Şubat-1985 İSLAM'DA BİRLİK VE BERABERLİK Recep AKAKUŞ َ ينَالْح ِ َق َ ِ ْسلََرسُ ولهَُ ِبالْه ُٰدىَو ۪ٓد َ ه َُو َال ۪ٓـذي َاَر َاللَ َش ۪ٓهيدا َِ ٰ ِينَكُ ِل َ۪ٓهَوك ٰفىَب َ ِ الد ۪ٓ َلِيُظْ ِهرهَُعلى Muhterem Müslümanlar! İslâm, birliğe ve dirliğe büyük önem vermiştir. Cemiyet halinde yaşamamızın gereği üzerinde durmuş; değişik açılardan Kur'an-ı Kerim, konuyu açıklamıştır. Bilindiği üzere "Şehadet" veya "Tevhid" kelimesini dil ile söyleyip kalb ile tasdik eden rüşd çağındaki her insan Müslüman olur. Müslümanlar ise birbirlerinin kardeşi sayılır. Ne dil, ne ırk ve nede renk ayrılığı, müslümanların kardeş sayılmalarına engel değildir. Din kardeşliği, renk, dil ve ırk ötesinde müslümanları iman potasında kaynaştırır ve "Birleme" inancında onları birleştirerek, hak ve hakikat yolunda bütünleştirir. Kur'an-ı Kerim: "Gerçekten mü'minler, birbirlerinin kardeşleridir. Herhangi bir sebeple aralarında bir anlaşmazlık olursa sizler, sulh ve barış yoluyla, onların arasını bulunuz ve iki din kardeşinizin arasını mutlaka ıslah ediniz. Allah'dan korkunuz. Yani Allah'ın koyduğu sınırları aşmayınız. Umulur ki bu yolla Allah'ın rahmetine, merhamet ve inayetine mazhar olursunuz" (1) diyerek müslümanların dikkatini bu temel gerçeğe çekiyor; kavganın ve düşmanlığın da, Allah'ın rahmetine engel olabileceğine işaret ediyor. Gerçekte müslümanlar, hakka ve hakikate teslim olan kişilerdir. Kur'an-ı Kerim, Hakk'ın sözüdür. Bu ilâhî metinde yer alan prensibler, İslâm'ın temelini teşkil eder. Her müslüman, bu temel gerçeklere gönülden bağlanacak ve hayatının her devresinde bu ilahî prensibleri yaşama gayreti içinde bulunacaktır Bakınız Kur'an-ı Kerim bir diğer ayetinde müslümanları nasıl tavsif ediyor. Muhammed, Allah'ın elçisidir. O'nun yanında yer olan ve Onunla birlikte bulunanlar, yani sahabeler, kâfirlere karşı son derece duyarlıdırlar, şiddetlidirler ve tedbirlidirler. Kendi aralarında ise merhametlidirler, yekdiğerlerine karşı son derece hayırhahtırlar. Ey Habibim! sen onları rüku ve secede halinde görür ve her an Allah'ın fazl-ü keremini ve rızasını talep etmekte olduklarına şahid olursun. Onların kulluk görevlerini yerine getirmekteki hassasiyetleri, yüzlerindeki secde izlerinden apaşikar anlaşılmaktadır." (2) Ayet-i Kerime meallerinden açıkça anlaşılacağı üzere müslümanlar, barış içinde kardeşçe yaşayacaklardır. Tefrikaya ve ayrılığa katiyen düşmiyeceklerdir. Herhangi bir sebeple aralarında hır niza çıkar ve bir anlaşmazlık doğarsa, mutlaka bu problemlerini sulh yolu ile çözüme kavuşturacaklardır. Problemlerin çözülmesi karşısında müslümanlar birbirlerine karşı ilgisizde kalamazlar. Kavga eden iki müslümanı barıştırmak ve aralarını bulmak diğer müslümanların görevidir. İslama göre; barışmamakta ısrar eden müslümanlar nasıl Hak katında sorumlu ise, onları barışma konusunda zorlamayan ve bu konuda onlara yardımcı olmayan diğer müslümanlar da, vebal altında kalır. Aziz Mü'minler! Müslümanlar, maddede ve manada yükselmeyi ideal olarak benimseyeceklerdir. Bunun yolu da birlikten, dirlikten ve huzur içinde gece-gündüz çalışmaktan geçer. Çalışmak, ahlaklı ve faziletli olmak, başkalarının hakkına tecavüz etmemek, herkesle iyi geçinen, hem de kendisi ile geçinilen kişi olmak, dinimizin gereğidir. Hoşgörü sahibi olmakla birlikte, inancının gereklerini her türlü ortamda yerine getirme gayreti içinde bulunmak; "Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü" vecizesinin ışığında konulara daima müsbet yönden yaklaşmak, müslümanları elbette aydınlık ufuklara götürecektir. "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." mealindeki hadis-i nebeviyi hatırlamakla birlikte "Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır" atasözümüzü de asla unutmamak gerekir. Aziz Mü'minler! Müslümanlar, 20'nci asırda Hz. Muhammed'in ümmeti olma şerefiyle yücelmek istiyorlarsa, kardeşçe bir arada yaşayacaklardır. Birbirlerini sevgi ve muhabbetle bağırlarına basacaklardır. Yekdiğerlerinin hak ve hukukuna saygı göstereceklerdir. Ne aldanan ve nede aldatan durumuna düşmeyeceklerdir. Birbirlerine karşı kötü zan beslemeyeceklerdir. Gerçekliği kesinleşmedikçe, her söylenen söze inanmayacaklardır. Din kardeşini küçük görmeyecek, onunla alay etmiyecek ve onu horlamıyacaktır. Her hususta geçimli olacaktır. Asla tefrikaya, fitneye ve fesada iltifat etmiyecektir. İyilik konusunda birbirleriyle yardımlaşacak, fakat kötülük konusunda birbirlerine destek vermiyeceklerdir. Bakınız Hz. Peygamber gerçek mü'mini nasıl tarif ediyor: "Mü'min din kardeşleriyle iyi geçinir ve kendisiyle de geçinilir başkalarıyla geçinmiyen ve kendisiyle de geçinilmeyen kişide hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı insanlar için en yararlı olandır." *** 1) Hucurat: 10 2) el-Fetih : 28 3) Fethu'l-Kebir, C. 3; S. 252