Uluslararası Enerji ve Güvenlik Kongresi T

advertisement
 Bu metin 23 – 24 Eylül 2014 tarihlerinde Kocaeli Üniversitesinde düzenlenen “Uluslararası Enerji ve Güvenlik Kongresi” başlıklı konferansta sunulan tebliğdir. This paper was presented in International Energy and Security Congress that took place at Kocaeli University, Turkey on September 23‐24, 2014. ENERJĐ SEKTÖRÜNDE YAPILAN SÖZLEŞMELERDEN DOĞAN
UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ
Pelin GÜVEN1
I. Enerji Sektörü
A. Genel Bilgi
Enerji sektörü çok geniş kapsama alanı olan sektörlerden bir tanesidir. Enerji sektörü
bir çok enerji türünden oluşmaktadır. Enerji türleri arasında; kömür, petrol, doğal gaz,
elektrik, güneş, rüzgar, jeotermal, biyoyakıt, hidrolik, nükleer enerji ve hidrojen enerjisi gibi
bir çok farklı enerji türü bulunmaktadır. Her bir enerji türünün kendine özgü özellikleri
olduğundan, ilgili enerji türüne göre de yapılan sözleşmeler çeşitlilik göstermektedir.
B. Đlgili Mevzuat
1. Uluslararası Anlaşmalar
1982 Anayasasının uluslararası anlaşmalara ilişkin 90 ıncı maddesine göre;
“Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla
yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir
kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan
andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve
Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile
yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.
Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği
yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî andlaşmaların Türkiye Büyük
Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan
ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan
yürürlüğe konulamaz.
Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra
hükmü uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.
Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek:
1
Prof.Dr. Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
118
7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır”
Türkiye’nin taraf olduğu ve Anayasanın 90 ıncı maddesi kapsamında iç hukuka
aktardığı bir çok uluslararası anlaşma bulunmaktadır. Bunların arasında enerji sektörüyle ilgili
olarak yapılan anlaşmalar da yer almaktadır. Enerji sektöründe yapılan anlaşmalardan doğan
uyuşmazlıkların çözümü konusunda Türkiye’nin taraf olduğu ve iç hukuka aktardığı
uluslararası andlaşmalara örnek olarak Enerji Şartı Anlaşması (Energy Charter Treaty) ve
ICSID
(International
Centre
for
Settlement
of
Investment
Disputes-Yatırım
Uyuşmazlıklarının Çözümüne Dair Uluslararası Anlaşma) verilebilir.
2. Đç Hukuktaki Düzenlemeler
Enerji piyasasına ilişkin iç hukukuktaki düzenlemelerin dağınık olduğu ve enerji
türüne göre ayrı kanunlarla ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmektedir. Đlgili Kanunlara
bakıldığında bunlar arasında;
-Elektrik Piyasası Kanunu,
-Doğal Gaz Piyasası Kanunu,
-Petrol Piyasası Kanunu,
-LPG Piyasası Kanunu,
-Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına Đlişkin
Kanun,
-Enerji Verimliliği Kanunu,
-Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu,
-Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve Đşletilmesi ile Enerji Satışına Đlişkin Kanun
sayılabilir.
Enerji sektörü ile ilgili çeşitli kanunların yanı sıra; yönetmelik, tebliğ, genelge gibi
ikincil mevzuatla da konunun ayrıntıları düzenlenmiştir. Örneğin Enerji Piyasası Bildirim
Yönetmeliği gibi.
C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Enerji sektöründe düzenleme yapmak üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
oluşturulmuştur. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Doğal Gaz Piyasası Kanunu, Petrol Piyasası Kanunu,
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu ile
kendisine verilen görevleri ifa etmek ve yetkileri kullanmak üzere oluşturulmuş olan bir
kurumdur. Söz konusu kanunlar ile elektrik, doğal gaz, petrol ve LPG'nin; yeterli, kaliteli,
119
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması
için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan
güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir enerji piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir
düzenleme ve denetimin sağlanması amaçlanmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kamu
tüzel kişiliğine sahip, idari ve mali özerkliği bulunan bir kurumdur. Kurum içerisinde yer alan
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ise, biri başkan, biri ikinci başkan olmak üzere dokuz
üyeden oluşur. Kurulun idari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava
açılabilir. Kurul kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır. (Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun m. 4, 5, 12)
D. Enerji Sektöründe Yapılan Özel Hukuk Sözleşmeleri
Enerji sektöründe yapılan sözleşmeler enerjinin türüne göre çok farklılık
göstermektedir. Örneğin petrol piyasasında yapılan sözleşmeler; dağıtıcılık sözleşmeleri,
işletmecilik, bayilik sözleşmeleri gibi sözleşmeler olabilirken, doğal gaz piyasasında yapılan
sözleşmeler ise; doğal gazın üretimi, iletimi, dağıtımı, toptan satışı, ithali, ihracı, ticareti ve
depolanması, doğalgaz tedarik sözleşmeleri gibi sözleşmeler olabilmektedir. Elektrik
piyasasında ise yine; yatırım sözleşmeleri, elektrik alımı, satımı, yeniden satımı konusundaki
sözleşmeler, elektrik ithalat, ihracat sözleşmeleri gibi sözleşmeler olabilmektedir.
Enerji sektöründe yapılan sözleşmeler; enerjinin türüne gore, çok çeşitli olmakla
birlikte konumuz açısından önem taşıyan özel hukuk kapsamında yapılan sözleşmelerdir.
Uyuşmazlıkların çözümü ve uygulanacak olan hukuk konusu özellikle özel hukuk
kapsamında yapılan sözleşmeler açısından önem taşımaktadır.
II.
Enerji
Sektöründe
Yapılan
Özel
Hukuk
Sözleşmelerinden
Doğan
Uyuşmazlıkların Çözümü
Enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar;
-
Tahkim yoluyla ya da
-
Mahkeme yolu ile çözüme kavuşturulabilir.
A. Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla Çözümü
Taraflar, aralarındaki uyuşmazlığın mahkemeler yerine ya da diğer bir ifade ile, devlet
yargısı yerine tahkim yolu ile çözümlenmesini kararlaştırabilirler.
Tahkim yolunun tercih edilmesi durumunda ad hoc tahkim ya da kurumsal tahkim
yoluna başvurulabilir.
120
1. Ad Hoc Tahkim
Ad hoc tahkim, tahkimin herhangi bir kuruma bağlı olmadan gerçekleştirilmesidir. Ad
hoc tahkimde uygulanacak kurallar ile ilgili olarak UNCITRAL tahkim kuralları uygulamada
yaygın olarak kullanılmaktadır.
2. Kurumsal Tahkim
Kurumsal tahkimde uyuşmazlığın çözümü bu konuda uzmanlaşmış merkezler aracılığı
ile çözümlenmektedir. Taraflar, aralarındaki uyuşmazlığın kurumsal tahkim merkezleri
yoluyla çözümlenmesini kararlaştırmaktadırlar. Örneğin ICC tahkim, ICSID tahkim gibi.
Taraflardan birisinin devlet olduğu yatırım uyuşmazlıklarında uyuşmazlığın kurumsal tahkim
merkezlerinde çözümleneceği kararlaştırılabileceği gibi, yatırım sözleşmeleri dışındaki
sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda da; örneğin dağıtım sözleşmesi gibi, uyuşmazlığın
kurumsal tahkim merkezlerinden birisi tarafından çözüleceği kararlaştırılabilir. Ör. Londra
Tahkim mahkemesinde (LCIA- The London Court of International Arbitration) uyuşmazlığın
çözümleneceğinin kararlaştırılması gibi.
Enerji sektöründe yapılan anlaşmalarla ilgili olarak ise hem Türkiye’nin taraf olduğu
yatırımlarla ilgili uluslararası anlaşmalarda uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümü
konusunda hükümlerin yer aldığı (Örneğin Enerji Şartı Anlaşması2 m. 26) hem de tarafların
aralarında yaptıkları sözleşmelerde; örneğin işleticilik ya da bayilik sözleşmeleri gibi,
uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesini kararlaştırdıkları görülmektedir.
Enerji Şartı Anlaşması’nın “Uyuşmazlıkların Çözümü” başlığını taşıyan 26 ıncı
maddesine göre;
“BĐR YATIRIMCI ĐLE TARAF ÜLKE ARASINDAKĐ UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ
Bölüm III kapsamında, bir Anlaşma Tarafı Yatırımcısının, diğer Anlaşma Tarafı
Alanında yaptığı Yatırımla ilgili olarak, Alanında Yatırım yapılan Anlaşma Tarafının
yükümlülüklerinin ihlalinden doğacak uyuşmazlıklar, mümkünse karşılıklı iyi niyetle
çözülecektir.
Anlaşma Taraflarından herhangi birinin iyi niyetli çözüm önerisini yaptığı günden
itibaren üç ay içerisinde, uyuşmazlığa, Paragraf (1)’de yer aldığı şekilde çözüm
bulunamazsa, Yatırımcı taraf uyuşmazlığın çözümü için,
uyuşmazlığa düştüğü Anlaşma Tarafının mahkemelerine veya idari makamlara
başvurabilir;
2
Resmi Gazete Tarihi: 6.2.2000, Resmi Gazete Sayısı: 23956, Kanun No: 4519, Kabul Tarihi: 1.2.2000.
121
daha önceden kabul edilmiş herhangi bir uygulanabilir uyuşmazlık çözüm
prosedürüne başvurabilir; veya
bu maddenin aşağıdaki paragrafları kapsamında çözüm arayabilir.
a) Salt b) ve c) alt paragraflarıyla sınırlı olmak kaydıyla, Anlaşma taraflarının her biri, bu
maddenin hükümlerine uygun olarak, uyuşmazlığın çözümü için uluslararası hakem veya
uzlaştırıcı kullanmayı koşulsuz kabul eder.
b) i) Yatırımcının, Paragraf 2)a) veya b) uyarınca uyuşmazlık çözümüne başvurması
durumunda, Ek ID’de adı geçen Anlaşma Tarafları yukarıda belirtilen koşulsuz izni
vermezler.
ii) Şeffaflığın sağlanması için, Ek ID’de adı geçen Tarafların her biri, Madde 39’la
uyumlu olarak Parlamento onayı, kabul veya onama belgelerinin veya Madde 41’e göre
katılım belgelerinin gönderildiği tarihten geç olmamak koşuluyla; Sekreterya’ya politikaları,
uygulamaları ve durumları hakkında azılı beyanda bulunacaklardır.
c) Ek IA’da adı geçen Anlaşma tarafları Madde 10(1)’in son cümlesiyle ilgili olarak meydana
gelebilecek bir uyuşmazlık için bu tür bir koşulsuz izin vermezler.
Enerji Şartı Sözleşmesi 26. Madde-2 (ICSID/Ad-Hoc/Stockholm Ticaret Odası Hakemlik
Enstitüsü
4- Bir Yatırımcı, uyuşmazlığın Paragraf ‘)c) kapsamında yer aldığı biçimde çözümünü tercih
ederse, uyuşmazlığın çözümü için aşağıda belirtilen makamlara başvurulmasını da kabul
ettiğini yazılı olarak belirtecektir.
a) i) Yatırımcının bulunduğu Anlaşma Tarafının ve uyuşmazlığa katılan Anlaşma Tarafının
Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü Konvansiyonuna (bundan böyle ICSID Konvansiyonu
olarak anılacaktır) taraf olması durumunda 18 Mart 1965 tarihinde Washington’da imzaya
açılan, Devletler ve diğer Devletleri Vatandaşları arasında meydana gelebilecek yatırım
uyuşmazlıklarının çözümü için yapılan ICSID Konvansiyonu uyarınca kurulan Uluslararası
Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü Merkezi; veya
ii) Yatırımcının bulunduğu Anlaşma Tarafının veya uyuşmazlığa taraf olan Anlaşma
Taraflarından herhangi birinin, ama ikisi birden değil, ICSID Konvansiyonu’na taraf olması
durumunda ise; yasal işlemlerin idaresi için Merkez’in Sekreteryası tarafından sağlanan
Đlave Hizmetler (bundan böyle Đlave Hizmet Kuralları olarak anılacaktır) kapsamında
altparagraf a)i)’de sözü geçen Konvansiyon uyarınca kurulan Uluslararası Uyuşmazlık
Çözüm Merkezi,
122
b) Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu’nun (bundan böyle
UNCITRAL olarak anılacaktır) Hakemlik Kuralları gereğince oluşturulan bağımsız hakem
veya bu amaç için oluşturulmuş “ad-hoc” mahkeme; veya
c) Stokholm Ticaret Odası Hakemlik Enstitüsü uyarınca bir hakem.
5- a) Paragraf 3) kapsamında verilen muvafakat, Paragraf 4 uyarınca verilen Yatırımcının
yazılı muvafakatı ile birlikte aşağıdaki hususlara ilişkin şartlar sağlayacaktır.
Đlave Hizmet Kuralları ve ICSID Konvansiyonu’nun II.bölümünün amaçları doğrultusunda
bir uyuşmazlık için tarafların yazılı izni,
10 Haziran 1958 tarihinde New York’ta yapılan Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve
Uygulanmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Konvansiyonu’nun (bundan sonra New York
Konvansiyonu olarak geçecektir) II.maddesinin amaçları doğrultusunda bir “ yazılı
anlaşma”; ve
UNCITRAL Hakemlik Kuralları’nın 1.maddesi amaçları doğrultusunda “ bir kontrat
üzerinde yazılı anlaşmaya varmış olan taraflar.”
b) bu madde uyarınca herhangi bir hakemlik usulü, uyuşmazlık içindeki Anlaşma
Taraflarından herhangi birinin isteği üzerine, New York Konvansiyonu’na taraf olan bir
ülkeye bırakılabilir. Bu Konvansiyonun 1.Maddesinin Amaçları doğrultusunda, hakeme
sunulan iddiaların ticari ilişkilerden veya ticari işlemlerden doğduğu varsayılacaktır.
Paragraf 4 uyarınca kurulan bir mahkeme, bu Anlaşmaya ve uluslararası hukuk prensipleri
ve uygulamadaki kurallar ile uyumlu olmak kaydıyla uyuşmazlık konularında karara
varacaktır.
Paragraf 4’te sözü edilen yazılı isteğin yapıldığı tarihte, uyuşmazlığa taraf olan bir Anlaşma
Tarafının vatandaşı olan ve gerçek kişi olmayan bir Yatırımcı, söz konusu Anlaşma Tarafıyla
arasındaki uyuşmazlığın ortaya çıkmasından önce başka bir anlaşma Tarafının Yatırımcıları
tarafından kontrol ediliyor olması durumunda, ICSID Konvansiyonunun 25(2)(b) Maddesi
uyarınca “diğer Taraf ülke Vatandaşı” ve Đlave Hizmet Kuralları 1(6) Maddesi uyarınca
“diğer devlet vatandaşı” olarak muamele görecektir”
Enerji Şartı Sözleşmesinde de bahsedilen ICSID tahkim konusunda Türkiye bu
Sözleşmeye taraftır. Bu kurumsal tahkim yolunda, Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıklarının
Çözüm Merkezi (International Centre for Settlement of Investment Disputes-ICSID) kanalıyla
uyuşmazlık çözümlenmektedir. Türkiye “Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları
Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının
123
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”3 ile Sözleşmeyi iç hukuka aktarmıştır. Türkiye, yabancı
sermaye ile ilgili yürürlükteki mevzuat çerçevesinde izin verilmiş ve fiilen yatırım faaliyeti
başlamış olan yatırımlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların ICSID'e götürülebilmesini kabul
etmiştir. Ancak Türk mahkemelerinin münhasır yetkili olduğu Türkiye'deki gayrimenkuller
üzerindeki mülkiyet ve diğer ayni hak uyuşmazlıklarının çözümü konusunda ICSID’in yetkisi
kabul edilmemiştir. Yine Türkiye, diğer ülkelerle imzalayacağı, “Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına Đlişkin” ikili anlaşmalarla ilgili olarak yatırım uyuşmazlıklarının
Lahey Adalet Divanı'na götürülmesine ilişkin ICSID Sözleşmesinin 64 üncü maddesine
rezerv koymuş, bunun dışında ICSID Sözleşmesinin onaylanmasını Kanunla uygun
bulmuştur.
ICSID Sözleşmesi ile, Yatırım Anlaşmazlıklarının Çözümü için Uluslararası Merkez
kurulmuştur. Bu Merkez Dünya Bankası içerisinde yer alacak ve ICSID sözleşmesinin
hükümlerine uygun olarak âkit devletler ile âkit devletlerin vatandaşları arasındaki yatırım
anlaşmazlıklarının uzlaştırılması ve hakemliği konusunda etkili olacaktır. Yine Merkez; bir
Đdarî Konsey ve bir Sekreterya'ya sahip olacak ve bir Arabulucular ve bir Hakemler Paneli
oluşturacaktır (ICSID Sözleşmesi m. 1-3).
Diğer sektörlerle ilgili yatırım uyuşmazlıklarının yanı sıra, enerji sektörü ile ilgili
olarak da çeşitli olaylarda ICSID tahkim yoluna başvurulduğu görülmektedir. Özellikle
uluslararası boyutu olan enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden doğan
uyuşmazlıklarda devlet yargısı yerine daha çok tahkim yoluna başvurunun tercih edildiği
söylenebilir. (Örneğin Pseg- Konya Ilgın, Libananco, Alaplı Elektrik davası gibi.)
B. Uyuşmazlıkların Mahkeme Yoluyla Çözümü
1. Genel Olarak
Taraflar aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümü yerine mahkemeler yoluyla
çözümünü de tercih edebilirler. Yabancılık unsuru taşıyan bir olayda mahkemelerin
milletlerarası yetkisi konusu Türk Hukukunda 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul
Hukuku Hakkında Kanun’da (MÖHUK) düzenlenmiştir4. MÖHUK, yabancılık unsuru taşıyan
özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin
milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizine ilişkin çeşitli hükümler
öngörmektedir. MÖHUK’a göre; “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun
yer itibariyle yetki kuralları tayin eder” (MÖHUK m. 40).
3
Resmi Gazete Tarihi: 2.6.1988, Resmi Gazete Sayısı: 19830, Kanun No: 3460, Kabul Tarihi: 27.5.1988.
5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun, Kabul Tarihi: 27.11.2007, Resmi
Gazete Tarihi: 12.12.2007, Resmi Gazete Sayısı: 26728.
4
124
Bu kapsamda, yabancılık unsuru taşıyan enerji sektörü ile ilgili yapılan bir özel hukuk
sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkta Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin söz
konusu olabilmesi için, Türk kanunları kapsamında öncelikle iç hukukta yetkili bir
mahkemenin bulunması gerekir. Yetkili mahkeme konusuna ilişkin hükümler başta Hukuk
Muhakemeleri Kanunu (HMK) olmak üzere, Medeni Kanun (MK), Borçlar Kanunu (BK),
Ticaret Kanunu (TK), Milletlerarası Tahkim Kanunu (MTK) gibi çeşitli kanunlarda
düzenlenmiştir. Bunun dışında MÖHUK ta da çeşitli yetkili mahkemelere ilişkin özel
hükümler yer almaktadır.
Yetki konusunun düzenlendiği genel kanun olan HMK’ya bakıldığında, Kanunda
genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim
yeri mahkemesi olarak öngörülmüştür. Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin
yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların
tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer
mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini
sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı,
deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki
davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir (HMK m. 6-7).
Bazen Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayan kişiler hakkında dava açılması söz
konusu olabilir. Bu durumda, Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili
mahkeme, davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak,
diğer özel yetki hâlleri saklı kalmak üzere, malvarlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık
konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yerde de açılabilir (HMK m. 9).
Sözleşmelere ilişkin olarak ise HMK’da genel yetki kuralı dışında özel bir yetki kuralı
da öngörülmüştür. Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde
de açılabilir (HMK m. 10).
MÖHUK’un 40 ıncı maddesinde Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç
hukukun yer itibarıyla yetki kurallarının tayin edeceği hükme bağlandığından, iç hukukta
yetkili olan mahkeme yabancılık unsuru olan bir olayda da davaya bakmaya yetkili olacaktır.
Bu kapsamda enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda
da yabancılık unsuru bulunması durumunda hem HMK’ya göre genel yetkili mahkeme
davaya bakmaya yetkili olacak hem de sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi yetkili
olacaktır.
125
2. Yetki Sözleşmesi
Yetki sözleşmesi ile hem bir Türk mahkemesi enerji sektöründe yapılan özel hukuk
sözleşmelerinden doğan uyuşmazlığı çözümlemek için yetkili kılınabilir hem de benzer
şekilde bu uyuşmazlığı çözümlemek için yabancı bir mahkemenin yetkili kılınması mümkün
olabilir.
Türk mahkemesinin yetkili kılınması konusu HMK’da düzenlenmişken, yabancı bir
mahkemenin yetkili kılınması konusu ise MÖHUK’ta düzenlenmiştir. HMK’ya göre; tacirler
veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir
veya
birden
fazla
mahkemeyi
sözleşmeyle
yetkili
kılabilirler.
Taraflarca
aksi
kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır (HMK m.
17). Yetki sözleşmesi ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konularda
yapılabilir. Kesin yetki hallerinde yine yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yazılı
olarak yapılması ve uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir
olması yine yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi gerekir. (HMK m. 18).
Bu kapsamda taraflar enerji sektörü ile ilgili yaptıkları özel hukuk sözleşmelerinden
doğan uyuşmazlıklarda, yer itibarıyla yetkili bir Türk mahkemesinin olmadığı, bu nedenle de
milletlerarası yetkinin de doğmadığı hallerde yetki anlaşması ile Türk mahkemelerini yetkili
kılabilirler. Yetki anlaşmasının şekli ve geçerlilik şartları lex fori olarak Türk hukukuna tabi
olacaktır.
Yabancı bir mahkemenin yetkili kılınması konusu ise MÖHUK’ta düzenlenmiştir. Yer
itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği, yani münhasır yetkili bir
Türk mahkemesinin bulunmadığı durumlarda taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan
ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi
konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava,
ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki
itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür (MÖHUK m. 47). Bu
kapsamda enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinde, borç ilişkisinden doğan bir
uyuşmazlık söz konusu olduğunda yabancı bir devlet mahkemesinin; (Örneğin Alman
mahkemesi gibi) uyuşmazlığa bakmak üzere yetkili kılınması mümkün olacaktır. Yabancı bir
devlet mahkemesinin yetkili kılınması konusunda yapılacak yetki anlaşmasının şekliyle ilgili
MÖHUK’un 47 nci maddesinde sınırlayıcı bir hüküm yer almamaktadır. Bu kapsamda yetki
anlaşması açık olarak ya da zımnen, yazılı ya da sözlü olarak yabancı bir mahkemenin yetkili
kılınmasıyla ilgili yapılabilir. Yazılı olarak anlaşma yapılmamışsa ancak yazılı delille ispat
edilmesi halinde geçerli olur.
126
3. Sözleşmeden Doğan Uyuşmazlıkta Uygulanacak Hukuk
a) Subjektif Yöntem
Yabancılık unsuru taşıyan sözleşmelere uygulanacak hukukun tespit edilmesi için iki
yöntem vardır. Bu yöntemlerden ilki sübjektif yöntem ikincisi ise, objektif yöntemdir.
Subjektif yöntemde taraflar kendi iradeleriyle uygulanacak olan hukuku belirlemektedirler.
Konu MÖHUK’ta düzenlenmiştir. Buna göre; sözleşmeden doğan borç ilişkileri tarafların
açık olarak seçtikleri hukuka tâbidir. Açık ya da zımni olarak hukuk seçimi yapılabilir.
Sözleşme hükümlerinden veya hâlin şartlarından tereddüde yer vermeyecek biçimde
anlaşılabilen hukuk seçimi geçerlidir. Kısmi hukuk seçimi mümkündür. Taraflar, seçilen
hukukun sözleşmenin tamamına veya bir kısmına uygulanacağını kararlaştırabilirler. Hukuk
seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir. Sözleşmenin kurulmasından
sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye etkili olarak
geçerlidir (MÖHUK m. 24/1,2,3).
Bu kapsamda enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden doğan borç
ilişkilerinde taraflar; örneğin Alman hukukunun uygulanması gibi, uygulanacak olan hukuku
kararlaştırabilirler. Tarafların seçecekleri hukuk Türk hukuku olabileceği gibi yabancı bir
hukuk da olabilir. Hukuk seçimi sözleşmesinin geçerliliği seçilen hukuka tabi olacaktır.
Tarafların bir hukuk seçimi yapmaları durumunda; taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece,
seçilen hukukun kanunlar ihtilafı kuralları değil, maddi hukuk hükümleri uygulanır(MÖHUK
m. 2).
b) Objektif Yöntem
Taraflar aralarındaki sözleşmeden doğan borç ilişkisine uygulanacak olan hukuku
seçmemişlerse, uyuşmazlık mahkeme önüne geldiği zaman hakim uygulanacak olan hukuku
MÖHUK hükümlerine göre kararlaştıracaktır. Kanun koyucu, subjektif olarak uygulanacak
hukukun belirlenmediği durumlarda hangi hukuka göre uyuşmazlığın çözümleneceğini hükme
bağlamıştır. Buna göre; tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden
doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanacaktır. Bu hukuk,
karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukuku,
ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun
işyeri, işyeri bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun
birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku
olarak kabul edilir (MÖHUK m. 24/4).
Bir sözleşme ilişkisinde tarafların karşılıklı hakları ve borçları bulunmaktadır. Bu
kapsamda tarafların yerine getirmeleri gereken edimler de vardır. Karakteristik edim
127
sözleşmeyi karakterize eden, borç ilişkisinin ağırlık noktasını teşkil eden edimdir. Bir tarafın
edimi para ise genelde paranın karşısında olan edim karakteristik edim olarak kabul
edilmektedir. Örneğin satım sözleşmesinde karakteristik edim, satıcının edimidir. Yine enerji
satım sözleşmelerinde ise karakteristik edim satıcının, bir başka ifade ile, enerji satan kişinin
edimidir. Yapılan sözleşme ticari nitelikte bir sözleşme olduğundan, sözleşmeye karakteristik
edim borçlusunun işyeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim
borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan
işyeri hukuku uygulanacaktır.
Enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinin türüne göre her sözleşme türü
için ayrıca karakteristik edimin belirlenmesi gerekmektedir.
Sözleşmeden doğan borç ilişkisine objektif olarak uygulanacak hukuk konusunda
MÖHUK’un 24 üncü maddesinde bir istisna kuralı da kabul edilmiştir. Bu kapsamda, hâlin
bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşme,
bu hukuka tâbi olacaktır (MÖHUK m. 24/4).
4. Sözleşmeye Uygulanacak Hukukun Kapsamı Dışında Kalan Konular
Sözleşmeye uygulanacak hukuk her ne kadar sözleşmenin doğumundan sona ermesine
kadar her yerde uygulanacak olsa bile; tarafların ehliyetine, sözleşmenin şekline uygulanacak
hukuk gibi, bazı konular sözleşmeden doğan borç ilişkisine uygulanacak olan hukukun
kapsamı dışında kalmaktadır. Yine kamu düzeni ve doğrudan uygulanan kurallar da
uygulanacak olan hukuka bir sınır getirmektedir.
Sözleşmeyi yapan tarafların ehliyeti konusunda ilgilinin milli hukuku uygulanacaktır.
Konu MÖHUK’un 9 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; hak ve fiil ehliyeti ilgilinin
millî hukukuna tâbidir. Millî hukukuna göre ehliyetsiz olan bir kişi, işlemin yapıldığı ülke
hukukuna göre ehil ise yaptığı hukukî işlemle bağlıdır. Aile ve miras hukuku ile başka bir
ülkedeki taşınmazlar üzerindeki aynî haklara ilişkin işlemler bu hükmün dışındadır. Tüzel
kişilerin veya kişi veya mal topluluklarının hak ve fiil ehliyetleri, statülerindeki idare merkezi
hukukuna tâbidir. Ancak fiilî idare merkezinin Türkiye'de olması hâlinde Türk hukuku
uygulanabilir. Statüsü bulunmayan tüzel kişiler ile tüzel kişiliği bulunmayan kişi veya mal
topluluklarının ehliyeti, fiilî idare merkezi hukukuna tâbidir.
Bu kapsamda enerji sektöründe yapılan ve yabancılık unsuru taşıyan özel hukuk
sözleşmelerinde, sözleşmenin taraflarının, bu sözleşmeyi yapmaya ehil olup olmadıkları
konusunda milli hukukları uygulanacak, kendi millî hukukuna göre ehil olmasa bile, işlemin
yapıldığı ülke hukukuna göre ehil ise yine yaptığı sözleşme ile bağlı olacaktır. Taraflar tüzel
kişi ise veya kişi veya mal topluluğu ise statülerindeki idare merkezi hukuku uygulanacaktır
128
(Örneğin anasözleşmelerinde yazılı olan idare merkezi neresi ise onun hukukunun ya da
tüzüklerinde yazılı olan idare merkezi neresi ise oranın hukukunun uygulanması gibi) Ancak
statülerindeki idare merkezi farklı olmakla birlikte, fiilî idare merkezinin Türkiye'de olması
hâlinde Türk hukuku uygulanabilecektir. Statüsü bulunmayan (örneğin anasözleşmesi, tüzüğü
olmayan) tüzel kişiler ile tüzel kişiliği bulunmayan kişi veya mal topluluklarının ehliyeti
konusunda ise, fiilî idare merkezi hukuku uygulanacaktır.
Enerji sektöründe yapılan ve yabancılık unsuru taşıyan özel hukuk sözleşmelerinin
şeklinin tabi olacağı hukuka bakıldığında ise bu sözleşmeler ya yapıldıkları ülke hukukunun
veya o sözleşmenin esası hakkında yetkili olan hukukun maddî hukuk hükümlerinin
öngördüğü şekle uygun olarak yapılabileceklerdir (MÖHUK m. 7). Örneğin Gürcistan’da
yapılan ve sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümünde esasa uygulanacak olan hukuk
olarak Türk hukukunun kararlaştırıldığı durumlarda, enerji satım sözleşmesi Gürcistan
hukukunun bu sözleşme için aradığı şekil şartlarına uygun olarak yapılabileceği gibi, esasa
uygulanacak hukuk olan Türk hukukunun aradığı şekil şartlarına uygun olarak da
yapılabilecektir.
Uygulanacak hukuk konusunda sınırlama getiren bir hüküm kamu düzeni ile ilgilidir.
Eğer enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden doğan borç ilişkisine
uygulanacak hukukun ilgili hükmü Türk kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturuyorsa
uygulanmayacak, gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanacaktır (MÖHUK m. 5).
Örneğin astronomik tazminatların kabul edildiği, kişinin ekonomik olarak tükenmesine yol
açacak kuralların olduğu bir hukuk sisteminin uygulanması söz konusu ise, somut
uyuşmazlıkta uygulanacak olan kurallar kamu düzeni engeli ile karşılaşabilir.
Doğrudan uygulanan kurallar ise kamu düzeninden farklıdır. Kamu düzeninde
öncelikle uygulanması gereken yabancı bir hukuk bulunmaktadır. Bu hukukun ilgili hükmü
kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturuyorsa uygulanmamaktadır. Doğrudan uygulanan
kurallar ise devletin, güvenlik, asayiş, politik, sosyal, ekonomik gerekçeler gibi çeşitli
nedenlerden dolayı koymuş olduğu ve daha çok kamu hukuku alanında görülmekle birlikte
özel hukuk alanında da bulunan, yabancı ya da vatandaş ayırımı yapılmadan herkese
uygulanması öngörülen kurallardır. Bu kuralların bir listesi bulunamakla birlikte, düzenleme
amacı ve uygulama alanı dikkate alınarak bir kuralın doğrudan uygulanan kural olup olmadığı
somut olaya göre belirlenmektedir. Her alanda bu kurallara rastlanabilmektedir. Örneğin dış
ticaret hukuku, tüketici hukuku, iş hukuku, rekabet hukuku alanlarında olduğu gibi. Türk
hukukunda doğrudan uygulanan kuralla düzenleme yapılan bir konuda yabancı bir hukukun
129
uygulanması söz konusu olmaz. Direk Türk hukukundaki doğrudan uygulanan kural
uygulanarak olay çözümlenir.
MÖHUK’ta doğrudan uygulanan kuralla ilgili iki yerde düzenleme yapılmıştır. Đlki
Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarıdır, ikincisi ise üçüncü bir devletin doğrudan
uygulanan kurallarıyla ilgilidir. Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarıyla ilgili
hükme göre; yetkili yabancı hukukun uygulandığı durumlarda, düzenleme amacı ve uygulama
alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren hâllerde
Türk hukukundaki kural uygulanır (MÖHUK m. 6).
Diğer düzenleme ise sözleşmelerle ilgili kısımda yapılmıştır. Sözleşmeden doğan
ilişkinin tâbi olduğu hukuk uygulanırken, sözleşmeyle sıkı ilişkili olduğu takdirde üçüncü bir
devletin hukukunun doğrudan uygulanan kurallarına etki tanınabilir. Söz konusu kurallara
etki tanımak ve uygulayıp uygulamamak konusunda bu kuralların amacı, niteliği, muhtevası
ve sonuçları dikkate alınır (MÖHUK m. 31). Örneğin, sözleşme ile sıkı ilişki içerisindeki
üçüncü bir ülkenin ithalat-ihracat yasağı sonucu tarafın veya tarafların edimlerinin ifası
imkânsız hale gelmişse hakim, var olan bu somut durum için üçüncü devletin doğrudan
uygulanan kurallarına etki tanınıp tanınmayacağına karar verecektir.
Enerji sektöründe yapılacak özel hukuk sözleşmelerinde de Türk hukukundaki
doğrudan uygulanan kuralların dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda, doğrudan
uygulanan kurallarla düzenlenen konularda yabancı bir hukukun uygulanması mümkün
olmayacak, Türk Hukuku’ndaki doğrudan uygulanan kurallar direkt uygulama alanı
bulacaktır. Enerji sektöründeki doğrudan uygulanan kurallara örnek olarak Enerji Piyasası
Düzenleme Kurul’nun yetkisi kapsamında, bir kamu otoritesi olarak yaptığı işlemler
verilebilir.
Sonuç
Kapsamında kömür, petrol, doğal gaz, elektrik, güneş, rüzgar, jeotermal, biyoyakıt,
hidrolik, nükleer enerji ve hidrojen enerjisi gibi bir çok farklı enerji türü bulunan enerji
sektörü kapsamında yapılan özel hukuk sözleşmeleri, her bir enerji türünün kendine özgü
özelliklere sahip olması sebebiyle çeşitlilik göstermektedir. Enerji sektöründe yapılan özel
hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar tahkim yoluyla ya da mahkeme yoluyla
çözümlenebilmektedir.
Enerji sektörüyle ilgili, Türkiye’nin taraf olduğu ve Anayasanın 90 ıncı maddesi
kapsamında iç hukuka aktarılan çeşitli anlaşmalar bulunmaktadır. Bu anlaşmalara örnek
olarak Enerji Şartı Anlaşması ve ICSID verilebilir. Đç hukuka baktığımızda enerji piyasasına
130
ilişkin düzenlemelerin enerji türüne göre ayrı kanunlarla düzenlendiği, çeşitli ikincil
mevzuatın da olduğu ve bu mevzuatın dağınık bir şekilde yer aldığı görülmektedir.
Enerji sektöründe, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Doğal Gaz Piyasası Kanunu, Petrol Piyasası Kanunu, Sıvılaştırılmış Petrol
Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu ile kendisine verilen görevleri
ifa etmek ve yetkileri kullanmak üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu oluşturulmuş;
enerji piyasasında bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanması amaçlanmıştır.
Enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların hem
tahkim yoluyla hem de mahkeme yoluyla çözümlenmesi mümkün olabilir. Uyuşmazlığın
tahkim
yoluyla
çözümlenebileceği, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası
anlaşma
hükümlerinde yer alabileceği gibi; taraflarca, aralarında yaptıkları enerji sektörüne ilişkin özel
hukuk sözleşmelerine koyacakları tahkim şartı veya ayrı bir tahkim sözleşmesi ile de
kararlaştırılabilir. Örneğin, enerji sektörüyle ilgili olarak Enerji Şartı Anlaşması’nın 26.
maddesinde yer alan tahkim şartı gibi.
Enerji sektörü ile ilgili yapılan ve yabancılık unsuru taşıyan özel hukuk
sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkta taraflar, aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla değil
de mahkeme yoluyla çözümlenmesini tercih edebilirler. Yabancılık unsuru taşıyan bir olayda
mahkemelerin milletlerarası yetkisi konusunu düzenleyen MÖHUK m. 40’da Türk
mahkemelerinin milletlerarası yetkisini iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının tayin
edeceği belirtilmektedir. Bu bağlamda enerji sektöründe yapılan ve yabancılık unsuru taşıyan
özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda HMK kapsamında genel yetkili
mahkeme ve sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi yetkili olacaktır. Ayrıca taraflar, enerji
sektörü ile ilgili yaptıkları özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda yer itibariyle
yetkili bir Türk mahkemesinin olmadığı, bu nedenle de milletlerarası yetkinin de doğmadığı
hallerde yetki anlaşması ile Türk mahkemelerini yetkili kılabilecekleri gibi; yer itibariyle
yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği, yabancılık unsuru taşıyan ve borç
ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda
da anlaşabileceklerdir.
Enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda
uygulanacak hukukun tespit edilmesi için subjektif ve objektif olmak üzere iki yöntem vardır.
Subjektif yöntemde taraflar MÖHUK’da düzenlenen hükümler uyarınca uygulanacak hukuku
kendi iradeleriyle belirlemektedirler. Objektif yöntemde ise taraflar subjektif olarak
uygulanacak hukuku belirlemedikleri için hakim uygulanacak hukuku MÖHUK hükümlerine
göre re’sen tespit edecektir. Bu hususta karakteristik edimin belirlenmesi önem taşımakta ve
131
enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinde her sözleşme türü için ayrı ayrı bu
tespitin yapılması gerekmektedir.
Sözleşmeden doğan borç ilişkilerine uygulanacak hukuk kapsamı dışında kalan
tarafların ehliyetine ve sözleşmenin şekline uygulanacak hukuka ilişkin hususlar ehliyeti
düzenleyen MÖHUK m. 9 ve şekle ilişkin olan MÖHUK m. 7 uyarınca belirlenecektir.
Uygulanacak hukuka ilişkin iki sınırlama mevcuttur. Bunlar: kamu düzeni ve
doğrudan uygulanan kurallardır. Enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinden
doğan borç ilişkisine uygulanacak hukukun hükümleri, Türk kamu düzenine açıkça aykırılık
oluşturuyorsa MÖHUK m. 5 uyarınca uygulanmayacak ve gerekli görülen hallerde Türk
hukuku uygulanacaktır. Diğer sınırlamaya göre de Türk hukukunda doğrudan uygulanan
kuralla düzenleme yapılmış bir konuda MÖHUK m. 6 uyarınca yabancı hukuk
uygulanmayacaktır. Enerji sektöründe yapılan özel hukuk sözleşmelerinde genelde tahkim
yoluna başvurulduğu, uygulanacak hukukun seçildiği; yine mahkeme yoluna başvurulsa dahi
uygulanacak hukuk konusunda tarafların aralarındaki sözleşmeye hüküm koydukları
görülmektedir. Bu nedenle de devlet yargısı yerine özellikle büyük çaplı uyuşmazlıklarda
tahkim yolunun tercih edildiği söylenebilecektir.
132
Download