ortaya çıkan yerel çatıĢmalardır. Güç politikalarının yanı sıra küresel ve
bölgesel güçler tarafından izlenen tek taraflı politikalar da barıĢ ve güvenliğin
karĢısında ciddi tehditler oluĢturmuĢtur. Geleneksel olmayan tehditler arasında,
terörizm, ulusal sınırların ötesine geçen suçlar, çevreyi tehdit eden unsurlar,
uyuĢturucu trafiği, AIDS, vb. bulunmaktadır. 134
2.1.5. Sınır Belirleme Ġlkeleri
Çin topraklarını ilgilendiren sorunlara dıĢ politika prensipleri ile tutarlı bir
Ģekilde yaklaĢmaktadır. Sınır anlaĢmazlığı yaĢadığı durumlarda müzakereler yolu ile
133
Calabrese, a.g.m. ss.90-91
Qimao Chen “Çin‟in Yeni Güvenlik AnlayıĢı ve Politikaları”, Geleceğin Süper Gücü Çin
Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve ġangay ĠĢbirliği Örgütü, ed.Atilla Sandıklı ve Ġlhan Güllü,
TASAM Yayınları, Ġstanbul, 2005,s. 55
134
72
barıĢçıl bir Ģekilde çözülmesi yolunu seçmiĢtir. AnlaĢmazlıkların çözümlenmesinin
imkansız olduğu durumlarda ise Çin, tartıĢmaların bir süre rafa kaldırılmasını ve bu
arada doğal kaynakların çıkarılması ve kullanılması için birlikte hareket edilmesini
önermektedir.135 1980‟lerin baĢında Deng Xiaoping‟in çizdiği yeni vizyona paralel
olarak barıĢı korumak, geliĢmeyi desteklemek ve dünyada istikrarı sağlamak için
yeni
giriĢimlerde
bulunmak
gereklidir.
Yeni
yaklaĢımlardan
biri,
toprak
anlaĢmazlıklarını bugün çözümlemek, mümkün değilse rafa kaldırmak ve ilgili bütün
ülkelerin çıkarları için müĢterek incelemeler yapmaktır. 136
Çin Halk Cumhuriyeti‟nde sınır topraklarının politikasının belirlenmesi
50‟lerin sonuna rastlar. 1957‟den baĢlayarak, sınır topraklarının nüfuslandırılması
politikası biçimlendi. Nüfuslandırma politikası arada terk edilir gibi olduysa da, bu
terk ediĢ geçici oldu. Bu politika 1964‟den itibaren yavaĢ yavaĢ yeniden uygulamaya
sokuldu ve Kültür Devrimiyle birlikte de olağanüstü boyutlara ulaĢtı. 1968 ile 1976
arasında, yıllık olarak 1,5 milyon orta öğretim mezunu genç kırlara gönderildi.
Yalnızca 1969‟da, bunlardan 2,7 milyonu bu harekete katılmıĢtı. Bu yeni kolonlar,
ülkenin kırsal bölgelerinin tümüne dağılmıĢ olmakla birlikte, özellikle Heilongciang,
Moğolistan ve Sincan sınır bölgelerinin yolunu tutmuĢlardı. 137
2.1.6. Batı Sınırının Güvenliği ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi
Coğrafi kullanımı ile Doğu Türkistan, idari adlandırması ile Sincan Uygur
Özerk bölgesi Çin Halk Cumhuriyeti için oldukça önemlidir. 9,6 milyon
kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip Çin Halk Cumhuriyeti‟nin ekilebilir alanları
135
Chen ag.m. s.60
Chen a.g.m s.61
137
Bilgin, a.g.e., s.67
136
73
dünya ortalamasının yarısından daha azdır; toprağın ancak%14‟ü ekilebilir alanlardır.
Dünyanın en kalabalık ülkesi olan ÇHC‟de, 1949yılında 542 milyon olan nüfus 2007
yılında 1,3 milyara ulaĢmıĢtır. 1950‟lilerinbaĢında nüfusun yaklaĢık %90‟ı kırsal
kesimde yaĢamaktaydı. 1950‟lilerden günümüze kadar kır nüfusu kent nüfusu lehine
azalmakla birlikte 2007 yılında nüfusun %55,1‟i, yaklaĢık 700 milyon kiĢi hâlâ kırsal
alanda yaĢamaktadır 2008 yılında toplam iĢgücünün yaklaĢık %40‟ı tarım sektöründe
istihdam edilmektedir. 138 Bu sebeple de Sincan Uygur Özerk Bölgesinin konumunun
stratejikliği her geçen gün artmaktadır.
Günümüzde Çin yönetimi, Doğu Türkistan meselesi ile ilgili stratejisini Orta
Asya bağlamında üç temel yaklaĢım üzerine oturtmuĢ görünmektedir. Bunlar
sırasıyla:
a) Doğu Türkistan‟ın bağımsızlığı yönünde faaliyet gösteren tüm kiĢi ve
organizasyonları “terörist olarak tanımlamak ve “teröre karĢı ortak mücadele”
kavramı içinde uluslararası destek sağlamak.
b) Doğu Türkistan‟da bağımsızlık mücadelesi veren güçlerin Orta Asya
cumhuriyetlerini üs olarak kullanmasını engellemek.
c) Orta Asya cumhuriyetlerinde yaĢayan Uygur diasporası tarafından kurulan
bütün organizasyonların çalıĢmasını engellemek ve bunların teröristlerle
bağlantıları olduğu iddiasıyla bölge yönetimleri tarafından kapatılmasını
sağlamak.139
138
Seriye Sezen, “Çin Halk Cumhuriyeti‟nde Toprak Yönetimi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi,
66-1, s.97
139
Andican, a.g.m s.15
74
“Üç güce140 KarĢı Mücadele” olarak tasarlanan politika 11 Eylül 2001 sonrası
uluslararası terörizme karĢı önem kazandı. Bölge devletlerinin bu politikaya karĢı
tutumları ve uygulayabilme ölçüleri Çin‟in Doğu Türkistan politikası üzerinde
belirleyici bir rol oynayacaktır. ġayet Doğu Türkistan ayrılıkçı faaliyetleri, Çin‟in
baskısıyla tamamen yok edilirse, Doğu Türkistan sorunundan dolayı Çin‟in, Orta
Asya ülkelerine olan ihtiyacı azalabilir ve Orta Asya ülkeleri üzerindeki Çin etkisi
artık Doğu Türkistan sorununun teĢkil ettiği engel olmadan “yakın temas” ( yakın
tehdit) Ģekline dönüĢebilir. Yani Doğu Türkistan, Çin‟in Orta Asya ülkeleri üzerinde
etki yaratma konusunda bir duvar rolü oynamaktadır. Doğu Türkistan sorunu
çözülmeden, akrabaları olan Orta Asya ülkelerinin böyle bir durumda Çin ile ne
derece iĢbirliği yapabileceği Ģüphelidir.141
Özetle, Çin Halk Cumhuriyetinin iç ve dıĢ politika amaçlarını uyumlu bir
Ģekilde sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Bu uyumu sağlayabilmek için Türkistan
Cumhuriyetleri ile iliĢkilerinde Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟nin güvenliğini
sağlayabilmek ve özerk bölgenin merkezi yönetim ile olan iliĢkilerini kontrol altında
tutmak zorunluluğu duyduğunu ifade edebiliriz. DıĢ politika önceliğini doktrinlerden
çok güvenlik ve egemenlik kaygıları oluĢturmuĢtur. Bu kaygıları yine bölgesel değil,
uluslararası iliĢkilerin ve güç dengelerinin global bağlamına oturtarak çözümlemeye
çalıĢmıĢtır. 142
Bölgesel iĢbirliği örgütleri aracılığı ile ülkeler ile ikili iliĢkilerinde oynadığı
yapıcı ve öncü roller ile bağımsızlık sonrası Rusya Federasyonu‟nun bölgedeki
140
2001 Haziran‟ında imzalanan “ Terörizm, Bölücülük ve Radikal Dincilikle Mücadeleye ĠliĢkin
ġangay AntlaĢması” ile “Terör, Ayrılıkçılık ve AĢırıcılığa KarĢı” bir yasal zemin oluĢturuldu.
141
Ekrem, ” Çin‟in Orta Asya Politikaları”, s. 50
142
Karaca, a.g.e.,s.124
75
hakimiyeti yeniden sağlama çabasına karĢı hakimiyet çabalarında bulunmuĢ, eski
Sovyet ülkelerinin Rus egemenliğine karĢı olan çekincesini avantaja çevirmeyi
kısmen baĢarmıĢtır. Doksanların ortalarında Rusya Federasyonu öncülüğündeki
Bağımsız Devletler Topluluğu ve Çin Halk Cumhuriyeti‟nin Rusya Federasyonu‟nu
da dahil ettiği ġangay BeĢlisi arasındaki bölge güvenliğini tesis etme mücadelesini
görmekteyiz.
B. KAZAKĠSTAN
POLĠTĠKALARI
CUMHURĠYETĠ
VE
SINIR
BELĠRLEME
1. Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti ve Kazakistan Coğrafyası
1980‟lerin sonlarında Kazaklar Sovyet otoriter sistemine karĢı ayaklanmaya
baĢlamıĢ ve 1986‟da Alma-Ata olayları milli bilinci güçlendirmeye baĢlamıĢtı.
Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreterliği görevindeki Gennadi Kolbin‟in
baĢarısız olması ve Mihail Gorbaçev‟in glasnot ve perestroyka uygulamasının hayata
tam olarak geçirilememesinin bir sonucu olarak partinin birinci sekreterliğine
Nursultan Nazarbayev getirildi. 1990 Nisan‟ının sonlarına doğru Kazakistan Yüksek
Sovyeti cumhuriyette baĢkanlık sistemine geçilmesi kararını aldı. Parlamentoda gizli
oy verme
yöntemi
ile
yapılan
seçim
sonucunda
Nursultan Nazarbayev
cumhurbaĢkanı olarak seçildi. 143
Kazakistan 25 Ekim 1990‟da egemenliğini ilan etti. Bunu takiben 1991
yılında diğer Sovyet Cumhuriyetleri de Sovyet yönetimine muhalefet etmeye ve
bağımsızlık yolunda birbirleri ile iĢbirliği yapmaya baĢladılar. Bu iĢbirliğinin en
143
A. Kayyum Kesici, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul,
2003, s. 231
76
önemli ayağını bağımsız olacak devletlerin birbirini tanıması ve ekonomik iĢbirlikleri
oluĢturacaktı. Daha sonra detaylı olarak inceleyeceğimiz gibi bunlardan ilki 1991‟de
kurulacak olan Bağımsız Devletler Topluluğu olacaktır.
Kendisine karĢı yapılan darbe giriĢiminin baĢarısız olması ardından milli
çıkarlara yaptığı vurguyu politikalarına da yansıtan Nursultan Nazarbayev 1 Aralık
1991‟de halk oyu ile CumhurbaĢkanı seçildi. 16 Aralık 1991‟de de tam bağımsızlık
ilan edildi. Mart 1992‟deBirleĢmiĢ Milletler‟e üye oldu. 28 Ocak 1993‟te bağımsız
anayasanın da kabulü ile hukuk devleti olarak tarihe giriĢ yaptı.
Kazakistan Cumhuriyeti BaĢmeridyene göre, Doğu yarımküresinde 46-87°
boylamları arasında, Ekvatora göre ise, Kuzey yarımküresinde, 40-56° enlemleri
arasında yer almaktadır. Kuzey- güney yönündeki geniĢliği 1.700 km. iken, doğubatı doğrultusundaki uzunluğu 2.500 km‟yi bulur. Ülkenin doğusundan batısına
kadar 164 dakikalık bir zaman farkı vardır. 144 (EK-6)Kuzeyde; Omsk, Orenburg,
Novosibirsky, Altay Ülkesi ve Altay Cumhuriyeti, doğuda Doğu Türkistan, güneyde
Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan, batıda Hazar denizi ve Ġdil ile sınırı
bulunmaktadır.145
Çarlık Döneminde bölgeyle ilgilenen ilk kiĢi Büyük Petro idi. Asya ve
Avrupa arasındaki ticareti deniz yerine karadan geçirmeyi faydalı görmüĢtü. 1731‟de
Çariçe Anna Ġvanova, artık “Kazaklar‟ın Ülkesi” olan bu ülkenin göçebeleriyle bir
koruma antlaĢması yapar. AntlaĢmanın imzalanmasından sonra ülke, genel valisi,
vergileri ve yeni kentleriyle (Verny, sonradan Alma-Ata) Rus usulüne göre
düzenlenir. 1868‟de, Kazakistan devlet mülkiyeti ilan edilir. Bunu uzun savaĢlar izler
144
145
Özey, a.g.e. s.138
Özey, a.g.e. s.138
77
ve Ruslar geldikçe Kazaklar topraklarından olur. Rus Ģok birlikleri Kozaklardan‟dan
kurulan alaylardan oluĢur; bu birlikler ülkede birçok kale kurarlar. 146
Bugün Kazakistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan toprakların
Sovyetler Birliği içerisinde bulunduğu dönemde sınırlarının nasıl belirlendiği birinci
bölümde detaylı olarak anlatılmıĢtı.
1920 yılında Lenin‟in milli bölgesel sınırları belirleme politikası kapsamında
yaptığı idari bölümlemeler sonunda Türkistan Özbekiya, Kırgıziya ve Türkmeniya
olarak ayrılmıĢ ve Kırgıziya olarak adlandırılan siyasi birim 1926 yılında Kazak
özerk bölgesi, “Kazak Cumhuriyeti” adını almıĢ ve Aral Karakalpakları, Yedisu
Kırgızları, TaĢkent Kuraminlerini de kapsamıĢtı. 1936‟ya kadar özerk bölge olarak
kalan cumhuriyeti 1924‟teki belirlemeler ile Akmescid, Evliya-Ata‟nın bir kısmı,
Mirazçul, Çimkent, Alma-Ata, Carkent, PiĢbek‟in bir kısmı, Taldu Kurgan ve
Çizak‟ın bir kısmı, Kazak toprakları ve Amu Derya ve Harezm yakınındaki
Karakalpak yerleĢme bölgelerinden meydana gelen Karakalpak Muhtar Bölgesi
oluĢturuyordu.
Stalin Kazakistan‟ın sınırlarını çizdirdiğinde BaĢkurdistan‟ın yakınlığını
hesaba katmamıĢtır. Rus toprağı olan dar bir kulvar, eski Kazak savunma hatlarına
tekabül eden Orenburg kulvarı Volga‟nın Müslüman cumhuriyetlerini (Tataristan,
BaĢkurdistan) kendisi de Müslüman olan komĢu bir dile sahip olan Kazakistan‟dan
ayırır. Ġslamcı hareketler bu cumhuriyetlerin geniĢ bir Müslüman topluluk içinde bir
araya gelmesini savundu. Hatta, Kafkasyalı dağlıların sürülerini Karadeniz ile Hazar
146
Alain Giroux, “Kazakistan Asya Devinin Potansiyeli ve Ekonomik Modeli”, Unutkan Tarih
Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Ed. Semih Vaner, Metis Yayınları, Ġstanbul, 1997, s.322
78
Denizi arasındaki ovalara indirmelerini bahane ederek, Rusları kovup, bu topluluğu
Kafkas sıradağlarına kadar yaymak istemektedirler.147
Sınır bölgelerine yakın yerlerde otlakları bulunan çok sayıdaki göçebe,
1962‟de meydana gelen ve baĢka sonuçları yanında özellikle 120 000 Kazak‟ın
Sovyetler Birliği‟ne kaçmasına yol açan olayların ardından doğuya kaydırılmıĢtır. 148
Coğrafi konumu Kazakistan için hem bir avantaj hem de dezavantaj
oluĢturmaktadır. Orta Asya‟nın batı ucundan doğuda Çin sınırına kadar bir alanı
kaplayan ülke batıda Hazar Denizi ve enerji jeopolitiğinin Asya‟ya giriĢ alanı,
doğuda her geçen gün büyüyen bir ekonomiye sahip olan Çin‟in en önemli
komĢusudur. Sovyet bakayası bu ülkenin Çin ile olan sınır iliĢkilerini inceleyebilmek
için Kazakistan Cumhuriyeti‟nin bölge devletleri arasındaki nev-i Ģahsına münhasır
özelliklerine değinmek gerekmektedir. Bu özelliklerden ilki sınır güvenliğinin ana
belirleyicisi olan dıĢ politika yaklaĢımları ve ülkenin bölgedeki etki sahasının
sınırlarının çizilmesidir. Ġkincisi, etki sahasının Çin Halk Cumhuriyeti ile kesiĢtiği
bölgede yaĢayan tarihi-coğrafi adlandırması ile Doğu Türkistan, uluslararası
adlandırması ile Sincan Uygur Özerk bölgesinin statüsü ve iki ülke arasındaki
iliĢkileri Ģekillendirici özelliğidir. Üçüncüsü bölgede varlık gösteren uluslararası
örgütler bağlamında Bağımsız Devletler Topluluğu ve ġangay ĠĢbirliği TeĢkilatı‟nın
sınır sorunlarını çözmedeki etkin rolüdür. Bu üç ana baĢlık altında birbirine kazankazan ilkesi ile sıkıca bağlı olan iki ülkenin sınır sorunlarını detaylandırılacaktır.
147
Yves Lacoste, Büyük Oyunu Anlamak, NTV Yayınları, 2.Baskı, Ġstanbul, 2008, S.158
Michel Jan, “Çin‟de YaĢayan Türkdilli Nüfusa Uygulanan Pekin Politikası”, Unutkan Tarih
Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Ed. Semih Vaner, Metis Yayınları, Ġstanbul, 1997, s.259
148
79
2. Çin ile Sınır ĠliĢkileri Bağlamında Kazakistan Tarihi
2.1.1. Çarlık Rusyası Dönemi Öncesi
Çin
ve
Kazakistan
arasındaki
toprak
anlaĢmazlıkları
Kazakistan
Cumhuriyeti‟nin kurulmasından önce baĢlamıĢtı. Bağımsızlık öncesi Çin-Kazak
toprak anlaĢmazlıklarını iki döneme ayırmak mümkündür. Bunlardan birincisi
Cungar Hanlığı hakimiyeti sırasında ele geçirilen Kazak toprakları olup, Cungar
Hanlığı‟nın Çin tarafından bozguna uğratılmasından önce Kazakların eline geçen
ancak Çin‟in Cungar topraklarının tümü üzerinde söz sahibi olma isteği sonucu
ortaya çıkan anlaĢmazlıklar ve ikincisi, Kazak Hanlığı ‟nın Rusya ile birleĢmesinden
sonra ortaya çıkan anlaĢmazlıklardır. 149
Bugünkü Kazakistan sınırları içerisinde kalan topraklar tarih boyunca çeĢitli
kabile ve kavimlerin geçit yerini teĢkil eder. Kazak kelimesi üzerine yapılan
incelemeler onun “hür, müstakil, mert, yiğit, cesur, asker, baĢ kaldıran manalarına
geldiğini göstermektedir ki; Türklerin bir boyu olarak, ancak 15. asırdan itibaren
çıkar.150 Bu coğrafi sahanın Kazak denilen bir Türk kavminin adıyla anılmaya
baĢlanması Selçuklu hakimiyeti sonrası geliĢmelerle yakından ilgilidir. XI.yüzyıldan
itibaren Türkler‟in önemli bir kısmının Selçuklular önderliğinde batıya doğru
yayılmasından sonra Orta Asya‟da kalanlar istiklallerini uzun süre devam
ettirmemiĢlerse de bunu takip eden ve yaklaĢık bir buçuk asır süren Moğol
hakimiyeti devrinde kültürlerini ve varlıklarını koruyabilmiĢlerdi. 151
149
Meruyert Zhylkyshybayeva, Bölgesel Güç Dengesi IĢığında Kazakistan’ın Güvenliği, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmıĢ Doktora Tezi, Ankara, 2008, s.86-87
150
Gömeç, a.g.e. s.103
151
Mehmet Saray, “Kazakistan”, Ġslam Ansiklopedisi, Cilt 25, s.122,
http://www.islamansiklopedisi.info/ (EriĢim 9.03.2014)
80
Moğol hakimiyeti sonrası Timur‟un devleti etrafında birleĢtiler ancak
Timur‟un ölümü sonrası siyasi istikrarsızlık yeniden ortaya çıktı ve dağıldılar. Bir
grup Timur‟un oğullarının diğer grup ise Özbek Hanlığı (1420‟de kurulan)‟nın hanı
Ebulhayr tarafından teĢkilatlandırıldı. 15. yüzyılın ortasında DeĢt-i Kıpçak‟ta Özbek
Hanlığı‟nın hanı olan Ebulhayr Han tahtını korumak için rakiplerini sürekli baskı
altında tutuyordu. Kendilerinin han olması gerektiğini savunan Canıbek ve Kerey
sultanlar Ebulhayr‟a karĢı koyamadı ve kendine bağlı kabilelerle birlikte Aral
bölgesinden kuzeye Çu havzasına göçtü. Bu esnada burada Çağatay oğullarından
Esen Buga Han hüküm sürmekteydi. Canıbek ve Kerey sultanları iyi karĢıladı,
onlarla iĢbirliği yaptı. Onların Yedisu bölgesinin batı kısmı ile Çu ve Talas ırmakları
arasındaki bozkırları ele geçirmelerine karĢı çıkmadı. Canıbek ve Kerey sultanlar,
burada Kazak Hanlığı‟nı kurdular. Bu hanlığın değiĢik Türk kabile ve kavimlerinden
oluĢan halkına “Kazak” adı verildi. 1456 yılında “Kazak Hanlığı” kuruldu. 152 Üç
merkezli bir idare biçimi vardı. Bunlara orda veya cüz deniyordu. “Büyük-Ulu”,
“Orta” ve “Küçük” cüz-ordalar birleĢtirildi ve tek bir otorite etrafında toplandılar. Bu
cüz sisteminin etkileri hala günümüzde devam etmektedir. (EK-7)
Yarım asırda nüfusu 200 binden 1 milyona ulaĢan Kazak Hanlığı, özellikle
Kasım Han döneminde (1511-1523) devrin büyük devletleri, özellikle Rusya
tarafından tanındı. Bugünkü Kazakistan topraklarını oluĢturan Ġdil ve Yayık nehirleri
arası, Sir Derya kıyıları, Altay ve Tarbagatay bölgesi 1538-1580 yıllarında han olan
Haknazar Han döneminde alındı. 1586 yılında Kazak hanı Tavkıl (1586-1598)
Türkistan bölgesinde birçok kenti fethetti. 1598-1628 yılları arasındaki han Esim
Han yönetiminde bazı kentleri ile birlikte Türkistan ve özellikle TaĢkent Kazak
152
Kesici, a.g.e. s. 32
81
hanlığının egemenliği altına girdi. Bununla birlikte 200 yıl süresince TaĢkent Kazak
Devleti‟nin yönetimi altına girmiĢ oldu. 153
Kazaklar ile Çinlilerin orta cüz hanı Abılay Han dönemindeki ittifakına giden
süreç 1635 yılında Altay ve Tarbagatay eteklerinde Cungar Hanlığı‟nın kurulması ile
baĢladı. Cungarlar önce ĠrtiĢ kıyılarında yerleĢiktiler, ĠĢim‟in üst kısımları, Tobol,
Emba‟yı iĢgal ederek Urallara ve Ġdil‟e kadar geldiler. Ve Kazak Hanlığının etrafında
çizdikleri yarım daire ile Kazaklar için bir tehdit oluĢturmaya baĢladı. 154 Bu
dönemden itibaren Cungarlar 155 ile Kazak Hanlığı sık sık savaĢtı.
18. yüzyılın ortalarında söz konusu bölgede bulunan orta cüz Ruslar
tarafından da tehdit edilmeye baĢladı. Orta cüz hanı Abılay denge siyaseti izleyerek
Çinlilere yaklaĢtı ancak daha sonra Çinlilerin taabiyet isteği nedeni ile diğer ordalar
ile arası açıldı. Daha önce küçük cüzü kendi hakimiyetine almıĢ olan Ruslar ile
1739‟da iĢbirliğine gitti çünkü Çinliler orta cüzü iĢgal etmekle tehdit ediyordu.
Ancak bu da Rusların orta cüz üzerinde hak iddia etmek isteme teĢebbüsü ile bozuldu
ve Abılay Han yeniden müttefik değiĢtirdi. Bu sırada daha olumlu bir tavır içerisine
giren Çin‟le Kazak ittifakı kuruldu. Ruslar bunun üzerine Kazaklara karĢı yumuĢak
bir siyaset izledi. Çinliler ile olan problemleri henüz sona ermemiĢti. Büyük cüz,
Moğol kabilelerinden Kalmukların hücumuna uğramıĢ ve 1723‟te Kalmukların
hakimiyetinde kalmıĢtı. 1750‟ye kadar Kalmuk hakimiyetinde olan Kazaklar bu defa
da Çinlilerin saldırısı ile karĢılaĢtı ve topraklarının doğu kısmı Çinlilere bırakılmıĢtı.
153
B.Kumekov, “Kazak Devleti‟nin OluĢumu”, Kazakistan Tarihi Makaleler, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 2007, s.61
154
V. Galiev, “Kazakların Cungar Saldırılarına KarĢı KurtuluĢ SavaĢı”, Kazakistan Tarihi
Makaleler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s.63
155
Farklı kaynaklarda farklı adlandırmalar altında anlatılan bu topluluk batı Moğol kabilesidir.
Kalmuklar ya da Oyratlar olarak da ifade edilmektedir.
82
Böylece XIX.yüzyılın ilk yarısında orta cüzle büyük cüzün kuzey kısmı Rus
hakimiyetine girdi. 156
2.1.2. Çarlık Rusyası Dönemi
Kazaklar için Rus hakimiyeti dönemi bundan sonra baĢladı ve toprak iliĢkileri
önce Rus Çarlığı, daha sonra da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği içerisinde
Ģekillendi. Daha önce de bahsedildiği gibi Çarlık Rusyası ile Çin arasındaki ilk belge
1864 tarihli Çuguçak Protokolü idi. 1870 yılında, yine Rusya ile Çin arasında
imzalanan Habarasuy Protokolü ile Kazak-Çin topraklarının kesin çizgisi
belirlenmiĢ ve daha sonraki tarihlerde vuku bulan sınır anlaĢmazlıklarında bu
belgeler baĢvuru kaynağı olmuĢtur. Ancak, ne yazık ki, Kazak topraklarına iliĢkin
pazarlık Çin ve Rusya arasında yapılırken toprağın esas sahibi Kazak Hanlığı bu
görüĢmelerde söz sahibi olmamıĢ, ayrıca Kazak-Çin sınırına iliĢkin kabul edilen
verilerin yeryüzünde iĢaretlenmesi(demarcation/demarkatsia) sürecinde bazen kasıtlı
olarak, bazen Rusça ve Çince metinlerde kullanılan kavramların farklı anlamlar
içermesinden(çeviri hataları) dolayı Kazak-Çin sınır bölgesindeki bazı toprak
alanlarının aidiyeti konusundaki anlaĢmazlık uzun yıllar boyunca çözüme
bağlanamamıĢ ve görüĢmeler 1992 yılına kadar devam etmiĢtir. 157
2.1.3. Sovyetler Birliği Dönemi
Sinolog Klara Hafizova158 ‟nın ifadesi ile çözüme bağlanamamasının yanında
Kazak topraklarında Sovyet iktidarının kurulma sürecinde Kazak-Çin sınırı sıklıkla
156
Mehmet Saray, “Kazakistan”, Ġslam Ansiklopedisi, Cilt 25, s.123,
http://www.islamansiklopedisi.info (EriĢim 9.03.2014)
157
Zhylkyshybayeva, a.g.e., s.88
158
Klara Hafizova, “Kazahsko-Kitayskaya Granitsa v ProĢlom i Segodnya”, EriĢim 28.11.2006, s.711, (www.kyrgyz.ru)‟den aktaran Zhylkyshybayeva, a.g.e., s.88
83
ihlal edilmiĢ iç savaĢ sırasında sınırı denetleme olanağı kısıtlı olduğundan önemli
miktarda sınır direkleri yok edilmiĢtir. Çin Sovyet Kazakistanı‟nın anlaĢmalara aykırı
olarak topraklarını geniĢlettiğini iddia ederek “kaybedilmiĢ topraklar” tezini ileri
sürerken, Sovyet yönetimi “tartıĢmalı bölgeler” kavramını kullanmaktan kaçınmıĢtır.
Sovyet yönetimi, Çin‟in “kaybedilmiĢ topraklar” tezi ile muhatap olmaktan kaçınmıĢ,
hatta sınır sorununun varlığını bile kabul etmek istememiĢ, yalnızca ilgili tarafların
görüĢlerinin uyuĢmadığı bölgelerde sınır çizgisini uyumlu hale getirmek için teknik
görüĢmelerin yapılmasını teklif etmiĢtir. SSCB döneminde, Kazakistan ve Çin
arasındaki sınır sorununa iliĢkin kurulan sınır komisyonu çalıĢmaları yürütmeye
çalıĢmıĢ, komisyonda tarihçiler, coğrafyacılar, arĢiv görevlileri, sınır askeri
görevlileri, Orta Asya Askeri Bölge görevlileri ve baĢka kurumlardan da yetkililer
yer almıĢlardır. Bununla birlikte sınır sorunlarına iliĢkin herhangi bir çözüm
bulunamamıĢtır. Hafizova‟ya göre 1970‟li yıllarda Sovyetler esneklik eğilimine
girmiĢse de, Çin‟in ABD ile yakınlaĢması ve SSCB karĢıtı tutumu görüĢmelerin
sonuçlanmasına izin vermemiĢtir. Bundan sonra Çin “tartıĢmalı bölgeler” konusunda
daha ısrarlı tutum takınarak Çin-Sovyet sınırında asker sayısının 1964 öncesinde
olduğu miktara düĢürmesini talep etmiĢtir. 1980‟lerde iliĢkiler nispeten yumuĢamıĢ,
Sovyet yönetimi 1982-1984‟te sınırda tek taraflı denetim gerçekleĢtirmiĢ, 1987
yılında ise taraflar sınır çizgilerinin uyuĢmadığı alanların belirlendiği resmi
haritalarını karĢılıklı olarak birbirlerine takdim etmiĢtir.
2.1.4. Sovyetler Birliği Sonrası Bağımsızlık Dönemi
Kazakistan‟ın Çin Halk Cumhuriyeti ile olan sınırı Sincan Uygur Özerk
Bölgesi ile olan sınırı anlamına gelmektedir. Bu bölge Çin‟in batıya açılan kapısı
84
niteliğindedir. 1949‟da özgürlüğünü kaybeden, 1955 yılında “Sincan-Uygur Özerk
Bölgesi adını alan Doğu Türkistan 64 yıldır Çin idaresindedir. Daha önceki
bölümlerde detaylı olarak anlatılan bölge dünyanın ilk yer altı su kanalına sahiptir.
Yeraltı ve yerüstü kaynakları ile Çin Halk Cumhuriyetinin hem iç hem de dıĢ
politikasında dikkat çekici bir öneme sahiptir.
Yeni kurulan cumhuriyetlerin çoğunda olduğu gibi Kazakistan‟da da milli
devlet oluĢturabilmek için millet kavramını ayakta tutan ortak kültür, dil, tarih ve
bunların bilinçlerinin geliĢtirilmesi yanında Ġslam medeniyetinin birleĢtirici unsur
olarak kullanıldığı görülmektedir. Ancak radikal Ġslami hareketlerin devletlerin
güvenliğini tehdit etmesi konunun hassas bir denge içerisinde olması gerekliliğini
getirmektedir. Radikal Ġslami hareketler terör örgütüne dönüĢebilmekte ve devletlerin
toprak bütünlüğünü etkileyebilecek boyuta gelebilmektedir.
3. Sovyetler Birliği Sonrası Dönemde Çin-Kazakistan Sınır ĠliĢkilerini
Belirleyen Unsurlar
3.1. Kazakistan DıĢ Politikası
Ulusal güvenlik devletlerin gündeminde her zaman birinci sırada olmaktadır.
Ulusal güvenliği sağlamanın en önemli yollarından biri iç politika ve dıĢ politika
arasında bir denge oluĢturabilmek ve dünya ile uyumlu bir toplum yaratabilmektir.
Ülkelerarası çatıĢmaları engellemek imkansızdır ancak bu çatıĢmaları barıĢçıl yollar
ile çözebilmek diplomasi sanatının belirgin bir özelliğidir. DıĢ politika araçları sınır
güvenliğini sağlayabilmede de etkin bir rol oynarlar. Kazakistan‟ın Çin Halk
Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Türkmenistan, Kırgızistan ve Özbekistan ile sınırı
85
bulunmaktadır. Bu sınırlarından özellikle Kırgızistan ve Özbekistan sınırları
bağımsızlık öncesi idari bölümlemeler nedeni ile geçiĢli ve halk dağılımı açısından
homojen olmayan bir yapıdadır. Bu da birçok problemin yaĢanmasına sebep
olmaktadır. Örneğin Sovyetler Birliği‟nin milliyetler politikası çerçevesinde
oluĢturduğu ve 1936‟da son haline ulaĢan geçiĢli ve kötü korunan KırgızistanKazakistan sınırı tren ile araba ile (bölgede oturanların yardımıyla) ve hatta
yürüyerek geçilebilmektedir. Asya eyaletlerinden yasadıĢı göçler Kazakistan –
Özbekistan sınırında yeterince aktif durumdadır. Birçok Çin vatandaĢı Kazakistan‟a
yasadıĢı Ģekillerde gelmekte ancak Kazakistan Sınır muhafız yetkililerine göre Çin
sınırındaki kitlesel yasadıĢı göç tehdidi çok ciddi durumdadır.159 2003 yılında
nihayetlendirilen antlaĢmalar dizisi sonunda bile bu sorunlara çözüm bulunamamıĢtı.
Kazakistan‟da sınırları sınır muhafız alayları korumaktadır. Bu muhafızlık
sistemi 1991‟de Sovyetler Birliği döneminin sona ermesi ile kuruldu. Yapısal olarak
küçük ve örgütseldi. Servis önceki KGB askeri birliğine dayanmaktaydı ve ilk birkaç
yıl bağımsız olarak geliĢmeye baĢlamıĢtı. Bu oluĢum- geliĢim yıllarında açıkça takip
edilen Sovyet modelini yerinden söküp çıkarmak için de efor sarf edilmiĢti. Bilhassa
baĢkan Nazarbayev‟in uygun deneyiminde yeni bir tüzel yetki alanı altında Devlet
Sınır Koruma Komitesi, Milli Güvenlik Servisi (KNB)‟nin kontrolünden kaldırıldı.
Bu deneyim yakın zamanda 1999‟da bir kez daha kontrolünü düzenlemeye imkan
sağladı, bugünkü durumu yansıtan ve KNB‟ nin kontrolü altında bir kez daha güvenli
159
Sergey V. Golunov ve Roger N. McDermott , “Border Security in Kazakhstan:Threats, Policies and
Future Challenges”, Journal of Slavic Military Studies, 18: 31–58, 2005, s.42
86
Ģekilde yerleĢtirildi. Bir kriz veya savaĢ durumunda sınır komutası otomatik olarak
savunma bakanlığına aktarılır. 160
Bağımsızlık
sonrası
Kazakistan
dıĢ
politikasının
temel
noktaları
CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev tarafından belirlenmiĢtir. Kazakistan‟ın
coğrafi konumu nedeni ile politikalarını komĢularından ve onlar ile olan sınır
iliĢkilerinden bağımsız olarak belirlemesi neredeyse imkânsızdır. Kazakistan
Cumhuriyeti Sovyetler Birliği‟nin çöküĢü sonrası bağımsızlığının unsurlarını yerine
getirebilmek amacıyla Rusya Federasyonu ile olan iliĢkilerini belirli bir seviyede
tutmaya çalıĢmıĢtır. Ġlk aĢamada Rusya Federasyonu ile iliĢkileri yakın bir seviyede
idi. Bu yakın iliĢki dünya devletleri için ĢaĢırtıcı değildi, çünkü uzun bir süre Sovyet
etkisinde kalmıĢ ve bu etki Kazakistan‟ın Rusya Federasyonu ile olan iliĢkilerinde
sert dönemeçleri imkânsız kılmıĢtır. Bu bölümün ilerleyen kısımlarında inceleneceği
gibi Rusya Federasyonu‟nun Bağımsız Devletler Topluluğu‟nu kurması ve
Kazakistan‟ın bu topluluğun kurucu üyelerinden olması, Rusya ile kurulan sıkı
iliĢkide Rusya‟nın baskın taraf duruĢunu değiĢtirmiĢtir.
Ġç politika dinamikleri ve dünya konjoktörüne uyum sağlama çabaları
Kazakistan‟ın dıĢ politika ilkelerini de etkilemiĢtir.
Nursultan Nazarbayev bu
konudaki fikrini Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir: “ Kapalı toplum, kafeste uçabilmektir.
Ġsterse çok büyük olsun kafes. Açık toplum ise gökyüzünde uçabilmektir. Bizim tarih
ve ruhumuza uygun olan ve bize yakıĢan; bir kartal gibi parlak güneĢin altında,
sonsuz bozkır semalarında süzülmektir…”161 Bağımsızlığın ilk yılları yeni kurulan
Orta Asya Cumhuriyetleri açısından zor bir süreçti. Sovyet sisteminin bıraktığı
160
Sergey V. Golunov ve Roger N. McDermott ,a.g.m, s.47
Nursultan Nazarbayev, Kritik On Yıl, Avrasya Stratejik AraĢtırma Merkezi Yayınları, Ankara,
2003, Arka kapak.
161
87
dezavantajlı konumu değiĢtirme çabaları, bölge devletlerini kendi yönetim
biçimlerini oluĢturabilmesi yolunda ilerletmiĢtir. DemokratikleĢme, iç istikrarı
sağlama gibi hedefler bu yolun önemli öğelerindendir. Kazakistan bu öğeleri
ekonomik büyüme ve istikrar ile eĢgüdümlü olarak yürütmektedir. Topraklarının
geniĢ bir alana yayılması ve bununla bağlantılı olarak tarım alanlarının diğer ülkelere
oranla daha fazla olması, enerji koridorlarının tamamının buradan geçiyor olması
gibi nedenler Kazakistan Cumhuriyeti‟ni çağdaĢı olan devletlerin önüne geçirmiĢtir.
DıĢ politikasını belirleyen diğer bir nokta Kazakistan‟ın etnik yapısıdır. The
World Factbook 2009 verilerine göre ülkenin %63, 1 i Kazak, %23, 7 si Rus, %2,8 i
Özbek, %2,1 „i Ukraynalı, %1,4 „ü Uygur, %1,3 „ü Tatar, %1,1 i ise diğer etnik
gruplardan oluĢmaktadır. 162 Rusya Federasyonu‟nun Kazakistan ile iliĢkilerinde
ülkedeki Rus azınlığa yönelik taleplerine Nazarbayev olumsuz bakmaktadır ve
ülkede yaĢayan tüm milliyetlere eĢit haklar vermek konusunda kararlı tutumunu
sürdürmektedir.
Nazarbayev „in dıĢ politikası üç temel üzerinde ifade edilmektedir. Birincisi
iç politikada popüler desteği muhafaza etmek ve Kazakistan içindeki Kazak nüfusu
çoğunluk duruma geçirmek olmuĢtur. Bunları yaparken ulus bilincini oluĢturmak,
milli bir dil, milli bir para birimi benimsemek gibi politikaları uygularken, ülke
içinde oranı %40‟ı bulan Rus nüfusu ile çatıĢmamak ve Rusya‟nın bu sebepten
doğabilecek olası bir müdahalesini engellemek gibi dengeli politikalar sorunsuz bir
Ģekilde uygulanmıĢtır. Ġkincisi bölgesel istikrar ve iĢbirliğidir. Bu politika ile Rusya
ve Çin gibi büyük güçler ile iĢbirliği yapılarak hem ekonomik hem de siyasal istikrar
sağlanabilmiĢtir. Bütün bu giriĢimlerin Rusya ve Çin tarafından manipüle edilme ve
162
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/kz.html
88
Kazakistan‟ın bir alt uydu devlet haline gelmesi ihtimali Nazarbayev‟i Batı dünyası
ile yakın iliĢkiler kurma yoluna itmiĢtir. Batı dünyası ile kurulan iĢbirliği Kazak dıĢ
politikasının üçüncü ayağını oluĢturmaktadır.
163
Kazakistan diplomasisinin ayırt
edici özellikleri, ulusal çıkarlarını korumadaki kararlılığıyla birleĢen esnekliği ve
tarafsız, çok yönlü ve dengeli bir konum almaktaki manevra kabiliyetidir. DıĢ siyaset
çizgisinin Ģu ya da bu bölgedeki tahmin edilemeyen geliĢmelere, küresel pazarda
değiĢen durumlara fazla bağımlı olamayacağını varsaymaktadır. Uygulamada, çok
yönlülüğün temel içeriği, tüm dünya ülkeleriyle ve uluslararası örgütlerle karĢılıklı
faydalı iliĢkiler kurmaktır.164
DıĢ politikayı sınır iliĢkileri üzerinden özetleyecek olursak 165, Çinli ve Kazak
liderler istikrarlı iliĢkiler ve uzun vadeli komĢuluk iliĢkisi geliĢtirebilmek için
1995‟te anlaĢma imzaladı. Çin 1996 yılının Temmuz ayında son nükleer testi
gerçekleĢtirdiğini açıkladı. Bu açıklama Kazaklar tarafından memnuniyetle
karĢılandı çünkü bu testlerden zarar görüyorlardı. Çin Kazakistan sınırının
çizilmesinde nihai tarih 1999 yılı oldu. Ancak Kazak tarafında belirsiz bir
güvensizlik vardı ve tansiyon aynı kaldı. Örneğin, 2010 yılında Pekin Çinli çiftçilere
ekin tarımı için bir milyon hektar Kazak arazisinin kiralanması için izin verilmesini
teklif etti. Kazakistan‟da bu olay büyük yankı uyandırdı, bu durumun Çinli göçünü
artırabileceği düĢünülerek protesto edildi. Sınır aĢan suların kullanımı da tartıĢmalı
bir konu idi. Durumun izlenmesi için 2000 yılında ortak bir komisyon kuruldu.
163
Burak Bilgehan Özpek ve Hasan Ali Karasar, “Bağımsızlık Sonrası Kazakistan Politikası”,
Bağımsızlıklarının 15. Yılında Türk Cumhuriyetleri, ed. Orhan Kavuncu ve Alaaddin Korkmaz,
TOBB, Ankara, 2008, ss.180-181
164
K.Tokaev, “ Uluslararası Topluluklarda Kazakistan”, Kazakistan Tarihi Makaleler, Rap. Mehmet
Saray,Türk Tarih Kurumu, Ankara,2007, s.188
165
Shirin Akiner, “Evolution of Kazakhstan‟s Foreign Policy: 1991-2011”, OAKA, USAK Yayınları,
Cilt 6, Sayı 12, Ankara, 2011, s.5‟ten özetle
89
Cherny ĠrtiĢ-Karamay kanalının bir kısmı Batı Çin‟de kalıyordu ve bu Kazakistan‟a
yakın alanlarda tahribat yapabileceği düĢünülerek kaygı yaratıyordu.
3.2. Radikal Ġslami Hareketler
Bağımsızlık sonrası Çin Kazakistan sınır iliĢkilerini Ģekillendiren önemli
bileĢenlerden biri bölge güvenliğini tehdit eden radikal dini hareketlerdir. Batı tipi
demokrasinin getirdiği kavramlar, metotlar ve parametreler yeni Orta Asya
ülkelerinin gelecek tahayyüllerinin birer parçası oldu. YetmiĢ yılı aĢkın süredir
komünist rejim ile yönetilmiĢ olma ve bir “Sovyet insanı oluĢturma” projesi
dahilinde toplumların o topluma özgü dini ve milli pratiklerini geri plana atması
kaçınılmaz olmuĢtur. Fiziki coğrafyasının sade bir yapıda olması, istilalara ve sosyal
etkileĢimlere kolayca maruz kalabilmesine yol açmıĢtır. Üzerinde yaĢadıkları
coğrafyada iki komünist rejim hakimiyet sürmekte ve bölgenin Ġslami kimliğinin
yaralanmasına sebep olmaktaydı. SSCB‟nin dağılması bölge halklarına bu yaralarını
tedavi etmeleri fırsatını verdi. Uzak kaldıkları batı medeniyetinin demokrasi insan
hakları, serbest piyasa ekonomisi gibi temel geliĢim noktalarını milli devletler
oluĢturabilme noktasında değerlendirmeye çalıĢmıĢlardır.
Sovyetler Birliği‟nin Afganistan‟ı iĢgali ve 1989‟da geri çekilmesi sonrası
Taliban rejimi Afganistan‟da iktidara gelmiĢti. Taliban rejiminin iktidarı yeni
cumhuriyetleri ve Çin Halk Cumhuriyeti‟ni rahatsız ediyordu. Doğu Türkistan‟daki
ayrılıkçı grupları Taliban‟ın da desteklediği tartıĢmaları canlandı. Özellikle 11 Eylül
2001 olayından sonra Çin DıĢiĢleri Bakanlığı terörizm konusunda Amerika BirleĢik
Devletlerinin çabalarını destekleyeceklerini ve kendilerinin de bu konuda onlardan
aynı hassasiyeti göstermelerini beklediklerini ifade etti. Bu açıkça Sincan Uygur
90
Bölgesine ve ayrılıkçı fikirlerin oluĢumuna referans vermekteydi. Hızla tedbirler
alınmaya baĢladı. Afganistan sınırı kapatıldı ve yabancı gazetecilerin giriĢi
yasaklandı. Doğu Türkistan ayrılıkçı hareketlerinin Afganistan menĢeili olduğuna
dair söylentiler yayılmaya baĢladı ve ardından 14 Kasım 2001‟de Pekin Uygur
muhalefetini resmen Usame Bin Ladin‟e bağladı. Terörist Ģebekelerle olan bu
iliĢkiler, 2002 Ocak‟ında yayınlanan on sayfalık bir belgede yayınlandı. Bu belgede
Pekin özellikle East Turkestan Opposition Party (Doğu Türkistan Muhalefet
Partisi)‟nin faaliyetlerini ortaya koyuyordu. Pek tanınmayan ikinci parti, Pekin‟e
göre, Bin Ladin Ģebekesine, Taliban‟a ve Özbekistan Ġslami Hareketi‟ne bağlı
olmaktadır. Bununla beraber söz konusu belge, bu özel grubun Çin topraklarında
herhangi bir saldırısından bahsetmemekte, bu da kuĢku yaratmaktadır. Buna rağmen,
Çinli makamlar, hiçbir küçük ayrıntı göstermeksizin bütün Uygur teĢkilatlarını,
Washington‟a karĢı savaĢan Ģebekelerle bağlantılı “teröristler” olarak göstermekte
tereddüt etmemiĢlerdir.166
Kazakistan ise bu dönemde Amerika BirleĢik Devleti‟nin Büyük Orta Doğu
Projesi benzeri bir “ Büyük Orta Asya Projesi” iması nedeni ile Rusya Federasyonu
ve Çin Halk Cumhuriyeti ile iliĢkilerinde kurduğu dengeyi Amerika BirleĢik Devleti
ile de kurmaya çalıĢmıĢtır. Bunda Nursultan Nazarbayev‟in dengeli dıĢ politika ilkesi
de etkili olmuĢtur. Ancak Çin‟in Uygur ayrılıkçı hareketlerine terörist vurgusu
yapması konusunda bir açıklamasına rastlanmamaktadır.
Kazakistan-Kırgızistan-Tacikistan hattındaki batı sınırının güvenliğinin
sağlanması Çin Halk Cumhuriyeti‟nin bölgedeki etkinliğini artıracak, TacikistanÖzbekistan ve Tacikistan-Afganistan iliĢkilerini doğrudan etkileyecek ve Çin‟in
166
Djalili ve Kellner a.g.e. s.441
91
coğrafi dezavantajını avantaja çevirecekti. Bağımsızlığının hemen ardından 19921997 yılları arasında Tacikistan‟da Ġslami Yeniden DoğuĢ Partisi‟nin muhalefetinde
bir iç savaĢ gerçekleĢti. Fakat 1998 yılında değiĢim olmuĢtur. Pek çok uluslararası
arabulucular sayesinde savaĢan taraflar arasında barıĢ ilan edilip, iktidar radikal
sloganlardan ve intikamdan vazgeçen muhalefete devlet görevlerinin %30‟nu
devretmiĢtir. Bu yine de tam bir çözüm olarak görülmemektedir. Tacikistan‟da halen
sosyo-ekonomik durum, yüksek suç oranı, siyasi istikrarsızlık (Tacikistan‟ın bütün
muhalif grupları barıĢ sürecine dahil edilmemiĢtir) gibi nedenler radikalizmin
patlaması için zemin oluĢturmaktadır. 167 Çin‟in batı komĢusu Tacikistan‟dan
gelebilecek bu tür bir akımın kendi ülkesinde özellikle Doğu Türkistan‟da
yükselmesi tehdidine karĢı özellikle ġangay BeĢlisi kapsamında tedbirler aldığını
görmekteyiz.
3.3. Doğu Türkistan Sorunu
1949 sonrasında Çin‟in geliĢtirmeye çalıĢtığı teritoryal temeldeki yapay ulus
anlayıĢına, ulusüstü kimlik olarak Ġslam ve ulusaltı kimlik olarak da Uygur etnik
kimliği bir tehdit teĢkil ediyordu. Bu nedenle Çin, özellikle merkezi kontrolü
arttırdığı dönemlerde, Marksist-Leninist idealler çerçevesinde Ġslamı ve Uygur etnik
kimliğini Ģiddetle bastırma yoluna gitti. Bilhassa Büyük Ġleri Atılım (1958-1962) ve
Kültür Devrimi (1966-1976) dönemleri, baskı politikalarının zirveye çıktığı
dönemler oldu. Bu dönemlerde Çin kültürü ülkedeki tüm kültürlerin en geliĢmiĢi ilan
167
Sergey N. AbaĢin, “ Orta Asya Köktendinciliğinin Kökenleri Hakkında Birkaç Söz”, Avrasya
Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, 2001, s. 282
92
edildi. 168 Mao‟nun ölümünden sonra etnik politikalarda yumuĢamalar görüldü ancak
bu 1989 Tiannanmen Olayları ile yeniden canlandı.
Ġki bölge dahilinde iki ülkenin iliĢkilerini bölgenin etnik yapısı doğrudan
etkilemektedir. Çin hükümeti tarafından baskı altında tutulan Müslüman nüfus,
bölgeye planlı olarak yapılan Han Çinlisi göçü politikasından muzdariptir. 1941
yılında bölgede %80 oranında Uygur (2.984.000 kiĢi), %5 Han Çinlisi (187 000 kiĢi)
bulunmakta iken, 2010 yılı istatistiklerine göre bu oranlarda ciddi bir değiĢiklik
olmuĢ Uygurlar %43.3 (9.348.470 kiĢi)‟e gerilerken iken Han Çinlileri %41 ile
(8 851 900 kiĢi) nüfusun neredeyse yarısına yaklaĢmıĢtır. Yine 2010 istatistiklerine
göre 21.813.334 kiĢi olan nüfusun %8.3 „ünü bölgede yaĢayan Kazaklar
oluĢturmaktadır.169 Türkistan‟ da yaĢayan 4,5 milyon Kazak, Kazakistan dıĢında
yaĢayan en büyük azınlık grubunu oluĢturmaktadır.170 Bağımsızlık öncesi ve sonrası
Sincan‟ın öteki önemli ulusal azınlığı olan Kazaklar ise, komĢu Kazakistan‟ın siyasal
geliĢimini yakından izlemektedirler. Ġlili olsun, Cungaryalı olsun, hatta birkaç bin
kiĢi de olsa Gansulu ya da Kingaylı olsun pek çok kimse, Rusya‟dan ya da Çin‟den
gelerek Orta Asya‟nın bu bölgesini kasıp kavurmuĢ sayısız “devrimler”den kaçmak
durumunda kalmıĢtır. Sincanlı Kazaklar‟ın pek çoğunun 1962‟de SSCB‟ye sığınmıĢ
akrabaları vardır. KopuĢ uzun sürmüĢtür, zira 1962 ile 1986 arasında her türlü temas
168
Turgut Demirtepe, Çin‟in YumuĢak Karnı Doğu Türkistan Sorunu, USAK Stratejik Gündem, 18
Temmuz 2011, EriĢim: 1 Mart 2014 (http://www.usakgundem.com/yazar/2183/çin‟in-yumuĢak-karnıdoğu-türkistan-sorunu-.html )
169
Arıkoğlu, a.g.m, s.56
170
Zharmukhamed Zardykhan, Kazakhstan and Central Asia: Regional Perspectives,Central Asian
Survey, 21(2),2002, s.177
93
kesilmiĢtir. Birkaç yıldan beri ise eski SSCB Kazakları Çin tarafında yaĢayan
ailelerini ziyaret edebilmektedirler. 171
Orta Asya‟da bağımsız eyaletlerin olması Çin sınırındaki Uygurların ve diğer
Müslüman Türklerin daha güçlü özerklik veya bağımsızlık istekleri Çin‟e yeni
güvenlik tehditleri oluĢturuyordu. Bu gruplar 1980‟lerde SSCB‟nin etnik siyasetinin
artıĢından güç almıĢlardı. Kazakistan ve Kırgızistan‟daki ayrılma yanlısı Uygurlar
Kırgız ve Kazak milliyetçiler tarafından seviliyor ve destekleniyorlardı. 1990‟ların
baĢında baĢlayan aktivizm atılımı, Çin tarafından uygulanan baskıyla Kazakistan ve
Kırgızistan‟daki otoriteler tarafından hızla engellendi. Çin hükümeti organize olan
her Uygur grubun asıl veya olası teröristler olduğunu iddia ediyordu.
172
Çin hükümeti Doğu Türkistan eyaletinin güvenliğini diğer eyaletlerden ayrı
tutmaktadır. Diğer eyaletlerde güvenliği silahlı polis kuvvetleri ile sağlarken, bu
eyalette
güvenliği
Halkın
KurtuluĢu
Ordusu
(People‟s
Liberation
Army)
sağlamaktadır. Eyaletin güneyindeki Tarım havzasında yer alan tarihi Lop Nor gölü
havzası da Çin Halk Cumhuriyeti için büyük bir önem taĢımaktadır. Çin‟in burada
Nükleer AraĢtırma Merkezi ve Atom Deneme Alanı bulunmaktadır. Kazakistan‟a
900 kilometre, Almatı‟ya 1200 kilometre uzaklıktadır. 1962 ile 1992 yılları arasında
38 deneme yapılmıĢ 1980 yılına kadar havada patlatılmıĢ ve çevreye büyük tahribat
vermiĢtir. Doğu Türkistan halkı 1969‟dan itibaren bu alanda yapılan denemelerden
171
Michel Jan, “Çin‟de YaĢayan Türkdilli Nüfusa Uygulanan Pekin Politikası”, Unutkan Tarih
Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Ed. Semih Vaner, Metis Yayınları, Ġstanbul, 1997, S.259
172
Martha Brill Olcott, Central Asia’s Second Chance, Carnegie Endowment for International Peace,
Washington D.C, 2005, ss.62-63
94
zarar görmüĢ ve günümüzde de görmektedir. Çin, bu alana günümüzde askeri güç
yerleĢtirmiĢtir.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟nin enerji güvenliğindeki yeri de görmezden
gelinemez. Sincan; Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan
ve Hindistan‟a sınırı olan bir bölge olarak 2008 yılında 167 ülke ile ticari, bilimsel ve
kültürel iliĢki kuran bir bölge haline gelmiĢtir. Sincan‟ın dıĢ ticaret miktarı 2008 yılı
itibariyle 22.217.000.000$ dır. Sincan, ülkenin tümünde çıkan petrolün %25‟inin
üretimini yapmakta, petrol rezervinin 1/4‟ini ve ülkede çıkan kömür rezervlerinin
2/5‟sini bünyesinde barındırmaktadır. Aynı zamanda enerji bağımlısı olan Çin‟in,
Orta Asya enerjisini ülkeye ulaĢtırabilmesi için önemli bir geçiĢ yeri rolü
oynamaktadır. Türkmenistan-Çin-Japonya doğal gaz anlaĢması veya baĢka bir
deyiĢle “ Enerji Ġpek Yolu”, bölgeyi Orta Asya‟dan Uzakdoğu‟ya açılan önemli bir
geçiĢ kapısı haline getirmektedir. 173
Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟ndeki Çin‟den ayrılma yanlısı aktivist hareketler
ve Çin tarafından toprak bütünlüğünü zedeleyici nitelikte olarak dünya kamuoyuna
ifade edilmektedir. 1997 yılının Ramazan ayında Gulca Ģehrinde cami ibadet eden
Doğu Türkistanlıları gençlerin tutuklanması üzerine ayaklanan halka Çin askerleri
ateĢ açmıĢ ve yüzlerce kiĢi hayatını kaybetmiĢtir. Yine aynı ay içerisinde Urumçi‟de
üç otobüse bombalı saldırı düzenlendi ve bu saldırılardan Uygur gruplar sorumlu
tutuldu. Bu olayların etkisini Pekin‟de 1997 ġubat‟ının son günlerinde bir otobüse
bombalı saldırı düzenlenmesi ve bunu da Doğu Türkistan Azatlık TeĢkilatı‟nın
üstlendiği ifade edilmesi pekiĢtirmiĢti.
Bütün bu olaylar üzerine bir Uygur
173
Rasim Özgür Dönmez, “GörünürleĢtirerek Görünmez Kılmak: Sincan Uygur Sorunu”,
OrtaAsya’da Siyaset ve Toplum: Demokrasi, Etnisite ve Kimlik, Der. M.Turgut Demirtepe,
USAK Yayınları, Ankara, 2012, s.152
95
diasporasının olduğu bilinen Kazakistan‟a baskılar artmaya baĢladı. Çünkü Rus
medyası Doğu Türkistan'da cereyan eden hadiseleri Kazakistan'da kurulu bulunan
Uygur dernek ve teĢkilatlarının organize ettiğinden bahsetmeye baĢlamıĢtı. Bu,
Kazakistan‟ın Çin Halk Cumhuriyeti ile olan tüm iliĢkilerini yıkıcı bir propaganda
olarak nitelendirirken, Kazakistan bu tür haberleri korkunç ve dehĢet verici
buluyordu. Ancak bu baskılar sonucu 20 Mart günü Almatı'daki Çin Halk
Cumhuriyeti Büyükelçiliği önünde gösteri yapan Uygur aktivistlerden üçü
tutuklanıyor ve Urumçi'deki bombalamalar ile ilgili olarak sorgulanıyordu. 174
1991‟deki bağımsızlığın ardından Çin ile diplomatik iliĢkilerin kurulması
ardından Kazak hükümeti Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin tek meĢru hükümet
olduğunu, Çin ve Tayvan'ın tek ve Çin sınırlarının topraklarının bölünmez bir parçası
olduğunu, kabul etti. Kazakistan Cumhuriyeti Hükümetinin Tayvan ile hiç bir resmi
iliĢkinin kurulmayacağını taahüt, resmi bir ifade olmamasına rağmen Doğu Türkistan
meselesine
müdahil
olmayacağını
bölücülük,
terör
ve
etnik
çatıĢmaya
karıĢmayacağını garanti etti. Güney komĢusunu memnun etmek ve güvenlik
taleplerinde bulunmasını engellemek için, Kazak Hükümeti sadece Kazak
yurttaĢlarının ve diğer akraba topluluklarının problemlerini görmezden görmekle
kalmayıp, aynı zamanda kendi sınırları içerinde, Doğu Türkistan Cumhuriyetinin
avukatlığını yaparak Çin aleyhine çalıĢanları Sincan Özerk bölgesine müdahil
olanları da engellemektedir. 175
Kazakistan Uygur sorununda genel olarak Çin‟i yatıĢtırıcı ve iki ülke arasında
iliĢkilerin geliĢtirilmesini engellememesi yönünde bir çabanın içerisindedir.
174
Hasan Ali Karasar ve Sanat KuĢkumbayev, Türkistan BütünleĢmesi Merkezi Asya’da Birlik
ArayıĢları 1991-2001, Ġstanbul, 2009, s. 100-101
175
Zardykhan, a.g.m, s.177
96
Kazakistan bu amaçla özellikle 90‟lı yılların ortalarından itibaren, ülkesindeki Uygur
azınlık ve örgütler üzerinde denetimlerini sıklaĢtırmıĢ, Haziran 1996‟da Çin ile
Ģüpheli ve suçluların iadesi konusunda bir anlaĢma imzalamıĢ, Çin‟den Kazakistan‟a
geçerek siyasal sığınma talebinde bulunan kiĢileri Çin‟e iade etmiĢtir. 176
Mayıs 2000‟de “Uygur KurtuluĢ Örgütü” üyeleri Sincanlı (Xinjiang) bir iĢ
adamını kaçırdıktan sonra US$100,000 miktarında parayı sınırları ötesinde fidye
olarak gasp etmiĢler, iĢ adamının yeğenini öldürmüĢler ve BiĢkek‟teki markette
bulunan Çin Mallarını ateĢe vermiĢlerdir. 25 Mayıs 2000‟de teröristler yukarıda
bahsedilen durumla ilgili çalıĢmalar yapmak için Kırgızistan‟a giden Xinjiang Halkı
Hükümeti‟nin (Xinjiang People‟s Government) ekibine saldırarak, bir kiĢinin
ölümüne iki kiĢinin de yaralanmasına neden olmuĢlardır. Suçlular daha sonra
Kazakistan‟a kaçmıĢlar ve aynı yılın Eylül ayında Alma-ata‟da kendilerini arayan iki
Kazak polisi öldürmüĢlerdir.177
3.4.Jeopolitik Konum ve Ekonomik ĠliĢkiler
Hazar Denizi‟ne doğru inen (okyanusların genel seviyesinin 28 metre altında)
ve güneyde ve doğuda yüksekliklerin bulunduğu ve birbirinden bir dizi çukurluk alan
ile ayrılan bir dizi sıradağın oluĢturduğu büyük bir anfitiyatro ile sınırlanan- batıdan
doğuya ve kuzeyden güneye 2000 kilometrelik- büyük bir çukurluk vardır ve bu
çukurluklardan doğuda bulunan Dzungari Kapısı Ortaçağ‟da Avrupa ve Ortadoğu
üzerine
gerçekleĢen
Moğol
akınlarının
güzergahı
üzerinde
idi. 178
Bugün
176
Haluk Alkan, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar Kazakistan
Özbekistan Kırgızistan Türkmenistan,Usak Yayınları, Ankara, 2011, S.81
177
http://www.china.org.cn/english/2002/Jan/25582.htm
178
Lacoste a.g.e s.265
97
Kazakistan‟ın Çin‟e açılan kapısı olan Dzungari Çin Halk Cumhuriyeti ile
Kazakistan arasındaki petrol jeopolitiğini gelecek yıllarda etkileyecektir.
Çin ile Kazakistan arasındaki ekonomik iliĢkilerin niteliği sınır iliĢkilerine de
yansımıĢtır. Kazakistan‟ın Çin ile ekonomik iliĢkilerinde de esnek ve ılımlı tavrı
görülmektedir. 1990‟ların ikinci yarısından itibaren Çin‟in çevreye yönelik
algılaması da tamamen değiĢmiĢtir. Bu yeni süreçte yeni tehditler ıĢığı altında
merkez-çevre yapısında çevreyi Hazar ve Orta Asya enerji havzaları oluĢturdu. 179 Bu
bağlamda Kazakistan‟ın bölgede hakimiyet alanı oluĢturmak isteyen Amerika
BirleĢik Devletleri ile olan iliĢkilerini mercek altına almıĢtır. Nazarbayev‟in ABD
gezisinin hemen ardından Çin‟in Kazakistan Büyükelçisinin, ABD‟nin Orta Asya
politikasının ülkesinin ekonomik geliĢimine ve komĢu ülkelerle yaĢanan sınır
sorunlarında, kendi çıkarlarına karĢı bir baskı unsuru olarak kullanılması
olasılığından duydukları endiĢeleri dile getirmesi dikkat çekicidir. Çin açıkça,
Kırgızistan‟dakine benzer bir Ģekilde, bölgede yeni ABD üssünün açılmasına yönelik
bir sürecin baĢlatılmaması konusunda Kazakistan hükümeti üzerinde baskı
kurmaktadır.180
4.
Çin
Halk
Cumhuriyeti-
Kazakistan
Cumhuriyeti
Sınır
AnlaĢmaları
Daha önce bahsedildiği üzere, Çin sınırların çizildiği antlaĢmaların eĢitsiz
olduğunu ısrar ile iddia etmektedir. Çin‟in bu retoriğinin bağımsız devletler ortaya
çıktığı zaman da sürdürdüğünü görmekteyiz. SınırdaĢ ülkeler ile düzenlemeler
yapılması yoluna gitmiĢtir. Kazakistan bu konuda da uyumlu bir tutum içinde konuya
179
180
Adıbelli, Pax Sinica a.g.e s.105-106
Alkan, a.g.e , s.82
98
yaklaĢmıĢ, iki ülke arasında baĢlayan görüĢmeler 20 Mart 1994‟te bir antlaĢmanın
imzalanması ile sonuçlanmıĢtır. Bu antlaĢmanın 2. maddesine göre, yetmiĢ sınır
noktasından yalnızca ikisinde, Saur-Tarbagatay dağları arasında kalan bölge ile
Aladağ dağlarının 48. ve 49. noktaları arasındaki kısımda çözüme ulaĢılamadığı
vurgulanmaktaydı. Bu konularla ilgili görüĢmeler Haziran 2000‟e kadar sürdü,
sonuçta Kazakistan 364 mil karelik bir alanı Çin‟e bıraktı. 181 20 Mart 1994 anlaĢması
sonrası Li Peng 25-28 Nisan 1994 tarihlerinde Kazakistan‟ı ziyaret etmiĢ ve
Nazarbayev ile görüĢme yapmıĢtır. Ġki taraf Çin-Kazakistan sınır bölgesi meselesi,
Çin‟in Kazakistan hükümetine kredi açması, Çin hükümetinin Kazakistan
hükümetine karĢılıksız yardım etmesi ve demiryolu taĢımacılığının müzakere
edilmesi gibi konularda anlaĢmalara varmıĢtır.” 182 Bu görüĢmeler de 2000 yılındaki
nihayete taĢımıĢtır.
Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra bölgesel iĢbirliği ve güvenlik
konularını içeren yeni birlik arayıĢları ortaya çıkmıĢtır. Yeni bağımsız olan devletler
bölgesel denge içerisinde daha sonra Amerika BirleĢik Devletleri‟nin de dahil
olacağı büyük güç rekabetinde kendilerine yer edinmeye çalıĢtı. BaĢta güvenlik
arayıĢı olmak üzere arayıĢların ilk meyvesi Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Beyaz
Rusya‟nın öncülüğü ile planlanan Bağımsız Devletler Topluluğu idi. Ġkincisi ise
1996‟da kurulan ġangay BeĢlisi ve daha sonra beĢli temelinde 2001 yılında kurulan
ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟dür.
181
182
Alkan,a.g.e s.82
Ekrem,N. Hidayet, a.g.m. s.139
99
4.1. Kazakistan ve Bağımsız Devletler Topluluğu
Bağımsız Devletler Topluluğunun kuruluĢu 8 Aralık 1991 tarihli Minsk
Deklerasyonu ve ardından Belovejsk AntlaĢması ve 21 Aralık 1991 Almaata
Protokolü ve imzalanması ile tamamlandı. Almaata protokolünü 15 eski Sovyet
devletinden 11‟i imzalamıĢtır.
8 Aralık 1991 tarihli Minsk AnlaĢması Rusya Federasyonu Devlet BaĢkanı
Boris Yeltsin, Ukrayna Devlet BaĢkanı Leonid Kravçuk ve Beyaz Rusya Parlamento
BaĢkanı Aleksandr ġuĢkeviç tarafından imzalandı. Üç lider Minsk AnlaĢması‟nın
takdimi niteliğindeki bir deklarasyonla öncelikle BDT‟yi kurma sebeplerini
açıkladılar. Buna göre:
1.
Yeni Birlik AnlaĢması taslağı görüĢmelerinin baĢarısız olması;
2.
Cumhuriyetlerin kendi bağımsız devletlerini oluĢturarak SSCB‟den
ayrılmaları;
3.
Merkezin dar görüĢlü politikalarının ülkede ciddi siyasi ve ekonomik
kriz yaratması;
4.
Birliğin birçok bölgesinde toplumsal gerilimlerin ve etnik çatıĢmaların
artması.
Bu nedenlerle üç lider kendilerini sorumlu sayarak BDT‟yi ilan eden
deklarasyonda ayrıca,
örgütün anlaĢma koĢullarını üstlenen diğer
Sovyet
cumhuriyetlerine de açık olduğu, topluluk üyesi ülkelerin nükleer silahlar üzerinde
100
ortak kontrol ve silahsızlanma baĢta olmak üzere Sovyetler Birliği‟nin imzaladığı
uluslararası antlaĢmalardan doğan tüm yükümlülükleri üstlendiği bildiriliyordu. 183
Almaata Protokolü olarak anılan belgenin resmi adı Minsk AnlaĢmasına Ek
Protokol‟dür. Bu protokol 21 Aralık 1991‟de Kazakistan‟ın baĢkenti Almaata‟da
Minsk AnlaĢmasını imzalayan üç ülke ve sekiz eski Sovyet cumhuriyeti tarafından
(Azerbaycan,
Türkmenistan,
Ermenistan,
Kazakistan,
Özbekistan)
imzalandı.
Kırgızistan,
Ancak
Moldova,
Tacikistan,
Azerbaycan
anlaĢmayı
parlamentosunda onaylamadığı için topluluk dıĢında kaldı. Protokolün imzalanması
ile eĢzamanlı olarak Almaata Deklarasyonu da imzalandı. Bununla yeni bağımsız
olmuĢ ülkelerin bağımsızlığını zedeleyecek durumlara karĢı alınacak tedbirler ve
uluslararası hukuka uygunluk konusundaki ilkeler yer aldı.
Uluslararası toplumun Sovyetler Birliği dönemindeki nükleer tehdidin devamı
konusunda endiĢeleri bulunmaktaydı. Bu nükleer silahlara sahip eski Sovyet
Cumhuriyetleri olan Beyaz Rusya, Kazakistan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna
arasında “Ortak Önlemler” antlaĢması imzalanmıĢtır. Bu anlaĢmayla, nükleer silaha
sahip olan dört eski Sovyet cumhuriyeti Sovyet stratejik silahlarının ortak bir
merkezi komuta altında toplanmasını, nükleer silahların ABD‟li uzmanlar
nezaretinde 1994‟e kadar merkez dıĢındaki cumhuriyetlerden taĢınmasını ve nükleer
silahların imhası için yapılan planların icrasını kararlaĢtırdı. Bu düzenleme ile
endiĢeler giderilmeye çalıĢıldı. 184
183
Fırat PurtaĢ, Rusya Federasyonu Ekseninde Bağımsız Devletler Topluluğu, BarıĢ, Ankara,
2005, s. 64
184
PurtaĢ, a.g.e s.66
101
AnlaĢma ve deklarasyonlar sonrası Kazakistan Cumhuriyeti Bağımsız
Devletler Topluluğu‟nun kurucu üyelerinden biri oldu. Bölgenin yeni bağımsız
devletleri Rusya Federasyonu öncülüğünde ikinci bir düzenlemeye gitti. 15 Mayıs
1992‟de Rusya‟nın isteği üzerine Özbekistan‟ın baĢkenti TaĢkent‟te Bağımsız
Devletler Topluluğunun bir organı olan Devlet BaĢkanları Konseyi toplandı. Bu
zirvede altı üye ülke (Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,
Tacikistan ve Ermenistan) Kollektif Güvenlik AnlaĢması‟nı imzaladılar. AnlaĢmanın
Birinci Maddesi; imzacı ülkelerin diğer ülkeleri hedef alan herhangi bir baĢka askeri
ittifaka ya da gruba katılmayacağı Ģartını getiriyordu. Ġkinci Madde; herhangi bir
imzacı tarafa bir tehdit söz konusu olduğunda üye ülkelerin derhal konuyu ele
almasını öngörmekteydi. AnlaĢmanın 4. Maddesi, anlaĢmaya taraf olan ülkelerden
birine yönelecek bir saldırının tüm taraf ülkelere yönelik bir saldırı sayılacağını
öngördüğü için kollektif güvenlik anlaĢması niteliğindedir. 185
Yeni bağımsız devletlerin toprak bütünlüğü ile ilgili kaygılarının Bağımsız
Devletler Topluluğu‟nun kurulması ile hem azaldığı hem de arttığı söylenebilir.
Kolektif Güvenlik AnlaĢması ile kaygılarda azalma olmuĢ ancak Rusya
Federasyonu‟nun BDT‟deki konumunun kaygıları artırdığı da söylenebilir.
Kazakistan bu bağlamda Rusya Federasyonu ile 25 Mayıs 1992 tarihinde yaptığı
Dostluk, ĠĢbirliği ve KarĢılıklı Yardım AnlaĢması‟yla sınırların değiĢmezliği ilkesi ve
Kazakistan‟ın toprak bütünlüğünü teyit etmiĢtir.186
185
PurtaĢ a.g.e. s.90-91
Utku Yapıcı, Sovyet Sonrası Coğrafyada Devlet ve Milliyetçilik: Estonya, Ukrayna ve
Kazakistan Örnekleri, Tan, Ankara, 2011, s.408
186
102
4.2. ġangay ĠĢbirliği Örgütü, Bölgesel Güvenlik ve Sınır AnlaĢmaları
Bağımsız Devletler Topluluğu‟na bir rakip olarak algılanması tartıĢmalı olsa
da bölgesel güvenlik ve iĢbirliği çabasının ikinci ürünü 1982‟de Çin Halk
Cumhuriyeti ile SSCB arasında görüĢmeler ile temellerinin atıldığı ifade edilen
ġangay BeĢlisidir. Sovyetler Birliği‟nin çökmesi ve yeni bağımsız ülkelerin oluĢması
ile görüĢmeler devam etmiĢtir.
GörüĢmeler sonucunda ilk zirve 26 Nisan 1996‟da ġangay‟da gerçekleĢtirildi
ve yeni yapı oluĢturuldu. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kazakistan,
Kırgızistan ve Tacikistan‟dan oluĢtu. Temel prensipleri, egemen devletlerin iç
iĢlerine karıĢılmaması, ayrılıkçılık, terörizm ve dini radikalizm ile mücadele
edilmesi, ABD'nin Ulusal Füze Savunma sisteminin (National Missile DefenceNMD) geliĢtirme çabalarının onaylanmaması, Güney Asya'da nükleer silahlanma
yarıĢından duyulan kaygı, örgüte üye ülkeler arasında siyasal, ekonomik,sosyal ve
kültürel iliĢkilerin geliĢtirilmesi ve devlet baĢkanları,dıĢiĢleri bakanları, savunma
bakanları ve çeĢitli çalıĢma grupları arasında rutin toplantılarla üye ülkeler arasındaki
iletiĢim kanallarının geliĢtirilmesi olarak belirlendi. 187
Sovyet hegemonyasından yeni çıkmıĢ ve bağımsızlığını yeni edinmiĢ olan
Kazakistan ve diğer Orta Asya cumhuriyetlerinin bu beĢliye katılmasının bazı
nedenleri bulunmaktadır. Ġlki Bağımsız Devletler Topluluğu aracılığı ile kendisini
Sovyetler Birliği‟nin mirasçısı olarak ifade eden Rusya Federasyonu‟nun yeniden
ülkeleri üzerinde etkili olmasından duydukları açık endiĢedir. Çin, bu ülkeler için bir
187
Gökhan Telatar, “ġangay ĠĢbirliği Örgütü: 21. Yüzyılın Bölgesel Global Çekim Merkezi”,
Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve Ġlhan Güllü, TASAM Yayınları, Ġstanbul, 2005,
s.165
103
alternatif niteliği taĢımasa da denge unsuru olabilecek bir nitelik taĢımaktaydı. Bu
yönü ile ġangay BeĢlisine katılmak endiĢelerini azaltacak bir giriĢim olmuĢtur. Ġkinci
neden ekonomik olarak Çin ve Rusya‟ya ihtiyaç duymalarıdır. Üçüncü sebebi,
özellikle Tacikistan‟da 1992-1997 yıllarında yaĢanan iç savaĢ ve bu savaĢta bir Ġslam
devleti kurmak amacıyla hareket ettiğini belirten Ġslami Yeniden DoğuĢ Partisi‟nin
de muhalefet safında savaĢması, iç savaĢın kendi ülkelerine de sıçrayacağından
endiĢe eden Orta Asya rejimlerinin iç güvenlik kaygısıdır.188
Zirveye katılan Çin, Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan ve
Tacikistan “ Sınır Bölgelerindeki Askeri Alanlarda Güven Artırıcı Önlemlere ĠliĢkin
AntlaĢma”yı imzaladı. Bu aynı zamanda ġangay Deklarasyonu olarak da
anılmaktadır. Buna göre taraflar, aralarındaki uzun süreli iliĢkileri geliĢtirmelerinin
beĢ devletin de çıkarına olduğu hususunda hemfikir olarak birbirlerine karĢı güç
kullanmamayı ve güç tehdidinde bulunmamayı taahhüt etmiĢlerdir. 2. maddede iyi
komĢuluk, dostluk, sınırda huzur ve güvenlik için alınacak tedbirleri sıralarken
öncelikle sınırda askeri güçlerle ilgili bilgi değiĢiminin önemine vurgu yapmıĢlardır.
Bilgi değiĢiminin içerisine, büyük çaplı askeri faaliyetler, askeri güçlerin olağanüstü
durumlarda yer değiĢtirmeleri ve sınır çizgisine doğru geçici olarak 100 km‟den daha
yakına gelmeleri halinde (Rusya-Çin doğu sınırında nehir üzerindeki askeri savaĢ
gemileri de aynı Ģekilde) karĢı tarafa haber verilmesi girmektedir. Ġki ülke askeri
personeli arasında askeri tatbikatlara gözlemci daveti tehlikeli askeri faaliyetlerin
önlenmesi konusunda iĢbirliği yoluyla dostane iliĢkiler kurulması kararlaĢtırılmıĢtır.
3. maddede askeri-teknik bilgilerin diğer tarafın bilgisi veya onayı olmadan üçüncü
bir tarafla paylaĢılamayacağı, anlaĢmaya son verilse bile bu kurala uymaya devam
188
Telatar a.g.m. s.165
104
edecekleri hükme bağlanmıĢtır. 4. maddede sınırdan ne kadar kilometre uzaklıkta ne
kadar askeri büyüklükte bir tatbikat yapılabileceği, 5. maddede ise askeri
faaliyetlerin en az 10 gün önceden yazılı ve diplomatik kanalla karĢı tarafa
bildirileceği belirtilmiĢtir. AnlaĢma süreyle sınırlı değildir. Tarafların 6 ay önceden
yazılı ve diplomatik Ģekilde bildirmek suretiyle askıya alma ve çekilme hakkı vardır.
AnlaĢmanın tek ülke kalana kadar ve Çin çekilmediği sürece yürürlükte kalması
hükme bağlanmıĢtır.189
Ġkinci zirve 24 Nisan 1997 „de Moskova‟da yapıldı. Bu zirve sonucunda da
“Sınır Bölgelerindeki Askeri Güçlerin Çok Taraflı Olarak Azaltılmasına ĠliĢkin
AnlaĢma” imzalanmıĢtır. AnlaĢma ile Çin ile dört eski Sovyet cumhuriyeti arasındaki
sınır boyunca silahsızlanmanın gerçekleĢtirilmesi amaçlanmıĢtır. Ayrıca güç
kullanılmaması, güç kullanılması tehdidinde bulunulmaması, tek taraflı üstünlük
arayıĢında olunmaması da Moskova Zirvesi‟nde mutabakata varılan konular
arasındadır. 190
Kazakistan‟ın CumhurbaĢkanının daveti üzerine BaĢkan Jiang 3 Temmuz
1998‟de Kazakistan‟ı ziyaret etti ve üçüncü kez yapılan beĢ ülke üçüncü kez zirveye
katıldı. Almatı Zirvesi‟nde üç Ģeytani güç olarak nitelendirilen ayrılıkçılık, dini
radikalizm ve terörizmin üzerinde durulmuĢtur. Söz konusu senelerde Rusya
Çeçenistan ile savaĢ halindedir. Çin ise Doğu Türkistan ile ilgili kaygılıdır. Dini
radikalizm yani köktendinciliğin Orta Asya‟da yükselmesinin temelde üç sebebi
vardır: Ġlk olarak, Ġslam‟ın Orta Asya‟da yükseliĢinde Sovyetler Birliği‟nin
Afganistan‟ın sosyalist hükümetine destek amacıyla bu ülkeye yaptığı askeri
189
190
Bekcan, a.g.e, S.92-93
Telatar a.g.m. s.167
105
müdahale sonrası 1980‟lerde ABD liderliğindeki uluslararası kamuoyunun
komünizmin panzehiri olarak gördüğü Ġslam‟a maddi ve manevi desteği büyüktür.
Ġkincisi, SSCB‟nin dağılmasının ardından kurulan veya bağımsızlıklarını kazanan
devletlerin, dini, kendilerini eski sosyalist sistemden ayıran ve ortaya çıkan kimlik
boĢluğunu dolduran bir temel unsur olarak görmeleridir. Üçüncü olarak, 1980‟ler ve
90‟larda bölgenin sosyo-ekonomik bir kriz içerisinde olması marjinal akımların
geliĢmesini sağlamıĢtır.191 Bu zirve esnasında Kazakistan ile Çin sınır sorunlarının
çözümüne yönelik görüĢmeleri neticelendirmiĢ ve 1994 yılında imzalanan sınır
anlaĢmasını temel alan yeni bir anlaĢma imzalayarak iki ülke arasındaki sınır
ihtilaflarının nihai çözümüne giden yolda önemli bir adım atmıĢlardır. 192
ġangay BeĢlisinin dördüncü zirvesi 24 Ağustos 1999‟da BiĢkek‟te gerçekleĢti
ve bu zirvede de üç temel tehdit ile bağlantılı olarak güvenlik riskleri tartıĢıldı.
Çin‟in Kırgızistan ile olan sınır sorunları çözüldü. Alınan kararlara göre uluslararası
güvenlik
planlaması;
dünya
ekonomisinin
sağlamlaĢtırılması,
yoksulluğun
azaltılması, sosyo-ekonomik seviyenin yükseltilmesi ve ekonomi, çevre, enerji ile
istihbarat güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra birliğe üye ülkelerin nüfusu ve
sınırlarının doğal ya da teknolojik felaketlere karĢı korunması konularından bağımsız
olmamalıdır. Üye devletler; genel kabul görmüĢ uluslararası yasalar kapsamında,
1.
Uluslararası bütün sorunlara dengeli yaklaĢım,
2.
Her devletin; kendi tarihsel deneyim ve ulusal nitelikleri çerçevesinde;
kalkınma konusunda kendi yolunu bağımsız bir biçimde çizmesinin,
191
192
Bekcan a.g.e. s.112-113
Telatar a.g.m s.168
106
ülke güvenirliğini ve ulusal onurunu korumasının ve uluslararası
meselelere eĢit Ģartlarda katılımının garanti altına alınması,
3.
Uluslararası ya da bölgesel uyuĢmazlık ve krizlerde; diplomatik ve
politik yollardan, uluslararası yasalar ve ilkeler ile tüm tarafların yasal
çıkarları göz önünde bulundurularak uzlaĢmanın sağlanması,
4.
Kültür ve medeniyet
farklılıklarının koruma altına alınması,
medeniyetler ve dinler arası diyalogu hedefleyen giriĢimlerin
desteklenmesi
unsurlarını
sağlayacak
bir
güvenlik
yapısının
kurulmasını savunmaktadır. 193
Özbekistan Ġslami Hareket‟inin 1999 yılı Ağustos ayında gerçekleĢtirdiği
saldırı terörizme yapılan vurguyu artırdı ve beĢliyi yeni önlemlere dikkat çekmeye
zorladı.
5 Temmuz 2000 tarihinde DuĢanbe‟de toplanan zirve sonrası Çin ile
Tacikistan‟ın sınır problemi çözümlenmiĢ ve Çin‟in Kazakistan, Kırgızistan ve
Tacikistan ile olan güvenlik sorunu büyük ölçüde bitmiĢ, Özbekistan‟a gözlemci
statüsü verilmiĢtir.
2001 yılına gelindiğinde ġangay BeĢlisi amacına büyük ölçüde ulaĢmıĢ ve
sınır problemleri çözülmüĢtür. 14-15 Haziran 2001‟de Özbekistan‟ın da katılması ile
Ģekil değiĢtirmiĢ ve ġangay ĠĢbirliği Örgütü olarak ĢekillenmiĢtir. 7 Haziran 2002‟de
St. Petersburg Zirvesi yapılmıĢ ve ġĠÖ ġartı kabul edilmiĢtir.
5 Haziran 2001‟de kurulan ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟nün ana hedefleri, üye
ülkeler arasındaki karĢılıklı güveni ve iyi komĢuluk iliĢkilerini güçlendirmek,
siyasette, ticarette ve ekonomide, kültür, eğitim, enerji, taĢımacılık, turizm, çevrenin
193
BarıĢ Adıbelli ve Asım Memmedov, Kan Kırmızısı Devrim, Bilim Gönül Yayınları, Ġstanbul,
2010, s.196-197
107
korunmasında etkili iĢbirliğinin artırılması; kalıcı barıĢın sağlanması, bölgede
güvenlik ve istikrarın sağlanması, yeni demokratik adil ve rasyonel siyasi ve
ekonomik bir düzenin kurulması için ortak çaba gösterilmesidir. 194 Hem ülkelerin iç
güvenliği, hem de bölgesel güvenliğini garanti altına alabilmek için 15 Haziran 2001
tarihinde terörizm, ayrılıkçılık ve aĢırıcılık ile mücadele için bir ġangay ġartı195 da
düzenlenmiĢtir. Bu Ģartta terörizm, köktendincilik ve ayrımcılık kapsamına girecek
suçlar tanımlanmıĢtır.
ġartın 1. Maddesinin 1/b bendinde örgüt üyesi ülkelerin terörizme bakıĢ açısı
ve terörist eylemler karĢısında izlenecek yol Ģu Ģekilde özetlenir: “Bir sivilin ya da
silahlı çatıĢmalarda aktif olarak yer almayan herhangi bir kiĢinin ölümüne ya da ağır
yaralanmasına sebep olacak Ģekilde kasıtlı yapılan herhangi bir eylem ya da bir
malzeme tesisine önemli derecede zarara sebep olacak herhangi bir eylem; aynı
zamanda bu eylemi organize etmek, planlamak, eyleme yardım etmek, suç ortaklığı
yapmak; bu eylemin amacı, doğası gereği ya da bağlam gereği halkın gözünü
korkutmak, halkın güvenliğini ihlal etmek ya da kamu yetkililerini ya da uluslararası
bir organizasyonu böyle davranmaya zorlamak ya da herhangi bir eylemden
kaçınmak olduğunda Tarafların ulusal yasalarına uygun olarak bu eylem hakkında
kovuĢturma açılır.”
Aynı maddede ayrılıkçılık ve cezai süreci "Bir devlet'in toprak bütünlüğünü
ihlal etmeye yönelik olarak topraklarının herhangi bir kısmının ilhak edilmesi ya da
devlet'in parçalanması dâhil Ģiddete dayalı olarak gerçekleĢtirilen her türlü eylemi ve
bu eylemlerin planlanması, hazırlanması ve bunlara iĢtirak edilmesi durumlarını
194
Brief Introduction to Shanghai Cooperation Organization, http://www.sectsco.org/EN123/brief.asp
(EriĢim 6 Mart 2014)
195
http://www.sectsco.org/EN123/show.asp?id=69
108
ifade etmekte olup bahsi geçen eylemler Tarafların ulusal yasaları uyarınca cezai
iĢleme tabidir.” ibaresi ile ifade edilir iken, köktencilik ve cezai yaptırımı “Ģiddet
kullanarak yönetimi ele geçirmek ya da yönetimi elinde tutmak ya da bir Devletin
anayasal rejimini Ģiddet kullanarak değiĢtirmeyi amaçlayan herhangi bir eylemdir.
Aynı zamanda yukarıda belirtilen amaçlara hizmet etmek için yasadıĢı silahlı
oluĢumların organizasyonu, bu organizasyonlara katılma, halkın güvenliğine vahĢice
tecavüzde bulunma gibi eylemler de Tarafların ulusal yasaları uyarınca cezai iĢleme
tabidir.” cümlesi ile tanımlanmıĢtır.
ġartın 6. Maddesi bu üç konu ile ilgili olan iĢbirliğini on ana baĢlık altında
toplar.
1.
Bilgi paylaĢımı.
2.
Operasyonel araĢtırma eylemlerini içeren ricaların yerine getirilmesi;
3.
Bu sözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen eylemlerin önlenmesi,
tespit edilmesi ve bastırılması için hem fikir olunan önlemlerin geliĢtirilmesi ve
uygulanması, aynı zamanda uygulamanın sonuçları üzerine karĢılıklı bilgi paylaĢımı;
4.
Diğer
Tarafları
hedefleyecek
Ģekilde
gerçekleĢtirilecek,
bu
SözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen eylemleri kendi topraklarında önlemek,
tespit etmek ve bastırmak için alınan önlemlerin uygulanması;
5.
Bu SözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen suçların iĢlenmesi
amacıyla herhangi bir kiĢiye ve/ya da organizasyona herhangi bir Ģekilde yardım
edilmesini ya da silah ve mühimmat tedarik edilmesini ve finansmanını önlemek,
bunu saptamak ve bastırmak için alınan önlemlerin uygulanması;
109
6.
Bu SözleĢmenin 1. (1) Maddesinde bahsedilen suçların iĢlenmesi
amacıyla kiĢileri eğitmeyi amaçlayan eylemleri önlemek, bu eylemleri tanımlamak,
bastırmak, yasaklamak ya da bu eylemlere son vermek için önlemlerin alınması
7.
Düzenleyici
yasal
düzenlemelerin
ve
bunların
pratik
olarak
uygulanmasıyla ilgili bilginin alıĢ-veriĢi
8.
Bu sözleĢmenin 1. (1) maddesinde bahsedilen eylemlerin önlenmesi,
tanımlanması ya da bastırılması alanında deneyimlerin paylaĢılması
9.
Uzmanlarının değiĢik Ģekillerde eğitilmesi, yeniden eğitilmesi ve terfi
ettirilmesi
10.
Bu
sözleĢmenin
1.
(1)
maddesinde
bahsedilen
eylemlerin
bastırılmasında uygun olduğu Ģekilde pratik yardımı ve bundan doğacak sonuçları
hafifletmeyi de içerek Ģekilde Tarafların karĢılıklı muvafakatıyla diğer iĢ birliği
türlerinde anlaĢmalar akdedilmiĢtir. Bu anlaĢmalara SözleĢmenin ayrılmaz bir parçası
olacak Ģekilde uygun protokollerle resmiyet kazandırılacaktır.
10 Mayıs 2002‟de DıĢiĢleri Bakanı Tang Jiaxuan ve Kazakistan DıĢiĢleri
Bakanı Tokayev Pekin‟de Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti arasında Çin- Kazakistan sınırının belirlenmesi konusunun
nihayete erdirilmesi konusunda sembolik bir anlam taĢıyan Çin-Kazak Sınırının
Belirlenmesi protokolünü imzaladı. Ardından 12 Eylül 2002‟de Çin ve Kazakistan
Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti arasında ÇinKazakistan Sınır AĢan Nehirlerin Kullanımı ve Koruması ĠĢbirliği AnlaĢması
imzaladı. 23 Eylül 2002‟de anlaĢma yürürlüğe girdi. AnlaĢma uyarınca iki taraf ülke
110
Sınır aĢan Nehirler Ortak Komisyonu kuracak, komisyonun çalıĢmalarını
düzenleyecek ve anlaĢmanın uygulanması ile ilgili problemleri çözecektir.
Hâlihazırda her iki taraf da ortak komisyonun kurulması için hazırlık yapacaktır. 196
Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan,
Tacikistan ve Özbekistan‟dan oluĢan ġangay ĠĢbirliği Örgütüne gözlemci statüsünde
devletler de dahil olmuĢtur. 17 Haziran 2004 TaĢkent Zirvesi‟nde Moğolistan, 5
Temmuz 2005 Astana Zirvesi‟nde Hindistan, Pakistan ve Ġran‟a gözlemci statüsü
verildi.
Çin‟in Orta Asya iliĢkilerinde çok yönlü bir yaklaĢım izlediği bilinmektedir.
Buna en açık örnek Çin-Kazak ĠĢbirliği‟nin Ģekillendirdiği Çin-Kazak Ġyi KomĢuluk
Dostluk ve ĠĢbirliği AntlaĢmasıdır.
Çin in 2006 ĠĢbirliği Stratejisi kapsamında
yapılan bu anlaĢma ve strateji, iki ülke arasındaki etkili iĢbirliğini korumak için Çin
liderliğinde altı öncelik sunmuĢtur. Birincisi, güvenilir iliĢkiler ve siyasal dayanıĢma
(tarafların temel çıkarları ile alakalı sorunlarda yüksek mertebeli anlaĢmaları ve ortak
dayanıĢmayı artırmak) geliĢtirmektir. Ġkincisi, ekonomik alanda ve ticarette (iki ülke
baĢbakanları ve aynı zamanda Çin-Kazakistan iĢbirliği komiteleri ve alt komiteleri
arasında toplantılar düzenlemek) karĢılıklı fayda esaslı ortaklıklar yaratmaktır.
Üçüncüsü kiĢiler ve kültürler arası ortaklıkları geniĢletmek( eğitim, Kazak öğrenciler
için bursları artırmak, turizm, sağlık ve medya)tir. Dördüncüsü bilim teknoloji ve
yeniliklerde ortaklıklar oluĢturmaktır. BeĢincisi, güvenlik iĢbirliğinde ortaklıklar
yaratmak (üç Ģer güç, aĢırıcılık, ayrılıkçılık ve terörizm ile mücadele etmek) ve
196
“China‟s Territorial and BoundaryAffairs”
http://www.fmprc.gov.cn/eng/wjb/zzjg/tyfls/tyfl/2626/t22820.htm (EriĢim 12.02.2014)
111
sonuncusu uluslararası arenada karĢılıklı dayanıĢma ve iĢbirliğinden emin
olmaktır.197
Kazakistan
ġangay
ĠĢbirliği
Örgütü
bünyesinde
sınır
güvenliğini
sağlayabilmek ve üye ülkeler ile iliĢkilerini güçlendirebilmek adına atılan adımlara
olumlu yanıtlar vermiĢ ve askeri iĢbirliği kapsamında yapılan bir çok askeri tatbikata
kimi zaman katılımcı olarak kimi zaman da ev sahibi ülke olarak katılmıĢtır.
ġĠÖ‟nün güvenlik ve istikrarın sağlanması hususunda iĢbirliği amacı, üye
devletlerarasında özellikle anti terör konusunu içeren çeĢitli tatbikatların yapılması
yoluna götürmüĢtür. ġĠÖ tatbikatları belli bir senaryoya göre yürütülmektedir.
Genellikle bu senaryolar, bir önceki tatbikattan sonra bölgede geliĢen olaylara göre
tasarlanır. Dolayısıyla bu tatbikatlar, sadece antrenman niteliği taĢıyan ve üye ülkeler
arasındaki iĢbirliğini göstermeyi amaçlayan tatbikatlar değil, aynı zamanda somut bir
olaya karĢı mücadele etmeye yönelik yapılan gövde/güç gösterileridir.198
Bu tatbikatlar Kazakistan- Çin iliĢkilerini yakından ilgilendirmektedir. 6-12
Ağustos 2003 tarihlerinde yapılan ĠĢbirliği 2003 ve Vzaimodeystvie 2003 tatbikatları
bunlardan ilkidir. Birinci aĢaması Kazakistan, ikinci aĢaması Çin Halk Cumhuriyeti
Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟nde Ġnin Ģehri yakınlarında yapıldı. YaklaĢık 1300
asker katıldı. Özbekistan dıĢındaki tüm ülkeler katıldı. Tyan-ġan-1-2006 kodlu
tatbikat ikinci tatbikattır. 24-26 Ağustos 2006 tarihleri arasında yapılan bu tatbikatın
ilk aĢaması Kazakistan‟ın Zharkent kentinde, ikinci aĢaması da yine Ġnin Ģehrinde
yapılmıĢtır. Yalnızca Kazakistan ve Çin Halk Cumhuriyeti katılmıĢtır. Bu tatbikat
197
Timur Dadabaev, “Chinese and Japanese Foreign Policies towards Central Asia From A
Comparative Perspective”, The Pacific Review, 2014, s.11-12
198
Nogayeva a.g.e s.250
112
Çin uzmanlarına göre büyük bir sembolik önem taĢımaktadır. Bu tatbikatlar ülkeler
arasında güvenlik alanındaki güveni yansıtmakla birlikte, bunlar sayesinde " taraflar
siyasi ve psikolojik engelleri aĢabilmektedirler. 13-25 Eylül 2010 tarihlerinde yapılan
BarıĢ Misyonu adlı tatbikatlara da yine Özbekistan dıĢında tüm ġĠÖ ülkeleri
katılmıĢtır. Bu tatbikat Güney Kazakistan'da Matybulak poligonunda 5 bin askerin
katılımıyla yapılmıĢtır. Tatbikatı önemli kılan faktörlerden ilki bu dönemde Nisan
2010 „da Kırgızistan'da iktidar değiĢiminden kaynaklanan ve ülkeyi iç savaĢın
eĢiğine taĢıyan olayların etkisi sürmesidir. Ġkinci faktör de Afganistan‟ın
istikrarsızlık içerisinde olması, uyuĢturucu trafiğinin ve üye ülkelerin birinde çıkan
çatıĢmanın tüm bölgeye yayılmasının önlenmesidir. 199
Bu tatbikatlardan Kazakistan sınırında yapılan Tyan-ġan-1- 2006 kodlu
tatbikatın önem arz ettiğinden bahsedilmiĢti. Tatbikatın ilk aĢamasının yapıldığı
Zharkent Ģehri Kazakistan Cumhuriyeti‟nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile olan
sınırında bulunmaktadır. 1882 yılında kurulmuĢtur. 1942‟den 1991‟e kadar Ġkinci
Dünya SavaĢında büyük kahramanlıklar göstermiĢ ve 1941‟de savaĢta ölmüĢ olan
Ivan Panfilov‟un adı ile anılmıĢtır. 35 bin kiĢiye yakın kiĢinin yaĢadığı Ģehir Çin
sınırına 30 kilometre uzaklıktadır. Tatbikatın ikinci kısmının yapıldığı Ġnin (Yining)
Ģehri ile komĢudur, Ġli bölgesine ve 1997 yılında yaĢadığı katliamla tanıdığımız
Kulca Ģehrine oldukça yakındır. Bölgenin bir kısmı dağlıktır ve sınırı geçirgen bir
özellik taĢır. Özellikle dağlık bölgenin kontrol edilmesi oldukça zordur. Çin‟in Orta
Asya‟ya açılan en önemli kapısı ve geçiĢ Zharkent yakınındaki sınır kapısıdır. Bu
sınır kapısı Sovyetler Birliği döneminde kapalı kalmıĢ bu nedenle de bölgedeki
Kazak ve Uygur halkları Çin etkisinden uzak kalmıĢlardır. Sadece Çin‟den değil,
199
Nogayeva a.g.e s.250-253‟den özetle
113
Sovyet etkisinden de coğrafi uzaklık nedeniyle etkilenmemiĢlerdir. Uygur nüfusun
çoğunlukta
olduğu
bu
bölgeyle
Avrupalı
bazı
örgütler
çok
yakından
ilgilenmektedir.200
200
BarıĢ Adıbelli, Çin’in Avrasya Stratejisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2007, S.252253‟den özetle
114
SONUÇ VE TARTIġMA
Devletlerarası sınırların oluĢumu bireylerin geliĢim süreci ile doğrudan
ilgilidir. Bireylerin kimlik oluĢumu süreci ihtiyaçlar hiyerarĢisinin ikinci basamağı
olan güvenliğini sağlama ihtiyacından etkilenmektedir. Güvenlik ihtiyacı birincil
düzeyde fiziksel tehlikelere karĢı kiĢiyi tehdit algısını ortadan kaldırmaya
zorlamaktadır. Bunun bir sonucu olarak kiĢi öncelikle fiziksel, buna bağlı olarak
psikolojik sınırlarını oluĢturmaya baĢlayacaktır. Birincil düzeyde yalnızca kendine
yönelik tehditleri önlemeye çalıĢırken toplumsallaĢması ile birlikte grup kimliğine
sahip olabilmek adına bu kimliğin belirleyici kriterleri dâhilinde yine öncelikle
fiziksel daha sonra da psikolojik sınırlar koymaktadır. Grubun niteliği değiĢtikçe
kriterler ve sınırlar da değiĢmektedir. SiyasallaĢmıĢ olan insanın bir siyasi birim olan
devleti oluĢturması sonrasında devleti oluĢturan üç ana unsur özünde sınırları teĢkil
etmektedir. Thomas Hobbes egemenlik unsuru ile sınır koyma ihtiyacı iliĢkisini
“Doğal olarak özgürlüğü ve baĢkalarına egemen olmayı seven insanların, devletler
halinde yaĢarlarken, kendilerini tabi kıldıkları kısıtlamanın nihai nedeni, amacı veya
hedefi, kendilerini korumak ve böylece daha mutlu bir hayat sürmek; yani insanları
korku içinde tutacak ve onları ceza tehdidiyle, ahitlerini ifa etmeye ve doğa
yasalarına uymaya zorlayacak belirgin bir güç olmadığında, insanların doğal
duygularının zorunlu sonucu olan o berbat savaĢ durumundan kurtulmaktır.” sözü ile
ifade etmiĢtir. Feodalizmin zayıflaması ile Avrupa‟da modern devlete geçiĢ
baĢlamıĢtır ve devleti oluĢturan unsurların içini dolduran kavram sayısında artıĢ
olmuĢtur. Bu artıĢın ana sebebi artık kilisenin ve feodal beylerin etkisinde olmayan
bireylerin ihtiyaç-özgürlük dengesi bağlamında sınırlarını aĢmasıdır.
115
Çok uluslu, çok kültürlü imparatorluklarda uluslar kendi özlerini muhafaza
edebilmek için grup kimliği sınırları belirlerken, bu büyük çatı altında da dıĢ
tehditlere karĢı kendi kale ve surlar yapmak yolu ile sınırlarını belirlemiĢlerdir.
AĢılması zor gözüken bu yapılardan bazıları öylesine sağlam yapılmıĢtır ki
günümüze kadar ayakta kalmıĢtır. Ulus devletlerin oluĢması sonrası bahsedilen
tiplerdeki fiziki sınır belirleyicileri kullanılmaya devam edilmiĢtir. Uluslararası
ticaretin, insan akıĢının dünyayı küreselleĢmeye taĢıması ile kiĢisel ve toplumsal
sınırların belirginliği tartıĢılır oldu. Ġkinci Dünya savaĢı sonrasında uluslararası
iliĢkileri belirleyen temel kavramların değiĢmesi ile bu durum gözle görülür bir hal
aldı, sınırlar salt coğrafi bir kavram olmaktan çıktı ve devletler üstü ve devletlerarası
örgütler, jeopolitik yaklaĢımlar kapsamında konumlanmaya baĢladı. Soğuk SavaĢ
sonrası sınırların değiĢmezliği ilkesi eski önemini kaybetmiĢ gibi göründü ve buna
bağlı olarak bölgesel çatıĢmalarda artıĢlar gözlendi. Günümüzde teknoloji yolu ile
kiĢilerin özel alan sınırları dahi anbean takip edilebilmekte ve savunmayı
zorlaĢtırmaktadır. SavaĢ endüstrisinin tank top tüfek gibi konvansiyonel silahlara
nükleer silahları eklemesi bölgesel çatıĢmaların tüm dünyayı etkileyen savaĢlara
dönüĢmesinde belirgin bir rol oynadı. Bütün bu dönüĢüm ve değiĢimler sınır
çalıĢmalarının da araĢtırma alanını geniĢletmiĢtir. Sosyal bilimlerin pozitif bilimler
ile yarıĢır bir hale gelmesiyle de geleneksel sınır çalıĢmalarında coğrafya bilimine
antropoloji, hukuk, etnoloji, ekonomi, psikoloji gibi bilimler eĢlik etmeye
baĢlamıĢtır.
Uluslararası hukuka göre kara sınırlarının saptanmasının tek yolu antlaĢma
yapılmasıdır. Günümüzde mevcut sınırların korunması genel bir uluslararası hukuk
kuralıdır ve bu kural yoluyla çatıĢmalar önlenmeye, etnik yönden homojen olmayan
116
bölgelerde nüfus aktarımı ve etnik temizlik giriĢimlerinin yolu kapatılmaya
çalıĢılmaktadır. ġüphesiz küçük çatıĢmalar olarak görülen bu çatıĢmaların soykırıma
dönüĢebilmesi günümüzde mümkündür.
Orta Asya coğrafyasında ulusları birbirine bağlayan en önemli unsur ortak
tarihsel bağlardır. Bu bağlar, içinde dil, etnik yapı ve sosyo-kültürel öğeler gibi
Ģekillendiricileri barındırır. Bu Ģekillendiriciler politik birimlerin sınırlarının
belirlenmesinde rol oynamıĢtır ancak yine de coğrafi özellikler hala birinci faktör
olarak yerinde durmaktadır. GeçmiĢte coğrafi özellikler kapsamında su kaynağına
yakınlık, verimli doğa koĢullarına ve tarım arazilerine sahip olma, ticaret yollarına
sahip olma gibi (Ġpek yolu, baharat yolu vs.) öncelikler önde gelirken günümüzde bu
özelliklere yer altı kaynaklara sahiplik, enerji koridorlarına ve boru hatlarına yakınlık
gibi unsurlar eĢlik etmektedir. Bu unsurlar jeopolitik kavramı altında devletlerarası
iliĢkileri ve gerek ikili gerekse çoklu sınır iliĢkilerini Ģekillendirmektedir.
SSCB‟nin dağılması sonrası sınırların değiĢmezliği yeniden gündeme
gelmiĢtir. Ancak ilk on yıl her açıdan bir karmaĢaya sahne olmuĢtur. Ġki kutuplu
dünyanın yerini Amerika BirleĢik Devletleri‟nin üstünlüğünün alması yeni dünya
düzeninin tüm oyuncularına yeni stratejiler geliĢtirme zorunluluğu getirmiĢtir. Sovyet
bakayası topraklarda bölgesel bir bütünlük sağlanması çabası self determinasyon
prensibine dayandırılmıĢtır. Yeni oluĢan cumhuriyetlerin sınırı parçalanma öncesi
belirlenmiĢ olan sınırlar olacaktır ve bu yolla toprak bütünlüğü sağlanacaktır. Artık
yeni bir politik kimliğe sahip olan yeni cumhuriyetler devletlerarası iliĢkilerinde
birey davranıĢı göstererek özgür iradesi ile yeni sınır antlaĢmaları yapabilecektir.
117
16 Aralık 1991‟de bağımsızlığını kazanan Kazakistan, bölgenin ortasında
büyük bir yüzölçümü ile konumlanmıĢtır. Rusya Federasyonu, Türkmenistan,
Özbekistan, Kırgızistan ve Çin Halk Cumhuriyeti ile sınırdaĢ olan ülkede önemli bir
etnik dağılım vardır. KuruluĢ yıllarında oran olarak bugüne göre az olan Kazak
nüfus, 2009 yılına gelindiğinde %63.1‟e ulaĢmıĢtır. %23.7 ile Rus, %2.8 ile Özbek,
%2.1 ile Ukraynalı, %1.4‟ü Uygur, % 1.3‟ü Tatar, %1.1‟i Almanlar ve %4.5 ile diğer
halklar takip etmektedir. CumhurbaĢkanı Nazarbayev, ulusal bağımsızlık ve ulus
devlet inĢası konusundaki hassasiyetini ülke yönetimine yansıtmıĢtır. Kazakistan
Anayasası Madde 39 ile etnik gruplar arası uyumu bozabilecek eylemler anayasaya
aykırı sayılır. Bu yaklaĢımla hiçbir etnik unsura ayrıcalık tanınmayacağını ve hepsine
eĢit mesafede olunacağının teminatını yasalar yolu ile vermiĢtir. Bunun en önemli
sebebi bünyesinde barındırdığı ve kurulduğunda %39 civarında olan Rus nüfusudur.
Kazaklar daha önce bünyesinde oldukları Rusların Rus nüfusu bahane ederek iç
iĢlerine yeniden karıĢması kaygısını taĢımaktadır. Sovyet sonrası dönemde kurulan
yeni devletler dıĢ göç vermeye baĢlamıĢtır. Sovyet alanındaki iç göç 1989‟da %11
iken 2000 yılında %28 „e yükselmiĢtir. En yüksek sayıya 1994 yılında ulaĢmıĢtır,
1999 yılı azalarak izlemiĢ 2000 yılında ise yine az bir artıĢ gözlenmiĢtir. Göç
sorunundan en muzdarip ülke Kazakistan‟dır. Nüfusu 1989‟da 16,4 iken, 1999‟da
14,9‟a gerilemiĢtir. Bu da 2 milyon kiĢinin göç ettiği sonucunu vermektedir.
201
DıĢ
göç sorununun ortadan kaldırılması için Kazakistan dıĢındaki Kazakların ülkeye
teĢvik edici yollarla geri çağırılması, Oralman Projesi olarak bilinir, ve çeĢitli
önlemler alınması yoluyla Kazak nüfus artmıĢ ve milli sermayeye katılmıĢtır.
201
Sebastien Peyrouse, Nationhood and The Minority Question in Central Asia. The Russians in Kazakhstan, Europe- Asia Studies, Vol. 59, No.3, May 2007 ,ss.492-493
118
Kazakistan CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev ülke sorunlarını çözmede
tahmin edilebilir ve ilkeli bir yaklaĢım sergilemektedir. Yapıcı ve iĢbirliğine yönelik
adımlar atması ve dengeli bir tavra sahip olması dikkat çekicidir. Anayasada
belirtilen üniter, demokratik, seküler ve sosyal bir devlet olma niteliklerine sıkı
sıkıya bağlı bir duruĢu bulunmaktadır. ÇatıĢmaların çözümünde zirve diplomasisini
aktif olarak kullanmaktadır. Bu yönleri ile Çin Halk Cumhuriyeti ile benzeĢmektedir.
Çin Halk Cumhuriyeti de dıĢ iĢlerinde binlerce yıllık geleneğinin bir parçası olarak
bir yol haritası uyarınca hareket etmekte ve iliĢkilerini “sessiz ve derinden”
oluĢturmaktadır. Nazarbayev'in politikalarının milli egemenliği zedeleyecek her türlü
sorunla aktif mücadeleyi içerdiğini söylemek yanlıĢ olmayacaktır. Ülkenin geliĢimi
için ilk ve en önemli Ģartın kalkınma olduğunu ifade etmiĢtir ve buna uygun olarak
gerek uluslararası örgütler, gerekse komĢuları ile ikili iliĢkiler düzeyinde ekonomik
faaliyetlerini hızlandırmıĢtır. Önemli bir pazar sahasına sahip Çin Halk Cumhuriyeti
de bunlardan biridir.
Kazakistan ile Çin arasındaki sınır sorunlarını incelediğimizde bazı unsurların
öne çıktığını gördük. Bunlardan ilki Çin'in "BarıĢ içinde birlikte yaĢamanın beĢ ilkesi
olarak kabul ettiği ilkeler ve Kazakistan'ın dıĢ politika ilkelerinin birbiri ile
uyumudur. Bu ilkelerden ilki olan "Egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı",
Kazakistan'da Kazaklar dıĢındaki milletler, özellikle Ruslar ile baĢlayan, ile iliĢkileri
bağlamında dikkatimizi çekmektedir. Çin‟in Sincan Uygur Özerk bölgesi ile ilgili
olan uluslararası kamuoyunca tartıĢılan sorununda bu ilkeyi aktif bir Ģekilde
uyguladığını görmekteyiz. Kazakistan da Çin‟e bu konuda destek vermektedir.
Bilindiği üzere Kazakistan‟da yaĢayan %1.4‟lük bir oranda (2009) Uygur Türkü
bulunmaktadır. Uygur Türklerinin bağımsızlık hareketlerinin öncülerinin özellikle 11
119
Eylül 2001 tarihinden sonra Ġslami terör örgütleri ile birlikte anılması hem
Kazakistan hem de Çinli yetkililerce dikkatle izlenmiĢtir. Çin ile sınırı doğrudan
Sincan Uygur Özerk Bölgesi üzerinden olan Kazakistan‟da bulunan Uygur
bağımsızlık hareketi ve Uygur Diasporasının faaliyetlerinin yoğunluğu ve
Kazakistan‟da destekçi bulması Çin‟i rahatsız etmekteydi. Doğu Türkistan Azatlık
TeĢkilatı‟nın adı ile anılan bazı bombalı eylemler de Çin‟i konu ile ilgili tedbirler
almaya zorladı. Haziran 1996‟da Ģüphelilerin ve suçluların iadesi hakkında anlaĢma
imzalandı, Kazakistan sığınma talebi ile ülkesine gelen Çinlileri iade etti.
Kazakistan‟ın bölgesel istikrar ve iĢbirliği amacı ile Çin ile olan söz konusu
Uygur sorununda arabulucu bir yol izlediği görülmektedir. Bu tavır ġangay
BeĢlisi‟nin ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟ne dönüĢmesi ile resmiyete dökülmüĢ,” Üç
ġeytan” ile mücadelede iĢbirliğine götürmüĢtür. Ayrılıkçılık, dini radikalizm ve terör
örgütün temel mücadele konuları olmuĢtur. Bunun bazı sebepleri vardır. Tarihi Doğu
Türkistan coğrafyasında yaĢayan ve Han Çinlilerinin ötekileĢtirme çabalarına maruz
kalan Uygur Türkleri Müslüman olmaları ve Çin nüfusu içerisinde önemli bir sayıda
olmaları nedeni ile de Çin Hükümetinin iç güvenlik önceliklerinden birini teĢkil
etmektedir. Bilindiği üzere dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, bünyesinde dünya
üzerindeki tüm dinlere mensup vatandaĢları barındırmaktadır. Son yıllarda yumuĢak
gücünü ve Konfüçyüs öğretisini aktif olarak kullanmaya baĢlayan Çin Halk
Cumhuriyeti‟nin sayıca dikkati çeken Doğu Türkistan Uygur nüfusunun Ġslam dinine
mensup olmasına çekince ile yaklaĢmakta ve nüfusun artmasından endiĢe etmektedir.
Merkez- çevre yaklaĢımının çevre unsurunu oluĢturan Sincan Uygur Özerk Bölgesi
aynı zamanda Çin‟in önemli yer altı ve yer üstü kaynaklarını da oluĢturmaktadır.
Önem düzeyi yüksek bütün bu unsurlar Çin‟i iç politikada ayrılıkçılık, tüm dinlere
120
mesafeli yaklaĢma duruĢu ile dini radikalizm- köktendincilik ve diğer etnik unsurlara
örnek oluĢturabilecek terör hareketlerini engelleme giriĢimlerinde komĢuları olan
Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan ve ileride stratejik ortaklıkta bulunacağı Rusya
Federasyonu ile iĢbirliği yapma zorunluluğunu getirdi. Daha sonra bölgenin nüfusu
yüksek ülkelerinden Özbekistan‟da bu iĢbirliğine dâhil oldu.
Bu meseleyi komĢuları ile çözmek istemesinin sebebi Sovyetler Birliği
dönemi milliyetler politikasının oluĢturduğu sınırlar sonrası bugün de aynı kalarak
devam eden komĢu devletlerin etnik homojenlikten uzak yapılarıdır. Özellikle
Fergana bölgesi Kırgızlar, Özbekler ve Taciklerin bir arada yaĢadığı bir yerdir. 11
Eylül 2001 sonrası bir ayağı Afganistan‟da olduğu bilinen El-Kaide terörünün, insan
ve uyuĢturucu kaçakçılığının artması Ģiddet ve çatıĢma potansiyelini önemli derecede
artırmıĢtır. Bu insan ve para akıĢının getireceği yolsuzluk ve terör hem Çin Halk
Cumhuriyeti hem de Rusya Federasyonu‟nu rahatsız etmektedir. Doğu Türkistan
bağımsızlık hareketini dünya kamuoyuna bir terör örgütü olarak kabul ettirmeye
çalıĢan Çin Halk Cumhuriyeti El-Kaide terör örgütünden beslendiğini bir belge ile de
ifade etmiĢtir. Tacikistan‟da 1992-1997 yılları arasında devam eden ve 27 Aralık
1997 „de barıĢ ilanı ile sona eren iç savaĢın Ġslami Yeniden DoğuĢ Partisinin
muhalifliğinde yapılmıĢ olması komünizm sonrası Ġran benzeri bir Ġslam
Cumhuriyeti kurulması kaygılarını Çin tarafında artırmıĢtır. Bütün bu sebepler Çin‟i
barıĢçıl yollar ve uyum ve iĢbirliği yolu ile üç Ģeytan ile mücadeleye yönlendirmiĢtir.
Diğer taraftan Sovyetler Birliği döneminde hem Sovyetler hem de Çin
komünist rejimlerinin sarmalında Ġslami kimlikleri zedelenen halklar ve sonrasında
oluĢan baĢta Kazakistan olmak üzere Çin ile sınırı olan eski Sovyet cumhuriyetleri,
öncelikle Tacikistan‟daki Ġslami hareketler, daha sonrasında ABD‟nin Afganistan‟ı
121
iĢgaline götüren radikal dini örgütlerin etkilerinden uzaklaĢabilmek, güvenlik
sorunlarına çözüm bulabilmek ve ekonomik geliĢimlerini desteklemek amacıyla için
Çin ve Rusya Federasyonu‟nun baĢat aktör olduğu uluslararası iĢbirliklerine bu
aktörlerle ortak olarak girmiĢlerdir. Bu yol ile bölgede hem yeni bir “ağabey”
oluĢumu konusunda denge sağlamıĢ hem de bağımsızlıklarını pekiĢtirecek adımlarda
bu iĢbirliklerinden güç almıĢlardır.
Kazakistan, bu cumhuriyetler içerisinde uyum ve iĢbirliği prensibine en bağlı
ülkedir. BM ve ġĠÖ üyeliğinin yanında 1991 sonunda Bağımsız Devletler
Topluluğuna üye olmuĢ, 1994 yılının baĢında Özbekistan ile ekonomik bir bölge
oluĢturmak amacıyla Orta Asya ĠĢbirliği TeĢkilatı, 1995 Ocak‟ında Avrasya Gümrük
Birliği ile temelleri atılan Avrasya Ekonomik Topluluğunu Rusya ve Beyaz Rusya ile
kurmuĢtur. 1997‟de kurulan Avrupa Atlantik ve ĠĢbirliği Konseyi‟ne eski Sovyetler
Birliği ülkeleri ile birlikte katılmıĢtır. 2010 yılında, üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve
ĠĢbirliği TeĢkilatı‟nın dönem baĢkanlığını yapmıĢ, 2011 yılı Haziran ayında Ġslam
Konferansı Örgütü‟nün DıĢiĢleri Bakanları Konseyi‟ne Astana‟da ev sahipliği
yapmıĢ ve bölgesel sorunların çözümünde etkin rol almıĢtır. Bunlara ek olarak
1300‟ün üzerinde uluslar ve hükümetler arası antlaĢma ve sözleĢmeye taraf olmuĢtur.
1 Ocak 2015 tarihi ile birlikte Rusya Federasyonu ve Belarus ile birlikte kurduğu
Avrasya Ekonomik Birliği‟ne resmen girmiĢtir. Diğer Orta Asya Cumhuriyetleri
arasında yüzünü batıya dönen ilk devlet olan Kazakistan‟ın dıĢ politikasında batı ile
iĢbirliği ve bölgesel iĢbirliği ve istikrar da önemli bir unsurdur. Uluslararası ve
uluslar üzeri örgütlere katılım ve etkinliği bu amacına yönelik attığı adımlardandır.
Uluslararası topluma hızlı angaje olmuĢ olan devlet 2017 yılında Astana‟da EXPO
122
‟ya ve yine 2017 yılında Almatı‟da Universiad KıĢ Olimpiyatlarına ev sahipliği
yapacaktır.
Önce Çarlık Rusyası daha sonra Sovyetler Birliği döneminde SSCB çatısı
altında Ruslar ve Çinlilerin sıcak çatıĢmalar düzeyine ulaĢan sınır sorunları yapılan
anlaĢmalar ile çözülmüĢ ancak Çin bu antlaĢmaların pek çoğunu eĢitsiz olarak
nitelendirmiĢti. Benzer tartıĢmalar Sovyetler Birliği‟nin son döneminde Kazakistan
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti‟nin sınırları üzerine de olmuĢtur. 1989 yılından
itibaren cumhuriyetin kuzeyindeki Rusların çoğunlukta olduğu bazı bölgelerin 1920
yılında Kırgızistan Özerk Cumhuriyetine verilmemiĢ olması gerektiği Rus
entelektüeller ve siyasal kiĢiler tarafından sıklıkla yinelenmiĢti. Ruslar bu bölgeye
geldiklerinde Kazakların yarı-göçebe olduklarını iddia etmiĢlerdir. Rus yazar
Aleksandr Soljenitsin‟in “ Rusya‟yı Nasıl Canlandıracağız?” adlı makalesinde
Kazakistan‟ın kuzey vilayetlerinin Rusya‟ya katılmasını istemiĢti. Bu teklif Kazak
Türkleri arasında sert tepkilere yol açmıĢ 1 Ekim 1990 günü Almatı‟da düzenlenen
bir ilmi konferansta, Soljenitsin‟in Rusya‟ya ilhakını talep ettiği toprakların, Türk
Kazak boylarının tarihi yurdu olduğu belirtilerek, Kazakistan‟ın bölünemeyeceği
açıklanmıĢtı. Bu iddiaların özünde Rus yayılmacılığı ve bu alanın yer altı ve yer üstü
kaynaklara sahip olma isteği olduğu açıktır. 202
Bu söylemlerin yeniden ortaya çıkması ve kamuoyunda yer alması Rusya
Federasyonu‟nun Kırım Özerk Bölgesi‟ni iĢgali ile sonuçlanan süreçle baĢlamıĢtır.
Bağımsızlık sonrası Ukrayna kendi varlık mücadelesini Avrupa Birliği ile Rusya
Federasyonu arasında sürdürmekteydi. Kasım 2013‟te bugüne kadar bilinen ancak
kapalı kapılar arkasında kalmıĢ olan sorunlar yeniden görünür oldu. 21 Kasım
202
Gömeç a.g.e. s.146, Giroux a.g.m s.323
123
2013‟te Ukrayna‟nın AB ile olan serbest ticaret anlaĢmalarını askıya alması ile
protestolar baĢladı ve iç savaĢa dönüĢtü. Rusya‟nın Ukrayna‟yla olan mevcut
sorunlarını kullanarak probleme müdahil olması konuyu çözüm yerine kanlı
çatıĢmalara taĢıdı. Ġhtilaflar çözülemedi ve 2014 Nisan‟da Rusya resmen
Ukrayna‟nın doğusunu iĢgal etti. Yer yer sıcak çatıĢmaların devam ettiği Ukrayna‟ya
Batı ekonomik yaptırımlar baĢlatmıĢ ve Batı Avrupa‟yı etkileyecek önemli
dönemlerden birine daha adım atılmıĢtır. Bunlara ek olarak, Ortadoğu‟da Arap
Baharı ile baĢlayan ve Suriye‟de insanlık dramına dönüĢen çatıĢmalar, Irak ġam
Ġslam Devleti adında bir terör örgütünün Irak ve çevresinde faaliyet göstererek
binlerce kiĢinin ölümüne, binlerce kiĢinin de vatanlarından kaçması uluslararası
kamuoyunu doğrudan tehdit algısına taĢımıĢtır.
Kazakistan CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev 25 Aralık 2013 tarihli
Ulusa SesleniĢ konuĢmasında Kazakistan‟ın 1997 yılında planladığı 2030
stratejisinin sonuçlarını paylaĢmıĢtır. Planlamalar doğrultusunda zamanından önce
ulaĢıldığı belirtilen hedefin bir ayağı da Ģüphesiz ki Milli Güvenlik idi. 14 bin
kilometre uzunluğundaki devlet sınırlarının tüm ihtilafların çözülmesi ile sorunsuz
bir konuma gelmesi ve uluslararası arenada tanınmıĢ olmasındaki baĢarıyı
vurgulamıĢtır. Ayrıca Hazar Denizi‟ne denetlemelerin getirildiğini ifade etmiĢtir. Bu
açıklama sonunda 2013 Aralık ayı itibari ile tüm sınır sorunlarının çözüldüğü
görülmektedir.
Soğuk SavaĢ sonrası tek kutuplu dünya oluĢacağına dair fikirler uluslararası
ve ulus üstü örgütlerin, terör faaliyetlerinin etkisini artırması ile çok bilinmeyenli bir
denkleme dönüĢmüĢtür. Sınır hatlarında güvenliğin geçmiĢ ile kıyaslandığında daha
sıkı hale getirilmesi zorunlu hale gelmiĢtir. BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi‟nin
124
daimi üyesi olan Çin Halk Cumhuriyeti‟nin baĢta Ġslam kaynaklı terör örgütlerine,
azınlıklar nedeni ile çıkması olası anlaĢmazlıklara ve sonrasında izleyeceği yol
Ģüphesiz ki çalıĢmanın içinde sıklıkla ifade ettiğimiz ilkeler çerçevesinde olacaktır.
Kazakistan gerek siyasal yaĢamı ile gerekse dıĢ politika davranıĢları ile bahsedilen
bölgeye yönelik bir Rus yayılmacılığı tehdidine karĢı bugün daha güçlü bir duruĢ
sergilemektedir. Rusların tarihi problemleri gündeme getirmesi durumunda
Kazakistan‟ın potansiyel bir krizi yine dengeli ve uyumlu dıĢ politikası ile bugüne
kadar yaptığı gibi diplomatik yollarla çözmeyi denemesi çatıĢma çözümü için
mümkündür. Ancak toprak bütünlüğünü tehlikeye atacağı için sınır duyarlılığına
sahip Çin Halk Cumhuriyeti‟nin öncelikle ġangay ĠĢbirliği Örgütü dâhilinde yapılan
anlaĢmalar ve diğer iki taraflı anlaĢmalar kapsamında Kazakistan‟da yaĢanacak
istikrarsızlığa kayıtsız kalamayacağı da bir gerçektir. Bölgede sıcak bir çatıĢmanın
etnik kutuplaĢmaları ortaya çıkarması ve zaten geçirgen olan sınırların yeniden
tartıĢılması konusunda tetikleyici bir güç olması da kaçınılmazdır. Kırım‟ın ilhakı ile
yeniden baĢlayan bu kaygılar henüz yakın geçmiĢte yaĢanmaya baĢlandığı ve henüz
“tarih” olmadığı için bu çalıĢmada detaylı olarak incelenmemiĢtir.
Özetle,
iki
değerlendirilmesi,
ülkenin
iliĢkilerinin,
konjoktörel
faktörlerin
sınır
iliĢkileri
dıĢlanması
ile
doğru
paralel
bir
olarak
analizden
uzaklaĢtırabilir bu yüzden sınır iliĢkileri ve çatıĢma çözümlemelerinin bu iliĢkileri
Ģekillendiren bir faktör olarak görülmesi daha doğru olacaktır. Çin-Kazakistan
iliĢkileri ve onun bir parçası olan sınır sorunlarını oluĢturan heterojen toplumlar,
uyuĢturucu kaçakçılığı, insan ticareti ve kaçak göçmenler sorunu gibi unsurlar
yalnızca iki ülkeyi değil tüm bölgeyi yakından ilgilendirmektedir çünkü Sovyet
sonrası bağımsızlığını kazanan devletlerin Sovyetlerin mirası ile karĢılaĢtığı
125
problemler ülkelere özgü siyasal belirlemelerin sonuçları dıĢında benzerdir. Bu
yüzden “Orta Asya‟da Sınır Sorunları” üst baĢlığının ve bu çalıĢmada detaylı olarak
incelenmeyen Kazakistan‟ın Çin Halk Cumhuriyeti dıĢındaki komĢuları ile olan sınır
iliĢkileri alt baĢlığının tarihi, sosyal, hukuki, antropolojik ve psikolojik yönleri ile
detaylı olarak ele alınması önemi her geçen gün artan sınır çalıĢmalarına ve ilgili
literatür için bir kazanım olacaktır.
126
ÖZET
Türkistan coğrafyası ya da bugün literatürde kullanılan hali ile Orta Asya,
fiziki özellikleri ile tarih boyunca fetih ve istilaların öznesi konumundaydı. Köklü bir
siyasi geçmiĢe sahip olan Çin, tarihi geliĢimi esnasında bölgenin hakimiyetini
sağlama yarıĢında ön planda iken, Rus Çarlığı‟nın da ortaya çıkması ile Türkistan
coğrafyası hanlıklar, Rus Çarlığı ve Çin Ġmparatorluğu‟nun yaĢam alanı haline
gelmiĢtir.
Günümüzde Orta Asya coğrafyasının kapladığı alan bakımından en büyük
ikinci devleti olan Kazakistan konumu itibari ile Rusya Federasyonu ve Çin Halk
Cumhuriyeti ile sınırdaĢtır. Yönetim biçimleri değiĢse de üç ülkenin birbiri ile olan
sınır iliĢkileri 16. yüzyıla kadar uzanır. Kazak Hanlığı‟nın kurulması ile Çinliler ile
sınır iliĢkileri kurdukları görülür. Rus Çarlığı‟nın bölgeyi iĢgali ve Hanlıkları sona
erdirmesini Sovyet Rusya‟nın kuruluĢu izlemiĢ ve sınır değiĢikliklerinin temel
dinamiklerini Sovyet Rusya belirlemiĢtir.
1991‟de SSCB‟nin dağılması sonucu ortaya çıkan bağımsız cumhuriyetlerden
biri de Kazakistan Cumhuriyeti olmuĢ ve Çin Halk Cumhuriyeti‟nin en uzun sınır
komĢusu haline gelmiĢtir. Batısında Hazar Denizi, doğusunda Çin Halk
Cumhuriyeti‟nin Sincan eyaleti bulunan Kazakistan iç ve dıĢ politikalarında denge
unsurunu izleyerek dünya konjoktörünü takip etmektedir. Çin Halk Cumhuriyet i
barıĢ
içinde
yaĢamanın
beĢ
ilkesi
bağlamında
komĢuları
ile
iliĢkilerini
sürdürmektedir. Batıya açılan kapısı olan Sincan eyaletinde ortaya çıkan ayrılıkçı
hareketlerin komĢusu Kazakistan‟da desteklendiği Ģüphesi Çin Halk Cumhuriyeti‟ni
önlemler almaya zorlamıĢtır. Bu önlemlerden biri önce ġangay BeĢlisi daha sonra
127
ġangay ĠĢbirliği Örgütü‟nü kurmaktır. Öncelikle sınır sorunlarının çözümüne yönelik
kurulmuĢ olsa da iki ülke arasında iĢbirliğini artırmıĢ bölge güvenliğinin
sağlanmasında yer edinmiĢtir.
128
ABSTRACT
The geographical region of Turkistan or, by its name used in the literature
today, Central Asia was in a position of being the subject of the conquests and
invasions throughout history. After China with its long-standing political past
remained at the forefront in the race for holding a dominance during the historical
improvement of the region, the Czardom of Russia emerged and the region became a
living space of some khanates, the Czardom of Russia and the Empire of China.
Today Kazakhstan, the second biggest state in Central Asia with regard to its
square measure is bordering with the Russian Federation and the People‟s Republic
of China as of its location. Though their regimes changed, the border relations of the
three countries with each other have had a background reaching to the 16th century.
After the Khanate of Kazakh was founded they had a border relation with China.
And after the Czardom of Russia invaded the region and terminated the khanates
Soviet Russia was founded, then it was Soviet Russia that determined the main
dynamics of the border changes.
As a result of the USSR‟s decomposition the Republic of Kazakhstan was
founded as one of the independent republics and became the longest border
neighbour of the People‟s Republic of China. Kazakhstan, with the Caspian Sea on
the west, Xingjian Province of the People‟s Republic of China on the east, follows
the world conjuncture by pursuing the equilibrant in its domestic and foreign
policies. The People‟s Republic of China maintains relationships with its neighbour
countries in the context of the five principles of living in peace. A doubt that
Kazakhstan might have supported the separatist movements emerged in the
129
Xingjiang Province, that‟s to say, in its door opening toward the western world, has
forced the People‟s Republic of China to make provisions against its neighbours.
One of those provisions was founding firstly Shanghai Quintet, then Shanghai
Cooperation Organization. Though the latter was founded as aimed at solving the
problems about the borders, it has increased the cooperation between the two
countries and benefited for rendering security for the region.
130
KAYNAKÇA
AbaĢin, Sergey N. “ Orta Asya Köktendinciliğinin Kökenleri Hakkında Birkaç Söz”,
Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, 2001, ss. 272- 282
Adıbelli, BarıĢ, Çin’in Avrasya Stratejisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul,
2007
Adıbelli, BarıĢ, Doğu Türkistan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2008
Adıbelli, BarıĢ, Memmedov, Asım, Kan Kırmızısı Devrim, Bilim Gönül Yayınları,
Ġstanbul, 2010
Adıbelli, BarıĢ, Pax Sinica Çin’in Dünya Düzeni, IQ Kültür Sanat Yayıncılık,
Ġstanbul, 2009
Akgönenç Muğisuddin, Oya, “Rusya Federasyonu‟nun DıĢ Politika Hedefleri ve
Bunlar Üzerindeki Etken Faktörler”, Avrasya Dosyası Rusya Özel Sayısı, Sayı 1,
Cilt 1, Ankara, 1994
Akiner, Shirin, “Evolution of Kazakhstan‟s Foreign Policy: 1991-2011”, OAKA,
USAK Yayınları, Cilt 6, Sayı 12, Ankara, 2011
Alkan, Haluk, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar
Kazakistan Özbekistan Kırgızistan Türkmenistan, USAK Yayınları, Ankara,
2011
Andican, Ahat,“ Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, 12, 1
Arı, Tayyar, Uluslararası ĠliĢkiler Teorileri ÇatıĢma Hegemonya ĠĢbirliği, MKM
Yayıncılık, Bursa, 2008
131
ArıbaĢ, Kenan ve Hüdavendigâr, Muhammed Nafiz, Siyasi Coğrafya Açısından
Çin, Çizgi Kitabevi, Konya, 2014
ArıbaĢ, Kenan, Küresel Çağda Siyasi Coğrafya, Çizgi Kitabevi, Konya, 2007
Arıkoğlu, Ekrem,
“2013 Yılında Doğu Türkistan‟ın Kültürel Durumu”, Ahmet
Yesevi Üniversitesi V.Uluslararası Türkoloji Kongresi Bildiri Kitabı, Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayınları, Türkistan, 2013
Avar, Banu, Kökümüz Bir Diyor, Banu Avar’la Sınırların Arasında Kazakistan
Belgeseli, TRT Haber Belgesel, Ocak 2006
Aydın, Mustafa “Çin‟in Stratejik Hesaplarında Orta Asya”, Küresel Politikalarda
Orta Asya Avrasya Üçlemesi, Nobel, Ankara, 2005
B. Jones, Stephen , “ The Description of International Boundaries”, Annals of
Association of American Geographers, Vol 33, No.2, June 1943, ss.99-117
Bekcan, Umut, Yeni Dünya Düzeni’nde Rusya-Çin ĠliĢkileri, Phoenix, Ankara,
2013
Bilgin, Hasan, Stratejik Açıdan Çin, USAK Yayınları, Ankara, 2010
Bregel, Yuri, An Historical Atlas Of Central Asia, Brill, 2003
Brzezinski, Zbigniew, Büyük Satranç Tahtası Amerika’nın Küresel Üstünlüğü ve
Bunun Jeostratejik Gerekleri, Ġnkılap Kitabevi, 2005
Büyükakıncı, Erhan( Der.), DeğiĢen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Phoenix, Ankara,
2004
132
Cagnat, René ve Jan, Michel, Ġmparatorluklar BeĢiği SSCB, Çin ve Ġslam’ın
arasında Orta Asya’nın Yazgısı, Çev. Erden Akbulut ve T. Ahmet ġensılay, Alan
Yayıncılık, Ġstanbul, 1992
Calabrese, John, “Çin‟in Orta Asya Politikası: Yenilenme ve Üslenme”, Avrasya
Etüdleri, TĠKA, 1998, No:16, ss. 75-97
Central Asia: Border Disputes and Conflict Potential, ICG Asia Report, No:33,
International Crisis Group, Osh/ Brussels, 2002
China‟s Central Asia Problem, ICG Asia Report, No:244, International Crisis
Group, Brussels, 2013
China‟s Neighbour Policy, European Council Of Foreign Relations Asia Center,
February 2014
Çeliker, Fahri, “Sovyetler Birliği ve Çin Amansız Bir DüĢmanlık mı? Yoksa Yeni
Bir BaĢlangıç mı?”, Stratejik Etütler Bülteni, Genelkurmay BaĢkanlığı Basımevi,
Sayı: 74, Ankara, 1981, ss. 31-38
Dadabaev, Timur, “Chinese and Japanese Foreign Policies towards Central Asia
From A Comparative Perspective”, The Pacific Review, 2014, ss.1-23
DağkuĢ,
Burak,
“BelirsizleĢen
Sınırlar:
Çin-Rusya
Sınırı”,
http://akademikperspektif.com/2013/09/19/belirsizlesen-sinirlar-cin-rusya-siniri/
(EriĢim: 14.02.2014)
Dahlitz, Julie (der.), Peaceful Resolution at Major International Disputes, United
Nations Publications, 1999
133
Demirtepe, M. Turgut ve Özertem, Hasan Selim “Yükselen Tehdit Algısı KarĢısında
Çin‟in YumuĢak Güç Siyaseti: Politikalar ve Sınırlılıkları”, Bilig , Bahar 2013, Sayı
65, ss.98-118
Demirtepe, Turgut (Der.), Asya’da Siyaset ve Toplum: Demokrasi, Etnisite ve
Kimlik, , USAK Yayınları, Ankara, 2012
Demirtepe, Turgut, Çin‟in YumuĢak Karnı Doğu Türkistan Sorunu, USAK Stratejik
Gündem,
18
Temmuz
2011,
EriĢim:
1
Mart
2014
(http://www.usakgundem.com/yazar/2183/çin‟in-yumuĢak-karnı-doğu-türkistansorunu-.html )
Demirtepe, Turgut,Özkan, Güner (Der.), Uluslararası Sistemde Orta Asya DıĢ
Politika ve Güvenlik, USAK Yayınları, Ankara, 2013
Derleme, Kazakistan Orta Asya‟nın Ġncisi, KATEV, Almatı, 2003
Djalili, Mohammad-Reza, Kellner, Thierry, SSCB’nin Bitiminden 11 Eylül
Sonrasına Yeni Orta Asya Jeopolitiği, Çev. ReĢat Uzmen, Bilge Kültür Sanat,
Ġstanbul, 2009
Eberhard, Wolfram, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995
Efegil, Ertan, Akçalı, Pınar (Der.), Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları:
Kimlik, Ġslam, Milliyet ve Etnisite, Gündoğan Yayınları, Ġstanbul, 2003
Ekrem, Erkin,
Çin’in Orta Asya Politikaları Rapor, Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Ankara, 2011
134
Ekrem, Erkin, “Çin'in Çevresel Bölge Politikası”, Stratejik Analiz, Cilt 4, Sayı
46, ġubat 2004, ss.88-95
Ekrem, Nuraniye Hidayet,
Çin DıĢ Politikası (1950-2000), ASAM Yayınları
Uzakdoğu-Pasifik AraĢtırmaları Dizisi, Ankara, 2003
Eralp, Atila (Der.), Devlet, Sistem ve Kimlik Uluslararası ĠliĢkilerde Temel
YaklaĢımlar, ĠletiĢim, Ġstanbul, 2008
Ercilasun, Konuralp, “China in Central Asia: A Case Study of The Relationship
Between China and Kazakhstan”, Commonwealth of Independent States Energy,
Security and Development, New Delhi, 2007
Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, Ġstanbul, 2000
Erol, Mehmet Seyfettin ve Kamalov, Ġlyas, “Rusya-Çin: MiĢka ve Dragon‟un
“Enerjik AĢkı”, Stratejik Analiz, Haziran 2006, Sayı 74, ss.89-95
Goertz Gary ve F. Diehl, Paul, Territorial Changes and International Conflict,
Routledge, London, 1992
Golunov, Sergey V., McDermott, Roger N. ,“Border Security in Kazakhstan:
Threats, Policies and Future Challenges”, Journal of Slavic Military Studies, 18,
2005, ss. 31–58
Gömeç, Saadettin, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, , Akçağ, Ankara,
2011
Gray, Colin S., Sloan, Geoffrey, (Der.), Jeopolitik, Strateji ve Coğrafya,
Çev.Tuğrul Karabacak, ASAM Yayınları, Ankara, 2003,
135
Gündoğdu, Abdullah, Türk Jeopolitiği, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2009
Günel, Kamil, Coğrafya’nın Siyasal Gücü, Çantay Kitabevi, Ġstanbul, 2002
http://www.akorda.kz/index.php
http://www.fmprc.gov.cn/eng/default.shtml
http://www.islamansiklopedisi.info
http://www.kazakhstan.org.tr/
http://www.mgk.gov.tr/
http://www.nytimes.com
http://www.sectsco.org/EN123/
http://www.thediplomat.com/
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ch.html
Hyer,
Eric, The Sino-Russian Boundary Settlement”, IBRU Boundary and
Security Bulletin Summer, 1996, ss.90-94
Iwashita, Akihiro, “ Border Dynamics in Eurasia: Sino- Soviet Border Disputes and
The Aftermath”, Journal of Borderland Studies, Vol.23, No.3, Fall 2008, ss. 69-81
Kalkan, Mustafa, Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu’nun Orta Asya
Üzerindeki Stratejik Planları, Bilge Kültür Sanat, Ġstanbul, 2007
Kamalov, Ġlyas “Rusya Federasyonu‟nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak
2006, Sayı 69, ss.85-92
136
Karabağ, Servet, Jeopolitik Açıdan Sınırlar, Gazi Kitabevi, Ankara, 2008,
Karaca, R. Kutay, Dünyadaki Yeni Güç Çin Tek Kutuptan, Çift Kutuba, IQ
Kültür- Sanat Yayıncılık, Ġstanbul 2004
Karasar, Hasan Ali ve KuĢkumbayev, Sanat, Türkistan BütünleĢmesi Merkezi
Asya’da Birlik ArayıĢları 1991-2001, Ġstanbul, 2009
Kesici, A. Kayyum, Dün Bugün ve Hedefteki Kazakistan, IQ Kültür Sanat
Yayıncılık, Ġstanbul, 2003
Kesselman, Mark, Krieger, Joel, A.Joseph, William, Introdustion to Comparative
Politics, Houghton Mifflin, Boston, 2004
Koçiyev, Arslan, “Milli Özelliklere Göre Orta Asya‟nın Sınırlarının Belirlenme
Politikası”, Avrasya Dosyası Türkmenistan Özel Sayısı, Cilt 7, Sayı 2, Ġlkbahar
2001, Ankara, ss. 295-305
Kurat, Akdes Nimet, Rusya Tarihi BaĢlangıçtan 1917’ye Kadar, Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1987
Kurazkhojayeva, Dinara, Kazakistan’ın Ulusal Güvenlik Sorunları, YayımlanmıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008
Kütükçü, M. Akif , “Uluslararası Hukukta Self
Determinasyon Hakkı ve Türk
Cumhuriyetleri” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 12,
2004, ss. 259-276
Lacoste, Yves, Büyük Oyunu Anlamak, NTV Yayınları, 2.Baskı, Ġstanbul, 2008
137
Laruelle Marlene, Peyrouse Sebastien, China as a Neighbor: Central Asian
Perspectives and Strategies, Central Asia- Caucasus Institute Silk Road Studies
Program, Stockholm, 2009
Ligeti, L, Bilinmeyen Ġç Asya, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Türk Dil
Kurumu Yayınları: 527, Ankara, 1998
Mahmûd-El KâĢgarî, Dîvânü Lugâti’t Türk, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul, 2007
Nazarbayev, Nursultan, Kritik On Yıl, Avrasya Stratejik AraĢtırma Merkezi
Yayınları, Ankara, 2003
Nogayeva, Ainur, Orta Asya’da ABD, Rusya ve Çin Stratejik Denge ArayıĢları,
USAK Yayınları, Ankara 2011
Okay, Bülent,
“Çin Seddi‟nin YapılıĢ Nedeni Hakkında DeğiĢik Bir GörüĢ”,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 36 Sayı: 1.2,
Ankara 1993, ss.137-143
Okçuoğlu, Ġbrahim, Emperyalist KüreselleĢme ve Jeopolitika, Ceylan Yayınları,
Ġstanbul, 2009
Olcott, Martha Brill, Central Asia’s Second Chance, Carnegie Endowment for
International Peace, Washington D.C, 2005
Onat,AyĢe, “Çin Türkistan ĠliĢkilerinin BaĢlangıcı Hakkında Bazı Bilgiler”,
Belleten, Cilt LIV, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Aralık 1990, Sayı 211, ss.?
Ong, Russel, “ China‟s Security Interests in Central Asia”, Central Asian Survey,
December 2005, 24, 4, ss.425-439
138
Orhan Kurulay, Sezin, Hudûd El-Âlem’e Göre 10. Asırda Türk Boyları, Marmara
Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, YayımlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Ġstanbul, 2007
Özcan, Mesut, Sorunlu Miras Irak, Küre Yayınları, Ġstanbul, 2003
Özey, Ramazan, Dünya Platformunda Türk Dünyası Ülkeler Ġnsanlar ve
Sorunlar, Aktif Yayınevi, Ġstanbul, 1999
Özpek, Burak Bilgehan ve Karasar, Hasan Ali, “ Bağımsızlık Sonrası Dönemde Türk
Cumhuriyetleri‟nin DıĢ Politikaları”, Bağımsızlıklarının 15. Yılında Türk
Cumhuriyetleri, ed. Orhan Kavuncu ve Alaaddin Korkmaz, TOBB, Ankara, 2007,
ss.169-196
Paasi, Anssi “Boundaries in Globalizing World”, Handbook of Cultural
Geography, Kay Anderson, Mona Domash, Steve Pile ve Nigel Thrift(ed.), Sage
Publications, London, 2003, s.462-472
Parlak, Bekir, Caner, Cantürk, KarĢılaĢtırmalı Siyasal ve Yönetsel Yapılar, Alfa
Aktüel Yayınları, Ġstanbul, 2005
Pazarcı, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008
Peyrouse, Sebastien, “Nationhood and The Minority Question in Central Asia. The Russians in –Kazakhstan”, Europe- Asia Studies, Vol. 59, No.3, May 2007, ss. 481501
PurtaĢ, Fırat, Rusya Federasyonu Ekseninde Bağımsız Devletler Topluluğu,
BarıĢ, Ankara, 2005
139
Retaillé, Denis “Tarihte Jeopolitik”, Avrasya Dosyası Jeopolitik Özel Sayısı, KıĢ
2002, Cilt:8, Sayı: 4, ss.22-39
Riasanovsky, Nicholas V. ve Steinberg, Mark D., BaĢlangıçtan Günümüze Rusya
Tarihi, Çev.Figen Dereli, Ġnkılap, Ġstanbul, 2011
Roy, Olivier, Yeni Orta Asya ya da Ulusların Ġmal EdiliĢi, çev. Mehmet Moralı
Metis, 2000
Sander, Oral, Siyasi Tarih Ġlkçağlardan 1918’e, Ġmge, Ankara, 2007, s.101
Sandıklı, Atilla, Güllü, Ġlhan (Der.), Geleceğin Süper Gücü Çin Uzakdoğu’daki
Entegrasyonlar ve ġangay ĠĢbirliği Örgütü, TASAM Yayınları, Ġstanbul, 2005
Saray, Mehmet (Der.), Kazakistan Tarihi Makaleler, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 2007
Saray,
Mehmet,
“Kazakistan”,
Ġslam
Ansiklopedisi,
Cilt
25,
S.123,
http://www.islamansiklopedisi.info (EriĢim 9.03.2014)
Sezen, Seriye “Çin Halk Cumhuriyeti‟nde Toprak Yönetimi”, Ankara Üniversitesi
SBF Dergisi, 66-1, ss.96-116
Shen, Wenwen, “China and its Neighbours: troubled relations”,
http://www.eu-
asiacentre.eu/pub_details.php?pub_id=46, (EriĢim 15.11.2012)
Soljenitsin, Alexandr, Rusya Nasıl Kurtulur?, Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1990
Sur, Melda, Uluslararası Hukukun Esasları, Beta Yayıncılık, Ġstanbul, 2008
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Basımevi, Ankara, 1988
140
Türköne, Mümtaz‟er (Ed.), Siyaset, Lotus, Ankara, 2006
Üngör, ÇağdaĢ, “ Çin ve Üçüncü Dünya”, Ġ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
No: 41, Ekim 2009, ss.27-38
Vaner, Semih (Der.), Unutkan Tarih Sovyet Sonrası Türkdilli Alan, Metis
Yayınları, Ġstanbul, 1997
Voskressenski, Alexei D. ,Current Concepts of Sino-Russian Relations And Frontier
Problems in Russia And China, Central Asian Survey, 13, 3, 1994, ss.361-381
Wallerstein, Immanuel, Dünya Sistemleri Analizi, Bgst Yayınları, Ġstanbul, 2014
Whiting, Allen S. “ Sino-Soviet Relations: What Next?”, Annals of the American
Academy of Political and Social Science, Vol 476, No bilinmiyor, 1984, ss. 142155
Yalçınkaya, Alâeddin, Sömürgecilik Pan Ġslamizm IĢığında Türkistan 1856’dan
Günümüze, Lalezar, Ankara, 2006
Yapıcı, Utku, Sovyet Sonrası Coğrafyada Devlet ve Milliyetçilik: Estonya,
Ukrayna ve Kazakistan Örnekleri, Tan, Ankara, 2011
Yıldızoğlu, Ergin, “Çin ve Yeni Jeopolitik”, Stratejik Analiz, c.5,sayı 50, Haziran
2004, ss.79-82
Yılmaz, Ġbrahim, Orta Asya’da Güvenlik Sorunları ve Bölgeye Yönelik ĠĢbirliği
GiriĢimleri, YayımlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008
Zardykhan, Zharmukhamed, Kazakhstan and Central Asia: Regional Perspectives,”
Central Asian Survey, 21(2), 2002 , ss.167–183
141
Zhylkyshybayeva, Meruyert, Bölgesel Güç Dengesi IĢığında Kazakistan’ın
Güvenliği, YayımlanmıĢ Doktora Tezi, Ankara, 2008
Zinberg, Yakov, “The Vladivostok Curve: Subnational Intervention Into Russo-Sino
Border Agreements”, IBRU Boundary and Security Bulletin, Autumn 1996, ss.7686
142
EKLER
EK-1: Orta Asya Coğrafyası Haritası
EK-2: Sovyetler Birliği Dönemi Orta Asya Devletleri Sınırları Haritası
EK-3: Çin Halk Cumhuriyeti Ġdari Bölümleri Haritası
EK-4: Çarlık Rusyası Dönemi Çin-Rus Sınır AntlaĢmaları Haritası
EK-5: Rus- Çin Sınır AntlaĢmaları Haritası
EK-6: Kazakistan Cumhuriyeti Haritası
EK-7:Kazak Hanlığı Haritası
143
EK-1 ORTA ASYA COĞRAFYASI HARĠTASI (Bregel, a.g.e, s.97)
144
EK-2 SOVYETLER BĠRLĠĞĠ DÖNEMĠ ORTA ASYA CUMHURĠYETLERĠ SINIRLARI (Bregel, a.g.e. s.95 )
145
EK-3 ÇĠN HALK CUMHURĠYETĠ ĠDARĠ BÖLÜMLERĠ HARĠTASI (CIA FACTBOOK MAPS)
146
EK-4 ÇARLIK RUSYASI DÖNEMĠ ÇĠN-RUS SINIR ANTLAġMALARI HARĠTASI ( Cagnat, Jan, a.g.e s.77)
147
EK-5 RUS-ÇĠN SINIR ANTLAġMALARI HARĠTASI ( Cagnat, Jan, a.g.e, s.93)
148
EK-6 KAZAKĠSTAN CUMHURĠYETĠ HARĠTASI (UN MAPS)
149
EK-7 KAZAK HANLIĞI HARĠTASI (Bregel, a.g.e. s.77)
150
Download