tc gazi üniversitesi eğitim bilimleri enstitüsü giyim endüstrisi ve

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GİYİM ENDÜSTRİSİ VE MODA TASARIMI ANA BİLİM DALI
GİYİM ENDÜSTRİSİ VE GİYİM SANATLARI EĞİTİMİ BİLİM DALI
TÜRKİYE’DEKİ TEKSTİL–KONFEKSİYON İŞLETMELERİNİN
(KOBİ’LERİNİN) TEDARİK, ÜRETİM VE LOJİSTİK FAALİYETLERİNİN
ULUSAL REKABET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
DOKTORA TEZİ
Hazırlayan
Özlem KAYA
Ankara
Haziran, 2013
i
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GİYİM ENDÜSTRİSİ VE MODA TASARIMI ANA BİLİM DALI
GİYİM ENDÜSTRİSİ VE GİYİM SANATLARI EĞİTİMİ BİLİM DALI
TÜRKİYE’DEKİ TEKSTİL–KONFEKSİYON İŞLETMELERİNİN
(KOBİ’LERİNİN) TEDARİK, ÜRETİM VE LOJİSTİK FAALİYETLERİNİN
ULUSAL REKABET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
DOKTORA TEZİ
Özlem KAYA
Danışman: Prof. Dr. Fatma ÖZTÜRK
Ankara
Haziran, 2013
ii
JÜRİ ONAY SAYFASI
Özlem KAYA’nın Türkiye’deki Tekstil-Konfeksiyon İşletmelerinin (KOBİ’lerinin) Tedarik,
Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinin Ulusal Rekabet Üzerindeki Etkileri başlıklı tezi 05.07.2013
tarihinde, jürimiz tarafından Giyim Endüstrisi ve Giyim Sanatları Eğitimi Bilim Dalı’nda
Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.
Adı Soyadı
Başkan:
İmza
Prof. Dr. Özkan ÜNVER
.............................
Üye (Tez Danışmanı): Prof. Dr. Fatma ÖZTÜRK
.............................
Üye :
Prof. Dr. Serdar KILIÇKAPLAN
.............................
Üye :
Doç. Dr. Emine KOCA
.............................
Üye :
Doç. Dr. Fatma KOÇ
.............................
iii
ÖNSÖZ
Türkiye, küreselleşen dünyanın gittikçe yoğunlaşan rekabet ortamında başarılı olmak
için üretimini, ürün kalitesini ve rekabet gücünü arttırmak zorundadır.
Günümüzde birçok işletme, rekabet üstünlüğü elde etmede işletmeler arası ilişkilerin
önemini anlamış ve gerek tedarikçileri gerekse müşterileriyle olan ilişkilerini karşılıklı işbirliği
ve kazanç esasına bağlı olarak yeniden yapılandırmaya başlamışlardır. Özellikle tedarikçilerle
gelişen sıkı işbirliğinin; ürün kalitesinin artırılması, satın alınan ürünlerin maliyetinin
düşürülmesi, üretim ve lojistik esnekliğinin geliştirilmesi, müşteri memnuniyetinin artırılması
gibi konularda son derece olumlu katkılar sağladığı görülmektedir.
Yoğun rekabet ortamı sürekli olarak yeni pazarlar, yeni ürünler, yeni işlemler, yeni
modeller ve yeni olanaklar bulmayı gerektirmektedir. Bu da işletmeleri ürünlerini daha kaliteli
yapmaya, daha hızlı üretmeye ve teslim sürelerini kısaltmaya zorlamaktadır. İşletmelerin bunu
sağlayabilmeleri için organizasyon içindeki düzensizlikleri önlemeleri gerekmektedir. Ayrıca
üretim ile lojistik ve üretim ile tedarik arasındaki dengeyi iyi planlamaları, ulusal piyasada
rekabet gücünün arttırılabilmesi için iyi bir tedarik zinciri ve lojistik yönetiminin kurulmasını
gerekli kılmaktadır.
Özellikle tekstil-konfeksiyon sektörü bu açıdan incelemeye değer bir alan olarak
kendini göstermektedir. Tekstil-konfeksiyon sanayi, ülkelerin ekonomik kalkınma sürecinde
önemli rol oynayan bir sanayi dalıdır. Türkiye ekonomisi açısından tekstil-konfeksiyon sektörü
büyük önem taşımaktadır. Bu noktada tekstil-konfeksiyon ülkemiz sanayinin lokomotifi
konumundadır ve en yüksek istihdam oranı bu sektörde yer almaktadır. Bu durum bu sektörde
üretim tekniklerini ve rekabetin önemini daha da artırmaktadır. Özellikle tekstil-konfeksiyon
sektörü bu açıdan incelemeye değer bir alan olarak kendini göstermektedir.
Doktora tezimin yazılma sürecinde, göstermiş olduğu ilgi ve desteği için danışmanım
Prof. Dr. Fatma ÖZTÜRK’e, bulgular kısmının hazırlanmasında veri analizinin yapılmasında
ve tezin tamamına sunduğu büyük katkı ve desteği için, gösterdiği manevi katkının yanı sıra
akademik hayatıma yön veren değerli hocam Prof. Dr. Serdar KILIÇKAPLAN’a, ayrıca Prof.
Dr. Özkan ÜNVER’e, Doç. Dr. Emine KOCA’ya, çalışmanın anket kısmına sundukları katkılar
ile TOBB’a bağlı işletmelere, tez çalışmam süresince desteklerini ve dostluklarını esirgemeyen
Öğr. Gör. Fatih ÖZÇALIK’a, Öğr. Gör. Veysel DİNLER’e, maddi ve manevi desteklerini
hiçbir zaman esirgemeyen ve her an yanımda olan İlyas AKYOL’a özellikle kardeşim Sinan
KAYA’ya ve aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Özlem KAYA
iv
ÖZET
TÜRKİYE’DEKİ TEKSTİL–KONFEKSİYON İŞLETMELERİNİN (KOBİ’LERİNİN)
TEDARİK, ÜRETİM VE LOJİSTİK FAALİYETLERİNİN ULUSAL REKABET
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
KAYA, Özlem
Doktora, Giyim Endüstrisi ve Moda Tasarımı Bilim Dalı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Fatma ÖZTÜRK
Haziran-2013, 336 sayfa
Son yıllarda artan rekabet
nedeniyle tedarikçiler,
müşteriler, dağıtıcılar
ve
perakendecilerle ilişkiler önem kazanmıştır. İşletmeler artan rekabetle baş edebilmek, rekabet
avantajı yaratmak, pazar paylarını koruyabilmek hatta ayakta kalabilmek için lojistik, tedarik
ve üretim gibi faaliyetleri etkin bir şekilde işletmelerine adapte etmeye çalışmaktadır.
Günümüzde yaşanan küreselleşme olgusu bağlamında ürünlerin, hizmetlerin ve üretim
faktörlerinin uluslararası dolaşımında ciddi bir serbestlik sağlanmıştır. Bu durum, ulusal
ekonomilerin dışa açıklık düzeyini büyük ölçüde artırmış ve ülkeleri dış ticaret risklerine karşı
görece korumasız hale getirmiştir. Türkiye ekonomisi açısından, özellikle dış ticaret hadlerinin
belirsizliği, ihracatta ürün çeşitliliğinin az olması, sınırlı sayıda ülke ile ticari ilişkide bulunma,
kronik dış ticaret açığı vb. gibi dışsal risk faktörleri daha fazla önem arz etmektedir.
1960’larda öncelikle yerel pazarın ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanan ve Türkiye’nin
en önemli üretim dalı haline gelen tekstil-konfeksiyon sektörü, 1980’lerden bu yana gelişen
küresel rekabet ile işletmeleri; kaynak kullanımı, tedarik, üretim, lojistik ve ürünlerini satış
konularında dünya geneli alternatifler bulmaya zorlamıştır. Küreselleşmenin sonucu olarak
artan rekabet ve tedarik zinciri yönetimi öneminin artmasıyla, tekstil-konfeksiyonda lojistik
yönetimi konusu da ön plana çıkmıştır ve 1 Ocak 2005’ten itibaren dünya genelinde tekstilkonfeksiyona uygulanan kotaların kalkmasıyla birlikte Türkiye tekstil-konfeksiyon sektörü için
yeni bir dönem başlamıştır.
Tedarik zinciri yönetimi ve lojistik yönetimi son yıllarda işletmelere rekabet açısından
önemli avantajlar getirmektedir.
Lojistik süreçlerin etkin yönetimi ile tedarik zincirinde yaratılan değer arttırılmaktadır.
Bu değerin anlamı, hizmet sunan taraf için kar elde etmek iken, müşteri tarafında düşük fiyatta
ve beklenen düzeyde hizmet almaktır.
Bu çalışma Türk tekstil-konfeksiyon sektörünün tedarik, üretim ve lojistik
faaliyetlerinin ulusal rekabet üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla hazırlanmıştır.
v
Araştırma 2012 son çeyreğinde aktif durumda olan TOBB’a bağlı tekstil-konfeksiyon
işletmeleri üzerine yapılmıştır. 13-Tekstil Ürünlerinin İmalatı, 14-Giyim Eşyalarının İmalatı
üretim alanlarında belirlenen kodlar çerçevesinde tekstil için; İstanbul, Bursa, Denizli,
Tekirdağ, Uşak, Gaziantep, Adana ve Kahramanmaraş illeri; konfeksiyon için İstanbul, Bursa,
Ankara, Denizli, Konya, Tekirdağ, Kırklareli, İzmir, Gaziantep ve Adana illeri araştırma
kapsamına alınmıştır.
Genel olarak verileri analiz ederken Ki-Kare, varyans analizi, hipotez testleri ve temel
bileşenler analizi kullanılmıştır.
Bu çalışmada tekstil-konfeksiyon sanayinde tedarik, üretim ve lojistik faaliyetleri ele
alınmıştır. Sektörde dünyadaki gelişmeler incelenmiş ve bu gelişmeler kapsamında Türk
tekstil-konfeksiyon sanayinin tedarik, üretim ve lojistik durumu belirlenerek rekabet gücü
değerlendirilmiştir. Tekstil ve konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet için bazı
değişkenlere ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Lojistik, tedarik zinciri yönetimi, üretim, rekabet, ulusal rekabet gücü
vi
ABSTRACT
THE EFFECTS OF SUPPLY, PRODUCTION AND LOGISTICS PROCESS OF TEXTILEAPPAREL SECTOR IN TURKEY (KOBIS) ON NATIONAL COMPETITION
KAYA, Özlem
Doctoral Dissertation, Giyim Endüstrisi ve Moda Tasarımı Bilim Dalı
Supervisor: Prof. Dr. Fatma ÖZTÜRK
June-2013, 336 pages
In last decades, as a result of increasing competition, relations among suppliers,
consumers, distributors and retailers became more significant. Companies has to adopt
logistics, production and supply chains for competing with increasing competition, acquiring
advantages of competition, maintaining the market share as well as surviving.
Today, international free movement of products, services, production factors became
widespread with regard to globalization. As a result of widespread free movement, foreign
expansions of national economies grow up and relatively became more vulnerable against risks
of foreign trade. In terms of Turkish economy, especially uncertainty of foreign trade rates,
limited diversity of export products, and commercial relationship between less number of
countries, chronicle foreign-trade deficit and similar external risk factors are becoming more
significant.
Textile and apparel sector in Turkey which initially focused on internal market and
became dominant production sector in 1960s has been forced to find out new worldwide
alternatives about using sources, supply, production, logistics and marketing beginning with
globalization since 1980s. Along with the increasing of importance of
management of
competition and supply chain as a result of globalization, logistics management became more
important in textile and apparel sector and a new term started for textile and apparel sector in
Turkey after termination of quota in textile sector since 1 January 2005.
Management of supply chain and logistics management provides considerable
competitive advantages for companies in last decades. Efficient management of the logistics
process raises the value created by supply chain. This value means high profit for suppliers and
low priced and qualified service for consumers.
This dissertation aims to figure out the effects of supply chains, production and logistics
of Turkish textile and apparel sectors on national competition.
My survey is on the textile-apparel companies which are on production and also
member of Union of Chambers and Commodity Exchanges of Turkey (TOBB) in the last
quarter of 2012. According to codes of 13-Production of Textiles and 14-Production of
vii
Clothing, survey covers the textile companies in İstanbul, Bursa, Denizli, Tekirdağ, Uşak,
Gaziantep, Adana and Kahramanmaraş and apparel companies in İstanbul, Bursa, Ankara,
Denizli, Konya, Tekirdağ, Kırklareli, İzmir, Gaziantep and Adana.
Chi-square, variance analysis, hypothesis testing and principal component analysis are
used to analyze data.
This dissertation analyzes supply, production and logistics process of textile-apparel
sector. The improvement of the textile-apparel sector among the world and the supplement,
production and logistics condition of Turkish textile-apparel sector are described and the
competitiveness of the sector is evaluated. Some variables are figured out in textile-apparel
sector competition in national level.
Keywords: Logistics, supply chain management, production, competititon, national
competitiveness
viii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI ............................................................................. i
ÖNSÖZ............................................................................................................................... ii
ÖZET................................................................................................................................... iii
ABSTRACT........................................................................................................................ v
TABLOLAR LİSTESİ ....................................................................................................... xi
ŞEKİLLER LİSTESİ.......................................................................................................... xvii
KISALTMALAR LİSTESİ ……………………………………………………………… xix
1. GİRİŞ …………………………………………………………………………………. 1
Problem .......................................................................................................................... 5
Amaç ............................................................................................................................... 5
Önem................................................................................................................................ 6
Varsayımlar ..................................................................................................................... 7
Sınırlılıklar ...................................................................................................................... 8
Tanımlar .......................................................................................................................... 9
2. İŞLETMELERDE TEDARİK, ÜRETİM VE LOJİSTİK FAALİYETLERİ ………..... 10
2.1.Tedarik Zinciri Kavramı, Tanımı ve Önemi ……………………………….…. 10
2.1.1. Tedarik Zincirinin Genel Yapısı……………………..………............. 12
2.1.2. Tedarik Zinciri Boyutları………………………………..………….... 14
2.1.3. Tedarik Zinciri Çeşitleri ....................................................................... 15
2.1.4. Tedarik Zinciri Modelleri……………………………..……………… 16
2.2. Tedarik Zinciri Yönetimi Tanımı, Kapsamı ve Gelişimi .................................. 17
2.2.1. Tedarik Zinciri Yönetiminin Önemi ve Amaçları ............................... 19
2.2.2. Tedarik Zinciri Etkinliğinin İşletmelere Faydaları Avantaj ve
Dezavantajları ....................................................................................... 21
2.2.3. Tedarik Zinciri Yönetimi Faaliyetleri ve Kararları .............................. 23
2.2.4. Tedarik Zinciri Yönetimini Etkileyen Temel Faktörler ....................... 24
2.2.5. Tedarik Zinciri Yönetimi Fonksiyonları .............................................. 28
2.2.6. Tedarik Zinciri Yönetiminde E-Ticaret................................................ 28
2.2.7. Lojistik ve Tedarik Zinciri İlişkisi …………………..……………… 31
2.3. Üretim Tanımı ……………………………………………………………….. 34
2.4. Üretim Sisteminin Elemanları ve Sınıflandırılması ……..……………………35
2.5. Kesikli ve Sürekli Üretim Tiplerinin Özellikleri…………………….............. 37
ix
2.6. Üretim Yönetimi Kavramı, Tanımı ve Amaçları ………………..………....… .38
2.6.1. Üretim Yönetiminin Tarihsel Gelişimi ……………………..…….…... 40
2.6.2. Üretim Yönetiminin Fonksiyonları …………..……………..………... 42
2.7. Üretim Stratejileri …………………………………..………………................ 42
2.8. Lojistik Kavramının Tanımı, Kapsamı ve Gelişimi .......................................... 44
2.8.1. Lojistiğin Önemi ve Amaçları............................................................... 47
2.8.2. Dünyada ve Türkiye’de Lojistik Pazarının Değerlendirilmesi ............. 49
2.9. Lojistik Faaliyetler, Amacı, Çeşitleri ve Önemi................................................. 52
2.9.1. Lojistiğin Destekleyici Faaliyetleri ....................................................... 64
2.10. Lojistik İş Süreçleri……………………..…………………………………… 66
2.10.1. Tedarik Lojistiği………………………………………..………...….. 67
2.10.2. Üretim Lojistiği……………………………………………..……….. 69
2.10.3. Dağıtım Lojistiği……………………………………………..…….... 71
2.10.4. Geri Dönüş Lojistiği (Ters Lojistik)…………………………….…... 72
2.11. Global Lojistik…………………………………………………..……….….. 73
2.12. Üçüncü ve Dördüncü Parti Lojistiğin Tanımı ve Yararları ............................ 74
2.13. E-Lojistik ve E-Lojistik Yönetimi .................................................................. 76
3. TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ ……………………………………….… 78
3.1. Dünya Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü ........................................................... 78
3.1.1. Mevcut Üretim Kapasitesi……………………………..…………….. 79
3.1.2. Dış Ticaret……………………………………………………...…….. 80
3.1.2.1. AB Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü……...……..................... 81
3.1.2.2. ABD Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü….................................. 82
3.1.2.3. Uzakdoğu Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü………………….. 83
3.2. Türkiye Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü .......................................................... 85
3.2.1. Mevcut Üretim Kapasitesi……………………………………………. 88
3.2.2. Dış Ticaret……………………………………………...…………….. 90
3.2.2.1. İhracat Oranları………………………………………………. 92
3.2.2.2. İthalat Oranları.......................................................................... 94
3.3. Üretim Süreçleri................................................................................................. 94
3.4. Sektörün Ürünleri ve Sınıflandırması ............................................................... 95
Türkiye’de Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki KOBİ’lerde Tedarik, Üretim ve Lojistik
Faaliyetleri
3.5. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Tedarik Faaliyetleri …………………. 96
x
3.6. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Üretim Faaliyetleri ………….…............ 102
3.7. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Lojistik Faaliyetleri ….…………............ 103
4. REKABET VE TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ REKABET ANALİZİ ....107
4.1. Rekabet Kavramı ……………………………………………………….……. 107
4.1.1. Rekabet ve Rekabet Gücü Kavramları ……………..…………….….. 108
4.1.2. Rekabet Gücünü Belirleyen Faktörler .................................................. 111
4.2. Rekabet Stratejileri ……………………………..….......................................... 117
4.3. Rekabet Stratejisi Modelleri .............................................................................. 123
4.4. Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinin Rekabet Gücündeki Yeri ve
Etkileri……....................................................................................................... 127
4.4.1. Tedarik Zinciri Yönetiminin Rekabet Gücüne Etkisi ……..………… 127
4.4.2. Üretim Faaliyetlerinin Rekabet Gücüne Etkisi…………….………… 128
4.4.3. Lojistik Faaliyetlerin Rekabet Gücüne Etkisi……..…………..……... 130
4.5. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Rekabet Gücünü Etkileyen Faktörler135
4.5.1. Reel Kur................................................................................................. 136
4.5.2. Maliyetler (hammadde, işgücü, enerji)................................................. 136
4.5.3. Sektörel Uzmanlaşma..............................................................................137
4.5.4. Coğrafi Yakınlık ve Hızlı Teslim............................................................138
4.5.5. Üretim Teknolojileri ………………………………………………......138
4.6. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Rekabet Sorunları………………… 140
Türkiye’de Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki KOBİ’lerin Ulusal Rekabet Gücü
4.7. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Rekabet Gücü ….………………… 142
4.7.1. Dokumacılık Ürünlerinde Rekabet Durumu………………..………… 144
4.7.2. Konfeksiyon Ürünlerinde Rekabet Durumu……………...................... 145
4.7.3. Türkiye Tekstil Makineleri ve Ekipmanında Rekabet Durumu............ 146
4.7.4. İlgili Araştırmalar …………………………………………………….. 148
5. YÖNTEM ……………………………………………………………………………… 153
Araştırmanın Modeli ................................................................................................ 153
Evren ve Örneklem................................................................................................... 153
Verilerin Toplanması................................................................................................ 155
Verilerin Analizi....................................................................................................... 162
6. BULGULAR ve YORUM ……………………………………………………………... 168
6.1. Araştırmaya Katılan İşletmeler Hakkında Genel Bulgular …………………... 168
6.1.1. Tedarik ile İlgili Bulgular …………………………………...……….. 175
xi
6.1.2. Üretim ile İlgili Bulgular …………………………………..……….... 203
6.1.3. Lojistik ile İlgili Bulgular ……………………...…………………….. 222
6.2. Değişkenlerin Ölçekler ve Bağımlı Değişkenler Üzerindeki Etkilerinin
İncelenmesi ………………………………………………………………...… 234
6.2.1. İkili ve Çoklu Karşılaştırmalar ……………………………..………... 234
7. SONUÇ ve ÖNERİLER ……………………………………………………………….. 259
Sonuç........................................................................................................................ 259
Öneriler..................................................................................................................... 264
KAYNAKÇA....................................................................................................................... 271
EKLER................................................................................................................................. 288
xii
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa
Tablo 1. TZY ve E- Lojistik ……………………………………………………….……… 29
Tablo 2. 2010-2012 Lojistik Performans İndeksi Karşılaştırması ………….……………... 52
Tablo 3. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü'ne Ait Başlıca Ekonomik Göstergeler Yıllık
Endeks, Oran ve Miktarlar …………………………………….…………...…….. 87
Tablo 4. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü'ne Ait Başlıca Ekonomik Göstergeler Yıllık
Endeks, Oran ve Miktarlar ……………………………………….……………… 87
Tablo 5. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü Kapasite Kullanım Oranları ……….………...... 89
Tablo 6. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü Kapasite Kullanım Oranları …….……………... 89
Tablo 7. Yıllar İtibariyle Konfeksiyon Dış Ticareti ($ 000) ………….…………………... 90
Tablo 8. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü Dış Ticaret Hacmi ……….………………........ 91
Tablo 9. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü Dış Ticaret Hacmi ……….…………………….. 92
Tablo 10. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü İhracat Oranları ………….…………….......... 92
Tablo 11. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü İhracat Oranlar ……………….………………. 92
Tablo 12. En Fazla Konfeksiyon İhracatı Yapılan Ülkeler 2010-2012 Ocak-Aralık
İhracat Oranları …………………………………………………………….…... 93
Tablo 13. Türkiye Tekstil ve Hammaddeleri İhracatı (En Fazla İhracat Yapılan
Ülkeler / $ Sıralı) …………………………………………………………….…. 93
Tablo 14. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü Üretim Endeksi Oranları …………………..… 95
Tablo 15. Üretim Bölümünün Rekabet Avantajları ………………………………............. 102
Tablo 16. İşletmeler İçin Yeni Rekabet Çevresi ……………………………………….…. 112
Tablo 17. Küresel Kriz Ekseninde Lojistik Sektörü ve Rekabet Gücüne İlişkin Güçlü ve
Zayıf Yönleri ile Fırsatlar ve Tehditler …………………………………............ 134
Tablo 18. SİAR Araştırmasına Göre İmalat Sanayinde Rekabet Gücü ……………….….. 143
Tablo 19. Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Güvenilirlikleri ………………………….... 156
Tablo 20. İşletmenin Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinde Ulusal Pazarda
Rekabet Konusunda Karşılaştığı Problemler Ölçeğinin Madde Analizi ………. 158
Tablo 21. Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından İşletmenin Değerlendirilmesi Ölçeğinin Madde Analizi …………... 159
Tablo 22. İşletmenin Lojistik Performansının Değerlendirilmesi Ölçeğinin Madde
Analizi …………………………………………………………………………. 160
Tablo 23. İşletme İçin Lojistiğin Öneminin Değerlendirilmesi Ölçeğinin Madde Analizi.. 161
xiii
Tablo 24. İşletmenizin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönler
Ölçeğinin Madde Analizi………………………………………………………..162
Tablo 25. İşletmelerdeki Yöneticilerin Pozisyonlarına İlişkin Dağılım……………..……..168
Tablo 26. İşletmenin Faaliyette Bulunduğu Üretim Türüne İlişkin Dağılım ………..…….169
Tablo 27. İşletmenin Toplam Personel Sayısına İlişkin Dağılımları ………..……………. 169
Tablo 28. İşletmenin Faaliyet Süresine İlişkin Dağılımı ………………….……………… 169
Tablo 29. İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana İlişkin Dağılım ………………….……… 170
Tablo 30. İşletmenin Yıllık Kapasite Kullanma Oranı Dağılımı ……………………….… 170
Tablo 31. İşletmelerin İhracat Durumlarına İlişkin Dağılım …………………….……….. 170
Tablo 32. Mal Grupları Bazında İhracat Kayıt Rakamları (1000 $) ………….…………... 171
Tablo 33. Faaliyet Alanı ile Üretim Stratejisi Durumu ………………….………………... 172
Tablo 34. Üretim Türü ile İşletmenin Faaliyet Süresi Durumu ………….……………….. 172
Tablo 35. Üretim Türü ile İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alanın Durumu .……………... 173
Tablo 36. Üretim Türü ile Kapasite Kullanma Oranı Durumu ………………….……….. 173
Tablo 37. Üretim Türü ile İhracat Yapma Durumu ……………………….……………… 174
Tablo 38. İşletmenin Kullandığı Üretim Sistemi ile Üretim Türü Durumu ……………… 175
Tablo 39. İşletmenin Tedarikçilerle İşbirliği Yaptığı Alanlara İlişkin Dağılım …….……. 176
Tablo 40. İşletmenin Tedarikçilerle İlişkilerinin Türüne İlişkin Dağılım ……….……….. 177
Tablo 41. Faaliyet Alanı ile Yeni Ürün Geliştirmek İçin Tedarikçilerle İşbirliği Yapma
Durumu ………………………………………………………...………………..177
Tablo 42. Yeni Ürün Gelişimine Tedarikçi Katılımının Avantaj ve Dezavantajları …..…..179
Tablo 43. İşletmenin Tedarik Zincirini Yönetirken Kullandığı Yöntemlerin Dağılımı .…. 180
Tablo 44. Faaliyet Alanı ile Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu... 181
Tablo 45. Tedarikçilerle İlişkilerin Türü ile Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet Gücünü
Etkileme Durumu ……………………………………………………..……….. 182
Tablo 46. Üretim Türü ile Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu …. 182
Tablo 47. İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri ile
Üretim Türü Durumu ………………………………………………………….. 184
Tablo 48. Tedarik Zincirini Yönetirken Kullanılan Etkin Üç Yöntem ile İşletmenin
Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum …………………………………...…….. 185
Tablo 49. Tedarik Zincirine Yönelik Yapılan Çalışmaların İşletmeye Sağladığı Yararlar
ile İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum ………………………….. 188
Tablo 50. Tedarik Zinciri Optimizasyonunun İşletmeye Sağladığı Katma Değer ……..… 189
xiv
Tablo 51. Tedarikçilere Sipariş Verme ve Satın Alma Konusunda Tercih Edilen Yol ile
İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum …………………………..….. 190
Tablo 52. İşletmenin İnternet Tabanlı TZY Kullanımında Öncelikli Alanları ile İşletmenin
Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum ………………………………………….. 191
Tablo 53. İşletmede Tedarik Zinciri Yönetimine Yardımcı Olmak Amacıyla Kullanılan
Bilgi Teknolojileri ve Yazılımları ile İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana
Ait Durum ……………………………………………………………………... 193
Tablo 54. İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri ile
İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum …………………………...… 195
Tablo 55. İşletmenin Tedarikçilerle İşbirliği Yaptığı Alan ile Tedarikçilerle İlişkilerin
Türüne Ait Durum ……………………………………………………………... 196
Tablo 56. Faaliyet Alanı ile Tedarikçilerle İlişkilerin Türü Durumu …….………………. 196
Tablo 57. İşletmelerin Tedarik Zinciri Stratejisi Durumlarına Göre Tedarikçilerle
İlişkilerinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu ……………………………… 197
Tablo 58. İşletmenin Belirlediği Tedarik Zinciri Stratejisinin İşletmenin Tedarik
Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönlerine Etkisinin İncelenmesi …... 198
Tablo 59. İşletmede Tedarikçilerle İlişkileri Sağlayan Bir Birim ya da Görevli Olma
Durumu ile Tedarikçilerle İlişkilerin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu
Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi …………………………………………...… 199
Tablo 60. Üretim Türü ile Tedarik Zinciri Yönetimine Yardımcı Olmak Amacıyla
Kullanılan Bilgi Teknolojileri ve Yazılımları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi..201
Tablo 61. İşletmenin Ulusal Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik ile İlgili
Değişkenlerin Değerlendirilmesi ………………………………………………. 202
Tablo 62. İşletmenin Kullandığı Üretim Sürecine İlişkin Dağılım ………….…………..... 203
Tablo 63. Üretim Sürecinde, Üretim Lojistiğindeki Aksaklıklardan Kaynaklanan
Problemler Yaşama Durumu …………………………………………………... 204
Tablo 64. Üretim Sürecinde, Tedarik Lojistiğindeki Aksaklıklardan Kaynaklanan
Problemler Yaşama Durumu …………………………………………………... 204
Tablo 65. İşletmenin Kullandığı Üretim Sistemine İlişkin Dağılım …….……………….. 205
Tablo 66. İşletmenin Mamul Stok Politikasına İlişkin Dağılım ……….……………….… 205
Tablo 67. Üretim Sisteminde Kullanılan Teknolojiler ile Üretim Türü Durumu ….……... 206
Tablo 68. İşletmede Kullanılan Mühendislik Teknolojileri ile Üretim Türü Durumu .…... 207
Tablo 69. İşletmede Kullanılan Yönetim Teknolojileri ile Üretim Türü Durumu ……….. 208
xv
Tablo 70. Faaliyet Alanı ile Üretim Stratejisinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu .….. 209
Tablo 71. Faaliyet Alanı ile Kullanılan Mühendislik Teknolojileriyle Ulusal
Rekabet Edebilmeye İnanma Durumu ……………………………………….... 210
Tablo 72. Faaliyet Alanı ile Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin Ulusal Rekabet
Gücünü Olumlu Etkileme Durumu ……………………………………………. 211
Tablo 73. İşletmenin Belirlediği Üretim Stratejisi ile Belirlenen Üretim Stratejisinin
Ulusal Rekabet Gücünü Olumlu Etkileme Durumu ………………………….... 212
Tablo 74. Üretim Türü ile Üretim Stratejisinin Rekabeti Etkileme Durumu ….…………. 213
Tablo 75. Üretim Türü ile Kullanılan Mühendislik Teknolojilerinin Ulusal Düzeyde
Rekabet Edebilmeye İnanma Durumu ………………………………………… 214
Tablo 76. Üretim Türü ile Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin Ulusal Rekabet
Gücünü Olumlu Yönde Etkileme Durumu ……………………………………. 214
Tablo 77. Üretim Sürecinde Bitmiş Ürün Kapasitesini Etkileyen Bölüm ile Üretim
Türü Durumu …………………………………………………………………... 216
Tablo 78. İşletmelerin Kullandıkları Mühendislik Teknolojilerinin Ulusal Rekabet
Düzeyini Etkileme Durumuna İnanma Düzeyi Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi ……………………………………………………………………. 217
Tablo 79. İşletmelerin Kullandıkları Yönetim Teknolojileri ile Bu Teknolojilerin Ulusal
Rekabet Gücü Üzerindeki Olumlu Etkilerinin İncelenmesi …………………… 218
Tablo 80. İşletmelerin Üretim Sisteminde Kullandıkları Teknolojilerin Belirlenen
Üretim/İşlemler Stratejisinin Ulusal Rekabet Gücünü Olumlu Yönde
Etkileme Durumunun İncelenmesi …………………………………………….. 219
Tablo 81. İşletmenin Ulusal Rekabet Edilebilirlik Açısından Üretim ile İlgili Faktörlerin
Değerlendirilmesi ………………………………………………………………. 220
Tablo 82. İşletmelerin Ürünlerini Dağıtım İçin Kullandığı Ulaştırma Sistemlerine
İlişkin Dağılım ………………………………………………………………… 223
Tablo 83. İşletmenin Dış Kaynak Kullandığı 3 Lojistik Etkinliğe İlişkin Dağılım ….…… 223
Tablo 84. İşletmelerin Ürünlerini Dağıtım Şekline İlişkin Dağılımı ……………….…….. 225
Tablo 85. Geleneksel Nakliye Anlayışı ile Dış Kaynak Kullanımı Karşılaştırması …..….. 226
Tablo 86. İşletmenin Lojistik Performans Değerlendirmesi ……………………….……... 226
Tablo 87. İşletmede Kullanılan Taşıma Sistemleri ile Üretim Türü Durumu ….……….… 228
Tablo 88. İşletmenin Lojistik Performansı ile Üretim Türü Durumu ……………….…..…229
Tablo 89. İşletmenin Ulusal Rekabet Edilebilirlik Açısından Lojistik ile İlgili
Değişkenlerin Değerlendirilmesi …………………………………………...….. 230
xvi
Tablo 90. İşletmenin Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinde Ulusal Pazarda
Rekabet Konusunda Karşılaştığı Problemlerin Dağılımları ………………….... 231
Tablo 91. İşletme Özelliklerinin İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik
Rekabetçi Yönleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (ANOVA) ……………... 234
Tablo 92. Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları(24)..235
Tablo 93. İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (24) …………….…... 235
Tablo 94. İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (24) ……… 236
Tablo 95. İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (24) ……………………………………………………………….… 236
Tablo 96. İşletme Özelliklerinin İşletme Lojistiği Önemi Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
(ANOVA) ……………………………………………………………………….237
Tablo 97. İşletme Özelliklerinin İşletmenin Lojistik Performansı Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi (ANOVA) ………………………………………………………... 238
Tablo 98. İşletme Özelliklerinin İşletmenin Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinde
Ulusal Pazarda Rekabet Konusunda Karşılaştığı Problemler Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi (ANOVA) ……………………………………….……... 239
Tablo 99. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi (Tedarik, üretim ve
lojistik açısından) (ANOVA) ………………………………………………….. 240
Tablo 100. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Lojistik Faktörlerine Etkisinin
İncelenmesi (ANOVA) …………………………………………………..…... 241
Tablo 101. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik Faktörlerine Etkisinin
İncelenmesi(ANOVA) ……………………………………………………….. 242
Tablo 102. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Üretim Faktörlerine Etkisinin
İncelenmesi (ANOVA) ………………………………………………………. 243
Tablo 103. Ürünün Dağıtım Şeklinin İşletmelerin Ulusal Düzeyde Rekabet
Edilebilirlik Açısından Lojistik Faktörleri Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi (ANOVA) …………………………………………………….… 243
Tablo 104. İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (ANOVA) ……………….…..... 245
xvii
Tablo 105. Kullanılan Taşıma Sistemlerinin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından Lojistik ile İlgili Faktörler Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi ….… 246
Tablo 106. Kullanılan Mühendislik Teknolojilerinin Ulusal Düzeyde Rekabet
Edilebilirlik Açısından Üretim ile İlgili Faktörler Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi ………………………………………………………………...… 247
Tablo 107. Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından Üretim ile İlgili Faktörler Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi ….… 248
Tablo 108. Tedarik Zincirini Yönetirken Kullanılan Yöntemlerin Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik ile İlgili Faktörler Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi ……………………………………………………….... 249
Tablo 109. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Ölçeğinin ve Alt Ölçeklerinin Tanımlayıcı İstatistikleri …………………….. 250
Tablo 110. Ölçekler Arasındaki Korelasyon Matrisi ……………………………….……. 251
Tablo 111. Gerçekleştirilen Lojistik, Tedarik ve Üretim Faaliyetlerine İlişkin Faktör
Analizi Sonuçları …………………………………………………………….. 253
xviii
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa
Şekil 1. Dünya Rekabet Gücü Formülü …………………………………………………… 2
Şekil 2. Tedarik Zinciri ……………………………………………………………….…... 11
Şekil 3. Tedarik Zinciri Oluşumu ……………………………………………………..….. 13
Şekil 4. Tedarik Zinciri Aşamaları ……………………………………………………..… 13
Şekil 5. Tedarik Zinciri Gelişim Süreci ve Gelecek Yansıması ……………………….…. 18
Şekil 6. TZY Entegrasyonun Gelişimi …………………………………………….…….... 19
Şekil 7. Teknolojik Yetenek Düzeyi …………………………………………….…….….. 25
Şekil 8. Müşteri Tatmini ve Tedarik Zinciri Dengesi ………………………………..…… 27
Şekil 9. TZY ve Lojistik Stratejisi …………………………………………………….….. 32
Şekil 10. Lojistik ve Tedarik Zinciri İlişkisi ………………………………………….…....32
Şekil 11. Lojistik ve Tedarik Zinciri Performans Gelişimi …………………………….…..33
Şekil 12. Üretim İşleminin Yapısı ve Elemanları ……………………………………….… 35
Şekil 13. Üretim Sistemlerinin Tarihsel Gelişimi …………………………………….……41
Şekil 14. Üretim/İşlemler Stratejisi Geliştirme Süreci ……………………………………. 43
Şekil 15. Lojistik Yönetiminde Beş Doğru …………………………………….…………...45
Şekil 16. Lojistik Yönetimi ………………………………………………………….…….. 46
Şekil 17. Lojistik Olgusunun Gelişimi …………………………………………….………. 47
Şekil 18. Müşteri İhtiyaçları ve Lojistik Hizmet Sunumları ………………………………. 54
Şekil 19. Taşıma Türleri ………………………………………………………..…….…… 59
Şekil 20. Dağıtım Lojistiğinin Temel Aşamaları …………………………………....…….. 72
Şekil 21. Ters Lojistik Ürün Akışı …………………………………………………….…... 73
Şekil 22. Küresel Lojistik Eğilimleri ………………………………………………….…... 74
Şekil 23. Tekstil ve Hazır Giyim Sanayinde Üretim Süreci ………………………….…… 94
Şekil 24. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Tedarik Zinciri ………………………….… 97
Şekil 25. Konfeksiyon Tedarik Zinciri ………………………………………………….… 98
Şekil 26. TZY ve Tekstil Sektörü …………………………………………………………. 99
Şekil 27. TZY ve Tekstil Sektörü(devamı) …………………………………………….….. 99
Şekil 28. Tekstil Tedarik Zincirinde Mevcut Durum ……………………………………... 100
Şekil 29. Tekstil Sektöründeki Tedarik Zinciri İle İlgili Temel Aşamalar ……………..…. 101
Şekil 30. Üretim, Lojistik ve Pazarlamanın Ortak Faaliyetleri ……………………….…... 104
Şekil 31. Rekabet Süreci ………………………………………………………………..… 108
Şekil 32. Rekabetçi Gelişmenin Aşamaları ve Rekabet Gücünün Kaynağı …………….… 111
xix
Şekil 33. Uluslararası Rekabet Gücünü Etkileyen İşletme İçi Etkenler ……………….….. 113
Şekil 34. Rekabet Gücünü Belirleyen Unsurlarda Değişim ………………………….…… 116
Şekil 35. Genel Rekabet Stratejileri ………………………………………………….….…119
Şekil 36. Porter’ın Beş Güç Modeli …………………………………………………….….124
Şekil 37. Pantolon Üretimine İlişkin Değer Zincirinde Elektronik Bağlantılar ……….….. 126
Şekil 38. Lojistik İşletmesi Rekabet Öncelikleri ve Strateji Bileşenleri …………………...131
Şekil 39. Rekabet Edebilir Bir Fiyat İçin Lojistiğin Önemi ………………………............. 133
Şekil 40. Uygun Tedarikçi Katılım Noktaları ………………………………………….…. 178
Şekil 41. Tekstil Sektöründe Dikey Entegrasyon ve Tedarik Zinciri ………………….…. 187
xx
KISALTMALAR LİSTESİ
CSCMP: Tedarik Zinciri Yönetimi Uzmanları Konseyi
DTGM: Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü
DTM: Dış Ticaret Müsteşarlığı
DTÖ: Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization)
GTİP: Gümrük Tarife ve İstatistik Pozisyonu
LODER: Lojistik Derneği
LPI: Lojistik Performans İndeksi
IMD: Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (International Institute for Management
Development)
ISIC: Tüm Ekonomik Faaliyetlerin Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması (International
Standard Industrial Classification of All Economic Activities)
ILO: Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Office)
İBP: İhracat Bilgi Platformu
OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organization for Economic Co-operation and
Development)
RCA: Açıklanmış Rekabet Avantajı (Revealed Comparative Advantage)
RK: Rekabet Kurumu
SCM: Tedarik Zinciri Yönetimi (Supply Chain Management)
SCOR: Tedarik Zinciri İşlemleri Referans Modeli
SITC: Uluslararası Standart Ticaret Sınıflaması (Standard International Trade Classification)
SGM: Sanayi Genel Müdürlüğü
NAFTA: Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (North American Free Trade Agreement)
NAFTA Ülkeleri: Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Meksika
NAICS: North American Industry Classification System
NACE: Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması
UNDP: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
UNIDO: Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı
UNCTAD: United Nations Conference on Trade and Development
TGSD: Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği
TSM: Tekstil Sertifikasyon Merkezi
TÜBİTAK: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
WRAP: Dünya Çapında Sorumlu Hazır Giyim Üretim (Worldwide Responsible Apparel
Production)
xxi
1. GİRİŞ
Dünya ekonomisindeki son gelişme ve değişmeler bir ülkenin ekonomisinde Küçük ve
Orta Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) ekonomik kalkınma sürecinin temel dinamiğini
oluşturduğunu ortaya koymuştur. Günümüzde evrenselleşen piyasa ekonomisinin gerektirdiği
rekabet ortamını oluşturmanın temel aracı KOBİ’lerdir. Ayrıca ölçeklerinin esnekliği nedeniyle
değişme ve yeniliklere uyum kabiliyeti yüksek olan bu işletmeler, aynı zamanda yarattıkları
yüksek istihdam seviyesi nedeniyle de toplumsal düzenin teminatıdırlar.
Sürekli bir gelişimin ve değişimin yaşandığı günümüzde, teknolojinin gelişmesine
paralel olarak iletişim ağının gelişmesi, ulaşımdaki gelişmelerle mesafelerin daralması ve
rekabetin artması işletmeleri çağın gerektirdiği özellikleri taşımaya ve gerekli yenilikleri
gerçekleştirmeye zorlamaktadır. KOBİ’lerin gerekli yenilikleri, pazarı, ürün çeşitlerini, lojistik,
tedarik ve üretim faaliyetlerini takip etmeleri daha kolaydır.
Türk ekonomisinde gerek sayı, gerek istihdam olanakları ve gerekse de milli gelire olan
katkıları bakımından KOBİ’lerin önemli bir yeri vardır. Günümüzde dünya ekonomisinde
yaşanan gelişmeler coğrafi sınırların önemini azaltırken rekabetin şeklini ve boyutunu da
etkilemektedir. Dünya piyasalarında görülen bu gelişim ve değişimlere Türk tekstilkonfeksiyon (hazır giyim) KOBİ’lerinin de ayak uydurması gerekmektedir (Erdem, 1998: 1).
1980’li yıllardan itibaren, küreselleşmenin etkisiyle, işletmeler arasındaki rekabetin
boyutları değişmeye başlamıştır. İşletmeler yeni rekabet koşullarına uyum sağlamak için yeni
çözüm arayışlarına yönelmişlerdir. Bu dönemlerden itibaren özellikle üretim, tedarik, yönetim,
pazarlama, lojistik ve bilgi teknolojileri alanlarında çok hızlı gelişmeler olmaktadır.
İşletmelerin bu değişen rekabet koşullarına uyum sağlamasında en önemli unsurlardan birisi de
üretim sistemi ve teknolojisidir. Üretim sisteminin tüketici isteklerine hızlı bir şekilde ve
istenen kalitede cevap verebilmesi, üretim sisteminin yüksek seviyede otomasyonunu ve aynı
zamanda üretim sisteminin esnekliğinin yüksek olmasını gerektirmektedir. Genel bir ifadeyle,
rekabet için üretim sisteminin kalite, hız, esneklik ve sürekli gelişim özelliklerine sahip olması
gerekmektedir.
Günümüzde bir ülke ekonomisinin can damarını teşkil eden üretim sektörü, gerek ürün
gerekse hizmet üretimi olsun, önemini arttırarak sürdürmektedir. Artan rekabet ortamında,
üretimde verimliliğin, üretkenliğin ve kalitenin yükseltilmesi zorunluluğu işletmeleri üretim
sistemlerinin daha titiz ve bilimsel olarak analizine, planlanmasına ve kontrolüne doğru
yöneltmiştir.
Rekabet, özellikle günümüzde çok önemli fonksiyonları içerdiğinden önemli bir çalışma
alanını oluşturmaktadır. Ülke, işletme, grup ve bireysel açıdan temelde yeteneksel olarak bir
1
gelişmeyi gerektirmektedir. Rekabetin içerdiği fonksiyonların işlerlik kazanması toplumsal
gelişmenin itici gücünü oluşturmaktadır.
Çalışmanın amacı ulusal rekabet gücünü incelemek olduğu için uluslararası rekabete
kısaca değinilecektir.
Bütün faktörler göz önünde tutulduğunda ulusal ve uluslararası düzeyde rekabet gücü,
bir ülkenin, serbest ve adil piyasa koşulları altında, bir yandan uzun vadede halkının reel
gelirini arttırırken; öte yandan, uluslararası piyasaların koşullarına ve standartlarına uygun
ürün ve hizmetleri üretebilme yeteneğidir. Uluslararası rekabet gücünün artırılması, üstün bir
verimlilik performansına ve yüksek reel ücretlere sahip olan iktisadi faaliyetlere, ülke
kaynaklarının yönlendirilmesi yeteneğine bağlıdır. Rekabet gücü, sadece dışarıya ürün satma ve
dış ticaret dengesini sağlama yeteneği değildir; bunun yanı sıra bir ülkenin gelir ve istihdam
düzeyini artırabilme ve yaşam kalitesinde kabul edilebilir ve sürekli artışlar sağlayabilme ve
uluslararası pazarlardaki payını artırabilme yeteneğidir. Uluslararası Yönetim Geliştirme
Enstitüsü (International Institute for Management Development: IMD)’ne göre ise rekabet
gücü, bir ülkenin katma değerde sürekli artış yaratabilecek bir çevre oluşturabilme yeteneğidir
(Aktan ve Vural, 2004: 16). Şekil 1’de dünya rekabet gücü formülü verilmektedir. Dünya
rekabet gücü formülü ülkeler ve işletmelerin rekabet güçlerinde bir farklılık meydana getirecek
faktörler üzerinde dikkatlerinin odaklandığı bir çatı oluşturmaktadır. Dünya rekabet gücünün
ilk kısmı rekabet için varlıkları ihtiva eder. Sahip olunan doğal varlıklarla rekabet gücü
arasındaki hayati bağ, rekabet içi varlıkların ilk şekline dönüşür. Bu varlıklar ve kaynakların
kullanımında optimizasyonla en yüksek verimliliği başarma görevidir.
Globalleşme (Saldırganlık ve Çekicilikler)
Rekabet İçin Varlıklar
X
Rekabetçi Süreçler
=
Dünya Rekabet Gücü
Altyapı
=
Kalite
=
Piyasa Paylaşımı
Finans
=
Hız
=
Kar
Teknoloji
=
Kişiselleştirme
=
Büyüme
İnsan
=
Hizmetler
=
Süre
Şekil 1. Dünya Rekabet Gücü Formülü (Shurchuluu, 2002: 409)
Dünya rekabet gücü formülünün ikinci kısmını rekabetçi süreçler ihtiva eder. İşletmeler
noktasından bakıldığında kalitenin hızın ürünlerin kişiselleştirilmesi ve hizmetler, süreçlerin
etkili yönetimi rekabet gücü için hayati öneme sahiptir. Bunun anlamı bir işletmenin iş
süreçlerinden gelen yüksek verimliliğin başarılmasıdır. Kısaca, hem varlıklar noktasından hem
de süreçler noktasından yüksek verimlilik rekabet gücü için hayatidir (Shurchuluu, 2002: 410).
2
Teknoloji, iletişim ve ticaret alanında birbirine giderek yakınlaşan ekonomiler, aynı
zamanda üretim ve pazarlamanın uluslararalılaşması arenasında, zorlu bir rekabet ortamında
bulunmaktadırlar. Günümüzde ulusal ve uluslararası işletmeler, üretim ve dağıtımdaki
başarılarının yanı sıra bu iki kavramın önemli ara yüzü olan lojistik hizmetlerle de daha fazla
rekabet gücü elde edebilmektedirler. Varlıklarını devam ettirebilmek için rakipleriyle kıyasıya
rekabet etmeye çalışan, daha kaliteli ürünleri daha ucuza üretebilmenin ve pazarlayabilmenin
yollarını arayan, hem kalite hem de maliyetler açısından yeni başarılar elde eden işletmeler ilgi
ve kıyaslama odağı olmaktadırlar (Babacan, 2003: 8).
Lojistik faaliyetlerin işletmelerin rekabet gücüne büyük katkılar sağladıkları,
işletmelerin toplam gelir ve maliyet düzeylerine önemli etkileri bulunmaktadır. Aynı zamanda
lojistik faaliyetlerin, ülke ekonomilerinin önemli bir göstergesi konumunda olan gayri safi milli
hasılalarının önemli bir payını teşkil ettiği ve bu payın giderek arttığı görülmektedir. İfade
edildiği gibi ekonomik sistem açısından taşıdığı önem yanında müşterilere sağladığı katma
değer ile müşteri memnuniyetinin arttırılmasına önemli katkıları olduğu da açıktır. Lojistik
faaliyetlerin öneminin giderek artmasında, üretim ve bilgi teknolojilerinde yaşanan
gelişmelerin; lojistik faaliyetlerin, sistematik, işlemsel ve yönetsel açıdan daha rasyonel şekilde
gerçekleştirilmesine olanak sağlamasının yattığı görülmektedir.
Lojistik faaliyetlerin işletmelerin rekabet gücüne yaptıkları katkılar nedeniyle işletmeler,
lojistik faaliyetlerin performansının arttırılarak örgütsel performansın geliştirilmesi yönünde
faaliyetlere ağırlık vermelidirler. Performans ölçme faaliyetlerinin sistematik olarak
gerçekleştirilmesi, ölçülecek performans göstergelerinin bilimsel esaslara göre belirlenmesini,
klasik göstergelerin kısırlığından sıyrılarak temelde müşteri memnuniyeti sağlanmasına
odaklanılmasına dayalı güncel ve pazar yönlü beklentiler doğrultusunda bir hareket planı
çizilmesine bağlıdır. Özellikle modern yönetim yaklaşımlarının temel hedeflerinin, odak
noktalarının iyi bir şekilde anlaşılması, üst yönetimin sorumluluğunda anahtar başarı
faktörlerinin belirlenmesi, ölçülmesi ve geliştirilmesine ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Günümüz rekabet ortamında işletmelerin kendilerini sürekli geliştirme çabaları, işbirliği
ile hareket etmeyi gerekli kılan tedarik zinciri yönetimi uygulama ve modellerinin
yaygınlaştırılması ile mümkündür. Tedarik zinciri yönetimi anlayışı, rekabet unsurları ve
yönetim anlayışlarındaki gelişime paralel olarak, lojistik yönetimini de içine alacak şekilde
geniş ve bütünleşik bir ağ yapısını ifade eden yönetim sistemi anlayışına dönüşmüştür. Bu yeni
anlayışla tedarik zinciri yönetim sistemi, ürünlerin tedariğinden üretimine dağıtımına ve
müşteriye
teslimine
kadar
geçen
süreçlerle,
üretim planlama
ve
kontrol sistemi
uygulamalarında bütünleştirici bir işlev üstlenmiştir. Tedarik zinciri yönetimi içinde yer alan
3
üretim planlama ve kontrol sisteminin sınırları, malzeme ve bilgi akışını kontrol ederek işletme
içindeki performansı optimize eden işletme kaynakları planlaması ve ilgili sistemlerinde
üzerine çıkmıştır.
Tedarik zinciri yönetimini genel olarak tedarikçi-üretici ve üretici-müşteri boyutları
olmak üzere iki ayrı süreçte ele almak mümkündür. Böyle bir ayrımın tedarik zincirinin
öneminin anlaşılması açısından daha doğru bir yaklaşım olacağı düşünülmektedir. Bu ayrımın
temeli iki sürecin iç dinamiklerindeki farklılıklar olmasından kaynaklanmaktadır. Üretici
tedarikçi aşaması üretici-müşteri aşamasına göre nispeten daha statik bir özellik taşımaktadır.
Bu farklılık personel niteliklerinden, kaynak dağılımına kadar pek çok alandaki kararları
etkileyecek niteliktedir. Yoğun rekabet ortamında başarılı olmanın yolu işletme içinde yaratılan
içsel sinerjinin tüm tedarik zinciri sürecine yansıtılması ile gerçekleşebilecektir. Bu düşünce bu
araştırmanın yapılmasının itici gücü olmuştur. Tekstil-konfeksiyon sektörü Türkiye’nin
ekonomik kalkınmasının temel dinamiklerinden birisidir. Tekstil-konfeksiyon sektörünün bu
özelliği çalışmanın bu alanda yapılmasına neden olan bir başka unsurdur.
Çeşitli üretim yöntemlerinin kullanıldığı (Tam zamanında üretim, Yalın üretim,
Bilgisayarlı entegre üretim..) tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin izledikleri lojistik ve tedarik
yolları farklıdır. Bu farklılığın ulusal ve uluslararası pazarda rekabet üzerinde çeşitli etkileri
bulunmaktadır. Çalışmanın amacı, özellikle tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim
ve lojistik faaliyetlerinin rekabet üzerindeki etkisini belirlemeye yönelik olup, aynı zamanda
rekabetin üst düzeyde yaşandığı ortamlarda bu faktörlerin işletmelere sağladığı avantaj ve
dezavantajların belirlenmesi de düşünülmektedir.
Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, bilgi çağı olarak nitelendirilen XXI. yüzyılın
başlarında ülkemizde faaliyette bulunan ve ülke ekonomisinde çok büyük bir öneme sahip olan
tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinde tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin uygulamalarının
niteliğini ve elde edilen veriler ışığında tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin rekabet
üzerindeki etkisinin araştırılmasıdır. Aynı zamanda Türkiye’de ki tekstil-konfeksiyon
KOBİ’lerinin uzun vadeli stratejik planlamaları içerisinde tedarik, üretim ve lojistik
faaliyetlerinin hangi şekillerde yer alacağının, bu üç etkenin bu bütün içindeki öneminin ve
tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin içinde bulundukları durumun tespit edilmesi ve geleceğe dair
planlamalarda katkı sağlayıcı olması amaçlanmıştır.
4
Problem
Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon işletmelerinin (KOBİ’lerinin) tedarik, üretim ve
lojistik faaliyetlerinin ulusal rekabet üzerindeki etkileri nelerdir?
Amaç
Günümüzde birçok tekstil-konfeksiyon işletmesi, rekabet üstünlüğü elde etmede
işletmeler arası ilişkilerin önemini anlamış ve üretim yöntemlerini, gerek tedarikçileri gerekse
müşterileriyle olan ilişkilerini karşılıklı işbirliği ve kazanç esasına bağlı olarak yeniden
yapılandırmaya başlamışlardır. Özellikle tedarikçilerle gelişen sıkı işbirliğinin; ürün kalitesinin
artırılması, satın alınan ürünlerin maliyetinin düşürülmesi, üretim ve dağıtım esnekliğinin
geliştirilmesi, müşteri memnuniyetinin artırılması gibi konularda son derece olumlu katkılar
sağladığı görülmektedir.
Tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin işletmeler açısından müşteriye değer yaratan
ve rekabette üstünlük sağlayan özellikler taşıması, bu faaliyetlerin sürekli olarak rekabetçi bir
platformda değerlendirilmesini gerektirmektedir. İşletmelerin müşteri değeri yaratması ve
pazarda kalıcı olabilmesi için tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin bütünsel başarısının
sağlanması büyük önem taşımaktadır.
Bu araştırmanın amacı, “Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon işletmelerinin (KOBİ’lerinin)
tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin ulusal rekabet üzerindeki etkileri nelerdir?” sorusuna
cevap aramaktır.
Araştırmanın genel amacı ile ilgili geliştirilen alt amaçlar şunlardır:
1. Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin gerçekleştirdikleri tedarik faaliyetleri ve bunların
işletme açısından önemi nedir?
2. Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin gerçekleştirdikleri üretim faaliyetleri ve bunların
işletme açısından önemi nedir?
3. Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin gerçekleştirdikleri lojistik faaliyetler ve bunların
işletme açısından önemi nedir?
4. Tekstil-konfeksiyon işletmelerinin ulusal pazarlarda rekabetlerini etkileyen faktörler
nelerdir?
5. İşletmelerin ulusal pazarlardaki rekabetinde tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde
karşılaştıkları problemler ve rekabete etkileri nelerdir?
6. Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin performans
düzeylerinin arttırılmasına yönelik yapılan çalışmalar ve bunların rekabete etkileri
nelerdir?
5
7. Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik noktasında ulusal düzeyde
rekabet edilebilirlik faktörleri nelerdir?
Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin
bu
süreçleri takiben
süreç
iyileştirmesi
ve
rekabetçi koşullar
altında
işletmenin
sürdürülebilirliğini sağlayacak gelecek planlarının oluşturulması amaçlanmıştır.
Önem
Tekstil-konfeksiyon KOBİ’leri için tedarik, üretim ve lojistik faaliyetleri, işletmelerin
rekabetteki başarısında önemli yeri olan ve önemli fonksiyonları bünyesinde barındıran süreçler
dizisinden oluşmaktadır. Söz konusu faaliyetler, işletmelerin gelir ve maliyet düzeyleri üzerine
doğrudan etki yapmasının yanında, yarattığı ilave katma değerlerle rakipler karşısında ön plana
çıkabilecek yetenekleri işletmelere kazandırarak, işletmelerin rekabet gücüne olumlu etkiler
yapmaktadır. Başka bir ifade ile tedarik, üretim ve lojistik faaliyetleri, maliyetlerin azaltılması
ve gelirlerin arttırılması gibi önemli faktörlere doğrudan veya dolaylı olarak etkisi olan önemli
değişkenlerdir. Aynı zamanda, pazar, müşteri memnuniyeti, esneklik, hız ve hizmet gibi
değişkenlerle, işletme açısından katma değerler yaratılmasına olanak sağlamaktadır. Bu açıdan,
tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin performans düzeylerinin arttırılması, Türkiye’deki
tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin ulusal ve uluslararası rekabet durumlarını büyük ölçüde
etkileyecektir (Sakallı, 2007).
Lojistik, tedarik gibi faaliyetlerin işletmelerin rekabet gücüne yaptıkları katkılar
nedeniyle işletmeler, lojistik ve tedarik faaliyetlerin performansının arttırılarak örgütsel
performansın geliştirilmesi yönünde faaliyetlere ağırlık vermelidirler. Bunun yanı sıra rekabetçi
önceliklerin boyutlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bunlar fiyat, kalite, güvenilirlik, ürün
esnekliği, kapasite esnekliği olarak gösterilebilmektedir (Joseph, 2005).
Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin gerek ulusal gerekse uluslararası pazarda rekabet
üstünlüğü elde edilebilmesi tüketicilerin artan ve giderek sınırsızlaşan ihtiyaç ve isteklerinin
etkin bir şekilde karşılanılmasını, üretilen ürünlerin kalite ve güvenirliliğinin yükseltilmesini,
ürün çeşidinin arttırılmasını ve müşterilere sunulan hizmetlerin genişletilmesini olanaklı
kılacak örgütsel (işletme içi ve dışı) düzenlemelerin ve teknolojik uygulamaların yapılmasına
bağlı olmaktadır. Özellikle tedarikçilerle geliştirilen sıkı işbirliğinin ürün kalitesinin
arttırılması, satın alınan ürünlerin maliyetinin düşürülmesi, üretim ve dağıtım esnekliğinin
geliştirilmesi, müşteri memnuniyetinin arttırılması gibi konularda uygulamaya konulan işletme
içi düzenlemelerin başarısını ve rekabet üstünlüğünü arttıracağı kabul edilmektedir (Kayabaşı,
2007).
6
Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik, faaliyetlerinin
ulusal rekabet üzerindeki etkisinin araştırıldığı bu çalışmada aynı zamanda işletmelerin yoğun
rekabet ortamında başarılı olabilmeleri ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü için uzun dönemli
ilişkilere dayanan müşteri memnuniyeti sağlayacak kriterlerin belirlenmesi ve işletmelerin
vizyonlarına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca bu araştırma, tekstil-konfeksiyon
KOBİ’lerinin lojistik ve tedarik yönetimi kısaca, tedarikçiden-müşteriye kadar olan süreci ifade
ettiğinden bu aşamalardaki akış ile ilgili odak noktasının belirlenmesine de katkı sağlayacaktır.
Sonuç
olarak
araştırmada
yapılacak
uygulamanın
belirlenecek
olan
bölgelerde
gerçekleştirilmesi ile bölgenin ülke ekonomisine katkısının sürekliliği ve rekabet üstünlüğü
sağlaması ve de uygulanması gereken stratejilerin belirlenmeye çalışılması açısından önem
taşımaktadır.
Varsayımlar
Araştırma amaçları çerçevesinde araştırmayla ilgili geliştirilen varsayımları aşağıdaki
şekilde belirtmek mümkündür:
 Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde
teknoloji kullanım düzeyleri, rekabet üstünlüğü üzerinde olumlu etki yapmaktadır.
 Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarikçileri ile olan ilişkileri işbirliği
esasına göre değişim göstermiştir ve tedarikçi seçiminde dikkate aldıkları ölçütlerin
önem derecesi fiyat dışı faktörlerin lehine artmıştır.
 Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin daha işbirlikçi alıcı-tedarikçi ilişkilerinin
rekabet üzerinde olumlu etkisi vardır.
 Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’leri tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde
ulusal pazarda rekabet edecek güçtedirler.
 Araştırma yöntemi, araştırma amacına ve konusuna uygundur.
 Araştırmada kullanılan veri toplama tekniği araştırma probleminin çözümünde elde
edilecek veriler için yeterlidir.
 Araştırma sonunda toplanan veriler istatistiksel analizler için elverişlidir.
 Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinden elde edilecek veriler ve katılımcıların verdikleri
cevaplar doğru kabul edilecektir.
 TOBB verilerinin güvenilir ve doğru olduğu varsayılmıştır.
7
Sınırlılıklar
 Araştırma TOBB’a bağlı 2012 yılı (son çeyreği) içinde faal durumda olan tekstilkonfeksiyon KOBİ’lerinin sayı olarak yoğunlukta olduğu iller ile sınırlıdır. Bu iller
Konfeksiyon sektörü için, İstanbul, Bursa Ankara, Denizli, Konya, Tekirdağ, Kırklareli,
İzmir, Gaziantep ve Adana Tekstil sektörü için ise, Bursa, Denizli, Uşak, Gaziantep,
İstanbul, Kahramanmaraş, Adana ve Tekirdağ olarak belirlenmiştir. Ancak aynı tekstilkonfeksiyon işletmesinin bir ilde en az iki üretim kodunda kayıtlı olması daha rasyonel
veri alınmasını güçleştirmektedir.
 TOBB’a bağlı tekstil-konfeksiyon işletmelerinin sayıları tekstil ve konfeksiyon olarak
kesin şekilde ayrılamamaktadır. Çünkü TOBB veri sistemi (Sanayi Veritabanı) bu
ayrıma uygun bilgi sağlamamaktadır.
 TOBB’a bağlı büyük ve KOBİ niteliğinde yaklaşık 10.398 işletme vardır (29.06.2012).
TOBB verilerine göre yığın 10.398 olmasına rağmen bir işletmenin en az iki farklı
kodda üretim yapması sebebiyle tekrarlar söz konusudur. Bu işletmeleri ayıklamak
mümkün olamadığından 10.398 rakamı yığın büyüklüğü olarak tanımlanmamıştır.
 Araştırma TOBB’un AB kodlama sistemi dikkate alınarak, konfeksiyon alanında
14.13.13, 14.13.14, 14.13.31, 14.13.32, 14.13.33, 14.13.34, 14.13.35 kodlarında, tekstil
alanında ise, 13.20.20, 13.20.31, 13.20.32, 13.20.33, kodlarında üretim yapan işletmeler
ile sınırlıdır.
 Araştırmanın ana ve alt amaçları, araştırma kapsamında değerlendirilen işletmelerin
anket yoluyla verdikleri bilgiler temelinde gerçekleştirilmiştir.
 Araştırma tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik birimleri ve bu
birimlerden elde edilecek veriler ile sınırlıdır.
Araştırmanın uygulama kısmının daha iyi sonuçlar verebilmesi için öncelikle
işletmelerin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerine ilişkin “iş akışı” incelenecektir. Diğer
taraftan uygulama için seçilecek olan işletmelerin faaliyette bulunduğu sektörde oldukça
önemli bir pazar payına sahip olması, çalışmanın güçlü yanını oluşturduğu düşünülmektedir.
Buna benzer çalışmalarda olduğu gibi sayısal verilerin ve maliyet bilgilerinin üçüncü kişilere
açıklanamamasının bu çalışmanın en önemli koşulu ve kısıtı olduğu gerçeği göz ardı
edilmemelidir. Bu nedenle ilgili işletmeler tarafından sağlanan özellikle nicel bilgilerin yine
ilgililer tarafından belirli ölçeklerle sunulduğu kabul edilmelidir. İşletmelerden elde edilen tüm
veriler yalnızca bilimsel araştırma amaçları çerçevesinde kullanılacak, yorumlanacak hiçbir
şekilde başka kişi ya da kurumlara açıklanmayacak ve verilmeyecektir.
8
Tanımlar
Lojistik: Müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürün, hizmet ve bilgi
akışının, hammaddenin başlangıç noktasından, ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan
tedarik zinciri içindeki hareketinin, etkin ve verimli bir şekilde akış ve depolanmasının
sağlanması, kontrol altına alınması ve planlanması sürecidir (CSCMP; aktaran Çancı ve Erdal,
2003: 37).
Tedarik Zinciri Yönetimi (SCM): Tedarik zinciri yönetimi kısaca hammaddeden
müşteriye kadar uzanan zincirin planlanması ve kontrol edilmesidir (Cavlak, 2009).
Freight Forwarder: Kara, hava, deniz, demiryolu veya kombine taşımacılık gibi bütün
taşıma türlerinde; sevkiyat, dağıtım, depolama, gümrükleme ve sigorta hizmetlerini
gerçekleştiren aktif bir işletme ağına sahip olan ve anahtar teslim lojistik hizmeti veren
organizatör bir kuruluştur. Freight forwarder, bir eşyanın göndericisinden alıcısına teslimine
kadar lojistik ile ilgili yapılan tüm faaliyetleri gerçekleştirir (Çancı ve Erdal, 2009: 5).
Elleçleme:
Malzemelerin
asıl
niteliğini
değiştirmeden
istiflenmesi,
yerinin
değiştirilmesi, büyük kaplardan küçük kaplara aktarılması, kapların yenilenmesi ya da tamiri,
havalandırılması, kalburlanması, karıştırılması ve benzeri işlemleri belirtmektedir. Kısacası
malzemelerin belirli amaçlar doğrultusunda fiziksel olarak hareket ettirilmesi anlamına
gelmektedir (Long, Tanyaş ve Düzgün, 2012: 222).
Kanban: Kanban sistemi, tam zamanında üretim ortamında malzeme hareketlerinin
kontrolü ve bu bağlamda üretim etkinliklerinin planlanması amacıyla kullanılan yeni bir üretim
kontrol (çizelgeleme) yaklaşımı olarak tanımlanabilmektedir (Pınedo ve Chao, 1998)
Forwarder: Taşıma işleri organizatörleri. Kara, hava, deniz, demiryolu, nehiryolu, boru
hattı veya kombine taşımacılık gibi bütün taşıma türlerinde, sevkiyat, dağıtım, depolama,
gümrükleme ve sigorta hizmetlerini gerçekleştiren aktif bir işletme ağına sahip olan ve anahtar
teslim lojistik hizmet verebilen organizatör kuruluş (Alkan ve Erdal, 2007: 176)
3PL:
İşletmelerin
lojistik
faaliyetlerinde
dış
kaynak
kullanmak
suretiyle
gerçekleştirdikleri faaliyetler “3. Parti Lojistik” olarak tanımlanmaktadır (Çancı ve Erdal: 2009:
45).
Damping: Ürünlerin, yurt dışında yurt içine kıyasla önemli ölçüde düşük fiyatla
satılmasıdır (RK, 2010: 30).
Rekabet gücü: Dünya kalitesinde ürün üretip, dünya için geçerli fiyatlar üzerinden
dünya pazarlarına satabilme yeteneğidir (Uzay, 2005).
9
2. İŞLETMELERDE TEDARİK, ÜRETİM VE LOJİSTİK FAALİYETLERİ
2.1. Tedarik Zinciri Kavramı, Tanımı ve Önemi
Tedarik zinciri terimi, tedarikçi-üretici-dağıtım şirketi-perakendeci-müşteri zinciri
içerisindeki bilgi, ürün ve fon akışı olarak ifade edilebilir. Bilginin, ürünün ve paranın bu zincir
üzerinde her yöne doğru görselleştirilmesi önemlidir (Chopra ve Meindl, 2004).
APICS (American Production and Inventory Control Society) sözlüğünde tedarik
zinciri; hammadde aşamasından bitmiş ürüne dönüştürme ve bitmiş ürünün nihai müşteriye
veya tüketiciye aktarılması aşamasına uzanan bir ölçekte; fiziksel ve teknolojik araçlar, süreçler
ve yöntemlerden oluşan bütünleşik bir ağ olarak tanımlanmaktadır. Ürünü meydana getirmek
ve müşteriye hizmet sağlamak için zincire değer katan, işletme içi ve işletme dışı fonksiyonlar
bütünü olarak ifade edilmektedir.
Tedarik zincirinin çerçevesini, müşteri siparişi ile başlatıp, tatmin olan müşterinin
ödemesi ile sona erecek şekilde genişletmekte fayda vardır. Geçmişteki uygulamalara
bakıldığında aynı işletmedeki farklı bölümler arasında zaman zaman çıkar çatışmalarının
normal olduğu karşılanırdı. Yoğun rekabet şartlarının geçerli olduğu günümüzde sadece işletme
içi ile değil tüm süreçlerle ilgilenmek zorunluluk haline gelmiştir. Tedarik zinciri hammadde
alımı ile başlayıp, ürünün müşteriye ulaştırılması ve müşteri hizmetleri bölümü ile sona
ermektedir. Tedarik zincirinin bu özelliği her aşamanın farklı kişi ve örgütler tarafından
yürütülmesi anlamına gelmektedir. Buradaki aktörlerin kendi görev alanları dışını yok
saymaları ve merkezde kendilerinin olduğunu düşünmeleri, tedarik zincirinde başarısızlıklara
zemin hazırlamaktadır. Tedarik zincirindeki verimliliği elde etmedeki başarısızlığın başlıca
sebebi, fonksiyonlar arası katılımdan ziyade, işletme fonksiyonlarını koruma tutumudur
(Chopra ve Meindl, 2004). Bu bağlamda tedarik zinciri kavramının en temel unsuru partnerler
arasındaki entegre ilişkileri kurmak ve sürdürmektir (Swierczek, 2011: 339).
Eskiden ürünün perakendeciye ya da müşteriye teslim edilmesiyle birlikte, tedarik
zinciri de yolun sonuna gelmiş olurdu. Ancak çevresel etkilere ilişkin kaygıların arttığı
günümüzde işletmeler tedarik sürecinin sorumluluğunu daha uzun süre omuzlarında taşımak
durumundadırlar. Ar-Ge aşamasından başlayarak, imalat, pazarlama, dağıtım, hatta geri
dönüşüm ve tekrar kullanım aşamasına kadar sürmektedir (Fung, vd., 2009: 110).
Tedarik zincirinin amacı, müşteri memnuniyetini üst düzeyde tutarken aynı zamanda en
iyi yatırımı ve paranın değerini elde etmeyi başararak rekabet avantajı yaratmaktır.
Güçlü tedarikçiler ise daha yüksek fiyatlar koyarak, kalite ve hizmetleri sınırlandırarak
ya da sektör katılımcılarının maliyetleri aktarmasını sağlayarak, değerin çoğunu ele geçirirler.
10
İşgücü tedarikçileri de dahil güçlü tedarikçiler, maliyet artışlarını kendi fiyatlarına
yansıtamayan bir sektörden karlılık sızdırılabilir (Porter, 2010: 43).
Şekil 2. Tedarik Zinciri (Wisner ve diğ., 2005)
Tedarik zinciri müşteri isteklerinin karşılanması dahil tüm dolaylı ya da dolaysız
aşamaları kapsamaktadır. Bu aşamalar ise şunlardır: müşteriler, perakendeciler, toptancılar,
üreticiler, malzeme tedarikçileridir. Tedarik zincirine sadece üretici ve tedarikçi değil, aynı
zamanda nakliyeciler, depolar, perakendeciler ve müşterilerin kendisi de dahildir. Tedarik
zinciri, üretici bir işletmenin müşteri isteklerini karşılamasına dahil olan tüm fonksiyonları
içine almaktadır (Şekil 2). Bu fonksiyonlardan bazıları yeni ürün geliştirme, pazarlama,
dağıtım, finansman ve müşteri hizmetleridir (Chopra ve Meindl, 2001).
Tedarik zinciri çerçevesinin netleştirilmesindeki temel zorluk, tedarik zinciri
fotoğrafının çok kapsamlı olmasından kaynaklanmaktadır. Birçok kişi için tedarik zincirinin
çerçevesi işletmenin tedarikçileri ile olan ilişkilerini ifade edecek şekilde dar bir alanla
sınırlıdır. Ancak günümüzde tedarik zinciri ile ifade edilen çerçevenin bu anlamın çok ötesine
geçtiği söylenebilir. Tedarik zinciri müşteri ihtiyaçlarını dolaylı ya da doğrudan karşılayan tüm
tarafları kapsamaktadır. Tedarik zinciri sadece üreticiyi veya tedarikçiyi kapsamaz, aynı
zamanda taşımacıları, ambarları, perakendecileri ve müşterinin kendini de kapsamaktadır. Bu
fonksiyonlar yeni ürün geliştirilmesi, pazarlama, operasyonlar, dağıtım, finans ve müşteri
hizmetlerini de kapsamaktadır, ancak kendini bu kadarla da sınırlandırmamaktadır.
11
Rekabetçi pazar baskıları ve rakiplerin meydan okumaları ile karşı karşıya kalan
işletmeler, kendilerini korumak için uygun yöntem arayışına girmişlerdir. Tedarik zinciri ile
ilgili araştırma unsurları, işletmelerin rekabetteki başarısını etkileyecek kavramları dikkate alan
bir yaklaşım sergilemektedir. Tedarik zinciri çerçevesinin netleştirilmesinde tedarik zincirinde
yer alan üyelerin ve ilişkilerin ortaya konulması faydalı olacaktır. Tedarik zinciri terimi,
tedarikçi-üretici-dağıtım şirketi-perakendeci-müşteri zinciri içerisindeki bilgi, ürün ve fon akışı
olarak ifade edilebilir. Bilginin, ürünün ve paranın bu zincir üzerinde her yöne doğru
görselleştirilmesi önemlidir (Chopra ve Meindl, 2004). Tedarik zinciri çerçevesi oluşturulmaya
çalışıldığı için tedarikçi, üretici, dağıtıcı, perakendeci ve müşteri aşamaları belirtilmiştir.
Aşağıda tedarik zinciri aşamaları hakkında kısaca bilgi verilecektir.
Müşteri: Müşteri, bir ürün ya da hizmetin muhtemel satın alıcısı olan bir birey veya
kuruluştur. Nihai müşteri (tüketici), ürün ya da hizmeti satın almakta ve tüketmektedir.
Örgütsel satın alıcılar ise, üretimde, hizmetlerde ya da diğer ürünlerin dağıtımı için, ürün veya
hizmetleri satın almaktadırlar.
Perakendeci: Tekrar satmak üzere ürün ve hizmet satın alan kişi veya kuruluşlardır.
Dağıtım şirketleri: Piyasada toptancı, perakendeci, depocu, taşıyıcı gibi fiziksel
hareketin gerçekleşmesinde etkin olan işletmeler dağıtım işletmeleri olarak bilinmektedir.
Üretici: Üreticiler tedarik zinciri akışında meydana gelebilecek olası aksaklıklardan en
fazla etkilenecek grup olarak gösterilebilmektedirler (Assael, 1993).
Hammadde tedarikçisi: Tedarikçiler, işletmenin ürün ve hizmet üretmek için ihtiyaç
duyacakları hammadde, yarı mamul, enerji vb. tüm girdileri sağlayan kişi ve kuruluşlar olarak
tanımlanabilmektedir (Yolal, 2003).
2.1.1. Tedarik Zincirinin Genel Yapısı
Tedarik zincirinin yapısına bakıldığı zaman işletmeye gelen ve işletmeden giden bir akış
zinciri görülmektedir. İşletmeye gelen akışta birbirini izleyen tedarikçiler, işletmeden giden
akışta da birbirini izleyen müşteriler bulunmaktadır. Malzemeler tedarikçilerden işletmeye
doğru sırayla aktıkça tedarik zinciri yaklaşmakta ve malzemeler işletme dışına sırayla
müşterilere doğru aktıkça da uzaklaşmaktadır. Burada, işletmeye en yakın olan tedarikçiye
birinci tedarikçi denilmekte daha sonra sırasıyla ikinci ve diğer tedarikçiler gelmektedir. Yani,
ikinci tedarikçi üçüncü tedarikçinin müşterisi olmaktadır. Bu durum işletme dışına akışın
olduğu müşteriler için de geçerlidir.
12
Şekil 3. Tedarik Zinciri Oluşumu (Chapman vd., 2000: 11)
Farklı stratejiler farklı tedarik zincirlerinin oluşmasına neden olmaktadır. Hızlı
teslimatın önemli olduğu bir işletme, maliyetin önemli olduğu işletmeden daha farklı bir tedarik
zinciri yapısı kullanacaktır (Şekil 3). Tedarik zinciri yapısını etkileyen bazı faktörler vardır.
Bunlar (Kağnıcıoğlu, 2007: 15):

Müşteri talebinin çeşidi

Ekonomik koşullar

Lojistik hizmetleri olanağı

Kültür

Yenilik ya da buluş oranı, rekabet

Pazar ve finansal düzenlemelerdir.
Şekil 4. Tedarik Zinciri Aşamaları (Chopra ve Meindl, 2001)
Tedarik zincirinin yapısı çeşitli kombinasyonlarda olabilir. Bazı işletmelerin tedarik
zincirlerinde tedarikçi tarafında az sayıda tedarikçi varken müşteri tarafında çok fazla sayıda
13
müşteri olabilir. Tedarikçi/müşteri sayısını arttırmak veya azaltmak işletmenin tedarik zinciri
yapısını değiştirecektir. Bunun dışında işletmenin tedarik zinciri yapısını değiştirebilecek
kararlar olarak; lojistik fonksiyonunun dış kaynaklı kullanımı kararı, üretim, pazarlama veya
ürün geliştirme kararları sayılabilir.
Tedarik zincirinde her işletmenin farklı bakış açısına göre zincirde kendine biçtiği rol
değişiktir. Zincirdeki üyelik konumunu ve ağ yapısını farklı olarak algılayabilir. Ancak ağın
içindeki her işletme diğerinin tedarik zincirinin üyesi olduğu için her işletme, işletmeler
arasındaki rolü ve perspektiflerini bilmek zorundadır (Şekil 4). İşletme süreçlerinin
entegrasyonu ve yönetimi, ancak her işletmenin bakış açısından kabul görürse mümkün
olacaktır (Aydın, 2007: 64).
İyi tasarlanmış bir tedarik zincirinin işletmelere birçok faydası bulunmaktadır. Bunlar
(Kağnıcıoğlu, 2007: 31):
 Üreticiler, müşterilerin yerleşim bölgelerini göz önüne almadan işlemlerini en iyi
yapabilecekleri bölgede üretim yapmayı tercih edebilirler.
 Üreticiler üretimi kapasitesinin çok altında olan tesiste büyük miktarlarda üretim
yaparak tasarruf sağlayabilirler.
 Müşteriye yakın aşamalarda bitmiş ürün stoğu tutularak üreticinin elinde fazla stok
tutması engellenebilir.
 Toptancılar değişik tedarikçi ürünlerini ellerinde stok tutarak perakendecilere seçenek
sunabilirler.
 Toptancılar perakendecilere yakın yerlerde bulunarak tedarik zamanını azaltabilirler.
 Perakendeciler bazı işlemleri kendileri yaparak müşterilere kısa sürede hizmet
yapabilirler.
 Ulaşım daha basit ve ucuz yapılabilir.
 İşletmeler bazı özel işlemlerde uzmanlaşabilirler.
Etkili bir tedarik zinciri için bilginin bütünleştirilmesi ilk aşamadır. Günümüzün iletişim
ve bilişim teknolojileri, tedarik zincirindeki tüm üyeler arasındaki bilgi akışını olanaklı
kılmaktadır. Bu teknolojilere en erken geçenler, tedarik zincirinin getirdiği avantajlardan
yararlanarak rekabet güçlerini arttıracaklardır.
2.1.2. Tedarik Zinciri Boyutları
Tedarik zincirinin ideal ölçüsüne karar vermede çeşitli faktörler etmendir. Bunlardan en
önemlileri şunlardır:
 İşletmenin lojistik üstünde istediği kontrolün miktarı
 Hizmetin kalitesi
14
 Maliyet
Müşterisine doğrudan teslimat yapan üreticinin dar bir tedarik zinciri vardır. Bu durum
lojistik üzerinde kontrolü arttırırken, kaliteli müşteri hizmetini ya da düşük maliyeti
zorlaştırmaktadır. Tedarik zincirinin genişletilmesi müşteriye verilen hizmeti iyileştirmekte,
ancak lojistik kontrolünü azaltırken maliyeti arttırmaktadır. Tedarik zinciri uzun ve dar olursa
aracılar kullanılarak maliyet azaltılabilir, fakat üretici kontrolü kaybeder ve hizmet kalitesi
gelişmez. Tedarik zinciri uzun ve geniş olursa üretici kontrolün büyük bir kısmını kaybetmekte,
ancak müşteri iyi hizmet almaktadır.
Tedarik zincirinin tasarımında ürünün müşteriye teslimatının maliyeti ve bir siparişin
karşılanması için gerekli zaman analiz edilebilir. Analizde daha az somut olan faktörler ise
tedarik zincirinin etkinliği ya da müşteri memnuniyeti olabilir. Ancak, tedarik zinciri
tasarımının hiçbir zaman tek bir en iyi çözümü olmamıştır. Lojistik stratejisinin amaçlarına
ulaşmayı sağlayan en yakın sonuç uzlaşma çözümü olarak seçilmelidir. Genelde çözüm olarak
en kısa tedarik zinciri seçilmektedir. Tüm işletmeler, maliyeti azaltmanın ve müşteriye iyi
hizmet vermenin yolu olarak malzemelerin hızla kısa bir tedarik zinciri ile müşteriye
ulaştırılmasını seçmektedirler. Bu, aracıların ortadan kaldırılması ve daha az tesis üzerine
yoğunlaşmak demektir. Üreticiler, giderek artan bir oranda son müşterileri ile doğrudan ilişki
kurmak için geleneksel işletmeleri ortadan kaldırmaktadır (Kağnıcıoğlu, 2007: 18).
2.1.3. Tedarik Zinciri Çeşitleri
Tedarik zinciri çeşitleri literatürde farklı açılardan ele alınmaktadır. Bunlar, yalın
tedarik zinciri, çevik tedarik zinciri ve melez tedarik zinciri şeklinde bir sınıflandırmadır.
Bunun dışında, sistemin çift yönlü gerçekleşen akışındaki farklı odak noktalarına göre, ileri ve
tersine tedarik zinciri olarak tedarik zinciri çeşitlerini, tedarik zincirlerinin artan
karmaşıklıklarına göre sınıflandırmak mümkündür. Ayrıca tek aşamalı ve çok aşamalı tedarik
zinciri şeklinde bir sınıflandırmada yapılmaktadır.
Yalın tedarik zincirinde, talebin sabit olduğu veya çok doğru tahmin edildiği varsayımı
yapılarak, zincirin boş olan veya değer katmayan işlerin elimine edilmesine odaklanmak için
sürekli iyileştirme felsefesi kullanılmaktadır. Az miktardaki üretimler için hazırlık süresinin
indirgenmesine izin vermektedir.
Çevik tedarik zinciri ise, temelde tahmin edilemeyen pazar değişkenlerine yanıt
aramaya ve bu değişkenlerden yararlanmaya odaklanmaktadır. Ayrıca çevrim süresine esneklik
kazandırmaya ve daha hızlı teslimatın yapılmasına yöneliktir. Çevik tedarik zinciri, yeni
teknolojiler ve yöntemler geliştirmekte, bilgi sistemlerinden yararlanmakta, daha çok yönetim
15
konularına ve insana odaklanmakta, tüm iş süreçlerini bütünleştirmekte, yenilikleri arttırmakta
ve üretimi müşteri gereksinimlerine yönlendirmektedir.
Yalın ve çevik tedarik zincirlerinin karışımı olan melez tedarik zinciri, genelde siparişe
göre üretimi benimsemektedir. Burada ürün talepleri oldukça doğru tahmin edilmektedir.
Zincir, nihai ürünün montajına kadar ürün farklılaşmasını erteleyerek müşteri gereksinimlerine
yanıt verilmesine yardım etmektedir (Susuz, 2005).
Çift yönlü akışın söz konusu olduğu kapalı döngü içerisindeki tedarik zinciri, değişen
amaçlar doğrultusunda, ileri tedarik zinciri ve tersine tedarik zinciri olarak da ele
alınabilmektedir. İleri tedarik zinciri, hammadde aşamasından başlayıp nihai müşteride son
bulan şebekelerdir. Diğer bir deyişle, hammaddenin elde edilmesini, bu hammaddelerin yarıürün ve ürün haline dönüştürülmesini ve bu ürünlerin bir dağıtım kanalı ile müşterilere
teslimatını içeren kar odaklı bir modeldir. Tersine tedarik zinciri, ürünlerin tüketicilerden
dönmesi ile başlayıp bir çeşit geri kazanım ile son bulmaktadır (Pistikopoulos ve diğ., 2007).
Tek safhalı tedarik zinciri hammaddelerin elde edilmesi, üretim ve dağıtımın malzeme
akış fonksiyonlarını birleştirir. Bu çeşit tedarik zincirinde birçok bilgi işleme ve karar verme
fonksiyonu bulunmaktadır. Çok safhalı tedarik zinciri yönetimi, daha önce belirtilen tedarik
zinciri tanımına daha iyi bir örnektir. Bunlar tipik olarak çok şirketli tedarik zincirleridir, ancak
özellikle de tek safhalı tedarik zincirlerinin çoklu kopyalarıdır (Metz, 1998; Elagöz, 2006).
Tedarik zincirleri, bileşen sayısı arttıkça basit bir yapıdan karmaşık bir modele
dönüşebilir. Bu kapsamda tedarik zincirleri, temel tedarik zinciri, genişletilmiş tedarik zinciri
ve nihai tedarik zinciri olarak da sınıflandırılmaktadır.
2.1.4. Tedarik Zinciri Modelleri
İşletmelerde tedarik zinciri ve görevleri sorumlu kişinin bakış açısına ve işletmelere
göre değişmektedir. Bir işletmedeki görüşün ve uygulamanın başka bir işletmede değişme
olasılığı çok yüksektir. İşletmelerin koşulları ve yapılarının farklılığı değişik modeller
kullanılmasına sebep olmaktadır. Zaman ve rekabet baskısı şekil değiştirdikçe bakış açısı da
değişmek zorunda kalacaktır. Bu bağlamda kullanılan en genel modeller, fonksiyonel model,
tedarik modeli, lojistik ve ulaştırma modeli, bilgi modeli, değişim mühendisliği modeli,
stratejik modeldir.
Fonksiyonel modelde işletmeler bölümlerden oluşmaktadır. Bölümler arası ve tedarik
zincirindeki işletmeler arasında bağlantı çok zayıftır. Tedarik zincirinin bir bütün olarak
geliştirebilme olasılığı düşüktür.
16
Tedarik modeli fonksiyonel modelden uzaklaşma malzeme maliyetlerini azaltma
çalışmalarında başlamaktadır. Bu görüş açısı tedarik zincirinde tedariği ön plana
çıkartmaktadır.
Lojistik ve ulaştırma modelinde tüm dikkat işletme tedarik zincirinin içe akışından daha
çok dışa akışına verilmektedir. Geliri kademeli arttırmak için maliyet azaltma faaliyetlerine
başvurulmaktadır.
Bilgi modeli, hem işletme içinde hem de tedarik zincirinde bağlantıları geliştirmeye
çalışmaktadır. Yeni uygulamalar ve bilgiyi taşımanın yeni yolları bu alanı faal duruma
getirmektedir.
Değişim mühendisliği modeli, kaliteyi geliştirmek ve israfı önlemek için süreçlerin
radikal bir şekilde yeniden yapılandırılması çalışmalarına denilmektedir.
Stratejik model, bu görüş açısına göre tedarikçi ilişkileri, lojistik ve bilgi sistemleri
müşteri memnuniyetini desteklemektedir. Bunun sonucunda da artan pazar payı ve kar
gelecektir (Kağnıcıoğlu, 2007: 20).
2.2. Tedarik Zinciri Yönetimi Tanımı, Kapsamı ve Gelişimi
Tedarik zinciri yönetimi tedarikçilerden son kullanıcıya malzeme akışının kontrolü ve
planlanmasıyla ilgili entegre bir yaklaşımı ifade etmektedir. Tedarik zinciri yönetimi son
yıllarda ana yönetim konularından biri olarak göze çarpmaya başlamış ve tedarik zinciri
yönetimine ait farklı konularda birçok tanım yapılmıştır (Wang and Chan: 2009: 333). Bu
tanımlardan bazıları aşağıda verilmiştir.
Tedarik Zinciri Konseyi (2001), tedarik zinciri yönetimini, “Tedarik ve talep,
hammadde ve pazar kaynağı, imalat ve montaj, depo ve stok izleme, sipariş giriş ve sipariş
yönetim, tüm kanal boyunca dağıtım ve müşterilere teslimatın yönetimini içerir” şeklinde
tanımlamıştır. Bir başka anlatımla tedarik zinciri yönetimi, işletmelerin rekabet edilebilir
fiyatlarla, yüksek kaliteli girdi ve bileşenleri sağlayabilmesi için tedarikçileriyle birlikte
çalışabilme yeteneği olarak tanımlanabilir (Yüksel, 2002). Özellikle, rekabetçi stratejik avantaj
geliştirmek isteyen işletmeler için tedarik zinciri yönetimi vazgeçilmez bir yönetim aracı haline
gelmiştir.
Tedarik zinciri yönetimi, işletmelerin, tedarikçilerinin süreçlerini teknolojilerini ve
yeteneklerini hangi ölçüde etkin olarak kullandıkları ve işletmelerin de üretim, lojistik,
malzeme dağıtımı ve ulaşım fonksiyonlarının koordinasyonunu ne ölçüde başarılı olarak
sağladıkları üzerinde odaklanmaktadır (Yüksel, 2004).
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi’nin
tanımına göre Tedarik Zinciri Yönetimi; müşteriye, doğru ürünün, doğru zamanda, doğru
17
yerde, doğru fiyata tüm tedarik zinciri için mümkün olan en düşük maliyetle ulaşmasını
sağlayan malzeme, bilgi ve para akışının entegre yönetimidir. Bir başka deyişle zincir içinde
yer alan temel iş süreçlerinin entegrasyonunu sağlayarak müşteri memnuniyetini artıracak
stratejilerin ve iş modellerinin oluşturulmasıdır (Şekil 5-6) (Şen, 2006).
Şekil 5. Tedarik Zinciri Gelişim Süreci ve Gelecek Yansıması (Anderson ve Lee, 2002: 2)
Bu fikirlerden hareketle tedarik zincirinin başlangıcı, önceleri tekstil endüstrisindeki
hızlı tepki verme (Quick Response-QR) programları ve daha sonraları tüketim malları
endüstrisinde Tüketiciye Etkili Tepki Verme (Efficient Consumer Response) programlarına
dayandırılmaktadır (Tek ve Özgül, 2005). Tedarik zinciri yönetimi, tarihsel süreç içerisinde
aşağıdaki sıra ile ortaya çıkmıştır.
MRP (Material Requirements Planning): Malzeme İhtiyaç Planlaması
MRP (Material Requirements Planning) II: Malzeme İhtiyaç Planlaması II
ERP (Enterprise Resource Planning): Kurumsal Kaynak Planlaması
TZY: Tedarik Zinciri Yönetimi (Şen, 2008).
18
Şekil 6. TZY Entegrasyonun Gelişimi 1960-2000 (Erdal, 2011: 3)
Tedarik zinciri yönetimi, müşteri beklentileri doğrultusunda lojistik fonksiyonların
gerçekleştirilmesi ilkesine dayanmaktadır. Çekme Stratejisi (Pull Strategy) olarak adlandırılan
bu yaklaşımda, müşterilerin renk, miktar v.b. çeşitli özellikler çerçevesindeki beklentileri satış
noktaları aracılığıyla tedarik zincirinin diğer üyelerine doğru çekilmekte, bunun sonucu olarak
üretim, tedarik, dağıtım planları şekillenmektedir. Envanter düzeyini minimum ya da sıfır
düzeyde tutmayı hedefleyen Tam Zamanlı Üretim (JIT), bitmiş ürünü hızlı bir şekilde
tüketiciye ulaştırmayı hedefleyen Hızlı Tepki (Quick Response-QR), Erteleme (Postponement)
İlkesi yaklaşımları da çekme stratejisinin etkin olarak uygulanmasında kullanılan önemli
unsurlar olarak değerlendirilmektedir (Tuna, 2001).
2.2.1. Tedarik Zinciri Yönetiminin Önemi ve Amaçları
Yerel pazarların dünya pazarlarına uyumu, teknolojik gelişmelerin sağladığı esneklik,
hız ve verimlilik artışı, bilgi toplumunun ihtiyaçları, ürün ömürlerinin giderek kısalması, pazara
yeni ürün sunma sürelerinin kısalması ve sürekli değişen müşteri ihtiyaçları yoğun bir rekabet
ortamının oluşmasına yol açmıştır. Bu nedenle işletmeler, yeni gelişen rekabet dinamiklerine
ayak uydurabilmek için yönetim anlayışlarını yeniden gözden geçirmek durumunda
kalmışlardır. İşletmeler, söz konusu bu değişmeler doğrultusunda rekabet gücü ile
müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılama arasındaki dengeyi sağlayabilmek için ürünlerini,
hizmetlerini ve bilgi akışlarını tedarikçilerden müşterilerine kadar uzanan bağlantılar
çerçevesinde bir bütün olarak ele almak durumunda kalmışlardır. Bu değişimin yakından
izlenmesi işletmelerin hem rekabet
güçlerini artıracak hem de başarılı stratejiler
19
geliştirmelerinde önemli bir rol oynayacaktır. Bunun tedarik zinciri içinde farklı özelliklere
sahip olan birimlerin, tedarik zinciri yönetim çatısı altında bilgi, ürün ve fon akışının kontrol
edilmesi ile mümkün olacağı görülmektedir. Yoğun rekabet ortamı, gelecekte işletmeleri çok
farklı yapı ve uygulamalarla karşı karşıya bırakacaktır.
Yeni pazarlama yaklaşımları tamamen müşteri odaklı olup, işletmeler müşterileriyle
sürekli ve dinamik olarak etkileşim içinde olmak zorundadırlar. Rekabette önemli olan
işletmeler arası rekabette değil, işletmelerin içinde bulundukları tedarik zincirleri arasındaki
rekabette başarılı olmaktır. Tedarik zinciri ortaklarının bu ortaklığa iten ve ulaşmak istedikleri
nihai müşteridir. Tedarik zinciri yönetimini bu amaçlara ulaşmayı sağlayacak şekilde etkin,
ekonomik ve verimli bir şekilde kurgulayan ve yönetenler pazardan daha fazla oranda pay
alacaklardır (İGEME, 2004).
Yeni rekabet trendinde başarılı olmak sadece düşük fiyatlarla mümkün değildir. Kaliteli
ürün ve hizmet, müşteri değeri, müşterinin hayatının kolaylaştırılması gibi faktörlerin rekabeti
belirlemede daha önemli olduğu söylenebilir. Bu anlamda tedarik zincirine sadece fiyat
düşürme çabaları olarak bakılmamalıdır. Tedarik zinciri, rekabet sağlayacak tüm alanlarda
iyileşme olarak görülmelidir. Eğer tedarik zinciri süreci iyi organize edilemez ise para, zaman,
müşteri, güven, prestij, fırsat, motivasyon, güç ve başarı kaybı kaçınılmaz olacaktır.
Amaçlara ulaşmak için ayakta kalmak değil rekabetçi bir yapıya kavuşmak
gerekmektedir. Bu amaçlara ulaşmanın en önemli yollarından birisi de tedarik zinciri
yönetiminin iyi bir şekilde organize edilmesidir. Tedarik zincirinin temel amacı, üretilen
değerin maksimize edilmesidir. Tedarik zincirinin ürettiği değer, müşterinin ürüne biçtiği değer
ile tedarik zincirinin müşterinin ihtiyacını karşılayabilmek için harcadığı çabanın maliyeti
arasındaki farktır. Bu fark ne kadar büyük olursa tedarik zinciri o kadar başarılı olacaktır
(Chopra ve Meindl, 2004). Bu nedenle işletmeler, müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayarak, daha
da önemlisi müşteriye değer yaratarak, işletmenin karlılığının artırılmasını amaç olarak
benimsemeleri gerekmektedir. Tedarik zinciri yönetiminden beklenen amaçlar şunlardır
(Özdemir, 2006). Teslimat performansında iyileşme, doğru tahmin oranının artması, kapasite
gerçekleşme oranlarındaki artış, sipariş karşılama oranının iyileşmesi, çevrim süresinin
kısaltılması, hizmet ve kalite düzeyinde iyileşme, bilgi ve malzeme akışında optimizasyon,
esneklik ve performansın artması, müşteri memnuniyetine bağlı olarak satış, karlılık ve doluluk
oranlarında artıştır. Buna karşılık maliyet unsuru olacak birtakım süreçlerde de iyileşmeler
beklenmektedir. Bunlar; toplam lojistik maliyetlerinin azalması, tedarik zincirindeki israfların
en aza indirilmesi, risk ve maliyetlerin minimize olanağı, stok bulundurma maliyetlerinde
düşme, uygulamalardaki karmaşıklıkların giderilmesi ve temin süresinin kısaltılmasıdır.
20
Tedarik zincirindeki tüm iyileştirmeler işletmeleri bu amaçlara götürecek yapıda olmalıdır.
Tedarik zincirinde amaç toplam maliyetlerde azalma müşteri memnuniyetinde iyileşme
sağlayacak şekilde olmalıdır.
Rekabet üstünlüğünü elde etmede işletmeler arası ilişkilerin önemi anlaşılmış, tedarikçi
ve müşterilerle olan ilişkiler karşılıklı işbirliği ve menfaat esasına bağlı olarak düzenlenmeye
başlanmıştır. Toplam iyileştirme işletmenin ayakta kalmaktan öte rekabetçi yeteneklerini
geliştirecektir. Ayrıca, yürütülen ortak çabaların sağladığı sinerji işletmeye ve müşteriye değer
artışı olarak yansıyacaktır.
2.2.2. Tedarik Zinciri Etkinliğinin İşletmelere Faydaları Avantaj ve
Dezavantajları
Tedarik zinciri yönetiminin işletmeler arası koordinasyon sonucunda sağladığı bilgi
paylaşımları yardımıyla gereksiz kaynak kullanımı ve zaman israfından kaçınılması gibi
yararları başta olmak üzere oldukça fazla yararından bahsetmek mümkündür. Bunlar, teslimat
performansının
iyileşmesi,
stokların
azalması,
çevrim
süresinin
kısalması,
tahmin
doğruluğunun artması, zincir boyunca verimliliğin artması, zincir boyunca maliyetlerin
düşmesi, kapasite gerçekleşme oranının artması olarak sıralanabilir. Bu yararlar ve daha fazlası
aynı zincirde yer alan işletmeler (tedarikçi, üretici, dağıtıcı, perakendeci vb.) arasındaki
iletişimin tam olarak kurulması, zincir boyunca faaliyetlerin birlikte koordinasyonu ve kontrolü
sayesinde gerçekleşmektedir. Tedarik zinciri içindeki işletmeler arasında koordinasyon ve bilgi
paylaşımı sayesinde talepteki belirsizlikler azalır, böylece zincirdeki işletmelerin stoklara fazla
yatırım yapması gerekmez. Bu durum planlamalarda kolaylık ve maliyetlerde azalmayı
beraberinde getirecektir. Ayrıca işletmeler arasında kurulacak olan güven ve işbirliği
sonucunda risklerin paylaşımı, işletmeler arasındaki engellerin azaltılması ve esnekliğin
artırılması yoluyla yeni ürün geliştirme ve pazara sunma süreleri kısalarak rakiplere karşı
büyük avantajlar sağlanabilmektedir. Bu sayede müşteri ihtiyaçlarının karşılanabilmesi yoluyla
müşterilerin tatmin düzeylerinde artışlar sağlanabilmektedir. Bütün bunların parasal karşılığı
olarak da zincir boyunca nakit akışları düzenli bir hal almakta ve işletmelerin maliyetleri
düşerek karlılıklarında artış gözlenmektedir (Özdemir, 2004: 87-96).
Tedarik zinciri yönetimi işletmeler için önemli bir rekabet avantajı sağlamaktadır ve bir
işletmenin iş performansının önemli belirleyicisidir (Tracey, Lim, Vonderembse, 2005: 186).
Günümüzde sadece işletmeler değil, aslında bu işletmelerin tedarik zincirleri birbirleri ile
rekabet etmektedir. Tedarik zincirini iyi yönetmek, tedarik zinciri üyelerinin hem kendi iç
bünyelerindeki faaliyetlerini hem de birbirleri arasındaki bağlantıları en verimli şekilde temin
ederek müşteriye en hızlı şekilde ve en düşük maliyetle ürünler sunabilmektir (Sezen, 2011:
21
20). Ayrıca etkin bir şekilde yönetilen ve tasarlanan tedarik zinciri yönetimi, işletmenin üretim
ve pazarlama faaliyetlerini olumlu yönde etkilemektedir. Bunun sonucunda, müşteri
memnuniyeti sağlanabilmekte ve işletme etkinliği de artmaktadır.
Etkili tedarik zinciri yönetimi, işletmenin üretim ve pazarlamaya ilişkin faaliyetlerini
olumlu yönde etkileyerek daha fazla müşteri memnuniyeti, daha etkin ve verimli bir işletme
olunmasını sağlarken daha düşük maliyetler ve daha yüksek kar ile birlikte istikrarlı büyümenin
yolunu açmaktadır.
Tedarik zinciri yönetiminin yararları lojistik ve materyal alımı gibi maliyetlerin
düşüşüne, stok yatırımlarının giderek azalmasına, talep değişikliklerine çabuk ayak
uydurabilme yeteneğinin yükselmesine ve en önemlisi de rekabetçi pazar koşullarına kolaylıkla
uyum sağlanmasına yol açmaktadır. Bu yararlar aşağıdaki başlıklarla toparlanabilir;
 Maliyetlerin düşmesi
 Uzmanlaşma
 Esneklik
 Stok seviyelerinin azalması
 Teknolojik yatırımların artması
 Yüksek kalite
 Pazar bilgisi
Tedarik Zinciri Konseyi ise yararları şu şekilde ifade etmiştir (SCM, 2006);
1. Teslimat performansının iyileşmesi
2. Stokların azalması
3. Çevrim süresinin kısalması
4. Tahmin doğruluğunun artması
5. Zincir boyunca verimliliğin artması
6. Zincir boyunca maliyetlerin düşmesi
7. Kapasite gerçekleşme oranının artması
Üretim işletmelerinin tamamı tedarik zinciri yönetim sistemlerine sahiptir. Ancak
bunlardan birçoğu geliştirilmemiş, karmaşık veya kontrol edilmez durumdadır. Benzer şekilde
bazı işletmelerde tam entegrasyonu ve birleşik fonksiyonel sistemi gerçekleştirememiştir.
Rekabet pozisyonunun geliştirilmesi durumunda işletmenin süreklilik içinde nerede olduğunun
incelenmesine ihtiyaç vardır. Tedarik zinciri yönetimi bazen öncelikli aktiviteler nedeniyle çok
zaman kaybına neden olmakta ve bu nedenle istenilen seviyede tedarik zinciri yönetimi
uygulaması elde edilememektedir. Yanlış girişimler üzerine yoğunlaşma gereksiz masraflara
sebep olmaktadır (Yaman, 2001).
22
2.2.3. Tedarik Zinciri Yönetimi Faaliyetleri ve Kararları
Tedarik zinciri, işletmeler için değer yaratma sürecinin önemli bir parçasıdır. Değişen
müşteri talepleri göz önünde bulundurularak, zincirin değişik halkaları arasında sıkı bir şekilde
bütünleşmesine odaklanılmıştır. Tedarik zinciri yönetimi felsefesini uygulamak isteyen işletme
yöneticileri aşağıda sıralanan tedarik zinciri yönetimi faaliyetlerini uygulamak zorundadırlar
(Mentzer, 2001):
 Faaliyetlerde bütünlük sağlamak
 Karşılıklı bilgi paylaşımı
 Karşılıklı olarak kanal risklerini ve kazançlarını paylaşmak
 İşbirliği
 Aynı amaç ve aynı müşteri hizmetine odaklanmak
 Süreçlerin bütünleştirilmesi
 Uzun dönemli ilişkiler kurmak ve sürdürmek için ortaklık sağlamak
İşletmeler, etkili bir tedarik zinciri yönetimi için müşteriler, tedarikçiler arasında bu
faaliyetleri uygulamak zorundadırlar.
Tedarik zinciri ile ilgili verilmesi gereken kararlar iki gruba ayrılmaktadır. Bunlar
stratejik ve operasyonel kararlardır. Stratejik kararlar, işletmenin stratejisine sıkı sıkıya bağlı
olan ve uzun bir zaman zarfında alınan kararlardır. Operasyonel kararlar ise kısa vadeli ve
günlük aktivitelere odaklanmıştır. Bu kararların alınmasındaki temel amaç tedarik zincirinin
etkin ve verimli bir şekilde akışının sağlanmasıdır.
Tedarik zinciri yönetiminde temel dört karar alanı bulunmaktadır:
1. Yerleşim kararları
2. Üretim kararları
3. Envanter kararları
4. Taşıma kararları
Yerleşim Kararları: Üretim yerleri ve stok noktalarının coğrafi olarak yerleşimi tedarik
zincirinin ilk aşamasını oluşturmaktadır. Bu merkezlerin sayısı, boyutu ve konumu belirlenirse
ürünlerin son alıcı olan müşteriye kadar ulaşabileceği yolda belirlenmiş olmaktadır. Bu
kararlar, işletmenin pazara girişindeki temel stratejiyi temsil ettiği için ve gelir, maliyet ve
hizmet seviyesinde önemli etkileri olduğu için işletme açısından oldukça önem taşımaktadır
(Yılmaz, 2006).
Üretim Kararları: Stratejik karar hangi ürünlerin hangi üretim birimlerinde
üretileceğini, tedarikçilerin üretim merkezleriyle olan ilişkilerini içermektedir. Daha önce de
belirtildiği gibi bu kararların kar, maliyet ve müşteri hizmetleri seviyesi üzerinde önemli bir
23
rolü vardır. Kararlar ürün akışlarının hangi faaliyetleri takip edeceğini belirler. Kritik olan
nokta üretim birimlerinin kapasitesidir ve büyük ölçüde işletmedeki dikey bütünleşmenin
derecesine bağlıdır. Operasyonel kararlar detaylı üretim çizelgesine odaklanır, ana üretim
planlamasının yapısını, tezgahlardaki üretimi çizelgelemeyi, ekipman bakımını içermektedir
(Arntzen, vd., 1995: 69-93).
Envanter Kararları: Envanter kararları hangi envanterin yönetileceğini ifade
etmektedir. Envanterler, hammadde olsun, ara mamul olsun ya da bitmiş bir mamul olsun
tedarik zincirinin her adımında yer almaktadır. İlk amacı tedarik zincirinde yaşanan
belirsizliklere karşın tampon görevi yapmaktır. Envanteri elde bulundurmanın kendi değerinin
%20 ile 40’ı arasında maliyeti vardır. Envanterin verimli bir şekilde yönetimi tedarik zinciri
operasyonunda kritik bir noktadır. Üst yönetim, hedeflerin belirlenmesinde stratejiktir. Ancak
birçok araştırma envanter yönetimine operasyonel bir bakış açısı ile yaklaşmaktadır. Bu
yaklaşım dağıtım stratejilerini, kontrol politikalarını, sipariş miktarının optimum seviyesinin
belirlenmesini ve yeniden sipariş noktasının belirlenmesini içermektedir ve her stok
noktasındaki güvenli stok seviyesini belirlemektedir. Bu seviyeler müşteri servis seviyelerinin
öncelikli belirleyici noktaları oldukları için oldukça önemli kritiklerdir (Cavlak, 2009).
Taşıma Kararları: Taşıma kararları yukarıda anlatılan kararlara göre daha stratejiktir,
çünkü envanter kararlarıyla birebir ilişkilidir. Hava taşımacılığı hızlı ve güvenilirdir, daha az
güvenlik stoğu tutulmasını sağlar, ancak maliyeti yüksektir. Demir yolu veya deniz
taşımacılığında maliyetler düşüktür ancak işletmeler belirsizlik durumlarına karşı daha fazla
emniyet stoğu tutma yoluna gitmektedirler. Bunun yanı sıra, müşteri hizmet seviyeleri ve
coğrafik lokasyonlar bu kararlarda önemli rol oynamaktadırlar. Taşımacılık hizmetleri lojistik
maliyetlerinin %30’undan fazlasını oluşturmasına rağmen etkin bir operasyon süreciyle,
rotalama ve çizelgeleme faaliyetleriyle işletmelerin taşımacılık süreçleri efektif olarak
yönetilebilmektedir (Ganeshan ve Harrison, 1995).
2.2.4. Tedarik Zinciri Yönetimini Etkileyen Temel Faktörler
Değişimin ve rekabet koşullarının hızlı ve yoğun yaşandığı günümüz piyasa
koşullarında işletmelerin tedarik zincirlerini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu
faktörler, tedarik zincirinin tasarlanması, uygulama ve kontrol aşamalarının yerine getirilmesi,
sürecin tersine doğru işlemesi ve değişen faktörlere uyum sağlaması açısından yeniden
yapılandırılması faaliyetlerinin yapılmasını gerektirmektedir. Tedarik zincirine etki eden
faktörler ise, şu başlıklar altında toplanabilir. Bunlar (Kayabaşı, 2010: 125):
 Teknoloji
 Müşteri beklentilerinde değişme
24
 Ekonomi ve çevre
 Küreselleşmedir.
Teknoloji
Tedarik zinciri yönetiminin gelişimini etkileyen önemli bir faktörde son yıllarda
teknolojide meydana gelen hızlı gelişmelerdir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte işletmeler
arasında bilgi paylaşımı kolaylaşmıştır. Teknolojide yaşanan gelişmeler müşterilere dünyanın
herhangi bir yerinde ihtiyaçları olan ürünü alma fırsatını getirmiştir. İşletmeler içinde tedarikçi
alternatifleri artmıştır. Bilgi teknolojilerindeki ilerlemeler sonucu, işletmeler pazar bilgilerine
çok daha hızlı ulaşabilmektedir. Teknoloji unsuru, tedarik zinciri ve lojistik yönetimi açısından
izlenmesi ve analiz edilmesi gereken önemli bir değişken olmuştur. Bu gelişmelere bağlı olarak
işletmelerin tek başlarına faaliyette bulunmaları güçleşmekte ve tedarik zinciri yönetimi daha
önemli hale gelmektedir. Bunun yanı sıra bilgi ve iletişim ile üretim sistemleri teknolojilerinde
yaşanan hızlı gelişmeler de dünya çapında önemli değişikliklere yol açmıştır (Kayabaşı, 2010:
128).
Teknolojide meydana gelen hızlı değişim ve küreselleşen pazar olgusu, işletmeleri
rekabete zorlamış ve bunun sonucunda müşteri talepleri doğrultusunda çok çeşitli mamulün
daha kaliteli olarak üretilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Özellikle
iletişim
teknolojisindeki gelişme, müşterilerin; mamulün fiyatı, kalitesi ve satış sonrası hizmetleri
hakkında bilgi sahibi olmaları şiddetli bir rekabet ortamı yaratmıştır. Bu nedenle, bu koşullarda
varlığını sürdürmek ve büyümek isteyen işletmelerin kıt kaynakları etkin ve verimli biçimde
kullanabilmeleri açısından teknoloji büyük önem kazanmıştır (Acar, 2005: 15-40).
Şekil 7. Teknolojik Yetenek Düzeyi (Taymaz, 2004: 16)
Bir işletme, herhangi bir üretim faaliyetinde bulunabilmek için ürün ve süreçlere ilişkin
teknolojik bilgiye sahip olmalıdır. Bu nedenle bir işyerinde gerçekleştirilen faaliyetler, genel
olarak, teknolojik faaliyetler (teknoloji edinimi) ve üretim faaliyetleri olarak iki grupta
sınıflandırılabilir (Şekil 7). Doğal olarak bu süreçlerde kullanılan girdilerin istenilen çıktılara
25
verimli ve etkin bir şekilde dönüştürülebilmesi, işletmenin personeli, organizasyonu ve
davranış normlarında içerilmiş teknolojik yeteneğine bağlıdır (Taymaz, 2004: 16).
İşletmeler, üretim sürecini kontrol eden (CAD, CAM, Robot, vs.) özellikle bilişim
teknolojileri yardımıyla müşteri siparişlerine uygun üretimi ekonomik hale getirebilmektedirler.
İşletmeye gelen ürünleri tespit eden ve hangi depoya gönderileceğini belirleyen bir otomatik
depolama sistemi, iç lojistik faaliyetlerini destekleyecek ve maliyetleri aşağıya çekecektir.
Benzer şekilde üretici ile tedarikçi arasındaki bir elektronik veri değişimi sistemi fiyatlar ve
teslim tarihleri konusunda üretici işletmelerin sürekli bilgilendirilmesine, sipariş ve dağıtım
faaliyetlerinin etkinliğinin arttırılmasına yardımcı olacaktır (Tekin, vd., 2003: 109).
Bir işletmenin teknolojik yapısı, uygulama başarısının temel kaynağı olmasının yanı
sıra, kar ve işletmenin büyümesinde de büyük bir önem taşımaktadır. İşletmelerin sahip olduğu
ortalama sektörel teknoloji yapısı, ülkenin rekabet gücünü belirleyen bir faktör haline
gelmektedir. İşletmelerin teknoloji stratejilerinin uluslararası piyasalara entegre olabilmesi,
ülkelerin teknoloji yaratabilme veya teknoloji transfer gücüne bağlıdır (Ödeniyazov, 2006:
145). Bu bağlamda teknolojik gelişim ve değişimde, iktisadi oyuncuların izlemesi gereken
stratejilerin, gelişmenin izleyeceği yolun belirlenmesinde önemli bir rol oynayacağı bir içsel
süreç olarak görülmelidir (Amatori and Jones, 2007: 80).
Teknoloji→ Rekabetçi Dinamik→ Rekabet Avantajı→ Değer Yaratma (Narayanan, 2001: 122)
Müşteri Beklentilerinde Değişme
Tüketicilere sunulan ürün ve hizmet çeşitliliğindeki artış ve tüketicilerin, işletme, ürün
ve hizmetlerine ilişkin olarak bilgi ve deneyimlerinin artması, müşteri beklentilerinin giderek
değişmesi ve çeşitlenmesine neden olmuştur (Kayabaşı, 2010: 128).
Güç, tedarikçiden müşteriye geçmiştir. Artık işletmeler düşük maliyetlerle hizmet
seviyelerini yükseltmeye çalışmaktadırlar. Pazardaki çoğu ürün için müşterinin istekleri
arttıkça, fazla pahalı olmayan, yüksek bir servis hızı ile anında hazır olabilen bir yöntem
gerekmiştir. Fakat müşterilerin seçim, hizmet, hız ve fiyat konusundaki beklentileri arttıkça bu
çıta yükselmeye devam edecektir.
26
Şekil 8. Müşteri Tatmini ve Tedarik Zinciri Dengesi (Demirtaş, 2008)
Müşteri beklentilerinde yaşanan değişim, tedarik zincirinin üyeleri arasındaki ilişkilerin
ve organizasyonel yapıların değişmesine neden olmuştur (Şekil 8).
Ekonomi ve Çevre
Ekonomi ile şekillenen tedarik zinciri yönetimi, işlem maliyetlerinde azalma ve yanı
sıra müşteri hizmetinin gelişmesine olan etkisi ile farklılık yakalamada önemli bir unsur olarak
görülmektedir. Bu farklılığın faydaya dönüşmesinde, geleneksel yöntemler ile yürütülen tedarik
zinciri süreçlerinin, internet üzerinden gerçekleşen tedarikçi, dağıtıcı ve müşteriler tarafından,
üretici işletmelerin stok ve üretim süreçlerinin de lojistik hizmet sağlayıcı işletmeler tarafından
izlendiği bir yapının kurulması dikkat çeken gelişmedir.
İşletmelerin ekonomik çevresi, doğal kaynakların durumu, ekonomik konjonktürün
genel yapısı, çalışılan sektörün durumu, rekabet özellikleri gibi faktörler tedarik zinciri
yapısının oluşmasında temel belirleyici faktör durumundadırlar. Kullanılacak ulaştırma sistemi,
tedarik kaynakları ve tedarikçiler, ekonomik sistemdeki herhangi bir değişimden hızlı bir
şekilde etkilenebilmektedirler.
Ülkelerde sanayileşmenin artması ve atıklar, çevreye verilen zararların artmasına neden
olmuştur. Bu nedenle, işletme içerisinde yapılan faaliyetlerin bu zararı en aza indirilmesi,
müşterilerin ve işletme çalışanlarının bu konuda bilgilendirilmeleri ve daha duyarlı hale
getirilmeleri gerekmektedir. Bu açıdan çevreye zararlı üretim atıklarının, bozuk ürünlerin,
çevreye zararlı ambalajların vb. gibi yok edilmesi, çevreye verilen zararın en aza indirilmesi ve
çevreye yönelik çalışmaların tedarik zinciri bünyesinde yerine getirilmesini zorunlu kılmaktadır
(Kayabaşı, 2010: 128).
Küreselleşme
Geçmiş yüzyıllar boyunca ekonominin küreselleşmesinde bir oran artışı gözlenmiştir ve
böylelikle tedarik zincirlerinde de aynı durum görülmüştür. Ürünler artık, aynı coğrafi
bölgelerde üretilip tüketilmemektedir. Hatta ürünün farklı parçaları bile farklı ülkelerden
27
gelmektedir. Bu da daha uzun ve karmaşık tedarik zincirleri oluşturmakta ve böylece tedarik
zinciri yönetimindeki gereklilikleri de değiştirmektedir (Otto, 2002: 234-248).
Küreselleşme aynı zamanda geleneksel olarak bölgesel olan pazarlara, yabancı rekabeti
getirmektedir. Böylece bölgesel işletmeler, kendi üretim pratiklerini ve tedarik zinciri
yönetimlerini
geliştirmeye
zorlanmış
olmaktadırlar.
Azaltılmış
gecikme
zamanları
doğrultusunda, girişimlerin, envanter seviyelerinin düşürülmesi ve artan esnekliğe odaklandığı
belirtilebilir. Küreselleşme sonucunda, sınırların ortadan kalkması, küresel pazarların ortaya
çıkması, yüksek kalitede ürünlerin üretilmesi ve müşteri memnuniyetinin sağlanması için
ürünlerin uygun bir şekilde müşteriye ulaştırılmasına sebep olmuştur.
Günümüzde, küreselleşmeyle birlikte işletmelerin uluslararası pazarlara girmesi ve
teknolojik gelişmelerin sonucu olarak ürünlerin dünyanın her yerinde üretilebilir hale
gelmesiyle, ürünlerin çeşitliliği de artmıştır. Böylece daha önce ulusal pazarlardaki rakipleriyle
rekabet eden işletmeler, uluslararası işletmelerin dünya pazarlarına girmesiyle birlikte
uluslararası
rakipleriyle
de
rekabet
etmek
zorunda
kalmışlardır.
Görüldüğü
gibi
küreselleşmenin sonucu olarak rekabet de artmıştır (Güzelcik, 1999).
2.2.5. Tedarik Zinciri Yönetimi Fonksiyonları
Tedarik zinciri yönetimi fonksiyonları üç seviyede çalışmaktadır. Bunlar: Stratejik
seviye, taktik seviye ve operasyonel seviyedir (Fox ve diğ., 1993). Stratejik seviyede, üretimin
nerede tahsis edileceği ve en iyi kaynak bulma stratejinin ne olacağı, taktik seviyede tahmin
yürütme, planlama, temin süresi kısa olan malzemelerin siparişi ve üretim ihtiyaçlarının
karşılanması için fazla mesailerin çizelgelenip çizelgelenmeyeceği, operasyonel seviyede ise
envanter dağıtımı, detaylı çizelgeleme ve bir makine bozulduğu zaman bir siparişin ne
yapılacağı konuları ele alınmaktadır.
2.2.6. Tedarik Zinciri Yönetiminde E-Ticaret
Artan rekabet baskısı tedarik zincirindeki işletmeleri değer zincirinin her aşamasında
maliyet ve zaman kullanımını azaltıcı yeni yöntemler kullanmaya ve tasarlamaya
zorlamaktadır.
Tedarik zinciri yönetiminde bilgi teknolojisi kullanımı doğrudan işlemsel faydalardan
stratejik avantaj sağlamaya kadar birçok fırsatlar yaratmaktadır. Tedarik zincirinde bilgi
teknolojileri işletmelerin yapısını ve rekabet kurallarını değiştirerek yeni iş fırsatları
yaratmaktadır.
İnternet ve işletmeler arası e-ticaret gibi teknolojiler, tedarik zincirinin eş zamanlı ve
etkin kullanılmasında fırsatlar yaratmaktadır.
28
İnternet tabanlı işletmeler arası teknoloji, tedarik zinciri içindeki işletmelerin daha fazla
bilgiyi daha hızlı ve karşılıklı iletebilmesini sağlayarak, birçok sürecin etkin bütünleşmesine,
senkronize olmasına ve bağlanmasına yardımcı olmaktadır. İşletmeler arası e-ticaretin en
önemli etkisi karmaşık yapıdaki tedarik zincirlerinde hızlı, maliyet etkili ve eş zamanlı iletişimi
sunma kabiliyetidir (Kağnıcıoğlu, 2007).
İletişim teknolojilerindeki gelişmeler müşteriler arasındaki mesafeleri azaltmış ve
bilginin çok hızlı ve ucuz bir şekilde paylaşımı yapılan faaliyetlerin daha rekabetçi bir
platformda yerine getirilmesini sağlamıştır.
E-tedarik ise, internet kullanılarak satın alma ortaklığını kolaylaştıran bir teknoloji
çözümüdür. Bütün adımları kapsadığı için tedarik sürecinin dönüştürülmesinde bir güçtür
(Presutti Jr., 2003: 219-226).
Tablo 1. TZY ve E- Lojistik
Geleneksel Lojistik
E- Ticaret Üzerinden Lojistik
Taşıma büyüklüğü
Büyük hacim
Küçük hacim, paket
Müşteri
Stratejik
Bilinmiyor/kimliği gizli
Talep türü
İtme sistemi
Çekme sistemi
Envanter/Sipariş akışı
Tek yönlü akış
Çift yönlü akış
Ortalama sipariş miktarı
1000 dolardan daha fazla
100 dolardan daha az
Güzergahlar
Yoğun ve merkezi
Az, parçalanmış ve dağınık
Talep
Durağan
Dönemsel, parçalı
Sorumluluk
Tek bağlantı
Tüm tedarik zinciri
Erdal, 2011: 23
E-tedarik
teknolojileri
piyasadaki
riskleri
bilen
işletmelere
önemli
faydalar
sağlamaktadır. Bu avantajlar yönetimsel maliyetlerin azaltılmasını, talepleri karşılama döngü
zamanının kısaltılmasını, ürünlere ödenen fiyatların ve stok düzeylerinin düşürülmesini ve iş
ortakları ile planlama ve teknolojik işbirliğinin artırılması için gerekli hazırlıkları
kapsamaktadır (Croom, 2000: 4-13; Roche, 2001: 56-59; Gamble, 1999: 24-27). Aynı zamanda
bu avantajlar gelenekselden e-tabanlı bir tedarik modeline hızlı bir geçiş ilişkisini de
önermektedir (Tablo 1) (Davila vd., 2002: 11-24). Bu bağlamda e-tedariğin yararları aşağıdaki
şekilde belirtilebilir (Lancioni vd., 2000: 45-56; Rahman, 2004: 31-41; Porter, 2001: 63-78;
Rahman, 2003: 493-505):
 Tedarikçi işletmelerle herhangi bir iletişim kurmadan, internetten ürün seçme ve sipariş
verme olanağı sağlamaktadır.
29
 Stok kontrolü problemleri, teslimat gecikmesi veya sipariş zamanlarının değiştirilmesi
problemleri hakkında müşteriler veya alıcılarla anında temas kurma fırsatı
sağlamaktadır.
 Dünya çapında 7 gün/24 saat müşteri hizmetleri sunulmasını ve müşterilerle doğrudan
iletişim kurulmasına olanak sağlamaktadır.
 İşletmelerin uluslararası pazarlara açılmasını ve bu müşterilerden sipariş alınmasına ve
sipariş veren işletmelere verdikleri siparişlerin durumunu kendi işletmelerinden kontrol
etmesine olanak sağlamaktadır.
 Ödemeler, hesaplar ve borçlarla ilgili işlemlerin elektronik ortamda yapılabilmesine
olanak sağlamaktadır.
 İşletmenin ürün dağıtımı ile ilgili faaliyetlerini etkin bir şekilde yapmasına olanak
sağlamaktadır.
 Problemlerinin daha hızlı ve etkin bir şekilde çözüme ulaştırılmasını sağlamaktadır.
 Müşterilere daha etkin bir şekilde hizmet verilmesini sağlamaktadır.
 Değişik pazarlara çok daha kısa sürede ulaşılmasına ve çok daha fazla sayıda
tedarikçiyle iletişime geçilmesine olanak sağlamaktadır.
 E-tedarik sistemleri, herhangi bir yerdeki tedarik işleminin gerçekleştirilmesi, tedarikçi
performansının değerlendirilmesi, alternatif tedarikçilerin sağlanması gibi konularda
çözümler üretmektedir.
 E-tedarik sistemleri ile tedarikçilere ve/veya müşterilere bütün alanlarda etkin bir
hizmet sunulmasına olanak sağlamaktadır.
 Tedarik alanında satın alma, stok yönetimi, taşıma işlemlerinin düzenlenmesi, online
sipariş
düzenleme,
müşteri
hizmetlerinin
düzenlenmesi,
satıcılarla
ilişkilerin
geliştirilmesini sağlamaktadır.
 Stok yönetimi uygulamalarında satıcılarla EVD uygulamaları, tam zamanında dağıtım
programlarının uygulanması, yükleme zamanı gecikmelerinin düzenlenmesi, hammadde
stok düzeylerinin belirlenmesi, bitmiş ürün stok düzeylerinin belirlenmesi, emniyet stok
düzeylerinin belirlenmesini sağlamaktadır.
 Taşıma uygulamalarında bölgesel dağıtım merkezlerine yükleme yapılması, bölgesel
dağıtım
merkezlerinin
azaltılması,
taşıyıcıların
tam
zamanında
ulaşımının
satıcı
düzenleme
çabalarının
programlanmasını sağlamaktadır.
 Süreç
düzenleme
uygulamalarıyla
müşteri
ve
koordinasyonu, müşteri ve satıcı kredilerinin kontrolü, müşteri geri dönüşlerinin kontrol
edilmesi, satıcılardan/müşterilerden gelen fiyat tekliflerinin kontrolünü sağlamaktadır.
30
 Müşteri hizmeti uygulamalarında müşteri şikayetlerinin kabulü, teknik servis imkanı,
müşterilere ilişkin acil durum uygulamaları, müşterilere satış, dış kaynak yönetim
hizmeti sağlanması.
Angeles vd.’nin (2001) belirlediği, bir organizasyonda tedarik zinciri yönetimi ve etedarik uygulamalarıyla ilgili kritik başarı faktörleri ise şu şekildedir:
 Tedarik zincirinde doğru ve tam zamanlı iletişim.
 Tedarik zinciri ile müşteriler arasında kolay iletişim kurulabilmesi.
 Karşılıklı anlayış ve bilgi paylaşımı.
 Tedarik zincirinde yüksek düzeyli işbirliği.
 Tedarik zincirinde bilginin uygunluğu/kullanılabilirliği.
 Tedarik zincirindeki partnerler ile güvene dayalı ilişkiler.
 E-tedarik uygulamalarında şeffaflık.
 E-tedarik uygulamalarının üst yönetimce iyi anlaşılması ve bilinmesi.
 E-tedarik uygulamalarını üst yönetimin benimsemesi.
 E-tedarik uygulamalarına üst yönetimin katılımı.
 E-tedarik uygulamalarının gelişiminde, çalışanların üst yönetim tarafından ikna
edilmesi, desteklenmesi.
 Üst yönetim tarafından e-tedarik sisteminin performansını ölçecek sistemlerin
kurulması.
 E-tedarik sistemi uygulamasında üst yönetim tarafından yetki devrinin yapılması.
 Bilgi iletiminde güvenliğin korunabileceği maliyet etkin bir güvenlik sisteminin
kurulması.
 E-tedarik uygulamaları karşısında işlemlerin güvenliği.
 E-tedarik uygulamaları üzerinde eğitim.
 E-tedarik uygulamaları ile ilgili işletme içi eğitimlerin geliştirilmesi.
 Bütün çalışanların e-tedarik uygulamalarının faydalarını anlaması.
 E-tedarik teknolojilerinin kullanımı ile ilgili eğitim.
 E-tedarik uygulamalarında kullanılan yazılım ve donanımın güvenirliliği.
 İnternetin performansı ve internet servislerinin zamanında cevabı.
2.2.7. Lojistik ve Tedarik Zinciri İlişkisi
Tedarik zinciri, tedarikçiden son alıcı olan müşteriye kadar hammaddenin temini, ürüne
dönüştürülmesi ve müşteriye ulaştırılması faaliyetlerini gerçekleştiren bileşenlerin oluşturduğu
bir yapıdır. Tedarik zinciri yönetimi ise, bu yapı içerisindeki bileşenlerin, faaliyetlerin, tedarik
zincirinin amacına uygun olarak organize edilmesidir. Tedarik zinciri yönetimi ile hedeflenen
31
bileşenler arasındaki entegrasyonu sağlamak için yapılan planlama, uygulama ve kontrol
aktiviteleri lojistik yönetimi kavramını oluşturmaktadır.
Şekil 9. TZY ve Lojistik Stratejisi (Erdal, 2011: 44)
Lojistik ve tedarik zinciri yönetimi birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış yaklaşımlar
değillerdir. Bunun aksine birbirini tamamlayan, farklı ifade biçimleriyle bazen birbirlerinin
yerine geçebilen ve daima etkileşim içerisinde bulunan kavramlardır (Şekil 9). Zaten tedarik
zinciri yönetimi kavramı da tarihsel gelişim süreci içerisinde lojistik yönetimi kavramının daha
da genişleyerek tedarikçiden müşteriye tüm sürecin her alt sistemini ve faaliyetini içine alan bir
kavram haline gelmesiyle oluşmuştur. Etkili bir tedarik zinciri yönetimi, zincir boyunca yer
alan her türlü lojistik faaliyetin uyumlu bir şekilde yönetilmesi ile mümkün olmaktadır. Bu da
başarılı bir lojistik yönetimi gerektirmektedir (Karakadılar, 2005).
Şekil 10. Lojistik ve Tedarik Zinciri İlişkisi (Tunç, 2006)
LODER Başkanı Tanyaş (2005) tedarik zinciri ve lojistik arasındaki farkı şu şekilde
belirtmiştir; lojistik ürünleri olması gereken yere ulaştırmak için taşıma, depolama,
32
gümrükleme vb. faaliyetleri entegre bir şekilde gerçekleştirmektedir. Tedarik zinciri yönetimi
ise bu süreci, tüm işletme faaliyetlerini ve zincirin diğer işletmeleriyle olan ilişkilerini
kapsayacak şekilde organize ederek daha ileri aşamalara götürmektedir (Şekil 10).
Lojistik ve tedarik zinciri performansının bağlı olduğu faktörler gün geçtikçe
çeşitlenmektedir (Şekil 11).
Şekil 11. Lojistik ve Tedarik Zinciri Performans Gelişimi (Seki, 2008: 160)
Tedarik zinciri içerisinde müşteri, perakendeci, dağıtıcı, üretici ve hammadde tedarikçisi
gibi birbirlerinden bağımsız faaliyetler görülebilmektedir. Bu farklı süreçleri tedarik zincirinde
iki temel bütünleşik sürece ayrılabilir: Birincisi, üretim planlama ve stok kontrol süreci, ikincisi
de dağıtım ve lojistik süreçtir. Görüldüğü gibi lojistiğin tedarik zinciri içerisinde dağıtım
ağırlıklı bir fonksiyon olduğu anlaşılmaktadır. Bu süreçlerin tamamı tedarik zinciri olarak ifade
edilmektedir. Açıklamalardan anlaşılacağı gibi lojistik kavramına, daha çok fiziksel hareket
ağırlıklı bir anlam yüklenirken, tedarik zinciri, işletmenin üretim ve tüketim arasındaki tüm
süreçlerin toplamı olarak anlaşılmaktadır. Sonuç olarak lojistik tedarik zinciri değildir ama
onun önemli ve büyük bir parçasıdır. Buna bağlı olarak da tedarik zinciri yönetiminin başarısını
lojistik zincirin etkinliği ve hızlı yanıt verebilme özelliği etkilemektedir (İGEME, 2004). Aynı
zamanda lojistik alanındaki başarılı gelişmeler tedarik zinciri entegrasyonunun yanısıra üretim
ve pazarlama gibi alanlarıda geliştirmektedir (Meade and Sarkıs, 1998: 201). Lojistik ve tedarik
33
zinciri uygulamaları ile ulaşılabilecek yararlara bakıldığında da bu iki kavramın ne kadar
birbiriyle ilişkili olduğu daha rahat bir şekilde anlaşılacaktır.
2.3. Üretim Tanımı
Üretim, doğadaki kaynakların hammadde ve malzemelerin insan ihtiyaçlarına daha
uygun ürün ve hizmetler biçimine dönüştürülmesi için girişilen fiziksel, kimyasal, mekanik ve
benzeri işlemler topluluğu olarak tanımlanabilir. Üretimin gerçekleşmesinin ana amacı insan
ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Günümüzde üretim kavramının kapsamı genişlemiş ve üretim
faktörlerinin tedariğinden ürün ve hizmetlerin pazara iletilmesini de kapsayan temel bir işletme
fonksiyonuna dönüşmüştür (Çelikçapa, 2007: 1). Diğer tanımlara bakıldığında ise,
ekonomistler üretimi fayda yaratmak şeklinde tanımlamaktadırlar. Mühendisler ise, bir fiziksel
varlık üzerinde, onun değerini arttıracak bir değişiklik yapmayı veya hammadde veya yarı
mamulleri kullanılabilir bir mamule dönüştürmeyi üretim saymaktadırlar.
Üretim, insan ihtiyaçlarının doğa tarafından tam olarak karşılanamaması sonucu ortaya
çıkan beşeri bir faaliyettir. İnsanın, yaşamı için doğanın kendisine verdikleri ile yetinmesi
halinde herhangi bir üretim faaliyetinden söz edilemeyeceği açıktır.
Üretimin temel amacı bir ürün veya hizmet yaratmaktır. Bunun gerçekleşmesi için,
üretim faktörleri adı verilen unsurların belirli şartlar ve yöntemlerle bir araya getirilmesi
gerekmektedir (Kobu, 1998: 2).
Bir üretim etkinliğinin aşağıdaki gibi özellikleri vardır:
 İş bölümü ve uzmanlaşma
 Çeşitlendirme
 Genişleme
 Daralma
 Tümleştirme ve standartlaştırmadır (Tutar, 2010: 232).
Üretim işlemi, fiziki bir ürünün üretimiyle ilgili olduğu kadar, aynı zamanda hizmet
üretimiyle de yakından ilgili bulunmaktadır. Örneğin; pamuktan iplik ve iplikten kumaş üretimi
fiziki bir ürün üretimidir. Ancak fiziki ürün bir üretim durumu söz konusu olmamakla birlikte
hizmet üretiminin geçerli olduğu; bankacılık, sigortacılık, turizm, pazarlamacılık, taşımacılık
alanlarında da üretim söz konusu olmaktadır. Üretim işleminin üç önemli unsuru
bulunmaktadır. Bunlar; girdi, işlem ve çıktıdır. Üretim sistemini meydana getiren elemanların
durumu ve aralarındaki ilişkiler Şekil 12’de görülmektedir.
34
Şekil 12. Üretim İşleminin Yapısı ve Elemanları (Tekin, 2005: 3)
Yeni bir ürünün üretilebilmesi için önce araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışması
yapılmaktadır. Araştırma geliştirme sonuçlarına göre üretimde kullanılabilecek alternatif üretim
teknolojileri içerisinden en uygun teknoloji seçilmektedir. Seçilen bu teknoloji ile piyasa
talebine uygun miktar, kalite, zaman ve yerde üretim işlemi başlamaktadır. Üretilen ürün ve
hizmetler piyasa talebini karşılamak amacıyla pazara sunulmaktadır. Pazar araştırmasıyla elde
edilen bilgiler ışığında üretimde gerekli düzenlemeler yapılarak, üretime devam edilmektedir.
Üretim, bir örgütün stratejik gücüne, rakipleri tarafından taklit edilmesi güç, eşsiz ve
örgüte özgü üretim faaliyetlerini geliştirici ve buna bağlı olarak örgütün rekabet gücünü artırıcı
bir üretim sürecinin oluşturulmasıyla katkıda bulunmaktadır. Bu durum örgütlerin üretimde
giderek daha üstün ve ileri teknoloji kullanmalarının hem nedeni hem de sonucu olmuştur.
1990’lı yıllardan itibaren dünya pazarlarında yoğun rekabetin yaşanması, üretim fonksiyonunun
örgüt stratejisi açısından öneminin kavranmasını sağlamıştır (Ödeniyazov, 2006: 19).
2.4. Üretim Sisteminin Elemanları ve Sınıflandırılması
Genel olarak sistem aralarında ilişkiler bulunan ve belli bir amacı gerçekleştirmek üzere
bir araya getirilmiş elemanlardan oluşan bir bütün şeklinde tanımlanmaktadır. Her sistem daha
büyük başka bir sistemin parçasıdır. Büyüklüğü ve cinsi ne olursa olsun, her sistem beş temel
elemandan meydana gelmektedir. Bir üretim sistemini meydana getiren beş eleman; girdiler,
üretim prosesi, çıktılar, geri besleme analizleri ve çevredir.
Girdiler, üretilen ürün ve hizmete göre, ayrıntılarda değişik isimler alabilirler. Fakat aslında her
girdiyi sonunda temel üretim unsurlarından birine dönüştürmek mümkündür. Girdiler aynı
zamanda karar değişkenleri olarak da bilinmektedirler.
Üretim prosesi, sisteme giren unsurların bir fayda yaratacak şekilde bir ürüne veya
hizmete dönüştürülmesi faaliyetleridir. Bu dönüştürme prosesi değişik şekillerde olmaktadır.
Örneğin, bir hammaddenin fiziksel veya kimyasal yapısını değiştirmek, bir ürünü bir yerden
diğerine taşımak, depolamak veya kalite kontrol amacı ile muayene etmek üretim prosesi
35
olarak nitelenebilmektedir. Bir üretim prosesini karakterize eden unsurlardan özellikle dört
tanesi önemlidir. Bunlar: verimlilik, etkinlik, kapasite ve esnekliktir.
Üretim sistemlerinin çıktıları ürün veya hizmet olabilir. Ürünler gözle görülebilir ve
ölçülebilir varlıklardır. Hizmetler üretildiği anda tüketilir ve ölçülmeleri genellikle çok güçtür.
Geri besleme analizleri çıktılar üzerinde ölçme ve gözlemlere dayanmaktadır. Analizler
amaçlardan sapmalar olduğunu gösterirse düzeltici kararlar alınmaktadır.
Üretim sisteminin son temel elemanı olan çevre, kontrol edilemeyen değişkenleri temsil
etmektedir. Bu değişkenlerin varlığı bilinir fakat yönetici bunları tayin etmek veya değiştirmek
gücüne sahip değildir. Bu nedenle çevre unsurları üretim kararlarında belirsizlik (risk) olarak
hesaba katılmaktadır.
Üretim sistemlerini; üretim yöntemi, ürün cinsi, ürün miktarı veya üretim akışı
ölçütlerine göre farklı biçimlerde sınıflandırmak mümkündür. Üretim yöntemlerine göre
sınıflandırma: Üretimin oluşmasında uygulanan genel yöntemlere göre şöyle bir sınıflandırma
yapılmaktadır;
 Birincil üretim
 Analitik üretim
 Sentetik üretim
 Fabrikasyon üretim
 Montaj üretim.
Ürün cinslerine göre sınıflandırma: Ürüne göre isim alan belli başlı üretim sistemleri
şöyle sıralanabilmektedir;
 Demir çelik üretimi
 Kömür üretimi
 Takım tezgahları üretimi
 Kimyasal maddeler üretimi
 Elektriksel araç-gereç üretimi
 Elektronik mamuller üretimi
 Tekstil mamullerinin üretimi olarak sınıflandırılmaktadır.
Üretim miktarına veya akışına göre sınıflandırma: Üretim miktarına veya akışına göre
şöyle bir sınıflandırma yapılmaktadır;
 Kesikli Üretim
Siparişe göre üretim
Parti üretim
 Sürekli üretim
36
Akış tipi üretim
Kütle üretim
 Proje üretimi olarak bir sınıflandırma yapılmaktadır (Kobu, 1998: 32; Ünsalan ve
Şimşeker, 2006: 139).
2.5. Kesikli ve Sürekli Üretim Tiplerinin Özellikleri
Üretim tiplerini kesikli ve sürekli üretim olarak iki ana grupta toplamak mümkündür.
İki grup arasındaki farklar şu başlıklar altında toplanabilir;
 Üretim miktarı
 Kullanılan makine ve teçhizat
 Fabrikanın yerleştirme düzeni
 İş yükü dengesi
 İşçilik kalifikasyonu
 İş hazırlama faaliyetleri
 Hammadde
 Yarı mamul ve mamul stokları
 Fabrika içindeki taşıma faaliyetleri
 Tamir-bakım faaliyetleri
 Üretim kapasitesi şeklinde özetlenebilir (Kobu, 1998: 38).
Kesikli üretim sisteminde, farklı ürünlerden az miktarlarda üretim söz konusudur. Farklı
ürünlerin üretimi, genel amaçlı makineler üzerinde bazı ayarlamalar ve takım değişiklikleri
yapılarak gerçekleştirilir. Aynı fonksiyonel özelliğe sahip makine ve tezgahların aynı
bölümlerde toplandığı bir yerleşim düzeni görülmektedir.
Kesikli sistemlerde, siparişlerin yoğun olmadığı dönemlerde atıl makine ve işgücü
kapasitesi ortaya çıkmakta, yoğun sipariş dönemlerinde ise, siparişlerin gecikmesi söz konusu
olabilmektedir. Makineler ve işlemler arasında sürekli sistemlerde olduğu gibi bir bağımlılık
yoktur. Bu nedenle, makine arızalarının, sistemin bütününün durmasına neden olması söz
konusu değildir. Kesikli üretim sistemleri siparişe göre üretim ve parti üretim olmak üzere iki
alt grupta incelenebilmektedir. Kesikli üretim sisteminin ayırt edici özellikleri şu şekilde
sıralanabilir:
 Düzensiz talep
 Genel amaçlı makineler kullanılması
 Düşük miktarlarda, çok çeşitli üretim
 Aynı fonksiyonel özelliğe sahip üretim araçlarının aynı bölümlerde toplanması
 Kalifiye işgücü kullanılması
37
 Yüksek ara stokları, düşük hammadde ve mamul stokları
 Fabrika içi taşımaların hareketli araçlarla yapılması
 Miktar ya da çeşit itibariyle değişkenlik gösteren tüketici talebini karşılayacak esnekliğe
sahip olması.
Makine ve tesislerin, yalnız belirli bir ürüne tahsis edildiği ve belli bir ürün üzerindeki
işlemlerin birbiri ardı sıra yerine getirildiği sistemler, sürekli üretim sistemi olarak
nitelendirilirler. Ürünün standardize edilmiş olması nedeniyle, hep aynı işlemlerin aynı sırayla
yerine getirilmesi söz konusudur. Üretilen ürüne olan talep düzeyi, dolayısıyla üretim
miktarları çok yüksektir (Üreten, 2006: 16). Sürekli üretim sistemini kütle ve akış tipi üretim
olarak iki alt gruba ayırmak mümkündür. İki grup arasındaki önemli fark şöyle belirlenebilir:
Kütle üretiminde bir üründen çok büyük miktarlarda ve uzun sürede imal edilme durumu söz
konusudur. Fakat gerektiğinde makine, yerleşme düzeni, tertibat, kalıp, vb., bazı değişiklikler
yapmak suretiyle başka tip ürünün üretimine geçme olanağı vardır. Akış veya proses
üretiminde makine ve tesisler yalnız bir cins ürünü üretecek şekilde dizayn edilmiş ve
yerleştirilmiştir. Aynı yerde başka bir ürünü üretmek ya çok pahalıdır veya olanaksızdır (Kobu,
1998: 37).
Sürekli üretim sistemlerinde kullanılan özel amaçlı tezgahlarda, çalışma hızı ve insan
gücünden yararlanma oranları oldukça yüksektir. Makinelerin fabrika içindeki yerleşim
düzeninin belirlenmesinde, ürünün üretilmesi için yerine getirilen işlemlerin sırası esas
alınmaktadır. Sürekli üretim sistemlerinin ayırt edici özellikleri şu şekilde sıralanmaktadır
(Üreten, 2006: 14):
 Düzenli ve yüksek talep
 Az çeşitli, yüksek miktarlarda üretim
 Yüksek sermaye yatırımı
 Tüm ürünlerin aynı makineler üzerinde aynı sırayla işlem görmesi
 Özel amaçlı makineler kullanılması
 Kalifiye olmayan işgücü kullanımının mümkün olması
 Yüksek hammadde ve mamul stokları, buna karşılık düşük ara stokları
 Fabrika içi taşımacılıkta özel araçlar kullanılması.
2.6. Üretim Yönetimi Kavramı, Tanımı ve Amaçları
Üretim yönetimi kapsam bakımından oldukça geniş, faaliyet hacmi çok yüklü bir
işletmecilik fonksiyonudur. Buna göre üretim yönetimi için aşağıdaki tanımları yapmak
mümkündür.
Üretim
yönetimi,
üretim
faaliyetlerinin
örgütlenmesi,
yürütülmesi
ve
denetlenmesi ile ilgili bir kavramdır. Daha açık bir ifadeyle, üretim yönetimi, ürün ve
38
hizmetlerin istenilen kalite standartlarında, istenilen zamanda ve en düşük maliyetle de elde
edilebilmesi için gerekli karar alımı ile ilgilenen bir işletme fonksiyonudur (Çelikçapa, 2007:
2).
Bir diğer tanıma göre işletmenin elinde bulunan malzeme, makine ve insan gücü
kaynaklarının belirli miktarlardaki ürünün istenilen niteliklerde (kalitede), istenilen zamanda ve
mümkünse en düşük maliyetle üretimini sağlayacak biçimde bir araya getirilmesidir.
Bu tanımda yer alan dört unsurun (miktar, kalite, zaman, fiyat) hepsinin aynı zamanda
en iyi şekilde gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Örneğin, miktarın yüksek olması satışları
olumlu etkilerken, stok taşıma masraflarını ve elde kalma riskini arttırır. Dolayısıyla, belirli bir
ürünün üretimi söz konusu olduğunda, yöneticinin uzlaştırıcı çözümlere yönelen kararlar
vermesi söz konusudur. Karmaşık üretim sistemlerinde çelişen unsurlar arasında uzlaştırıcı
çözümler bulunması çeşitli kantitatif analiz yöntemlerini ve bilgisayarların kullanılmasını
zorunlu kılmaktadır. Üretim yönetimi disiplininin amacı, bu yöntemler yardımı ile gerekli karar
verme yeteneğinin geliştirilmesi olarak tanımlanabilir (Kobu, 1998: 4).
Eskiden olduğu gibi üretim yönetimi, salt imalat ile sınırlı olan bir işletme fonksiyonu
özelliğini kaybetmiş ve bir sistem olarak kabul edilen işletme sisteminin alt sistemlerden bir
şekline dönüşmüştür (Çelikçapa, 2007: 3).
Genel olarak üretim yönetiminin amacı, işletme başarısını sürekli olarak arttırmak ve
yeteneklerini sürekli olarak geliştirmek amacıyla müşterilere devamlı artan değer sunmak
şeklinde ifade edilebilir.
Kar amacı gütsün ya da gütmesin, tüm işletmelerde müşteri istek ve beklentilerini
karşılayacak ürün ve hizmetlerin üretilmesi temel amaç olarak kabul edilmektedir. Bu
sağlanamadığı takdirde işletmenin sürekliliği söz konusu değildir. İşletmede müşteriye
sunulacak ürünün üretimi ile ilgili kararlar, üretim/işlemler fonksiyonu bünyesinde verilir. Bu
nedenle “müşteri ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanması” şeklinde tanımladığımız işletme
amacı bir alt düzeyde üretim/işlemler sisteminin de temel amacını oluşturmaktadır (Üreten,
2006: 6).
Kısaca özetlemek gerekirse üretim yönetimi, tüketici isteklerinin fiyat, zaman, miktar
ve kalite açısından en iyi şekilde karşılanması, stok düzeyinin mümkün olduğu kadar düşük
tutulması veya stok devrinin arttırılması, işletmenin insan gücü ve makine kaynaklarından
yaralanma derecesinin yükseltilmesi amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır (Kobu, 1998:
8).
Doğada olduğu gibi endüstriyel sistem için de kaynaklar kıttır ve bunların sınırsız
kullanımı mümkün değildir. Dolayısıyla, üretim kaynaklarının verimli kullanımı bir
39
zorunluluktur. Doğru işgücünün seçimi ve eğitimi, üretimde doğru yöntemlerin kullanılması,
atıl kapasiteye ve stok birikmelerine izin verilmemesi, doğru teknolojinin kullanılması, optimal
kuruluş yerinin seçilmesi, fabrika içinin, malzeme ve işgücü hareketlerini minimize edecek
şekilde yerleştirilmesi gibi alt amaçlar, kaynakların verimli kullanılması şeklinde tanımlanan
amaç içinde gizlidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki düşük maliyetle ve yüksek kalitede üretim,
sadece kaynakların verimli kullanılması ile mümkündür.
Rekabetin yoğunluğu müşterilerin giderek çeşitlenen istek ve beklentileri, işletmelerin
amaçlar setini daha da genişletmiştir. Müşteri doyumunun yaratılması için, ürün teslim
sürelerinin mümkün olduğu kadar kısa, stok düzeylerinin düşük tutulması, kalitenin
sağlanması, ayrıca, ürün ve hacim değişikliklerini gerçekleştirebilecek esnekliğe sahip
olunması gerekmektedir (Üreten, 2006: 7).
2.6.1. Üretim Yönetiminin Tarihsel Gelişimi
İnsanoğlu ilk çağlardan beri üretim işlemini gerçekleştirmektedir. Çünkü toplum içinde
yaşamak ve insanın yaşamını sürdürebilmesi üretimi gerekli kılmaktadır. Avlanma, barınma ve
giyinme gibi temel gereksinimleri karşılamak için gerekli faaliyetler sonucu ortaya çıkan
üretim zamanla şimdiki şekline bürünmüştür (Çelikçapa, 2007: 3).
Modern üretim yönetimi Sanayi Devrimiyle birlikte ortaya çıkmıştır. 18. yüzyılda
ortaya çıkan teknolojik yenilikler ve icatlar ürünlerin üretim süreçlerini de önemli ölçüde
değiştirmiştir. Talebin artması ve çeşitlenmesiyle birlikte üretim birimlerinin ölçekleri de
genişlemiş ve üretim giderek karmaşıklaşan bir faaliyet halini almıştır…. 18. yüzyılda yeni
makinelerin, yeni malzemelerin ve yeni üretim süreçlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, özellikle
kimya, tekstil, madeni eşya üretiminde makineleşme artmış ve eskiden küçük bir atölyede
yürütülen üretim, artık çok sayıda kişinin çalıştığı işletmelerde yürütülmeye başlanmıştır.
Bu makinelerin ve işgücünün yönetimi, üretimin planlanması ve denetimi gibi konular
ilk üretim yönetimi konuları olarak ortaya çıkmıştır. Ancak bu alandaki en önemli sorun
işgücünün yönetimi sorunu olmuştur. Üretim sürecinin parçalara ayrılması ve her parçanın,
yani işlemin bir işçinin sorumluluğuna verilmesiyle ortaya çıkan işbölümü, hem üretimin
örgütlenmesini
ve
düzenlenmesini
sağlamış,
hem
de
işgücünün
denetiminin
gerçekleştirilmesini sağlamıştır. İşbölümü konusundaki ilk görüşleri iktisatçı Adam Smith ve
matematikçi Charles Babbage ortaya koymuştur ancak bu görüşlerin tam olarak uygulamaya
konulması 19. yüzyıl başlarına kadar kısmen gerçekleşmiştir.
Fabrika üretiminin gerçekleşmesiyle birlikte üretim tesislerinin boyutlarında ortaya
çıkan artış bu işgücü denetimi sorununun önemini arttırmış ve 19. yüzyıl başlarında Frederick
Taylor bu alanda önemli katkılar sağlamıştır. Bilimsel Yönetim Düşüncesi olarak bilinen
40
görüşleri ortaya atan ve uygulayan Taylor işlerin işletme yönetimi bilimsel olarak
incelenmesini, böylece mümkün olduğu kadar küçük parçalara ayrılmasını, bunlardan her
birinin bir işçiye verilmesini işçilere işlerin nasıl yapılacağının ve yapılış sürelerinin
bildirilmesini ortaya koymuştur.
Taylor’dan sonra Frank ve Lillian Gilbreth de Bilimsel Yönetim Düşüncesine katkıda
bulunmuştur. Gilbreth’ler yöntem etüdünü daha da geliştirerek hizmet sektöründeki işlere de
uygulamışlardır. Henry Ford ise Bilimsel Yönetim Okulu’nun ilkelerini fabrikadaki üretime
uygulayarak 1913 yılında montaj hattını geliştirmiştir. Aslında montaj hattı çok yeni bir üretim
tekniği değildir. Ancak işlerin Taylor’un ilkelerine göre aşırı ölçüde ve ayrıntılı olarak
parçalara ayrılması ve her işin bir işçiye verilmesi, bu işçilerin bir yürüyen bandın kenarına
yerleştirilmesi şeklindeki bir üretim düzenlemesidir. Montaj hattı daha sonra Japon Toyota
Şirketi’nde geliştirilen Toyota Üretim Sistemi’ndeki Tam Zamanında Üretim adı verilen
sistemin temellerini oluşturmuştur (Şekil 13).
Şekil 13. Üretim Sistemlerinin Tarihsel Gelişimi (Ödeniyazov, 2006: 15)
1900’lerin başlarından itibaren üretim yönetiminde modeller yardımıyla işletme
problemlerinin çözümü yoluna gidilmiştir. Sorunlar matematiksel modeller şeklinde formüle
edilmiş, değişkenler ve bunlar arasındaki ilişkiler belirlenmiş ve bu modellerin çözümü için
matematiksel modeller geliştirilmiştir. Ayrıca 1930’larda kalite denetiminde istatistiksel
modeller ve araçlar kullanılmaya başlanmıştır.
2. Dünya Savaşı sırasında geliştirilen ve askeri alanda kullanılan matematiksel modeller
ve çözüm yöntemleri savaştan sonra işletmeler için uygulanmaya başlanmıştır. Malzeme, para,
ürün, stoklar, makine, saat, işgücü sayısı, işgücü saati, üretim miktarı ve talep gibi niceliksel
olarak ifade edilebilen değişkenlerin söz konusu olduğu işletmelerde personel ve üretim
planlaması, fabrika yeri seçimi, tesis yerleştirme, envanter yönetimi, dağıtım ve lojistik ve
kalite denetimi gibi alanlarda yoğun şekilde matematiksel ve istatistiksel modeller kullanılarak
sorunlara bilimsel çözümler geliştirilmiştir.
41
Bu arada geliştirilen bilgisayarlar ise çok miktarda verinin işlenmesi ve matematiksel
modellerin çözümü konusunda önemli yararlar sağlamıştır. İşletmelerin ölçeklerinin ve
faaliyetlerinin genişlemesiyle ortaya çıkan büyük boyuttaki veri işleme, model kurma ve bu
büyük ölçekli modellerin çözümünde bu bilgi teknolojileri kullanılmıştır. Bilgi teknolojileri
ayrıca makinelerin denetimi ve otomasyon konusundaki gelişmeleri de beraberinde getirmiştir.
Daha sonraki gelişmelerde ise üretim sürecinin tümünün bilgisayarlar tarafından yürütülmesi ve
denetlenmesini ifade eden esnek üretim sistemleri ve bilgisayara dayalı üretim sistemleri ortaya
çıkmıştır (Ersoy, 2008: 19; Evans, 1997).
2.6.2. Üretim Yönetiminin Fonksiyonları
Üretim yönetimi başlıca üç aşamadan meydana gelen işlemlerden oluşmaktadır. Bunlar;
planlama, organizasyon ve kontroldür.
Planlama aşamasında, işletmenin üretim yönetimi amaçları dikkate alınarak üretim alt
sistemlerinin organizasyonu, üretim politikaları, üretim programları ve üretimle ilgili
faaliyetlerle ilgili gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Planlama aşamasında yer alan fonksiyonlar
dört temel üretim faktörüne dayanmaktadır. Bunlar: malzeme, metot, makine ve işgücüdür. Bu
faktörlerin girişilecek üretim faaliyetlerinde ihtiyaçları tam olarak karşılayacak biçimde
planlanması gerekmektedir (Tekin, 2005; Kobu, 1998).
Organizasyon aşamasında, üretim alt sistemleri içerisindeki bilgi akışı ve görevlerin
dağılımı yapılmaktadır. Ayrıca üretim alt sitemlerinin düzenli ve başarılı bir şekilde
çalışabilmesi için gerekli şartlar belirlenerek, alt sistemlerin amaçları görev ve sorumlulukları
belirlenmektedir. Alt sistemlerle ilgili görevlerin zamanında tam olarak yürütülmesi ve diğer
bölümlerle işbirliği sağlanmaktadır.
Üretim yönetiminin kontrol aşamasında yer alan fonksiyonlar dağıtım, takip ve kontrol
muayene ve değerlendirmedir. Kontrolün genel amacı, hazırlanan programların uygulanmasını
sağlayacak faaliyetleri yürütmek, uygulama esnasında doğacak sorunları ilgili ünitelere iletmek
ve
programla
fiili
durum
arasındaki
farkları
zamanında
tespit
etmek
şeklinde
özetlenebilmektedir (Kobu, 1998: 12).
2.7. Üretim Stratejileri
Üretim stratejisi, işletmenin uzun dönemli rekabetçi stratejisini destekleyecek şekilde,
üretim kaynaklarının kullanımına ilişkin genel politika ve planlardır (Chase ve Aquilano,
1995). Bu nedenle üretim stratejisi, işletme amaçları ve işletme stratejileri esas alınarak
oluşturulmaktadır. Dolayısıyla etkin üretim stratejisinin geliştirilmesi için, üretim/işlemler
yöneticisinin, işletme misyon ve stratejisinin geliştirilmesi aşamasına aktif katılımı önemlidir.
42
Günümüzde ürün ya da hizmet üreten tüm işletmeler, kendilerini büyük ölçüde değişmiş
bir çevrede bulmaktadırlar. İlk olarak, müşteriler artık, sürekli olarak değişen ihtiyaçlarını
karşılamak üzere yeni ve iyileştirilmiş özelliklere sahip, çeşitli ürünler talep etmektedirler.
Satın aldıkları ürünlerin hatasız olmasını, yüksek performans göstermesini, güvenilir, dayanıklı
ve kolay tamir edilebilir olmasını beklemekte, ayrıca, kusursuz hizmet, hız ve düşük fiyatlar
talep etmektedirler.
Şekil 14. Üretim/İşlemler Stratejisi Geliştirme Süreci (Tekin, vd., 2003: 128)
İçinde bulunduğumuz yüzyılda stratejik açıdan çok önemli birtakım değişiklikler
meydana gelmiştir. Her şeyden önce ölçek ekonomileri kavramından üretilen yığın üretim
stratejisi, günümüzde geçerliliğini büyük ölçüde kaybetmiş, esneklik, kısa tasarım ve kısa
üretim süresi, kalite gibi öncelikler ve bu öncelikleri sağlayan yapıdaki üretim sistemleri,
üretim teknolojileri, üretim yöntemleri ve üretim felsefeleri ön plana çıkmıştır.
Üretim fonksiyonunun işletme stratejisi açısından büyük önemi vardır. Her şeyden önce,
tüketiciye ulaştırılacak ürün ya da hizmetleri ve bunların kalitesini yaratan fonksiyondur.
43
İşletmede çalışan işgücünün ve sermaye ürünlerinin çok büyük bir kısmının üretim
faaliyetlerinde kullanılması nedeni ile ürün maliyetinin önemli bir bölümü üretim faaliyetleri
sırasında oluşmaktadır. Üretim fonksiyonu, maliyetler, kalite, ürünün hızlı ve zamanında
teslimatı konularında belirleyici fonksiyondur. Dolayısıyla, işlemler sisteminin güçlü ve zayıf
yönleri, işletme stratejisinin başarısı üzerinde çok etkilidir (Şekil 14) (Üreten, 2006: 62).
2.8. Lojistik Kavramının Tanımı, Kapsamı ve Gelişimi
Günümüzün ekonomik koşulları içerisinde üretim ve tüketim kavramları incelendiğinde,
çok az ürünün üretildiği yerde tüketildiği görülmektedir. Özellikle tüketicinin istek, ihtiyaç ve
tercihlerindeki yüksek seviyedeki çeşitlilik, neredeyse üretilen ürünlerin tamamen bulundukları
coğrafyada tüketilmesini olanaksız kılmaktadır. Ayrıca insanoğlunun ve örgütlerin ihtiyaç
duyduğu her ürünü kendisinin üretmesi ve ürettiğini de kendisinin tüketmesi olanaksızdır. O
halde öncelikle üretim işletmeleri mevcut veya potansiyel müşterileri, toplumu ve çevreyi
dikkate alarak neyi, ne kadar, nerede ve nasıl üreteceğine karar verdikten sonra, ürünlerin
tüketiciye ulaştırılmasına da odaklanmalıdırlar. Bu durumda üretilen ürünlerin tüketiciye
ulaştırılması noktasında, dağıtım ve lojistik kavramları gündeme gelmektedir (Canıtez, 2009:
35).
Lojistik faaliyetler, işletme faaliyetlerine değer eklemenin yanı sıra gerçekleştirilen
faaliyetlerin etkinliğinin arttırılmasını sağlayarak müşteri değeri yaratılması ve bütünsel olarak
işletmenin başarısının tesis edilmesinde son derece önemli bir konuma gelmiştir. İşletme
amaçlarının yüksek bir performans düzeyinde başarılması büyük oranda lojistik faaliyetlere
bağlı durumdadır. Çünkü pazarda yaşanan değişim neticesinde rekabetin yapısı ve kapsamı
değişerek tedarik zincirleri ve lojistik faaliyetler arasındaki rekabete dönüşmüştür. Lojistik
faaliyetler, küçük ya da büyük ölçekli işletme olmasına bakılmaksızın, tüm işletmeler açısından
hayati derecede önem taşıyan bir işletme dinamiği haline gelmiştir. Lojistik faaliyetlerin ulusal
veya uluslararası düzeyde faaliyet gösteren işletmeler açısından kapsamı oldukça geniş
düzeydedir (Kayabaşı, 2007: 46).
Lojistiğe ilişkin çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Genel anlamda lojistik; müşteri
beklentilerinin karşılanması için ürünlerin, hizmetlerin ve bilgilerin, çıkış noktalarından
tüketim noktalarına doğru fiziksel akışının planlanması, yürütülmesi ve kontrolü faaliyetlerini
kapsayan süreçlerden oluşan bir sistemdir. (Şekil 15) Kısaca doğru ürünün, doğru müşteriye,
doğru yer ve zamanda sağlanmasına olanak veren faaliyetlerdir (Kotler and Armstrong, 2004).
44
Doğru Miktar
Doğru Yer
LOJİSTİK YÖNETİMİNİN
5 DOĞRUSU
Doğru Fiyat
Doğru Zaman
Doğru Kalite
Şekil 15. Lojistik Yönetiminde Beş Doğru (Erdal, 2011: 25)
Lojistik Yönetimi Konseyi’nin (CLM) tanımına göre lojistik, müşterilerin ihtiyaçlarını
karşılamak üzere her türlü ürün, hizmet ve bilgi akışının, hammaddenin başlangıç noktasından,
ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan tedarik zinciri içindeki hareketinin, etkin ve verimli
bir şekilde akış ve depolanmasının sağlanması, kontrol altına alınması ve planlanması sürecidir
(CLM, 2010).
Tedarik Zinciri Yönetimi Uzmanları Konseyi’nin (Council of Supply Chain
Management Professionals), lojistik tanımı ise;
Müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürün, hizmet ve bilgi akışının,
hammaddenin başlangıç noktasından, ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan tedarik zinciri
içindeki hareketinin, süreç içerisindeki envanterin, etkin, verimli ve en az maliyetli olacak
şekilde akış ve depolanmasının sağlanması, kontrol altına alınması ve planlanması sürecidir
(CSCMP).
Bu tanımın yanında lojistik kavramının iç içe olduğu bazı kavramlar da vardır.
Bunlardan biri “Lojistik Yönetimi”dir. Lojistik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için iyi bir
planlama ve planlanan işlerin operasyonel alanda en verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi
gereklidir. Buna ilişkin olarak lojistik yönetimi kavramıyla, “tedarik zinciri içindeki süreçte
müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürün, hizmet ve bilgi akışının ve
depolanmasının, başlangıç noktasından, ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan hareketinin,
etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması ve denetiminin gerçekleştirilmesi”
45
hizmeti ifade edilmektedir (Demirkollu, 2001: 1-3). Lojistik Yönetimi Konseyi (CLM) ise
lojistik yönetimini; müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürün, hizmet ve bilgi
akışının, hammaddenin başlangıç noktasından, ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan
tedarik zinciri içindeki hareketinin, etkin ve verimli bir şekilde akış ve depolanmasının
sağlanması, kontrol altına alınması ve planlanması süreci olarak tanımlamaktadır (Cooper ve
diğ., 1997). Hammaddenin temin edildiği tedarikçi, üretici ve kullanıcı arasındaki döngüyü
sağlayan lojistik yönetimi ağı Şekil 16’da görülmektedir.
Şekil 16. Lojistik Yönetimi (Yıldıztekin, 2004)
21. yüzyılın şekillenmesine ön ayak olacak üç temel bilim dalı tespit edilmiştir. Gen
teknolojisi, bilgi teknolojisi ve lojistik hizmetler yönetimidir. İlk iki konu 20. yüzyılda doğmuş
olmasına karşılık, lojistik dünyanın en eski işlerinden biridir.
1950’li yıllara kadar dünya genelinde işletmeler lojistik kavramını tanımamakta ve lojistik
faaliyetlerini ayrı bölümlerde farklı sorumluluklar altında sürdürmektedirler. Genellikle de bu
bölümlerin hedefleri birbirleriyle çatışmakta ve ortak hareket etmeyi güçleştirmekteydi. 1950’li
ve 1960’lı yıllarda dünyadaki ekonomik konjonktür ve değişen eğilimler lojistik kavramının
gelişmesi için uygun bir zemin hazırlamıştır. Özellikle pazarlamanın gelişmesiyle birlikte bu
faaliyet alanını destekleyen faaliyetlerden biri olarak nitelendirilen lojistik kavramı da gündeme
gelmeye başlamıştır. Şekil 17’de bu gelişim evrelerini görmek mümkündür.
46
Şekil 17. Lojistik Olgusunun Gelişimi(Gröhn Engineer;aktaran, Koban ve Keser,2010:47)
1970’li yıllara gelindiğinde ise, modern lojistik yaklaşımı çerçevesinde işletmeler
lojistik faaliyetlerini daha az maliyetle ve daha rasyonel şekilde gerçekleştirilebilmek amacıyla
çalışmalar yapmaya başlamışlardır (Orhan, 2003). 1980 sonrası ve 1990’lı yılların başlarında,
ekonomik yaşam hızlı bir değişimle önem kazanmıştır. Öncelikle, pek çok ülkede yük
taşımacılığının ekonomik deregülasyonu, tarımsal ürünlerin pazarlanması ve uluslararası
ticaretin serbestleşmesi, ulaştırmadaki karar verme sürecini daha pazar yönlü hale getirmiştir.
İkinci olarak, bilgisayar teknolojisinin kullanımı yoluyla karmaşık ve kapsamlı analizlerin
uygulanabilmesi ve yeni lojistik yönetim yaklaşımlarının kullanılması, lojistik kanalların ve
diğer karmaşık süreçlerin zamanında, koordineli ve entegre şekilde yönetilmelerini mümkün
kılmıştır. İş dünyasında artan rekabet ve daha gelişmiş tüketici hizmetlerine duyulan ihtiyaç,
ürün rekabetinin gelecekte bireysel işletmelerden çok, stratejik olarak düzenlenmiş lojistik
tedarik zinciri yoluyla olacağını göstermektedir.
Lojistiğin faaliyet alanı ve rolü son yıllarda çarpıcı bir şekilde değişmiştir. Lojistik
geleneksel olarak pazarlama ve üretim gibi işletme fonksiyonları için destekleyici bir rol
oynamıştır. Son zamanlarda ise çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya ve rekabet avantajı
sağlamak için kritik faktör olarak bilinmeye başlamıştır (Birdoğan, 2004: 22).
2.8.1. Lojistiğin Önemi ve Amaçları
Günümüzde lojistik işlevi ve yönetimi çağdaş işletmecilik çerçevesinde işletme
yönetiminde giderek artan bir öneme sahiptir. Artık işletmeler sürdürülebilir rekabetçiliğin bir
anahtarı olarak etkin lojistik yönetimini bir kaldıraç olarak kullanmaya başlamıştır (Taşkın ve
47
Emel, 2009: 30). Lojistik olmadan hiç bir malzeme akışı olmaz ve hiçbir eylem yapılamaz,
hiçbir ürün dağıtılamaz ve hiç bir müşteriye hizmet sunulamaz. Modern yönetim
uygulamalarında değer katmayan tüm süreçler elenirken değer katan süreçler geliştirilmekte ve
değer analiz çalışmaları yapılmaktadır. Lojistik işlevler işletme hissedarları, tedarikçiler ve
müşteriler açısından değer yaratmaktadır. Lojistik işlevlerin yarattığı bu değer, yer ve zamandır
(Ballou, 1999: 11). Lojistik, müşteri memnuniyetini, ürünün algılanan değerinin işletim
masraflarını, kazanç ve diğer başarım ölçütlerini etkilemektedir (Novich, 1990: 48-53).
“Zayıf lojistik kabaca tüm müşteri şikayetlerinin yaklaşık %50’sini oluşturmaktadır.”
demektedir. Bu bilgiler ışığında lojistiğin işletmeler için önemi maddeler halinde belirlenebilir
(Waters, 2003: 23):
 Tüm organizasyonlar için gereklidir.
 Pahalıdır, iş hacminin (cironun) önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
 Doğrudan karı ve diğer organizasyonun diğer başarım ölçütlerini etkiler.
 Uzun vadede başarımı etkileyecek kararlarda stratejik önemi vardır.
 Tedarikçilerle bağlantı oluşturur ve uzun vadeli yararlı ticari ilişkileri geliştirir.
 Müşteriler ile bağlantı oluşturur, müşteri memnuniyetine önemli katkı sağlar ve değer
katar.
 Tedarik süresi, güvenilirlik ve müşteri hizmetleri üzerinde önemli etkisi vardır.
 Kolaylıkların en uygun büyüklükte ve yerleşimde olmasını belirler.
 Halka görülebilir yerlerde etki eder. (Kamyonlar üzerindeki reklamlar gibi)
 Güvenlik, sağlık ve çevresel kaygılardan dolayı riskli olabilir.
 Bazı eylemleri kısıtlayabilir. (Yüksek miktarda yük ve tehlikeli maddelerin
gönderilmesi gibi)
 Diğer organizasyonların büyümesini teşvik eder, tedarikçi ve aracıların özel servis
geliştirmelerini sağlar, şeklinde özetlenebilir.
Son yıllarda üretim ve pazarlama alanlarındaki gelişmeler nedeniyle birçok problemin
ortaya çıkması, yükselen maliyetlerin düşürülmesi ve pazarlama kavramındaki gelişmelere
bağlı olarak yeni yaklaşımların ortaya çıkması işletmeleri yeni arayışlara yöneltmiştir (Orhan,
2003). Lojistik faaliyetler planlama, örgütleme, koordinasyon, yöneltme ve kontrol gibi
yönetim işlevlerini içerisinde barındırmaktadır. Lojistik faaliyetlerde amaç, işletmenin varlığını
sürdürebilmesi yönünde kalite, maliyet, zaman ve hizmet gibi işletme açısından önemli
göstergeleri dikkate alarak hareket edilmesidir (Çancı ve Erdal, 2009: 37). İşletmelerin uzun
vadeli hedefleri göz önüne alındığında, işletmeyi bu hedeflere ulaştıracak işlevsel hedefler
aranmaktadır. Bu durum, uzun zaman dilimi içinde mevcut yatırım üzerinden muhtemel getiriyi
48
sağlayacak olan bir lojistik eylem karmasının geliştirilmesini gerektirmektedir. Böyle bir
hedefin iki boyutu vardır. Bunlar;
- Lojistik sistem tasarımının gelir dağılımı üzerindeki etkisinin belirlenmesi ve
- Tasarımın maliyetidir (Gammelgaard, 2004: 479-480).
Bu amaçlara ek olarak dünyaca ünlü lojistik otoriteleri olan Donald Bowersox ve David Closs
bir lojistik sistemin altı operasyonel amacını aşağıdaki şekilde tanımlamıştır. Bunlar (Long,
2012: 7); Hızlı yanıt, tutarlılık, en az stok, taşımaların birleştirilmesi (konsolidasyonu), kalite,
yaşam çevrim desteği.
Bu noktada işletmelerde işlerliği yüksek bir lojistik sistemin kurulması temel rekabetçi
yeteneklerin geliştirilmesi yönünde birçok amacı kapsamına almaktadır.
2.8.2. Dünyada ve Türkiye’de Lojistik Pazarının Değerlendirilmesi
Günümüzde rekabete dayalı üstünlük elde etmek isteyen işletmeler için lojistik
eylemlerin en iyi duruma getirilmesi bir gereklilik olmuştur. Rekabete dayalı ortamda küresel
pazar yerleri değiştikçe, yeni rekabetler ve eylemsel zorluklar oluştuğundan lojistik işlevlerin
kapasitesi en önemli konu haline gelmiştir (Ross, 2000: 63). Yoğun küresel rekabet pek çok
işletmenin basit, sıradan stratejilerinin önemini yitirmesine yol açmış, böylece işletme
çevresinde arz/talep ve rekabet stratejileri küreselleşmiştir (Yoshino ve Rangan, 2000: 5). Bu
şekilde oluşan küresel temeldeki operasyonlar, uluslararası lojistik talebini oluşturmaktadır.
Her işletmenin uluslararası pazarlara yönelmesinin kendine özgü nedenleri olmakla birlikte,
işletmeleri uluslararası piyasaya iten genel eğilimler; müşterilerinin uluslararası pazarlara
yönelmiş olması, uluslararası pazarda yarışma isteği, kendi ülkesindeki yasaların bazı ürünlerin
üretilmesini zorlaştırması, yeni ve geniş pazarlar arayışı, daha büyük ölçek ekonomisinden
yararlanılması, yurtdışında üretim ve satış yaparak girdi maliyetlerinde üstünlükler yakalama
olarak belirtilebilir.
Lojistik pazarında gelecekte öne çıkacak coğrafyalar olarak sırasıyla Asya-Pasifik, Latin
Amerika, Doğu Avrupa ve Afrika-Ortadoğu bölgeleri ifade edilmektedir. Ülkemizin üç kıtanın
kesişme noktasında bulunması, lojistik sektörünün bu bölgedeki pazardan önemli ölçüde pay
almasına olanak tanımaktadır (Beşli, 2004).
Dünya Bankası tarafından birincisi 2007 yılında, ikincisi ise 15 Ocak 2010’da
yayınlanan Lojistik Performans Endeksi, dünya lojistik sektörünün genel durumu hakkında
önemli bilgiler sunmaktadır. 2010 yılında yayınlanan “Rekabet İçin Bağlanma: Küresel
Ekonomide Dış Ticaret Lojistiği” başlıklı Küresel Performans Endeksi’nde 155 ülkeden
yaklaşık 1000 lojistik işletmesinin verileri analiz edilmiştir. Birinci sırayı önceki endekse göre
ciddi bir sıçrama ile (4,11 puan) Almanya almıştır.
49
Lojistik Performans Endeksinde, lojistik performans değerlendirilirken dikkate alınan
ölçütler şunlar olmuştur;
 Gümrük: Gümrüklerin ve diğer sınır işlemlerinin etkinliği (Sınır denetim kuruluşlarının
gerçekleştirdiği gümrükleme işlemlerinin verimliliği, formalitelerin hızı, basitliği ve
öngörülebilirliği)
 Altyapı: Ticaret ve taşımacılık ile bağlantılı altyapının kalitesi (limanlar, demiryolları,
karayolları, bilgi teknolojileri)

Uluslararası Sevkiyatlar: Rekabetçi fiyatlarla sevkiyat düzenlenmesindeki kolaylık

Lojistik Yetkinlik: Lojistik hizmetlerde yetkinlik ve kalite

Takip ve İzlenebilirlik: Sevkiyatların izlenebilirliği
 Zamanında İşlem: Sevkiyatların planlanan zamanda ya da beklenen teslim saatinde varış
yerine ulaşmasındaki zamanlama
2010 yılının lojistikte en yüksek performansa sahip ilk 10 ülke içinde sırasıyla
Hollanda, Lüksemburg, İsveç, Japonya, İngiltere, Belçika ve Norveç yer almaktadır. Endekse
göre, birçoğu küresel ve bölgesel tedarik zincirinde önemli konumda bulunan, üst gelire sahip
ekonomiler, lojistik sıralamasında da en üst sıralarda yer almaktadır. En düşük performans
gösteren 10 ülkenin hemen hemen tamamı ise düşük gelir düzeyine sahip ülke grubunda yer
almaktadır.
Performansının üstünde en fazla başarı sağlayan 10 ülke arasında ise Çin, Hindistan,
Uganda, Vietnam, Tayland, Filipinler ve Güney Afrika bulunmaktadır. 2007 ile 2010 yıllarında
iki endeks arasında performansları önemli ölçüde artan ülkelerin çoğunlukla kapsamlı lojistik
ve ticaretin kolaylaştırılması konularında reformları hayata geçiren Kolombiya, Brezilya ve
Tunus gibi ülkeler olduğu görülmektedir.
2007 yılından bu yana ikincisi yayınlanan Lojistik Performans Endeksi’nde, Türkiye
155 ülke arasında 39. sırada yer almıştır. Ülkemiz, 2009 yılı için ölçülen performansıyla, 2007
yılında yayınlanan sıralamaya göre 34. sıradan 39. sıraya inerek, 5 sıra gerilemiş İsrail, Lübnan,
Kuveyt’in yanı sıra Litvanya ve Malezya gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır.
Türkiye, üst orta gelirli ülkeler sıralamasında ise ilk 10 arasında bulunmaktadır.
Türkiye, bu grupta 6. sırada yer alırken, ilk sırada Güney Afrika ikinci sırada Malezya, üçüncü
sırada Polonya, dördüncü sırada Lübnan ve beşinci sırada Litvanya bulunmaktadır.
Dünya Bankası tarafından yapılan Türkiye’nin lojistik alanındaki 6 temel konudaki
performansı değerlendirilecek olursa, en düşük notunun, gümrük işlemlerinin etkinliğinde
olduğu görülmektedir. Formalitelerin hızı, kolaylığı ve öngörülebilirliği bakımından 2,82 puan
50
verilen değerlendirmede Türkiye, dünya sıralamasında 155 ülke arasında 46. olmuştur. (Bu
alanda 2007 endeksinde 33. sıradayken, 2010’da 46. sıraya gerilemiştir.) Ticaret ve taşımacılık
ile bağlantılı altyapının kalitesi (limanlar, demiryolları, karayolları, bilgi teknolojileri) alanında
5 üzerinden 3,08 puan alırken; dünya sıralamasında 155 ülke arasından 39. sırada yer almıştır.
Uluslararası sevkiyatların organize edilebilmesi açısından 5 üzerinden 3,15 puan alan Türkiye,
155 ülke arasında 44. sırada, lojistik hizmetlerde yetkinlik ve kalite bakımından 3,23 puan
alarak dünyada 37. sıraya yerleşmiştir. Son olarak, sevkiyatların izlenebilirliği konusunda 3,09
puan alan Türkiye, bu alanda en kötü performans sıralamasıyla 56. sıraya yerleşmiştir.
Sevkiyatların planlanan zamanda ya da beklenen teslim saatinde varış yerine ulaşmasındaki
zamanlama konusunda ise en başarılı performans sıralamasıyla 155 ülke arasında 31. sırada yer
almıştır.
Lojistik Performans Endeksi kapsamında ülkeler, bulundukları coğrafyaya ve gelir
düzeylerine göre iki ayrı kategoride de değerlendirilebilmektedir. Coğrafi bölgeler, Avrupa ve
Orta Asya, Latin Amerika ve Karayipler, Doğu Asya ve Pasifik, Ortadoğu ve Kuzey Afrika,
Güney Asya ile Sahra Altı Afrika olmak üzere altı gruba ayrılmıştır. Türkiye, endekste Avrupa
ve Orta Asya bölgesindedir. Tüm coğrafi bölgelerin ortalama endeks puanı ve Türkiye’nin
endeks puanı karşılaştırıldığında, Türkiye’nin coğrafi bölgelerin performansından yüksek bir
performansa sahip olduğu görülmektedir.
Gelir düzeyine göre ise ülkeler, üst gelir düzeyi, üst orta gelir düzeyi, düşük orta gelir
düzeyi ve düşük gelir düzeyi olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. Türkiye, aynı gelir düzeyine
ait ülkelerin endeks puanı ortalamaları ile karşılaştırıldığında, üst gelir düzeyinin altında yer
almaktadır. Türkiye, komşu ülkelerin lojistik performanslarına bakıldığında, ilk sırada yer
almaktadır. Tüm bu göstergeler, Türkiye’nin önemli bir lojistik potansiyele sahip olduğunu
göstermektedir (Koban ve Keser, 2010: 323).
Dünya Bankası tarafından yayınlanan "Lojistik Performans İndeksi 2012" (Tablo 2)
sonuçlarına göre ise; Türkiye 155 ülke arasında 3,51/5,00 puanla 27. sırada yer almıştır.
Türkiye, Lojistik Performans İndeksi'nin temel ölçütleri olan; gümrük, altyapı,
uluslararası sevkiyat, lojistik hizmetlerin kalitesi ve lojistik yetkinlik, sevkiyatların takibi ve
izlenebilmesi, sevkiyatların alıcıya zamanında ulaşması ölçütlerinin tümünde 2010 raporuna
göre daha üst sıralara yerleşmiştir. En fazla yükseliş ise sevkiyatların takibi ve izlenebilmesi
ölçütünde gözlenmektedir (UTİKAD, 2012: 1).
51
Tablo 2. 2010-2012 Lojistik Performans İndeksi Karşılaştırması
LOJİSTİK PERFORMANS İNDEKSİ
Ölçüt
2010
2012
Sıra
Puan
Sıra
Puan
Gümrük
46
2,82
32
3,16
Altyapı
39
3,08
25
3,62
Uluslararası sevkiyatlar
44
3,15
30
3,38
Lojistik hizmetlerin kalitesi ve lojistik yetkinlik
37
3,23
26
3,52
Sevkiyatların takibi ve izlenebilmesi
56
3,09
29
3,54
Sevkiyatların alıcıya zamanında ulaşması
31
3,94
27
3,87
UTİKAD, 2012
2.9. Lojistik Faaliyetler, Amacı, Çeşitleri ve Önemi
Lojistik faaliyetler, bir işletmenin toplam verimliliğinde büyük rol oynayan
faaliyetlerdir. Ulusal veya uluslararası pazarlarda başarılı olmak, bu pazarlardan pay almak,
aldığı payı sürdürmek ve büyümek isteyen işletmeler faaliyette bulundukları pazarlara devamlı
bir şekilde, tam zamanında ve pazar yönlü olarak ürün ve hizmet sunmak zorundadırlar.
Etkinliğin sağlanması büyük oranda lojistik faaliyetlere bağlı kalmaktadır. Mamul üretimi için
gerekli olan materyallerin, zamanında, kaliteli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde satın
alınmalarının sağlanması, taşınması, depolanması, üretim süreçlerine zamanında ve yeterli
miktarlarda verilmesi gerekmektedir (Aksu, 2002).
Lojistik yönetimin yerine getirdiği faaliyetler ana faaliyetler ve destekleyici faaliyetler
olarak ikiye ayrılabilmektedir. Bu faaliyetler aşağıda gösterildiği gibidir (Tek, 1999);
 Ana Faaliyetler: Talep tahmini ve takibi, envanter yönetimi(stok), müşteri servisi,
elleçleme, paketleme, sigortalama, gümrükleme, sipariş işleme ve ulaştırmadır.
 Destekleyici Faaliyetler: Üretim planlaması, ambalajlama, tesis (yer) seçimi, depolama,
satın alma ve diğer faaliyetlerdir.
Lojistik faaliyetlerin temelinde müşteri tatmini vardır. Lojistik faaliyetlerin bir lojistik
stratejisi bünyesinde geliştirilip uygulamasından önce müşteri ihtiyaçlarının net olarak
saptanması gerekmektedir. Müşteri ilişkileri yönetimi, işletmenin lojistik sisteminin en önemli
parçalarından biridir (Ersoy, 2003). Lojistik yönetimi, bir sistem yaklaşımı belirleyerek her biri
ayrı bir maliyet unsuru olan bu fonksiyonlar arasında değiş - tokuş dengesi (cost trade -off)
sağlayarak müşteri hizmeti düzeyini sürekli geliştirmeyi bir hedef olarak belirler (Demirkollu,
2001: 1-3). Uluslararası ekonominin gelişen karmaşık taleplerinden dolayı ulaştırma ve diğer
lojistik hizmetlerin önemi çarpıcı olarak artmaktadır. Bu artan karışıklık; 1) Küresel üretim
ağlarının bütünleşik hale gelmeleri, 2) Tam zamanında üretim lojistiğine talebin artması, 3) Bir
52
ya da birden fazla ulaşım şeklini içeren intermodal ulaşım kullanımının artması, 4) Yeni
güvenlik önlemlerinin gelişmesi vb. sebeplerden kaynaklanmaktadır. Bu artan karışıklığın ve
birçok oyuncunun içinde bulunduğu, yasal ve kısıtlayıcı faktörlerle çevrili ortamda işletmeler
ticari işlemlerini gerçekleştirmelidirler. Bu süreç içerisindeki bütün işlemlerin ürünün değerini
belirleyen birer maliyet kalemi olduğu düşünülürse, lojistik faaliyetlerin kalitesinin ve
maliyetinin önemi daha net anlaşılacaktır (Corporation, 2005).
Talep Tahmini ve Takibi
Talep tahmini, gelecekte talep edilecek ürün ve hizmetlerin ve bu ürün ve hizmetlerin
üretilmesinde kullanılacak materyallerin önceden belirlenmesi sürecidir.
Gelecekteki ürün ve hizmet talebinin belirlenmesi, tüm tahmin işlemlerinin başlangıç noktasını
oluşturmakta ve diğer faaliyetlere temel olacak girdiyi sağlayarak önemli bir işlevi yerine
getirmektedir (Doğan, 2002: 110).
Talep yönetimi, bilgiye dayalı olarak talebin maksimum düzeyde karşılanmasını, buna
karşın gecikme süresinin, giderlerin, maliyet ve envanteri (stokların) aşağılara çekilmesini
amaçlamaktadır. Bu noktada zincir halkaları arasında doğru yönetilen bilgi iletişimi ile talebin
tahmini daha kolay yapılabilmektedir. Talebin doğru tahmini ve esnek üretim yeteneği ile talep
yönetimi gerçekleşebilmektedir.
Envanter Yönetimi (Stok)
Envanter, üretimi istenen düzeyde tutmak, teslim ve satışı istenen özelliklere göre
gerçekleştirmek amacıyla, malzeme, materyal, yarı işlenmiş ve tamamlanmış ürün mevcudunun
elde bulundurulmasıdır (Acar, 2010: 15).
Envanter yönetimi ya da stok yönetimi ise, her türden stok kaleminin, tedariği,
işlenmesi ve üretim sonrası bitmiş ürünlerin müşterilere ulaştırılması sürecinin planlanması,
organize edilmesi, yürütülmesi ve denetimi sürecidir (Küçük, 2011: 90). Envanter birçok
işletmenin çalışma sermayesinin önemli unsurlarından biridir. Bu yüzden stokların uygun bir
şekilde kontrol edilmeleri gereklidir. Envanter, hammadde, yarı mamul veya gönderilmeyi
bekleyen tamamlanmış mamul olabilir. Bunların hangisinin daha önemli olduğu işletmeden
işletmeye değişir ve bazı durumlarda bunların ikisi veya hepsi birden önemli olabilir
(Demirdöğen ve Küçük, 2009: 79).
Envanter yönetimi, müşterilerin talep ettikleri ürünlerin stokta bulunmaması riskine
karşı, bu ürünlerin elde bulundurulması durumundaki maliyeti dengeleme ile ilgili bir
etkinliktir. Bu açıdan, işletmeler envanter düzeylerini düşürdükçe, envanter yönetimi daha
karmaşık duruma gelmektedir. İdeal bir envanter yönetimi, maliyeti en küçük ve karı en büyük
53
ölçütlerini dikkate almaktadır. Dolayısıyla, bir envanter yöneticisinin amacı, müşteri taleplerini
karşılarken maliyeti en küçük veya karı en büyük tutmaktır (Koumanakos, 2008: 355-369).
Envanter yönetiminin amacı, ürün ve hizmet akışlarının sürekliliğini sağlamak ve stokta
tutulan ürünlerin miktarı ile talebi eşleştirerek dengelemektir. İşletme karlılığı envanter
yönetiminin etkinliğine büyük ölçüde bağlıdır ve işletmenin karlılığı envanter maliyetlerinin
azaltılması veya satışların arttırılması yoluyla arttırılabilmektedir. Envanter yönetimi; üretim
sürecinde kullanılacak hammadde, yarı mamul, parça ve çeşitli diğer malzemenin tedariği veya
satın alma işlerinin, süreç içerisindeki akışlarının sağlanması faaliyetlerinin yönetimidir.
Malzeme İhtiyaç Planlaması (MRP I), Üretim Kaynakları Planlaması (MRP II), Esnek Üretim
Sistemleri (FMS), Tam Zamanında Üretim Sistemi (JIT-TZÜ), Kurumsal Kaynak Planlaması
(ERP) gibi üretim planlama ve kontrolüne yönelik yaklaşımlarda envanter yönetiminde
kullanılmaktadır (Kayabaşı, 2007: 63).
Müşteri Hizmetleri
Servis desteği, yerleşim, geri dönen ürünlerin değerlendirilmesi, ürün kurtarma ve
müşteri şikayet ve taleplerinin değerlendirilmesi lojistik iş akışında destek hizmetler arasında
yer almaktadır (Koban ve Keser, 2010: 115). İşletmenin ürettiği ürün veya hizmetlerin
değerleri, müşterilerin istediği yer ve zamanda hazır bulundurulmalarına bağlıdır. İstenilen yer
ve zamanda müşteriye sunulamayan ürün ve hizmetlerin müşteriler açısından hiçbir değeri
olmayacaktır (Taşkın ve Durmaz, 2012: 263).
Günümüzde rekabetin yoğunlaşması müşteri beklentilerinin değişmesine neden olmuş
lojistik servis düzeyi kavramı önem kazanmaya başlamıştır (Şekil 18). Müşteri hizmetleri, stok
bulundurulması, siparişlerin hızlı bir şekilde karşılanması, dağıtımın hızlı bir şekilde
gerçekleştirilmesi ve yapılan işlemlerde doğruluk gibi faaliyet alanlarını içermektedir (Tuna,
2001: 208).
Şekil 18. Müşteri İhtiyaçları ve Lojistik Hizmet Sunumları (Brown vd., 1991 aktaran
Çancı ve Erdal 2009: 77)
54
Ürün ve hizmet, ancak müşteri hizmeti süreci tamamlandıktan sonra tam değerine
ulaşmaktadır (Harrison ve Hoek, 2002). Dolayısıyla, müşteri hizmeti, lojistik sistemin
çıktısıdır. İyi bir müşteri hizmeti, tüm pazarlama sürecinin çıktısı olan müşteri doyumunu
desteklemektedir (Lambert ve diğ., 1998).
Elleçleme (Stok Yönetimi ve Malzeme Kullanımı)
Elleçleme,
malzemelerin
asıl
niteliğini
değiştirmeden
istiflenmesi,
yerinin
değiştirilmesi, büyük kaplardan küçük kaplara aktarılması, kapların yenilenmesi ya da tamiri,
havalandırılması, kalburlanması, karıştırılması ve benzeri işlemleri belirtmektedir.
Elleçleme işlemi; ürünlerin taşınması, depolanması ve yüklenmesi sırasında yapılmakta
ve bu işlem süreçlerin verimliliğini doğrudan etkilemektedir. Ürünün değerinde değişiklik
yaratmayan, katma değer sağlamayan, ancak doğru yapılmadığında ürünün değerinde kayba
neden olan bir işlemdir (Koban ve Keser, 2010: 114).
Uygun bir yükleme metodunun seçiminde amaç, gereksiz işlem sayısını azaltarak
verimliliği arttırmaktır. Genellikle, maliyetleri aşağı çekmek için küçük yük partileri bir araya
getirilerek büyük yük partilerine dönüştürülür. İleri malzeme elleçleme etkisi şu dört hat
boyunca gelişir; yükleme bütünlüğü, depo yerleşimi, depo teçhizatı seçimi ve teçhizat
hareketinin seçimi (Ballou, 1999: 486).
Elleçleme gerek ürünlerin taşınması, gerek depolanması, gerekse de yüklenmesi
açısından depo operasyonlarının verimliliğini doğrudan etkilemektedir. Ürünlerin kısa süreli
olarak depolama alanı içerisindeki hareketlerini bir yandan kolaylaştırırken, diğer yandan
maliyetleri etkilemektedir. Bu nedenle nakil ve sevk sistemi olarak hangi sistem kullanılırsa
kullanılsın amaç etkinliğin arttırılması olmalıdır. Elleçleme ile: Depolama etkinliğinin
artırılması, dolaşım alanının en küçüklenmesi, ürünlerin depoda bekleme sürelerinin kısalması,
depolama alanı içerisinde elleçleme sayısının azaltılması, maliyetlerin azaltılması, insan gücü
kullanımının azaltılması, etkin çalışma koşullarının sağlanması, lojistik hizmet düzeyinin
arttırılması amaçlanmaktadır. Çünkü böylelikle depolama, stoklama alanı, siparişlerin
tamamlanması, hazırlanması ve yollanması kolaylaşabilmektedir.
Ambalajlama
Teknik
açıdan
ambalajlama,
ürünlerin
tüketici
ihtiyaçlarını
en
iyi
şekilde
karşılayabilecek en uygun malzeme ile ve etkin maliyetle korunmasını sağlamak anlamını
taşımaktadır. Başka bir ifadeyle ambalajlama, ürünleri koruyan, taşıma, depolama, satışını ve
kullanılmasını kolaylaştıran, kısmen veya tamamen atılabilecek bir malzeme ile ürünlerin
kaplanmasıdır (Tek, 1997). Doğru ambalajlama, bir ürünün doğru maliyetle ve güvenli bir
şekilde son kullanıcıya ulaştırılması ilkesine dayanmaktadır (Çancı ve Erdal, 2009: 103).
55
Günümüzde tüketim ürünlerinde ambalaj, ambalajlama mekanik bir olgu dışında,
hemen hemen bütünüyle tüketicinin duygusal güdülerine hitap eden ve ürünü satın alma
kararlarında etkili olan bir olgudur. Koruyucu ambalajlama lojistik maliyetleri içerisinde
önemli bir paya sahiptir. Lojistik amaçlı ambalajlama ürünü koruması yanında taşıma ve
bilgilendirme odaklıdır.
Ambalajlamanın başlıca ilkeleri ise şöyle özetlenebilir (Tek, 1997: 689): Amaca uygun olma,
mamulü koruma, işletme akışında rasyonellik sağlama, satışı (dağıtımı) ve kullanımı
kolaylaştırma, tecrübelerden ve geliştirmelerden yararlanma, gereksiz giderlerden kaçınma.
Lojistik açısından ise, ambalajın birinci görevi ürünün istenen yere kolayca taşınmasını
sağlamaktır, ikinci görevi ise ürünü korumasıdır. Ambalajlamanın şu temel fonksiyonları
sayılabilir. Koruma fonksiyonu, depolama fonksiyonu, taşıma fonksiyonu, kantite fonksiyonu,
bilgi verme fonksiyonu ve satış teşvik fonksiyonudur.
Paketleme
Paketleme, ürünün sevkiyatı ve depolanması sırasında korunmasına yönelik bir
işlemdir. Paketleme, reklam veya pazarlamanın bir şekli olarak ve lojistik açıdan da koruma ve
saklama anlamında katma değer yaratan bir etkinliktir. Paketleme ile tüketiciyi bilgilendirecek
önemli bilgiler de ulaştırılmaktadır (Lambert ve diğ., 1998).
Önemli bir görevi de taşıdığı bilgilerle tüketiciye seçim ve kullanım kolaylığı
sağlamasıdır. Üzerinde yazılı olan ağırlık, fiyat, üretim tarihi, son kullanım tarihi, ürünün
içeriği, üretici firmanın adı, kullanım açıklaması, TSE'li olup olmadığı gibi tüm bilgiler,
tüketiciye ve satış yapana büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Tüketicinin sorma şansı yoktur, bu
nedenle tüm bilgileri üzerinde taşımasında yarar vardır (Pektaş, 1993: 24). Paketlemenin
lojistik açıdan sağladığı bir diğer fayda da taşıma ve kullanım kolaylığı ile ilgilidir. Paket,
ürünün taşınmasında ve kullanılmasında hem aracılar hem de tüketiciler açısından kolaylık
sağlamaktadır.
Sigortalama
Alıcılardan satıcılara taşınması sırasında doğabilecek kazalara karşı korunması amacıyla
ürünler, sigortalanır. Bu sayede, gelecekte karşılaşılacak olan risklere karşı bir önlem alınmış
olur. Sigortası yapılmamış ürünlerin taşınması söz konusu olamayacağı gibi, banka ve gümrük
işlemlerinin gerçekleşmesi zordur. Günümüzde çok çeşitli sigorta seçenekleri müşterilere
sunulmaktadır. Bu seçenekler, bir sigorta şirketi tarafından karşılanabileceği gibi bazı 3. Parti
Lojistik şirketleri tarafından da sağlanmaktadır. Lojistik yönetimi kapsamı içine girebilecek
sigortacılık ürünleri ise depo işleten sorumluluğu sigortası, nakliye taşıma sigortası, uluslararası
56
nakliyeci sorumluluk sigortası ve yurtiçi nakliyeci sorumluluk sigortası olarak sıralanabilir
(Stock ve Lambert, 2001).
Sigortalamaya ilişkin işlemler ithalatçı ya da ihracatçı tarafından yerine getirilirken,
tarafların aralarında uzlaştıkları teslim şekilleri bu noktada belirleyici olmaktadır. Sigorta
sorumluluğunu üstlenen tarafın diğer lojistik faaliyetleri için anlaşmış olduğu lojistik hizmet
sağlayıcı işletmeler, günümüzde lojistik işletmelerinin hizmet anlayışındaki gelişmenin de
uzantısı olarak, sigortalama hizmetlerini de verebilmektedir.
Gümrükleme
Gümrükleme lojistik faaliyetler içerisinde katalizör rol oynayan, tamamlayıcı ve destek
hizmetlerden biri olarak görülmektedir. Ulusal sınırların dışına ya da ulusal sınırlar dışından
yapılacak her türlü ürün ve hizmet satışı ve alışında gümrük mevzuatı ile şekillenen
gümrükleme işlemleri bir süreç olarak önemli olup, bu sürecin doğru yönetilmesi
gerekmektedir. Gümrük işlemlerinin yürütülmesinde ortaya çıkabilecek hataların, eksikliklerin,
işletmeleri ekonomik kayıplara uğratması kaçınılmaz olmaktadır (Koban ve Keser, 2010: 115).
Günümüzde küreselleşmenin kaçınılmaz olduğu düşünülürse, işletmeler sık sık
gümrükleme etkinlikleri ile ilgilenmek durumundadırlar. Bu kapsamda yapılan işlemler, ithalat,
ihracat, serbest bölge işlemleri, ön izne tabi ürün ve eşyalara ilişkin yetkili makamlardan
gerekli izinleri almak olarak sıralanabilir (Stock ve Lambert, 2001).
Dağıtım Merkezi Yönetimi ve Antrepo İşlemleri
Dağıtım merkezleri tedarik zincirinin en önemli halkalarından ve fiziksel dağıtımın
gerçekleşmesinde de önemli noktalardan biridir. Dağıtım merkezlerinin fonksiyonu, bir taraftan
üretim için gerekli tüm girdi kaynaklarının üretim sahalarına, diğer yandan da büyük
miktarlarda ve müşteri siparişlerine göre düzenlenmiş nihai ürünlerin pazara olan hareketine
kolaylık sağlamaktadır.
Uluslararası lojistik faaliyetlerin yürütülmesi sırasında gönderenden müşteriye ürün
sevkiyatında; ürünlerin birleştirilmesi, konsolidasyonu vb. faaliyetleri için ara nokta ve
terminaller olarak depolar ve antrepolar önemli rol üstlenmişlerdir.
Antrepolar ise, ürün ve eşyaların miktar, kalite ve özelliklerinin incelenip, değer
tespitinin yapıldığı ve uygun şartlarda korunmalarının gerçekleştirildiği, gümrüklü sahalarda
kurulan, Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinde belirtilen özellikleri
taşıyan yerler olarak uluslararası lojistik iş akışında ara noktalardan biridir (Çancı ve Erdal,
2009: 92).
57
Sipariş İşleme
Sipariş işleme, sipariş emrinin verilmesi ile ürünün teslimi ya da hizmetin
tamamlanması arasındaki süre içerisinde yapılan tüm işlemlerdir (Kobu, 1998: 3).
Sipariş işleme, sipariş yönetimi kapsamında ele alınmaktadır. Sipariş döngüsü;
planlama, sipariş iletimi, sipariş süreçleme, sipariş toplama ve siparişlerin teslimi
aşamalarından oluşmaktadır. Sipariş işlemenin temel amacı; alınan siparişlerin en kısa sürede
müşteriye ulaştırılmasıdır. Bu şekilde işletme kendisine farklı bir rekabet avantajı yaratmış
olacaktır. Bu aşamada, lojistik ağdaki diğer faaliyetler de büyük önem taşımaktadır. Sipariş
döngüsünün etkin bir şekilde çalışması, ulaştırma ve depolama gibi faaliyetlerle yakın bir
etkileşim içinde olmasıyla bağlantılıdır (Johnson vd., 1998: 108-109).
Sipariş işleme bir süreç olarak alınacak olursa, bu süreç, siparişin verilip ürünün müşteri
tarafından teslim alınması arasında geçen süredir. Müşteri siparişleri bilgi niteliği taşıdığı için
işletmede çok düzenli bir bilgi akış sisteminin kurulması, işletmenin varlığı için çok önemli
olan bu bilgilerin, doğru şekilde ve en hızlı şekilde işletme tarafından alınmasını sağlayacaktır.
Lojistik işlemler arasında çok önemli bir yere sahip olan sipariş işleme eylemi, gelen
sipariş için gerekli düzenlemeleri yaparak talebin karşılanması sürecini başlatır. Bu süreç beş
aşamadan oluşur: Sipariş hazırlama, sipariş emri ulaşımı, sipariş girişi, sipariş işlemesi, sipariş
durum raporlamasıdır.
Ulaştırma
Ulaştırma, ürünün gereksinimleri karşılamak amacıyla, zaman ve yer faydası sağlayacak
şekilde yer değiştirmesini sağlayan yani fiziksel hareketi ifade etmektedir (Tek, 1997: 677). Bu
hareket ürüne veya hizmete bir yer değeri eklerken, ihtiyaç duyulduğu anda bulundurulması ile
ürüne zaman değeri kazandırmaktadır.
Bu tanımdan hareketle ulaştırma, ulaştırma ihtiyaçlarını saptamak, mevcut kapasite ile
ihtiyaçların karşılaştırmasını yapmak, uygun ulaştırma mod veya modlarını tespit etmek,
ulaştırma planını yapmak, icra edilen programı kontrol ve koordine etmek, maliyet etkinliğini
de göz önünde tutarak ihtiyaçların iki nokta arasında ulaştırılmasını sağlamaktır (Keskin, 2009:
80).
Aşağıda ulaştırmaya ilişkin dikkat edilmesi gereken noktalar verilmektedir. Bunlar şu
şekildedir (Johnson vd., 1998: 108-109);
 Ulaştırma maliyetleri işletmelerin, depolarının, satıcıların ve müşterilerin konumundan
doğrudan etkilenmektedir
 Envanter ihtiyaçları kullanılan ulaşım şeklinden etkilenmektedir
58
 Seçilen
taşıma
şekline
göre
ambalajlama
yapılmaktadır
ve
taşıyıcıların
sınıflandırılmasını etkileyen kurallar sıklıkla paket seçimi üzerinde de etkili olmaktadırlar
 Kullanılan taşıyıcı tipi, yükleme ve boşaltma ekipmanları, limanlar ve alındı belgeleri
gibi faktörler, üretici kuruluşun taşımakta olduğu ekipmanın türü üzerinde belirleyici özellik
taşımaktadır
 Müşteri servis amaçlarını, satıcılar tarafından seçilen taşıyıcı tipleri etkilemektedir.
Ulaştırmada kullanılabilecek ulaştırma sistemleri ise şunlardır;
- Karayolları
- Havayolları
- Demiryolları
- Denizyolları
- Boru hatlarıdır.
TEMEL TAŞIMA TÜRLERİ
KARAYOLU
DEMİRYOLU
TAŞIMACILIK
TÜRLERİ
HAVAYOLU
BORUHATTI
DENİZYOLU
Şekil 19. Taşıma Türleri (Erdal, 2011: 24)
Şekil 19’da sayılan sistemlerden hangisinin veya hangilerinin kullanılacağı maliyet, hız,
ürün özelliği, mesafe, ambalajlama ve müşteri özellikleri gibi faktörlere göre değişiklikler
göstermektedir. Bu sistemler bileşik (kombine) şekilde de kullanılabilmektedirler.
Taşıt türü seçiminde tekstil sektörü için karar değişkenlerinin önem derecelerine göre
sıralaması şu şekilde sıralanabilir (Ay ve Erel, 2012):
1) Taşımacılık süresi 2) Maliyet 3) Güvenilirlik 4) Erişebilirlik
59
Ulaştırma Sistemleri
Ulaştırma türü seçiminde birbiriyle yakından bağlantılı bazı faktörler önem
kazanmaktadır. Bunlar; maliyet, hız, kalite, verimlilik ve esneklik, güvenlik, konfor, çevrenin
korunması, kullanılan enerji miktarının minimum olması, ilk tesis ve bakım onarım kolaylığı
gibi faktörlerdir.
Ulaştırma sistemlerinin birbirlerine karşı üstünlüklerinin birbirlerini tamamlayacak
şekilde değerlendirilmesi ile oluşturulan “kombine taşımacılığın” geliştirilmesi de önemli bir
strateji olarak gündeme gelmektedir. Ulaştırma faaliyetinin yerine getirilmesinde farklı
ulaştırma sistemlerinden yararlanılmaktadır. Bu sistemler, karayolu taşımacılığı, havayolu
taşımacılığı, denizyolu taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığıdır (Tokol,
1998). Ulaştırma faaliyetlerine Türkiye açısından bakıldığında; Türkiye sahip olduğu coğrafik
konum ülkenin nakliye ve lojistik sektörüne özellikle; Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya
verilen hizmette avantaj sağlamaktadır. Türkiye bölgesinde en gelişmiş altyapıya sahip
ülkelerden biridir. Ulaştırma türlerini aşağıdaki şekilde açıklamak mümkündür:
-
Karayolu Taşımacılığı
Karayolu eşya taşımacılığı, ücret karşılığında eşyanın bir yerden diğer bir yere
taşınmasını kara yolu ile sağlayan, taşımacı ile gönderici arasında bir sözleşme yapılmasını
gerektiren bir taşıma şekli olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, karayolu taşımacılığının
dört temel boyutu bulunmaktadır (Çancı ve Erdal, 2009: 84):
 Taşınacak eşyanın var olması, eşya taşıma işinin üstlenilmesi, ücret karşılığı olması ve
taşıma türü olarak karayolunun belirlenmesidir.
Karayolu ağlarının çok geniş olması ve son zamanlarda bütün dünyada transit yolların
sayısının artmasına bağlı olarak en yaygın kullanılan taşımacılık türüdür. Oldukça esnek olan
bu taşımacılık türünde; yükleme ve boşaltmaların kolaylıkla gerçekleştirilebilmesi, tarifeli
yüklemelerin sıkça yapılabilmesi, kapıdan kapıya hizmet verebilmesi, kısa sevk süreleri ve kitle
(bulk) halinde taşımacılığa çok uygun olmaması bu türün başlıca özellikleridir. Buna karşılık
kullanılan araçların akaryakıt, bakım ve yol giderleri ile uluslararası taşımacılıkta var olan
gümrük tarifeleri karayolu taşımacılığının yüksek maliyetle yapılmasına neden olabilmektedir
(Çancı ve Erdal, 2009: 27).
-
Havayolu Taşımacılığı
Havayolu taşımacılığı, zamanında teslim, hızlı teslim edebilme kolaylığı sağlaması
nedeniyle son dönemlerde yoğun kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle bozulabilir, kıymetli
eşya, elektronik, sağlık, dayanıksız tüketim mallarında Doğudan Batıya olan ürün akışının da
60
hızlanması, Avrupa-Amerika arasında lojistik trafiğinin artması işletmeleri ve ülkeleri önlem
almaya zorlamıştır (Gürdal, 2006: 10-112).
Taşıma şekilleri içerisinde en pahalı olan taşımacılık türüdür. Genelde hacim olarak
küçük, değer olarak büyük ürünler ile uzun mesafelere kısa zamanda nakledilmesi gereken
ürünler için en önemli taşıma aracı olmaktadır ve bu bağlamda da aciliyet arz eden durumlarda
vazgeçilemez bir taşıma şeklidir.
Havayolu taşımacılığı, değerli ürünlerin, küçük boyutlarda ve paketlenmiş biçimde
taşınmasına uygun bir ulaştırma sistemidir. Maliyeti diğer ulaştırma sistemlerine oranla
yüksektir. Ancak, sağladığı hız avantajı ile depolama maliyetlerini azaltıcı etki yapan bir sistem
olarak algılanmaktadır.
-
Demiryolu Taşımacılığı
Demiryolu taşımacılığı, tüm dünyada hızlı bir gelişim içerisindedir. Bütün ülkeler
ticaret hacmi, coğrafi özellikleri, nüfus yapısı, iklimi ve birçok kriter dahilinde taşıma türlerini
değerlendirmekte, kendisi için en yüksek verimi sağlayacak sürdürülebilir ulaştırma
politikalarını belirlemektedirler (Erdal vd., 2009: 21).
İlk yatırım maliyetlerinin yüksekliğine karşın, işletim maliyetleri diğer taşıma türlerine
göre oldukça düşük olan demiryolu taşımacılığı, özellikle uzun mesafelerde ekonomik ve
güvenli bir taşıma şeklidir. Dünyada ticaretin hızlı gelişimi, diğer taşıma türleri ile bütünleşerek
demiryollarının daha fazla kullanılması yönündeki eğilimi arttırmıştır. Bu durum ise alt
yapısının güçlendirilmesi ve kapasitesinin arttırılmasını gerektirmiştir.
Demiryolu ile eşya taşımacılığının üstün yönleri:
-
Çok düşük maliyetle katlanarak gerçekleşmesi
-
Özellikle büyük miktarlı ve hacimli yüklerin taşınmasında uygun bir taşıma tercihidir.
-
Güvenli bir taşıma şeklidir.
-
Çevreye olan kirlilik maliyeti düşüktür.
-
Karayollarının trafik yükünü azaltmaktadır.
Demiryolu ile taşımacılığın zayıf yönleri:
-
Bazı ülkelerde demiryolu alt yapısının yetersizliğine bağlı sorunlar ortaya çıkabilmektedir.
-
Taşıma işleminin süreçleri diğer taşıma türlerine göre fazladır.
-
Her tür yük için uygun bir taşıma şekli değildir.
-
Günümüzde tercih edilen kapıdan kapıya taşıma yöntemine göre yetersizlikleri
bulunmaktadır (Koban ve Keser, 2010: 212).
Demiryollarına yapılan yatırımlarla lojistikte depolama, stoklama ve elleçleme alanları
150.000 m2’den 1 milyon m2 ’ye çıkarılmıştır.
61
 Depolama, gümrükleme ve antrepolar
Depolama 402.260 m2, Antrepo 43.067 m2, Gümrükleme 55.107 m2, Toplam 505.828 m2
 Açık alanlar ve stok sahaları
Stok Sahası 325.823 m2, Elleçleme 260.000 m2, Büro, Ofis 3.225 m2, Toplam 589.048 m2
Demiryollarında lojistik merkez yapımı gün geçtikçe gelişme göstermektedir. Samsun,
Denizli, İzmit, Eskişehir, Kayseri inşaat çalışmalarının 1. etabı tamamlanmış olup, Eskişehir ve
Kayseri’nin 2. etap işleri ile Balıkesir’in inşaat işlerine başlanacaktır. Diğer lojistik merkezlerin
inşaat çalışmaları devam etmektedir.
2007: Samsun (Gelemen) hizmete açılmıştır.
2009: Denizli (Kaklık) ve İzmit (Köseköy) 1. etap tamamlanmıştır.
2010: Eskişehir (Hasanbey) ve Kayseri (Boğazköprü) 1. etap tamamlanmıştır.
2011: Eskişehir (Hasanbey) ve Denizli (Kaklık) 2. etap, Balıkesir (Gökköy) ve Uşak
tamamlanacak durumdadır.
2012: Mersin (Yenice), Kayseri (Boğazköprü) 2. etap, Konya (Kayacık) tamamlanacak
durumdadır.
2013: Bilecik (Bozüyük), Erzurum (Palandöken), İstanbul (Köseköy) 2. etap tamamlanacak
durumdadır (Tuncer ve Çelik, 2011: 6).
-
Denizyolu Taşımacılığı
Büyük miktarlardaki yüklerin bir seferde taşınabilmesi, taşıma maliyetinin diğer taşıma
türlerine göre daha ucuz olması, çevreyi daha az kirleten ulaştırma türü olması, taşınan yük
birimi başına tüketilen enerjinin diğer ulaşım türlerine göre maliyetinin en az olması gibi
nedenler denizyolu taşımacılığını en çok tercih edilen taşıma türü yapmıştır. Bu durum, dünya
ticaretinin %75’inin deniz yoluyla yapılmasına neden olmuştur. Dünya ticaretinin yaklaşık
%75’i, ülkemiz dış ticaret (2010) taşımalarından ihracatın %75’i, ithalatın %93’ü deniz yoluyla
gerçekleşmiştir. Bu bakımdan deniz taşımacılığı, hem küresel ekonomi hem de Türkiye
ekonomisi için önemli dinamiklerden bir tanesidir (DTGM: 2012: 7-10).
Denizyolu taşımacılığı dünya taşımacılık sistemi içerisinde en büyük paya sahip olan
taşımacılık sistemidir.
Taşımacılık türlerinin içerisinde birim taşıma maliyeti en düşük ve güvenli, büyük
hacimli-kitle tipi yükler ( petrol, kömür, tahıl vb.) için en uygun tür denizyolu taşımacılığıdır.
Deniz taşımacılığı, havayoluna göre 22, karayoluna göre 7, demiryoluna göre 3,5 kat daha ucuz
olmasından dolayı dünyada en çok tercih edilen ulaşım şeklidir. Bu taşımacılık türü ulusal
normlardan çok, uluslararası normlara göre hareket etmekte ve bu alandaki kural ve
yönetmelikler uluslararası örgütler tarafından oluşturulmaktadır (Kaptanoğlu, 2002: 11).
62
Denizyolu taşımacığında, limanlar ve liman işletmeciliği ile bulundukları yerlerin
stratejik konumları büyük öneme sahiptir. Limanlar yükleri toplama ve dağıtma özelliğine
sahip olup, denizyolu taşımacılığının başlangıç ve bitiş noktalarıdır.
Denizyolu nakliyesinde konteynır taşımacılığı, dökme kuru ve sıvı yük taşımacılığına
göre daha yaygın, pratik ve düzenlidir. Son zamanlarda Türkiye limanlarında elleçlenen ithalat
ve ihracat konteynır sayısı 1.000.000 teu sınırlarını aşmıştır (Demir, 2008: 37). Konteynır
boyutlarındaki standartlaşma, bir yandan taşıma ve elleçleme maliyetlerini düşürürken bir
yandan da denizyolu taşımacılığının hava, kara ve demiryolu taşımacılığına daha iyi entegre
olmasını sağlamıştır ve intermodal taşımacılığın yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır (Transport,
2012: 4).
- Boru Hattı Taşımacılığı
İlk yatırım maliyeti yüksek olan bu taşımacılık şekli, uzun vadeli planlar içerisinde
sürekli taşımacılık için öngörülür. Hem kısa hem de uzun mesafeler için kullanılabilen bir
taşımacılık türüdür. Yeraltı veya yerüstü boru hattı taşımacılığı olarak iki sınıfta
toplanmaktadır. Yaygın olarak petrol, doğalgaz, su gibi sıvı ve gaz maddelerin taşımacılığında
kullanılır. Yüksek kapasite imkanı sağlamaktadır. Diğer taşıma şekilleriyle kıyaslandığında son
derece ekonomiktir. Güvenilirdir ancak esneklik derecesi son derece düşüktür (Çancı ve Erdal,
2009: 29).
- Kombine Taşımacılık
Lojistik operasyonların ihtiyaçları nakliye anlayışında da değişikliklere ve gelişmelere
yol açmıştır. Her bir farklı yapıdaki lojistik operasyonlarının uzman işletmecilik anlayışı ile
bütünleştirilmesi gereğinden doğmuş çoklu (multi -modal kombine taşımacılık olarak da ifade
edilmektedir) taşımacılık anlayışı gelişmeye başlamıştır. Bu tür taşımacılık, ürünlerin istenilen
noktaya ulaştırılmasında kara, hava, deniz gibi temel türleri kullanılarak, birbirine entegre ve
organize biçimde gümrükleme, elleçleme ve depolama vb. faaliyetleri de kapsayacak bir
şekilde etkili ve verimli olarak gerçekleştirilmesidir. Bu yönetim sayesinde ticari işletmeler
kendi organizasyonu ile zamanında tamamlanması güç olan karmaşık lojistik faaliyetleri,
konusunda uzman olan lojistik işletmelerine devrederek, ürünlerini zamanında müşterilerine
teslim etmekte ve böylelikle asıl faaliyetlerine odaklanmaktadırlar (Yıldıztekin, 2002: 44-46).
Etkin bir tedarik ve dağıtım zinciri modern rekabet ortamında başrolü oynamaktadır.
Çoklu taşımacılığın, küresel ekonominin ve lojistik anlayışın gerekliliği olan vazgeçilemez bir
aracı
olduğunu
ifade
edebiliriz.
Taşıma
şekillerinin
birbirine
bağlantılı
olarak
gerçekleştirilmesi, hem ülke içinde hem de uluslararası alanda üretim ve pazar arasında bir bağ
63
oluşturmaktadır. Ürünlerin küresel akışı içerisinde böyle önemli bir yer tutan bu taşıma şekli ile
ürünlerin taşınmasının avantajlarını şöyle sıralayabiliriz (Çancı ve Erdal, 2009: 313-319):
 Taşımaya ve ödemeye ilişkin her türlü şikayette ihracatçının muhatap olacağı tek bir
kişi veya kuruluş söz konusu olmakta
 Ürünlerin hasar ve kayıp riski ile zaman kaybı azalmakta
 Ürünlerin kombine şekilde taşınması ile uzaklığın yol açtığı kayıp azaltılmakta
 Nakliyeye ilişkin doküman ve formalitelerin azalması sağlanmakta
 Kargo sigortası, nakliye ücreti gibi maliyeti arttıran unsurların azalması nedeniyle alıcı
ile yapılacak pazarlıkta fiyat konusunda fayda sağlamakta
 Çoklu nakliye dokümanı ihracatçının parasını daha erken almasını sağlamaktadır.
2.9.1. Lojistiğin Destekleyici Faaliyetleri
Üretim planlaması, tesis (yer) seçimi, depolama ve satın almanın yanında diğer
destekleyici
faaliyetler
olarak
sınıflandırılmaktadır.
Söz
konusu
faaliyetler
aşağıda
açıklanmaktadır.
Üretim Planlaması
Üretim planlaması, pazardaki ürün ihtiyacının karşılanabilmesi için eldeki kaynakların
etkili bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır. Bu nedenle söz konusu kavram ile yakından
ilişkilidir. Burada amaç, belirli bir ürünün tahminleşen talebini veya verilen siparişleri
karşılamak için bu ürünün üretimini istenen miktar, zaman ve nitelikte gerçekleştirmektir. Bu
noktada üretim planlaması, ürünlerin talep edilen miktar ve istenilen zamanda verimli bir
biçimde üretilebilmesi için insan gücü, hammadde ve malzeme, makine ve araçlar gibi üretim
girdilerinin etkili ve düzenli bir biçimde örgütlenmesi ve entegrasyonu ile ilgili planlama
sürecidir. Lojistik faaliyetlerin bütünsel başarısı, üretim planlaması ve programlamasına büyük
oranda bağlıdır.
Depolama
İşletmelerin üretim sürecinde kullanacakları hammadde, yarı mamul, yardımcı
malzemeler ile bakım işlemlerinde kullandıkları bakım onarım sarf malzemeleri ve yedek
parçalar ile üretim sürecinin çıktıları olan mamullerin stoklanma ve envanterlerin yönetim
işlemlerinin bütününe depolama denilmektedir.
Malzeme yönetiminin önemli bir fonksiyonu olan depolama, envanterin bir yerde
stoklanmasından öte lojistik sistem için gerekli olan stratejik depolama sisteminin; dağıtım
merkezleri, işlem terminalleri, stoklama ve yükleme-indirme, tesislerini de kapsayan birbiri ile
ilişkili faaliyetlerini de kapsamaktadır (Acar, 2010: 24).
64
Lojistik hizmet üretenler açısından depo, iş süreçlerinin hayati bileşenlerinden bir tanesi
olup depolama operasyonlarına azami özen gösterilmelidir. Depo hizmeti alan iç ve dış
müşteriler için ise depo tam zamanlı ve müşteri odaklı çalışması gereken stratejik destek bir
birimdir (Erdal, Görçün ve Saygılı, 2010: 2).
Tesis (Yer) Seçimi
Lojistik fonksiyonlar arasında önemli bir karar noktası da, lojistik faaliyetlerin etkin bir
şekilde yerine getirilebilmesi için fabrika, depo gibi mekansal yerlerin belirlenmesidir.
Üretimde kullanılacak materyallerin üretim sürecine alınması, üretilen ürünlerin ise
tüketicilerin kullanımına sunulması için pazara aktarılmaları çeşitli şekillerdeki taşıma
işlemlerini gündeme getirmektedir. Ulaştırma olanaklarına istenilen zamanda, ölçüde, yerde
erişilmesi işletmelere ayrı birer avantaj sağlayabilecek nitelikteki konulardır. Ayrıca taşıma
maliyetleri de bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Tüm bu durumlar tesis yer seçimi
açısından dikkate alınması gereken konular arasında bulunmaktadır (Akdemir, 2003: 100).
Tesis (yer) seçimi ile ilgili karar sürecinde etkili olan konular; müşterilerin,
tedarikçilerin, nakliye hizmetlerinin bulundukları yerleşim, nitelikli çalışanların ücretleri ve
ulaşılabilirliği, hükümet desteği vb. şeklinde sıralanabilir (Lambert ve diğ., 1998).
Etkin bir şekilde gerçekleştirilen tesis (yer) seçimi sayesinde, ürünlerin bir noktadan
diğerine daha düşük maliyetle ulaştırılması sağlanarak verimlilik artışı elde edilecektir.
Böylece, dağıtım sistemi içinde hareket eden malzemelerin kontrolü daha etkin bir şekilde
yapılacaktır. Açıklamalardan da anlaşılacağı gibi tesis (yer) seçimi önemli karar noktalarından
birisidir ve söz konusu fonksiyon lojistik sürecin etkinliğini ve verimliliğini büyük ölçüde
etkilemektedir. Tesis (yer) seçimi fonksiyonu değiştirilmesi zor sistem ve yapıların
oluşturulmasına neden olabilecek nitelik taşımakta ve alınan kararların en rasyonel biçimde
alınması hususunda işletmeleri zorlamaktadır.
Satın Alma
Satın alma, neyin, ne zaman, ne kadar, satın alınacağına karar verme, satın alma
işlemini gerçekleştirme ve ihtiyaç duyulan malzemenin öngörülen zamanda ve uygun kalitede
olmasını temin ve takip etme sürecinin bir sistem içinde yürütülmesi işlemidir.
Satın alma kararları ihtiyaç duyulan ürünlerin nereden, ne miktarda ve hangi
işletmelerden alınacağının belirlenmesi kararlarıdır. Ürünlerin alınacağı yer, teslimatın satıcıya
ait olup olmaması, taşıma sistemi, satın alınan büyük miktardaki ürünlerin depolanması ile ilgili
kararlar lojistik maliyetleri etkileyecektir. Satın almada doğrudan maliyetlere odaklanmak da
doğru değildir. Satın alınan ürünün kalitesi önemli bir unsurdur. Ayrıca satıcının güvenilirliği,
teslimat hızı göz önünde bulundurulması gereken önemli faktörlerdir (Sakallı, 2007: 13).
65
Satın alma günümüzde önemli bir lojistik hizmetin verildiği alanlardan birisi
olmaktadır. Ulaştırma masrafı ve hammaddenin bulunduğu yer ile işletme için gerekli ürünlerin
satın alınması arasında kuvvetli bir bağ mevcuttur. Bu bağlamda sağlam bir planlama ile birden
fazla tedarikçinin bir arada kullanılması, işletmeler için daha kaliteli malzeme temin etme, tek
bir tedarikçi ile çalışmanın riskini en aza indirmiş olma ve de ulaştırma ve depolama
faaliyetlerini azaltma imkanı sağlar.
Etkili bir satın alma ile karlılığı arttırma yolları şöyle sıralanabilir (Scheuing, 1989, aktaran;
Kobu, 1998: 208):
 Satıcı işletmelerle uygun fiyat anlaşmaları yapmak
 Düşük fiyat veren işletmeleri araştırmak
 İkame malzemeler kullanmak
 Mamulün kalite ve performansını etkileyen dizayn değişiklikleri yapmak
 Standart malzeme ve parçaları tercih etmek
 Fiyat değişmelerini ve satıcı işletmeler arasındaki rekabet durumlarını yakından takip
etmek
 Ülkedeki enflasyon ve yabancı döviz kurlarındaki değişmeleri yakından izleyerek fiyat
avantajları sağlamak
 İndirim sağlayacak sipariş miktarları ile ekonomik sipariş miktarı (ESM) arasındaki
maliyet farklarını kontrol etmek
 Elde stok bulundurma maliyetlerini minimum düzeyde tutacak yöntemler uygulamak
 Stok bulundurma yükünü özel anlaşmalar yaparak satıcı işletmelere aktarmak
 Diğer işletmelerle anlaşmalar yaparak satın alma pazarlık gücünü arttırmak
 Satıcı işletmeler arasındaki rekabetten yararlanma yollarını araştırmak
 En uygun taşıma yollarını araştırmak.
Diğer Faaliyetler
Lojistik faaliyetler içerisinde servis desteği, geri dönen ürünlerin değerlendirilmeleri,
ürün kurtarma, hurda, tamir, bakım, servis, ürün dizaynı, montaj, etiketleme, kalite kontrol, test
etme, tamir, sigorta gibi faaliyetler de ulaştırma ve depolamayı etkilediği için lojistikle ilgilidir
ve lojistik faaliyetlerin başarısında büyük önem taşımaktadır (Orhan, 2003).
2.10. Lojistik İş Süreçleri
İşletmelerde lojistik iş süreçleri, stratejik süreç, arz-talep süreci ve teslim süreci olmak
üzere üç aşamada açıklanabilmektedir. Stratejik süreç, ürünlerin çeşitlendirilmesi, pazar
bilgilerinin ortaya çıkarılması ve bu kapsamda organizasyonların gerçekleştirilmesi gibi
konuları kapsamaktadır. Arz ve talep süreci ise mevcut olan ve tahmin edilen arz ve talep
66
bilgilerinin belirlenmesi, siparişlerin yaratılması, dağıtım ve zaman planlamasının yapılmasını
ifade etmektedir. Teslim süreci üretim, paketleme, gümrük işlemleri, nakliye, depo yönetimi
konularını içermektedir.
Lojistik iş süreçleri kapsamında bir işletmede yürütülen lojistik faaliyetleri dört ana
başlık altında toplamak mümkündür.
• Tedarik lojistiği, Üretim lojistiği, Dağıtım lojistiği, Tersine lojistik
2.10.1. Tedarik Lojistiği
Tedarik lojistiği, işletmeye değer katan temel işlevleri içermektedir. Satın alma ve
materyallerin tedarikçiden üreticiye, depo veya perakende ambarlarına kesintisiz girişinin
planlanmasını ve ürün akışının gerçekleşmesini tedarik zinciri çerçevesinde düzenleyen
faaliyetler bütünüdür (Tunovie, 2003).
Lojistik faaliyetlerin üretim öncesi kısmındaki faaliyetlerini içeren tedarik lojistiğini
(inbound logistics) genel hatlarıyla özetlemek gerekirse;
 İthal edilmesi gereken hammadde/ara mamul/mamulün dünyanın neresinde olursa olsun
ülkemize gelmesinin sağlanabilmesi
 Getirilen bu ürünlerin uygun koşul, maliyet ve zaman içerisinde tesliminin
sağlanabilmesi
 Getirilen ürünlerin gümrüklü depo dediğimiz antrepolarda ve modern anlayışlarla
depolanabilmesi
 Ülke mevzuatına ve uluslararası mevzuata ilişkin gümrükleme rejimine tabi tutularak en
kısa ve sağlıklı şekilde fiili ithalinin yapılabilmesi
 İthalat yapan işletmenin isteği doğrultusunda bu eşyaların depolarda saklanarak
gerektiğinde bazı elleçleme işlemlerine tabi tutulabilmesi
 Satın alınan çeşitli malzeme ve parçalar için tedarikçilerin seçimi
 Üretimde kullanılmak üzere satın alınacak olan hammaddeler ve yarı işlenmiş ürünler
için gerekli miktar, fiyat düzeylerinin ve özelliklerinin belirlenmesi
 İşin belirli bölümlerini gerçekleştirecek taşeron işletmelerin seçimi.
Tedarik bilgi kaynaklarından yararlanılarak tedarikçi seçiminde sistematik yaklaşım
gerekir. Tedarikçinin yeterliliği hem genel hem de teknik birtakım kriterleri esas olarak
ölçebilmelidir.
Ayrıca
mevcut
tedarikçiler
potansiyel
tedarikçilerle
bazı
konularda
kıyaslanmalıdır. Bir tedarik stratejisi olarak, rekabet halinde fazla sayıda tedarikçiye sahip
olunması faydalı bir yaklaşımdır. Tedarik alanının yerel, ulusal ve uluslararası boyutta olması
işletmeyi daha rekabetçi kılabilecektir. Tedarikçi seçiminde dikkat edilmesi gereken kriterler:
- Tedarikçinin tecrübesi, tanınmışlığı ve sertifikaları: İstenilen hizmet performansını
67
sağlayabilmek için tecrübe önemlidir. Tedarikçi veya personelinin bu hizmeti sağlayabilecek
kadar deneyim sahibi olması gerekir. Bunun için, bütün finalist tedarikçilerin işyerleri ziyaret
edilmeli, tedarikçilerin referans listesinde olmayan diğer işletmelerle de görüşülmelidir. Çünkü
bu işletmeler tedarikçi hakkında muhtemelen daha objektif bilgi vereceklerdir. Ayrıca, aday
tedarikçilerin endüstrinin kabul ettiği standartta sertifikalarının (ISO 9000, DİN, TSE vb. gibi)
olup olmadığı da tedarikçinin değerlendirilmesi açısından önemli bir kriterdir.
- Fiyat düzeyi: İşletme temel hizmetler için tedarikçilerin teklif ettiği fiyatları karşılaştırmada
dikkatli olmalıdır. Tedarikçi vereceği hizmetlerde ilgili sınıflandırmaya gitmeli, fiyat
indirimlerini belirtmelidir. Eğer temel maliyetler karşılaştırmaya elverişli değilse, işletme ya
yeni fiyatlar talep etmeli ya da her bir tedarikçinin kabul ettiği farklı fiyatlandırma yapılarına
bağlı olarak toplam maliyetleri hesaplama yoluna gitmelidir. Ayrıca, bu konuda diğer
işletmelerin aynı hizmetler için ne ödediği ile ilgili bilgiler de elde edilmelidir.
- Tedarikçinin işlem stili ve kültürü: Başarılı bir iş ilişkisi için, hem işletmenin hem de
tedarikçinin kültürü ve işlem stili birbiriyle uyumlu olmak zorundadır. Bunun için, işletmenin
proje takımı mümkünse tedarikçi personeliyle konuşma, tedarikçinin işyerini ziyaret etme
işlemleri için bütün aday tedarikçi yönetimine geniş bir zaman ayırarak inceleme yapmalıdır.
Kapasitenin etkin olarak işletilebilmesi için, işletmenin kültürü ve amacıyla tedarikçinin
kültürü ve amacı aynı olmak zorundadır.
- Tedarikçinin özgün teknik bilgi ve kabiliyetleri: Bazı tedarikçiler diğer tedarikçilerle
karşılaştırılamaz oranda yüksek eğitim seviyesi, patent vb. gibi belli alanlarda uzmanlıklar
geliştirirler. Tedarikçinin sahip olduğu uzmanlık ile işletme ihtiyaçlarının aynı olup olmadığı,
önemli bir seçim ölçütüdür. Bunun için, tedarikçilerin müşterileriyle direk bağlantıya geçilmeli
ve bu müşterilerin aldıkları hizmetlerin işletmeye uygun olup olmadığı karşılaştırılmalıdır.
- Tedarikçinin finansal durumu ve bunun işletmeye uygun olması önemli bir faktördür.
Tedarikçinin mali durumu sağlam, fiyatları hem alıcı hem de kendisi yönünden makul
olmalıdır. Finansal durumu zayıf olan tedarikçiler istenen performansı karşılayamamaktadırlar
(Şen, 2006).
- Esneklik ve teknik yeterlilik: Esneklik, tedarikçinin tasarım şartları, teslimat tarihleri ve teslim
miktarındaki değişikliklere uyum sağlayabilme becerisi acısından değerlendirilmektedir.
Teknik yeterlilik ise, iş süreçlerindeki ve tasarımlardaki iyileştirmeler açısından dikkate
alınmaktadır. Tedarikçi değerlemesi ve seçimi, günümüzün rekabetçi iş dünyasında en kritik
faaliyetlerinden biridir. Yanlış tedarikçi seçimi alıcı işletmeler için önemli finansal ve
operasyonel kayıplara neden olacaktır. Tedarikçilerde bulunması gereken özellikler ile ilgili
olarak:
68
 Tedarikçi, işletmenin yönetim ilkelerini bilmeli ve sürekli aktif bir bağlantı içinde
olmalıdır.
 Tedarikçinin diğer işletmelerce de saygınlığı olan, tutarlı bir yönetim sistemi olmalıdır.
 Tedarikçi teknik standartları yüksek ve teknolojik gelişmelere yatkın olmalıdır.
Tedarikçi istenilen tüm ekipmanları temin edebilmeli ve ürünleri alıcının kalite özelliklerine
uygun olmalıdır.
 Tedarikçi üretim miktarını kontrol edebilmeli ya da gerekli üretimi karşılayacak şekilde
yatırım imkanı olmalıdır.
 Tedarikçinin toplu çıkarlara aykırı davranmayacağına güvenilmelidir. İşletme sırlarını
kötüye kullanmayacağı kesin olmalıdır.
 Fiyatı uygun olmalı ve taahhütlerine kesinlikle uymalıdır. Ayrıca, bağlantı ve
haberleşme acısından tedarikçiye kolayca ulaşılabilmelidir.
 Tedarikçi, sözleşme şartlarına kesinlikle uymalıdır.
Tedarikçi değerleme sürecinde, tedarikçinin finansal statüsünün önemli olduğu
unutulmamalıdır. Tedarikçi sadece bir faaliyeti yapmada tecrübe ve beceriye sahip olmakla
kalmamalı, aynı zamanda işletmenin amaçlarını, hedeflerini, misyon ve kültürünü de
anlayabilmelidir. Bu niteliklere ilave olarak tedarikçi, teknolojik yenilikleri, müşteri tatminini
ve kaliteyi geliştirmeyi sağlayacak taahhütlerde bulunmalı, başarılarını kanıtlamak için müşteri
referanslarını da sunmalıdır. Bir tedarikçiyi, ortalama diğer bir tedarikçiden üstün ve farklı
kılan, tedarikçinin eşsiz hizmet kabiliyetine sahip olmasıdır. İlave olarak, tedarikçinin tüm
hizmet portföyünü sağlama kabiliyeti de işletme acısından önemlidir (Corporation, 2005).
2.10.2. Üretim Lojistiği
Üretim lojistiği ile ifade edilen bir lojistik faaliyet sonucu elde edilen ürünün imalatının
tamamlanıp tüketici veya kullanıcıya verilinceye kadar geçen süreçtir. Bu sürece araştırma,
tasarım, geliştirme faaliyetleri de dahil edilmektedir. İhtiyaçların tespiti, kaynak planlaması,
proje yönetimi, entegre lojistik destek planının hazırlanması, teknik ve idari şartnamelerin
hazırlanması, araştırma, tasarım, geliştirme ve üretim, kalite güvencesi ve kontrolünün temini,
güvenilirlik ve hata analizlerinin yapılması, emniyet standartlarının belirlenmesi, deneme ve
testlerin icra edilmesi, dokümantasyon faaliyeti, kodifikasyon, konfigürasyon kontrolü ve
modifikasyon, muayene, test, kabul, teslim ve tesellüm faaliyetleri, gibi konuları içermektedir
(Keskin, 2009: 38).
Sürecin işletme içi faaliyetlerini kapsayan üretim lojistiği (production logistics) temelde
3 ana faaliyet grubunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Bunlar:
 Satış gereksinimlerini karşılayacak üretim düzeylerini belirleme
69
 İş merkezleri içerisinde malzeme akışının optimizasyonu
 Depolama
alanlarının
ve
malzemelerin
taşıma
sistemlerinin
planlanması
ve
düzenlenmesi.
Üretim öncesi lojistik faaliyeti tamamlayıcı bir unsur olarak üretim lojistiği,
üreticilerden ürünlerin toplanması, stoklanmasını ve müşterilere dağıtılmasını sağlayan
sistemin işlemesine yönelik, faaliyetler bütünüdür. Üretim alanında etkin olan işletmelerde, iş
istasyonlarına bütünüyle akışı tamamlayan girdilerin, üretim öncesi lojistik faaliyetleri
sonrasında ürünlerin ilgili yer ve üretim bantlarına iletilmesi, yani işletme içi taşıma ve
elleçleme, sonucunda çıkış ambarından dağıtım kanallarına ve müşterilere kadar uzanan
zincirin tüm halkalarıdır (İGEME, 2010).
Uluslararası rekabet ve üretim maliyetlerindeki artış, tekstil-konfeksiyon işletmelerini
yeni arayışlara itmektedir. Bu konudaki çalışmalardan biri de Türkiye Giyim Sanayicileri
Derneği’nin öncülük ettiği, ütü, ambalaj, kalite kontrol ve tamir gibi üretim faaliyetlerinin
lojistik işletmelerince üstlenilmesini öngörmektedir. 2006 yılından itibaren Türkiye’de de
örnekleri başlayan uygulamalarla konfeksiyon işletmeleri sadece ürünü diken taraf olup, kalite
kontrol, ütü, ambalajlama, tamir gibi üretim dışı faaliyetlerle işletmelerin bünyesinde ayrılan
bölgelerde lojistik işletmelerin ilgilenmeleri sağlanmaktadır. Benzer örnekler Çin işletmeleri
tarafından da uygulanmaktadır. Bazı Çin’li konfeksiyon işletmeleri lojistik hizmet
sağlayıcılarıyla birlikte gemide nakliye sırasında üretimlerine devam etmektedirler (SEDEFED,
2006: 17).
Bir diğer üretim lojistiği iyileştirme uygulaması özellikle yüksek adetlerde çalışan konfeksiyon
işletmeler için geliştirilen otomasyon ağırlıklı, askılı conveyor sistemleri teknolojisidir. Bu tip
ulaştırma - depolama sisteminde askı, kilit ambalaj veya taşıma aracı olduğundan üretimden
depoya, depodan araçlara yapılan ürün hareketlerinde bu askının, üzerinde hareket edeceği
veya bir motorla hareket ettirilen conveyorle birlikte desteklenmesi, hareket kabiliyetinin
arttırıldığı, ürünlerin otomatik barkodlanıp sisteme tanıtıldığı, ürün çeşitliliğine göre grup
depolamanın sağlanıldığı, ürüne ulaşım hızının arttırıldığı, insansız çalışan depo modellerini
yaratmaktadır. Ürünlerin, tavanına bir profil eklenmiş araçla depoya ulaşması durumunda el
dokunulmaksızın depo girişindeki konveyör sistemle bağlantılı mille bu profil arasında bir
bağlantı kurulmakta ürünler depoya motor tahriki ile ilerlemektedir. Aynı şekilde ürünlerin
sevkinde de aynı modelle donatılmış araçlar kullanılmakta ve sevkiyatta da büyük bir işgücü
tasarrufu sağlanmaktadır (Salcan, 2011).
Üretim lojistiği içerisinde hammaddeden mamul ürüne, mamul üründen dağıtım
merkezlerine kadar ki envanter işlemlerini kontrol etmeye yönelik planlamaların yapılması
70
zorunludur. Bu zorunluluk depolanmış malzemeye tahsis edilen sermaye miktarı ve depolama
yerine ilişkin masrafların azaltılması olmak üzere iki nedenden dolayıdır. Tedarik zinciri
içerisinde genel olarak envanterin rolü; 1) Yakın gelecekte olabilecek talebi tahmin, 2) Ölçek
ekonomileri açısından üretim ve dağıtım maliyetlerinin düşürülmesidir (Şen, 2006: 20).
2.10.3. Dağıtım Lojistiği
Bu süreçte üretim işlemi tamamlanmış olup, üretilen ürünlerin pazara ve müşterilere
ulaştırılması sağlanmaktadır. Üretim sonrası lojistik süreci; fiziki dağıtım kanallarını da içine
alan ve ürünün müşteriye ulaştırılmasına dönük faaliyetleri kontrol altında tutan bir iş akışıdır.
Buradaki faaliyetlerin önemli bir kısmını, fiziksel dağıtım hizmetleri oluşturmaktadır. Bunların
içerisinde en temel olanları ise; ambalajlama, depolama, nakliye vb.dir (Koban ve Keser, 2010:
102).
Bununla birlikte fiziksel dağıtım, satış pazarındaki bütün fonksiyonları ve ilgi alanlarını
kapsar. Bu bağlamda dağıtım, bir ürünün pazardaki tüm sürüm çalışmalarının yönetimi olarak
tanımlanır. Dağıtım kanalı seçim kriterlerine bakıldığında;
 Ürünle İlişkili Faktörler: Açıklama ve tanıtım gerekliliği, talep sıklığı, depolanabilirlik,
taşınabilirlik (Transport)
 İşletme İle İlişkili Faktörler: İşletme büyüklüğü, finansman gücü, ürün programı,
dağıtım yeterliliği, mevcut pazarlama politikası ve bunun uzun vadeli değişimleri
 Son Kullanıcı İlişkili Faktörler: Sayısı, coğrafi dağılımı, tüketim alışkanlıkları,
 Rekabet İlişkili Faktörler: Rakip sayısı, rakip ürünlerin çeşitleri, rakiplerin dağıtım
yolları, seçilen dağıtım yolundaki rekabet baskısı, yeni dağıtım kanalını kullanmakla gelen
rekabet baskısı
 Dağıtıcı (Aracı) İlişkili Faktörler: Dağıtıcıların çeşit ve sayıları, dağıtıcıların kuruluş
yerleri, dağıtıcıların etkilenme ve kontrol edebilirliği, dağıtım maliyetleri gibi faktörleri
sayabiliriz.
71
Şekil 20. Dağıtım Lojistiğinin Temel Aşamaları (UNCTAD, 1998: 17)
Konfeksiyon başta olmak üzere Türk tekstil sektörü tedarikçi ülke konumundan piyasa
yapıcı ülke konumuna geçme stratejisine bağlı olarak pazarlama politikalarında pasif
pazarlamadan aktif pazarlamaya geçmelidir. Aktif pazarlama özellikle yurtdışında yeni fiziksel
dağıtım kanallarının oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır (Şekil 20). İşletmeler için yurt dışında
çok çeşitli örgütlenme modelleri bulunmaktadır. İşletmeler, aktif pazarlamaya geçişte 1) Geçiş
süresi, 2) Teslim süresi, 3) Sınırı geçiş maliyeti konularını göz önünde bulundurmalıdırlar (Şen,
2006).
2.10.4. Geri Dönüş Lojistiği (Ters Lojistik)
Ters lojistik, üretim sektöründe son müşteriden satıcıya veya hizmet sunucuya geri
gelen ürünlerin hareketi, depolanması ve elleçlenmesi ile uğraşırken askeri sektörde ise savaş
sahasında kullanılamayan hasarlı veya ihtiyaç fazlası ikmal maddeleri ile düşmandan ele geçen
malzemelerin geri bölgeye aktarılması faaliyetlerini kapsamaktadır. Ters lojistik iadeleri,
defoluları, kapları veya kutuları ve paketleme malzemelerini içermektedir. Tersine lojistik
istenmeyen malzemelerin (kutular, şişeler gibi) geri dönüştürülmesine ve iadelerin veya
defoluların diğer mağazalara (fabrika satış mağazaları) yeniden dönmesine yardım ettiği için
çevreye duyarlı lojistik olarak da bilinmektedir (Keskin, 2009: 39).
72
Şekil 21. Ters Lojistik Ürün Akışı (Erdal, 2011: 18)
Satılamayan, zarar görmüş ürünlerin iyileştirilmesi veya yanlış yollanmış ürünleri
kapsayan geniş sonuçların zamanında yapılmasıdır. Etkili tersine lojistiğin, depolama ve
dağıtım maliyetlerinin azaltılmasında, kaynak yatırımları seviyesinde azalma ve müşteri
memnuniyetinin geliştirilmesi kapsamında doğrudan faydaları olduğuna inanılmaktadır.
Tersine lojistiğin değerin yeniden ele geçirilmesi ile işletmeye önemli bir katkısı
olabilmektedir. Tersine lojistiğin etkinliğinin arttırılması işletmelerin pazarda başarılı
olmalarını sağlayabilmektedir. Ürünlerin tamir, yeniden düzenleme ve yeniden üretime
alınması fırsatların yakalanması suretiyle karlılığı arttırabilmektedir (Şekil 21). Tersine lojistik
müşteri memnuniyetini de olumlu yönde etkilemektedir (Autry, Daugherty ve Richey, 2001:
26-37).
2.11. Global Lojistik
Global gelişmeler işletmeleri bütün dünyadaki rakipleri ile rekabet etmek durumunda
bırakmıştır (Chopra ve Meindl, 2004). Özellikle pazarların doyuma ulaşması müşterileri daha
seçici yapmış ve ürün çeşitliliğini arttırmıştır. Ayrıca artan rekabet ve teknolojik gelişmeler
ürünlere ait ürün hayat eğrisini değiştirmiştir. Bunun sonucunda işletmeler stoklarını en aza
indirgeyen, düşük maliyetli ama kaliteli üretim sağlayan, ürün ve talepteki değişime cevap
verebilecek kadar esnek olan üretim yöntemlerini kullanmaya yönelmişlerdir (Şekil 22) (Eren,
2002: 254).
73
Şekil 22. Küresel Lojistik Eğilimleri (Erdal, 2011: 5)
Global rekabet sonucu, işletmelerin o ülkelerdeki ekonomik, siyasi hatta coğrafi
gelişmeleri de yakından takip etmeleri gerekmektedir. Bu gelişmeler işletmeler arasında daha
yakın ilişkiler kurmayı zorunluluk haline getirmiştir. Tüm bu bilgileri paylaşacak doğru
tasarlanmış bir lojistik yönetimi işletmeleri global rekabette avantajlı konuma getirecektir.
2.12. Üçüncü ve Dördüncü Parti Lojistiğin Tanımı ve Yararları (3PL, 4PL)
İşletmelerin rekabet güçlerini arttırma endişeleri artan rekabet, küreselleşme ve
teknolojideki gelişmelere paralel olarak işletmeleri faaliyet alanlarını temel yetenekleriyle
sınırlandırmaya ve diğer faaliyetlerini ise bu konularda kendilerinden daha uzman işletmelere
bırakmaya yönlendirmektedir. Temel yetenekler, rekabet açısından benzersiz olduğu ve müşteri
değerine ya da maliyetlere katkıda bulunduğu ölçüde bir rekabet üstünlüğü kaynağı olmaktadır.
İşletmeler, kendilerine rekabet avantajı sağlayan temel yetenekleri dışındaki bütün faaliyetlerde
dış kaynak kullanarak hem kaynak tasarrufu sağlama hem de yapı olarak yalın hale gelme
olanağına kavuşabilmektedirler. Böylece uzmanlaştıkları ve en iyi bildikleri işleri yapma, temel
yetenekleri üzerine yoğunlaşma fırsatı elde edebilmektedirler (Tanyeri ve Fırat, 2005: 276).
Lojistik sektöründe dış kaynak kullanımı üçüncü parti lojistik olarak adlandırılmaktadır.
Üçüncü parti lojistik, birden fazla lojistik hizmetinin tek bir hizmet sağlayıcısı tarafından bir
sözleşme kapsamında sağlanması ya da tedarik zinciri içindeki temel lojistik faaliyetlerinden
bir kaçının (ardışık olarak en az üç farklı faaliyet, örneğin; depolama, nakliye ve stok yönetimi)
konusunda uzman lojistik işletmeleri tarafından üstlenilmesi olarak tanımlanmıştır. Söz konusu
üçüncü parti lojistik tanımı içerisinde yer alan üçüncü kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için
birinci ve ikinci parti kavramının açıklanmasında yarar vardır.
Birinci parti; üretici, toptancı, perakendeci veya gönderici,
74
İkinci parti; birinci partinin doğrudan müşterisi(tedarikçisi) konumundaki işletme, alıcı
Üçüncü parti ise lojistik aracılar, hizmet sağlayıcı, taşıyıcı, antrepo işletmecisi, konusunda
uzmanlaşmış lojistik firması vb. (Sevim, vd., 2008; Yarmalı, 2012: 3).
Lojistik faaliyetlerin, alanında uzman lojistik hizmet sağlayan işletmeler tarafından dış
kaynak kullanılarak yapılması işletmenin lojistik fonksiyonunun etkinliğinin ve verimliliğinin
artmasına yardımcı olacaktır. Lojistik hizmet verenlerin kullanımı, hizmet alan işletmelere
temel faaliyetlerine daha yetkin bir şekilde odaklanma imkanı vermektedir. Dış kaynaktan
yararlanma, işletmelere rekabet avantajı elde etmek, ürünlere ölçülebilir değerler ilave etmek,
müşteri hizmetlerini geliştirmek, yeni pazarlar açmaya yardımcı olmak, belli bir amaç
doğrultusunda kaynaklar sağlamak gibi katkılar sağlayabilmektedir. Üçüncü parti lojistik
hizmet sağlayıcılar, hızlı ve üstün müşteri hizmetleri sayesinde daha iyi rekabet edebilmek ve
kazanç sağlayabilmek amacıyla müşteriler için değer yaratabilmektedir. Üçüncü parti lojistik
hizmet sağlayıcı kullanmanın en önemli sebeplerinden biri de işletme içinde hem maliyetli hem
de gerçekleştirilmesi zor olan lojistik hizmetleri, deneyimli ve uzman olan işletmelerden
yararlanarak müşterilere sunmaktır.
Bu sebepleri temel olarak aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz (Bhatnagar vd., 1999: 569):
 Temel yetenekler üzerinde odaklanma isteği, daha iyi taşıma çözümleri (birleştirme, ..),
maliyet tasarrufları ve gelişen hizmetler, gerekli teknolojik uzmanlık ve bilgisayar destekli
sistemlerin geliştirilmesi, daha profesyonel ve daha donanımlı lojistik hizmetlere ulaşma isteği,
özellikle belirsiz pazarlarda esnekliğe kavuşma.
Farklı üçüncü parti lojistik hizmetleri kullanımı hakkında yapılan araştırmalara göre,
dışarıdan en çok sağlanan üçüncü parti lojistik hizmetlerinin sırasıyla, depolama yönetimi ve
operasyonları, direkt taşımacılık hizmetleri, freight forward, yük birleştirme, navlun takibi,
gümrük brokerlığı, danışmanlık hizmetleri, taşıma takibi ve izleme, taşıyıcı seçimi, yeniden
ambalajlama ve etiketleme ve filo yönetimi ve faaliyetleri olduğu söylenebilir. Bu konuda Liu
ve Lyons (2010)’un İngiltere ve Tayvan’ı kapsayan ulaştırma alanında yaptıkları araştırma
sonuçları, 3PL’ğin işletmelerin finansal ve operasyonel performansları arasında önemli ve
olumlu ilişki olduğu yönündedir.
Bu çok önemli faaliyetleri ve faydaları sebebi ile tercih edilen üçüncü parti lojistik
işletmeleri dünya genelinde özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerde faaliyette
bulunmakta ve sürekli olarak hizmetlerini geliştirmektedirler (Aydın, 2007: 172).
Dördüncü parti lojistik kavramı ise, üçüncü parti lojistik işletmelerinin yetersiz kalması
nedeni ile 1990’lardan sonra lojistik sektörde görülmeye başlamıştır. Üçüncü parti lojistik
75
anlayışından farklı olarak işletme süreçlerinin de dış kaynak yardımıyla organize edilmesi
durumu söz konusudur (Keskin, 2009: 75).
Dördüncü parti lojistik işletmeleri (4PL) kapsamlı tedarik zinciri çözümleri sunmak için
kendi organizasyonunun kaynaklarını, yeteneklerini ve teknolojisini, 3PL’ler ile bir araya
getiren ve yöneten tedarik zinciri bütünleştiricisidir. 4PL dağıtım, nakliye, depolama gibi
konularda uzmanlaşmış 3PL işletmelere sahiptir. 4PL kavramı, teknoloji, depolama faaliyetleri
ve dağıtımın optimal bir şekilde bütünleştirilememesi üzerine, tedarik zincirinin yaratacağı
tasarruflardan ve verimliliklerden yararlanılması için ortaya çıkmıştır.
4PL işletmelerine olan ihtiyaç, lojistiğin gelişmesi ve işletmeler için önemli hale
gelmesi ile giderek artmaktadır. 3PL’lerin en büyük hataları, sadece maliyet düşürme amacıyla
hareket etmeleri, müşteri için değer yaratmaya çalışmamaları, sürekli gelişmenin ve yeniden
yapılanmanın üzerinde durmamalarıdır. 4PL ve tedarik zinciri yönetimi faaliyetleri bir bütün
olarak düşünüldüğünde hem maliyet hem de kalite alanında gelişmeler kaydedilecektir. 4PL
işletmeleri aşağıdaki hizmetleri sunabilmektedirler (Çancı ve Erdal, 2009: 50):
 Taşıma hizmetlerinin yanında dağıtım ve depolama gibi diğer lojistik faaliyetlerini de
entegre bir biçimde sağlayabilmektedirler.
 Lojistik alanındaki değişimlerle birlikte organizasyonel konulardaki gelişmeleri de
birleştirilerek, işletme yönetimine sunabilirler.
 4PL sağlayıcılar, çalıştıkları işletmelerin işlerini kısa bir süre içinde öğrenerek işletme
müşterileri için daha iyi lojistik çözümler üretirler.
 4PL işletmeleri güçlü teknolojik alt yapılarıyla başarılı bir tedarik zinciri uygulaması
meydana getirmektedirler.
2.13. E-Lojistik ve E-Lojistik Yönetimi
Sürekli olarak yeni ürün, hizmet ve bilginin üretildiği günümüz pazarlama koşullarında,
işletmeler yoğun bir rekabet altında yaşamlarını sürdürmektedirler. İşletmelerin başarılı
olabilmeleri için yeni fırsat alanları bulmaları ve bunu en hızlı şekilde kendi faaliyetlerine
uyarlayarak, müşterilerinin hizmetlerine göre şekillendirip sunmaları artık bir zorunluluktur.
Dünya Ticaret Örgütüne (WTO) göre e-ticaret; “ürün ve hizmetlerin üretim, reklam,
satış ve dağıtımlarının telekomünikasyon ağları üzerinden yapılması” olarak tanımlanmaktadır.
Teknolojinin hızlı gelişimi ile hemen hemen her alan için geleneksel ticaretten, e-ticarete
geçmek kaçınılmaz hale gelmiştir. E-ticaret, işletmeleri, tedarikçileri, müşterileri ve teknolojiyi
yakından etkilemektedir. İşletmelerin örgüt yapılarını, bilgi teknolojilerinin kullanımını, ticaret
yapı ve gerçekleşme ortamını, tedarik sürelerini, müşterilerin tutum ve isteklerini
şekillendirmektedir (Gülenç ve Karagöz, 2008: 78-79). E-ticaret noktasında sistemin güncel
76
tutulması müşteri sadakati açısından da olumlu bir durumdur. Bununda iyi bir lojistik alt
yapısıyla desteklenmesi gerekir (Ramanathan, 2010: 959). Günümüzde sadece ürünlerin akışı
değil, bilgi akışı da çok önemli hale gelmiştir. Lojistik gittikçe daha çok bilgiye bağımlı hale
gelmektedir. Bu ifade, işletmelerin lojistik ağlarının etkinlikleri açısından bilgi sistemlerinin
oynadığı anahtar rolü göstermektedir. E-ticaretin, lojistik ve tedarik zinciri yönetimindeki
etkilerinin henüz tam olarak anlaşılır durumda olmaması nedeniyle e-lojistiği kapsamlı bir
şekilde tanımlamak zordur. E-lojistik, daha fazla bilgi ve hizmetin sunulduğu, geleneksel
lojistiğin gelişmiş şeklidir. Daha açık bir anlatımla; geleneksel lojistik süreçlerinde (satın alma,
depolama, müşteri hizmetleri vb.) internet teknolojilerinin temel alındığı sistemdir. Elektronik
ticaretin gelişimi ile geleneksel lojistik kökten değişmiş, çevik ve yüksek hızlı bir lojistik
yaklaşımı gerekli hale gelmiştir. Artık müşteriler satın alma düğmesine bastıkları andan,
siparişini vermiş oldukları ürünleri teslim alma zamanına kadar kendilerine özgü, esnek ve
yüksek hızlı, hizmet devamlılığı olan teslimatlar talep etmektedirler. Elektronik ortamda
gerçekleşen alışverişler, ister nihai tüketiciye yapılsın ister işletmeler arasında yapılsın fiziki
ortamda bir nakliye ve teslimle sonuçlanır. Bu nedenle, elektronik ticaretin lojistik sektöründe
önemli bir büyüme yaratacağı açıktır (Gülenç ve Karagöz, 2008: 78-79). E lojistiğin gelecekte
işletmelerin rekabet edilebilirliği üzerinde önemli etkisi olacaktır. İşletmelerin rekabet
edilebilirlikleri bilgi teknolojileriyle ifade edilebilecektir (Karagöz, 2012: 123).
Sonuç olarak, internet teknolojisi lojistik ve tedarik zinciri yönetimi uygulamaları için
verimli çözümler sağlamaktadır. Lojistik faaliyetler içerisindeki tedarik, envanter yönetimi,
depolama, ambalajlama, ulaştırma, teslimat ve sipariş yönetimini kapsayan önemli faaliyetlere
e-ticaretin büyük bir etkisi vardır.
77
3. TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ
3.1. Dünya Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü
Tekstil-konfeksiyon sanayi, ürünlerinin temel bir tüketim malı olması, nispeten düşük
sermaye ihtiyacı, sağladığı istihdam imkanı, üretim sürecinde yaratılan katma değer ve ihracat
imkanları nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol
oynayan bir sanayi dalıdır.
Tekstil-konfeksiyon sanayi, sanayileşme sürecinin ilk başladığı sektörlerden biridir. 19.
yüzyılın ilk yarısında İngiltere, 20. yüzyılın başlarında Japonya, 1950’lerde Tayvan ve Güney
Kore sanayileşme süreçlerinin başlarında bu sanayiyi geliştirerek sermaye birikimi sağlamış,
ihracat ve üretim deneyimi edinmişlerdir. Bu yolla edinilen sermaye, bilgi birikimi ve deneyim
sermaye ve bilgi yoğun diğer sektörlerin gelişmesine de katkı sağlamıştır. Günümüzde de
tekstil-konfeksiyon sanayi sermaye sıkıntısı yaşayan, ucuz işgücüne sahip gelişmekte olan
ülkelerin ekonomik kalkınmalarında benzer bir rol oynamaktadır (Acharya ve Daly, 2004).
1950’li dönemde Almanya ve Fransa ağırlıklı tekstil sektörü olmak üzere, Avrupa’da
hızla yükselişe geçmiştir. O yıllarda özellikle Almanya’da 2-3 bin kişinin çalıştığı fabrikaların
sayısı hiç de az değildir ve tekstilde işçi olarak çalışanlar şanslı sayılmaktadır. 1970’li yıllarda
yavaş yavaş tekstilde teşvik dönemi başlamış ve tekstil üretimine ithal ikamesi mantığı ile
yaklaşılmıştır (Gürsoy, 2010: 492).
Dünyada tekstil-konfeksiyon ticaretinin gelişimi incelendiğinde 1980-1995 döneminde
dünya tekstil ticareti yılda %7 artarken, konfeksiyon ticaretinin %9,5 arttığı görülmektedir.
1980 yılında dünyanın en büyük tekstil ihracatçıları sanayileşmiş ülkeler iken, ihracatlarını
ortalama hızın oldukça üstünde arttıran Çin, Hong Kong, Taiwan, Güney Kore 1995 yılında üst
sıralara çıkmışlardır. En büyük ithalatçılar temelde gelişmiş ülkelerdir. Çin üçüncü büyük
tekstil ithalatçısı konumuna yükselmiştir. Hong Kong’un ticaret hacmindeki büyüklüğün
arkasında re-export yatmaktadır.
Konfeksiyon ihracatında ise gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler birlikte yer almaktadır.
1994 yılında Çin en büyük konfeksiyon ihracatçısı konumuna yükselmiştir. 1994 yılında
Türkiye ise dünya konfeksiyon ticaretinde %3,3 pay alarak sekizinci sırada, 1995 yılında ise
%3,9 pay alarak altıncı sırada yer almıştır. 1995 yılında ihracat teşvikleri kaldırılmıştır
(Kurumer, 2007: 13).
Üretim ağırlıkları itibariyle imalat sanayi içinde tekstil-konfeksiyon sektörleri
gelişmekte olan ülkelerde çok daha fazla paya sahiptir. Tekstil-konfeksiyon sanayi, bölgeler
arasında Asya’da en büyük paya sahiptir. Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Portekiz, Tunus ve
Türkiye’de imalat sanayi katma değeri içinde tekstil-konfeksiyon sanayi yüksek paya sahiptir.
78
En büyük tekstil-konfeksiyon üreticisi olan Çin’de, katma değer içinde tekstil-konfeksiyon
sanayinin payı, diğer sanayilerdeki daha hızlı gelişmeye bağlı olarak azalma eğilimdedir
(Öngüt, 2007: 41).
Büyük oranda işgücündeki maliyetlerin şekillendirdiği tekstil-konfeksiyon sektörü
dünya genelinde daha çok sosyal açıdan az gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin önemli bir
bölümünü oluşturmaktadır. Günümüzde Çin, Bangladeş, Hindistan, Hong Kong, Endonezya
gibi işgücü maliyetlerinin çok düşük olduğu ülkeler sektörün imalat kısmında ilk sıralarda yer
almaktadırlar. Konumu itibariyle Avrupa perakende şirketlerinin tercih sebebi olan Türkiye’nin
ise rekabet içinde olduğu segment bu ülkelerden oldukça farklıdır. Yurtiçinde kaliteli işlerin
çıkması ve maliyetlerin Avrupa imalatına nazaran çok daha düşük olması ülkemizi daha üst bir
skalaya taşımış saygın perakende şirketlerinin güvenerek iş ortamı yakaladığı bir pozisyona
gelmesini sağlamıştır.
Konfeksiyon sektörünün en büyük pazarı Amerika’dır. Amerika’yı Almanya ağırlıklı
bir piyasanın oluşturduğu Avrupa ülkeleri takip etmektedir. Avrupa ülkelerinin risk oranını
paylaştırarak ürün elde ettiği piyasada, lojistik açıdan gecikmelerin yaşanmasından dolayı
ancak 2-3 ay sonrasında raflara yerleşen uzak doğu ürünleri pazarın belli bir kısmını
oluştururken, kıtaya yakın Kuzey Afrika ülkeleri ile Türkiye pazarın diğer bir kısmını
oluşturmaktadır. Benzer dağılım Türkiye yurtiçi piyasalarında da geçerlidir. Ülkemiz
ürünlerinin
kalitesinin
yanında,
Uzakdoğu
ürününün
hızlı
değişen
modaya
ayak
uyduramamasına ve lojistik risklere karşın ülkemiz ürünleri, Avrupa’daki perakende şirketleri
için bir emniyet supabıdır.
3.1.1. Mevcut Üretim Kapasitesi
Tekstil-konfeksiyon sektörü dünyada gerek üretim sürecinde yaratılan katma değer
gerekse ihracat gelirleri içindeki yüksek payı nedeniyle ekonomik kalkınma sürecindeki birçok
ülke için önemli sektörlerden biridir.
Gelişmiş ülkelerin 18. yüzyılda gerçekleştirdikleri sanayileşme sürecine önemli katkısı
olan tekstil-konfeksiyon sanayi, günümüzde de gelişmekte olan ülkelerin ekonomik
kalkınmalarında benzer bir rol oynamaktadır. Bugün gelinen noktada dünya tekstil-konfeksiyon
sektörü 2010 yılı itibariyle yaklaşık 611 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmıştır. Yine
2009 yılı itibariyle dünya konfeksiyon harcamaları cari fiyatlarla 1,09 trilyon dolar olarak
gerçekleşmiş ve hane halkı harcanabilir gelir içinde %3,38’lik bir pay almıştır.
Nüfus ve gelir artışına bağlı olarak tekstil-konfeksiyon sektörünün temel girdisini
oluşturan elyaf tüketimi önemli oranda artış göstermiş, 1950 yılında 3,7 kg olan kişi başı
79
tüketim, 1980 yılında 6,6 kg’a 2007 yılında 10,9 kg’a yükselmiştir. 2023 yılında bu rakamın
13,2 kg’a çıkacağı öngörülmektedir (TSM, 2012: 1).
Dünya Ticaret Örgütünün 2009 uluslararası ticaret istatistikleri raporuna göre 2008 yılı
toplam dünya tekstil ihracatı 250,198 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin dünya
tekstil ihracatı içindeki payı %3,75, AB’nin ise %32’dir. Türkiye’de toplam ihracatın
%7,12’sini, AB’de toplam ihracatın %1,4’ünü tekstil ihracatı teşkil etmektedir. Dünya tekstil
ithalatının %2,1’ini Türkiye, %31,9’unu AB yapmaktadır. 2008 yılı toplam dünya konfeksiyon
ihracatı 361,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin dünya konfeksiyon ihracatı içindeki payı %3,73, AB’nin payı ise %31,1’dir.
Konfeksiyon ihracatı Türkiye toplam ihracatı içinde %10,3’lük, AB konfeksiyon ihracatı AB
toplam ihracatı içinde %1,9’luk pay oluşturmaktadır. Konfeksiyon dünya ithalatında ülkemizin
payı %0,6 iken, AB’nin payı %47,3’dür (SGM, 2010: 4).
3.1.2. Dış Ticaret
2005 yılında kotaların kalkmasıyla birlikte dünya konfeksiyon pazarında özellikle
gelişmiş ülkelerde yoğun bir fiyat rekabeti yaşanmıştır. Kötü ekonomik koşullar nedeniyle
ABD, Almanya ve Japonya gibi ülkelerde tüketicilerin satın alma kararlarında fiyatın önemi
artmıştır. Ayrıca, perakendecilerin indirime yönelik satışlarını genişletmeleri rekabeti
artırmaktadır. Süper marketler gibi geleneksel dağıtım kanalları dışındaki aktörlerin saldırgan
bir şekilde pazara girerek düşük fiyat uygulamaları rekabeti iyice kızıştırmıştır. Rusya gibi bazı
gelişmekte olan ülkelerde ise orta sınıfın büyümesi ve harcanabilir gelirlerdeki artış nedeniyle
büyüme yaşanmaktadır. 2004 yılında dünya konfeksiyon pazarı 2003 yılına göre %9,9 gibi
yüksek bir artışla 863 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren dünya
konfeksiyon pazarının %2,6-3,6 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. 2005 yılında
kotaların kalkmasından sonra dünya tekstil-konfeksiyon pazarlarındaki koşullar değişmeye
başlamıştır.
Bölgesel ticaret akımlarına bakıldığında en yüksek oranlı artışların Asya’dan Bağımsız
Devletler Topluluğu ülkelerine, Asya’dan Avrupa’ya ve Asya’dan Kuzey Amerika’ya
gerçekleştiği görülmektedir. Bu da konfeksiyon ticaretinde Asya’nın payının ciddi bir şekilde
arttığını göstermektedir. Dünya konfeksiyon ihracatında AB, Çin, Hong Kong, Türkiye,
Hindistan, Meksika ve Bangladeş ilk sıralarda bulunmaktadır. Çin, AB bir bütün olarak ele
alındığında, konfeksiyon ihracatında ikinci sırada yer almıştır. AB’yi ülkeler bazında
değerlendirdiğimizde, Çin dünyanın en büyük ihracatçısıdır. Ülkeler bazında konfeksiyon
ihracatında 2. sırada bulunan Çin 2005 yılında 74 milyar dolarlık ihracat yapmıştır. Hong Kong
ise 2005 yılında 27 milyar dolarlık ihracatıyla 3. sırada yer almıştır. 2005 yılında
80
gerçekleştirdiği 27 milyar dolarlık ihracatın 20 milyar dolarlık kısmını re-exporttan elde
etmiştir. Kalan 7 milyar dolarlık kısım ise, Hong Kong’un yerel üretimden ihracatını
göstermektedir. Türkiye, 2005 yılında dünya konfeksiyon ihracatındaki %4,3’lük pay ile Hong
Kong’dan sonra dördüncü sırada yer almıştır.
Dünya konfeksiyon ithalatında önde gelen ülkelere bakıldığında, bu ülkelerin aynı
zamanda kişi başına düşen gelirde de dünyanın önde gelen gelişmiş ülkeleri olduğu
görülmektedir. 2005 yılı itibarıyla, AB, ABD ve Japonya dünya konfeksiyon ithalatının
%80’ini gerçekleştirmişlerdir. AB ülkeleri ve ABD dünyanın en büyük tekstil-konfeksiyon
ithalatçısıdır. Bu iki pazar 2004 yılında toplam 183 milyar dolarlık tekstil-konfeksiyon ürünü
ithal ederek dünya ithalatı içinde %40’ın üzerinde paya sahip olmuştur. Özellikle nihai ürün
olan konfeksiyon ithalatında bu iki pazarın payı çok daha yüksektir. AB ülkeleri ve ABD
konfeksiyon ithalatı 142 milyar dolar ile toplam dünya konfeksiyon ithalatının %55’ini
oluşturmaktadır (Sevim ve Kuyumcu, 2007; Öngüt, 2007: 55).
2011 yılının Ocak-Mart döneminde Türk Cumhuriyetleri ülke grubu hariç, AB ülkeleri,
Eski Doğu Bloku ülkeleri, Ortadoğu ülkeleri, Afrika ülkeleri, Amerika ülkeleri, Asya ve
Okyanusya ülkeleri ile Serbest Bölgeler olarak sıralanan diğer tüm ülke gruplarına Türkiye’den
yapılan tekstil ihracatında ise %10,9 ile %49,4 arasında değişen oranlarda artışlar olmuştur.
Yılın ilk üç ayında 2 milyar dolarlık tekstil ihracatının 996,8 milyon dolarlık kısmı, diğer bir
ifade ile %50,5’lik bölümü 27 AB ülkesine yapılmış ve ihracat 2010 yılının ilk üç ayına göre
%40,1 ile yüksek oranda artmıştır (Bayraktar, 2011: 4).
3.1.2.1. AB Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü
2004 yılında, AB-25 ülkelerinin tekstil-konfeksiyon ithalatı 190 milyar dolara
ulaşmıştır. AB ülkeleri dışındaki ülkelerden olan ithalat ise 87 milyar dolardır. En çok ithalat
yapılan ülke olarak Çin ilk sırada, daha sonra ise Türkiye yer almaktadır. Çin, Hindistan gibi
ucuz emek gücüne sahip ülkeler ile Türkiye, Romanya gibi yakın ülkelerden yapılan ithalat
artmaktadır (Türkant, 2011: 27).
2009’daki ekonomik krizde oldukça düşüş yaşayan Avrupa Birliği tekstil-konfeksiyon
sektörü üretimi 2010 yılında kısmen iyileşme göstermiştir. Bu iyileşmenin sonucunda AB
ürünlerinin ihracatına yönelik talep artmış ve AB içinde de satışlar artmıştır. AB dışı ülkelere
yapılan tekstil-konfeksiyon ürünleri ihracatı %10,1, tekstil ürünlerinin satışı %16,2 ve
konfeksiyon ürünlerinin satışı %3,6 oranında artış göstermiştir. AB üyeleri arasında en büyük
tekstil ihracatçısı Almanya olup, hemen ardından İtalya takip etmektedir. AB’nin en fazla
tekstil ihracatı gerçekleştirdiği ülkelerin başında ABD, hemen ardından ise Türkiye ve Tunus
gelmektedir. Konfeksiyon sektöründe en büyük ihracatçı ülke İtalya, ikinci Almanya ve üçüncü
81
Fransa’dır. AB’de konfeksiyon sektöründe ihracatın en fazla yapıldığı ülkeler ise İsviçre,
Rusya ve ABD olmuştur.
AB içindeki tüketicinin güveni yerine geldikçe ithalatta da kayda değer artış
gözlenmiştir. Buna bağlı olarak, perakendeci ve distribütörler de stoklarını takviye etmiştir. AB
tekstil ve giyim ithalatı toplamda %7,7 artış göstererek, iç ticarette %6,1’lik ve dış ticarette
%9,5’lik bir büyüme oranına ulaşmıştır. AB dışından tekstil ithalatı %24,3 oranında artarken
giyim ithalatı daha makul bir oranda, %5 oranında artmıştır.
Tekstil alanında AB’nin en büyük tedarikçileri sırasıyla Çin, Türkiye ve Hindistan
olmuştur. Konfeksiyon sektöründe ise bu sıralamaya Bangladeş de dahildir. AB dışına yapılan
konfeksiyon ihracatının ortalama fiyatı düşerken üreticilerin yüksek katma değerli tekstil
üretimine yönelmesiyle tekstil ihracatının ortalama fiyat oranı artmıştır (İBP, 2011: 1; İTKİB,
2010: 1).
3.1.2.2. ABD Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü
ABD, dünyanın en büyük tekstil sanayilerinden birine sahiptir. Son on yıllık süreç
içerisinde işletmeler yoğun teknoloji yatırımları gerçekleştirerek üretimi ve kapasiteyi arttırarak
yeniden yapılanmaktadır. NAFTA antlaşmasının 1994 yılında yürürlüğe girmesinin ardından,
ABD'nin Meksika ve Kanada’dan ithalatı geleneksel tedarikçiler aleyhine bir artış göstermiştir.
Bu iki ülke, ABD'nin başlıca tedarikçileri durumuna gelmiştir. ABD'nin tekstil ve konfeksiyon
ithalatında Çin, Meksika ve Kanada'nın ardından üçüncü sırada yer almıştır. 1999 ve 2000
yıllarında, ABD'nin tekstil ve konfeksiyon ithalatı içerisinde, Çin'in payı 8,4 ve 9,2 milyar dolar
ile %12 düzeyinde gerçekleşirken, aynı dönemde Türkiye’nin ihracatı 1,1 ve 1,4 milyar dolar
seviyesinde olmuştur (İGEME, 2012).
2004 yılı itibariyle ABD’nin tekstil-konfeksiyon ithalatı 96 milyar dolara ulaşmıştır. En
çok ithalat yapılan ülke olarak Çin ilk sırada, daha sonra ise Meksika yer almaktadır. Çin’in bu
ülke ithalatı içindeki payı %20 olup artma eğilimini sürdürmektedir.
ABD Tekstil ve Konfeksiyon Ofisi (Otexa) verilerine göre, 2010 yılının Ocak-Kasım
döneminde ABD tarafından toplam 66,1 milyar dolar değerinde konfeksiyon ithalatı
yapılmıştır. 2009 yılının Ocak-Kasım dönemine kıyasla ithalatta %13,55’lik bir artış
kaydedilmiştir. ABD’nin en fazla ithalat yaptığı ülkelerin başında Çin, Vietnam, Endonezya,
Bangladeş, Meksika ve Hindistan gelmektedir.
ABD’nin en büyük tedarikçisi durumundaki Çin’den yapılan konfeksiyon ithalatı 2010
Ocak-Kasım döneminde %19,91 oranında artmıştır. Bu artışla Çin’den ithalat, 26,1 milyar
dolara yükselmiştir. ABD’nin ikinci büyük konfeksiyon tedarikçisi Vietnam’dan ithalat %16,58
82
artışla 5,4 milyar dolara yükselirken, üçüncü büyük tedarikçi Endonezya’dan ithalat %15,43
oranında artarak 4,1 milyar dolara yükselmiştir.
ABD’nin diğer önemli tedarikçileri Bangladeş’ten ithalatı sadece %14,76 artışla 3,6
milyar dolara, Meksika’dan konfeksiyon ithalatı %4,46 oranında artarak 3,3 milyar dolara ve
Hindistan’dan ithalatı %10,09 oranında artarak 2,9 milyar dolara yükselmiştir. Honduras’tan
ithalat %18,42 artışla 2 milyar dolara ve El Salvador’dan ithalat %26,77 artışla 1,5 milyar
dolara yükselmiştir. Pakistan’dan ithalat %14,42 oranında ve Tayland’dan ithalat %6,87
oranında artarken, Sri Lanka’dan ithalat sadece %1,08 oranında artmıştır.
2010 Ocak-Kasım döneminde ABD’nin Türkiye’den konfeksiyon ithalatı %17,56
oranında artışla 237,5 milyon dolardan 279,2 milyon dolara yükselmiştir (Türkant, 2011: 27).
ABD’nin Türkiye’den tekstil ithalatı artarken, dünyadan tekstil ithalatı da artmaktadır.
ABD Tekstil ve Konfeksiyon Ofisi (Otexa) verilerine göre, 2011 yılının Ocak-Şubat
döneminde 805,4 milyon dolar değerinde kumaş ithalatı yapılmıştır. 2010 yılının aynı
dönemine göre ithalatta %13,9 oranında artış kaydedilmiştir. ABD’nin en fazla kumaş ithalatı
yaptığı ülkelerin başında Çin, Güney Kore, Kanada, İtalya, Japonya ve Tayvan gelmektedir.
ABD’nin en büyük kumaş tedarikçisi, toplam kumaş ithalatının yaklaşık %26,5’ni
gerçekleştirdiği Çin’dir.
ABD Tekstil ve Konfeksiyon Ofisi (Otexa) verilerine göre 2011 Ocak-Şubat döneminde
ABD’nin Türkiye’den kumaş ithalatı %13,2 oranında artmış olup, 15,9 milyon dolardan 18
milyon dolara yükselmiştir. Türkiye ABD’nin 12. kumaş tedarikçisi konumundadır.
ABD’nin dünyadan kumaş ithalatı artarken, iplik ithalatı da artmaktadır. ABD Tekstil
ve Konfeksiyon Ofisi (Otexa) verilerine göre, 2011 yılının Ocak-Şubat döneminde ABD
tarafından toplam 246,6 milyon dolar değerinde iplik ithalatı yapılmıştır. 2010 yılının eş
dönemine kıyasla ithalatta %26 oranında artış kaydedilmiştir. ABD’nin en fazla iplik ithalatı
yaptığı ülkelerin başında Kanada, Meksika, Çin, Endonezya, Güney Kore, Hindistan ve
Türkiye gelmektedir.
Türkiye ABD’nin 7. iplik tedarikçisidir. Türkiye’den iplik ithalatı %36,3 oranında
artışla 10,1 milyon dolar değerine erişmiştir (Bayraktar, 2011: 38).
3.1.2.3. Uzakdoğu Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü
Çin ucuz işgücü ve devletin egemen yapısı sayesinde rekabetçilik yönünden
genişlemektedir. 2001 yılında DTÖ üyesi seçilmiştir. Çin’deki gelişme ucuz işgücü, büyüyen iç
pazar, hammadde tedariğinin kolaylığı, geniş arazi ve gelişen altyapı, önemli miktarda sermaye
akışı, merkezi ve yerel yönetimin yabancı sermayeye olumlu bakışı ve teşviki ile açıklanabilir.
83
Çin’de uygulanan sosyalist pazar ekonomisi özel teşebbüse ve yabancı sermayeye açık olan
hemen hemen her alanda devletin kontrolünün olduğu bir yapıdadır.
Çin’in dış ticaretindeki artışı orta ve daha uzun dönemde sürdürme potansiyeli
mevcuttur. Çin’in dış ticaretindeki büyüme dünya ekonomisine katkı sağlarken bundan en çok,
sermaye ve kaynak yoğun ürün ihraç eden ülkeler fayda sağlamaktadır. Çin’e benzer emek
yoğun ihracat yapan ülkeler ise bu büyümeden kaynaklanan rekabet karşısında ciddi dönüşüm
geçirmek zorundadır. Gerek nüfus artışı gerekse kırsal kesimden şehirlere aktarılan nüfus
Çin’in sanayi için ucuz işgücü arzının sürekliliğini sağlamaktadır (Öngüt, 2007: 107).
Başta düşük işgücü maliyeti ve ölçek ekonomisinden en üst düzeyde faydalanabilmesi
Çin’in diğer ülkelere karşı rekabet avantajına sahip olmasını sağlamaktadır. Küreselleşmenin
getirdiği uluslararası ticaret imkanları ve rekabet avantajı sonucunda sanayi üretiminde ve
ihracatında ciddi artışlar yaşanmaktadır. Ayrıca, Hong Kong’un 1999 yılında Çin’e katılması
da Çin’in dışa açılmasını kolaylaştıran bir başka unsur olmuştur. Japonya, G. Kore ve Tayvan
sermayesi bu ülkenin hızlı gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Bu ülkenin artan ihracatı
dünyada başta emek yoğun sektörler olmak üzere tüm imalat sanayi üzerinde hissedilmektedir.
Bu güne kadar tekstil-konfeksiyon dış ticaretinde kota uygulaması en fazla Çin ve Hindistan
ihracatını kısıtlamıştır. Çin’de tekstil-konfeksiyon üretimi doğu kıyısındaki Guangdong,
Zhejiang, Jiangsu, Shandong ve Fujian eyaletlerinde yoğunlaşmıştır. Bu eyaletlerin sektör
üretimi içindeki payı %80’in üzerindedir. İç pazarda ve ihracat pazarlarında çeşitlenmelere
bağlı olarak katma değeri daha düşük sıradan ürünlerin üretimi iç bölgelere doğru
kaydırılmaktadır (Öngüt, 2007: 106). Çin’de işçilik ücretlerinin çok düşük olması diğer ülkeleri
Çin ürünleri ile rekabet edemez duruma getirmiştir. Bu sorundan kurtulmanın bir yolu da
ithalatta asgari fiyat uygulamasına gitmektir. Fakat bunu yaparken fiyat ve kaliteyi aynı oranda
düşürmek sektörü baltalamak demektir. Bunun içinde denetim mekanizmalarının yeterli
işlemesi gerekmektedir. Çin tekstil-konfeksiyon sanayi üretiminde başta işgücü maliyeti olmak
üzere, elektrik, arsa ve inşaat giderlerinin çok düşük olması, toplam maliyetinin Türkiye’ye
oranla yaklaşık %40 oranında düşük olmasına neden olmaktadır. Bu durum Çin ile rekabet
sürecinde sıkıntı doğuracak en önemli faktördür (Dilber, 2004: 94).
Öte yandan, başta AB ve ABD pazarları olmak üzere, dünya konfeksiyon ticaretinde
önemli bir paya sahip Çin’in 2009 yılı tekstil ihracatı 60 milyar dolara, konfeksiyon ihracatı
107 milyar dolara, toplam tekstil-konfeksiyon ihracatı ise 167 milyar dolara ulaşmıştır. Çin’in
2009 yılı toplam dünya tekstil-konfeksiyon ticaretinden (mal ihracatı) aldığı pay %32
seviyesindedir. Çin’in dünya tekstil ihracatı içinde 2000 yılındaki %10,2’lik payını 2009 yılı
sonunda %28,3’e, dünya konfeksiyon ihracatında 2000 yılında %18,3 olan payını 2009 yılında
84
%34’e yükseltmiş olması sektörde giderek artan Çin hakimiyetini ortaya koymaktadır. Ancak,
yaşanan küresel çaptaki ekonomik krizden Çin’in tekstil-konfeksiyon sektörü de etkilenmiş ve
2007 yılında konfeksiyon ihracatında %21 oranında artış gerçekleşirken, 2009 yılında %11
oranında azalış yaşanmıştır. Benzer şekilde, Çin’in 2007 yılı tekstil ihracatı artışı oranı %15
iken, 2009 yılında %8 oranında azalış gerçekleşmiştir (SGM, 2010: 37).
Sonuç olarak en önemli rakibimiz Çin gerek arsa maliyetleri gerek enerji maliyetleri ve
su ile nakliye giderleri bakımından Türkiye’den çok daha avantajlı bir konumda yer almaktadır.
3.2. Türkiye Tekstil ve Konfeksiyon Sektörü
Dünya ticaretindeki küreselleşme, ticaretteki serbestleşme ve kotaların kalkacak olması
Türk tekstil-konfeksiyon sektörü için hem küresel hem de Türkiye pazarında yepyeni bir
rekabet ortamı yaratmaktadır (Karabay, 2006: 4).
Tekstil-konfeksiyon sektörü üretim sürecinde yarattığı katma değer ve ihracattaki
yüksek payı nedeniyle, birçok ülkede ekonomik kalkınma sürecinde kilit bir rol üstlenmiştir.
Sektör, aynı zamanda ülkelerin daha ileri sanayilere geçişi için yarattığı sermaye birikimi ve
yetişmiş işgücü sebebiyle de önem taşımaktadır. Bu açıdan, Türkiye gibi yoğun genç nüfusa
sahip ülkelerde, sektör önemli bir istihdam kaynağı olma özelliğine sahiptir (Yılmaz ve Safel,
2004).
1960-1970’li yıllarda ülkemizde konfeksiyon sözcüğü adeta yabancı bir kelime iken,
1980’li yıllardan itibaren sağladığı katma değer ve devletin üreticilere sağladığı avantajlar
nedeniyle özellikle İstanbul ve çevresi, İzmir, Denizli gibi illerde hızla gelişim göstermiştir
(Kurumer, 2007: 13). 1970’li yıllara kadar iç pazar için çalışan Türkiye konfeksiyon sanayisi
bu dönemden başlayarak gittikçe artan bir hızla dış pazara yönelik olarak gelişmiştir. 1980’li
yılların başında daha çok iplik, elyaf, kumaş vb. tekstil mamulleri ihracatçısı olan Türkiye,
1990’lı yıllarda daha çok konfeksiyon ürünleri ihraç etmeye başlamıştır. Türk tekstil sektörü,
1980-84 döneminde tekstil ve konfeksiyon ihracatına yönelik, 1985-99 döneminde ise
konfeksiyon ihracatına yönelik olarak büyümüş ve 1990’lı yıllarda tekstil sektörü Türkiye’nin
en büyük üretim sektörüne dönüşmüştür (Paşayev, 2008: 14). Bu sektörün bu kadar hızlı
gelişmesinin başlıca nedenleri ise şunlardır:
 Kuruluş sermayesinin düşük oluşu
 İstihdam yaratma özelliği
 Ev ekonomisine dayalı olarak gelişme olanağı olması
 Ürünlerin sağladığı katma değerin yüksek oluşu
 İlk yıllarda özellikle iç piyasa üretimlerde kalite bilinci bugünkü düzeyde değilken
problemsiz ve kolay para kazanma olanağının olması
85
 Devletin sağladığı sübvansiyonlar (yardımlar) (Katma değer vergi iadesi, ihracatı teşvik
kredileri)
Günümüze kadar geçen süreçte işletme sahipleri büyük deneyimler yaşamışlardır. Bu
deneyimler sektörde çalışanlara önemli katkılar sağlamış, sonunda önemli bir moda ve tekstil
ülkesi olan İtalya ile rekabet edebilecek düzeye ulaşılmıştır (Kurumer, 2007: 13).
Tekstil-konfeksiyon sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin uzun vadede daha doğru
planlamalarda bulunabilmeleri için tekstil ve konfeksiyon sektörüne ait teknik ayrıntılara ve
sektörün Dünya ve Türkiye’deki durumuna hakim olmaları gerekmektedir.
Tekstil-konfeksiyon sektörü, GSYİH’de, sanayi üretiminde, yatırımlarda ve ihracatta
sahip olduğu yüksek orandaki payın yanı sıra, sağladığı istihdam açısından da Türkiye’nin
lokomotif sektörlerinden birini oluşturmaktadır. Türkiye genelinde faaliyet gösteren ve %90’ı
KOBİ’lerden oluşan 35.000 ile 70.000 arasında değişen tekstil-konfeksiyon işletmesi, yaklaşık
iki milyon beş yüz bin kişiye istihdam sağlamaktadır. Büyük ölçüde ihracata dönük olarak
faaliyet gösteren sektörün 30 milyar dolar civarındaki üretim değerinin, 23 milyar dolarlık
bölümü ihraç edilmektedir (İSO, 2010: 10; Özipek ve Bora, 2010: 111).
Türkiye tekstil ve konfeksiyon sektörünün dünyadaki yerine bakıldığında (Anonim, 2010: 4);
 AB ülkelerine Tekstil ve Hazır Giyim İhracatında 2’nci
 Pamuk Üretiminde Dünya’da 7.
 Pamuk Tüketiminde Dünya’da 4.
 Elyaf Ring İplik Üretiminde Dünya’da 5.
 Openend İplik Üretiminde Dünya’da 4.
 Organik pamukta dünya lideri
olduğu görülmektedir.
Ayrıca, Ekonomi Bakanlığı verilerine göre Türk tekstil ve hazır giyim sektörü;
 Sanayi Üretimi İçinde %14
 İmalat Sanayi Üretimi İçinde %16
 İstihdam İçerisinde %11
 Toplam Sanayi İstihdamı içinde %28
 Toplam İhracat İçerisinde %19
 Toplam İthalat İçerisinde %7’ye yakın bir pay almaktadır (TSM, 2012: 1).
86
Tablo 3. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü'ne Ait Başlıca Ekonomik Göstergeler Yıllık
Endeks, Oran ve Miktarlar
Üretim Endeksi
Kapasite Kullanım
Oranı
İhracat ($ '000)
İthalat ($ '000)
Dış Ticaret Hacmi ($
'000)
Dış Ticaret Açığı /
Fazlası ($ '000)
İhracatın İthalatı
Karşılama Oranı (**)
Ücretli Çalışan Sayısı
(Kişi)
Ciro (Bin TL)
Üretim Değeri (Bin
TL)
Faktör Maliyetiyle
Katma Değer (BinTL)
2007
101,0
2008
88,9
2009
78,2
2010
88,2
2011
88,2
2012
85,6
78,7
70,8
67,6
77,3
76,6
75,3
10.804.633
5.316.839
11.323.038
5.093.383
9.559.339
4.345.440
10.932.274
6.058.596
12.926.670
6.880.125
1.923.861
811.395
16.121.472
16.416.422
13.904.778
16.990.870
19.806.795
2.735.256
5.487.794
6.229.655
5.213.899
4.873.678
6.046.545
1.112.467
203,2
222,3
220,0
180,4
187,9
237,1
402.580
373.617
323.706
-
-
-
42.479.391
40.502.125
37.369.915
-
-
-
40.588.484
38.260.550
35.013.149
-
-
7.965.731
8.136.424
7.914.867
-
-
-
İSO, 2012
(*) Yıllara ait sonuçlar Üretim Endeksi ve Kapasite Kullanım Oranı'nda sene başından başlayarak güncel veri dönemi dahil
ortalamaları gösterirken dış ticaret verilerinde kümülatif değerleri ifade etmektedir.
(**) İhracatın ithalatı karşılama oranının anlamlı olması adına ilgili oran sadece yıl bazında verilmektedir. Bu nedenle
karşılama oranının bir önceki yıla göre değişim oranları verilmemektedir.
Tablo 4. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü'ne Ait Başlıca Ekonomik Göstergeler Yıllık
Endeks, Oran ve Miktarlar
Üretim Endeksi
2007
2008
2009
2010
2011
2012
103,1
93,3
85,4
92,4
91,8
84,1
Kapasite Kullanım
Oranı
İhracat ($ '000)
77,3
73,0
68,1
75,3
76,4
76,4
11.794.828
11.503.751
9.603.289
10.617.877
11.646.516
1.915.687
İthalat ($ '000)
1.357.371
1.902.149
1.764.452
2.337.562
2.748.444
365.889
13.152.199
13.405.900
11.367.741
12.955.439
14.394.961
2.281.576
10.437.457
9.601.602
7.838.837
8.280.315
8.898.072
1.549.798
868,9
604,8
544,3
454,2
423,7
523,6
409.795
400.677
339.145
-
-
-
28.083.590
29.149.538
27.047.428
-
-
-
27.217.725
27.715.744
25.759.986
-
-
-
5.057.691
5.600.691
4.970.640
-
-
-
Dış Ticaret Hacmi
($ '000)
Dış Ticaret Açığı /
Fazlası ($ '000)
İhracatın İthalatı
Karşılama Oranı
(**)
Ücretli Çalışan
Sayısı (Kişi)
Ciro (Bin TL)
Üretim Değeri (Bin
TL)
Faktör Maliyetiyle
Katma Değer (Bin
TL)
İSO, 2012
(*) Yıllara ait sonuçlar Üretim Endeksi ve Kapasite Kullanım Oranı'nda sene başından başlayarak güncel veri dönemi dahil
ortalamaları gösterirken dış ticaret verilerinde kümülatif değerleri ifade etmektedir.
(**) İhracatın ithalatı karşılama oranının anlamlı olması adına ilgili oran sadece yıl bazında verilmektedir. Bu nedenle
karşılama oranının bir önceki yıla göre değişim oranları verilmemektedir.
87
3.2.1. Mevcut Üretim Kapasitesi
Günümüzde tekstil-konfeksiyon sektörü Türkiye imalat sanayi içinde önemli bir yere
sahiptir. İmalat sanayi içinde istihdamda, üretimde ve ihracatta birinci sıradadır. Tekstilkonfeksiyon sanayinin üretim ve ihracat içinde payı azalsa da göreceli olarak önemini
sürdürmektedir. Türkiye ekonomisi içinde tek sektörün bu ölçüde büyük paya sahip olması bu
sektördeki gelişmelerin tüm ekonomiye etki etmesine neden olacaktır. Bu nedenle bu sektörde
rekabet gücünün sürdürülebilirliği büyük önem taşımaktadır (Öngüt, 2007: 1).
Türkiye ekonomisi GSYİH, imalat sanayi ve üretimindeki oran, ihracat ve ekonomiye
sağladığı net döviz girdisi, istihdam, yatırımlar, dışa açıklık ve makro-ekonomik büyüklükler
gibi birçok açıdan incelendiğinde tekstil-konfeksiyon sektörü birinci sektör konumundadır.
Türk tekstil-konfeksiyon sektöründe üretim coğrafi olarak özellikle, Marmara, Ege ve
Akdeniz bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Üretim yoğunlaşmasının yanı sıra, sektörde alt üretim
kolları da belli bölgelerde yoğunlaşmıştır. İplik üretiminde GAP bölgesinin ağırlığı
görülmektedir. Denizli havlu, iç giyim ve ev tekstil ürünlerinde uzmanlaşmış bir bölge iken,
Gaziantep ve Kahramanmaraş iplik ve kumaş üretimi üzerinde yoğunlaşmıştır. Marmara
bölgesinde İstanbul özellikle konfeksiyonda Bursa dokuma ve ev tekstil ürünleri ile havluda
yoğunlaşmış durumdadır (Aras, 2006: 119).
Genellikle
tekstil-konfeksiyon
sektörünün
kapasite
kullanım
oranları
imalat
sanayindekinin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu oran hiç bir dönem %74’ün altına inmemiştir. En
düşük kapasite kullanım oranı 1999 yılında görülmüş, 2000 yılından itibaren tekrar artış
eğilimine geçmiştir. Konfeksiyon sektörünün 1980’li yıllardan itibaren dışa açık bir gelişme
eğilimi içinde olması nedeniyle, üretim yurtiçi talebi karşılamaktan çok, dış ticarete yönelik
olarak yapılmıştır. Bununla birlikte, üretim miktarı talebin yaklaşık olarak 4-5 katı üzerindedir
(Majidov, 2010: 175).
2004 yılı için Türk tekstil-konfeksiyon sanayinin 35 milyar dolarlık bu toplam satış
gelirinden, Türk tekstil sanayi tarafından üretilmeyip yurtdışından ithal edilen 5 milyar dolarlık
ara malı (iplik, ham bez ve kumaş) miktarı düşülürse, Türk tekstil ve konfeksiyon sanayinin
cirosu birlikte 30 milyar dolar civarındadır. Aynı yıl Türkiye’nin toplam GSYİH’nın 319
milyar dolar olduğu hatırlanırsa, tekstil-konfeksiyon sanayinin tek başına ülkemiz GSYİH’nın
hala %10’una yakın bir kısmını (%9,4’nu) sağladığı görülmektedir (Türkiye’nin GSYİH’nın
200 milyar dolar civarında olduğu 1990’lı yılların ikinci yarısında ve 2000 yılların başında bu
oran %13’lere kadar çıkmıştır). Konfeksiyon sanayindeki 28 milyar dolarlık cironun, %45’i
olan 12,6 milyar dolarlık kısmını kumaş (5,6 milyar dolarlık kısmı ithal, 7,0 milyar dolarlık
kısmı yerli), 2,8 milyar dolarlık kısmını da yardımcı malzeme ve aksesuar oluşturmaktadır.
88
Tekstil-konfeksiyon sektörünün kapasite kullanım oranları incelendiğinde ise imalat
sanayinin üzerinde bir performans izlenildiği, özellikle son yıllarda konfeksiyon sektöründeki
iş geliştirme ve verimlilik odaklı faaliyetlerin sonuçlarının gün geçtikçe alınmaya başlandığı
görülmektedir. 2004 yılı TÜİK verilerine göre, tekstil-konfeksiyon sektörünün imalat sanayi
içindeki payı, %16,3’tür. İmalat sanayi üretimi de toplam sanayi üretiminin %86,92’sini
oluşturmaktadır. Bu durumda toplam sanayi üretiminde tekstil-konfeksiyon payının %14,16
(16.3*86.92/100) olduğu görülmektedir. Mevcut veriler itibariyle, tekstil-konfeksiyon
sektörünün imalat sanayi üretiminde en yüksek payı aldığı görülmektedir. 2006 yılının Ocak –
Eylül döneminde tekstil-konfeksiyon sektörünün aldığı yatırım teşvik belgelerinin toplam
içerisindeki payı bir önceki yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında, %10,6’dan %7,9’a düştüğü
görülmektedir. Aynı dönemde, imalat sanayine verilen yatırım teşvik belgelerinin artışının
%0,2 olması da dikkat çekici başka bir noktadır.
Tekstil-konfeksiyon sektörü birlikte değerlendirildiğinde, GSYİH, imalat sanayi ve
toplam sanayi üretimindeki pay, ihracat, ekonomiye sağladığı net döviz girdisi, istihdam,
yatırımlar, dışa açıklık ve makro-ekonomik büyüklükler açısından Türkiye’nin birinci sektörü
konumundadır.
Tekstil-konfeksiyon
sanayi
ülkemiz
GSYİH’nın
yaklaşık
%10’unu
sağlamaktadır. Türkiye’nin iplik üretim kapasitesi; 2.300.000 ton kısa elyaf (pamuk ve benzeri)
iplik, 400.000 ton uzun elyaf (yün ve benzeri) iplik, 800.000 ton filament (kesiksiz) iplik,
olmak üzere toplam 3.500.000 tondur. Dokuma alanında Türkiye’deki toplam kurulu dokuma
kapasitesinin 1.350.000 ton civarında olduğu tahmin edilmektedir. Örmede ise 2.250.000
ton’luk bir kapasite söz konusudur (Anonim, 2010: 5).
Tablo 5. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü Kapasite Kullanım Oranları
Yıllar
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Yıllık Ortalama
78,7
70,8
67,6
77,3
76,6
75,3*
İSO, 2012
*İlk üç ay toplamı
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından en son açıklanan verilere göre, tekstil
ürünleri imalatında 2010 yılının Mart ayında %75,9 olarak verilen kapasite kullanım oranı,
2011 yılının Mart ayında %78,7’ye çıkmıştır. Tekstil ürünleri imalatında kapasite kullanım
oranı 2010 Mart ayına kıyasla %3,7 oranında artmıştır (Tablo 5) (Bayraktar, 2011: 9).
Tablo 6. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü Kapasite Kullanım Oranları
Yıllar
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Yıllık Ortalama
77,3
73,0
68,1
75,3
76,4
76,4*
İSO, 2012
*İlk üç ay toplamı
89
İstanbul Sanayi Odası Araştırma Şubesi'nce hazırlanan Sektörel Göstergeler
Raporları’na göre, Sanayi sektörü ve içerisinde yer alan üç ana faaliyet kolu (İmalat,
Madencilik ve Enerji) ile İmalat Sanayi altında yer 24 alt sektörü kapsamakta ve tüm bu
sektörlere ait Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Türkiye İstatistik Kurumu'nca açıklanan
Üretim Endeksi, Kapasite Kullanım Oranları, ÜFE, Dış Ticaret ve Sanayi ve Hizmet
istatistikleri verilerini yıllar itibarıyla çeşitli kırılımlarda içermektedir. Bu veriler kapsamında
konfeksiyon (giyim) eşyaları imalatında 2010 yılının Mart ayında %72,6 olarak verilen kapasite
kullanım oranı, 2011 yılının Mart ayında %78,1’e çıkmıştır. Konfeksiyon ürünleri imalatında
kapasite kullanım oranı 2010 Mart ayına kıyasla %5,5 oranında artmıştır. Ancak 2012 Mart
ayına bakıldığında, %76,5 ile kapasite kullanım oranının düştüğü görülmektedir (Tablo 6).
3.2.2. Dış Ticaret
Tekstil-konfeksiyon sektörü, GSYİH’de, sanayi üretiminde, yatırımlarda ve ihracatta
sahip olduğu yüksek orandaki payın yanı sıra, sağladığı istihdam açısından da Türkiye’nin
lokomotif sektörlerinden birini oluşturmaktadır. Türkiye genelinde faaliyet gösteren ve %90’ı
KOBİ’lerden oluşan tekstil-konfeksiyon işletmesi, yaklaşık iki milyon beş yüz bin kişiye
istihdam sağlamaktadır. Büyük ölçüde ihracata dönük olarak faaliyet gösteren sektörün üretim
değerinin büyük bir bölümü ihraç edilmektedir (İSO, 2010: 10).
Ülkemizin son beş yıl içerisinde gerçekleştirdiği tekstil-konfeksiyon, ihracatı
incelendiğinde, bu alandaki sektörel ihracatta 2010 yılında %14 oranında artış yaşandığı
görülmüştür. Tekstil ihracatı, 2010 yılında %17 artarak 9,5 milyar dolar, konfeksiyon ihracatı
2010 yılında %10 artarak 12,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir (SGM, 2010: 41).
Tablo 7. Yıllar İtibariyle Konfeksiyon Dış Ticareti (1000 Dolar)
Dış Ticaret
Hacmi (1000 Dolar)
2007
Giyim
Eşyaları
İmalat
Sanayi
Toplam
Sanayi
Türkiye
2010
2011
2012
12.955.439
14.394.961
2.281.576
235.020.008 275.439.994 206.479.771
250.833.661 309.949.191
45.710.438
262.185.344 313.333.664 228.944.333
279.655.180 350.321.607
53.146.130
277.334.464 333.990.770 243.071.034
299.427.551 375.807.133
57.223.118
13.152.199
2008
13.405.900
2009
11.367.741
İSO, 2012
Ülkemizin son beş yıl içerisinde gerçekleştirdiği tekstil, konfeksiyon ithalatı
incelendiğinde ise, 2010 yılında %40 oranında artış yaşandığı görülmüştür. Tekstil ithalatı,
2010 yılında %44 artarak 9,4 milyar dolar, konfeksiyon ithalatı 2010 yılında %34 artarak 2,5
milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir.
90
2010 yılında yaşanan %40’lık ithalat artışı TL’nin aşırı değerli olması nedeniyle
hammadde temininde ithalatın cazip hale gelmesiyle yakından ilgilidir. Tekstil ihracatının 2010
yılı itibariyle ülkelere göre dağılımı ve bir önceki yıla göre değişimi incelendiğinde, sektörel
ihracatta ilk 10 sırada yer alan tüm ülke gruplarında -Polonya hariç- artış kaydedildiği ve
Almanya’nın %17’lik artış
ile en önemli
ihraç pazarımız olmaya devam ettiği
gözlemlenmektedir. Tekstil sektörü ihracatında en önemli artışlar Rusya, Mısır ve ABD’ye
yönelik ihracatta yaşanmıştır. Sektörel ihracatın ülkelere göre dağılımı incelendiğinde ise
ihracatın ağırlıklı olarak AB ülkelerine yönelik olarak gerçekleştirildiği ancak ülkeler arası
dengeli bir dağılım olduğu, yani tek ülkeye yönelik bir bağımlılık durumunun söz konusu
olmadığı görülmektedir. Bir diğer göze çarpan gelişme ise genel olarak performans kaybı
yaşadığımız ABD’ye olan tekstil ihracatında da artış kaydedilmesidir. 2010 yılında tekstil
ithalatı 9,4 milyar dolar, konfeksiyon ithalatı ise 2,5 milyar dolar oranında gerçekleşmiştir.
Genel ihracatımızda konfeksiyonun payı 2006 yılında %13,6 düzeyindeyken, 2010
yılında söz konusu oran %10,9‘a gerilemiştir. Tekstil-konfeksiyon ihracatı toplam ihracatın
2006 yılında %23,1’ini, 2010 yılında ise %19,2’sini oluşturduğundan sektörün genel ihracat
içindeki payının düşüş eğilimi içinde bulunduğunu söylemek mümkündür.
Yıllar itibariyle, konfeksiyon ihracatımız, 1996-2000 arası dönemde sektörde ve ülkemizde
yaşanan ekonomik darboğazın da etkisiyle %9 gibi düşük bir düzeyde artmıştır. 2000-2007
yılları arasında ise sektörün ihracatında %100’den fazla artış yaşanmıştır. Son olarak, 2010
yılında 12,4 milyar dolarlık ihracat ile bir önceki yıla göre %10’luk bir artış sağlanmıştır.
Konfeksiyon ithalatımız ise 2010 yılında bir önceki yıla oranla yükselişe geçerek ve
yaklaşık %34 oranında artarak 2,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir.
Genel ithalatımız içerisinde konfeksiyon sektörünün payı 2006 yılında %0,7 düzeyindeyken,
2010 yılında söz konusu oran %1,4’e yükselmiştir. Ülkemiz konfeksiyon sektöründe üretim ve
ihracat açısından güçlü bir altyapıya sahip olduğu için, konfeksiyon ithalatı genel ithalatımız
içerisinde oldukça küçük bir paya sahiptir, ancak yıllar itibariyle ithalatın artması Uzak
Doğu’dan gerçekleşen ithalat artışı olarak değerlendirilmedir.
Tablo 8. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü Dış Ticaret Hacmi (1000 Dolar)
Yıllar
Yıllık Toplam
İSO, 2012
2007
2008
2009
2010
2011
2012
16.121.472
16.416.422
13.904.778
16.990.870
19.806.795
2.735.256*
*İlk iki ay toplamı
91
Tablo 9. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü Dış Ticaret Hacmi (1000 Dolar)
Yıllar
Yıllık Toplam
İSO, 2012
2007
2008
2009
2010
2011
13.152.199
13.405.900
11.367.741
12.955.439
14.394.961
2012
2.281.576*
*İlk iki ay toplamı
Avrupa Birliği (AB) toplam tekstil-konfeksiyon ürünleri ihracatımızın %82’sini
gerçekleştirdiğimiz en önemli bölgesel pazar olma özelliğini 2010 yılında da devam
ettirmektedir (SGM, 2010: 41-44).
Tablo 10. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü İhracat (1000 Dolar)
Yıllar
Yıllık Toplam
İSO, 2012
2007
2008
2009
2010
2011
2012
10.804.633
11.323.038
9.559.339
10.932.274
12.926.670
1.923.861*
*İlk iki ay toplamı
3.2.2.1. İhracat Oranları
Türkiye, 2009 yılı verilerine göre, dünya konfeksiyon ihracatındaki %3,7’lik payı ile 4.
büyük ihracatçı konumundadır. Ülkemiz ithalatta ise, %0,7’lik payı ile 13. sırada yer
almaktadır.
Tablo 11. Giyim Eşyaları İmalatı Sektörü İhracat (1000 Dolar)
Yıllar
Yıllık Toplam
İSO, 2012
2007
2008
2009
2010
2011
2012
11.794.828
11.503.751
9.603.289
10.617.877
11.646.516
1.915.687*
*İlk iki ay toplamı
2011 yılının Ocak-Mart döneminde Türkiye’den 2 milyar dolar değerinde tekstil ihracatı
yapılmıştır. 2010 yılının ilk üç aylık dönemine kıyasla ihracat artışı %31,2 olmuştur. Ayrıca,
sektörün ihracat artışı oransal olarak Türkiye genel ihracat artışının (%20,7) üzerindedir. Bunun
bir sonucu olarak, tekstil ihracatının genel ihracattaki payı 2010 yılının Ocak-Mart döneminde
%5,8 iken, 2011 yılının Ocak-Mart döneminde %6,3 seviyesine çıkmıştır. Benzer şekilde,
tekstil sektörünün kaydettiği yüksek ihracat artış oranının (%31,2) sanayi ihracat artış
oranından (%23,5) daha yüksek olması sonucunda, tekstil ihracatının Türkiye’nin sanayi
ürünleri ihracatı içerisindeki payı da %7 düzeyinden %7,5 düzeyine çıkmıştır (Tablo 11).
92
Tablo 12. En Fazla Konfeksiyon İhracatı Yapılan Ülkeler 2010-2012 Ocak-Aralık
İhracatı
İhracatçı Birlikleri
Tablo 13. Türkiye Tekstil ve Hammaddeleri İhracatı (En Fazla İhracat Yapılan
Ülkeler /$ Sıralı)
İhracatçı Birlikleri
Türkiye 2011 yılı itibariyle ulaştığı 16,2 milyar dolar ihracat rakamıyla dünya
konfeksiyon sektöründe 5. büyük ihracatçı ülke konumunda bulunmaktadır (Tablo 12).
93
3.2.2.2. İthalat Oranları
Tekstilde dünyadaki başlıca ithalatçılar sırasıyla, AB (27 ülke), ABD, Çin, Hong Kong,
Japonya, Vietnam ve Türkiye iken, dünya tekstil ihracatında ise yine ilk sırada yer alan AB (27
ülke)’yi takip eden ülkeler Çin, Hong Kong (ağırlıkla re-export), ABD ve Güney Kore’dir.
Türkiye, 2009 yılı verilerine göre ithalatta, konfeksiyon ihracatımızda görülen artışa
bağlı olarak, büyük ölçüde hammadde ihtiyacını karşılamaya yönelik tekstil ithalatında sürekli
artış kaydetmiş ve dünya tekstil ithalatında 7’nci sırada yer almıştır (SGM, 2010: 34).
2010 yılının Ocak-Kasım döneminde Türkiye’ye 147 farklı ülkeden 2,4 milyar dolar
değerinde konfeksiyon ithalatı yapılmıştır. 2009 onbir aylık dönemine kıyasla 2010 yılının ilk
onbir ayı içerisinde ithalat, dolar bazında %32 oranında artmıştır. Yapılan ithalatın dolar değer
üzerinde
%57’si
dokuma
konfeksiyon
mamullerinden,
%37’si
örme
konfeksiyon
mamullerinden ve %5’i diğer hazır eşyalardan oluşmaktadır (Türkant, 2011: 2).
3.3. Üretim Süreçleri
Tekstil teknolojileri, elyaf ve iplikten üretilen, genellikle esnek (bazı durumlarda esnek
olmayabilen) malzemelerin üretim teknolojileri ile bu malzemeleri şekillendirme ve mamul
hale getirmede kullanılan teknolojilerdir (TUBİTAK, 2003). Tekstil-konfeksiyon üretimi en
geniş şekliyle Şekil 23’deki gibi özetlenebilir. Bu üretim sürecinin yanı sıra daha farklı bir
süreçle dokusuz tekstil yüzeyi de elde edilebilmektedir.
Şekil 23. Tekstil ve Hazır Giyim Sanayinde Üretim Süreci (Öngüt, 2007: 7)
Bu üretim adımları (tekstilin alt sektörleri) kendi aralarında, sermaye-yoğun veya emekyoğun oluş bakımından çok büyük farklılıklar göstermektedirler. Kimyasal (insan yapısı,
sentetik ve suni) elyaf ve iplik çekimi dünyanın en sermaye yoğun sanayi sektörü olan petro
kimya sanayi içinde yer alırken; iplik, dokuma, örme ve tekstil terbiye işletmeleri dördüncü
sermaye-yoğun sanayi sektörünü oluşturmaktadırlar. Konfeksiyon ise hala emek-yoğun bir
sanayi sektörüdür (DPT, 2006: 161).
Mamul kumaş ve aksesuarlarla standart ölçülere göre belli üretim teknikleri kullanılarak
standart konfeksiyon eşyası elde edilir. Konfeksiyon imalatı sırasıyla model hazırlama, kalıp
çıkarma, pastal çizimi, kesim, dikim, temizleme, ütü ve ambalajlama üretim sürecini takip
etmektedir. Bu süreç sonunda iki boyutlu kumaşa beğenilere ve kaplanacak şekle uygun üç
94
boyutlu hacim kazandırılmaktadır. Günümüzde bilgisayar destekli tasarım, model hazırlama,
kalıp çıkarma, pastal çizimi, serim ve kesim yapılarak konfeksiyon üretimi belirli bir ölçüde
otomatize olmuştur. Ancak yine de konfeksiyon üretimi emek yoğun niteliğini sürdürmektedir
(Öngüt, 2007: 10).
Tablo 14. Tekstil Ürünleri İmalatı Sektörü Üretim Endeksi (2007=100)
Yıllar
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Yıllık Ortalama
101,0
88,9
78,2
88,2
88,2
-
İSO, 2012
3.4. Sektörün Ürünleri ve Sınıflandırması
Tekstil-konfeksiyon sektörü, hammaddenin elyaf ve ipliğe dönüşümünden, dokuma, ev
tekstili, konfeksiyon ve yüksek teknolojiye dayalı teknik tekstil ürünlerine kadar birçok ürünün
üretimine uzanan çok geniş ve çok boyutlu bir sanayi dalıdır (İSO, 2010: 9).
Tekstil-konfeksiyon sektörü, elyaf ve ipliği kullanım eşyasına dönüştürecek süreçleri
kapsayan işlemleri içermektedir. Bu tanıma göre; sektör elyaf hazırlama, iplik, dokuma, örgü,
boya, baskı, apre, kesim, dikim üretim süreçlerini kapsamaktadır. Elyaftan iplik ve mamul
kumaşa kadar olan kısım tekstil, kumaştan giyim eşyası elde edilene kadar olan süreç ise
konfeksiyon sektörünün içinde değerlendirilmektedir. Sektörün nihai kullanıma yönelik
ürünleri
çok
genel
olarak
konfeksiyon,
hazır
eşya
ve
teknik
tekstiller
olarak
gruplandırılmaktadır. Bu kapsamda çorap, kazak, gömlek, pantolon, takım elbise gibi giyim
eşyası; perde, çarşaf gibi ev tekstili, halı ve diğer tekstil yer kaplamaları; ağ, ip, kablo, taşıyıcı
tekstil bandı, branda, koruyucu bez, filtre, paraşüt, fren bezi, keçe gibi diğer tekstil ürünleri yer
almaktadır (SGM, 2010: 4).
Uluslararası ticaret açısından AB’de tekstil-konfeksiyon ürünleri, Dünya Gümrük
Örgütü’nün Armonize Sistem (Harmonized System-HS) (HS sınıflandırmasında tekstilkonfeksiyon ürünleri 50-63. fasıl içerisinde yer almaktadır.) numaralarına göre sınıflandırılıyor
ve tüm dünyada ilk 6 hane bazındaki sınıflandırmalar uyumluluk göstermektedir. Gümrük
Birliği kapsamında Türkiye ile AB arasında ise tekstil-konfeksiyon ürünlerinde ilk 10 hane
sınıflandırmaları birbirleri ile uyumludur (İSO, 2010).
Bu sınıflamalara ek olarak, ISIC Rev 2 sınıflamasına göre tekstil sektörü 321.,
konfeksiyon ise 322. kısımda gösterilmekte; Uluslararası Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC
Rev 3) göre ise tekstil sektörü 65., konfeksiyon ise 84. kısımlarda yer almaktadır. Ayrıca, ISIC
bazlı AB ülkelerinde NACE ve NAFTA üyesi ülkelerde NAICS sınıflandırması da sektörde
yaygın olarak kullanılan diğer sınıflamalardır (Öngüt, 2007: 7). Ayrıca tekstil ürünleri imalatı,
95
NACE Rev. 1.1. sınıflandırmasına göre üçlü düzeyde ise 21 alt sektörden oluşmakta olup
aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır:
17- Tekstil ürünleri imalatı
171- Tekstil elyafının hazırlanması ve eğrilmesi (Doğal ve sentetik pamuk elyafının
hazırlanması ve eğrilmesi, doğal ve sentetik yün elyafının hazırlanması ve eğrilmesi, …)
172- Dokuma (Pamuklu dokuma, yünlü dokuma, kamgarn dokuma, …)
173- Dokumanın aprelenmesi
174- Giyim eşyası dışındaki hazır tekstil ürünleri imalatı
175- Diğer tekstil ürünleri imalatı (Halı ve kilim imalatı, halat, ip, sicim imalatı, ….)
176- Trikotaj (örme) ve tığ-işi kumaş imalatı
177- Trikotaj (örme) ve tığ-işi ürünlerin imalatı (Keskin ve Dolun , 2012: 140).
Giyim sektörü NACE Rev. 1.1. sınıflandırmasına göre üçlü düzeyde 3 alt sektör, dörtlü
düzeyde ise 6 alt sektörden oluşmakta olup aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır:
18- Giyim eşyası imalatı; kürkün işlenmesi ve boyanması
181- Deri giyim eşyası imalatı
182- Diğer giyim eşyası ve aksesuarların imalatı (İş giysisi imalatı, diğer dış giyim
eşyaları imalatı, iç giyim eşyası imalatı,…)
183- Kürkün işlenmesi ve boyanması; kürk mamulleri imalatı (Keskin ve Dolun, 2012:
190).
Türkiye’de Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki KOBİ’lerde Tedarik, Üretim ve Lojistik
Faaliyetleri
3.5. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Tedarik Faaliyetleri
Sürekli değişen moda, farklı alışveriş sezonları, değişik malzemeler, farklı aksesuarlar
tekstil sektöründeki süreçleri etkileyen dış faktörlerdir. Bunun yanı sıra sürekli artan rekabet,
fiyat baskısı, ürünlerin pazara sunulma süresinde kısalma, ihracat/ithalat, karmaşık üretim
yapıları, üçüncü partilerle çalışma gibi operasyonel faktörler olup tüm bunlar tekstil sektörünün
yapısını anlatmaktadır.
Sektörde artan rekabet, karlılığın sınırlarını oldukça aşağılara çekmekte, karlı kalmak ve
karlılığını artırmak isteyen işletmeler, üretim süreçlerini mümkün olduğunca akıcı ve kısa süreli
hale getirmek durumundadırlar. Eldeki kaynakları en iyi şekilde kullanmak, tedarik ve stok
süreçlerini olabildiğince etkinleştirmek, maliyetleri en alt seviyede tutmak kısacası daha kaliteli
ürünü daha kısa sürede ve daha az maliyetle üretmek önem taşımaktadır.
96
Şekil 24. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Tedarik Zinciri (Eraslan, vd., 2008: 267)
İşletmenin tedarik süresinin kısaltılması, tasarım, satın alma, üretim ve dağıtım
sürelerinin düşürülmesi ile mümkündür. Tedarik zinciri içinde yer alan tedarikçi, üretici,
dağıtıcı, perakendeci ve son kullanıcı arasında etkin bir iletişimin sağlanması, faaliyetlerde
etkinlik, verimlilik ve performans önem kazanmıştır (Şekil 24). Yaşanan yoğun rekabet
ortamında pazar paylarını kaybetmek istemeyen üreticiler; geniş bir alana dağılan müşterilerine
daha yakın olmak, ürün teslim ve servis sürelerini daha da kısaltıp, daha iyi hizmet verebilmek
amacıyla bölgesel pazarlama ve bölgesel dağıtım merkezleri kurma yoluna gitmişlerdir. Bu tip
işletmeler üretim merkezleri dışında pazarlama, bölgesel dağıtım ve servis merkezleri ağlarına
da önem vererek üretimin dışındaki dağıtım ve servis merkezlerini de kontrol altına alma gereği
duymuşlardır.
97
Şekil 25. Konfeksiyon Tedarik Zinciri (www.fibre2fashion.com aktaran; Sardina, 2012)
Tekstil sektöründe doğrudan üretim yapan ve pazarlayan işletmeler olduğu gibi, aracı
kurumlar ile çalışan işletmelerde mevcuttur. Burada aracı kurum, üretici ile alıcı arasındaki
iletişimi sağlamakla beraber işin tüm süreçlerinden sorumludur.
Tekstil-konfeksiyon tedarik zinciri perakendeci, imalatçı ve kumaş tedarikçisinden
oluşmaktadır. Dağıtıcı işletme, ürünleri tüketiciye satar, imalatçı işletme ürünleri üreten
işletmedir ancak bazı durumlarda istenen kalite özelliklerini sağlayabilen fason işletmelere de
üretim yaptırılmaktadır. Kumaş tedarikçisi, ihtiyaç duyulan kumaşları kendisi üretebildiği gibi
başka bir işletmeden de temin edebilmektedir. Süreç, tüketici ürün satın aldığında stok
seviyesinin azalması ile başlar. Dağıtıcı işletme stokları azaldığında üretici işletmeye sipariş
verir. Üretici işletme de ihtiyacı olan kumaşları temin etmek için kumaş tedarikçisine sipariş
vermektedir. Kumaş tedarikçisi ihtiyacı olan iplik ve diğer materyalleri sipariş vermektedir
(Şekil 25).
98
Şekil 26. TZY ve Tekstil Sektörü (Erdal, 2011: 30)
Şekil 27. TZY ve Tekstil Sektörü (devamı) (Erdal, 2011: 31)
Tekstil-konfeksiyon sektöründe faaliyet gösteren üreticiler, genelde ürünlerinin
tamamını kendileri üretmemektedir. Örneğin bir gömlek üretilecek ise, bu ürünün elde
edilebilmesi için, kumaşının dokunması, boyanması, ilik açılması, düğme dikilmesi, etiket
basılması, ütülenmesi, paketlenmesi v.b gibi çok sayıda faaliyetin gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Bu işlemlerin her birinin farklı işletmelerde yapıldığı düşünüldüğünde doğru
99
ürünün ortaya çıkabilmesi ve siparişin zamanında teslim edilebilmesi için bu işletmelerin her
birinin diğeri ile iletişim kurması ve talep üzerinde beraber çalışması gerekmektedir.
İşlemlerden birinin aksaması veya bir üretim hatası diğer tüm işlemleri etkileyebilecektir. Bu
gömleğin üretimi, dört farklı işletme tarafından yapılacak ayrı üretimler sonucunda ortaya
çıkacaksa, bir üreticinin yaptığı üretim hatası veya gecikme diğerlerini etkileyebilecektir.
Ortada bir tedarik zinciri yönetimi sistemi yoksa yapılan hatalar ve bilgi eksikliği belki de
ürünün teslimatının gecikmesine veya hatalı üretilmesine sebep olacaktır.
Artan rekabet ortamında, tekstil imalatçıları bilgi teknolojilerinden yararlanarak rekabet
avantajı yaratmaya çalışmaktadır. Hızlı değişen tüketici ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için
tedarik zinciri yönetiminde hızlı yanıt (Quick Response) tanımlanmıştır. Hızlı yanıt iplik
üretiminden dağıtım faaliyetlerine kadar etkin bir tedarik zinciri yönetimi için tanımlanmış
pazarlama stratejisi olarak ifade edilmektedir. Bu strateji, hem ürün hem de bilgi akışı doğru ve
hızlı yapıldığından üretim ve dağıtım sürelerinin düşürülmesini sağlayabilir (Şekil 26-27).
Böylece değişen müşteri ihtiyacı hızlı bir şekilde yanıtlanarak müşteri memnuniyeti
sağlanabilmektedir (Karabay, 2006: 74).
Şekil 28. Tekstil Tedarik Zincirinde Mevcut Durum(Chapman, Lathon ve Peterson, 2000)
100
Tekstil ürünlerinin hammaddesi olan pamuğun üretilmesinden nihai ürün olarak
müşterilere ulaştırılmasına kadar geçen süreçte yer alan birbirlerinin tedarikçisi olan
işletmelerin oluşturduğu zincire tekstil tedarik zinciri denir. Tekstil ürünlerinin, pamuk
üretiminden başlayıp nihai müşterilerine ulaşıncaya kadar geçen aşamalardaki her bir işletme,
birbirlerinin tedarikçisi konumunda bulunmaktadır. Şekil 29’da görüldüğü gibi tekstil sektörü
içindeki tedarik zinciri, çok sayıda işlem, tedarikçi, aracı ve müşterilerden oluşmaktadır. Bu
zincir üzerinde bilgi ve fiziksel ürün akışı çok önemlidir (Barutçu, 2007: 141) .
Şekil 29. Tekstil Sektöründeki Tedarik Zinciri ile İlgili Temel Aşamalar (Barutçu, 2007:
141)
Tedarikçiler aynı zamanda üreticilerin üretimi sağlayabilmek için gerekli girdileri temin
ettikleri işletmeleri ifade etmektedir. Porter’a göre, tedarikçilerin güçlü olduğu sektörlerde
rekabet yüksek olacaktır. Doğaldır ki, tedarikçiler güçlü ise tedarik maliyetleri yüksek olacak
ve bu üretim maliyetlerine yansıyarak son mamul maliyeti ile satış fiyatı yüksek olacaktır.
İşletmeden işletmeye değişmekle beraber tekstil sektöründeki başlıca tedarikçiler,
iplikçiler, boyahaneler,
atölyeleri/ekipleri,
fason dokuma atölyeleri,
aksesuar
satıcıları,
paketleme
fason üretim yapan konfeksiyon
malzemeleri
satıcıları
ve
nakliyat
işletmeleridir. Belirtilen faktörlere göre düşünüldüğünde tekstil sektöründeki tedarikçilerin
pazarlık gücünün ve sektörü yönlendirme gücünün bulunmadığı net bir şekilde söylenebilir.
Sadece hammadde tedarikçilerinin kısmi gücünden söz edilebilir. İplikçiler, bundan birkaç yıl
öncesine kadar sektörde güçlü bir tedarikçi yapısına sahipken bugün artan ithalat ve yeni
yatırımlar sayesinde artan arz, onların bu gücünü yitirmesine sebep olmuştur. Buna göre, tekstil
101
sektöründe faaliyet gösteren çok sayıda işletme olmasından dolayı tedarikçilerinin gücü ise
kısıtlıdır. Buna göre tekstil işletmeleri tedarikçilerine karşı daha güçlü alıcılarına göre daha
zayıf bir durumda bulunmaktadır.
Tekstil ve konfeksiyon sektöründe; genellikle karşılaşılan tedarik yapısı, belli tek
merkezi olmayan üyelerin eşit seviyelerde kontrole sahip oldukları sadece satıcı ve alıcı
ilişkisindeki kontrol mekanizmalarının geçerli olduğu dağıtım merkezi olmayan özellikler
göstermektedir. Böylece tedarik zinciri felsefesinin yerleştiği sistemlerde, sistem otonom
hareket eden birbirleri arasında fiziksel taşıma ve enformasyon akışı olan bağımsız iş birimleri
tedarik zincirinde ayrı birer kar merkezi ve karar merkezi durumundadırlar.
3.6. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki Üretim Faaliyetleri
Günümüz rekabet ortamında müşteri memnuniyetini sağlamanın anahtarı, onların
ihtiyaç ve isteklerinin istenilen yer, zaman, miktar, çeşit, kalite ve en uygun maliyette
karşılanmasıdır. Bütün bu rekabet unsurlarının optimal biçimde yerine getirilmesi zorunluluğu
ise, üretim stratejisinin önemini artırmaktır (Ödeniyazov, 2006: 19).
Örgütte üretim stratejisi geliştirme sürecinde örgütün üretim bölümünün rekabet
avantajlarının bilinmesi gerekmektedir. Üretim bölümünün rekabet avantajları aşağıda Tablo
15’de görülmektedir.
Tablo 15. Üretim Bölümünün Rekabet Avantajları
Rekabet Avantajları
Bu Avantaja Sahip Olmak İçin Kullanılabilecek Yöntemler
Ürünün Hızlı Teslimi
Ürün ve Hizmetlerin Müşteriye Zamanında Teslimi
Kalite
Düşük Üretim Maliyetleri
- Çeşit esnekliği (Başka ürün
üretimine geçebilme yeteneği)
- Miktar esnekliği (Üretim
hacmini değiştirebilme yeteneği)
Yeni Ürün Geliştirme Yeteneği
Esneklik
Ürünlerin yeniden tasarımı
Yeni üretim teknolojisi
Üretim hacminin arttırılması
Atıkların azaltılması
Stokların azaltılması
Yüksek mamul stokları
Yüksek üretim
Teslim tarihlerinin gerçekçi bir şekilde belirlenmesi
Üretim siparişlerinin atölyedeki gelişiminin izlenmesi
Daha etkin bilgi sistemlerinin kullanılması
Üretim sürecinin denetlenmesi amacıyla müşterinin arzuladığı
kalite düzeyinde üretim yapılmasının sağlanması
Kullanılan üretim sürecinin değiştirilmesi
CAD/CAM kullanılması
Stok düzeylerinin düşürülmesi
Üretim kapasitesinin arttırılması
Araştırma geliştirme faaliyetlerine yatırım yapılması
Tekin, vd., 2003: 129
102
Üretim stratejisinin oluşturulması için, öncelikle üretim sisteminin yapısının
belirlenmesi ve ürün tasarımı, üretim süreçleri ve stoklarla ilgili kararların verilmesi
gerekmektedir (Tekin, vd., 2003: 129).
Üretim sürecinde tekstil yüzeyi elde etme şekilleri dokuma, örme ve dokusuz yüzeyler
olarak üçe ayrılırlar. Tekstil-konfeksiyon sektörü, elyaf ve ipliği kullanım eşyasına
dönüştürecek süreçleri kapsayan işlemleri içermektedir.
3.7. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Lojistik Faaliyetleri
Gelişen küresel rekabet koşulları işletmeleri yalnız dünya pazarında güçlü bir işletme
olarak var olmalarını değil, ayrıca uluslararası ölçekte iyi bir konum geliştirmeye
zorlamaktadır. Günümüzde bu rekabet KOBİ’lerde dahil olmak üzere işletmelerin ilgilerini
yönlendirmektedir. Rekabet artık sadece işletmelerin fabrikalarında ürettikleri arasında değil,
ayrıca fabrika çıktılarına ilave olarak paketleme, hizmetler, müşteri tavsiyeleri, teslim
düzenlemeleri, depo faaliyetleri ve diğer değer katan hizmetler arasındadır. Bu bağlamda ürün
özellikleri müşteriyi elde tutmada yeterli olmamakta, rekabet üstünlüğü sağlayacak, müşteriye
kalite ve değer kazandırmada kilit süreçlerden biri olan lojistik yönetimi uygulanmaktadır
(Seki, 2008: iv).
Küreselleşen ekonomi ve rekabet koşulları içerisinde depolama, taşıma, dağıtım,
paketleme, ambalajlama ve gümrükleme gibi birçok lojistik hizmet, hem bedel olarak yüksektir
hem de ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir. Üretim sektörü özellikleri olan bir sektördür ve
kendine özgü dinamikleri bulunmaktadır. Ürünlerin çeşitliliği ve nitelikleri bakımından söz
konusu lojistiğin de kendine özgü uygulamaları vardır. Küresel rekabet sadece üreticiler veya
satıcılar arasında değil daha geniş bir eksende onların tedarikçileri, dağıtımcıları ve lojistik
hizmet sağlayıcıları arasında cereyan etmektedir.
Gelecekte işletmelerin rekabetleri kullandıkları tedarik zincirleri arasında olacağı
düşünüldüğünde, lojistiğin rekabet silahı olarak çok zaman geçirmeden anlaşılması,
geliştirilmesi, yerinde ve doğru olarak, doğru hizmet verenlerle gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Bu rekabet yurt içinde değil ülkeler, kıtalar arası yaşanacağından küresel
düşünülmesi gerekmektedir (Salcan, 2011). Son yıllarda lojistik yönetimi kavramının daha çok
dışa yönelik stratejik bir fonksiyona dönüştüğü görülmektedir. Buna göre stratejik lojistik,
işletmeler arası ilişkileri lojistik tekniklerle düzenleyerek, rekabet avantajı elde etmek olarak
kabul edilmelidir. Etkin bir lojistik yönetiminin işletmeler için maliyet düşürücü, üretim
arttırıcı, kalite yükseltici, müşteri memnuniyeti arttırıcı, dolayısıyla da payını büyütme ve
rekabet gücünü arttırma etkisi sağlayacağı açıktır (Şekil 30) (Babacan, 2003: 10).
103
Şekil 30. Üretim, Lojistik ve Pazarlamanın Ortak Faaliyetleri (Ballou, 1999: 67)
Lojistik alanındaki hızlı gelişme işletmeleri, bütün sanayi dallarında enerjilerini en iyi
bildikleri işi yapmaya zorlamaktadır. Tekstil-konfeksiyon işletmeleri de pazarda yaşanan
kıyasıya rekabetten dolayı daha fazla dış kaynaktan yararlanma yoluna gitmektedirler.
Bunlardan bir tanesi de lojistik hizmet sağlayıcı işletmelerle uzun dönemli işbirliği yapmaktır.
Ülkemizde uluslararası çapta yüzlerce lojistik işletmesi faaliyet göstermektedir. Lojistik hizmet
sağlayıcı işletme belirlenirken, seçim sürecinde doğru ve sağlıklı adımların atılması
gerekmektedir. Lojistik işletmelerinden hizmet içerikleri ve fiyat teklifleri alındığında, dikkatli
bir şekilde hareket edilmelidir. Sözleşmenin kapsamı, sorumlulukların çerçevesi, karşılıklı
yükümlülükler ve taahhütler açık bir şekilde dile getirilmelidir. İstekler ve talepler hizmet
sözleşmesi yapılmadan gündeme getirilmeli, maliyet-zaman planlaması buna göre yapılmalıdır.
Öncelikle karar verilmesi gereken alanların başında, en düşük fiyatla sağlanan hizmetin mi
yoksa profesyonel bir hizmetin mi istendiği gelmektedir. Sadece fiyat endeksli hareket
edilmesi, rekabette kısa süreli avantaj sağlar gibi görünmekte, uzun dönemde ise pürüzler
ortaya çıkabilmektedir (Erdal, 2004).
Çoğunlukla KOBİ’lerden oluşan konfeksiyon sektörünün tamamına yakın bölümünde
lojistik hizmetlerinde dış kaynak kullanılmaktadır. Bununla beraber çok fazla olmamakla
beraber lojistik süreçlerini kendi yöneten ve antreposu bulunan işletmelerde bulunmaktadır.
Ancak genel eğilim lojistik hizmeti alınması yönündedir.
Konfeksiyon sektörü ihracat taşımalarında daha çok kara-deniz ve hava yollarını
kullanmaktadır. Kısa zamanlı siparişlerde havayolu, uzak pazarlar için denizyolu, yakın ve
komşu ülke pazarları için ise daha çok karayolu taşımacılığı tercih edilmektedir. Konfeksiyon
sektöründe Türkiye dünyanın hemen hemen bütün ülkelerine ihracat yapmaktadır. Türk
konfeksiyon sektörünün rekabet üstünlüğünü koruması ve arttırabilmesi için lojistik sektörü
104
çok önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, yeni hedeflenen pazarlara girişte lojistik altyapının
var olması da sektörün pazar geliştirme faaliyetlerinde büyük önem taşımaktadır (Tanrıverdi,
2012: 2). Bu özelliklerin yanı sıra tekstil ve konfeksiyon sektöründe lojistik sistemden kaynaklı
bazı problemlerde vardır. Bunlar (Seki, 2008: 177):
 Depo yerleşim problemi
 Envanter yönetimi problemi
 Kaynakların aktif kullanılamaması problemi
 Depo kapasite problemi
 Kurum içi ve kurumlar arası entegrasyon problemi
 Müşteri taleplerindeki homojen olmayan dağılım
 Dağıtım ağının optimize edilememesi
 Lojistik faaliyetlerde kullanılan iş gücünün eğitim ihtiyacı
 Performans ölçümlerinde standartların oluşturulmaması
 Ulaştırma sisteminden kaynaklı problemler
 Yasal düzenleme eksiklikleri
 Bilgi-işleme teknolojileri eksikliğinden kaynaklanan problemler şeklinde sayılabilir.
Özellikle ABD ve Avrupa’da tekstille lojistik çok sıkı bir işbirliği içerisindedir. Birçok
büyük işletme, dünyanın değişik yerlerinde üretim yaparak, ürünlerin anında bütün
mağazalarına zaman kayıpsız olarak ulaştırmaktadır. Bu da işletmelerin lojistik ayaklarının ne
kadar güçlü olduğunun bir göstergesidir. Dolayısıyla bu da başarısına ve maliyetlerine olumlu
yansımaktadır. Yurtdışında olduğu gibi Türkiye’de de tekstil ve lojistik işletmelerinin ortak
çalışmaları ve planlı hareketi ile en önemli beklenti olan hızlı teslimat sağlanmış olacaktır. Bu
süreçte yurtdışındaki işletmeleri kalitemize inandırarak ürünü artık depolara değil de, direkt
mağazalara teslim etmemiz sağlanmış olacaktır. Yurt içindeki tekstil işletmelerinin
lojistikçilerden beklentileri ise; ütü, kalite kontrol, tamir, barkod ambalaj, paketleme ve
ürünlerin onayına kadar olan tüm sürecin lojistikçiler tarafından gerçekleştirilmesidir. Tekstil
konfeksiyon işletmelerinin yapacağı tek şey üretime odaklanmak olmalıdır. Üretim sonrası
hizmetlerin tek bir yerden ve bir elden yapılmasının teslim sürecinde bir hafta daha
kazandıracaktır. Bu da tekstil ve konfeksiyonda çok ciddi bir kazançtır (Beritan, 2006: 97).
Sektördeki dağıtım kanallarının yapısı da mevcut rekabeti etkilemektedir. Ulusal
sektördeki tekstil işletmelerinin çok az bir kısmı kendi yurt içi dağıtım kanallarını kurmuş
bulunmaktadırlar. Bu durum araştırma sonuçlarını da destekler niteliktedir. (İşletmelerin
%48,5’i ürünlerini dış kaynak kullanarak dağıtmaktadır.) Kendi dağıtım kanallarını kuran
işletmeler, bu sayede en yüksek yurt içi satışları ve en yüksek yurtiçi satış karlılıklarını
105
ellerinde tutmaktadırlar. Yurt dışı pazarlama-satış ağına sahip bir iki ulusal işletmeden söz
etmek mümkündür. Ancak uluslararası pazarda şuan Uzakdoğulu işletmeler bunun önemini
kavramış durumdadırlar. Türkiye elindeki en güçlü rekabet silahını görmezlikten gelmektedir.
Şu an Avrupa'da yerleşik birçok Çin merkezli pazarlama-satış işletmeleri bulunmaktadır. Bu
noktada işletmeler kendilerinin ve/veya başka işletmelerle ortak dağıtım kanallarını kurmak
durumundadır.
Dünya tekstil ve konfeksiyon sektöründeki önemli aktörlerden biri olan Türkiye,
konfeksiyon sektöründe güçlü rakipler ile mücadele etmektedir. Emek yoğun bir sektör olan
tekstil ve konfeksiyon sektöründe, başta işçilik ücretleri olmak üzere üretim maliyetlerindeki
yükseklikler, Türkiye’yi Çin, Güney Kore ve Hindistan’a karşı dezavantajlı duruma
getirmektedir. Diğer birçok sektörde olduğu gibi konfeksiyon ve lojistik sektörlerinin,
küreselleşme ile tetiklenen maliyetlerin azaltılması konusunda daha etkili çözümler
üretebilmesi için stratejik olarak birlikte hareket etmeleri ve sahip olunan know -how ile sinerji
yaratmaları gerekmektedir.
106
4. REKABET VE TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ REKABET ANALİZİ
4.1. Rekabet Kavramı
Küreselleşen dünyada kalkınma, iç dinamikler kadar dış dinamiklerinde belirlediği bir
olgudur. Gelişmiş veya gelişmekte olan ekonomiler için rekabetçi üstünlük yaratmak iktisat ve
kalkınma politikalarının önemli bir konusu olarak kalmaya devam etmektedir. Rekabet
gücünün geliştirilmesi; ülkenin yaşam standartlarının iyileşmesi, üretim verimliliğinin artması
ve istihdamın yükseltilmesi için bir ön koşuldur (Adıgüzel, 2011: 1).
Rekabet, özellikle günümüzde çok önemli fonksiyonları içerdiğinden önemli bir çalışma
alanını oluşturmaktadır. Ülke, işletme, grup ve bireysel açıdan temelde yeteneksel olarak bir
gelişmeyi gerektirmektedir. Rekabetin içerdiği fonksiyonların işlerlik kazanması toplumsal
gelişmenin itici gücünü oluşturmaktadır (Güleş ve Arıcıoğlu, 2005).
Rekabet kavramı; ülke, işletme, grup veya bireysel açıdan amaç farklılıkları nedeniyle
farklı şekillerde algılanan, farklı yetenekleri gerektiren ve öncelikli konumda olan bir vurguyu
temsil etmektedir. Söz konusu kavramın, özellikle işletmeler açısından taşıdığı önemin büyük
olması çeşitli yeteneklerin işletme bünyesinde oluşturulmasını gerektirmektedir. Değişim
olgusunun yoğunluğunun ve işletmelere olan etkilerinin her gün daha da fazla hissedildiği
günümüzde, rekabetçi örgütsel yeteneklerin çeşitli düzeylerde sağlanması giderek daha da
önemli konuma gelmektedir. Ayrıca, rekabet kavramının temel fonksiyonlarını yerine getirerek
toplumsal hayata sağladığı çeşitli yararlar kavramın önemini arttırmaktadır.
Çağımızda ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik alanlarda meydana gelen
değişmeler rekabetin şekil ve boyutunu önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu ortamda faaliyetlerini
yerine getirmekte olan işletmelerin başarısı, rekabetçi yeteneklerini geliştirerek tüketicilerin
artan ve giderek sınırsızlaşan istek ve beklentilerini ekonomik bir şekilde karşılamalarına bağlı
kalmaktadır. Bu koşulun sağlanması, işletmelerin faaliyetlerini etkin şekilde yerine
getirmelerine, pazar paylarını koruyabilmelerine, arttırabilmelerine ve yeni pazarlara
açılabilmelerine, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanabilmelerine ve yönetebilmelerine bağlı
kalmaktadır (Güleş ve Arıcıoğlu, 2005: 55).
Rekabetin doğasını ve onun asıl dinamiklerini anlamak için, rekabeti farklı türlere
ayırmak ve tanımlamak yeterli değildir. Rekabet sürecinin yönlerinin de göz önünde tutulması
gerekmektedir. Rekabet süreci olarak adlandırılan ve üç yönü bulunan bu süreç, endüstriyel
seviyede gözlenebilen davranış örnekleri ve yapıları için düşünülmektedir. Bu üç yön, 1)
işletmeler içerisinde gelişen rekabet düşüncesi ve yorumu, 2) işletmenin etkileri, işletmenin
rakiplerini doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği onun rekabetçi hareketleri ve 3) rakipler
arasındaki birbirlerini etkilemedir (Şekil 31).
107
Şekil 31. Rekabet Süreci (Bengisson, 1998: 25)
Bu süreçler, rekabetin fark edilmesinde, işletme faaliyetlerini anlamaya temel olması
açısından önemlidir. İşletmeler tarafından gerçekleştirilen rekabet hareketlerinin, rekabet
deneyiminin ve bu sürecin farkında olmak, rekabetin anlamının inşasında önemlidir.
Faaliyetler, büyük faktörlere bağlıdır ve kişisel ölçüler, içsel ve dışsal olarak farklı
yorumlanabilir. Bu nedenle kişisel rekabet hareketlerini anlamak için, hem işletmenin farkında
olması hem de onun rakiplerini göz önünde bulundurması gerekir.
Bu yönde rekabet işletmeler arasında, inovasyonu ve müşteri memnuniyetini artırmayı
teşvik eden, maliyetler üzerinde etkili bir baskı unsuru oluşturan ve kaynakların optimal tahsisi
için en iyi yoldur.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 13 Aralık 1994 tarihinde
yürürlüğe girmesiyle Devlet, hem Anayasa’nın kendine verdiği sorumluluğu yerine getirme
hem de ülkemizin modern dünyanın parçası olma yolundaki bir eksikliği ortadan kaldırma
konusunda önemli bir adım atmıştır. 4054 sayılı Kanun aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa
Birliği ile ilişkileri bakımından da önemli bir kilometre taşını oluşturmuştur (Rekabet Kurumu,
2012: 10).
4.1.1. Rekabet ve Rekabet Gücü Kavramları
Günümüzde küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin de etkisiyle literatürde en çok söz
edilen kavramların başında rekabet ve rekabet gücü gelmektedir. Rekabet, beraberinde rekabet
gücü olgusunu doğurmaktadır. Bir işletmenin rekabet gücü, müşteriler tarafından işletmenin
ürettiği ürünlerin, alternatif ürünler karşısında tercih edilmesini, istikrarlı ve sürekli bir şekilde
sağlayabilme yeteneğinin göstergesi olarak ifade edilebilmektedir. Rekabet ve rekabet gücü
kavramı ile ilgili bazı tanımlamalar ise şu şekildedir:
Rekabet, ürünlerin kim tarafından, ne miktarda üretileceği ve hangi ticari koşullarda
hangi fiyattan pazarlanacağının piyasa koşullarında belirlenmesini sağlamaya yönelik olmak
108
üzere, birimlerin ekonomik kararlarını bağımsız olarak alabilmeleri olgusunu içeren ekonomik
yarış olarak ifade edilmektedir.
Rekabet gücü ise, daha fazla miktarda ve daha yüksek kalitede ürün ve hizmet üretip,
satışının gerçekleştirilmesi olarak ifade edilmektedir (Ayber, 2003). Diğer bir tanımla, rekabet
gücü, dünya kalitesinde ürün üretip, dünya için geçerli fiyatlar üzerinden dünya pazarlarına
satabilme yeteneğidir (Uzay, 2005).
Rekabet gücü tek bir boyuttan öte, çok boyutlu bir kavramdır. Bir ülkenin uluslararası
alanda rekabet gücünün yüksek olması, o ülkenin dünyadaki ekonomik ve ticari pozisyonu
bakımından oldukça büyük önem taşımaktadır. Ürün tasarımlarında, yönetim ve pazarlama
tekniklerinde, üretim teknik ve sosyal organizasyonunda ve finansal alanda gerçekleşen
yenilikler, ülkelerin dış dünya ile olan ilişkilerini önemli ölçüde etkilemiştir. Yeni küresel
ekonomik düzen, gelişmekte olan ülkelere artık sadece ucuz işgücü ve esnek kur ayarlamaları
ile rekabet etme olanağı tanımamaktadır (Şenyılmaz, 2003).
Rekabet gücü kavramı genel olarak işletme, endüstri ve ulusal (daha sık kullanılan
şekliyle uluslararası) olmak üzere, üç farklı düzeyde ele alınmakta ve tanımlanmaktadır.
Ülkeler, uluslararası pazarlarda işletmeleri ile rekabet etmektedir. Günümüzde ülkelerin
uzun dönem rekabetçiliği, mevcut ürünlerinin performansına değil işletmelerin yeni ürün
geliştirmek ve yeni pazarlara girmek için temel olacak kritik kaynakları belirleme, oluşturma,
yönetme, geliştirme ve kullanma kabiliyetine bağlıdır. İşletme ve endüstri düzeyinde rekabet
gücü genel olarak işletmenin rekabet etme, büyüme ve karlılık konusundaki performansını
ifade etmek için kullanılır. Performansın yüksek olması, işletmenin açık piyasa kurallarına
uygun bir şekilde (fiyat, kalite vb. açılarından) istikrarlı ve karlı olarak üretim yapması ve daha
büyük bir pazar payı elde etme konusunda başarılı olması anlamına gelmektedir. İşletmelerin
rekabet gücü; dinamik yapılarına, yatırım kapasitelerine, Ar-Ge çalışmalarına ve kullandıkları
teknolojilerin uygunluğuna bağlı olarak yenilik yaratma kapasitelerine doğrudan bağlıdır.
Ancak bir ülkenin rekabet gücü, tek tek işletmelerin toplam rekabet gücünden daha farklı bir
durumu ifade etmektedir. Ülke düzeyindeki rekabet gücü kavramı ile işletme ve endüstri
düzeyindeki rekabet gücü kavramı birbirinden farklıdır. Ayrıca bir ülkenin rekabet gücü onun
sahip olduğu statik faktör donanımı ile kısıtlı değildir. Çağımızda ülkelerin uzun vadeli
“yapısal rekabet gücü”‘nü belirleyen stratejik faktörlerin; emek, sermaye ve doğal
kaynaklardaki zenginliklerden öte, işletme ve endüstrilerin kaynak ve yeteneklerinin yanı sıra
ülkenin; teknoloji düzeyi ve altyapısı, teknoloji üretme ve yenilik yaratma kapasitesi, fiziksel
ve kurumsal altyapısının kalitesi, beşeri sermayenin gelişmişliği ve diğer makro rekabet
109
faktörleri olduğu genel kabul görmektedir (Bradford, 1994, Bruno and Tyebjee, 1982, aktaran,
Adıgüzel, 2011: 2).
Bir ekonomideki rekabet gücü onun sınırları içindeki işletmelerin rekabet gücüne
bağlıdır. Bu nedenle rekabet gücü kavramı en iyi işletme seviyesinde anlaşılabilmektedir. En
basit terimle kar edemeyen bir işletme rekabet de edemeyecektir.
21. yüzyılda ekonomik, sosyal ve teknolojik alanda meydana gelen gelişmeler, ülkeler
arası sınırları ortadan kaldırarak, pazarların küreselleşmesine, uluslararası rekabetin de biçimsel
ve boyutsal olarak değişmesine yol açmıştır. Önceki dönemlerde işletmeler uluslararası
rekabete hangi ölçekte gireceklerini büyük ölçüde kendileri belirlemekteydi. İç pazarı yeterli
bulan çoğu işletme, uluslararası pazarlara açılmayı planlamazken, bu günün ortamında;
korumacılığın azalması, ekonomilerin liberalleşmesi ve uluslararası ticaretin yaygınlaşması
sonucu işletmelerin bu tür bir tercih yapma olanağı kalmamıştır. Günümüzde artık işletmeler
sadece iyi organize olmuş, geniş pazarlara yayılmış, stratejileri iyi tespit edilmiş işletmelerle
karşı karşıya değildir. İletişimin, taşımacılığın sınır tanımadığı, dünyanın küçüldüğü
günümüzde, herhangi bir ülkeden çıkacak küçük ölçekli işletmelerde bile yeni malzemeler ve
ürünleri pazara sunarak pazardaki rekabet yapısını değiştirebilmektedir (Tekin, vd., 2003: 323).
İşletmeler, amaçlarına ulaşmak için sürekli bir rekabetçi ortam içinde hareket etmekte
ve amaçlarına ulaşmak içinse rekabet güçlerinin rakiplerine göre yüksek olması en önemli
faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda genelde rekabet gücünün ve özelde ise
küresel rekabet gücünün, işletmeler açısından ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu
görülmektedir. Rekabet gücünün tanımlanması, rekabet gücünü etkileyen faktörlerin ortaya
çıkarılması, rekabet gücünün ölçümlenmesi, hem mikroekonomi (işletme-endüstri) düzeyinde,
hem de makroekonomi (ülkeler) düzeyinde önemi hızla artan bir yapıdadır (Sarıdoğan, 2010:
7).
Rekabet gücü, işletmelere pazardaki rakiplerine göre farklı bir konum kazanma, ihracata
yönelme ve yüksek performans elde etme olanağı sağlamaktadır. İhracat işletmesinin rekabet
gücü, güçlü ve zayıf yönleri, pazarlama stratejilerinin benimsenmesi açısından son derece
önemli bulunmaktadır (Demir ve Atalay, 2000: 14).
110
REKABETÇİ GELİŞMENİN AŞAMALARI ve REKABET GÜCÜNÜN KAYNAĞI
REKABETÇİ GELİŞMENİN AŞAMALARI
1) FAKTÖR - ODAKLI
BÜYÜYEN EKONOMİ
2) YATIRIM - ODAKLI
BÜYÜYEN EKONOMİ
3) İNOVASYON - ODAKLI
BÜYÜYEN EKONOMİ
REKABET GÜCÜNÜN KAYNAĞI ETKİNLİK
GİRDİ MALİYETİ
ETKİNLİK
RAKİPSİZ DEĞER
(unique value)
ÜRETME
Şekil 32.Rekabetçi Gelişmenin Aşamaları ve Rekabet Gücünün Kaynağı(Porter, 1990: 57)
Günümüz küresel rekabet ortamında rekabet üstünlüğü elde etmek isteyen işletmelerin
mevcut ve potansiyel pazarları çok iyi bir şekilde analiz ederek, tüketicilerin ihtiyaç ve
isteklerinin neler olduğunu ve Şekil 32’de belirtildiği gibi bunları en etkin ve verimli bir şekilde
karşılayabilmek için kurumsal ve teknolojik uyarlamalar yapmaları gerekmektedir. Buraya
kadar yapılan açıklamalar özetlenecek olursa günümüz rekabet ortamında işletmelerin
faaliyetlerini etkileyen ve bundan dolayı dikkate almaları gerekli olan faktörler; müşteri
beklentilerinin değişmesi, dağıtım kanallarının değişmesi, rakiplerin stratejilerinin değişmesi ve
teknolojinin değişmesidir (Tekin, vd., 2003: 323). Bu bağlamda işletmelerin gerek ulusal
gerekse uluslararası alanda rekabet üstünlüğü elde etmeleri tüketicilerin artan ve giderek
sınırsızlaşan ihtiyaç ve isteklerini rakiplerinden farklı ve ekonomik bir şekilde karşılamalarına,
hatta bizzat ihtiyaç ve isteklerini yönlendirebilmelerine bağlıdır. Bu durum ise işletmeleri; hızlı,
esnek, yenilikçi, yaratıcı ve küresel olmaya zorlamaktadır.
4.1.2. Rekabet Gücünü Belirleyen Faktörler
Küreselleşmeyle birlikte ekonomik sınırların büyük ölçüde ortadan kalktığı uluslararası
pazarlarda, başarının en önemli koşulu rekabet gücü olmaktadır.
Rekabetçi yeteneklerin geliştirilmesi, toplumsal ve ekonomik açıdan önemli bir olgudur.
Rekabetin arzu edilir bir durum olduğu genel olarak benimsenen bir ilkedir. Rekabet; maliyet
etkinliğini, düşük fiyatları ve yeniliği sağlamaya eğilimli önemli bir işlevi yerine getirmektedir.
Dolayısıyla, rekabetçi piyasalar, rekabetçi olmayanlarla kıyaslandığında daha yüksek düzeyde
bir tüketici refahına yol açma eğiliminde bulunmaktadır. Bu açılardan bakıldığında, rekabetin
sosyal ve ekonomik yönde sağladığı katkılar göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir (Ayber,
2003).
111
Üretim faktörleri, rekabetin temel girdileridir ve arazi, işgücü, sermaye, fiziksel altyapı,
ticari ya da idari altyapı, doğal kaynaklar ve bilimsel bilgiyi kapsar. Rekabet üstünlüğü kavramı
normalde girdilerin maliyetine ve mevcudiyetine değinir. Sağlam yollar ve limanlar ya da
üniversite eğitimi almış kadro gibi genel amaçlı girdiler bir rekabet dezavantajından kaçınmak
açısından gereklidir. Ancak konumsal üstünlük elde etmek açısından artık yeterli değildir.
Aksine, bir coğrafi konumun verimlilik rekabeti üstünlükleri, yüksek kaliteli girdilerden ve
özellikle belirli sektörlerin ihtiyaçlarına uyarlanmış beceri havuzu, uygulamalı teknoloji,
fiziksel altyapı, mevzuat rejimleri, yasal süreçler, enformasyon ve sermaye kaynakları gibi
uzmanlaşmış girdilerden doğar (Porter, 2010: 357).
Bir işletmenin rekabet gücü, ürettiği ürünlerin, diğer işletmelerin ürünleriyle, kalite,
fiyat ve müşteri memnuniyeti bakımından yarışabilecek düzeyde olmasını ifade etmektedir.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda işletmelerin dünya ekonomisinde daha fazla söz sahibi
olabilmeleri için küresel pazarlardaki paylarını arttırmaya yönelik mücadeleleri giderek
artmaktadır. Buda rekabeti artırmakta ve kaçınılmaz yapmaktadır (Güzelcik, 1999).
Tablo 16. İşletmeler İçin Yeni Rekabet Çevresi
Rekabet Unsurları
Üretim
Eski Çevre
Kapasite yönetimi
Ucuz işçilik
Termin içinde üretim
Maliyetlere göre fiyat
Parti üretimi
Pazarlama
Toptancılara ulaşım
Toptancı ve acenteler kanalı
Katalog ve mağaza zincirleri
Aracı memnuniyeti
Rekabet
Katma Değer
Tek başına
Bilgiyi sakla
Fiyat rekabeti
Ucuz emekle ürün ihracı
Müşteride fiyat memnuniyeti
Yeni Çevre
Verimlilik yönetimi
Teknoloji kullanımı
Ar-Ge ve Ür-Ge
Yenilikçilik ve yaratıcılık yeteneği
Küçük ve esnek parti üretimi
Ürün kalitesi
Hızlı üretim
İç tedarikte etkinlik
Pazar bilgilerine ulaşım
Pazarlama zincirlerinde yer alma
Perakendecilik kanalı
Dağıtım kanallarının karşılıklı
kullanımı
Müşteri memnuniyeti
Ortaklar-işbirlikleri
Bilgiyi paylaş
Kalite rekabeti
Yaratıcılık ve kalite ile değer ihracı
Müşteriyi yönlendirme
Müşteride kalite ve zevk tatmini
DPT, 2007
Yaşanan dönüşümlerle beraber işletmelerin rekabet gücünü belirleyen etkenlerin sayısı
artmış ve daha karmaşık hale gelmiştir. İşletmelerin rekabet gücünü belirleyen pek çok etken
bulunmaktadır. İşletmelerde rekabet gücünün geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması
112
açısından önemli olan başlıca faktörler; üretim maliyeti, teknoloji ve Ar-Ge faaliyetleri, kalite
ve standartlara uygunluk, reel kurlar, birim ücretler ve işgücü maliyetleri, verimlilik ve maliyet
göstergeleri, enerji maliyetleri, vergi maliyetleri, nitelikli işgücü, pazar payı, ürün kalitesi ve
çeşitliliğinin arttırılması, diğer faktörler olmak üzere ifade edilebilmektedir. Bu rekabet gücünü
belirleyen etkenleri işletme içi etkenler ve işletme dışı etkenler olmak üzere iki ana kategoride
toplamak mümkündür (Kayabaşı, 2010; Atik, 2005; Aktan, 2004; Aktan ve Vural, 2004: 9).
İşletme içi etkenler arasında işletmenin ürettiği ürünlerin kalitesi, maliyeti ve fiyatı öne
çıkmaktadır (Şekil 33). Bunların haricinde verimlilik, karlılık, kullanılan bilgi teknolojisi,
organizasyon ve yönetim yapısı, kaynakların etkin kullanımı, yenilikçilik ve yaratıcılık gibi
faktörler de rekabet gücünü belirleyen işletme içi diğer etkenler arasında yer almaktadır.
Rekabet gücünü belirleyen işletme dışı başlıca etkenler olarak işletmenin faaliyette bulunduğu
sektördeki rekabet yoğunluğu, sektördeki ölçek ekonomileri, işgücünün verimliliği, kapasite
kullanım oranı, sermaye piyasalarındaki finansman koşulları sayılabilir. Devletin ekonomideki
yeri, ülke içi ekonomik istikrar, ülkenin doğal kaynakları, mali piyasaların gelişmişlik düzeyi
gibi faktörler de işletme dışı etkenler arasında ön plana çıkmaktadır (Aktan, 2004: 6).
Bir ülkedeki rekabet edilebilirliğin başlıca göstergeleri arasında teknolojik gelişme ve
beraberinde ihracatta teknoloji yoğun ürün bileşiminin yoğunluğu, Ar-Ge harcamaları ve bu
Ar-Ge araştırmalarını uygulayabilen büyük ölçekli işletmelerin çokluğu sayılabilir. Uluslararası
fiyat rekabetini belirleyen unsurlar da reel kurlar, nispi pozisyon gelişmeleri, birim ücretler ve
ihracat kar marjları sayılabilir. Yapısal yönden rekabette verimlilik ve makro ekonomik
performans rekabet edebilirliğin göstergeleri arasında sayılabilmektedir.
Şekil 33. Uluslararası Rekabet Gücünü Etkileyen İşletme İçi Etkenler (Aktan ve Vural,
2004: 23)
113
Rekabet gücünü belirleyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Şekil
33’de belirtilmiştir. Rekabet gücünü belirlemede, temel faktör konumunda üretim maliyetleri
bulunmaktadır. İşletmelerin performans düzeylerini arttırması ve pazarda rekabet edebilmesi
için kabul edilebilir bir maliyet düzeyinde faaliyet göstermeleri gerekmektedir. Bunun koşulu
ise, üretim maliyetlerini azaltacak yaklaşım ve yöntemlerin seçilmesi ve uygulanmasından
geçmektedir. Başarılı bir şekilde gerçekleştirilen yönetsel yaklaşımlar, üretim maliyetlerini
izleme ve önleme ile önemli avantajlar sağlayabilecektir. Azalan maliyetlerle, işletmeler fiyat
avantajı vasıtasıyla pazarda konumlarını daha güçlü hale getirmiş olacaklardır. Üretim
maliyetleri içerisinde hammadde ve malzemeler, yardımcı malzemeler, işçilik giderleri önemli
yer tutmaktadırlar. Bu nedenle hammadde malzemeler ve yardımcı malzemelerin tedariklerinin
rasyonel şekilde sağlanması, kalite standartlarına uygun ürün ve hizmetlerin üretilmesi
açısından önemlidir (Doğan, vd., 2003).
Teknoloji birey ihtiyaçlarının daha etkin biçimde karşılanması amacıyla, örgütsel
süreçlere bilginin uygulanmasıdır. Rekabetçi ve rekabet üstü stratejilerin geliştirilmesi ve
desteklenmesi amacıyla dünya çapında marka üreten işletmeler uzun yıllardan beri teknolojiye
önemli yatırımlar yapmaktadırlar (Tekin, vd., 2003: 80). Teknoloji gün geçtikçe olağanüstü bir
şekilde gelişme göstermektedir. Rekabet ortamında başarılı olmak isteyen işletmelerin özellikle
rakiplerine göre lojistik, tedarik ve üretim noktalarında daha kaliteli ürün ve hizmet
üretebilecek uygun teknolojik yapılanmayı oluşturmaları gerekmektedir.
İşletmelerin rekabet gücünün geliştirilmesinde teknoloji kadar önemli diğer bir faktörde,
gerek tedarik gerekse üretimdeki Ar-Ge faaliyetleridir. Bir işletmenin ürün kalitesi ve çeşitliliği
o işletmenin ileriye dönük planlarının göstergesidir. Fakat bunun için üretim teknolojilerini
geliştirmesi gerekmektedir. Günümüzde ise üretim teknolojilerini geliştirmek işletmenin Ar-Ge
faaliyetlerine ayırdığı kaynakla doğru orantılıdır. Yapılacak Ar-Ge yatırımları ile üretimde
teknolojik içeriğin artması işletmelerdeki katma değer oranını artırmaktadır. Aynı zamanda, bu
tip yatırımların yayılma etkisi de hızlı olmakta ve işletmenin içinde bulunduğu sanayiye de
katkı yapmaktadır. Teknolojik içeriği fazla ürünlerin dünya ticaretinde giderek daha fazla paya
sahip olması, Ar-Ge çalışmalarının artmasıyla, söz konusu üretimi ve dolayısıyla ihracatı
artırmakta, ülkeye gerek ulusal gerek uluslararası rekabet açısından yapısal avantajlar
sağlamaktadır (Kotan, 2002: 5).
İşletmelerin rekabet gücünü belirleyen etkenlerden bir diğeri ise kalite standartlarına
uygunluktur. Rekabet ortamında kalite, fiyat ürünler ve hizmetler bakımından önemlidir. Bu
nedenle çoğu işletmenin stratejik planlaması kapsamında kalite ve verimlilik birlikte yer
114
almaktadır. Kalite kontrolünün amacı kaliteli ürünü düşük maliyetle üretmektir. Bu hedefe
ulaşan işletmeler pazarda rekabet gücü kazanacaktır (Çelikçapa, 2007: 206).
Günümüz pazarlarında rekabetçi konumun güçlendirilmesi için, kalitenin iyileştirilmesi
büyük önem taşımaktadır. Özellikle tedarik ve üretim açısından kalite standardının sağlanması
gerekmektedir. Kalitenin iyileştirilmesiyle, fireler, dolayısıyla malzeme kayıpları azalmakta ya
da ortadan kalkmaktadır, kusurlu ürünün düzeltilmesi için yeniden işleme gerekmediğinden,
işçilik maliyetleri ve dolayısıyla üretim maliyetleri düşmekte, müşteriler kullanıma uygun ürün
ve hizmetlere kavuşmaktadırlar. Kısaca kaliteli üretimle sağlanan verimlilik artışlarından
işletme, çalışanlar, yatırımcılar ve tüketicilerin tümünün kazançlı çıkacağını söylemek
mümkündür (Üreten, 2006: 50).
Rekabet gücünün ölçülmesinde kullanılan en yaygın araçlardan biri de reel kur
hesaplamalarıdır. Bunun yanında enflasyon, ücretlerdeki gelişmeler, işgücü verimliliği, işsizlik,
yeni yatırımlar ve eğitilmiş insan gücü gibi fiyat ve fiyat dışı faktörlerin de rekabet gücü
üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır (Okubo, 1992, aktaran, Kotan, 2002: 1). Ayrıca
ölçülmesi ve karşılaştırma yapılması oldukça güç olmakla birlikte, ürün kalitesi, teslimat
zamanı, satış sonrası hizmet ve yaratıcı güç gibi bazı niteliksel faktörler de rekabeti
etkilemektedir. Türkiye’de uzun yıllar yaşanan nominal döviz kurunun değer kaybı, uluslararası
rekabette dış ödemeler durumunu belirleyen önemli bir faktör olarak görülmüştür (Kotan, 2002:
1).
Reel kurun seviyesi ülkenin kısa dönemde rekabet edebilirliğini etkileyen unsurlardan
biridir. Doğrudan maliyet kalemleri içinde yer almasa da Türk Lirasının başta Euro olmak
üzere yabancı para birimleri karşısında değeri özellikle Türk tekstil-konfeksiyon sanayinin
rekabet gücünü etkilemektedir (Öngüt, 2007: 110).
İşgücü veya sermaye ürünlerinin maliyeti rekabet açısından önemlidir. Ülkedeki veya
sektördeki girdi maliyetlerinin gerilemesi, rakip üreticilere göre bir avantaj sağlayacaktır. Bu
maliyet göstergeleri arasında işçi ücretleri ve sermaye maliyeti önemli bir yer tutmaktadır. İşçi
ücretleri ve sermaye maliyetleri ülkeden ülkeye veya sektörden sektöre değişiklik göstermesi
ve karşılaştırmalarındaki güçlükler bakımından bunların karşılaştırması olumlu sonuç
vermemektedir. Ülke koşulları sabitlenip aynı sektörler incelenmelidir. Sermayenin işgücüne
göre ülkeler arası hareketliliği oldukça kısıtlı olması da ülkelerarası karşılaştırmayı zorlaştıran
etkenlerdendir. Ücretleri incelediğimizde ise verimliliği içermedikleri için maliyet rekabetinin
göstergesi olarak birim ücret endeksleri incelenmektedir (Kotan, 2002: 11).
Bir işletmenin girdi maliyetlerindeki ufak bir artış o işletmenin kar marjını düşürmekte
buda rekabeti olumsuz yönde etkilemektedir. Girdi maliyetleri içerisinde en önemli payı da
115
enerji harcamaları oluşturmaktadır. Sanayide kullanılan enerji maliyeti yüksektir. Üretimde
enerji giderleri önemli bir maliyet unsuru olarak yer almaktadır. Bu yüzden enerji fiyatlarının
yüksekliği üretim maliyetlerini de büyük ölçüde ve olumsuz yönde etkileyeceğinden, rekabet
gücünü zayıflatmaktadır (Gülerman, 2004).
İşletmelerin rekabet gücünü belirleyen etkenlerden bir diğeri de pazar payıdır.
İşletmelerin iç ve dış pazarlarda sahip oldukları pazar payı genel anlamda hazır bir müşteri
kitlesini temsil edeceğinden rekabet açısından avantajlı bir durum oluşturacaktır. Pazara yeni
girmekte olan bir işletmeyle kıyaslandığında, iç ve dış pazarda rakiplerinden fazla pazar payına
sahip olan işletmenin rekabet gücü açısından önde olacağı açıktır. Ayrıca, mevcut pazara ilişkin
olarak işletmenin elde ettiği bilgiler, strateji ve politikaların belirlenmesi, mevcut pazarın
korunması ve geliştirilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır.
Şekil 34. Rekabet Gücünü Belirleyen Unsurlarda Değişim (Aktan ve Vural, 2004: 21)
Ürünlerde farklılaşmanın sağlanması ve yüksek kalitede ürünlerin üretilmesi,
gelişmekte olan ülkelerin ürünleri ile rekabetten kaçınmak açısından etkin bir yol olarak
görülmektedir. Yeni ürün geliştirme sürecinde temel amaç işletmeye rakiplerine göre avantajlı
kılacak, fark yaratacak, işletmenin karlılığını artıracak ürün-hizmetleri geliştirmektir (Şekil 34).
Değişen talep şartlarına etkin cevapların verilebilmesi, işletmenin mevcut kapasitesinden
maksimum düzeyde yararlanabilmek, işletme imajı oluşturulması ve markalaşabilmek için
esnek üretim sistemlerine geçiş ve otomasyonun sağlanması da işletmeler için bir rekabet
avantajı oluşturmaktadır. Ürünlerde ileri teknoloji kullanılması, çağdaş üretim sistem ve
yaklaşımlarının üretim sürecine adaptasyonunun sağlanması yoluyla; ürün çeşitliliği, kalitesi ve
maliyetinde yaratılabilecek her türlü iyileştirme ve geliştirme işletmenin iç ve dış pazardaki
rekabetçi konumuna olumlu etkiler yapmaktadır.
İşletmelerin rekabet gücünü gösteren yukarıda değinilen faktörler yanında ifade
edilebilecek diğer faktörler ise şu şekildedir (Uzay, 2005; Sarıdoğan, 2010: 110);
Makroekonomik performans, alt yapı ve pazara yakınlık, dolaysız yabancı sermaye yatırımları,
devlet yardımları, yatırım yapabilme gücü, inovasyon, kapasite esnekliği, vergi maliyetleri,
116
güvenilirlik, işletme imajı ve markalaşma, satış sonrası hizmetler, envanter yönetimi
uygulamaları, üretim zamanı, finansman olanakları, uygulanan yönetim yaklaşımı ve
politikaları, dış pazar bilgisi, pazarlama stratejisi, müşteri ve çalışan memnuniyeti vb.dir.
Değinilen lojistik ile ilgili rekabetçi unsurların dışında özellikle dağıtım ve teslimat esnekliği,
hızı ve güvenilirliği, zamanında işlem, tersine lojistik maliyetleri, lojistikte yetkinlik, ürünün
dağıtım yöntemine uygunluğu, AB’ye coğrafi yakınlık ve uluslararası boyutuyla düşünülecek
olursa gümrük işlemleri önem taşımaktadır. Tedarik ile ilgili unsurlara baktığımızda ise,
pamuk, yün, suni sentetik ve makine tedariği, tam zamanında tedarik, tedarikçilerle işbirliği,
planların tedarik zinciri üyeleriyle paylaşılması, iletişim sistemlerinin oluşturulması, çevrim
sürelerinin kısalığı, internet ile sipariş, pazardaki değişimi takip etme ve tedarik zinciri
yönetiminin uygunluğu rekabeti etkileyen diğer önemli unsurlardır. Üretim noktasında ise,
ürünlerin rakiplerden farklı olması, üretim esnekliği, tasarım gücü, hizmetlerin rakiplerden
farklı olması, operasyon, yönetim, konfeksiyon becerisi, dokuma örme, terbiye boyama bilgisi
maliyet rekabetçiliği, esneklik, ürün tasarım değeri ve ürün kullanıcı kitlesi rekabeti etkileyen
diğer önemli unsurlardır.
4.2. Rekabet Stratejileri
Gelecek için rekabet eden organizasyonlar sadece kendilerini yeniden tasarlamaya
yönelmez, yeni stratejiler de geliştirmeye çalışırlar (Arat, 2006: 69). Gelecekteki fırsatlardan
yararlanma, tehditlerden kaçınmanın yolu doğru bir strateji oluşturmaktan geçmektedir. Bir
piyasa sisteminin varlık ve etkinliği için başka hiçbir unsur rekabet kadar stratejik bir öneme
sahip değildir. Piyasa sistemini var kılan unsur piyasalar değil rekabettir.
Strateji; işletmeye yön vermek ve rekabet üstünlüğü kazandırmak amacıyla, işletmeyi
ve çevresini sürekli analiz ederek uyum sağlayacak amaçların belirlenmesi, faaliyetlerin
planlanması, gerekli araç ile kaynakların düzenlenmesi süreci olarak tanımlanabilir (Diken vd.,
2006).
Rekabetin yoğunlaşması işletmeleri rekabet stratejileri konusunda adımlar atması
sonucunu getirmektedir. İşletmeler, rekabet stratejilerinde ürün ve müşterilerin özelliklerine
göre farklı amaçlar benimseyebilirler. Bir işletmenin rekabet stratejisi, ürün ve hizmetlerde
tatmin arayan müşteri ihtiyacına göre şekillenmelidir (Chopra ve Meindl, 2004). Görüldüğü
gibi işletmeler stratejilerini oluştururken farklı amaçları benimseyebilirler. İşletmeleri başarıya
ulaştıracak olan amaçların rakiplerden farklı olması değil daha ziyade, stratejisi ile işletmenin
sahip olduğu entelektüel sermayesini adapte edebilmesiyle daha çok ilişkilidir. Farklılığın
işletmeye katkısı değerlerde yaratacağı farklılık olacaktır.
117
Değişimin çok hızlı olduğu iş dünyasında rekabet stratejileri bilgiye dayalı ve esnek bir
yapıya kavuşturulmalıdır. Çünkü ekonomi her geçen gün daha fazla bilgiye dayalı olmaktadır.
Ekonomik güç, bilgiye sahip olanın elinde toplanmakta, maddi kaynaklar ve emek artık
ekonomik gücün ana kaynağı olma özelliğini yitirmektedir (Barutçugil, 2004).
Rekabet stratejisi bir veya birkaç müşteri kitlesini hedeflemektedir ve bu kitlenin
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ürün ve hizmet sunmaktadır (Chopra ve Meindl, 2004). Bu
nedenle strateji, bugünün piyasa şartlarından daha çok gelecekteki rekabetle ilgili olmalıdır.
İşletmeler günümüzün yoğun rekabet ortamında başarılı olmak ve yarına ulaşabilmek için
yarını bugünden tasarlamaları gerekmektedir. Bu nedenle işletmenin öğrenmek için olduğu
kadar unutmak için de sıkı bir çaba göstermesi gerekir (Hamel ve Prahalad, 1996). Yoğun bir
rekabet ortamı ve hızlı çevresel değişimler bugünün kurallarının çoğunlukla yarınlar için
geçersiz olmasına yol açmaktadır.
Rekabet stratejisi belirlemenin temelinde, rekabet ortamında başarılı olmak yatmaktadır.
Bir işletme için uygun rekabet stratejilerinin belirlenmesi, her şeyden önce işletmenin faaliyet
gösterdiği endüstrinin ve rekabet durumunun incelenmesini gerektirmektedir. Endüstrinin
yapısal durumu, endüstriye ilişkin önemli özellikleri ifade etmektedir. Her endüstri başarı için
farklı gereksinimlere ihtiyaç duymaktadır. Aynı zamanda, endüstriler arasında yoğunlaşma,
ölçek ekonomileri, ürün farklılaştırması ve giriş engelleri gibi faktörlere de bağlı olarak çeşitli
farklılıklar söz konusudur. Rekabet stratejileri işletmenin faaliyette bulunduğu endüstride
rakiplerine göre durumunu ve rekabet gücünü ifade etmektedir. Rakiplerle kıyaslama
yapılırken, ilk önce; işletmenin çeşitli karlılık durumlarına, pazar payına, maliyetlerinin sektör
ortalamasına göre durumuna bakılmaktadır. Daha sonra sektör ortalamasının üstünde ise, en
büyük rakiplerine göre işletmenin durumu ya da rekabet durumu tayin edilmektedir. Rekabet
stratejisi;
 İşletmenin faaliyette bulunduğu endüstride rekabet durumunu belirlemek
 Endüstriyel rekabeti belirleyen temel güçlere karşı etkili ve sürdürülebilir bir durum
sağlamak
 Endüstri çekiciliğini belirleyen rekabet kurallarının anlaşılmasını sağlamak
 Rekabet stratejisinin temel hedefi, rekabet kurallarını işletme lehine çevirebilmek
gibi dört önemli işlevi yerine getirmektedir (Çetin, vd., 2000: 51-66).
Rekabet stratejisi işletmenin hangi rekabet yöntemlerini kullanmayı düşündüğünü ve planlanan
rekabet avantajlarının neler olduğunu tanımlamalıdır (Adıgüzel, 2011: 114).
118
Şekil 35. Genel Rekabet Stratejileri (Mintzberg, vd., 2003)
Rekabet stratejileri Şekil 35’de görüldüğü gibi maliyet liderliği, farklılaşma, maliyette
odaklanma ve farklılaşmada odaklanma olmak üzere dört grupta toplanabilmektedir. Maliyet
liderliği ve farklılaşma stratejileri, daha geniş bir faaliyet alanında rekabetçi avantajlar
sağlamaya çalışırken, odaklanma stratejileri maliyet ve farklılaşma avantajlarını daha dar bir
faaliyet alanında elde etmeyi düşünmektedirler. Bu rekabet stratejilerinin uygulanması için
yapılacak taktik çabalar, işletmelerin faaliyette bulundukları endüstri sektörlerinin özelliklerine
göre değişimler göstermektedir. Burada açıklanan rekabet stratejileri, işletme yöneticileri
tarafından uygulanırken her alternatif diğerinden farklı avantajlar taşımaktadır (Acar, 2005:
22).
İşletmeler için kalıcı bir rekabetçi yapılanmanın başarılması, işletme stratejilerini
yeniden yaratmakla mümkündür. Operasyonel etkinliği arttırmada araçlar, rekabet ortamında
kalabilmek için gereklidir, ancak işletmelerin rekabet üstünlüğü elde etmeleri için yeterli
değildir. Rekabet üstünlüğünü, faaliyetlerini ya da süreçlerini daha verimli hale getirerek elde
edemezler, işletmelerin kesin bir farka ve benzersizliğe sahip olmaları gereklidir (Dostsever,
2007: 65). Aşağıda söz konusu rekabet stratejileri kısaca ele alınacaktır.
Maliyet Liderliği Stratejisi
Maliyet liderliği stratejisinde, işletme içinde bulunduğu endüstride en düşük maliyetli
üretici olmaya çalışmaktadır. İşletme çoğu endüstride geniş bir faaliyet alanına sahiptir ve
mevcut endüstriyle ilişkili alanlarda faaliyette bulunabilmektedir. İşletmenin genellikle bu
büyüklüğü onun için önemli bir maliyet avantajıdır. Maliyet avantajının kaynakları çeşitlilik
göstermektedir ve endüstrinin yapısına bağlıdır. Maliyet avantajı sağlayan kaynaklar
endüstriyel yapıya bağlı olarak değişebilmektedir. Bu kaynaklar; ölçek ekonomileri, uygun
teknoloji, hammadde kaynaklarına ulaşma ve diğer faktörlerdir (Porter, 1995).
119
Maliyet liderliği, etkili ölçek olanaklarının saldırgan (aggressive) yapılandırılmasını,
deneyimlerden maliyet azaltılmasını güçlü şekilde sağlamak, sıkı maliyet ve genel giderlerin
kontrol edilmesi, marjinal müşteri değerinden sakınmak, Ar-Ge, hizmet, satış gücü ve reklam
gibi alanlarda maliyetlerin düşürülmesini gerektirmektedir. Maliyetlerin kontrol edilmesine
büyük derecede yönetsel dikkatin gösterilmesi bu amaçların başarılmasında büyük önem
taşımaktadır. Rakiplere kıyasla düşük maliyet, kalite, servis ve diğer alanlar göz ardı edilmeden
tüm strateji aracılığıyla ilerleyen ana unsur haline gelmektedir. Toplam maliyet liderliği
stratejisi, düşük maliyetli ürünler ve hizmetlerin üretilmesi sonucunda işletme değer zinciri
üzerine dikkatini yoğunlaştırmaktadır. Rakip işletmelerden farklılaştırılmış ürün ve hizmetlerin
üretilmesine yoğunlaşma azdır ve geniş bir ağ ile tüm potansiyel pazara yayılma üzerine
odaklanılmaktadır. Muhtemel en düşük maliyet düzeyi ile işletmeler yalnızca fiyat aracılığıyla
geniş bir pazar payı elde edebilmektedir (Kayabaşı, 2007: 38).
Farklılaşma Stratejisi
Farklılaştırma stratejisi izleyen işletmeler, pazara benzersiz ürün ya da hizmet sunma
yeteneğine sahip bulunan işletmelerdir. İşletmeler, pazara sundukları ürün veya hizmetlerini
farklılaştırarak sektördeki diğer işletmelerden benzersiz ürün veya hizmet sunma yoluyla
avantaj elde edebilmektedir. Farklılaştırma ürün veya hizmete; tasarım, marka ismi, satıcı ağı,
teknoloji,
ürün
ve
hizmetlere
eklenen
özgün
ve
yeni
özellikler
gibi
yollarla
gerçekleştirilebilmektedir (Aktan, 2004).
Farklılaşma yapan işletmeler, ürünlerini farklılaştırarak, müşterilerinin oluşan fark fiyatı
ödemeye razı olmalarını hedeflemektedirler. Fark fiyatı, o endüstride maliyet lideri işletmenin
fiyatından daha yüksektir, ama müşteriler satın aldıkları ürünün bu fazla fiyatı ödemeye
değeceğine inanmakta ve yüksek fiyata ürün veya hizmeti almaktadırlar. Farklılaşma
stratejisinin uygulanmasında dört yol vardır:
 Rakiplere nazaran daha üstün bir teknikle ve teknolojiyle yapılan farklılaşma
 Kalite iyileştirme çabalarını güçlendirerek yapılan farklılaşma
 Müşterilere sağlanan destek hizmetleri ve satış sonrası hizmetleri rakiplere nazaran daha
hızlı, etkili, kaliteli, vb. gerçekleştirerek yapılan farklılaşma
 Rakipleri ile en az kalite ve nitelikteki ürün ve hizmetleri daha düşük fiyata vermeye
dayanan farklılaşma.
Farklılaşma stratejisi uygulayan işletmeler çabalarını mümkün olduğunca çok boyutta
yapmalıdırlar. Çünkü ortaya çıkan daha fazla farklılık üstünlük anlamına gelmektedir. Bunu
gerçekleştirdikleri takdirde rakipleri ile aralarındaki mesafe artmakta ve müşterinin gözünde
çekiciliği artmış olmaktadır.
120
Bu strateji, alıcılar üzerinde bir işletme ve marka bağımlılığı oluşturmaktadır. Bu
oluşturulan cazibe ve prestij kolay kolay da silinememektedir. Rakiplerin bu işletmelerin
pazarına girmeleri ancak yapılacak güven sarsıcı hatalardan kaynaklanmaktadır. Farklılaşma
stratejisi izleyen bir işletme bunu tüm gücü ve her yönü ile korumaya çalışmalıdır.
Farklılaşma stratejisini izleyen işletmelerde müşteriler fiyat farklılığını kolayca tolere
edebildikleri için maliyetleri etkileyen girdi fiyatlarındaki değişiklikleri fiyatlara yansıtmak
daha kolaydır. Fakat bu avantaj maliyet lideri olan işletmeler bakımından bir sakınca
oluşturmaktadır. Girdi fiyatlarında bir değişikliğin maliyetleri yükseltmesi, bu işletmelerin
maliyet avantajını ortadan kaldırabilmektedir.
Farklılaşma stratejisinin avantajları yanında birtakım dezavantajları da bulunmaktadır.
Örneğin, son yıllarda taklit ürünlerin çıkması ve bunların gerçeğinden de ayırt edilememesi
müşterilerin gözünde farklı olmanın yarattığı rantları azaltıcı bir etki yapmaktadır. Diğer bir
sakınca ise, müşteri veya alıcıların zevkleri ile hizmet ve üründen beklentilerinde meydana
gelen hızlı değişmeleri prestijli işletmelerin karşılayamama korkusudur. Bu nedenle, artık
prestijli ve ayrıcalıklı konumu korumak zorlaşmakta piyasaya yeni ayrıcalıklı işletmeler
girebilmektedir. Bulunduğu üstün durumu koruyabilmek için işletmeler sürekli swot analizleri
yaparak, imkan ve fırsatları değerlendirip, tehdit ve güçlüklerin üstesinden gelerek ürün ve
süreç yeniliklerini hızlandırmak zorundadırlar (Eren, 2002).
Odaklanma Stratejisi
Odaklanma stratejisi endüstri içindeki belirli bir rekabet alanının seçimine
dayanmaktadır. Odaklanma stratejisini seçen bir işletme endüstri içindeki bir grup veya kesimi
seçmektedir. Hedef kesim için odaklanma yapan işletme, bütün alanlarda rekabet avantajına
sahip olmamasına rağmen, hedef kesiminde rekabet üstünlüğü sağlamak için çeşitli yollar
araştırmaktadır (Porter, 1995).
Odaklanma stratejisi için, genel ve organizasyonel yeteneklerin amaçlanan hedefe
odaklanılması gerekmektedir (Sarıdoğan, 2010: 100). Odaklanma stratejilerini izleyen işletme,
belli bir pazar kısmı ya da bölgede uzmanlaşmakta tüm stratejik ataklarını bu kesime
yoğunlaştırmaktadır. İşletmenin bu stratejiyi uygulayabilmek için şu hususlara sahip olması
gerekmektedir (Eren, 2002):
 Ürünleri birbirinden farklı olarak talep eden, kullanan, değişik ihtiyaçlardaki müşteri
grupları veya bölgelerinin olması
 Rakiplerin, belli bir kesime uzmanlaşma yerine tüm müşterilere ve piyasaya hizmet
vermeyi tercih etmeleri, uzmanlaşmaya yönelmemeleri
121
 İşletmenin kaynaklarının tüm piyasaya hitap etmesine imkan verecek ölçüde geniş
olmaması, aksine kıt kaynaklarla ancak belli bir pazar kısmında etkili olabilmesidir.
Bu stratejiyi uygulayan işletmelerin en önemli avantajı rakiplerin sunabileceği ürün ve
hizmetten daha iyisini üretip pazarlayabilmeleridir. Müşteri bu ayrıcalıklı ürünü başka yerden
temin edemeyeceği için bu işletmeler müşterinin gözünde önemli, ayrıcalıklı ve güçlü bir
konuma gelmektedirler. Diğer bir yararı, pazara girmek isteyen muhtemel rakiplerin, müşteri
bağımlılığından çekinmeleri ve cesaretlerinin kırılmasıdır. Bu avantaj aynı zamanda ikame
ürünü üreten işletmelerin de bu piyasaya yatırım yapmalarına engel olabilmektedir. Üçüncü bir
avantaj ise, dar bölgede faaliyette bulunma nedeniyle işletme müşteri yakınlığının hem fiziksel
ve hem de samimi ilişkiler nedeniyle yüksek olması ve değişen ihtiyaçların anında
seçilebilmesidir. Bu durum işletmelere yenilikte de çabukluk ve esneklik sağlamakta ve alıcı
ihtiyaçları hızlı ve kusursuz biçimde karşılanabilmektedir.
Odaklanma stratejisinin sakıncaları ise, işletmeler dar bölgede az hacimde hammadde,
yarı mamul ve malzeme tedarik ettikleri için, toptancılar karşısında zayıf duruma düşmekte,
gerekli indirimleri yaptıramamakta ve maliyet avantajını kaybedebilmektedirler. Odaklanma
stratejisinde işletmenin üretim kapasitesi az olduğu için ölçek ekonomisinden yararlanma
imkanları kısıtlanmaktadır… Diğer bir sakınca ise, teknoloji ve tüketici ihtiyaçlarında sürekli
değişmelerin ve ikame endüstrilerin ortaya çıkması, pazarın ayrıcalıklı talepte bulunan kısmını
ortadan kaldırmaktadır… Ayrıca rakiplerin odaklanma stratejisi izleyen işletmelerin
müşterilerinin ihtiyaçlarına uygun ürünler geliştirerek farklı pazar kısımlarına hitap edecek
çeşitlendirmeye gitmeleridir (Eren, 2002: 254).
Diğer Stratejik Alanlar
İşletmelerin başarılı olması için sadece pazarlama, üretim ve satış stratejilerinde
yoğunlaşması yeterli değildir. Diğer stratejik alanların da ihmal edilmemesi gerekmektedir.
İşletmelerin amaçlarına ulaşmasında dolayısıyla rekabet gücünün arttırılmasında önemli
alanlardan birisi de insan kaynaklarına yapılacak yatırımlardır. Kolayca taklit edilemeyen en
önemli unsurlardan birisinin insan faktörü olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Tedarik zinciri
yönetimi sadece lojistik ve bunun teknolojik uzantısı değildir. Bir iş yapış felsefesidir. Başarılı
bir tedarik zinciri yönetimi insan, süreç ve teknoloji kompozisyonudur. Başarıyı büyük ölçüde
insan ile diğer süreçler arasındaki dengeyi kurabilme yeteneği belirleyecektir. Bu nedenle
atılacak adımların öncelikle insan üzerinde odaklanması gerekliliği vardır. Halkla ilişkilerin
toplumun işletmelerden beklentilerini karşılamada üstlendiği rolü de dikkatle irdelemek
gerekmektedir. Bu ilişkilerin doğru kurgulanması tedarik zinciri performansını arttırıcı etki
sağlayacaktır (Demirtaş, 2008).
122
Rekabet stratejileri, ürün stratejisi, pazarlama stratejisi, satış stratejisi olmak üzere üç
grupta da toplanabilmektedir. Ürünler, talep modeline göre fonksiyonel ürünler ve yenilikçi
ürünler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Günümüzde müşteriler en iyi ürün ve hizmetten
ziyade sorunlarına en iyi çözümler getiren işletmeleri daha çok tercih etmektedirler. En iyi
sorun çözücü olmak için ürün ve hizmetlerinizi müşteri istek ve beklentilerine hatta onu da
aşacak şekilde ayarlamak zorundasınız. İşletmeler hedef pazarları belirlemeli ve ürün
stratejilerini geliştirirken özellikle, yenilik, ambalaj, ürünün boyutu ve kalite değişkenleri
üzerinde de önemle durmaları gerekmektedir.
4.3. Rekabet Stratejisi Modelleri
Michael Porter ve taraftarlarının stratejik konumlandırma
yaklaşımı, strateji
formülasyon sürecine yönelik olarak faaliyette bulunulan sektörde işletmenin rekabetçi
pozisyonunu tam olarak analiz etmeye vurgu yapmaktadır. Analizlerdeki temel amaç; pazar,
rakipler ve mevcut rekabetin düzeyi, eğilim ve olasılıkların tanımlanması yoluyla rekabet gücü
elde edilmesidir. Bu dıştan içe doğru yaklaşım olarak da düşünülmektedir. İşletmenin kaynak
temelli bakışı, her işletmenin sahip olduğu; fiziksel, finansal, soyut varlıkları (marka ve kamu
imajı gibi), örgütsel özellikler (yönetim sistemleri ve örgütsel kültür) ve insan kaynaklarını göz
önüne almaktadır. Bu, Prahalad ve Hamel’in (1996) gerçekleştirdiği çalışma tarafından
yaygınlaştırılmıştır. Söz konusu yaklaşımı savunanlar, ifade edilen portföyün rekabet gücü
yarattığını ileri sürmektedirler. Böylece rekabetçi stratejilerin tanımlanması, bu kaynaklardan
sağlanan stratejik olasılıkların tam olarak anlaşılması ile başlamalıdır. Bu yaklaşım ise, içten
dışa olarak ifade edilmektedir.
Rekabet modelleri ile ilgili olarak, Michael Porter’ın beş güç modeli (2000), değer
zinciri analizi ve kaynak tabanlılık modeli açıklanacaktır. İşletmelerin sürdürülebilir rekabet
gücünü elde etmesi açısından söz konusu modeller büyük önem kazanmış durumdadır.
Michael Porter’ın Beş Güç Modeli
Rekabet kavramının anlaşılabilmesi ve bu alanda başarının sağlanabilmesi işletmelerin
içinde bulundukları endüstri kolunun yapısının ve gelişme trendlerinin incelenerek ileriye
dönük fırsat ve tehditlerin belirlenmesine bağlıdır. Bir endüstri ya da sektör genel olarak
birbirine yakın ikame özelliği taşıyan ürün ve hizmet üretimiyle uğraşan işletmeler grubu
olarak tanımlanabilmektedir. Michael Porter, yöneticilerin endüstri çevresindeki fırsat ve
tehditleri analiz edebilmeleri için beş faktör modeli olarak bilinen bir yöntem geliştirmiştir.
Buna göre, bir işletmenin karlılığının en temel belirleyicisi içinde bulunduğu endüstri kolunun
cazibesidir. Rekabet stratejisinin oluşturulabilmesi, bir endüstri kolunun cazibesini belirleyecek
olan rekabet kurallarının detaylı bir şekilde anlaşılabilmesine bağlıdır. Rekabet stratejisinin
123
nihai amacı, rekabet kurallarına uyum sağlamak, daha ideal olarak bu kuralları işletme lehine
değiştirmek olmalıdır. Bir endüstri kolunda rekabet kurallarını belirleyen beş rekabetçi güç
(Şekil 36) vardır (Porter, 2000).
 Potansiyel rakipler
 Mevcut rakipler arasındaki rekabet
 Müşterilerin pazarlık gücü
 Tedarikçilerin pazarlık gücü
 İkame ürün ve hizmetlerin tehdidi
Bu beş faktörün gücü sektörden sektöre farklılaşabilmekte ve bir sektördeki gelişmelere
bağlı olarak değişebilmektedir. Porter’a göre, bu faktörlerden herhangi biri ne kadar güçlü
olursa işletmenin fiyatları yükselme kabiliyeti ve karlılığı azalacaktır. Yani, Porter’ın analizine
göre rekabet faktörlerinin güç derecesi işletme için bir tehdit oluşturacaktır. Öte yandan zayıf
bir rekabet faktörü işletmeye daha fazla kar imkanı sunacağı için bir fırsat olacaktır.
Şekil 36. Porter’ın Beş Güç Modeli (Porter, 2000)
Değer Zinciri Analizi
Bir işletmede rekabet tabanlı kaynakların ve yeteneklerin özelliklerinin ortaya
çıkarılabilmesinde, söz konusu kaynak, yetenek ve fırsatların kullanılması ya da tehditlerin
giderilmesinde değer yaratıp yaratmadığının belirlenmesi önem taşımaktadır (Papatya, 2003:
105-106).
124
İşletmelerin, amaçlarına ulaşabilmek için yaptığı tüm faaliyetlerini yarattığı değer
ölçüsünde gruplandırması gerekmektedir. Bu sayede değer yaratan veya yaratmayan
faaliyetlerin belirlenmesi sağlanabilmektedir. Müşteriye değer yaratmak, şeklinde de ifade
edilebilecek bu yaklaşımdan hareketle, işletme için birer maliyet unsuru niteliği taşıyan tüm
faaliyetlerin işletmenin üretmiş olduğu ürünlere katma değer ekleyip eklemediği analiz edilmiş
olacaktır. Amaç, faaliyetin ürüne kattığı değerin, o etkinliğin maliyetinden daha fazla olup
olmadığının belirlenmesidir. Eğer, yaratılan değer faaliyetin maliyetinden daha düşük ise bir
değer yaratılmamış demektir.
İşletmelerin rekabet sürecinde temel hedefleri, ürettikleri ürün-hizmeti en rekabetçi
şekilde üreterek en iyi kar marjıyla ve tüketicinin bedelini ödemeyi en çok istediği fiyatla
piyasaya sürmesidir. Ancak bunu başarabilmek için işletmenin değer yaratma zincirindeki her
aşamayı etkin bir şekilde yapılandırması ve yönetmesi büyük önem arz etmektedir. Çünkü
rakip işletmelerde bu değer yaratma zincirini en iyi şekilde yapılandırmak için mücadele
etmektedir. İşletme bu değer yaratma sürecinde hem temel faaliyetleri hem de destek
faaliyetlerini ve bu faaliyetler arasındaki koordinasyonu etkin bir şekilde yönetmesi
gerekmektedir. Eğer bunu yapabilirse, ortaya çıkan ürünün kar marjı ve müşterinin ödemek
isteyeceği değer daha tatminkar olacaktır. Diğer yandan, işletme değer zincirinde ne kadar
rakiplerine fark atacak şekilde değer yaratımını eşsizleştirebilirse rekabet gücü de o kadar
yükselecektir (Sarıdoğan, 2010: 34).
Değer zinciri modeli, rekabet üstünlüğü elde edilmesinde değer faaliyetlerinin önemini
vurgulamakla beraber, bu modelin asıl önemli yanı, değer faaliyetlerinin birbirinden bağımsız
faaliyetler olmadığını, aksine maliyet ve etkililik açısından karşılıklı bir bağımlılık içinde
bulunduklarının altını çizmesidir (Saunders, 1994: 93).
Örgütler arasında bilişim teknolojileri vasıtasıyla koordinasyon-ağırlıklı (yoğun) yapılar
oluşturulması günümüzde yaygın hale gelmeye başlamıştır. Örneğin, Amerikan Tekstil
Endüstrisi’nde Şekil 37’de görüldüğü gibi, iplik (yün ve pamuk), kumaş ve elbise üreticileri ile
satış mağazalarının değer zincirini birbirine elektronik olarak bağlayan bir sistem
kullanılmaktadır.
125
Şekil 37. Pantolon Üretimine İlişkin Değer Zincirinde Elektronik Bağlantılar (Malone ve
Rockart, 1993: 43)
Bu şekilde bir ağ tam olarak uygulandığında, New York’taki bir satış mağazasındaki
pantolon satışı tüm değer zinciri boyunca geriye doğru yün deposuna kadar dağıtım ve üretim
faaliyetlerini harekete geçirecektir. Bu tarzdaki birden fazla örgütü içine alan ağ örgütlenmesi
tüm değer zincirindeki stok maliyetlerini azaltacak ve tüm endüstriyi müşteri tercihlerine daha
duyarlı bir hale getirecektir (Malone ve Rockart, 1993: 43).
Değer zinciri, rekabet gücünü inşa etmek için işletmenin temel yeteneklerine
odaklanmaktadır. Fakat stratejinin belirlenmesinde mutlaka müşteri ihtiyaçlarına bakılmalıdır.
İşletmenin temel yeteneklerine bakılmaksızın, en sonunda organizasyonun stratejisi
müşterilerin beklentilerini karşılamalıdır.
Kaynak Tabanlı Yaklaşım
Kaynak tabanlı yaklaşım, değer stratejisi doğrultusunda bir oluşuma yönelik olarak içsel
varlıkların işletme açısından önemini ifade etmektedir. İşletme, ürünlerinden ziyade,
kaynaklarını dikkate almaktadır. Kaynaklar; insan, finansal, marka ismi, teknoloji, makine
parkı, arazi, anlaşmalar, yönetsel yetenekler, örgütsel süreçler, bilgi vb. gibi varlıklar üzerine
odaklanmaktadır. Fırsatların öngörülmesi, işletmenin strateji seçeneklerini hızlandırabilen
işletme kaynaklarının anlaşılması yoluyla olanaklı hale gelmektedir (Rechenthin, 2004).
2000’li yıllar kaynak-tabanlı görüş ve yetenek tabanlı stratejilerin önemli bir şekilde
yükselişine sahne olmuştur. Bu yükselişin temelinde, birçok neden bulunmaktadır.
Bunlar ise; Küresel nedenler, pazar odaklı nedenler, örgüt odaklı nedenler, birey odaklı
nedenlerdir.
Kaynak tabanlı yaklaşım açısından sürdürülebilir bir avantajın yaratılabilmesi için
aşağıdaki koşulların var olması gerekmektedir;
 İşletme kaynaklarının müşteri değeri yaratabilmesi
 Rakiplerin sahip oldukları kaynak ve yeteneklerin işletmenin sahip olduklarından farklı
olması, diğer bir deyişle kaynakların ve yeteneklerin türdeş olmaması gerekmektedir.
126
 İşletmenin sahip olduğu kaynak ve yeteneklerin işletmeler arasında akışkanlığa sahip
olması ve aynı kaynakların rakiplerce elde edilememesi
Kaynak tabanlı yaklaşım, işletme benzerliğinin beş temel faktörü olduğunu ileri
sürmektedir. Bunlar; düzenleyici baskılar, stratejik ortaklıklar, insan sermayesi transferleri,
sosyal ve mesleki ilişkiler, yetenek taklit edilmesi olarak ifade edilebilmektedir. İşletme
homojenliğinin bu kaynakları, sosyal ve ekonomik ilişkilerin içerisinde bulunan parçalar
konumundadır. Bu etkiler sırasıyla, hükümet, iş ortakları, rakipler, değişen personel, iş
arkadaşları ve mesleki kuruluşlar, danışmanlar ve rakipler hakkında bilgi toplanılan diğer
kaynaklarla ilgilidir (Oliver, 1997).
4.4. Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinin Rekabet Gücündeki Yeri ve
Etkileri
4.4.1. Tedarik Zinciri Yönetiminin Rekabet Gücüne Etkisi
Başarılı bir tedarik zincirine sahip olmak için hızlı ve düşük maliyetli olmanın yanı sıra;
çevik, kolay uyum sağlayabilen, zincir ortaklarının karlılığını da gözeten niteliklere sahip
olmak zorunludur. Söz konusu niteliklerin sağlanması için yapılması gerekenler kısaca
çeviklik, uyum sağlama ve kar paylaşımını düzenleme olarak özetlenebilmektedir.
Çeviklik kavramında amaç tedarik zincirinin çevik olması yani arz veya talepteki
değişikliklere kısa dönemde uyum sağlayabilmesidir (Şen, 2006: 44). Yöntemlerden bazıları ise
şu şekilde maddelenebilir;
 Tedarikçilerden müşterilere bilgi akışını teşvik etmek
 Tedarikçilerle işbirlikçi ilişkileri geliştirmek
 Erteleme/gecikme sebeplerinin belirlenmesi
 Envanter takibini sağlayacak stok sisteminin kurulması
Uyum sağlamakta amaç tedarik zincirinin uyum sağlaması yani, pazardaki
değişikliklere ve dalgalanmalara, tedarikçi ağındaki değişikliklere, ürün ve teknolojide ortaya
çıkan değişikliklere uyum sağlayabilmesidir. Bu uyumu yakalayabilmek ve sağlayabilmek için,
dünya ekonomisini, yeni tedarikçi tabanı ve yeni potansiyel pazarlar açısından denetlemek ve
izlemek, yeni tedarikçiler ve lojistik altyapısı için aracılar kullanmak, esnek ürün tasarımları
yaratmak ve ürün yaşam döngüsü sürelerini ve teknolojik yaşam süresini iyi belirlemek
gerekmektedir (Gerenli, 2000: 8). Daha iyi performans için teşvikler yaratma amacına yönelik
kar paylaşımı düzenlemesinde, tedarikçilerden müşterilere kadar bütün zincir ortakları arasında
bilgi paylaşımını sağlamak, tedarikçilerden müşterilere kadar bütün zincir ortaklarının
rollerinin, görev ve sorumluluklarının tanımlanması, risk maliyet ve kazanç paylaşımında zincir
ortakları arasında eşitlik sağlanması gerekmektedir.
127
Bu yöntemleri kullanan işletmeler rekabette başarılı olmuşlardır. Bu özelliklere sahip
bir tedarik zinciri, ulaştırma ve ulaştırma dışı maliyetlerin düşmesi, envanterin azalması ve
etkin yönetimi, teslim süresinin kısalması, hizmet süresinin artmasını sağlayacaktır.
Tedarik zinciri, en iyi şekilde uygulandığında yeni bir rekabet avantajı sağlayabilecek
bir yönetim stratejisidir. Türkiye’de özellikle tekstil-konfeksiyon sektörleri tedarik zincirindeki
iyileşmelerden çok büyük yarar sağlayacak, bu da ülke ekonomisine olumlu etki yapacaktır
(Şen, 2006: 46).
Rekabet artık işletmeler arasında değil, daha çok tedarik zincirleri arasında
gerçekleşmektedir. Zincirdeki tüm ortaklar, aynı ekibin değer optimizasyonu için çaba
harcayan oyuncuları konumundadırlar. Tedarik zincirinin üyeleri birbirleriyle ne kadar fazla
işbirliği içinde hareket ederlerse, rakipleriyle o kadar iyi rekabet edebilirler. Bu hem ortaklığa
farklı bir bakış, hem de işletmeye daha geniş bir yaklaşımdır (Fung, vd., 2009: 73).
Tedarik zinciri yönetimi literatürüne bakıldığında, iyi tasarlanmış tedarik zincirinin
önemli bir rekabet avantajı olduğu görülebilmektedir. İyi bütünleşmiş tedarik zincirleri
maliyetleri azaltıp kar ve pazar payını artırmaktan çok daha fazlasını sağlayarak tedarik
zincirindeki işletmeler ve pay sahipleri için değer yaratmaktadır. Tedarik zincirini iyi bir
biçimde içselleştiren işletmelerde, stoklara daha az yatırım yapılmakta, nakit akışı
döngüsündeki zaman kısalmakta, materyal alma maliyeti düşmekte, işgören verimliliği
artmakta, daha düşük lojistik maliyetleri söz konusu olmakta ve kısa dönemli talep artışlarında
dahi müşterinin talep ettiği zamana uyabilme yeteneğinin daha gelişkin olduğu ortaya
çıkmaktadır.
Tedarik zinciri tasarımı, rekabet stratejilerinde bütünleştirici bir parça olarak ele
alınmalıdır. Rekabetin merkezinde sadece ürünler değil, aynı zamanda genişletilmiş ürünü
oluşturan operasyonları da bulunur ki, bunlar ürünü müşteriye ulaştırana kadar bütün
aktiviteleri içermektedir. Böyle bir yaklaşımla tasarlanan tedarikçi ilişkileri, lojistik ve bilgi
sistemi müşteri tatminini desteklemektedir. Dolayısıyla müşteri tatmini sonucunda satışların ve
karların artması söz konusu olmaktadır (Aydın, 2007). Bu noktalara dikkat eden işletmeler
rekabette başarılı olmuşlardır. Bu özelliklere sahip bir tedarik zinciri, ulaştırma ve ulaştırma
dışı maliyetlerin düşmesi, envanterin azalması ve etkin yönetimi, teslim süresinin kısalması,
hizmet süresinin artmasını sağlayacaktır.
4.4.2. Üretim Faaliyetlerinin Rekabet Gücüne Etkisi
Bir işletmedeki üretim planlama faaliyetlerinin amacı, girdi ve çıktılar arasında, üretim
faaliyetleri sonucu oluşan değer farkını maksimize etmektir. Bu, ürünlerin hareket, depolanma
ve taşınma düzenlenmeleriyle ortaya çıkan parasal ve bilgisel akış ile sağlanmaktadır.
128
İmalatla lojistik arasındaki klasik ara yüz, üretim çevrim zamanının uzunluğu ile
ilgilidir. Uzun üretim çevrim zamanları belirli ürünlerde aşırı stoklara yol açabilir. Bu nedenle
nihai üretim kararı, kısa ve uzun çevrim zamanlarının avantaj ve dezavantajlarının dikkatli
şekilde incelenmesini gerektirir. Çoğu endüstriler, bir üründen diğerine geçişte değişen üretim
hatlarıyla birlikte zaman ve maliyetleri azaltan daha kısa üretim çevrim zamanlarını tercih
etmektedirler. Bu durum, özellikle stok ve çizelgelemede JIT yaklaşımını kullanan işletmelerde
daha yoğun olarak görülmektedir.
Üretim ve lojistik bölümleri arasındaki bir başka önemli ortak konu da hammadde ve
kaynaklardır.
Stoktaki
aksaklıklar
ve
gecikmeler
üretim
hattının
durmasına
yol
açabileceğinden, lojistik sorumlusu, üretim hattını besleyecek hammadde ve diğer girdileri
istenilen zamanda ve istenilen miktarda temin etmek durumundadır. Bunu yaparken de stok
bulundurma maliyetlerini dikkate almak zorundadır. Üretim ve lojistik sürecin diğer bir ortak
faaliyeti de paketlemedir. Gerek üretim gerekse lojistik yönetimi açısından paketleme
hizmetinin temel amacı, ürünü stoklama ve taşıma kademelerinde dış etkilerden ve
tehlikelerden korumaktır (Seki, 2008: 129; Öztürk ve Güzel, 2011: 1055).
Son yıllarda tüm imalat sanayinde olduğu gibi tekstil-konfeksiyon sanayinde de
ürünlerin nihai katma değeri içinde hizmet bileşeninin payı artmıştır. Tüketici beklentilerinin de
bu doğrultuda yönlendirmesi nedeniyle Ar-Ge, tasarım, tedarik, lojistik, pazarlama, müşteri
ilişkileri gibi hizmetler giderek daha fazla önem kazanmaktadır (Öngüt, 2007: 31).
İşletmelerin rekabet gücü piyasadaki performanslarıyla birebir örtüşmekte ve onunla
tanımlanmaktadır. Rekabet gücü yüksek olan işletme başarılıdır ve başarılı işletmenin rekabet
gücü yüksektir. Bunun temelinde de verimlilik yatmaktadır. Rekabet gücü yüksek olan, pazar
payını ve karlılığını arttırmakta, daha fazla değer yaratmakta, muhtemelen daha yüksek ücret
ödemektedir. Rekabetçi işletmeler rekabetçi olamayanların yerini almaktadır.
İşletme düzeyinde rekabetçilik rekabete dahil olan işletmeler açısından “sıfır sonuçlu”
bir oyundur. Oysa bu sürecin makro ölçekte, ekonomiye ve refaha katkısı olumludur. Zira
üretim en verimli işletmeler tarafından ve kaynakların en etkin kullanımı ile yapılmaktadır.
Makro düzeyden bakıldığında, rekabetçilik “artı sonuçlu” bir oyuna dönüşmektedir. Bir
işletmeye girdi sağlayan endüstrilerdeki yükselen rekabetçiliğin, bu işletmenin rekabetçiliğini
de arttırdığına da dikkat çekmek gerekmektedir. İşletmelerin verimliliği, yani rekabet gücü,
işletmelerin teknoloji ve yönetim becerilerine bağlanabilecek kendi iç özelliklerinden ve bir
takım işletme dışı etkenler tarafından da belirlenmektedir. Yani aynı işletme, farklı ortamlarda,
farklı rekabetçilik düzeyine ve dolayısıyla farklı sonuçlara ulaşabilecek, en başarılı olacağı yer
129
de kendisine en elverişli ortamın sağlandığı, işletme dışı etkenlerin en uygun bulunduğu yer
olacaktır (Arda, 2009: 3).
4.4.3. Lojistik Faaliyetlerin Rekabet Gücüne Etkisi
İşletmelerde birbirinden farklı birçok faaliyet yerine getirilmektedir. Bu faaliyetler
temel olarak tasarım, üretim, pazarlama, lojistik ve ürün veya hizmeti destekleyici diğer
faaliyetler olarak sayılabilir. İşletmelerin bu faaliyetleri yerine getirirken rekabetçi avantaj elde
edebilmeleri bu faaliyetlerin rakiplere kıyasla çok daha düşük maliyetlerle ve daha etkin bir
biçimde yapılmasına bağlıdır. Diğer bir ifadeyle hedef; tedarik faaliyetleri, üretim süreci,
dağıtım ağı ve pazar arasındaki ilişkinin kurularak müşterilere en yüksek düzeyde hizmetin
kaliteli ve en düşük maliyet ile sunulmasını sağlamaktır (Gümüş, 2007: 150).
Lojistik faaliyetlerin işletmelerin gelir ve maliyet düzeylerine önemli etkiler yapması ve
katma değer yaratan faaliyetlerden oluşmaları rekabete yeni bir boyut getirmiştir. Bu noktada,
lojistik faaliyetlerin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi işletmelerin rekabet gücünün
geliştirilmesinde büyük önem taşımaktadır. Söz konusu önem doğrultusunda lojistik
faaliyetlerin rekabette başarılı olabilmek açısından kritik başarı faktörlerinin belirlenerek bu
faktörlerin geliştirilmesine ağırlık verilmesi gerekmektedir (Bilginer ve Kayabaşı, 2007: 629).
130
Şekil 38. Lojistik İşletmesi Rekabet Öncelikleri ve Strateji Bileşenleri (Dornier, vd.,
1998: aktaran, Erdal ve Saygılı, 2007: 6)
Günümüz modern işletmecilik alanında yaşanan hızlı değişim ve gelişim işletmelerin iş
görme modellerini de yakından etkilemektedir. Modern işletmecilik alanında yaşanan bu
değişim ve gelişimlere paralel olarak işletmelerin hizmet sunma anlayışları da değişmeye
başlamış; ürünlerin üretim süreçleri kadar üretim sonrası süreçlerinin de rekabette çok önemli
bir araç olduğu fark edilmeye başlanmıştır (Şekil 38). Bu bağlamda işletmelerin doğru ürünü,
doğru zamanda, doğru yerde, doğru müşteriye ulaştırabilmesi işletmelerin pazardaki rakiplerine
göre farklılık yaratabilmesinde önemli bir stratejik araç durumuna gelmiştir.
131
İşletmelerde gerek üretim öncesi, gerek üretim ve gerekse üretim sonrası aşamalarda
yapılan ilk madde ve malzeme, yarı mamul ve mamul akış faaliyetleri lojistik kavramı etrafında
tanımlanmaktadır. Lojistik konusu son yıllarda giderek artan bir biçimde gerek öğretide gerekse
uygulamada oldukça sık bir biçimde incelenen ve uygulanan bir konu olmuştur. Lojistik
konusunun son yıllarda öğretide ve uygulamada bu kadar önemli bir biçimde incelenmesinin
temel nedenlerinden bazıları; lojistik maliyetlerin işletmelerin maliyet kalemleri içerisinde
önemli boyutlara ulaşması, lojistik maliyetlerde yapılabilecek en ufak bir tasarrufun işletme
karına oldukça önemli oranlarda katkıda bulunması, müşterilerin son yıllarda satış sonrası
yapılan hizmetlere ve ürün teslimatlarına oldukça önem vermesi, zamanında, eksiksiz ve
hasarsız bir biçimde yapılan teslimatların farklılaşma stratejilerinde oldukça önemli bir rol
oynamaya başlaması vb. gibi sayılabilir. Son yıllarda lojistik alanında yaşanan bu gelişmeler
sektörün hızlı bir biçimde büyümesine neden olmuş ve hatta ülkemizin “lojistik üs” olabilme
özelliğinden dolayı da “lojistik köyleri” projesi gündeme gelmiştir (Gümüş, 2007: 98).
Rekabetçi avantaj elde etmenin en önemli araçlarından birisi etkili bir lojistik yönetimidir.
Değişen müşteri tercihleri karşısında pazardaki rakip işletmelere karşı devamlı olarak bir
üstünlük sağlayabilmenin yollarından birisi de işletmelerin lojistik faaliyetlerindeki başarısına
bağlıdır. İşletmelerin faaliyette bulundukları pazarlarda başarılı olabilmesi birçok faktöre
bağlıdır. Basit olarak bu faktörler üçlü bir ilişki içinde gösterilebilir. Bu ilişkide işletme ve
işletmenin müşterileri ve işletmenin rekabet ettiği rakipleri en önemli aktörler arasındadır.
Pazarda rekabet edebilmenin ve rekabetçi avantaja sahip olabilmenin önemli koşullarından
birisi müşterilerin gözünde işletmenin kendisini farklılaştırabilme yeteneğine bağlıdır. İkinci
olarak da işletmenin faaliyetlerini yerine getirirken en düşük maliyet ve en yüksek kar marjı ile
çalışabilmesidir. İşletmenin pazarda sürdürülebilir rekabet avantajını koruyabilmesi tüm
işletme yöneticilerinin dikkatini bu alana kaydırmasını ve pazarın gerçeklerine karşı her an
yanıt verebilecek stratejiler geliştirmesini zorunlu duruma getirmiştir. Artık günümüzde iyi
ürün kendisini sattırır yaklaşımı geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Yalnız ürün veya hizmetin
iyi ve kaliteli olması tek başına yeterli bir kanıt olmaktan uzaklaşmıştır. Satış öncesi, satış ve
satış süresinde yapılan tüm faaliyetler ayrı bir öneme sahip konuma gelmişlerdir. İşletmede
yapılan tüm bu faaliyetlerin yerine getirilmesinde ise lojistik faaliyetler çok önemli bir stratejik
araçtır. İşletmelerin tüm faaliyetlerinde rekabetçi avantajı sürdürebilmesindeki kritik nokta
birçok unsura bağlıdır (Gümüş, 2007: 151). Bu bağlamda lojistiğin etkin bir biçimde
yönetilmesi sonucu, maliyet düşürücü, üretim artırıcı, kalite yükseltici, müşteri memnuniyetini
artırıcı dolayısıyla da pazar payını büyütme ve rekabet gücünü artırma etkisi olduğu
bilinmektedir. İyi yönetilen lojistik sistem sayesinde;
132
 Stok seviyesinin kontrolünde, üretim seviyesi ile teslim ve satış işlerini optimum
düzeyde tutulması zaman ve nicelik yönünden en iyi ve ekonomik sayılan materyali elde
bulundurulması sağlanmaktadır.
 Depolama faaliyeti ile sağlanan; üretimi destekleme, ürün birleştirme, stoklama,
yükleme ve dağıtım, konsolidasyon işlemleri başarı ile gerçekleştirilmektedir.
 Taşımacılık faaliyeti ile müşteri memnuniyetinin sağlanabilmesi adına bir taraftan
rakiplerin daha kısa sürede ürün ve hizmetlerin ulaştırılması hedeflenirken, diğer taraftan
ulaşım maliyetleri düşürülmekte böylece rekabet üstünlüğü sağlanmaktadır (Çekerol ve
Kurnaz, 2011: 52) .
Şekil 39. Rekabet Edebilir Bir Fiyat İçin Lojistiğin Önemi (İGEME, 2005)
İşletmelerin ticari anlamdaki başarısı, ya maliyet avantajı ya da değer yaratma
avantajına, ya da her ikisinin başarılı bir biçimde bütünleştirilebilmesine bağlıdır. Bu
bütünleştirmeyi sağlayabilen işletmelerin faaliyetlerini daha etkin ve verimli bir biçimde yerine
getirdiği görülmektedir Rekabetçi avantaj işletmeye bir bütün olarak bakılmadığı sürece tam
olarak anlaşılamaz (Gümüş, 2007: 151).
İşletmeler
lojistik
sistemde
verimlilik
artışından
faydalanarak
bazı
fırsatlar
yakalayabilirler. Ayrıca bu fırsatların yanı sıra bazı sıkıntılara da katlanmaktadırlar. Bunlardan
bazıları (Hacırüstemoğlu ve Şakrak, 2002: 106):
 Maliyet düşürme fırsatları
 Üretim zamanını kısaltma fırsatı
 İyileştirme için fırsatlar ve sistematik teknikler
 Sistemin yeniden tasarımı için gereksinme
 Üretim sürecinde mamul hattının değişimi
 Dağıtım maliyetlerinde artış
133
 Hizmet değişim gereksinimleri
 Pazarların taşınması.
olarak ifade edilebilir. Sonuç olarak, doğru ürünü, doğru zamanda, doğru yere hasarsız bir
şekilde ulaştırılmasını hedefleyen lojistik, ürün ve hizmetler için önemli bir değer yaratıcı
faaliyeti oluşturmaktadır (Şekil 39). Ülkelerin uzun dönemli rekabetçi üstünlüğünün
geçekleştirilmesinin ardında müşteri tatmini ile birlikte düşük maliyetleri de hedefleyen lojistik
stratejilerinin geliştirilmesinin büyük bir önemi bulunmaktadır.
Tablo 17’de küresel kriz ekseninde lojistik sektörü ve rekabet analizine ilişkin güçlü ve
zayıf yönleri ile fırsatlar ve tehditler verilmiştir.
Tablo 17. Küresel Kriz Ekseninde Lojistik Sektörü ve Rekabet Gücüne İlişkin Güçlü ve
Zayıf Yönleri ile Fırsatlar ve Tehditler
Güçlü Yönler
Zayıf Yönler
- İşletmelerin nitelikli insan gücü talebindeki
artışı
- İşletmelerin güçlü sermaye yapıları
- İşletmelerin ulaştırma noktaları üzerinde
konumlanma rahatlıkları
- Kara taşımacılığında sahip olunan filo
büyüklüğü
- İşletmelerin tedarik zinciri oluşturma
kabiliyetleri
- İşgücüne bağlı maliyet düşüklüğü
- İşletmelerin lojistik eğitimi almış eleman
çalıştırmaları
- Kriz yönetimi deneyimi
- İşletmelerde kalifiye eleman yetersizliği ve
tecrübe eksikliği
- İşletmelerde teknoloji kullanımında
yetersizlik
- Çevre dostu taşımacılık sistemlerinin
kullanım azlığı
- Karayolu taşımacılığına olan eğilim
- İşletmelerin yasal düzenlemelere ilişkin ilgi
ve bilgi eksikliği
- Kredi bulma güçlüğü
- Demiryolu taşımacılığını tercih etmeme
- İşletmeler tarafından limanlardaki altyapıya
yapılan yatırım eksikliği
- Lojistik üs oluşturmak için işletmeler arası
işbirliği olmaması
Tehditler
- Nitelikli personel eksikliği
- Politik istikrarsızlık ve kaos
- Yükselen petrol fiyatları
- Pazardaki yabancı işletmelerin rekabet
üstünlüğü
- Terör sorunu
- Taşımacılık modlarında var olan altyapı
eksiklikleri
- Çevre dostu taşımacılık sistemlerinin
kullanımında oluşacak uyum sorunu
- Aktarma ve dağıtım noktalarının yetersizliği
- Demiryolu taşımacılığındaki hantal yapı
- Ekonomik kriz
Fırsatlar
- Fakülte ve yüksekokullarda lojistik eğitimi
veren bölümlerin açılması
- Lojistik teknolojilerindeki hızlı gelişim
- Bilgi teknolojilerinin, lojistik faaliyetlere
entegrasyonu
- Farklı taşımacılık modlarının kullanımını
sağlayan coğrafi konum
- Pazar ekonomisindeki deneyim
- Çevre dostu taşımacılığı teşvik edecek yasal
düzenlemeler
- Sektöre yönelik istihdamı sağlayacak kalifiye
eleman
- Lojistik üs oluşturmaya yönelik coğrafi konum
Tüm dünyayı etkisi altına alan küresel krizin Türk lojistik sektörü üzerindeki etkileri
incelendiğinde ise SWOT analizi sonuçları (Tablo 17), coğrafi anlamda stratejik bir konumda
olmanın, sektörün krizden etkilenmemesi için yeterli olmadığını göstermektedir. Çevre dostu
134
taşımacılık sistemlerinin etkin olarak kullanılmaması, Avrupa Birliği ülkeleri ile uyum sorunu
beslemektedir. Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olmamıza karşın sektörde eğitimli personel
yetersizliği ve deneyim eksikliği krizin sektör üzerindeki olumsuz etkilerini artırıcı rol
oynamaktadır. Sektör büyüyüp yeniden şekillenirken rekabette yön değiştirmektedir. Halen
lojistik işletmelerinin birçoğu, lojistik faaliyetlerin tamamını kapsar biçimde hizmet
verememektedirler yani bir diğer ifadeyle hizmet çeşitliliği yeni hizmetler üretme açısından
istenilen noktaya gelinememektedir. Genelde verilen hizmetler, taşımacılık ve depolama
faaliyetleri ile sınırlı kalmaktadır. Yani bir diğer ifade ile sektör dış kaynak kullanımı boyutuyla
ele alındığında, büyük ölçekli işletmelerin bile, lojistik hizmetlerde dış kaynak kullanımına
başvurmamaları, sektörün işletmelerce tam onay almadığının bir başka göstergesidir (Çekerol
ve Kurnaz, 2011: 55).
4.5. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Rekabet Gücünü Etkileyen
Faktörler
Rekabet gücünü belirleyen etkenler, işletme içi etkenler ve daha çok piyasa yapısından
kaynaklanan işletme dışı etkenler olarak iki kategoride toplanabilmektedir. İşletme içi etkenler
arasında işletmenin ürettiği ürünlerin kalitesi, maliyeti ve fiyatı öne çıkmaktadır. Bunların
haricinde verimlilik, karlılık, kullanılan bilgi teknolojisi, organizasyon ve yönetim yapısı,
kaynakların etkin kullanımı, yenilikçilik ve yaratıcılık gibi faktörler de rekabet gücünü
belirleyen işletme içi diğer etkenler arasında yer almaktadır. Rekabet gücünü belirleyen işletme
dışı başlıca etkenler olarak işletmenin faaliyette bulunduğu sektördeki rekabet yoğunluğu,
sektördeki ölçek ekonomileri, işgücünün verimliliği, kapasite kullanım oranı, sermaye
piyasalarındaki finansman koşulları sayılabilir. Devletin ekonomideki yeri, ülke içi ekonomik
istikrar, ülkenin doğal kaynakları, mali piyasaların gelişmişlik düzeyi gibi faktörler de işletme
dışı etkenler arasında ön plana çıkmaktadır (Aktan, 2004: 6).
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma
Teşkilatı (UNIDO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO), İTKİB ile ortak yürüttüğü ve
sektördeki özellikle KOBİ’lerin rekabet güçlerinin arttırılması ve iş bağlantıları kurabilmesini
kolaylaştırma hedefiyle başlattığı program tekstil-konfeksiyona entegre bir bakış açısı
getirmeyi amaçlamaktadır. Programla işletmelerin, işveren ve işçiler ile destekleyici kurumların
da yararlanabileceği, uluslararası düzeyde pazara ulaşabilme imkanı, Ar-Ge faaliyetleri, çevre
duyarlılığı, cinsiyet eşitliği, insani iş koşulları gibi konuların, sürdürülebilir iş geliştirme
anlayışı içerisinde ele alınacağı bir yaklaşım sunulmaktadır (Anonim, 2011: 82). Tekstilkonfeksiyon sektöründe ulusal rekabet gücünü etkileyen çok sayıda değişken vardır. Bunlardan
önemli bulunanları aşağıda kısaca açıklanmıştır.
135
4.5.1. Reel Kur
Uluslararası rekabeti ölçmek için yaygın şekilde kullanılan göstergelerden birisi olan
reel döviz kuru, ticarete konu olan ve olmayan ürünlerin göreli fiyatı olarak tanımlanabilir.
Ticarete konu olan ürünlerin yurt içi üretim maliyetlerinin göreli olarak artması ve fiyatların
yükselmesi ile birlikte reel kurun değerlenmesi, diğer koşullar sabitken, ticarete konu olan
ürünlerin yurt içi üretimini göreli olarak verimsizleştirmekte ve ülkenin uluslararası rekabet
gücünü olumsuz etkilemektedir. Ticarete konu olan ve olmayan ürün ayrımının yapılmasında
ortaya çıkan güçlükler nedeniyle, reel döviz kuru pratikte farklılaşmakta ve tanım olarak
nominal döviz kurunun yurtiçi-yurtdışı göreli fiyatlarla deflate edilmesiyle hesaplanmaktadır
(Kotan, 2002: 2).
Rekabet gücü ölçülmesinde kullanılan en yaygın araç reel kur hesaplamalarıdır. Reel
kurun rekabet gücünün temel kaynağı olduğunu iddia eden görüşlere rağmen, uzun dönemde
rekabet gücünü artırmanın asıl kaynağı verimlilik artışıdır. Reel kurun seviyesi ülkenin kısa
dönemde rekabet edebilirliğini etkileyen unsurlardan biridir. Doğrudan maliyet kalemleri içinde
yer almasa da Türk Lirası’nın başta Euro olmak üzere yabancı para birimleri karşısında değeri
Türk tekstil-konfeksiyon sanayinin rekabet gücünü etkilemektedir. Tekstil-konfeksiyon sanayi
önemli oranda yerli girdi kullanmakta, üretiminin yarıdan fazlasını ihraç etmektedir. İhracatın
%65’i AB ülkelerine yapıldığından sektörün gelirlerinin büyük kısmı özellikle Euro olmak
üzere yabancı para cinsinden elde edilmekte, giderlerin ise büyük kısmı Türk Lirası cinsinden
ödenmektedir. Dolayısıyla son dönemde Türk Lirası’nın aşırı değerli olması da sektörün
ihracatını olumsuz etkilemektedir (Öngüt, 2007: 110).
4.5.2. Maliyetler (hammadde, işgücü, enerji)
Konfeksiyon eşyaları imalatı sanayinde rekabet büyük ölçüde maliyet ve fiyat odaklı
hale dönüşmüştür. Burada belirleyici iki önemli unsur bulunmaktadır. Birincisi dünya
ticaretindeki serbestleşme ile birlikte kotaların kalkması ve gümrük vergisi oranlarının
düşürülmesi sonucu koruyucu vergi oranlarının etkisinin ortadan kalkması ve çıplak maliyet ve
fiyatların belirleyici hale gelmesidir. Bu kapsamda özellikle gelişmiş ülkelerin giyim eşyaları
imalatından çekildikleri ve ihtiyaçlarını (tüketim ve markaları için) gelişen ülkelerden
karşıladıkları görülmektedir. Bu eğilim içinde de en düşük maliyetler ile ithalat veya tedarik
öne çıkmakta olup gümrük vergisi oranları önemsiz seviyelere indirilmekte veya
kaldırılmaktadır. Bir diğer belirleyici unsur ise 2000'li yılların başından itibaren giyim eşyası
imalatında ucuz işgücüne sahip başta Çin olmak üzere Doğu ve Güney Doğu Asya ülkelerinin
yarattıkları rekabet baskısıdır. Üretim kalitesi, üretimde uluslararası çalışma ve iş kurallarına
uyum, taşıma maliyetleri ve zamanında dağıtım-teslimat ve benzeri gibi unsurların da rekabette
136
önemli olmasına rağmen giyim eşyaları imalatı sanayinde üretim maliyetleri ana belirleyici
unsur olmayı sürdürmektedir (İSO, 2012: 29).
Üretim maliyetleri rekabette belirleyici temel unsurların içinde yer almaktadır. Özellikle
işgücü maliyetleri ile enerji, hammadde, finansman ve çevre maliyetleri belirleyici olmaktadır.
Tekstil-konfeksiyon sanayi üretim girdileri içinde en büyük pay hammadde ve yardımcı
malzemelerden oluşmaktadır. Daha sonra finansman, taşıma ve haberleşme giderleri yer alırken
ardından işçilik ve enerji giderleri gelmektedir (Öngüt, 2007: 96). Tekstil-konfeksiyon
sektöründe üretim maliyetleri içinde hammadde maliyeti en önemli kalemdir (%50-60).
Sektörün en çok kullandığı hammaddeler ise, başta pamuk olmak üzere, sentetik ve suni
liflerdir (Majidov, 2010: 193).
Tekstil sektöründe maliyetler içinde işçiliğin payı %15 civarında iken bu oran
konfeksiyonda %30’a kadar çıkmaktadır. Konfeksiyon sektörünün daha emek yoğun olması bu
sektörün emek maliyetinden ve dolayısıyla üretimde küreselleşme sürecinden daha fazla
etkilenmesine neden olmaktadır (Öngüt, 2007: 96).
Bir işletmenin girdi maliyetlerindeki ufak bir artış o işletmenin kar marjını düşürmekte
bu durum rekabeti olumsuz yönde etkilemektedir. Girdi maliyetleri içerisinde en önemli payı
da enerji harcamaları oluşturmaktadır. Türk sanayinde kullanılan enerji, uluslararası rekabeti
engelleyecek ölçüde pahalıdır. Üretimde enerji giderleri önemli bir maliyet unsuru olarak yer
almaktadır. Bu yüzden enerji fiyatlarının yüksekliği üretim maliyetlerini de büyük ölçüde ve
olumsuz yönde etkileyeceğinden, rekabet gücünü zayıflatmaktadır.
4.5.3. Sektörel Uzmanlaşma
2005 yılı başında kotaların kalkması sonrası gelişmelerin de gösterdiği gibi Türk tekstilkonfeksiyon sanayinde sektörel uzmanlaşma ve dikey entegrasyon rekabet gücünün
sürdürülmesinde etkili olmaktadır. Açıklanmış Rekabet Avantajı (Revealed Comparative
Advantage-RCA) ülkelerin sektörel uzmanlaşmalarını ve rekabet güçlerini ölçmede sıklıkla
kullanılmaktadır. Konfeksiyon sanayinde ülkelerin RCA değerleri rekabet gücünün gelişmiş
ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kaymasına paralel olarak tekstil sanayine göre yıllar içinde
daha fazla değişim göstermektedir. Bu durum konfeksiyon sanayinin tekstil sanayine göre
işgücü maliyetlerine daha duyarlı olmasından kaynaklanmaktadır.
Tekstil-konfeksiyon sanayilerinin her ikisinde de yüksek RCA değerine sahip ülkeler
tekstil ve konfeksiyon sanayinde hızlı teslimin artan önemi nedeniyle en büyük rekabet
avantajına sahip ülkelerdir. RCA değerlerinin ülkeler arasında karşılaştırılmasında olumsuz
gelişmelere ve beklentilere rağmen Türkiye dünyada bu sektörde hala rekabet avantajına sahip
ülkelerden birisi olarak ortaya çıkmaktadır (Öngüt, 2007: 102; Kılıçkaplan, 1998).
137
4.5.4. Coğrafi Yakınlık ve Hızlı Teslim
Ülkeler arasındaki ticaret hacminde her şeyden önce ülkelerin ekonomilerinin
büyüklüğü belirleyici bir etkiye sahiptir. Bunun yanında coğrafi yakınlık, kültürel yakınlık ve
ticari geçmiş de ticaret hacmi üzerinde etkiye sahiptir. Taşıma bir maliyet kalemi olduğundan,
taşıma masraflarını azaltması nedeniyle coğrafi yakınlık ülkeler arasında ticarette belirleyici
olmaktadır.
ABD’nin
coğrafi
yakınlığın
bir
başka
maliyet
etkisi
de
zamandan
kaynaklanmaktadır. Paranın zaman değeri nedeniyle taşıma süresince geçen zaman bir ekstra
maliyet unsuru olmaktadır. Taşıma sürecinde zaman liman ve diğer yükleme boşaltma
merkezlerinde, gümrüklerde ve vasıtalarda geçmektedir. Dolayısıyla tüm bu aşamalarda
işlemlerin hızlandırılması rekabet gücüne etki etmektedir.
Günümüzde tam zamanında (just-in-time) üretim anlayışı yaygınlaşmakta, işletmeler
stokları azaltarak israfı azaltmaya, verimliliklerini artırmaya çalışmaktadır. Bu anlayışta
stokların temel bir verimsizlik kaynağı olduğu kadar diğer verimsizlikleri gizlediği kabul
edilmekte, talebe göre üretim yapılmaktadır. Tam zamanında üretim anlayışının temel bir
gereksinimi de az sayıda ve güvenilir tedarikçi ile sık ve küçük partili çalışma zorunluluğudur.
Dolayısıyla taşımanın maliyet ve zaman etkisi tüm sektörlerde rekabet avantajını
etkilemektedir.
Tekstil-konfeksiyon ticaretinde moda ve müşteri talep ve beklentileri zaman içinde
değişmektedir. Günümüzde bu değişim daha da hızlanmakta, sezon içinde değişik ürünler
müşterilere sunulmaktadır. Bu da modaya uygun ürünlerde hızlı teslimi ve dolayısıyla pazara
yakınlığı diğer sektörlere ve ürünlere göre daha da önemli bir rekabet unsuru olarak ortaya
çıkarmaktadır. Sonuç itibariyle zamanında teslim edilemeyen ürün sezonu kaçırmakta ve ürün
ya elde kalmakta ya da öngörülenden daha düşük fiyata satılmak durumunda kalmaktadır.
AB pazarında Türkiye’nin üretim maliyetlerinden kaynaklanan dezavantajı coğrafi
yakınlığı nedeniyle belli ölçüde azalabilmektedir. AB’nin tedarikçileri arasında sektörel
uzmanlaşma ve hızlı teslim imkanı en iyi durumda olan ülke Türkiye’dir (Öngüt, 2007: 106).
4.5.5. Üretim Teknolojileri
Üretimde kullanılan teknoloji hem ürün kalitesini, hem de verimlilik yoluyla ürün
maliyetlerini belirleyen en önemli unsurdur. Bu nedenle düşük, orta veya ileri teknoloji
sektörlerinin hangisinde faaliyet gösterilirse gösterilsin kullanılan teknolojinin en gelişmiş ve
etkin teknoloji olması rekabetçiliğin ön koşulu olmaktadır (Tekin ve Zerenler, 2007: 180
aktaran Adıgüzel, 2011: 131).
Üretimde kalite unsurunun evrensel boyutlarda elde edilmesinde tedarikleme, teknoloji,
ürün tasarımı, ürün geliştirme, standardizasyon ve nitelikli personel önemli rol oynayan
138
faktörlerdir. Tedarikleme, üretimde kullanılan malzeme, hammadde veya ayrı mamullerle ilgili
olup üretimle iç içedir (Akgemci, 2001: 28).
Teknolojik gelişmeler ve yeniliklerin; bir yandan işletmelerin üretkenliğinde, üretim
artışında,
uluslararası
rekabet
gücünde
diğer
yandan
da
ülkelerin
istihdamında,
sanayileşmesinde ve büyümesinde oynadığı rol 21. yüzyılda giderek artmış ve belirleyici bir
unsur haline gelmiştir. Özellikle günümüzde işletmelerin varlığını, rekabet gücünü ve
konumunu belirleyen en önemli faktörler, rekabetçi yeni teknolojiler-ürünler-üretim süreçleri
geliştirme ve yeni teknolojileri yakından takip edip onları elde etme ve uyarlama konusundaki
yetenekleridir. Bu amaçla, günümüzde işletmeler artan ölçülerde; yenilik, Ar-Ge faaliyetlerinde
bulunmakta, teknolojik yenilikleri elde edebilmek için çokuluslu işletmeler, müşteriler,
tedarikçiler, üniversiteler gibi çeşitli ortaklarla işbirliğine gitmektedirler (Pamukçu ve Sönmez,
2011: i).
Yaşadığımız çağda teknoloji tabanındaki değişime paralel olarak üretim teknolojileri
yazılım ve donanım açısından giderek artmaktadır. Teknoloji, kol gücünü hemen hemen
ortadan kaldırırken, beyin gücünü kısmen ikame eden, diğer bütün üretim faktörlerini de
önemli ölçüde değişime uğratan bir üretici güç olma yolundadır (Kazan, 2011: 332).
Üretim teknolojileri, sadece üretim sahasındaki değişimi değil bunun yanında yönetsel
sistemlerde ve üretim uygulamalarında ürünün tasarımı ve mühendislik faaliyetlerini de
kapsayan yeni teknikler ve bu tekniklerin bilgisi olarak açıklanabilir (Harrison, 1990).
Hızla gelişen ve ilerleyen teknolojiyle beraber üretim teknolojilerinin gelişimi de devam
etmekte ve işletmelere büyük fayda sağlamaktadır. Üretim teknolojilerindeki hızlı değişme ve
gelişmeler üretim işlemleri üzerinde çeşitli boyutlarda iyileştirmeler sağlayarak rekabet avantajı
yaratmakta ayrıca kullanılan üretim yöntem ve sistemlerini de değiştirmektedir (Üreten, 2006:
215).
Üretim teknolojileri, Kotha ve Swamidass (2000) tarafından yine Kotha (1991)’nın
çalışmasından esinlenerek dört temel grupta incelenebilir. Üretim teknolojilerinin bu
sınıflandırılması şu şekildedir (Kotha ve Swamidass, 2000); Ürün Tasarım Teknolojileri, Süreç
Teknolojileri, Lojistik/Tedarik Planlama Teknolojileri, Bilgi Değişim Teknolojileridir.
İşletmeye uygun üretim teknolojilerinin seçiminde karar vericilerin göz önüne almaları
gereken belirli ölçütler vardır. İşletmeden işletmeye farklılık gösterebilecek bu ölçütler
alternatif teknolojiler içerisinden eleme yapmayı kolaylaştırarak en uygun teknolojinin
seçimine yardımcı olacaktır. Bu ölçütlerin önem sırasının belirlenmesi için çoklu karar verme
teknikleri kullanılabilir (Yaralıoğlu, 2004: 7).
139
Yüksek teknolojilerin, üretim süreçlerini kısaltma, esnek hale getirme, fazla maliyet
gerektirmeden küçük partiler halinde üretim yapma ve küçük işletmelerde rahatça kullanabilme
gibi özellikleri vardır. İşletme açısından düşünüldüğünde en uygun teknoloji, bulunduğu yere,
hedef kitlesine, işgörenin niteliklerine, kapasitesine, sermayesine, ait olduğu pazara, ürettiği
ürün ya da hizmete göre işletmeyi hedeflerine en çok yaklaştıracak ve en kaliteli sonucu
verecek teknolojidir (Özdiler, 2002).
Konfeksiyon sektöründe teknolojinin sürekli gelişmesine ve makine-ekipmanın amaca
yönelik geliştirilmesine rağmen yeni ürünlerin işlenmesinde yaşanan güçlüklerden dolayı çoğu
alanda otomasyon sınırlı kalmıştır. Bu nedenle konfeksiyon sektörü emek yoğun özelliğini
korumaktadır (Dönmez, 2005).
Tekstil-konfeksiyon sektöründe teknoloji kullanımı etkinlik ve etkililik açısından büyük
önem taşımaktadır. Teknoloji kullanımı işlem maliyetlerini düşürmektedir. Türkiye tekstilkonfeksiyon sektörü makine donanımında net ithalatçıdır ve en gelişmiş ve yenilikçi
teknolojileri kullanmaktadır (Eraslan, vd., 2008: 290).
Konfeksiyon sektöründe hızlı ve kaliteli üretim yapmak işletmelerin rekabet ortamına
ayak uydurmaları açısından büyük önem taşımaktadır. Bir defada doğru üretim yapmak için
işin doğru tanımlanmış olması, işe uygun işgören, makine, donanım seçilmesi bunların yanında,
kullanılan teknolojilerin işin amacına ve insan sağlığına uygun olarak düzenlenmesi
gerekmektedir (Kurumer ve Lüleci, 2006: 165).
4.6. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Rekabet Sorunları
Türk tekstil-konfeksiyon sanayi, üretim kapasitesi ve tecrübesi, hammaddelerin ve
yetişmiş işgücünün bulunabilirliği, Türkiye’nin pazarlara yakınlığı ve hepsinden önemlisi Türk
tekstil-konfeksiyon girişimcileri sayesinde varlığını sürdürecektir. Türk girişimcisi bu güne
kadar yaptıklarıyla Türkiye’yi dünyanın en önde gelen tekstil-konfeksiyon ihracatçısı
ülkelerinden biri haline getirmiştir. Fakat içinde bulunduğumuz zamanın koşulları
değişmektedir. Bu koşullar ülkeleri, devletleri, işletmeleri, bireyleri, kurumları değişime ve
yapısal dönüşüme zorlamaktadır. Sektör tüm dünyada yapısal bir dönüşümden geçmektedir ve
doğal olarak bu değişimin Türkiye’ye de yansıması olacaktır. Geçmişte elde edilen karlar yeni
dönemde elde edilemeyecek, “ne üretsen, kaça üretsen satılır ve para kazanılır” devri
yaşanmayacaktır. Değişim zorunluluğunu anlama, kabul etme ve buna uygun rekabet stratejisi
oluşturup hareket etme en önemli ve çözülmesi gereken rekabet sorunudur.
Türk tekstil-konfeksiyon sanayinin rekabet sorunlarının bir kısmı genel ekonomiyle
ilgili kur, maliyetler, faiz oranları gibi konjonktürel gelişmelerden kaynaklanmakta bir kısmı da
sektörün yapısal problemlerinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’deki uzun yıllardan beri süren
140
yüksek enflasyon ortamı işletmelerin verimsizlikleri görmesine engel olmuş, geleceğe yönelik
tahminlerin yapılmasını güçleştirerek kısa dönemli hareket edilmesine yol açmıştır. Bu
durumun da etkisiyle işletmelerde pazarlama odaklı bir yaklaşımın gelişmesi kısıtlı olmuş, ürün
ve satış odaklı yaklaşım işletmelerin genelinde hakim olmuştur. Günümüzde ise pazarlama
kavramı ve pazarlama stratejisi gittikçe önem kazanmaktadır. Bu kapsamda pazarlama
stratejisinin nihai amacı olan markalaşma da yeterli şekilde gelişememiştir (Öngüt, 2007: 111).
Marka olmak satışta ve pazarlara ulaşmada çok büyük bir avantaj sağlamaktadır. Sektör bundan
sonraki stratejilerini moda ve marka yaratmaya, kaliteli, katma değeri yüksek, çok işlevli,
teknik tekstil ürünleri üretmeye yönelik olarak geliştirmelidir. Bunun temelinde de Ar-Ge
çalışmalarına verilen önem yatmaktadır. Pazarlamada karşılaşılan en büyük sorunların başında,
özellikle son yıllarda ucuz üretim olanaklarına sahip ülkelerin pazara girmesi ile maliyet
avantajının kaybedilmesi ve mevcut pazarların daralması gelmektedir. Öte yandan sektörde dış
pazarlarla ilgili yaşanan sorunların önemlilerinden birisi de, uygulanan kotalardır. 1996
yılından itibaren AB ülkeleri ile olan kotaların kaldırılmasına karşın, ABD pazarında MBA
çerçevesinde kota uygulaması devam etmiştir. 95 ülkeye kota uygulayan ABD, Türkiye’nin
yaklaşık 40 kategoride tekstil ve konfeksiyon ürününü kota kapsamına almıştır. Son yıllarda
sektörde yaşanan durgunluk nedeniyle, bunun etkisi daha fazla hissedilmiştir. AB pazarında
fiyat elastikiyeti düşük, kar marjları ise yüksektir. AB pazarında marka, moda ve kalite önemli
faktörlerken, ABD pazarında temel belirleyici olan fiyattır. Türkiye en önemli pazarı
konumunda olan AB’de coğrafi yakınlık avantajını ve pazardaki talebe cevap verebilme
yeteneğini iyi kullanarak, bu pazarda önemli bir yer edinmiştir (Majidov, 2010: 221).
İç ve dış piyasaların Türkiye ekonomisine güveni ve ileriye dönük olumlu beklentileri
Türk Lirasının önemli ölçüde değer kazanmasına yol açmıştır. Ayrıca, Euro-ABD doları değer
eşitliğindeki değişiklikler de sektörü etkilemiştir. Bu sektörde önemli oranda yerli girdi
kullanılmakta, üretimin ise yarıdan fazlası ihraç edilmektedir. Dolayısıyla, Türk Lirasının aşırı
değerli olması da sektörün ihracatını olumsuz etkilemektedir. Ancak makro ekonomik
dengelerin sürdürülmesi her türlü gelişmenin olmazsa olmaz ön koşulu olduğundan bu konuda
kısa vadede bir değişiklik olması güç görülmektedir. Dolayısıyla konjonktürel sorunların kısa
vadede çözülmesi güç görünse de Türkiye ekonomisindeki gelişmeler sürdükçe bu sorunlar da
aşılacaktır. Türk tekstil-konfeksiyon sanayinin yapısal sorunları dünyada bu sektörde yaşanan
değişime uyumla ilgili olup bu sorunların çözümü orta vadede sektörün rekabet gücünün
korunup geliştirilmesi için çok daha önemlidir.
Orta ve uzun vadede tekstil-konfeksiyon sanayinde, dünyada yaşanan güçlü rekabetin
artarak süreceği beklenmektedir. Çin ve diğer Uzak Doğu ülkelerinin sahip olduğu ucuz
141
işgücüyle maliyetlere dayalı rekabeti sürdürebilmek artık zor gözükmektedir. Dolayısıyla
sektörde kısa vadeli konular yanında orta ve uzun vadeli bir bakış açısı da benimsenmeli,
maliyet dışı rekabet unsurlarına önem verilmelidir. Türkiye’de tekstil-konfeksiyon sektöründe
rekabet gücüne etki eden en önemli sorun kayıt dışılığın yüksekliğidir. Türkiye’de tekstilkonfeksiyon sektöründe kurumsallaşamamanın, orta ve uzun vadeli bir bakış açısının
geliştirilememesinin, koordinasyonsuzluğun ve karlılık oranlarının düşük olmasının en önemli
nedeni bu sektörde kayıt dışılığın yüksek olmasıdır. Konfeksiyon sektörü özellikle KOBİ
ölçeğindeki ve fason çalışan işletmelerden oluşmaktadır. İstanbul ve Marmara bölgesindeki ana
konfeksiyon işletmeleri bütün bölgelerdeki küçük işletmelere fason imalat yaptırmaktadır.
Sektörün KOBİ yapısı ve işletmelerin kısa vadeli kaygılarla hareket etmesi sektörün rekabet
gücünü azaltıcı etkide bulunmaktadır (Öngüt, 2007: 111).
Sektörün konfeksiyon alanının büyük ölçüde dış pazarlara yönelmiş olması, işletmelerin
ihracata yönelik çalışmasını ve yeni dış pazarlar aramasını gerektirmektedir. Ancak sektörün en
önemli sorunlardan birisi, çoğunluğu oluşturan KOBİ’lerin dış pazarlar bulmak ve satış yapmak
konularında yeterince bilgi sahibi olmamalarıdır. Bu işletmelere dış pazarlara ulaşma
konusunda yardımcı olan çeşitli aracılar ve acenteler bulunmaktadır. İşletmelere, ABD’de
olduğu gibi, ticarete konu olan ürünün değeri ve ağırlığı ile orantılı olarak uygulanan nakliye
primi ve dönemsel vergi iadesinin kullanılması gibi özendirici uygulamalara gidilebilir
(Majidov, 2010: 221).
Türkiye’de gerek işletmeler gerek sektör temsilcisi oda, birlik, dernek ve sendikalar
birbirleriyle işbirliği ve uyum içinde hareket edememektedir. Birbirileriyle ticari ilişki içinde
olan işletme ve grupların rekabet halinde olması ve çıkarlarını savunması dengenin bulunması
için doğal ve gerekli olmakla birlikte, dar kapsamlı kısa vadeli çıkarlar orta ve uzun vadeli
sağlıklı ilişki geliştirilmesine ve işbirliği yapılmasına engel olmamalı, rant kollama amaçlı
faaliyetlerde bulunulmamalıdır (Öngüt, 2007: 111). Ayrıca 21. yüzyılda rekabet işletmeler
arasında değil, tedarik zincirleri arasında yaşanmaktadır. Bu nedenle sektörde işbirliği,
uzlaşmaya ve uzmanlaşmaya önem verilmelidir.
Türkiye’de Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki KOBİ’lerin Ulusal Rekabet Gücü
4.7. Türk Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Rekabet Gücü
Dünyada rekabetin işletmeler arasında gerçekleştiği dikkate alındığında, tekstilkonfeksiyon sanayinde rekabet gücünün korunması ve sürdürülmesi öncelikle işletme
stratejilerinin doğru belirlenmesi ve uygulanması ile mümkündür. Dünyada ve Türkiye’de
gerek genel, gerek sektörel gelişmeleri izleyerek gerektiğinde risk alabilen girişimci ve
142
yenilikçi tekstil-konfeksiyon işletmelerinin varlığı sektörün rekabet gücü ve geleceği açısından
öncelikle önem arz etmektedir (Öngüt, 2007: 94).
Türkiye tekstil-konfeksiyon sanayi işgücü maliyetleri, enerji fiyatları, istihdam
üzerindeki yükler açısından rakip olan ülkelere göre dezavantajlı durumdadır. Örneğin, 2005
yılı itibariyle Türkiye’de tekstil sektöründe saatlik işgücü maliyeleri 2,88 dolar iken, bu maliyet
Çin’de 0,48 dolar, Hindistan’da 0,67 dolar, Pakistan’da 0,37 dolardır. Bu ücretler bu ülkelerle
maliyetlere dayanan rekabetin ne kadar zor olduğunu ortaya koymakta ve sektörü maliyet dışı
rekabet unsurlarında değişime zorlamaktadır. Orta ve uzun vadede tekstil-konfeksiyon
sanayinde, dünyada yaşanan güçlü rekabetin artarak süreceği beklenmektedir. Çin ve diğer
Uzak Doğu ülkelerinin sahip olduğu ucuz işgücüyle maliyetlere dayalı rekabeti sürdürebilmek
artık zor gözükmektedir. Dolayısıyla sektörde kısa vadeli konular yanında orta ve uzun vadeli
bir bakış açısı da benimsenmeli, maliyet dışı rekabet unsurlarına önem verilmelidir.
Tablo 18. SİAR Araştırmasına Göre İmalat Sanayinde Rekabet Gücü
Rekabet Gücü Yüksek
Olan Sektörler
Gıda-İçki-Tütün
Dokuma-Giyim
Makine İmalatı
Taşıt Araçları
Rekabet Gücü Marjinal
Olan Sektörler
Kauçuk
Lastik
Plastik
Rekabet Gücü Zayıf Olan Sektörler
Demir-Çelik-Metaller
Ağaç-Mobilya
Kimya-Petro-Kimya
Kağıt ve Kağıt Ürünleri
Seramik, Taş, Toprak, Cam
SİAR, 1988. Aktaran: Aktan ve Vural, 2004: 10
Türkiye’nin geleneksel olarak ihracatında önemli bir yer tutan tekstil-konfeksiyon
sektöründe bulunan ürünlerin rekabet gücü yüksektir (Kafalı, vd., 2006: 15). Yapılan diğer bir
çalışmaya (Kılıçkaplan, 1998: 6) göre de Türkiye’nin AB ile olan ihracatında rekabet gücü
yüksek ürün grupların en başında giyim eşyaları ve bunların aksesuarları gelmektedir.
Türk tekstil-konfeksiyon sektörünün rekabet gücüne ilişkin SWOT analizi (Tiryaki,
2007) bilgileri aşağıda verilmiştir. Buna göre, coğrafi konum, sektörel bilgi birikimi, sosyal
standartlara uyum gibi güçlü yönlere sahip olan sektör, ataletli bürokrasi, koordinasyon
yetersizliği, maliyetlerin yüksekliği gibi alanlarda çeşitli zayıflıkları da bünyesinde
barındırmaktadır. Ayrıca sektör moda ve marka yaratma potansiyeli, lojistik avantajlar gibi
konularda fırsatlara sahipken, Çin, AB ve ABD kaynaklı tehditlerle de karşı karşıya
bulunmaktadır. Türk tekstil-konfeksiyon sanayinin AB’deki gibi bir rekabet gücüne sahip
olması için, gerekli yapısal değişiklikleri bir an önce yaparak tedarikçi ülke konumundan
“piyasa yapıcı ülke” durumuna gelmesi gerekmektedir. Bunun için sektörün kazanması gerekli
yeni rekabet üstünlükleri kaliteli ürün, ileri teknoloji kullanımı, üstün Ar-Ge ve Ür-Ge
143
çalışmalarıyla desteklenme, iyi eğitimli işgücü, üretim esnekliği ve dinamik yapı, müşteriye
özel üretim yeteneği, hızlı tedarik ve servis, verimlilik artışı, etkin pazarlama ve dağıtım ağı,
yenilikçilik, yaratıcılık, özgün tasarım ve ürün geliştirme yeteneği gibi alanları kapsamaktadır
(Tiryaki, 2007: 164). Türk tekstil-konfeksiyon sanayi kazanacağı bu yeni rekabet
üstünlüklerine paralel olarak, şu anda ağırlıklı olarak gerçekleştirildiği ucuz fiyatlı üretim
nedeniyle pazar bulabilen sıradan ürünlerin ve fason üretimin yerine pazarı olan, katma değeri
yüksek, kaliteli, yenilik ve know-how yoğun özgün ürünlerin üretilmesine ve maliyetlerin
malzeme, üretim ve işçi verimliliklerini artırarak düşürülmesine ağırlık vermeye başlamalıdır.
Üretim-tasarım-pazarlama-tedarik-lojistik (tüketiciye kadar) zincirinde sağlanan değer
artışı soldan sağa doğru gidildikçe artmaktadır. Yaşanan rekabet ortamında üretimden, dağıtıma
kadar geçen süreçte ilerleyen her aşama ülkenin rekabet gücünü arttırmakta ve rakiplerinden
daha avantajlı bir duruma getirmektedir (Tiryaki, 2007: 165).
Türk tekstil-konfeksiyon sektörünün rekabet gücü M. Porter’in Elmas Modeli’ne dayalı
olarak
verilmiştir.
Porter’in
Elmas
Modeli
aşağıdaki
belirleyenlerin
kullanımını
gerektirmektedir (Şenyılmaz, 2003: 256):
İşletme Dinamikleri:
 İşletme stratejisi, yapısı ve rekabet sektör dinamiklerini belirler.
 İlgili ve destekleyici endüstriler, endüstrinin gücünü büyük oranda etkileyebilecek
“küme süreci” için anahtar unsurlardır.
Endüstri ve Bölgesel Dinamikler:
 Üretim faktörleri, işçilik, enerji, hammadde ve sermaye maliyeti gibi temel/geleneksel
faktörler ve modern telekom altyapısı, insan sermayesi ve bilgi altyapısının mümkün olması
gibi ileri/yapısal faktörlerden oluşmaktadır.
 Talep sektör için temel etkendir. Talebin doğası, büyüme modeli ve özel ilgi çeken
yabancı pazarlarla etkileşim önem arz etmektedir.
Hız, esneklik, satış sonrası servis ağı, bireye özgü üretim ve pazarlama, müşteri
odaklılık gibi noktalarda sağlanacak rekabet gücü de, hizmet boyutunda elde edilecek olan
küresel avantajların temelini oluşturmaktadır. Örneğin; Lewis işletmesi, mağazalarına gelen
müşterilerinin beden ölçülerini alarak 24 saat sonrasında teslim edilmek üzere kot pantolon
üretebilmektedir. Bunu yaparken, bireye özgü esnek üretim temelinde hizmet hızı rekabetini
öne çıkarmaktadır.
4.7.1. Dokumacılık Ürünlerinde Rekabet Durumu
Dokuma ve örme kumaşlar konfeksiyon sanayinin temel hammaddeleridir. Türkiye’nin
gerçekleştirdiği tekstil ihracatının değer olarak yaklaşık yarısını dokuma ve örme kumaşlar
144
oluşturmaktadır. Dokuma kumaşlar Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı tekstil ürünleri içinde
birinci sırada yer alırken, örme kumaşlar üçüncü konumdadır. Bu veriler özellikle dokuma
ürünlerinde Türkiye’nin rekabet gücünün yüksek olduğunu göstermektedir (Bayraktar, 2011:
43).
2011 yılının ilk çeyreğinde elyaf, iplik, dokuma kumaş, örme kumaş ve dokusuz
yüzeyler, keçeler ve vatkalar olarak belirlenen belli başlı tekstil ürünlerinin ihracatı
incelendiğinde ipek lifi ve bitkisel lif ürün grupları hariç diğer tüm ürün gruplarında ihracat
%4,4 ile %178,1 arasında değişen oranlarda artmıştır.
Toplam tekstil ihracatında elyaf ihracatının payı %9,7, iplik ihracatının payı %22,
dokuma kumaş ihracatının payı %32,5 olarak hesaplanmaktadır. Dokuma kumaşların yanı sıra,
konfeksiyon sanayinin bir diğer temel hammaddesi olan örme kumaşların ihracatının toplam
tekstil ihracatındaki payı %19,4 olurken, kullanımları ve dolayısıyla önemleri gün geçtikçe
artan dokusuz yüzeyler (non-woven), vatka ve keçelerin payı ise %3,4 olarak kayda alınmıştır.
4.7.2. Konfeksiyon Ürünlerinde Rekabet Durumu
Sektör, mevcut koşullarda teknolojiye ve bilgiye dayalı, tasarıma, modaya ve marka
ürünler üretimine odaklanarak önemli mesafe kaydedebilecek potansiyele sahiptir. Yeni
oluşumların, genişleyen işbirliklerinin ve ekonomik entegrasyonların sektöre etkisinin tamamen
ortadan kaldırılması olanaklı olamayacağı için, değişen koşullara uygun farklı rekabet
stratejileri geliştirmek gerekli hale gelmiştir (Arslan, 2008: 102).
Günümüzde ürün fiyatının ana belirleyici olduğu konfeksiyon sektörü, küresel pazarda
yoğun rekabet içerisindedir. Ayrıca fiyatla birlikte sistem şeffaflığı, yüksek kaliteli ürün ve
zamanında teslimat gibi kriterler pazarda belirleyicidirler. Bu durum, konfeksiyon
imalatçılarını verimliliklerini süratle arttırmaları, operasyonel maliyetleri düşürmeleri, sipariş
karşılama hızlarını arttırmaları ve yüksek kaliteli ürün üretme yönünde baskı yapmaktadır.
Unutulmamalıdır ki sadece rekabetçi olabilen ve tüm ölçütleri yerine getirebilen işletmeler
hayatta kalabileceklerdir.
Hammadde fiyatları hemen hemen tüm üreticiler için benzerlik gösterdiğine göre
rekabet edebilirlik için üretim sistemlerinde yenilikçi yaklaşımlar hedeflenmelidir. Çoğunlukla
üretici işletmeler akış tipi dikim hattı sistemleri ile üretimlerini gerçekleştirmektedir. Sektörün
emek yoğun oluşu, operatör bağımlı olması ve yüksek ölçüde çalışan yeteneğiyle değişkenlik
göstermesi üreticilerin yüksek verimli üretim hattı ihtiyaçlarını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu tip
üretim gerçekleştirmekte olan sistemlerde bir operasyonun çıktısı diğer operasyonun girdisi
olmaktadır ve herhangi bir işlemde gecikme ya da dengesizlik hattın tüm verimliliğinin
düşmesine sebep olmaktadır. Çalışanlar arasındaki performans dengesizlikleri, makine
145
arızaları, devamsızlık ve yüksek oranlı işçi sirkülasyonu, iyi planlanmış üretim hatlarını dahi
güvenilmez ve verimsiz kılabilmektedir. Ayrıca bu faktörler makine ve sistem verimliliğini
düşürmekte, ürünün bantta kalma süresini uzatmakta, üretim içi stok seviyelerinin artmasına,
teslimat zamanlarının uzamasına ve üretim maliyetlerinin kaçınılmaz olarak yükselmesine
sebep olmaktadır.
Öyleyse odaklanılması gereken ana faktörlerden bir tanesi operasyonel faaliyetlerin
sürekli olarak izlenerek, yani üretimin her aşaması takip edilerek daha etkin, daha hızlı, daha
kaliteli hale getirilebileceği üretim yönetim sistemleri kurmaktır. Bilgiye hızlı erişerek, hızlı
önlemler alabilmek, hedefler ve planlara uygun ya da minimum düzeyde sapma ile üretim
faaliyetlerini gerçekleştirebilmek üretim yönetiminin en önemli önceliğidir.
Konfeksiyon sektöründe, üretim verileri (makine arıza kayıtları, duruş zamanları ya da
operatör performansı, vb.) manuel olarak takip edilmeye çalışılmakta, hedeflenen üretim düzeyi
için düşük maliyetli, sistematik bilgi akışı sağlayan sistemler kullanılmamaktadır. Çoğu üretici
işletme, sipariş takibi, stok takibi, cari işlemler gibi çözümler sunabilen kapsamlı kurumsal
yazılımlar kullanmakla beraber bu yazılımlar üretim sahasında gerçekleşmekte olan durumu
raporlayamamaktadır. Ancak bilgi akışını otomatize edecek, üretim sahasından anlık olarak
bilgi toplayabilecek ve üretim takibini gerçek zamanlı ve doğru olarak ilk amirlere ya da
müdürlere sunarak daha etkin planlama ve kontrol sağlayacak veri toplama ve üretim takip
sistemlerine ihtiyaç duyulmaktadır (Büyük, 2006: 1).
4.7.3. Türkiye Tekstil Makineleri ve Ekipmanında Rekabet Durumu
Tekstil sektöründe verimlilik teknoloji ile belirli bir noktaya oturtulmuştur. Türkiye’de
makine üreten işletmeler yaygınlaşmıştır. Mekanik ve otomatik makineler Türkiye’de
üretilmekte, yüksek teknoloji ile üretilen makineler yurtdışından ithal edilmektedir. Makine
ithal edilen ülkeler arasında G. Kore, Japonya gibi Uzakdoğu ülkeleri ile Almanya, İtalya gibi
AB ülkeleri önde gelmektedir (Aras, 2006: 153).
Türkiye, Gümrük Birliği sürecinde artan beklentiler sonucu 1996 yılında sektörde
yapılan önemli yatırımlar nedeniyle, dünya tekstil makineleri alımında hemen hemen bütün alt
sektörlerde ilk sıralarda ve 1995-1998 döneminde Türkiye dünyada en fazla tekstil
makinelerine yatırım yapan ülkeler sıralamasında da en önlerde yer almıştır (DPT, 2001: 1;
DPT, 2007: 30).
Sektörde makine alımlarının en fazla yapıldığı alan, son yıllar itibariyle iplik, örme, terbiye,
dokuma ve konfeksiyon olarak sıralanmaktadır. Türkiye dünyada Çin’in ardından tekstil
makinelerine yönelik en büyük yatırımcı konumundadır. Bundan sonra bu yatırımların ileri
teknolojilere sahip makineler üzerine yapılması daha fazla önem taşımaktadır. Türkiye, AB
146
ülkeleri ve ABD ile karşılaştırıldığında daha genç ve yeterli kapasitede bir dokuma parkına
sahiptir. Fakat sürekli yeniliklerin takip edilerek bu makinelerin modernleştirilmesi, sektörün
gelecekte de varlığını sürdürebilmesi ve rekabetçi kalabilmesi açısından daha önemlidir (DPT,
2007: 30).
Tekstil üretim kollarının daha yoğun teknoloji içermesi ve yüksek tutarlı yatırımları
gerektirmesi nedeniyle, makine alımlarında konfeksiyonun payı düşüktür. Tekstil makinelerinin
büyük çoğunluğunun gelişmiş ülkeler tarafından üretiliyor olması ve tekstil sektöründe
teknolojinin her geçen gün yenilenmesi yeni makinelerin alınmasına neden olmaktadır. Makine
bakımından dışa bağımlı olan Türk tekstil sektörü rekabet edebilmek için her 5-10 yılda bir
makinelerini değiştirmek zorundadır. Türkiye, tekstil-konfeksiyon sanayi ile uluslararası
piyasalarda önemli bir yere sahip olmakla birlikte, kullandığı teknoloji, makine ve ekipman
açısından büyük ölçüde dışa bağımlı durumdadır. Sektör teknoloji ve makine üretecek altyapıya
ve tesislere henüz sahip değildir. Gümrük Birliği sonrasındaki artan beklentiler sonucu plansız
ve aşırı yatırım politikası nedeniyle, aşırı üretim kapasitesi ve dünyada yaşanan krizler
dolayısıyla bu dönemde makine ve teknolojik aksam ithalatı azalmıştır. Sektör, üretimde
kullandığı tekstil kimyasal hammaddeleri, boyarmaddeler, polimerler ve diğer kimyasal
maddelerin büyük bölümünü yurtdışından ithal etmektedir. Bunun dışında, Türk tekstil
sanayinin en fazla ithal ettiği maddeler akrilik, polimerler, reçineler vb. kimyasal tekstil
hammaddeleridir. Türkiye tekstil makine ve kimyasal maddeleri ithalatının yaklaşık %50’den,
bazı ürün gruplarında ise %70-80’inden fazlasını AB ülkelerinden gerçekleştirmektedir. AB
ülkeleri içerisinde ise en büyük ithalat payı Almanya’nındır (Aras, 2006: 126).
2012 yılında 7,8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren tekstil sanayinin arkasındaki en
büyük güçlerden biri olan tekstil makineleri ve aksamları sektörü, yarattığı istihdam ve
gerçekleştirdiği ihracatla Türkiye ekonomisine önemli katkılarda bulunmaya devam etmektedir.
Tekstil sektöründe Avrupa birincisi olan Türkiye, tekstil makineleri ihracatı bakımından da bir
o kadar güçlü konuma ulaşmıştır. Tekstil sanayinde gelişmiş olan Türkiye’de tekstil
makinelerine olan talep de giderek artmaktadır. 1980’li yıllardan önce tekstil makineleri ithalatı
yapan Türkiye, bu tarihten itibaren üretici konuma geçmiştir. Türkiye şu an ileri teknoloji
makinelerinden basit modellere kadar tekstil sanayinde kullanılan birçok öğeyi üretebilme
kapasitesine sahiptir. Gelişen teknolojiye ayak uyduran Türkiye tekstil makineleri ve aksamları
sektörü, ihracatta rotayı Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetleri’ne çevirmiştir.
Alternatif pazarlara ağırlık veren sektörün ihracatında; Etiyopya, Hindistan ve İngiltere öne
çıkmaktadır. Tekstil ve konfeksiyon imalatçılarının büyük çoğunluğu, makine üretimlerine
atölye tipi yerlerde küçük kapasiteler ile tamirat çalışmaları yaparak başlamışlardır. Ancak
147
günümüzde modern fabrikalarda ileri teknolojiler ile üretime devam etmektedirler. Söz konusu
makineler 1990’lı yıllarda da iç piyasaya üretimin yanında ihraç da edilmeye başlanmıştır.
2010 yılında Türk tekstil makineleri ihracatı 266 milyon dolar olarak gerçekleşmiş, 2011 yılı
sonunda bu ihracat yüzde 9 artarak yaklaşık 295 milyon dolara ulaşmıştır. 2012 yılı OcakKasım verilerine göre 12,8 milyar dolarlık genel makine ihracatı gerçekleşmiş, Türkiye’nin
tekstil makineleri ihracatının aldığı yüzde 2 oranındaki pay ile 255 milyon dolar ihracat
gerçekleşmiştir. 2012 yılında en fazla ihracatı gerçekleşen tekstil makineleri ürünleri daha çok
dokuma ipliklerin, mensucatın yıkanması, temizlenmesi ve kurutulmasına yönelik kullanılan
makineler, dokumaya elverişli elyafın hazırlanması, eğirme, katlama ve bükmeye mahsus
kullanılan makineler ve tekstil makineleri için yardımcı makine, cihaz, aksam ve parçaları ihraç
edilmiştir. Dünyadaki duruma bakıldığında ise 2011 yılında yapılan tekstil makineleri toplam
ihracatının 28,3 milyar dolar olduğu, Türkiye ise tüm ülkeler arasında söz konusu sektörde 18.
sırada yer almıştır (Dalgakıran, 2013: 90).
4.7.4. İlgili Araştırmalar
Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinin
ulusal rekabet üzerindeki etkilerini belirlemeye yönelik yapılmış olan bir çalışmaya
rastlanmamıştır. Ancak, doğrudan olmasa da tedarik, üretim ve lojistik alanlarında yapılan ve
özellikle uluslararası rekabet konusunda yapılmış bazı araştırmalara aşağıda kısaca
değinilmiştir.
DAVİS, AQUİLANO VE CHASE (1999), kitabında tedarik zinciri ve tedarik zinciri
yönetimini tanımlamış, tedarik zinciri yönetiminin gelişimini incelemiştir. Tedarik zinciri
yönetiminin günümüze kadar gelişiminde etkili olan rekabetteki artış, ürün ömrünün kısalması,
teknolojideki gelişmeler vb. değerlendirilmiş, başarılı bir tedarik zinciri için ihtiyaç duyulan
güven, uzun dönemli ilişkilerin oluşturulması, bilgi paylaşımı, işletmelerin bireysel yetenekleri
gibi faktörler ele alınmıştır.
CHAPMAN, LATHON VE PETERSON (2000), Sandia Laboratuarlarında yapılan çalışmada,
tekstil sektörüne yönelik olarak işletmelerarası bir yapı, tedarik zinciri için işbirliği modeli
önerilmiştir. Bu model, tedarik zinciri üretim sürecinde ortak faaliyetlerin geliştirilmesini
mümkün kılmaktadır. Taleple aktive olan üretimin gerçekleştirilmesinde tedarik zinciri işbirliği
için ileri düzey bir modeldir. Çalışmada bu modelin entegre tekstil işletmesinde uygulamasına
yer verilmiştir.
ÖDENİYAZOV (2006), Bir Tekstil İşletmesinde Üretim ve Pazarlama Planlaması
(Türkmenbaşı Tekstil Kompleksinde Bir Örnek Uygulama) adlı çalışmasında, üretim ve
pazarlama üzerine odaklanmıştır. Uygulamalı planlamada, kompleksin pazarlama planlaması
148
çalışmalarına, üretimde kalitenin önemi, kalite hedefleri, komplekste ISO 9000 Standartlarının,
6 sigma uygulamalarının ve WRAP uygulamaları ve çalışmalarının önemine geniş yer
verilmiştir. Çalışma komplekste uygulanan ileri imalat teknolojileri hakkında bilgi verilerek
tamamlanmıştır.
KARABAY (2006) Tekstil Sektöründe Tedarik Zinciri Uygulamalarının Mevcut Durumunun
Belirlenmesi ve Çözüm Önerileri adlı çalışmasında Türk tekstil ve hazır giyim sektöründe
faaliyet gösteren işletmelerde tedarik zinciri yönetiminin ne ölçüde tanındığı, hangi kapsamda
uygulandığının araştırılması ve mevcut durumun belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada
DAMA Modeli ve örnek uygulamalar incelenmiştir. Hazır giyim sektöründe tedarik zinciri
yönetimi uygulamaları araştırılmış, mevcut durum ve uygulamalar belirlenmiştir.
BERİTAN (2006), İhracatın Gelişmesinde Lojistiğin Önemi ve Tekstil Sektörüne Uygulanması
adlı çalışmasında, Türkiye’deki lojistik sektörünün yapısını incelemiştir. Daha sonrada
Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olan tekstil sektörünün durumu ve bu sektördeki
lojistik uygulamaları anlatmıştır. Bu uygulamaların gerekliliği ve sektöre sağladığı faydaların
ihracatın arttırılmasındaki etkinliği açıklanmıştır. Araştırma sonucunda; Bir lojistik işletmesinin
tekstil sektörü için kendi içinde geliştirmiş olduğu lojistik faaliyetler ve bunların işletmelere
sağladığı kazanç açıklanmıştır.
BİLGİSU (2007), Sanayi İşletmelerinde Lojistik Faaliyetlerin Yönetimi ve Lojistik Stratejiler:
Sarar Hazır Giyim Şirketinde Bir Uygulama adlı çalışmasında, mevcut gelişim hızı içinde
etkinlik gösteren işletmelerin, lojistik yönetim uygulamalarının ve lojistik stratejilerinin nasıl
ve ne miktarda uygulandığına ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme yapmak amaçlanmıştır.
Uygulama bölümünde gözlem, yarı yapılandırılmış görüşme ve doküman incelemesi
yöntemleri ile Sarar işletmesinin lojistik süreçte uyguladıkları stratejiler araştırılmıştır. Sarar
işletmesinin lojistik yöntemleri ile bilimsel kaynaklarda yer alan stratejiler, yalınlık, çeviklik,
stratejik işbirliği ve diğer stratejiler açısından karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılmıştır.
Sonuç olarak Sarar işletmesinin lojistik stratejileri, özellikle yalınlaşma, çeviklik ve zamana
dayalı stratejiler bağlamında kullanarak, vizyonları olan vazgeçilemez bir marka olma yolunda,
müşteri memnuniyetini sağlamaya ve maliyetleri düşürmeye çalıştığı ve kullanılan lojistik
stratejilerin dünyada geçerli kabul edilen stratejilerle uyumluluğu saptanmıştır.
TAŞLIÇAY (2007), Türk Tekstil Sektörünün AB Pazarındaki Rekabet Gücü adlı çalışmasını,
tekstil ve hazır giyim sektörünün, geçmişten günümüze olan süreçteki performansını
incelemek, Gümrük Birliği ve Çok Elyaflılar Anlaşmasının sona ermesi gibi iki önemli dönüm
noktası yaşayan sektörün, AB pazarındaki rekabet gücünü tespit etmek amacı ile hazırlamıştır.
Bu amaca yönelik olarak sektörün ilk önce tarihsel süreçteki performansı incelenmiş; daha
149
sonra dış ticaret verilerine ağırlık verilerek, maliyet unsurları değerlendirilmiş ve Türkiye’nin
rekabet gücü rakip ülkelerle kıyaslanmıştır. Rekabet gücünün tespit edilmesini sayısal bir analiz
üzerine oturtmak için, “Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlükler Katsayısı” analizi yapılarak
Türkiye ve seçilmiş 14 ülkenin tekstil ve hazır giyim sektöründeki rekabet güçleri belirlenmeye
çalışılmıştır.
SAKALLI (2007), Tekstil Sektöründe Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi adlı çalışmasında,
ev tekstili perakende sektöründe faaliyet gösteren bir pazarlama işletmesinde mevcut durum
analizinden yola çıkılarak tedarik zinciri yönetimi ve bu kapsamda lojistik yapılanma ele
alınmıştır. Mevcut durum analizi ile saptanan bilgiler ışığında ana problemin tanımlaması
yapılmış ve bu süreci takiben süreç iyileştirmesi ve rekabetçi koşullar altında işletmenin
sürdürülebilirliğini sağlayacak gelecek planlarının oluşturulması amaçlanmıştır. Kalite
Yönetimi ilkeleri kapsamında, soru listesi; problem çözümüne dayalı balık kılçığı diyagramı ve
KZFT analizi için beyin fırtınası tekniği uygulama araçları olarak kullanılmış ve problemi
tanımlama ve öneri geliştirme esnasında bu kalite geliştirme ve problem çözme araçlarından
faydalanılmıştır. Araştırmada ev tekstili sektöründe faaliyet gösteren bir perakendeci işletmede
uygulama yapılmış ve tedarik zinciri yönetimi yapılanması incelenerek ve mevcut durumdan
yola çıkarak süreç iyileştirmesi sağlayacak öneriler geliştirilmiş ve tedarik zinciri
yönetimindeki yeni yaklaşımlar doğrultusunda da incelenmesi amaçlanmıştır.
GÜMÜŞ’ün (2007) Üretim İşletmelerinde Lojistik Maliyetlerinin Faaliyet Tabanlı Maliyetleme
Yöntemine Göre Hesaplanması ve Bir Uygulama adlı çalışmasının amacı, işletmede
gerçekleştirilen lojistik faaliyetlerin ve bu faaliyetler sonucu oluşan maliyetlerin faaliyet tabanlı
maliyetleme yöntemine göre incelenerek; faaliyet, ürün, bölge, dağıtım hatları bazında daha
ayrıntılı analizler yapılabileceğini ortaya koymaktır. Çalışmada üretim sonrası lojistik ve
fiziksel dağıtım faaliyetleri inceleme konusu yapılmış ve bu faaliyetler sonucu ortaya çıkan
maliyetler faaliyet tabanlı maliyetleme yöntemine göre incelenmiştir. Uygulama bölümünden
elde edilen sonuçlar doğrultusunda işletme kaynaklarının hangi lojistik faaliyetler tarafından ve
hangi tutarlarda tüketildiği bilgisine ulaşılmış, bilgilerin analiz ve yararlarına değinilmiştir.
KANAT’ın (2007) Hazır Giyim Sektöründe Outsourcing (Dış Kaynak Kullanımı)
Uygulamaları ve İşletme Performansına Etkisi adlı çalışması, İzmir ilinde faaliyet gösteren ve
Ege Bölgesi Sanayi Odası’na kayıtlı bulunan orta ve büyük ölçekli hazır giyim işletmelerine
uygulanmıştır. Araştırmada hazır giyim sektörünün dinamik ve rekabetçi yapısını
koruyabilmesi için uygulayabileceği stratejilerden birisi olan dış kaynak kullanımıyla ilgili
durum saptaması yapılmış ve işletmelere getireceği kazanımlar ve rekabet avantajları
belirlenmeye çalışılmıştır.
150
KAYABAŞI (2007), İşletmelerin Rekabet Gücünün Geliştirilmesinde Lojistik Faaliyetlerin
Performansının Arttırılması: Üretim İşletmeleri Üzerine Bir Uygulama adlı çalışmasında,
lojistik faaliyetlere ilişkin rekabetçi yönlerin belirlenmesi, kullanılan modern yönetim
uygulamalarının, lojistik faaliyetlerin performans düzeyinin arttırılmasına yönelik ilişkilerin
ortaya
konulması,
lojistik
faaliyetlerin
örgütsel
performansa
etkisinin
belirlenmesi
amaçlanmaktadır. Çalışmada, İstanbul Sanayi Odası tarafından belirlenen, Türkiye’nin ilk bin
büyük üretim işletmesi uygulama alanı olarak seçilmiştir.
ÖZTÜRK (2007), Dünya Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Türkiye’nin Rekabet Edebilirliği
ve Ülke Karşılaştırmaları adlı çalışmasını, Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün dünya
ülkeleriyle olan rekabet düzeyini belirlemek amacıyla hazırlamıştır. Çalışmada Dünya Ticaret
Örgütü Anlaşması içerisinde yer alan Tekstil ve Giyim Anlaşmasından günümüze kadar olan
süreçte ülkelerin karşılaştırmalı üstünlükleri incelenmiştir. Açıklanmış Karşılaştırmalı
Üstünlükler indeksinden yararlanılarak yapılan çalışmada Türk tekstil ve hazır giyim
sektörünün genelde tüm alt sektörlerde rekabet üstünlüğünün bulunduğu gözlenmiştir.
ÖNGÜT (2007), Türk Tekstil ve Hazır Giyim Sanayinin Değişen Dünya Rekabet Şartlarına
Uyumu adlı uzmanlık tezinde, öncelikle tekstil ve hazır giyim sanayinde üretim, tüketim,
işletme yapısı ve özellikleri ele alınmıştır. Sektörde dünyadaki gelişmeler incelenmiş ve bu
gelişmeler kapsamında Türk tekstil ve hazır giyim sanayinin üretim maliyetleri, sektörel
uzmanlaşma, pazarlara olan coğrafi yakınlık durumu değerlendirilerek rekabet gücü
değerlendirilmiştir. Daha sonra, Türkiye’nin önemli paya sahip olduğu AB pazarında rekabet
gücü ve Çin kaynaklı fiyat rekabetinin yüksek olduğu ürünler ortaya konulmuştur. Yeni rekabet
şartlarının Türk tekstil ve hazır giyim sanayine etkisi, sektörün rekabet sorunları ve benzer ülke
örneklerine yer verilmiştir. Son olarak dünyadaki gelişmeler, ülke örnekleri ve Türkiye’nin
mevcut durumu dikkate alınarak yeni şartlara uyum için işletmeler ile kamu ve sivil toplum
örgütleri tarafından alınması gereken tedbirlere yer verilmiştir.
ERASLAN, BAKAN VE KUYUCU (2008), Türk Tekstil ve Hazır giyim Sektörünün
Uluslararası Rekabetçilik Düzeyinin Analizi adlı makalesinde, Türk tekstil ve hazır giyim
sektörünün rekabet gücünün Porter’in elmas modeli kullanılarak tespit edilmesini amaçlamıştır.
Çalışma sanayinin içerisinde bulunduğu durumun güncel bir profilini çıkarmakta, rekabet
gücünün ana etkenlerini belirlemekte ve sanayinin rekabet gücünü yükseltmek için stratejiler
önermektedir.
ÇELENK’in (2008) Esnek Çalışmanın İşgücü Maliyetlerine ve Rekabet Gücüne Etkisi ve
Tekstil Sektöründe Uygulaması adlı çalışmasının amacı esnek çalışma olgusunun, işletmeler
üzerindeki etkilerini irdelemektir. Esnek çalışmanın işgücü maliyetlerine ve rekabet gücüne
151
etkisi yapılan teorik çalışmayla birlikte İstanbul’da tekstil sektöründe beş ve beşin üzerinde
şubesi olan işletmelerde uygulamalı bir araştırmayla ortaya konulmaya çalışılmıştır.
DEMİRTAŞ (2008), Tedarik Zinciri Yönetiminde, Tahminleme ve Planlama İşbirliğinin
Rekabet Gücüne Etkisi ve Tekstil Sektöründe Bir Uygulama adlı çalışmasının amacı, Tekstil
sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin Tedarik Zinciri Yönetiminde tahminleme ve planlama
işbirliğinin işletmelerin rekabet gücüne etkisini belirlemektir. Araştırmada, işletmelerin genel
profili ile TZY uygulamaları ve TZY avantajları arasında anlamlı farklılık olup olmadığı
öncelikle araştırılmış daha sonra “planlama, planlama işbirliği, tahminleme ve tahminleme
işbirliği” yapan işletmelerin yapmayan işletmelere göre rekabet güçlerinde farklılık olup
olmadığı test edilmiştir. Rekabet gücüne göre değerlendirmede sırası ile planlama işbirliği,
tahminleme, planlama ve tahminleme işbirliği arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. İşletmelerin
tedarik zinciri yönetiminin rekabet gücüne etkisi açısından planlama alanında işbirliğine
gitmelerinin daha anlamlı olduğu sonucu çıkmıştır.
AKSOY (2009), Tedarik Zinciri/Lojistik Yönetiminde Bilişim Teknolojileri Kullanımının
Organizasyonel Performansa Etkisi adlı çalışmasında, tedarik zincirinde bilişim teknolojileri
kullanımı ile organizasyonel performans arasındaki ilişkiyi ortaya koymaya çalışmaktadır.
Araştırmada sonuç olarak işletmelerin tedarik zinciri performansını artırırken bilişim
teknolojilerinden faydalandıkları ve bunun da işletmelerin genel performansını pozitif yönde
etkilediği ortaya çıkmıştır.
MAJİDOV’un (2010) 1980 Sonrası Türkiye’de Otomotiv ve Tekstil Sanayinde Risk Yapısı ve
Rekabet Gücü adlı çalışmasında, Türkiye ihracatında lokomotif fonksiyonu görevini gören
otomotiv, tekstil ve hazır giyim sektörlerinin mevcut rekabet gücü analize tabi tutulmuştur. Söz
konusu sektörlerin genel olarak fiyat faktörleri açısından rekabetçi oldukları, buna karşın
yapısal faktörlerde uluslararası arenada zorlandıkları sonucuna ulaşılmıştır. Son olarak, Türkiye
ekonomisi geleneksel ve yapısal faktörler açısından incelenmiş ve ülkenin mevcut rekabet gücü
düzeyi özellikle, yapısal faktörler açısından oldukça düşük bulunmuştur. Bu amaçla, Türkiye
ekonomisini daha rekabetçi duruma getirmek için yapılması gerekenler sıralanmıştır. Bunu
takiben, dışsal risk düzeylerinin kamusal müdahaleler üzerindeki etkisi araştırılmış ve
konsolide bütçe giderleri ile çoğu dışsal risk tanımı arasında anlamlı ilişki bulunmuştur.
152
5. YÖNTEM
Araştırmanın Modeli
Bu araştırmada, Türkiye’deki tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve
lojistik faaliyetlerinin ulusal rekabet üzerindeki etkisinin belirlenmesi amacıyla tarama modeli
kullanılmıştır. Araştırmada literatür incelemesi, araştırma amaç ve hipotezlerinin belirlenmesi,
veri toplama yönteminin belirlenmesi, veri toplama aracının belirlenmesi, pilot çalışma ve
uzman görüşünün alınması, anket formuna son şeklinin verilmesi, örnek birimlerinin
belirlenmesi, anket formunun uygulanması, anket değerlendirme formuna uygun olmayan
anketlerin elimine edilmesi, verilerin kodlanması ve düzenlenmesi, örnek kitlenin ana kitleyi
temsil gücünün test edilmesi, istatistiksel analizlerin yapılması ve sonuçların değerlendirilmesi
kullanılacak yöntemlerin izlenme sürecidir.
Evren ve Örneklem
Araştırmanın yığınını, Türkiye’de TOBB’a bağlı, 2012 yılı içinde 29.06.2012 tarihi
itibariyle faal durumda olan tekstil-konfeksiyon KOBİ’leri oluşturmaktadır.
Avrupa Birliği (AB), 07.02.1996 tarihinde konsey kararı ile son bir KOBİ tanımı geliştirmiş ve
işletmeleri istihdam edilen personel sayısı ve sermayesini dikkate alarak sınıflandırmıştır. Bu
tanımlamanın bir amacı ulusal düzeyde yapılan KOBİ tanım ile Birliğin yapmış olduğu KOBİ
tanımının karışıklığına neden olmasını önlemektir. TOBB, AB’nin yapmış olduğu bu tanımı
kullanmaktadır. Bu araştırmada da AB’nin KOBİ tanımı ve bu çerçevede sınıflandırması
kullanılmıştır.
TOBB’a bağlı kapasite raporu yaptırmış KOBİ işletme sayısı 29.06.2012 tarihi itibariyle
yaklaşık olarak 10.398 olarak belirlenmiştir. Bunlar 13 kodlu tekstil ürünleri imalatı ve 14
kodlu giyim eşyaları imalatı (konfeksiyon) işletmeleridir.
TOBB Sanayi Veritabanı’nda 13-Tekstil Ürünlerinin İmalatı, 14-Giyim Eşyalarının
İmalatı üretim alanları ile 1320 Dokuma ve 1413 Diğer dış giyim eşyaları imalatı ürün kodu ile
Faaliyet ve İl Düzeyinde tarama yapılmıştır. Konfeksiyon alanında 14.13.13; 14.13.14;
14.13.31; 14.13.32; 14.13.33; 14.13.34; 14.13.35 kodlarında, tekstil alanında ise, 13.20.20;
13.20.31; 13.20.32; 13.20.33; 14.13.34; 14.13.35; 14.13.14; 14.13.31; 14.13.33; 14.13.32;
14.13.13 kodlarında (EK 1) üretim yapan işletmeler belirlenmiştir. 13 ve 14 ana kodların
altında çok sayıda alt ürün kodları bulunmaktadır. Ancak araştırma için seçilen ürün kodları
dışındakiler daha özel üretim alanları ile ilgilidir. Dolayısıyla aynı sektördeki bir işletmenin en
az iki kod altında üretim yapması hem de tüm kodların seçilmemesi yığını küçültmektedir.
Bunun yanında bu özellikteki işletmeleri ayıklamak mümkün değildir.
153
Yığının (N=10.398) 6.292’si tekstil alanında 4.106’sı ise konfeksiyon alanında faaliyet
gösteren (kapasite raporu yaptıran) işletmelerdir. TOBB verilerine göre evren 10.398 olmasına
rağmen bir işletmenin adının en az iki farklı kodda bulunması sebebiyle tekrarlar söz
konusudur. Bu işletmeleri ayıklamak mümkün olamadığından 10.398 rakamı yığın büyüklüğü
olarak tanımlanamamıştır.
Türkiye’de tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin durumuna bakıldığında, konfeksiyon
işletmeleri sayı olarak tekstil işletmelerinden daha fazladır. Görüldüğü gibi TOBB’dan alınan
bilgi bu veriyi destekler nitelikte değildir. Bunun nedenleri işletmelerin büyük bir kısmının
TESK’e bağlı olması, TOBB’un AB kodlama sistemine geçmesi ile işletmelerin kayıt
yaptırmaması, kapasitelerinin az olması, esnaf statüsüne giriyor olmaları, merdiven altı
çalışıyor olmaları şeklinde sayılabilir.
Ayrıca TOBB’a bağlı işletmelerin %44’ü mikro, %44’ü küçük ölçekli, %10’u orta
ölçekli, %2’si ise büyük ölçekli işletmelerdir. Dolayısıyla TOBB’a bağlı KOBİ oranı %54’dür.
Araştırma evreni, uygun analiz tekniklerinin kullanılması, veri, zaman, maliyet gibi
unsurlar arasında denge kurulabilmesi açısından önem göstermektedir.
Araştırmada kullanılacak örnek verilerinin seçimi basit tesadüfi örnekleme yöntemi
kullanılarak saptanmıştır. Örneğe seçilen birimler belirli kısıtlara göre saptanmıştır.
Daha önce belirtilen nedenlerden dolayı, yığındaki birim sayısı belirli değildir. En
güvenilir ve kapsamlı verilerin TOBB’a ait olduğu düşüncesiyle belirlenen kodlara (EK 1) göre
üretim yapan işletmelerin en yoğun bulunduğu 10 il konfeksiyon için araştırmaya dahil
edilmiştir. Bu illerdeki toplam işletme sayısı 3.289 (EK 2) olup tüm iller toplamına (5.196)
oranlandığında %63 bulunur. Yine belirlenen kodlar çerçevesinde (EK 1) üretim yapan tekstil
işletmelerinin en yoğun olduğu 8 il araştırmaya dahil edilmiştir. Bu illerdeki toplam işletme
sayısı 1.765 (EK 3) olup tüm iller toplamına (1.983) oranlandığında %89 bulunur. Dolayısıyla
örnek büyüklüğü hesaplanırken yığındaki birim sayısının bilinmediği durum göz önüne
alınmıştır.
Bu bağlamda 0,05 hata payı ve 0,95 güven düzeyinde örnek büyüklüğü
n
z 2  2
e2
formülü ile hesaplanabilir. Bu formülde;
z = Güven düzeyine karşı gelen Standart Normal Değişken değeri
 2 = Yığına ait oranın varyansı
e = İstatistik ile parametre arasında hata payı
154
Yukarıdaki formül 0,05 güven düzeyi ve 0,05 hata payı ile kullanıldığında örnek büyüklüğü
 (1,96)2   0,5  (0,5)  

   384
n
2


 0, 05 


olarak bulunur. Bu değer yığından çekilecek olan örnek büyüklüğünün en az sahip olması
gereken değerdir. Örnekteki birim sayısı arttıkça istatistik ile parametre arasındaki fark
küçüleceğinden örnek büyüklüğünün belirli bir büyüklüğe kadar (bu büyüklüğün temel
belirleyicisi zaman ve maliyet unsurlarıdır) artması arzulanır.
Anket formları araştırma yığınına dahil olan TOBB’a bağlı 1500 işletmeye posta ve eposta yoluyla gönderilmiştir. İşletme adresleri TOBB Sanayi veritabanından elde edilmiştir.
Ankete cevap veren işletme sayılarının yetersiz olduğu görülmüş ve işletmelerle yapılan
görüşmeler ile tekrar gönderilen e-posta iletileri sonucunda 550 anket geri dönmüştür. Bu
anketlerin 53 tanesi kullanılmaya elverişli olmadığından değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Böylece toplam 497 adet anket değerlendirmeye alınmıştır. Görüldüğü gibi bu sayı hedeflenen
örnek büyüklüğünden fazladır. Yukarıdaki örnek büyüklüğü hesaplama formülünde 497 birim
için hata payı ne olmalıdır (diğer şeyler sabit kalmak şartıyla)? Sorusu sorularak hesaplama
yapıldığında;
 (1,96) 2   0,5  (0,5)  

   497 için X = 0,04 bulunur. Böylece hata payının da 0,01

2


X


puan düşürülmesi sağlanmış olur.
Verilerin Toplanması
Araştırma konusu ile ilgili literatür, araştırmanın amacına uygun olacak şekilde
taranmıştır. Literatür taraması yapılırken, konu ile ilgili araştırma yapan kişi, kurum, kuruluş,
kütüphane, yerli ve yabancı makale, kitap, tez, seminer notları, konferanslar, sempozyum,
kongre bildirileri ve internet, ortamında erişilebilen kaynaklardan yararlanılmıştır.
Veriler genel anlamda birincil veriler (gözlem, görüşme, anket, deney, alan çalışması)
ve ikincil veriler (başkaları tarafından derlenmiş birincil veriler) olmak üzere iki gruba
ayrılırlar. Dolayısıyla araştırmada hem birincil verilerden hem de ikincil verilerden
yararlanılmıştır. İkincil veriler, birincil verilerin toplanmasında gerçekleştirecek faaliyetlerin ve
elde edilecek sonuçların daha iyi anlaşılması için gerekli ve önemlidir. Bu bağlamda
araştırmada birincil verilerin oluşturulmasında öncelikle ikincil veriler kullanılmıştır.
Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen anket kullanılmıştır.
Araştırma amaçlarını mümkün olan en iyi düzeyde gerçekleştirmek ve geliştirilen hipotezleri
test etmek amacıyla, anket soruları daha önce yapılan çalışmalar ve bu konudaki uzmanlar
155
tarafından belirtilen hususlar dikkate alınarak hazırlanmıştır. Anket formunda yer alacak
sorular lojistik, tedarik zinciri yönetimi, alıcı-tedarikçi ilişkileri ve üretim faaliyetlerinin
rekabete etkilerine ilişkin teorik ve uygulamalı literatürden yararlanılarak oluşturulmuştur.
Daha sonra veri toplama aracının ön test ve pilot uygulamasında yapılan çalışmalar ve formun
tasarımında dikkate alınan faktörler belirtilmiştir. Anket formu konusunda ve alanında uzman
kabul edilen akademisyenlere biçim ve içerik açısından inceletilmiş ve öneriler doğrultusunda
düzeltme ve düzenlemeler yapılmıştır. Araştırma 5 aşamalı bir süreçten geçilerek
gerçekleştirilmiştir. Bu aşamalar;
 Birinci aşama; anket formunun hazırlanması,
 İkinci aşama; pilot araştırma aşaması,
 Üçüncü aşama; pilot araştırmanın test edilmesi ve iyileştirme,
 Dördüncü aşama; saha araştırmasının gerçekleştirilmesi,
 Beşinci aşama; elde edilen verilerin analiz edilmesi ve yorumlanmasından oluşmuştur.
Belirlenen kodlar çerçevesinde tekstil için; İstanbul, Bursa, Denizli, Tekirdağ, Uşak,
Gaziantep, Adana ve Kahramanmaraş illeri; konfeksiyon için İstanbul, Bursa, Ankara, Denizli,
Konya, Tekirdağ, Kırklareli, İzmir, Gaziantep ve Adana illeri araştırma kapsamına alınmıştır.
Bu illerin alınmasının bir nedeni söz konusu kodlara göre üretim yapan işletmeler olması ve
diğer nedeni bu illerdeki işletmelerin sayılarının Türkiye toplamında büyük çoğunluğa sahip
olmalarıdır. Bu konuda da karar ölçütü oluşturulurken TOBB’un verilerinden yararlanılmıştır.
 Güvenilirlik Analizleri
Araştırmada anketin güvenirliğini ölçmek için Cronbach's Alpha ve Guttman Modeli
kullanılmıştır. Yapılan güvenilirlik analizleri sonucunda:
Tablo 19. Araştırmada Kullanılan Ölçeklerin Güvenilirlikleri
Ölçekler
İşletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönler ölçeği
İşletme için lojistiğin önemini değerlendirme ölçeği
İşletmenin lojistik performansını değerlendirme ölçeği
İşletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet
Tekstil-konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik
Cronbach
Alpha Değeri
0,870
0,792
0,861
0,903
0,974
Güvenilirlik düzeyleri için sınıflandırma ise aşağıdaki şekildedir;
0,00 ≤ α < 0,40 ise ölçek güvenilir değildir
0,40 ≤ α < 0,60 ise ölçek düşük güvenilirliktedir
0,60 ≤ α < 0,80 ise ölçek oldukça güvenilirdir
0,80 ≤ α < 1,00 ise ölçek yüksek derecede güvenilirdir
156
Ölçeğin toplanabilirlik özelliğinin bozulmaması için soru ile bütün arasındaki
korelasyon katsayılarının negatif olmaması ve 0,25 değerinden büyük olması beklenir (Kalaycı,
2010: 412).
Anketin güvenilirliğini ortaya koyan Cronbach Alfa Değerleri sorular itibariyle;
işletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönler %87, işletme için lojistiğin
önemini %79, işletmenin lojistik performansı %86, işletmenin tedarik, üretim ve lojistik
faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda karşılaştığı problemler %90, tekstilkonfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik durumu %97 olarak belirlenmiştir.
Anketin güvenilirlik düzeyi elde edilen veriler doğrultusunda yüksek çıkmıştır.
Guttman Modeline göre hesaplanan altı güvenilirlik katsayısının en düşüğü 0,704 ile
lamda1’dir ve diğer değerler oldukça yüksektir. Bu değerlere göre ölçek oldukça güvenilirdir
(EK 4).
 Maddeler Arası Güvenilirlik Analizleri
Uygulanan anketin “İşletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönler,
işletme için lojistiğin önemini, işletmenin lojistik performansının değerlendirilmesi, işletmenin
tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda karşılaştığı
problemler, Tekstil-konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından
işletmenin değerlendirilmesi” başlıkları altında ölçekler hazırlanmıştır. Daha sonra bu
ölçeklerin güvenirlik analizleri yapılmış ve ölçekleri oluşturan maddelerin istatistiksel
uygunluğu araştırılmıştır. Güvenirliği belirlemede Cronbach Alfa katsayısı kullanılmış ve
ölçekteki maddelerin uygunluğunu göstermek amacıyla da ölçekten herhangi bir madde
çıkarıldığında yeniden hesaplanan Cronbach Alfa değeri ve yeniden hesaplanan madde ile
toplam puan arasındaki korelasyonlar incelenerek, her bir ölçek için maddelerin güvenirliğe
olumlu veya olumsuz etkileri ortaya konulmuştur.
İşletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda
karşılaştığı problemler ölçeğinin Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı 0,903 olup, ölçeğin yüksek
derecede güvenilir olduğu söylenebilir. Maddelerin güvenirliğe etkisini incelemek amacıyla
elde edilen istatistiksel sonuçlar ise Tablo 20’de görülmektedir.
157
Tablo 20. İşletmenin Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinde Ulusal Pazarda Rekabet
Konusunda Karşılaştığı Problemler Ölçeğinin Madde Analizi
Seçenekler
İşgücü
Hammadde
Donanım
Pazarlama
İşletme Maliyeti
Altyapı
Teknoloji Seviyesi
Ürün kalitesi
Pazara yakınlık
Hızlı teslimat
Kolay iletişim
Sektörün gelişmiş ve çok yönlü olması
Değişime esnek üretim yapısı
Ürün çeşitliliği
Liberal para/kambiyo rejimi
Eğitimli yönetici, girişimci ve pazarlama
elemanları İstanbul’da olması
Yoğunluğun
Koleksiyon hazırlama
İletişim ve haberleşmede yeterli alt
yapıya
sahip olma
Standardizasyon
Yeniden Hesaplanan Madde
- Toplam Puan Korelasyon
Ortalaması
0,408
0,490
0,653
0,625
0,581
0,604
0,591
0,427
0,574
0,613
0,578
0,316
0,631
0,468
0,599
0,589
0,237
0,581
0,599
0,612
Yeniden Hesaplanan
Cronbach Alfa Değeri
0,902
0,899
0,895
0,895
0,897
0,896
0,897
0,901
0,897
0,896
0,897
0,903
0,896
0,900
0,896
0,897
0,907
0,897
0,897
0,896
Tablo 20 incelendiğinde, “yoğunluğun İstanbul’da olması” maddesine ait güvenilirlik
değeri ölçeğin genel güvenilirliğinden büyüktür (0,907>0,903). Fakat bu iki değer arasındaki
fark (0,004) 0’a çok yakın bir değer olup, bu olumsuz etkinin istatistiksel olarak önemsiz
olduğu söylenebilir. Diğer maddelerin herhangi biri silindiğinde yeniden hesaplanan
güvenilirlik değerleri ölçeğin tamamının güvenilirliği (0,903) ile aynı veya daha düşük değerler
olması ise bu maddelerin güvenilirliğe olumlu yönde etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca
herhangi bir madde silindiğinde yeniden hesaplanan korelasyon değerlerinin her biri 0,25’den
büyük olması da maddelerin ölçeğe olumlu etkisini desteklemektedir. Böylece bu ölçeği
oluşturan maddelerin istatistiksel olarak uygun maddeler olduğu kararına varılmıştır.
Tekstil-konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet
edilebilirlik açısından
işletmenin değerlendirilmesi ölçeğinin Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı 0,974 olup, ölçeğin
yüksek derecede güvenilir olduğu söylenebilir. Maddelerin güvenirliğe etkisini incelemek
amacıyla elde edilen istatistiksel sonuçlar ise Tablo 21’de görülmektedir.
158
Tablo 21. Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından İşletmenin Değerlendirilmesi Ölçeğinin Madde Analizi
Seçenekler
Hızlı teslim
Dağıtım ve teslimat esnekliği
Zamanında işlem
Tersine lojistik maliyetleri (iade)
Takip ve izlenebilirlik
Altyapı
Gümrük işlemleri (uluslararası sevkiyatlar)
Lojistikte yetkinlik
Ürünün dağıtım yönteminin uygunluğu
AB’ye coğrafi yakınlık
Güvenli teslim
Pamuk tedariki
(T)
Yün tedariki
(T)
Suni sentetik tedariki
(T)
Tekstil-konfeksiyon makine tedariği
Tam zamanında tedarik
Tedarikçilerle işbirliği
Ürün çeşitliliği
Ar-Ge faaliyetleri
İletişim bilgi sistemi oluşturma
Planların tedarik zinciri üyeleriyle paylaşma
Ürünlerin kalitesi
Çevrim sürelerinin kısalığı
İnternet ile sipariş
AB’ye coğrafi yakınlık
Pazardaki değişimi takip etme
Tedarik zincirine yönelik yaptığınız
Tedarik maliyeti (Ana ve yardımcı malzeme)
Tedarikçilerin yenilik, bilgi üretme ve
Tedarik zinciri yönetiminin uygunluğu
Tedarik zinciri yönetiminde kullanılan
Üretim teknolojisi
Üretim süresi
Üretim esnekliği
Ürünlerin rakiplerden farklı olması
Yenilik, bilgi üretme yeteneği
Ar-Ge faaliyetleri
Tasarım gücü
Kapasite
Teknolojik düzey
Hizmetlerin rakiplerden farklı olması
İşçilik ücreti
İşçi sağlama
Birim maliyet
Operasyon becerisi
Nitelikli işgücünü elde tutabilme gücü
Yönetim becerisi
Konfeksiyon becerisi
Dokuma örme bilgisi (T)
Terbiye boyama bilgisi (T)
Pazar payı
Karlılık
Maliyet düzeyi
Fiyat rekabetçiliği
Maliyet rekabetçiliği
AB’ye coğrafi yakınlık
Yeniden Hesaplanan Madde
- Toplam Puan Korelasyon
Ortalaması
0,591
0,744
0,817
0,376
0,525
0,714
0,591
0,562
0,761
0,438
0,706
0,598
0,225
0,673
0,698
0,803
0,740
0,774
0,669
0,420
0,543
0,721
0,821
0,275
0,569
0,682
0,555
0,648
0,714
0,821
0,609
0,570
0,729
0,825
0,442
0,569
0,679
0,720
0,720
0,519
0,278
0,624
0,612
0,591
0,806
0,587
0,737
0,258
0,673
0,765
0,514
0,526
0,472
0,454
0,533
0,710
Yeniden Hesaplanan
Cronbach Alfa Değeri
0,974
0,974
0,973
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,975
0,974
0,974
0,973
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,973
0,975
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,973
0,974
0,974
0,974
0,973
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,975
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,975
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
0,974
159
Pazardaki değişimi takip etme
Ürün kalitesi
Esneklik
Ürün tasarım değeri
Ürün çeşitliliği
Ürün kullanıcı kitlesi
0,616
0,548
0,811
0,480
0,758
0,608
0,974
0,974
0,973
0,974
0,974
0,974
Tablo 21 incelendiğinde, “yün tedariki”,“internet ile sipariş”,“hizmetlerin rakiplerden
farklı olması” ve “konfeksiyon becerisi” maddelerine ait güvenilirlik değerleri ölçeğin genel
güvenilirliğinden büyüktür (0,975>0,974). Fakat aradaki farklar (0,001) 0’a yakın değerler
olup, bu olumsuz etkilerin istatistiksel olarak önemsiz oldukları söylenebilir. Diğer maddelerin
herhangi biri silindiğinde yeniden hesaplanan güvenilirlik değerleri ölçeğin tamamının
güvenilirliği (0,974) ile aynı veya daha düşük değerler olması ise bu maddelerin güvenilirliğe
olumlu yönde etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca herhangi bir madde silindiğinde yeniden
hesaplanan korelasyon değerlerinin her biri 0,25’den büyük olması da maddelerin ölçeğe
olumlu etkisini desteklemektedir. Böylece bu ölçeği oluşturan maddelerin istatistiksel olarak
uygun maddeler olduğu kararına varılmıştır.
İşletmenin lojistik performansının değerlendirilmesi ölçeğinin Cronbach Alfa güvenirlik
katsayısı 0,861 olup, ölçeğin yüksek derecede güvenilir olduğu söylenebilir. Maddelerin
güvenirliğe etkisini incelemek amacıyla elde edilen istatistiksel sonuçlar ise Tablo 22’de
görülmektedir.
Tablo 22. İşletmenin Lojistik Performansının Değerlendirilmesi Ölçeğinin Madde Analizi
Seçenekler
Altyapı
Gümrük
Uluslararası sevkiyatlar
Lojistikte yetkinlik
Takip ve izlenebilirlik
Zamanında işlem
Yeniden Hesaplanan Madde Toplam Puan Korelasyon
Ortalaması
0,569
0,602
0,712
0,657
0,738
0,654
Yeniden Hesaplanan Cronbach
Alfa Değeri
0,852
0,847
0,827
0,839
0,822
0,838
Tablo 22 incelendiğinde, ölçeği oluşturan maddelerin tamamı için herhangi bir madde
çıkarıldığında yeniden hesaplanan güvenilirlik değerleri ölçeğin tamamının güvenilirliğinden
(0,861) daha düşük değerler olması ölçeği oluşturan maddelerin hepsinin güvenilirliğe olumlu
yönde etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca herhangi bir madde silindiğinde yeniden
hesaplanan korelasyon değerlerinin her biri 0,25’den büyük olması da maddelerin ölçeğe
olumlu etkisini desteklemektedir. Böylece bu ölçeği oluşturan maddelerin istatistiksel olarak
uygun maddeler olduğu kararına varılmıştır.
160
İşletme için lojistiğin öneminin değerlendirilmesi ölçeğinin Cronbach Alfa güvenirlik
katsayısı 0,832 olup, ölçeğin yüksek derecede güvenilir olduğu söylenebilir. Maddelerin
güvenirliğe etkisini incelemek amacıyla elde edilen istatistiksel sonuçlar ise Tablo 23’de
görülmektedir.
Tablo 23. İşletme İçin Lojistiğin Öneminin Değerlendirilmesi Ölçeğinin Madde Analizi
Seçenekler
Tedarik süresini kısaltır
Müşteri hizmetlerinde kaliteyi arttırır
Doğrudan karı etkiler
Tüm organizasyonları etkiler
Tedarikçilerle bağlantı oluşturur
Müşterilerle bağlantı oluşturur
Güven verir
Diğer organizasyonların büyümesini
teşvik eder
Yeniden Hesaplanan
Madde - Toplam Puan
Korelasyon Ortalaması
0,433
0,503
0,420
0,620
0,773
0,682
0,506
Yeniden Hesaplanan
Cronbach Alfa Değeri
0,593
0,811
0,827
0,820
0,833
0,805
0,780
0,796
0,824
Tablo 23 incelendiğinde, “doğrudan karı etkiler” maddesine ait güvenilirlik değeri
ölçeğin genel güvenilirliğinden büyüktür (0,833>0,832). Fakat bu iki değer arasındaki fark
(0,001) 0’a çok yakın bir değer olup, bu olumsuz etkinin istatistiksel olarak önemsiz olduğu
söylenebilir. Diğer maddelerin herhangi biri silindiğinde yeniden hesaplanan güvenilirlik
değerleri ölçeğin tamamının güvenilirliğinden (0,832) daha düşük değerler olması ise bu
maddelerin güvenilirliğe olumlu yönde etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca herhangi bir
madde silindiğinde yeniden hesaplanan korelasyon değerlerinin her biri 0,25’den büyük olması
da maddelerin ölçeğe olumlu etkisini desteklemektedir. Böylece bu ölçeği oluşturan maddelerin
istatistiksel olarak uygun maddeler olduğu kararına varılmıştır.
İşletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönler ölçeğinin Cronbach
Alfa güvenirlik katsayısı 0,870 olup, ölçeğin yüksek derecede güvenilir olduğu söylenebilir.
Maddelerin güvenirliğe etkisini incelemek amacıyla elde edilen istatistiksel sonuçlar ise Tablo
24’de görülmektedir.
161
Tablo 24. İşletmenizin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönler Ölçeğinin
Madde Analizi
Seçenekler
Tedarik hızı
Tedarik maliyetlerinin düşük olması
Üretim hızı
Ürün fiyatları
Ürün kalitesi
Tasarım gücü
Stok yönetiminin kolay olması
Lojistik faaliyetlerini kolaylaştırması
Takip ve izlenebilirlik
İletişim maliyetlerinin az olması
Bürokratik işlemlerinin az olması
Yeniden Hesaplanan
Madde - Toplam Puan
Korelasyon Ortalaması
0,660
0,598
0,694
0,361
0,473
0,578
0,636
0,658
0,700
0,397
0,577
Yeniden Hesaplanan
Cronbach Alfa Değeri
0,852
0,856
0,852
0,872
0,865
0,859
0,854
0,852
0,848
0,870
0,858
Tablo 24 incelendiğinde, “Ürün fiyatları” maddesine ait güvenilirlik değeri ölçeğin
genel güvenilirliğinden büyüktür (0,872>0,870). Fakat bu iki değer arasındaki fark (0,002) 0’a
çok yakın bir değer olup, bu olumsuz etkinin istatistiksel olarak önemsiz olduğu söylenebilir.
Diğer maddelerin herhangi biri silindiğinde yeniden hesaplanan güvenilirlik değerleri ölçeğin
tamamının güvenilirliği (0,870) ile aynı veya daha düşük değerler olması ise bu maddelerin
güvenilirliğe olumlu yönde etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca herhangi bir madde
silindiğinde yeniden hesaplanan korelasyon değerlerinin her biri 0,25’den büyük olması da
maddelerin ölçeğe olumlu etkisini desteklemektedir. Böylece bu ölçeği oluşturan maddelerin
istatistiksel olarak uygun maddeler olduğu kararına varılmıştır.
Verilerin Analizi
Saha araştırmasının gerçekleştirilmesinden sonra elde edilen verilerin değerlendirilmesi
ve araştırmanın amaçları doğrultusunda anlamlı, tam, doğru ve güvenilir bilgilerin üretilmesi
amacıyla istatistiki tekniklerden faydalanılmıştır. İstatistiki analizlerin gerçekleştirilmesinde
SPSS 15 (statistical program for social science-15) programı kullanılmıştır.
Araştırmada kullanılan istatistiki teknikler aşağıda kısaca açıklanmıştır.
Düz ve Çapraz Tablolar
Bir tek değişkenin özelliklerinin incelendiği “düz tablolar” yanında iki değişkenin
birbirlerine olan etkilerinin incelendiği “çapraz” tablolar kullanılmıştır.
t – testi
Bilinmeyen evren parametresi hakkında ileri sürülen iddiaları, belli bir hata payı
(anlamlılık düzeyi) ile test etmek amacıyla hipotez testleri yapılır. Hipotez testi, örnek değerleri
162
kullanılarak bir hipotezin geçerli olup olmadığını ortaya koyma işlemidir. Söz konusu
parametreler iki ya da daha fazla evrene ait olabilir. Hipotez testinde test istatistiği saptanırken,
yığın varyansının bilinmemesi ve örneklem büyüklüğünün 30’dan daha az sayıda olması
durumunda, örneklem istatistiğinin örnekleme dağılımının t-dağılımına; n≥30 olduğunda
örneklem istatistiğinin örnekleme dağılımının z-dağılımına uygun dağıldığı varsayılır. Kitle
varyansının bilinmesi durumunda da örneklem istatistiğinin hesaplanmasında z-dağılımının
kullanılabileceğine karar verilir. Testin sonundaki karar aşamasında örnekten hesaplanan test
istatistiği ile bu istatistiğin ait olduğu tablo değeri karşılaştırılır. Sonuç olarak sıfır hipotezin red
edilip edilemeyeceğine karar verilir.
Korelasyon Katsayısı
İki değişken arasındaki ilişkinin büyüklüğünü ve yönünü belirleyen gösterge olarak
tanımlanabilir. Aralarında ilişki katsayısı bulunacak olan iki değişken de eşit aralıklı ya da
oranlama düzeyinde ölçülmüşlerse ve bu değişkenler arasındaki doğrusal ilişki ölçülmek
isteniyorsa Pearson korelasyon katsayısı kullanılır. Böylece hesaplanan korelasyon katsayısı
değişkenler arasındaki doğrusal ilişkinin büyüklüğünü ve yönünü gösterir. Ölçme düzeylerine
göre değişen çeşitli korelasyon katsayıları kullanılmaktadır.
Pearson korelasyon katsayısı -1 ile +1 arasında değer alır. Korelasyon katsayısının
değeri sıfıra eşit ise, değişkenler arasında doğrusal ilişkiden söz edilemez. Korelasyon
katsayısının değeri -1’e yaklaştıkça değişkenler arasındaki negatif ilişki (ters yönde ilişki) artar;
-1’e eşit olduğunda tam bir negatif ilişkiden söz edilir. Benzer şekilde korelasyon katsayısının
değeri +1’e yaklaştıkça değişkenler arasındaki pozitif ilişki (aynı yönde ilişki) artar; +1’e eşit
olduğunda tam bir pozitif ilişkiden söz edilir. Örnekten elde edilen korelasyon katsayıları
kullanılarak belli bir anlamlılık düzeyinde, yığındaki korelasyon katsayısına ilişkin hipotez testi
yapılabilir.
Ki-Kare Bağımsızlık Testi
Değişkenler sınıflama düzeyinde ölçülebilen değişkenler ise Ki-Kare bağımsızlık testi
yapılabilir.
İki değişkenin birbirlerinden bağımsız olması aralarında bir ilişkinin bulunmadığı anlamına
gelir. Ki-Kare testi değişkenlerin bağımsızlığını ölçmede sık başvurulan bir yöntemdir. Bu test
gözlenen frekanslarla beklenen frekanslar arasındaki farkın anlamlı olup olmadığı temeline
dayanır. Böylece bir çapraz tabloda yer alan değişkenler arasında gözlenen ilişkinin istatistiksel
olarak anlamlı olup olmadığı test edilir. Bu bağlamda Ki-Kare testi söz konusu farkın
istatistiksel anlamlılığı üzerine kurulmuştur. Ki-Kare testinde H0 hipotezi, “değişkenler arasında
ilişki yoktur”; H1 hipotezi, “değişkenler arasında ilişki vardır” şeklinde kurulur. H0 hipotezinin
163
belirli bir anlamlılık düzeyinde reddedilmesi durumunda değişkenler arasındaki ilişkinin
büyüklüğü saptanabilir. Bu amaçla araştırmada Phi katsayısı (0≤ Ф ≤ 1) ve Cramer’in υ
Katsayısı (0≤ υ ≤ 1) kullanılmıştır.
Varyans Analizi (ANOVA)
Varyans analizi bağımsız değişkenlerin kendi aralarında nasıl etkileşime girdiklerini ve
bu etkileşimlerin bağımlı değişken üzerindeki etkilerini analiz etmek için kullanılır.
Bağımsız değişkene “faktör” adı verilirken faktörün aldığı değerlere de “faktör düzeyi” denir.
Faktör düzeyleri içinden ilgilenilen düzeyler keyfi olarak saptanırsa bu modele “sabit etki
modeli”, faktör düzeyleri tesadüfi olarak saptanırsa bu modele “rassal etki modeli” adı
verilmektedir.
Varyans analizinin varsayımlarından birisi her bir grubun normal dağılıma sahip
kitleden tesadüfi olarak seçilmiş örnekler olmasıdır. Diğer varsayım ise her bir grubun eşit
varyansa sahip olmasıdır (Ünver, Gamgam ve Altunkaynak, 2011: 297; Öngel, 1980: 282-315).
İkiden fazla grubun bir anda karşılaştırılmalarını sağlamak için geliştirilen testler arasında en
çok bilineni ve en yaygın olarak kullanılanı "tek yönlü varyans analizi"dir. Tek yönlü varyans
analizi normal dağılımlı bir seride üç ve daha fazla bağımsız ortalama arasındaki farkın
istatistiksel olarak anlamlılığının hesaplanmasında kullanılır. Bu analiz ile üç veya daha fazla
grubun aritmetik ortalamaları karşılaştırılır. Bunun için hipotezler H0: Ortalamalar arasında fark
yoktur; H1: En az iki ortalama arasında anlamlı bir farklılık vardır, şeklinde kurulur.
H0 hipotezinin reddedilmesi faktör düzeyine ilişkin ortalamalardan en az birisinin diğerlerinden
farklı olduğunu ifade eder. Ortalamalardan hangilerinin aynı hangilerinin farklı olduğunun
ortaya çıkartılması için “çoklu karşılaştırma” teknikleri uygulanır. Çoklu karşılaştırma
teknikleri yalnızca sabit etki modelinde kullanılmaktadır. Araştırmada, faktör düzeylerinin
yığındaki varyanslarının eşit olduğu varsayımı ile Scheffe testi uygulanmıştır.
Temel Bileşenler Analizi (TBA)
Çok değişkenli istatistiksel analizde n tane bireye (nesne) ilişkin p tane değişken
(özellik) incelenmektedir. Bu değişkenlerden birçoğunun birbiriyle ilişkili ve değişken
sayısının (p) çok büyük olması, çeşitli değerlendirmeler yapılmasını güçleştirmektedir. Böyle
durumlarda Temel Bileşenler Analizi en sık başvurulan çok değişkenli bir istatistik tekniğidir.
Genel olarak değişkenler arasındaki bağımlılık yapısının yok edilmesi ve/veya boyut indirgeme
amacıyla kullanılan bu teknik başlı başına bir analiz olduğu gibi başka analizler için veri
hazırlama tekniği olarak da kullanılmaktadır.
Temel Bileşenler Analizi (TBA) değişkenin açıklanan varyansının maksimum olmasını
amaçlar. Temel Bileşenler Analizi ile ulaşılması istenilen ilk sonuç; X1, X2, ……, XP gibi p tane
164
değişkeni, önemli bir bilgi kaybına neden olmaksızın, bu değişkenleri temsil edebilen daha az
sayıda değişkene indirgemek ve değişkenlere etki eden genel nedensel faktörleri elde
etmektedir. Aynı zamanda değişkenler arasındaki ilişkilerden yararlanarak bazı yeni yapılar
ortaya çıkartılır.
1) Verilerin TBA İçin Uygunluğunun Araştırılması
TBA tüm veri yapıları için uygun olmayabilir. Verilerin, TBA için uygunluğu,
korelasyon matrisinin yorumlanması, Bartlett testi ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) uygunluk
testi ile incelenebilir.
a) Korelasyon Matrisinin Hesaplanması
TBA’nın birinci aşaması analiz sürecinin başladığı aşama olup, bu aşamada korelasyon
matrisi oluşturulur. Korelasyon matrisi faktör analizinde yer alan değişkenler arasındaki ilişkiyi
gösteren bir matristir.
Veri kümesinin faktör analizi için uygun olup olmadığının saptanmasında ilk adım, değişkenler
arasındaki korelasyon katsayısının incelenmesidir. Bu noktada beklenen, değişkenler arasındaki
korelasyon katsayılarının yüksek olmasıdır. Çünkü değişkenler arasındaki korelasyon katsayısı
ne kadar yüksekse, değişkenlerin ortak faktör oluşturma olasılıkları o kadar yüksektir.
b) Bartlett Testi
Bu test verilerin çok değişkenli normal dağılımdan gelip gelmediğini belirlemede
kullanılır. “Korelasyon matrisi birim matristir” şeklindeki yokluk hipotezinin test edilmesi için
yapılmaktadır. Korelasyon matrisi birim matris ise temel bileşenler analizini uygulamak olası
değildir. Bunun nedeni, değişkenler arasında hiçbir ilişkinin olmaması ve dolayısıyla
çıkarılacak faktör sayısının sıfır olmasıdır. Bu test χ2 (Ki kare) değerini verir. χ2 testindeki gibi
anlamlılık değerine bakılır. Anlamlılık değeri, 0,05’ten küçük ise verilerin çok değişkenli
normal dağılımdan geldiği ifade edilir ve analize devam edilir. Anlamlılık değeri 0,05’ten
büyük ise faktör analizi yapılmaz.
c) Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) Testi
Bu test, örnek büyüklüğünün yeterliliğini (uygunluğunu) ölçmede kullanılır. KMO
değerinin 0,50’den düşük çıkması halinde faktör analizine devam edilmez. Hesaplanan farklı
KMO değerine göre örnek büyüklüğü ile ilgili aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir:
0,50 - 0,60 arası “kötü” ; 0,60 – 0,70 arası “zayıf” ; 0,70 – 0,80 arası “orta” ; 0.80-0.90 arası
“iyi” ; 0,90 üzeri “olağanüstü”
KMO değerinin 0,50’den düşük çıkması durumunda, örnek büyüklüğünü arttırmak (daha fazla
anketi işleme katmak) gerekir.
165
2) Faktör Sayısının Belirlenmesi
Faktör analizinde üretilebilecek faktör sayısı en fazla değişken sayısı kadar olabilir.
Değişken sayısı kadar faktör üretilirse her değişken bir faktörle temsil edilecek demektir ki bu
durumda bir şey kazanılmaz. Burada amaç, değişkenler arasındaki ilişkileri en yüksek derecede
temsil edecek az sayıda faktör elde etmektir. Faktörlerin açıkladığı varyans miktarına göre
faktör sayısını belirleyen çeşitli ölçütler vardır. Bunlar aşağıda açıklanmıştır.
a) Özdeğere Göre Belirleme
Öz değeri bir ya da birden büyük olan faktörler önemli faktörler olarak alınır.
b) Serpilme Diyagramı ile Belirleme
Temel bileşenlerin öz değerlerine dayalı olarak çizilen serpilme diyagramı (yamaç
grafiği) incelenir. Grafikte dikey eksen özdeğer miktarlarını yatay eksen de temel bileşenleri
gösterir. Azalan değerlere göre bir eğim izleyen eğilim çizgisinin eğiminin sabitleştiği ya da
çok küçük azalan değerlere kavuştuğu noktaya kadar (eğrinin yatay hale gelmeye başladığı
noktaya kadar) olan sayıda öz değer sayısı kadar temel bileşen seçilir. Eğrinin yatay hale
gelmesinin anlamı; temel bileşenin varyansa katılma değerinin 1’den az olmaya başlaması
demektir.
c) Varyansın Oranına Göre Belirleme
Açıklanan varyans oranı (temel bileşen sayısının yüksek tutulması, açıklanan varyansı
arttırır). Analiz sonunda elde edilen varyans oranları ne kadar büyükse faktör yapısı da o kadar
güçlü olur. Bu düzeyin sosyal alanlarda %40 ile %60 arasında olması yeterli kabul
edilmektedir.
3) Döndürülmüş Faktör Matrisi
TBA ile elde edilen m - kadar önemli faktörü, daha anlamlı ve yoruma uygun hale
getirmek için döndürme işlemi uygulanır. Eksenlerin döndürülmesi sonrasında maddelerin bir
faktördeki yükü artarken, diğer faktördeki yükleri azalır. Böylece faktörler, kendileri ile yüksek
ilişki veren maddeleri bulurlar ve faktörler daha kolay yorumlanabilir.
Faktör yükleri, değişkenlerin her faktördeki ağırlığını göstermektedir. Birer korelasyon
katsayısı olan bu değerler, değişkenlerle, seçilen faktörler arasındaki ilişki derecesini gösterir.
Bir değişken hangi faktörle en güçlü korelasyona sahipse o faktörün elemanı demektir.
Bu araştırmada en çok kullanılan döndürme yöntemi olarak varimax tercih edilmiştir.
4) Faktörlerin Adlandırılması
Faktörde yer alacak değişkenlerin sayısı ve değişkenlerin bu faktörlere dağılımı
belirlendikten sonra, sıra faktörlere ad verme işlemine gelir. Faktörlere ad verme her zaman
kolay bir iş değildir. Faktörlerin yorumlanması ve adlandırılması faktör yükleri dikkate alınarak
166
yapılır. Buna göre, değişkenin ortak faktörle olan korelasyonu ±0,30’dan büyük ise o
değişkenin söz konusu ortak faktörle anlamlı bir ilişki gösterdiği kabul edilmektedir. Bazı
araştırmacılar bu oranın ±0,40 ya da ±0,50 olması gerektiği görüşündedirler. Bazen birbirleri ile
ilişkili olmayan değişkenler aynı faktör çevresinde toplanabilirler. Bu durumda, faktör yükü en
fazla olan değişkene göre adlandırma yapılabilir.
167
6. BULGULAR VE YORUM
Çalışmanın bu bölümünde tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin tedarik, üretim ve lojistik
faaliyetlerinin ulusal rekabet üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla araştırmada elde
edilen bulgular değerlendirilecektir. Araştırma sonucunda elde edilen verilerin istatistiksel
analizleri tablolar ve şekiller yardımıyla açıklanmaya çalışılacaktır. Sonuçların istatistiki
bakımdan
anlamlı
olup
olmadıkları
değerlendirilecek
ve
varsayımları
doğrulayıp
doğrulamayacağı sınanacaktır.
İki nitel değişkenin birbirini etkilemesinin söz konusu olabileceği durumlar için Ki-Kare
( 2) bağımsızlık testleri uygulanarak değişkenler arasındaki ilişkiler saptanmıştır. Elde edilen
çapraz tablolardaki bazı gözlenen frekans değerleri 5’den küçük olduğunda ise Fisher’in kesin
Ki-Kare çözümlemesi hesaplanmıştır. “Değişkenler birbirinden bağımsızdır” sıfır hipotezi red
edildiğinde, değişkenlerin birbirine olan bağımlılık miktarını belirlemek için 2x2’lik tablolarda
Phi (Ф) katsayısı nxk’lık tablolarda ise Cramer’in υ katsayısı değeri hesaplanmıştır.
6.1. Araştırmaya Katılan İşletmeler Hakkında Genel Bulgular
Bu bölümde araştırmaya katılan işletmeler ile ilgili genel bilgiler değerlendirilecektir.
İşletmelerde anketi cevaplayanların pozisyonlarına ilişkin değerleri Tablo 25’de
verilmiştir.
Tablo 25. İşletmelerdeki Yöneticilerin Pozisyonlarına İlişkin Dağılım
Seçenekler
Genel Müdür
Genel Müdür Yardımcısı
Tedarik Zinciri Yöneticisi
Pazarlama Satın Alma Yöneticisi
Üretim Bölümü Yöneticisi
Lojistik Birimi Yöneticisi
İnsan Kaynakları Yöneticisi
Diğer
TOPLAM
İşletme Sayısı
%
76
29
9
101
44
132
32
74
497
15,3
5,8
1,8
20,3
8,9
26,6
6,4
14,9
100,0
Anketi cevaplayan yöneticilerin işletmedeki pozisyonu dağılımını; %26,6’lık oran ile
lojistik birimi yöneticisi, %20,3’lük oran ile pazarlama/satın alma yöneticisi, %15,3’lük oran
ile genel müdür ve %14,9’luk oran ile işletmedeki pozisyon değişkenine diğer seçeneğini
dolduran kişiler oluşturmaktadır. Diğer seçeneği ise, daha çok muhasebe müdürü, muhasebefinansman müdürü, kalite birimi sorumlusu, ithalat ve ihracat birimi sorumlusu, bilgi işlem
müdürü tarafından doldurulmuştur.
İşletmelerin tekstil sektöründeki üretim türüne ilişkin değerleri Tablo 26’da verilmiştir.
168
Tablo 26. İşletmenin Faaliyette Bulunduğu Üretim Türüne İlişkin Dağılım
Üretim Türü
Konfeksiyon
Tekstil
Ev tekstil
TOPLAM
İşletme Sayısı
%
Birikimli %
314
114
69
497
63,2
22,9
13,9
100,0
63,2
86,1
100,0
Araştırmaya katılan toplam 497 işletmenin %63,2’si konfeksiyon, %22,9’u tekstil ve
%13,9’u ev tekstili sınıflandırmasına girmektedir. Tekstil ve ev tekstili işletmelerinin payları
birlikte ele alındığında %36,8’e ulaşmaktadır.
İşletmelerin toplam personel sayısı değerleri Tablo 27’de verilmiştir.
Tablo 27. İşletmenin Toplam Personel Sayısına İlişkin Dağılımları
Personel Sayısı
10-49
50-100
101-249
TOPLAM
İşletme Sayısı
%
Birikimli %
209
140
148
497
42,1
28,2
29,8
100,0
42,1
70,2
100,0
Tablo 27 incelendiğinde, işletmelerin %42,1’i 10-49 arasında personel istihdam ederken
10-100 arasında personel istihdam eden işletmelerin oranı %70,2’dir.
İşletmelerin faaliyet süresine ilişkin değerleri Tablo 28’de verilmiştir.
Tablo 28. İşletmenin Faaliyet Süresine İlişkin Dağılımı
Faaliyet Süresi (Yıl)
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
TOPLAM
İşletme Sayısı
66
313
98
20
497
%
13,3
63,0
19,7
4,0
100,0
Birikimli %
13,3
76,3
96,0
100,0
Araştırmaya katılan işletmelerin faaliyette bulundukları sürelere ilişkin dağılıma
baktığımızda, faaliyet süresi 11-25 yıl arasında olan işletmelerin oranı %63 iken, faaliyet süresi
26-49 yıl arasında olanların oranı %19,7’dir. Türkiye’de gelişmiş ve köklü bir tekstil
konfeksiyon sektörünün var olması sebebi ile araştırma kapsamındaki işletmelerin büyük bir
kısmının bu tür işletmelerden olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin faaliyet gösterdiği alana ilişkin değerleri Tablo 29’da verilmiştir.
169
Tablo 29. İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana İlişkin Dağılım
Faaliyet Gösterilen Alan
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
TOPLAM
İşletme Sayısı
56
76
365
497
%
11,3
15,3
73,4
100,0
Tablo 29 incelendiğinde, işletmelerin %73,4’nün hem ulusal hem de uluslararası alanda
faaliyet gösterdikleri görülmektedir.
İşletmelerin yıllık kapasite kullanma oranına ilişkin değerleri Tablo 30’da verilmiştir.
Tablo 30. İşletmenin Yıllık Kapasite Kullanma Oranı Dağılımı
Yıllık Kapasite Kullanma Oranı (%)
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
TOPLAM
İşletme Sayısı
9
7
134
200
147
497
%
1,8
1,4
27,0
40,2
29,6
100,0
Birikimli %
1,8
3,2
30,2
70,4
100,0
Tablo 30 incelendiğinde, işletmelerin büyük çoğunluğu (%96,8) kapasitesinin %50’
sinden daha fazlasını kullanabildiği belirlenmiştir. Özellikle Türk tekstil ve konfeksiyon
sektörünün üretim kapasitesi; kurulu kapasite, makine parkının niteliği ve yıllar itibariyle dünya
ülkeleri arasında makine alımlarının payı açısından ele alınabilir. Türk tekstil ve konfeksiyon
sektörü kurulu kapasite açısından Avrupa ve diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin
önemli bir paya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kullanılan teknolojinin niteliğinin sektördeki
verimi ve kaliteli üretimi etkilemesi nedeni ile yeni teknoloji ürünü makinelerin kullanılması
rekabet avantajını arttırmaktadır.
İşletmelerin ihracat durumlarına ilişkin değerleri Tablo 31’de verilmiştir.
Tablo 31. İşletmelerin İhracat Durumlarına İlişkin Dağılım
İşletmelerin İhracat Durumları
İhracat Yapan İşletmeler
İhracat Yapmayan İşletmeler
TOPLAM
İşletme Sayısı
435
62
497
%
87,5
12,5
100,0
İşletmelerin ihracat durumlarına ilişkin dağılımına baktığımızda %87,5’lik oran ile
işletmelerin önemli bir bölümünün ihracat yaptığı görülmektedir. Bu sonuç özellikle tekstil ve
konfeksiyon sektöründe ihracata yönelik bir ekonomik yapı benimseyen Türkiye’nin ülke
170
sanayisinde de özellikle son otuz yılda önemli bir paya sahip olduğunun bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir.
TÜİK ve İhracatçı Birliklerinin (2012 yılı Eylül ayı) kayıt rakamlarına göre 2012 yılı
ihracat rakamları ile diğer sanayi dalları karşılaştırıldığında oranların çok yüksek olduğunu
görmek mümkündür. Tablo 29’da hem ulusal hem de uluslararası pazarda faaliyet gösteren
işletmelerin oranı %73,4 ve Tablo 31’de ihracat yapan işletmelerin oranı ise %87,5’dir. Tablo
29 ve Tablo 31’deki sonuçlar Tablo 32’deki TÜİK ve İhracatçı Birliklerinin verilerini destekler
niteliktedir. Ayrıca Türkiye, 2011 yılı itibariyle ulaştığı 16,2 milyar dolar ihracat rakamıyla
dünya konfeksiyon sektöründe 5. büyük ihracatçı ülke konumunda bulunmaktadır. Bu rakam
2012 yılında yaklaşık 17 milyar dolara ulaşmıştır. Türk konfeksiyon (hazırgiyim) sektörü
ihracatının %80’ini Avrupa’ya yapmaktadır. Almanya, ingiltere, İspanya, Fransa ve Hollanda
2011 yılında en fazla ihracat yapılan AB ülkeleri arasında yer almıştır. Özellikle konfeksiyonda
Türkiye, Çin’in ardından AB ülkelerinin ikinci büyük tedarikçisi konumundadır.
Tablo 32. Ürün Gruplarına Göre İhracat Kayıt Rakamları (1000 $)
2012
01-16 Ekim
II. SANAYİ
A. TARIMA DAYALI
İŞLENMİŞ ÜRÜNLER
Tekstil ve
Hammaddeleri
Deri ve Deri Mamulleri
Halı
B. KİMYEVİ
MADDELER VE
MAMÜLLERİ
Kimyevi Maddeler ve
Mamulleri
C. SANAYİ
MAMULLERİ
Hazır giyim ve
Konfeksiyon
Otomotiv Endüstrisi
Gemi ve Yat
Elektrik-Elektronik,
Mak.ve Bilişim
Makine ve Aksamları
Demir ve Demir Dışı
Metaller
Çelik
Çimento Cam Seramik
ve Toprak Ürünleri
Mücevher
Savunma ve Havacılık
Sanayii
İklimlendirme Sanayii
Diğer Sanayi Ürünleri
.III. MADENCİLİK
01 Ocak-16 Ekim
01DEG.
PAY 16.09.2012
(11/12) (2012)
(13 İş
günü)
DEG.
(Eylül/
Ekim)
2011
(239 İş
günü)*
2012
(242 İş
günü)*
DEG.
11/12
PAY
(2012)
5.470.645
20,1%
82,2%
4.495.984
21,7%
87.830.622
90.393.462
2,9%
83,5%
484.573
562.961
16,2%
8,5%
506.398
11,2%
8.664.747
8.990.983
3,8%
8,3%
334.453
373.422
11,7%
5,6%
349.873
6,7%
6.297.138
6.179.817
-1,9%
5,7%
68.085
82.035
82.762
106.778
21,6%
30,2%
1,2%
1,6%
75.309
81.216
9,9%
31,5%
1.142.828
1.224.782
1.265.531
1.545.635
10,7%
26,2%
1,2%
1,4%
631.833
921.184
45,8%
13,8%
720.529
27,8%
12.537.069
13.853.676
10,5%
12,8%
631.833
921.184
45,8%
13,8%
720.529
27,8%
12.537.069
13.853.676
10,5%
12,8%
3.436.990
3.986.500
16,0%
59,9%
3.269.057
21,9%
66.628.806
67.548.803
1,4%
62,4%
673.732
737.669
9,5%
11,1%
700.957
5,2%
13.028.182
12.754.431
-2,1%
11,8%
744.675
883.792
13,3%
719.623
22,8%
15.762.872
14.929.284
-5,3%
13,8%
54.157
32.591
18,7%
39,8%
0,5%
3.937
727,8%
1.187.340
637.779
-46,3%
0,6%
475.442
562.481
18,3%
8,4%
432.525
30,0%
8.434.360
9.331.859
10,6%
8,6%
189.460
253.872
34,0%
3,8%
204.035
24,4%
3.768.282
4.191.728
11,2%
3,9%
252.190
290.378
15,1%
4,4%
241.663
20,2%
4.985.462
5.022.202
0,7%
4,6%
630.430
719.425
14,1%
10,8%
564.738
27,4%
12.093.765
12.540.471
3,7%
11,6%
127.099
148.536
16,9%
2,2%
113.302
31,1%
2.539.781
2.491.928
-1,9%
2,3%
83.364
121.949
1,8%
89.657
36,0%
1.115.588
1.610.192
44,3%
1,5%
47.293
39.751
0,6%
36.212
9,8%
622.807
965.507
55,0%
0,9%
156.598
192.131
3.924
46,3%
15,9%
22,7%
53,8%
10,0%
2,9%
0,1%
2,7%
159.316
20,6%
27,0%
3,0%
3.029.416
3.006.996
66.427
-0,7%
9,0%
5,6%
2,8%
0,1%
2,9%
2011
(13 İş
günü)
2012
(14 İş
günü)
4.553.396
2.551
160.444
176.542
3.089
171.481
60.952
3.022.259
3.191.209
TÜİK, 2012
171
İşletmelerin faaliyet alanı ile üretim stratejisi durumuna ilişkin değerleri Tablo 33’de
verilmiştir.
Tablo 33. Faaliyet Alanı ile Üretim Stratejisi Durumu
Faaliyet Alanı
2
=16,450
p=0,000
İşletme sayısı
Ulusal pazar
%
İşletme sayısı
Uluslararası
pazar
%
İşletme sayısı
Her ikisi de
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Üretim Stratejisi
Var
Yok
22
34
39,3
60,7
55
21
72,4
27,6
234
131
35,9
64,1
311
186
62,6
37,4
TOPLAM
56
100,0
76
100,0
365
100,0
497
100,0
Tablo 33 incelendiğinde hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin (%64,1) üretim stratejilerinin olduğu görülmektedir. Üretim alanındaki akış,
tasarımdan bir ürünü gerçekleştirmeye, siparişten dağıtıma ve hammaddenin müşteri
ihtiyaçlarına dönüştürülmesine kadar olan bir süreçtir. Bu süreç genellikle çevrim zamanı ve
süresi ile ölçülür. Akış içinde oluşan bazı bozulmalar, depoların artması, yığılmalar,
muayeneler, arızalar, yeniden işlemler ve stoktur. Değer sistemi akışındaki bozulmalar müşteri
için ve değer zinciri için önemli zararlara yol açmaktadır. Bu zararların en aza indirilmesi ise
ancak doğru kurgulanmış bir üretim stratejisi ile çözümlenebilecektir. Tablo 33 incelendiğinde,
söz konusu bu iki değişken arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu
söylemek mümkündür.
İşletmelerin üretim türü ile faaliyet süresi durumuna ilişkin değerleri Tablo 34’de
verilmiştir.
Tablo 34. Üretim Türü ile İşletmenin Faaliyet Süresi Durumu
İşletmenin Faaliyet Süresi
Üretim Türü
2
=40,308
p=0,000
İşletme sayısı
Konfeksiyon
%
İşletme sayısı
Tekstil
%
İşletme sayısı
Ev tekstil
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
1-10
11-25
26-49
36
11,5
24
21,1
6
8,7
66
13,3
203
64,6
64
56,1
46
66,7
313
63,0
69
22,0
12
10,5
17
24,6
98
19,7
50 ve
üzeri
6
1,9
14
12,3
0
0,0
20
4,0
TOPLAM
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
172
Tablo 34 incelendiğinde, konfeksiyon işletmeleri ile ev tekstil işletmelerinin faaliyet
sürelerinin 11-25 yıl grubunda olduğu ve bu işletmelerin ortalama %65 civarında olduğu
gözlenmektedir. Bunun yanında tekstil işletmelerin de faaliyet sürelerinin 11-25 yıl arasında
yoğunlaştığı görülmekte ve bu işletmelerin oranının yaklaşık %56 olduğu görülmektedir.
Söz konusu bu iki değişken arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu
söylemek mümkündür.
İşletmelerin üretim türü ile faaliyet gösterdiği alanın durumuna ilişkin değerleri Tablo
35’de verilmiştir.
Tablo 35. Üretim Türü ile İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alanın Durumu
Üretim Türü
2
=17,303
p= 0,002
İşletme sayısı
Konfeksiyon
%
İşletme sayısı
Tekstil
%
İşletme sayısı
Ev tekstil
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Faaliyet Alanı
Uluslararası
Ulusal pazar
pazar
32
62
10,2
19,7
18
5
15,8
4,4
6
9
8,7
13,0
56
76
11,3
15,3
Her ikisi de
TOPLAM
220
70,1
91
79,8
54
78,3
365
73,4
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
Tablo 35 incelendiğinde konfeksiyon, ev tekstil ve tekstil işletmelerinin %70 ile %80
arasında hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösterdikleri görülmektedir.
Söz konusu bu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu
söylemek mümkündür.
İşletmelerin üretim türü ile kapasite kullanma oranı durumuna ilişkin değerleri Tablo
36’da verilmiştir.
Tablo 36. Üretim Türü ile Kapasite Kullanma Oranı Durumu
Kapasite Kullanma Oranı
Üretim Türü
2
=41,530
p=0,000
İşletme sayısı
Konfeksiyon
%
İşletme sayısı
Tekstil
%
İşletme sayısı
Ev tekstil
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
24 ve
altı
25-49
50-75
76-89
90-100
2
0,6
7
6,1
0
0,0
9
1,8
7
2,2
0
0,0
0
0,0
7
1,4
84
26,8
24
21,1
26
37,7
134
27,0
145
46,2
34
29,8
21
30,4
200
40,2
76
24,2
49
43,0
22
31,9
147
29,6
TOPLAM
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
173
İşletmelerin kapasite kullanma oranlarına baktığımızda, konfeksiyon işletmelerinin
%46,2’si %76-89, tekstil işletmelerinin %43’ü %90-100 arasında kapasite kullanma oranına
sahiptirler. Tablo 36 incelendiğinde, söz konusu bu iki değişken arasında 0,01 anlamlılık
düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
Kapasitenin iyi planlanması işletme başarısı için önemlidir. Kapasite planlaması ve
kontrolü, diğer bir deyişle kapasite yönetimi, toplam talebi karşılayabilmek için gerekli üretim
faaliyetlerinin seviyesini ayarlama çalışmalarını içermektedir. Kapasite planlaması aşamalar
şeklinde yapılarak doğru sonuç elde edilmeye çalışılmaktadır. Aynı zamanda insan gücü ve
makine kapasitelerinin planlanması da önemli kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir işletmenin üretim kapasitesi, işletmenin belirli bir süre içerisinde mevcut üretim faktörlerini
rasyonel biçimde kullanarak meydana getirebileceği üretim miktarıdır. Kapasite planlaması,
yapılmak istenen üretimde kullanılacak iş merkezleri ile insan gücünün durumunu ve yeterlilik
düzeylerini belirlemektedir.
İşletmelerin üretim türü ile ihracat yapma durumuna ilişkin değerleri Tablo 37’de
verilmiştir.
Tablo 37. Üretim Türü ile İhracat Yapma Durumu
Üretim Türü
2
=2,090
p=0,352
İşletme sayısı
Konfeksiyon
%
İşletme sayısı
Tekstil
%
İşletme sayısı
Ev tekstil
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
İhracat Yapma Durumu
Evet
Hayır
276
38
12,1
87,9
96
18
15,8
84,2
63
6
8,7
91,3
435
62
87,5
12,5
TOPLAM
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
Tablo 37 incelendiğinde, konfeksiyon işletmelerinin %87,9’u, tekstil işletmelerinin
%84,2’si ve ev tekstil işletmelerinin %91,3’ü ihracat yaptıklarını belirtmişlerdir. Oranlara
baktığımızda işletmelerin büyük bir kısmının ihracat yaptığı görülmektedir. İhracat yapan
işletmelerin uluslararası arenada yarıştığı bir gerçektir. Bu bağlamda bu durumun ulusal rekabet
gücüne de olumlu etkileri olacaktır.
Tablo 37 incelendiğinde, söz konusu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkün değildir.
İşletmelerin kullandığı üretim sistemi ile üretim türü durumuna ilişkin değerleri Tablo
38’de verilmiştir.
174
Tablo 38. İşletmenin Kullandığı Üretim Sistemi ile Üretim Türü Durumu
İşletmenin Kullandığı Üretim
Sistemi
Kütle üretim sistemi
(üretim montaj hatları)
2
=17,949
p=0,000
=11,255
p=0,004
Siparişe göre üretim
yapan atölye sistemi
2
=23,739
p=0,000
Parti üretim sistemi
2
=13,009
p=0,001
TOPLAM
29
9,2
0
0,0
0
0,0
29
5,8
285
90,8
114
100,0
69
100,0
468
94,2
Kullanılmıyor
42
272
13,4
86,6
10
104
8,8
91,2
0
69
0,0
100,0
52
445
10,5
89,5
Kullanılıyor
274
87,3
77
67,5
60
87,0
411
82,7
Kullanılmıyor
40
12,7
37
32,5
9
13,0
86
17,3
Kullanılıyor
Kullanılmıyor
69
245
22,0
78,0
40
74
35,1
64,9
9
60
13,0
87,0
118
379
23,7
76,3
Kullanılıyor
Kullanılmıyor
Akış tipi üretim sistemi Kullanılıyor
2
Üretim Türü
Konfeksiyon
Tekstil
Ev tekstil
İşl. Say. / % İşl. Say./% İşl. Say./%
Tablo 38 incelendiğinde, tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin siparişe göre üretim
yapan atölye sistemini kullandıkları görülmektedir. Konfeksiyon (%87,3), tekstil (67,5) ve ev
tekstili (%87) işletmeleri belirtilen oranlarda bu sistemi kullanmaktadırlar. Üretim sistemleri
sürekli, kesikli ve proje tipi üretim olarak sınıflandırılmaktadır. Siparişe göre üretim yapan
atölye sistemi kesikli üretim sistemi sınıflandırmasına girmektedir. Tablo 38 incelendiğinde,
söz konusu bu değişkenlerin kütle üretim sistemi, siparişe göre üretim yapan atölye sistemi ve
parti üretim sistemi ile aralarında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu
söylemek mümkündür. Ayrıca, akış tipi üretim sistemi ile 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki
olduğu görülmektedir.
Üretim sistemi bir işletmenin stratejik gücüne, rakipleri tarafından taklit edilmesi güç, eşsiz ve
işletmeye özgü üretim faaliyetlerini geliştirici ve buna bağlı olarak işletmenin rekabet gücünü
arttırıcı bir üretim sürecinin oluşturulmasıyla katkıda bulunmaktadır. Bu durum işletmelerin
üretimde giderek daha üstün ve ileri teknoloji kullanmalarının hem nedeni hem de sonucu
olmuştur.
6.1.1. Tedarik ile İlgili Bulgular
Bu bölümde yapılan istatistikler “Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin gerçekleştirdikleri
tedarik faaliyetleri ve bunların işletme açısından önemi nedir?” alt amacına yönelik olarak
gerçekleştirilmiştir.
İşletmelerin tedarikçilerle işbirliği yaptığı alanlara ilişkin dağılımı Tablo 39’da
verilmiştir.
175
Tablo 39. İşletmenin Tedarikçilerle İşbirliği Yaptığı Alanlara İlişkin Dağılım
Tedarikçilerle İşbirliği Yapılan Alanlar
Tahmin
Planlama
Bakım
Tasarım
Diğer
Hiçbiri
TOPLAM
İşletme Sayısı
%
14
192
32
140
25
94
497
2,8
38,6
6,4
28,2
5,0
18,9
100,0
Tablo 39 incelendiğinde, işletmelerin en çok planlama (%38,6) ve tasarım (%28,2)
noktasında işbirliği yaptıkları görülmektedir. Tedarik zincirindeki tüm varlıkların planlanması
oldukça kapsamlı, optimize edilebilir ve çeşitli teknolojik alt yapılar ile desteklenebilir.
Yoğun rekabet ortamı işletmelerin başarısının büyük ölçüde planlama çalışmalarına
ağırlık vermelerini gerektirmektedir. Dolayısıyla işletmeler başarılı olabilmek için ortaya çıkan
yeni şartlara, uyum yeteneğini artıracak gelişmelere duyarlı olmaları gerekmektedir. Örneğin,
ürün yaşam süresinin kısalması işletmeleri stokları azaltan, düşük maliyet yüksek kalite olanağı
sağlayan ve pazardaki ürünlerin değişimine hızlı tepki verecek esnek üretim yöntemleri
kullanmak durumunda bırakmaktadır. Birçok işletme hem düşük maliyet hem de hızlı cevap
vermenin sağladığı avantajlardan yararlanmak istemektedir (Hull, 2005: 311). Bu nedenle
yöneticiler amaçlarını belirleyip planlarını bu amaçları gerçekleştirecek şekilde hazırlayıp,
uygulama yöntemlerini belirlemeleri gerekmektedir. Ayrıca planlama faaliyetlerine tarafların
katılımına fırsat vererek minimum maliyet, maksimum verimlilik gerçekleştirilebilir. Bunun
yanı sıra işletmelerin tedarik edecekleri hammadde ve malzemeler için tasarım noktasında
işbirliği yapıyor olmaları da üretim sürecinin daha sorunsuz ve istenilen performansta
gerçekleşmesini sağlamaktadır. Tasarım gerçekleştirirken, tüketicilerin zevk ve tercihleri,
işletme standartları, piyasadaki konumu, işletmenin kaynakları vb. birçok faktörün dikkate
alınması gerekmektedir. Tasarım aşamasında işletme tedarikçi ve müşteri ile yakın ilişki
içerisinde olmalıdır. Doğru ürün üretebilmek için tüm bu karmaşık ilişkileri göz önünde
bulundurmalıdır.
İşletmelerin tedarikçilerle ilişkilerinin türüne ilişkin değerleri Tablo 40’da verilmiştir.
176
Tablo 40. İşletmenin Tedarikçilerle İlişkilerinin Türüne İlişkin Dağılım
Tedarikçilerle İlişkilerin Türü
Gayri resmi ilişki
Sözleşmeli
Stratejik ortaklık
Ortak yatırım
TOPLAM
İşletme Sayısı
285
162
49
1
497
%
57,3
32,6
9,9
,2
100,0
Birikimli %
57,3
89,9
99,8
100,0
Değişimin ve rekabet koşullarının hızlı ve yoğun yaşandığı günümüz piyasa
koşullarında işletmelerin tedarik zincirlerini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu
faktörler, tedarik zincirinin tasarımlanması, tedarikçilerle ilişkilerin türü, uygulama ve kontrol
aşamalarının yerine getirilmesi, sürecin tersine doğru işlemesi ve değişen faktörlere uyum
sağlaması açısından yeniden yapılandırılması faaliyetlerinin yapılmasını gerektirmektedir. Bu
faktörlerden biri olan tedarikçilerle ilişkilerin türü işletmelerin zamanında işlem ve tedarik
faaliyetlerin sürdürülmesi açısından önem arz etmektedir. Tablo 40’a göre, işletmelerin büyük
bir kısmı (%57,3) tedarikçileriyle gayri resmi ilişkiler kurmaktadır. İşletmelerin tedarikçileriyle
herhangi bir protokole bağlı olmayan ilişkileri ilerleyen süreçte birçok problemi de beraberinde
getirecektir. Karşılıklı güvene dayanan bu yolun tercih edilmesi günümüz koşullarında uzun
süre devam ettirilebilecek bir yol gibi görülmemektedir. Nitekim Tablo 40’da görüldüğü gibi
tedarikçilerle olan ilişkilerin türünün bir diğeri ise %32,6’lık oranla sözleşmeli seçeneği yer
almaktadır. Bu oran gayri resmi ilişkiler seçeneğinden sonra ikinci sırada yer almaktadır.
İşletmelerin faaliyet alanı ile yeni ürün geliştirmek için tedarikçilerle işbirliği yapma
durumuna ilişkin değerleri Tablo 41’de verilmiştir.
Tablo 41. Faaliyet Alanı ile Yeni Ürün Geliştirmek İçin Tedarikçilerle İşbirliği Yapma
Durumu
Faaliyet Alanı
2
= 16,876
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
TOPLAM
p=0,000
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
Yeni Ürün Geliştirmek İçin
Tedarikçilerle İşbirliği Yapma Durumu
Evet
Hayır
19
37
33,9
66,1
52
24
68,4
31,6
216
149
40,8
59,2
287
210
57,7
42,3
TOPLAM
56
100,0
76
100,0
365
100,0
497
100,0
Hem ulusal hem de uluslararası alanlarda faaliyet gösteren işletmeler (%59,2) yeni ürün
geliştirmek için tedarikçileriyle işbirliğine gitmektedir. İşletmelerin işbirliği yapması özellikle
177
maliyet ve zaman açısından büyük fayda sağlamaktadır. Araştırma sonuçlarına bakıldığında
(Tablo 39 işbirliği yapılan alan) özellikle planlama ve tasarım noktasında işletmelerin
işbirliğine gidiyor olması sürecin daha etkin yönetilmesi açısından önemlidir. Söz konusu bu
iki değişken arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek
mümkündür.
Geleneksel olarak Amerikan işletmelerindeki tedarikçi yönetimi, tasarım ve mühendislikte rolü
olmayan, kısa dönemli anlaşmalarla karakterize edilmektedir. Bunun aksine Japon üreticiler,
ürün ve süreç mühendisliği, tedarikçilerle doğrudan ve geniş iletişim, önemli sorumluluklar
alma ve ürün ve sürece erken tedarikçi katlımı gibi uygulamaları içermektedir. Mikkola ve
Larsen (2003, 2006), yeni bir ürün gelişimi süreç ve etkinlikleri; planlama, tasarım ve üretim
olarak üç aşamada değerlendirildiğini belirtmişlerdir. Bunlar planlama evresi, genel ürün
tanımlaması,
gerekliliklerin
gecikme
zamanı,
özelliklerin
ara
yüzlerinin
tanımı,
platform/mimari tasarım özellikleri ve dış kaynak kullanımı gibi yeni ürünün fonksiyonel
özellikleriyle ilgili etkinliklerdir. Tasarım ve üretim aşamaları prototiplerin yapılması ve test
edilmesi, üretim süreci ve teçhizatların niteliklerinin seçilmesi ve buna benzer etkinlikler ile
ilgilidir (Şekil 40).
Şekil 40. Uygun Tedarikçi Katılım Noktaları (Mikkola and Larsen, 2006)
Tasarım sürecine katılım tedarikçiye yenilik tasarımında belirtilen bileşenleri tedarik
edebilmesine ve gerekli olduğunda uygun araç-gereç ve eğitime yatırım yapmasına olanak
sağlamaktadır. Ürün tasarımına tedarikçi katılımı aynı zamanda tasarım hataları ve tedarikçinin
178
yenilik sürecinin ileriki aşamalarında maliyetli değişiklikler yapma olasılıklarını minimize
etmektedir. Bu nedenlerle, ürün tasarımına tedarikçi katılımı işletmeye maliyet etkin bir üretim
sağlamakta, işletmenin özel ihtiyaçlarına daha uygun ve daha kaliteli bileşenlerin sağlanmasını
kolaylaştırmaktadır (Petersen vd., 2003).
Sonuç olarak, yeni ürün gelişimine tedarikçi katılımının avantaj ve dezavantajları Tablo 42’de
özetlenmiştir.
Tablo 42. Yeni Ürün Gelişimine Tedarikçi Katılımının Avantaj ve Dezavantajları
Avantajlar
Dezavantajlar
-
-
-
Daha kısa proje geliştirme gecikme zamanı
Geliştirilmiş algılanan ürün kalitesi
Proje maliyetlerinden tasarruf
Daha iyi üretebilirlik
Paylaşılan bilgi ve öğrenme
Yeni ürün gelişimi etkinlik ve verimliliğinin
geliştirilmesi
Tedarikçilerin teknik yeteneklerine
ulaşılabilirlik
-
Patentli bilginin kaybedilme riski
İç yeteneklerin dışarıya çıkarılması
Anahtar teknolojileri yakalamada veya
kopyalamada rakipler için kolaylaşan
ulaşılabilirlik
Stratejik tedarikçilere bağımlılığın artması
Belirlenmiş ara yüzlerde bileşenlerin
standardizasyonunun artması
Mikkola and Larsen, 2003
İşletmelerin tedarik zincirini yönetirken kullandığı etkin üç yöntemin dağılımları Tablo
43’de verilmiştir.
İşletmelerin tedarik zincirini yönetirken en yoğun kullandığı yöntemler dikkate alınarak
cevaplamaları istenmiştir. Tablo 43 incelendiğinde bu yöntemlerin birinci tercih olarak, tam
zamanlı tedarik (%49,9), ikinci tercih olarak az sayıda tedarikçi (%20,5), çok sayıda tedarikçi
(%19,9), stratejik planlama (%14,7), e-tedarik (%6,8) ve tedarikçilerle ortaklık (%6,6) üçüncü
tercih olarak ise outsourcing (%13,1) ve güven stoğu tutma (%30,6) yönteminin seçildiği
görülmektedir. Bu sonuçlar dikkate alındığında işletmelerin ilk tercih olarak tam zamanlı
tedarik, ikinci tercih olarak az sayıda tedarikçi ya da çok sayıda tedarikçi ile çalıştıkları ve
sektörün riskleri göz önüne alınarak güven stoğu bulundurdukları sonucuna ulaşılmıştır.
Elektronik ticaretin pazar büyüklüğü her gecen gün artmaktadır. Her dakika binlerce
web sitesi kurulmakta ve milyonlarca kullanıcı bu siteleri ziyaret etmektedir. Tedarik zinciri
yönetimi anlayışı da bilgisayar ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerden dolayı daha kolay
uygulanabilir hale gelmiştir.
179
Tablo 43. İşletmenin Tedarik Zincirini Yönetirken Kullandığı Yöntemlerin Dağılımı
Kullanılan Yöntemler
Tedarikçilerle ortaklık
Müşterilerle ortaklık
Tam zamanlı tedarik
E - tedarik
Elektronik veri değişimi
Dış Kaynak Kullanımı
Taşeronluk
3 PL
Stratejik planlama
Dikey entegrasyon
Az sayıda tedarikçi
Çok sayıda tedarikçi
Güven stoğu tutmak
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Kullanılmayan tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
İşletme sayısı
429
22
33
13
416
26
26
29
156
248
35
58
450
11
34
2
495
1
1
393
18
21
65
477
19
1
497
324
34
73
66
491
6
297
59
102
39
306
32
99
60
252
27
66
152
%
86,3
4,4
6,6
2,6
83,7
5,2
5,2
5,8
31,4
49,9
7,0
11,7
90,5
2,2
6,8
,4
99,6
,2
,2
79,1
3,6
4,2
13,1
96,0
3,8
,2
100,0
65,2
6,8
14,7
13,3
98,8
1,2
59,8
11,9
20,5
7,8
61,6
6,4
19,9
12,1
50,7
5,4
13,3
30,6
180
İnternetin yakınlaştırıcı gücü iki acıdan incelenebilir. Birincisi bilgilerin aynı anda birçok farklı
yerde bulunabilirliği ve düşük maliyetli bağlantı seçeneği ile KOBİ’lerinde sahip olabilmesi
ikincisi ise hızlı ağ transferleri ile kesintisiz ve anlık iletişim ve aktarım sağlanabilmesidir.
Bunun yanı sıra, teslimatın gecikmesi, stok kontrolü, teslimat veya sipariş zamanlarının
değiştirilmesi gibi nedenlerle ortaya çıkan problemler hakkında müşteriler veya alıcılarla
anında temas kurma fırsatı vermesi ve bu durumun işletme veri tabanında görülmesini
sağlaması, sipariş veren işletmelere verdikleri siparişlerin durumunu kendi işletmelerinden
kontrol etme imkanı vermesi gibi birçok avantajlarına rağmen işletmeler tarafından e-tedarik ve
yazılımlarının (Elektronik veri değişimi) yoğunlukta olarak tercih edilmediği de görülmektedir.
Konfeksiyon sektöründe özellikle internetin kullanıldığı uygulamalar sınırlı bir alanda
kalmaktadır. Bunlar daha çok, ürünlerin internet üzerinden satışı, internet üzerinden satın alma,
bilgi yönetimi için intranet uygulamaları şeklinde olmaktadır.
İşletmelerin faaliyet alanı ile tedarikçilerle ilişkinin rekabet gücünü etkileme durumuna
ilişkin değerleri Tablo 44’de verilmiştir.
Tablo 44. Faaliyet Alanı ile Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu
Faaliyet Alanı
2
=37,242
p=0,000
İşletme sayısı
Ulusal pazar
%
İşletme sayısı
Uluslararası
pazar
%
İşletme sayısı
Her ikisi de
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet
Gücünü Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
54
2
96,4
3,6
35
41
46,1
53,9
246
119
32,6
67,4
335
162
67,4
32,6
TOPLAM
56
100,0
76
100,0
365
100,0
497
100,0
Tablo 44 incelendiğinde faaliyet alanı hem ulusal hem de uluslararası olan işletmeler
(%67,4) tedarikçileriyle olan ilişkilerinin rekabet güçlerini etkilediğini belirtmişlerdir. Söz
konusu bu iki değişken arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu
söylemek mümkündür. Tedarik zinciri, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelere, dünyadaki gelişmeler doğrultusunda makro ve mikro düzeylerde yaşanan
değişimler sonucu kaliteli ürünler sunma, maliyet düşürme, faaliyetlerde esneklik sağlama ve
rekabet gücünü arttırma amaçlarına ulaşmada fırsatlar sunmaktadır.
İşletmelerin tedarikçilerle ilişkilerin türü ile tedarikçilerle ilişkinin rekabet gücünü
etkileme durumuna ilişkin değerleri Tablo 45’de verilmiştir.
181
Tablo 45. Tedarikçilerle İlişkilerin Türü ile Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet Gücünü
Etkileme Durumu
Tedarikçilerle İlişkilerin Türü
2
=4,370
p=0,224
İşletme sayısı
Gayri resmi ilişki
%
İşletme sayısı
Sözleşmeli
%
İşletme sayısı
Stratejik ortaklık
%
İşletme sayısı
Ortak yatırım
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet
Gücünü Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
199
86
30,2
69,8
102
60
37,0
63,0
34
15
69,4
30,6
0
1
0,0
100,0
335
162
67,4
32,6
TOPLAM
285
100,0
162
100,0
49
100,0
1
100,0
497
100,0
Tablo 45 incelendiğinde, tedarikçileriyle gayri resmi ilişki kuran işletmelerin %69,8’i
sözleşmeli ilişki kuran işletmelerin ise %63’ü bu ilişki türlerinin rekabet güçlerini etkilediğini
belirtmişlerdir. Tablo 40 sonuçlarına bakıldığında işletmelerin %57,3’ü tedarikçileriyle gayri
resmi, %32,6’sı ise sözleşmeli ilişkiler kurmaktaydı. Bu bağlamda işletmeler ister gayri resmi
ister sözleşmeli durumda olsunlar her iki koşulda da rekabet güçlerinin etkileneceğine
inanmaktadırlar. Sonuçlara bakıldığında işletmelerin tedarik sürecini daha profesyonel ve
sorunsuz yürütebilmeleri noktasında resmi ilişkiler kurmayı denemeleri ve rekabet edebilmek
için bu durumun sürdürülebilirliğini sağlamaları gerekmektedir.
Tablo 45 incelendiğinde, söz konusu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkün değildir.
İşletmelerin üretim türü ile tedarikçilerle ilişkinin rekabet gücünü etkileme durumuna
ilişkin değerleri Tablo 46’da verilmiştir.
Tablo 46. Üretim Türü ile Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu
Üretim Türü
2
=19,018
p=0,000
İşletme sayısı
Konfeksiyon
%
İşletme sayısı
Tekstil
%
İşletme sayısı
Ev tekstil
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Tedarikçilerle İlişkinin Rekabet Gücünü
Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
196
118
37,6
62,4
96
18
15,8
84,2
43
26
37,7
62,3
335
162
67,4
32,6
TOPLAM
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
182
Tekstil (%84,2), konfeksiyon (%62,4) ve ev tekstili (%62,3) alanlarında üretim yapan
işletmelerin tedarikçileriyle olan ilişkilerinin rekabet güçlerini etkilediği görülmektedir.
Tedarikçilerle karşılıklı işbirliğine dayalı bir ilişki işletmeler için rekabeti güçlendirici bir etki
yaratacaktır. Belirli alanlarda yapılan işbirliği hem tedarikçilerin hem de işletmelerin gelişimi
açısından oldukça önemlidir.
Tablo 46 incelendiğinde, söz konusu bu iki değişken arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri ile üretim türü
durumuna ilişkin değerleri Tablo 47’de verilmiştir.
Tablo 47 incelendiğinde, konfeksiyon üretimi yapan işletmelerin tedarik zinciri
faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönlerine bürokratik işlemlerin az olması (etkisiz %39,5)
değişkeni dışında güçlü yanıtını verdikleri görülmektedir. Tekstil işletmelerinin ise, tüm
değişkenlere güçlü yanıtını verdikleri ve ev tekstili işletmelerinin stok yönetiminin kolay
olması (%39,1) ve iletişim maliyetlerinin az olması (%29) değişkenlerine zayıf ve takip ve
izlenebilirlik (%37,7) değişkenine ise çok güçlü yanıtını verdikleri görülmektedir. Tekstil ve
konfeksiyon işletmelerinin genel olarak tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi
yönlerinin güçlü olduğunu söylemek mümkündür. Her ne kadar işletmelerin tedarik zinciri
faaliyetleri ile ilgili kullandıkları bilgi teknolojileri ve yazılımları düzeyleri düşük olsa da
(Tablo 60) bu faaliyetlere yönelik rekabetçi yönlerinin güçlü olduğunu belirtmiş olmaları
işletmeler açısından olumlu bir durumdur.
Tablo 47 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenlerin tedarik hızı, tedarik maliyetlerinin düşük
olması, üretim hızı, stok yönetiminin kolay olması, lojistik faaliyetlerini kolaylaştırması, takip
ve izlenebilirlik, iletişim maliyetlerinin az olması ve bürokratik işlemlerinin az olması ile
arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde; ürün fiyatları, ürün kalitesi ve tasarım gücü değişkenleri ile
0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
183
Tablo 47. İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri ile Üretim
Türü Durumu
İşletmenin Tedarik Zinciri
Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi
Yönleri
Tedarik hızı
2
=46,957 p=0,000
Tedarik maliyetlerinin
düşük olması
2
=37,041 p=0,000
Üretim hızı
2
=65,451 p=0,000
Ürün fiyatları
2
=21,410 p=0,006
Ürün kalitesi
2
=12,013 p=0,062
Tasarım gücü
2
=18,048 p=0,021
Stok yönetiminin
kolay olması
2
=67,753 p=0,000
Lojistik faaliyetlerini
kolaylaştırması
2
=52,595 p=0,000
Takip ve izlenebilirlik
2
=58,827 p=0,000
İletişim maliyetlerinin
az olması
2
=33,046 p=0,000
Bürokratik
işlemlerinin az olması
2
=85,533 p=0,000
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Konfeksiyon
İşl. Say. / %
0
0,0
43
13,7
35
11,1
191
60,8
45
14,3
0
0,0
78
24,8
31
9,9
180
57,3
25
8,0
0
0,0
26
8,3
14
4,5
217
69,1
57
18,2
7
2,2
50
15,9
28
8,9
181
57,6
48
15,3
26
8,3
12
3,8
159
50,6
117
37,3
24
7,6
60
19,1
28
8,9
120
38,2
82
26,1
0
0,0
76
24,2
66
21,0
132
42,0
40
12,7
0
0,0
68
21,7
61
19,4
150
47,8
35
11,1
7
2,2
101
32,2
43
13,7
113
36,0
50
15,9
7
2,2
70
22,3
77
24,5
136
43,3
24
7,6
6
1,9
56
17,8
124
39,5
117
37,3
11
3,5
Üretim Türü
Tekstil
İşl. Say. / %
7
6,1
18
15,8
0
0,0
65
57,0
24
21,1
7
6,1
31
27,2
7
6,1
57
50,0
12
10,5
7
6,1
18
15,8
0
0,0
66
57,9
23
20,2
0
0,0
18
15,8
12
10,5
70
61,4
14
12,3
7
6,1
6
5,3
64
56,1
37
32,5
12
10,5
26
22,8
7
6,1
38
33,3
31
27,2
0
0,0
19
16,7
13
11,4
69
60,5
13
11,4
0
0,0
24
21,1
13
11,4
66
57,9
11
9,6
12
10,5
13
11,4
6
5,3
61
53,5
22
19,3
0
0,0
20
17,5
23
20,2
45
39,5
26
22,8
0
0,0
19
16,7
12
10,5
65
57,0
18
15,8
Ev tekstil
İşl. Say. / %
0
0,0
7
10,1
13
18,8
34
49,3
15
21,7
0
0,0
15
21,7
12
17,4
30
43,5
12
17,4
0
0,0
1
1,4
0
0,0
68
98,6
0
0,0
0
0,0
22
31,9
0
0,0
41
59,4
6
8,7
12
17,4
0
0,0
30
43,5
27
39,1
0
0,0
21
30,4
0
0,0
30
43,5
18
26,1
6
8,7
27
39,1
13
18,8
23
33,3
0
0,0
6
8,7
15
21,7
7
10,1
41
59,4
0
0,0
6
8,7
11
15,9
7
10,1
19
27,5
26
37,7
0
0,0
20
29,0
13
18,8
19
27,5
17
24,6
0
0,0
20
29,0
6
8,7
26
37,7
17
24,6
TOPLAM
7
68
48
290
84
7
124
50
267
49
7
45
14
351
80
7
90
40
292
68
45
18
253
181
36
107
35
188
131
6
122
92
224
53
6
107
81
257
46
25
125
56
193
98
7
110
113
200
67
6
95
142
208
46
1,4
13,7
9,7
58,4
16,9
1,4
24,9
10,1
53,7
9,9
1,4
9,1
2,8
70,6
16,1
1,4
18,1
8,0
58,8
13,7
9,1
3,6
50,9
36,4
7,2
21,5
7,0
37,8
26,4
1,2
24,5
18,5
45,1
10,7
1,2
21,5
16,3
51,7
9,3
5,0
25,2
11,3
38,8
19,7
1,4
22,1
22,7
40,2
13,5
1,2
19,1
28,6
41,9
9,3
184
İşletmelerin tedarik zincirini yönetirken kullanılan etkin üç yöntem ile faaliyet alanı
durumuna ilişkin değerleri Tablo 48’de verilmiştir.
Tablo 48. Tedarik Zincirini Yönetirken Kullanılan Etkin Üç Yöntem ile İşletmenin
Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum
Tedarik Zincirini Yönetirken
Kullanılan Etkin Üç Yöntem
Ulusal pazar
İşl. Say. / %
Tedarikçilerle ortaklık
2
=18,843 p=0,004
Müşterilerle ortaklık
2
=13,755 p=0,033
Tam zamanlı tedarik
2
=19,462 p=0,003
E-tedarik
2
=47,970 p=0,000
Elektronik veri
değişimi(EDI)
2
=8,249 p=0,083
Dış Kaynak
Kullanımı
2
=27,683 p=0,000
Taşeronluk
2
=6,078 p=0,193
3 PL
2
=
p=
Stratejik planlama
2
=36,100 p=0,000
Dikey entegrasyon
2
=33,643 p=0,000
Az sayıda tedarikçi
2
=64,894 p=0,000
Çok sayıda tedarikçi
2
=39,047 p=0,000
Güven stoğu tutmak
2
=38,698 p=0,000
Diğer (belirtiniz)…
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
0
0
0
1
5
6
29
1
7
0
7
0
0
1
6
1
8
0
0
0
4
0
0
7
3
15
7
21
1
6
13
19
0
0,0
0,0
0,0
1,8
8,9
10,7
51,8
1,8
12,5
0,0
12,5
0,0
0,0
1,8
10,7
1,8
14,3
0,0
0,0
0,0
7,1
0,0
0,0
12,5
5,4
26,8
12,5
37,5
1,8
10,7
23,2
33,9
0,0
Faaliyet Alanı
Uluslararası
pazar
İşl. Say. / %
0
6
0
5
7
0
29
6
19
0
5
0
0
0
6
8
5
6
0
12
6
14
6
13
0
6
0
14
20
5
18
6
6
0,0
7,9
0,0
6,6
9,2
0,0
38,2
7,9
25,0
,0%
6,6%
0,0
0,0
0,0
7,9
10,5
6,6
7,9
0,0
15,8
7,9
18,
7,9
17,1
0,0
7,9
0,0
18,4
26,3
6,6
23,7
7,9
7,9
Her ikisi de
TOPLAM
İşl. Say. / %
22
27
13
20
14
23
190
28
32
11
22
2
1
0
6
12
52
13
1
22
63
52
0
39
99
18
25
64
39
16
35
127
7
6,0
7,4
3,6
5,5
3,8
6,3
52,1
7,7
8,8
3,0
6,0
0,5
0,3
0,0
1,6
3,3
14,2
3,6
0,3
6,0
17,3
14,2
0,0
10,7
27,1
4,9
6,8
17,5
10,7
4,4
9,6
34,8
1,9
22
33
13
26
26
29
248
35
58
11
34
2
1
1
18
21
65
19
1
34
73
66
6
59
102
39
32
99
60
27
66
152
13
4,4
6,6
2,6
5,2
5,2
5,8
49,9
7,0
11,7
2,2
6,8
0,4
0,2
0,2
3,6
4,2
13,1
3,8
0,2
6,8
14,7
13,3
1,2
11,9
20,5
7,8
6,4
19,9
12,1
5,4
13,3
30,6
2,6
185
Tablo 48 incelendiğinde, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin tedarik zincirini yönetirken kullandıkları etkin üç yöntemin, tam zamanlı tedarik
(%52,1), az sayıda tedarikçi (%27,1) ve güven stoğu tutma (%34,8) olduğu görülmektedir.
Diğer yöntemler hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmeler tarafından
çok fazla kullanılmamaktadır. Bu bağlamda sonuçlara bakıldığında işletmelerin tedarikçileriyle
geliştirdikleri ilişkilerin profesyonel olmadığı ve bu sebeple stoklu çalıştıkları söylenebilir.
Tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin tedarikçileriyle olan ilişkilerinin türüne bakıldığında ise,
(Tablo 40) %57,3 oranında gayri resmi ilişkiler kurdukları sonucu bu durumun bir sebebi
olarak değerlendirilebilir.
İşletmelerin “çok sayıda tedarikçi kullanım” düzeyleri (%17,5) de oldukça fazladır. Çok
sayıda tedarikçi sayesinde işletme, müşterilerinin talep yükünü karşılaması için sadece bir
tedarikçiye bağımlı kalmadan bir başkasını tercih etme şansına sahip olmaktadır. Bu strateji,
tedarikçileri gerekli teknolojiyi takip etme ve edinme, araştırma yapma (ekspertiz), tahminleme
yapma, hatta maliyet, kalite ve dağıtım yeterliliğine sahip olma vb. konularda sorumlu
tutmaktadır.
Kullanılan en etkin üç yöntemden biri olan az sayıda tedarikçinin kullanımı işletmelere
birçok fayda sağlamaktadır. İşletme, az sayıdaki tedarikçileriyle uzun dönem sürecek bir
ortaklık oluşturmaktadır. Az sayıda tedarikçi kullanmak, işletmelere ekonomilerinin ölçeğinde
düşük üretim ve taşıma maliyetlerine sahip olmalarını mümkün kılarak değer yaratabilir.
Başarılı bir tedarik zinciri için tedarikçilerle stratejik ortaklıkların kurulması önemlidir.
İşletmeler, tedarikçi inceleme programları uygulayarak iş yaptıkları tedarikçilerin sayısını
azaltmaya başlamışlardır. Bu programların konusu iyi tedarikçilerin bulunmasına yöneliktir,
böylece işletme müşterilerine en iyi hizmet sunulabilmektedir.
Çoğu işletme, farklı işletmelerle anlaşmak yerine, ürün veya hizmetlerin işletme
bünyesinde üretilmesi için gerekli yönetim, üretim, dağıtım, lojistik ve pazarlama vb.
faaliyetlerini kendilerinin gerçekleştirmesinin daha avantajlı olduğunu düşünmektedir.
Özellikle tedarikte belirsizlik işletmeleri entegrasyona yöneltebilmektedir. İşletmeler dikey
entegrasyon stratejisini benimseyip hammadde tedarikçi işletme ve/veya distribütörü kendi
yapısı içine alabilir. Üretim için gerekli ürün ve hizmet ve üretim sonrası dağıtım hizmetlerini
sunan işletmelerin içselleştirilmesi ile dikey entegrasyon gerçekleşir. Ancak Tablo 48
incelendiğinde işletmelerin dikey entegrasyon yöntemini kullanmadıkları görülmektedir.
186
Şekil 41. Tekstil Sektöründe Dikey Entegrasyon ve Tedarik Zinciri
Şekil 41’de görülen sanayi entegrasyon şeması, tekstil sektöründe ham pamuktan satışa
tüm üretim zinciri faaliyetlerini içermektedir. Moda ile ilgili bir ürün durum çizelgesi, giyim
eşyasının sipariş durumu, türüne bağlı olarak değişim potansiyelini göz önüne almaktadır.
Örnek olarak, bir dış giyim eşyasının (örneğin palto, kaban, ceket vs.) ilkbahar-yaz modasına
bağlı satış durumlarını ve geçirdiği evreler zamansal olarak işaretlenirse, üretim durumunun ve
zincirin işleyişini ayrıntılı görmek olanaklı olabilmektedir. Böylece bir işletme, zincirin
neresinde problem olduğunu ve bu problemin nasıl giderileceği konusunda görüş sahibi olabilir
ve bu çizelge üzerinde siparişlerini izleyerek elde ettiği sonuçları tedarikçileriyle paylaşabilir.
Outsourcing durumuna bakıldığında ise, işletmenin içinde bulunduğu pazarda kendisine rekabet
avantajı sağlayan faaliyetlere odaklanmasına, kendi uzmanlık alanına girmeyen faaliyetleri ise
yerine getirmek yerine bu konuda uzmanlaşmış organizasyon dışındaki taşeron işletmeler
(tedarikçi) aracılığıyla yasal sınırlar çerçevesinde gerekli kalite standartlarına uygun bir
biçimde sağlamasına imkan veren bir yönetim stratejisidir. Outsourcing kullanımının hem
ulusal hem de uluslararası işletmeler tarafından daha çok üçüncü tercih olarak değerlendirildiği
görülmektedir. Bunun yanı sıra işletmelerin üçüncü parti lojistik yöntemini de hiç tercih
etmedikleri dikkat çekmektedir.
Tablo 48 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenlerin e-tedarik, outsourcing, stratejik
planlama, dikey entegrasyon, az sayıda tedarikçi, çok sayıda tedarikçi ve güven stoğu tutma ile
aralarında 0,01 anlamlılık düzeyinde, tedarikçilerle ortaklık, müşterilerle ortaklık ve tam
zamanlı tedarik ile 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Bunun
yanı sıra diğer değişkenler ile aralarında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmektedir.
İşletmelerin tedarik zincirine yönelik yapılan çalışmaların işletmeye sağladığı yararlar
ile faaliyet alanı durumuna ilişkin değerleri Tablo 49’da verilmiştir.
187
Tablo 49. Tedarik Zincirine Yönelik Yapılan Çalışmaların İşletmeye Sağladığı Yararlar
ile İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum
Tedarik Zincirine
Yönelik Yapılan
Çalışmaların İşletmeye
Sağladığı Yararlar
Zincir boyunca
zamanın etkin
kullanılması
2
=48,723 p=0,000
Teslimat
performansının
iyileşmesi
2
=85,599 p=0,000
Stokların
azalması
2
=67,600 p=0,000
Çevrim süresinin
kısalması
2
=106,181p=0,000
Tahmin
doğruluğunun
artması
2
=34,005 p=0,000
Zincir boyunca
verimliliğin
artması
2
=137,818p=0,000
Zincir boyunca
maliyetlerin
düşmesi
2
=49,021 p=0,000
Lojistik
masraflarının
azaltılması
2
=49,097 p=0,000
Verimlilik ve
kapasite artışı
2
=68,084 p=0,000
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
1. tercih
2. tercih
3. tercih
4. tercih
5. tercih
Faaliyet Alanı
Ulusal pazar
İşl. Say. / %
14
8
1
5
7
9
9
1
1
26
14
6
8
2
0
0
27
5
0
1
0
7
3
0
11
0
0
8
1
2
5
8
8
1
0
17
14
4
6
1
9
15
16
25,0
14,3
1,8
8,9
12,5
16,1
16,1
1,8
1,8
46,4
25,0
10,7
14,3
3,6
0,0
0,0
48,2
8,9
0,0
1,8
0,0
12,5
5,4
0,0
19,6
0,0
0,0
14,3
1,8
3,6
8,9
14,3
14,3
1,8
0,0
30,4
25,0
7,1
10,7
1,8
16,1
26,8
28,6
Uluslararası
pazar
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
41
11
0
12
0
16
6
14
0
26
5
20
0
21
6
0
6
0
8
10
0
0
0
0
0
6
17
6
15
0
0
0
18
0
5
22
11
13
14
22
23
0
6
121
32
45
22
32
96
94
22
47
42
45
45
64
48
69
6
25
16
13
23
19
8
9
6
7
38
39
8
7
24
24
31
59
52
24
29
77
100
66
64
111
75
27
53,9
14,5
0,0
15,8
0,0
21,1
7,9
18,4
0,0
34,2
6,6
26,3
0,0
27,6
7,9
0,0
7,9
0,0
10,5
13,2
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
7,9
22,4
7,9
19,7
0,0
0,0
0,0
23,7
0,0
6,6
28,9
14,5
17,1
18,4
28,9
30,3
0,0
7,9
Her ikisi de
33,2
8,8
12,3
6,0
8,8
26,3
25,8
6,0
12,9
11,5
12,3
12,3
17,5
13,2
18,9
1,6
6,8
4,4
3,6
6,3
5,2
2,2
2,5
1,6
1,9
10,4
10,7
2,2
1,9
6,6
6,6
8,5
16,2
14,2
6,6
7,9
21,1
27,4
18,1
17,5
30,4
20,5
7,4
TOPLAM
176
51
46
39
39
121
109
37
48
94
64
71
72
71
75
6
58
21
21
34
19
15
12
6
18
44
56
22
23
26
29
39
85
53
29
68
102
117
86
87
143
90
49
35,4
10,3
9,3
7,8
7,8
24,3
21,9
7,4
9,7
18,9
12,9
14,3
14,5
14,3
15,1
1,2
11,7
4,2
4,2
6,8
3,8
3,0
2,4
1,2
3,6
8,9
11,3
4,4
4,6
5,2
5,8
7,8
17,1
10,7
5,8
13,7
20,5
23,5
17,3
17,5
28,8
18,1
9,9
188
Tablo 49 incelendiğinde, tedarik zincirine yönelik yapılan çalışmaların hem ulusal hem
de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmelere sağladığı yararlara baktığımızda ilk sırada
zincir boyunca zamanın etkin kullanılması (%33,2), ikinci sırada teslimat performansının
iyileşmesi (%25,8) ve çevrim süresinin kısalması (%6,8), üçüncü sırada verimlilik ve kapasite
artışı (%30,4), dördüncü sırada zincir boyunca maliyetlerin düşmesi (%16,2) ve beşinci sırada
lojistik masraflarının azaltılması (%27,4) yer almaktadır. Tablo incelendiğinde, söz konusu bu
değişkenler arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek
mümkündür. Tedarik zinciri faaliyetlerine ilişkin yapılan düzenlemeler ve uygulamalar
işletmelere birçok yarar sağlamaktadır (Tablo 50). Özellikle doğru ürünün, doğru miktar, doğru
zaman, doğru yer, yüksek esneklik, en az toplam maliyet, en kısa çevrim süresi ve en az toplam
stok düzeyi ile sağlanması durumunda tedarik zinciri kritik başarı ölçütleri karşılanmış
olacaktır.
Tablo 50. Tedarik Zinciri Optimizasyonunun İşletmeye Sağladığı Katma Değer
İyileşme Sağlanan Alanlar
Net katkı (%)
Teslim performansının iyileştirilmesi
%15-28
Envanterin azaltılması
%25-60
Sipariş karşılama oranının iyileştirilmesi
%20-30
Talep tahmin başarısı
%25-80
Tedarik çevrim süresinin kısaltılması
%30-50
Lojistik masrafların azaltılması
%25-50
Verimlilik ve kapasite artışı
%10-20
PRTM ISC Benchmark Study aktaran, Sakallı, 2007: 26
Başarılı bir tedarik zinciri yönetimi uygulaması için ise, güven, bilgi paylaşımı, uzun
dönemli ilişkilerin kurulması, işletmelerin bireysel gücü, yeteneği gibi faktörler etkilidir.
İşletmelerin tedarikçilere sipariş verme ve satın alma konusunda tercih edilen yol ile
faaliyet alanı durumuna ilişkin değerleri Tablo 51’de verilmiştir.
189
Tablo 51. Tedarikçilere Sipariş Verme ve Satın Alma Konusunda Tercih Edilen Yol ile
İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum
Tedarikçilere Sipariş Verme ve
Satın Alma Konusunda Tercih
Edilen Yol
Tedarikçi işletmelerle
birebir görüşme
2
=49,541
p=0,000
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Tedarikçi işletmelerle
pazarlık yapma
2
=51,158
p=0,000
Tedarikçi işletmelerine
yönelik fiyat araştırması
2
=48,606
p=0,000
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
İnternetten sipariş verme
2
=23,315
p=0,001
İnternetteki tedarikçi
kataloglarından satın
alma
2
=,362
p=0,834
Faaliyet Alanı
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
17
25
14
0
15
34
32
16
8
7
0
0
0
30,4
44,6
25,0
0,0
26,8
60,7
57,1
28,6
14,3
12,5
0,0
0,0
0,0
64
5
7
0
53
23
12
18
46
0
0
0
0
84,2
6,6
9,2
0,0
69,7
30,3
15,8
23,7
60,5
0,0
0,0
0,0
0,0
247
66
45
25
165
168
84
127
145
9
7
6
1
67,7
18,1
12,3
6,8
45,2
46,0
23,0
34,8
39,7
2,5
1,9
1,6
0,3
TOPLAM
328
96
66
25
233
225
128
161
199
16
7
6
1
66,0
19,3
13,3
5,0
46,9
45,3
25,8
32,4
40,0
3,2
1,4
1,2
0,2
Tablo 51 incelendiğinde, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin tedarikçilere sipariş verme ve satın alma konusunda ilk üç tercihlerinin, tedarikçi
işletmelerle birebir görüşme (%67,7), tedarikçi işletmelerle pazarlık yapma (%45,2) ve
tedarikçi işletmelerine yönelik fiyat araştırması (%39,7) olduğu görülmektedir. Bu bağlamda
işletmelerin ilk olarak tedarikçileriyle iletişime geçtiklerini söylemek mümkündür. İşletmeler
özellikle tedarikçilerden müşterilere kadar bütün zincir ortakları arasında bilgi paylaşımını
sağlamak, tedarikçilerden müşterilere kadar bütün zincir ortaklarının rollerinin, görev ve
sorumluluklarının tanımlanması, risk maliyet ve kazanç paylaşımında zincir ortakları arasında
eşitlik sağlanması ve tedarikçilerle işbirlikçi ilişkileri geliştirmek zorundadır. Bu zorunluluk
daha hızlı ve daha rekabet edilebilir bir satın alma süreci yaratacaktır.
Tablo 51 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenler arasında internetteki tedarikçi
kataloglarından satın alma seçeneği dışında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki
olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin internet tabanlı TZY kullanımında öncelikli alanları ile faaliyet alanı
durumuna ilişkin değerleri Tablo 52’de verilmiştir.
190
Tablo 52. İşletmenin İnternet Tabanlı TZY Kullanımında Öncelikli Alanları ile
İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum
Faaliyet Alanı
İşletmenin İnternet Tabanlı TZY
Kullanımında Öncelikli Alanları
Pazarlama ve satış
2
=8,026
p=0,091
Sipariş verme ve satın
alma
2
=53,806
p=0,000
Müşteri hizmetleri
2
=34,231
p=0,000
Stok yönetimi
2
=13,492
p=0,036
Lojistik faaliyetler
2
=4,782
p=0,572
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
1.tercih
2. tercih
3. tercih
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
2
13
21
2
0
0
8
8
0
0
8
0
0
7
8,7
56,5
91,3
8,7
0,0
0,0
34,8
34,8
0,0
0,0
34,8
0,0
0,0
30,4
0
7
6
0
7
7
6
0
0
0
0
0
0
6
0,0
53,8
46,2
0,0
53,8
53,8
46,2
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
46,2
20
29
38
20
2
7
13
28
6
5
11
1
5
19
27,8
40,3
52,8
27,8
2,8
9,7
18,1
38,9
8,3
6,9
15,3
1,4
6,9
26,4
TOPLAM
22
49
65
22
9
14
27
36
6
5
19
1
5
32
20,4
45,4
60,2
20,4
8,3
13,0
25,0
33,3
5,6
4,6
17,6
0,9
4,6
29,6
Tablo 52 incelendiğinde, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin internet tabanlı tedarik zinciri yönetimi kullanımında öncelikli alanlarının birinci
tercih olarak sipariş verme ve satın alma (%52,8), ikinci tercih pazarlama ve satış (%40,3) ve
üçüncü tercih ise müşteri hizmetleri (%38,9)’dir. İşletmelerin genel olarak internet tabanlı
tedarik zinciri uygulamaları istenilen düzeyde değildir. Ayrıca söz konusu bu değişkenlerin
sipariş verme ve satın alma ve müşteri hizmetleri ile aralarında 0,01 anlamlılık düzeyinde, stok
yönetimi ve pazarlama ve satış ile 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki olduğunu söylemek
mümkündür. Bunun yanı sıra diğer değişken ile aralarında anlamlı bir ilişki olmadığı
görülmektedir.
Artan rekabet ortamında işletmeler, sürdürülebilir rekabet avantajları elde etmek ve
kazanmak için çeşitli yollar aramaktadır. Bu yollardan biri de işletmelerin TZY yaklaşımını ve
felsefesini başarılı bir şekilde uygulaması ve internet tabanlı TZY sistemi kurmasıdır. Bu
sistem; siparişin verilmesinden, siparişin üretim süreçlerinde hangi aşamada olduğu, ne zaman
ve nasıl teslim edilebileceği, fatura ve taşıma bilgilerinin izlenmesi ve yönlendirilmesine kadar
tüm sürecin izlenmesine imkan vermektedir. Sonuç olarak internet tabanlı TZY, işletmelerin
verimliliklerini, karlılıklarını arttırması ve karşı karşıya bulunduğu riskleri ve maliyetleri
düşürmesi gibi çalışmalarını sadece işletme içi faaliyetlerle değil, işletme dışındaki
191
tedarikçileri, lojistik hizmet sunan işletmeleri ve aracıları kullanarak sağlamaya çalışan bir
sistem olarak değerlendirilmelidir (Barutçu, 2007: 148).
İnternet sistemleri aracılığıyla işletmeler, müşterileriyle veya diğer işletmelerle her an iletişim
kurabilmektedir. İşletmelere hız ve erişilebilme özelliği kazandırmakta, sipariş verme, satın
alma gibi geleneksel zaman alıcı faaliyetler azaltılabilmekte hatta ortadan kaldırılmaktadır. Bu
bağlamda en üstün yanının hız ve önemli derecedeki maliyet avantajı olduğunu söylemek
mümkündür.
Tedarik zinciri yönetimi, bir yandan toplam maliyetleri düşürürken diğer yandan müşteri
ihtiyaçlarına daha iyi yanıt vermesini sağlayan senkronizasyonun elde edilmesi için zincir
boyunca bilgi ve ürün/hizmet akışının yönetilmesine odaklanmaktadır. İşletmeler arasında hızlı
ve esnek bir koordinasyon sağlamaktadır. Bu hız ve esnekliği ise internet tabanlı tedarik zinciri
yönetimiyle sağlayabilecektir.
İşletmelerin tedarik zinciri yönetimine yardımcı olmak amacıyla kullanılan bilgi
teknolojileri ve yazılımları ile faaliyet alanı durumuna ilişkin değerleri Tablo 53’de verilmiştir.
Tablo 53 incelendiğinde, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin tedarik zinciri yönetimine yardımcı olmak amacıyla kullandıkları bilgi teknolojileri
ve yazılımların daha çok bilgisayar destekli tasarım (%86), üretim kaynakları planlaması
(%54), malzeme ihtiyaç planlaması (%59,2), tam zamanlı üretim (%55,3) ve barkod
teknolojileri (%55,9) olduğu görülmektedir. Bu teknolojileri ulusal ve uluslararası alanda
faaliyet gösteren tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin kullanım düzeyleri %50’nin üzerindedir.
Diğer bilgi teknolojileri ve yazılımlarını işletmelerin yüksek oranlarda kullanmadıkları da
dikkat çekmektedir. Ancak işletmeler teknolojik yenilikler ve yazılımların tedarik zinciri
yönetimi üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu bilmektedirler. Çünkü bilgisayarlar ve bilgi
teknolojileri tedarik zinciri boyunca zamanında ve online iletişime olanak sunmaktadır. Bilgi
teknolojileri tedarik zinciri yönetiminin iyileştirilmesinde pek çok işlevi sağlayabilmektedir. Bu
sistemler sayesinde ürünler zamanında teslim edilebilir ve istenilen standartlarda üretilebilir
hale gelmiştir. Maliyetler azalıp, planlı, hızlı ve esnek bir tedarik, üretim ve dağıtım zinciri
ortaya çıkmıştır. Bilgi teknolojileri, tedarik zinciri yönetiminin planlama ve uygulama
aşamalarında kritik role sahiptir. Tedarik zinciri yönetiminde bugünkü bazı popüler bilgi
teknolojileri uygulamaları elektronik ticaret, elektronik veri değişimi, barkodlama, internet ve
web‘tir. Bu teknolojilerin kullanım düzeylerine baktığımızda ise, elektronik ticaret (%95,3) ve
elektronik veri değişiminin (%90,7) belirtilen oranlarda kullanılmadığı, internet kullanımının
ise Tablo 52’de görüldüğü gibi işletmeler tarafından çok fazla kullanılmadığı görülmektedir.
192
Tablo 53. İşletmede Tedarik Zinciri Yönetimine Yardımcı Olmak Amacıyla Kullanılan
Bilgi Teknolojileri ve Yazılımları ile İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait
Durum
İşletmede Tedarik Zinciri Yönetimine
Yardımcı Olmak Amacıyla Kullanılan
Bilgi Teknolojileri ve Yazılımları
Faaliyet Alanı
Uluslararası
Ulusal pazar
pazar
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
Her ikisi de
TOPLAM
İşl. Say. / %
Bilgisayar Destekli
Tasarım (CAD)
2
=18,089
p=0,000
Üretim Kaynakları
Planlaması (MRPII)
2
=12,793
p=0,002
Kullanılıyor
41
73,2
51
67,1
314
86,0
406
81,7
Kullanılmıyor
15
26,8
25
32,9
51
14,0
91
18,3
Kullanılıyor
17
30,4
32
42,1
197
54,0
246
49,5
Kullanılmıyor
39
69,6
44
57,9
168
46,0
251
50,5
Sipariş Yönetimi
Sistemleri (OMS)
2
=,952
p=0,621
Kullanılıyor
21
37,5
32
42,1
132
36,2
185
37,2
Kullanılmıyor
35
62,5
44
57,9
233
63,8
312
62,8
Kurumsal Kaynak
Planlaması (ERP)
2
=20,249
p=0,000
Malzeme İhtiyaç
Planlaması (MRP)
2
=13,437
p=0,001
Depolama Yönetim
Sistemleri (WMS)
2
=12,726
p=0,002
Tedarik Zinciri Yönetimi
(SCM)
2
=,736
p=0,692
Müşteri İlişkileri
Yönetimi (CRM)
2
=2,311
p=0,315
Gelişmiş Planlama
Sistemleri (APS)
2
=12,319
p=0,002
Tam Zamanlı Üretim
(JIT)
2
=6,395
p=0,041
Nakliye Yönetim
Sistemleri (TMS)
2
=10,909
p=0,004
Elektronik Ticaret
2
=4,556
p=,102
Karar Destek Sistemi
2
=8,293
p=0,016
Radyo Frekans Kimlik
Belirleme (RFID)
2
=27,209
p=0,000
Kullanılıyor
0
0,0
24
31,6
80
21,9
104
20,9
Kullanılmıyor
56
100,0
52
68,4
285
78,1
393
79,1
Kullanılıyor
20
35,7
50
65,8
216
59,2
286
57,5
Kullanılmıyor
36
64,3
26
34,2
149
40,8
211
42,5
Kullanılıyor
11
19,6
24
31,6
156
42,7
191
38,4
Kullanılmıyor
45
80,4
52
68,4
209
57,3
306
61,6
Kullanılıyor
14
25,0
19
25,0
78
21,4
111
22,3
Kullanılmıyor
42
75,0
57
75,0
287
78,6
386
77,7
Kullanılıyor
13
23,2
27
35,5
111
30,4
151
30,4
Kullanılmıyor
43
76,8
49
64,5
254
69,6
346
69,6
Kullanılıyor
8
14,3
0
0,0
52
14,2
60
12,1
Kullanılmıyor
48
85,7
76
100,0
313
85,8
437
87,9
Kullanılıyor
33
58,9
54
71,1
202
55,3
289
58,1
Kullanılmıyor
23
41,1
22
28,9
163
44,7
208
41,9
Kullanılıyor
0
0,0
12
15,8
61
16,7
73
14,7
Kullanılmıyor
56
100,0
64
84,2
304
83,3
424
85,3
Kullanılıyor
Kullanılmıyor
Kullanılıyor
Kullanılmıyor
Kullanılıyor
0
56
0
56
0
0,0
100,0
0,0
100,0
0,0
6
70
7
69
6
7,9
92,1
9,2
90,8
7,9
17
348
46
319
1
4,7
95,3
12,6
87,4
0,3
23
474
53
444
7
4,6
95,4
10,7
89,3
1,4
Kullanılmıyor
56
100,0
70
92,1
364
99,7
490
98,6
Üretim Uygulama (MES)
2
=10,579
p=0,005
Kullanılıyor
8
14,3
30
39,5
97
26,6
135
27,2
Kullanılmıyor
48
85,7
46
60,5
268
73,4
362
72,8
Elektronik Veri Değişimi
(EDI)
2
=5,675
p=0,059
Barkod Teknolojileri
2
=8,092
p=0,017
Kullanılıyor
0
0,0
7
9,2
34
9,3
41
8,2
Kullanılmıyor
56
100,0
69
90,8
331
90,7
456
91,8
Kullanılıyor
Kullanılmıyor
28
28
50,0
50,0
29
47
38,2
61,8
204
161
55,9
44,1
261
236
52,5
47,5
193
Söz konusu değişkenlere bakıldığında, bilgisayar destekli tasarım, kurumsal kaynak
planlaması, malzeme ihtiyaç planlaması ve radyo frekans kimlik belirleme ile aralarında 0,01
anlamlılık düzeyinde, üretim kaynakları planlaması, depolama yönetim sistemleri, gelişmiş
planlama sistemleri, tam zamanlı üretim, nakliye yönetim sistemleri, karar destek sistemi,
üretim uygulama ve barkod teknolojileri ile 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki olduğunu
söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra diğer değişkenler ile aralarında anlamlı bir ilişki
olmadığı görülmektedir.
İşletmelerin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri ile faaliyet alanı
durumuna ilişkin değerleri Tablo 54’de verilmiştir.
Tablo 54 incelendiğinde, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönlerinin tüm değişkenler için
güçlü olduğu görülmektedir. Tedarik hızı (%61,4) tedarik maliyetlerinin düşük olması (%58,9),
üretim hızı (%78,1), ürün fiyatları (%64,1), ürün kalitesi (%52,9), tasarım gücü (%43), stok
yönetiminin kolay olması (%47,4), lojistik faaliyetlerini kolaylaştırması (%61,6), takip ve
izlenebilirlik (%38,6), iletişim maliyetlerinin az olması (%42,2) ve bürokratik işlemlerinin az
olması (%52,3) seçenekleri belirtilen yüksek oranlara sahiptir. Tablo 54 incelendiğinde, söz
konusu bu değişkenler arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu
söylemek mümkündür.
Ulusal ve uluslararası rekabet konularında günümüzün en tanınmış araştırmacısı olan
Porter’a göre rekabet avantajlarını ülkeler değil işletmeler yaratmaktadır. Bununla birlikte
rekabet avantajlarının yaratılmasında işletmenin kurulduğu ana ülkenin rolü çok önemlidir. Bu
yüzden Porter’ın geliştirdiği yeni teoride, işletme davranışları ile ulusal avantajlar teorisinin bir
sentezi gerçekleştirilmektedir.
Günümüzde uluslararası tekstil tedarik zincirleri dünya pazarlarına ağırlığını koymaktadır. Bu
tür sistemlerin tetikleyici halkası olan küresel pazarlama işletmeleri; lojistik ve üretim
organizasyonlarını pek çok değişkeni aynı anda hesaba katarak, dağıtım ve satın almalarını
planlamakta ve zincirdeki diğer üreticilere liderlik etmektedir. Küresel ölçekte faaliyet gösteren
işletmelerin tedarik, üretim, dağıtım ve pazarlama konularında eskisinden çok farklı bir şekilde
çalıştıkları görülmektedir. Böyle bir süreçte ürünlerin tasarımı bir ülkede gerçekleştirilirken
üretim için gerekli olan hammaddeler başka bir ülkeden tedarik edilebilmekte ve üretim bir
başka ülkede gerçekleştirilerek bütün dünya bir pazar olarak kabul edilebilmektedir.
194
Tablo 54. İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri ile
İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Durum
İşletmenin Tedarik Zinciri
Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi
Yönleri
Tedarik hızı
2
=103,080
p=0,000
Tedarik maliyetlerinin düşük
olması
2
=49,104
p=0,000
Üretim hızı
2
=131,539
p=0,000
Ürün fiyatları
2
=84,707
p=0,000
Ürün kalitesi
2
=36,099
p=0,000
Tasarım gücü
2
=65,267
p=0,000
Stok yönetiminin kolay olması
2
=25,502
p=0,001
Lojistik faaliyetlerini
kolaylaştırması
2
=107,583
p=0,000
Takip ve izlenebilirlik
2
=59,772
p=0,000
İletişim maliyetlerinin az
olması
2
=33,120
p=0,000
Bürokratik işlemlerinin az
olması
2
=118,997
p=0,000
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Faaliyet Alanı
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
0
29
10
17
0
0
30
7
19
0
0
23
8
20
5
0
24
7
17
8
12
6
30
8
10
20
11
7
8
0
23
10
22
1
0
28
19
8
1
12
16
7
21
0
0
11
18
26
1
0
11
33
11
1
0,0
51,8
17,9
30,4
0,0
0,0
53,6
12,5
33,9
0,0
0,0
41,1
14,3
35,7
8,9
0,0
42,9
12,5
30,4
14,3
21,4
10,7
53,6
14,3
17,9
35,7
19,6
12,5
14,3
0,0
41,1
17,9
39,3
1,8
0,0
50,0
33,9
14,3
1,8
21,4
28,6
12,5
37,5
0,0
0,0
19,6
32,1
46,4
1,8
0,0
19,6
58,9
19,6
1,8
0
7
0
49
20
0
28
10
33
5
0
7
0
46
23
7
9
13
41
6
7
0
30
39
0
22
11
24
19
0
15
15
29
17
0
35
6
24
11
7
12
5
31
21
0
20
30
20
6
0
15
50
6
5
0,0
9,2
0,0
64,5
26,3
0,0
36,8
13,2
43,4
6,6
0,0
9,2
0,0
60,5
30,3
9,2
11,8
17,1
53,9
7,9
9,2
0,0
39,5
51,3
0,0
28,9
14,5
31,6
25,0
0,0
19,7
19,7
38,2
22,4
0,0
46,1
7,9
31,6
14,5
9,2
15,8
6,6
40,8
27,6
0,0
26,3
39,5
26,3
7,9
0,0
19,7
65,8
7,9
6,6
7
32
38
224
64
7
66
33
215
44
7
15
6
285
52
0
57
20
234
54
26
12
193
134
26
65
13
157
104
6
84
67
173
35
6
44
56
225
34
6
97
44
141
77
7
79
65
154
60
6
69
59
191
40
1,9
8,8
10,4
61,4
17,5
1,9
18,1
9,0
58,9
12,1
1,9
4,1
1,6
78,1
14,2
0,0
15,6
5,5
64,1
14,8
7,1
3,3
52,9
36,7
7,1
17,8
3,6
43,0
28,5
1,6
23,0
18,4
47,4
9,6
1,6
12,1
15,3
61,6
9,3
1,6
26,6
12,1
38,6
21,1
1,9
21,6
17,8
42,2
16,4
1,6
18,9
16,2
52,3
11,0
TOPLAM
7
68
48
290
84
7
124
50
267
49
7
45
14
351
80
7
90
40
292
68
45
18
253
181
36
107
35
188
131
6
122
92
224
53
6
107
81
257
46
25
125
56
193
98
7
110
113
200
67
6
95
142
208
46
1,4
13,7
9,7
58,4
16,9
1,4
24,9
10,1
53,7
9,9
1,4
9,1
2,8
70,6
16,1
1,4
18,1
8,0
58,8
13,7
9,1
3,6
50,9
36,4
7,2
21,5
7,0
37,8
26,4
1,2
24,5
18,5
45,1
10,7
1,2
21,5
16,3
51,7
9,3
5,0
25,2
11,3
38,8
19,7
1,4
22,1
22,7
40,2
13,5
1,2
19,1
28,6
41,9
9,3
195
İşletmelerin tedarikçilerle işbirliği yaptığı alan ile tedarikçilerle ilişkilerin türü
durumuna ilişkin değerleri Tablo 55’de verilmiştir.
Tablo 55. İşletmenin Tedarikçilerle İşbirliği Yaptığı Alan ile Tedarikçilerle İlişkilerin
Türüne Ait Durum
Tedarikçilerle İşbirliği
Tedarikçilerle İlişkilerin Türü
Yapılan Alan
Gayri Resmi
Stratejik
Ortak
Sözleşmeli
2
İlişki
Ortaklık
Yatırım
= 87,995
p=0,000
İşletme sayısı
8
5
0
1
Tahmin
%
57,1
35,7
0,0
7,1
İşletme sayısı
88
78
26
0
Planlama
%
13,5
0,0
45,8
40,6
İşletme sayısı
13
19
0
0
Bakım
%
40,6
59,4
0,0
0,0
İşletme sayısı
94
29
17
0
Tasarım
%
20,7
12,1
0,0
67,1
İşletme sayısı
13
6
6
0
Diğer
%
52,0
24,0
24,0
0,0
İşletme sayısı
69
25
0
0
Hiçbiri
%
26,6
0,0
0,0
73,4
İşletme sayısı
285
162
49
1
TOPLAM
%
57,3
32,6
9,9
0,2
TOPLAM
14
100,0
192
100,0
32
100,0
140
100,0
25
100,0
94
100,0
497
100,0
Tablo 55 incelendiğinde, tedarikçilerin planlama (%45,8) ve tasarım (%67,1) noktasında
işbirliği yaptıkları ve bu işletmelerin ise daha çok gayri resmi ve sözleşmeli olarak tedarik
sürecini yönettikleri görülmektedir. Tablo 55 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenler
arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin faaliyet alanı ile tedarikçilerle ilişkilerin türüne ilişkin değerleri Tablo
56’da verilmiştir.
Tablo 56. Faaliyet Alanı ile Tedarikçilerle İlişkilerin Türü Durumu
Tedarikçilerle İlişkilerin Türü
Faaliyet Alanı
2
=32,568 p=0,000
İşletme sayısı
Ulusal pazar
%
Uluslararası İşletme sayısı
pazar
%
İşletme sayısı
Her ikisi de
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Gayri resmi
ilişki
41
73,2
47
61,8
197
54,0
285
57,3
Sözleşmeli
Stratejik
ortaklık
Ortak
yatırım
2
3,6
23
30,3
137
37,5
162
32,6
13
23,2
6
7,9
30
8,2
49
9,9
0
0,0
0
0,0
1
,3
1
0,2
TOPLAM
56
100,0
76
100,0
365
100,0
497
100,0
Tablo 56 incelendiğinde, işletmelerin %54’ü tedarikçileriyle gayri resmi %37,5’i ise
sözleşmeli ilişkiler kurduklarını belirtmişlerdir. Söz konusu bu iki değişken arasında 0,01
196
anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Tedarik zincirinin
etkin bir şekilde yönetilmesi ve üretimden kaynaklanan hataların en aza indirilebilmesi
tedarikçilerle geliştirilen ilişkilere bağlıdır. Gayri resmi yürütülen süreç kısa sürede olmasa da
daha sonrasında işletmeler için birçok problemi beraberinde getirecektir. Özellikle konfeksiyon
alanında sezonların artması, çok hızlı değişen moda ve tüketici tercihleri bununla beraber
tedarikte de profesyonelliği ve hızı gerekli kılmaktadır. Bu hıza ulaşamayan işletmeler
tedarikçileriyle olan ilişkilerini tekrar gözden geçirmeli ve resmi bir süreci tercih etmelidirler.
İşletmelerin tedarik zinciri stratejisi durumlarına göre, tedarikçilerle olan ilişkilerinin
rekabet gücünü etkileme düzeyi üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan Ki-Kare
bağımsızlık testi sonuçları Tablo 57’de verilmiştir.
Tablo 57. İşletmelerin Tedarik Zinciri Stratejisi Durumlarına Göre Tedarikçilerle
İlişkilerinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu
Tedarik Zinciri Stratejisine
Sahip Olma Durumu
2
= 4,187
Var
Yok
TOPLAM
p=0,041*
Tedarikçilerle İlişkilerin Rekabet
Gücünü Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
198
80
28,8
71,2
137
62,6
82
37,4
Toplam
Phi
Katsayısı
278
219
497
0,092
*0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 57 incelendiğinde, tedarik zinciri stratejisi olma durumunun (p=0,041<α=0,05)
tedarikçilerle ilişkilerin rekabet gücüne etkisinin α=0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel
olarak önemli olduğu görülmüştür. Öyleyse; tedarik zinciri stratejisi olanların olmayanlara göre
tedarikçilerle ilişkilerin rekabet gücü üzerinde daha çok etkisinin olduğu söylenebilir. Tablo 57
bu sonucu destekler niteliktedir.
İşletmenin belirlemiş bir tedarik zinciri stratejisinin işletmenin tedarik zinciri faaliyetleri
ile ilgili rekabetçi yönlerine etkilerinin incelenmesi amacıyla yapılan Ki-Kare bağımsızlık testi
sonuçları Tablo 58’de verilmiştir.
“H0: İşletmenin belirlenmiş bir tedarik zinciri stratejisi olma durumu işletmenin tedarik
zinciri ile ilgili faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönlerini etkilemez” şeklindeki hipotez için
yapılan Ki-Kare bağımsızlık testi sonucunda α=0,01 anlamlılık düzeyinde (p değerleri<α=0,01)
değişkenlerin tümünün işletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönlerini
önemli derecede etkilediği söylenebilir. Bu değişkenlerden KOBİ’lerin tedarik zinciri
faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri etkileme durumunun en önemli ilk iki değişkenin
(Cramer’in υ Katsayısı=0,546 ve Cramer’in υ Katsayısı=0,396) sırasıyla takip ve izlenebilirlik
197
Tablo 58. İşletmenin Belirlediği Tedarik Zinciri Stratejisinin İşletmenin Tedarik Zinciri
Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönlerine Etkisinin İncelenmesi
İşletmenin Belirlemiş
Bir Tedarik Zinciri
Stratejisi Olma
Durumu
Tedarik hızı
2
İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik
Rekabetçi Yönleri Etkileme Durumu
Seçenekler
Var
=52,868(p=0,000)**
Yok
Tedarik maliyetlerinin
düşük olması
Var
2
=51,316(p=0,000)**
Üretim hızı
2
=77,965(p=0,000)**
Ürün fiyatları
2
=32,321(p=0,000)**
Ürün kalitesi
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
2
=34,031(p=0,000)**
Tasarım gücü
Yok
Var
2
=52,178(p=0,000)**
Stok yönetiminin
kolay olması
2
Yok
Var
=42,160(p=0,000)**
Yok
Lojistik faaliyetlerini
kolaylaştırması
Var
2
=45,997(p=0,000)**
Takip ve izlenebilirlik
Yok
Var
2
=148,194(p=0,000)**
İletişim maliyetlerinin
az olması
2
Yok
Var
=50,963(p=0,000)**
Yok
Bürokratik
işlemlerinin az olması
Var
2
=66,709(p=0,000)**
Yok
TOPLAM
Çok
güçlü
İşl.Say
%
48
17,3
36
16,4
25
9,0
24
11,0
62
22,3
18
8,2
56
20,1
12
5,5
113
40,6
68
31,1
Güçlü
Etkisiz
Zayıf
İşl. Say.
%
181
65,1
109
49,8
181
65,1
86
39,3
207
74,5
144
65,8
165
59,4
127
58,0
146
52,5
107
48,9
İşl. Say.
%
35
12,6
13
5,9
32
11,5
18
8,2
8
2,9
6
2,7
20
7,2
20
9,1
12
4,3
6
2,7
İşl. Say.
%
14
5,0
61
27,9
40
14,4
91
41,6
1
0,4
51
23,3
37
13,3
60
27,4
7
2,5
38
17,4
101
36,3
96
34,5
27
%9,7
30
13,7
40
14,4
13
5,9
33
11,9
13
5,9
74
26,6
24
11,0
48
17,3
19
8,7
22
7,9
24
11,0
92
42,0
146
52,5
78
35,6
149
53,6
108
49,3
121
43,5
72
32,9
137
49,3
63
28,8
143
51,4
65
29,7
8
3,7
49
17,6
43
19,6
61
21,9
20
9,1
55
19,8
1
0,5
57
20,5
56
25,6
91
32,7
51
23,3
Cramer’in
Çok
zayıf
İşl.Say
%
Toplam
-
278
-
219
-
278
-
219
-
278
-
219
-
278
-
219
υKatsayısı
0,326
0,321
0,396
0,255
-
278
0,262
-
219
43
15,5
11
4,0
278
64
29,2
43
15,5
85
38,8
35
12,6
78
35,6
28
10,1
97
44,3
36
12,9
81
37,0
22
7,9
79
36,1
25
11,4
219
-
278
-
219
-
278
-
219
0,324
0,291
0,304
0
0,0
25
11,4
-
278
0,546
219
278
0,320
219
-
278
-
219
0,366
497
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
ve üretim hızı olduğu ve en az etkilediğine inandığı değişkenin (Cramer’in υ Katsayısı=0,255)
ise ürün fiyatları değişkeni olduğu görülmektedir. Bu durum, Dünya Bankası tarafından
198
yayınlanan "Lojistik Performans İndeksi 2012" sonuçlarına göre, en fazla yükselişin
sevkiyatların takibi ve izlenebilmesi kriterinde yaşandığı sonucunu da destekler niteliktedir.
Tablo 58’e göre, belirlenmiş bir tedarik zinciri stratejisi olan işletmelerin, tedarik hızı
(%65,1), tedarik maliyetlerinin düşük olması (%65,1), üretim hızı (%74,5), ürün fiyatları
(%59,4), ürün kalitesi (%52,5), stok yönetiminin kolay olması (%52,5), lojistik faaliyetlerini
kolaylaştırması (%53,6), takip ve izlenebilirlik (%43,5), iletişim maliyetlerinin az olması
(%49,3), bürokratik işlemlerin az olması (%51,4) durumlarında tedarik zinciri faaliyetlerine
yönelik rekabetçi yönleri etkileme durumunun güçlü olma eğilimi analizleri doğrular
niteliktedir. Bunun yanı sıra sözü edilen değişkenlerin oranları bunlara karşı gelen çok güçlü
olma durumu oranları ile birleştirildiğinde değişkenler arası ilişkilerin gücü daha belirgin
olarak ortaya çıkmaktadır. Üretim hızı (%96,8), tedarik hızı (%82,4) ve tedarik maliyetlerinin
düşük olması (%74,1) sonuçları bu duruma örnek verilebilir. Ayrıca Tablo 58’e bakıldığında
tasarım gücü olan işletmelerin, tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri etkileme
durumuna önemli oran da (%36,3) çok güçlü yanıtını verdikleri de dikkat çekmektedir.
Belirlenmiş bir tedarik zinciri stratejisine sahip olan işletmelerin oranı yaklaşık %56
olup yukarıdaki yorumlar bu çerçevede ele alınmıştır.
İşletmelerin tedarikçilerle ilişkileri sağlayan bir birim ya da görevli olma durumunun
tedarikçilerle ilişkilerin rekabet gücünü etkileme durumu üzerindeki etkilerinin incelenmesi
amacıyla yapılan Ki-Kare bağımsızlık testi analizi sonuçları Tablo 59’da verilmiştir.
Tablo 59. İşletmede Tedarikçilerle İlişkileri Sağlayan Bir Birim ya da Görevli Olma
Durumu ile Tedarikçilerle İlişkilerin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu
Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
İşletmede Tedarikçilerle
İlişkileri Sağlayan Bir Birim ya
da Görevli Olma Durumu
2
=11,920
Evet
Hayır
TOPLAM
p=0,001 **
Tedarikçilerle İlişkilerin Rekabet
Gücünü Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
İşletme Sayısı /%
287
48
335
70,9
52,2
67,4
TOPLAM
İşletme Sayısı /%
118
44
162
29,1
47,8
32,6
405
92
497
100,0
100,0
100,0
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
Bu değişkenler arasındaki hipotez; “H0: Tedarikçilerle ilişkileri sağlayan bir birim ya da
görevli olma durumu tedarikçilerle ilişkilerin rekabet gücünü etkilemez.” şeklinde ifade
edilebilir. Tablo 59 için Ki-Kare bağımsızlık testi yapıldığında, bu hipotez α = 0,01 anlamlılık
düzeyinde (p değerleri < α = 0,01) kabul edilmektedir. Yani istatistiksel olarak tedarikçilerle
199
ilişkileri sağlayan bir birim ya da görevli olma durumu tedarikçilerle ilişkilerin rekabet gücünü
önemli derecede etkilediğini söylemek mümkündür.
Nitekim Tablo 59’da işletmelerde tedarikçilerle ilişkileri sağlayan bir birim ya da görevli
olanların tedarikçilerle ilişkilerinin rekabet gücünü daha çok etkilediğini (%70,9) görmek
mümkündür.
Üretim türü ile tedarik zinciri yönetimine yardımcı olmak amacıyla kullanılan bilgi
teknolojileri ve yazılımları arasındaki ilişkinin sonuçları Tablo 60’da verilmiştir.
Tablo 60 incelendiğinde, tekstil ve konfeksiyon alanında üretim yapan işletmelerin bu
teknolojileri kullanma düzeylerinin çok düşük olduğunu söylemek mümkündür. Konfeksiyon
sektöründe daha çok bilgisayar destekli tasarım (%50,70), malzeme ihtiyaç planlaması
(%36,01), tam zamanlı üretim (%38,43) ve barkod teknolojilerinin (%39,63) kullanıldığı
görülmektedir. Tekstil sektöründe ise bilgisayar destekli tasarım (%18,10), üretim kaynakları
planlaması (%14,08), malzeme ihtiyaç planlaması (%14,08), tam zamanlı üretim teknolojileri
(%13,27) görece olarak daha çok tercih edilip kullanılmaktadır.
Gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde rekabet gücünü olumlu yönde etkileyen
değişkenlerden biri bilgi teknolojileri ve yazılımlarının kullanılmasıdır. Bu çerçevede ele
alındığında Türkiye’deki tekstil ve konfeksiyon sektöründe bu teknolojilerin kullanım
oranlarının ne kadar düşük olduğu Tablo 60’da görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu
sektörlerde bu değişkenin ulusal rekabet edilebilirliği etkileme gücü zayıf kalmaktadır.
200
Tablo 60. Üretim Türü ile Tedarik Zinciri Yönetimine Yardımcı Olmak Amacıyla
Kullanılan Bilgi Teknolojileri ve Yazılımları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
Üretim Türü
Konfeksiyon
Tekstil
Ev tekstil
TOPLAM
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
Hayır
İşl.Say
%
İşl.Say
%
İşl.Say
%
İşl.Say
%
İşl.Say
%
İşl.Say
%
252
50,70
139
27,96
120
24,14
80
16,09
179
36,01
62
12,47
175
35,21
194
39,03
234
47,08
135
27,16
90
18,10
70
14,08
46
9,25
19
3,82
70
14,08
24
4,82
44
8,85
68
13,68
95
19,11
44
8,85
64
12,87
37
7,44
19
3,82
5
1,0
37
7,44
5
1,0
32
6,43
50
10,06
64
12,87
32
6,43
Evet/406/%82
Hayır /91/%18
Evet/246 %49
Hayır/251%51
Evet /185 %37
Hayır/312%63
Evet/104%21
Hayır/393%79
Evet/286%58
Hayır/211%42
Depolama Yönetim Sistemleri (WMS)
115
23,13
199
40,04
57
11,46
57
11,46
19
3,82
50
10,06
Evet /191 %38
Hayır/306%62
Tedarik Zinciri Yönetimi (SCM)
85
17,10
229
46,07
19
3,82
95
19,11
7
1,4
62
12,47
Evet/111 % 22
Hayır/386%78
Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM)
104
20,92
210
42,25
40
8,04
74
14,88
7
1,4
62
12,47
Evet/151 % 30
Hayır/346%70
Gelişmiş Planlama Sistemleri (APS)
41
8,24
273
54,92
12
2,41
102
20,52
7
1,4
62
12,47
Evet / 60 % 12
Hayır/437%88
Tam Zamanlı Üretim (JIT)
191
38,43
123
24,74
66
13,27
48
9,65
32
6,43
37
7,44
Evet/289 %58
Hayır/208%42
Nakliye Yönetim Sistemleri (TMS)
48
9,65
266
53,52
25
5,03
89
17,90
0
0,0
69
13,88
Evet / 73 % 15
Hayır/424%85
Elektronik Ticaret
9
1,81
305
61,36
8
1,6
106
21,32
6
1,2
63
12,67
Evet / 23 % 5
Hayır/474%95
Karar Destek Sistemi
28
5,63
286
57,54
25
5,03
89
17,90
0
0,0
69
13,88
Evet / 53 % 11
Hayır/444%89
Radyo Frekans Kimlik Belirleme
(RFID)
7
1,40
307
61,77
0
0
114
22,93
0
0,0
69
13,88
Evet / 7 % 1
Hayır/490%99
Üretim Uygulama (MES)
87
17,50
227
45,67
30
6,03
84
16,90
18
3,62
51
10,26
Evet/135 % 27
Hayır/362%73
Elektronik Veri Değişimi (EDI)
15
3,01
299
60,16
14
2,81
100
20,12
12
2,41
57
11,46
Evet / 41 % 8
Hayır/456%92
Barkod Teknolojileri
197
39,63
117
23,54
38
7,64
76
15,29
26
5,23
43
8,65
Evet/261% 53
Hayır/236%47
Uygulanan Bilgi Teknolojileri
ve Yazılımları
Bilgisayar Destekli Tasarım (CAD)
Üretim Kaynakları Planlaması (MRPII)
Sipariş Yönetimi Sistemleri (OMS)
Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP)
Malzeme İhtiyaç Planlaması (MRP)
İşletmelerin ulusal rekabet edilebilirlik açısından tedarik ile ilgili faktörlerin değerleri
Tablo 61’de verilmiştir.
Tablo 61’de, işletmenin ulusal rekabet edilebilirlik açısından tedarik ile ilgili
değişkenlerin değerlendirilmesi yer almaktadır. Tüm değişkenlere ait oranlar ele alındığında,
“kısmen rekabet edilebilirliğe” ait tüm oranların “rekabet edilebilirliği yüksek” olan oranlardan
201
daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla işletmelerin kısmen rekabet edebilirliği öne
çıkmaktadır.
Tablo 61. İşletmenin Ulusal Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik ile İlgili
Değişkenlerin Değerlendirilmesi
Tedarik ile İlgili Ulusal
Rekabet Edilebilirlik
Değişkenleri
(1)
Rekabet
edilebilirliği
yüksek
(2)
Kısmen
rekabet
edilebilirliği
var
(3)
Rekabet
edilebilirliği
yok
(4)= (1) + (2)
Rekabet
edilebilirlik
oranları
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
%
62
33,9
33
18,0
82,0
89
48,6
24
13,1
86,9
Pamuk tedariki (Tekstil)
Yün tedariki (Tekstil)
88
Suni sentetik tedariki (Tekstil)
89
48,6
81
44,3
13
7,1
92,9
169
34,0
222
44,7
106
21,3
78,7
146
29,4
243
48,9
108
21,7
78,3
Tedarikçilerle işbirliği
142
28,6
270
54,3
85
17,1
82,9
Ürün çeşitliliği
158
31,8
268
53,9
71
14,3
85,7
Ar-Ge faaliyetleri
103
20,7
260
52,3
134
27,0
73
81
16,3
344
69,2
72
14,5
85,5
102
20,5
320
64,4
75
15,1
84,9
223
44,9
238
47,9
36
7,2
92,8
Çevrim sürelerinin kısalığı
104
20,9
313
63,0
80
16,1
83,9
İnternet ile sipariş
58
11,7
240
48,3
199
40,0
60
AB’ye coğrafi yakınlık
162
32,6
290
58,4
45
9,1
91,0
Pazardaki değişimi takip etme
151
30,4
307
61,8
39
7,8
92,2
145
29,2
325
65,4
27
5,4
94,6
114
22,9
294
59,2
89
17,9
82,1
122
24,5
266
53,5
109
21,9
78
106
21,3
283
56,9
108
21,7
78,2
109
21,9
267
53,7
121
24,3
75,6
Tekstil-konfeksiyon makine
tedariği
Tam zamanında tedarik
İletişim bilgi sistemi
oluşturma
Planların tedarik zinciri
üyeleriyle paylaşma
Ürünlerin kalitesi
Tedarik zincirine yönelik
yaptığınız çalışmalar sonucu
verimlilik ve kapasite artmıştır
Tedarik maliyeti (Ana ve
yardımcı malzeme)
Tedarikçilerin yenilik, bilgi
üretme ve liderlik yeteneği
Tedarik zinciri yönetiminin
uygunluğu
Tedarik zinciri yönetiminde
kullanılan teknoloji
70
48,1
38,3
“Rekabet edilebilirliği yüksek” ve “kısmen rekabet edilebilirlik” ile ilgili sonuçlar
birleştirilip, “rekabet edilebilirlik” oranları elde edildiğinde (Tablo 61 4. Sütun), rekabet
edilebilirlik değişkenlerinin genel olarak yüksek oranlara sahip olduğu gözlenmektedir. Bu
202
değişkenler içerisinde tedarik zincirine yönelik yapılan çalışmalar sonucu verimlilik ve kapasite
artışının sağlanması (%94,6), ürünlerin kalitesi (%92,8), pazardaki değişimi takip etme (%92,2)
ile AB’ye coğrafi yakınlık (%91) ile ilgili maddeler en yüksek oranlara sahipken; ürün
çeşitliliği (%85,7), iletişim bilgi sistemi oluşturma (%85,5) ve planların tedarik zinciri
üyeleriyle paylaşımı (%84,9) ikinci sırada yer almaktadır. Tablo 61’de 4. sütundaki toplam
paylar genel olarak değerlendirildiğinde internet ile sipariş hariç olmak üzere diğerlerinin
tamamının
%73’ün
üzerinde
olduğu
görülmekte
dolayısıyla,
işletmelerin
rekabet
edilebilirliğinin yüksek eğilime sahip olduğu ifade edilebilir.
Tablo 61’de sadece tekstil sektörüne ilişkin işletmelerin pamuk, yün ve suni sentetik
tedariği değişkenlerine ilişkin sonuçlarına bakıldığında, yüksek rekabet edilebilirlik oranları ile
kısmen rekabet edilebilirlik oranlarının hemen hemen eşit olup %40 dolaylarında olduğu
görülmektedir. Tablo 61’de 4. sütundaki rekabet edilebilirlik oranları değerlendirildiğinde bu
değişkenlere ait oranların yüksek düzeyde olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla bu üç değişkene ait
oranlar da göz önüne alındığında tekstil işletmelerinin tedarik faktörüne göre rekabet
edilebilirlikleri daha belirgin olmaktadır.
6.1.2. Üretim ile İlgili Bulgular
Bu bölümde yapılan istatistikler “Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin gerçekleştirdikleri
üretim faaliyetleri ve bunların işletme açısından önemi nedir?” alt amacına yönelik olarak
gerçekleştirilmiştir.
İşletmelerin kullandığı üretim sürecine ilişkin değerleri Tablo 62’de verilmiştir.
Tablo 62. İşletmenin Kullandığı Üretim Sürecine İlişkin Dağılım
Üretim Süreçleri
Ürün odaklı
Süreç odaklı
Her ikisi de
TOPLAM
İşletme Sayısı
86
8
403
497
%
17,3
1,6
81,1
100,0
Tablo 62 incelendiğinde, işletmelerin büyük çoğunluğunun (%81,1) kullandıkları üretim
sürecinin hem ürün hem de süreç odaklı olduğu, süreç odaklı işletmelerin sayının ise çok az
olduğu (%1,6) saptanmıştır.
İşletmelerin üretim sürecinde, üretim lojistiğindeki aksaklıklardan kaynaklanan
problemler yaşama durumuna ilişkin değerleri Tablo 63’de verilmiştir.
203
Tablo 63. Üretim Sürecinde, Üretim Lojistiğindeki Aksaklıklardan Kaynaklanan
Problemler Yaşama Durumu
Seçenekler
İşletme Sayısı
%
Yaşıyor
Yaşamıyor
TOPLAM
144
353
497
29,0
71,0
100,0
Tablo 63 incelendiğinde, işletmelerin büyük bir kısmı (%71) üretim sürecinde üretim
lojistiğinden kaynaklanan herhangi bir problem yaşamadıklarını belirtmişlerdir. İşletme içi
faaliyetlerini kapsayan üretim lojistiği temelde 3 ana faaliyet grubunu yerine getirmeye
çalışmaktadır. Bunlar satış gereksinimlerini karşılayacak üretim düzeylerini belirleme, iş
merkezleri içerisinde malzeme akışının optimizasyonu ve depolama alanlarının ve
malzemelerin taşıma sistemlerinin planlanması ve düzenlenmesidir. Bu faaliyetlerin
gerçekleşmesi esnasında işletmenin üretim lojistiğinden kaynaklanan bir problem yaşamaması
rekabet açısından oldukça önemli bir durumdur.
İşletmelerin üretim sürecinde, tedarik lojistiğindeki aksaklıklardan kaynaklanan
problemler yaşama durumuna ilişkin değerleri Tablo 64’de verilmiştir.
Tablo 64. Üretim Sürecinde, Tedarik Lojistiğindeki Aksaklıklardan Kaynaklanan
Problemler Yaşama Durumu
Seçenekler
İşletme Sayısı
%
Yaşıyor
Yaşamıyor
TOPLAM
147
350
497
29,6
70,4
100,0
Tablo 64 incelendiğinde işletmelerin büyük bir kısmı (%70,4) üretim sürecinde, tedarik
lojistiğindeki aksaklıklardan kaynaklanan problemler yaşamadıklarını belirtmişlerdir. Tedarik
lojistiği, işletmeye değer katan temel işlevleri içermektedir. Satın alma ve materyallerin
tedarikçiden üreticiye, depo veya perakende ambarlarına kesintisiz girişinin planlanmasını ve
ürün akışının gerçekleşmesini tedarik zinciri çerçevesinde düzenleyen faaliyetler bütünüdür. Bu
faaliyetlerin herhangi bir noktasında problem yaşanması üretim sürecini etkilemektedir.
İşletmede meydana gelen tedarik lojistiğindeki aksaklıklar üretim sürecini ve diğer süreçleri de
etkileyeceğinden dikkate alınması gereken bir durumdur. Dolayısıyla böyle bir problemin
işletmelerde yaşanmaması arzu edilen bir durumdur.
İşletmelerin kullandığı üretim sistemi değerleri Tablo 65’de verilmiştir.
204
Tablo 65. İşletmenin Kullandığı Üretim Sistemine İlişkin Dağılım
İşletmenin Kullandığı Üretim Sistemi
Uyguluyor
Kütle üretim sistemi
Uygulamıyor
Uyguluyor
Akış tipi üretim sistemi
Uygulamıyor
Uyguluyor
Siparişe göre üretim yapan atölye
sistemi
Uygulamıyor
Uyguluyor
Parti üretim sistemi
Uygulamıyor
TOPLAM
İşletme Sayısı
29
468
52
445
411
86
118
379
497
%
5,8
94,2
10,5
89,5
82,7
17,3
23,7
76,3
100,0
Tablo 65’e göre işletmelerin (%82,7) büyük bir kısmının siparişe göre üretim yapan
atölye sistemi şeklinde çalışan işletmeler olduğu görülmektedir. Bu bağlamda işletmeler, üretim
sistemleri açısından kesikli üretim sistemleri sınıflandırmasında değerlendirilmektedir. Ayrıca
kütle üretim sistemi (%94,2), akış tipi üretim sistemi (%89,5) ve parti üretim sistemi (%76,3)
ise yüksek oranlarda kullanılmamaktadır. Tekstil konfeksiyon sektörünün, üretim yapısı gereği
kütle ve akış tipi üretim sistemlerini çok fazla kullanmadığı bilinmektedir. Sonuçlarda bu
durumu destekler niteliktedir.
İşletmelerin mamul stok politikası değerleri Tablo 66’da verilmiştir.
Tablo 66. İşletmenin Mamul Stok Politikasına İlişkin Dağılım
İşletmenin Mamul Stok Politikası
Stoğa üretim
Sipariş üzerine üretim
Her ikisi de
TOPLAM
İşletme Sayısı
%
17
320
160
497
3,4
64,4
32,2
100,0
Tablo 66 incelendiğinde, işletmelerin mamul stok politikalarının yüksek oranda sipariş
üzerine üretim (%64,4) olduğu görülmektedir. Dikkat edildiğinde stoğa üretim-sipariş üzerine
üretimin oranı %32,2’dir. İşletmeler üretim sürecinde ihtiyaç duyacakları hammadde ve
yardımcı malzemeleri hazırladıkları üretim programına göre talep etmektedirler. Bu talep
yapılırken ürün ağaçları hazırlanıp, fire miktarları da eklenip net ihtiyaç çıkarılmaktadır.
Temelinde stoksuz üretimin olduğu tam zamanlı üretim sisteminin birçok sektör ve işletme
tarafından kullanıldığı günümüz dünyasında tekstil konfeksiyon işletmelerinin ihtiyaçlarının ve
üretim miktarlarının net olmasına karşın hala büyük oranda stoklu üretimi benimsiyor ve
uyguluyor olmaları beraberinde birçok problemi de getirmektedir.
İşletmelerin depolarında oluşan fazla stoğun sebeplerine baktığımızda ise; daha kısa
teslim süresi veren bir rakip, kalite problemlerinin üstünü örtmek, büyük parti büyüklüğü,
205
kayıtların doğruluğuna güvenmeme, kaynaklara güvenmeme, talebin yönetilmemesi, problemli
ürün tasarımı, malzeme temin süresinin uzun olması, dengesiz, değişken üretim süreçleri,
dağınık, düzensiz yerleşim (zorlaşan kontrol, artan taşıma süresi, kayıplar), üretim kaynakları
planlamasının olmayışı ve işletmenin birim maliyetleri düşürme çabası sayılabilir.
İşletmelerin üretim sisteminde kullandığı teknolojiler ile üretim türü durumuna ilişkin
değerleri Tablo 67’de verilmiştir.
Tablo 67. Üretim Sisteminde Kullanılan Teknolojiler ile Üretim Türü Durumu
Üretim Sisteminde Kullanılan
Teknolojiler
Otomasyona dayalı
makine ve araç türleri
2
=46,223
p=0,000
Otomasyona dayalı
üretim sistemleri
2
=4,624
p=0,099
Bilgisayar destekli
tasarım/üretim
2
=44,312
p=0,000
Bilgisayarla bütünleşik
üretim
2
=28,149
p=0,000
Üretim Türü
Konfeksiyon
Tekstil
Ev tekstil
TOPLAM
Kullanılıyor
İşl. Say. / % İşl. Say. / % İşl. Say. / %
76
24,7
68
29
42,0
59,6
173
35,2
Kullanılmıyor
232
75,3
46
40,4
40
58,0
318
64,8
Kullanılıyor
60
19,5
19
16,7
6
8,7
85
17,3
Kullanılmıyor
248
80,5
95
83,3
63
91,3
406
82,7
Kullanılıyor
279
90,6
72
63,2
54
78,3
405
82,5
Kullanılmıyor
29
9,4
42
36,8
15
21,7
86
17,5
Kullanılıyor
50
16,2
44
38,6
9
13,0
103
21,0
Kullanılmıyor
258
83,8
70
61,4
60
87,0
388
79,0
Tablo 67 incelendiğinde, konfeksiyon ve ev tekstili işletmelerinin bilgisayar destekli
tasarım ve üretim (sırasıyla %90,6; %78,3) kullandıkları ve diğer teknolojileri kullanmadıkları
görülmektedir. Tekstil işletmeleri ise otomasyona dayalı makine ve araç türlerini (%59,6) ve
bilgisayar destekli tasarım ve üretim (%63,2) teknolojilerini kullanmakta diğer teknolojileri
kullanmamaktadır. Söz konusu bu değişkenlerin otomasyona dayalı makine ve araç türleri,
bilgisayar destekli tasarım/üretim ve bilgisayarla bütünleşik üretim ile arasında 0,01 anlamlılık
düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra otomasyona
dayalı üretim sistemleri değişkeni ile 0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu
söylemek mümkün değildir.
Günümüz üretim sistemlerinin teknoloji odaklı otomasyona dayalı bir şekilde geliştiği
görülmektedir. Ancak araştırma sonuçları bu teknolojilerin kullanım düzeylerinin çok düşük
olduğunu göstermektedir. Bu durumda söz konusu sektörler için gerek ulusal gerekse
uluslararası boyutta rekabet edebilmenin zorlaşacağını söylemek mümkündür.
İşletmelerin kullandığı mühendislik teknolojileri ile üretim türü durumuna ilişkin
değerleri Tablo 68’de verilmiştir.
206
Tablo 68. İşletmede Kullanılan Mühendislik Teknolojileri ile Üretim Türü Durumu
İşletmede Kullanılan Mühendislik
Teknolojileri
Üretim Türü
Konfeksiyon
Tekstil
İşl. Say. / % İşl. Say. / %
Ev tekstil
İşl. Say. / %
TOPLAM
Bilgisayar Destekli
Tasarım
2
=27,776 p=0,000
Bilgisayar Destekli
Üretim
2
=2,405 p=0,300
Bilgisayarla
Tümleşik Üretim
2
=19,933 p=0,000
Grup Teknolojisi ve
Hücresel Üretim
2
=2,944 p=0,230
Esnek Üretim
Sistemleri
2
=22,616 p=0,000
Robotlar
2
=8,570 p=0,014
Kullanıyor
249
79,3
77
67,5
69
100,0
395
79,5
Kullanmıyor
65
20,7
37
32,5
0
0,0
102
20,5
Kullanıyor
170
54,1
69
60,5
43
62,3
282
56,7
Kullanmıyor
144
45,9
45
39,5
26
37,7
215
43,3
Kullanıyor
32
10,2
0
0,0
0
0,0
32
6,4
Kullanmıyor
282
89,8
114
100,0
69
100,0
465
93,6
5
1,6
0
0,0
0
0,0
5
1,0
Kullanmıyor
309
98,4
114
100,0
69
100,0
492
99,0
Kullanıyor
69
22,0
13
11,4
0
0,0
82
16,5
Kullanmıyor
245
78,0
101
88,6
69
100,0
415
83,5
Kullanıyor
Kullanmıyor
29
285
9,2
90,8
14
100
12,3
87,7
0
69
0,0
100,0
43
454
8,7
91,3
Otomatik Depolama
2
=10,437 p=0,005
Kullanıyor
17
5,4
13
11,4
0
0,0
30
6,0
Kullanmıyor
Kullanıyor
297
9
94,6
2,9
101
7
88,6
6,1
69
0
100,0
0,0
467
16
94,0
3,2
Kullanmıyor
305
97,1
107
93,9
69
100,0
481
96,8
Kullanıyor
119
37,9
52
45,6
23
33,3
194
39,0
Kullanmıyor
195
62,1
62
54,4
46
66,7
303
61,0
Kullanıyor
12
3,8
19
16,7
0
0,0
31
6,2
Kullanmıyor
302
96,2
95
83,3
69
100,0
466
93,8
Kullanıyor
Kullanmıyor
0
314
0,0
100,0
6
108
5,3
94,7
0
69
0,0
100,0
6
491
1,2
98,8
Otomatik Malzeme
Taşıma
2
=5,543 p=0,063
Malzeme İhtiyaç
Planlaması
2
=3,187 p=0,203
Eşzamanlı Üretim
Mühendisliği
2
=28,925 p=0,000
Diğer ……………....
Kullanıyor
Tablo 68 incelendiğinde, tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin tümü bilgisayar destekli
tasarım ve üretim teknolojilerinin dışındaki tüm teknolojileri çoğunlukla kullanmadıklarını
belirtmişlerdir. Bilgisayar destekli tasarımı konfeksiyon işletmeleri %79,3, tekstil işletmeleri
%67,5 ve ev tekstili işletmeleri %100 kullanmaktadırlar. Bilgisayar destekli üretimi ise
konfeksiyon işletmeleri %54,1, tekstil işletmeleri %60,5 ve ev tekstili işletmeleri %62,3
oranlarında kullanmaktadırlar. Alındığı veya uygulandığı an itibariyle bir yenisinin veya farklı
türünün piyasaya sürüldüğü günümüz teknoloji çağında işletmelerin büyük bir kısmının
teknolojileri işletmelerinde uygulamıyor olmaları rekabet güçleri açısından olumlu bir durum
değildir.
207
Tablo 68 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenlerin bilgisayar destekli tasarım,
bilgisayarla tümleşik üretim, esnek üretim sistemleri ve eşzamanlı üretim mühendisliği ile
aralarında 0,01 anlamlılık düzeyinde, otomatik depolama ile 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki
olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca, diğer değişkenler ile aralarında anlamlı bir ilişki
olmadığı görülmektedir.
İşletmelerin kullandığı yönetim teknolojileri ile üretim türü durumuna ilişkin değerleri
Tablo 69’da verilmiştir.
Tablo 69. İşletmede Kullanılan Yönetim Teknolojileri ile Üretim Türü Durumu
İşletmede Kullanılan Yönetim
Teknolojileri
Üretim Kaynakları
Planlaması
2
=2,681 p=0,262
Tam Zamanında
Üretim
2
=9,347 p=0,009
Tam Zamanında
Satın Alma
2
=8,045 p=0,018
Toplam Kalite
Yönetimi
2
=14,959 p=0,001
Bilgisayar Destekli
Süreç Planlama
2
=,728
p=0,695
Toplam Verimli
Bakım
2
=31,452 p=0,000
Sürekli Geliştirme
Programı
2
=9,554 p=0,008
Diğer ……………....
Kullanıyor
Üretim Türü
Konfeksiyon
Tekstil
İşl. Say. / % İşl. Say. / %
168
70
53,5
61,4
Ev tekstil
İşl. Say. / %
35
50,7
TOPLAM
273
54,9
Kullanmıyor
146
46,5
44
38,6
34
49,3
224
45,1
Kullanıyor
235
74,8
68
59,6
48
69,6
351
70,6
Kullanmıyor
79
25,2
46
40,4
21
30,4
146
29,4
Kullanıyor
186
59,2
83
72,8
38
55,1
307
61,8
Kullanmıyor
128
40,8
31
27,2
31
44,9
190
38,2
Kullanıyor
102
32,5
33
28,9
38
55,1
173
34,8
Kullanmıyor
212
67,5
81
71,1
31
44,9
324
65,2
Kullanıyor
77
24,5
27
23,7
20
29,0
124
24,9
Kullanmıyor
237
75,5
87
76,3
49
71,0
373
75,1
Kullanıyor
15
4,8
25
21,9
13
18,8
53
10,7
Kullanmıyor
299
95,2
89
78,1
56
81,2
444
89,3
Kullanıyor
53
16,9
6
5,3
11
15,9
70
14,1
Kullanmıyor
261
83,1
108
94,7
58
84,1
427
85,9
Kullanıyor
Kullanmıyor
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
Tablo 69 incelendiğinde, konfeksiyon işletmelerinin üretim kaynakları planlaması
(%53,5), tam zamanında üretim (%74,8) ve tam zamanında satın alma (%59,2) yönetim
teknolojilerini kullandıkları ve diğer teknolojileri kullanmadıkları görülmektedir. Tekstil
işletmelerinin de üretim kaynakları planlaması (%61,4), tam zamanında üretim (%59,6) ve tam
zamanında
satın
alma
(%55,1)
oranlarında
kullanmakta
diğer
teknolojileri
kullanmamaktadırlar. Ev tekstil işletmeleri ise üretim kaynakları planlaması (%53,5), tam
zamanında üretim (%74,8), tam zamanında satın alma (%59,2) ve toplam kalite yönetimi
(%55,1) teknolojilerini kullandıklarını diğer yönetim teknolojilerini kullanmadıklarını
208
belirtmiştir. İşletmelerin kullandıkları mühendislik teknolojileri kadar yönetim teknolojileri de
işletmelerin niteliği ve rekabet düzeyi açısından önem arz etmektedir.
Günümüzdeki yeni teknolojilerin sonsuz bir yenilenme gücü bulunmaktadır. Yeni ürünler ve
yeni üretim yöntemleri hızla gelişmektedir. Bütün dünya bilgi tabanlı endüstrilere
yönelmektedir. Yeni üretimde sermaye, teknoloji ve bilgi temel üretim faktörleri olmaktadır.
Bu gelişmelerin bir sonucu olarak teknolojideki hızlı değişim, bir yandan ölçek ekonomilerini
etkilerken, diğer yandan uluslararası rekabeti ve işleyişini de etkilemektedir. Rekabet ve
teknoloji arasındaki etkileşimde teknolojinin gelişme hızı, yayılması ve giderek kullanım
biçimi rekabet süreci tarafından yönlendirilmektedir.
Tablo 69 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenlerin toplam kalite yönetimi ve toplam verimli
bakım ile aralarında 0,01 anlamlılık düzeyinde, tam zamanında üretim, tam zamanında satın
alma ve sürekli geliştirme programı ile 0,05 anlamlılık düzeyinde bir ilişki olduğunu söylemek
mümkündür. Ayrıca, diğer değişkenler ile aralarında anlamlı bir ilişki olmadığı görülmektedir.
İşletmelerin faaliyet alanı ile üretim stratejisinin rekabet gücünü etkileme durumuna
ilişkin değerleri Tablo 70’de verilmiştir.
Tablo 70. Faaliyet Alanı ile Üretim Stratejisinin Rekabet Gücünü Etkileme Durumu
Faaliyet Alanı
2
=,555
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
TOPLAM
p=0,757
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
Üretim Stratejisinin Rekabeti
Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
18
4
81,8
18,2
48
7
87,3
12,7
203
40
16,5
83,5
269
51
84,1
15,9
TOPLAM
22
100,0
55
100,0
243
100,0
320
100,0
Tablo 70 incelendiğinde, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin %83,5’i üretim stratejilerinin rekabeti etkilediğini belirtmişlerdir. Bilindiği gibi
Tablo 33’de bu işletmelerin %64,1 üretim stratejilerinin olduğunu ifade etmişlerdi. Belirli bir
üretim stratejisine sahip olan işletmelerin, üretim biçimlerinde sıkça değişim yaşanması,
tasarım ve üretime hazırlık aşamalarında ortaya çıkan maliyetlerin önemli ölçüde azalmasına
neden olmaktadır. Bu şekilde kullanılan maliyet hesaplama teknik ve yöntemlerine de yansıyan
değişimler ortaya çıkabilmektedir. Hedef maliyetleme, kaizen maliyetleme, değer mühendisliği
ve faaliyete dayalı maliyetleme söz konusu tekniklere örnek olarak verilebilmektedir.
209
İşletmeler, bu süreçte rekabet edebilmek için yapısal ve sistematik olarak bu değişime uyum
sağlamak zorunda kalmaktadırlar.
Tablo 70 incelendiğinde, söz konusu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkün değildir.
İşletmelerin faaliyet alanı ile kullanılan mühendislik teknolojileriyle ulusal rekabet
edebilmeye inanma durumuna ilişkin değerleri Tablo 71’de verilmiştir.
Tablo 71. Faaliyet Alanı ile Kullanılan Mühendislik Teknolojileriyle Ulusal Rekabet
Edebilmeye İnanma Durumu
Faaliyet Alanı
2
=7,795
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
TOPLAM
p=0,020
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
Kullanılan Mühendislik Teknolojileri ile
Ulusal Rekabet Edebilmeye İnanma
Durumu
İnanıyor
İnanmıyor
33
23
58,9
41,1
29
47
38,2
61,8
199
166
45,5
54,5
261
236
52,5
47,5
TOPLAM
56
100,0
76
100,0
365
100,0
497
100,0
Tablo 71 incelendiğinde, hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin %54,5’i kullanılan mühendislik teknolojileriyle ulusal rekabet edebilmeye
inanmaktadırlar. Bu durum Tablo 78’i de destekler niteliktedir. Dolayısıyla işletmeler sahip
oldukları teknoloji ölçeğinde rekabet edebilirliğe daha fazla inanmaktadırlar. Teknoloji
olmadan sürekli gelişen ve değişen sektörde var olabilmek zorlaşmakta ve rekabet gücü
zayıflamaktadır. Şuan ki duruma baktığımızda tekstil ve konfeksiyon sektörü çok yüksek ve
taklit edilemez bir teknoloji gerektirmemektedir. Bu, ilk yatırım maliyetlerinin çok yüksek
olmamasına, dolayısıyla emek maliyetinin toplam maliyet içerisinde önemli olmasına yol
açmaktadır.
İşletmeler müşteri talepleri ve artan rekabet baskısının bir sonucu olarak rakipleri
karşısında rekabetçi bir üstünlük elde etmek ve ana sanayi tarafından tercih edilen bir tedarikçi
olabilmek için, örgütsel gereksinimlerine uygun teknolojilerin kullanım düzeylerini
artırmalıdır. Ürün kalitesini geliştirerek miktarını artırmak, tasarım ve üretim sürecinin
etkinliğini artırmak ve üretim maliyetlerini azaltmak amacıyla teknoloji kullanım düzeylerini
sürekli geliştirmeli ve hem üretim tabanlı hem de yönetsel tabanlı teknolojilerden etkin olarak
yararlanmalıdır.
210
Söz konusu bu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki
olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin faaliyet alanı ile kullanılan yönetim teknolojilerinin ulusal rekabet gücünü
olumlu etkileme durumuna ilişkin değerleri Tablo 72’de verilmiştir.
Tablo 72. Faaliyet Alanı ile Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin Ulusal Rekabet Gücünü
Olumlu Etkileme Durumu
Faaliyet Alanı
2
=10,317
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
TOPLAM
p=0,035
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin
Ulusal Rekabet Gücünü Olumlu Etkileme
Durumu
Kısmen
Etkiliyor
Etkilemiyor
etkiliyor
18
17
21
32,1
30,4
37,5
37
22
17
48,7
28,9
22,4
148
141
76
38,6
20,8
40,5
203
180
114
40,8
36,2
22,9
TOPLAM
56
100,0
76
100,0
365
100,0
497
100,0
Tablo 72’de görüldüğü gibi hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren
işletmelerin %40,5’i kullandıkları yönetim teknolojilerinin rekabet güçlerini olumlu etkilediğini
belirtmiştir. Yönetim alanındaki teknolojilerin işletmelere entegre edilememesi emek yoğun
sektörler olan tekstil ve konfeksiyon alanı için büyük eksiklik ve kayıplar doğuracaktır. Her
şeyden önce işgücü memnuniyetinin sağlanması bu teknolojilerin kullanımına bağlıdır. Bu
bağlamda hareket eden işletmelerin de rekabet sürecinde bir adım önde olmaları kaçınılmazdır.
Tablo 72 dikkate alındığında, söz konusu bu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin üretim stratejisi ile belirlenen üretim stratejisinin ulusal rekabet gücünü
olumlu etkileme durumuna ilişkin değerleri Tablo 73’de verilmiştir.
211
Tablo 73. İşletmenin Belirlediği Üretim Stratejisi ile Belirlenen Üretim Stratejisinin
Ulusal Rekabet Gücünü Olumlu Etkileme Durumu
Üretim Stratejisi
2
=48,844
Var
Yok
TOPLAM
p=0,000
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
Belirlenen Üretim Stratejisinin Ulusal
Rekabet Gücünü Olumlu Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
269
42
13,5
86,5
0
9
0,0
100,0
269
51
84,1
15,9
TOPLAM
311
100,0
9
100,0
320
100,0
Tablo 73 incelendiğinde, üretim stratejisine sahip olan işletmelerin (%86,5)
belirledikleri üretim stratejilerinin rekabet güçlerini olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Bu
bağlamda Tablo 73 dikkate alındığında, söz konusu bu iki değişken arasında 0,01 anlamlılık
düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
Günümüz rekabet ortamında müşteri memnuniyetini sağlamanın anahtarı, onların ihtiyaç ve
isteklerinin istenilen yer, zaman, miktar, çeşit, kalite ve en uygun maliyette karşılanmasıdır.
Bütün bu rekabet unsurlarının optimal biçimde yerine getirilmesi zorunluluğu ise üretim
stratejisinin önemini artırmaktır.
İşletme stratejileriyle, örgütün rekabet avantajının ve büyüme yönünün belirlenmesi
üretilecek ürün ve hizmetlerin belirlenmesi, üretim kaynaklarının temini ve dağıtımının
planlaması gibi konular ele alınmaktadır. Bu noktada örgüt stratejilerinin geliştirilmesinde ve
rekabet üstünlüğünün sağlanmasında, üretim stratejisi önemli role sahip olmaktadır.
Üretim stratejisi örgütlere rekabet üstünlüğü sağlamak konusunda önemli faydalar
sağlamaktadır. Yeni üretim stratejilerinde ileri teknoloji ve yöntemlerin uygulanması sonucu
üretimle ilgili işlemlerde önemli ölçüde azalma, kalitede artış, stok düzeylerinde azalma,
esneklikte artış, doğrudan işçilikte azalma, ana sanayi-yan sanayi ilişkilerinin niteliğinde
gelişme, maliyetlerde azalma, üretkenlikte artış gibi önemli faydalar sağlanabilmektedir.
Sonuç olarak, işletmeler özellikle üretim stratejilerine önem vererek uzun dönemde müşteri
memnuniyetini sağlayıcı kalite özelliklerini arttıracak teknolojilere yatırım yapmalıdırlar.
Günümüzde, üretim, yöntem ve süreç teknolojilerindeki gelişmeleri yeteri kadar dikkate
almadan hazırlanan işletme stratejilerinin uzun vadede rekabet gücünde azalmaya neden olduğu
ve işletmenin başarısızlığına yol açtığı bilinmektedir.
İşletmelerin üretim türü ile üretim stratejisinin rekabeti etkileme durumuna ilişkin
değerleri Tablo 74’de verilmiştir.
212
Tablo 74. Üretim Türü ile Üretim Stratejisinin Rekabeti Etkileme Durumu
Üretim Türü
2
=4,920
p=0,085
İşletme sayısı
Konfeksiyon
%
İşletme sayısı
Tekstil
%
İşletme sayısı
Ev tekstil
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Üretim Stratejisinin Rekabeti Etkileme
Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
182
38
17,3
82,7
63
13
17,1
82,9
24
0
100,0
0,0
269
51
84,1
15,9
TOPLAM
220
100,0
76
100,0
24
100,0
320
100,0
Tablo 74 incelendiğinde, konfeksiyon (%82,7) ve tekstil (%82,9) işletmelerinin büyük
bir kısmının üretim stratejileri rekabet durumlarını etkilemektedir. Üretim stratejisi işletme için,
girdileri en etkin şekilde temin ederek, ürünlerin nasıl üretileceğini belirlemektedir. Üretim
stratejisine ilişkin amaçların gerçekleştirilebilmesi için, üretim süreçlerinin en iyi şekilde
uygulanması ve stratejik amaçların işletmedeki tüm çalışanlarca çok iyi anlaşılarak
paylaşılması ve aktif katılımların sağlanması gerekmektedir. İşletmenin stratejik amaçlarına
ulaşarak varlığını sürdürebilmesi, müşteri gereksinim ve isteklerinin etkin ve verimli bir
biçimde karşılanarak müşteri memnuniyetlerinin sağlanmasına bağlıdır. Bu noktada işletmeler,
üretim stratejilerine önem vererek uzun dönemde müşteri memnuniyetini sağlayıcı kalite
özelliklerinin gerçekleştirilmesini sağlayacak teknolojilere yatırım yapmalıdırlar. Günümüzde,
üretim yöntem, süreç ve teknolojilerindeki gelişmelerin yeteri kadar dikkate alınmadan
hazırlanan işletme stratejilerinin uzun vadede rekabet gücünde azalmaya neden olduğu ve
işletmenin başarısızlığına yol açtığı görülmektedir.
Tablo 74 incelendiğinde, söz konusu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkün değildir.
İşletmelerin üretim türü ile kullanılan mühendislik teknolojilerinin ulusal düzeyde
rekabet edebilmeye inanma durumuna ilişkin değerleri Tablo 75’de verilmiştir.
Tablo 75 incelendiğinde, konfeksiyon işletmeleri (%56,1) kullandıkları mühendislik
teknolojileri ile ulusal düzeyde rekabet edebileceklerine inanmamaktadırlar. Tekstil (%66,7) ve
ev tekstil (%68,1) işletmeleri ise kullandıkları teknolojiler ile rekabet edebileceklerine
inanmaktadırlar. Bu durum konfeksiyon işletmeleri için dikkate alınması gereken bir durumdur.
Çünkü değişen rekabet koşullarına ayak uydurabilmek ancak teknolojilerin işletmelere entegre
edilmesiyle mümkün olabilecektir. Bu bağlamda teknolojide meydana gelen gelişmeler üretim
sistemlerini de önemli ölçüde etkilemektedir.
213
Tablo 75. Üretim Türü ile Kullanılan Mühendislik Teknolojilerinin Ulusal Düzeyde
Rekabet Edebilmeye İnanma Durumu
Üretim Türü
2
=25,129
p=0,000
İşletme sayısı
Konfeksiyon
%
İşletme sayısı
Tekstil
%
İşletme sayısı
Ev tekstil
%
İşletme sayısı
TOPLAM
%
Kullanılan Mühendislik Teknolojileri ile
Ulusal Düzeyde Rekabet Edebilmeye
İnanma Durumu
İnanıyor
İnanmıyor
138
176
43,9
56,1
76
38
33,3
66,7
47
22
31,9
68,1
261
236
52,5
47,5
TOPLAM
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
Dünya pazarlarında rekabetin artmasıyla birlikte işletmelerin özellikle üretim
süreçlerine esneklik kazandırmak için teknolojiden büyük ölçüde yararlandıkları görülmektedir.
Özellikle son yıllarda üretim yönetiminde esnek üretim, bilgisayar destekli üretim (CAD), tam
zamanında üretim (JIT), müşteriye özel üretim, fason üretim ve sipariş üzerine üretim gibi
kavramların ön plana çıktığı görülmektedir. Ayrıca tekstil ve konfeksiyon sektöründeki makine
teknolojilerinin gelişimine paralel olarak bu durumun işletmelere yansımasının da ilerleyen
süreçte kaçınılmaz olacağı açıktır. Tablo 75 incelendiğinde, söz konusu bu iki değişken
arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin üretim türü ile kullanılan yönetim teknolojilerinin ulusal rekabet gücünü
olumlu yönde etkileme durumuna ilişkin değerleri Tablo 76’da verilmiştir.
Tablo 76. Üretim Türü ile Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin Ulusal Rekabet Gücünü
Olumlu Yönde Etkileme Durumu
Üretim Türü
2
=11,824
Konfeksiyon
Tekstil
Ev tekstil
TOPLAM
p=0,019
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
İşletme sayısı
%
Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin Ulusal
Rekabet Gücünü Olumlu Yönde Etkileme
Durumu
Kısmen
Etkilemiyor
Etkiliyor
etkiliyor
74
107
133
23,6
34,1
42,4
19
55
40
16,7
35,1
48,2
21
18
30
30,4
26,1
43,5
114
180
203
22,9
36,2
40,8
TOPLAM
314
100,0
114
100,0
69
100,0
497
100,0
214
Tablo 76 incelendiğinde, konfeksiyon işletmeleri (%42,4) ve ev tekstil işletmeleri
(%43,5) kullandıkları yönetim teknolojilerinin ulusal rekabet gücünü olumlu yönde
etkilediğini, tekstil işletmeleri (%48,2) ise kısmen etkilediğini belirtmişlerdir. Tablo 76
incelendiğinde, söz konusu bu iki değişken arasında 0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir
ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin kullandığı mühendislik teknolojilerinin önemi kadar yönetim teknolojileri
de bir o kadar rekabeti etkilemektedir. İşletmeler günümüzün rekabet koşullarında varlıklarını
sürdürmek ve rekabet güçlerini artırmak için geleneksel yönetim düşüncesinden ayrılıp modern
yönetim teknolojilerini kendilerine adapte etmelidirler. Çünkü günümüzün rekabet koşullarında
geleneksel üretim sistemleri ve geleneksel yönetim teknolojileri ile işletmeler varlıklarını
sürdüremeyecektir.
İşletmelerin üretim sürecinde bitmiş ürün kapasitesini etkileyen bölüm ile üretim türü
durumuna ilişkin değerleri Tablo 77’de verilmiştir.
Tablo 77 incelendiğinde, konfeksiyon işletmelerinin üretim sürecinde bitmiş ürün
kapasitesini etkilediğini düşündüğü bölümler sırasıyla model-kalıp (%43,9), lojistik (%38,5),
dikim (%56,4), kalite kontrol (%28,7) ve kesim (%43,3) bölümüdür. Tekstil işletmeleri için ise
birinci sırada kalite kontrol (%45,6), ikinci sırada lojistik (%45,6), üçüncü sırada model-kalıp
(%57,9), dördüncü sırada dikim (%44,7) ve beşinci sırada kesim (%40,4) bölümü bitmiş ürün
kapasitesini etkilemektedir. Ev tekstil işletmeleri için sıralama lojistik (%40,6), kalite kontrol
(%59,4), dikim (%47,8), model-kalıp (%49,3) ve kesim (%58) bölümü şeklindedir.
Tablo 77 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenler arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.
İşletmelerin bitmiş ürün kapasitelerini daha çok lojistik, model-kalıp ve kalite
kontrolün etkilediğini söylemek mümkündür. İşletmeler çok nitelikli ürünler üretebilirler ancak
iyi bir kalite kontrolün yapılmaması ve lojistik hizmetlerin sağlanamaması hizmet kalitesini
etkileyecek ve rekabet gücünü zayıflatacaktır. Bu süreçlerin (model-kalıp, kesim, dikim, kalite
kontrol, lojistik, ..) bir bütün olarak düşünülmesi ve her bölümün ürünün toplam kapasitesini
etkilediği unutulmamalıdır.
215
Tablo 77. Üretim Sürecinde Bitmiş Ürün Kapasitesini Etkileyen Bölüm ile Üretim Türü
Durumu
Üretim Sürecinde Bitmiş
Ürün Kapasitesini
Etkileyen Bölüm
1. tercih
Model- Kalıp
2. tercih
3. tercih
2
=228,745
4. tercih
p=0,000
5. tercih
1. tercih
Kesim
2. tercih
3. tercih
2
=130,876
4. tercih
p=0,000
5. tercih
1. tercih
Dikim
2. tercih
3. tercih
2
=161,485
4. tercih
p=0,000
5. tercih
1. tercih
Kalite Kontrol
2. tercih
3. tercih
2
=157,646
4. tercih
p=0,000
5. tercih
1. tercih
Lojistik
2. tercih
3. tercih
2
=122,672
4. tercih
p=0,000
5. tercih
1. tercih
2. tercih
Diğer ………
3. tercih
4. tercih
5. tercih
Konfeksiyon
İşl. Say. / %
138
43,9
8
2,5
11
3,5
101
32,2
56
17,8
23
7,3
98
31,2
8
2,5
41
13,1
136
43,3
46
14,6
27
8,6
177
56,4
42
13,4
22
7,0
71
22,6
52
16,6
80
25,5
90
28,7
21
6,7
36
11,5
121
38,5
38
12,1
40
12,7
79
25,2
0
0,0
8
2,5
0
0,0
-
Üretim Türü
Tekstil
İşl. Say. / %
5
4,4
7
6,1
66
57,9
12
10,5
24
21,1
0
0,0
5
4,4
18
15,8
39
34,2
46
40,4
7
6,1
6
5,3
19
16,7
51
44,7
31
27,2
52
45,6
44
38,6
5
4,4
0
0,0
13
11,4
50
43,9
52
45,6
0
0,0
12
10,5
0
0,0
0
0,0
0
0,0
6
5,3
-
Ev tekstil
İşl. Say. / %
0
0,0
0
0,0
23
33,3
34
49,3
12
17,4
0
0,0
0
0,0
0
0,0
29
42,0
40
58,0
6
8,7
0
0,0
33
47,8
6
8,7
17
24,6
28
40,6
41
59,4
0
0,0
0
0,0
0
0,0
28
40,6
28
40,6
13
18,8
0
0,0
0
0,0
7
10,1
0
0,0
0
0,0
-
TOPLAM
143
15
100
147
92
23
103
26
109
222
59
33
229
99
70
151
137
85
90
34
114
201
51
52
79
7
8
6
-
28,8
3,0
20,1
29,6
18,5
4,6
20,7
5,2
21,9
44,7
11,9
6,6
46,1
19,9
14,1
30,4
27,6
17,1
18,1
6,8
22,9
40,4
10,3
10,5
15,9
1,4
1,6
1,2
-
İşletmelerin kullandıkları mühendislik teknolojileri ile ulusal rekabet düzeyini etkileme
durumuna inanma düzeyi değişkenleri arasındaki Ki-Kare bağımsızlık testi sonuçları Tablo
78’de verilmiştir.
“H0: İşletmelerin kullandıkları mühendislik teknolojileri ulusal rekabet düzeyini
etkilememektedir” hipotezi Tablo 78’deki sonuçlara göre; bilgisayar destekli tasarım,
bilgisayarlı tümleşik üretim, esnek üretim sistemleri, otomatik depolama ve eşzamanlı üretim
mühendisliği değişkenlerinin ulusal rekabet düzeyini etkileme durumuna istatistiksel olarak
önemli bir etkisinin olmadığı saptanmıştır (p değerleri<α=0,05).
216
Tablo 78. İşletmelerin Kullandıkları Mühendislik Teknolojilerinin Ulusal Rekabet
Düzeyini Etkileme Durumuna İnanma Düzeyi Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi
İşletmelerin Kullandıkları
Mühendislik Teknolojileri
İşletmelerin Kullandıkları Mühendislik
Teknolojilerinin Ulusal Rekabet Düzeyini
Etkileme Durumuna İnanma Düzeyi
İnanıyor
İnanmıyor
Seçenekler
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
Bilgisayar Destekli Üretim
2
= 7,305
p=0,007**
Kullanıyor
Kullanmıyor
Grup Teknolojisi ve Hücresel
Üretim
2
= 4,567
p=0,033*
Robotlar
2
= 21,224
p=0,000**
Otomatik Malzeme Taşıma
2
= 14,949
p=0,000**
Malzeme İhtiyaç Planlaması
2
= 26,812
p=0,000**
Kullanıyor
Bilgisayar Destekli Tasarım
2
= 0,09
p=0,923
Bilgisayarla Tümleşik Üretim
2
= 1,939
p=0,164
Esnek Üretim Sistemleri
2
= 3,690
p=0,055
Otomatik Depolama
2
= 2,005
p=0,157
Eşzamanlı Üretim Mühendisliği
2
= 1,910
p=0,167
Diğer
Toplam
163
98
57,8
45,6
119
117
42,2
54,4
282
215
5
100,0
0
0,0
5
Kullanmıyor
256
52,0
236
48,0
492
Kullanıyor
Kullanmıyor
Kullanıyor
Kullanmıyor
Kullanıyor
Kullanmıyor
37
224
16
245
130
131
86,0
49,3
100,0
50,9
67,0
43,2
6
230
0
236
64
172
14,0
50,7
0,0
49,1
33,0
56,8
43
454
16
481
194
303
Kullanıyor
Kullanmıyor
Kullanıyor
Kullanmıyor
Kullanıyor
Kullanmıyor
Kullanıyor
207
54
13
248
51
210
12
52,4
52,9
40,6
53,3
62,2
50,6
40,0
188
48
19
217
31
205
18
47,6
47,1
59,4
46,7
37,8
49,4
60,0
395
102
32
465
82
415
30
Kullanmıyor
Kullanıyor
Kullanmıyor
Kullanıyor
Kullanmıyor
249
53,3
218
46,7
467
20
241
6
25
64,5
51,7
100,0
51,9
11
225
0
236
35,5
48,3
0,0
48,1
31
466
6
491
497
TOPLAM
Phi
Katsayısı
0,121
0,096
0,207
0,173
0,232
-
-
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Bilgisayar destekli üretim, robotlar, otomatik malzeme taşıma ve malzeme ihtiyaç
planlaması değişkenlerinin α=0,01 anlamlılık düzeyinde (p değerleri<α=0,01) ve grup
teknolojisi ve hücresel üretim değişkeninin ise α=0,05 anlamlılık düzeyinde (p=0,033) ulusal
rekabet düzeyini etkileme durumunun istatistiksel olarak önemli olduğu söylenebilir. Bu
değişkenlerden KOBİ’lerin ulusal rekabet düzeyini etkilediğine inandığı en önemli ilk iki
değişkenin (Ф=0,232 ve Ф=0,207) sırasıyla malzeme ihtiyaç planlaması ve robotlar olduğu ve
en az etkilediğine inandığı değişkenin (Ф=0,096)
ise grup teknolojisi ve hücresel üretim
değişkeni olduğu görülmektedir. Ki-Kare bağımsızlık testi sonuçlarına göre bilgisayar destekli
üretim ve malzeme ihtiyaç planlaması kullanımı arttıkça ulusal rekabet düzeyini etkileme
durumuna inanma düzeyinin de arttığı söylenebilir. Ayrıca grup teknolojisi ve hücresel üretim,
robotlar ve otomatik malzeme taşıma kullanmayan KOBİ’lerin bu teknolojilerin kullanımının
217
ulusal rekabete etkisini olumlu olduğuna inanma düzeyi sadece yaklaşık %50 iken,
bu
teknolojileri kullanan KOBİ’lerin büyük çoğunluğunun (sırası ile %100; %86 ve %100)
inandığı görülmüştür.
İşletmelerin kullandıkları yönetim teknolojilerinin ulusal rekabet gücünü olumlu yönde
etkilerinin incelenmesi amacıyla yapılan Ki-Kare bağımsızlık testi sonuçları Tablo 79’da
verilmiştir.
Tablo 79. İşletmelerin Kullandıkları Yönetim Teknolojileri ile Bu Teknolojilerin Ulusal
Rekabet Gücü Üzerindeki Olumlu Etkilerinin İncelenmesi
İşletmelerin
Kullandıkları
Yönetim
Teknolojileri
İşletmelerin Kullandıkları Yönetim Teknolojilerinin
Ulusal Rekabet Gücünü Olumlu Yönde Etkileme
Durumu
Seçenekler
Üretim Kaynakları
Kullanıyor
Planlaması
2
=55,229(p=0,000)**
Kullanmıyor
Tam Zamanında
Kullanıyor
Üretim
2
=12,683(p=0,002)**
Tam Zamanında Satın
Alma
2
=17,533(p=0,000)**
2
=13,909(p=0,001)**
Toplam Verimli
Bakım
2
=17,659(p=0,000)**
Sürekli Geliştirme
Programı
2
=12,916(p=0,002)**
Kısmen
etkiliyor
Etkilemiyor
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
141
102
30
51,6
37,4
11,0
273
0,333
62
27,7
78
34,8
84
37,5
224
159
45,3
124
35,3
68
19,4
351
0,160
Kullanmıyor
44
30,1
56
38,4
46
31,5
146
Kullanıyor
130
42,3
125
40,7
52
16,9
307
Kullanmıyor
73
38,4
55
28,9
62
32,6
190
94
54,3
49
28,3
30
17,3
173
109
33,6
131
40,4
84
25,9
324
Kullanıyor
65
52,4
44
35,5
15
12,1
124
Kullanmıyor
138
37,0
136
36,5
99
26,5
373
Kullanıyor
28
52,8
25
47,2
0
0,0
53
Kullanmıyor
175
39,4
155
34,9
114
25,7
444
Kullanıyor
42
60,0
15
21,4
13
18,6
70
Kullanmıyor
161
37,7
165
38,6
101
23,7
427
0,188
Toplam Kalite
Kullanıyor
Yönetimi
2
=20,013(p=0,000)** Kullanmıyor
Bilgisayar Destekli
Süreç Planlama
Toplam
Etkiliyor
Cramer’in
υ Katsayısı
0,201
0,167
0,188
0,161
TOPLAM
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
497
“H0: İşletmelerin kullandıkları yönetim teknolojileri ulusal rekabet gücünü olumlu
yönde etkilememektedir” şeklindeki hipotez için yapılan Ki-Kare bağımsızlık testi sonucunda
α=0,01 anlamlılık düzeyinde (p değerleri<α=0,01) değişkenlerin tümünün işletmelerin
kullandıkları yönetim teknolojilerinin ulusal rekabet gücünü olumlu yönde etkilediği
218
görülmüştür. Bu değişkenlerden KOBİ’lerin kullandıkları yönetim teknolojilerinin ulusal
rekabet gücünü olumlu yönde etkileme durumunu diğer değişkenlere oranla en çok etkileyen
değişkenin (Cramer’in υ Katsayısı = 0,333) üretim kaynakları planlaması olduğu söylenebilir.
Tablo 79’a bakıldığında, üretim kaynakları planlaması, tam zamanında üretim, tam zamanında
satın alma, toplam kalite yönetimi, bilgisayar destekli süreç planlama ve sürekli geliştirme
programları kullanımı arttıkça söz konusu teknolojilerin ulusal rekabet gücünü olumlu yönde
etkilediğini söylemek mümkündür.
İşletmelerin üretim sisteminde kullandıkları teknolojiler ile belirlenen üretim / işlemler
stratejisinin ulusal rekabet gücünü olumlu yönde etkileme durumunun incelenmesi amacıyla
yapılan Ki-Kare bağımsızlık testi sonuçları Tablo 80’de verilmiştir.
Tablo 80. İşletmelerin Üretim Sisteminde Kullandıkları Teknolojiler ile Belirlenen
Üretim/İşlemler Stratejisinin Ulusal Rekabet Gücünü Olumlu Yönde
Etkileme Durumunun İncelenmesi
Belirlenen Üretim / İşlemler Stratejisinin Ulusal Rekabet Gücünü
Olumlu Yönde Etkileme Durumu
Etkiliyor
Etkilemiyor
Üretim Sisteminde Kullanılan
İşl.
Say.
/
%
İşl. Say. / %
Teknolojiler
Otomasyona dayalı üretim Kullanıyor
52
19,3
27
52,9
sistemleri
Kullanmıyor
2
= 26,048
2
= 13,149
p=0,000**
Otomasyona dayalı makine
ve araç türleri
2
= 0,518
p=0,472
Bilgisayar destekli
tasarım/üretim
2
,285
80,7
24
47,1
241
Kullanıyor
57
21,2
0
0,0
57
Kullanmıyor
212
78,8
51
100,0
263
Kullanıyor
104
38,7
17
33,3
121
Kullanmıyor
165
61,3
34
66,7
199
Kullanıyor
242
90,0
44
86,3
286
Kullanmıyor
27
10,0
7,0
13,7
34
= 0,614
p=0,433
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
Phi
Katsayısı
79
217
p=0,000**
Bilgisayarla bütünleşik
üretim
Toplam
,203
-
-
Tablo 80 incelendiğinde, otomasyona dayalı makine ve araç türleri ve bilgisayar
destekli tasarım/üretim değişkenlerinin belirlenen üretim/işlemler stratejisinin ulusal rekabet
gücünü olumlu yönde etkileme durumuna ilişkin istatistiksel olarak önemli bir etkisinin
olmadığı saptanmıştır (p değerleri<α=0,05). Otomasyona dayalı üretim sistemleri ve
bilgisayarla bütünleşik üretim değişkenlerinin belirlenen üretim/işlemler stratejisinin ulusal
rekabet gücünü olumlu yönde etkileme durumunu %99 güven düzeyinde (p değerleri<α=0,01)
istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği söylenebilir. Ki-Kare analizi sonuçlarına göre
otomasyona dayalı üretim sistemleri ve bilgisayarla bütünleşik üretim kullanımı azaldıkça
219
belirlenen üretim/işlemler stratejisinin ulusal rekabet gücünü olumlu yönde etkileme durumuna
inanma düzeyinin arttığı söylenebilir.
İşletmelerin ulusal rekabet edilebilirlik açısından üretim ile ilgili faktörlere ilişkin
değerleri Tablo 81’de verilmiştir.
Tablo 81. İşletmenin Ulusal Rekabet Edilebilirlik Açısından Üretim ile İlgili Faktörlerin
Değerlendirilmesi
Üretim ile İlgili Ulusal Rekabet
Edilebilirlik Değişkenleri
(1)
Rekabet
edilebilirliği
yüksek
İşl. Say. / %
Üretim teknolojisi
Üretim süresi
Üretim esnekliği
Ürünlerin rakiplerden farklı olması
Yenilik, bilgi üretme yeteneği
Ar-Ge faaliyetleri
Tasarım gücü
Kapasite
Teknolojik düzey
Hizmetlerin rakiplerden farklı
olması
İşçilik ücreti
İşçi sağlama
Birim maliyet
Operasyon becerisi
Nitelikli işgücünü elde tutabilme
gücü
Yönetim becerisi
Konfeksiyon becerisi
Dokuma örme bilgisi
(Tekstil)
Terbiye boyama bilgisi (Tekstil)
Pazar payı
Karlılık
Maliyet düzeyi
Fiyat rekabetçiliği
Maliyet rekabetçiliği
AB’ye coğrafi yakınlık
Pazardaki değişimi takip etme
Ürün kalitesi
Esneklik
Ürün tasarım değeri
Ürün çeşitliliği
Ürün kullanıcı kitlesi
(2)
Kısmen
rekabet
edilebilirliği
var
İşl. Say. / %
(3)
Rekabet
edilebilirliği
yok
(4)= (1) +(2)
Rekabet
edilebilirlik
oranları
İşl. Say. / %
%
187
182
191
177
165
141
221
184
165
37,6
36,6
38,4
35,6
33,2
28,4
44,5
37,0
33,2
270
275
282
275
256
298
227
257
246
54,3
55,3
56,7
55,3
51,5
60,0
45,7
51,7
49,5
40
40
24
45
76
58
49
56
86
8,0
8,0
4,8
9,1
15,3
11,7
9,9
11,3
17,3
91,9
91,9
95,1
90,9
84,7
88,4
90,2
88,7
82,7
140
28,2
294
59,2
63
12,7
87,4
100
151
113
157
20,1
30,4
22,7
31,6
267
238
335
316
53,7
47,9
67,4
63,6
130
108
49
24
26,2
21,7
9,9
4,8
73,8
78,3
90,1
95,2
154
31,0
175
35,2
168
33,8
66,2
164
232
88
59
123
96
93
113
100
169
188
325
185
196
243
170
33,0
46,7
48,1
32,2
24,7
19,3
18,7
22,7
20,1
34,0
37,8
65,4
37,2
39,4
48,9
34,2
274
231
87
116
351
371
364
357
343
291
291
129
291
275
232
315
55,1
46,5
47,5
63,4
70,6
74,6
73,2
71,8
69,0
58,6
58,6
26,0
58,6
55,3
46,7
63,4
59
34
8
8
23
30
40
27
54
37
18
43
21
26
22
12
11,9
6,8
4,37
4,37
4,6
6,0
8,0
5,4
10,9
7,4
3,6
8,7
4,2
5,2
4,4
2,4
88,1
93,2
95,6
95,6
95,3
93,9
91,9
94,5
89,1
92,6
96,4
91,4
95,8
94,7
95,6
97,6
Tablo 81’de, işletmenin ulusal rekabet edilebilirlik açısından üretim ile ilgili
değişkenlerin değerlendirilmesi yer almaktadır. Rekabet edilebilirliği yüksek olması açısından
220
tüm değişkenlere ait oranlar ele alındığında, ürün kalitesi (%65,4), ürün çeşitliliğine (%48,9),
konfeksiyon becerisi (%46,7) ile tasarım gücüne (%44,5) ait oranların rekabet edilebilirliğinin
diğerlerine göre yüksek olduğu görülmektedir. Bu değişkenler sektörde ulusal rekabeti
belirleyen önemli değişkenlerdir. Araştırmanın sonuçları da bu durumu destekler niteliktedir.
Tablo 81’de dikkat çeken bir diğer unsur ise nitelikli işgücünün elde tutulabilme gücüne
ait oranın diğer değişkenlerin oranlarına göre %66,2 gibi düşük bir düzeyde olmasıdır. Bunun
çeşitli nedenleri olabilir. Tekstil konfeksiyon sektörü emek yoğun bir sektördür. Dolayısıyla
işgücü faktörü rekabet edilebilirlik açısından en önemli faktörlerden biridir. Nitelikli işgücünün
elde tutulabilme gücüne ait oranın böyle düşük bir değere sahip olması sektördeki istihdama
ilişkin sıkıntıları göstermektedir. Çalışanların sosyal haklarının yasal düzeyde tam olarak
karşılanamaması, eğitimli işgücünün üretimden yeterince pay alamaması, uzman işgücünün
yetersiz olması ve değişken bir istihdam yapısının olması gibi birçok nedenlerle bu oranın
düşüklüğü açıklanabilir.
Tekstil konfeksiyon sektörü emek yoğun yapısı ve işgücüne sağladığı büyük katkı ile
Türkiye’nin en önemli sektörlerinin başında gelmektedir. Özellikle kayıt dışı ile birlikte
yaklaşık 4,5 milyon çalışanı olan bir sektörün işçilik ücreti ve nitelikli işgücünü elde tutabilme
noktalarında yaşadığı sorunların rekabet boyutunu bu denli etkiliyor olması öncelikli çözüm
bulunmasını gerekli kılmaktadır.
Lojistik ve tedarik ile ilgili tablolarda hesaplandığı gibi, “Rekabet edilebilirliği yüksek”
ve “kısmen rekabet edilebilirlik” ile ilgili sonuçlar birleştirilip, “rekabet edilebilirlik” oranları
elde edildiğinde (Tablo 81 4. Sütun), rekabet edilebilirlik değişkenlerinin genel olarak çok
yüksek oranlara sahip olduğu gözlenmektedir. Bu değişkenler içerisinde ürün kullanıcı kitlesi
(%97,6) pazardaki değişimi takip etme (%96,4), esneklik (%95,8), ürün çeşitliliği (%95,6),
pazar payı (%95,3), operasyon becerisi (%95,2) ve üretim esnekliği (%95,1) değişkenleri ilk
yedi sırada yer almaktadır. Yani bu değişkenlerin üretim faktörü açısından rekabet edilebilirliği
belirleyen en önemli değişkenler olduğu söylenebilir. Bunların dışında kalan değişkenlerin de
genel olarak oranları %80’in üzerindedir. Dolayısıyla, işletmelerin üretim faktörü açısından
rekabet edilebilirliğinin lojistik ve tedarik faktörlerine göre daha yüksek eğilime sahip olduğu
ifade edilebilir.
Maliyet düzeyi, birim maliyet, karlılık ve fiyat rekabetçiliği sektörde rekabet
edebilmenin koşullarından bazılarıdır. Tablo 81’e bakıldığında bu faktörlere ilişkin kısmen
rekabet edilebilirlik oranları %64,7 ile %74,6 arasında değişmektedir. Bu oranların 4. sütundaki
ifadesine bakıldığında sırası ile maliyet düzeyinin %91,9; birim maliyetin %90,1; karlılığın
221
%93,9 ve fiyat rekabetçiliğinin %94,5 gibi yüksek paylara sahip olduğu görülmektedir. Yani
üretime ait bu değişkenlerin rekabet edilebilirlikte önemli bir rol aldığı söylenebilir.
Özellikle ulusal/uluslararası rekabet ve üretim maliyetlerindeki artış, tekstil ve
konfeksiyon işletmelerini yeni arayışlara itmektedir. Bu konudaki çalışmalardan biri de Türkiye
Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD)’nin öncülük ettiği, ütü, ambalaj, kalite kontrol ve tamir
gibi üretim faaliyetlerinin lojistik işletmelerince üstlenilmesini öngörmektedir. 2006 yılından
itibaren Türkiye’de de örnekleri başlayan uygulamalarla konfeksiyon işletmeleri sadece ürünü
diken taraf olup, kalite kontrol, ütü, ambalajlama, tamir gibi üretim dışı faaliyetlerle
işletmelerin bünyesinde ayrılan bölgelerde lojistik işletmelerin ilgilenmeleri sağlanmaktadır.
Benzer örnekler Çin işletmeleri tarafından da uygulanmaktadır. Bazı Çin’li konfeksiyon
işletmeleri lojistik hizmet sağlayıcılarıyla birlikte gemide nakliye sırasında üretimlerine devam
etmektedirler (SEDEFED, 2006).
Tablo 81’de sadece tekstil sektörüne ilişkin işletmelerin dokuma örme bilgisi ve terbiye
boyama bilgisi değişkenleriyle ilgili sonuçlara bakıldığında 4. sütundaki rekabet edilebilirlik
oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu iki değişkene ait oranlar da göz
önüne alındığında tekstil işletmelerinin üretim faktörüne göre rekabet edilebilirlikleri daha
belirgin olmaktadır.
6.1.3. Lojistik ile İlgili Bulgular
Bu bölümde yapılan istatistikler “Tekstil-konfeksiyon KOBİ’lerinin gerçekleştirdikleri
lojistik faaliyetler ve bunların işletme açısından önemi nedir?” alt amacına yönelik olarak
gerçekleştirilmiştir.
İşletmelerin ürünlerini dağıtım için kullandığı ulaştırma sistemlerine ilişkin değerleri
Tablo 82’de verilmiştir.
Tablo 82 incelendiğinde, işletmelerin ürünlerini dağıtım için kullandıkları ulaştırma
yolunun daha çok sırasıyla karayolu (%98,2), havayolu (%60,8) ve denizyolu (%50,7) olduğu
görülmektedir.
Ulaştırma
sistemi
olarak
demiryolu
taşımacılığının
%99,
kombine
taşımacılığının ise %91 oranında kullanılmadığı görülmektedir. Bu durum özellikle demiryolu
taşımacılığında ulaştırma altyapısında iyileştirmelerin olması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Bunun yanında limanların modernleştirilmesi ve demiryolu bağlantılarının sağlanması,
demiryollarında özel sektör tren işletmeciliğinin yaygınlaştırılması, Organize Sanayi
Bölgelerinin demiryolu bağlantı hatlarının yapılması ve kombine taşımacılığın geliştirilmesi
gerekmektedir.
222
Tablo 82. İşletmelerin Ürünlerini Dağıtım İçin Kullandığı Ulaştırma Sistemlerine İlişkin
Dağılım
Kullanılan Ulaştırma Sistemleri
Karayolu
İşletme Sayısı
%
488
9
302
195
245
252
6
491
43
454
497
98,2
1,8
60,8
39,2
49,3
50,7
1,2
98,8
8,7
91,3
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Hava yolu
Deniz yolu
Demir yolu
Kombine taşımacılık
TOPLAM
Bunlara ek olarak lojistik köylerin kullanılması da gerekmektedir. Lojistik köylerin
işlevsel özellikleri arasında; birden fazla taşıma türünün kullanılmasına olanak sağlaması,
karayoluyla ulaşım imkanı, demir yolu bağlantılarına sahip olması, çok modlu taşıma
tesislerine, limanlara, iç suyollarına ve havaalanlarına yakınlığıyla doğrudan erişim imkanı
sağlaması
gibi
avantajları
kullanılabilir.
Bu
konularda
yapılan
iyileştirmeler
ve
değerlendirmeler sonucunda sektöre uygun tüm ulaştırma türlerinin etkin bir şekilde kullanımı
sağlanabilecektir.
İşletmelerin dış kaynak kullandığı 3 lojistik etkinliğe ilişkin değerleri Tablo 83’de
verilmiştir.
Tablo 83. İşletmenin Dış Kaynak Kullandığı 3 Lojistik Etkinliğe İlişkin Dağılım
Kullanılan
Etkinlikler
Kullanılan 1.
etkinlik
İşl. Say. / %
Gümrük
Depolama
Nakliye
Tersine lojistik
Filo yönetimi
Sipariş işleme
Müşteri hizmetleri
Bilgi sistemleri
Envanter yönetimi
Diğer……
TOPLAM
214
24
237
7
14
1
-
43,1
4,8
47,7
1,4
2,8
0,2
-
Kullanılan 2.
etkinlik
Kullanılan 3.
etkinlik
Kullanılmayan
Etkinlik
İşl. Say.
/ %
İşl. Say.
/ %
İşl. Say.
109
59
210
79
17
8
14
1
-
21,9
11,9
42,3
15,9
3,4
1,6
2,8
0,2
-
78
128
27
104
37
91
20
12
-
15,7
25,8
5,4
20,9
7,4
18,3
4,0
2,4
-
96
286
23
314
497
436
384
463
483
497
/ %
19,3
57,5
4,6
63,2
100,0
87,7
77,3
93,2
97,2
100,0
223
Tablo 83 incelendiğinde işletmelerin en yoğun dış kaynak kullandıkları etkinlikler
sırasıyla nakliye (%47,7), gümrük, (%43,1) ve depolama (%25,8) etkinlikleridir. Gümrük ve
nakliye işlemlerinin daha çok kullanılan birinci etkinlik olduğu, nakliye işlemlerinin ikinci
etkinlik olarak da kullanıldığı, kullanılan üçüncü etkinliğin ise depolama (%25,8) ve tersine
lojistik (%20,9) olduğu görülmektedir. Dış kaynak kullanımı, stratejik bir karar niteliğindedir.
Dış kaynak kullanımında işletmedeki hangi faaliyetlerin outsource edileceğinin belirlenmesi
önemli bir aşamayı oluşturmaktadır. İşletmenin dış kaynak kullanma kararı almasında iki temel
faktör ön plana çıkmaktadır. Bunlar, dış kaynaklardan yararlanmanın işletmenin rekabet gücü
üzerindeki etkileri diğeri ise dış kaynaklardan yararlanmaya konu olabilecek hizmetlerin
belirlenmesidir. Bu faktörlerin yanı sıra, işletmelerin dış kaynaklara yönelmesinin çeşitli
nedenleri bulunmaktadır. Tablo 83’de dış kaynak yoluyla dışarıdan alınan etkinliğin daha çok
gümrük ve nakliye olduğu belirtilmiştir. Özellikle gümrük işlemlerinin çok uzun sürmesi, yasal
prosedürlerin uzaması, ürünlerin gümrüklü antrepolarda uzun süreler beklemesi gibi pek çok
sebeple işletmeler gümrük faaliyetini dış kaynak yoluyla sağlama kararı alabilmektedirler.
Nakliye işlemleri de daha profesyonel bir yaklaşımla sürdürülmek zorundadır. Rekabetin şekil
değiştirdiği günümüzde zaman tasarrufunun sağlanması, coğrafi olarak uzak mesafelere
ulaşılması, maliyet etkinliği sağlaması, riskin azaltılması ve hız sağlaması açısından bu
etkinliğinde dış kaynak yoluyla alınması işletmelere birçok fayda sağlayacaktır. Tablo 83’de
depolama ve tersine lojistikte daha çok üçüncü etkinlik olarak dış kaynak yoluyla alındığı
görülmektedir. İşletmelerin kendi bünyelerinde depo alanları kullanmaları maliyet açısından
oldukça pahalıdır. Dolayısıyla bu alanda dış kaynak alımına gitmeleri doğru bir yaklaşım
olarak değerlendirilebilir. Tersine lojistik ise dar anlamda ürünün müşteriden üreticiye doğru
hareketi olarak düşünülebilir. Ancak ürün dönüşleri, kaynak azaltımı, geri kazanım,
materyallerin yeniden kullanımı, atıkların yok edilmesi, tamir ve yeniden üretim de tersine
lojistik kapsamında yapılmaktadır. Bu noktada da işletmelerin dış kaynak olarak üçüncü
etkinlikleri tersine lojistik olmuştur.
Tablo 83 incelendiğinde, dış kaynak kullanımının rekabet üzerindeki olumlu etkilerine
rağmen, özellikle filo yönetimi, sipariş işleme, müşteri hizmetleri, bilgi sistemleri ve envanter
yönetimi etkinliklerinde kullanımların çok düşük olduğu görülmektedir. İşletmeler dış kaynak
kullanımlarına ilişkin tercihlerini daha çok nakliye ve gümrük etkinliklerinde kullandıkları
gözlenmektedir.
İşletmelerin ürünlerini dağıtım şekline ilişkin değerleri Tablo 84’de verilmiştir.
224
Tablo 84. İşletmelerin Ürünlerini Dağıtım Şekline İlişkin Dağılımı
İşletmelerde Ürünün Dağıtım Şekli
Kendi araçlarımızla
Tedarikçi-müşteri araçlarıyla
Dış kaynak kullanarak
Kendi araçlarımızla-dış kaynak kullanarak
TOPLAM
İşletme Sayısı
12
42
241
202
497
%
2,4
8,5
48,5
40,6
100,0
Tablo 84’e bakıldığında işletmelerin ürünlerini dağıtım için daha çok dış kaynak
alımına gittikleri (%48,5) görülmektedir. Ürünlerini dağıtım için kullandıkları en yoğun ikinci
yolun ise işletmelerin kendi araçları ve dış kaynak kullanımı (%40,6) yoluyla olduğu dikkat
çekmektedir.
Küreselleşme ve teknolojideki hızlı gelişmelerin etkisindeki işletmelerin, bu yoğun
rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri için hız, esneklik ve maliyet avantajı sağlamaları
gerekmektedir. Bunun yolu ise üretici işletmeler başta olmak üzere, işletmeler ana faaliyetleri
dışında kalan, tedarik zinciri içindeki, tedarik, taşıma, depolama, elleçleme, paketleme, stok,
dağıtım gibi, birçok faaliyeti başka işletmelere yaptırmayı; yani dış kaynak kullanımını tercih
etmektedirler. Dış kaynak kullanımının işletmeler için avantajları başta ana işe odaklanmak ve
maliyetin azalması olmak üzere, müşterilere daha güvenli, daha ucuz ve daha hızlı ulaşım
imkanı sağlaması ve müşteri memnuniyetini arttırmayı kolaylaştırmasıdır.
Özellikle konfeksiyon sektörünü de kapsayan dünya pazarlarındaki eğilimlere
baktığımızda, daha kısa sipariş döngüleri, daha küçük, daha sık ve daha güvenilir teslimler,
ürünün raf ömrüne, ürünün özelliklerine, üretim ve satış stratejilerine ve kısa dönemli
tahminlerin güvenilirliğine ilişkin çok değişken teslim şekilleri ve lojistik hizmetlerinin
dışarıdan alınması gibi noktaların ön planda olduğu görülmektedir.
Tablo 85 incelendiğinde, geleneksel nakliye anlayışı ile dış kaynak kullanımı karşılaştırması
sonucu oluşan farklar net bir şekilde görülmektedir.
Dış kaynaktan yararlanma, işletmelere rekabet avantajı elde etmek, ürünlere ölçülebilir
değerler ilave etmek, müşteri hizmetlerini geliştirmek, yeni pazarlar açmaya yardımcı olmak,
belli bir amaç doğrultusunda kaynaklar sağlamak gibi katkılar sağlayabilmektedir.
Sektördeki dağıtım kanallarının yapısı mevcut rekabeti etkilemektedir. Ulusal sektördeki tekstil
işletmelerinin çok az bir kısmı kendi yurt içi dağıtım kanallarını kurmuş bulunmaktadır. Bu
işletmeler, bu sayede en yüksek yurt içi satışları ve en yüksek yurtiçi satış karlılıklarını
ellerinde tutmaktadırlar.
225
Tablo 85. Geleneksel Nakliye Anlayışı ile Dış Kaynak Kullanımı Karşılaştırması
Geleneksel
Standart
Genellikle tek yönlü, sadece taşıma ya
da depolama
Amaç, nakliye masraflarının en aza
indirilmesi
1-2 yıllık sözleşmeler
Daha kısıtlı bir alanda uzmanlık
gereksinimi
Sözleşme görüşmeleri kısa sürer
İşletmeler arasındaki bağ daha zayıf,
hizmet sağlayıcı işletmeyi değiştirmek
daha kolay
Dış Kaynak Kullanımı
Müşteriye özel
Çok yönlü taşıma, depolama, depo yönetimi vs.
gibi lojistik zincir içindeki hizmetler birbirini
tamamlar biçimde bütünleşik sistem yaklaşımı
Hizmet kalitesi ve esneklik gereksinimlerini de
göz önüne alarak toplam sahip olma maliyetinin
en uygun düzeye indirilmesi
Üst/orta yönetim düzeyinde tartışılan daha uzun
süreli sözleşmeler
Daha geniş kapsamlı lojistik uzmanlığı ve analitik
yetenekler gereksinimi
Sözleşme görüşmeleri uzun sürer
İşletmeler arasındaki bağ daha kuvvetli, hizmet
sağlayıcı işletmeyi değiştirmek daha zor ve
maliyetli
Mersin, D. (2008). Lojistikte Dış kaynak Kullanımı, Yararları ve Dikkat Edilmesi Gerekli Noktalar, Siemens
Business Services Sistem Hizmetleri A.Ş., http://www.lojistikturkiye.com/menu.2 (28.03.2008) aktaran Seki,
2008: 142.
Yurt dışı pazarlama-satış ağına sahip bir iki ulusal işletmeden söz etmek mümkündür.
Ancak uluslararası pazarda şuan Uzakdoğulu işletmeler çoktan bunun önemini kavramış
durumdadırlar. Türkiye elindeki en güçlü rekabet silahını görmezlikten gelmektedir. Şu an
Avrupa'da yerleşik birçok Çin merkezli pazarlama-satış işletmeleri bulunmaktadır. Bu noktada
işletmeler kendilerinin ve/veya başka işletmelerle ortak dağıtım kanallarını kurmak
durumundadır.
İşletmelerin lojistik performans değerlendirmesine ilişkin değerleri Tablo 86’da
verilmiştir.
Tablo 86. İşletmenin Lojistik Performans Değerlendirmesi
Lojistik Performans
Temel Bileşenleri
Altyapı
Gümrük
Uluslararası sevkiyatlar
Lojistikte yetkinlik
Takip ve izlenebilirlik
Zamanında işlem
İyi
Ne iyi ne
kötü
Kötü
En kötü
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
İşl. Say. / %
56
100
111
76
102
169
158
165
120
218
160
162
132
92
94
127
68
66
139
113
143
59
128
74
12
27
29
17
39
26
En iyi
11,3
20,1
22,3
15,3
20,5
34,0
31,8
33,2
24,1
43,9
32,2
32,6
26,6
18,5
18,9
25,6
13,7
13,3
28,0
22,7
28,8
11,9
25,8
14,9
2,4
5,4
5,8
3,4
7,8
5,2
Lojistik performansının değerlendirilmesi, lojistik faaliyetlerin etkin bir şekilde
yönetilmesi için gerekli bilgileri sağlamaktadır. Ayrıca lojistik faaliyetlere ilişkin plan, program
ve süreçlerde ortaya çıkan problemler üzerine dikkatin çekilmesi amacıyla problemlerin etkin
226
bir şekilde çözülmesine ve sürekli bir gelişmeye de olanak sağlamaktadır. Ayrıca işletmenin
mevcut ve potansiyel pazar payı, tedarik, satın alma, depolama, ürün tasarımı, ürün kalitesi,
üretim ve satış düzeyi, tedarik, üretim ve dağıtım sürecinin verimliliği ve etkinliği, finansal
sonuçlar, satış gelirleri ve karlılık, yatırımlar ve getirileri, müşteri servisi gibi alanlara da katkı
sağlamaktadır. Bu kapsamda Tablo 86 incelendiğinde işletmeler altyapı (%31,8), gümrük
(%33,2), uluslararası sevkiyatlar (%24,1), lojistikte yetkinlik (%43,9), takip ve izlenebilirlik
(%32,2) ve zamanında işlem (%32,6) kriterlerini iyi olarak değerlendirmişlerdir. Bu seçenekler
sırasıyla en iyi olarak değerlendirilen oranlarla birleştirildiğinde; altyapı %43,1, gümrük %53,3,
uluslararası sevkiyatlar %46,4, lojistikte yetkinlik %59,2, takip ve izlenebilirlik %52,7 ve
zamanında işlem %66,6 gibi oranlara ulaşmaktadır. Bu değerlere göre en iyi performans
zamanında işlem ve lojistikte yetkinlikte gözlenmektedir. Ancak yine altyapı (%28), gümrük
(%22,7) ve uluslararası sevkiyatlar (%28,8) kriterlerinde kötü performans oranları da dikkat
çekmektedir. Zamanında işlem kriteri performansını ise işletmelerin büyük bir çoğunluğu en iyi
şeklinde değerlendirmiştir.
Dünya Bankası tarafından yayınlanan "Lojistik Performans İndeksi 2012" sonuçlarına
göre ise; Türkiye 155 ülke arasında 3.51/5.00 puanla 27. sırada yer almıştır.
Türkiye, Lojistik Performans İndeksi'nin Temel Bileşenleri olan; gümrük, altyapı,
uluslararası sevkiyat, lojistik hizmetlerin kalitesi ve lojistik yetkinlik, sevkiyatların takibi ve
izlenebilmesi, sevkiyatların alıcıya zamanında ulaşması ölçütlerinin hepsinde 2010 raporuna
kıyasla daha üst sıralara yerleşmiştir. En fazla yükseliş ise sevkiyatların takibi ve izlenebilmesi
ölçütünde yaşanmıştır (UTİKAD, 2012: 1). Sevkiyatların takibi ve izlenebilmesi ölçütünde
Tablo 86 incelendiğinde %32 oranında iyi seçeneğinin tercih edildiği görülmektedir ve bu
sonuç Lojistik Performans İndeksi 2012 sonuçlarını da destekler niteliktedir.
İşletmelerin kullandığı taşıma sistemleri ile üretim türü durumuna ilişkin değerleri
Tablo 87’de verilmiştir.
Tablo 87 incelendiğinde, konfeksiyon işletmelerinin ürünleri için kullandığı taşıma
sistemlerinin daha çok karayolu (%100) ve havayolu (%60,8) olduğunu görmek mümkündür.
Diğer taşıma sistemlerinin yoğunlukta olarak kullanılmadığı görülmektedir. Tekstil ve ev
tekstili işletmelerine baktığımızda ise, tekstil sektörünün karayolu (%100), havayolu (%55,3)
ve denizyolunu (%62,3) belirtilen oranlarda kullandıkları ve demiryolu ve kombine taşımacılığı
yoğun bir şekilde kullanmadıkları, ev tekstili işletmelerinin ise karayolu (%87), havayolu
(%69,6) ve denizyolunu (%91,3) sıklıkla kullandıkları ve diğer taşıma sistemlerini
kullanmadıkları görülmektedir.
227
Tablo 87. İşletmede Kullanılan Taşıma Sistemleri ile Üretim Türü Durumu
İşletmede Kullanılan
Taşıma Sistemleri
Kara Yolu
2
=56,856
p=0,000
Hava Yolu
2
=3,689
p=0,158
Deniz Yolu
2
=80,837
p=0,000
Demir Yolu
2
=3,540
p=0,170
Kombine
Taşımacılık
2
=16,624
p=0,000
Konfeksiyon
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
Hayır
İşl. Say. / %
314
100,0
0
0,0
191
60,8
123
39,2
111
35,4
203
64,6
6
1,9
308
98,1
16
5,1
298
94,9
Üretim Türü
Tekstil
İşl. Say. / %
114 100,0
0
0,0
63
55,3
51
44,7
71
62,3
43
37,7
0
0,0
114 100,0
20
17,5
94
82,5
Ev tekstil
İşl. Say. / %
60
87,0
9
13,0
48
69,6
21
30,4
63
91,3
6
8,7
0
0,0
69
100,0
7
10,1
62
89,9
TOPLAM
488
9
302
195
245
252
6
491
43
98,2
1,8
60,8
39,2
49,3
50,7
1,2
98,8
8,7
454
91,3
Bu durum dikkate alındığında demiryolu ve kombine taşımacılığın belirtilen sektörler
için çok fazla kullanılan yöntemler olmadığını söylemek mümkündür. Türkiye’de gelişmiş bir
demiryolu ağının olmaması bu taşıma sisteminin kullanılmaması için bir sebep olabilir. Ayrıca
kombine taşımacılığının ise daha profesyonel bir sistemle yönetilmesi gerekliliği henüz tam
olarak anlaşılamadığı ve uygulanamadığı için sektörler için çok fazla tercih edilen bir yöntem
olmamasına sebep olmaktadır. Yoğunlukta kullanılan taşıma sistemlerine bakıldığında ise kara
ve havayolu taşımacılığı dikkati çekmektedir. Bu taşıma sistemlerinin tüm dünyada tercih
edilmesi ve karayolu bağlantılarının ülkemiz için bir engel teşkil edecek durumunun olmaması,
ayrıca havayolu yük taşıma durumunun gelişmiş olması daha hızlı hareket etmek isteyen
işletmeler için çok avantajlı ve kullanılabilir bir yöntem haline gelmesine sebep olmuştur.
Tablo 87 incelendiğinde, söz konusu bu değişkenlerin karayolu, denizyolu ve kombine
taşımacılık ile arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek
mümkündür. Ancak havayolu ve demiryolu ile taşımacılıkla 0,05 anlamlılık düzeyinde
istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek mümkün değildir.
İşletmelerin lojistik performansı ile üretim türü durumuna ilişkin değerleri Tablo 88’de
verilmiştir.
Tablo
88’de
işletmelerin
lojistik
performansları
üretim
türlerine
göre
değerlendirildiğinde, altyapı, lojistikte yetkinlik ve zamanında işlem değişkenlerinin iyi ve en
iyi performansa sahip oldukları görülmektedir. Konfeksiyon işletmeleri için gümrük (%28,3)
performansı kötü iken tekstil (%51,8) ve ev tekstili (%43,5) işletmeleri için iyi performansa
sahiptir. Aynı şekilde konfeksiyon işletmeleri için uluslararası sevkiyatlar ve takip ve
izlenebilirlik (sırasıyla %36; %31,8) performansı kötü iken tekstil (sırasıyla %35,1; %57,9) iyi
228
ve ev tekstili (sırasıyla %42; %53,6) en iyi performansa sahiptir. Genel olarak toplamları
değerlendirdiğimizde, işletmelerin lojistik performanslarının uluslararası sevkiyatlar değişkeni
dışında iyi performansa sahip olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca söz konusu bu
değişkenler arasında 0,01 anlamlılık düzeyinde istatistiksel bir ilişki olduğunu söylemek
mümkündür.
Tablo 88. İşletmenin Lojistik Performansı ile Üretim Türü Durumu
İşletmenin Lojistik
Performansı
Altyapı
2
=60,049
p=0,000
Gümrük
2
=47,173
p=0,000
Uluslararası
sevkiyatlar
2
=44,843
p=0,000
Lojistikte
yetkinlik
2
=54,077
p=0,000
Takip ve
izlenebilirlik
2
=109,322
p=0,000
Zamanında
işlem
2
=36,772
p=0,000
En kötü
Kötü
Ne iyi ne kötü
İyi
En iyi
En kötü
Kötü
Ne iyi ne kötü
İyi
En iyi
En kötü
Kötü
Ne iyi ne kötü
İyi
En iyi
En kötü
Kötü
Ne iyi ne kötü
İyi
En iyi
En kötü
Kötü
Ne iyi ne kötü
İyi
En iyi
En kötü
Kötü
Ne iyi ne kötü
İyi
En iyi
Üretim Türü
Konfeksiyon
Tekstil
Ev tekstil
İşl. Say. / % İşl. Say. / % İşl. Say. / %
7
85
93
101
28
21
89
59
76
69
18
113
52
73
58
17
31
102
122
42
28
100
40
86
60
14
52
53
103
92
2,2
27,1
29,6
32,2
8,9
6,7
28,3
18,8
24,2
22,0
5,7
36,0
16,6
23,2
18,5
5,4
9,9
32,5
38,9
13,4
8,9
31,8
12,7
27,4
19,1
4,5
16,6
16,9
32,8
29,3
5
43
13
46
7
6
19
16
59
14
5
19
26
40
24
0
17
25
59
13
11
12
20
66
5
12
11
13
39
39
4,4
37,7
11,4
40,4
6,1
5,3
16,7
14,0
51,8
12,3
4,4
16,7
22,8
35,1
21,1
0,0
14,9
21,9
51,8
11,4
9,6
10,5
17,5
57,9
4,4
10,5
9,6
11,4
34,2
34,2
0
11
26
11
21
0
5
17
30
17
6
11
16
7
29
0
11
0
37
21
0
16
8
8
37
0
11
0
20
38
0,0
15,9
37,7
15,9
30,4
0,0
7,2
24,6
43,5
24,6
8,7
15,9
23,2
10,1
42,0
0,0
15,9
0,0
53,6
30,4
0,0
23,2
11,6
11,6
53,6
0,0
15,9
0,0
29,0
55,1
TOPLAM
12
139
132
158
56
27
113
92
165
100
29
143
94
120
111
17
59
127
218
76
39
128
68
160
102
26
74
66
162
169
2,4
28,0
26,6
31,8
11,3
5,4
22,7
18,5
33,2
20,1
5,8
28,8
18,9
24,1
22,3
3,4
11,9
25,6
43,9
15,3
7,8
25,8
13,7
32,2
20,5
5,2
14,9
13,3
32,6
34,0
İşletmelerin ulusal rekabet edilebilirlik açısından lojistik ile ilgili faktörlere ilişkin
değerleri Tablo 89’da verilmiştir.
Tablo 89’da, işletmenin ulusal rekabet edilebilirlik açısından lojistik ile ilgili
değişkenlerin değerlendirilmesi yer almaktadır. Tüm değişkenlere ait oranlar ele alındığında,
“kısmen rekabet edilebilirliğe” ait tüm oranların “rekabet edilebilirliği yüksek” olan oranlardan
229
daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Dolayısıyla işletmelerin kısmen rekabet edebilirliği önem
kazanmaktadır.
Tablo 89. İşletmenin Ulusal Rekabet Edilebilirlik Açısından Lojistik ile İlgili
Değişkenlerin Değerlendirilmesi
Ulusal Rekabet Edilebilirlik
Açısından Lojistik ile İlgili
Değişkenler
(1)
Rekabet
edilebilirliği
yüksek
İşl. Say. / %
Hızlı teslim
Dağıtım ve teslimat esnekliği
Zamanında işlem
Tersine lojistik maliyetleri(iade)
Takip ve izlenebilirlik
Altyapı
Gümrük işlemleri (uluslararası
sevkiyatlar)
Lojistikte yetkinlik
Ürünün dağıtım yönteminin
uygunluğu
AB’ye coğrafi yakınlık
Güvenli teslim
(2)
Kısmen
rekabet
edilebilirliği
var
İşl. Say. / %
(3)
Rekabet
edilebilirliği
yok
İşl. Say. / %
(4)= (1) + (2)
Rekabet
edilebilirlik
oranları
%
175
133
172
141
172
141
35,2
26,8
34,6
28,4
34,6
28,4
216
310
256
238
192
255
43,5
62,4
51,5
47,9
38,6
51,3
106
54
69
118
133
101
21,3
10,9
13,9
23,7
26,8
20,3
78,7
89,2
86,1
76,3
73,2
79,7
159
32,0
241
48,5
97
19,5
80,5
123
24,7
298
60,0
76
15,3
84,7
143
28,8
249
50,1
105
21,1
78,9
184
172
37,0
34,6
260
228
52,3
45,9
53
97
10,7
19,5
89,3
80,5
“Rekabet edilebilirliği yüksek” ve “kısmen rekabet edilebilirlik” ile ilgili sonuçlar
birleştirilip, “rekabet edilebilirlik” oranları elde edildiğinde (Tablo 89 4. Sütun), rekabet
edilebilirlik değişkenlerinin genel olarak yüksek oranlara sahip olduğu gözlenmektedir. Bu
değişkenler içerisinde AB’ye coğrafi yakınlık (%89,3) ile dağıtım ve teslimat esnekliği (%89,2)
en yüksek oranlara sahipken, zamanında işlem (%86,1) ve lojistikte yetkinlik (%84,7) ikinci
sırada yer almaktadır. Bu toplam paylar genel olarak değerlendirildiğinde tümünün %73’ün
üzerinde olduğu görülmekte dolayısıyla, işletmelerin rekabet edilebilirliğinin yüksek eğilimde
olduğu ifade edilebilir.
İşletmelerin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda
karşılaştığı problemlerin dağılımları Tablo 90’da verilmiştir.
Tablo 90 “İşletmelerin ulusal pazarlardaki rekabetinde tedarik, üretim ve lojistik
faaliyetlerinde karşılaştıkları problemler ve rekabete etkileri nelerdir?” alt amacına yönelik
olarak hazırlanmıştır.
Tablo 90 incelendiğinde, ulusal düzeyde tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde
karşılaşılan problemlerin,
230
İşgücü: Türkiye’de tedarik, üretim ve lojistik konularında işgücüne ilişkin problemlerin olduğu
bir gerçektir. İşletmelerin %21,3 işgücü konusunda karşılaştığı problemin olmadığını, %78,6’sı
problem olduğunu ifade etmektedir. Bu sonuç Türkiye gerçeğinin çalışmamızdaki bir
göstergesi olarak değerlendirilebilir. Yetişmiş kalifiye işgücünün sınırlı sayıda olması bu
problemin sebebi olabilir. Ayrıca yetiştirilmiş işgücünü elde tutabilme konusunda yaşanan
sorunlar da işgücü ile ilgili yaşanan sorunları arttıran bir diğer unsurdur.
Tedarik, üretim ve lojistik ile ilgili yukarıda yapılan analizlere göre rekabet
edilebilirliğin belirlenmesi açısından kısmen rekabet edilebilirliğin belirleyici olduğu
görülmektedir.
Tablo 90. İşletmenin Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinde Ulusal Pazarda Rekabet
Konusunda Karşılaştığı Problemlerin Dağılımları
Rekabet Konusunda
Karşılaşılan Problemler
İşgücü
Hammadde
Donanım
Pazarlama
İşletme Maliyeti
Altyapı
Teknoloji Seviyesi
Ürün kalitesi
Pazara yakınlık
Hızlı teslimat
Kolay iletişim
Sektörün gelişmiş ve çok
yönlü olması
Değişime esnek üretim yapısı
Ürün çeşitliliği
Liberal para/kambiyo rejimi
Eğitimli yönetici, girişimci ve
pazarlama elemanları
Yoğunluğun İstanbul’da
olması
Koleksiyon hazırlama
İletişim ve haberleşmede
yeterli alt yapıya sahip olma
Standardizasyon
Problem
yok
İşletme Sayısı / %
Kısmen problem
var
İşletme Sayısı / %
Çok problem
var
İşletme Sayısı / %
106
255
219
184
90
159
114
294
242
234
305
21,3
51,3
44,1
37,0
18,1
32,0
22,9
59,2
48,7
47,1
61,4
270
226
233
208
273
238
285
172
239
188
177
54,3
45,5
46,9
41,9
54,9
47,9
57,3
34,6
48,1
37,8
35,6
121
16
45
105
134
100
98
31
16
75
15
24,3
3,2
9,1
21,1
27,0
20,1
19,7
6,2
3,2
15,1
3,0
258
51,9
224
45,1
15
3,0
220
240
164
44,3
48,3
33,0
252
213
197
50,7
42,9
39,6
25
44
136
5,0
8,9
27,4
128
25,8
219
44,1
150
30,2
212
42,7
179
36,0
106
21,3
271
262
54,5
52,7
187
226
37,6
45,5
39
9
7,8
1,8
198
39,8
251
50,5
48
9,7
Hammadde: İşletmelerin hemen hemen yarısı (%51,3) hammadde konusunda problem
olmadığını, kısmen problem olduğunu ifade eden işletmelerin oranı %45’dir. İşletmeler üretim
sürecinde ihtiyaç duyacakları hammadde ve yardımcı malzemeleri hazırladıkları üretim
programına göre talep etmektedirler. Bu talep yapılırken ürün ağaçları hazırlanıp, fire
miktarları da eklenip net ihtiyaç çıkarılmaktadır. Türkiye’de gelişmiş bir hammadde sanayinin
231
var olması işletmelerin hammadde noktasında problemler yaşamamasını sebep olmaktadır.
Araştırmaya katılan işletmelerin (%51,3) hammadde noktasında problem yaşamadıklarını
belirtmiş olmaları da bu durumu destekler niteliktedir. Özellikle hammadde (%51,3), ürün
kalitesi (%59,2), kolay iletişim (%61,4), sektörün gelişmiş ve çok yönlü olması (%51,9),
koleksiyon hazırlama (%54,5) ve iletişim ve haberleşmede yeterli alt yapıya sahip olma
(%52,7) ölçütünde %50’nin üzerinde problem yaşamadıklarını belirtmiş olmaları sektör
açısından oldukça ümit vericidir.
Donanım: Donanım problemi teknik boyutuyla ele alınmaktadır. İşletmelerin sahip oldukları ve
kullandıkları teknoloji düzeyi, araç gereç, ekipman bu çerçevede değerlendirilmektedir.
İşletmelerin yaklaşık %47’si kısmen problem olduğunu ifade etmektedirler.
Pazarlama: Tablo 90 incelendiğinde, işletmelerin pazarlama konusunda %41,9’u kısmen
problem yaşadıklarını ifade etmişlerdir. 2000 yılından itibaren sektörde yine yeni bir değişim
dönemi başlamıştır. Sektör aktif pazarlamaya yönelmeye ve kendi özgün tasarımları ve
koleksiyonlarını üretmeye başlamış ayrıca yurtiçi ve yurtdışında mağazacılık ve markalaşma ile
Türk modacılarının varlığı hızla gelişmeye başlamıştır. Bu dönemde üretim yapısı da giderek
daha hızlı daha esnek parti üretime yönelmiştir. Koleksiyon ve sezon sayıları artarken üretim ve
termin süreleri kısalmıştır. Sektörde işletmeler üretim, pazarlama, organizasyon alanlarında
etkinliklerini artırmaya çalışırken Ar-Ge ve ürün geliştirme çalışmaları da artmıştır.
Konfeksiyon başta olmak üzere Türk tekstil sektörü tedarikçi ülke konumundan piyasa yapıcı
ülke konumuna geçme stratejisine bağlı olarak pazarlama politikalarında pasif pazarlamadan
aktif pazarlamaya geçmelidir. Bu durumda aktif pazarlamanın gerektirdiği yeni pazarlama ve
dağıtım kanallarının kullanılması zorunlu olmaktadır.
İşletme maliyeti: İşletmelerin maliyetler konusunda %54,9 oranında kısmen problem
yaşadıklarını ifade etmeleri bu konunun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Yüksek sabit
maliyetler, tekstil işletmelerin maliyetlerini kurtarmak için minimum üretim miktarlarının çok
yüksek düzeylerde olmasına sebep olmaktadır ve işletmeler satmak zorunda oldukları, üretilen
bu ürünler için aynı durumdaki diğer işletmelerle rekabet etmek zorunda kalmaktadırlar.
Depolama maliyetlerinin yüksek olması da stoklu üretimin yapılamayarak maliyetlerin
artmasına sebep olmakta ve depolanmış ürünlerin en kısa sürede elden çıkarılması sorununu
ortaya çıkarmaktadır. Bu durumdaki işletmeler ya anında üretim yapacak ya da elinde kalan
malları varsa bunları derhal ellerinden çıkarmaya çalışacaklardır. Bu durumdaki işletmelerin
sayısı artacak olursa sektörde bir rekabet ortamı oluşacaktır. Değiştirme maliyeti olarak
adlandırdığımız etken, müşterilerin ürünü veya üreticiyi değiştirdikleri zaman katlanmak
durumunda kaldıkları maliyetleri ifade etmektedir. Müşteriler serbestçe, istedikleri zaman,
232
düşük veya sıfır maliyetle üreticiyi ya da ürünü değiştirebiliyorsa, o sektörde müşteri kapmak
için büyük bir mücadele oluşmaktadır. Tekstil ve konfeksiyon sektöründe, durum bu şekildedir.
Müşteriler, istedikleri zaman, istedikleri ürünü, istedikleri üreticiden satın almakta özgürdürler
ve bu onlar için bir maliyet teşkil etmemektedir. Buda göstermektedir ki tekstil-konfeksiyon
sektöründe arzın talepten daha fazla artmasıyla da paralel olarak büyük bir müşteri kapma
savaşı vardır ve bu olduğu sürece önemli rekabet avantajına (marka, farklı desen model, kumaş,
müşterilerle stratejik işbirliği gibi) sahip olmayan tekstil- konfeksiyon işletmeleri arasında
rekabetin şiddeti artacaktır. Düşük ürün farklılıkları, rekabeti arttırıcı bir etki yaratmaktadır.
Tekstil-konfeksiyon sektöründe ürünlerin özellikleri yerel, ulusal ve uluslararası alanda aynıdır.
Müşteriler aynı ürünü her yerden çok az farklılıklarla temin edebilmektedir. Bu direkt olarak
değiştirme maliyetini de etkilemektedir. Düşük farklılıklar yani standart ürünler değiştirme
maliyetlerini azaltmaktadır. Aşağı yukarı her yerde aynı ürünün üretildiği bir sektör olan tekstil
sektöründe, farklılığı olmayan rakipler savaşmak zorundadır. Bu savaşta kullanılmak üzere
geriye kalan tek silah ise genellikle maliyetler olacaktır. Maliyetler noktasında ise Türkiye,
Uzakdoğulu üreticilerden ve markalaşmış Avrupa işletmelerinden daha az rekabet gücüne
sahiptir.
Teknoloji Seviyesi: Ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet avantajı sağlamak ve bu
avantajlarını sürekli kılmak isteyen işletmelerin rakiplerine göre daha kaliteli ürünü daha kısa
sürede üretmeleri ve uygun teknolojiyi seçmeleri gerekmektedir.
Giderek keskinleşen dinamik rekabet ortamında faaliyette bulunan işletmelerin başarısı; eş
zamanlı olarak üretim maliyetlerini düşürmelerine, kaliteyi yükseltmelerine ve müşteri ihtiyaç
ve isteklerini en kısa sürede karşılayabilmelerine bağlıdır. Günümüzde, teknoloji ile bilişim
sistemlerinde meydana gelen değişme ve gelişmeler, işletmelerin üretim faaliyetlerini de
önemli ölçüde etkilemekte, buna bağlı olarak üretimde yeni teknolojiler ve sistemler
kullanılmaktadır.
Ürün çeşitliliği, ürün kalitesi: Tekstil ve konfeksiyon sektöründe ulusal pazarda rekabet
konusunda ürün çeşitliliği de önemli kriterlerden biridir. Tablo 90 incelendiğinde işletmelerin
ürün çeşitliliği konusunda %48,3 problem yok, %42,9 oranında ise kısmen problem var
seçeneklerini tercih ettikleri görülmektedir. Porter’a göre, bir işletme sektördeki rekabetin
şiddetini belirleyen birçok etkenle birlikte yaşamak zorunda olmasına karşın stratejik
değişiklikler yapmak yoluyla koşullarını geliştirme serbestliğine sahiptir. İşletme yeni
hizmetlerle, pazarlama yenilikleriyle veya ürün değişiklikleriyle ürün farklılaştırmasını
arttırmayı deneyebilir (Porter, 2000). Ürün çeşitliliği ve belirsiz talepler, değişik model, renk ve
233
beden, hızlı değişen müşteri zevkleri, çok değişken talep gibi sebepler ulusal rekabeti de
etkilemektedir.
İşletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda
karşılaştığı diğer problemler ise, değişime esnek üretim yapısı, ürün çeşitliliği, liberal
para/kambiyo rejimi, eğitimli yönetici, girişimci ve pazarlama elemanları, koleksiyon hazırlama
ve standardizasyondur.
6.2. Değişkenlerin Ölçekler ve Bağımlı Değişkenler Üzerindeki Etkilerinin
İncelenmesi
6.2.1. İkili ve Çoklu Karşılaştırmalar
İşletme özelliklerinin işletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri
üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan varyans analizi sonuçları Tablo 91’de
verilmiştir.
Tablo 91. İşletme Özelliklerinin İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik
Rekabetçi Yönleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (ANOVA)
İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine
Yönelik Rekabetçi Yönleri
Faktörler
Toplam personel
sayısı
İşletmenin faaliyet
süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama
kapasite kullanma
oranı
İhracat yapma
durumu
Faktör
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
Gözlem
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
F değeri
p değeri
36,158
0,000**
7,149
0,000**
30,871
0,000**
26,986
0,000**
Ortalama
3,3797
3,5526
3,9453
3,3760
3,6044
3,6104
4,1409
2,9886
76
3,5646
365
9
7
134
200
147
62
435
3,6969
2,0707
2,6364
3,5495
3,5300
3,8701
2,9282
3,6922
83,235
0,000**
** 0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 91 incelendiğinde, tüm faktörlerin işletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik
rekabetçi
yönleri
üzerindeki
etkileri
istatistiksel
olarak
anlamlı
görülmektedir
(p
değerleri<α=0,01).
234
Tablo 91’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(Tablo 92-95). Elde edilen sonuçlara göre, toplam personel sayısı ve yıllık ortalama kapasite
kullanma oranı arttıkça işletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönlerinin de
arttığı görülmektedir. İşletmenin faaliyet süresi 50 ve üzeri yıl olan faktör düzeyi, farklılığı
yaratan faktör düzeyi olarak görülmektedir. Dolayısıyla diğer faktör düzeylerine göre bu faktör
düzeyinin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri daha farklı etkilediği
söylenebilir. Faaliyet alanı hem ulusal hem de uluslararası olan işletmelerin tedarik zinciri
faaliyetlerine yönelik rekabet etme durumu daha farklı etkilediği görülmüştür.
Tablo 92. Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları(24)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
50-100
101-249
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
Ortalamalar
farkı
-,17287(*)
-,56560(*)
,17287(*)
-,39273(*)
,56560(*)
,39273(*)
Standart
hata
,06808
,06697
,06808
,07349
,06697
,07349
p değeri
0,041
0,000
0,041
0,000
0,000
0,000
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 93. İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (24)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Gruplar (j)
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
Ortalamalar
farkı
-,22838
-,23436
-,76488(*)
,22838
-,00597
-,53649(*)
,23436
,00597
-,53052(*)
,76488(*)
,53649(*)
,53052(*)
Standart
hata
,08859
,10414
,16694
,08859
,07571
,15084
,10414
,07571
,16047
,16694
,15084
,16047
p değeri
0,085
0,169
0,000
0,085
1,000
0,006
0,169
1,000
0,013
0,000
0,006
0,013
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
235
Tablo 94. İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (24)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Gruplar (j)
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Ortalamalar
farkı
Standart
hata
p değeri
-,57596(*)
,11082
0,000
-,70825(*)
,57596(*)
-,13229
,70825(*)
,09031
,11082
,07934
,09031
0,000
0,000
0,250
0,000
,13229
,07934
0,250
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 95. İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (24)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
Ortalamalar
farkı
-,56566
-1,47882(*)
-1,45929(*)
-1,79942(*)
,56566
-,91316(*)
-,89364(*)
-1,23377(*)
1,47882(*)
,91316(*)
,01953
-,32060(*)
1,45929(*)
,89364(*)
-,01953
-,34013(*)
1,79942(*)
1,23377(*)
,32060(*)
,34013(*)
Standart
hata
,30521
,20855
,20637
,20796
,30521
,23481
,23288
,23429
,20855
,23481
,06761
,07234
,20637
,23288
,06761
,06580
,20796
,23429
,07234
,06580
p değeri
0,489
0,000
0,000
0,000
0,489
0,005
0,006
0,000
0,000
0,005
0,999
0,001
0,000
0,006
0,999
0,000
0,000
0,000
0,001
0,000
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
İşletme özelliklerinin işletme için lojistiğin önemi üzerindeki etkisinin incelenmesi
amacıyla yapılan varyans analizi sonuçları Tablo 96’da verilmiştir.
Tablo 96 incelendiğinde, işletmenin faaliyet süresi, faaliyet alanı ve ihracat yapma
durumu değişkenlerinin işletme lojistiği önemi üzerindeki etki düzeyini %99 güven düzeyinde
istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği görülmektedir (p değerleri<α=0,01).
236
Tablo 96’daki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 9-12). Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin faaliyet süresinin arttıkça işletme için
lojistiğin öneminin de arttığı görülmektedir. İşletmenin faaliyet gösterdiği alanın ulusal pazar
olması ve ihracat yapmamaları durumunun ise işletme için lojistiğin önemini arttırıcı etkiye
sahip faktörler olduğu söylenebilir.
Tablo 96. İşletme Özelliklerinin İşletme Lojistiği Önemi Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
(ANOVA)
İşletme Lojistiği Önemi
Faktörler
F değeri
p değeri
Faktör
Gözlem
Toplam personel sayısı
İşletmenin faaliyet süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama kapasite
kullanma oranı
İhracat yapma durumu
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
Ortalama
2,1268
2,1393
2,1554
2,2027
2,1138
2,1148
2,4375
2,4129
76
2,1135
365
9
7
134
200
147
62
435
2,1021
1,9861
2,1250
2,1101
2,1888
2,1071
2,3972
2,1020
,176
0,839
3,888
0,009**
12,353
0,000**
1,206
0,308
24,633
0,000**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
İşletme özelliklerinin işletmenin lojistik performansı üzerindeki etkisinin incelenmesi
amacıyla yapılan varyans analizi sonuçları Tablo 97’de verilmiştir.
Tablo 97 incelendiğinde, tüm değişkenlerin işletmenin lojistik performansı üzerindeki
etki düzeyini %99 güven düzeyinde istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği
görülmektedir (p değerleri<α=0,01).
Tablo 97’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 13-16). Elde edilen sonuçlara göre, toplam personel sayısının, işletmenin faaliyet süresinin
ve yıllık ortalama kapasite kullanma oranının arttıkça işletmenin lojistik performansının da
arttığı görülmektedir. Ayrıca işletmenin faaliyet gösterdiği alanın hem ulusal hem de
237
uluslararası olması ve ihracat yapması da işletmenin lojistik performansını arttıran diğer
faktörlerdir.
Tablo 97. İşletme Özelliklerinin İşletmenin Lojistik Performansı Üzerindeki Etkisinin
İncelenmesi (ANOVA)
İşletmenin Lojistik Performansı
Faktörler
Toplam personel sayısı
İşletmenin faaliyet süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama kapasite
kullanma oranı
İhracat yapma durumu
Faktör
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
Gözlem
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
Ortalama
3,2344
3,3333
3,7669
3,1843
3,3738
3,5527
4,2917
2,6220
76
3,4671
365
9
7
134
200
147
62
435
3,5338
2,8148
2,6667
3,2886
3,3558
3,7029
2,5645
3,5429
F değeri
p değeri
17,201
0,000**
9,217
0,000**
27,850
0,000**
7,215
0,000**
73,831
0,000**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
İşletme özelliklerinin işletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda
rekabet konusunda karşılaştığı problemler üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan
varyans analizi sonuçları Tablo 98’de verilmiştir.
Tablo 98 incelendiğinde, tüm faktörlerin işletmenin tedarik, üretim ve lojistik
faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda karşılaştığı problem üzerindeki etkileri
istatistiksel olarak anlamlı görülmektedir (p değerleri<α=0,01).
Tablo 98’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 17-20). Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde
ulusal pazarda rekabet konusunda karşılaştığı problemlerin, işletmenin toplam personel sayısı,
işletmenin faaliyet süresi ve yıllık ortalama kapasite kullanma oranı azaldıkça, artmakta olduğu
saptanmıştır. Ayrıca işletmenin faaliyet gösterdiği alanın ulusal pazar olması ve işletmenin
ihracat yapmaması da karşılaşılan problemleri arttırıcı etkiye sahip faktörler olduğu
söylenebilir.
238
Tablo 98. İşletme Özelliklerinin İşletmenin Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerinde
Ulusal Pazarda Rekabet Konusunda Karşılaştığı Problemler Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi (ANOVA)
İşletmenin Lojistik, Tedarik ve Üretim
Faaliyetlerinde Ulusal Pazarda Rekabet
Konusunda Karşılaştığı Problemler
Faktörler
Toplam personel
sayısı
İşletmenin faaliyet
süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama
kapasite kullanma
oranı
İhracat yapma
durumu
Faktör
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
Gözlem
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
F değeri
p değeri
30,061
0,000**
28,906
0,000**
17,838
0,000**
17,542
0,000**
54,614
0,000**
Ortalama
,8349
,7329
,5307
,9136
,7668
,5000
,3175
,9973
76
,6862
365
9
7
134
200
147
62
435
,6785
,9722
1,0000
,7869
,7965
,5112
1,0387
,6695
** 0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
İşletme
özelliklerinin
tekstil-konfeksiyon
sektöründe
ulusal
düzeyde
rekabet
edilebilirlik üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan varyans analizi sonuçları Tablo
99’da verilmiştir.
Tablo 99 incelendiğinde, işletmenin faaliyet süresi, faaliyet gösterdiği alan, yıllık
ortalama kapasite kullanma oranı ve ihracat yapma durumu değişkenlerinin işletmenin tekstilkonfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik düzeyini %99 güven düzeyinde
istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği görülmektedir (p değerleri<α=0,01).
Tablo 99’daki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 21-24). Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin tekstil-konfeksiyon sektöründe ulusal
düzeyde rekabet edilebilirliğinin, işletmenin faaliyet süresi ve yıllık ortalama kapasite kullanma
oranı azaldıkça artmakta olduğu saptanmıştır. Ayrıca işletmenin faaliyet gösterdiği alanın
uluslararası pazar olması ve işletmenin ihracat yapması da ulusal düzeyde rekabet edilebilirliği
239
arttıran faktörler olduğu söylenebilir. Bunun yanı sıra işletmenin toplam personel sayısının
ulusal düzeyde rekabet edilebilirliği etkilemediği sonucuna da ulaşılmıştır.
Tablo 99. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde Rekabet
Edilebilirlik Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi (Tedarik, üretim ve lojistik
açısından) (ANOVA)
Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal
Düzeyde Rekabet Edilebilirlik(Tedarik,
üretim ve lojistik açısından)
Faktörler
Toplam personel
sayısı
İşletmenin faaliyet
süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama
kapasite kullanma
oranı
İhracat yapma
durumu
Faktör
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
Gözlem
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
F değeri
p değeri
1,134
0,323
14,629
0,000**
5,974
0,003**
22,230
0,000**
11,027
0,001**
Ortalama
1,0481
1,0783
1,1059
1,2666
1,0877
,9514
,8210
,9493
76
1,1664
365
9
7
134
200
147
62
435
1,0737
1,7097
,8134
1,0159
,9796
1,2283
,9331
1,0939
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
İşletme
özelliklerinin
tekstil-konfeksiyon
sektöründe
ulusal
düzeyde
rekabet
edilebilirlik açısından lojistik faktörlerine etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan varyans
analizi sonuçları Tablo 100’de verilmiştir.
Tablo 100 incelendiğinde işletmenin faaliyet süresi, faaliyet alanı, yıllık kapasite
kullanma oranı ve ihracat yapma durumu değişkenlerinin tekstil ve konfeksiyon sektöründe
ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından lojistik faktörlerini %99 güven düzeyinde
istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği görülmektedir (p değerleri<α=0,01).
Tablo 100’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 25-28). Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin faaliyet süresi ve yıllık kapasite kullanma
oranları azaldıkça lojistik faktörünün ulusal düzeyde rekabet edilebilirliğinin arttığını söylemek
240
mümkündür. Ayrıca işletmelerin faaliyet alanının uluslararası olması ve ihracat yapıyor
olmaları lojistik faktörü açısından ulusal düzeyde rekabet edilebilirliği arttırmaktadır.
Tablo 100. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Lojistik Faktörlerine Etkisinin İncelenmesi
(ANOVA)
Lojistik ile İlgili Faktörler Açısından
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Faktörler
Alt Ölçeği
F değeri
p değeri
Toplam personel
sayısı
İşletmenin faaliyet
süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama
kapasite kullanma
oranı
İhracat yapma
durumu
Faktör
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
Gözlem
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
Ortalama
1,1066
1,1662
1,1259
1,3072
1,1377
1,0093
,9955
,9497
76
1,3385
365
9
7
134
200
147
62
435
1,1131
1,6465
,8182
,9946
1,0245
1,3772
,9531
1,1542
,591
0,554
5,226
0,001**
10,706
0,000**
18,877
0,000**
8,788
0,003**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
İşletme
özelliklerinin
tekstil-konfeksiyon
sektöründe
ulusal
düzeyde
rekabet
edilebilirlik açısından tedarik faktörlerine etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan varyans
analizi sonuçları Tablo 101’de verilmiştir.
Tablo 101 incelendiğinde, işletmenin faaliyet süresi, faaliyet alanı, yıllık kapasite
kullanma oranı ve ihracat yapma durumu değişkenlerinin tekstil ve konfeksiyon sektöründe
ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından tedarik faktörlerini %99 güven düzeyinde
istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği görülmektedir (p değerleri<α=0,01).
Tablo 101’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 29-32). Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin faaliyet süresi ve yıllık ortalama kapasite
kullanma oranı azaldıkça işletmenin tedarik açısından ulusal rekabet edilebilirliğinin arttığı
görülmektedir. Ayrıca işletmelerin faaliyet alanının uluslararası olması ve ihracat yapıyor
olmaları tedarik faktörü açısından ulusal düzeyde rekabet edilebilirliği arttırmaktadır.
241
Tablo 101. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik Faktörlerine Etkisinin İncelenmesi
(ANOVA)
Tedarik ile İlgili Faktörler Açısından
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Faktörler
Alt Ölçeği
F değeri
p değeri
Toplam personel
sayısı
İşletmenin faaliyet
süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama
kapasite kullanma
oranı
İhracat yapma
durumu
Faktör
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
Gözlem
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
Ortalama
1,0388
1,0794
1,1447
1,2629
1,1024
,9850
,6353
,9359
76
1,1935
365
9
7
134
200
147
62
435
1,0809
1,8627
,7563
1,0167
,9856
1,2397
,9013
1,1075
2,526
0,081
13,333
0,000**
5,632
0,004**
18,102
0,000**
12,188
0,001**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
İşletme
özelliklerinin
tekstil-konfeksiyon
sektöründe
ulusal
düzeyde
rekabet
edilebilirlik açısından üretim faktörlerine etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan varyans
analizi sonuçları Tablo 102’de verilmiştir.
Tablo 102 incelendiğinde işletmenin faaliyet süresi, yıllık kapasite kullanma oranı ve
ihracat yapma durumu değişkenlerinin tekstil ve konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde
rekabet edilebilirlik açısından üretim faktörlerini %99 güven düzeyinde istatistiksel olarak
önemli derecede etkilediği görülmektedir (p değerleri<α=0,01).
Tablo 102’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 33-36). Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin faaliyet süresi ve yıllık kapasite kullanma
oranları azaldıkça üretim açısından ulusal rekabet edilebilirliğinin arttığı görülmektedir. Ayrıca
ihracat yapan işletmelerin üretim açısından rekabet edilebilirliğinin de arttığı söylenebilir.
242
Tablo 102. İşletme Özelliklerinin Tekstil-Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Üretim Faktörlerine Etkisinin İncelenmesi
(ANOVA)
Üretim ile İlgili Faktörler Açısından
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Faktörler
Alt Ölçeği
F değeri
p değeri
Faktör
düzeyleri
10-49
50-100
101-249
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ulusal pazar
Uluslararası
pazar
Her ikisi de
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Hayır
Evet
Toplam personel
sayısı
İşletmenin faaliyet
süresi
İşletmenin faaliyet
gösterdiği alan
Yıllık ortalama
kapasite kullanma
oranı
İhracat yapma
durumu
Gözlem
sayısı
209
140
148
66
313
98
20
56
Ortalama
1,2120
1,2303
1,2663
1,4718
1,2475
1,0739
1,0052
1,1207
76
1,2863
365
9
7
134
200
147
62
435
1,2396
1,9387
,9852
1,1987
1,1279
1,3770
1,1051
1,2516
,841
0,432
17,641
0,000**
3,095
0,046*
19,394
0,000**
7,723
0,006**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Ürünün dağıtım şeklinin işletmelerin ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından
lojistik faktörleri üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan varyans analizi sonuçları
Tablo 103’de verilmiştir.
Tablo 103. Ürünün Dağıtım Şeklinin İşletmelerin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından Lojistik Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (ANOVA)
Faktör
Müşterilere
Ürünün Dağıtım
Şekli
Lojistik ile İlgili Faktörler Açısından Ulusal
Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Alt Ölçeği
Gözlem
Faktör düzeyleri
Ortalama
sayısı
Kendi araçlarımızla
12
1,2273
Tedarikçi / müşteri
42
1,1515
araçlarıyla
Dış kaynak kullanarak
241
1,2105
(3. Parti lojistik)
Kendi araçlarımızla ve
202
1,0216
dış kaynak kullanarak
F değeri
p değeri
5,487
0,001**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
243
Tablo 103 incelendiğinde işletmenin müşterilere ürünün dağıtım şekli değişkeninin
tekstil ve konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından lojistik
faktörlerini %99 güven düzeyinde istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği görülmektedir
(p değerleri<α=0,01).
Tablo 103’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 37). Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin ürünlerini dağıtım için dış kaynak kullanması
ve kendi araçlarını kullanması durumu lojistik faktörü açısından ulusal düzeyde rekabet
edilebilirliği arttırmaktadır.
İşletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönlerinin işletmelerin ulusal
düzeyde rekabet edilebilirlik açısından tedarik faktörleri üzerindeki etkisinin incelenmesi
amacıyla yapılan varyans analizi sonuçları Tablo 104’de verilmiştir.
Tablo 104 incelendiğinde, tedarik hızı, tedarik maliyetlerinin düşük olması, ürün
fiyatları, stok yönetiminin kolay olması, takip ve izlenebilirlik, lojistik faaliyetlerini
kolaylaştırması, iletişim maliyetlerinin az olması ve bürokratik işlemlerinin az olması
değişkenlerinin işletmenin ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından tedarik faktörleri
düzeyini istatistiksel olarak önemli derecede (p değerleri<α=0,01) etkilediği görülmektedir.
Tablo 104’deki her bir varyans analizi için faktör düzeylerinin bağımlı değişkeni
etkileme düzeylerinin farklılığını test etmek için Scheffe çoklu karşılaştırma testi uygulanmıştır
(EK 38-48). Elde edilen sonuçlara göre, tedarik hızının güçlü veya çok güçlü olması tedarik
faktörleri açısından ulusal düzeyde rekabet edilebilirliği arttırmaktadır. Benzer biçimde, takip
ve izlenebilirlik düzeyi arttıkça ve tedarik maliyetleri azaldıkça tedarik faktörleri açısından
ulusal düzeyde rekabet edilebilirliğin arttığı söylenebilir. Ürün fiyatları, stok yönetiminin kolay
olması, lojistik faaliyetlerini kolaylaştırması, iletişim maliyetlerinin az olması ve bürokratik
işlemlerinin az olması değişkenlerinde “çok güçlü” grubu farklılığı yaratan grup olup, bu
değişkenlerin aldığı değer çok güçlü olduğunda tedarik faktörleri açısından ulusal düzeyde
rekabet edilebilirliğin arttığı saptanmıştır.
244
Tablo 104. İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (ANOVA)
İşletmenin Tedarik Zinciri
Faaliyetlerine Yönelik
Rekabetçi Yönleri
Tedarik Faktörleri Açısından Ulusal
Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Ortalaması
Tedarik hızı
Tedarik maliyetlerinin düşük
olması
Ürün fiyatları
Stok yönetiminin kolay olması
Takip ve izlenebilirlik
Lojistik faaliyetlerini
kolaylaştırması
İletişim maliyetlerinin az olması
Bürokratik işlemlerinin az olması
Tasarım gücü
Ürün kalitesi
Üretim hızı
Faktör
düzeyleri
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gözlem sayısı
Ortalama
75
48
290
84
131
50
267
49
97
40
292
68
128
92
224
53
25
125
56
193
98
113
81
257
46
117
113
200
67
101
142
208
46
36
107
35
188
131
45
18
253
181
52
14
351
80
,8643
1,0000
1,1369
1,1324
,8972
1,1447
1,1183
1,3121
1,1213
1,0485
1,0276
1,2777
,9858
1,1387
1,0641
1,2897
,5553
,8325
1,1933
1,1359
1,3637
,9682
1,0610
1,0900
1,3517
,9201
1,0812
1,0668
1,4100
,9336
1,0563
1,0735
1,5230
1,0801
,9670
1,0790
1,0957
1,1567
1,1686
,8922
1,0618
1,1069
,9491
1,1975
1,0908
1,1081
F değeri
p değeri
8,962
0,000**
14,167
0,000**
6,519
0,000**
6,847
0,000**
40,442
0,000**
8,762
0,000**
19,802
0,000**
21,880
0,000**
2,861
0,043*
2,083
0,102
2,058
0,105
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
245
Kullanılan taşıma sistemlerinin işletmelerin ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik
açısından lojistik faktörleri üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan t testi sonuçları
Tablo 105’de verilmiştir.
Tablo 105. Kullanılan Taşıma Sistemlerinin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından Lojistik ile İlgili Faktörler Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
Kullanılan Taşıma
Sistemleri
Kara Yolu
Kombine
Taşımacılık
Demir Yolu
Deniz Yolu
Hava Yolu
Lojistik ile İlgili Faktörler Açısından Ulusal
Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Alt Ölçeği
Grup
Gözlem sayısı
Ortalama
Evet
488
1,1181
Hayır
9
1,7273
Evet
43
1,3192
Hayır
454
1,1111
Evet
6
1,1818
Hayır
491
1,1285
Evet
245
1,1811
Hayır
252
1,0786
Evet
302
1,1478
Hayır
195
1,1002
t değeri
p değeri
26,82
0,000**
2,60
0,009**
0,33
0,020*
2,27
0,024*
1,03
0,304
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 105 incelendiğinde, hava yolu taşıma sistemi kullanımının ulusal düzeyde rekabet
edilebilirlikte lojistik ile ilgili faktörleri istatistiksel olarak önemli düzeyde bir etkisinin
olmadığı görülmüştür (p değerleri>α=0,05). Karayolu ve kombine taşıma sistemlerinin %99
güven düzeyinde (p değerleri<α=0,01) ve deniz yolu ve demir yolu taşımacılığının ise %95
güven düzeyinde (p=0,024, p=0,020) ulusal düzeyde rekabet edilebilirlikte lojistik ile ilgili
faktörleri istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği saptanmıştır. Araştırmada sadece
karayolunu tercih etmeyen 9 işletme olup, bu işletmelerin karayolunu tercih edenlere göre
lojistik ile ilgili faktörlerin rekabet edilebilirliğinin önemli derecede yüksek (ortalama=1,7273)
olduğu saptanmıştır. Ayrıca, deniz yolu ve kombine taşımacılığını tercih edenlerin etmeyenlere
göre lojistik ile ilgili faktörlere yönelik rekabet edilebilirlik ortalamasının daha yüksek olduğu
da (ortalama=1,1811 ve 1,3192 ortalamaları ile) görülmüştür.
Kullanılan mühendislik teknolojilerinin işletmelerin ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik
açısından üretim faktörleri üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan t testi sonuçları
Tablo 106’da verilmiştir.
246
Tablo 106. Kullanılan Mühendislik Teknolojilerinin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından Üretim ile İlgili Faktörler Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
Kullanılan
Mühendislik
Teknolojileri
Bilgisayar Destekli
Tasarım
Bilgisayar Destekli
Üretim
Bilgisayarla
Tümleşik Üretim
Grup Teknolojisi ve
Hücresel Üretim
Esnek Üretim
Sistemleri
Robotlar
Otomatik Depolama
Otomatik Malzeme
Taşıma
Malzeme İhtiyaç
Planlaması
Üretim ile İlgili Faktörler Açısından Ulusal
Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Alt Ölçeği
Gözlem
Grup
Ortalama
sayısı
Kullanıyor
395
1,1101
Kullanmıyor
102
,9334
Kullanıyor
282
1,0284
Kullanmıyor
215
1,1335
Kullanıyor
32
1,2031
Kullanmıyor
465
1,0649
Kullanıyor
5
1,2097
Kullanmıyor
492
1,0724
Kullanıyor
82
1,1528
Kullanmıyor
415
1,0582
Kullanıyor
43
1,2618
Kullanmıyor
454
1,0560
Kullanıyor
30
1,2280
Kullanmıyor
467
1,0639
Kullanıyor
16
,9909
Kullanmıyor
481
1,0766
Kullanıyor
194
1,1295
Kullanmıyor
303
1,0382
Eşzamanlı Üretim
Mühendisliği
Kullanıyor
31
1,2175
Kullanmıyor
466
1,0643
Diğer
……………............
Kullanıyor
6
,5645
491
1,0801
Kullanmıyor
t değeri
p değeri
6,09
0,000**
3,25
0,001**
2,11
0,036*
8,42
0,000**
2,18
0,030*
3,63
0,000**
2,43
0,015*
2,95
0,006**
2,71
0,007**
2,30
0,022*
31,92
0,000**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 106 bilgisayar destekli tasarım, bilgisayar destekli üretim, grup teknolojisi ve
hücresel üretim, robotlar, otomatik malzeme taşıma ve malzeme ihtiyaç planlaması
kullanımının %99 güven düzeyinde (p değerleri<α=0,01) ve otomatik depolama, eşzamanlı
üretim mühendisliği, bilgisayarla tümleşik üretim ve esnek üretim sistemlerinin ise %95 güven
düzeyinde (p=0,015 ve p=0,022) ulusal düzeyde rekabet edilebilirlikte üretim ile ilgili faktörleri
istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği saptanmıştır. Araştırmada sadece grup teknolojisi
ve hücresel üretimi tercih eden 5 işletme olup, bu işletmelerin diğer teknolojileri tercih edenlere
göre üretim ile ilgili faktörlerin rekabet edilebilirliğinin önemli derecede yüksek
(ortalama=1,2097) olduğu saptanmıştır. Ayrıca, bilgisayar destekli tasarım, robotlar, otomatik
depolama, malzeme ihtiyaç planlaması ve eşzamanlı üretim mühendisliği teknolojilerini
kullanan işletmelerin kullanmayanlara göre üretim ile ilgili faktörlere yönelik rekabet
247
edilebilirlik ortalamasının daha yüksek olduğu da (sırası ile ortalama=1,1101; 1,2618; 1,2280;
1,1295 ve 1,2175) görülmüştür.
Kullanılan yönetim teknolojilerinin işletmelerin ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik
açısından üretim faktörleri üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan t testi sonuçları
Tablo 107’de verilmiştir.
Tablo 107. Kullanılan Yönetim Teknolojilerinin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından Üretim ile İlgili Faktörler Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
Kullanılan Yönetim
Teknolojileri
Üretim Kaynakları
Planlaması
Tam Zamanında
Üretim
Tam Zamanında
Satın Alma
Toplam Kalite
Yönetimi
Bilgisayar Destekli
Süreç Planlama
Toplam Verimli
Bakım
Sürekli Geliştirme
Programı
Üretim ile İlgili Faktörler Açısından Ulusal
Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Alt Ölçeği
Gözlem
Grup
Ortalama
sayısı
Kullanıyor
273
1,0825
Kullanmıyor
224
1,0632
Kullanıyor
351
1,0585
Kullanmıyor
146
1,1108
Kullanıyor
307
1,0647
Kullanmıyor
190
1,0885
Kullanıyor
173
1,1130
Kullanmıyor
324
1,0529
Kullanıyor
124
1,1557
Kullanmıyor
373
1,0466
Kullanıyor
53
1,1829
Kullanmıyor
444
1,0608
Kullanıyor
70
1,2576
Kullanmıyor
427
1,0437
t değeri
p değeri
,594
0,552
1,478
0,140
,760
0,448
1,775
0,076
2,944
0,003**
2,343
0,020*
4,703
0,000**
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 107 incelendiğinde, üretim kaynakları planlaması, tam zamanında üretim, tam
zamanında satın alma ve toplam kalite yönetimi kullanımının ulusal düzeyde rekabet
edilebilirlikte üretim ile ilgili faktörleri istatistiksel olarak önemli düzeyde bir etkisinin
olmadığı görülmüştür (p değerleri>α=0,05). Sürekli geliştirme programı ve bilgisayar destekli
süreç planlama kullanımının %99 güven düzeyinde (p değerleri<α=0,01) ve toplam verimli
bakım ise %95 güven düzeyinde (p=0,020) ulusal düzeyde rekabet edilebilirlikte üretim ile
ilgili faktörleri istatistiksel olarak önemli derecede etkilediği saptanmıştır. Araştırmada sürekli
geliştirme programı, bilgisayar destekli süreç planlama ve toplam verimli bakım kullanan
işletmelerin kullanmayan işletmelere göre üretim ile ilgili faktörlerin rekabet edilebilirliğinin
önemli derecede yüksek (ortalama=1,2576; 1,1557 ve 1,1829) olduğu saptanmıştır.
248
Tedarik zinciri yönetiminde kullanılan yöntemlerin işletmelerin ulusal düzeyde rekabet
edilebilirlik açısından tedarik faktörleri üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılan t testi
sonuçları Tablo 108’de verilmiştir.
Tablo 108. Tedarik Zincirini Yönetirken Kullanılan Yöntemlerin Ulusal Düzeyde
Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik ile İlgili Faktörler Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi
Tedarik Zinciri
Yönetiminde
Kullanılan
Yöntemler
Tedarikçilerle ortaklık
Tam zamanlı tedarik
e-tedarik
Elektronik veri
değişimi (EDI)
Dış Kaynak Kullanımı
Taşeronluk
3. Parti Lojistik
Stratejik planlama
Dikey entegrasyon
Az sayıda tedarikçi
Çok sayıda tedarikçi
Güven stoğu tutmak
Tedarik ile İlgili Faktörler Açısından Ulusal
Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Alt Ölçeği
Grup
Gözlem sayısı
Ortalama
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
95
402
403
94
108
389
29
468
168
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
Uygulanıyor
Uygulanmıyor
329
71
426
15
482
261
236
44
453
227
270
229
268
330
167
1,0805
1,0821
1,0906
1,0438
1,1765
1,0555
1,3367
1,0660
1,0168
1,1150
1,2187
1,0590
,9373
1,0863
1,2042
,9464
1,0307
1,0867
1,0733
1,0889
1,1087
1,0588
1,0668
1,1113
t değeri
p değeri
,032
0,975
1,209
0,228
2,542
0,011*
3,247
0,001**
2,168
0,031*
2,501
0,014*
1,293
0,197
6,816
0,000**
,692
0,492
,409
0,683
1,232
0,219
,991
0,323
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
* 0,05 anlamlılık düzeyinde etkili
Tablo 108 incelendiğinde, tedarikçilerle ortaklık, tam zamanlı tedarik, 3. parti lojistik,
dikey entegrasyon, az sayıda tedarikçi, çok sayıda tedarikçi ve güven stoğu tutma kullanımının
ulusal düzeyde rekabet edilebilirlikte tedarik ile ilgili faktörleri istatistiksel olarak önemli
düzeyde bir etkisinin olmadığı görülmüştür (p değerleri>α=0,05). Stratejik planlama, elektronik
veri değişimi, kullanımının %99 güven düzeyinde (p değerleri<α=0,01) ve dış kaynak
kullanımı, e-tedarik ve taşeronluk ise %95 güven düzeyinde (p=0,031; 0,014; 0,011) ulusal
düzeyde rekabet edilebilirlikte tedarik ile ilgili faktörleri istatistiksel olarak önemli derecede
249
etkilediği saptanmıştır. Araştırmada stratejik planlama, elektronik veri değişimi, e-tedarik ve
taşeronluk kullanan işletmelerin kullanmayan işletmelere göre tedarik ile ilgili faktörlerin
rekabet edilebilirliğinin önemli derecede yüksek (ortalama=1,2042; 1,3367; 1,1765 ve 1,2187)
olduğu saptanmıştır.
Tekstil ve konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik ölçeğinin ve alt
ölçeklerinin tanımlayıcı istatistikleri Tablo 109’da verilmiştir.
Tablo 109. Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Ölçeğinin ve Alt Ölçeklerinin Tanımlayıcı İstatistikleri
Seçenekler
Tedarik ile ilgili faktörler
Üretim ile ilgili faktörler
Lojistik ile ilgili faktörler
Genel
Aritmetik ortalama
1,08
1,23
1,13
1,07
Standart sapma
0,43993
0,39093
0,50377
0,36017
48. soruda tekstil-konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından
işletmelerin yapmış olduğu değerlendirmelerde her şık için 0 - 2 arasında puanlama yapılmıştır.
(0: Rekabet edilebilirliği yok 1: Kısmen rekabet edilebilirliği var, 2: Rekabet edilebilirliği
yüksek). Bu çerçevede Tablo 109 incelendiğinde, tekstil ve konfeksiyon sektöründe ulusal
düzeyde rekabet edilebilirlik ölçeğine ve alt ölçeklerine KOBİ’ler ortalama olarak kısmen
rekabet edilebilir düzeyde yanıtlar vermişlerdir. Fakat KOBİ’lerin üretimle ilgili faktörler ile
ilgili yanıtların ortalamasının tedarik ve lojistik ile ilgili faktörler ve ölçeğin geneline göre
ortalama olarak daha rekabet edilebilir düzeyde yanıtlar olduğu söylenebilir. Nitekim üretim
faktörüne ilişkin standart sapmanın da diğerlerinden küçük olması bu durumu destekler
niteliktedir. Böylece üretim faktörü ile ilgili alt değişkenlerin rekabet edilebilirliği söz konusu
diğer alt değişkenlere göre daha belirleyici olduğu söylenebilir. Buradaki değerlendirmeler
yapılırken ölçekteki 62 maddenin tümü göz önüne alınmıştır.
İşletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri (Ölçek 1), işletme için
lojistiğin önemi (Ölçek 2), lojistik performansının değerlendirilmesi (Ölçek 3), tedarik, üretim
ve lojistik, faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda karşılaşılan problemler (Ölçek 4)
ve tedarik, üretim ve lojistik değişkenlerinin rekabet açısından değerlendirilmesi (Ölçek 5)
ölçekleri arasındaki ilişkiler Tablo 110’da verilmiştir.
250
Tablo 110. Ölçekler Arasındaki Korelasyon Matrisi
Ölçekler
Ölçek 1
Ölçek 1
Ölçek 2
Ölçek 3
Ölçek 4
Ölçek 5
1
,02
,54(**)
-,41(**)
,24(**)
0,642
0,000
0,000
0,000
1
-,14(**)
,27(**)
-,19(**)
0,002
0,000
0,000
1
-,49(**)
,28(**)
0,000
0,000
1
-,27(**)
Korelasyon
Anlamlılık(p)
Ölçek 2
Korelasyon
Anlamlılık(p)
Ölçek 3
Korelasyon
Anlamlılık(p)
Ölçek 4
Korelasyon
Anlamlılık(p)
Ölçek 5
Korelasyon
Anlamlılık(p)
,02
0,642
,54(**)
-,14(**)
0,000
0,002
-,41(**)
,27(**)
-,49(**)
0,000
0,000
0,000
,24(**)
-,19(**)
,28(**)
-,27(**)
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
1
**0,01 anlamlılık düzeyinde etkili
Bu bulgulara göre, işletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönleri ile
işletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda
karşılaştığı problemler ters yönde (-,41); lojistik performansı ile pozitif yönde (,50) ilişkilerden
söz edilebilir. Ayrıca işletmenin lojistik performansı ile tedarik, üretim ve lojistik
faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda karşılaşılan problemler arasında ters yönde (,49) bir ilişki söz konusudur. Yukarıda ifade edilen Pearson korelasyon katsayıları istatistiksel
olarak 0,01 anlamlılık düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Tablo 110’da görüldüğü gibi bunlar
dışında kalan diğer korelasyon katsayıları da istatistiksel olarak önemsiz değerlere sahiptir.
İşletmelerin gerçekleştirdikleri tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerine yönelik olarak
yapmış oldukları değerlendirmelere ilişkin verilere uygulanan faktör analizinin sonuçları
aşağıda gösterilmektedir. Tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerin değerlendirilmesine yönelik
olarak anket formunda ilgili ölçekte belirtilen 62 değişkenden toplam 57 değişen analize dahil
edilmiştir. Tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin tümünün aynı sorulara verdikleri cevapların
analize dahil edilmesi amaçlandığı için, yalnızca tekstil işletmelerinin cevaplaması gereken
pamuk tedariği, yün tedariği, suni sentetik tedariği, dokuma örme bilgisi ve terbiye boyama
bilgisi değişkenleri kullanılmamıştır. Ayrıca analiz sonucunda 39 (kapasite) ve 47 (yönetim
becerisi) no’lu değişkenlerin analiz dışında kaldığı gözlenmiştir. Bu iki değişken çıkartılarak
TBA tekrar yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar aşağıda yorumlanmıştır.
KMO değeri 0,768 > 0,50 olduğundan araştırmada kullanılan 497 birimlik örnek
büyüklüğünün TBA yapmak için yeterli olduğu ortaya konulmuştur. Bunun yanında Bartlett
Küresellik testi sonucunun da (0,000 < p < 0,01) anlamlı olması, değişkenlerin normal dağılıma
251
sahip olduğunu göstermektedir. Böylece değişkenler arasında yüksek korelasyonların var
olduğu dolayısıyla veri kümemizin TBA için uygun olduğu söylenebilir.
Toplam Açıklanan Varyans tablosuna bakıldığında toplam varyansın birikimli olarak
%77,316’sını açıklayan 12 adet temel bileşen görülmektedir (EK 8). Bunların içinde en yüksek
açıklama payına sahip (%39,021) olan birinci bileşendir. İkinci, üçüncü ve dördüncü temel
bileşenlerin açıkladığı varyans oranları ise sırasıyla %7,085; %5,423 ve %4,315’dir. 5. ve daha
sonraki bileşenlerin varyansları azalan değerlerle devam etmektedir. Toplam Açıklanan
Varyans tablosundaki varyans değerleri analizin dört temel bileşende yoğunlaştığını
göstermektedir. Buna karar verebilmek için ayrıca yamaç eğim (scree plot) grafiğinin de
incelenmesi gerekmektedir. Bu grafikte (EK 7) görüldüğü gibi birinci temel bileşenden sonra
eğride bir kırılma başlamakta ve bu kırılma dördüncü temel bileşenden sonra iyice
belirginleşmekte ve eğri yatay duruma gelmektedir. Dolayısıyla bu dört temel bileşenin
açıkladığı varyans oranı (%55,995) 12 temel bileşenin açıkladığı toplam varyansın (%77,316)
büyük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Tablo 111’deki ilk 4 temel bileşen, bağlı olduğu değişkenler göz önüne alınarak
adlandırılmıştır. Birinci temel bileşen için “Tedarik üstünlüğü rekabet göstergesi”; ikinci temel
bileşen için “Üretim üstünlüğü rekabet göstergesi”; üçüncü temel bileşen için “Lojistik
üstünlüğü rekabet göstergesi” ve dördüncü temel bileşen için “Üretimde Farkındalık rekabet
göstergesi” adları verilmiştir.
Tablo 111’de belirtilen dört temel bileşene ait değişkenin tekstil-konfeksiyon
sektöründe ulusal rekabet gücü ile olan bağlantıları aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.
Tablo 111 incelendiğinde, birinci faktör “tedarik”’e aittir. Bu faktöre ait ilk değişkenin
“tedarik zinciri yönetiminin uygunluğu” (0,728) olduğu görülmektedir. Değişen rekabet
yapısına ayak uydurabilmek her şeyden önce tedarik zincirinin işletmeler tarafından doğru
yönetilmesi ile mümkün olmaktadır. Tedarik zinciri yönetimi, bir işletmenin tedarikçileriyle
olan ilişkilerini geliştirmek ve daha etkin hale getirmek için tasarlanmış bir organizasyon
tekniği olarak ortaya çıkmıştır. Bu noktada temel amaç: müşteri tatminini artırmak, çevrim
zamanını azaltmak, stok ve stokla ilgili maliyetlerin azaltılmasını sağlamak, ürün hatalarını
azaltmak ve faaliyet maliyetini azaltmaktır. Tedarik zinciri yönetimi, bir yandan toplam
maliyetleri düşürürken diğer yandan müşteri ihtiyaçlarına daha iyi yanıt vermesini sağlayan
senkronizasyonun elde edilmesi için zincir boyunca bilgi ve ürün/hizmet akışının yönetilmesine
odaklanmaktadır. İşletmeler arasında hızlı ve esnek bir koordinasyon sağlamaktadır.
252
Tablo 111. Gerçekleştirilen Tedarik, Üretim ve Lojistik Faaliyetlerine İlişkin Faktör
Analizi Sonuçları
Faktörler
Tedarik
Üstünlüğü
Değişkenler
Birinci Faktör
T 30: Tedarik zinciri yönetiminin uygunluğu
T 28: Tedarik maliyeti (ana ve yardımcı malzeme)
T 29: Tedarikçilerin yenilik, bilgi üretme ve liderlik yeteneği
T 31: Tedarik zinciri yönetiminde kullanılan teknoloji
Ü 32: Üretim teknolojisi
T 15: Tekstil-konfeksiyon makine tedariği
T 20: İletişim bilgi sistemi oluşturma
Açıklanan
Varyans (%)
Üretim
Üstünlüğü
İkinci Faktör
Ü 54: Fiyat rekabetçiliği
Ü 55: Maliyet rekabetçiliği
Ü 53: Maliyet düzeyi
Ü 52: Karlılık
Ü 44: Birim maliyet
Ü 51: Pazar payı
Ü 42: İşçilik ücreti
0,885
0,851
0,826
0,790
0,692
0,589
0,479
7,085
Üçüncü Faktör
L 8: Lojistikte yetkinlik
L 7: Gümrük işlemleri (uluslararası sevkiyatlar)
L 9: Ürünün dağıtım yönteminin uygunluğu
L 11: Güvenli teslim
L 3: Zamanında işlem
L 5: Takip ve izlenebilirlik
Açıklanan
Varyans (%)
Üretimde
Farkındalık
0,728
0,721
0,673
0,670
0,560
0,428
0,421
39,021
Açıklanan
Varyans (%)
Lojistik
Üstünlüğü
Faktör
Yükleri
0,881
0,837
0,763
0,633
0,481
0,478
5,423
Dördüncü Faktör
Ü 35: Ürünlerin rakiplerden farklı olması
Ü 41: Hizmetlerin rakiplerden farklı olması
Ü 36: Yenilik, bilgi üretme yeteneği
Ü 40: Teknolojik düzey
Açıklanan
Varyans (%)
T: Tedarik, Ü: Üretim, L: Lojistik
Açıklanan Toplam Varyans: % 77,316 (12 faktöre göre)
İlk Dört Faktörün Açıkladığı Varyans: % 55,844
Faktör Çıkartım Yöntemi: Temel Bileşenler Analizi
Rotasyon Yöntemi: Varimax
0,808
0,800
0,683
0,481
4,315
253
Tedarik zinciri üyeleri arasında işbirliği, tüketici talebinin daha hızlı karşılanması için
kritik rol oynamaktadır. Uzun dönemli işbirliği geliştirilmesi, tedarik zincirinde masrafların
azaltılmasını ve rekabet avantajı yaratılmasını sağlamaktadır.
Birinci faktöre ait ikinci değişken “tedarik maliyeti” (0,721)’dir. Ana ve yardımcı
malzemelere ait maliyetlerin işletme için önemli bir payı vardır. Bu malzemelere ait
maliyetlerin minimum düzeyde olması maliyet rekabetçiliği açısından gereklidir. Geçmişte
ağırlıklı olarak fiyat esasına göre rekabet edilirken günümüzde rekabet; fiyat ile birlikte kalite,
etkin bir pazarlama, üründe yaratıcılık, değişen talebe hızlı yanıt verme yeteneği, ürün
çeşitliliği ve geleceğe yatırım ile belirlenir duruma gelmiştir.
Birinci faktöre ait üçüncü değişken “tedarikçilerin yenilik, bilgi üretme ve liderlik
yeteneği” (0,673)’dir. İşletmeler performanslarını iyileştirmek amacıyla, talebi artırmak veya
maliyetleri düşürmek gibi yollarla yenilik yapmaktadırlar. Üretkenlikte artışa neden olan bir
süreç yeniliğinde, işletme rakipleri karşısında bir maliyet avantajı kazanarak ürünün piyasa
fiyatı üzerinden daha fazla kazanç elde edebilmekte veya talebin esnekliğine bağlı olarak, pazar
payını ve karı artırmak için rakipleri karşısında daha düşük fiyat nedeniyle daha yüksek satış
seçeneklerinden yararlanabilmektedir. Ürün yeniliğinde ise işletme, yeni bir ürünle rekabetçi
avantaj kazanarak satışları artırabilmektedir. Ürün yeniliği, yeni bir ürün olabileceği gibi
geliştirilmiş bir ürün de olabilir. Yeni bir ürünün üretilmesinde teknoloji ve bilginin üretimi ve
etkin kullanımı da önemlidir. Bu bağlamda tedarikçilerin sürece ilişkin liderlik yetenekleri de
rekabet açısından oldukça önemli olmaktadır.
Bir diğer rekabet değişkeni olan “tedarik zinciri yönetiminde kullanılan teknoloji” (0,670) ve
“üretim teknolojisi” (0,560) tüm süreci ilgilendiren değişkenler olup gerek üretim noktasında
gerekse yenilik noktasında ihtiyaç duyulan bir unsurdur. Çünkü işletmeler teknolojik bilgi
düzeylerindeki gelişimin bir sonucu olarak yenilik yapabilecekler bir başka deyişle yeni ürünler
ortaya çıkarabileceklerdir.
İşletmeler hem tedarik hem de üretimde teknoloji kullanımı ile pek çok avantaja sahip
olabilmektedirler. Teknolojilerin kullanımı sonucunda makinelerin verimliliği artmakta, daha
az alan ve stok gerekmekte, hatalı ürün miktarı azalmakta, üretim ve sevk hızı artmakta,
makine durmaları veya bozulmaları daha az olmakta ve hatta tahmin edilebilmektedir.
Dolayısıyla bu kazanımlar sonucunda işletmeler pazar değişimlerine çabuk ve doğru cevap
verebilmekte, yeni pazarlara ulaşabilmekte ve rekabet yeteneklerini geliştirebilmektedir. Bu
bağlamda işletmelerin rekabetçi yeteneklerini geliştirmek, rekabet avantajı sağlamak, yenilik
yapmak gibi amaçlarla kullandıkları teknolojiler son derece önemlidir.
254
Tedarik değişkenlerinden biri de “tekstil-konfeksiyon makine tedariği” (0,428)’dir. Dışa
bağımlı durumda iken son yıllardaki gelişmelere paralel olarak tekstil-konfeksiyon makine
tedariğide gelişim göstermiştir.
Yapılan bir çalışmada (Dalgakıran, 2013) belirtildiği gibi, 2012 yılı Ocak-Kasım
verilerine göre 12,8 milyar dolarlık genel makine ihracatı gerçekleşmiş, Türkiye’nin tekstil
makineleri ihracatının aldığı %2 oranındaki pay ile 255 milyon dolar ihracat gerçekleşmiştir.
2012 yılında en fazla ihracatı gerçekleşen tekstil makineleri ürünleri daha çok dokuma
ipliklerin, mensucatın yıkanması, temizlenmesi ve kurutulmasına yönelik kullanılan makineler,
dokumaya elverişli elyafın hazırlanması, eğirme, katlama ve bükmeye mahsus kullanılan
makineler ve tekstil makineleri için yardımcı makine, cihaz, aksam ve parçaları ihraç edilmiştir.
Dünyadaki duruma bakıldığında ise 2011 yılında yapılan tekstil makineleri toplam ihracatının
28,3 milyar dolar olduğu, Türkiye ise tüm ülkeler arasında söz konusu sektörde 18. sırada yer
almıştır. Bu durum, ilgili sektörün nitelikli üretim yaparak rekabet edebilirliğinin artmasına
katkıda bulunmaktadır.
Birinci faktöre ait son tedarik değişkeni ise “iletişim bilgi sistemi oluşturma”
(0,421)’dır. Bilgi toplumunun gerektirdiği rekabet koşullarında işletmelerin etkinliklerini
sürdürebilmesinin ön koşulu bilgiye sahip olmak ve işletme işlemlerinde kullanmaktır. Bu
süreç işletmelerin ortakları ile bilgi yoğun ilişkilerini geliştirmelerini ve bir ağ yapısı
oluşturabilecek entelektüel sermayelerini kullanmalarını gerektirmektedir. Bu süreçte teknoloji
anahtar bir rol oynayacaktır. Bu bağlamda ele alındığında tedarik sürecinin tam zamanlı ve
ilgili taraflarla paylaşılması işletmelerin rekabet edilebilirliklerine katkı sağlayacaktır.
İkinci faktör “üretim”’e aittir. Bu değişken incelendiğinde, ilk sırada “fiyat
rekabetçiliği” (0,885), ikinci sırada “maliyet rekabetçiliği” (0,851), üçüncü sırada “maliyet
düzeyi” (0,826), dördüncü sırada “karlılık” (0,790) ve beşinci sırada “birim maliyet” (0,692)
yer almaktadır. Bu değişkenlerin rekabette belirleyici roller üstlendikleri bilinmektedir.
Sektördeki karlılığın nasıl bir dağılım gösterdiği önemlidir. Sektörde çok sayıdaki
rakibin varlığı, dolayısıyla yüksek rekabetin oluşması ve sonuçta düşük kar marjlarıyla karşı
karşıya kalmak, tekstil ve konfeksiyon sektörünün günümüzdeki mevcut durumudur. Bu
durumu lehine çevirmek isteyen üreticiler ölçek ekonomileri yoluyla, yüksek üretim yapıp
maliyet avantajı elde edip, kar marjlarını olabildiğince arttırmaya çalışmaktadırlar. Ölçek
ekonomileri, işletme büyüklüğüne bağlı olarak elde edilen maliyet avantajlarını ifade
etmektedir. Yerel ve ulusal alanda karlılık aşağı yukarı tüm işletmelerde aynıdır. Uluslararası
alanda ise, Avrupa'da yerleşik bazı köklü tekstil ve konfeksiyon markalarının kar marjları çok
yüksektir. Uzakdoğu’daki rakip tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin karlılığının, Türkiye’deki
255
tekstil ve konfeksiyon işletmelerinden daha iyi olmasının temel nedeni maliyet avantajlarıdır.
Özellikle işgücü maliyetleri Türkiye’dekine göre çok düşüktür. Buradan anlaşılacağı gibi
maliyet de rekabeti etkileyen önemli unsurlardan biridir. Özellikle tekstil ve konfeksiyon
sektörünün emek yoğun üretim şeklini kullanması maliyetlerin rekabeti etkileme gücünü
arttırmaktadır. Bunun sebebi tekstil ve konfeksiyon üretiminde emeğin, genel üretim maliyeti
içerisinde çok büyük bir paya sahip olmasıdır.
Yüksek sabit maliyetler, tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin maliyetlerini kurtarmak için
minimum üretim miktarlarının çok yüksek düzeylerde olmasına sebep olmakta ve işletmeler
satmak zorunda oldukları, üretilen bu ürünler için aynı durumdaki diğer işletmelerle rekabet
etmek zorunda kalmaktadırlar.
Bir diğer değişken olan “pazar payı” (0,589) büyüme hızının yüksek olduğu
durumlarda, işletmeler gelirlerini kolayca arttırabildiklerinden rekabete gerek yoktur. Ancak
yavaş büyüyen pazarlarda durum değişmekte ve işletmeler pazar paylarını arttırabilmek için
birbirleri ile daha fazla rekabet etmek zorunda kalmaktadırlar. Tekstil ve konfeksiyon sektörü
artık belirli bir olgunluğa ulaşmış olduğu için, pazar büyüme hızı oldukça yavaştır. Dolayısıyla
buda rekabeti arttırıcı bir etki yaratmaktadır.
Üretim faktörü değişkenlerinden sonuncusu ise, “işçilik ücretidir” (0,479). Tekstil ve
konfeksiyon üretiminde işgücü maliyetinin payı yüksektir. Bu yüzden ücretlerdeki artış,
ihracatta rekabet gücünü doğrudan etkilemektedir. Ayrıca sektörün yapısı gereği yoğun işgücü
gerektiren bir imalat türü olması nedeniyle istihdam açısından da başlıca imalat kolu haline
gelmiştir. Tekstil ve konfeksiyon sektörü geçmişte bugünün birçok sanayileşmiş ülkesinde
benzer etkiyi yaparak bu ülkelerin sanayileşip kalkınmasında temel teşkil etmiştir. Gelişmiş
ülkelerden farklı olarak Türkiye’nin tekstil ve konfeksiyon sektöründe hem hammadde hem de
işgücü ve iç tüketim açısından büyük kapasiteye sahip olması, bu sanayi kolunu daha da önemli
kılmaktadır. İşgücü maliyetlerini etkileyen bir diğer unsurda ülkelerin gelişmişlik düzeyidir.
Gelişmemiş ülkelerde daha vasıfsız işçilerin bulunduğu düşünülürse, aynı nüfusa sahip olsalar
dahi iki ayrı ülkede işgücü maliyetleri farklı olacaktır. Gelişmiş ülkedeki işgücü maliyeti çok
yüksekken, gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkede düşük olacaktır.
Hem nüfus hem de gelişmişlik düzeyi açısından bakıldığında ülkemizdeki işgücü fiyatının
Uzak doğuya göre yüksek olması, giriş potansiyeline sahip işletmeleri Türkiye'de tekstil ve
konfeksiyon yatırımı yapmaları konusunda isteksiz kılacaktır. Çünkü daha düşük işgücü
maliyetlerinin mevcut olduğu ülkelerdeki işletmelerle rekabet etmekte zorlanacaklardır.
Üçüncü faktör “lojistik”‘e aittir. Bu faktöre ait ilk değişkenin ise “lojistikte yetkinlik”
(0,881) olduğu görülmektedir. Lojistiğin rekabet üzerinde, üründe; tüm ürün paketlemesine
256
olan katkısı nedeniyle, yer konusunda; malzemelerin dağıtımı nedeniyle ve fiyatta; işlem
maliyetlerine olan etkisi nedeniyle etkili bir rolü vardır. Lojistik hizmetlerde yetkinlik ve
kaliteyi sağlamak bu rolün önemini kavramakla şekillenecektir.
Rekabetin işlevsel hale gelmesi işletme yeteneklerinin ve kaynaklarının rasyonelliğine büyük
derecede bağlıdır. Bu bağlılığın göz önüne alınarak, işletme açısından hayati bir yetenek
konumunda olan lojistiğin işletmelerin başarısı için temel kaynaklarının en uygun koşullarda
temin edilmesi ve yönetiminin sağlanmasında da birçok fayda sağladığı görülmektedir. İfade
edilen katkıların sürdürülebilir kılınması, toplam bir süreç olarak lojistiğin bütünsel başarısına
etki eden faktörlerin ön plana çıkarılarak etkinliğinin geliştirilmesini gerektirmektedir.
Lojistik faktörüne ait ikinci değişken “gümrük işlemleri (uluslararası sevkiyatlar)”
(0,837)’dir. Gümrüklerin ve diğer sınır işlemlerinin etkinliği, sınır denetim kuruluşlarının
gerçekleştirdiği gümrükleme işlemlerinin verimliliği, formalitelerin hızı, basitliği ve
öngörülebilirliğine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu durum da rekabeti büyük
ölçüde etkileyen değişkenlerden biridir. Üçüncü lojistik değişkeninin ise “ürünün dağıtım
yönteminin uygunluğu” (0,763) olduğu görülmektedir. Sektördeki dağıtım kanallarının yapısı
da mevcut rekabeti etkilemektedir. Ulusal sektördeki tekstil ve konfeksiyon işletmelerinin çok
az bir kısmı kendi yurt içi dağıtım kanallarını kurmuş bulunmaktadır. Bu işletmeler, bu sayede
en yüksek yurtiçi satışları ve satış karlılıklarını ellerinde tutmaktadırlar. Bu noktada işletmeler
kendilerinin ve/veya başka işletmelerle ortak dağıtım kanallarını kurmak durumunda
kalmalıdırlar.
Lojistik faktörüne ait dördüncü değişken “güvenli teslim” (0,633) beşinci değişken ise
“zamanında işlem” (0,481) değişkenidir. Bu değişkenlerin önemi sevkiyatların planlanan
zamanda ya da beklenen teslim saatinde varış yerine ulaşmasındaki zamanlama ve güvenli
teslim açısından değerlendirilmektedir. Rekabet koşullarına bağlı olarak işletmelerin,
müşterilerin değişen isteklerini hızlı bir şekilde karşılayabilmelerinin önemi de artmıştır.
Müşteriler genellikle ürünleri mümkün olduğu kadar çabuk istemektedir, bu yüzden genel bir
lojistik stratejisi hızlı teslimatları garanti etmelidir. Zamanlama aynı zamanda yeni ürünün hızlı
tedarik edilmesi ya da müşteri tarafından belirlenmiş zamanda teslimatı anlamına da
gelmektedir. Müşterilerin istekleri ürünleri sağlayabilen işletme sayısının artmasına bağlı
olarak, güç, işletmelerden müşterilere geçmiştir. Ürün yaşam sürecinin de kısalmasıyla birlikte
işletmelerin, pazardaki ürünlerin değişimine hızlı tepki verebilmeleri için esnek süreçlere
ihtiyaçları da artmıştır.
Lojistik faktörüne ait son değişken olan “takip ve izlenebilirlik” (0,478) sevkiyatların
izlenebilirliği açısından dikkat edilen bir durum haline gelmiştir. Türkiye’nin 2012 Lojistik
257
Performans İndeksi sonuçlarına bakıldığında, en fazla yükselişin sevkiyatların takibi ve
izlenebilmesi kriterinde yaşandığı görülmektedir (Tablo 2). Bu açıdan söz konusu kriterin
rekabet noktasında oldukça iyi bir performansa sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Lojistik faaliyetlerin işletmelerin rekabetçi konumlarına yapmış olduğu katkılar küçük ya da
büyük işletme olunmasına bakılmaksızın işletmelerin bütünsel başarısının tesis edilmesinde söz
konusu faktörler, işletmeler açısından farklı birer rekabetçi yetenek olarak karşımıza
çıkmaktadırlar.
Tablo 111 incelendiğinde son faktörün “üretimde farkındalık” olduğu görülmektedir. Bu
faktöre ilişkin ilk değişken “ürünlerin rakiplerden farklı olması” (0,808), ikinci değişken ise
“hizmetlerin rakiplerden farklı olması” (0,800) değişkenidir. Bu iki değişken gerek ürün gerek
hizmet düzeyinde farklılığın rekabet için ne denli önemli olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Rekabet için farkındalık yaratmak, farklı olmak aynı pazardaki rakiplerinden bir adım önde
olmayı da beraberinde getirecektir. Bu bağlamda işletmeler giderek birbirine benzeyen
pazarlarda farklılığı yakalayarak rekabette üstünlüğü sağlayabileceklerdir.
Üretimde farkındalık faktörüne ait üçüncü değişken “yenilik, bilgi üretme yeteneği”
(0,683), son değişken ise “teknolojik düzey” (0,481)’dir. Teknolojik gelişmelerle birlikte,
işletmeler için bilgi, ürettikleri hizmetler ve ürünler kadar önemli bir konuma gelmiştir. Lojistik
işlemlerde uygulanacak teknolojik strateji, işletmenin takip ettiği rekabetçi stratejilere katkının
ve bu katkıyı artırmanın yollarını belirlemektedir.
258
7. SONUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç
Küreselleşen dünyada ortaya çıkan en önemli gelişmelerden biri artan rekabet
olgusudur. Küreselleşme, ülke içinde ve aynı zamanda uluslararası düzeyde rekabetin biçimini
ve yoğunluğunu önemli ölçüde değiştirmiştir. Küresel ekonomide uluslararası rekabet gücünü
arttırmak için işletme düzeyinde, endüstri (sektör) düzeyinde ve hükümetler düzeyinde alınması
gerekli önlemler bulunmaktadır. Uluslararası piyasalarda yarışan (rekabet eden) sonuç itibariyle
işletmelerdir. Bu açıdan, öncelikle işletmelerin rekabet gücünü arttıracak tedbirler almaları ve
uygulamaları gereklidir. İşletmeler yanı sıra endüstri ya da sektörü temsil eden sivil toplum
kuruluşlarına (oda-dernek-sendika) da önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Rekabet gücü, kilit öneme sahip bir kavramdır. Tanımlandığı üzere rekabet gücü, bir
ülkenin ürettiği ürün ve hizmetlerin (katma değerin) sürekli ve düzenli artışlar göstererek
ekonomik refah düzeyini yükseltmesi ve bunun sonucu olarak ülke vatandaşlarının yaşam
standartlarının iyileştirmesi anlamına gelmektedir.
Bir sektörün büyümesi ve kendini yenilemesindeki en temel dinamik, sektörün dışa
açılarak rekabetçi koşullarda yarışması ve elde ettiği gelirle ülkesine ve kendi sektör
ekonomisine katkıda bulunmasıdır.
Rekabet edebilirlik veya rekabet gücünün oldukça dinamik bir olgu olması ve içinde
bulunulan çevreye göre değişken doğası rekabet gücünün ölçülebilmesini zorlaştırmaktadır.
Rekabet gücünün standart ölçütlerinin olmamasının yanında, ölçülebilmesini zorlaştıran diğer
bir nokta, değerlendirmede kullanılabilecek ölçütlerin oldukça fazla oluşu ve bu ölçütlerin
farklı durumlarda ve farklı ağırlıklarda rekabet gücünü etkileyebilmesidir. Bu nedenle, rekabet
gücünün belirlenmesine yönelik yapılan çalışmalar her zaman tartışmaya açık ölçütler ve bakış
açıları içermektedir.
Gelişen, değişen, yenilenen ve sınır tanımayan dünya ticareti, tüm alanlarda olduğu gibi
tekstil ve konfeksiyon sektöründe de etkinliğini sürdürmektedir. Ulusal düzeyde rekabetin de
şekil değiştirdiği günümüzde özellikle tedarik, üretim, lojistik gibi işletmeler için hayati önemi
olan faktörlerin işletmeler üzerindeki etkilerini ölçmek ve rekabet gücüne olan etkilerini
belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmada aşağıda belirtilen sonuçlara ulaşılmıştır.
 Araştırmaya katılan işletmelerin %63,2’si konfeksiyon, %36,8’i ise tekstil alanında
üretim yapmaktadırlar. İşletmelerin %42,1’i 10-49 arasında çalışan, %57,9 ise 50 ile 249
arasında çalışana sahiptir. Önemli bir bölümü 11 yıldan uzun süredir sektörde faaliyet
göstermektedirler. İşletmelerin %73,4’ü hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet
gösterdiklerini belirtmişlerdir. Kapasite kullanma oranları ise büyük oranda %50’nin
259
üzerindedir. Ayrıca işletmelerin %87,5 gibi yüksek bir oranla ihracat yapıyor olmaları da dikkat
çekmektedir.
 İşletmelerin hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösterenlerin büyük bir
kısmı (%64,1) üretim stratejisine sahiptir.
 Konfeksiyon işletmelerinin %87,3’ü tekstil işletmelerinin ise %67,5’i siparişe göre
üretim yapan atölye sistemine göre çalışmaktadırlar.
 Tedarikçilerle yapılan işbirliğine bakıldığında, daha çok planlama (%38,6) ve tasarım
(%28,2) noktasında olduğu ayrıca hem ulusal hem de uluslararası alanda çalışan işletmelerin
yeni ürün geliştirmek için işbirliği yaptıkları sonucuna da ulaşılmıştır.
 İşletmelerin %57,3’ü tedarikçileriyle gayri resmi ilişkiler kurduklarını belirtmişlerdir.
Bu durum rekabet açısından olumlu bir durum olarak değerlendirilmemektedir.
 İşletmeler tedarik zincirini yönetirken birinci tercih olarak, tam zamanlı tedarik
(%49,9), ikinci tercih olarak az sayıda tedarikçi (%20,5), çok sayıda tedarikçi (%19,9), stratejik
planlama (%14,7), e-tedarik (%6,8) ve tedarikçilerle ortaklık (%6,6) üçüncü tercih olarak ise
outsourcing (%13,1) ve güven stoğu tutma (%30,6) yöntemini kullandıklarını belirtmişlerdir.
 İşletmelerin tedarik zincirini yönetirken en yoğun kullandığı yöntemlerin ilk tercih
olarak tam zamanlı tedarik, ikinci tercih olarak az sayıda tedarikçi ya da çok sayıda tedarikçi ile
çalıştıkları ve sektörün riskleri göz önüne alınarak güven stoğu bulundurdukları sonucuna
ulaşılmıştır. Ayrıca hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmeler de bu üç
yöntemi tercih etmektedirler.
 Faaliyet alanı hem ulusal hem de uluslararası olan işletmeler (%67,4) tedarikçileriyle
olan ilişkilerinin rekabet güçlerini etkilediğini belirtmişlerdir.
 Tedarikçileriyle gayri resmi ilişki kuran işletmelerin %69,8’i sözleşmeli ilişki kuran
işletmelerin ise %63’ü bu ilişki türlerinin rekabet güçlerini etkilediğini belirtmişlerdir. Bu
bağlamda işletmeler ister gayri resmi ister sözleşmeli durumda olsunlar her iki koşulda da
rekabet güçlerinin etkileneceğine inanmaktadırlar.
 Tekstil-konfeksiyon işletmelerinin genel olarak tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik
rekabetçi yönlerinin güçlü olduğunu söylemek mümkündür. Ancak belirtilen ölçütler
çerçevesinde bu söylenebilir. Bunlar; tedarik hızı, tedarik maliyetlerinin düşük olması, üretim
hızı, ürün fiyatları, ürün kalitesi, tasarım gücü,
stok yönetiminin kolay olması, lojistik
faaliyetlerini kolaylaştırması, takip ve izlenebilirlik, iletişim maliyetlerinin az olması ve
bürokratik işlemlerinin az olması ölçütleridir.
 Tedarik zincirine yönelik yapılan çalışmaların hem ulusal hem de uluslararası alanda
faaliyet gösteren işletmelere sağladığı yararlara baktığımızda ilk sırada zincir boyunca zamanın
260
etkin kullanılması (%33,2), ikinci sırada teslimat performansının iyileşmesi (%25,8) ve çevrim
süresinin kısalması (%6,8), üçüncü sırada verimlilik ve kapasite artışı (%30,4), dördüncü sırada
zincir boyunca maliyetlerin düşmesi (%16,2) ve beşinci sırada lojistik masraflarının azaltılması
(%27,4) yer almaktadır.
 Hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmelerin tedarikçilere sipariş
verme ve satın alma konusunda ilk üç tercihlerinin, tedarikçi işletmelerle birebir görüşme
(%67,7), tedarikçi işletmelerle pazarlık yapma (%45,2) ve tedarikçi işletmelerine yönelik fiyat
araştırması (%39,7) olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
 Hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmelerin internet tabanlı
tedarik zinciri yönetimi kullanımı çok düşüktür. Ancak kullanan işletmelerin oranlarına
baktığımızda şu sonuçlara ulaşılmıştır. Birinci tercih olarak sipariş verme ve satın alma
(%52,8), ikinci tercih pazarlama ve satış (%40,3) ve üçüncü tercih ise müşteri hizmetleri
(%38,9)’dir.
 Hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmelerin tedarik zinciri
yönetimine yardımcı olmak amacıyla kullandıkları bilgi teknolojileri ve yazılımların daha çok
bilgisayar destekli tasarım (%86), üretim kaynakları planlaması (%54), malzeme ihtiyaç
planlaması (%59,2), tam zamanlı üretim (%55,3) ve barkod teknolojileri (%55,9) olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Bu bilgi teknolojileri ve yazılımları dışındakilerin kullanım düzeyleri
düşük oranlardadır.
 Elde edilen sonuçlara göre, işletmelerin faaliyet alanının uluslararası olması ve ihracat
yapıyor olmaları tedarik faktörü açısından ulusal düzeyde rekabet edilebilirliği arttırmaktadır.
 Tekstil-konfeksiyon işletmelerinin ulusal rekabet edilebilirlik açısından tedarik ile ilgili
tüm değişkenlere ait oranlar ele alındığında, “kısmen rekabet edilebilirlik” oranlarının daha
yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
 İşletmelerin büyük çoğunluğunun (%81,1) kullandıkları üretim sürecinin hem ürün hem
de süreç odaklı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
 İşletmelerin büyük bir kısmı (%71) üretim sürecinde üretim lojistiğinden kaynaklanan
ve üretim sürecinde, tedarik lojistiğindeki aksaklıklardan kaynaklanan problemler (%70,4)
yaşamadıklarını belirtmişlerdir.
 İşletmelerin büyük bir kısmının (%82,7) siparişe göre üretim yapan atölye sistemi
şeklinde çalışan işletmeler olduğu ve mamul stok politikalarının yüksek oranda sipariş üzerine
üretim (%64,4) olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
261
 Günümüz üretim sistemlerinin teknoloji odaklı otomasyona dayalı bir şekilde geliştiği
görülmektedir. Ancak araştırma sonuçları bu teknolojilerin kullanım düzeylerinin çok düşük
olduğunu göstermektedir.
 Tekstil-konfeksiyon işletmelerinin tümü bilgisayar destekli tasarım ve üretim
teknolojilerinin dışındaki tüm teknolojileri (Bilgisayarla tümleşik üretim, Grup teknolojisi ve
Hücresel üretim, Esnek üretim sistemleri, Robotlar, Otomatik depolama, Otomatik malzeme
taşıma,
Malzeme
ihtiyaç
planlaması,
Eşzamanlı
üretim
mühendisliği)
çoğunlukla
kullanmadıklarını belirtmişlerdir. Bilgisayar destekli tasarımı konfeksiyon işletmeleri %79,3,
tekstil işletmeleri %67,5 ve ev tekstili işletmeleri %100 kullanmaktadırlar. Bilgisayar destekli
üretimi ise konfeksiyon işletmeleri %54,1, tekstil işletmeleri %60,5 ve ev tekstili işletmeleri
%62,3 oranlarında kullanmaktadırlar.
 Konfeksiyon işletmelerinin üretim kaynakları planlaması (%53,5), tam zamanında
üretim (%74,8) ve tam zamanında satın alma (%59,2) gibi yönetim teknolojilerini kullandıkları
ve diğer teknolojileri kullanmadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Tekstil işletmelerinin de üretim
kaynakları planlaması (%61,4), tam zamanında üretim (%59,6) ve tam zamanında satın alma
(%55,1)
teknolojilerini
belirtilen
oranlarda
kullanmakta
diğer
teknolojileri
ise
kullanmamaktadırlar.
 Hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmelerin %83,5’i üretim
stratejilerinin rekabeti etkilediğini belirtmişlerdir. İşletmelerin günümüzün rekabet koşullarına
uyabilmeleri için dinamik stratejilere ihtiyaçları vardır. Tekstil-konfeksiyon gibi dinamik ve
hızlı bir sektörde ayakta kalmak oldukça zordur. Moda trendlerindeki hızlı değişim müşteri
talep ve beklentilerinin de değişimine neden olmaktadır. Farklı alışveriş sezonları, çeşitli
aksesuar ve malzemeler, renkler, bedenler tekstil-konfeksiyon sektöründeki süreçleri
etkilemektedir. Artan rekabet, fiyat baskısı, ürünlerin pazara sunulma süresinde kısalma tekstil
işletmelerini de yeni stratejiler geliştirmeye zorlamaktadır.
 Hem ulusal hem de uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmelerin %54,5’i kullanılan
mühendislik teknolojileriyle ulusal rekabet edebilmeye inanmaktadırlar. Ancak konfeksiyon
işletmeleri (%56,1) kullandıkları mühendislik teknolojileri ile ulusal düzeyde rekabet
edebileceklerine inanmamaktadırlar. Ayrıca işletmelerin %40,5’i kullandıkları yönetim
teknolojilerinin rekabet güçlerini olumlu etkilediğini de belirtmişlerdir.
 Konfeksiyon işletmelerinin üretim sürecinde bitmiş ürün kapasitesini etkilediğini
düşündüğü bölümler sırasıyla model-kalıp (%43,9), lojistik (%38,5), dikim (%56,4), kalite
kontrol (%28,7) ve kesim (%43,3) bölümüdür. Tekstil işletmeleri için ise birinci sırada kalite
kontrol (%45,6), ikinci sırada lojistik (%45,6), üçüncü sırada model-kalıp (%57,9), dördüncü
262
sırada dikim (%44,7) ve beşinci sırada kesim (%40,4) bölümü bitmiş ürün kapasitesini
etkilemektedir.
 Rekabet edilebilirliği yüksek olması açısından tüm değişkenlere ait oranlar ele
alındığında, ürün kalitesi (%65,4), ürün çeşitliliği (%48,9), konfeksiyon becerisi (%46,7) ile
tasarım gücüne (%44,5) ait oranların rekabet edilebilirliğinin diğerlerine göre yüksek olduğu
görülmektedir. Bu değişkenler sektörde ulusal rekabeti belirleyen önemli değişkenlerdir.
 Ulusal düzeyde tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde karşılaşılan problemlerin,
işgücü donanım, pazarlama işletme maliyeti, altyapı, teknoloji seviyesi, değişime esnek üretim
yapısı, liberal para/kambiyo rejimi, eğitimli yönetici, girişimci ve pazarlama elemanları ve
standardizasyon olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
 İşletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet konusunda
karşılaştığı problemlerin, işletmenin toplam personel sayısı, işletmenin faaliyet süresi ve yıllık
ortalama kapasite kullanma oranı azaldıkça, artmakta olduğu saptanmıştır. Ayrıca işletmenin
faaliyet gösterdiği alanın ulusal pazar olması ve işletmenin ihracat yapmaması da karşılaşılan
problemleri arttırıcı etkiye sahiptir.
 Elde edilen sonuçlara göre, ihracat yapan işletmelerin üretim açısından rekabet
edilebilirliğinin de arttığı söylenebilir.
 İşletmelerin ürünleri için kullandıkları ulaştırma sistemleri ise daha çok karayolu
(%98,2) ve havayolu (%60,8)’dur. Burada Türkiye’nin kara ve havayolu ulaşım sistemlerinin
daha gelişmiş olmasının payı büyüktür.

İşletmelerin daha çok nakliye (%47,7), gümrük (%43,1) ve depolama (%25,8)
alanlarında dış kaynak alımına gittikleri sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca işletmeler ürünlerini
dağıtım için de yaklaşık %90 gibi bir oranla dış kaynak ve kendi araçlarını tercih ettiklerini
belirtmişlerdir. Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin ürünlerini dağıtım için dış kaynak
kullanması ve kendi araçlarını kullanması durumu lojistik faktörü açısından ulusal düzeyde
rekabet edilebilirliği arttırmaktadır.
 İşletmelerin lojistik performanslarına bakıldığında, altyapı, gümrük, uluslararası
sevkiyatlar, lojistikte yetkinlik, takip ve izlenebilirlik ve zamanında işlem gibi kriterlerde
değerlendirildiğinde en iyi ve iyi seçeneklerini tercih ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum
2012 yılında Dünya Bankası tarafından yapılan Lojistik Performans İndeksi sonuçlarını da
destekler niteliktedir.
 Kombine taşımacılıktaki yetersizlikler. (Kullanım düzeyi düşüktür. Konfeksiyon %94,9,
Tekstil %82,5 oranlarında kullanmamaktadır.)
263
 Depoculukta kullanılan araç ve ekipmanların kullanımının çok düşük olması (örneğin
transpalet, istif makineleri, platformlar, akülü ve dizel forkliftler, ceraskallar, vinçler gibi)
 Lojistik tüm işlemlerde %100 yazılım kullanımı gerektirdiği halde, ülkemizde önemli
operasyonlarda bile bu oran yüzde 50’nin altındadır.
 Toplam personel sayısının, işletmenin faaliyet süresinin ve yıllık ortalama kapasite
kullanma oranının arttıkça işletmenin lojistik performansı da artmaktadır. Ayrıca işletmenin
faaliyet gösterdiği alanın hem ulusal hem de uluslararası olması ve ihracat yapması da
işletmenin lojistik performansını arttıran diğer faktörlerdir.
 İşletmenin faaliyet süresi arttıkça işletme için lojistiğin önemi de artmaktadır.
İşletmenin faaliyet gösterdiği alanın ulusal pazar olması ve ihracat yapmamaları durumunun ise
işletme için lojistiğin önemini arttırıcı etkiye sahip faktörler olduğu söylenebilir.
 Elde edilen sonuçlara göre, işletmenin faaliyet süresi ve yıllık kapasite kullanma
oranları azaldıkça lojistik faktörünün ulusal düzeyde rekabet edilebilirliğinin arttığını söylemek
mümkündür. Ayrıca işletmelerin faaliyet alanının uluslararası olması ve ihracat yapıyor
olmaları lojistik faktörü açısından ulusal düzeyde rekabet edilebilirliği arttırmaktadır.
 İşletmenin lojistik ile ilgili rekabet edilebilirlik durumuna bakıldığında, tüm
değişkenlere ait oranlar ele alındığında, “kısmen rekabet edilebilirlik” oranlarının daha yüksek
olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
 Gerçekleştirilen tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerine ilişkin Temel Bileşenler
Analizi sonuçları ise, birinci faktör “tedarik üstünlüğü”, ikinci faktör “üretim üstünlüğü”,
üçüncü faktör “lojistik üstünlüğü” ve dördüncü faktör “üretimde farkındalık” faktörüdür.
Öneriler
Ülkemizde işletme, endüstri ve ulusal düzeyde rekabet gücünün arttırılabilmesi için
ulusal rekabet gücü stratejisi ve bu strateji çerçevesinde aksiyonlar ve politikalar belirlenmeli
ve hızla uygulamaya geçirilmelidir. Yüksek rekabet gücü sadece hükümet politikaları ile
başarılabilecek bir konu değildir. Rekabet gücünü belirleyen işletme içi etkenlerin de
iyileştirilmesi temel amaç olmalıdır. İşletmelerin değişim mühendisliği olarak adlandırılan
değişim yönetimini en iyi şekilde öğrenmeleri ve uygulamaları gereklidir. Bu çerçevede
işletmelerin lojistik yönetimi, toplam kalite yönetimi, insan kaynakları yönetimi, stratejik
yönetim, tedarik zinciri yönetimi, sinerjik yönetim, bilgi yönetimi gibi yönetim anlayışlarını
benimsemeleri ve bu yönde organizasyonda yapı, sistem ve süreçleri yeniden yapılandırmaları
gerekmektedir. İşletmede bu uygulamaların nihai amacı kalite, verimlilik, etkinlik, düşük
maliyet, müşteri memnuniyeti, yenilik ve yaratıcılık gibi rekabet gücünü belirleyen işletme içi
etkenlerde iyileştirme sağlanmasıdır.
264
Türkiye tekstil ve konfeksiyon sektöründe rakiplerine oranla daha fazla bilgi birikimine
ve alıcının isteğini yerine getirebilme gücüne sahiptir. Ancak yakın bir gelecekte yoğunlaşması
beklenen rekabet ortamına uyum sağlayabilmek için daha hızlı ve etkin lojistik hizmet
sunabilen, tedarikçileriyle teknoloji tabanlı altyapıya sahip, üretimde yönetim ve mühendislik
teknolojilerini işletmeye entegre edebilmiş, tasarım yapabilen moda oluşturan ve bunu ucuza
üreterek pazarlayabilen, marka olma noktasında çalışan bir ülke konumuna gelmesi
gerekmektedir. Tekstil ve konfeksiyon sektörünün yüksek pazar payı, pazarlık gücü, marka
bilinirliği, sürekli eğitim, müşterilere sunulan hizmetlerde farklılık, güçlü teknolojik altyapı ve
işgücü, yaygın mağaza zinciri gibi pek çok güçlü yanı bulunmaktadır. Bunların yanı sıra
gelişen teknolojik imkânlar, ürün çeşitliliğindeki artış, gibi fırsatları da söz konusudur. Bu
bağlamda sektörün istenilen hedeflere ulaşabilmesi ve sürekli hale getirilebilmesinin temel
yolu;
 Lojistik fiziki alt yapısı kurulmalıdır. Yeni yapılan her türlü altyapı sistemi lojistik
bakış açısıyla planlanmalıdır.
 Gümrük geçişleri kolaylaştırılmalıdır. Gümrük işlemleri karmaşık halden kurtarılıp
daha sade hale getirilmelidir.
 İşlemler
basitleştirilmelidir.
Taşımacılık
mevzuatına
yönelik
düzenlemeler
yapılmalıdır.
 Lojistik işletmeleri hem ulusal hem uluslararası düzeyde verimliliklerini arttırmak
için yönetim bilişim sistemlerine daha fazla önem vermelidir. Lojistik altyapısının sağlamlığı
için bilgi teknolojileri ve yazılımlarından faydalanılmalıdır.
 İnternet altyapısı sürekli geliştirilmelidir. Sevkiyatların takibi sağlanmalıdır
 Daha profesyonel lojistik hizmeti için işletmeler taşıma yönetim sistemleri, araç
takip sistemleri gibi e-lojistik yazılımlarını kullanmalıdır.
 Demiryolu ve denizyolu kullanımı olanakları arttırılmalıdır. Demiryolu-denizyolu
kombine taşımacılığı desteklenmeli ve geliştirilmelidir.
 İşletme için hayati önem taşıyan alanlar ve diğer faaliyetler için de dış kaynak
kullanımı tercih edilmelidir.
 Kent sınırlarında veya uygun yerlerde Lojistik Köyler kurulmalıdır.
 Lojistiğe yönelik derslere üniversitelerde daha fazla önem verilmelidir. Lojistik
alanındaki
akademik
çalışmalar
özel
ve
kamu
sektöründeki
işletmeler
tarafından
desteklenmelidir.
 Lojistik meslek standartları oluşturulmalıdır.
265
 Yerli işletmelerin yabancı sermaye ile ortaklıklar kurmaları ve dünyaya açılmaları
desteklenmelidir. Sektörün taraflarının (devlet, işletme, odalar, birlikler…) işbirliğinden
yararlanılmalıdır.
 Tedarikçilerle geliştirilen sıkı işbirliği üretim ve dağıtım esnekliği sağlayacağından
rekabet üstünlüğünü arttıracağı kabul edilmelidir.
 Tekstil-konfeksiyon
işletmeleri
yaşanan
bu
hızlı
tempoda
faaliyetlerin
koordinasyonu ve takibinin sağlanması, bölümler arası entegrasyonun sağlanması, hataların
azaltılması, verimliliğin artırılması amacıyla tedarik zinciri yönetimine yardımcı olmak
amacıyla malzeme ihtiyaç planlaması ve kurumsal kaynak planlaması yazılımları kullanmaya
başlamalıdırlar.
 Tekstil-konfeksiyon işletmeleri özellikle bilgisayar destekli teknikler kullanarak
tedarikçilerle olan sipariş, bilgi alışverişi, sevkiyat, lojistik, kalite kontrol vb. işlemleri
hızlandırmalı ve bazı durumlarda insan tarafından verilen kararlar otomatik hale getirilerek
işlemler daha rasyonel hale getirilmelidir.
 Merkezi ve optimal bir tedarik sistemi ile üretim girdileri ve hammaddeleri daha
ucuza temin edebilir ve bu avantajı işletmeler kâr marjlarını artırmada kullanabilirler.
 Daha profesyonel bir tedarik zinciri süreci için işletmeler sipariş yönetim sistemleri,
depo yönetim sistemleri gibi e- lojistik yazılımlarını kullanmalıdır.
 İşletmeler Ar-Ge ve yenilikçilik alt yapısı kurdukları taktirde tasarım ve özgün ürün
yapmak ve daha fazla rekabet gücüne sahip olmak ayrıcalığı kazanabilirler.
 Ulusal tedarikçilere karşı var olan güç kullanılarak işletmeye bağımlı hale
getirilmelidir.
 Tedarikçilerle ilişkiler resmi çerçevede gerçekleşmelidir.
 İşletmeler uluslararası tedarik zinciri yaratarak, hammadde ve bazı katma değeri
düşük süreçleri, ölçek ekonomilerinin güçlü olduğu ülkelerden tedarik edebilmelidir. (Örneğin
ipliği Pakistan'da ürettirip, Afganistan'da dokutmalı, Türkiye’de dikmeli)
 Kısa terminlerle çalışan müşterilere yönelip, hizmette farklılık ile belirli bir oranda
rekabet avantajı sağlanmalıdır.
 İnternet tabanlı tedarik zinciri kullanımı sağlanmalıdır. E- tedarik imkanlarından
daha fazla yararlanılmalıdır. Tedarik zinciri stratejilerinin uygulanma süreleri dikkate
alınmalıdır. Tedarik zinciri yönetimine yardımcı olmak amacıyla kullanılan bilgi teknolojileri
ve yazılımlarının kullanım düzeyi artmalıdır.
 İşletmede tedarikçilerle iletişimi sağlayan bir birim ya da görevli bulunmalıdır.
266
 Tedarikçilerle işbirliği sağlanan alanlar çoğaltılmalıdır. (tasarım, planlama, bakım,
tahmin …)
 TZY uygulamalarının yürütülmesi için işletmelerde bilgili ve yetenekli işgücüne
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu uygulamalarda ihtiyaç duyulan sistem ve teknolojinin çalışır hale
getirilmesini sağlayacak işletme çalışanlarının eğitim seviyesinin yükseltilmesi sağlanmalıdır.
 Tedarik zinciri yönetiminin, işlerin iyileştirilmesi için bir araç, rekabet ortamında
büyümek için bir yol haritası olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
 İşletmeler arasında (tedarikçi, müşteri ) bilgi paylaşımı oldukça azdır. En iyi tedarik
zinciri uygulamaları göstermektedir ki tedarik zinciri ağında yer alan üyeler arasında bilginin
eş zamanlı olarak paylaşılması gerekmektedir. Ancak KOBİ’ler rekabet baskısı, rakiplerinden
gelebilecek riskler nedeniyle sınırsız bilgi paylaşımı konusunda çekimser kalmaktadır.
 Tekstil sektörünün gelişmesinde özellikle pamuk üretiminin yurt içinde yapılıyor
olması avantajdır. Ancak üretilen pamuğun daha kaliteli ve verimli olması teşvik edilmelidir.
Bunun yanında ekolojik pamuk üretimi desteklenmelidir. Özellikle pamuklu sektörde
modernizasyon yatırımları teşvik edilmelidir.
 Boya ve benzer maddelerin yurt dışından alımının azaltılması için Ar-Ge
faaliyetleri desteklenmelidir. Boya ve baskıda kaliteyi arttıran, maliyeti azaltan üretim şekilleri
teşvik edilmelidir.

Rekabet gücü açısından, özellikle işgücü niteliğinin yükseltilmesi gerekmektedir.
Konfeksiyon sektöründe tasarım ön plana çıktığı için, çalışanların CAD/CAM ağırlıklı üretim
yapabilen, tasarım geliştirebilen, yaratıcı kişiler olması gerekir. Gelişmiş ülkelerle rekabet
edebilmek için yüksek katma değer yaratan ürünler üreten, bilgi teknolojilerini izleyen, bu
teknolojilerin yarattığı olanakları sektöre aktarabilen nitelikli elemanlara ihtiyaç vardır.
 Fizibilite etüdüne dayanan, yatırımlar desteklenmelidir.
 Türkiye’de KOBİ özelliğine sahip makine imalatçısı işletmeler mevcuttur. Bu
işletmelerin fiyatları rekabet edebilme özelliğine sahip iken kalite konusunda sorunları vardır.
Bu işletmelerin rekabet edebilirliğini arttırabilmek amacıyla Ar-Ge departmanına sahip
KOBİ’lerin desteklenmesi gereklidir. Sektörün modernizasyon ve yenileme yatırımları için
uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlanmalıdır.
 KOBİ desteklerinden rasyonel bir biçimde yararlanarak katma değeri yüksek
ürünler üretilmelidir. KOBİ'ler mühendislik hizmetini bünyelerine daha fazla sindirip en az bir
mühendis istihdam edebilirler ve kalifiye işgücü kullanıp verimliliklerini artırabilirler.
 Maliyet ve fiyat düşürme yönlü rekabetin yanısıra, farklılığa dayalı rekabete
odaklanılmalı, ucuz, sıradan ve kitlesel olarak üretilen tekstil ve konfeksiyon ürünleri yerine,
267
İtalya ve Fransa örneğinde olduğu gibi katma değeri yüksek moda, marka ve kişisel isteklerin
ön planda olduğu tekstil ve konfeksiyon ürünlerine odaklanarak üründe farklılık ile rekabet
avantajları sağlanmalıdır.
 Sektörde çalışan işgücünün, kalitesini arttırmak amacıyla verilecek eğitim ayrıca
önemlidir. Üniversite ve meslek liselerinde sektörün ihtiyacı olan niteliklere sahip yaratıcı ve
yeni teknolojileri uygulayabilen nitelikte işgücü yetiştirilmelidir.
 Katma değeri yüksek tekstil ve konfeksiyon ürünleri geliştirmeye çalışmalı ve bu
yönde Ür-Ge çalışmalarına önem verilmelidir, sürekli yeni model ve çok çeşitli ürünler
sunulmalı, yanmayan, terletmeyen teknik tekstil ve konfeksiyon ürünlerine daha fazla
yönelmeli ve bu şekilde rakip işletmelere göre önemli farklılıklar yaratmaya çalışılmalıdır.
 Türkiye’nin düşük fiyat nedeniyle satış üstünlüğüne sahip olduğu sıradan ürünlerin
rekabet gücü önümüzdeki dönemde ortadan kalkacaktır. Bu nedenle katma değeri yüksek,
kaliteli, özgün tasarıma sahip tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin üretimi yanında yeni ürünlere
yönelik yatırımlar desteklenmelidir. Özellikle AB ülkelerince son yıllarda üzerinde ağırlıkla
durulan teknik tekstil konusunda da Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
 Türkiye ürün farklılaştırması yanında pazar çeşitlendirmesine de yönelmek
zorundadır. Bu amaçla yeni pazarlara yönelim teşvik edilmelidir.
 Kaliteyi arttırıcı, tasarruf sağlayıcı ve çevreyi koruyucu yatırımlar yapılması
gerekmektedir.
 Enerji maliyeti özellikle de elektrik enerjisi Türkiye’de pek çok gelişmiş ülkeye
oranla daha yüksektir. Enerji ve girdi maliyetlerinin daha uygun fiyata indirilmesi, kaliteli ve
ucuz enerji sağlanabilmesi için gerekli yatırımlar desteklenmelidir. Bu noktada üretimin
rekabet düzeyi etkilenecektir.
 Konfeksiyon sektöründe yerli tekstil ürünlerinin kullanması teşvik edilmelidir.
 Tekstil ve konfeksiyon sanayi tamamen müşteri odaklı bir sektördür. Tekstil ve
konfeksiyon sanayi için yapılması gereken talebe uygun üretimin gerçekleştirilebilmesidir.
Bunun yanında rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için işletmelerin talebi olan ürünü, doğru
zamanda (ürünün tüketiciye ulaşma hızı), doğru biçimde (yeni ürün tasarımı ve çeşitliliği ile),
müşteri memnuniyetine uygun kalitede, çevreye zarar vermeden, doğru miktarda ve en az
maliyetle üretmeleri gereklidir.
 Ücret açısından rekabet olanakları incelendiğinde, Türkiye’deki işçilik ücretlerin,
Güneydoğu Asya’daki tekstil üreticisi ülkelerin üzerinde Batı Avrupa ülkeleri, Japonya ve
ABD’deki ücretlerin ise altında olduğu görülür. Bu nedenle Türkiye’nin, işgücü ücretleri
konusunda öncelikle Çin başta olmak üzere Asya ülkeleri ile rekabet olanağı düşüktür. Ancak
268
Türkiye’de işgücü konusunda karşılaşılan sorunlardan belki de en önemlisi, işgücü
verimliliğinin düşük olmasıdır. Verimliliğin arttırılması için sadece modern teknoloji ile üretim
yapan makineler kullanılması yeterli değildir. Üretim artışında motivasyon sağlayan
çalışmaların da yürütülmesi gerekmektedir. Bu amaçla, hizmet içi eğitimler düzenlemek,
performansa dayalı ücret politikası uygulamak, yeni yönetim ve organizasyon teorilerini takip
etmek ve toplam kalite yönetimi yaklaşımını işletmelerde yerleştirmek önem taşımaktadır.
 Yurt içindeki ortaklıklarla bilgi ve teknoloji aktarımı sağlanmalıdır. Yeni ürünler ve
yeni pazarlar geliştirmek amacıyla dış pazarlardaki gelişmeler yakından izlenmelidir. Marka ve
koleksiyon oluşturulması için çalışılmalı, ürün çeşitlendirilmesi ve esnek üretim, ön planda
tutulmalıdır.
 Perakendeci
ve
toptancılar
arasındaki
bağ
güçlendirilmelidir.
Rakiplerin
uyguladıkları teknolojiler ve geliştirdikleri ürünler takip edilerek rekabet gücünün devam
etmesi sağlanmalıdır. Kalite ve standartlar yönünden uluslararası uygulamalar izlenmeli ve
rekabet gücünün korunması sağlanmalıdır.
 WRAP (Worldwide Responsible Apparel Production) (Dünya Çapında Sorumlu
Hazır Giyim Üretimi), baştan sona dünyada insancıl ve ahlaki üretimi gerçekleştirmeye, yasaya
uygun belgeye kendini adamış ve kendine kâr amacı gütmeyen bağımsız bir örgüttür. İşletme
olarak bu örgütün amaçları çerçevesinde bir anlayış benimsenmelidir.
 Ölçek ekonomilerini en iyi şekilde kullanarak, işletmelerin ve çalışanların
verimliliklerini daha fazla arttırarak Çin’e göre maliyet dezavantajını düşürmeye çalışılmalıdır.
İyi bir maliyet sistemi kurarak maliyetlerin daha iyi yönetilmesi sağlanmalıdır.
 İşletmenin büyüklüğü, finansal gücü vb. özelliklere göre alıcılar veya rakipler ile
çok iyi stratejik işbirlikleri (tedarikte, üretimde, pazarlamada, lojistikte vb. alanlarda)
kurulmaya çalışılmalıdır.
 Pazarlama konusunda işletmeler problem yaşamaktadır (Tablo 90). Pazarlama ve
dağıtım kanalları noktasında işletmeler perakende zincirleri ile işbirliği, toptancı ilişkilerinin
güçlendirilmesi, toptancı çeşitliliğinin sağlanması gibi yolları tercih etmelidir.
 Teknoloji
ve
yeniliklerin
geliştirilmesi
sağlanmalıdır.
Altyapı,
devlet
düzenlemelerinden arındırılıp rekabete açılmalıdır.
 İşletme yönetimleri iyileştirilmelidir. Bu çerçevede yeni yönetim tekniklerinin
(toplam kalite yönetimi, stratejik yönetim, değişim yönetimi vs.) uygulanması yolunda adımlar
atılmalıdır.
 Gerek ulusal gerekse uluslararası rekabeti etkileyen tekstil ve konfeksiyon
sektörünün mevcut yapısından kaynaklanan olumsuzluklar; kısa sezonlar (yılda beşe varan
269
sezon sayısı), uzun tedarik süresi (tasarımdan satışa kadar geçen süre 6-19 ay), siparişlerin
sezon başlamadan çok önce açılma gerekliliği, sınırlı sezon içi yeniden sipariş imkanları için
çözüm önerileri sunulmalıdır.
 Küreselleşen dünya ekonomisinde daha güçlü bir konumda olabilmek için “rekabet
gücü”nü arttıracak politikalara önem vermeli ve bu konuyu ekonomi politikasının temel
hedeflerinden birisi olarak görmelidir.
Sonuç olarak işletmeler arasındaki mevcut rekabet şartlarını etkileyen çok sayıda faktör
bulunmaktadır. Sektörde rekabet üstünlüğü sağlamak, kaliteli ürün, ileri teknoloji kullanımı, iyi
eğitilmiş işgücü, Ar-Ge çalışmalarına destek, üretim esnekliği, özgün ürün tasarımı, hızlı
tedarik ve servis hizmeti, zamanında işlem, lojistikte yetkinlik, teslim sürelerinin kısalığı,
sevkiyatların takibi, hız, esneklik, bilgi teknolojilerinin kullanımı, stratejik ortaklıklar
gerçekleştirmek ve üretimde, tedarikte ve lojistik faaliyetlerinde ileri teknoloji kullanmaya
bağlıdır. Bu değişkenlerin tek başına rekabetçilik için yeterli olmadığı, ancak bir arada
değerlendirilmeleri sonucu işletmelerin rekabet durumları hakkında ipucu verebileceği
bilinmektedir. Özellikle tekstil ve konfeksiyon sektöründe mevcut işletmeler arasındaki
rekabet, sektörde atıl kapasitenin ve arz fazlalığının bulunması, tekstil ve konfeksiyon
sektörüne yeni ülkelerin ve işletmelerin girmesinin kolay olması ve alıcı işletmelerin ve dağıtım
kanalına sahip olan işletmelerin çok güçlü olması günümüzde ve gelecekte tekstil ve
konfeksiyon sektöründeki rekabeti daha da arttıracaktır. Tekstil ve konfeksiyon işletmeleri bu
faktörlere göre rekabet şartlarını analiz ederek rekabet stratejilerini belirlemelidir.
270
KAYNAKÇA
Acar, A. Z. (2010). Depolama ve depo yönetimi. (1. Basım), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s.
15-24.
Acar, D. (2005). Küresel rekabette maliyet yönetimi ve yaklaşımları: tekstil sektörü ile ilgili bir
araştırma. (1. Baskı), Ankara: Asil Yayın Dağıtım, s.15-40.
Acharya, R. and Daly, M. (2004). Selected ıssues concerning the multilateral trading system.
World Trade Organization, Discussion Paper, No 7. Geneva, Switzerland. www.unctad.org
Erişim Tarihi. 21.10.2012
Adıgüzel, M. (2011). Uluslararası rekabet gücü belirleyici faktörler ve ölçülmesi, Türkiye
bağlamında bir değerlendirme. (1. Basım). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, s.1-131.
Alkan, M. ve Erdal, M. (2007). Lojistik ve dış ticaret sözlüğü. İstanbul: Zebra Matbaacılık,
UTİKAD. s.176.
Akdemir, A. (2003). Temel işletmecilik bilgiler. Kocaeli: Yayıncı Yayınları, s.100.
Akgemci, T. (2001). KOBİ’lerin temel sorunları ve sağlanan destekler. Ankara: KOSGEB.
s.28.
Aksoy, Ö. (2009). Tedarik Zinciri/Lojistik Yönetiminde Bilişim Teknolojileri Kullanımının
Organizasyonel Performansa Etkisi. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Aksu, M. (2002). İşletmelerin global çevre faktörlerine uyum sağlama sürecinde lojistik
yönetim. Pazarlama Dünyası Dergisi, yıl:16 sayı:2002/02, Mart-Nisan, s.7.
Aktan, C. (2004). Türkiye'de üretim ve istihdama yönelik ulusal rekabet gücü politikası.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, http://www.tisk.org.tr/isveren, Erişim Tarihi:
22.12.2011. s.6.
Aktan, C. C. ve Vural, İ. Y. (2004). Rekabet dizisi: 2 Rekabet gücü ve rekabet stratejileri.
Ankara: Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonları Yayını, Yayın No:254, s.9-23.
Altunışık, R., Coşkun, R., Bayraktaroğlu, S., ve Yıldırım, E. (2007). Sosyal bilimlerde
araştırma yöntemleri: SPSS uygulamalı. (5. Baskı). Adapazarı: Sakarya Yayıncılık.
Amatori, F. and Jones, G. (2007). Dünya işletme tarihi. (Çev. Abdullah Ersoy). Ankara: Dost
Kitabevi Yayınları. s.53-80.
Anderson, D. L. and Lee, H. L. (2002). The ınternet-enabled supply chain: from first click to
the last mile, achieving supply chain excellence through technology. September, San Francisco
(CA): Montgomery Research. pp.2 http://anderson-d.ASCET.com Erişim Tarihi:21.10.2012
Angeles, R., Corritore, C. L., Choton, B.S. and Nath, R. (2001). Success factors for domestic
and ınternational electronic data ınterchange (edı) implementation for us firms. International
Journal of Information Management, Volume: 21 Issue: 5 pp. 329-347 (19 pages)
271
Anonim, (2011). BM’den sektör KOBİ’lerine destek. Hedef, İTKİB Aylık Dergi, 15 Nisan-15
Mayıs, s.82.
Anonim, (2010). Tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri sektörleri. Sanayi Genel Müdürlüğü,
Mart, s.4-5.
Autry, C. W., Daugherty, P. J., Richey, R. G. (2001). The challenge of reverse logistics in
catalod retailing. International Journal of Physical Distribution and Logistics Management,
Vol: 31, No: 1, pp.26-37.
Aras, G. (2006). Avrupa Birliği ve dünya pazarlarına uyum açısından Türk tekstil ve
konfeksiyon sektörünün rekabet yeteneği: finansal yaklaşım. İstanbul: İstanbul Tekstil ve
Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Yayını, s.119-126-153.
Arat, M. (2006). Yönetimin geleceği. İstanbul: Varlık Yayınları, s.69.
Arda, M. (2009). Türkiye için bir rekabet endeksi. EDAM ve Deloitte Ortak Yayını, Şubat. s.3
Arntzen, B. C., Brown, G. G. Harrison, T. P. Trafton, L. (1995). Global supply chain
management at digital equipment corporation. Interfaces, USA. pp.69-93
Arslan, K. (2008). Küresel rekabet baskısı altında tekstil ve hazır giyim sektörünün dönüşüm
stratejileri ve yeni yol haritası. İstanbul: MÜSİAD Araştırma Raporları;57, s.102.
Assael, H. (1993). Marketing principles and strategy. (Second Edition). Dryden Press.
Atik, H. (2005). Yenilik ve ulusal rekabet gücü. (1. Baskı). Ankara: Detay Yayıncılık.
Ay, S. ve Erel, A. (2012). Yük taşımacılığında tür tercihi ve karar değişkenleri.
http://www.ekutuphane. imo.org.tr. Erişim Tarihi: 21.10.2012.
Ayber, M. (2003). Marka içi ve markalararası rekabetin dengelenmesi gereken hallerde
rekabet otoritelerinin yaklaşımları. Ankara: Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri Serisi.
Cilt/Yayın No: 128
Aydın, S. Z. (2007). Tedarik zinciri yönetiminde stratejik ittifak olarak üçüncü parti lojistik. (1.
Basım). Isparta: Fakülte Kitabevi, s.64-172.
Babacan, M. (2003). Lojistik sektörünün ülkemizdeki gelişimi ve rekabet vizyonu. Ege
Üniversitesi Ege Akademik Bakış Dergisi, Sayı: 1, Cilt: 3, s.8-15. http://www.eab.ege.edu.tr
Ballou, R. H. (1999). Bussiness logistic management. (4th ed.). New Jersey: Prentice- Hall
International, pp.11-486.
Ballou, R.H. (2007). The evaluation and future of logistics and supply chain management.
European Business Review, Vol.19, No. 4, pp.332-348
Barutçu, S. (2007). İnternet tabanlı tedarik zinciri yönetimi (Denizli tekstil işletmelerinin
internet tabanlı tedarik zinciri yönetiminden yararlanma durumuna yönelik bir araştırma).
272
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 1, s.133-150,
www.sosyalbil.selcuk.edu.tr, Erişim Tarihi: 05.12.2011.
Barutçugil, İ. (2004). Stratejik insan kaynakları yönetimi. (1. Basım). İstanbul: Kariyer
Yayıncılık.
Bayraktar, T. (2011). Tekstil sektörü ihracat performans değerlendirmesi 2011 Ocak- Mart.
İTKİB Genel Sekreterliği, Nisan, s.4-43.
Bengisson, M. (1998). Climates of competition, Florance. KY, USA: Gordon & Breach
Publising Group, pp.25
Beritan, G. (2006). İhracatın gelişmesinde lojistiğin önemi ve tekstil sektörüne uygulanması.
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, s.97.
Beşli, S. (2004). Pratik bilgiler: Lojistik. Ankara: İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi.
Bhatnagar, R., Sohal, A.S., Mıllen, R. (1999). Third party logistics services: A Singapore
perspective. International Journal of Physical Distribution and Logistics Management, Vol. 29,
No: 9. pp.569-587.
Bilginer, N., Kayabaşı, A. (2007). İşletmelerin lojistik faaliyetlerinin rekabetçi perspektifte
değerlendirilmesi: üretim işletmeleri üzerine bir uygulama. Ege Academic Review, Vol. 7,
İssue 2, pp.629-644.
Bilgisu, İ.B. (2007). Sanayi işletmelerinde lojistik faaliyetlerin yönetimi ve lojistik stratejiler:
sarar hazır giyim şirketinde bir uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi
Sosyal Bilimleri Enstitüsü. Kütahya.
Birdoğan, B. (2004). Lojistik yönetimi ve lojistik sektör analizi. Trabzon: Lega Kitabevi, s.22.
Brown, W.S., Gummesson, E., Edvardsson, B., Gustavsson, B. (1991). Service Quality;
Multidisciplinary and Multinational Perspectives, Lexington Books, Toronto, s. 334 aktaran,
Çancı, M. ve Erdal, M. (2009). Lojistik yönetimi. (3. Baskı) İstanbul: UTİKAD Yayını. Freight
Forwarder El Kitabı.
Büyük, B. (2006). Konfeksiyonda rekabet edebilirlik. http://hbssolutions.net/Tr/content
Erişim Tarihi: 26.12.2011. s.1.
Cavlak, B.E. (2009). Tedarik zinciri yönetiminde üretim/dağıtım planlama karar sürecinde
tasarım ve optimizasyon. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
Konya.
Canıtez, M. (2009). Uluslararası pazarlamada lojistik ve uygulamalar. Ankara: Gazi Kitabevi,
Mart, s.35.
Chapman, L. D., Lathon, R., Petersen, M., Laboratories, N. S. (2000). DAMA Model For
Collaboration. October, www.techexchange.com/library/DAMA. Erişim Tarihi: 05.12.2011.
pp.11.
273
Chase, R.B., Aquilano, N.J. (1995). Production and operations management: Manufacturing
and services. (7. Edition). USA: Irwin.
Chopra S. and Meindl, P. (2004). Supply chain managemen strategy, planning and operation.
(Second Edition). Prentice Hall.
Chopra, S. and Meindl, P. (2001). Supply chain management: Strategy, planning, and
operation. New Jersey: Prentice Hall.
CLM, (2010). Lojistik Yönetimi Konseyi. (Council of Logistics Management-CLM),
http://www.clm1.org Erişim Tarihi: 14.12.2010
Corporation, C. (2005). Impact of transport and logistics on Bulgaria' s textile and apparel
competitiveness. (USAID) By The United States Agency for International Development, No:
PCE-I-07-97-00014, May, pp.4.
Cooper, M., Lambert, D.M. and Pagh, J.D. (1997). Supply chain management: More than a
new name for logistics. The Internatinal Journal of Logistics Management, Vol. 8, No:1, pp.114.
Croom, S.R. (2000). The impact of web-based procurement on the management of operating
resources supply. The Journal of Supply Chain Management, A global review of purchasing
and supply copyright, Winter, pp.4-13.
CSCMP. (2009). Freight forwarder ve lojistik. http://www.cscmp.org, aktaran, Çancı, M. ve
Erdal, M. Lojistik yönetimi, (3. Baskı). İstanbul: Mataş Matbaacılık, s.37.
Çancı, M. ve Erdal, M. (2009). Lojistik yönetimi; Freight forwarder el kitabı I. UTİKAD,
İstanbul: Mataş Matbaacılık, s.5-98.
Çancı, M. ve Erdal, M. (2009). Uluslararası taşımacılık yönetimi. UTİKAD, İstanbul: Mataş
Matbaacılık, s.103-319.
Çekerol, G.S. ve Kurnaz, N. (2011). Küresel kriz ekseninde lojistik sektörü ve rekabet analizi.
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 25 / 2011, s.47-59.
Çelenk, H. (2008). Esnek çalışmanın işgücü maliyetlerine ve rekabet gücüne etkisi ve tekstil
sektöründe uygulaması. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Çelikçapa, F.O. (2007). Üretim yönetimi ve teknikleri. (4. Baskı). Bursa: Alfa Aktüel Yayınları,
s.1-206.
Çetin, M., Taslak, S., Karakaya, A. (2000). Gümrük Birliği sürecinde rekabet stratejilerinin
değerlendirilmesi. Verimlilik Dergisi, 2000/1. s.51-66.
Dalgakıran, A. (2013). Tekstil makineleri yön değiştiriyor. HEDEF Dergisi. s.90.
Davila, A., Gupta, M., Palmer, R. (2002). Moving procurement systems to the ınternet: the
adoption and use of e-procurement technology models. Research paper no:1742, June,
Standford University. pp.11-24.
274
Davis, M. M., Aquilano, N. J. ve Chase, R. B. (1999). Fundamentals of operations
management. Supply Chain Management (3. Edition), Boston: Irwin McGraw Hill. pp. 380395.
Demir, N. ve Atalay, N. (2000). Şekerleme ve çikolata sanayinde rekabet gücü ve pazarlama.
Ankara: Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, No: 647. s.14.
Demir, V. (2008). Lojistik yönetim sisteminde maliyet hesaplaması. (2. Baskı). Ankara: Nobel
Yayın Dağıtım, s.37
Demirdöğen, O. ve Küçük, O. (2009). Üretim yönetimi. Ankara: Detay Yayıncılık, Yayın
no:251, s.79.
Demirkollu, S. (2001). Küçük ve orta ölçekli işletmeler için lojistik, İGEME Dış Ticaret
Bülteni Eki Ar-Ge İnfo, Şubat, s.1-3.
Demirtaş, M. (2008). Tedarik zinciri yönetiminde, tahminleme ve planlama işbirliğinin rekabet
gücüne etkisi ve tekstil sektöründe bir uygulama. Doktora Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar.
Dilber, İ. (2004). Tekstil ve konfeksiyon sanayinin rekabet gücü. Yönetim ve ekonomi. Cilt:11
say:2. s.85-97.
Diken, A., Aslan, Ş., Öge, S. (2006). Stratejik yönetim kamu ve özel sektör örgütleri tarafından
nasıl algılanmakta ve uygulanmaktadır? 14. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi
Bildiriler Kitabı, Atatürk Üniversitesi, 25-27 Mayıs, Erzurum.
Doğan, M. (2002). İşletme ekonomisi ve yönetimi. (Genişletilmiş 2. Baskı). İzmir: Anadolu
Matbaacılık, s. 110.
Doğan, Ö. İ., Marangoz, M., Topoyan, M. (2003). İşletmelerin iç ve dış pazarlarda rekabet
gücünü etkileyen faktörler ve bir uygulama. DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:5,
Sayı:2, s.116. www.sbe.edu.tr/dergi Erişim Tarihi: 09.11.2012
Dornier, P.P., Ernst, R., Fender, M., Kouvelis, P. (1998). Global operations and logistics. New
York: John Wiley&Sons Inc., p.53.
Dostsever, B. (2007). Küresel lojistik ve Türk firmalarının rekabetçi yapılarına etkilerinin
araştırılması. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir,
s.65.
Dönmez, F. (2005). Konfeksiyon işletmelerinin kesimhanelerinde verime dayalı ücret sistemi
uygulamaları üzerine bir çalışma. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, İzmir.
DPT. (2006). Yönetim Bilgi Merkezi. İthalat-İhracat Bilgi Sistemi
DPT. (2001). Tekstil ve giyim sanayi. Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı. Yayın No: DPT: 2549-ÖİK:565. s.1.
275
DPT. (2006). Temel Ekonomik Göstergeler. Ocak, s.161.
DPT. (2007). Dokuzuncu kalkınma planı (2007-2013), Tekstil, deri ve giyim sanayi. Özel
İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: DPT Yayın No: DPT: 2715 – ÖİK: 668, s.30-216.
DTGM. (2012). İller bazında denizyolu taşıma istatistikleri. Ankara: Deniz Ticareti Genel
Müdürlüğü Yayınları, Yayın No: DTGM/03, Ekim, s.7-10. www.denizticareti.gov.tr Erişim
Tarihi. 07.11.2012
Elagöz İ. (2006). Tedarik zinciri yönetimi yaklaşımının maliyet hesaplama çalışmalarına etkisi.
Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Eraslan, İ. H., Bakan, İ., Kuyucu, A.D. (2008). Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün
uluslararası rekabetçilik düzeyinin analizi. İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Dergisi Yıl: 7, Sayı: 13 Bahar, s.265-300.
Erdal, M. (2011), Lojistik ve tedarik zinciri yönetimi, UTİKAD Eğitimleri, Uluslararası
Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği.www.utikad.org.tr s.1-31
Erdal, M., Görçün, Ö.F.,Saygılı, M.S.(2010). Depo yönetimi. İstanbul:Zebra Matbaacılık, s.250.
Erdal, M. Üretici ve Lojistik İşletme İlişkileri.
http://www.meslekiyeterlilik.com/lojistik/4.uretici Erişim Tarihi: 21.11.2012
Erdal, M., Güvenler, A., Sandalcı, K. (2009). Uluslararası demiryolu eşya taşımacılığı.
İstanbul: UTİKAD Yayını. s.15-67.
Erdal, M. ve Saygılı, M.S. (2007). Lojistik işletmelerinde yönetim-organizasyon ve filo
yönetimi. İstanbul: UTİKAD Yayını. s.1-121.
Erdem, H. (1998). Küçük ve orta ölçekli işletmelerin tedarik ve üretim sorunları ve Gebze
civarındaki otomotiv yan sanayinde bir uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsü, Gebze.
Eren, E., (2002). Stratejik yönetim ve işletme politikası. (6. Baskı). İstanbul: Beta Basım, Eylül,
s.254.
Ersoy,
M.
Ş.
(2003).
Lojistiğin
önemi
ve
Türkiye,
http://www.ekol.com/zirve/2003/11.html Erişim Tarihi: 28.03.2011 (Önemi)
Kasım.
Ersoy, A. (2008). Üretim işlemler yönetimi I. Ankara: İmaj Yayınevi, s.19-23.
Evans, J.R. (1997). Production/Operations management quality, performance and value. (5.
Edition). USA: West Publishing Company.
Flynn, J. (2000). Changes in Customs & international logistics, Logistics Beyond. Thai
Customs Workshop, http//www.us-asean.org/ctc/thai_customs_workshop/ford.ppt, Erişim
tarihi 5.10.2002, Bangkok December 2001 Slide 5/29 aktaran, Çancı, M. ve Erdal, M. (2009).
Lojistik yönetimi. (3. Baskı) İstanbul: UTİKAD Yayını. Freight Forwarder El Kitabı.
276
Fox, M. S., Chionglo, J. F., Barbuceanu, M. (1993). The ıntegrated supply chain management
system. Department of Industrial Engineering, University of Toronto.
Fung, V. K., Fung, W. K., Wınd, Y. J. (2009). Düz dünyada rekabet sınırsız bir dünyanın
işletmelerini kurmak yeni firma teorisine bir katkı. (Çev. Ümit Şensoy). İstanbul: Optimist
Yayım Dağıtım. s.73-110.
Gamble, R. (1999). Electronic commerce: The way of the future is still in flux. Business Credit
October, pp.24-27.
Gammelgaard, B. (2004). Schools in logistics research? A methodological framework for
analysis of discipline. International Journal of Physical Distribution & Logistics Management,
Vol: 34, No; 6, pp.479-480.
Ganeshan, R., Harrison, T. P. (1995). An ıntroduction to supply chain management,
Department of Management Science and Information Systems, Penn State University, USA.
www.lcm.csa.iisc.ernet.in/scm/supply.chain Erişim Tarihi: 22.11.2012
Gerenli, S. (2000). Logistics and supply chain management strategies for reducing costs and
ımproving overall chain performance. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, s.8-9.
Gülenç, İ., Karagöz, F. B. (2008). E-lojistik ve Türkiye’de E-lojistik uygulamaları. Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:15, Sayı:1, s.78-79.
Gülerman, A. (2004). Türk tekstili için Çin bir tehlike midir? Tekstil İşveren Dergisi, 3, Sayı
299 Kasım.
Güleş, H.K., Arıcıoğlu, M. A. (2005). İşletmelerin rekabeti algılamaları ile üretim teknolojileri
kullanımı ilişkisi: yeni nesil üretim teknolojileri kullanımının rekabet üstünlüğü ve işletme
performansına etkisi üzerine otomotiv sektöründe bir alan araştırması. Öneri, Cilt:6, S.23,
Ocak, s.55.
Gümüş, Y. (2007). Üretim işletmelerinde lojistik maliyetlerinin faaliyet tabanlı maliyetleme
yöntemine göre hesaplanması ve bir uygulama. Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İzmir, s.98-151.
Gümüş, Y. (2007). Lojistik faaliyetlerin rekabet stratejileri ve işletme karı ile olan ilişkisi.
………….
Gürdal, S. (2006). Türkiye lojistik sektörü altyapı analizi. İstanbul: İstanbul Ticaret Odası
Yayınevi, Yayın No:2006 -14, İstanbul, s.10-112.
Gürsoy, A. T. (2010). Giyim kültürü ve moda. İstanbul: Ömür Matbaacılık, 2. Cilt, Mesleki
Bilgiler. s.492.
Güzelcik, E. (1999). Küreselleşme ve işletmelerde değişen kurum imajı. (1. Baskı). İstanbul:
Sistem Yayıncılık.
277
Kafalı, M. A., Dündar, S. O., Eşiyok, B. A., Karaca, M. E. (2006). İmalat sanayi ürünlerinin
dış ticaretteki rekabet gücüne göre değerlendirilmesi (1995-2004 Dönemi). Türkiye Kalkınma
Bankası A.Ş., Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Müdürlüğü, Ağustos, Ankara. s.15.
Kağnıcıoğlu, C.H. (2007). Tedarik zinciri yönetiminde tedarikçi seçimi. Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Yayınları, No:1723, E.S.Y.Y. No:1. s.15-20.
Kalaycı, Ş. (2010). SPSS uygulamalı çok değişkenli istatistik teknikleri. (5. Baskı). Ankara: Asil
Yayın Dağıtım. s.412.
Kanat, S. (2007). Hazır giyim sektöründe outsourcing (dış kaynak kullanımı) uygulamaları ve
işletme performansına etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,
İzmir.
Kaptanoğlu, C. (2002). Avrupa Birliği ve denizcilik sektörü. Deniz Ticaret Odası Dergisi,
Haziran, s.11.
Karabay, G. (2006). Tekstil sektöründe tedarik zinciri uygulamalarının mevcut durumunun
belirlenmesi ve çözüm önerileri. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, İzmir, s.4-74.
Karagöz, B. (2012). E-lojistik uygulamaları. Bursa: Ekin Basım Yayın Dağıtım, s. 123.
Karakadılar, İ. (2005). Key success factors for strategic logistics and supply chain management
rd
to enhance competitiveness. 3 International Logistics and Supply Chain Congress,
Proceedings of Logistics and Supply Chain Management in a Globalizing World, Turkey,
November 23-24/2005, İstanbul.
Kayabaşı, A. (2007). İşletmelerin rekabet gücünün geliştirilmesinde lojistik faaliyetlerin
performansının arttırılması: üretim işletmeleri üzerine bir uygulama. Doktora Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. s.38-46.
Kayabaşı, A. (2010). Rekabet gücü perspektifinde lojistik faaliyetlerde performans geliştirme.
İstanbul: İstanbul Ticaret Odası Yayınları, Yayın No: 2010-40, s.125-128.
Kazan, H. (2011). İşletme içi verimliliği etkileyen faktörlerin insan, makine-ekipman bazında
değerlendirilmesi üzerine bir araştırma. Review of Social, Economic & Business Studies,
Vol.7/8, s.331-347, Erişim Tarihi: 07.09.2011.
Keskin, M. H. (2009). Lojistik tedarik zinciri yönetimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, Y. No:
868. s.39-80.
Keskin, F., ve Dolun, N. L. (2012). Türkiye imalat sanayinin analizi (2005-2010 dönemi, 22
ana sektör itibariyle). Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Müdürlüğü. s.135-190.
Kılıçkaplan, S. (1998). Uluslararası rekabet gücünün ölçülmesinde AKÜ (Açıklanmış
Karşılaştırmalı Üstünlük). indeksine alternatif bir yaklaşım. Ankara: DİE Araştırma
Sempozyumu ’98 Bildirileri, 23-25 Kasım.
278
Koban, E. ve Keser, H.Y., (2010). Dış ticarette lojistik. (3. Baskı). Bursa: Ekin Yayınevi. s.47212.
Kobu, B. (1998). Üretim yönetimi. (10. Baskı). İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,
İstanbul: İşletme İktisadı Enstitüsü Araştırma ve Yardım Vakfı Yayını, Avcıol Basım. s.2-208.
Koumanakos, D.P. (2008). The effect of inventory management on firm performance.
International Journal of Productivity and Performance Management, Vol. 57, No. 5, pp. 355369.
Kotan, Z. (2002). Uluslararası rekabet gücü göstergeleri Türkiye örneği. TCMB, Araştırma
Genel Müdürlüğü, www.tcmb.gov.tr, Erişim Tarihi: 22.12.2011. s.1-11.
Kotha S., Swamıdass P. M. (2000). Strategy, advanced manufacturing technology and
performance: Empirical evidence from U.S. manufacturing firms. Journal Of Operations
Management, 18, pp.257-277.
Kotler, P. and Armstrong, G. (2004). Principles of marketing; International Edition. (Tenth
Edition). USA: Pearson, Prentice Hall, pp.419.
Kurumer, G. (2007). Konfeksiyon üretimi ve teknolojisi. İzmir: Printer Ofset Matbaacılık, s.13.
Kurumer G. ve Lüleci, C. (2006). Hazır giyim işletmelerinde iş istasyonlarında kullanılan
oturma ünitelerinin ve çalışma masalarının ergonomik açıdan incelenmesi. Kardelen Ofset. 12.
Ulusal Ergonomi Kongresi, Ankara. s.165.
Küçük, O. (2011). Stok yönetimi ampirik bir yaklaşım. (2. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık. s.
90.
İBP. (2011). AB’de tekstil ve konfeksiyon ticareti ve üretim trendleri. İhracat Bilgi Platformu,
http://blog.ibp.gov.tr/?p=5213, (Textile Outlook International Dergisinin Mart 2011), s.1.
Erişim Tarihi: 05.12.2011.
İGEME. (2005). Lojistik. İhracatta Pratik Bilgiler Serisi. İstanbul: İGEME
İGEME. (2004). KOBİ’lerin uluslararası rekabet güçlerini artırmada tedarik zinciri
yönetiminin önemi. www. igeme. org.tr. Erişim Tarihi: 05.12.2011.
İGEME. (2010). Üretim lojistiği. www.igeme.org.tr. Erişim Tarihi: 05.12.2011
İGEME. (2012). ABD ticareti.www. igeme. org.tr. Erişim Tarihi: 05.12.2011.
İSO. (2010). Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde sektör rehberleri tekstil ve hazır giyim sanayi.
İstanbul: İstanbul Sanayi Odası Yayınları: 2010/16, Eylül. s.9-10.
İSO, (2012). Tekstil ürünleri imalatı sanayi sektörel göstergeler. İstanbul Sanayi Odası.
İSO, (2012). Giyim eşyası imalatı sanayi. İstanbul: İstanbul Sanayi Odası Yayınları, No:
2012/17
279
İTKİB. (2010). Avrupa Birliği tekstil ve hazır giyim endüstrisi kısa dönemli sanayi istatistikleri.
(EURATEX ve EUROSTAT), İTKİB Genel Sekreterliği AB GB & Anlaşmalar Şubesi, Ocak.
s.1.
Hacırüstemoğlu, R., Şakrak, M. (2002). Maliyet muhasebesinde güncel yaklaşımlar. İstanbul:
Türkmen Kitabevi, Yayın No: 211. s.106.
Hamel, G. And Prahalad, C.K. (1996). Geleceği kazanmak. (Çeviren Zülfü Dicleli). İstanbul:
İnkılap Kitabevi.
Harrison, A. And Hoek, R. (2002). Logistics management and strategy. Financial Times
Prentice Hall, London.
Harrison, M. (1990). Advanced manufacturing technology management. London: Pitman
Publishing,
Hull, B. (2005). The role of elasticity in supply chain performance. İnt. J. Production
Economics 98. pp.311.
Johnson, C. J., Wood, D. F.., Wardlow, D. L., Murphy, P. R. (1998). Contemprorary logistics.
(Seventh Edition). Prentice Hall. New Jersey, pp.108-109.
Joseph W.K.C. (2005). Competitive strategies and manufacturing logistics: an empirical study
of Hong Kong manufacturers, International Journal of Physical Distribution & Logistics
Management, Vol. 35, No: 1 (1), pp.20-43.
Lancioni, A. R., Smith, F.M., Oliva, A.T. (2000), The role of the ınternet in supply chain
management. Industrial Marketing Management, Vol. 29, pp.45-56.
Lambert, D.M., Stock, J.R., Ellram, L.M. (1998). Fundamentals of logistics management. Irwin
McGraw-Hill, Boston.
Liu, C.L. and Lyons, A.C. (2010). An analysis of third-party logistics performance and service
provision. Transportation Research Part E xx, pp.1-24. Journal homepage:
www.elsevier.com/locate/tre.
Long, D. (2012). Uluslararası lojistik, küresel tedarik zinciri yönetimi. (Çeviri-uyarlama
Mehmet Tanyaş, Murat Düzgün). Ankara: Nobel Yayın. Yayın No: 308. s.7.
Malone, T.W. and Rockart, J.F. (1993). How will ınformation technology reshape
organizations? Computers as coordination technology. (Editörler, Bradley, S.P., vd.),
Globalization, Technology and Competition, Harvard Business School Press, Boston. pp.43.
Majidov, N. (2010). 1980 Sonrası Türkiye’de otomotiv ve tekstil sanayinde risk yapısı ve
rekabet gücü. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. s.96-175.
Meade, L., and Sarkıs, J. (1998). Strategıc analysıs of logistics and supply chain management
systems using the analytıcal network process. Transpn Res.-E (Logistics and Transpn Rev.)
Vol. 34, No: 3, pp.201-215.
280
Mentzer, J. (2001). Supply chain management. USA: Sage Publications.
Mersin, D. (2008). Lojistikte dış kaynak kullanımı, yararları ve dikkat edilmesi gerekli
noktalar.
Siemens
Business
Services
Sistem
Hizmetleri
A.Ş.,
http://www.lojistikturkiye.com/menu.asp?menu_id=118&page_id=2 (28.03.2008) aktaran Seki,
2008: 142
Metz, P.J. (1998). Demystifying supply chain management. Supply Chain Management Review,
1, pp.46-55.
Mikkola, J.H. and Larsen, T.G. (2003). Early supplier ınvolvement: Implıcations new product
development outspurcing and supplier-buyer ınterdepence, Global Journal of Systems
Management, Vol:4, No:4, pp.31-41.
Mikkola, J.H. and Larsen, T.G. (2006). Platform management: Implication for new product
development and supply chain management. Europan Business Review 18, pp.3.
Mintzberg, H., Lampel, J., Quin, J. B., Ghoshal, S. (2003). The strategy process, (Fourth
Edition). Pearson Education, London, pp.119.
Narayanan, V. K. (2001). Managing technology and innovation for competitive advantage.
Prentice – Hall, Inc., Upper Saddle River, New Jersey, p.122.
Novıch N.S. (1990). Leading-edge Distribution Strategies. The Journal of Business Strategy,
November-December. pp.48-53.
Oliver, C. (1997). Sustainable competitive advantage: Combining ınstitutional and resourcebased views. Strategic Management Journal, Vol: 18 No: 9, pp.697.
Orhan, O.Z. (2003). Dünyada ve Türkiye’de lojistik sektörünün gelişimi. İstanbul: İstanbul
Ticaret Odası, Yayın No: 2003-39, , Mega Ajans, Ekim.
Otto, A. (2002). Does supply chain management really pay? Six perspectives to measure the
performance of managing a supply chain. Europen Journal of Opertional Resaerch, pp.234248.
Ödeniyazov, S. (2006). Bir tekstil işletmesinde üretim ve pazarlama planlaması (Türkmenbaşı
tekstil kompleksinde bir örnek uygulama). Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü. Konya. s.19-145.
Öngel, E.(1980). Araştırmacılar için kimi istatistiksel teknikler. Ankara. s.282-315.
Öngüt, Ç. E. (2007). Türk tekstil ve hazır giyim sanayinin değişen dünya rekabet şartlarına
uyumu. DPT - Uzmanlık Tezleri, Yayın No: DPT: 2703, Ocak, Ankara, s. 1-107.
Özdemir, Ş. (2006). Müşteri odaklı mağaza yönetimi. Nobel Yayın Dağıtım, 1.B.Mart.
Özdemir, Ş. (2006). Endüstriyel ürün pazarlaması analitik bir yaklaşım. Ankara: Seçkin
Yayıncılık, 1. B.
281
Özdemir, A. İ. (2004). Tedarik zinciri yönetiminin gelişimi, süreçleri yararları. Erciyes
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, S.23, s.87-96.
Özdiler, L. (2002). Teknolojinin imalat sanayinin rekabet üzerine etkileri ve Türkiye’nin 500
büyük kuruluşunda bir uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya.
Özipek, B., Bora, D. (2010). Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Türk tekstil sektörünün durumu.
İstanbul: İstanbul Ticaret Odası Yayınları, Yayın No: 2010-44, s.111.
Öztürk, F. (2007). Dünya tekstil ve hazır giyim sektöründe Türkiye’nin rekabet edebilirliği ve
ülke karşılaştırmaları. Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş.
Öztürk, F., Güzel, S. (2011). Hazır giyim işletmesinde hat dengeleme. III. Uluslararası Türkiye
Eğitim Araştırmaları Kongresi. 4-7 Mayıs, KKTC. s.1055.
Pamukçu, M. T., Sönmez, A. (2011). Türkiye otomotiv sektöründe çokuluslu şirketler
aracılığıyla ana sanayiden yan sanayiye yapılan bilgi ve teknoloji transferinin analizi. Ankara:
TUBİTAK, Proje No: 109 K587, Mayıs. s.i
Paşayev, N. (2008). Genel konfeksiyon teknolojisi. İstanbul: Birsen Yayınları. s.14.
Papatya, N. (2003). Sürdürülebilir rekabette stratejik yönetim ve pazarlama odağı: Kaynak
tabanlılık görüşü, kavramsal ve kuramsal çerçeve. (1. Baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım,
Ekim, s.105-106.
Pektaş, H. (1993). Ambalaj tasarımının önemi. Standard, Ekonomik ve Teknik Dergi, Nisan,
Ankara. s.24.
Petersen, K.J., Handfield, R.B. and Ragatz, G.L. (2003). A model of supplier integration into
new product development. Journal of Product Innovation Management, 20 (4), pp.284-299.
Pınedo, M., and Chao, X. (1998). Operations scheduling with applications in manufacturing
and services. USA.
Pistikopoulos, E., Georgiadis, M., Dua, W. Papageorgiou L. (2007). Process systems
engineering: Supply chain optimization. Wiley-VCH.
Porter, M. (2010). Rekabet Üzerine. (Çeviren: Kıvanç Tanrıyar). Harvard Business School
Publishing Corporation. Yayın no. 211. s.43-357.
Porter, M. (2001). Strategy and the Internet. Harvard Business Review, Volume: 79, Issue:2,
pp. 63-78.
Porter, M. E. (2000). Rekabet stratejisi; sektör ve rakip analizi teknikleri. (Çev. Gülen
Ulubilgen). İstanbul: Sistem Yayıncılık, s.4-27.
Porter, M. (1995). Word economic forum. Business Competitivennes (2007).
282
Porter, (1990). Porter, Michael E.ve Diğ, (2007). World Economic Forum, Business
Competitivennes İndex. pp.57.
Presutti, Jr. W. D. (2003). Supply management and e-procurement: Creating value added in the
supply chain. Industrila Marketing Management, 32, pp.219-226.
Rahman, Z. (2003). Internet-Based supply chain management: Using the ınternet to
revolutionize your business. International Journal of Information Management, Vol:23,
pp.493-505.
Rahman, Z. (2004). Use of ınternet in supply chain management: A study of Indian companies.
Industrial Management & Data Systems, Vol. 104 (1), pp.31-41.
Ramanathan, R. (2010). The moderating roles of risk and efficiency on the relationship between
logistics performance and customer loyalty in e-commerce. Transportation Research Part E 46,
pp.950-962. Journal homepage: www.elsevier.com/locate/tre.
Rechenthin, D. (2004). Project safety as a sustainable competitive advantage. Journal of Safety
Research, 35, p.301.
Rekabet Kurumu. (2010). Rekabet terimleri sözlüğü. (3. Baskı). Ankara: Rekabet Kurumu.
Yayın no: 0236. s.30.
Rekabet Kurumu. (2012). Rekabet el kitabı. (2. Baskı). Ankara: Rekabet Kurumu, Yayın no:
238, s. 10. www.rekabet.gov.tr Erişim Tarihi: 05.11.2012
Roche, J. (2001). Are you ready for e-procurement?. Strategic Finance July, pp.56-59.
Ross, D. F. (2000). Competing through supply chain management. 3rd p., Kluwer Academic
Publishers, Boston/Dordrecht/London, pp.63.
Salcan,
C.
(2011).
Tekstil
sektöründe
yaşanan
http://www.lojitek.com/makale, Erişim Tarihi: 22.12.2011
lojistik
problemleri.
Salcan, C. (2011). Lojistiğin strateji politikalarına etkisi. http://www.lojitek.com/makaledetay
Erişim Tarihi: 22.12.2011
Sakallı, H. (2007). Tekstil sektöründe lojistik ve tedarik zinciri yönetimi. Yüksek Lisans Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, s.13.
Sardina, J. (2012). Product Health and Quality in the Textile World. A Novel Approach. 5.
International Ekoteks Textile Symposium Pathway to Excellence in Textiles. 15th May, 2012.
İstanbul.
Sarıdoğan, E. (2010). Mikroekonomi ve makroekonomi düzeyinde küresel rekabet gücünü
etkileyen faktörler ve stratejiler. İstanbul: İstanbul Ticaret Odası Yayını, Yayın no: 2010-51. s.
7-110.
Saunders, M. (1994). Strategic purchasing and supply chain management. The Chartered
Institue of Prchasing and Supply, Pitman, London, pp.93.
283
Scheuing, E. E. (1989). Purchasing management. Prentice-Hall, Inc., p.20; aktaran Kobu, B.
(1998). Üretim yönetimi. (10 baskı). İstanbul. s.208.
SCM. (2006) http://www.supply-chain.org, Erişim Tarihi: 13.06.2012.
SEDEFED. (2006). Lojistik şirketleri ütü yapacak. SEDEFED Sektörel Haber Bülteni, s.17.
www. sedefed.org., Erişim Tarihi: 22.12.2011
Seki, E. (2008). Hazır giyim sektöründeki stratejik lojistik uygulamaların sektör içi rekabete
katkıları ve geleceğe bir bakış. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İzmir. s.iv-177.
Sevim, Ş., Akdemir, A., Vatansever, K. (2008). Lojistik faaliyetlerinde dış kaynak kullanan
işletmelerin aldıkları hizmetlerin kalitesinin değerlendirilmesine yönelik bir inceleme.
Süleyman Demirel Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt:13, Sayı:1, s.3.
Sevim, Ü. ve Kuyumcu, O. (2007). Hazır giyim. T.C. Başbakanlık DTM, İGEME Yayınları,
s.14.
Sezen, B. (2011). Üretim yönetiminde yeni yaklaşımlar ve uygulamalar. (1. Baskı), Ankara:
Efil Yayınevi, s.20.
SGM. (2010). Tekstil hazır giyim deri ve deri ürünleri sektörleri raporu. Sektörel Raporlar ve
Analizler Serisi, Sanayi Genel Müdürlüğü, 2010 Yılı Değerlendirme Raporu, T.C. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, Temmuz. s.4-44.
Shurchuluu, P. (2002). National proctivity and competitive strategies for the new millennium.
İntegrated Manufacturing Systems, Vol:13, No:6, pp.409.
Susuz, Z. (2005). Analitik hiyerarşi prosesine dayalı optimum tedarikçi seçim modeli. Yüksek
Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Adana.
Stock, J.R. and Lambert, D.M. (2001). Strategic logistics management. McGraw- Hill
International Edition, Marketing/Advertising Series.
Swierczek, A. (2011). The Effects of integration in a supply chain on the level of risks. An
empirical study. IX. Internatıonal logıstıcs & supply chain congress, International retail
logistics in the value era. Proceedings Volume II, Yaşar Üniversity, 27-29 October
2011,Publishing date. 2012, İzmir, p.339.
Şen, E. (2006). KOBİ’lerin uluslararası rekabet güçlerini artırmada tedarik zinciri yönteminin
önemi. (Gözden Geçirilmiş 2. Baskı). T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı
Geliştirme Etüt Merkezi, Ankara, s.20-46.
Şen, A. (2008). Tedarik zinciri yönetiminde soğuk lojistik uygulamalarının etkinliğinin
arttırılmasına yönelik bir çalışma. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Şenyılmaz, A. (2003). Tekstil ve hazır giyim endüstrisi için sürdürülebilir gelişme: MFA’dan
ATC’ye 2005. Competitive Advantage of Turkey, Center for Middle East Competitive
Strategy, Araştırma Raporu, İstanbul, s.274.
284
Tanrıverdi, H. (2012). Lojistik modanın hızına ayak uydurmalı. UTA Lojistik, 02.05.2012. s.2.
Tanyaş, M. (2005). Tedarik zinciri yönetimi ve KALDER kıyaslama grup projesi.
www.kalder.org.tr/kongre sunumlar, 16.11.2005. Erişim Tarihi: 02.02.2012.
Tanyeri, M. ve Fırat, A. (2005). Rekabet değişkeni olarak dış kaynak kullanımı (Outsourcing).
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Cilt: 7, Sayı: 3, s.268-279.
Taşkın, Ç. ve Emel, G. G. (2009). İşletme lojistiği rotalamada sayısal modeller ve çözümlü
örnekler. Bursa: Alfa Aktüel Yayınevi. s.30.
Taşkın, E. ve Durmaz, Y. (2012). Lojistik faaliyetler hizmet kalitesi ve müşteri değeri. Ankara:
Detay Yayıncılık. s.263.
Taşlıçay, M.T. (2007). Türk tekstil sektörünün AB pazarındaki rekabet gücü. Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Taymaz, E. (2004). Türkiye imalat sanayinde teknolojik yetenek. Vizyon 2023 Ulusal Teknoloji
Envanteri Projesi, Ekim, Ankara, s.16.
Tek, Ö. B. (1999). Pazarlama ilkeleri: Global yönetimsel yaklaşım Türkiye uygulamaları. (8.
Baskı). İstanbul: Beta Yayın, Ocak, s.642.
Tek, Ö. B. (1997). Pazarlama ilkeleri global yönetimsel yaklaşım Türkiye uygulamaları.
İstanbul: Cem Ofset, (Türkiye Uygulamaları), s.677-689.
Tek, Ö. B. ve Özgül, E. (2005). Modern pazarlama ilkeleri uygulamalı yönetimsel yaklaşım.
İzmir: Birleşik Matbaacılık.
Tekin, M. (2005). Üretim yönetimi. (5. Baskı). Konya, Cilt:1, s.3-4.
Tekin, M., Güleş, H.K., Öğüt, A. (2003). Değişim çağında teknoloji yönetimi. (2. Baskı).
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s.80-323.
Tekin, M., Zerenler, M. (2007). Esnek işletme. Ankara: Seçkin yayıncılık. aktaran; Adıgüzel,
M., (2011). Uluslararası rekabet gücü belirleyici faktörler ve ölçülmesi, Türkiye bağlamında bir
değerlendirme. (1. Basım). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Tiryaki, ve T. C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı. (2007). Dokuzuncu Kalkınma Planı
(2007-2013), Tekstil, Deri ve Giyim Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara: DPT
Yayını, Yayın No: DPT: 2715 - ÖİK: 668, s.164-168.
TSM. (2012). Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörünün genel görünümü. Tekstil Sertifikasyon
Merkezi, s.1. http://www.tekstilsertifikasyon.com/index. Erişim Tarihi:02.02.2012
Tracey, M. Lim, J.S. and Vonderembse, M.A. (2005). The impact of supply-chain management
capabilities on business performance. Supply Chain Management: An International Journal,
Emerald Group Publishing Limited, 10/3 (2005) 179–191, p.186.
285
Transport. (2012). Rekabet kurumu havayolu, demiryolu, denizyolu ve karayolundaki rekabeti
analiz etti. Rekabet Kurumu. s.4. Erişim Tarihi: 28.05.2012
Tokol, T. (1998). Pazarlama yönetimi. (8. Baskı). Bursa: Vipas.
TUİK, (2012). Mal grupları bazında ihracat kayıt rakamları (1000 $). www.tuik.gov.tr
Tuna, O. (2001). Türkiye için lojistik ve denizcilik stratejileri: Uluslararası ve bölgesel
belirleyiciler. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:3, Sayı:2, s.208.
Tuncer, K. ve Çelik, İ. (2011). Lojistik ve taşımacılık bağlamında demiryoluna ilişkin projeler
demiryolu altyapısındaki gelişmeler. Congress of South-East European Freight Forwarders and
Logistics Operators, İstanbul, s.6.
Tunç Bozdurgut, N. (2006). Lojistik ve tedarik zincirinde dengelenmiş performans kartı
uygulaması. Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Haziran,
Sakarya.
Tunovıe, A. (2003). The coordination of ınbound logistics flow, logistics and transport
management. Master Thesis No: 2003:9 Gothenburg: Gothenburg University.
Tutar, H. (2010). İşletme yönetimi. Ankara: Seçkin Yayınevi, Eylül. s.232
TÜBİTAK. (2003). Vizyon 2023 teknoloji öngörüsü projesi. Tekstil Paneli Son Raporu.
Türkant, B. (2011). Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü 2010 yıllık ihracat performans
değerlendirmesi. İTKİB Genel Sekreterliği Ar-Ge ve Mevzuat Şubesi, Ocak, s.2-27.
UNCTAD. (1998). Added-Value logistics services to be offered ın developing countries. Report
By
The
UNCTAD
Secretariat,
9
September
1998,
p.17.
http://www.unctad.org/en/docs/posdtetibd2.pdf, Erişim Tarihi: 22.12.2011.
UTİKAD. (2012). Türkiye, lojistik performans indeksi 2012'de 27. sırada. s.1.
www.utikad.org.tr, Erişim Tarihi: 18.05.2012.
Uzay, N. (2005). Verimlilik ve Büyüme. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s.53.
Uzay, N. (2005). Tekstil ve giyim sektöründe sürdürülebilir rekabet gücü: Kayseri tekstil ve
giyim sanayinde uygulama. H.Ü. İİBF Dergisi, Cilt:23, Sayı:1, s.66.
Ünsalan, E., ve Şimşeker, B. (2006). Temel işletmecilik bilgileri. (2. Baskı). Ankara: Detay
Yayıncılık. s.139.
Ünver, Ö., Gamgam, H. ve Altunkaynak, B. (2011). Temel istatistik yöntemler. (6. Baskı).
Ankara: Seçkin Yayıncılık. s.297.
Üreten, S. (2006). Üretim işlemler yönetimi, stratejik kararlar ve karar modelleri. (5. Baskı).
Ankara: Gazi Kitabevi. s.6-215.
286
Wang, W.Y.C., and Chan, H.K. (2009). Virtual organization for supply chain integration: Two
cases inthe textile and fashion retailing industry. Int. J. Production Economics 127, pp.333-342.
Journal homepage: www.elsevier.com/locate/ijpe.
Waters, D. (2003). Logistics an ıntroduction to supply chain management. Palgrave Macmillan.
p.23.
Wisner, J.D., Leong, G.K. Tan K.C. (2005). Principles of supply chain management: A
balanced approach. South-Western, Thomson Corporation, Mason, Ohio.
Yaman, Z. (2001). Tedarik zinciri yönetiminde bilgisayar yazılımları ve tedarik zinciri
yönetimine geçiş uygulamaları. http://www.kho.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/2001_1/index.htm,
2001, Erişim Tarihi: 11.03.2010.
Yaralıoğlu, K. (2004). Uygulamada karar destek yöntemleri. İzmir: İlkem Ofset. s.7.
Yarmalı, H. Ö. (2012). Lojistikte pazarlama. Ankara: Nobel Yayın. Yayın No: 368, s.3.
Yıldıztekin, A. (2004). Dünü ve geleceği ile lojistik. Lojistik Dergisi, Lojistik Derneği Yayını,
1, s.20-24.
Yıldıztekin, A. (2002). Bir nakliye şirketinden lojistik şirket yaratmak. UTA Dergisi, Yıl:8,
Sayı:2, Ocak (Nakliye), s.44-46.
Yılmaz, İ. (2006). Lojistik yönetimi açısından üçüncü parti lojistik işletmelerinin tedarik
zincirindeki rolü ve bir uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Yılmaz, H., Safel, R. (2004). Tekstil ve konfeksiyon sektörü. Ankara: Türkiye Vakıflar Bankası
T.A.O. Planlama ve İktisadi Araştırmalar Başkanlığı Sektör Araştırmaları Serisi/No:34, s.7.
Yolal, M. (2003). Türkiye’deki küçük ve orta büyüklükteki konaklama işletmelerinde bilgi
teknolojileri kullanımı. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 1445.
Yoshıno, M. Y., and Rangan U. S. (2000). Stratejik ittifaklar; Küreselleşmeye müteşebbis
yaklaşımlar. (Çev. Yaşar Bülbül). İstanbul: Alfa Yayınları, Temmuz. s.5.
Yüksel, H. (2002). Tedarik zinciri yönetiminde bilgi sistemlerinin önemi. Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Cilt:4, Sayı:3.
Yüksel, H. (2004). Tedarik zincirleri için performans ölçüm sistemlerinin tasarımı. Yönetim ve
Ekonomi Dergisi, Cilt:11 Sayı:1. Celal Bayar Üniversitesi. İ.B.F. Manisa.
287
EKLER
EK 1: TOBB ÜRETİM KODLARI AÇIKLAMALARI
ÜRETİM KODLARI
KONFEKSİYON
14.13.13
Kadınlar veya kız çocukları için palto, kaban, harmani, pelerin, anorak, rüzgarlık ve benzeri
ürünler (örgü (triko) veya tığ işi (kroşe))
14.13.14
Kadınlar veya kız çocukları için takım, kombine takım, ceket, blazer, elbise, etek, pantolonetek, pantolon, bahçıvan tipi tulum, binici/külot pantolonu ve şortlar (örgü (triko) veya tığ
işi (kroşe))
14.13.31
Kadınlar veya kız çocukları için manto, yağmurluk, kaban, harmani, pelerin, anorak,
rüzgarlık ve benzeri ürünler, tekstil kumaşlarından yapılmış (örgü (triko) veya tığ işi
(kroşe) hariç)
14.13.32
Kadınlar veya kız çocukları için takımlar ve kombine takımlar, tekstil kumaşlarından
yapılmış (örgü (triko) veya tığ işi (kroşe) hariç)
14.13.33
Kadınlar veya kız çocukları için ceket ve blazerler, tekstil kumaşlarından yapılmış (örgü
(triko) veya tığ işi (kroşe) hariç)
14.13.34
Kadınlar veya kız çocukları için elbise, etek ve pantolon etekler, tekstil kumaşlarından
yapılmış (örgü (triko) veya tığ işi (kroşe) hariç)
14.13.35
Kadınlar veya kız çocukları için pantolon, bahçıvan tipi tulum, binici/külot pantolonu ve
şortlar, tekstil kumaşlarından yapılmış (örgü (triko) veya tığ işi (kroşe) hariç)
TEKSTİL
13.20.31
Dokuma kumaşlar, sentetik filament ipliklerden ve suni filament ipliklerden
13.20.33
Dokuma kumaşlar, suni devamsız elyaftan
13.20.32
Dokuma kumaşlar, sentetik devamsız elyaftan
13.20.20
Dokuma kumaşlar, pamuktan
13.10.31
Sentetik devamsız elyaf (eğirilme için kardelenmiş, taranmış veya başka şekilde işlenmiş)
13.10.81
Suni ve sentetik filament iplikler, katlı veya bükülü (dikiş iplikleri ve poliamidlerden,
polyesterlerden veya viskoz suni ipeklerden olan yüksek dayanırlıkta iplikler hariç),
perakende satışa hazır olmayan; perakende satışa hazır suni ve sentetik filament iplikler
(dikiş iplikleri hariç)
13.10.61
Pamuktan iplikler (dikiş ipliği hariç)
288
EK 2: TOBB’A BAĞLI İŞLETME KODLARI VE SAYILARI (KONFEKSİYON)
İLLER
İSTANBUL
BURSA
ANKARA
DENİZLİ
KONYA
TEKİRDAĞ
KIRKLARELİ
İZMİR
GAZİANTEP
ADANA
BARTIN
DÜZCE
UŞAK
SAMSUN
ÇORUM
TRABZON
AMASYA
MALATYA
ADIYAMAN
EDİRNE
ANTALYA
ORDU
TOKAT
BOLU
KOCAELİ
SAKARYA
KARABÜK
YALOVA
SİVAS
MERSİN
ESKİŞEHİR
AFYON
KÜTAHYA
DİYARBAKIR
KAYSERİ
NEVŞEHİR
HAKKARİ
YOZGAT
SİNOP
ZONGULDAK
OSMANİYE
AKSARAY
MANİSA
ISPARTA
MARDİN
GİRESUN
KARAMAN
MUĞLA
ELAZIĞ
ÇANAKKALE
K.MARAŞ
Ş.URFA
BURDUR
AĞRI
MUŞ
HATAY
SİİRT
NİĞDE
ŞIRNAK
VAN
IĞDIR
BATMAN
TOPLAM
14.13.13
129
8
5
2
6
5
2
2
-
14.13.14
536
48
9
24
14
15
10
1
6
4
14.13.31
326
12
29
6
5
1
5
2
1
14.13.32
45
11
12
8
7
3
4
9
2
-
14.13.33
305
16
34
7
7
6
4
4
2
14.13.34
608
51
43
35
16
16
8
13
6
9
14.13.35
598
46
36
1
11
16
7
3
6
11
TOPLAM
2547
192
168
70
67
67
38
35
28
27
1
1
1
2
1
3
-
6
4
2
3
2
4
1
2
5
5
1
5
4
3
2
1
3
2
2
2
1
1
1
3
1
2
2
1
1
1
1
1
1
1
1
748
2
1
1
3
1
2
1
1
1
1
1
1
2
3
1
1
1
1
2
1
1
413
1
1
1
1
3
1
1
1
1
1
1
114
2
2
5
2
2
2
1
2
1
1
1
1
1
1
1
410
8
12
4
6
4
6
5
4
10
3
5
6
3
3
4
1
3
1
3
4
6
3
4
3
4
1
3
2
2
1
2
1
1
1
1
1
1
1
1
2
1
1
943
3
6
5
4
2
6
5
2
6
3
2
2
3
3
2
1
1
1
1
1
1
2
3
1
1
2
1
1
1
1
1
1
1
811
21
19
18
18
17
16
16
16
15
14
14
12
11
11
9
9
9
7
7
7
7
6
6
6
6
6
6
5
5
5
4
4
4
4
4
3
3
3
2
2
2
2
2
2
1
1
1
1
1
1
1
1
5196
1
1
1
1
1
173
289
EK 3: TOBB’A BAĞLI İŞLETME KODLARI VE SAYILARI (TEKSTİL)
İLLER
BURSA
DENİZLİ
UŞAK
G.ANTEP
İSTANBUL
K.MARAŞ
ADANA
TEKİRDAĞ
MALATYA
KAYSERİ
Ş.URFA
OSMANİYE
ADIYAMAN
KIRKLARELİ
KOCAELİ
İZMİR
SAKARYA
EDİRNE
ANTALYA
ANKARA
AYDIN
NİĞDE
HATAY
ISPARTA
KASTAMONU
YALOVA
BARTIN
MERSİN
KÜTAHYA
AFYON
TOKAT
ELAZIĞ
DÜZCE
BİLECİK
KİLİS
YOZGAT
BALİKESİR
BİNGÖL
ÇANAKKALE
ÇORUM
ERZİNCAN
KONYA
TRABZON
DİYARBAKIR
MANİSA
NEVŞEHİR
SİVAS
TOPLAM
13.20.31
317
1
4
7
12
22
16
13.20.33
168
5
1
1
13.20.32
309
23
4
46
4
7
13.20.20
34
179
54
5
5
24
14
4
13.10.31
2
1
48
6
9
1
1
9
13.10.81
49
1
3
84
47
2
18
13
13.10.61
6
21
18
32
5
85
16
22
2
2
5
1
2
1
1
1
1
1
1
1
398
175
1
2
4
2
1
1
1
2
1
1
1
410
2
4
1
1
4
2
4
2
4
4
3
1
1
2
1
1
1
1
1
1
360
1
2
2
82
3
2
1
2
4
3
2
2
1
1
1
1
1
1
1
1
244
15
9
15
15
11
3
4
2
2
4
3
6
4
4
1
2
1
1
1
1
1
1
1
1
1
314
TOPLAM
885
203
150
138
129
112
76
72
20
18
16
15
13
11
11
11
10
10
9
7
7
6
5
5
4
4
4
4
3
3
2
2
2
2
2
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1983
290
EK 4: GUTTMAN MODELİNE GÖRE GÜVENİLİRLİK ANALİZİ SONUÇLARI
Ölçekler
Lambda
İşletmenin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönler
İşletme için lojistiğin önemini değerlendirme
İşletmenin lojistik performansını değerlendirme
İşletmenin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda
rekabet konusunda karşılaştığı problemler
Tekstil-konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik
açısından işletmenin değerlendirilmesi
1
2
3
4
5
6
1
2
3
4
5
6
1
2
3
4
5
6
1
2
3
4
5
6
1
2
3
4
5
6
Guttman
Değeri
,791
,877
,870
,811
,857
,905
,704
,805
,792
,810
,798
,817
,718
,866
,861
,788
,848
,864
,858
,907
,903
,870
,885
.
,959
,977
,974
,911
,965
.
EK 5: KMO VE BARTLETT TESTİ
KMO and Bartlett's Test
Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling Adequacy.
Bartlett's Test of Sphericity Approx. Chi-Square
,768
32102,597
df
1485
Sig.
,000
291
EK 6: TOPLAM AÇIKLANAN VARYANS
Temel
Bileşen
Özdeğer
Açıklanan
Birikimli
Varyans
Varyans
(%)
(%)
Temel
Bileşen
Özdeğer
Açıklanan
Birikimli
Varyans
Varyans
(%)
(%)
1
21,462
39,021
39,021
29
,279
,507
94,874
2
3,896
7,085
46,106
30
,265
,482
95,356
3
2,983
5,423
51,529
31
,255
,464
95,820
4
2,373
4,315
55,844
32
,231
,420
96,241
5
2,060
3,746
59,590
33
,207
,377
96,618
6
1,741
3,165
62,755
34
,194
,352
96,970
7
1,571
2,857
65,611
35
,171
,311
97,280
8
1,524
2,771
68,383
36
,160
,291
97,571
9
1,367
2,485
70,868
37
,144
,262
97,834
10
1,334
2,425
73,293
38
,142
,259
98,092
11
1,174
2,135
75,428
39
,126
,229
98,322
12
1,038
1,888
77,316
40
,122
,222
98,544
13
,990
1,801
79,116
41
,111
,201
98,745
14
,914
1,662
80,778
42
,098
,178
98,923
15
,889
1,616
82,395
43
,084
,153
99,077
16
,762
1,386
83,780
44
,080
,145
99,221
17
,712
1,295
85,075
45
,069
,125
99,346
18
,677
1,231
86,306
46
,067
,122
99,468
19
,631
1,148
87,454
47
,051
,093
99,561
20
,569
1,035
88,489
48
,046
,084
99,645
21
,518
,942
89,431
49
,044
,080
99,726
22
,482
,876
90,307
50
,036
,066
99,791
23
,449
,816
91,123
51
,033
,059
99,851
24
,430
,781
91,904
52
,029
,053
99,904
25
,369
,671
92,575
53
,025
,045
99,950
26
,361
,657
93,232
54
,019
,034
99,984
27
,313
,569
93,801
55
,009
,016
100,000
28
,311
,565
94,367
292
EK 7: SCREE PLOT GRAFİĞİ
EK 8: DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ FAKTÖR YAPISI MATRİSİ
Bileşenler
Değişkenler
1
30
,728
28
,721
29
,673
31
,670
32
,560
15
,428
20
,421
2
3
5
6
7
8
9
10
11
12
-,405
54
,885
55
,851
53
,826
52
,790
44
,692
51
,589
42
,479
8
,881
7
,837
9
,763
11
,633
3
,481
5
,478
35
4
,464
,808
293
41
,800
36
,683
40
,481
,448
,421
45
38
,655
19
,648
33
,458
,603
37
,552
34
,529
60
,825
58
,717
61
,627
59
,443
,402
,514
56
,769
25
,757
10
,451
,654
27
,553
57
,409
24
,423
,705
21
,423
,568
46
,431
,531
4
,511
2
,506
1
,635
,480
,546
16
,500
23
,499
26
,626
22
,601
62
,403
,531
6
,639
18
17
,417
,421
,488
48
43
,520
,825
,425
,484
294
EK 9: Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları (29)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
50-100
101-249
Ortalamalar farkı
-,01249
-,02861
,01249
-,01612
,02861
,01612
Standart hata
,04905
,04825
,04905
,05295
,04825
,05295
p değeri
,968
,839
,968
,955
,839
,955
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 10: İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (29)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Gruplar (j)
Ortalamalar farkı
Standart hata
p değeri
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
,08883
,08786
-,23485
-,08883
-,00098
-,32368(*)
-,08786
,00098
-,32270(*)
,23485
,32368(*)
,32270(*)
,06021
,07079
,11347
,06021
,05146
,10253
,07079
,05146
,10908
,11347
,10253
,10908
,537
,673
,234
,537
1,000
,020
,673
1,000
,034
,234
,020
,034
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 11: İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (29)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Gruplar (j)
Ortalamalar farkı
Standart hata
p değeri
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
,29946(*)
,31089(*)
-,29946(*)
,01143
-,31089(*)
-,01143
,07722
,06293
,07722
,05529
,06293
,05529
,001
,000
,001
,979
,000
,979
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 12: İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (29)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
Ortalamalar farkı
-,13889
-,12396
-,20264
-,12103
,13889
,01493
-,06375
,01786
,12396
-,01493
-,07868
,00293
,20264
,06375
,07868
,08161
,12103
-,01786
-,00293
-,08161
Standart hata
,22579
,15428
,15267
,15385
,22579
,17371
,17228
,17333
,15428
,17371
,05002
,05351
,15267
,17228
,05002
,04868
,15385
,17333
,05351
,04868
p değeri
,984
,958
,779
,961
,984
1,000
,998
1,000
,958
1,000
,649
1,000
,779
,998
,649
,590
,961
1,000
1,000
,590
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
295
EK 13: Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları(30)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
50-100
101-249
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
Ortalamalar farkı
-,09888
-,53244(*)
,09888
-,43356(*)
,53244(*)
,43356(*)
Standart hata
,09505
,09350
,09505
,10261
,09350
,10261
p değeri
,582
,000
,582
,000
,000
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 14: İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (30)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Gruplar (j)
Ortalamalar farkı
Standart hata
p değeri
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
-,18946
-,36838
-1,10732(*)
,18946
-,17892
-,91786(*)
,36838
,17892
-,73895(*)
1,10732(*)
,91786(*)
,73895(*)
,11875
,13961
,22379
,11875
,10149
,20221
,13961
,10149
,21512
,22379
,20221
,21512
,468
,074
,000
,468
,376
,000
,074
,376
,009
,000
,000
,009
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 15: İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (30)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Gruplar (j)
Ortalamalar farkı
Standart hata
p değeri
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
-,84508(*)
-,91177(*)
,84508(*)
-,06668
,91177(*)
,06668
,15027
,12246
,15027
,10759
,12246
,10759
,000
,000
,000
,825
,000
,825
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 16: İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (30)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
90-100
24 ve altı
25-49
Ortalamalar farkı
,14815
-,47374
-,54102
-,88813
-,14815
-,62189
-,68917
-1,03628
,47374
,62189
-,06728
-,41439(*)
,54102
,68917
,06728
-,34711(*)
,88813
1,03628
Standart hata
,44175
,30184
,29869
,30100
,44175
,33986
,33706
,33911
,30184
,33986
,09786
,10470
,29869
,33706
,09786
,09523
,30100
,33911
p değeri
,998
,651
,513
,071
,998
,502
,383
,055
,651
,502
,976
,004
,513
,383
,976
,011
,071
,055
296
50-75
76-89
,41439(*)
,34711(*)
,10470
,09523
,004
,011
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 17: Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları (47)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
50-100
101-249
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
Ortalamalar farkı
,10207(*)
,30418(*)
-,10207(*)
,20211(*)
-,30418(*)
-,20211(*)
Standart hata
,04003
,03937
,04003
,04321
,03937
,04321
p değeri
,040
,000
,040
,000
,000
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 18: İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (47)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
Gruplar (j)
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ortalamalar farkı
,14686(*)
,41364(*)
,59614(*)
-,14686(*)
,26677(*)
,44927(*)
-,41364(*)
-,26677(*)
,18250
-,59614(*)
-,44927(*)
-,18250
Standart hata
,04853
,05705
,09146
,04853
,04148
,08264
,05705
,04148
,08792
,09146
,08264
,08792
p değeri
,028
,000
,000
,028
,000
,000
,000
,000
,231
,000
,000
,231
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 19: İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (47)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Gruplar (j)
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Ortalamalar farkı
,31114(*)
,31883(*)
-,31114(*)
,00769
-,31883(*)
-,00769
Standart hata
,06602
,05380
,06602
,04726
,05380
,04726
p değeri
,000
,000
,000
,987
,000
,987
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 20: İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (47)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
90-100
Ortalamalar farkı
-,02778
,18528
,17572
,46100(*)
,02778
,21306
,20350
,48878(*)
-,18528
-,21306
-,00956
,27572(*)
-,17572
-,20350
,00956
,28528(*)
Standart hata
,18337
,12529
,12398
,12494
,18337
,14107
,13991
,14076
,12529
,14107
,04062
,04346
,12398
,13991
,04062
,03953
p değeri
1,000
,702
,734
,009
1,000
,684
,715
,018
,702
,684
1,000
,000
,734
,715
1,000
,000
297
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
-,46100(*)
-,48878(*)
-,27572(*)
-,28528(*)
,12494
,14076
,04346
,03953
,009
,018
,000
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 21: Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları (48)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
50-100
101-249
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
Ortalamalar farkı
-,03026
-,05785
,03026
-,02759
,05785
,02759
Standart hata
,03932
,03868
,03932
,04245
,03868
,04245
p değeri
,744
,328
,744
,810
,328
,810
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 22: İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (48)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Gruplar (j)
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
Ortalamalar farkı
,17896(*)
,31517(*)
,44565(*)
-,17896(*)
,13620(*)
,26669(*)
-,31517(*)
-,13620(*)
,13048
-,44565(*)
-,26669(*)
-,13048
Standart hata
,04689
,05512
,08836
,04689
,04007
,07984
,05512
,04007
,08494
,08836
,07984
,08494
p değeri
,002
,000
,000
,002
,010
,011
,000
,010
,502
,000
,011
,502
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 23: İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (48)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Gruplar (j)
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Ortalamalar farkı
-,21707(*)
-,12435
,21707(*)
,09272
,12435
-,09272
Standart hata
,06280
,05118
,06280
,04496
,05118
,04496
p değeri
,003
,053
,003
,120
,053
,120
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 24: İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (48)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
50-75
76-89
90-100
Ortalamalar farkı
,89631(*)
,69379(*)
,73008(*)
,48135(*)
-,89631(*)
-,20252
-,16623
-,41497(*)
Standart hata
,16772
,11460
,11340
,11428
,16772
,12903
,12797
,12875
p değeri
,000
,000
,000
,002
,000
,651
,793
,036
24 ve altı
25-49
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
-,69379(*)
,20252
,03629
-,21244(*)
-,73008(*)
,16623
,11460
,12903
,03715
,03975
,11340
,12797
,000
,651
,917
,000
,000
,793
298
50-75
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
90-100
-,03629
-,24873(*)
-,48135(*)
,41497(*)
,21244(*)
,24873(*)
,03715
,03616
,11428
,12875
,03975
,03616
,917
,000
,002
,036
,000
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 25: Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları(48g)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
50-100
101-249
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
Ortalamalar farkı
-,05967
-,01935
,05967
,04031
,01935
-,04031
Standart hata
,05506
,05417
,05506
,05944
,05417
,05944
p değeri
,556
,938
,556
,795
,938
,795
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 26: İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (48L)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
Gruplar (j)
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
11-25
26-49
50 ve üzeri
Ortalamalar farkı
,16949
,29789(*)
,31171
-,16949
,12839
,14222
-,29789(*)
-,12839
,01382
-,31171
-,14222
-,01382
Standart hata
,06738
,07921
,12697
,06738
,05758
,11473
,07921
,05758
,12206
,12697
,11473
,12206
p değeri
,098
,003
,112
,098
,175
,674
,003
,175
1,000
,112
,674
1,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 27: İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (48L)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Gruplar (j)
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Ortalamalar farkı
-,38884(*)
-,16340
Standart hata
,08703
,07092
p değeri
,000
,071
Ulusal pazar
,38884(*)
,08703
,000
Her ikisi de
,22544(*)
,06231
,002
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
,16340
-,22544(*)
,07092
,06231
,071
,002
Uluslararası pazar
Her ikisi de
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 28: İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (48L)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
50-75
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
Ortalamalar farkı
,82828(*)
,65189(*)
,62192(*)
,26922
Standart hata
,23734
,16217
,16048
,16172
p değeri
,017
,003
,005
,597
24 ve altı
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
-,82828(*)
-,17639
-,20636
-,55906
-,65189(*)
,17639
,23734
,18260
,18110
,18220
,16217
,18260
,017
,920
,861
,053
,003
,920
299
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
76-89
90-100
-,02997
-,38267(*)
-,62192(*)
,20636
,02997
-,35270(*)
-,26922
,55906
,38267(*)
,35270(*)
,05258
,05625
,16048
,18110
,05258
,05117
,16172
,18220
,05625
,05117
,988
,000
,005
,861
,988
,000
,597
,053
,000
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 29: Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları(48g)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
50-100
101-249
Ortalamalar farkı
-,04057
-,10583
,04057
-,06526
,10583
,06526
Standart hata
,04790
,04712
,04790
,05171
,04712
,05171
p değeri
,699
,081
,699
,451
,081
,451
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 30: İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (48T)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Gruplar (j)
Ortalamalar farkı
Standart hata
p değeri
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
,16050
,27793(*)
,62763(*)
-,16050
,11743
,46713(*)
-,27793(*)
-,11743
,34970(*)
-,62763(*)
-,46713(*)
-,34970(*)
,05748
,06758
,10832
,05748
,04912
,09788
,06758
,04912
,10413
,10832
,09788
,10413
,052
,001
,000
,052
,128
,000
,001
,128
,011
,000
,000
,011
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 31: İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (48T)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Gruplar (j)
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Ortalamalar farkı
-,25757(*)
-,14498
,25757(*)
,11260
,14498
-,11260
Standart hata
,07676
,06256
,07676
,05496
,06256
,05496
p değeri
,004
,069
,004
,124
,069
,124
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 32: İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (48T)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
50-75
76-89
90-100
Ortalamalar farkı
1,10644(*)
,84606(*)
,87716(*)
,62305(*)
-1,10644(*)
-,26038
-,22929
-,48339
Standart hata
,20783
,14201
,14053
,14161
,20783
,15989
,15858
,15954
p değeri
,000
,000
,000
,001
,000
,618
,719
,058
300
24 ve altı
25-49
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
50-75
76-89
90-100
-,84606(*)
,26038
,03109
-,22301(*)
-,87716(*)
,22929
-,03109
-,25411(*)
-,62305(*)
,48339
,22301(*)
,25411(*)
,14201
,15989
,04604
,04926
,14053
,15858
,04604
,04480
,14161
,15954
,04926
,04480
,000
,618
,978
,000
,000
,719
,978
,000
,001
,058
,000
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 33: Toplam Personel Sayısına Ait Faktör Düzeylerinin Scheffe Testi Sonuçları (48g)
Faktör düzeyleri (i)
10-49
50-100
101-249
Gruplar (j)
50-100
101-249
10-49
101-249
10-49
50-100
Ortalamalar farkı
-,01828
-,05430
,01828
-,03601
,05430
,03601
Standart hata
,04271
,04201
,04271
,04610
,04201
,04610
p değeri
,912
,434
,912
,737
,434
,737
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 34: İşletmenin Faaliyet Süresine Ait Scheffe Testi Sonuçları (48U)
Faktör düzeyleri (i)
1-10
11-25
26-49
50 ve üzeri
Gruplar (j)
Ortalamalar farkı
Standart hata
p değeri
11-25
26-49
50 ve üzeri
1-10
26-49
50 ve üzeri
1-10
11-25
50 ve üzeri
1-10
11-25
26-49
,22424(*)
,39790(*)
,46661(*)
-,22424(*)
,17366(*)
,24238(*)
-,39790(*)
-,17366(*)
,06872
-,46661(*)
-,24238(*)
-,06872
,05047
,05934
,09511
,05047
,04313
,08594
,05934
,04313
,09143
,09511
,08594
,09143
,000
,000
,000
,000
,001
,048
,000
,001
,904
,000
,048
,904
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 35: İşletmenin Faaliyet Gösterdiği Alana Ait Scheffe Testi Sonuçları (48U)
Faktör düzeyleri (i)
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Gruplar (j)
Uluslararası pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Her ikisi de
Ulusal pazar
Uluslararası pazar
Ortalamalar farkı
-,16561
-,11889
,16561
,04671
,11889
-,04671
Standart hata
,06856
,05587
,06856
,04908
,05587
,04908
p değeri
,055
,105
,055
,636
,105
,636
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 36: İşletmenin Yıllık Ortalama Kapasite Kullanma Oranına Ait Scheffe Testi
Sonuçları (48U)
Faktör düzeyleri (i)
24 ve altı
25-49
Gruplar (j)
25-49
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
Ortalamalar farkı
,95348(*)
,74004(*)
,81077(*)
,56173(*)
-,95348(*)
Standart hata
,18385
,12562
,12431
,12527
,18385
p değeri
,000
,000
,000
,001
,000
301
50-75
76-89
90-100
50-75
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
76-89
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
90-100
24 ve altı
25-49
50-75
76-89
-,21344
-,14271
-,39174
-,74004(*)
,21344
,07073
-,17830(*)
-,81077(*)
,14271
-,07073
-,24903(*)
-,56173(*)
,39174
,17830(*)
,24903(*)
,14144
,14028
,14113
,12562
,14144
,04073
,04357
,12431
,14028
,04073
,03963
,12527
,14113
,04357
,03963
,685
,904
,105
,000
,685
,556
,002
,000
,904
,556
,000
,001
,105
,002
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 37: Ürünün Dağıtım Şeklinin İşletmelerin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik
Açısından Lojistik Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi Scheffe Testi
Sonuçları(48L25)
Faktör düzeyleri (i)
Kendi araçlarımızla
Tedarikçi-müşteri araçlarıyla
Dış kaynak kullanarak
Kendi araçlarımızla-dış kaynak
kullanarak
Gruplar (j)
Tedarikçi-müşteri
araçlarıyla
Dış kaynak kullanarak
Kendi araçlarımızla-dış
kaynak kullanımı
Kendi araçlarımızla
Dış kaynak kullanarak
Kendi araçlarımızla-dış
kaynak kullanımı
Kendi araçlarımızla
Tedarikçi-müşteri
araçlarıyla
Kendi araçlarımızla-dış
kaynak kullanımı
Kendi araçlarımızla
Tedarikçi-müşteri
araçlarıyla
Dış kaynak kullanarak
Ortalamalar
farkı
Standart hata
p değeri
,07576
,16270
,975
,01679
,14702
1,000
,20567
,14769
,586
-,07576
-,05897
,16270
,08311
,975
,918
,12991
,08430
,499
-,01679
,14702
1,000
,05897
,08311
,918
,18888(*)
,04742
,001
-,20567
,14769
,586
-,12991
,08430
,499
-,18888(*)
,04742
,001
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 38: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri Değişkeninin
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik Faktörleri Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi (48t 24.1)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Ortalamalar farkı
1,05796(*)
,82353(*)
,68661(*)
,69118(*)
-1,05796(*)
-,23443
-,37135(*)
-,36678(*)
-,82353(*)
,23443
-,13692
-,13235
-,68661(*)
,37135(*)
Standart hata
,16394
,16710
,15798
,16248
,16394
,07786
,05565
,06737
,16710
,07786
,06436
,07473
,15798
,05565
p değeri
,000
,000
,001
,001
,000
,061
,000
,000
,000
,061
,341
,536
,001
,000
302
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Çok güçlü
,13692
,00456
-,69118(*)
,36678(*)
,13235
-,00456
,06436
,05118
,16248
,06737
,07473
,05118
,341
1,000
,001
,000
,536
1,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 39: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri Değişkeninin
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik Faktörleri Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi (48t 24.2)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
,97865(*)
,67882(*)
,70522(*)
,51140(*)
-,97865(*)
-,29983(*)
-,27343(*)
-,46725(*)
-,67882(*)
,29983(*)
,02640
-,16742
-,70522(*)
,27343(*)
-,02640
-,19382
-,51140(*)
,46725(*)
,16742
,19382
Standart hata
,15863
,16478
,15634
,16499
,15863
,06840
,04437
,06890
,16478
,06840
,06292
,08208
,15634
,04437
,06292
,06346
,16499
,06890
,08208
,06346
p değeri
,000
,002
,001
,049
,000
,001
,000
,000
,002
,001
,996
,386
,001
,000
,996
,055
,049
,000
,386
,055
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 40:İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri Değişkeninin
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik Faktörleri Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi (48t 24.3)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
1,01046(*)
,62605(*)
,73270(*)
,71544(*)
-1,01046(*)
-,38441
-,27776(*)
-,29502(*)
-,62605(*)
,38441
,10665
,08939
Standart hata
,17244
,19646
,16200
,16728
,17244
,12988
,06720
,07908
,19646
,12988
,11567
,12295
p değeri
,000
,039
,000
,001
,000
,069
,002
,008
,039
,069
,931
,971
Zayıf
Etkisiz
-,73270(*)
,27776(*)
,16200
,06720
,000
,002
Güçlü
-,10665
-,01726
-,71544(*)
,29502(*)
-,08939
,01726
,11567
,05258
,16728
,07908
,12295
,05258
,931
,999
,001
,008
,971
,999
Güçlü
Çok güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
303
EK 41: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (48t 24.4)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
,43987
,48088
,50181
,25173
-,43987
,04101
,06194
-,18814
-,48088
-,04101
,02093
-,22915
-,50181
-,06194
-,02093
-,25008(*)
-,25173
,18814
,22915
,25008(*)
Standart hata
,16882
,17627
,16456
,17078
,16882
,08176
,05187
,06913
,17627
,08176
,07254
,08573
,16456
,05187
,07254
,05793
,17078
,06913
,08573
,05793
p değeri
,149
,116
,056
,704
,149
,993
,840
,118
,116
,993
,999
,130
,056
,840
,999
,001
,704
,118
,130
,001
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 42: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri Değişkeninin
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik Faktörleri Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi (48t 24.5)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
Standart hata
p değeri
,27647
,10678
,06171
-,27647
,12229
,07094
,07304
,12229
,165
,520
,870
,165
-,16969
-,21477
-,10678
,16969
,10697
,10837
,07094
,10697
,473
,271
,520
,473
-,04508
-,06171
,21477
,04508
,04269
,07304
,10837
,04269
,773
,870
,271
,773
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
304
EK 43: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (48t 24.6)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
,11305
,00107
-,01568
-,07665
-,11305
-,11198
-,12873
-,18970(*)
-,00107
,11198
-,01675
-,07772
,01568
,12873
,01675
-,06097
,07665
,18970(*)
,07772
,06097
Standart hata
,08413
,10366
,07944
,08217
,08413
,08503
,05288
,05690
,10366
,08503
,08039
,08309
,07944
,05288
,08039
,04970
,08217
,05690
,08309
,04970
p değeri
,771
1,000
1,000
,929
,771
,784
,207
,026
1,000
,784
1,000
,928
1,000
,207
1,000
,826
,929
,026
,928
,826
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 44: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri Değişkeninin
Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik Faktörleri Üzerindeki
Etkisinin İncelenmesi (48t 24.7)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
-,82851(*)
-,94267(*)
-,86800(*)
-1,09360(*)
,82851(*)
-,11416
-,03949
-,26509(*)
,94267(*)
,11416
,07467
-,15093
,86800(*)
,03949
-,07467
-,22560(*)
1,09360(*)
,26509(*)
,15093
,22560(*)
Standart hata
,17708
,17843
,17518
,18240
,17708
,05847
,04765
,06967
,17843
,05847
,05244
,07303
,17518
,04765
,05244
,06468
,18240
,06967
,07303
,06468
p değeri
,000
,000
,000
,000
,000
,433
,953
,006
,000
,433
,731
,372
,000
,953
,731
,017
,000
,006
,372
,017
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
305
EK 45: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (48t 24.8)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
-,81547(*)
-,86492(*)
-,89387(*)
-1,15558(*)
,81547(*)
-,04946
-,07841
-,34012(*)
,86492(*)
,04946
-,02895
-,29066(*)
,89387(*)
,07841
,02895
-,26171(*)
1,15558(*)
,34012(*)
,29066(*)
,26171(*)
Standart hata
,17678
,17828
,17402
,18290
,17678
,06206
,04848
,07429
,17828
,06206
,05369
,07779
,17402
,04848
,05369
,06746
,18290
,07429
,07779
,06746
p değeri
,000
,000
,000
,000
,000
,959
,624
,000
,000
,959
,990
,008
,000
,624
,990
,005
,000
,000
,008
,005
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 46: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (48t 24.9)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
-,27718(*)
-,63798(*)
-,58064(*)
-,80845(*)
,27718(*)
-,36081(*)
-,30346(*)
-,53127(*)
,63798(*)
,36081(*)
,05734
-,17047
,58064(*)
,30346(*)
-,05734
-,22781(*)
,80845(*)
,53127(*)
,17047
,22781(*)
Standart hata
,08395
,09217
,08145
,08586
,08395
,06162
,04399
,05170
,09217
,06162
,05816
,06419
,08145
,04399
,05816
,04753
,08586
,05170
,06419
,04753
p değeri
,029
,000
,000
,000
,029
,000
,000
,000
,000
,000
,914
,135
,000
,000
,914
,000
,000
,000
,135
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
306
EK 47: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (48t 24.10)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
,20122
,02804
,04248
-,30077
-,20122
-,17319(*)
-,15874(*)
-,50199(*)
-,02804
,17319(*)
,01444
-,32880(*)
Standart hata
,16241
,16228
,16021
,16550
,16241
,05581
,04946
,06457
,16228
,05581
,04903
,06424
p değeri
,820
1,000
,999
,509
,820
,049
,037
,000
1,000
,049
,999
,000
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
-,04248
,15874(*)
-,01444
-,34324(*)
,30077
,50199(*)
,32880(*)
,34324(*)
,16021
,04946
,04903
,05881
,16550
,06457
,06424
,05881
,999
,037
,999
,000
,509
,000
,000
,000
Güçlü
Çok güçlü
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
EK 48: İşletmenin Tedarik Zinciri Faaliyetlerine Yönelik Rekabetçi Yönleri
Değişkeninin Ulusal Düzeyde Rekabet Edilebilirlik Açısından Tedarik
Faktörleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi (48t 24.11)
Faktör düzeyleri (i)
Çok zayıf
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Gruplar (j)
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Zayıf
Etkisiz
Güçlü
Çok güçlü
Ortalamalar farkı
,15397
,02209
,00490
-,44459
-,15397
-,13188
-,14907
-,59856(*)
-,02209
,13188
-,01719
-,46668(*)
-,00490
,14907
,01719
-,44949(*)
,44459
,59856(*)
,46668(*)
,44949(*)
Standart hata
,17453
,17281
,17169
,17997
,17453
,05496
,05134
,07448
,17281
,05496
,04513
,07034
,17169
,05134
,04513
,06756
,17997
,07448
,07034
,06756
p değeri
,941
1,000
1,000
,193
,941
,220
,079
,000
1,000
,220
,997
,000
1,000
,079
,997
,000
,193
,000
,000
,000
* 0,05 önem düzeyinde anlamlı
307
EK 49: ANKET FORMU
Sayın Yönetici;
Bu anket, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde “Türkiye’deki tekstilkonfeksiyon işletmelerinin (KOBİ’lerinin) lojistik, tedarik ve üretim faaliyetlerinin
rekabet üzerindeki etkisi” konulu doktora tez çalışmasının uygulama kısmına veri toplamak
amacıyla hazırlanmıştır. Elde edilen bilgiler gizli tutularak sadece bilimsel amaçlı
kullanılacaktır. Anketin amacına ulaşması için vereceğiniz cevaplar büyük önem taşımaktadır.
Sizden özellikle ricamız, sorulara doğru cevap verilmesi ve son soruya kadar devam
edilmesidir. Bu durum çalışmanın sağlıklı sonuçlanması için önemlidir. Ankete katıldığınız için
teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Özlem KAYA
Bu bölümde cevabınızı lütfen kutucuklara (X) şeklinde işaretleyiniz.
1- Ünvanınız:
( ) Genel Müdür ( ) Genel Müdür Yardımcısı ( )Tedarik Zinciri Yöneticisi ( )Danışman
( ) Pazarlama/Satın alma Yöneticisi ( )Üretim Bölümü Yöneticisi ( ) Lojistik Birimi
Yöneticisi ( )İnsan Kaynakları Yöneticisi ( )Diğer…………………………
2- İşletmenizin tekstil sektöründeki üretim türü nedir?(Temel ürününüz nedir).
( ) Konfeksiyon (Hazır giyim) ( )Tekstil ( )Ev Tekstil ( )Diğer …………
3- Toplam personel sayınız:
( )10 - 49
( )50 - 100
( )101 - 249
4- İşletmenizin faaliyet süresi (yıl):
( ) 1 - 10 ( ) 11 - 25 ( ) 26 - 49 ( ) 50 ve üzeri
5- İşletmenizin faaliyet gösterdiği alan:
( ) Ulusal Pazar ( ) Uluslararası Pazar ( ) Her ikisi de
6- Yıllık ortalama kapasite kullanma oranınız (%):
( )24 ve altı ( )25- 49 ( )50- 75 ( )76- 89 ( )90- 100
7- İhracat yapıyor musunuz?
( )Evet
( )Hayır
8- “Tedarik zinciri yönetimi” hakkında bilginiz var mı?
( ) Evet
( ) Hayır
9- İşletmenizin belirlenmiş bir tedarik zinciri stratejisi var mı? (Var ise 1 Yok ise 0 olarak
kodlayınız)
()1
()0
10- Tedarik zinciri stratejinizin uygulanma süresi nedir?
( )…. Ay - 1 yıl
( )1yıldan çok - 5 yıldan az
( ) 5 yıl ve daha fazla
11- İşletmenizde, tedarikçilerinizle ilişkileri sağlayan bir birim ya da görevli var mı?
( )Evet
( )Hayır
12- Cevabınız evet ise aşağıdakilerden hangisidir? (İki seçenek işaretlenebilir.)
( ) Genel Müdür
( ) Pazarlama- Müşteri ilişkileri ( ) İnsan Kaynakları Yönetimi
( ) Halkla ilişkiler
( ) Üretim Birimi
( ) Tedarik Zinciri Yöneticisi
( ) Diğer( belirtiniz)……………..
13- Tedarikçilerinizle hangi alanlarda işbirliği yapıyorsunuz? (En yoğun işbirliği yapılan
alanı işaretleyiniz)
( ) Tahmin ( ) Planlama ( ) Bakım ( ) Tasarım ( ) Diğer …………… ( ) Hiçbiri
14 - Son 5 yıl içinde yeni ürün geliştirmek için tedarikçilerinizle işbirliği yaptınız mı?
( )Evet
( )Hayır
15- Tedarikçilerinizle ilişkilerinizin türü nedir? (En yoğun kullanılanı işaretleyiniz)
( ) Gayri resmi ilişki ( ) Sözleşmeli ( ) Stratejik ortaklık ( ) Ortak yatırım
308
16- Tedarikçilerle ilişkiniz rekabet gücünüzü etkiliyor mu? (Etkiliyor ise 1 Etkilemiyor ise 0
olarak kodlayınız)
()1
()0
17- Tedarik zincirinizi yönetirken kullandığınız etkin üç yöntemi (En etkin olandan
başlayarak 1,2 ve 3 şeklinde kodlayınız) işaretleyiniz.
( ) Tedarikçilerle ortaklık
( ) Müşterilerle ortaklık
( ) Güven stoğu tutmak
( ) Dikey entegrasyon
( ) Elektronik veri değişimi(EDI)
( ) Dış Kaynak Kullanımı (Outsourcing)
( ) Taşeronluk (Subcontracting)
( ) 3 PL (3. Parti Lojistik)
( ) Stratejik planlama
( ) E-tedarik
( ) Az sayıda tedarikçi
( ) Çok sayıda tedarikçi
( ) Tam zamanlı tedarik
( ) Diğer (belirtiniz)……………………….
18- Tedarik zincirine yönelik yaptığınız çalışmaların işletmenize sağladığı yararlar
nelerdir? (En çok yararlı olandan başlayarak 1,2 ve 3 şeklinde kodlayınız.)
( ) Lojistik masraflarının azaltılması
( ) Teslimat performansının iyileşmesi
( ) Stokların azalması
( ) Çevrim süresinin kısalması
( ) Tahmin doğruluğunun artması
( ) Zincir boyunca verimliliğin artması
( ) Zincir boyunca maliyetlerin düşmesi
( ) Zincir boyunca zamanın etkin kullanılması
( ) Verimlilik ve kapasite artışı
19- Tedarikçilere sipariş verme ve satın alma konusunda çoğunlukla hangi yolu tercih
ediyorsunuz? (En çok tercih ettiğinizden başlayarak 1,2,3,… şeklinde kodlayınız.)
( ) Tedarikçi işletmelerle birebir görüşme
( ) Tedarikçi işletmelerle pazarlık yapma
( ) Tedarikçi işletmelerine yönelik fiyat araştırması
( ) İnternetten sipariş verme
( ) İnternetteki tedarikçi kataloglarından satın alma
20- İşletmeniz İnternet Tabanlı TZY (Tedarik Zinciri Yönetimi) kullanıyor ise, internet
kullanımında öncelikli alanlar nelerdir? (En çok tercih ettiğinizden başlayarak
aşağıdakilerin tümünü 1,2,3,… şeklinde kodlayınız.) (Kullanılmıyorsa bu soruyu ve 21.
soruyu cevaplamayınız.)
( ) Pazarlama ve satış
( ) Sipariş verme ve satın alma
( ) Müşteri hizmetleri
( ) Stok yönetimi
( ) Lojistik faaliyetler
21- Kullanılan İnternet Tabanlı TZY’nin işletme faaliyetlerine etkisini önem derecesine
göre aşağıdakilerin tümünü 1,2,3,… şeklinde kodlayınız.
( ) Tedarik maliyetlerini düşürür
( ) Stok yönetimini kolaylaştırır
309
( ) Tedarikçilerle olan iletişimi kolaylaştırır
( ) Satın alma etkinliğini arttırır
( ) Üretim hızını etkiler
( ) Üretim süreçleri ile ilgili bilgi paylaşımını kolaylaştırır
( ) Üretim planlamasını kolaylaştırır
( ) Tedarik hızını arttırır
( ) Lojistik faaliyetlerini kolaylaştırır
( ) İletişim maliyetlerinin azaltılmasını sağlar
( ) Bürokratik işlemlerinin azaltılmasını sağlar
22-İşletmenizin tedarik zincirini yönetirken aşağıdakilerden hangisini uygulamaktasınız?
(Lütfen tüm şıklar için (X) şeklinde belirtiniz.)
Seçenekler
Uygulanmaktadır
Uygulanmamaktadır
Tedarikçilerle ortaklık
Güven stoğu tutmak
Dikey entegrasyon
Elektronik veri değişimi (EDI)
Dış Kaynak Kullanımı (Outsourcing)
Taşeronluk (Subcontracting)
3. Parti Lojistik
Stratejik planlama
e-tedarik
Az sayıda tedarikçi
Çok sayıda tedarikçi
Tam zamanlı tedarik
Diğer(belirtiniz)…………………….
23- İşletmenizde tedarik zinciri yönetimine yardımcı olmak amacıyla hangi bilgi
teknolojileri ve yazılımları kullanılmaktadır? (Lütfen tüm şıklar için (X) şeklinde
belirtiniz.)
Kullanılmaktadır Kullanılmamaktadır
Bilgi Teknolojileri
Bilgisayar Destekli Tasarım (CAD)
Malzeme İhtiyaç Planlaması (MRP)
Üretim Kaynakları Planlaması (MRPII)
Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP)
Sipariş Yönetimi Sistemleri (OMS)
Depolama Yönetim Sistemleri (WMS)
Tedarik Zinciri Yönetimi (SCM)
Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM)
Gelişmiş Planlama Sistemleri (APS)
Tam Zamanlı Üretim (JIT)
Nakliye Yönetim Sistemleri (TMS)
Elektronik Ticaret
Karar Destek Sistemi
Radyo Frekans Kimlik Belirleme (RFID)
Üretim Uygulama (MES)
Elektronik Veri Değişimi (EDI)
Barkod Teknolojileri
310
24- İşletmenizin tedarik zinciri faaliyetlerine yönelik rekabetçi yönler nelerdir?
(Lütfen tüm şıklar için (X) şeklinde belirtiniz.)
Çok
Çok
İşletmenin Rekabetçi Yönleri
Zayıf
Etkisiz Güçlü
zayıf
güçlü
Tedarik hızı
Takip ve izlenebilirlik
Üretim hızı
Ürün fiyatları
Ürün kalitesi
Tasarım gücü
Stok yönetiminin kolay olması
İletişim maliyetlerinin az olması
Tedarik maliyetlerinin düşük
olması
Lojistik faaliyetlerini
kolaylaştırması
Bürokratik işlemlerinin az
olması
25- Müşterilerinize ürününüz nasıl dağıtılır?
( ) Kendi araçlarımızla ( ) Tedarikçi / müşteri araçlarıyla ( ) Dış kaynak kullanarak (3.Parti
lojistik) ( ) Kendi araçlarımızla ve dış kaynak kullanarak ( ) Diğer ………
26- İşletmenizde ürün dağıtımı için aşağıdaki ulaştırma sistemlerinden hangileri
kullanılmaktadır?
İşletmenizde Kullanılan Taşıma Sistemleri
Evet
Hayır
Kara Yolu
Hava Yolu
Deniz Yolu
Demir Yolu
Kombine Taşımacılık
27- İşletmenizin öncelikli lojistik amacını önem sırasına göre, aşağıdakilerin tümünü
1,2,3,… şeklinde kodlayınız.
( ) Zamanında teslimatlar yapmak
( ) Hızlı olmak
( ) Stok işlem ve maliyetinden kurtulmak
( ) Esnek ve duyarlı olmak
( ) Düşük maliyette çalışmak
( ) Kısa teslimat süreleri sunmak
( ) Güven sağlamak
( ) Ürünlere/servislere en büyük katma değeri sağlamak
( ) Müşterilerin özel isteklerini karşılamak
( ) Diğer bölümlerin lojistik gereksinimlerini karşılamak
28- En yoğun dış kaynak kullandığınız 3 lojistik etkinliği, yoğunluğuna göre 1, 2 ve 3
şeklinde işaretleyiniz.
( ) Gümrükleme
( ) Depolama
( ) Nakliye
( ) Tersine lojistik
311
( ) Envanter yönetimi
( ) Sipariş işleme
( ) Müşteri hizmetleri
( ) Bilgi sistemleri
( ) Filo yönetimi
( ) Diğer ………………
29- İşletmeniz için lojistiğin önemini değerlendiriniz.
Seçenekler
Önemsiz Az önemli Önemli Çok önemli
Tedarik süresini kısaltır
Tüm organizasyonları etkiler
Doğrudan karı etkiler
Güven verir
Tedarikçilerle bağlantı oluşturur
Müşterilerle bağlantı oluşturur
Müşteri hizmetlerinde kaliteyi arttırır
Diğer organizasyonların büyümesini
teşvik eder
Lojistik hizmetleri pahalıdır
30- İşletmenizin lojistik performansını değerlendiriniz.
(1: En kötü ve 5: En iyi olmak üzere)
Seçenekler / Puan
1 2 3 4 5
Altyapı (Limanlar, karayolları, bilgi teknolojileri..)
Gümrük (Formalitelerin hızı, basitliği, öngörülebilirliği..)
Uluslararası sevkiyatlar (Rekabetçi fiyatlarla sevkiyat
düzenlemesindeki kolaylık..)
Lojistikte yetkinlik (Lojistik hizmetlerinde yetkinlik ve kalite..)
Takip ve izlenebilirlik (Sevkiyatların izlenebilirliği..)
Zamanında işlem (Sevkiyatların planlanan zamanda varış yerine
ulaşması.)
31- İşletmenizde hangi üretim sistemini uyguluyorsunuz?
(Birden fazla seçenek işaretlenebilir.)
( ) Kütle üretim sistemi(üretim montaj hatları)
( ) Akış tipi üretim sistemi
( ) Siparişe göre üretim yapan atölye sistemi
( ) Parti üretim sistemi
32- İşletmenizde hangi üretim sürecini uyguluyorsunuz?
( ) Ürün odaklı
( ) Süreç odaklı
( ) Her ikisi de
33- İşletmenizin mamul stok politikası nasıldır?
( ) Stoğa üretim
( ) Sipariş üzerine üretim
( ) Her ikisi de
34- İşletmenizin belirlediği üretim / işlemler stratejisi var mıdır?
(Var ise 1, Yok ise 0 olarak kodlayınız)
( ) 1 (35. ve 36. Soruları cevaplayınız)
( ) 0 (37. Soruya geçiniz)
35- Piyasanın durumuna bağlı olarak bu stratejide değişiklik yapıyor musunuz?
(Yapıyorsanız 1, Yapmıyorsanız 0 olarak kodlayınız)
()1
()0
36- Belirlediğiniz üretim / işlemler stratejisi ulusal rekabet gücünüzü olumlu yönde
etkiliyor mu? (Etkiliyor ise 1 Etkilemiyor ise 0 olarak kodlayınız)
()1
()0
312
37- Üretim sisteminizde hangi teknolojileri kullanıyorsunuz?
(Birden fazla seçenek işaretlenebilir.)
( ) Otomasyona dayalı makine ve araç türleri ( ) Otomasyona dayalı üretim sistemleri
( ) Bilgisayar destekli tasarım/üretim
( ) Bilgisayarla bütünleşik üretim
38- İşletmenizde otomasyona dayalı malzeme taşıma-yerleştirme ve depolama sistemleri
var ise ( yoksa bir sonraki soruya geçiniz) hangi sistem/sistemler vardır?
(Birden fazla seçenek işaretlenebilir.)
( ) Bilgisayar ve iletişim sistemleri ( ) Malzeme taşıma ve yerleştirme sistemleri
( ) Depolama ve çekme sistemleri
39- Lojistik faaliyetlerin işletmenin üretim kapasitesine etkisini önem sırasına göre 1, 2 ve
3 şeklinde kodlayınız.
( ) Tedarik lojistiği
( ) Üretim lojistiği
( ) Dağıtım lojistiği
40- Üretim sürecinde, üretim lojistiğindeki aksaklıklardan kaynaklanan problemler
yaşıyor musunuz? (Yaşıyor ise 1, Yaşamıyor ise 0 olarak kodlayınız)
( ) Problem yaşamıyorum
( ) Problem yaşıyorum ( Belirtiniz:…………………………………………………....)
41- Üretim sürecinde, tedarik lojistiğindeki aksaklıklardan kaynaklanan problemler
yaşıyor musunuz? (Yaşıyor ise 1, Yaşamıyor ise 0 olarak kodlayınız)
( ) Problem yaşamıyorum
( ) Problem yaşıyorum ( Belirtiniz:………………………………………..……….....)
42- İşletmenizin kullandığı mühendislik teknolojileri aşağıdakilerden hangisidir?
(Birden fazla seçenek işaretlenebilir.)
( ) Bilgisayar Destekli Tasarım
( ) Bilgisayar Destekli Üretim
( ) Bilgisayarla Tümleşik Üretim
( ) Grup Teknolojisi ve Hücresel Üretim
( ) Esnek Üretim Sistemleri
( ) Robotlar
( ) Otomatik Depolama
( ) Otomatik Malzeme Taşıma
( ) Malzeme İhtiyaç Planlaması
( ) Eşzamanlı Üretim Mühendisliği
( ) Diğer ……………..................
43- Kullandığınız mühendislik teknolojileri ile ulusal düzeyde rekabet edebileceğinize ve
rekabeti sürdürebileceğinize inanıyor musunuz?
(İnanıyorsanız 1, İnanmıyorsanız 0 olarak kodlayınız)
( )1
()0
44- İşletmenizin kullandığı yönetim teknolojileri aşağıdakilerden hangisidir?
(Birden fazla seçenek işaretlenebilir.)
( ) Üretim Kaynakları Planlaması
( ) Tam Zamanında Üretim
( ) Tam Zamanında Satın Alma
( ) Toplam Kalite Yönetimi
( ) Bilgisayar Destekli Süreç Planlama
( ) Toplam Verimli Bakım
( ) Sürekli Geliştirme Programı
( ) Diğer …………….
45- Kullandığınız yönetim teknolojileri ulusal rekabet gücünüzü olumlu yönde etkiliyor
mu? (Etkilemiyor ise 0, Kısmen etkiliyor ise 1, Etkiliyor ise 2 olarak kodlayınız)
313
( )0
( )1
( )2
46- Üretim sürecinde bitmiş ürün kapasitesini etkilediğini düşündüğünüz hangi bölüm
vardır? (Önem sırasına göre 1,2,3,… şeklinde kodlayınız.)
( ) Model- Kalıp ( ) Kesim ( ) Dikim ( ) Kalite Kontrol
( ) Lojistik
( ) Diğer ………………
47- İşletmenizin tedarik, üretim ve lojistik faaliyetlerinde ulusal pazarda rekabet
konusunda karşılaştığı problemler nelerdir? (Her şık için 0 - 2 arasında puan veriniz 0:
Problem yok, 1: Kısmen problem var, 2: Çok problem yaşıyoruz. )
Karşılaşılan Problemler
Puan
İşgücü
Hammadde
Donanım
Pazarlama
İşletme Maliyeti
Altyapı
Teknoloji Seviyesi
Ürün kalitesi
Pazara yakınlık
Hızlı teslimat
Kolay iletişim
Sektörün gelişmiş ve çok yönlü olması
Değişime esnek üretim yapısı
Ürün çeşitliliği
Liberal para/kambiyo rejimi
Eğitimli yönetici, girişimci ve pazarlama elemanları
Yoğunluğun İstanbul’da olması
Koleksiyon hazırlama
İletişim ve haberleşmede yeterli alt yapıya sahip olma
Standardizasyon
314
48-
Tekstil-konfeksiyon sektöründe ulusal düzeyde rekabet edilebilirlik açısından
aşağıdaki değişkenlere göre işletmenizi değerlendiriniz.
(Her şık için 0 - 2 arasında puan veriniz. 0: Rekabet edilebilirliği yok 1: Kısmen rekabet
edilebilirliği var, 2: Rekabet edilebilirliği yüksek.) (T, harfi olan faktörler yalnızca
tekstil işletmeleri tarafından cevaplandırılacaktır.)
Puan
Lojistik ile ilgili faktörler
Hızlı teslim
Dağıtım ve teslimat esnekliği
Zamanında işlem
Tersine lojistik maliyetleri (iade)
Takip ve izlenebilirlik
Altyapı
Gümrük işlemleri (uluslararası
sevkiyatlar)
Lojistikte yetkinlik
Ürünün dağıtım yönteminin uygunluğu
AB’ye coğrafi yakınlık
Güvenli teslim
Tedarik ile ilgili faktörler
Pamuk tedariği
Yün tedariği
Suni sentetik tedariği
(T)
(T)
(T)
Tekstil-konfeksiyon makine tedariği
Tam zamanında tedarik
Tedarikçilerle işbirliği
Ürün çeşitliliği
Ar-Ge faaliyetleri
İletişim bilgi sistemi oluşturma
Planların tedarik zinciri üyeleriyle
paylaşma
Ürünlerin kalitesi
Çevrim sürelerinin kısalığı
İnternet ile sipariş
AB’ye coğrafi yakınlık
Pazardaki değişimi takip etme
Tedarik zincirine yönelik yaptığınız
çalışmalar sonucu verimlilik ve kapasite
artmıştır
Tedarik maliyeti (Ana ve yardımcı malzeme)
Tedarikçilerin yenilik, bilgi üretme ve
liderlik yeteneği
Tedarik zinciri yönetiminin uygunluğu
Tedarik zinciri yönetiminde kullanılan
teknoloji
Puan
Üretim ile ilgili faktörler
Üretim teknolojisi
Üretim süresi
Üretim esnekliği
Ürünlerin rakiplerden farklı
olması
Yenilik, bilgi üretme yeteneği
Ar-Ge faaliyetleri
Tasarım gücü
Kapasite
Teknolojik düzey
Hizmetlerin rakiplerden farklı
olması
İşçilik ücreti
İşçi sağlama
Birim maliyet
Operasyon becerisi
Nitelikli işgücünü elde
tutabilme gücü
Yönetim becerisi
Konfeksiyon becerisi
Dokuma örme bilgisi
(T)
Terbiye boyama bilgisi (T)
Pazar payı
Karlılık
Maliyet düzeyi
Fiyat rekabetçiliği
Maliyet rekabetçiliği
AB’ye coğrafi yakınlık
Pazardaki değişimi takip etme
Ürün kalitesi
Esneklik
Ürün tasarım değeri
Ürün çeşitliliği
Ürün kullanıcı kitlesi
315
Download